Professional Documents
Culture Documents
ORTAK DERS
TÜRK DİLİ II
1
•Ancak şiirin tek başına duygulara seslendiğini söylemek de çok doğru olmayacaktır.
•Şüphesiz, şiirin bir düşünceyi ele alış ve ifade ediş biçimi bir makaleden oldukça
farklı olacak, farklı ifade ve ikna kanallarını kullanacaktır.
2
Şiir Düzyazı İlişkisi
• Ahmet Haşim’in Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar (Şiir Üzerine Bazı Düşünceler) adlı yazısında
şiiri tamamen düzyazıdan ayrı bir zemine yerleştirdiği ve şiirin estetik yönünü ön plana
çıkardığı görülmektedir. Haşim, şiir ile düz yazı arasındaki ilişkiyi şu şekilde ifade etmektedir:
…
Oysa şair ne bir gerçek habercisi, ne bir güzel ve etkileyici konuşan insan, ne de
yasa koyucudur. Şairin dili, "düzyazı" (nesir) gibi anlaşılmak için değil, fakat
duyulmak üzere var olmuş, müzik ile söz arasında, sözden çok müziğe yakın
ortalama bir dildir. "Düzyazı"da biçemin (üslup) oluşması için zorunlu olan
öğelerden hiçbiri şiir için söz konusu olamaz. Şiir ile düzyazı, bu bakımdan birbiriyle
yakınlığı ve ilgisi olmayan, ayrı düzenlere bağlı, ayrı alanlarda, ayrı boyutlar ve
biçimler üzerinde yükselen, ayrı iki yapıdır. Düzyazının doğurucusu akıl ve mantık;
şiirin ise algılama alanları dışında gizlerin ve bilinmezlerin geceleri içine gömülmüş,
yalnız aydınlık sularının ışıkları, zaman zaman duyuşlarımızın ufuklarına yansıyan
kutsal ve adsız kaynaktır.
3
Çotuksöken (2005) şiir ile düzyazıyı karşılaştırırken iki tür arasındaki benzerlikleri ve ayrılıkları
şu şekilde belirtmektedir:
Düzyazı, şiire göre daha hacimlidir. Dolayısıyla, şiirde az sözcük ile yoğun anlatım yaratma
çabası daha fazladır.
Şiirin yaratıcılığa ve özgünlüğe sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle şiirde oluşturulan
sözcükler daha özgün niteliklidir. Diğer bir deyişle, şiirde sözcük oyunları ve yeni
sözcük/imge üretimi daha yoğun görülür.
Şiirde okurun ilgisini çekmek, onu şaşırtmak, yanıltmak için değişik kurgular ve dil
oyunları oluşturulur.
Devrik tümce kuruluşları ya da ses benzeşmelerine bağlı oluşturulan ahenk unsurları
şiirde daha sık görülür.
Şiirin vurgu ve tonlama gibi öğeleri her ne kadar içerikten kaynaklansa da, bu durumlar
şiir dilini düzyazıdan ayıran özelliklerdir.
Düzyazı anlaşılmayı, düşünceyi ön plana taşırken şiirde duygulanıma öncelik verilir.
4
Şiir Dilinin Özellikleri
6
• Şiirde gündelik dili kullanmak bir basitlik değildir ve büyük oranda ustalık
gerektirir. Eskilerin Sehl-i mümteni olarak adlandırdığı bu durum; kolay
görünen ancak benzerinin söylenmesi oldukça zor olan söz söyleme
durumudur.
• Yunus Emre, edebiyatımızda bu tür söyleyişlerin önemli örneklerini veren
ozanlarımızdandır. Sözgelimi aşağıdaki dizeler oldukça basit gözükmesine
karşın, felsefi bir alt yapı içermekle birlikte söylemesi de oldukça güçtür:
7
2) Şiir dilinde kısa ve eksiltili anlatım
• Aksan şiirde kısa anlatımın, anlatılacakları belli kalıba sokmak, en etkileyici ve
çeşitli çağrışımlara yol açan öğeler seçmekle kimi zaman da Japon şiirindeki
Haiku ve Tanka örneklerinde, Eski Çin şiirinde dörder sözcüklü dizelerle
yapılan “dörtler” şiirinde, Doğ şiirinin rubailerinde, Türk şiirininin manilerinde
olduğu gibi biçim açısından sınırlı türleri kullanmakla sağlandığını
belirtmektedir.
• Diğer bir deyişle, kısa anlatım ile anlamda bir yoğunluk sağlamak ayrıca kimi
dizeleri, sözleri, düşünce akışlarını yarım bırakarak okuyucunun kendi zihniyle
bu boşluğu doldurmasını sağlamak şiir dilinin özelliklerinden biridir.
8
3) Şiir dilinde imge seçimi ve birbiri ile
ilişkilendirilmesi
9
Yan anlamdan yararlanma
Yan anlam, bir sözcüğün temel anlamına bağlı olarak oluşan diğer anlamlarıdır.
Vücut parçalarına ilişkin adların pek çoğunda bu özelliği gözlemlemek
mümkündür.
