You are on page 1of 32

Uluslararası

Hukuk I
Dr. Baransel MIZRAK
Uluslararası Hukuka
Giriş
• Uluslararası Hukukun Tanımı – Uluslararası hukuk kişileri arasındaki ilişkileri
düzenleyen hukuk biçimidir. (Bozkurt-Lotus Davası)
• 2. Dünya Savaşı’yla birlikte kurulan BM düzeninde uluslararası örgütlerin de
uluslararası hukuk kişisi olabileceği kabul görmüştür. (Birleşmiş Milletler
Hizmetinde Uğranılan Zararların Tazmini Davası)
Uluslararası hukukun başlangıcı olarak:
 Eski Yunan, Hindistan, Çin şehir devletlerinin kendi toplumları dışındaki
toplumlarla ilişkileri,
 M.Ö. 3100’lü yıllarda kendi aralarında antlaşmalar yapan topluluk ilişkilerini,
 Kıta Avrupa Sistemi’nin oluşumunda etkili olan Roma Hukuku (Jus Gentium)
 Farklı bir hukuki uygulama biçimi olarak 7. yüzyıl İslam Hukuku,
 1648 Westphalia Antlaşması/Barışı, (Bodin ve Hobbes’un fikirlerinin
kabulü)
Tabii Hukuk ve Pozitivist
Hukuk
• Tabii Hukuk (Doğal) Hukuk: Eski Yunan kaynaklarına dayanan bu hukuk düşüncesi,
temellerini tabiatın içerisindeki mantık ve akıl yoluyla tespit edilebileceğini savunur. Bu
teoriyi savunanların temel vurgusu hukuk ve ahlaki/moral değerler arasında bir ilişkinin
kurulmasıdır. Bundan olsa gerek bu düşüncede insan onuru ve akl-ı selim (right reason)
yaklaşımı olabildiğince vurgulanır. Bu yaklaşım ayrıca akl-ı selim (right reason) ve Tanrı’nın
ebedi hukuku görüşüne karşı hukukun ahlak dışılığını tasdik ediyor ve insan onuru ve aklın
üstünlüğünü vurguluyordu. Günümüzdeki saldırmazlık ve insan hakları düşüncesinin
kökenlerini doğal hukuk düşüncesinde aranabilir.
• Pozitivist Hukuk: - uluslararası hukukun bağlayıcılığı devlet rızasından kaynaklanmaktadır.
Ampirik bir bakış açısı ile konu ele elınır.
- Hans Kelsen: Pozitivist teori Normcu teori
- Kelsen’in «Saf Hukuk Teorisi» ile pozitivizm zirve noktaya ulaştı. Saf teori, biçimsel
değerlendirmeye dayalı mantıksal bütünleşmiş tek bir yapı inşa etmeyi amaçlamaktadır.
Kelsen’e göre normlar hiyerarşisinin en üstünde temel kural (grundnorm) yer almaktadır.
Temel kural ise ahde vefa ilkesidir (pacta sunt servanda). Bu ilke ise uluslararası antlaşmalar
ve sözleşmelerce oluşturulan normlar ağından oluşur.
- Hugo Grotius: Tabii hukuk ve pozitivist hukuk ayrımına karşı çıkmıştır. Ona göre doğal hukuk
kendisini gerçekleştirebilmek için bir devlet gücüne ihtiyaç duyacaktır. Grotius’un getirdiği
başlıca yenilik, Tanrı’dan bağımsız ve insan doğasına dayalı bir doğal hukukun uluslar
üzerindeki bağlayıcılığı savıdır. Bununla beraber uluslararası hukuka seküler bir anlayış
getirmiştir (Descartes’in hukuk uygulayıcısı). Mare Librium (Açık Deniz) ve De Jure Belli ac
Pacis (Savaş ve Barış Hukuku) eseriyle tanınmaktadır. Haklı savaş (just war) kavramı üzerinde
durmuştıur.
Realist ve Liberal Görüşler

