You are on page 1of 33

Kardinal Bulgular

Palor: Cilt rengi dolaşım ve pigmentasyon ile


belirlenir.

Kızarıklık: Cildin kızarması kan damarlarının


genişlemesi ve dolaşımın artması nedeniyle
oluşur.

Eritem: Kızarık alanlar


• Karaciğer sirozunda palmar eritem
• Sistemik lupus eritamatozusta kelebek
şeklinde eritem
• Eritoderma: Tüm cildin kızarması

Cilt Rengi Değişiklikleri


Cilt Rengi Değişiklikleri

• Siyanoz: Kanda azalmış oksijen nedeniyle cildin ve mukozanın mavi-


kırmızı (morumsu) olarak görülmesidir.

• Kandaki hemoglobinlerin 1/3’ünden fazlası oksijenle satüre


olmadığında ortaya çıkar.

• Siyanoz en çok çene, burun ucu, el ve ayak parmakları, dil ve oral


kavitede görülür.

• Merkezi siyanozda akciğerlerdeki oksjen saturasyonu azalmıştır,


perferal siyanozda ise normal şekilde gelen oksijenin aşırı miktarda
harcandığı düşünülür.
Cilt Rengi Değişiklikleri
• Icterus: Bilirubin seviyelerin artması ciltte ve
vücut sıvılarında sarımsı bir görüntüye neden
olur.

• Serum bilirubin seviyeleri 1,5-2 mg/dl’nin


üzerine çıktığında sarı renk bağ dokusunda
görülebilir (sarı göz).

• Bilirubin konsantrasyonu 3 mg/dl ve üzerine


çıktığında ciltte sararma ortaya çıkar.
Icterusun Fizyolojik Temeli

• Bilirubin kırmızı kan hücrelerinin öldükten sonra yıkılması


sonucu ortaya çıkar.

• Hemoglobin yıkıldığında globin komponentleri ve demir


ayrılır ve suda çözünmeyen toksik bir bilirubin oluşur.

• Kanda albümine bağlanır ve karaciğere gelir.

• Karaciğerde suda çözünebilir bir hale gelir ve safraya


karışarak sindirim sistemine geçer.

• Sindirim sisteminde bilirubinin %80’i feçes ile atılır.

• %20’si karaciğerde tekrar emilir.


Kanama Eğilimi

• Bir kan damarı yaralandığında kan damarları, plateletler ve


koagülasyon faktörleri arasında bir hemostazis oluşur.

• Bu sistemlerin herhangi birinde veya birkaçında bir


bozukluk ortaya çıktığında kanama eğiliminde patolojik
olarak bir artış beklenir ve buna hemorajik diatezis denir.

• Hemorajik diatezis durumu fizyoterapi müdahaleleri


sırasında dikkate alınmalıdır.
Sıvı Birikimi

• Ödem: Ödem kızarıklık ve ağrı olmadan


şişmeyi tanımlar.

• Sıvının ekstraselüler doku aralığında aşırı


birikmesi nedeniyle oluşturulur.

• Cilt ödemlerinde basınç uygulanması bir


çukur bırakır.
Ödemin Fizyolojik Temeli
• Dokulara kan kapillerler ile sağlanır.

• Kapillerin küçük delikleri içerisinden su içerisinde çözünmüş


bileşikler ve su kapillerlerin dışına dışına doğru geçer.

• Kan hücreleri ve proteinler çok büyük oldukları için kapillerlerden


geçemezler.

• Dokunun içi ve dışındaki hidrostatik basınç farkı ile filtrasyon


sağlanır.

• Kapillerlerin arteryal ucunda ortalama basınç 30 mmHg iken venöz


ucunda 15 mmHg’a düşer.

• Sıvının %90’ı rezorpsiyon ile kapillerlere dönerken, kalan %10’u


venöz sistem yoluyla lenfatik dolaşıma katılır.

• Rezorpsiyon proteinler tarafından sağlanır.


