Professional Documents
Culture Documents
İçindekiler
ÜNİTELER KONULARI
1. Sözcükte Anlam
1. Sözcükte Anlam
Temel Anlam, Yan Anlam, Mecaz Anlam, Terim Anlamı, Deyim Anlamı, Atasözleri, İkilemeler
2. Anlam Özelliklerine Göre Sözcükler
Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler, Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler, Karşıt Anlamlı Sözcükler,
Sesteş Sözcükler, Özel ve Genel Anlamlı Sözcükler, Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler, Anlam
Daralması, Anlam Genişlemesi, Başka Anlama Geçiş, Deyim Aktarmaları, Ad Aktarmaları,
Argo
2. Cümlede Anlam
1. Yargılarına Göre Cümleler
2. Anlatımlarına Göre Cümleler
3. Anlamlarına Göre Cümleler
4. İçeriklerine Göre Cümleler
5. Anlam İlişkilerine Göre Cümleler
3. Paragrafta Anlam
1. Paragrafta Anlam
Paragrafın Yapısı, Bağlayıcı Öğeler, Paragrafta Konu, Ana Düşünce, Yardımcı Düşünce,
Paragrafta Tema, Paragrafta Başlık, Konularına Göre Paragraflar, Anlatımın Temel Nitelikleri
2. Anlatım Biçimleri
Açıklayıcı Anlatım, Tartışmacı Anlatım, Betimleyici Anlatım, Öyküleyici Anlatım, Düşünceyi
Geliştirme Yolları, Tanımlama, Örnekleme, Karşılaştırma, Benzetme, Tanık Gösterme, İlişki
Kurma
4. Ses - Biçim - Noktalama - Yazım Konuları
1. Ses Bilgisi
2. Biçim Bilgisi
3. Noktalama İşaretleri
4. Yazım Kuralları
5. Sözcük Türleri
1. Eylemlerde Kip ve Kişi
2. Eylemlerde Çatı ve Eylemsi
3. Adlar
4. Zamirler
5. Sıfatlar
6. Zarflar
7. Edat - Bağlaç - Ünlem
6. Cümle Bilgisi
1. Cümlenin Öğeleri
Cümlenin Tanımı, Yüklem, Özne, Nesne, Dolaylı Tümleç, Zarf Tümleci, Edat Tümleci, Öğe
Çözümlemesi
2. Cümle Türleri
Kuruluşlarına Göre Cümleler, Yüklemine Göre Cümleler, Yapılarına Göre Cümleler,
Anlamlarına Göre Cümleler
7. Anlatım Bozuklukları
1. Anlatımla İlgili Anlatım Bozuklukları
Gereksiz Sözcük ve Ek Kullanımı, Yanlış Anlamda Kullanılan Sözcükler, Yanlış Yerde
Kullanılan Sözcükler, Anlamca Çelişen Sözcükler, Mantıksal Tutarsızlık, Deyim ve Atasözü
Yanlışlıkları, Karşılaştırma Yanlışlıkları
2. Dilbilgisi Kurallarıyla İlgili Anlatım Bozuklukları
Yüklem Yanlışları, Özne Yanlışları, Nesne Yanlışları, Tümleç Yanlışları, Tamlama Yanlışları,
Yapıları Yanlış Olan Sözcükler, Yanlış Ek Kullanımı, Noktalama Yanlışları
SÖZCÜKTE ANLAM
Sözcük Nedir?
Sözcük : Bir kavram birimidir. Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir durumun zihinde
canlanabilmesi için onu karşılayan bir gösterimdir.
Sözcüklerin Anlam Açılımları
Temel Anlam : İlk Anlam (Temel Anlam)
Bir sözcük söylendiğinde aklımıza ilk gelen, kavrayışımızda ilk uyandırdığı anlamdır. Kısacası, bir
sözcüğün biçimlenmesinde, kuruluşunda esas olan anlamdır. Örnek :
Boğazımda bir yanma var. (Temel Anlam)
Şişenin boğazı kırılmış.
Çanakkale Boğazı'nda müthiş bir tipiye yakalandık.
Babam yedi boğaza bakmaya çalışıyordu.
Ali, boğazına düşkün bir çocuktur.
Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece
soyutlaştığı görülür. Örnek :
Törende, Kurdeleyi köyün muhtarı kesti. (Somut temel anlam)
Patates doğrarken parmağını kesti (Somut yan anlam)
Oyun kağıdını ortadan kesti. (Somut yan anlam)
Onunla olan bütün ilişkisini kesti. (Soyut mecaz anlam)
Bir sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel anlamından
uzaklaşabilir. Örnek :
"Kaçmak" sözcüğünün temel anlamı "bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak"tır.
"Ben çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam." cümlesinde temel anlamından uzaklaşmıştır.
Sözcüklerin Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :
Temel anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır. Örnek :
"ateş" sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde "bir nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak
yanması" biçiminde açıklanabilir, temel anlamı somuttur.
Gençler, kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. (Temel anlam)
Hastanın ateşi sabaha kadar düşmüştü. (Somut yan anlam)
Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. (Soyut mecaz anlam)
Yan Anlam :
Sözcüklerin ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu
anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :
Çocuk kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)
Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş
veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak.)
Okulun karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma getirmek.)
Annem çok güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma getirmek.)
Komşumuz tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.)
Sözcüklerin Yan Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :
Her sözcüğün genel olarak tek temel anlamı varken, birden çok yan anlamı olabilir.
Bir sözcük, temel ya da yan anlamı verecek biçimde kullanıldığında gerçek anlamıyla
kullanılmış olur. O halde gerçek anlam, hem temel hem de yan anlamı kapsayan genel bir
addır.
Yan anlamların bir bölümü mecazsız, somut anlam taşırken (ölü yan anlam) bir bölümü de
mecazlı, soyut anlam taşır.
Mecaz Anlam :
Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen
sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz
(değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici
olarak üstlendiği anlamdır. Örnek :
Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı.
Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.
Bugünlerde havasından yanına varılmıyor.
Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?
Mecaz Türleri
Benzetme (Teşbih) :
Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği
üstün, belirgin olana benzetilmesidir.
Benzetme, Sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz
türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :
1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)
2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan)
3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren)
4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali)
Örnek :
Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı.
Benzetilen Benzetme Benzetme Benzeyen
Edatı Yönü
Benzetmeyle İlgili Uyarılar :
Benzetmenin oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması şarttır.
Bunlar, benzetmenin temel öğeleridir.
Dört öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme,
benzetme edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme,
yalnızca temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
Örnek :
Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi. (Ayrıntılı Benzetme)
Benzeyen Benzetme Benzetilen Benzetme
Yönü Edatı
Adam cesurlukta aslandı. (Pekiştirilmiş Benzetme)
Benzeyen Benzetme Benzetilen
Yönü
Bin Atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. (Kısaltılmış benzetme)
Benzetilen Benzetme Benzeyen
Edatı
Gider oldum kömür gözlüm elveda. (Teşbih-i beliğ)
Benzetilen Benzeyen
Eğretileme (İstiare) :
İstiare : Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya
benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir. Örnek :
Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)
Soruyu doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Eğretileme üç çeşittir.
