bir ülke de istemiyorum. Bir kadın olarak tüm dünya benim ülkemdir.” Three Guineas, published in June 1938 by Woolf's own Hogarth Press, is a feminist, pacifist, anti-fascist, anti-imperialist polemic. It shows Woolf, prior to World War II and reveals how constantly attuned she was to her political, social and cultural surroundings.Her arguments were radical and challenging. Three Guineas is about the relationship between sexism and fascism/authoritarianism and militarism on the one hand and between feminism and freedom, justice, and peace on the other. In Three Guineas, Woolf extends her ideas on gender and economics to include the prevention of war. Written during the Spanish Civil War, and as Hitler and Mussolini moved to extend their dominion, Woolf receives a letter from a pacifist organization asking for her membership, her financial donation, and her opinion on how our society can prevent the brutal violence that the enclosed photos of murdered Spanish children and burnt homes indicate. Woolf’un temel amacı sadece cinsiyetler ya da ırklar arasında özgürlüğü ve eşitliği sağlamak değil, bir insanlık medeniyeti kurmak. Bildiklerimizin hepsinden daha iyi, daha emin, daha sağlam bir insanlık medeniyeti... Eğer insan ruhunun ve aklının bu dünyada korkusuzca var olmasını istiyorsak, bu geniş hedefe doğru ilerlememiz gerektiğini öğütlüyor bize Üç Kuruş’un Kurgusu: Mektuplaşma Virginia Woolf’a biz okuyucunun görmediği bir mektup gelir. Üç Kuruş, bu mektuba cevaben yazılmış bir mektuptur. Peki, Woolf neden böyle bir kurgu seçer? Bu soruya verilebilecek ilk cevap, kadının kamusal alandaki varlığının sınırlandırılmışlığı olabilir. Kadın özel alanda, evde olması nedeniyle kamusal alanda dönen tartışmalara müdahil olamaz, sesini duyuramaz. Mektup sayesinde bu kamusal alan/özel alan arasındaki sınır aşılır. Woolf’un söz söyleme hakkı, biz okuyucunun görmediği mektupla doğar. Bu durumu şöyle okuyabiliriz: Bir kadın olarak Woolf siyasetin konuşulduğu kamusal alanda değildir, ancak onun evine gelen bir mektupla kendisiyle iletişim kurulabilir. Woolf da “dışarı” ile ilişkisini fiziksel olarak “orada” var oluşuyla sağlayamaz; düşünceleri ancak yazdığı bir mektupla “oraya” ulaşabilir. Böyle bir okumayla, mektubun politik hayatta var olmak için seçilmiş bir yöntem olduğu sonucunu çıkarabilir. Nasıl ki toplumsal hayatta kadının sözü kolayca kesilebiliyorsa, Virginia Woolf da bazı mektupları yarıda keser. Bazı mektupların –erkekler tarafından yazılmış olanlar- sonunda üç nokta vardır ve “…böyle devam eder” der Woolf. Devamını aslında tahmin ederiz bu mektubun ancak yarıda keserek, erkek egemen dilin ve söylemin kitapta yeniden üretilmesini engellemiş olur. Three guıneas: ikinci Dünya Savaşının başlamasından çok az zaman önce, yazar üç farklı cemiyetten hemen hemen eş zamanlı olarak 3 ayrı mektup alır. Hepsi de maddi yardım talebinin yanı sıra birer soru ile çıkarlar Woolf’un karşısına: “Sizce savaşı nasıl önleyebiliriz?”, “İngiliz hükümeti kadınların eğitim haklarını neden desteklemiyor?” ve son olarak da “Kadınlar neden üst kademe işlere sahip olamıyorlar?”. Bu soruları cevaplamak için uzunca bir süre bekler Woolf ve kendi deyimiyle “mektupların kendi kendini cevaplayamayacağını anlayıp” işe koyulur. Sonunda, cemiyetlerin beklediği yüklü para yardımlarının ve kısa birer mektubun aksine, eline 3 gine alıp 3 ayrı makale yazar. Aslında hepsi de savaş karşıtı cemiyete ithafen yazılmıştır ancak diğer iki cemiyete yazdığı mektupları, bunları yazarken aklından geçirdiklerini ve verdiği ginelerin harcanma koşullarını da teker teker anlatır makalelerinde. Woolf’un çıkış noktası, savaşı nasıl önleyebiliriz sorusudur. Ancak mektup “eğitimli bir erkeğin kızına”, bir kadın yazara, Virginia Woolf’a gelmiştir. O da “eğitimli bir erkeğin kızının”, bir kadın yazarın savaşı engellemek için neler yapması gerektiğini açıklar kitap boyunca. Woolf için savaş, eğitimden, kültürden ve en önemlisi de edebiyattan ayrı ele alınmaması gereken bir konu. O nedenle de kitabın tamamı “Sizce savaşı nasıl önleyebiliriz?” sorusuna bir yanıt niteliğinde olsa da, aslında Woolf savaşı kalıplara sokup sınırlarını çizmeyecek kadar geniş bir yelpazede ele alıyor ve kendisi de bize bir soru soruyor: “Neden savaşılır?”