You are on page 1of 39

PSİKİYATRİYE GİRİŞ

Davranışın Nörobiyolojik Temelleri


Davranışın Nörobiyolojik Temelleri
• Tüm davranışlarımız beyin işlevleri sonucu ortaya çıkmaktadır.

• Ruh, zihin, akıl gibi nitelendirilen kavramlar, beyin tarafından yürütülen işlemlerin
terimsel karşılıklarıdır.

• Nörobilimin amacı davranışı beyin etkinlikleriyle açıklayabilmektir…


Davranışın Nörobiyolojik Temelleri
• Milyarlarca beyin hücresi davranışı nasıl
oluşturmaktadır?

• Beyin hücreleri çevreden nasıl


etkilenmektedir?

• Belli zihinsel işlevlerden hangi beyin


bölgeleri sorumludur?

• Bunlar arasındaki iletişim nasıl


sağlanmaktadır?
Davranışın Nörobiyolojik Temelleri
• Bilişsel ve dinamik psikiyatri sayesinde elde edilen bilgilerin nörobiyolojik
eşdeğerlerinin araştırılması ve bu bilgilerin bütünleştirilmesi, psikiyatrinin özünü
yitirmeden tıbbın bir dalı olarak pozitif bilime olan katkısını sürdürmesi açısından
önemlidir.

• Teknolojinin ilerlemesi ile gelişen nörogörüntüleme yöntemleri bu alandaki


araştırmaların önünü açmış ve bilgi birikiminin artmasını mümkün kılmıştır.
Davranışın Nörobiyolojik Temelleri
• Beyinde farklı bölgeler farklı işlevler için özelleşmiş olmakla birlikte bu bölgelerin
etkin çalışabilmesi, birbirleriyle ilişkilerini sağlayan beyin devrelerinin düzenli
işleyişine bağlıdır.

• Bu devrelerin herhangi bir noktasında olan bir bozukluk, tüm devrenin etkinliğiyle
ilişkili belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

• Bu nedenle beyin-davranış ilişkisi araştırılırken yalnızca ilgili beyin bölgesinin


işlevinin ne olduğu değil hangi bölgelerle bağlantıları olduğu da dikkate
alınmalıdır…
Serebral Hemisferler
• Beyin yarımküreleri; serebral korteks (gri
cevher), beyaz cevher ve derinde yer alan
bazal gangliyonlar, amigdala, hipokampus
gibi yapılardan oluşur.

• Yarımküreler birbirlerinden longitudinal


fissur ile sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrılır.

• Her iki taraftaki simetrik bölgeleri birbirine


bağlayan korpus kollozum aracılığıyla
birleşmektedir.
Serebral Hemisferler
• Her iki yarımküre birçok işlevde birlikte çalışmaktadır
ancak bazı işlevlerde bir yarımkürenin daha baskın etkiye
sahip olduğu bilinmektedir.

• Sol beynin daha çok bilişsel işlevlerle (algılama, düşünme,


düşündüklerini ifade edebilme, matematiksel ve mantıksal
yetenekler, bellek gibi) sağ beynin ise daha çok
duygulanım, duygulanımı dışa vurma, sözel olmayan
iletişimi fark edebilme, sezisel, yaratıcı, sanatsal
yeteneklerle ilgili olduğu ileri sürülmektedir…
Serebral Korteks
• Korteks frontal, temporal, paryetal ve oksipital
olmak üzere dört lobdan oluşmaktadır.

Frontal; hareketlerin kontrolü ve planlanması,


kişilik, yargılama, karar verme, konuşmanın
motor kontrolü…
Paryetal; somatik duyular, beden imgesinin
algılanması, görsel-uzaysal işlevler…
Temporal; seslerin algılanması, yorumlanması,
sözlü ve yazılı dilin anlaşılması…
Oksipital lob; görme gibi işlevlerden
sorumludur…
Frontal Korteks
Motor Korteks
• Primer
• Premotor
• Suplementer
• Frontal göz alanı
• Broca alanı

Prefrontal Korteks
Dorsolateral prefrontal korteks
Orbitofrontal korteks
Anterior singulat korteks
Ventrolateral prefrontal korteks
Prefrontal Korteks
• İnsan beyni bütün hayvanlar dünyasında
korteksi, özellikle prefrontal korteksi en
gelişmiş olanıdır.