• Realist Perspektif:
 II. Dünya Savaşı ile beraber uluslararası ilişkilere etkide bulunmuş bir teoridir.
 Güç, ulusal çıkar, anarşi, iktidar mücadelesi gibi kavramları çağrıştırmaktadır ve
olayları devlet merkezli olarak ele alır.
 Prens’in yazarı Machiavelli ile Leviathan’in yazarı Thomas Hobbes bu düşüncenin
öncü bazı yazarlarındandır. (Thucydides, Edward Halett Carr, Hans Morgenthau,
Kenneth Waltz vb.)
• Liberal Perspektif:
 1970’lerden itibaren etkisini göstermeye başlamış bir teoridir. Barış, işbirliği,
demokrasi, ekonomik entegrasyon, kendi kaderini tayin hakkı, küreselleşme, sivil
toplum ve karşılıklı bağımlılık gibi kavramlar liberalizme hakim olan kavramlardır.
 Bahsi geçen bu hakim kavramlardaki amaçları gerçekleştirmeyi ve geliştirmeyi
kenisine amaç edinen çok sayıda uluslararası örgüt kurulmuştur. Örneğin, kendisine
taraf olan ülkelerde Roma Statüsünde belirtilen suçları inceleyen Uluslararası Ceza
Mahkemesi’nin yanında İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü bu
anlamda gösterilebilir. Yine çevre (Greenpeace), güvenlik (NATO), ekonomik
(Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı) vb. alanlarda faaliyetler gösteren çok sayıda uluslararası örgüt
bulunmaktadır.
İnşacı Teori ve Küresel
Yönetişim Teorisi
• İnşacı Teori:
 Bu fikre dahil olan teorisyenler uluslararası siyasetin sosyal olarak
oluşturulduğunu düşünmektedir. Sosyal etkileşim yoluyla kimliklerin inşa
edildiğini; uluslararası toplumun yapısı ve düzeninin de bu şekilde ortaya
çıktığını ve şekillendiğini savunmaktadır.
 İnşacıların devlet ve hükümetlerden bağımsız küresel sivil toplum oluştuğunu
ifade etmesi dikkate değerdir. Bu küresel sivil toplum; ulusal sınırları aşan,
insan hakları, çevre, iklim değişikliği, uluslararası ticaret ve silahlanma vb.
konularda uluslararası etkiye sahip taraflardır.
• Küresel Yönetişim Teorisi:
 Liberalizm teorisinden gücünü alan küresel yönetişim teorisi globalleşme ile
doğru orantılı olarak gündeme gelen bir teoridir.
 Bu teori, uluslararası ilişkilere sadece devlet merkezli bir şekilde
yaklaşılamayacağını; etkinliği ve gücü artan devlet dışı aktörlerin de yapılacak
değerlendirmelerde dikkate alınmasının gerektiğini savunmaktadır.
 Buna göre karşılıklı bağımlılığın da artmış olduğu günümüz dünyasında küresel
yönetişimin bu sorunlara karşı daha kapsayıcı ve uluslararası toplumun
ihtiyacına cevap verebilecek şekilde bir sistem ortaya koyması gerekmektedir.
(BM örneği)
Uluslararası
• Günümüzde sadece devletler arasındaki ilişkileri konu eden bir uluslararası
hukukun günümüz ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olacağı söylenebilir.
• Teknolojik gelişmelerle beraber gelişen iletişim ve ulaşım imkanları, siber

Hukukun Rolü, güvenlik, uluslararası ticaret, kuvvet kullanma yasağı, insan hakları, insancıl
hukuk, uzay hukuku, sivil havacılık hukuku, deniz hukuku, çevre hukuku vb. bir
dizi konu artan bir şekilde uluslararası hukukun gündemini işgal etmeye

Önemi ve •
başlamıştır.
Ancak bu artan çeşitlilik, tutarlılık konusunda uluslararası hukukun zorluk

Kapsamı
yaşamasına neden olabilmektedir. Örneğin; UAD ve Uluslararası Deniz Hukuku
Mahkemesi kararları-Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Adalet Divanı ve diğer
mahkeme kararlarındaki uygulama farklılıkları ve çelişkiler bunun en önemli
örneğidir.
• Günümüz uluslararası hukuku devletlerin egemenlik hakları olduğunu kabul
ederken, bu egemenlik hakkının aynı zamanda bir sorumluluk barındırdığını
benimsemeye başlamıştır. Bir diğer deyişle uluslararası hukuk, birey haklarını
önceleyen bir temayül göstermektedir.
• Uluslararası Özel Hukuk, uluslararası hukukun
aksine daha çok konusunu iç hukuk konularından
alan bir hukuk alanıdır. Uluslararası hukuk ise
uluslararası hukuk kişileri arasındaki ilişkileri
düzenleyen bir hukuk dalıdır.
Uluslararası • Avrupa Birliği ise bir uluslararası kişisi olarak
nitelendirmekle beraber ulus-üstü bir hukuk
Hukukun Diğer yaratmış örgüttür. Örneğin Avrupa Adalet
Divanı’nın almış olduğu kararlar, AB ülkelerinin iç
Hukuk hukukuna göre üstün ve bağlayıcı kararlardır. AB bu
yetkisini, AB ülkelerinin kendisine verdiği yetkiden
Sistemlerinden almaktadır.

