Professional Documents
Culture Documents
Mircea Eliade - İmgeler Ve Simgeler
Mircea Eliade - İmgeler Ve Simgeler
imgeler ve
Simgeler
İmgeler ve Simgeler
İmgeler ve Simgeler
Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay
DOGUBATl
Fransızcadan Çeviren
Mehmet Ali Kılıçbay
Yayına Hazırlayan
Taşkın Takış
Kapak Tasanmı
Harun Ak
Baskı
Tarcan Matbaacılık
1. Basım: Gece Yayınları, 1992
2. Basım: Doğu Batı Yayınlan, Ekim 2017
(Gözden geçirilmiş yeni basım)
4. Basım: Temmuz 2020
www.dogubati.com
Romanya'da doğmuş bir dinler tarihçisidir. Ama bundan fazlasıdır da: Felsefe
ci, kurmaca yazan ve üniversite hocasıdır. Eliade'nin din üzerine incelemeleri,
özellikle de kutsallığın tezahürleri üzerine çalışmalarıyla geçerliğini bugün bi
le koruyan bir paradigma geliştirmiştir. Bükreş Üniversitesinde felsefe eğitimi
almıştır. 1928 yılında Kalküta Üniversitesinde Sanskritçe eğitimi almak üzere
Hindistan'a gitmiştir. Burada Hint felsefesi üzerine de çalışan Eliade Himalaya
lar'da altı aylık inzivaya çekilmiştir. Buradaki döneminde Gandhi ile de şahsen
tanışmıştır. Romanya'ya döndükten sonra Yoga: Hint Mistisizminin Kökenleri
Üzerine Bir Deneme başlıklı teziyle doktorasını tamamlamıştır. Bu tez daha sonra
Fransızca olarak yayımlanmıştır. 1945 yılında Paris'teSorbonne Üniversitesinde
İnsan Bilimleri Yüksek Araştırmalar Enstitüsünde çalışmaya başlamıştır. 1956
yılından emekli olduğu 1985 yılına dek Chicago Üniversitesinde dinler tarihi
alanında çalışmalarını sürdürmüş ve ders vermiştir. 1986'da Chicago'da hayata
gözlerini yummuştur. Eliade'nin din çalışmalarına en büyük katkısı geliştirdiği
Sonsuz Dönüş teorisi olmuştur. Eliade'ye göre, yalnızca Kutsal'ın ve bir şeyin ilk
ortaya çıkışının bir değeri vardır; bu nedenle, değer taşıyan sadece Kutsal'ın ilk
ortaya çıkışıdır. Mitler ise Kutsal'ın ilk ortaya çıkışını tanımlar. Öyleyse mitsel
zaman Kutsal'ın zamanıdır.
Eliade'nin dinsel simgeler ve mit alanındaki incelemelerinde sosyal bilim
alanında 50'yi aşkın kuramsal çalışması vardır. Ayrıca edebiyat alanında da çe
şitli eserler vermiştir. Çalışmalarını Rumence, İngilizce ve Fransızca kaleme
almıştır. Başlıca eserleri: Le Mythe de l'Etemel Retour (Sonsuz Dönüş Mitosu),
Le Sacri et Le Profane (Kutsal ve Dindışı), Occultism, Witchcraft and Cultural
Fashions (Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar), The Quest: History and
Meaning in Religion ( Arayış, Tarih ve Dinde Anlam), Traite d 'histoire des religions
( Dinler Tarine Giriş), Shamanism: Archaic Techniques of Ecstasy (Şamanizm), A
History of Religious ldeas ( Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi).
Ç . o .. ..
evırmenın nsozu .................................. .................................... 9
.
Birinci Bölüm:
"Merkez" Simgeciliği ..................... .. ............ . ................................ 37
Psikoloji ve Dinler Tarihi.. ........ .. . . ........ .. ... . .. . . .. .
.... .................. 37
Tarih ve Arketipler .
... .............................................. ............... . 44
Dünyanın İmgesi ........................ ........................ .................... . 48
"Merkez" Simgeciliği . .
........ ..... ......... .. ... .................................. 52
Yükselme Simgeciliği ................................ ........ . . .................... 57
Bir "Merkez" İnşa Edilmesi .
...... .............................................. 62
İkinci Bölüm:
Hint'te Zaman ve Ebedilik Simgecilikleri ...... ........ . ... .................. 68
Mitlerin İşlevi .......................................................................... 68
Hint'te Zaman Mitleri ......................... ................................... 71
"Yuga"lar Doktrini .................................................................. 74
Kozmik Zaman ve Tarih ........................................................ . 79
"Zamanın Dehşeti" .. . ..... . .. . .. . ................................................... 84
Üçüncü Bölüm:
"Bağlayıcı Tanrı" ve Düğüm Simgeciliği.. .
...... ............................ 106
Korkunç Hükümdar . . .................................... ........................ 106
Varuna Simgeciliği .. . ..... .. ...
... .... .. ... .. . .
...................... .. ........... 110
Eski Hint'te "Bağlayıcı Tanrılar" . ... .. ...................... .. ....
. ...... . . 114
Traklar, Germenler, Kafkasyalılar .......................................... 118
İran ...... ..
............ .
...................... ..................................... . ..... .. 121
Etnografık Paralellikler ......................................................... 122
Düğüm Büyüsü ....... ... ... . . .
.... ...... ............ .. . . . .
... . ... . ................. 126
Büyü ve Din .......................................................................... 128
"Sınır- Konumlar" Simgeciliği ....................................... .... ..... 132
Simgecilik ve Tarih ................ ................................................ 136
Dördüncü Bölüm:
Deniz Kabuklarının Simgeciliğine İlişkin Açıklamalar . . . ....... .. . 142
.
Ay ve Sular .
............... .... .. .
.... ..... . .... .. .. .....
..... . .
............. .......... 142
Bereket Simgeciliği .
..... ........................................... ... . . ....... . . 146
Deniz Kabuklarının Ayinsel İşlevi ......................................... 1 51
Deniz Kabuklarının Cenazeye İlişkin İnançlardaki Rolü ...... 153
Büyüde ve T ıpta İnci ............................................................. 162
İnci Miti . ..
......... .. ................................................ . .
........... ..... 166
Beşinci Bölüm:
Simgecilik ve Tarih .
........ ........... . ................. . . .. . ..
. .. ..................... 1 70
Vaftiz, Tufan ve Suya İlişkin Simgecilikler ........................ .. 170
..
Dizin .......................................................................................... 1 99
yettir, zamandan dışarı çıkılmasıdır veya başka bir ifade ile za
manın artık akmamasıdır, yani tarihsel zamanın aşılması, de
ğişmenin durdurulmasıdır. İlahiyatları tarih içinde yer alan
Hıristiyanlık ve İslim gibi dinlerin ortaya çıkışına kadar, bu
din-tarih zamansal zıtlaşması insanlığın manevi hayatını belir
leyecektir.
Daha sonraki iki bölümde düğüm, bağ ve deniz kabukları
na ilişkin simgeciliklerin ne denli evrensel bir coğrafyaya sahip
oldukları gösterildikten sonra, nihayet simgecilik ile tarih ara
sındaki ilişkiler ele alınmaktadır.
Ben bu kitabın başka birçok açıdan olduğu gibi, tarih yön
temi olarak da okunabileceği kanısındayım. Tarihi anlatmak
tan, tarihi anlamaya doğru geçmekte olan yeni tarihçilik, "din
dar" insanın dünyasını ve kendini içine yerleştirdiği düşünsel,
kavramsal ve manevi iklimi anlamaya çalışırken, onun hangi
simgelerle, hangi simgeciliklerle ve nasıl bir kavramsal çerçe
veyle karşı karşıya olduğunu da görmeye uğraşmalıdır.
Din olgusuna bir ilk yaklaşım niteliğindeki bu çalışma, bazı
sorunları çözerken, çok daha fazlasını ortaya koymaktadır; her
iyi kitap gibi doygunluktan çok açlık duygusunu artırmaktadır.
Georges Dumezil
Simgecilik ve Psikanaliz
Simgesel düşünme yalnızca çocuğa, şaire veya meczuba özgü
bir durum değildir, insanın özünün bir parçasıdır; dile ve yar
gılara dayalı düşünceyi öncelemektedir. Simge gerçeğin, diğer
tüm bilgi araçlarına meydan okuyan bazı yanlarını açığa çıka
rır-en derin olanlarını-. İmgeler, simgeler, mitler psikenin so
rumsuz yaratıları değillerdir: bunlar bir gerekliliğe cevap verir
ler ve bir işlevi yerine getirirler: varlığın en gizli özelliklerini
İmgelerin Sürekliliği
Zaten modem insanın bilinçaltında zengin bir mitolojinin ya
şamaya devam ettiğini ve bunun "bilinçli" hayatından daha üs
tün bir manevi kumaştan olduğunu kanıtlamak için derinlik
psikolojisinin keşiflerini veya gerçeküstücü otomatik yazı tek-
Kitabın Planı
Kitabın ilk dört bölümü farklı dönemlerde ve değişik okuyucu
kitleleri için kaleme alınmışlardır.51. ve 11. bölümlerde mümkün
olan en az sayıda dipnot yer almaktadır; bu bölümlerde kul-
5 iV. bölüm 1938'e kadar geri gitmektedir (bkz. Zalmoxis, c. 11, s. 131
vd.), 111.'sü 1946 tarihlidir (bkz. Revue de l'Histoire des Religions, c.