Açık Eğretileme : Yalnızca kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan
eğretilemedir. Örnek :
Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost eli
Kurban olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu
Kapalı Eğretileme : Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin
belirtildiği (genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir. Örnek :
Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti.
Benzeyen : Oğul Benzetilen : Kuş (yok) Benzetme yönü : Uçup gitmek
Ay zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu.
Benzeyen : ay Benzetilen : su (yok) Benzetme yönü : yere damlaması
Yaygın (Temsili) Eğretileme : Benzetmenin temel öğeleriyle birlikte, birden çok
benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir. Yaygın eğretilemede bir "gizleme" vardır.
Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve sözlük
anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir anlatım için
kullanırlar. Örnek :
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Eğretileme Yolları
İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;
Örnek :
İnsan Derinden derine ırmaklar ağlar. Kapalı Eğretileme
Benzetilen Benzeyen
Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla;
Örnek :
Askerin ölümü Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. Açık Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla;
Örnek :
Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla;
Örnek :
Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı Eğretileme
Ad Aktarması : (Mürsel Mecaz)
Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır.
Sözcüklerin yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Örnek :
"Sinema" için "beyaz perde"
"seçime katılmak" yerine "sandık başına gitmek"
Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir :
Sanatçı verilir, yapıtı anlatılır. Örnek :
Yaşar Kemal'i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal'in romanlarını)
İçteki varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki varlık verilir içindeki anlatılır.
Örnek : Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki insanlar)
Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)
Parça verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça anlatılır. Örnek :
Bu acılı haberi ona hangi dil söyleyebilir? (İnsan)
Gemi Mersin'e yanaştı. (Mersin Limanı)
Bir yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek :
Bütün köy meydanda toplandı. (köy halkı)
Erzurum, Mustafa Kemal'e kucak açtı. (Erzurum Halkı)
Bir yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler anlatılmak istenir. Örnek :
Batı bu duruma müdahale etmedi. (Batı ülkeleri)
Bir eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek :
Koştu, yokuş aşağı bir şapka. (İnsan)
Soyut bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek :
Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. (Genç insanlar)
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. (insanlar)
Sonuç verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek :
Gökten sicim gibi bereket yağıyor. (bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)
Kinaye (Dolaylı Söz Söyleme) : Sözcüklerin çok anlamlı olarak
kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek
hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek
anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek :
Bu çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin?
Bulmadım dünyada gönüle mekan
Nerde gül bitse etrafı diken
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?
Tariz (Taşlama) : Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü
gerçek anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek :
Randevuna sadıkmışsın, beklemekten kök saldık.
O kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık.
Biraz daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.
Teşhis - İntak (Kişileştirme - Konuşturma) :
İnsana özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu
varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek :
Güneş ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis)
Ufukta günün boynu büküldü. (Teşhis)
Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna :
Tenimde bir yara işler gibisin. (İntak)
Abartma (Mübalağa) :
Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek :
Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü.
Alem sele gitti gözüm yaşından
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Sözcüklerin Terim Anlamı : Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan
özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Örnek :
Bu sınıfa yirmi sıra yerleştirelim
Toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri inceliyor.
Bu çiçeğin kökü tamamen kurumuş.
Sözcük köklerini ve gövdelerini tanıyalım.
İkilemeler : Anlamı ve anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri birbirine
benzeyen sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz gruplarına ikileme denir.
İkilemelerin anlamsal özellikleri şöyle sıralanabilir:
Anlamı güçlendirip pekiştirmek, anlamı abartmak. Örnek :
Güzel mi güzel kız
Demet demet çiçek
Çuval çuval fındık
Çıtır çıtır simit
Ağlaya sızlaya bir hal olmak
Güle güle ölmek
Varını yoğunu ortaya çıkartmak
"Şöyle böyle, yaklaşık olma" anlamı vermek. Örnek :
İyi kötü (bilmek)
Aşağı yukarı (anlamak)
Hemen hemen (bitirmek)
İkilemelerin Kuruluş (Yapılış) Özellikleri :
Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşan ikilemeler. Örnek :
İri iri - Koca koca - Yavaş yavaş - Uslu uslu
Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar. Örnek :
Börek çörek - Derli toplu - Sorgu sual - Doğru dürüst - Sağ salim
Biri anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin bir araya gelmesinden oluşanlar. Örnek :
Çalı çırpı - Konu komşu - Yırtık pırtık - Eğri büğrü
Her ikisi de anlamsız sözcüklerin yan yana gelmesiyle oluşanlar. Örnek :
Ivır zıvır - Abur cubur - Eciş bücüş - Dangıl dungul
Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar. Örnek :
İyi kötü - Er geç - Düşe kalka - İleri geri
Yansıma sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar. Örnek :
Vızır vızır - Şırıl şırıl - Tıkır tıkır - Horul horul
UYARI
İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına virgül işareti KONULMAZ.
Deyim Anlamı :
Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı bir anlam
taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. Örnek :
İçine ateş düşmek
Pabucu dama atılmak
Yüreği ağzına gelmek
İki gözü iki çeşme
Deyimlerin Özellikleri
Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün yerine eş
anlamlısı getirilemez. Örnek :
Sözgelimi "Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin taşını ayıkla"
gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
Deyimler, değişik kip ve kişi ekleriyle çekime girebilirler. Örnek :
Kendini naza çek(mek)
Kendini naza çek(iyor)
Kendimi naza çek(tim)
Kendilerini naza çek(erler)
Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka söz grupları girebilir. Bu tip kullanımlarda deyim
gözden kaçırılmamalıdır. Örnek :
Gözü vitrinde duran kırmızı elbiseye takıldı.
Deyimler genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir durumu en kısa yoldan
ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu yönüyle atasözünden ayrılır. Örnek :
İşleyen demir ışıldar.
Akacak kan damarda durmaz Atasözüdür, kural bildirir.
Mum dibine ışık vermez.
Armut piş, ağzıma düş.
Ne kokar, ne bulaşır. Deyimdir, kural bildirmez.
Atı alan Üsküdar'ı geçti.
Deyimler Anlamları ve Kuruluşları (Biçimleri) yönünden iki gurupta incelenir.
Anlamlarına Göre Deyimler
Gerçek Anlamlı Deyimler
Bazı deyimlerde sözcükler gerçek anlamlıdır. Deyimin iletmek istediği durumu, deyimi
oluşturan sözcüklerin anlamlarıyla düşünürüz. Bu tür deyimlerde anlatım güzelliği düşünülmez.