Farkı • Transnasyonel Hukuk (ulusötesi hukuk): ülke


sınırlarını aşan faaliyetleri konu alan ve birçok
devleti ilgilendiren hukuktur. AB hukuku ve ticaret
hukuku transnasyonel hukuk kapsamında
değerlendirilebilir.
Ulusal Hukuk-Uluslararası
Hukuk
• Ulusal ve uluslararası hukuk tartışması:
o 1) ikisi de evrensel bir hukuk düzeninin parçası mı yoksa iki farklı hukuk sistemi mi?
o 2) ulusal-uluslararası hukuk çatışması halinde ne tür bir prosedür izlenmelidir?
• Ulusal ve uluslararası hukuk arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışan iki temel görüş vardır: Tekçi
(Monist) ve İkici (Dualist).
• Tekçi (Monist) Görüş:
 Ulusal ve uluslararası hukuk tek bir evrensel hukuk sistemini oluşturmaktadır.
 Uluslararası hukuk her iç hukuk sisteminin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır.
 UAD, bir danışma görüşünde uluslararası ve ulusal hukuk çatışması halinde uluslararası
hukukun uygulanması kararını vermiştir. (Applicability of the Obligation to Arbitrate
under Section 21 of the United Nations Headquarters Agreement of 26 June 1947)
 Hans Kelsen’e göre ise ulusal ve uluslararası hukuk aynı hukuk sistemini
oluşturmaktadır. Aynı sistemin parçaları olması münasebetiyle uluslararası hukukun
ulusal hukuka göre öncelikli olması gibi bir duruma gerek yoktur.
 Monist görüşe yer veren anayasalar: Hollanda, Almanya, İrlanda ve Kosova vb.
Ulusal Hukuk-Uluslararası
Hukuk
• İkici (Dualist) Görüş:
• Uluslararası hukuk ve ulusal hukuk iki ayrı sistemi
oluşturmaktadır. Ulusal hukuk , uluslararası hukukun
öngördüğü düzenlemeleri kabul edip etmeme konusunda
egemenlik yetkisine sahiptir.
• 1648 Westphalia Barış Antlaşmasından bu yana devletler
egemen eşitliğe sahiptir. Bir uluslararası düzenlemeye bağlı
olup olmayacağını devlet belirler. Aksi taktirde devlet
egemenliğinden söz edilemez.
• Eğer ulusal hukuk uluslararası hukuk ile çelişirse, kendi iç
hukukunun gerektirdiği gibi hareket eder.
• İkici görüşe yer veren anayasalar: ABD, İngiltere ve İngiliz
Devletler Topluluğu üyesi olan bazı ülkeler.
Ulusal Hukuk-
Uluslararası Hukuk
• Ülkelerin ise ulusal-uluslararası hukuk ayrımı
konusunda belirli bir uygulama birliğine sahip
olmadığı ve karma bir yaklaşım benimsedikleri
görülmektedir.
 Fransa Anayasası kabul edilen uluslararası
antlaşmaların, kendi kanunlarına göre üstün
olduğunu belirtmiştir. Antlaşmalar için geçerli
olan bu durum teamül kuralları için geçerli
değildir.
 ABD-Meksika arasında UAD tarafından görülen
Medellin V. Texas isimli davada aldığı kararı
uygulamamış ve bu mahkemenin aldığı kararın
kendisi açısından bir yükümlülük doğurmadığı
kararını vermiştir.
Ulusal Hukuk-
Uluslararası Hukuk
• Türk hukuk sisteminin yaklaşımı:
 1982 Anayasasının 15, 16,42, 90 ve 92.
maddeleri konu bağlamında
değerlendirilebilir.
 90. madde: «…. Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş Milletlerarası Andlaşmalar
kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve
özgürlüklere ilişkin milletlerarası
andlaşmalarla kanunların aynı konuda
farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası
andlaşma hükümleri esas alınır.»
Ulusal Hukuk-Uluslararası Hukuk
• Türk hukuk sisteminin yaklaşımı:
 7 Mayıs 2004 tarihli Anayasa değişikliklerinde, Anayasa’nın 90. maddesinin son
fıkrasına eklenen “Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi
nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
cümlesi ile uluslararası andlaşmaların Türk hukukundaki yerine yeni bir boyut
getirilmiştir. (Bu değişiklikte AİHS ve AB sürecinin etkisi mevcuttur.)
 Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başta olmak üzere Türk hukuk
uygulayıcıları aldığı kararlarda iç hukuk-uluslararası hukuk çatışması halinde
uluslararası antlaşmalara öncelik verecek şekilde içtihatlarını tesis ederler.
Ulusal Hukuk-Uluslararası Hukuk
• Türk hukuk sisteminin yaklaşımı:
 1982 Anayasası 15 (1). Madde: «Savaş, seferberlik (…)[10] veya olağanüstü hallerde,
milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği
ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya
bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir…»
 1982 Anayasası 16. Madde: «Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka
uygun olarak kanunla sınırlanabilir.»
 1982 Anayasası 16. Madde: «…Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında
Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim
kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi
olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.»
Ulusal Hukuk-Uluslararası Hukuk

• 1982 Anayasası 92. Madde: «Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde


savaş hali ilanına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların
veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı
kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir…»
• 92. madde kapsamında TBMM alacağı kararlarda uluslararası hukuka uygun
bir şekilde hareket etme kısıtlaması getirilmiştir. Bu kısıtlama daha çok
kuvvet kullanma hukukuna ilişkin bir kısıtlamadır.
Ulusal Hukuk-Uluslararası Hukuk
• Netice olarak 1982 Anayasasına göre Türk ulusal hukuk sistemi ve uluslararası hukuk
sistemi arasındaki ilişki bir bütün olarak ele alınırsa;
 Andlaşmalar hukukuna göre ikici (düalist) olduğu,
 Temel haklar ve hürriyetlerin yabancılar bakımından sınırlandırılmasını düzenleyen
16. madde ve savaş, sıkıyönetim ve seferberlik ilanını içeren 15. madde ve Türk
askerinin yabancı ülkelere, yabancı askerlerin de Türkiye’ye gelme konularındaki 92.
madde hükümlerinin uluslararası hukuku öncelemesi hasebiyle tekçi (monist) bir
yapının esas teşkil ettiği,
görülmektedir.
• Özetle Türk hukuku, ulusal-uluslararası hukuk ilişkileri bağlamında değerlendirilirse
düalist ağırlıklı karma bir görüşü benimsediği söylenebilir.
• Alabama Hakemlik Kararı:

Uygulamada
• Olay: ABD iç savaşında İngiltere tarafsızlık yükümlülüğünü yerine
getirmeyerek iç savaşa müdahil olmuş ve Amerikan kuvvetlerine
çok sayıda zayiat verdirmiştir. ABD İngiltere’nin uluslararası

