You are on page 1of 11

MUDANYA MÜTAREKESİ

Dr. Mehmet BOZASLAN

Gaziantep Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü
MUDANYA MÜTAREKESİ
Türk orduları İzmir’i ve Bursa’yı kurtardıktan sonra,
bazı ordu birlikleri İzmit ve Çanakkale’de bulunan İngiliz
kuvvetleriyle karşılaşmıştır. Bu tehlikeli karşılaşma yeni
bir savaşa sebebiyet verebilirdi. Çünkü İngilizler de
Boğazları ve Doğu Trakya’yı bırakmak niyetinde değildi.
Üstelik bu noktada İtilaf devletleri temsilcileri arasında
ciddi görüş ayrılıkları mevcuttu.
İngiltere, Fransa ve İtalya’nın tarafsız bölgenin ön
cephesindeki kuvvetlerini geri çekmesiyle büyük hayal
kırıklığına uğramıştı. Ayrıca dominyonlarından da
beklediği desteği alamadığından, Boğazlarda Türklerle tek
başına kalmıştı. Türk tarafı Doğu Trakya’nın hemen
boşaltılmasını isterken, İngiltere’nin buna karşı çıkması
sonucu bölgede bir Türk- İngiliz savaşının olma ihtimali
belirmiştir.
Türklerin İzmir’e girişi ve Yunanlıların yaşadığı bozgun
İngiltere kamuoyunda da ciddi tartışmalara neden olmuştu.
Gazetelerde başbakan Lloyd George ve dışişleri bakanı Lord
Curzon ağır şekilde eleştiriliyordu. İngiltere’nin yeni bir
savaşa girmesi ihtimali İngiliz kamuoyunu ikiye bölmüştü.
Üstelik bu savaş iki haftada Yunan ordusunu imha eden
Türklerle yapılacaktı. Ancak Müslüman Türklerin kazandığı
zafer emperyalizmin mağlup edilebileceğini tüm dünyaya
göstermesi bakımından tehlikeliydi .

Lloyd George ve Lord Curzon Türklerin kesinlikle


Avrupa’ya geçmemesi gerektiği düşüncesindeydiler. Ne
pahasına olursa olsun bu ilerleyiş durdurulmalıydı. Bu
amaçla Çanakkale’de müttefiklerle birlikte ortak bir cephe
oluşturmak için girişimlerde bulundular. Ancak İtalya ve
Fransa kendi çıkarları gereği İngilizlere bu konuda mesafeli
davranmaktaydılar .
İngiltere’nin İtilaf devletleri temsilcileri ile ittifakta ısrar
etmesi ve özellikle Fransızların Türklerle bir an önce barış
yapılmasında istekli olması sonucu müttefikler sorunun barışçıl
yollarla halli için çeşitli diplomatik faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Bu amaçla Fransa’nın İstanbul temsilcisi General Pelle ile Ankara
Antlaşması’nı imzalayan Franklin Bouillon İzmir’de Mustafa
Kemal ile görüşmüşlerdir.

General Pelle; Türk ordularının İtilaf devletleri temsilcilerince


tarafsız bölge sayılan Boğazlardan çekilmesini teklif etmiştir.
Mustafa Kemal bu teklife cevabında; Milli Hükümet’in Türk
topraklarında tarafsız bölge kabul etmediğini vurgulayarak,
Trakya teslim edilmedikçe Türk ordularının ilerleyişinin
durmayacağını belirtmiştir. Franklin Bouillon ise 28 Eylülde
1922’de Mustafa Kemal’le görüşmüş ve İtilaf devletleri temsilcileri
Hariciye Vekilleri’nın 23 Eylül 1922 tarihli notasını sunmuştur .
Bu notaya karşılık 30 Eylül 1922’de Hariciye Vekili Yusuf
Kemal’in imzası ile verilen cevapta İtilaf devletleri
temsilcilerinin taahhütleri karşısında Türk birliklerinin de
İstanbul ve Çanakkale’ye ilerlemesinin durdurulduğuna
değinilmiştir. Ayrıca, Trakya’nın derhal boşaltılması şartıyla
ateşkes görüşmeleri için 3 Ekim’de Mudanya’da toplanılacağı
beyan edilmiştir .