Bunlar, Bir kavramı belirtir. Örnek :
Alan razı satan razı - Ne var ne yok? - Olur şey değil! - Nerde akşam orda sabah.
İsmi var cismi yok - Yükte hafif pahada ağır.
Mecaz Anlamlı Deyimler
Deyimlerde genel olarak deyimi oluşturan sözcüklerin çoğu ya da tümü gerçek anlamından
uzaklaşarak tamamen farklı bir durumu ya da kavramı anlatmak üzere kullanılır. Dilimizde
deyimler genel olarak mecaz anlam taşır.
Mecaz anlamlı deyimler iki şekilde karşımıza çıkabilir.
1. İliştirme Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerden bir ya da ikisiyle, deyimin ilettiği
durum arasında dolaylı bir bağlantı vardır. Böyle deyimlere "iliştirme anlamlı" deyimler denir.
Örnek :
Diline dolamak (sürekli aynı şeyi söylemekle, dil arasında bir bağlantı var.)
Kulak misafiri olmak (dinlemek)
Göz gezdirmek (bakmak)
Ayaklarına kara sular inmek (yürümekten yorulmak)
2. Yummaca Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerin anlamları ile deyimin iletmek
istediği durum arasında hiçbir anlam bağlantısı olmayabilir. Bu tip deyimlere "yummaca
anlamlı" deyim denir. Örnek :
Baş göz etmek (evlendirmek)
Burnu sürtülmek (taşkın davranışların cezasını çekip ılımlı olmak)
Can damarına basmak (bir şeyin en önemli noktası üzerinde durmak)
Burnunun direği sızlamak (çok üzülüp acımak)
Çamur atmak (Bir kimseyi lekelemeye çalışmak)
Yaş tahtaya basmak (tedbirsizlik edip sonu tehlikeli işe girişmek)
Yapılarına (Biçimlenişlerine Göre) Deyimler
Deyimler kalıplaşmıştır. Belli bir söyleyiş biçimi kazanmışlardır. Bir deyimin söylenişi her yerde
aynıdır. Hem biçimce hem anlamca son söyleyiş biçimini almışlardır.
Kimi deyimler yargı (cümle) biçiminde ya da ikili yargılı olarak kurulmuştur. Örnek :
Atı alan Üsküdar'ı geçti.
Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur.
Hem suçlu hem güçlü
Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye
Kimi deyimler öykücük ya da konuşma biçimindedir. Örnek :
Deveye, "Boynun eğri" demişler, "Nerem doğru ki!" demiş.
Tencere dibin kara
Seninki benden kara
Deyimler genel olarak mastar biçimindedir. Örnek :
Gönül koymak - İçi burkulmak - Kapı dışarı etmek - Muradına ermek - Ödü patlamak
Öküzün altında buzağı aramak
Soyut bir kavramın gözle görünür kılınması için somut anlamlı bir sözcükle anlatılması söz
konusu olabilir. Bu duruma somutlama denir. Örnek :
Bu sözlerin onu kırmış. ("Üzmek","kırmak" la somutlaştırılmıştır.)
Sanki bakışlarıyla bizi eziyordu. ("aşağılayıp, küçümsemek","ezmek" le somutlaştırılmıştır.)
Kanunları çiğnemek suçtur.
("ihlal edip, uymamak", "çiğnemek" sözcüğüyle somutlaştırılmıştır.)
Deyimlerimizin bir bölümü somutlamaya örnektir. Örnek :
Öküz altında buzağı aramak (Akla uymayan bahanelerle suç ve suçlu bulma çabası)
Öp babanın elini (beklenmedik bir durum)
Örümcek kafalı (geri düşünceli, yenilikleri kabul etmeyen)
Soyut anlamlı bir sözcük cümle içinde bir soyut anlam daha kazanarak kullanılabilir. Örnek :
Karnım henüz doymuş değil. (soyut-temel anlam)
Ömrü boyunca okudu, hala okumaya doydu diyemem. (Soyut-mecaz anlam)
Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler :
Eş Anlamlı Sözcükler (Anlamdaş Sözcükler)
Aynı varlığı, nesneyi ya da kavramı gösteren sözcüklerdir. Aslında hiçbir dilde birbirinin tıpatıp
aynısı olan eş anlamlı sözcük yoktur. Bu tür sözcüklerin ilk bakışta anlamlarının aynı olduğu
sanılır. Fakat çok ince bir anlam ayrılığı vardır. Bugün dilimizdeki "çevirmek, döndürmek",
"yollamak, göndermek", "bıkmak, usanmak" sözcükleri görünüşte eş anlamlı sayılabilir. Fakat
aslında bu sözler ayrı köklerden türemiş ve anlamca birbirine çok yaklaşmış olan sözcüklerdir.
Örnek : İri - büyük - kocaman / Bitmek - tükenmek / Cihan - dünya - alem
Üzüntü - gam - keder / Diyar - ülke
Yakın Anlamlı Sözcükler
Anlamca aynı değil de birbirine benzer ve yakın olan sözcüklerdir. Dilimizde eş anlamlılıktan
çok yakın anlamlılık daha yaygın bir kullanıma sahiptir. Eş anlamlı sözcüklerde anlam eşitliği
varken (sesteş-eşsesli, uğraşmak-didinmek vb.) yakın anlamlı sözcüklerde anlamca yakın
olma özelliği vardır. Örnek: Sözünü onaylamadığım için bana darıldı.
Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.
UYARI
Sözcüklerin eş ya da yakın anlamlı olup olmadıkları cümle içindeki kullanımlarıyla belirlenir.
Örneğin, "ak-beyaz" ve "siyah-kara" sözcükleri tek başlarına kullanıldıklarında eş anlamlıdırlar.
Fakat "Ak akçe kara gün içindir." gibi bir kullanımda "ak ve kara" sözcüklerinin eş anlamlısı
"beyaz ve siyah" değildir.
Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler :
Anlamları birbirine karşıt olan kavramları bildiren sözcüklerdir. Birbirine karşıt yargılar
verilirken karşıt anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Bu açıklamadan şu anlam çıkar. Karşıtlığın
oluşabilmesi için, sözcüklerin uç noktalarda bulunma zorunluluğu vardır.
Sözgelimi "yaşam - ölüm" iki uç noktada bulunduğu için karşıt anlamlıyken "zayıf - dolgun"
yaklaşık karşılığı gösterir ve uzak anlamlı olarak kabul edilir. Örnek :
Gülmek - ağlamak / Dar - geniş / Er - geç / Alçak - yüksek / Sert - yumuşak
UYARI
Bir sözcüğün olumsuz kullanılmış şekli onun karşıt anlamını oluşturmaz.
Sözgelimi "oturmak" sözcüğünün karşıtı "oturmamak" değil "kalmak" tır.
Bir sözcüğün karşıt anlamlısını o sözcüğün cümle içinde kazandığı anlam belirler.
"zor - kolay"
Midesinden zoru var. (Bu cümlede "kolay" ın karşıtı değildir.)