CXXXIV . Temmuz-Aralık, 1947-1948, s. 5 vd.) 1. ve il. bölümlerin
özü. Ascona'da 1950-1951'de verdiğimiz konferansların (bkz. Era
nos-]ahrbuch, c. XIX ve XX) ve ]ournal de Psychologie'de yayımlanan
bir makalenin konusu olmuşnır.
Levent Şahverdi Arşivi
Yazann Önsözü 31
"MERKEZ" SİMGECİLİGİ
nevi bir olgunun insani bir olgu olmasından ötürü bir insanın
oluşmasına katılan her şey -anatomi veya fızyolojiden dile ka
dar- tarafından zorunlu olarak şartlandırıldığı konusunda gö
rüş birliği içindedir. Başka terimlerle ifade edersek, manevi bir
olgu bütüncül insanı, yani aynı anda hem fizyolojik tekilliği,
hem toplumsal, hem ekonomik insanı vb. varsaymaktadır. Fa
kat bütün bu konumlanmalar tek başlarına, manevi hayatı tü
ketmeye yetmemektedirler.
Dinler tarihçisini olağan bir tarihçiden ayıran şey, tarihsel
olmasına karşılık insanın tarihsel davranışlarını çok aşan bir
tavrı açığa çıkartan olgularla düşüp kalkıyor olmasıdır. İ nsa
nın her zaman bir "konumda" olduğu doğruysa, bu durum her
zaman tarihsel değildir, yani yalnızca o sıradaki tarihsel an ta
rafından koşullandırılmamıştır. Bütüncül insan tarihsel koşu
lunun dışında fazladan başka durumlara da tanık olmaktadır;
örneğin rüya veya uyanıkken düş görme halini ya da melanko
li ve kopuş halini veyahut sonsuz estetik mutluluk veya kaçış
vb. halini bilmez. Ve bütün bu haller insanın varoluşu için ol
duğu kadar tarihsel durumu için de hakiki ve önemli olmala
rına rağmen, "tarihsel" değillerdir, insan zaten yalnızca tarihsel
zamanı bilmez, aynı zamanda birçok zamansal ritmi de tanır,
yani kendine ait zamanı, tarihsel çağdaşlığı tanımaktadır. Ta
rihsel şimdiki zamandan çıkarak, aşkın ve dinin ebedi şimdiki
zamanıyla bütünleşmesi için iyi bir müzik dinlemesi, aşık ol
ması veya dua etmesi yeterlidir. Hatta her halükarda tarihsel
zamanın ritmi olmayan başka bir zamansal ritmi -buna büzül
müş zaman denilebilir- yakalaması için bir romanı açması veya
dramatik bir gösteriyi seyretmesi yeterlidir. Bir varoluşun ha
kikiliğinin yalnızca kendi tarihselliğinin bilincine varmaktan
geçtiği kanaatine çok çabuk ulaşılmıştır. Onların da bütüncül
insan varlığına dahil olduğu bilinçdışı alanlar hakkında hiçbir
şey söylemeden, bu tarihsel bilinç insanın bilincinde çok mü
tevazı bir rol oynamaktadır. Bir bilinç ne kadar uyanıksa, kendi
tarihselliğini o kadar aşmaktadır. Bu konuda tüm zamanların
Levent Şahverdi Arşivi
44 imgeler ve Simgeler
Tarih ve Arketipler
Fakat tarihsiciliğe ve tarihsici varoluşçuluğa yöneltilebilecek
itirazları bir yana bırakalım ve kendi sorunumuza, yani dinler
tarihçisinin ikilemlerine dönelim. Yukarıda söylediğimiz gibi
dinler tarihçisi eski ve bütüncül bir insani tutumla karşı karşı
ya olduğunu ve bunun sonucu olarak da, rolünün bu tutumun
tarihsel dışavurumlarının kaydedilmesiyle sınırlı olmadığını, bu
tavrın anlamlarına ve eklemlenmelerine de nüfuz etmeye çalış
ması gerektiğini çok kez unutmaktadır. Bir örnek verelim: bu
gün bazı mit ve simgelerin, bazı kültür tipleri tarafından yayı
larak, dünya üzerinde dolaştıkları bilinmektedir; yani bu mit ve
simgeler tamamen eskiçağ insanı tarafından kendiliğinden ya
pılmış keşifler değil de, bazı insan toplulukları tarafından iyice
sınırlandırılan, yoğrulan ve taşınan bir kültürel bütünün yaratı
larıdır; bu türden yaratıların bazıları içinden çıktığı kaynaktan
çok uzaklara yayılmışlar ve onları başka türlü tanıyamayacak
olan halklar ve toplumlar tarafından özümsenmişlerdir.
Bazı karmaşık dinsel tutumlar ile kültür biçimleri arasında
ki ilişkileri olabildiğince sağlam bir şekilde inceleyerek ve bu
karmaşık tutumların yayılma aşamalarını belirleyerek, etnolo
gun araştırmalarının sonuçlarından tatmin olduğunu ilan et
meye hakkının olduğuna inanıyorum. Ama dinler tarihçisinin
durumu hiç de böyle olmayacaktır. Etnologun sonuçları bir kez
kabul edilip içselleştikten sonra o kendine daha başka sorular
sormak zorunda kalmıştır: Neden şu mit veya bu simge yayı
labilmiştir? Bunlar neyi ifşa ediyorlardı? Neden bazı ayrıntılar
-hatta çok önemlileri bile- yayılma esnasında kaybolurlarken,
diğerleri yaşamaya devam etmektedir? Sonuç olarak, bu mitler
ve bu simgeler böylesine bir yayılmaya karşılık. gelirken neye cevap
vermektedirler? Bu soruları psikologlara, sosyologlara ve filo-
Levent Şahverdi Arşivi
"Merkez" Simgeciliği 45
Dünyanın İmgesi
Eski ve geleneksel toplumlar çevrelerindeki dünyayı bir mik
roevren olarak algılıyorlardı. Bu kapalı dünyanın sınırlarında,
bilinmeyenin, biçimlenmemişin alanı başlıyordu. Bir yandan
iskan edilmesinden ve örgütlenmesinden ötürü kozmik hale
getirilmiş bir mekan vardır, öte yandan bu bildik mekanın dı
şında, iblislerin, solucanların, ölülerin, yabancıların bilinmeyen
ve ürkütücü bölgesi, yani tek kelimeyle kaos, ölüm ve gece var
dır. Bu kaosla veya ölüler alemiyle özdeşleştirilen çölsü bölge
lerle çevrelenmiş bir iskan edilmiş mikroevren-dünya imgesi,
Çin, Mezopotamya veya Mısır gibi çok gelişmiş uygarlıklarda
bile yaşamaya devam etmiştir. Nitekim çok sayıda metin, kendi
ülkelerine saldırmakta olan düşmanları solucanlar, iblisler veya
kaos güçleriyle özdeşleşmişlerdir. Ö rneğin Firavunun hasımla
rı "yıkıntıların, kurtların, köpeklerin oğulları" vb. olarak kabul
edilmişlerdir. Firavun ejderha Apofıs'i yenen tanrı Ra ile öz
deşleştirilirken, düşmanları mitsel ejderha olarak nitelenmiş
lerdir.2 Kente (devlete veya iskan edilmiş ve örgütlenmiş her
hangi başka bir toprak parçasına) saldırıp, onun dengesini ve
yaşamasını tehlikeye sokan düşmanlar şeytani güçle özdeşleş-
"Merkez" Simgeciliği
Bir "merkez"de, bir eksen tarafından birbirine bağlanmış olan
üç kozmik bölge imgesine geri dönelim. Bu ilk modele ilişkin
imgeye özellikle eski Doğu uygarlıklarında rastlıyoruz. Nippur,
Larsa ve Sippar'daki tapınakların adı Dur-an-kidir (Gök ile
Yer arasındaki bağ). Babil'in birçok adı bulunmaktaydı ve bun
ların arasında "Göğün ve Yerin temel evi", "Gök ile Yer arasın
daki bağ" gibileri de bulunuyordu. Fakat Yer ile daha alt böl
geler arasındaki bağlantı da gene Babil'de kuruluyordu, çünkü
kent bdb apsinin, "apsu Kapısının" üzerinde kurulmuştu; apsu
ise Yaratılış'tan önceki Kaos'un sularını ifade etmekteydi. Bu
aynı geleneğe İbranilerde de rastlıyoruz. Kudüs kayalığı yeraltı
sularının (tehôm) derinliklerine iniyordu. Mişna'da Tapınak'ın
tehômun (apsunun İbranicedeki karşılığı) tam üstünde bulun
duğu söyleniyordu. Ve tıpkı Babil'de olduğu gibi "apsu kapısı"
da bulunmakta, Kudüs Tapınağı'nın kayalığı "tehômun ağzı"nı
kapatmaktaydı. Benzeri geleneklere Hint-Avrupa dünyasında
da rastlanmaktadır. Romalılarda mundus alt bölgeler ile yeryü
zü dünyası arasındaki buluşma noktasını oluşturmaktadır. Eski
İ talyanların tapınağı üst dünyalar (tanrısal), yeryüzü ve toprak
altı (cehennemi) dünyaların kesişme noktasıydı (bkz. Le Mythe
de l'Eternel Retour, s. 32 vd.).
Nitekim her doğu kenti dünyanın merkezinde yer alıyordu.
Babil bir Bdb-ildni, "tanrıların kapısı" idi, çünkü tanrılar dün
yaya buradan iniyorlardı. Mükemmel Çin hükümdarının baş
kenti mucizevi Ağacın yakınında, "Yetiştirilmiş koru" Kien
m ouda yer alıyor, Gök, Yer ve Cehennem gibi üç kozmik alan
burada kesişiyordu. Ve örnekleri sonsuza kadar uzatmak müm
kündür. Dünyanın Merkezi olarak kabul edilen tüm kent, tapı-
Levent Şahverdi Arşivi
"Merkezn Simgeciliği 53
nak veya saraylar, eski bir imgenin, keyfe göre artırılan yansı
malarından ibarettirler: Kozmik düzeyleri alttan tutan Kozmik
Dağ, Dünya Ağacı veya merkezi Temel Direk.