Mudanya Görüşmeleri 3 Ekim 1922’de saat 15.00’da


başlamıştır. T.B.M.M. Hükümeti adına Garp Cephesi Komutanı
İsmet Paşa, İngiliz Hükümeti adına Müttefik İşgal Orduları ve
İngiliz Kuvvetleri Başkumandanı General Harrington, İtalya
Hükümeti adına General Monbelli Duvilio, Fransa Hükümeti
adına Fransız Kuvvetleri Komutanı General Charpy
katılmışlardır. Yunan Delegeleri Mazarakis ile Albay Sarıyanis
ise konferansa katılmayıp, Mudanya açıklarında bir gemide
bekleyip mütareke şartlarını olduğu gibi kabul etmişlerdir.
Mudanya Görüşmeleri başladığında İngiltere’de Lloyd George
hükümetine yönelik eleştiriler iyice artmıştı. Lloyd George İngiliz
kamuoyunda ülkeyi yeni bir savaşa sürüklemekle suçlanıyordu. Özellikle
muhafazakâr parti lideri Bonar Law eleştirinin dozunu iyice arttırarak
İngiltere’nin dış politikadaki yalnızlığının sürdürülebilir olmadığını
belirtmekteydi . İngiliz basınında çıkan yazılardan Lloyd Geoge’un siyasi
yaşamının sonuna geldiği anlaşılıyordu . Mondros’u imzalayan Türklerle
yeniden masaya oturulmuş olması ve İtilaf devletleri temsilcilerinin
İngiltere’yi yalnız bırakmış olması İngiliz kamuoyunda büyük hayal
kırıklığı yaratmıştı .

Mustafa Kemal Paşa Mudanya’da T.B.M.M hükümetini temsil için


İsmet Paşa’yı görevlendirmişti. Bu seçiminde İsmet Paşa’nın başarılı,
itaatkâr ketum bir subay olmasının yanında Anadolu’da kazandığı
zaferlerin Müttefikler üzerindeki psikolojik etkisinden faydalanma isteği
yatıyordu. Diplomasinin bütün hilelerini bilen İngilizlerin karşısına
diplomasi yönünden tecrübesiz ama kararlı, istediğini alan müzakereci
bir Türk Subayı çıkarılmıştı. Böylelikle ortaya çıkan yeni diplomat tipi
Türk hariciyesi açısından da önemli bir dönüm noktası olmuştu .
Mudanya’da görüşülen başlıca konular; Doğu Trakya’nın Yunan
kuvvetlerince boşaltılıp Türkiye’ye verilmesi ile daimi barışa kadar
İstanbul’un ve Boğaz’ların statüsünün belirlenmesiydi.
Çetin görüşmeler neticesinde 11 Ekim 1922’ de imzalanan
Mudanya Mütarekesi Türk-Yunan savaşını sona erdirmiştir.
Antlaşma hükümleri şunlardır:

1- Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki çatışma sona erdirilecektir

2- Trakya’daki Yunan orduları, mütarekenin yürürlüğe girmesinden


başlayarak, Meriç’in Ege Denizi’ne döküldüğü yerden, Bulgaristan’ın
Trakya sınırına kadarki batı kıyısına çekilmeye davet olunacaktır.

3- Barış Antlaşması’na kadar herhangi bir sürtüşmenin önüne


geçmek için Meriç’in doğu kıyısı(Karaağaç dâhil), müttefik
askerlerince işgal olunacaktır.
4- Doğu Trakya’nın Yunan askerlerince boşaltılması mütarekeyle birlikte
başlayıp, 15 gün kadar sürecek ve bütün cephane vs’yi de kapsayacaktır.