Bu ders oldukça zormuş. (Bu cümlede "kolay"ın karşıtıdır.)
Karşıt anlamlılık ilişkisi "ad, sıfat, zarf ve eylem" türündeki sözcükler arasında olabilir.
Sesteş (Eş Sesli) Sözcükler :
Yazılışları ve okunuşları aynı olduğu halde, anlamları tamamen farklı olan sözcüklere "sesteş"
sözcükler denir. Örnek :
Yüzünde kan lekesi vardı. - Sen hala onun söylediklerine kan.
Ay'a bu ay yeni bir uzay aracı gönderilecekmiş. - Yüzünü asma, öbür sınavda yüz alırsın.
Gül sen, gülün olayım. - Köyün ortasından geçen çay, çay bahçelerini suluyor.
Sesteş Sözcüklerle İlgili Uyarılar :
Sesteş, sözcüklerde kimi zaman yalnızca anlam ayrılığı, kimi zaman da hem anlam hem
de tür ayrılığı söz konusu olur. Örnek :
Saçındaki kır çektiği acıları gösteriyor. Hem anlam, hem de tür
Elindeki bardağı düşürüp kırdı. farklılığı söz konusudur.
Anlatım Biçimleri
Anlatım Biçimleri:
Anlatım Biçimleri : Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir tasarıyı, bir olayı sözle ya da yazıyla
ifade etmeye anlatım denir.
Birbirinden farklı konuları, olayları, gözlem ve izlenimleri anlatırken kullanılan yöntemlere ise
anlatım biçimi denir.
Açıklayıcı Anlatım : Bu anlatım biçiminde temel amaç, okura herhangi bir konu üzerinde
bilgi verme, iyice anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan bir sözü, bir düşünceyi açıklığa
kavuşturmaktır. Bu anlatım biçiminde temel amaç bilgi vermek olduğu için belirtilen yargı
tartışılmaz; konuyla ilgili karşıt görüşlere yer verilmez. Anlatım oldukça ciddi, kuru ve
öğreticidir.
Açıklamanın yapılabilmesi, bir bilginin tam ve eksiksiz olarak verilmesi için tanımlamalardan,
örneklemelerden, karşılaştırmalardan ve sayısal verilerden yararlanılır.
Fıkra, makale, deneme, gezi, eleştiri, röportaj gibi yazı türlerinde açıklayıcı anlatım biçimi
yoğun olarak görülür.
Örnek :
Çağdaş eğitim, bireyi bilgi ile donatmaktan çok, ona kendi kendine bilgi edinme yollarını
öğretmeyi amaçlar. Bireyde, sağlıklı düşünme, doğru anlama, toplum içinde türlü durumlara
olumlu uyum sağlayabilme yeteneklerinin geliştirilmesini ister. Sağlıklı düşünme, öncelikle dilin
işleyiş düzeninin kavranmasına bağlıdır. Bu sebeple kişinin eğitimi ile ana dili arasında
doğrudan bir bağlantı vardır.
Tartışmacı Anlatım : Bu anlatım biçiminde birbirine karşıt düşünceleri, bir konuyla ilgili
kanıları değiştirmek, çürütmek ya da onların yerine yenisini koymak amaçlanır.
Tartışmacı anlatımda yazar, inandırıcılığı sağlayabilmek için ciddi ve ağırbaşlı bir anlatım
yerine sohbete varan rahat bir anlatım kullanır. Yazarın sık sık sorular sorup bunlara yanıtlar
vermesi, bu anlatımın ayırt edici bir başka özelliğidir.
Tartışmacı anlatım, bilimsel inceleme ve araştırmaya dayalı yapıtlar başta olmak üzere eleştiri,
fıkra, deneme, makale, röportaj gibi yazı türlerinde de sık sık rastlanan bir anlatım biçimidir.
Örnek :
Gene bir eski özlemdir, gidiyor. Yeniye kötü kötü bakıyorlar, mana yokmuş, güzel değilmiş,
düşünmekten, çalışmaktan kaçınan kimselerin ne yaptıklarını bilmeden ortaya attıkları
şeylermiş. Geçmişin büyük eserlerini inceleyip de onlardan örnek almalıymışız. Oysa ki asıl,
yeni zordur; yeninin manasını anlamak, güzelliğini duymak zordur. Bunun için
alışkanlıklarımızı aşmak, dikkatimizi işletmek gerekir.
Betimleyici Anlatım : Varlıkların kendilerine özgü ayırıcı niteliklerini, bu niteliklerin duyu
organlarımız üzerindeki etki ve izlenimlerini görünür kılmaya, onları sözcükler aracılığıyla
resimlendirmeye betimleme denir.
Bir anlatımın betimlemelere dayandırılması ve betimlemenin amaç olarak kullanılması ile
oluşturulan anlatım biçimine betimleyici anlatım denir.
Betimlemede, görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularına yönelik bir anlatım vardır.
Herhangi bir varlığın, nesnenin, olayın veya çevrenin, duyu organlarımız üzerinde bıraktığı
izlenimler belirli bir plana göre okura aktarılır.
Betimleyici anlatım biçimi, amacına göre iki çeşittir:
Açıklayıcı Betimleme : Bu tür betimlemelerde amaç bilgi vermektir. Betimlenen varlık yada
nesne tanıtıcı ve ayırıcı özellikleriyle nesnel bir tutumla okura aktarılır.
Sanatsal Betimleme : Bu betimlemede temel amaç, izlenim kazandırmaktır. Anlatımda, genel
ayrıntılardan, ayırıcı ayrıntılara doğru gidilir. Kısaca gözlemlenen varlık ya da nesnenin anlatıcı
üzerinde bıraktığı etki yansıtılır.
Örnek :
Burada müthiş karasinek vardı. Hele kebapçının bulunduğu yerde... Bir dükkanda ve etrafında
bu kadar sinek olmasının bir hikmeti vardır, elbette...
Öyküleyici Anlatım : Tasarlanan, gözlemlenen ya da yaşanan bir olayı yer, zaman ve
kişi kavramlarına bağlayarak anlatan anlatım biçimine öyküleme denir. O halde öykülemede
dört temel kavram bulunur:
Öykülemede, konuyu geliştiren olgu ya da olgular vardır ki buna olay denir.
Öykülemede, olayın geçtiği çevre ya da yer kavramı bulunur.
Olayın akışı içinde aklımızda yarattığımız kavram, zaman öğesini oluşturur.
Olayın içinde yer alan veya bu olayı yaratan öğelere kişi adı verilir.
İki farklı öyküleme biçimi vardır:
Açıklayıcı Öyküleme : Birtakım bilgileri zamansal oluşuma (kronolojiye) göre anlatan ve
sanatsal bir kaygının güdülmediği bir öyküleme biçimidir. Temel amaç herhangi bir şeyi
tarihsel gelişimi içinde okura aktarmak, bu konuda onu bilgilendirmektir.