Dünyanın merkezinde yer alan bir Dağ, bir Ağaç veya
bir Temel Direğin simgesi çok yaygındır. Hint geleneğinde
ki Meru tepesini, İranlıların Haraberezaiti'lerini, Germenle
rin Himingbjör'ünü, Mezopotamya geleneğindeki "Ülkeler
Tepesi"ni, Filistin'deki Thabor Tepesini (bu tahhur, yani "gö�
bek", omphalos anlamına gelebilirdi), gene Filistin'de bulunan
ve açıkça "dünyanın göbeği" adını taşıyan Gerizim Tepesi'ni,
Hıristiyanlara göre dünyanın merkezinde yer alan Golgotha'yı
vb. hatırlatalım (bkz.: Traite, s. 321 vd.; Le Mythe de l'Eternel
Retour, s. 30 vd.). Ülkenin, kentin, tapınağın veya krallık sara
yının "Dünyanın Merkezi"nde, yani Kozmik Dağın zirvesinde
yer alıyor olmasından ötürü, buralar dünyanın en yüksek yerleri
olarak kabul edilmekteydiler, yani Tufan sırasında su baskınına
uğramayan yegane yer. Bir Yahudi kutsal metni "İ srail ülkesi
Tufan baskınına uğramadı" demektedir. Ve İslam geleneğine
göre, yeryüzünün en yüksek yeri Kabe'dir, çünkü Kutup yıldızı
onun Göğün merkezinde olduğuna tanıklık etmektedir" (Me
tinler Le Mythe de l'Eternel Retour, s. 33 vd.). Babil'deki kutsal
tapınak ve kulelerin isimleri onların Kozmik Dağ' la, yani Dün
ya'nın Merkezi'yle özdeşleştirildiğine işaret eder: "Evin Dağı,"
"Ttim Yerlerin Dağı'nın Evi," "Fırtınalar Dağı," "Gök ile Yer
arasındaki Bağ" vb. Ziggurat tam tabiriyle bir kozmik dağ idi,
yani Kozmosun sembolik bir imgesiydi: Yedi kat, gezegenin
yedi göğünü temsil ediyordu; din adamı bu katları tırmanarak
Evren'in zirvesine ulaşırdı. Bu sembolizm aynı zamanda
Barabudur tapınağının devasa inşasını ayakta tutmaktadır; söz
konusu tapınak yapay bir dağ gibi inşa edilmiştir. Dünya'nın
Merkezi; hac için tapınağa gelen kişi üst kata ulaştığında mer
tebeler arası bir kopuş gerçekleştirir; dünyevi alanı aşar ve "saf
bir alana" adım atar. Burada bir "merkez ritüeli" ile karşı kar
şıyayız.
Levent Şahverdi Arşivi
54 İmgeler ve Simgeler
Yükselme Simgeciliği
En azından Orta Asya ve Sibirya dinlerindeki bu Merkez sim
geciliğinin Hint- İran ve son çözümlemede Mezopotomya
kozmolojik şemaları tarafından etkilenmiş olması pek muh
temeldir. Diğerleri arasında, 7 rakamının önemi bunu kanıt
lıyor görünüyor. Fakat Merkez simgeciliğinin çevresinde ter
kip edilen kozmolojik bir teorı"'nin ödünç alınmasıyla -örneğin
yedi gök katı kavramında olduğu gibi- Merkez simgeciliğı"'nin
bizzat kendisi arasında ayırım yapmak kritik bir önem kazan
maktadır. Bu simgeciliğin çok eski olduğunu, Malaka yarıma
dası Pigmeleri tarafından bilindiğini daha önce gösterdik. Ve
hatta bu Semang Pigmelerinin üzerinde uzak bir Hint etkisi-
12
Krş. E. Emshcimer, "Schamanentrommel und Trommelbaum", Et
hos. c. IV. 1946, s. 166-181 .
13 Kabul ayini bağlamında bir tören ağacına çıkılmasına Endonezya,
Güney Amerika (Araucan) ve Kuzey Amerika (Pomo) şamanlıkla
rında da rastlanmaktadır. Krş. Le Chamanisme, s. 122 vd. 125 vd.
Levent Şahverdi Arşivi
58 İmgeler ve Simgeler
17 Bkz. "Durohana and the 'waking dream"', Art and Thought, A vo
lume in honour ofthe /ate Dr. Ananda K Coomaraswamy, Londra 1947,
s. 209 vd.
Levent Şahverdi Arşivi
62 İmgeler ve Simgeler
Mitlerin İşlevi
Hint mitleri "Hint"e ait olmaktan önce birer "mit"tirler, yani
eskiçağ insanının özel bir zihinsel yaratı repertuarının bir par
çasını oluşturmaktadırlar; bunun sonucu olarak başka herhan
gi geleneksel bir toplumun mit külliyatıyla karşılaştırılabilir ni
teliktedir. Hint Zaman mitolojisini sunmadan önce, mit ola
rak, zihnin başat biçimi olarak Mit ile Zaman arasında var
olan sıkı ilişkileri hatırlatmak bizim için önem taşımaktadır.
Çünkü eski toplumlarda yerine getirdiği kendine özgü işlev
lerin -bunların üzerinde burada durmuyoruz- dışında, mitsel
Zaman'ın yapısına dair getirdiği açınlamayla da önem kazan
maktadır. Bugün üzerinde anlaşmaya varılacağı gibi, bir mit in
principio, yani "başlangıçta, başat ve zaman dışı bir anda, kutsal
bir zaman aralığında meydana gelmiş olan olayları anlatmak
tadır. Bu mitsel veya kutsal zaman, dindışı zamandan, sürekli
ve geriye döndürülmesi mümkün olmayan ve kutsallıktan arın
dırılmış gündelik varoluşumuzun içinde yer aldığı süreden ni-
2 Bkz. Heinrich Zimmer, Myths and Symbols in Indian Art and Civili
zation, yay. Joseph Campbell, New York, 1946,The Bollingen Series.
VI. s. 3 vd.
Levent Şahverdi Arşivi
72 İmgeler ve Simgeler
"Yuga"lar Doktrini
Hint bu arada Evrenin dönemsel yaratılış ve yok edilişlerinin
sayısını, giderek dehşete düşüren oranlarda artırarak, bir koz
mik devreler doktrini meydana getirmişti. En küçük devrenin
ölçü birimi yuga, "çağ"dır. Bu yuganın öncesinde bir "şafak",
sonrasında bir "günbatımı"yer almakta, bunlar "çağlar"ı birbir
lerine bağlamaktadırlar. Tam bir devre veya mahayuga, sürele
ri eşit olmayan dört "çağ"dan oluşmakta, bu çağların en uzunu
devrenin başında en kısası da sonunda ortaya çıkmaktadır. Bu
yugaların adları, zar oyunundaki "atış"ların adlarıdır. Krta yuga
(kr: yapmak, tamamlamak fiilinden) "tamamlanmış çağ" de
mektir, yani zar oyununda kazanan atış, zarın dört gelmesidir.
Çünkü Hint geleneğine göre dört sayısı toplamı, tamlığı, mü
kemmelliği simgelemektedir. Krta yuga mükemmel çağdır: işte
bu nedenden ötürü aynı zamanda salya yuga, yani "gerçek çağ",
doğru, hakiki, mükemmel de denilmektedir. Hangi açıdan ba
kılırsa bakılsın, altın çağdır: Adaletin, mutluluğun, bolluğun
egemen olduğu mutlu çağdır. Krta yuga süresince Evrenin ah
laki düzeni olan dharmaya tamamen uyulmaktadır. Üstelik bü
tün varlıklar bu düzene kendiliklerinden, zorlama olmadan uy
maktadırlar, çünkü krta yuga süresince, dharma bir bakıma in-
Levent Şahverdi Arşivi
Hint'te Zaman ve Ebedilik Simgecilik/eri 75
5
Örneğin krş. Bhagavadgitti, IV. 20. Bkz. Techniques du Yoga, Galli
mard, Paris 1948, s. 141 vd.
Levent Şahverdi Arşivi
Hint'te Zaman ve Ebedilik Simgecilik/eri 81
6 7he Sayings ofSri Ramakrisbna, Madras, 1938, IV. kitap, 22. bölüm,
Bu mitin Matsya Purana ya göre olan diğer versiyonuna bakınız. Ak
'
"Zamanın Dehşeti"
Devrevi Zaman, yani sonsuza kadar tekrarlanan kozmik dev
reler miti, Hint tasavvurunun bir buluşu değildir. Başka bir
yerde gösterdiğimiz üzere,7 geleneksel toplumlar -ki bunla
rın zamanı temsil ediş biçimlerini kavramak son derece güçtür,
bunun nedeni de bu temsillerin, derin anlamlarına ulaşmamı
zın bazen mümkün olmadığı simgeler ve ayinlerle ifade edil
meleridir-, insanın zamansal varoluşunu yalnızca bazı arketip
ler ve örnek alınacak hareketlerin ad infinitum tekrarı olarak
değil, aynı zamanda ebedi biryeniden başlama olarak da düşün
mektedirler. Nitekim dünya simgesel ve ayinsel olarak, devrevi
düzlemde yeniden yaratılmaktadır. Kozmogoni yılda en azın
dan bir kere tekrarlanmaktadır ve dünyanın yaratılışı miti aynı
zamanda birçok eylem için model olmaktadır: Örneğin evlilik
veya tedavi.