10
Duygu değerinden yararlanma
• Aksan (1999) duygu değeri kavramının temel anlam ve yan anlamdan
tamamen bağımsız olmadığına işaret etmekle birlikte, duygu değerini bir
sözcüğün temel anlamı dışında ilişkili olduğu, insanda çağrıştırdığı diğer
çağrışımlar olarak ifade edilmektedir.
11
Yalnızlık
12
Özel adlardan yararlanma
13
Çağrışımlardan yararlanma
• Önceki bölümlerde değindiğimiz gibi, şiir dilinde çağrışımların özel bir yeri
bulunmaktadır.
• Bu çağrışımlar yakın çağrışım olabileceği gibi bir anda çözümmlenmesi kolay
olmayan uzak çağrışımlardan da oluşabilir.
• Aksan (1999) bu durum için Cemal Süreya’nın Üvercinka şiirinin adını örnek
olarak göstermektedir.
• Üvercinka, Türkçede bulunmayan bir sözcüktür. Ancak “üvercin” büyük
oranda “güvercin” sözcüğünü çağrıştırmaktadır. Ayrıca Aksan –ka ekinin de
Slav dillerinde kadın adlarına getirilen bir küçültme eki olduğunu
belirtmektedir. Bu durumda yeni oluşturulan “Üvercinka” oldukça zengin
çağrışımsal bir alan açmaktadır.
14
Eşsesli ve Çokanlamlılıktan yararlanma
• Eşseslilik dilsel ifade edilişi aynı olmasına karşın zihinde iki farklı temsili
bulunan sözcüklerdir.
• Diğer bir deyişle, eşseslilikte iki farklı kavram tek bir sözcükle karşılık
bulmaktadır. Sayı anlamındaki “yüz”, surat anlamındaki “yüz” ve bir eylem
olan “yüz-mek” eşsesli sözcüklere ilişkin ilk akla gelen örneklerdendir.
• Aksan (1997) çok anlamlılığın ise, sözcüklerin yan anlamlarını kapsayacak
şekilde birden fazla anlamı karşılar olması durumu olarak ifade etmekte ve
“oturmak” eyleminin eyleminin temel anlamının yanında “ikamet etmek”,
“yurt tutmak”, “tahta çıkmak” gibi anlamları kapsayarak çok anlamlı bir
görünüm sergilediğini belirtmektedir.
• Tevriye sanatı da eşsesli, çok anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılarak anlam
zenginliği oluşturmayı sağlamaktadır.
15
Kavram karşıtlığından yararlanma
• Şiir dilinde görülen bir diğer özellik de zıt anlamlı, birbirine karşıt olan ifadelerin bir
arada kullanılmasıdır.
• Güzel-çirkin, çok-az, uzun-kısa, ölmek-yaşamak gibi durumlar bir arada kullanılması
şiir dilinde sıkça görülen bir durumdur. Kimi zaman dilde bir zıtlık oluşturmayan
kavramlar, zıt kavramlarmış gibi kullanılarak yeni zıtlıklar üretilmesi şiir dilinin
yaratıcılığının bir göstergesidir.
16
Benzetmelerden yararlanma
• Benzetme olgusunda, temel olarak dört bileşen bulunmaktadır: Benzeyen,
benzetilen, benzetilme ilişkisi ve benzetme ilgilisini kuran dilsel yapı yani edat.
Bu durum şu şekilde örneklendirilebilir:
17
• Şiir dilinde gündelik dilden farklı olarak zihnimiz için yeni olan, diğer bir
deyişle, daha önce duymadığımız benzetme ilişkilerinin kurulduğu sıklıkla
görülmektedir.
• Aksan (1999) bu durum için Attila İlhan’ın Sisler Bulvarı adlı şiirini örnek
göstermektedir. Burada şair “yalnızlık” ilişkisi kurarak “kesik bir kol” ile
benzerlik oluşturmaktadır.
18
Aktarmalardan yararlanma
19
Deyim aktarması
20
Deyim aktarımları şu şekilde gerçekleştirilmektedir:
1) İnsana ait özellikler doğaya aktarılır: İnsana ilişkin özellikler ya
da davranış kalıplarının insan dışındaki unsurlar için kullanılmasıdır.
“Masanın ayağı”, “dağın eteği” ifadeleri ya da “feryat” içindeki
ağaçlar gibi ifadeler bu duruma örnektir.
2) Doğaya ait özellikler insana aktarılır: Açık deyim aktarımı
(eğretileme) olarak bilinen bu durumda doğadaki nesnelerin adları
ve onlara ilişkin özelliklerin insana aktarılması söz konusudur.
İnsana doğrudan “aslan”, “kedi”, “domuz” gibi hayvan adlarının ya
da “sert”, “yumuşak”, “olgun” gibi doğaya ilişkin özelliklerin insan
için kullanılması bu duruma örnektir.