Sanatsal Öyküleme : Bu öykülemede bilgilendirme amacı yoktur. Temel amaç bir olay anlatıp
okuru o olayın içine çekmek, onun içinde yaşatıp okuru duygulandırmaktır. Öykü, roman gibi
yazınsal türlerin kullanıldığı öykülemeye sanatsal öyküleme denir.
Örnek :
Hamdi amcamı en son 1960-1961 yıllarında gördüm. Bir iş nedeniyle Ankara'ya gelmişti. Beni
görmeden gitmeyi içine sindirememiş, telefon edip geleceğini söylemişti. Tıpkı çocukluğumda
babamı beklediğim gibi, camdan cama koşup gelişini bekledim. Uzun yıllar sonra birbirimizi
görüp konuşacaktık. Amca yeğen birbirimize sarıldık. Hem sevinçten hem de annemi babamı
anımsayıp ağladık. Çocuklarımı kucağına aldı. Onları öpüp öpüp sevdi. Kardeşim Leman
Hanım, bunları görseydi, dedi. O gün onu son görüşüm oldu. Öldüğünü duyduğum zaman ne
yapacağımı şaşırdım...
Düşünceyi Geliştirme Yolları (Anlatımda Başvurulan Yollar) : Bir düşüncenin,
bir konunun, bir açıklamanın tam olarak anlatılabilmesi için yararlanılan yönteme "düşünceyi
geliştirme yolu" ya da "anlatımda başvurulan yol" adı verilir. Bir paragrafta düşünceyi
geliştirme yollarından yalnız biri kullanılabileceği gibi, bunların birkaçı da kullanılabilir.
Düşünceyi Geliştirme Yolları :
Tanımlama : Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir kavramın özel ve değişmez niteliklerini
sıralayarak onu tanıtmaktır. Tanımlama, genellikle, paragrafın giriş bölümünde yer alır.
Gelişme ve sonuç bölümlerinde tanımlamalara pek rastlanmaz. Tanımlama, daha çok
açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinde kullanılan bir düşünceyi geliştirme yoludur.
Örnek :
Roman, insanların başından geçen ya da geçebilecek türdeki olayları yer ve zaman belirterek
anlatan uzun yazı türüdür. Yazarın üstün bilgisi, sağlam gözlemi, duygusu romanın başarılı
olmasını sağlayan en önemli etkendir.
Örnekleme : Genellikle soyut bir düşünceyi ya da kavramı somutlamak; onu görünür, bilinir
kılmak için bir yapıtı, bir kişiyi, bir olayı paragrafa aktarmaya örnekleme denir. Örnekleme,
düşünceyi somut kılacağı için onun hem daha kolay anlaşılmasını, hem de inandırıcılık
kazanmasını sağlar. Örnek olarak verilen şey, anlatımı somutlayacak nitelikte genel ve bilinir
bir şey olmalıdır. Örnekler, bir paragrafın daha çok gelişme bölümünde yer alır. Çünkü bu
bölümde konu açılacak ve ona somutluk ve inandırıcılık kazandırılacaktır.
Örnek :
Kültür, bir toplumun yaşama biçiminde, davranışlarında belirginleşir, giyinişine, yiyip içmesine,
çalışmasına, hatta jestlerine yansır. Bir Türk 'hayır' anlamında başını yukarı kaldırır. Amerikan
kültüründe ise aynı amaç için baş iki yana hareket ettirilir. İki erkeğim kol kola girip gezmesine
Anglosakson ülkelerinde rastlayamazsınız.
Karşılaştırma : Nesneler, kavramlar, olay ya da durumlar arasındaki benzerlik veya
farklılıkların dile getirilmesidir. Dolayısıyla karşılaştırma, yalnızca iki kavram arasındaki
karşıtlıkları gösterme değildir. Benzerlikleri gösterirken de karşılaştırmalardan yararlanılabilir.
Böylece sözü edilen kavram daha görünür, daha somut bir özellik kazanmış olur.
Örnek :
Hayvanların koşullanmaya ve denem yanılma etkinliğine dayanan öğrenmeleri yanında, insan
öğrenmesinin ayrı bir niteliği vardır. İnsanın her öğreniş aşaması bedence belirli bir
olgunlaşmayı gerektirir. Söz gelimi; konuşmayı öğrenmek yalnız ses çıkarmak değildir.
Benzetme : Bir durumu, bir kavramı açıklarken bilinen ve ondan daha etkin benzerinden
yararlanmaya benzetme denir.
Örnek :
Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketli ise, yüz bin çeşit otla dolar. Yararlı olabilmeleri
için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Ruhlar da böyledir. Onları bir fikirle
uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında başıboş, öteye beriye
dolaşıp dururlar. Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu yitirir.
Tanık Gösterme : Anlatma somutluk ve inandırıcılık kazandırmak amacıyla başkalarının
düşünce ve sözlerinden yararlanmaya tanık gösterme denir. Ancak tanık gösterilen kişi, bilinen
ve kabul gören bir özellikte olmalıdır. Yoksa sıradan bir insanın tanık gösterilmesi, düşünceyi
inandırıcı kılmaktan uzak düşer.
Tanık olarak seçilen, kişi değil de bir söz ise bu, tırnak içine alınarak verilmelidir. Ayrıca hem
kişi adı kullanılıp hem de onun konuyla ilgili sözleri verilecekse, bu sözler tırnak içine
alınmalıdır.
Örnek :
Jan Paul Sartre şöyle der: "İnsan bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için yazardır." Bu görüşe
katılmamak mümkün mü? Söz sanatçısı dediğin, herkesin söylemek isteyip de söyleyemediği
sözleri, kendine özgü biçimler arasından seçerek söyleyivermeli ve okuyucuya : "Benim
söylemek istediğimden daha güzel" dedirtmeli.
İlişki Kurma: Paragrafta ortaya konan düşüncenin açıklanması için, herhangi bir durumun
ya da olayın ortaya çıkışını, onun nedenini geçmişte olan bir başka duruma veya olaya
dayandırarak açıklamaktır. Bu anlatım yolunda geçmişteki bir olay anımsatılarak asıl
anlatılmak istenen daha net ve inandırıcı bir biçimde ortaya konmuş olur.
Örnek :
Ben, hasta ruhları ve sinirli insanları daima yüzlerinin tebessümlü olup olmamasıyla teşhis
ederim. Sinirli adamların yüzleri gülmez. Tebessümden mahrum bir çehre gördüğüm zaman,
derhal bunun bir sinir hastasına ait olduğunu anlarım. Tebessüm, ruhun sağlamlığı kadar,
saadetin de müjdecisidir.
Sayısal Verilerden Yararlanma : Bir düşünceyi aktarabilmek için anlatılmak istenen
nesnenin ya da kavramın nicelik özelliklerinden yararlanmadır. Bu düşünceyi geliştirme yolu,
daha çok tekniğe ve istatistiğe dayalı bilgilerin anlatımında kullanılır.
