You are on page 1of 25

EKON112/114 Ekonomiye Giriş II

Arthur O’Sullivan, Steven M. Sheffrin ve Stephen J. Perez,


Makroekonomi: Prensipler, Uygulamalar ve Araçlar. 8th ed., çeviri
editörü, Kerem Karabulut. Ankara: Nobel, 2015.

Bölüm 15. Modern Makroekonomi: Kısa Dönemden Uzun Döneme


Kısa ve Uzun Dönem Arasındaki Farklılıklar
Makroekonomide Kısa Dönem Makroekonomide Uzun Dönem
Fiyatların hiç değişmediği ya da çok az değiştiği zaman Fiyatların ekonomik değişimlere tamamen uyarlandığı
dilimi zaman dilimi
GSYH, ekonomide cari mal ve hizmet talebi tarafından GSYH; emek arzı, sermaye stoku ve teknolojik gelişme
belirlenir tarafından belirlenir
Ekonomi tam istihdam seviyesinde olmak zorunda Ekonomi tam istihdam seviyesindedir
değildir; eksik veya aşırı istihdamda olabilir
Toplam talebi etkileyen maliye ve para politikaları Toplam talebi etkileyen maliye ve para politikaları
GSYH’ye etki eder GSYH’ye etki etmez, yalnızca fiyatlar genel seviyesini
(Örneğin para arzının arttırılması kısa dönemde GSYH’yi değiştirir (Örneğin para arzının arttırılması uzun
arttırır) dönemde yalnızca fiyat seviyesini arttırır)
Ücret ve Fiyatlar ve Zaman İçindeki Uyarlanmaları: Ücret-Fiyat Sarmalı

• GSYH tam istihdam ya da potansiyel hasıla seviyesinin üzerine çıktığı zaman ücret ve
fiyatlar artış eğilimine girer: Ekonomi tam istihdam seviyesinin üstünde ise aşırı bir
istihdam vardır, işsizlik doğal seviyesinin altına iner, bu durumda firmalar mevcut işçilerin
firmayı terk etmemesi ve yeni işçileri istihdam edebilmesi için ücret artışına gider. Ücret
artışı işgücü maliyetlerini arttırır, maliyetlerin artışı firmaların ürünlerinin fiyatlarını
arttırması ile sonuçlanır, böylece fiyatlar da artar. Fiyatların artması durumunda işçiler de
reel ücret seviyelerini sürdürebilmek için daha yüksek ücrete ihtiyaç duyarlar. Ücret artışı
fiyatların artışına, fiyatların artışı da yeniden ücret artışına ve yeniden fiyatların artışına
neden olur.
• Bu sürece ücret-fiyat sarmalı adı verilir. Ücret-fiyat sarmalı: ücret ve fiyatlarda meydana
gelen değişikliklerin tekrar ücret ve fiyatlarda daha fazla değişikliğe neden olmasıdır.
Ücret ve Fiyatlar ve Zaman İçindeki Uyarlanmaları: Ücret-Fiyat Sarmalı
• Ücret-fiyat sarmalı tersine de işler. GSYH tam istihdam ya da potansiyel hasıla seviyesinin
altına indiği zamanlarda ücret ve fiyatlar düşüş eğilimine girer. Ekonomi tam istihdam
seviyesinin altında ise işsizlik doğal seviyesinin üzerine çıkar, bu durumda firmaların işçi
bulma ve çalıştırmaları kolaylaşır ve işçilere daha düşük ücret teklif edebilir, bu şekilde
ekonomide ortalama ücret seviyesi düşer, ücretlerin düşüşü fiyatların düşüşünü başlatır
ve ücret-fiyat sarmalı tersine işler.