Bütün bu mitlerin ve ayinlerin anlamı nedir? Bunların an
lamı dünyanın çok hızlı bir ritm içinde doğduğu, çöktüğü, yok
olduğu ve yeniden doğduğudur. Kaos ve yeni bir yaratılışla ka
osa son veren kozmogonik eylem, devrevi olarak yeniden gün
celleştirilmektedirler. Yıl -veya bu terimden her ne anlaşılıyor
sa- yaratılışa, süreye ve bir dünyanın, bir Kozmosun tahribine
eşdeğerdir. Dünyanın devrevi olarak yaratılması ve yok edili
şine dair bu kavrayışın, bitkilerin devrevi ölüm ve canlanışla
rı tarafından desteklenmesine rağmen, tarımsal toplumlar ta
rafından icat edildiği söylenemez. Bu kavrayışa tarım öncesi
toplumların mitlerinde rastlanmaktadır ve büyük bir olasılıkla
ayı merkez alan yapıdaki bir kavrayıştır. Nitekim ayın en hassas
devrevilikleri ölçülebilmektedir ve ilk zaman ölçü birimleri aya
ilişkin terimlerle ifade edilmişlerdir. Ayın ritmleri her zaman
bir "yaratılış" (yeni ay), arkasından bir gelişme (dolunay), bir
gerileme ve bir ölüm (aysız üç gece) belirlemektedirler. ilk in
sanların Hayat ve ölüm hakkındaki ilhamlarının billurlaşma-
8 Bkz. I. bölüm.
9 Etienne Lamotte, Nagarjuna'nın Mahaprajnaparamitaçastra adlı
çevirisine koyduğu uzun bir notta, onun en önemli metinlerini bir
araya getirmiş ve gruplandırmıştır: krş. Le Traitt de la Grande Vertu
de Sagesse de Nagarjuna, c. I. Louvain, 1944, s. 6 vd.
Levent Şahverdi Arşivi
Hint'te Zaman ve Ebedilik Simgecilik/eri 89
"Kırık Yumurta"
Buddha'yı dünyanın "Merkez"ine aktaran ve onu aynı zaman
da dünyanın yaratılışını inceleyen zamandışı anla yeniden bü
tünleştiren, yedi kozmik düzeyin geçilmesi yoluyla zaman ve
10 Krş. Mircea Eliade, "Les sept pas du Bouddha", (Hommage Van der
Leeuw, Nijkerk, 1950, s. 169-175).
Levent Şahverdi Arşivi
90 İmgeler ve Simgeler
12
Bunlar şu eserin iki cildinde bulunabilir: Th. Stcherbatsky, Buddhist
Logic, Leningrad. 1930-1932, "Bibliotheca Buddhica" ve Louis de la
Vallee-Poussin'ın zengin çalışması. "Documents d'Abhidharma: La
Controverse du Temps", Melanges Chinois et bouddhiques, V. Brük
sel. 1937. 1-158. Ayrıca bkz. S. Schayer, Contributions to the problem
of Time in Indian Philosophy, Krak6w, 1938 ve Ananda K. Cooma
raswamy, Time and Eternity, Ascona, 1947, s. 30 vd.
13 Abhidharmakoça, IV. I . zikr. Coomaraswamy, age., s. 38. Louis de
İmgeler ve Paradokslar
Onların aracılığıyla paradoksal "zamandan çıkış" eyleminin ifa
de edilmeye çalışıldığı bütün bu imgelerin, aynı zamanda ceha
letten aydınlanmaya geçişi de (veya başka terimlerle, "ölüm"den
"hayat"a, şartlanmışlıktan şartlanmamışlığa geçişi) ifade etme
ye yaradıklarını kaydedelim. Grosso modo, onları üç grup halin
de sınıflandırmak mümkündür: 1- Zamanın ilga edilmesini ve
buradan hareketle düzeylerin kopuşu aracılığıyla aydınlanma
yı işaret eden imgeler ("Kırık Yumurta'', Şimşek, Buddha'nın
Yedi Adımı vb.); 2- Kavranılamaz hir durumu ifade eden im
geler (güneşin gökkubbenin zirvesindeki hareketsizliği, bilinç
halleri akımının sabitliği, Yoga uygulamasında soluk almanın
tamamen durdurulması vb.) ve son olarak 3- "Uygun an" çeliş
kili imgesi, "aydınlanma an"ı olarak temsil edilen zamansal par
ça. Son iki imge grubu da bir düzey kopmasını işaret etmekte
dir, çünkü dindışı düzlemdeki "olağan" bir durumdan (güneşin
yolu, bilinç akımı vb.) "paradoksal" bir duruma (güneşin hare-
Levent Şahverdi Arşivi
96 İmgeler ve Simgeler
"Zamandan Çıkış"Teknilderi
Anlık aydınlanma, Zamanın dışında paradoksal sıçrama, hem
bir felsefesi olan hem de mistik bir teknik içeren uzun bir di
siplin edinmenin ardından elde edilebilmektedir. Amacı za
mansal akışı durdurmak olan bazı teknikleri hatırlatalım. Bun
ların en yaygın olanı ve gerçekten bütün Hint'te uygulananı
pranayama, yani nefes alıp vermenin ritmik hale getirilmesi
dir. Daha baştan bir uyarıda bulunmanın gerekli olduğunu dü
şünüyoruz: Bu tekniğin nihai amacının insanlık durumunun
aşılması olmasına rağmen, Yoga uygulaması ona bir genişlik
ve dıştan kişilerin ulaşamayacakları bir yücelik vererek, bu aynı
insanlık durumunu ihya etmek ve iyileştirmekle işe başlamak
tadır. Esas amacı insan bedenine ve ruhuna mutlak egemen
olmaya çalışmak olan Hatha-Yoga'yı hemen söz konusu etmi
yoruz. Fakat tüm Yoga biçimleri dindışı insanın önceden bir
dönüşümden geçmesini gerektirmektedir; zayıf, dağınık bede
ninin esiri olan ve gerçek bir zihni çaba sarf etmekten yana ye
tersiz olan kişi kutlu bir insan haline gelecektir; yani mükem
mel bir beden sağlığına kavuşacak, bedeninin ve psiko-zihinsel
hayatının mutlak efendisi haline gelecek, yoğunlaşma yetene
ğine sahip olacak, kendinin bilincine varacaktır. İşte Yoga so
nuçta dindışı insanı, sıradan insanı değil, böylesine mükemmel
bir insanı aşmaya çalışmaktadır.
Kozmolojik terimlerle (ve Hint düşüncesine nüfuz edebil
mek için her zaman bu anahtarı kullanmak gerekir), Yoga ol
duğu haliyle, işte kozmik konumu mükemmel bir kozmostan itiba
ren aşkınlaştırmaya çalışmaktadır -bir kaostan itibaren değil-.
Oysa dindışı insanın fizyolojisi ve psiko-zihinsel hayatı bir ka
osa benzemektedir. Yoga uygulaması bu kaosu örgütleyerek -
kelimeyi kullanmaktan kaçınmayalım- onu kozmoslaştırarak
işe başlamaktadır. Pranayama, nefes alıp vermenin ritmik hale
getirilmesi, yogini yavaş yavaş bir kozmosa dönüştürmekte-
23 Yukarıya bkz.
Levent Şahverdi Arşivi
Hint'te Zaman ve Ebedilik Simgecilik/eri 105
Korkunç Hükümdar
Dumezil'in Hint-Avrupa mitolojisindeki Korkunç Hüküm
dar'a atfettiği rol bilinmektedir: Bu hükümdar bir yandan
bizzat hükümdarlık mücadelesinde yasal hükümdarla zıtlaş
maktadır (Varuna Mitra'yla, Jupiter Fides'le zıtlaşmaktadır);
öte yandan her zaman askeri yöntemleri kullanarak mücadele
eden savaşçı tanrılarla karşılaştırıldığında, Korkunç Hüküm
dar diğer bir silah olan büyüyü bir bakıma tekelinde tutmak
tadır. "Aslında tanrıların en yenilmezi olan Varuna'nın çevre
sinde böylece çarpışma miti yer almamaktadır. En büyük silahı
"Asura mayası"dır, ama aynı zamanda dünyayı yönetme ve den
geleme imkanı veren, biçim ve prestij yaratıcısı olan Hüküm
dar büyüsüdür. Öte yandan bu silah çoğu zaman maddi veya
mecazi bağ, düğüm, bağlantı (paçah) biçiminde ortaya çıkmak
tadır. Bunun tersine savaşçı tanrı, çarpışan tanrı olan, yıldırım
lara hükmeden, sayılamayacak kadar çok çarpışmadan galip çı
kan, tehlikelere atılan, zaferler kazanan İndra'dır." Aynı zıtlık
Eski Yunan'da da görülmektedir; Zeus çarpışır ve zor savaşlara
79 vd.