Örnek :
Öğrencilerin çalışırken ara verip dinlenmeleri gerektiğini düşünenlerdenim. Mola verilmeden
yapılan uzun soluklu bir çalışma, verimi düşürür. Ellişer kişiden oluşan iki ayrı gruba yüz
soruluk bir test uygulanır. Grubun biri, testi hiç ara vermeden yanıtlarken, diğer gruba elli
sorudan sonra 15 dakikalık dinlenme verilir. Dinlenme almayan grubun başarısı, alan grubun
başarısından % 30 düşük çıkar.
SES - BİÇİM - NOKTALAMA - YAZIM
Ses Bilgisi :
Dil ve Ses : Dil, seslerden oluşan bir işaretler dizgesi olup duygu, düşünce ve istekleri
aktarmaya yarayan araçtır.
Türkçe'nin Sesleri : Kulağın duyabildiği titreşimler ses olarak adlandırılırken seslerin yazıdaki
hallerine harf denir. Türkçe'nin yazı dilinde 29 harf vardır. Bu harfler, ses özellikleri yönünden
ünlü ve ünsüz harfler olmak üzere iki grupta incelenir.
Ünlüler (sesliler) : Ses yolunda herhangi bir engele uğramadan çıkan seslerdir. Ünlüler tek
başlarına söylenebilen, tek başlarına hece ya da sözcük olabilen seslerdir.
Türkçe'de bütün ünlüler aynı değerdedir. Uzun ya da kısa ünlü olmaz. Bu nedenle içinde uzun
ünlü bulunan sözcükler Türkçe olamaz.
Ünlüler, kalın-ince, düz yuvarlak, geniş-dar olma özelliklerine göre aşağıdaki şemada olduğu
biçimde gruplandırılır.
Düz Yuvarlak
Dar Geniş Dar Geniş
Kalın ı a u o
İnce i e ü ö
Büyük Ünlü Uyumu : Ünlü harflerin, kalınlık-incelik yönünden uyumudur.
İlk hece Diğer heceler
a,ı,o,u a,ı,o,u
e,i,ö,ü e,i,ö,ü
Örnek : Uyan
Kalın ağaç
İnce çiçek
Uymayan
Domates vücut
Sürahi insan
Büyük Ünlü Uyumuyla İlgili Kurallar :
Büyük ünlü uyumuna uymayan çok az Türkçe sözcük vardır.
Örnek : ana (anne), alma (elma), kangı (hangi), karındaş (kardeş)
Büyük ünlü uymuna aykırı sözcükler genellikle yabancı kökenlidir.
Örnek : Silah, gazete, mevcut, insan
Sözcüklere eklenen ekler de genellikle bu kurala uyar Ancak Türkçe'deki altı ek büyük ünlü
uyumuna uymaz.
Örnek : akıl-lı, çimen-ler, çocuk-da, eviniz-de, yürü-yor, bakar-ken, akşam-ki, sabah-leyin, yeşil-
imtrak, turunç-gil
Bileşik sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmaz. Örnek : Atakule, Kadıköy
Küçük Ünlü Uyumu : Bir sözcükteki ünlülerin düzlük-yuvarlaklık yönünden uyumudur. Türkçe
bir sözcüğün ilk hecesinde düz ünlülerden (a,e,ı,i) biri bulunuyorsa, diğer hecelerdeki ünlülerde
düz olur.
İlk hece Diğer heceler
a,e,ı,i a,e,ı,i
Örnek : bilge, ıslak, azgın, incirler
Türkçe bir sözcüğün ilk hecesinde yuvarlak ünlülerden (o,ö,u,ü) biri bulunursa ikinci ve diğer
hecelerde ya düz-geniş (a,e) ya da dar-yuvarlak (u,ü) ünlüler yer alır.
İlk hece Diğer heceler
o,ö,u,ü a,e,u,ü
Örnek : oduncu, gülümsemek, kömürlük, öğrenci
Küçük Ünlü Uyumuyla İlgili Kurallar :
Dilimizde "o,ö" yuvarlak ünlüleri yalnızca ilk hecede kullanılabilir.
Örnek : Uymayanlar : doktor, motor, otobüs
Uyanlar : üzüm, kömür, soba
Yuvarlak ünlülerden biriyle başlayarak bir hecede "a,e" düz ünlülerine geçen bir sözcük, düz
ünlüden sonra düz ünlü gelir kuralına göre "ı,i" düz ünlülerine de geçebilir.
Örnek : böy-le-si-ni, oy-ma-cı-lık
Türkçe sözcüklerin öncelikle büyük ünlü uyumuna uyması gerekir. Büyük ünlü uyumuna
uymadığı halde küçük ünlü uyumuna uyan sözcükler Türkçe sözcük olmaz.
Örnek : misafir, tasvir, kalem
Büyük ünlü uyumuna uymayan "-ki" eki, yuvarlaşarak küçük ünlü uyumuna uyar.
Örnek : dünkü, bugünkü
UYARI : İki heceli olup orta hecelerinde "b,m,v" ünsüzleri bulunan kimi Türkçe sözcükler, bu
ünsüzlerin yuvarlaklaştırıcı etkisiyle küçük ünlü uyumuna aykırı düşer. Örnek:
Yağmur, çamur, kabuk, tavuk, kavun
Ünsüzler (Sessizler) : Tek başlarına söylenemeyen, ancak bir ünlünün yardımıyla söylenebilen
seslere ünsüz denir. Türkçe'de 21 ünsüz vardır.
Ünsüz Harflerin Özellikleri :
Türkçe'de normalden kalın ya da ince okunan bir ünsüz yoktur.
Örnek : rüzgar, kagir, lazım
Yansımaların dışında Türkçe sözcüklerin başında "c,ğ,l,m,n,r,z" ünsüzleri bulunmaz.
Türkçe sözcüklerde "j,f" ünsüzleri hiç kullanılmaz.
Örnek : fare, jambon, jilet
Türkçe sözcükler iki ünsüzle başlamaz.
Örnek : krem, spor, tren, plak, trafik
Bileşik sözcükler ve özel isimler dışında Türkçe sözcüklerde "n-b" sesleri yanyana gelmez.
Örnek : İstanbul, Safranbolu, Sonbahar, Ambar, Kumbara, Perşembe
Ünsüzler çıkarılırken ses tellerinde titreşimli olmalarına karşın, kimi ünsüzlerin çıkışında titreşim
olmadığı görülür. Bu açıdan değerlendirildiğinde ünsüzler, sert ve yumuşak ünsüzler olmak
üzere iki grupta incelenir.
Ünsüz Benzeşmesi Kuralı : Sert ünsüzlerin (f,s,t,k,ç,ş,h,p) biriyşe biten sözcüklere c,d,g
yumuşak ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek getirildiğinde, bu eklerin başındaki
C, Ç 'ye D,T' ye G,K' ye dönüşür.