5- Trakya’dan Jandarma da dâhil Yunan mülki memurları mümkün olduğu


kadar çabuk çekilecektir. Yunan memurları her idari bölgeden çekildikçe,
mülki yönetim, müttefik memurlarına devredilecek ve bunlar da
mümkünse aynı günde yönetimi Türk memurlarına devredeceklerdir.
Trakya bölgesinin bütünü için bu teslim işi, Yunan askerlerinin
boşaltılmasından sonra en geç 30 günlük sürede yapılacaktır.

6- TBMM Hükümeti memurlarının yanında, mahallin güvenlik ve asayişini


korumak üzere, 8 bin kişilik milli jandarma kuvvetleri bulunacaktır.

7- Yunan askerlerinin çekilmesi ve mülki yönetimin devri, müttefik


heyetlerin gözetiminde yapılacaktır. Bu heyetlerin görevi, çekilme ve devir
işlerini kolaylaştırmak, her türlü aşırılık ve şiddetin önüne geçmekti. Ayrıca
bu heyetlere destek olmak ve asayişi korumak üzere, Doğu Trakya’da 7
taburluk müttefik askeri bulunacaktı.
8- Müttefik heyetlerinin ve kıtalarının çekilmesi, Yunan
askerlerinin boşaltma işlemi bittikten 30 gün sonra olacaktır.
Asayişin sağlanması ve Türk olmayan halkın korunması için yeterli
önlemlerin alınmış olması halinde bu çekilme işi daha önce de
yapılabilir. Bir idari bölgede T.B.M.M Hükümeti’nin yönetimi ve
jandarması, düzenli iş görmeye başlayınca müttefik heyetleri ve
kıtaları o bölgeden 30 gün önce çekilebilecektir.

9- Çanakkale ile İstanbul ve İzmit bölgelerinde sınırları belirtilen


hatları, Barış Konferansı süresince, T.B.M.M Hükümeti orduları
geçmemeyi taahhüt ederler. Bu mevkiler, o kayıtla T.B.M.M
Hükümeti’ne teslim olunacak ve burada gerekli önlemler
taraflarca alınacaktır.

10- T.B.M.M Hükümeti, barış antlaşması onaylanıncaya kadar


Doğu Trakya’ya asker geçirmemeyi ve burada bir ordu
toplamamayı kabul etmektedir
SONUÇ
Mudanya Mütarekesi ile Milli Mücadele’nin askeri safhası son bulmuş,
Misak-ı Milli’nin hedeflerine kısmen ulaşılmış ve T.B.M.M. bu diplomatik
zafer sonucunda İtilaf devletleri temsilcileri tarafından resmen
tanınmıştır. Türkiye Devleti, Mütareke’den çıkan kararlar neticesinde
kalıcı barışın temin edilmesi için yapılacak sulh konferansına İtilaf
devletleri temsilcileri ile eşit şartlar altında katılım imkânına sahip
olmuştur .

Mudanya Ateşkes Antlaşması İngiliz koalisyon Hükümeti’nin de


sonunu hazırlamıştır. Lloyd George’un başbakanlığındaki, İşçi Partisi,
Liberal Parti ve Muhafazakârların oluşturduğu koalisyon hükümeti 16
Ekim’de dağılmıştır.

Mudanya Mondros ve Sevr’i ortadan kaldırmış, yeni bir barışın yolunu


açmıştır. Doğu Trakya savaşsız geri alınmış İstanbul ve boğazların
Türklere ait olduğu ilkesi benimsenmiştir. Türk-Yunan savaşı olarak
adlandırılan savaşın ateşkes antlaşmasına Yunanlıların katılmaması da
değerlendirilmesi gereken bir durum olarak diplomasi tarihine geçmiştir.
TEŞEKKÜRLER…

Dr. Mehmet BOZASLAN

You might also like