Levent Şahverdi Arşivi
108 İmgeler ve Simgeler
Varuna Simgeciliği
Bergaigne ve Güntert'den sonra Dumezil de Varuna'nın büyü
sel gücünü vurgulamıştır. Bu Tanrı gerçek bir "bağ ustası"dır ve
birçok dua ile törenin yegane amacı, insanı "Varuna'nın bağla
rı"na karşı korumak veya onlardan kurtarmaktır (örneğin Rig
veda, I, 24, 15; VI, 74, 4; VII, 65, 3; X, 85, 24 vb.). Sayana Ri
gveda'nın I, 89, 3'teki dizelerini yorumlarken, Varuna adının
"kötüleri ipleri ile sarması, yani onları içine kapatması" olgu
sundan geldiğini açıklamaktadır ( Vrnoti, Papakrtah, svakryaih,
paçair avrnoti). "Bağlanmışları bağlarından kurtar" (bandhan
muncdsi baddhakam) (Atharvaveda, VI. 121, 4). Varuna ipleri
aynı zamanda, birlikte ele alınan Mitra-Varuna'ya da atfedil
miştir (RV, VII. 65, 3: "Birçok ipleri vardır... " vb.) ve hatta
Adityaların tümüne de atfedildikleri görülür (örneğin, RV, II,
27, 16: "İpleriniz hain için, aldatıcı için açık bekler... "). Fak.at
insanları uzaktan bağlama ve çözme gibi büyüsel bir güce esas
olarak Varuna sahiptir,7 bu o kadar doğrudur ki adı bu bağlama
yeteneğiyle açıklanmıştır, çünkü Uranos'la bağlantısını ortaya
koyan geleneksel etimoloji (varvrnoti, "örtmek", "kapatmak")
bir yana bırakılmıştır ve bugün H. Petersson tarafından öne
rilen ve Güntert (age., s. 144) ve Dumezil (Ouranos-Varuna, s.
49) tarafından kabul edilmiş yorum izlenmektedir; bugün artık
12
S. Levi, s. 158 vd.; J.J. Meyer, Trilogie altindischer Miichte und Feste
"
der Vegetation, Zürih-Leipzig 1937, 111, s. 206 vd., 269 vd.
13 Raffaele Pettazzoni, "Le corps parseme d'yeux , Zalmoxis, I, 1938,
s. 1 vd.
14 Bkz. Traite d'Histoire des Religions, Payot, Paris 1949, s. 47 vd.
15 Özellikle "The darker side of the Dawn", Smithsonian Miscellaneous
Collections, s. 94. n. 1 . Washington, 1935 ve Spiritual Authority and
Levent Şahverdi Arşivi
"Bağlayıcı Tanrı " ve Düğüm Simgeciliği 1 13
144, 1; vb.), Soma (IX, 73, 5, vb.) ve hatta Açvinler (V, 78 , 6,.
krş., Bergaigne, III, s. 80 vd.) böyledirler. Fakat burada bir yan
dan onlarda şeytani bir unsurun tanrısal unsurlarla birlikte bu
lunması (Tvashtr. Marutlar) anlamında çok yönlü dinsel var
lıklar söz konusudur; öte yandan da "büyücü sıfatı birine özgü
değildir ve tanrılara fazladan bir saygı unsuru olarak eklen
mektedir: Mayin'in prestiji o kadar yüksektir ki, onu şereflen
dirmek istenen bir Tanrıya yakıştırma zorunluğu duyulmakta
dır. Bu, dinler tarihinde ve özellikle Hint dinleri tarihinde iyi
bilinen bir olgudur; "emperyalist" eğilim muzaffer bir dinsel
biçimi, her tür kutsallık yakıştırmasını kendi bünyesinin içine
almaya ve egemenliğini kutsalın çeşitli alanlarına yaymaya zor
lamaktadır. Bizi ilgilendiren örnekte, Tanrının kendine özgü
küresine yabancı olan prestij ve güçlerin ilhak edilmesi eğilimi
daha da ilginç hale gelmektedir, çünkü "büyücü"nün prestiji
gibi köhne bir dinsel yapı söz konusu olmaktadır. Ve bundan
en çok yararlanan İ ndra olmuştur. "Mayalar sayesinde mayin
lere üstünlük sağlamıştır": birçok metin bunu nakarat haline
getirmiştir (Bergaigne, Ill, 82). İndra'nın "büyüleri" arasında
en başta, kılık değiştirebilme, dönüşebilme gücü yer almakta
dır 20 fakat herhalde onun belli biçimler altında (boğa vb.) gö
,
zükmesiyle, herhangi bir varlığın (tanrı, şeytan, insan) herhan
gi bir hayvan biçimine bürünebilme yeteneği arasında ayırım
yapmak gerekmektedir. Kutsalın mitsel-dinsel tezahür küresi
ile dönüşüm küresi arasında tabii ki iç içe geçmeler, taklitler,
karışmalar vardır ve Veda mitolojisi gibi son derece dengesiz
bir alanda, bunlardan birine veya diğerine ait olanı ayırmak her
zaman çok kolay değildir. Fakat fenomenolojik bakış açısından
işte bu belirsizlik ve dengesizlik eğitici olmaktadır, çünkü din
sel "biçimlerin" iç içe geçen ve birbirlerine nüfuz eden eğilim-
20
Bkz. Karl Charpentier, Kleine Beitriige zur indo-iranischen Mytho
logie, Uppsala, 1911. s. 34 vd.; id, Brahman, Uppsala 1932, s. 49, n. 1;
L. Renou, s. 141.
Levent Şahverdi Arşivi
116 İmgeler ve Simgeler
İran
İran kaynaklı veriler iki türlüdür: 1- Ölümü belirlenen kişiyi
(o da) bağlayan iblis Astôv1dhôtush'a yapılan bazı atıflar;38 2-
İran savaşçı tanrıları ve kahramanlarının menkıbeleri: Örneğin
Feridun, iblis Azdahak'ı iple bağlamış ve onu Dimavand Da
ğı'na zincirlemiştir (Dinkard, IX, 21, 103); Tanrı Tishtrya, Pa
irika büyücü kadınlarını iki veya üç iple bağlamıştır (Yasht, 8,
55) daha önce gördüğümüz üzere Verethragna hasmının kol
larını bağlamaktadır (Yasht, 14, 63); Scheftelowitz'in kaydet
tiği üzere,39 Şahname'nin bazı bölümlerinde Ahriman elinde
bir ip tutmaktadır ve kader tanrısının bağları da söz konusu
olmaktadır. İran'da Varuna'nın karşılığı olan bir bağlayıcı hü
kümdarın bulunmaması açıklanamaz nitelikte değildir; bunun
nedeni ya genel olarak öyle düşünüldüğü üzere Varuna'nın ye-
Etnogra6k Paralellikler
Daha önce ilan ettiğimiz üzere, tarihsel ve kültürel bakış açımı -
zı genişletmeden ve "bağlama" kompleksini benzer ve eş sim
geciliklerden oluşan daha geniş bir grupla bütünleştirmeden
Hint-Avrupa olgularına dair bazı genel sonuçlar formüle etmek
Levent Şahverdi Arşivi
UBağlayıcı Tanrı n ve Düğüm Simgeciliği 123
40 lnone, zikr. Closs, s. 643, n. 44. Krş. ölülerin ruhlarını bir mağara
nın dibinde bağlayan Shen-t'u ve Yıi-lei adındaki iki ruhun miti; C.
Hentze, Die Sakralbronzen und ihre Bedeutung in denfrühchinesischen
Kulturen, Anvers 1941, s. 23.
41 Carl Strehlow, Die Aranda-und loritja-Stiimme in Zentral-Austra
lien, I, Frankfurt a. M., 1907, s. 11.
42 W. Wyatt Gill, Life in the Southern Is/es, Londra 1876, s. 181 vd.
43 W. Wyatt Gill,Myths and Songsfrom the South Pacific, Londra 1876.
46 W. Wyatt Gill, Life in the Southern Is/es, s. 180 vd. : Myths and Songs
Düğüm Büyüsü
Şimdi de, büyücülük uygulamasında bağların ve düğümlerin
morfolojisini, bütünü itibarıyla ele alalım. En önemli olguları
iki başlık halinde sınıflandırmak mümkündür: 1- İnsan cinsin
den hasımlara karşı (savaşta, büyücülükte) kullanılan büyüsel
"bağlar", bunun ters işlemi de "bağların kopartılması" olmak
tadır; 2- Vahşi hayvanlara, hastalıklara karşı iyi huylu düğüm
ve bağlar ile iblislere ve ölüme karşı büyüler. Birkaç örnek ver
mekle yetinelim: Birinci grubun içinde, hasımlara karşı kulla
nılan sihirli ağlar (Atharvaveda, il, 12, 2; VI, 104; VIII, 8, 6),
hükümdarlar tarafından düşman ordularının yoluna atılan ip
ler (Kauçitaki Samhita, XVI, 6 ), bir düşmanın evinin yakınında
gömülen ip veya devrilmesi için bir kayığın içine saklanan ip,54
son olarak da, antik büyücülükte olduğu kadar,55 çağdaş batıl
Büyü ve Din
Bütün bu inançlar ve bütün bu ayinler bizi hiç kuşkusuz, bü
yüsel zihniyet alanına götürmektedir. Fakat bu popüler uygula
maların büyü alanına ait olmalarından ötürü, acaba genel "bağ-
66
Çoğu zaman -ama her zaman değil- ay, bazen de cehennem -ay
tanrıları.
67 H. Vambery. Die primitive Kultur des turko-tatarischen Volkes. Le
ipzig 1879, s. 246. "Büyüyü bozmak" kavramı "bağlardan kurtarmak"
terimiyle ifade edilmektedir: Yorubalardaki edj (bağlama) kelimesi
de "büyü" anlamına gelmektedir ve Ewelerin vôsesa (nazarlık, mus
ka) kelimesi: "bağı çözmek" anlamına gelmektedir; A. B. Ellis, Yoru
ba-speakingpeoples, Londra 1894, s. 1 18.
