You are on page 1of 32

Eğitim Bilimine Giriş

Dr. Hilal KAHRAMAN


 Eğitim sistemi, toplumsal sistem ve onun alt
sistemleri ile etkileşim içerisindedir. Eğitim
sistemindeki değişmeler ve gelişmeler dolaylı ya da
dolaysız olarak diğer toplumsal sistemleri de etkiler.
 Yalnız toplumsal sistemler arasındaki ilişkiler tek
yönlü değil karşılıklıdır. Dolayısıyla ekonomi,
politika, hukuk, ahlâk, din gibi diğer toplumsal
sistemler de eğitim sistemini etkiler ve onda değişme
ve gelişmelere neden olur.

2
 İnsanın, çevreye uyum sağlayabilmesi ve hayatta
kalabilmesi için karşılanması gereken doğal ve
sosyal gereksinmeleri sınırsız denecek kadar çoktur.
 Buna karşılık bu gereksinmeleri karşılayabilmek
için gerekli olan mal ve hizmetler sınırlıdır. İnsanın
bu mal ve hizmetleri elde etmesi ve tüketmesi
gerekmektedir.
 İnsan bunlara ya üreterek ya da başkalarından satın
alarak ulaşabilir. Yalnız, mal ve hizmet üretebilmek
veya bunları başkalarından satın alabilmek için
gerekli olan fiziki güç, zihinsel güç, para, zaman ve
mekan insanda sınırlıdır.
3
 Gereksinmelerinin sınırsız olmasına karşılık
gücünün sınırlı olması, insanın karar ve
eylemlerinde rasyonel davranmasını
gerektirmektedir. İşte ekonomi bu gereksinmeden
doğmuştur.
 Başka bir deyişle iyi bir üretici veya iyi bir tüketici
olabilme gerekliliği ekonominin doğmasına neden
olmuştur.

4
Ekonomi nedir?

Ekonomi; gelirle gideri, üretimle tüketimi, sarsıntılara


meydan vermeyecek biçimde düzenli tutma ya da
gereksinmelerin sınırlı olanaklarla en verimli bir
sıraya göre karşılanmasıdır.

Ekonomi, tükenebilir kaynakların insanların


ihtiyaçlarını karşılamak için en etkin bir şekilde
kullanılması, bu kaynakların arttırılması ve üretilen
mal ve hizmetlerin bölüşümüyle ilgili konularla
uğraşan bir bilim dalıdır.
5
Eğitim – Ekonomi İlişkisi

 1. aşama:
 İlkel toplumlarda eğitim henüz kurumsallaşmamıştı.
Dolayısıyla okul ve öğretmen yoktu. Doğal ve toplumsal
çevre okul; her yetişkin kadın ve erkek öğretmendi. İlkel
toplumlar ihtiyaç duydukları bütün bu bilgileri doğal ve
toplumsal çevreden ediniyorlardı. Yetişkin her kadın ve
erkek bilgilerini, deneyimlerini, becerilerini yetişmekte
olan çocuklara öğretiyorlardı. Bu öğrenme işi gözlem
yaparak, model alarak, taklit ederek, yaparak ve yaşayarak
gerçekleşiyordu.
6
Eğitim – Ekonomi İlişkisi
 2. aşama:
 Toplumsal evrimin ikinci aşaması olan, ekonominin tarıma
dayalı olduğu ilk yerleşik toplumlarda da ekonomik hayat
eğitim üzerinde etkili olmuştur. Bu dönemde bilgi ve
beceri birikiminin niteliği ve niceliği değişmiştir. Toprağı
ekip biçmek, madenleri işleyip araç gerece dönüştürmek,
ticaret yapmak daha farklı, daha bilimsel, daha karmaşık
bilgi ve beceriler gerektirmiştir. Bu bilgi ve beceri
birikimini doğal ve sosyal çevreden yaşantılar yolu ile
öğrenmek imkânsız hale gelmiştir. Bunları öğrenebilmek
için kendi alanında usta olan kişilerin yardımına
gereksinim duyulmuştur. Böylece işyerinde usta-çırak
ilişkisine dayalı bir eğitim biçimi ortaya çıkmıştır. 7
Eğitim – Ekonomi İlişkisi
3. aşama:
 18. yüzyılda buhar makinesinin icadı ve bunun üretimde
kullanılmasıyla toplumsal evrimin bir sonraki aşaması olan
sanayi toplumu aşamasına geçilmiştir. Hammaddenin
işlenerek mamul madde haline getirildiği ve toplumun
tüketimine arz edildiği sanayi toplumlarında ekonomik
yapı tamamen farklılaşmıştır. Buna bağlı olarak
ekonominin talep ettiği insan gücünün profili de büyük
ölçüde değişmiştir. Toprak sahibinin yerini sanayici; tarım
işçisinin yerini ise fabrika işçisi almıştır. Bunun yanı sıra
kendi alanında uzmanlaşmış usta, teknisyen, mühendis gibi
yetişmiş insan gücüne de gereksinim duyulmuştur.
8
Eğitim – Ekonomi İlişkisi
 Günümüzde bilim ve teknolojinin gelişmesi ve
bunun mal ve hizmet üretiminde kullanılması, üretim
teknolojileri ve üretim yöntemlerinde devrim
denebilecek değişikliklere yol açmış ve bu durum
eğitimin amaçları ve işlevlerini genişletmiş, eğitimin
amaçları arasında bulunan üretici insan gücü
yetiştirmeye tartışmasız bir öncelik kazandırmıştır.