Özet Tablo: İşsizlik, Çıktı Miktarı ve Ücret ve Fiyat Değişiklikleri

İşsizlik doğal oranın altında ise İşsizlik doğal oranın üzerinde ise
• çıktı miktarı, potansiyel seviyenin üzerindedir. • çıktı miktarı, potansiyel seviyenin altındadır.
• ücret ve fiyatlar artar (enflasyon). • ücret ve fiyatlar düşer (deflasyon).
Ücret ve Fiyat Değişiklikleri Ekonomiyi Kendiliğinden
Tam İstihdam Seviyesine Nasıl Geri Döndürür?
• Toplam talep eğrisi: fiyat düzeyi ve reel GSYH talep miktarı arasındaki
ilişkiyi gösterir
• Toplam arz eğrisi: kısa dönem toplam arz eğrisi: yatay düz bir çizgi
şeklinde gösterilir ve firmaların talebi karşılamak için üretimlerini
uyarladığını gösterir. uzun dönem arz eğrisi: dik düz bir çizgi ile
gösterilir ve firmaların mevcut iş gücü, sermaye ve teknoloji ile tam
istihdam seviyesinde üretebildiklerini gösterir.
Ücret ve Fiyat Değişiklikleri Ekonomiyi Kendiliğinden Tam İstihdam Seviyesine
Nasıl Geri Döndürür?
Durgunluktan Tam İstihdama Dönüş

Ekonomi (A) panelindeki gibi tam


istihdam seviyesinin altında, yani
durgunlukta ise: y0 < yp ;
İşsizlik > doğal işsizlik;
ücretler düşer; maliyetler azalır;
maliyetlerin azalması (B) panelinde
olduğu gibi kısa dönem AS eğrisini
sağa (aşağı) doğru kaydırır;
fiyatlar düşer ve çıktı artar, y0 = yp
böylece ekonomi durgunluktan
uzun dönem dengesine ya da tam
istihdama kendiliğinden dönmüş
olur
Ücret ve Fiyat Değişiklikleri Ekonomiyi Kendiliğinden Tam İstihdam Seviyesine
Nasıl Geri Döndürür?
Aşırılıktan Tam İstihdama Dönüş

Ekonomi (A) panelindeki gibi tam


istihdam seviyesinin üzerinde, yani
aşırı istihdamda ise: y0 > yp ;
İşsizlik < doğal işsizlik;
ücretler artar; maliyetler artar;
maliyetlerin artması (B) panelinde
olduğu gibi kısa dönem AS eğrisini
sola (yukarı) doğru kaydırır;
fiyatlar artar ve çıktı azalır, y0 = yp
Ekonomi bu şekilde aşırılıktan tam
istihdam seviyesine kendiliğinden
döner.
Ekonomi Politikası ve Uyarlanma Hızı
• Varsayalım ki ekonomi tam istihdam seviyesinin altında olsun. Bu durumda
ekonomiyi kendi haline bıraktığımızda ücret ve fiyatlar düşecek ve ekonomi
kendiliğinden tam istihdama uyarlanacaktır. Ekonomi uyarlanma sürecini
tamamlayana kadar durgunluk ve aşırı işsizlik durumunu tecrübe edecektir.
• Ekonomiyi kendi haline bırakmak ve uyarlanmasını beklemek yerine diğer
alternatif, genişletici maliye veya para politikalarını hayata geçirmektir. Örneğin
kamu harcamalarının arttırılması veya vergilerin düşürülmesi ya da Merkez
Bankasının açık piyasa alımı yapması gibi politikalar toplam talep eğrisini sağa
kaydıracaktır.
Ekonomi Politikası ve Uyarlanma Hızı