Ünsüz sertleşmesi kuralına aykırı yazımlar yazım yanlışı yaratır.
Örnek :
Giriş-gen girişken
Dost-dur dosttur
Arap-ca Arapça
1) Ünsüz sertleşmesi, özel adlara ve sayılara getirilen eklere de uygulanır.
Örnek: Yanlış Değişim Doğru
Sinop'da "d","t" 'ye Sinop'ta
Mehmet-cik "c","ç" 'ye Mehmetçik
1970 'den "d","t" 'ye 1970'ten
1923 'de "d","t" 'ye 1923 'te
Örnek :
Beklediğimiz otobüs Ulus'dan kalkıp, Kızılay'dan geçecek.
Bu saatte oraya çoktan varmışdır.
2) Sözcük biçiminde olan de / da bağlacı, ünsüz sertleşmesi kuralından etkilenerek, te / ta
biçiminde yazılmaz.
Örnek : Yanlış Doğru
Hiç te hiç de
Olup ta olup da
3) Ünsüzlerin benzeşmesi kuralına aykırı olan bazı ekler vardır.
Örnek : Yanlış Doğru
Üç - ken üç - gen
Çocuk - çağız çocuk - cağız
Ünsüz Yumuşaması (Değişimi) Kuralı : Bir sözcük p,ç,t,k sert ünsüzlerinden biriyle biterken,
bu sözcüğe ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde, sert ünsüzler yumuşayarak;
p,b 'ye - ç,c 'ye - k,ğ 'ye - t,d 'ye dönüşür.
Örnek : Balık balığın
Kitap kitaba
Ağaç ağacı
Kağıt kağıdı
Ünsüz Yumuşamasıyla İlgili Kurallar :
1) Kimi Türkçe ve Türkçe'ye girmiş sözcüklerde yumuşama görülmez.
Örnek : Konut konutun (Türkçe) hilafet hilafeti (Yabancı)
Taşıt taşıta (Türkçe) barikat barikatın (Yabancı)
2) Tek heceli sözcüklerde de genellikle yumuşama olmaz.
Örnek : saç saçım
Kaç kaça
3) Özel adların sonuna gelen p,ç,t,k set ünsüzleri yalnızca okunurken yumuşatılır. Bu
yumuşama yazımda gösterilmez.
Örnek : Okunuş Yazılış
Ayvalığ'a Ayvalık'a
Ahmed'in Ahmet'in
Türkçe'de Meydana Gelen Ses Olayları:
Ses Düşmesi : Kimi sözcüklerin çekimlenişinde veya türeyişinde, bir sesin düştüğü görülür.
a) Ünlü Düşmesi : İki heceli olan kimi sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında
ikinci hecelerinde bulunan ünlüyü düşürürler. Buna orta hece düşmesi de denir.
Aşk - ım - ı .
1. tekil belirtme
iyelik eki eki
Türemiş Sözcükler : Yapım ekleri alarak yeni bir anlam ve biçim kazanmış olan sözcüklere
yapıları yönünden türemiş sözcük denir.
Örnek : Ölümün anlamı değişti birden.
Öl - üm - ün an - la - m - ı değ - iş - ti bir - den.
Eylemden ad addan eylem eylemden ad eylemden eylem addan zarf
Yapım eki yapım eki yapım eki yapım eki yapım eki
Bileşik Sözcükler : İki ya da daha çok sözcüğün birleşip kaynaşmasından oluşan sözcükler
yapıca bileşiktir.
Kuruluşlarına Göre Bileşik Sözcükler :
a) Belirsiz ad tamlaması biçiminde yapılanlar :
Örnek : Buzdolabı, Çörekotu, Aslanağzı, Dilbilgisi
b) Takısız ad tamlaması biçiminde yapılanlar : Örnek : Atatürk, Konutkent, Kadıköy, Anıtkabir
c) Sıfat tamlaması biçiminde yapılanlar : Örnek : Sivrisinek, Akdeniz, Yalınayak, Kocatepe
d) Cümle biçiminde kalıplaşanlar : Örnek: Gecekondu, Külbastı, Mirasyedi, İmambayıldı
e) Bir ad, bir eylem kökünün birleşip kaynaşmasından yapılanlar :
Örnek : Erol, Şenol, Seyret, Karnıyarık
f) İki eylem kökünün birleşip kaynaşmasından oluşanlar :
Örnek : Çekyat, Uyurgezer, Gelgit, Biçerdöver
g) İki yansıma sözcüğün birleşip kaynaşmasından oluşanlar:
Örnek : Çıtçıt, Gırgır, Cırcır, Pırpır
h) Ses değişimiyle oluşan bileşik sözcükler :
Örnek : Ne + için Niçin
Pazar + ertesi Pazartesi
Kahve + altı Kahvaltı
Kayın + ana Kaynana
Anlamlarına Göre Bileşik Sözcükler :
a) Bileşik sözcüklerin büyük çoğunluğunda, birleşen her iki sözcük de kendi anlamının dışına
kaymıştır. Örnek : Hanımeli, Aslanağzı, Kuşbaşı, Kadınbudu
b) Bileşik sözcüğü meydan getiren sözcüklerden biri kendi anlamında, diğeri kendi anlamının
dışında kullanılmış olabilir. Örnek : Ateşböceği, Basımevi, Aşçıbaşı, Başçavuş
c) Bileşik sözcüğü oluşturan her iki sözcük de kendi anlamında kullanılmış olabilir.
Örnek : Bilirkişi, Uyurgezer, Buzdolabı, Toplumbilim
Noktalama İşaretleri :
Nokta ( . ): Nokta işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda : Örnek :
Öteki sanat eserleri gibi, roman da sanatçının duyduğu yaratma gereksiniminin ürünüdür.
Bir uzak sis içinde yürür gibiyim yorgun.
B) Cümle değeri taşıyan anlatımların sonunda : örnek :
- Sen de benimle gelecek misin?
- Mutlaka.
C) Bazı kısaltmalardan sonra : Örnek :
Prof. (profesör), vb. (ve benzerleri)
D) Sıra gösteren sayı ve harflerden sonra : Örnek :
IV. Murat, 20. Yüzyıl
E) Belli bir günü gösteren tarihlerin yazımında : Örnek :
9.12.1986, 26.02.1995
F) Saat dakika gösteren rakamların arasında : Örnek :
Akşam 17.20'de, sabah 9.05'te
G) Bir yazının alt bölümlerini gösteren rakam veya harflerden sonra : Örnek :
1. , 5. , B. , H.