68 Ö
rneğin, Mahabharata, XIII. 41. 3 vd., burada Vipula (Ruci'nin)
duygularını Yoga bağları aracılığıyla boyunduruk altına almıştı (ba
bandha yogabandhaiç ca tasyah sarvendriyani sah): bkz. Yoga . Paris
. .
"Sınır-Konumlar" Simgeciliği
Birçok başka simgesel külliyat, Kozmosun yapısını ve insanın
dünyadaki konumunu adeta aynı formüllerle belirtmektedirler.
"Bağlantı, ip" anlamına gelen Babilce markasu kelimesi, mito
lojide "bütün her şeyi birleştiren kozmik ilke"yi ve aynı za
manda "Evrenin bütününü alttan tutan destek, güç ve tanrısal
yasa"yı69 işaret etmektedir. Aynı şekilde Chuang Tzu (hl. VI)
Iao'dan "tüm yaratılış zinciri"70 olarak söz etmektedir ki, bu da
Simgecilik ve Tarih
Karşılaştırma kastıyla, benzeri bir örneği zikretmemiz müm
kündür: Ayinsel yükselme ve büyüsel uçuş kompleksi. Yüksel
meyi esas unsurlarından biri olarak kabul eden çeşitli inançlar
ve sistemler (ayinler, mistikler vb.) arasındaki bazı tarihsel iliş
kileri (akrabalıklar, ödünç almalar) ayıklamak mümkünse de,73
yükselişin ve uçuş simgeciliğinin morfolojisi bu tarihsel iliş
kileri çok aşmaktadır. Bir gün bütün yükseliş ayinlerinden ve
onun toplumsal simgeciliklerinden sorumlu olan tarihsel kay
nak belirlenebilse, bunun arkasından bunların yayılma meka
nizma ve aşamaları ortaya konulsa bile, geriye gene de yalnız
ca yükselme ve uçuş kompleksini merkez edinmekle kalmayıp,
aynı zamanda bu kompleksi çoktan örgütlemiş ve ayinlerin,
mitlerin ve yükselme philosophoumenalarının ortaya koydukları
aynı değerlerle sunan yükselmeye yönelik rüya simgeciliğinin,
düşlerin ve estetik kavrayışların açıklanması işi kalacaktır. Böy
lesine bir karşılaştırmalı incelemenin yolunun kilometre taşla
rını başka bir incelemede belirledik. 74 Sonuca varmak üzere,
"bilinçdışı" düzlemde (rüya, halüsinasyon, uyanıkken görülen
düşler) olduğu kadar "bilinçötesi" ve bilinç düzlemlerinde de
(estetik kavrayış, ayinler, mitoloji, philosophoumena) tutarlı ve
sistematik bir şekilde ortaya çıkan, aynı arketip simgeciliğinin
Ayve Sular
İ stiridyeler, deniz kabukları, sümüklüböcek ve inci suya ilişkin
kozmolojilerde olduğu kadar, cinsel simgecilik alanında da bir
silsile halindedirler. Nitekim bunların hepsi de Sularda, Ayda
ve Kadında yoğunlaşmış olan kutsal güçlere ortak olmaktadır
lar; bunlar ayrıca, çeşitli nedenlerden ötürü bu güçlerin simge
leridirler: deniz kabukları ile kadın üreme organları arasındaki
benzerlik; istiridyeleri, suları ve ayı birleştiren ilişkiler; nihayet
istiridyenin içinde oluşan incinin jinekolojik ve embriyolojik
simgeciliği. İstiridyelerin ve deniz kabuklarının büyüsel yete
neklerine olan inanca, tarih öncesinden modern zamanlara ka
dar dünyanın her yerinde rastlanmaktadır.1 Bu tür kavrayışla-
3 Wiener, age. , levha IV, res. 13; levha VII, res. 14, Codex Nuttalldan
alınma, s. 16, 36, 43, 49.
4 Codex Dresdensis, s. 34 vb., Wiener tekrar yayımlıyor, res. 1 12-1 16.
5 B. de Sahagun, Historia general de /as cosas de Nueva Espaiia, Mexico.
1896, c. I, hl. 5; Wiener, s. 68, res. 75.
6 J. W.Jackson, "The Aztec Moon-cult and its relation to the Chank
cult oflndia" ,Manchester Memoirs, Manchester, 1916, c. 60, no. 5, s. 2.
7 Çev. B. Karlgren, "Some fecundity syrnbols in ancient China", 1he
Bul/etin ofthe museum of Far Eastern Antiquities, no. 2, Stockholm,
1930, (s. 1-54), s. 36.
8 Karlgren, age., Bkz. inci ilişkileri (kabuklar) - Granet'te Ay, Danses
et Legendes de la Chine ancienne, Paris 1926, s. 480, 514, vb.
Levent Şahverdi Arşivi
Deniz Kabuklarının Simgeciliğine İlişkin Açıklamalar 145
Bereket Simgeciliği
İstiridyelerin ve deniz kabuklarının sulardan kaynaklanmaları
ve ay simgeciliklerinden daha çok dişilik organıyla olan ben
zerlikleri onların büyüsel güçlerine olan inancın yayılmasına
katkıda bulunmuş olmalıdır. 1 1 Zaten bazı çift kapaklı deniz ka
buklarını ifade eden terimler bu benzetmeyi açıkça göstermek
tedir: Örneğin eski Dancada istiridye kudefısk kelimesiyle kar
şılanmaktadır (kude: dişilik organı, krş. Karlgren, s. 34, not).
Deniz kabuğu ile kadın üreme organı arasında benzerlik ku
rulması Japonya'da da görülmüştür.ı2 Deniz kabukları ve isti
ridyeler böylece döl yatağının büyüsel güçlerine ortak olmakta
dır. Bitmez tükenmez bir kaynaktan, dişilik ilkesinin sembolü
gibi olan bir noktadan fışkıran yaratıcı güçler onlarda mevcut-
231 vd.
11
Bkz. Aigremont, "Muschel und Schenecke als Symbol der Vulva
einst und ]etzt", Anthropophyteia 1909, VI, s. 35-40; ]. J. Meyer, Tri
logie altindischer Miichte und Feste der Vegetation, Zürih 1937, c. I, s.
233. Ayrıca bkz. Man dergisi, 1939-1942.
12
Bkz. Andersson, Children of the yellow earth, Studies in prehistoric
China, Londra 1934, s. 305. Kurt Singer tarafından yayımlanan Yeni
Taş Çağı dişi putu ( Cowrie and Baubo in early Japan, s. 51), aslında
iple asılmış dev bir deniz kabuğundan başka bir şey olmayan kocaman
bir dişilik organını gösterir. Çift kapaklı deniz kabuğu 0-Kuninushi
yeniden doğum mitinde bir rol oynamaktadır. Kurt Singer'e göre bu
put, elbisesini kaldırmış durumda usque ad partes privatas (Cham
berlain'in ifadesiyle) dans eden ve tahrik ettiği gülüşle Güneş-Tan
rıça Amaterasu'yu saklandığı mağaradan çıkmaya zorlayan, "Göğün
korkunç kadını" olabilir. Zaten 18. yüzyıl doğabilimcileri de midye
kabukları sınıflandırmalarını, dişilik organıyla benzerliklere dayan
dırıyorlardı. G. Elliot Smith, The evolution ofthe Dragon, Manchester,
1919'da, Adamson'un Histoire Naturelle du Sinigal'den (18. yüzyıl) şu
satırlarını zikretmektedir: "Concha Venera sic dicta quia, partem fo
eminaem quodam modo repraesentat: exteme quident per laborium
fıssuram, interne vero propter cavitatem uterum mentientem."
Levent Şahverdi Arşivi
Deniz Kabuklarının Simgeciliğine İliıkin Açıklamalar 147
203.
Levent Şahverdi Arşivi
Deniz Kabuklarının Simgeciliğine İlifkin Açıklamalar 151
Asiae, III, 1928-29, s. 96-1 10; id, "Les Jades Pi et les symboles sola
ires", age., s. 199-216; c. iV, s. 35-41 .
34 S. Couvreur, Li Ki, c. II. Ho Kien Fou, 2. yay., 1913. s. 252. Ayrıca
bkz. Couvreur, Tso tchouan, çev., c. I. s. 259.
35 De Groot, Religion... , s. 277.
36 Andersson, age., s. 323. Cauriler daha Yeni Taş Çağı sonu mezar
larında bile bulunmaktadır; bkz. K. Singer, s. 50.
Levent Şahverdi Arşivi
Deniz Kabuklarının Simgeciliğine İlişkin Açıklamalar 155
ss. 56 vd.
Levent Şahverdi Arşivi
Deniz Kabuklarının Simgeciliğine İlifkin Açıklamalar 161
c . il. ss. 369, 385; Gieseler, "Le mythe du dragon en Chine", Revue
75 Krş. Josef Zykan, "Drache und Perle", Artibus Asiae, VI, 1-2. 1936,
s. 5-16, s. 9. res. 1, vb.
76 Krş. Alfred Salmony, "The magic ball and the golden fruit in ancient
Chinese art", Art and 7hought, Hommage a Coomaraswamy, Londra
1947. s. 105-109; ayrıca bkz. Traiti d'Histoire des Religions, s. 230 vd.
Marc R. Sauter, "Essai sur l'histoire de la perle a ailette",]ahrbuch der
Schweitzerischen Gesellschaftfar Urgeschichte,XXXV, Frauenfeld, 1945
basımına ulaşamadık.
77 S. Seligmann, Der böse Blick, il. s. 126, 209; id, Die magische Heil
İnci Miti
Daha sonraki "somut" değerlendirmelere rağmen, arketipe iliş
kin imgeler metafizik yönlerini dokunulmadan korumaktadır:
İncinin ekonomik değeri, onun dini simgeselliğini asla yok ede
memekte, bu simgecilik sürekli olarak yeniden keşfedilmekte,
yeniden bütünleştirilmekte, zenginleştirilmektedir. Nitekim
8° Karlgren, age., s. 36.