. İşte bu noktada da farklı cemiyetlerden gelen 3 farklı mektup Woolf’un geniş dünya görüşüyle birleşip tek bir çabaya, yani içinde barışı, eşitliği, özgürlüğü barındıran bir insanlık medeniyetine ulaşma çabasına dair söyleyecek çok şeyi olan bu kitabı, Üç Gine’yi ortaya çıkarıyor. Her şeyden önemlisi Woolf da çizdiği bu tablonun tam ortasında yirminci yüzyılın aydın kadını, “eğitimli bir adamın kızı” olarak yer alıyor. Woolf reads some male accounts of war in which, although she discovers some deviation (not all men are pro-war), her overwhelming discovery is of a love and glorification of war. This is where, according to Woolf, the woman's viewpoint is essential. Men, and in particular male children, she argues, are socialised to patriotism, competition, militarism and dominance. Women's history of exclusion from the public school system, the university and employment places them outside these kinds of motivations. Their different experience produces a different point of view. “Aynı dünyaya bakıyoruz ancak farklı gözlerle görüyoruz”
Woolf’ a göre Savaşların sorumlusu büyük ölçüde
erkeklerdir. Üniversite kapıları kadınlara kapalıdır, çalışma hayatında erkekler üstündür, ekonomik ve siyasi karar alma mekanizmalarında kadınlar yoktur. Savaş belli bir iktidar çevresinin çıkarınadır ve bu iktidar tamamen erkeklerin elindedir. Bu bağlamda savaşa karşı olmak yeterli değildir, toplumsal-ekonomik-siyasi sistemin erkek egemenliğine karşı olmak da gerekmektedir. Bu sebeple Woolf elindeki üç kuruşun birini kadınların eğitimi için, ikincisini kadınların meslek sahibi olabilmesi için bağışlar. Üçüncü kuruşu ise kendisinden destek talebinde bulunan savaş karşıtı örgüte verir. Kadınların eğitim kurumlarından dışlanması ve ailelerince okula gönderilmemesi birbirini besleyen süreçlerdir. Kadınların eğitim hakkı böylece hem kamusal hem de özel alanda onların güçlenmesini sağlayacaktır. Eğer kadınlar bulundukları alanda güçlü ve eğitimli kadınlar olarak var olabilirlerse, erkek egemen iktidar da elbette sarsılacaktır. Dolayısıyla Virginia Woolf için savaşı engellemenin yolu, dolaylı değil çok doğrudan kadınların eğitime erişmelerinden geçmektedir. Bu nedenle üç kuruştan birini kadın öğrencilere ders veren okulun yeniden yapılmasını destekleyen vakıfa bağışlar. Ancak kadınların eğitim hakkını savunurken herhangi bir eğitim değildir Woolf’un bahsettiği: yüzyıllardır erkeklere verilen eğitimden farklı olması gerektiği üzerinde durur, mesela sanat eğitiminin öneminden bahseder. It is important for Woolf that women maintain their difference, but they must enter the public sphere of education and employment in order to be heard. Women need to be within and without. Women's influence is growing, she points out: they are now entering the professions and there exist women's colleges, but, in 1938, many doors are still locked “If daughters are not going to be educated, they are not going to earn their livings, ıf they are not going to earn their livings, they are going once more to be restricted to the education of the private house and ıf they are going to be restricted to the education of the private house they are going once more to exert all their influence both consciously and unconsciously in favour of the war.” She turns to her second letter, from the treasurer of the Rebuilding Fund. She traces the history of the struggle for the initial building of that college and of male hostility to women's higher education. She notes the continued discrepancy between male and female education. Women can only attend lectures, they cannot take degrees, for example. In a utopian moment, the narrator wonders about the benefits of poverty. She imagines a university, adventurous and experimental, which is forever changing, which eschews tradition and awards. Lectures would be replaced by conversation. Reality has its way, however, and she acknowledges that if women are to enter the professions and thereby hold positions from which they can influence the prevention of war, they must be educated. She duly donates a guinea to the rebuilding fund.