• Yandaki grafik genişletici politikaların toplam talebi


arttırarak ekonomiyi tam istihdam seviyesine nasıl
getirdiğini göstermektedir.
• Ancak bu durumda, fiyat seviyesi ekonomiyi kendi haline
bıraksaydık gerçekleşecek olan fiyat seviyesinin üzerine
çıkmaktadır (b yerine c noktası).
• Bu örneğin tersinde, eğer ekonomi aşırı istihdamda çalışıyor
olsaydı ücret ve fiyat artışı yerine uygulanacak olan daraltıcı
politikalar toplam talebi azaltacak ve ücret ve fiyatları
azaltarak ekonomiyi tam istihdama getirecekti.
• Dolayısıyla talep yönlü politikaların uygulanması ekonominin
uyarlanma sürecindeki ücret-fiyat sarmalının ortaya
çıkmasını engelleyebilir.
Ekonomi Politikası ve Uyarlanma Hızı
• Talep yönlü politikalar ekonomiyi dengeleyici, istikrar politikalarıdır. Ancak uygulamada hem maliye hem para
politikaları için daha önce üzerinde durduğumuz gecikme ve belirsizlikler ekonomik istikrarın sağlanmasını
zorlaştırır.
• Uygulanan istikrar politikaları, ekonominin uyarlanma hızına göre başarısızlıkla sonuçlanabilir ve ekonomiyi
dengeye ulaştırmak yerine dengeden uzaklaştırıp istikrarsızlaştırabilir.
• Ekonominin uyarlanması yeterince hızlıysa, aktif politikaların ekonomiyi istikrarsızlaştırma olasılığı daha
yüksektir.
• Milton Friedman gibi iktisatçılar, ekonominin tam istihdama uyarlanma hızının yüksek olduğuna inanır ve bu
sebeple ekonomiyi dengeye getirmek için para ve maliye politikalarının kullanılmasına genellikle karşı çıkar.
• Keynes gibi iktisatçılar ise ekonominin uyarlanma hızının düşük olduğuna, yani ekonominin tam istihdama yavaş
uyarlandığına inanır ve ekonomiyi dengeye getirmek için para ve maliye politikalarının kullanılmasına sıcak
bakar.
• Ekonominin uyarlanma hızının zamanla değişmesi de mümkündür. Bu durumda politikalar hakkında karar
vermek daha da zorlaşacaktır.
• Ancak uyarlanma hızı bilindiği takdirde, ekonomi hızlı uyarlanıyorsa kendi haline bırakmak ve aktif politika
uygulamasını kullanmamak; tersinde ise ekonomi yavaş uyarlanıyorsa aktif istikrar politikaları uygulamak
şeklinde karar alınabilir.
Likidite Tuzağı
• Buraya kadar ekonominin aktif politika olmaksızın uzun zaman alabilmesine rağmen daima
durgunluktan çıkabileceğini varsaydık.
• Bunu sağlayan bir unsur ücret ve fiyatların düşmesi ve böylece firmaların maliyetlerinin azalması iken
diğer gerekli bir unsur da faiz oranlarının düşmesi ve böylece yatırımların artmasıdır.
• Ancak Keynes, bir ekonominin aktif politika olmaksızın büyük bir durgunluktan kendiliğinden kurtulması
konusunda şüphelere sahiptir. Çünkü Keynes, ekonominin durgunluktan çıkması için gerekli unsurların
gerçekleşmeyebileceğini savunmaktadır.
• Keynes’e göre bu gerekli unsurlardan biri olan fiyat düşüşü firmalara zarar verebilecektir. İkinci gerekli
unsur olan faiz düşüşü ise «likidite tuzağı» nedeniyle gerçekleşmeyebilecektir.
• Likidite tuzağı: Nominal faiz oranlarının çok düşük olduğu ve daha fazla düşemeyeceği bir durumdur.
Politik Konjonktür Dalgalanmaları
• Politikacıların kısa vadede yeniden seçilme olasılıklarını arttırmak için para ve maliye politikalarını
kullanarak ekonomi üzerinde yarattığı etkiler politik konjonktür dalgalanmalar olarak adlandırılır.
• Örneğin seçimler yaklaşırken politikacılar işsizliği düşürmek ve ekonomiyi canlandırmak için genişletici
maliye veya para politikaları uygulayabilir. Böylece seçmenler düşük işsizliği ve canlı ekonomiyi olumlu
gördüğünde görevdeki politikacı yeniden seçilebilir.
• Seçimlerden sonra ise politikacı yüksek fiyat ve dışlama etkisiyle karşılaşacak ve bunu önlemek için
daraltıcı politikalar uygulayacaktır.
• Klasik politik konjonktür dalgalanmasının sonucu: Yeniden seçilmek için politikacılar tarafından
gerçekleştirilen eylemler, seçim öncesinde ekonomiyi genişletirken seçim sonrasında daraltır. İyi
haberler seçimden önce, kötü haberler ise seçimden sonra gelir.
Uyarlanma Süreci Ekonomisini Anlamak
• Ekonominin tam istihdama uyarlanma sürecinin ücret ve fiyatların değişimi
sayesinde olduğunu görmüştük. Tam istihdamın altında bir ekonomide ücret ve
fiyatlar düşme eğiliminde; tam istihdamın üzerinde bir ekonomide ücret ve fiyatlar
yükselme eğiliminde olur ve böylece ekonomi iki durumda da tam istihdama geri
döner.
• Uyarlanma sürecine daha yakından baktığımızda, uyarlanma sürecinin ilk olarak
fiyat değişiminin para talebini etkilemesiyle başladığını ve bunun da faiz oranlarını
etkilediğini söyleyebiliriz. Örneğin ekonomi (A) panelindeki gibi tam istihdamın
altında olsun. Bu durumda fiyatlar düşer ve fiyat düşüşü (B) panelinde olduğu gibi
para talebini azaltır. Para talebinin azalması, para talebi eğrisini sola kaydırarak faiz
oranının düşmesine yol açar. Faiz oranının düşmesi ise (C) panelinde gösterilen
yatırım harcamalarının I0’dan I1’e artmasını sağlar.
Uyarlanma Süreci Ekonomisini Anlamak