81 Jackson, 1he Money Cowry, (Cyprea moneta, L.) as a sacred object
among American Indians, s. 3 vd.
82 Krş. "The use of Cowry-shells fort he purposes of currency, Amu
lets and Charms, Manch. Mem., 1916, no: 13", Shells, ss. 123-194:
Leo Wiener, Africa and the discovery ofAmerica, s. 203 vd: Helrnut
Petri, "Die Geldformen der Südsee", Anthropos, 31, 1936, ss. 187-
212; 509-554, ss. 193 vd., 509 vd. (para olarak cauris). 208 vd. (para
olarak inci). M.J. M. Faddegon, "Notice sur les cauris" kullanılamadı.
!sis, c. 19. 1933, s. 603.
83 Karlgren, s. 34.
SİMGECİLİK VE TARİH
�
sel dramına atıfta bulunarak, yeni anlamlarla zenginleştirmiş
lerdir. Başka bir çalışma ız a ( Traiti. , s. 175) biri Suyun kur
. .
�
masına karşı bir tepkinin varlığını ortaya koymuşlardır; bunun
yanısıra, bazı karşılaştırmacı okulların "terkipçilik"lerine karşı
da itir zl vardır. Hıristiyan ibadet sistemi ve simgeler bütünü
doğrudan 3.hudiliğe bağlanmaktadır. Hıristiyanlık, derin kök
leri diğer ir tarihsel din olan museviliğin içinde bulunan, ta
rihsel ır dindir. Bunun sonucunda, bazı kutsamaları veya bazı
simgecilikleri açıklamanın veya hiç değilse anlamanın yegane
yolu, bunların "biçim"lerini Eski Ahit'te aramak olacaktır. Hı
ristiyanlığın tarihsici bakış açısı içinde bundan daha doğal bir
şey olamaz: vahyin bir tarihi olmuştur; zamanın şafağında ger
çekleşen ilk vahiy hala ulusların arasında yaşamaktadır; ama
yarı yarıya unutulmuş, yaralanmış, yozlaşmıştır; tek yaklaşım
yolu İsrail tarihinden geçmektedir: vahiy tam olarak yalnız
ca kutsal Eski Ahit kitaplarında korunmuştur. İleride daha iyi
göreceğimiz üzere, Yahudilik-Hıristiyanlık kutsal tarihle olan
temasını kaybetmemeye çalışmaktadır; bu kutsal tarih diğer
tüm ulusların "tarih"inden farklı olarak gerçek olan ve bir anla
mı olan yeganedir; çünkü onu bizzat Tanrı yapmıştır.
Her şeyden önce, aynı zamanda vahiy olan bir tarihe bağlı
kalmak isteyen, antikitenin sonunda ortalıkta kaynaşan çeşit
li dinlerin gizem ve ve teolojilerine "katılan''larla karıştırılmak
istemeyen kilise babaları bu polemikçi konumda bir köşeye çe
kilmek zorundaydılar; İsa'nın çağrısının zafer kazanabilmesi
için her tür "paganizm"in reddi zorunluydu. Bu polemikçi tav
rın kendisini günümüzde de bu kadar katı bir şekilde dayatıp
dayatmadığı sorulabilir. Bir teolog olarak konuşmuyoruz, ne
bir teologun sorumluluğuna ne de yetkinliğine sahibiz. Fakat
kendisini hemcinslerinin inancından sorumlu saymayan bir
kişi için, Yahudi-Hıristiyan vaftiz simgeciliğinin, evrensel ola
rak yaygın su simgeciliğiyle çelişen bir yanının olmadığı açık
ça ortadadır. Her şey burada da karşımıza çıkmaktadır: Nuh
ve tufan hep vardı, sayılamayacak kadar çok gelenek, "insanlı
ğa" ("toplum") son veren bir afetten söz etmektedir; tek bir kişi
hariç, ki bu da felaketten sonra yeni bir insanlığın mitik Atası
haline gelecektir. "Ölüm Suları" Eski Doğu'nun, Asya'nın ve
Okyanusya'nın mitlerinin nakaratlarından birisidir. Su en mü
kemmelinden "öldürücüdür": her biçimi çözer, yok eder. İşte
tam da bu nedenden ötürü yaratıcı "tohumlardan" yana zen
gindir. Vaftize dair çıplaklık simgeciliği de Yahudi-Hıristiyan
geleneğinin ayrıcalığı değildir. Ayinsel çıplaklık bütünlüğe ve
tamlığa eşdeğerdir; Cennet "elbiselerin olmamasını, yani "aşın
ma"nın yokluğunu gerektirmektedir (Zamanın arketip imge
si). Cennet özlemine gelince, dışavurumlarının adeta sonsuz
bir değişkenlikte olmasına rağmen, o da evrenseldir (bkz., Tra
iti, s. 327 vd.). Her ayinsel çıplaklık zamandışı bir model, cen
nete ilişkin bir imge içermektedir.
Uçurumlardaki canavarlara birçok gelenekte rastlanır. Kah
ramanlar ve Kabul edilenler uçurumlara inerek deniz canavar
larıyla boğuşmaktadırlar; bu tipik kabul ayinlerine özgü bir im
tihandır. Kuşkusuz bunun çok değişik biçimleri vardır, bazen
ejderhalar bir "hazine"nin çevresinde nöbet tutmaktadırlar; bu
kutsalın, mutlak gerçeğin ele gelir imgesidir; muhafız-canavara
Levent Şahverdi Arşivi
1 78 İmgeler ve Simgeler
3ı
rek bile yoktu; bir grup imgenin gizlice olsa bile korunmuş ol-
yeterliydi: bu tür imgeler herhangi bir anda, güçlü bir din
sel eniliği farklı bir kılıf altında sunma yeteneğine sahiptiler.
Ik Kilise Babalarından bazıları Hıristiyanlık tarafından
önerilen arketipe ilişkin imgeler ile insanlığın ortak malı olan
İmgeler arasındaki karşılıklılığın sağladığı yararı değerlendir
mişlerdir. "Onların en sürekli kaygılarından biri, imansızlara,
psikeye hemen açıklama getiren ve onu ikna eden büyük sim
gelere, yani dinin dogmaları arasındaki karşılıklılığı göstermek
olmuştur. Antakyalı Teofılos ölümden sonra dirilmeyi inkar
edenlere, Tanrının doğanın büyük olgularına onların anlama
ları için koyduğu işaretleri göstermektedir: mevsimlerin baş
laması ve bitmesi, gün ve gece." Hatta şunu söylemeye kadar
vardırmaktadır: "Tohumlar ve meyveler için de bir dirilme yok
mudur?" Romalı Clementius'a göre "gün ve gece bize ölümden
sonra dirilmeyi göstermektedir: gece yatmakta, gün kalkmak
tadır; gün gitmekte, gece gelmektedir" (Beirnaert, age., s. 275).
Hıristiyan dinini savunanlara göre, İmgeler işaret ve mesaj
yüklüdür, kozmik ritmler aracılığıyla kutsalı göstermektedir/er.
İman tarafından getirilen ifşa İmgelerin "ilksel" anlamlarını
tahrip etmemekte, onlara yalnızca yeni bir değer katmaktadır.
Bu yeni anlam, mümin açısından kuşkusuz diğerlerini gölgede
bırakmaktadır. İmgeyi yalnızca o değerlendirmekte, ifşa halin-
Levent Şahverdi Arşivi
Simgecilik ve Tarih 179
ileride duracağız. Fakat asıl sorun (yani bize bir simgenin "özel
bir versiyonunu değil de, bir simgeciliğin bütününü açık eden),
bir simgenin kendi tarihi içine "yerleştirilmesiyle" çözülemez.
Daha şimdiden, bir simgenin çeşitli anlamlarının birbirlerine
bağlandıkları, birbirleriyle bir sistem tarzında dayanışma için
de oldukları görülmektedir; çeşitli özel versiyonlar arasında
keşfedilebilecek çelişkiler çoğu zaman ancak görünüşte böyle
dirler: simgecilik bütünü içinde ele alındığında, yapısı açığa
çıkartıldığında bu çelişkiler çözülmektedirler. Arketipe ilişkin
bir imgenin yeniden değerlendirilmesi anlamını taçlandırmak
ta ve eskilerini tüketmektedir: Haç tarafından ortaya çıkartılan
"kurtuluş", bütüncül renavatio'nun en mükemmel simgesi olan
Dünya Ağacının Hıristiyanlık öncesi değerlerini ortadan kal
dırmamakta, tam tersine, Haç diğer değer ve anlamları yücelt
mektedir.5 Bir kez daha fark etmemiz gerekmektedir ki, Koz
mik Ağaç Haç özdeşliği tarafından getirilen bu yeni değer-
=
hür eden kutsalların tekrarı mümkün değildir: İsa bir kez yaşa
mış, çarmıha bir kez gerilmiş, bir kez dirilmiştir. Buradan onun
tanrılığına, Zamanın tecelli etmesine ulaşılmaktadır: Zaman
varo/mayı başarmaktadır, bu da onun olmaktan çıkarak, ebe
diyet haline dönüşmesi demektir. Hemen fark edilmesi gere
ken bir nokta olarak, ebediyete ulaşan herhangi bir zamansal
an değil de, yalnızca "uygun an" bir ifşa ile belirlenen andır (bu
ana ister "uygun an", kairos denilsin, ister denilmesin). Zaman,
tanrının onun içinde ortaya çıktığı, ona tarih-aşırı bir anlam
ve selamete yönelik bir amaç yüklenmesi ölçüsünde bir değer
halini almaktadır; çünkü Tanrının tarih içinde her yeni müda
halesinin içinde her zaman insanın selameti, yani tarihle hiçbir
ilgisi olmayan bir şey söz konusu değil midir? Zaman, bizati
hi ilahi Kelam'ın bedene bürünmesi olgusundan ötürü tamlık
haline gelmektedir, ama bu olgu tarihi belirlemektedir. İsa'nın
doğduğunu, acı çektiğini, öldüğünü ve dirildiğini görmüş olan
tarih nasıl beyhude ve boş olabilir? Nasıl tersine döndürülebilir
ve ad infinitum tekrarlanır olabilir?