Ulusal-Uluslararası hukuka göre aykırı davrandığını ve zararlarının karşılanmasını


talep etmiştir. İngiltere ise özel gemi yapımı ve gemilerin
seyahatini kendi iç hukukuna göre engelleyemeyeceğini
Hukuk İlişkisi söyleyerek aykırı bir işlem yapmadığını savunmuştur.
• Netice: İki ülke arasında oluşturulan hakem, İngiltere’nin iç
hukukunu gerekçe göstererek uluslararası hukuku ihlal
edemeyeceğini ve uluslararası hukukun iç hukuka üstün
olduğunu belirtmiştir.
Uygulamada Ulusal-
Uluslararası Hukuk İlişkisi
• Türk ve Yunan Nüfuslarının Mübadelesi Davası: Uluslararası
Sürekli Adalet Divanı ‘Danışma Görüşü’nde, yürürlükteki
uluslararası yükümlülükleri ihlal eden bir devletin,
yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için ulusal hukuk
düzenlemelerinde gereken değişimleri yapması gerektiği
bildirilmiştir.
• Lockerbie Davası: UAD’ın gördüğü olayda Libya, Lockerbie
saldırısını gerçekleştirdiği iddia edilen vatandaşlarını, kendi
anayasal düzenlemelerine göre başka devlete iade
edemeyeceği bildirmiştir.
• LaGrand Davası: UAD, Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesine
göre ABD’nin sorumluluklarını iç hukuk düzenlemelerini sebep
göstererek ihlal edemeyeceği kararını vermiştir.
Uygulamada Ulusal-Uluslararası Hukuk
İlişkisi
• Her ne kadar uluslararası hukukun ulusal
hukuka göre öncelikli olduğu ifade
edilebilse de uluslararası yargı kararlarında
ulusal hukuka atıfta bulunularak kararların
alındığı belirtilmelidir. (Barcelona Traction,
Light and Power Co. Davası)
• Nitekim UAD Statüsünün 38. maddesi iç
hukuk yargı kararlarını yardımcı kaynaklar
arasında saymaktadır.
• Örf-adet kurallarının oluşumunda da ulusal
hukuk düzenlemelerinin rolü önemlidir.
Uygulamada Ulusal-Uluslararası Hukuk
İlişkisi
• Uluslararası yargı kararlarının ulusal hukuk otoriteleri tarafından uygulanması
sorunu da söz konusudur. Bu durum devletlerin daha çok monist veya düalist
yaklaşımlarına göre değişmektedir.
• Teamül Hukuku ve Türk Hukuku:
• Teamül hukuku konusunda Türk hukukunda bir düzenleme bulunmamakla
beraber 15. maddedeki yabancıların temel hak ve özgürlüklerinin
sınırlandırılması, 16. maddedeki yabancıların temel hak ve hürriyetlerinin
sınırlandırılması, 92. maddedeki savaş ilanı ve yurtdışına asker
gönderimini/kabulünü düzenleyen maddeler genel olarak uluslararası
hukuka atıfta bulunmaktadır. Bu maddelerde öngörülen sınırlamalar ise
teamül hukukunun öngördüğü sınırlamalar olduğu söylenebilir.
• Türk mahkemeleri, uluslararası hukuka göre dokunulmazlığa sahip olan
devletlerin yargılamasını yapmayı kabul etmemektedir. Irak devletinin
yargılanmasıyla alakalı üst derece mahkemesi Yargıtay şu kararı vermiştir:
«Milletlerarası hukukta yargı bağışıklığı, milletlerarası hukukun öngördüğü
ölçüde, bir devletin bir diğer devleti kendi mahkemelerinde
yargılayamamasını ifade eder. Yargı bağışıklığının hukuki temeli, bir
milletlerarası teamül kuralıdır. Bu suretle, yabancı devletin yargı bağışıklığı,
kapsamı ve çerçevesi bir milletlerarası hukuk kuralına dayanan bir dava
engelidir.»
Uygulamada Ulusal-
Uluslararası Hukuk İlişkisi
• Türk hukukunda uluslararası hukukun uygulanması: antlaşmaların yapılması halinde
karşılaşılan aşamalar; imza, onay ve uygun bulmadır. İmza yetkisi Cumhurbaşkanı kararıyla
belirlenen temsilcilere verilmektedir.
• İmza yetkisine haiz temsilci metni imzaladıktan sonra Türk hukukuna göre sonuç
doğurabilmesi için Anayasanın 104. maddesine göre Cumhurbaşkanı onayı gerekmektedir.
Ancak Cumhurbaşkanı onayından evvel TBMM’nin onaylamayı kanunla uygun bulması
gerekmektedir. (Anayasa 90. madde) Bu onaylamayı kanunla uygun bulma işlemi tüm
antlaşmalar için geçerli değildir.
• İngiliz hukukunda ise uluslararası hukukun ulusal hukukta uygulanması için mutlaka bir
parlamento kararıyla onaylanması şartı koşulmaktadır.
• ABD hukukunda ise Anayasa usulüne uygun bir şekilde yürürlüğe konan antlaşmaların tüm
federe devletleri hakimlerince uygulanması zorunluluğu koşulmuştur. ABD hukuku
antlaşmaları ülkenin üstün hukuku (supreme law of the land) olarak belirtmekle birlikte
antlaşma, ulusal hukukla çelişmesi durumunda hangi hukukun uygulanacağı net değildir.
Dolayısıyla bir antlaşma ulusal hukuk düzenlemesi ile çelişirse antlaşmayı devre dışı
bırakması dahi söz konusu olmaktadır. Bu da uluslararası hukuka aykırı olarak
değerlendirilmektedir.
Uluslararası • Genel bir bakış açısıyla incelenirse:
• Kimisine göre uluslararası hukukta kuralların
Hukukun oluşumunda esas ilke devlet rızasıdır.
• Uluslararası hukukun maddi (material) ve şekli
Kaynakları (formal) kaynakları mevcuttur. Maddi kaynaklara
antlaşmalar, şekli kaynaklara ise teamül kuralları
örneği verilebilir. Ancak antlaşmalar şekli kaynak
olarak de değerlendirilebilir. Öyle ki anlaşma
akdeden devletlerin belirlediği bir maddeyi
antlaşmaya taraf olmayan devletlerin de
uygulaması o antlaşma maddesinin teamül kuralı
haline dönüştüğünü bizlere göstermektedir.
Uluslararası Hukukun Kaynakları
• UAD Statüsü’nün 38. maddesi uluslararası hukukun kaynakları
konusunda yol göstericidir:
«Kendisine sunulan uyuşmazlıkları uluslararası hukuka uygun olarak
çözmekle görevli olan Divan:
a. Uyuşmazlık durumundaki devletlerce açıkça kabul edilmiş
kurallar koyan, gerek genel gerekse özel uluslararası
antlaşmaları;
b. Hukuk olarak kabul edilmiş genel bir uygulamanın kanıtı olarak
uluslararası yapılageliş (teamül) kurallarını;
c. Uygar uluslarca kabul edilen hukukun genel ilkelerini;
d. 59. Madde hükmü saklı kalmak üzere, hukuk kurallarının
belirlen de yardımcı araç olarak yargı kararlarını ve çeşitli
ulusların en yetkin yazarlarının öğretilerini uygular.
Bu hüküm, tarafların görüş birliğine varmaları halinde, Divan’ın hakça
ve eşitçe (ex aequo et buno) karar verme yetkisini zedelemez.»
Uluslararası Hukukun Kaynakları