9
Eğitim Ekonomisi

 Eğitim ekonomisi, kıt kaynakları kullanarak çeşitli


eğitim-öğretim hizmetlerinin üretimi, bilginin
üretimi, beceri, tutum ve davranışların oluşturulması
ve üretilen eğitim-öğretim hizmetlerinin ve bilginin
toplumun çeşitli kesimleri arasında nasıl dağıtılacağı
ile ilgilenir.

10
EKONOMİK KALKINMA VE EĞİTİM

Kalkınma kavramı:
 Sosyologlar ve politik bilimciler kalkınmayı
modernleşme olarak düşünüp, dikkatlerini ve
çalışmalarını daha çok sosyal ve politik kurumların
şekil değiştirmesinde yoğunlaştırmaktadırlar.

 Ekonomistler ise kalkınmayı daha çok yatırım,


üretim, tüketim, bölüşüm, gelir açılarından ele
almaktadırlar.
11
EKONOMİK KALKINMA VE EĞİTİM

 Adelman, kalkınmayı, kişi başına düşen milli geliri


düşük olan bir ekonominin bu geliri, sürekli olarak
ve kendi kendini idare eden bir biçimde arttırabilmesi
süreci olarak tanımlamıştır.

 Ayrıca kalkınma, bireylerin refah düzeyini


yükseltmek amacıyla siyasal iktidarın belli ekonomik
ve toplumsal politikalar izleyerek toplumun yapısını
değiştirme girişimi olarak da tanımlanmaktadır

12
 Kalkınmanın, hem üretim hem de tüketim boyutu
vardır.

 Kalkınmış bir ülkede, mal ve hizmet üretiminin


niteliğinde ve niceliğinde bir artış söz konusudur. Daha
çok ve daha kaliteli mal ve hizmet üretilir.

 Kalkınmış ülkeler, aynı zamanda tüketim toplumlarıdır.


Kalkınmadan söz edebilmek için üretilmiş olan mal ve
hizmetlerin tüketilmesi gerekmektedir. Kalkınmış bir
ülkede daha çok ve daha kaliteli mal ve hizmet
tüketilir. 13
 Ekonomik kalkınma ile eğitim arasında yakın bir
ilişki vardır.

 Kalkınma emeğin eğitimini ve yetiştirilmesini


gerektirmektedir.

 Kalkınmanın gereksinim duyduğu bu yüksek nitelikli


insan gücünü eğitim sistemi yetiştirir.