Yatırım harcamasının artması toplam


talep miktarını arttırır ve başlangıçta
fiyat düşüşüyle başlayıp gelir artışıyla
sonuçlanan süreç, toplam talep eğrisi
üzerinde a noktasından b noktasına
geçtiğimiz anlamına gelir.

Bu durum, AD eğrisinin negatif eğimli


oluşundaki «faiz etkisi»ni
anlatmaktadır: AD eğrisi üzerinde
aşağı doğru indikçe azalan fiyatlar,
azalan faiz oranına ve bu da daha
yüksek yatırım ve gelir miktarına
neden olur (P azalır; Y artar)
Uyarlanma Süreci Ekonomisini Anlamak
• Tüm bu süreç, ekonomi tam istihdama gelinceye kadar devam eder: Üretim tam
istihdamın altında olduğu sürece fiyatlar düşer, fiyatların düşüşü para talebini azaltır ve
azalan para talebi de faiz oranını düşürür. Daha düşük seviyedeki faiz oranı ise yatırım
harcamalarını hızlandırır ve ekonomi durgunluktan tam istihdama doğru itilmiş olur.
• Bütün bu gelişmeler, ekonomi potansiyel seviyesinin üzerindeyse tam tersi şekilde
gerçekleşir: Ekonomi bu durumda fazla ısınmıştır, ücret ve fiyatlar artar, fiyat artışı para
talebini arttırır, para talebinin artması faiz oranını artırır, daha yüksek faiz oranı yatırım
harcamalarını azaltır ve başlangıçta fazla durumda olan üretim seviyesini aşağı çeker ve
böylece ekonomi sakinleşerek tam istihdam seviyesine döner.
• Şimdi ücret ve fiyatlardaki değişimin neden ekonomiyi tam istihdama döndürdüğü daha
açıktır. Bu süreçte iki temel kilit noktası vardır:
1) ücretlerdeki ve fiyatlardaki değişim para talebini değiştirir,
2) bu ise faiz oranını ve sonrasında mal ve hizmetlere olan toplam talebi ve sonuçta
GSYH’yi etkiler.
Uyarlanma Süreci Ekonomisini Anlamak
• Şimdi likidite tuzağı durumunu da daha iyi anlayabiliriz. Ekonomi bir durgunluk yaşadığında bu
durgunluktan çıkması için fiyat düşüşünün faiz oranını düşürmesi gerekir. Ama belli bir noktada
faiz oranları o kadar düşer ki sıfıra eşitlenir. Nominal faiz oranları sıfırın da altına düşemez çünkü
yatırımcılar negatif dönüşü olacak bir yatırım yapmaz. Şimdi, faizler sıfıra yaklaşmasına rağmen
hâlâ durgunluk yaşandığını düşünelim. Bu durumda fiyat seviyesinin düşüşü kendi kendine
ekonomiyi tam istihdama döndüremeyecektir.
• Likidite tuzağı durumunda çözüm: Ekonomi durgunluktayken nominal faiz oranları sıfıra çok
yaklaştığında ve bu nedenle uyarlanma süreci çalışmadığında genişletici maliye politikaları (kamu
harcamalarının arttırılması, vergilerin düşürülmesi) ve genişletici para politikaları (Merkez
Bankasının çok keskince para arzını arttırması ve böylece gelecek enflasyon beklentisi oluşturarak
yatırımcıları bugün yatırım yapmaya teşvik etmesi veya bankaların ve yatırımcıların borçlanmasını
kolaylaştıracak kredi arzı yönetimini güçlendirmesi) uygulanabilir. Bu politikalarla toplam talebin
arttırılması ve durgunluktan çıkış sağlanabilir.
Paranın Uzun Vadedeki Yansızlığı (Paranın Tarafsızlığı, Nötr Oluşu)
• Paranın uzun dönem yansızlığı, paranın uzun dönemde reel değişkenlere etki etmemesi anlamına
gelmektedir. Para arzından meydana gelen bir değişim, uzun dönemde reel faiz oranlarını, yatırımları ya
da çıktı miktarını etkilemez.
• Genişletici para politikasının kısa ve uzun dönemdeki etkileri farklıdır.