• Hakça ve eşitçe (ex aequo et buno) ilkesi, Divan’ı önüne gelen uyuşmazlıkları çözmede ve
uluslararası hukukun gelişiminde önemli bir yere sahiptir.
• 38. maddede uluslararası hukukun kaynakları arasında bir hiyerarşinin olduğuna işaret
edilmiştir.
• Devletler arası kurulan anlaşmalara göre buyruk kurallar (jus cogens norms veya peremptory
norms of Int’ law) önceliklidir. Jus Cogens’e örnek olarak kuvvet kullanımının yasak olması,
köleliğin yasak olması, soykırım suçu ve işkence suçu vb gösterilebilir.
• BM antlaşmasının 103. maddesine göre uluslararası hukuk kişilerinin kendi arasında yaptığı
antlaşmalarla BM antlaşması arasında herhangi bir çatışma olması durumunda BM antlaşması
hükümlerinin öncelikli olacağı belirtilmiştir.
Antlaşmalar
• Antlaşmalar UAD Statüsü’nün de teyit ettiği üzere
(International Convention) uluslararası hukuku kişilerinin
bilinçli olarak oluşturduğu en önemli uluslararası hukuk
kaynağıdır. Tek taraflı veya çok taraflı olabilirler.
• Antlaşmaları hukuk kuralı koyan antlaşmalar (law-
making treaties) veya yükümlülük doğuran/akit
antlaşmalar olarak ayırabiliriz. Yükümlülük doğuran
antlaşmalar yükümlülük yerine getirildikten sonra sona
erer. Buna ilaveten bir devlet grubunun bir araya gelerek
insan hakları, insancıl hukuk, işkencenin ve uluslararası
terörizmin engellenmesi veya uzayın statüsü vb.
konularda imzalayacakları antlaşmalar hukuk kuralı
koyan antlaşmalardır.
• Antlaşmaların sayısı II. Dünya Savaşı sonrasında hızla
artmıştır. Bunda BM ve onun kuruluşu olan Uluslararası
Hukuk Komisyonu’nun önemli bir etkisi vardır.
Antlaşmalar • Antlaşmalar imzalayan taraflar açısından bağlayıcıdır. Ancak
bunun birtakım istisnaları vardır. Örneğin sınır antlaşmaları tüm
devletler arasında bağlayıcıdır (Erga Omnes bir yükümlülük).
Yine 1959 Antarktika Sözleşmesi ve 1936 Möntrö Sözleşmesi
objektif bir rejim tesis etmektedir. Dolayısıyla eğer bir antlaşma
hükümleri diğer devletler tarafından uygulanan bir teamül kuralı
haline dönüştüyse veya bir teamül kuralı yazılı bir antlaşmaya
döküldüyse diğer uluslararası hukuk kişisini de bağlayacaktır.
• Antlaşmaların mı yoksa teamül kurallarının mı üstün olduğu
tartışmalıdır. Ancak antlaşma hükümlerinin üstünlüğüne dair bir
eğilim mevcuttur. Ancak Jus Cogens olarak ifade edilen ve
uluslararası hukukun en üstünlüklü hakları olan teamül
kurallarıyla yapılan antlaşmalar çatışırsa antlaşmalar geçersiz
sayılacaktır.
• UAD Statüsünün 38. maddesinde uluslararası
kaynaklardan birisi olan belirtilen teamül kurallarının
varlığı iç hukuk gibi yasama ve yürütme erki olmayan
uluslararası hukukun gelişiminde önemli bir yere
sahiptir.