• Filogenetik olarak beynin en son


gelişmiş bölgelerinden olan prefrontal
korteks, beyin gelişimi sırasında en
yavaş ve en geç olgunlaşan bölgedir.

• İnsanlarda prefrontal korteks tüm


korteksin % 29’unu oluşturmaktadır
(kedi:%3.5, köpek:%7, şempanze:%17).
Prefrontal Korteks
• Prefrontal korteks bütün diğer kortikal (temporal, paryetal, oksipital)
ve subkortikal alanlarla (limbik dizge, bazal gangliyonlar, retiküler
formasyon) sıkı bağlantıları, iletişim yolları bulunan bir bölgedir.

• Bu bölge beyine değişik kaynaklardan gelen uyaran girdilerini taramak,


ayıklamak, seçmek, birleştirerek değerlendirmek, anlam vermek, yeni
düşünce, tasarım ve kararlar oluşturmak gibi yürütücü işlevlerin
bütünleştirildiği ve eyleme geçirildiği beyin alanıdır.
Prefrontal Korteks
• Dorsolateral PFK: Yürütücü işlevler, problem çözme, analiz gibi çeşitli bilişsel
işlevler için motor yapı vazifesi görür.

• Anterior Singulat Korteks: Dikkat, güdülenme, duygu, bellek gibi süreçlerde rol
alır.

• Orbitofrontal Korteks: Dürtü, takıntı ve duyguların düzenlenmesinde rol alır.


Phineas Gage Vakası
• 13 Eylül 1848’de demiryolu işçisi olarak çalışan Gage’in yaşadığı iş
kazasında 6 kg ağırlığındaki demir çubuk, Gage’in sol gözünün altından
müthiş bir hızla girip kafatasından çıkarak yaklaşık 25 metre öteye düştü.

• Kaza öncesinde planlama yeteneği ve kişilerarası ilişkileri iyi olan,


etrafında nazik biri olarak tanınan Gage’e kaza sonrasında arkadaşları
artık ‘bizim Gage’ diyemiyordu…

• Bu hastada dil, bellek ile duyusal ve motor işlevler görece olarak sağlam
kalırken planlı düşünme, kişilik ve davranışta önemli düzeyde
değişiklikler ortaya çıkmıştı.
Frontal Lob Sendromu
• Prefrontal korteksin zedelenmesi ile ‘frontal sendrom’ adı verilen ve birbirinin
zıttı gibi görünen iki tür klinik tablo oluşabilmektedir.

• Orbital frontal bölgede meydana gelen hasarda, öfori, aşırı hareketlilik,


dürtüsellik ve topluma aykırı antisosyal davranışlar ortaya çıkabilirken

• Dorsolateral prefrontal bölgede meydana gelen hasarda, apati, ilgisizlik, hareket


ve eylem azlığı ve bilişsel yetilerde bozulma ortaya çıkabilmektedir…
Prefrontal Korteks
• SPECT, PET ve fMRI gibi fonksiyonel nörogörüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılan
çalışmalar, şizofreni hastalarında frontal kortekste işlev bozukluğu olduğuna işaret
etmektedir.

• OKB’de prefrontal korteksin orbitofrontal bölgesinde etkinlik artışı olduğu tedaviyle bu


etkinlik artışının normale döndüğü bildirilmiştir.

• Depresyon hastalarında yapılan çalışmalarda ise DLPFK’de kanlanmanın azaldığı, OFK ve ön


singulatta ise kanlanma artışı olduğuna ilişkin bulgular mevcuttur.

• Hayvan ve insan çalışmaları, mediyal prefrontal korteksin amigdalayı düzenleyici bir rolü
olduğuna, anksiyete bozukluklarında bu düzenleyici rolde bozulmaların bulunduğuna
işaret etmektedir.
Limbik Sistem
• Limbik sözcüğü sınır anlamına gelen ‘limbus’tan
köken almaktadır.