 Eğitilmiş insan gücü ülke ekonomisinin en önemli


üretim faktörlerinden biridir ve kalkınmanın
temellerini oluşturur 14
İNSAN GÜCÜ PLANLAMASI VE EKONOMİK KALKINMA

Planlama kavramı

 Planlama, bazı amaçlara ulaşmak için gelecekte uygulanacak


bir dizi kararları hazırlamaktan oluşan bir süreçtir.

 Planlama, “belirlenmiş hedeflere ulaşmak için, gelecekte


alınacak önlemler konusunda kararlar saptamak” biçiminde de
tanımlanmaktadır.

 Toplumların kendilerine ekonomik, siyasal, sosyal amaçlar


belirlemeleri plan yapmayı gerekli kılmaktadır. Amaç,
planlamanın ön koşuludur. Planlama yapılabilmesi için önce bir
amacın saptanmış olması gerekir.
15
 Ekonominin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan
gücünü yetiştirebilmek için planlı hareket etmek
gerekir.

 Hangi alanlarda, ne kadar sayıda ve hangi


nitelikleri kazanmış insan gücü yetiştirileceği
önceden planlanmalıdır.

16
 İnsan gücü planlaması yapmadan önce mevcut insan kaynağını
saptamada ve onu bir çözümlemeye tabi tutmada yarar vardır.
Mevcut insan gücünün sayısı, nitelikleri, sektörlere ve mesleklere
göre dağılımı belirlenmelidir.

 Ekonominin talepleri ile mevcut insan gücü arasında bir dengenin


olup olmadığı, bu gücün ekonominin ihtiyaçlarına cevap verip
vermediği araştırılmalıdır. İnsan gücünün, gerek sayı, gerek
nitelik, gerekse sektörsel dağılımları açısından artıları ve eksileri
belirlenmelidir.

 Mevcut mesleklerin bir dökümü yapılmalı, bu mesleklerde


çalışan işgücünün eğitim düzeyi ve yaş gruplarına göre
dağılımları çıkarılmalıdır.
17
 Ekonominin eğitimden talep edeceği insan gücünün
tarım, sanayi ve hizmet sektörlerine göre dağılımı ve
bunların miktarı, nitelikleri, eğitim düzeyleri
belirlenmelidir.

 Mevcut mesleklerin bir dökümü yapılmalı; gelecekte


önemini kaybedecek meslekler, önemi artacak
meslekler, yeni ortaya çıkacak meslekler önceden
tahmin edilmelidir.

18
 Ekonomi eğitimden nitelikli üreticiler ve nitelikli
tüketiciler yetiştirmesini talep eder.
Bu konuda farklı yaklaşımlardan söz edilebilir.
Bunlar:

 1. Önder İnsan Yetiştirme Yaklaşımı: Bu yaklaşıma


göre eğitim, toplumun ekonomik ve sosyal yönden
kalkınabilmesi için gerekli kararları alabilen, toplumu
harekete geçirebilen, ona yol gösterebilen, yüksek
düzeyde eğitim görmüş önder kişiler yetiştirmelidir.

19
 2. Üretici İnsan Yetiştirme Yaklaşımı: Bu yaklaşıma göre
eğitim, öğrencileri iş alanlarına ve mesleklere yönlendirerek
mesleki ve teknik eğitimden geçirmeli, yeterli bilgi ve beceriler
kazandırarak onları bütün yaşamları boyunca bir makine gibi
çalışan, daha çok toplumu ön plana alarak onun çıkarları
doğrultusunda mal ve hizmet üreten bir insan haline
getirmelidir.

 3. Yaratıcı İnsan Yetiştirme Yaklaşımı: Buna göre eğitim, bir


yandan toplumun kültürel değerlerini benimsemiş, başkaları ile
iyi işbirliği ve ilişkiler kurma yeteneğine ulaşmış, kişiliğini
geliştirmiş insanlar yetiştirmeli; diğer yandan da onları ilgi ve
yetenekleri doğrultusunda iş alanlarına ve mesleklere
yönlendirerek kendi mesleklerinde kaliteli mal, hizmet, düşünce
ve estetik değerler üretebilen insanlar haline getirmelidir. 20
 Eğitimin, ülke kalkınmasını gerçekleştirecek nitelikli insan
gücü yetiştirme görevinin yanı sıra, ekonomik açıdan bir
başka görevi de vatandaşlara ekonomi eğitimi vermektir.