Kadınların ekonomik özgürlükleri olmaz ve kendi hayatlarını idame ettiremezlerse, özel alandaki erkek egemenliğinden kurtulmaları imkânsız hâle gelecektir. Kadınların kendi hayatlarını idame ettirmeleri hem onları güçlendirecek hem de toplumda daha fazla söz sahibi olmalarını sağlayacaktır. Next, She turns to a letter from the treasurer of a society which helps women enter the professions. This society too is poverty stricken, glad of donations of books, fruit or cast-off clothing. When she queries this, she is informed by the treasurer of the vast discrepancy between men and women's salaries in the professions, and of the resistance to women's employment. Women's purchasing power, and hence their influence, is negligible. They are not paid for their work in the home and have little access to their husband's salary. Until women have their own income, they cannot exert influence, therefore another guinea must be given to the society which encourages women's entry into the professions. woolf falters here: “behind us lies the patriarchal system; the private house, with its nullity, its immorality, its hypocrisy, its servility. Before us lies the public world, the professional system, with its possessiveness, its jealousy, its pugnacity, its greed. The one shuts us up like slaves in a harem; the other forces us to circle . . . round and round the mulberry tree, the sacred tree, of property.” Woolf suggests that the new college not teach the arts of dominating others, of killing, of acquiring land and capital; and that instead it teaches only arts that can be practiced by poor people, with an aim to teach cooperation a new kind of college that avoids teaching the tools of domination and pugnacity, “an experimental college, an adventurous college…. It should teach… the art of understanding other people’s lives and minds…. The teachers should be drawn from the good livers as well as from the good thinkers.”
Son kuruşu savaşı engelleme ve düşünce özgürlüğünü koruma topluluğuna verir. Ancak bu topluluğa katılmayı reddeder. Her ne kadar topluluğun savaşı durdurmaya yönelik politikasını takdir ettiğini belirtse de, savaşları engellemek için kendisinin ve kadınların yapması gerekenin bu topluluğun yaptıklarını tekrar etmek yerine yeni yöntemlerin ve yeni sözlerin peşinde koşmak olduğunu savunur. Kitabın sonunda, farklı kurumlara verdiği diğer iki kuruşun da savaşı engellemek için olduğunu hatırlatır. Savaşı önlemek sadece savaş karşıtı olmakla değil, toplumsal bir dönüşümle ve kadınların toplumsal rollerinin değişmesi ile mümkün olacaktır;savaş erkek iktidarının çıkarınadır ve bu iktidarın değişmesi ancak kadınların, kadın olarak güçlenmesini ve toplumu dönüştürecek bir güç haline gelmesini destekleyerek mümkün olacaktır. Bir hava askerinin ağzından aktardığına göre :”Eğer sonsuz barış olursa, ordular ve donanmalar olmazsa, savaşın geliştirdiği erkekçe nitelikler kaybolur ve insan yapısının karakteri bozulur.” Ona göre savaşa en iyi çare eğitimdir. Dünyadaki en iyi eğitim, insanlara güçten nefret etmeyi değil,onu kullanmayı öğretmelidir. Gençlere savaştan nefret etmelerini sağlayacak bir eğitim vermek gerekir. Eğitimli kadın ve erkeğin vatanseverlik kavramları farklıdır. İkinci bölümde kadın hareketi anlatılır.kadınların yeni ve daha iyi bir dünya düzeni kurmak için bugün daha çok şansları olduğundan ama bu şansı da erkekleri taklit ederek harcadıklarından bahseder. Feminizmin “erkek düşmanlığı” olarak algılanması yanlışının yanında kadınların “erkek gibi olmak” yanlışları da konuşulmalı tabiki. İkinci gineyi de eğitimsiz kadınların kızlarının iş sahibi olmalarına yardımcı olabilmek için verir. Üçüncü gine,bir hediyedir. Çünkü Woolf, beyefendinin bahsettiği topluluğa katılmayacağını, dışarıda kalarak onlara destek olacağını,çünkü amaçlarının aynı olduğunu söyler. Bu makalede edebiyat dünyası,kadın hareketi,aile,evlilik konularının tekrarına girer. Bu kadar karmaşanın arasında 19.yy.da vahşi bir savaşa girmeyen tek şey, edebiyattır. O da Üç Gine ile yani edebiyat yolu ile bu vahşetin önüne geçmeye çalışmaktadır. Mektubu gönderen kişiye faşist devletin zorbalığıyla siz nasıl savaşıyorsanız feministler de ataerkil devletin gaddarlığıyla savaşmaktadır der. Ki mücadele kadınlar için savaştan çok önce başlamıştır.