• Yoğun bağlantıları nedeniyle limbik sistemin


sınırlarını belirlemek kolay olmamakla birlikte
limbik dizgenin bileşeni olarak kabul edilen beyin
bölgeleri; singulat ve parahipokampal giruslar
(limbik korteks), hipokampus, amigdala, septal
bölge, hipotalamus ve ilişkili talamik ve kortikal
bölgeler olarak sıralanabilir…
Limbik Sistem
• Limbik sistem duyguların yaşanması ve dışavurumunun düzenlenmesinden
sorumludur.

• Duygusal süreçlerin işlenmesinin yanında bellek gibi beyin işlevlerinde de yer


almaktadır.

• Limbik sistemde duygusal yaşantılarla en fazla ilişkisi olan bölge amigdaladır.

• Amigdala, duyusal bilgiye duygusal renk ve sosyal anlam verilmesini sağlayan


bölgedir. Hem doğuştan hem de sonradan öğrenilen duygusal yanıtların
düzenlenmesinde amigdala görev almaktdır.
Limbik Sistem
• Klinik çalışmalar insanlarda duyguların algılanmasında ve korkunun
dışavurumunda amigdalanın önemi olduğunu göstermektedir.

• Amigdala lezyonlarının korkulu yüz ifadelerinin tanınmasında ve korku


koşullunmasında bozukluklara yol açtığı,

• Amigdalanın elektrik uyarımının ise korkuya ve panik benzeri duygusal yanıtlara


neden olduğu bildirilmiştir.

• Fobi, panik bozukluğu gibi anksiyete bozukluklarındaki belirtilerin ortaya


çıkmasında amigdala etkinliğinin önemli rolü vardır.
Limbik Sistem
• Amigdala ‘duygusal bellek’ süreçlerinden de sorumludur.

• Duygusal yüklü yaşantılar genellikle daha kolay hatırlanmaktadır.

• Hipokampus öğrenme, bireyin kişisel yaşantılarına, anılarına ilişkin bellek


(epizodik bellek) ve uzamsal bellek işlevlerinde rol oynamaktadır.

• Dirençli epilepsi nedeniyle çift taraflı hipokampusu çıkarılan bir hasta, geçmişte
olan olayları hatırlayabilmiş ancak ameliyat sonrası yeni bellek oluşturamamaya
başlamıştır (anterograd amnezi).
Limbik Sistem
• Birçok psikiyatrik hastalıkta hipokampusun etkilendiğine dair bulgular vardır.

• Alzheimer hastalığında hipokampus erken dönemde ve ağır biçimde


etkilenmekte, nöron yitimi, senil plaklar ve nörofibriler yumaklar görülmektedir.

• Şizofrenide hipokampus, amigdala ya da parahipokampal girusta kontrollere göre


küçülme olduğu bildirilmiştir.

• Depresyon ve TSSB’da da hipokampus hacminde küçülme olduğunu bildiren


çalışmalar mevcuttur.
Diensefalon
• Diensefalon ya da ara beyin, insanlarda serebrum
ve beynin alt bölümleriyle öylesine sıkı bir
biçimde bütünleşmiştir ki, kesin sınırlarını çizmek
son derece güçtür.

• Genel olarak 3. ventrikülü çevreleyen yapılar


olarak tanımlanabilir.

• Diensefalondaki en önemli iki yapı talamus ve


hipotalamustur.
Diensefalon
• Talamus (latince iç oda), beyinde yol istasyonuna benzetilebilir.

• Talamus koku dışındaki duyusal bilgilerin reseptörlerinden ilgili kortikal bölgelere


iletilmesinde bir bağlantı bölgesidir.

• Talamus duyusal bilgilerin direk geçişini sağlayan bir istasyondan öte bu bilgilerin
seçilmesini, düzenlenmesini sağlayan bir süzgeç görevini görür ve duyusal
bilgilerin kortekse ulaşarak bilinçli olarak fark edilmesinde aracıdır.

• Talamus, serebellum ve bazal gangliyonlardan gelen motor bilgileri de


bütünleştirerek korteksin hareketle ilgili bölgelerine ulaşmasını sağlar.
Diensefalon
• Hipotalamus adında da anlaşılacağı üzere talamusun altında yer alır.

• Hipotalamus çok sayıda çekirdeğin oluşturduğu küçük bir yapı olmakla birlikte vücut
fizyolojisiyle ilgili çok çeşitli ve önemli görevler taşır.