Teamül
• Teamül kuralları, uluslararası hukuk kişilerinin
hukuken gerçekleştirmek zorunda hissettikleri
davranış ve eylemler olarak tanımlanabilir.

Kuralları
• Teamül kuralı için temel husus, devletlerde ihlal
edilmesi halinde hukuki sonuçlarının olması yönünde
bir kanaatin olması gerekir.

(Örf-Adet,
• Teamül kuralının oluşması için 2 unsurun varlığı
aranır. Bunlar;
• Maddi Unsur: uluslararası hukuk kişilerinin

Yapılageliş)
uygulamalarıdır. Her ne kadar teamül
kurallarının oluşmasında devletlerin rolü büyük
olsa da uluslararası örgütlerin de uygulamaları
teamül kurallarının oluşumunda önemli bir
yere sahiptir.
• Manevi Unsur: devletlerin böyle bir kuralın
olduğuna ve uyulmadığında belli yaptırımlarla
karşılaşacaklarına dair inançları (opinio juris
veya opinio juris sive necessitatis)
• UAD ise her iki unsura da incelediği davalarda dikkate almaktadır. Ancak devlet
uygulamaları biraz daha fazla benimsenmektedir. UAD, Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı
Davaları’nda: «Yerleşik bir uygulamanın oluşabilmesi için sadece eylemler yeterli
değildir. Söz konusu eylemler veya Devlet uygulamaları öyle bir şekilde olmalıdır
ki, Devletlerin bir hukuk kuralının varlığı dolayısıyla o şekilde hareket etme
zorunluluklarının olduğu yönünde bir inançlarının olması gereklidir. Böyle bir
inanca ihtiyaç duyulmasının nedeni sübjektif unsur (manevi unsur)’dur ki, bu da
opinio jurs sive necessitatis fikrinin içerisinde gizlidir.» ifadelerini kullanmıştır.
• Dolayısıyla UAD’a göre devlet uygulaması varsa söz konusu kurala uyulması
konusunda inançları, manevi unsurları da olduğu söylenebilir.

Teamül Kuralları
• Bununla beraber maddi unsura yönelik istisnalar vardır. Bunlar devlet
uygulamalarının kapsamı, süresi ve devlet uygulamalarına ısrarla muhalif olan
devletlerin hukuki durumudur.
• Kapsam açısından incelenirse devlet uygulamalarının kapsayıcı şekilde ortak

(Örf-Adet, ve yaygın biçimde uygulama alanı bulması gerektiği söylenebilir. (Bkz. Kuzey
Denizi Kıta Sahanlığı Davaları, Sığınma Hakkı Davası, Geçiş Hakkı Davası)
• Zaman açısından incelenirse UAD kararlarında belirli bir sürenin