Dinler tarihi açısından, Yahudilik-Hıristiyanlık bize kut
salın en yüce tezahürünü sunmaktadır: tarihsel olayın, kutsalın
tezahürü haline dönüştürülmesi. Burada Zamanın kutsalın teza
hürü haline getirilmesinden daha fazla bir şey vardır, çünkü
kutsal zaman her din için alışılmış bir unsurdur. Bu kez, tarih
-ötesini olduğu gibi en üst düzeyde ifşa eden şey, tarihsel olay
dır. Tanrı yalnızca tarihe müdahale etmekle kalmaz, aynı za
manda tarihsel olarak şartlanmış bir varoluşa maruz kalmak
üzere, tarihsel bir varlığın bedenine bürünür; İsa görünüşte Fi
listinli çağdaşlarından hiç farklılaşmaz. Tanrısal unsur görü
nüşte, tamamen tarihin içinde gizlenmiştir: İsa'nın fizyoloji
sinde, psikolojisinde veya "kültür"ünde, Baba Tanrının kendi
nin fark edilmesine imkan tanıyan hiçbir şey yoktur. İsa Fi
listinli diğer tüm Yahudiler gibi yemekte, hazmetmekte, su
suzluktan veya sıcaktan sıkıntı çekmektedir. Fakat gerçekte,
İsa'nın varoluşunu oluşturan bu "tarihsel olay", tam bir Tanrı-
Levent Şahverdi Arşivi
1 90 İmgeler ve Simgeler
10
"Tarih" ve "tarihsel" terimleri birçok karışıklığa yol açabilmekte
dir: Bir yandan kaçışlar ve otomatizmler tarafından oluşturulan ha
kiki olmayan varoluşun karşısında, bir insani varoluş içindeki somut
ve hakiki olan her şeyi diğer yandan da çeşitli tarihsici ve varoluşçu
akımlarda, insan varoluşunu ancak kendi tarihsel anının bilincine var
dığı ölçüde hakikiolmasını ifade etmektedir. "Tarihsicilik"lere karşı
çıktığımız zaman, işte tarihin bu sonuncu ve totaliter anlamına atıf
ta bulunuyoruz. Nitekim bir varoluşun hakikiliği bize, kendi tarih
selliğinin bilinciyle sınırlanamaz gibi gelmektedir: Aşka, endişeye,
kutsala, estetik duyguya, seyre, sevince, melankoliye vb. ilişkin temel
deneyimleri "kaçış" veya "hakiki olmayan" saymak mümkün değildir;
bunların her biri kendine özgü bir zamansal ritm kullanır ve bunlar
bütünsel insan denilebilecek şeyi oluşturmakta işbirliği yaparlar; bu
insan tarihsel anını reddetmemekte, ama onun tarafından tanımlan
maya da izin vermemektedir.
Levent Şahverdi Arşivi
1 92 imgeler ve Simgeler
Simgeler ve Kültür
Bir simgenin tarihi tutkulu bir araştırmayı içerir ve öte yan
dan da tamamen meşrudur, çünkü bu araştırma kültür felsefesi
denilen konuya en iyi girişi oluşturmaktadır. İmgeler, arketip
ler, simgeler çeşitli şekillerde yaşanmış ve değerlendirilmişler
dir: bu çok sayıdaki güncelleştirmelerin ürünleri, büyük çap
ta "kültürel tarzları" meydana getirirler. Molukka adalarındaki
Cerarn'da ve Eleusis'te, başat bir genç kızın mitsel serüvenle
ri karşımıza çıkar: Hainuwele ve Kore Persephones adlarını
alır.1 1 Yapısal açıdan, bunların mitleri birbirlerine benzemekte
dir, ama Yunan ve Ceram kültürleri arasında ne kadar da bü
yük farklar vardır! Kültür morfolojisi, felsefe üslupları özellik-
11
Bkz. Ad. E. }ensen,Hainuwele Volkserziihlungen von der Moluk
ken-Insel Ceram, Frankfurt-am-Mein, 1939; id., Die Drei Ströme,
Leipzig 1948, s. 277 vd.; C. C. Jung ve Karl Kerenyi, Das götlischen
Miidchen, Albae Vigilae, Heft, 8-9, Amsterdam 1941.
Levent Şahverdi Arşivi
Simgecilik ve Tarih 193
12
Bu sorun bizim Traiti d'Histoire des Religions'un 2. cildinde geniş
ölçüde tartışılacaktır.
Levent Şahverdi Arşivi
Simgecilik. ve Tarih 197
ellik bir nesneye veya bir eyleme yeni bir değer eklemekte, ama
bu yüzden de onların kendilerine özgü ve dolaysız değerlerine
dokunmuş olmamaktadır. Simgesel düşünce dolaysız gerçeği
"parçalamakta", ama bunu, onu daha önemsiz ve değersiz kıl
madan yapmaktadır: Evren onun bakış açısı içinde kapalı de
ğildir, hiçbir nesne kendi varoluşsallığı içinde soyutlanmış de
ğildir: her şey sıkı bir karşılıklılıklar ve özümlemeler sistemiyle
bir arada durmaktadır. ı3 Eski toplumların insanı, kendi bilin
cine "açık" ve anlam bakımından zengin bir "dünya"da varabil
miştir: Geriye, bu açıklıkların bir o kadar "kaçış" olanağı mı
olduklarını, yoksa tersine, bunların dünyanın hakiki gerçeğine
ulaşabilmenin yegane yolu mu olduğunu bilmek kalıyor.
A
Açvinler 115 apriori 41, 113
A.deın 54, 174, 175, 184 Apsu 125
ad infinitum 77, 84, 189 Aqiba (hahaın) 130
Afrika 128, 155, 156, 195 Arandalar 123
Afrodit 148 Arjuna 81, 86
Ahura Mazda 54, 122 arketip, arketipler 10, 22, 26, 30,
Akaınba 147 44, 45, 46, 49, 84, 85, 91, 108,
Akdeniz dünyası 186 135, 136, 137, 138, 166, 177,
Algonken kabileleri 151 178, 179, 180, 181, 182, 183,
Almanya 158 185, 187, 192, 193, 194
Aınerika 20, 57, 143, 151, 155, arketipik iıngeler 91
157, 160, 162, 166, 183, 184, Astôvidhôtush (iblis) 123
185 Asura ınayası 106
Andersson, Johan Gunnar 146, Asuralar 147
147, 148, 152, 154, 155, 156, Asya 20, 58, 60, 120, 156, 162,
158, 161, 162 177, 197
Antakya 149 Atharvaveda 74, 78, 86, 110, 126,
antropoloji 39, 134, 195 130, 147
Anu 125, 156 Atlantis 38, 171
Apofıs (ejderha) 48 Aulus-Gellius 108, 145
Sun-Tzu 145 v
Suriye 54, 148
Su simgeciliği 170, 172 vaftiz simgeciliği 172, 173, 175,
177, 180
ş Vajrayana 104
Varuna-İndra 125
Şaman/Şamanizm 38, 42, 51, vtisantis 102
56-60, 42, 51, 184-187 Vasubandhu 92
Şamanik ağaç 56 Vasudeva 150
Veda 62, 78, 80, 87, 111, 115,
T
117, 118, 122
Tacitus 119 Vedalar 54, 55, 58, 61, 64, 86,
T'ae Hung-Ching 153 114, 147
Taittiriya Samhita 55, 113 Venüs 59, 149
Tajo 194 Viçvakarman 71, 73
Tantra 63, 64, 100, 102, 104 Vishnu 72, 73, 74, 75, 77, 79, 81,
taocu 37, 42 82, 83, 103, 150
tarih felsefesi 180 Vrtra 71, 73, 113, 114, 116, 117,
Tarsaller 118 135, 141
Temel Direk 53 Vyasa 102
Teofilos (Antakyalı) 178
Tertullianus 172, 173, 174 w
Thabor Tepesi 53 Weltanschauung 74
1heaitetos 45 Wiener, Leon 119, 143, 144, 160,
Tiamat 125 166
Tomis 118 Willoughly 157
Trakya 59, 118, 119, 149, 194
tretd yuga 75, 76 y
Tufan 53, 171, 174, 175
Türk-Tatarlar 139 Yakub 56
Tylor, Edward Burnett 41, 195, Yama (ölüm) 60, 116, 117, 118,
196 123
Yang 156
u Yang Chao Thun 156
Yeni Taş Çağı 146, 154, 156, 195
Ulysses 65 yin 144, 145, 148
Upanishadlar 86, 104 Yoga 38, 63, 80, 91, 94, 95, 98, 99,
Ural-Altay halk inanışları 60 100, 101, 102, 131, 134
Urkulturen 58 Yoga-Tantra 91, 100, 102
Uzak Doğu 160, 186
Levent Şahverdi Arşivi
Dizin 207