• Hipotalamus, sinir sistemi ile endokrin sistemin birbiriyle kesiştiği ve birbirleriyle iletişim içinde
olduğu spesifik bir birleşme yeridir.

• Beynin yukarı alanlarından gelen sinirsel bilgi, hipotalamusun bir dizi hormon salgılanmasına
neden olur.

• Hipotalamustan salgılanan bazı hormonlar vücuttaki diğer hormonlar gibi kan dolaşımına girmek
yerine portal dolaşımı kullanarak hipofiz bezine ulaşır…
Hipotalamus & Hipofiz
Bazal Çekirdekler
• Bazal çekirdekler derin beyaz cehverde yer alan, birbirleriyle yoğun bağlantıları
bulunan striatum (kaudat ve putamen), nükleus akümbens, globus pallidus,
substansia nigra ve subtalamik çekirdeklerden oluşmaktadır.

• Serebral korteks ve talamustan girdiler almakta, spinal korda ve talamus


aracılığıyla kortekse çıktılar göndermektedir.

• Bazal çekirdekler motor planlama, hareketin sıralanması ve kontrolünü sağlar.

• Bozukluklarında ise tremor, istemsiz hareketler, duruş ve kas tonusunda


değişiklikler, hareketlerde yavaşlama gibi belirtiler görülür.
Bazal Çekirdekler
• Hunghington koresinde kaudat çekirdekte atrofi ve bunun sonucunda kore
şeklinde hareket artışı görülürken Parkinson hastalığında substantia nigrada
nöron tahribatı ve sonucunda dopaminerjik etkinliğin azalmasıyla hareketlerde
yavaşlama izlenir.

• Bazal çekirdeklerdeki bozulmalar hareket bozuklukları dışında bir dizi


nöropsikiyatrik, davranışsal ve bilişsel belirtilere de yol açmaktadır.

• Striatum, pallidum, talamus ve frontal lob arasında buluna paralel devreler


hareket ve bilişsel işlevleri düzenlerler.
Bazal Çekirdekler
• Bu devrelerden davranışın motor olmayan yönleriyle ilişkili olanları prefrontal ve limbik
korteksten başlar ve striatum, pallidum aracılığıyla medial talamusa ve prefrontal kortekse
ulaşır.

• Dorsolateral prefrontal devre yürütücü işlevlerden sorumludur, orbitofrontal devre


dürtülerin ve duygudurumun düzenlenmesinde rol alırken, ön singulat devre ise güdülenme
işlevlerini düzenler.

• Şizofrenide kortikostriatotalamik devrenin dopaminerjik modülasyonunda bozukluk olduğu


ileri sürülmüştür.

• OKB’de ise orbitofrontal devrede bir etkinlik artışı olduğu düşünülmektedir. Görüntüleme
çalışmalarında OKB hastalarında kaudat çekirdekte ve OFK’de kanlanma artışı olduğu tedavi
ile bu artışın normale döndüğü bildirilmiştir.
Serebellum
• Serebellum arka fossada yer alır, iki serebellar hemisfer ve vermisten oluşur.

• Denge, hareketlerin koordinasyonu, postürün korunması gibi işlevlerdeki rolü uzun yıllardır
bilinmekle birlikte, duygudurum ve bilişsel işlevlerdeki rolü, nörogörüntüleme
yöntemlerinin gelişmesi ve serebellumun korteksteki çeşitli asosiyasyon bölgeleri,
prefrontal korteks, limbik sistem, amigdala, hipotalamus ve talamusla olan bağlantılarının
gösterilmesiyle önem kazanmıştır.

• Serebellar sendromlarda motor belirtilere ek olarak duygudurum ve bilişsel işlevlerde


bozulmalar olduğu gösterilmiş, şizofreni, otizm, DEHB gibi birçok nöropsikiyatrik hastalıkta
etkilendiği gösterilmiştir.

• Serebellumun motor koordinasyonundaki rolüne benzer şekilde duygusal ve bilişsel


işlevlerin koordinasyonunda da rolü olabileceği düşünülmektedir.
Beynin Nörokimyasal Yapısı
• İnsan beyni ortalama 100 milyar
nörondan oluşmakta ve bu nöronlar
çok sayıda sinaptik bağlantı ile
karmaşık devreler oluşturmaktadır.

