FAHREDDÎN ER-RÂZÎ • Tam adı Muhammed b. Ömer b. el-Huseyn b. Alî el-Kuraşî et-Teymî el-Bekrî et-Taberistânî’dir. • 25 Ramazan 543 tarihinde Rey’de doğmuştur. • Fahruddîn er-Râzî ve el-Fahr b. Hatîb lakaplarıyla anılmıştır. • Künyesi Ebû Abdillâh veya Ebû’l-Fadl’dır. • Babası Ziyauddin de İmam Beğavî’nin sohbetinde bulunmuş, ilim ve edebiyata vakıf, fasih bir dile sahip, kelam ilmini iyi bilen bir şahıstır. Rey hatibi ünvanıyla meşhurdur. • İtikatta Eş’arî, amelde Şafiî’dir. • Harezm (Mu’tezile), Serahs, Buhara (Hanefî), Semerkant, Hocent, Benâkit (Maveraunnehir’de bir şehir), Gazne ve Hint beldelerini dolaşmış ardından Buhara’ya geri dönmüştür. Ardından Rey, Bâmiyân (Belh, Herat ve Gazne arasında bir kasaba), Herat’a yolculuklar yapmıştır. (evlilik, çocuk, mal) • Kelâm ilmine ayrı bir sevgisi bulunmaktadır. Bu sevginin babasından ileri geldiği ifade edilmektedir. Bizzat kendisi kelâm ilminden 12.000 varak ezberlediğini söylemektedir. • Fırak ilmine de vakıftır. Şehristânî’nin istifade ettiği kaynakların çok mutaassıp olduğunu ifade etmiş, bu yüzden eserin itimada layık olmadığını söylemiştir. • Fıkıh, Usul-i Fıkıh, felsefe, tıp, hendese, astronomi ve mantıkta da iyi bir birikime sahiptir. • Mütekellimlerin ve Müslüman filozofların hiç birisini tekfir etmemiştir. Onların temel gayelerinin Allah’ı yüceltmek olduğunu düşünmüştür. Ancak Kerrâmîler onun bu geniş toleransının dışında kalmışlardır. • Eserlerinde ehl-i beyte olan hürmetinden dolayı düşmanları tarafından Şiiliğe ve Rafızîliğe isnad edilmiştir. Ancak tefsirinde Hz. Ebû Bekir’i Hz. Ali’ye tafdil ettiği yerlerin bulunması bu iddia ile taban tabana zıttır. Bizzat kendisi bu iddiada bulunanlara lanet etmiştir. • Bâtınîler onun kendi mezheplerinden olduğunu ifade etmişlerdir. Ancak kaynaklarda Razi’nin tefsirini Batınîlerin te’villerini reddetmek ve onlarla mücadele etmek için yazdığı bildirilmektedir. • İlk zamanlarında fakir bir hayat süre Razi, hayatının sonlarına doğru hükümdarların verdiği hediyelerle zengin olmuştur. • 1 Ramazan 606 yılınında vefat etmiştir. Kerrâmîlerin kendisini zehirledikleri ve vefatıyla sevinç gösterileri yaptıkları ifade edilmiştir. Mezarının Kerrâmîlerden gizlenmesini ve şeriat esasları üzere gömülmesini vasiyet etmiştir. MEFÂTÎHU’L-ĞAYB • Kelam ve felsefe yolunu benimseyen bir müfessir olan Razi bu yolda fazla bir fayda temin edemediğini itiraf ederek Kur’ânî hikmetin kelâmî yolların hepsinden sağlam olduğunu ifade etmiştir. Eserde felsefeciler ve tabiatçılara cevaplar vermeye çalışmış, onların yanlış görüşlerini eleştirmiştir. • Fatiha tefsirinde tefsirindeki metodunu ortaya koymaya çalışmıştır. • Sure başlangıçlarında o sureden elde edilen faydaları kaydetmiştir. • Tefsirde ilmî meseleler, hikmetler, terbiye, belagat, kelâmî ve fıkhî meseleler, astronomi ilmine dair kimi açıklamalar yer alır. Bu bakımdan «Razi’nin tefsiri tefsirden başka her şeyi içerir» diyerek müellifi eleştirenler vardır. Ancak Tâcuddîn es-Subkî: «Onun tefsiri, tefsirle birlikte her şeyi içerir» diyerek bu eleştiriye bir nevi cevap vermiştir. • Razi’nin eserini ahir ömründe yazdığı bilinmektedir. Eserini tamamlayamadığına dair bir görüş bulunmaktadır. • Tefsiri yazış gayesi aklî kanunlar ışığında Kur’an’a gelecek saldırıları durdurmaktır. • Eserde konuları mesele mesele ele alır ve konunun fazla dağılmasına izin vermez. • Kelâm, fıkıh, tasavvuf, belagat, şiir, lügat ilimlerinden faydalanır. • Tefsirde aklı fazlasıyla önemser. Bu hususta geçmişten gelen rivayetleri eleştiriye