• Ödem; dokuya sızan sıvı miktarının dokuya dönen sıvı miktarından fazla olması
durumunda ortaya çıkar.

• Aşağıdaki faktörler dengeyi bozar ve ödem formasyonuna yol açar

• Venöz ve kapillerlerdeki kan basıncının artması ile filtrasyon artar ve


rezorpsiyon azalır.

• Azalmış lenfatik akım ödeme sebep olur.

• Primer lenfödem lenf damarlarının bozulmasından ortaya çıkarken, sekonder


lenfödem tümörler, inflamasyon, travma veya iyatrojenik sebepler (cerrahi,
onkolojik tedavi, radyoterapi) ile ortaya çıkabilir.

• Kandaki protein yetmezlikleri de düşük onkotik basınca sebep olduğundan


rezorpsiyonda bir azalışa sebep olur.

• İnflamasyon hem sıvılar hem de proteinler için kan damarlarının geçirgenliğini


arttırır.

Ödemin Patomekanizması
Efüzyon
• Bir vücut boşluğu içerisinde sıvı birikmesi efüzyon ismini
alır (örn; eklem efüzyonu, perikardial efüzyon, plevral
efüzyon)

• Ödem gibi efüzyon da bozulmuş kan akımı, inflamasyon ve


protein yetmezliği durumunda ortaya çıkar.

• Biriken sıvıların incelenmesi tanısal açıdan bilgi sağlar.

• Inflamatuar ve malign süreçler kan damarlarını daha geçirgen


hale getirir ve büyük protein molekülleri dolaşıma kaçabilir.

• Ayrıca, sıvılar kan, mikroorganizmalar ve tümör hücreleri


Dispne
• Dispne nefes almada anormal bir zorluktur ve pulmoner ve
kardiyak hastalıklarda önemli bir belirtidir.

• Bu kandaki oksijen seviyesinin azaldığının bir belirtisi


olabileceği gibi birçok farklı nedenden de ortaya çıkabilir.

• Kronik hipoksemiye sahip hastaların çoğunda parmaklarda


clubbing görülür.
Bulantı ve Kusma

• Kusma, beynin dördüncü ventrikülünün tabanında


bulunan kusma merkezinin uyarılması ile tetiklenir.

• Bu merkez yaşamsal ve denge ile merkezlere yakın


yerleşimdedir.

• Bu merkezlerden herhangi birinin uyarılması kusma


merkezini de uyarabilir.
Ağrı
• Ağrı bir vital alarm durumudur.

• Ana ağrı reseptörleri serbest sinir uçlarıdır ve ciltte, iç organlarda, kaslarda,


eklemlerde bulunabilir.

• Doku veya hücre hasarı sonrası veya inflamasyon ile ortaya çıkabilir.

• Ağrı reseptörleri yorulmazlar, böylece hayati bir durum gözden kaçmaz.

• Ağrı subjektif bir duygudur ve sosyal ve kültürel faktörlerden etkilenebilir.

• Algılanan ağrının şiddeti ile hastalığın şiddeti arasında direkt bir bağlantı
yoktur.
• Göğüs Ağrısı: Toraks bölgesindeki ağrılardır.

• Abdominal Ağrı: Viseral Ağrı ve Somatik


Ağrı olarak iki kısımda incelenir ve sürekli
veya aralıklar halinde (kolik) olabilir.

• Visseral Ağrı: İç organların gerilmesi, düz kas


spazmları, dolaşım bozuklukları, inflamasyon

• Somatik Ağrı: Periton ve komşu yapılardan


gelen ağrıdır.
Akut Abdomen
• Birden başlayan karın ağrısına ek olarak;

• Kötü genel durum

• Şiş karın (peritonit belirtisi)

• Değişmiş intestinal sesler

• Olası ateş, mide bulantısı, kusma, diyare veya


konstipasyon
Ateş

• Vücut sıcaklığı hipotalamustaki ısı düzenleme


merkezi tarafından fizyolojik sınırlar içerisinde
tutulur.