• Merkez Bankası para arzını arttırdığında


toplam talep eğrisi AD0’dan AD1’e kayar ve
ekonomi kısa dönemde a noktasına gelir. Uzun
dönemde ise ekonomi yeniden tam istihdam
üretim seviyesine, b noktasına, ancak daha
yüksek bir fiyat seviyesi ile geri döner.
• Yani para arzındaki değişme kısa dönemde
çıktı miktarına etki ederken uzun dönemde
yalnızca fiyatları etkileyebilir.
• Bu duruma paranın uzun dönem yansızlığı
denir. Para uzun dönemde nötrdür, reel
değişkenleri uzun dönemde etkilemez, uzun
dönemde yalnızca fiyatları etkiler
Paranın Uzun Vadedeki Yansızlığı (Paranın Tarafsızlığı, Nötr Oluşu)
• Paranın uzun dönem yansızlığına daha yakından bakalım:
• Ekonomi tam istihdamda
iken para piyasasında da
başlangıçta a noktasında
olalım. Merkez Bankası
para arzını arttırdığında
para arzı eğrisi sağa doğru,
Ms0’dan Ms1’e kayar ve faiz
oranı rF’den r0’a düşer,
faizdeki bu düşüş de
yatırımları IF’den I0’a
arttırır.
Paranın Uzun Vadedeki Yansızlığı (Paranın Tarafsızlığı, Nötr Oluşu)
• Yatırımlardaki artış toplam talebi ve çıktıyı arttırdığı için ekonomi tam istihdam
seviyesinin üzerine çıkar, üretim miktarı potansiyel üretimi aşar. Bu durumda
ücretler ve fiyatlar artar ve fiyatlar genel seviyesinin artması para talebini arttırır;
para talebi eğrisi Md0’dan Md1’e kayar. Bunun sonucunda faiz oranı tekrar r F
oranına dönerken yatırım harcamaları da tekrar I F başlangıç durumuna döner. Bu
sürecin sonunda para piyasası e noktasındadır ve ekonomide para arzı da para
talebi de daha yüksek bir seviyededir ancak uzun dönemde reel değişkenler
başlangıç durumlarına geri dönmüş, etkilenmemiştir.
• Kısa dönemde ise para nötr değildir. Para arzındaki değişimler kısa dönemde faiz
oranlarını, yatırım harcamalarını ve üretim miktarını etkiler, ancak uzun dönemde
Merkez Bankasının tek yapabildiği fiyat seviyesini belirlemektir. Bu sebeple para
arzının artışı kısa dönemde çıktıyı arttırsa da bu durum geçicidir ve uzun dönemde
enflasyona yol açacaktır.
Uzun Dönemde Dışlama
• Daha önceki konularda dışlama etkisini görmüştük. Ekonomi tam istihdamda iken kamu harcamalarında bir artışın,
diğer toplam talep unsurlarını azaltmasına dışlama etkisi denmekteydi. Şimdi dışlama konusuna daha yakından bakıp
grafiklerle gösterelim ve kamu harcamaları artışının yatırımları nasıl dışladığına bakalım:

• Ekonomi başlangıçta tam istihdamda,


para piyasası dengesi a noktasında ve
buna karşılık gelen başlangıç yatırım
miktarı I0 olsun. Bu durumda kamu
harcamalarında bir artış olsun.
• Kamu harcamalarındaki artış, toplam
talebi arttırarak çıktıyı potansiyel çıktı
seviyesinin üzerine çıkartır.
Uzun Dönemde Dışlama

• Potansiyel çıktı seviyesini aşan üretim


seviyesi, ücret ve fiyatların artmasına
neden olur.
• Fiyatların artması, para talebini
arttırır ve para talebi eğrisi Md0’dan
Md1’e kayar, faiz oranı bu durumda
r0’dan r1’e yükselir ve buna karşılık
yatırımlar I0 ’dan I1’e düşer.
• Bu süreç, ekonomi tam istihdam
üretim seviyesine dönene kadar
devam eder.
Uzun Dönemde Dışlama
• Dolayısıyla kamu harcamalarındaki artışın dışlama etkisini yaratma nedeni yüksek
faiz oranlarıdır.
• Ekonomi tam istihdama geri döndüğünde özel yatırım harcamalarındaki düşüş,
başlangıçta artan kamu harcamalarının etkisini ortadan kaldıracaktır.
• Sonuçta kamu harcamalarındaki artışın uzun dönemde üretim seviyesi üzerinde
bir etkisi yoktur, ancak faiz oranları üzerinde etkisi vardır. Faiz oranlarının
artmasıyla özel sektörün yatırım harcamaları kamu harcamaları tarafından
dışlanmış olur.
• Örneğin hükümet (kamu) harcamaları köprü ya da yol yapımı gibi kamu yatırım
projelerine aktarılıyorsa eşit miktardaki özel yatırım harcamalarıyla yer değiştiriyor
demektir. Ancak kamu harcamaları köprü, yol yapımı gibi yatırımlar yerine
savunma gibi yatırım dışı alanlara ayrılıyorsa bu durumda devlet de yatırım
yapmamış olduğu için özel sektördeki yatırım harcamalarındaki azalmayla birlikte
ekonomide toplam yatırımlar azalacaktır. Toplam yatırımlardaki azalmanın
ekonomi üzerinde zamanla daha olumsuz etkileri olacaktır.
Uzun Dönemde Dışlama
• Daha önceki bölümlerde gördüğümüz gibi yatırımların azalması sermaye birikimini
azaltır ve gelecekte düşük reel gelir ve düşük ücret seviyelerine neden olur.
• Dışlama etkisinin genişletici maliye politikalarından bir diğeri olan vergi
indirimlerinde de gerçekleşeceği savunulur. Buna göre tam istihdamda iken
vergilerin azaltılması tüketim harcamalarını ve toplam talebi arttırarak çıktıyı tam
istihdam seviyesinin üzerine çıkartır, bu durumda yine ücret ve fiyatlar artar. Bunun
sonucunda para talebi artar ve faiz oranları yükselerek yatırımları dışlar. Sonuçta,
tüketim harcamaları artışı uzun dönemde yatırımların düşmesine neden olur.
• Öte yandan kamu harcamalarının azaltılması ve vergilerin arttırılması ise uzun
dönemde «çekme etkisi» yaratır. Kamu harcamalarının azaltılması ve vergilerin
düşürülmesi başlangıçta çıktı miktarını azaltsa da fiyatların düşmesi-para talebinin
azalması-faiz oranlarının düşmesi etkisiyle özel sektörü piyasaya çekerek yatırım