Yapılageliş)
öngörülmediği anlaşılmaktadır. Zamandan ziyade yaygın ve dünyadaki
temel ekonomik ve siyasi sistemlerin doğasına uygun yerleşik devlet
uygulamalarının istikrarlı olması yeterlidir. (Truman Bildirisi’nin teamül
haline gelişi ve 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesini etkilemesi, ayrıca eşit
uzaklık değil, hakça ilkeler ilkesine yapılan vurgu- 1970’lerde Latin Amerika
ülkelerinin 200 deniz miline kadar olan bölgede canlı ve cansız kaynaklar
üzerinde münhasır yetkilerinin bulunduğu ve bu durumun diğer devletlerin
seyrü-sefer hakları ve açık denizlerdeki haklarını etkilemeyeceği ilan
edilmiştir. Bu yine 1982 Deniz Hukuku etkilemiş ve MEB’in bir örf-adet
kuralı olduğu kabul görmüştür.
• Teamül kuralına ısrarlı şekilde muhalif olan devletler açısından ise
bağlayıcılık söz konusu olmayacaktır (persistent objector). Bu durum 1951
tarihli Anglo-Norveç Balıkçılık Davasında da teyit edilmiştir.
Teamül Kuralları (Örf-Adet, Yapılageliş)
• Uygulanan uluslararası hukuk kuralları dikkate alınırsa teamül kurallarına ısrarlı bir şekilde karşı çıkan devletin o teamül
kuralının kendisi açısından bağlayıcı olmadığı sonucuna varılabilmesi için:
• Karşı çıkış veya itirazlar, kuralım oluşumundan önce, oluşum esnasında ve sonrasında devam etmelidir;
• Karşı çıkış veya itirazlar sürekli nitelikte olmalıdır.
• Türkiye-Yunanistan arasında çözümsüz kalan Adalar Denizindeki deniz alanları sorunu bu bağlamda değerlendirilebilir.
Türkiye Deniz hukuku sözleşmelerine taraf olmamakla birlikte Yunanistan’ın adaların da diğer kara parçalarında olduğu gibi
deniz alanına sahip olabileceği iddiasına ısrarlı bir şekilde karşı çıkmaktadır.
• Manevi Unsur: örf adet kuralının oluşabilmesi için şüphesiz bir de manevi unsurun varlığı gereklidir. Aksi taktirde örf adet
kuralı olaşamayacaktır. Ancak bu unsurun ispatı zordur ve yine bu unsurun var olduğunu kanıtlamak iddia eden tarafa aittir.
(Lotus Davası, Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları –eşit uzaklık yerine hakça ilkelerin tabiki)
• Teamül kuralları, yazılı olarak antlaşmaya dönüştürülebilir. Ancak teamül kuralının yazılı hale çevrilmesi o kuralın teamül
kuralı olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Yani antlaşmaya taraf olmasa da bir devlet o antlaşmada ifadesini bulan teamül
kurallarına bağlıdır. Yazılı teamül kuralları bu anlamda antlaşma hükümleri sadece ona taraf olanları bağlar kuralının
istisnasını oluşturur.
Genel Hukuk İlkeleri
• UAD Statüsünün 38. maddesi antlaşma ve teamül kuralının olmaması durumunda Divan uyuşmazlık konusuyla alakalı «medeni
milletlerce kabul edilen genel hukuk prensiplerini» uygulama ve uyuşmazlığı çözme yetkisi verilmiştir. Ancak bu ifade tartışmaya açık bir
ifadedir.
• Genel hukuk ilkeleri ile kastedilenin başta özel hukuk olmak üzere devletlerin iç hukuk düzenlemelerinin Divan tarafından uygulanmasıdır.
• Genel hukuk ilkelerini ayrı başlıklar altında incelemek gerekirse;
• Tabii (Doğal) Hukuk Görüşü: Özellikle 2. Dünya Savaşıyla beraber uluslararası insan hakları, uluslararası insancıl hukuk ve
uluslararası ceza hukuku gibi alanlarda yaşanan gelişmeler doğal hukuk görüşünün etkin olduğunu bizlere göstermiştir. Bu hukuk
alanlarındaki gelişmelerin temel dayanağı moral değerler olduğu unutulmamalıdır.
• Hukuk Sistemlerinin Ortak Kural ve İlkeleri: Uluslararası ve ulusal hukuku tek bir sistem olarak düşünürsek, bütün hukuk sistemleri
içerisinde yer alan ortak ilke ve kurallarını değerlendirmek mümkün gözükmektedir. Örneğin Sea Land Service Inc. V. Iran
Davası’nda verilen kararda «sebepsiz zenginleşme» görüşüne yer vermesi; Gabcikovo-Nagymaros Project Davası’nda ise
«hukuksuzluk hukuk kuralı oluşturmaz» ilkesine yer verilmesi bu bağlamda değerlendirilebilir.
• Uluslararası Hukukun Genel İlkeleri: Genel hukuk ilkeleri anlamında bütün hukuk sistemlerinin özünü oluşturan ve uluslararası
hukuk düzenlemeleri ve uluslararası yargılamalarda karşılaşılan en önemli ilke iyi niyet ilkesidir (the principle of good faith). İyi
niyet ilkesinin yanında bir diğer uluslararası hukukun genel ilkesi devletlerin egemen eşitliğidir (BM antlaşması 2/1. madde).
Evvelce yapılan bir eylemin veya açıklamanın sonradan ileri sürülen bir iddiayı savunmaya engel teşkil olması şeklinde
tanımlanabilecek Estoppel ilkesi de bu ilke kapsamında değerlendirilmektedir.
• Hakça İlkeler (Equity Principles): Bu ilkeye en fazla deniz hukuku sorunlarında başvurulmaktadır. UAD kararlarının da temel
dayanak noktalarından biri olan hakça ilkeler prensibi, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde kıta sahanlığı ve MEB sorunlarında
çözüm yollarından biri olarak yerini almıştır. UAD 1982 Kıta Sahanlığı Davası’nda bu ilkenin hukuki bir konsept olarak doğrudan
adalet fikrinin bir sonucu olduğuna ve görevi adalet dağıtmak olan mahkemelerin hakça sonuçlara ulaşabilmesi bakımından bu
ilkeleri uygulamayla yükümlü olduğuna karar vermiştir.
• Hakça ilkeler ve Hak ve Adalet İlkesi (ex aequo et bono) Farkı: Bu iki ilke arasındaki fark Kıta Sahanlığı Davasında belirtilmiştir. Buna
göre mahkeme hakça ilkeleri doğrudan taraf ülkelerin rızasına ihtiyaç duymaksızın uygular. Ancak Hak ve Adalet İlkesi için
devletlerin rıza vermesi gerekir. Bu ilkeyle mahkeme uluslararası hukuk kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalarak değil, davanın
özelliklerine ve adalet düşüncesine göre karar verir. Bir diğer değişle yargıçların hukuk dışı bir değerlendirme yapmasına yetki
sağlanır, yani hukuk kurallarının katı bir biçimde uygulamaktan kurtarır. .
• UAD Statüsü 38. maddeye göre antlaşma, teamül kuralı ve hukukun genel
ilkeleri içerisinde divan önüne getirilen uyuşmazlıkta bir düzenleme
olmaması halinde yardımcı kaynak olarak yargı kararlarına başvurulabilir.
• İfade edilmelidir ki yine UAD Statüsü’nün 59. maddesine göre divanın
aldığı kararlarda uyuşmazlığın tarafları haricinde bağlayıcı bir etkiye sahip
değildir. Kısaca uluslararası topluma erga omnes bir etkisi söz konusu
değildir. Ancak UAD önceki davalarıyla da tutarlı hareket etmeye çalışır ve
mümkün olduğu ölçüde önceki davalarına atıfta bulunur.