• Normal vücut ısısı gün içerisinde farklılıklar


gösterebilir, sabahları daha düşükken akşamları
daha yüksektir.

• Fiziksel zorlanma sonrası da vücut sıcaklığı


artabilir. Kadınlarda menstrüel siklusun ikinci
yarısından sonra da 0.5 C0 ısı artabilir.
• Rektal veya kulak çevresinden alınan ateş vücut sıcaklığı
38 derecenin üzerine çıktığında ateş var denir.

• 38,5 dereceye kadar ısı subfebril olarak tanımlanır.

• 38,5 derecenin üstündeki ısı febril olarak tanımlanır.

• Ateş, ısıdaki değişikliklere göre 3 farklı şekilde tanımlanır.

• Sürekli: Günde 1 dereceden fazla değişimlerin olmaması


• İnişli Çıkışlı: 1-2 derecelik değişimler ile devam eden
• Aralıklı: Daha büyük ısı değişimlerinin olması
Ateşin Ölçüldüğü
Noktalar

• Aksiller (Koltuk altı): 34,7-37,3

• Oral (Ağız): 35,5-37,5

• Auricular (Kulak): 35,8-38,0

• Rektal (Anüs): 36,5-38,0


Ateş Mekanizması
• Ateş durumunda hipotalamustaki ısı düzenleme merkezinin alt sınırı
yükselir.

• Yeni belirlenen sınıra ulaşılabilmesi için vücut sıcaklığını arttırmak


için vücutta titreme ve kasılma görülür.

• Daha sonrasında vücut çok ısınır ve terleme görülür.

Isı düzenleme ile ilgili bozukluklar aşağıdaki nedenler ile ortaya çıkar:

• Merkezi serebral süreçler

• Pirojenik bileşenler (löksositler tarafından inflamasyon sonrası


salınan, hasarlı hücrelerin yıkılması sonrası, bakterilere bağlı vb.)
Isı yükselmesine sebep
olabilecek altta yatan faktörler

• Enfeksiyöz hastalıklar
• Romatolojik hastalıklar
• Diğer otoimmün süreçler
• Lösemi ve lenfoma
• Diğer tümörler
• Hipertroidizm
• İlaçlar
• Dehidrasyon
Büyümüş Lenf Nodları
• Şiş lenf nodları çok sık görülebilir ve inspeksiyon ve
palpasyonla tespit edilebilir.

• Palpe edilebilen bir lenf nodu büyümüş kabul edilir.

Aşağıdaki lenf nodlarının yerleşimleri muayene edilir.


• Kulakların önü ve arkası
• Sternocleoid kasının önü ve arkası
• Çene
• Boyun
• Klavikula üstü
• Aksilla
• Dirsek
• Kasık
Lokalize Lenf Nodu Büyümesi Generalize Lenf Nodu Büyümesi
Akut inflamasyon durumunda görülür Bu durumda genellikle dalak ve
ve dokunmaya hassastır. karaciğer de büyümüştür.

Malign tümörler sonrası lenf nodlarının Sistemik lenfatik hastalıklardan sonra


metastazları hassas değildir. (örn; HIV lenfadenopati)

Lenfoma gibi malign durumlar sonrası


görülebilir.
Şok
• Acil servisler ve yoğun bakımlarda hastaların hayatını tehdit
eden en önemli tehdittir.

Kan basıncının azalması;


• Huzursuzluk, anksiyete ve konfüzyon
• Düşüncelerde bulutlanma
• Ciltte solukluk
• Soğuk terleme
• Takipne
• Taşikardi
• Arteryal hipotansiyon
• İdrar çıkışının azalması
Şok Mekanizması

Hipovolemik Şok Hipovolemi Kardiyak Outputta Azalma Kardiyojenik Şok

Sentralizasyon

Alerjik Şok Vazodilatasyon ve Hipoksi ve Asidozis


damar
Septik Şok geçirgenliğinde artış
Şok Tipleri

• Hipovolemik Şok: Aşırı kanama (hemorajik şok), aşırı sıvı kaybı (böbrekler veya

gastrointestinal yollar) veya ciddi yanıklar sonrası görülebilir.