 Eğitimin nitelikli üreticilerin yanı sıra nitelikli tüketiciler


de yetiştirmesi gerekmektedir. Çünkü bir ülkenin refah
düzeyinin yükselmesi üretilen mal ve hizmetlerin
tüketilmesine bağlıdır.

 Tüketim, ihtiyaçları gidermek için bir mal veya hizmetin


faydalarından yararlanmaktır. Başka bir ifadeyle bir mal
veya hizmetin ihtiyacı karşılamak amacıyla
kullanılmasıdır.
21
 İnsanın ekonomik gelirleri sınırlı buna karşılık
ihtiyaçları sınırsızdır.
 Kıt kaynakları ile bu ihtiyaçlarını karşılaması
mümkün değildir. Bu durum insanın nitelikli bir
tüketici olmasını gerektirmektedir.
 Eğitimin ekonomik işlevlerinden birisi de öğrencilere
ilerde gereksinim duyacakları tüketicilik bilgisini
vererek onları bilinçli bir tüketici haline getirmektir

22
EĞİTİMİN EKONOMİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

 Üretim için gerekli olan bilgi birikimi eğitim


tarafından üretilir.
 Eğitim bu bilgi birikimini daha sonra üretim
teknolojisine dönüştürerek ekonominin hizmetine
sunar.
 Diğer yandan ürettiği bu teorik ve pratik bilgileri
ekonominin gereksinim duyduğu insan gücüne
kazandırır. Böylece onları nitelikli üreticiler haline
getirmeye çalışır.

23
 Eğitim düzeyi yüksek insan gücü ile eğitim düzeyi
düşük insan gücü arasında üretkenlik açısından fark
vardır.
 Eğitim düzeyi yüksek insan gücü daha üretkendir.
 İster sanayi, ister tarım, isterse hizmetler sektörü olsun
eğitimli insan daha verimli çalışır. Daha az emek, daha
az zaman harcar buna karşılık daha kaliteli mal ve
hizmet üretir.

24
Eğitim, ekonomik verimliliğin ve buna bağlı olarak da
üretimin arttırılmasında başlıca şu işlevleri:

 Bilimsel araştırma tekniklerini geliştirmek ve öğretmek


suretiyle verimliliğin artmasında rol oynayacak
yeniliklerin meydana getirilmesini temin eder.

 Potansiyel kabiliyetleri keşfeder ve onları geliştirir.

 İnsanların iktisadi büyümeyle atbaşı giden iş


fırsatlarındaki değişmelere uyum kabiliyetlerini arttırır.25
 Üretim için gerekli bilgilerin kuşaktan kuşağa
aktarılmasını sağlar.

 Hızla büyüyen ekonomilerde halka yüksek beceri ve


bilgiler kazandırarak hızlı büyümenin gerçekleşmesini
sağlar.

26
Eğitim Yatırımlarının Üretim ve Tüketim Boyutu
Eğitime yapılan harcamaların, hem üretim hem de tüketim
boyutu vardır.

Yapılan bir harcama ileride mal veya hizmet üretimi olarak


geri dönüyorsa böyle bir harcama üretim harcaması olarak
nitelendirilir. Bir baraj veya bir fabrika yapımı için yapılan
harcamalar buna örnek olarak verilebilir.

Yapılan bir harcama sonucunda, sadece bir mal veya hizmet


satın alınıyorsa ve onlar doğal veya sosyal bir gereksinmenin
giderilmesinde kullanılıyorsa bu tür bir harcama üretim
harcaması değil tüketim harcaması olarak nitelendirilir.
27
Eğitim harcamalarının tüketim mi yoksa üretim mi
olduğunu anlayabilmek için yatırımın amacına ve
sonucuna bakmak gerekir.
Yapılan yatırım sonucunda yetiştirdiğimiz insan gücü
uzun veya kısa vadede üretime katkıda bulunuyorsa bu
harcamalar üretim;
üretime katkıda bulunmuyorsa bu harcamalar da
tüketim olarak değerlendirilebilir.