tabi tutarak doğruluğunu yanlışlığını süzerek alır. (İbn Abbas) • İlk olarak Kur’ân’ı Kur’ân ayetleri ile tefsire çalışır. • Hadisleri naklederken rivayet ve dirayet tefsirlerinden istifade etmiştir. Bu hususta eleştiri almıştır. (Zehebî, Reşid Rıda) • Ayetlerin lügat yönlerini izah sadedinde lugatçıların tefsirlerinden istifade etmiştir. • Lugat ve Nahivde Ferra, Kaffâl (Eş’arî) ve Zeccâc’dan istifade eder. • Mu’tezili tefsirlerden Ebu Ali el-Cubbâî, Ebu Muslim el-Isfehânî, Kadı Abdulcebbâr, Ebu Bekir el-Esamm, Ali b. İsa er-Rummânî, Zemahşerî’den fazlaca istifade etmiştir. • Kur’an’da yabancı kelime bulunmadığı görüşünü benimser. Siccil’in Farsça, Mişkat’ın Habeşçe, Kıstas’ın Rumca olduğunu söyleyenlere ayetlerde geçen قرآًنا عربًّياifadeleri ve وما أرسلنا من رسول إال ( بلسان قومهİbrahim 14/4) ayetlerini delil getirmek suretiyle itiraz eder. • Sebeb-i Nuzul rivayetlerine ehemmiyet verir. Bir ayetin çeşitli sebebler için indirildiğini kabulde bir sorun görmez. • İsrailiyyat rivayetlerine karşı genel olarak mesafelidir. Bu rivayetleri aklın süzgecinden geçirmeden kabule pek yanaşmaz. Ancak eserde bu tarz rivayetleri kullandığı da görülmektedir. • Peygamberlerin ismeti hususunda oldukça hassastır. • Çeşitli kıraat tercihlerine ve bu kıraatların irab yönlerine ehemmiyet verir. • Şaz kıraatları terk eder. Bunların kati bir delil olmadığını söyler. İbn Abbas’tan gelen وقضى رّبك ifadesinin ووّصىdan geldiğini ve kelimedeki sad harfinden dolayı bir vav’ın düştüğünü böylelikle ifadenin وقضىolduğunu bildiren rivayeti ciddiyetten ve hakikatten uzak olarak niteler. Böyle bir tutumun Kur’an’ın tamamına teşmil edilebileceğinden din için büyük ta’n vesilesi olacağını söyler. Sibeveyh’in والسارَق والسارقَةkıraatini de tevatüre aykırılıktan ötürü eleştirir. • Ayetlerin ve surelerin tertibine fazlasıyla ehemmiyet verir. Nazım bütünlüğünü oldukça önemser, yorumlarında ve tercihlerinde faydalandığı en önemli enstrümanlardan biridir. (İ’caz) • Kevnî ayetleri yorumlamak gerektiğini, bu ayetlerin insanları düşünmeye teşvik ettiğini ifade eder ve tefsirde bu tarz yorumlara yer verir. • Şafii mezhebini benimsemekle beraber mutaassıp bir Şafii değildir. Örneğin Fatiha’dan sonra söylenen «amin» lafzının hafi okunmasını daha uygun bularak İmam-ı Azam’ın görüşünü mezhep imamının görüşüne tercih etmiştir. (Cessas) • Neshi kabul etmekle beraber (Mahsul’ünde meseleyi anlatıp kabul etmiştir) tefsirinde neshin sayısını oldukça aza indirmeye çalıştığı bu hususta da Mu’tezilî müfessir Ebû Müslim el-Isfehânî’den etkilendiği ifade edilmiştir. • Eserde kendisini tasavvuf erbabından addettiği yerlere rastlanmaktadır. • Tefsirdeki kelami mücadelesini ekseriyetle Mu’tezile ve Şia’ya karşı yürütmüştür. • Şiilerin َو َفَّض َل ُهَّللا اْلُم َج اِهِد يَن َع َلى اْلَقاِعِد يَن َأْج ًر ا َع ِظ يًم اayetini delil alarak Hz. Ali’nin Hz. Ebu Bekir’den daha fazla cihat yaptığını bu yüzden ondan daha efdal olduğunu iddia ettiklerini söyler ve bu görüşü Hz. Peygamber kıyasıyla çürütmeye çalışır. • Eserde Hırıstiyanlar ve Yahudilerin itikatları ile ilgili eleştirilere de yer verir. • İcazu’l-Kur’an’ı oldukça önemser. Garib kelimeleri, nazmı icaz yönlerinden bir yön olarak görür. • Bazen kendisine ulaşan tefsirlerin haricinde orijinal başka yorumlar daha ilave ettiği görülür. َو َأْلَقْيَنا َع َلى ُك ْر ِس ِّيِه َج َس ًد ا • Razi’nin bu tefsiri Beydavî, Ebu Hayyan el-Endelûsi, İbn Kesîr, Âlûsî, Ebus’suud, Meraği, Elmalılı, Abduh ve Reşid Rıdâ’nın tefsirlerini etkileyen önemli bir eserdir.