Yargı • Bununla birlikte uluslararası yargı kuruluşlarının verdiği kararların


uluslararası hukukun gelişiminde ve oluşumunda büyük bir rol oynamış,

Kararları
uluslararası yargı kuruluşları, devletler, uluslararası örgütler ve
akademisyenler alınan bu kararları ve uygulamaları dikkate almıştır.
• Uluslararası mahkemelerin aralarında belirli bir hiyerarşi yoktur. Ancak
UAD kararlarının ve danışma görüşlerinin daha etkin olduğu ifade
edilebilir.
• Ayrıca UAD’ın aldığı kararlarda diğer uluslararası mahkemelerin
(Uluslararası Ceza Mahkemesi, Yugoslavya ve Ruanda Uluslararası Ceza
Mahkemesi, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi, Avrupa Birliği Adalet
Divanı ve AİHM vb.) ve ulusal mahkeme kararlarının etkili olduğu
söylenebilir.
Doktrin ve Diğer Kaynaklar
• UAD Statüsü 38. maddeye göre antlaşma, teamül kuralı ve hukukun genel ilkeleri içerisinde divan önüne getirilen uyuşmazlıkta
bir düzenleme olmaması halinde yardımcı kaynak olarak tanınmış hukukçuların görüşlerinden de faydalanabilir.
• Uluslararası hukuk alanında gerçekleştirilen çalışmalar, şüphesiz uluslararası hukukun gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.
• Doktrinlerin yanında uluslararası hukukun oluşumunda yardımcı kaynakların varlığından söz edilebilir.
• Uluslararası Örgütlerin Kararları: uluslararası hukuk kişisi olarak BM, AB ve Afrika Birliği vb. uluslararası örgütler aldığı
kararlarla uluslararası hukukun gelişimine katkı sağlayabilmektedir.
• BM Güvenlik Konseyi: BM, Güvenlik Konseyi aracılığıyla BM antlaşmasının 7. bölümünde kendisine verilen yetkiye
dayanarak diğer üyeler üzerinde de bağlayıcılığı olan kararlar alabilir. Ancak BM Güvenlik Konseyi’nin bir hukuk
oluşturma amacı olduğu söylenemez. Daha çok hukuk ihlallerinden kaynaklanan özel durumlara yönelik tedbirler
almaktadır.
• BM Genel Kurulu: Bu kurul ise uluslararası toplumun iradesini en iyi yansıtan bir müessese olma özelliğini
sürdürmektedir. Her bir üye ülkenin oy hakkına sahip olduğu Kurul’un, doğrudan doğruya uluslararası kaynak olarak
değerlendirilmesi mümkün gözükmemektedir. Ancak özellikle teamül kurallarının oluşumunda önemli bir etkisi
mevcuttur. Bununla birlikte BM Genel Kurulu’nun aldığı bildirgelerin diğer devletler üzerinde bağlayıcı bir etkisi
olduğunu ve UAD’ın kararlarında bu tür BM Genel Kurul kararlarını dikkate aldığı görülmüştür.
• Bölgesel Örgütler: Bölgesel örgütler kendi bölgelerinin kuruluş felsefelerine ve doğasına uygun kararlar alabilmekte ve
insan hakları ve uluslararası ekonomi vb. konularda aldığı kararlarla uluslararası hukukun gelişimine katkı sağlamaktadır.
Diğer Kaynaklar
• Soft Law: bu metinleri esnek veya yumuşak hukuk olarak çevirmek mümkündür. Bağlayıcılığı olmayan ve genel yükümlülükler
öngören bu kaynaklar için 1975 Helsinki Nihai Senedi, 1990 Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı ve 1992 Rio Çevre ve Kalkınma
Bildirgesi örnek olarak verilebilir.
• Bu belgeler opinio juris ve dolayısıyla uluslararası hukuk oluşturma sürecinde önemli bir etkiye sahiptir. Yani her ne kadar soft
law olarak değerlendirilse de zamanla bu kurallar uluslararası hukuk kuralı (hard law) olabilir. Bu anlamda bu belgelerin
zamanla bir örf-adet kuralı veya antlaşma hükmü şeklinde bağlayıcı bir hukuk belgesine dönüşme ihtimali vardır. Bu belgelerin
bağlayıcı kurallardan bile daha fazla etkili olduğu durumların görüldüğü de eklenmelidir.
• Uluslararası Hukuk Komisyonu: uluslararası hukuk kurallarının oluşumunda öncelikle etkili olan teamül kurallarının yazılı hale
getirilmesi (codification) amacıyla kurulan UHK, oluşturduğu belgeler uluslararası mahkeme kararlarına atıfta bulunulabilir.
Örneğin, UHK tarafından hazırlanan Uluslararası Hukuk Kurallarının İhlali Nedeniyle Devletlerin Sorumluluğuna Dair Taslak
Maddelerine UAD tarafından atıfta bulunulmuştur. (Örn. Gabicikovo Davası)
• Uluslararası Buyruk Kurallar (Jus Cogens): Bu kurallar uluslararası hukukun en bağlayıcı kurallarıdır. Devlet çıkarından ziyade
uluslararası toplumun temel çıkarına hizmet eden bu kurallarla çelişen her türlü antlaşma butlandır. Kuvvet kullanma yasağı,
soykırım suçu, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar, köleliğin ve köle ticaretinin yasaklanması vb. yasaklar buyruk kurallar
içerisinde yer alır. Bu kurallar herkes üzerinde Erga Omnes etki yaratan kurallardır.

You might also like