28
Tüketim olarak nitelendirilen harcamaları birkaç
maddede toplamak mümkündür:

1. Ekonominin talepte bulunmadığı alanlarda insan


gücü yetiştirmek amacıyla yapılan harcamalar,
2. Öğrencinin, gerek meslek hayatında gerekse
toplumsal hayatta hiç kullanmayacağı bilgi ve
becerileri kazandırmak amacıyla yapılan harcamalar,
3. Toplumsal ihtiyacın üzerinde insan gücü yetiştirmek
için yapılan harcamalar,

29
4. İşsizlik veya ücret yetersizliği nedeniyle başka
ülkelere çalışmak amacıyla göç eden beyin gücünü
yetiştirmek amacıyla yapılan harcamalar,
5. Mezun olduğu alanda iş bulamayıp başka alanlarda
çalışmak zorunda kalan insan gücünü yetiştirmek
için yapılan harcamalar,
6. İlgi ve yeteneğinin olmadığı iş veya meslek
alanlarına yönlendirilen insan gücünü yetiştirmek
için yapılan harcamalar.

30
Türkiyede Eğitime Ayrılan Ekonomik Kaynak
Eğitim kalitesi ile ilgili önemli kriterlerden biri eğitime ayrılan bütçe ve öğrenci
başına yapılan harcamalar.
 45 ülke arasında, öğrenci başına yaptığı 3.327 dolarlık harcamayla Türkiye
33. sırada yer alıyor.
 OECD ülkeleri arasında öğrenci başına harcanan ortalama miktar 10.493
Amerikan doları seviyesinde. Bu harcama, bir öğrenci başına ilkokuldan
yüksekokula kadar tüm eğitim seviyelerinde ayrı ayrı harcanan miktarı
gösteriyor. Bu miktarı eğitim seviyesine göre incelediğimizde ise ilkokul
seviyesinde ortalama 8.477 dolar, ortaokul seviyesinde 9.980 dolar, lise
seviyesinde 9.990 dolar ve yüksekokul seviyesinde ise 15.772 dolar.
 OECD ülkeleri arasında ilkokuldan yükseköğretime dek öğrenci başına
ortalama harcanan miktarın kişi başı gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı %29. Bu
oran ilkokul seviyesi için %22, ortaöğretim için ise %25. AB üye ülkeleri
arasında ortalamalar ise ilköğretim için %23, ortaöğretim için ise %26.
 Türkiye’nin kişi başına düşen gayrisafi milli hasıladan öğrenci başına
harcanmak üzere ayırdığı miktar, OECD ortalamasının hayli altında kalıyor.31
Nitekim rapordaki ülkeler arasında da Türkiye ayırdığı pay ile son sıralarda
yer alıyor. (ilkokul %15- ortaokul %19)
Türkiyede Eğitime Ayrılan Ekonomik Kaynak -

 Toplam eğitim bütçesinin %70,6’sını MEB, %20,4’ünü YÖK ve


üniversiteler, %0,4’ünü ÖSYM, %8,6’sını ise KYK bütçeleri
oluşturmaktadır.
 Millî Eğitim Bakanlığı 2020 yılı bütçesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya
(GSYH) oranı %2,57; merkezi yönetim bütçesine oranı ise %11,45 olarak
gerçekleşmiştir.
 Millî Eğitim Bakanlığı 2020 yılı bütçesinin %72,94’ünü personel giderleri,
%11,46’sını sosyal güvenlik kurumu devlet primi giderleri, %7,94’ünü mal
ve hizmet alım giderleri, %4,65’ini sermaye giderleri, %2,98’ini cari
transferler ve %0,02’sini ise sermaye transferleri oluşturmaktadır.
 COVID-19 süreciyle birlikte eğitim öğretim süreçlerinin devam
ettirilebilmesi için planlananların dışında da ek maliyetler oluşmuştur..

32

You might also like