harcamalarının artması ve ekonomiyi tam istihdama ulaştırması ile sonuçlanır.
Yatırımlardaki artış sermaye birikiminin artmasını ve yaşam standardının
yükselmesini sağlar.
Tarihi Perspektiften Klasik Ekonomi
• Adam Smith, Jean-Baptiste Say, David Ricardo, John Stuart Mill, Thomas Malthus
gibi klasik iktisatçılar çalışmalarını 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyıl boyunca ortaya
koymuşlardır.
• Tam istihdamla ilgili Klasik görüş ile Keynes’in görüşlerini karşılaştırarak tarihsel
tartışmalara kısmen ışık tutabiliriz.
• Say (Mahreçler) Kanunu: Klasik ekonomi genellikle «her arz kendi talebini yaratır»
prensibini savunan Say Kanunu ile ilişkilendirilir. Örneğin milli gelirin 10 trilyon $,
üretimin de 10 trilyon $ olduğu ve 10 trilyon $’lık gelirin oluşturulduğunu
varsayalım. Klasik iktisatçılar bu 10 trilyon $’lık üretimin aynı miktarda mal ve
hizmet talebi oluşturacağını varsayar. Bu da, ne arzda ne de talepte bir fazlalık ya
da eksiklik oluşmayacağını kabul eder. İnsanlar gelirlerinin tamamını
harcamaktansa bir kısmını tasarruf etse dâhi bu kabule göre tüm tasarruflar da
yatırımcılar aracılığıyla piyasaya yönelir ve bu yatırım ve tüketim harcamaları
toplamıyla üretilen ürünlerin hepsi satın alınır.
Tarihi Perspektiften Klasik Ekonomi
• Keynes’e göre ise uzun vadede toplam talebin toplam üretimden daha düşük bir seviyeye
gerilemesi durumu oluşabilir. Yani tüketicinin tasarrufunu arttırdığı dönemde, yatırımın
artarak eksik kalan talebi tamamlayacağı konusu garanti değildir. Böylece toplam talep
yetersizliği sonucunda mal ve hizmetlerden satılamayanlar olacak ve üreticiler de
üretimlerini düşüreceklerdir. Bunun sonucunda ekonomideki toplam çıktı miktarı azalacak,
ekonomi durgunluk ve depresyona sürüklenecektir.
• Keynesyenler ve klasik iktisatçılar arasındaki tartışmalarla ilgili iktisatçılar şunları
söylemektedir: Klasik iktisadi teorinin geçerli olabilmesi için gerekli olan şey, ücret ve
fiyatların tam esnek olması ve böylece talep ve arzdaki değişimlere çok hızlı uyarlanmasıdır.
Eğer ücret ve fiyatlarda tam esneklik sağlanamaz ise Keynes’in öngördüğü gibi talebin arzı
karşılamaması ve üretim fazlalığı durumu ortaya çıkacaktır. Kısa dönemde ücret ve fiyatların
tam esnek olmadığını görüyoruz. Bu sebeple Keynes’in değerlendirmeleri oldukça
önemlidir. Ancak uzun döneme baktığımızda ücret ve fiyatların uyarlandığını ve Klasik
teorinin temel varsayımlarının geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
• Ekonomiye müdahaleci politikayı savunan iktisatçılar iyileşme ve uyarlanma sürecinin çok
uzun zaman alacağına inanırken ekonomiye aktif politikalarla müdahale edilmesine karşı
çıkanlar da iyileşme ve uyarlanma sürecinin çok hızlı gerçekleşeceğine inanır.

You might also like