• Nöronların iletişimini sağlayan


karmaşık ağlar sayesinde beyin
çevrede olup biteni algılayabilir,
yorumlayabilir, motor ve davranışsal
yanıtlar oluşturabilir ve bilgileri
kaydedebilir.
Beynin Nörokimyasal Yapısı
• Nöronlar elektriksel uyarıları iletebilen hücrelerdir.

• Nöronlar arasındaki iletim sinapslarda gerçekleşir.

• Nöronlarda aksiyon potansiyeli akson boyunca ilerleyerek


presinaptik bölgeye ulaşır ve iletiyi aşıran,
nörotransmiter olarak bilinen kimyasal maddelerin
salıverilmesini sağlar.

• Bu kimyasallar postsinaptik nöronda elektriksel ya da


biyokimyasal bir yanıt başlatırlar.
Beynin Nörokimyasal Yapısı
• Beyinde nörotransmiter sayılabilmek için ölçütleri karşılamayan ancak nöronlar
arası iletimde önemli rolü olan moleküllerde bulunur ve bu moleküllere nöro-
ayarlayıcı (nöromodülatör) adı verilir.

• Nörotransmiterler ve nöromodülatörler beyinde nöronlararası iletişimi


sağlamaları nedeniyle nöro-aracı (nöromediyatör) olarak da bilinirler.

• Merkezi sinir sisteminde kimyasal sinapslar dışında ayrıca çok az sayıda,


dendritlerle dentritler arasında elektiriksel sinapslar da bulunmaktadır.
Beynin Nörokimyasal Yapısı
Amin Yapılı Nöromediyatörler
• Dopamin, noradrenalin, adrenalin, serotonin, asetilkolin, histamin

Aminoasit Nöromediyatörler
• GABA, glisin, taurin, prolin, glutamat, aspartat

 Nöropeptidler
• Opioid peptidler, TRH, CRH, ACTH, GH, prolaktin, kolesistokinin vs

 Nörotrofinler
• NGF, BDNF, NT-3, NT-4/5, NT-6, GDNF vs.
Davranışın Nörobiyolojik Temelleri
• Davranışın nörobiyolojisine ilişkin çalışmalar, insan davranışları ve psikiyatrik
bozukluklarla ilgili önemli ipuçları vermektedir.

• Beyin dinamik bir organ olup her türlü düşünce, duygu, ve davranış beynin ürünüdür.

• Kalıtsal özelliklerimize ek yaşam boyu karşılaştığımız her türlü çevresel etken beynimizi
etkileyerek bizi değiştirmeye devam etmektedir.

• Birçok psikiyatrik bozukluk çevresel stres ve genetik yatkınlığın bir araya gelmesiyle ortaya
çıkmaktadır.

• Psikiyatrik bozukluklar beynin fonksiyonlarında olan değişiklikler sonucu ortaya çıkar ve


tedavide kullanılan ilaçlar beynin etkinliğini değiştirerek etki yaparlar.
Davranışın Nörobiyolojik Temelleri
• Beynin karmaşık yapısının daha iyi anlaşılması ve ruhsal hastalıkların
patofizyolojisine ilişkin çalışmalar, tek bir beyin bölgesinin ya da tek bir
nörotransmiterin etkinliğinde olan bozulmanın hastalıktan sorumlu tutulmasının
zor olduğunu göstermektedir.

• Beyin bir devreler ağıdır ve devrenin bir bölgesinde olan bozukluk tüm devreyi
etkileyen belirtilere yol açabilir.
Davranışın Nörobiyolojik Temelleri
• Psikiyatrik bozukluklarda beyinde olan değişikliklerle ilgili bulguların
yorumlanmasında yaşanan önemli bir güçlük ise neyin neden neyin sonuç olduğu
ile ilgilidir…

• Örneğin depresyonda gösterilmiş olan hipokampus küçülmesi hastalığın bir


nedeni midir yoksa sonucu mudur?

• Şizofrenide dopamin, glutamat dizgelerinde olan değişimlerin hangisi birincil,


hangisi ikincildir?

• Beyinde saptadığımız bir bulgu bozukluğun kendisi midir, beynin bu bozukluğa


verdiği uyumsal bir yanıt mıdır?

You might also like