21
3) Bir duyuya ilişkin durumlar diğer bir duyuya aktarılır: Duyma,
görme, koklama, dokunma, tatmaya ilişkin bir özelliğin bir diğer duyuyla
ifade edilmesidir. “Acı bir fren sesi duyduk” ifadesinde tat almaya ilişkin
bir dilsel birim (acı), işitmeye ilişkin kullanılarak bu duruma örnek
oluşturmuştur.
22
Ad aktarması
• Metonomi, istiare olarak bilinen bu durumda, doğrudan
benzetme ilgili kurmaksızın bir kavram yerine başka bir kavramın
kullanılması söz konusudur.
• Aksan (1999) ad aktarması ile çoğu kez güçlü bir anlatımın
oluştuğunu belirtmektedir. “Radyoda Mozart dinliyorum.”,
“Havadan bereket yağıyor.” gibi ifadeler bu duruma örnektir.
• Çünkü Mozart derken Mozart’ın bir eseri, bereket derken yine bir
başka kavram olan yağmur ifade edilmektedir.
23
Şiir dilinde sapmalar
• Şiir dili pek çok açıdan iletişim için kullandığımız dili bozma işidir. Diğer bir deyişle,
konuşma dili için geçerli olan pek çok durum şiir dili içerisinde farklı görünümlere
sokulabilir.
• Şair sözcükleri, bunların anlamını, dilbilgisi yapılarını değiştirebilir ve bu yolla dilde var
olmayan yeni anlatımlar ortaya koyabilir.
• Dilin temel bileşenleri ses, anlam, sözdizim, biçimbilim olduğuna göre bütün bu
bileşenlerde alışılmış kullanımın dışına çıkmak mümkün hale gelmektedir.
• Aksan (1999) sapmanın; gerek sözcüklerin ses ve biçim özelliklerinde, gerek dilin sözdizimi
açısından niteliklerinde bilinçli olarak değişikliklere gitme, dilde bulunmayan yeni sözcük
ve anlatım biçimleri oluşturma olduğunu belirtmektedir.
• Aksan (1999) sanatçının bu eğilimle dile yeni bir güç kazandırmayı, göstergeleri ses ve
anlam açısından daha etkili kılmayı, okuyanın zihninde yeni değişik tasarımlar ve duygu
değerleri oluşturmayı amaçladığını belirtmektedir.
24
Sözcüksel sapmalar
25
Biçimbilimsel sapmalar
• Biçimbilimsel sapmalar, şiir dilinde eklerle ilgili yaratılan yeni oluşumlardır.
Burada yaratılan yeni sözcükler; eylem çekimindeki yeni biçimlerle ya da
sözcük kök ya da gövdesine yapılan dilde var olmayan eklemelerle ilgilidir.
Aksan (1999) Özdemir Asaf’ın ve Cemal Süreya’nın aşağıdaki şiirlerinin bu
duruma örnek olduğunu belirtmektedir:
Kimseyi seslemeyorum
Aldatmayorum kimseyi
Kimseyi avutmayorum
Eğlemeyorum kimseyi
Özdemir Asaf
26
Anlambilimsel sapmalar
• Anlambilimsel sapma biçiminde, bir sözcüğün sahip olduğu anlamsal
özelliklerin alışılmışın dışında, gündelik dilde var olmayan biçimiyle yeni bir
anlamla kullanılmasını ifade etmektedir.
• Kamalettin Kamu’nun Güz şiirinde “yaprak cenazeleri” gibi bir birleşmenin
oluşturulması bu kullanıma bir örnektir. Çünkü cenaze sözcüğü dilde insanlar
için kullanılmasına karşın bu kullanımda insan dışı durumlar için de
kullanılmıştır:
Kuruyor artık otlar
Bitmiyor tazeleri
Birikinti sularda
Yaprak cenazeleri
Kamalettin Kamu
27
Sessel sapmalar
28
Şiir Dilinde Ritim
• Belki de doğuşundan itibaren şiir, müzikle güçlü bir ilişki kurmuştur.
• Her iki sanat biçimi modern dönemde birbirinden ayrılsa da şiirin
içerisinde müziğin varoluşu hep devam etmiştir.
• Esasen gerek aruz vezninin gerekse hece vezninin yaptığı da temel olarak
şiirde bir müzikalite sağlamaktır. Şair aruz vezninin bir kalıbına şiirini
oturtunca oradaki ritim şiirin içine de işlemiş olacaktır.
• Benzer bir durum halk şiirimizde yoğun olarak kullanılan hece vezni için de
geçerlidir.
• Modern dönemdeki şiirler, her ne kadar aruz ya da hece vezni gibi bir
takım kalıplar içerisinde üretilmiyor olsa da, bu durum müziğin şiirin
içerisinden söküp atıldığı anlamına gelmez.
29
Şiir ve Görsel Sanatlar
• Şiirin sadece müzikle ve ritimle değil, aynı zamanda görsel
sanatlarla özellikle resim ile etkileşim halinde olduğu diğer bir
deyişle, şiirin kendi anlamının yanında görsel olarak da bir anlam
ifade ettiği durumlar da söz konusudur.
30
Teşekkürler
31