• Kardiyojenik Şok: Akut kalp yetmezliğine neden olabilecek herhangi bir hastalık sonrası

görülebilir.

• Alerjik Şok: Tip I alerjik reaksiyonlar sonrası histaminin vozdilatasyona yol açması ve

vasküler geçirgenliği arttırması sonrası görülebilir.

• Septik Şok: Vazodilatasyon ve artmış vasküler geçirgenlik bakteriyal toksinler veya diğer
Komplikasyonlar
• Akut böbrek yetmezliği

• Akut akciğer yetmezliği

• Myokardial iskemi

• Akut karaciğer yetmezliği

• Çözülemeyen damar tıkanıklığı ve koagülapati


Nicel Bilinç Durumu
Bozuklukları
• Uyku Hali (Somnolonce): Kişi anormal derecede uykuludur, fakat
uyandırılabilir.

• Sopor: Hasta uyku halindedir ve sadece bağırma veya ağrı verme gibi
güçlü bir uyaranla bilinç düzeyi bir süreliğine geri getirilebilir.

• Stupor: Hasta uyandırılamaz ama ağrılı uyaran tepki verir.

• Koma: Komada çevresel uyaranlara tepki tamamen kesilmiştir, refleksler


kaybolmuştur ve hatta yaşamsal fonksiyonlar etkilenmiş olabilir.
Nicel Bilinç
Bozukluğunun Sebepleri
• Primer serebral travma veya non-travmatik hasar (tümör, kanama)

Sekonder serebral hasar:


• Hipoglisemi
• Şok
• İntoksikasyon
• Hipoksemi
• Diğer komaya sebep olabilecek durumlar
• Halüsinasyonlar
• Algılama zorlukları
• Oryantasyon zorlukları
• Kişilerin ve durumların
hatırlanmasında kötüleşme
• Azalmış hesap becerileri

• Bu durumlar genellikle endojen ve


organik psikozlar (şizofreni,
deliryum, demans) sonucu oluşur.

Nitel Bilinç Bozuklukları


Senkop (Bayılma)
• Senkop bilincin ani ve geçici olarak kaybıdır.

• Kas tonusu kaybı eşlik eder ve kendiliğinden geriler.

• Acillere başvuruların %5’inin oluşturur.

• Tüm insanların %3’ü hayatlarında en az bir kez bayılmıştır.

• Senkopların prevelansı yaşla artar. 35-44 yaşları arasında insidans


%0.8 iken, 75 yaş üstünde %4’e çıkar.

• Senkop hastalarının yaklaşık %80’inden fazlası 65 yaş üzeridir.


Baş Dönmesi (Vertigo)

Kişinin vücudunun veya çevresinin hareket ettiğini hissetmesi


şeklinde ortaya çıkan uzay oryantasyonunun bozulmasıdır.
Vertigo ile birlikte mide bulanması ve kusma da görülebilir.
Sistemik (Vestibular) Vertigo Sistemik Olmayan Vertigo
• Hissedilen hareket yönü her zaman aynıdır. • Hissedilen hareketin yönü sabit değildir.

• Hasta tarafından dönme, denge bozukluğu, başın • Uzun süre ayakta durma veya yorulma sonrası
hafiflemesi gibi tanımlanabilir. kardiyovasküler vertigo (ortostatik hipotansiyon)
görülebilir.

• İç kulağın labirentle ilgili veya periferal-vasküler


hastalıklarında görülebilir • Serebral vertigo cerebral perfüzyonun azalması
sonucu görülebilir (stroke, ensefalit, tümör vb).

• Kulak çınlaması (tinnitus) ve istemsiz göz • Diğer sebepleri göz hastalıkları, servikal omurga
hareketleri (nistagmus)eşlik edebilir. problemleri ve psikosomatik hastalıklardır.

You might also like