H) Rakamlar arasında çarpı işareti yerine : Örnek :
21.10=210
UYARI : Nokta işaretinin kullanılamayacağı yerler şunlardır :
Her sözcüğün ilk harfinin alındığı, büyük harfle gösterilen kısaltmalarda : Örnek :
TBMM, THY, TCDD, DMO
Gazete, kitap, yazı bölüm başlıkları sonunda :
Kara Kitap (roman) , Yazko Edebiyat (dergi) , Üç Şehitler Destanı (şiir)
Tabela ve levhalardaki yazılardan sonra : Örnek :
Kızılırmak Sineması, Ziraat Bankası, Yüksel Caddesi
Virgül ( , ): Virgül işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Cümlede sıralanan eş görevli sözcükleri ve sözcük gruplarını ayırmada : Örnek :
Önce ayağa kalktı, yavaş yavaş elini kaldırdı, konuşmaya başladı. (eylemleri)
Evini, arabasını, eşyalarını, herşeyini rehin verdi. (nesneleri)
Çocuğun büyümesi, topluma yararlı bir birey olması, geleceği yaratması epeyce zor bir iş.
(eşit söz gruplarını)
B) Anlama güç katmak için tekrarlanan sözcüklerin arasında : Örnek :
Ona bir daha, bir daha sarılıp öptüm.
C) Hitap sözcüklerinden sonra : Örnek:
Sevgili yavrum,
Canım arkadaşım
D) Seslenmelerden sonra : Örnek :
Çocuklar, yerinize oturun.
E) Sıralı cümleleri ayırmada : Örnek :
Babası iyi bir avukattı, ailenin gelecek korkusu yoktu.
F) Cümlede vurgulanmak istenen öğeden sonra : Örnek :
Soğuk, oldukça soğuk bir gecede yola çıktılar.
Evimiz, her sıkıntıda sığındığımız sıcak bir yuvadır.
G) Ara sözlü cümlelerde, ara sözün başında ve sonunda : Örnek :
Geçen hafta, Çarşamba günü, yine toplantıya gelmemiştim.
Annem, yaşamımdaki en yakın arkadaşım, bana yüz çevirmişti.
H) Adla soyadın yer değiştirip, soyadın başa yazıldığı durumlarda : Örnek :
Güntekin, Reşat Nuri.
İ) Cümle başında onay bildiren "evet" ya da red bildiren "hayır" sözcüklerinden sonra : Örnek :
Evet, ben biliyorum.
Hayır, seninle gelemem.
J) Adlaşmış sıfatlar cümlede bir addan önce gelirse adlaşmış sıfatı ayırmada : Örnek :
Yaşlı, kadına birşeyler söylemek istedi.
Tembel, arkadaşlarını küçümsüyordu.
K) İşaret zamirlerinin bir addan önce geldiği cümlelerde, işaret zamirlerinin ardından : Örnek :
Bu, kitabın önsözüne eklenecek.
Şu, duvara asılacak.
L) Yazıda, tırnak içine alınmamış, aktarma cümlelerde, kapama tırnağı yerine : Örnek :
Ben bu işi yapamazsam çok üzülürüm, diyordu.
Yarın akşam bizde toplanalım, dedi.
M) Cümle başında kullanılan bağlaçlardan sonra . Örnek :
Kaldı ki, bu şehir onu mutsuz etti.
Ne var ki, adam böyle işlere alışık değildi.
N) Ondalık sayılarda kesirleri belirtmede : Örnek :
15,300 - 10,50
Noktalı Virgül ( ; ): Noktalı virgül işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Biçimce bağımsız olmalarına karşın (ortak öğeleri olmayan) anlamca birbirine bağlı olan
cümleleri ayırmada : Örnek :
Eve bir sessizlik hakimdi; kimse kimsenin yüzüne bakmıyordu.
Elim ayağım dolaştı; ne diyeceğimi şaşırdım.
B) Bir cümlede virgülle ayrılmış örnek kümeler, eşit bölümler arasında : Örnek :
Roman, öykü, anı, yaratıcı yazılara; makale, fıkra, eleştiri düşünce yazılarına örnektir.
Bir yanda yaşlı anası, babası; öbür yanda karısı ve çocukları vardı.
C) Bağımsız cümleleri, neden-sonuç, karşıtlık, tamamlama gibi özelliklerle bağlayan "ama,
fakat, çünkü, öyleyse, böylece, öyle ki..." bağlaçlarından önce : Örnek :
Çok aradım; ama senin gibisini bulamadım.
Çocuğu okula göndermedim; çünkü çok hasta.
D) Öğeleri arasına virgül konmuş sıralı cümlelerin arasında : Örnek :
At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
İki Nokta ( : ): İki nokta işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Bir sözcük ya da cümleden sonra açıklama yapılacağını veya örnekler verileceğini
göstermek için : Örnek :
Sıfat : Adın önüne gelip onu niteleyen ya da belirten bir sözcük çeşididir.
Ünsüz harfler iki grupta incelenir : 1. Sert ünsüzler, 2. Yumuşak ünsüzler.
B) Bir kişiden ya da bir yerden alınmış bir sözün yazılacağını belirtirken, tırnak işaretinden
önce: Örnek :
Yahya Kemal kültürümüzle ilgili şöyle der : "Her şeyin en iyisini yapmayı bilmişiz de, bunları
yaşatamamışız."
C) Yazı içinde bir kişinin konuşacağını belirtmek için kullanılan uzun çizgi ( - ) işaretinden önce:
Yaşlı köylü :
- Yaklaş bakalım evlat!
Osman :
- Buyur dayı.
D) Bölme işlemlerinde bölenle, bölünen arasına konur : Örnek :
100 : 4 = 25, 16 : 2 = 8
UYARI : İki nokta işaretinden sonra gelen bölüm bir cümle niteliği taşıyorsa büyük harfle başlar.
Örnek ve söz öbeği biçimindeyse küçük harfle başlaması uygun olur.
Bir annenin en önemli görevi : Çocuklarını bedensel ve ruhsal yönden sağlıklı yetiştirmektir.
Pazarda ne yok ki : üzüm, soğan, patates, marul...
Üç Nokta ( ... ): İki nokta işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Olaylar, nitelikler, adlar ve örnekler sayıldıktan sonra, sözün benzeri örneklerle
sürdürülebileceğini göstermek için : Örnek :
Köylüler, pazara, bir çok şey götürüyordu : Tereyağı, yumurta, süt, yoğurt ...
B) Herhangi bir nedenle tamamlanmamış cümlelerden sonra : Örnek :
Ona öyle kızıyorum ki...
Cumartesi günleri Kızılay o kadar kalabalık ki..
C) Bir yazıda söylenmek istenmeyen sözler ya da adlar yerine :
Ulan ... Burası babanın yaylası mı?
Arkadaşı, A...'yı kandırıp sinemaya götürür.
D) Bir yazıdan alınan bölümlerde atlanan yerleri göstermek için . Örnek :
"... Klasik edebiyatın, çağdaş edebiyata bir temel oluşturduğunu asla düşünemezsiniz."
UYARI : Üç nokta ve sıra noktalardan sonra gelen bölüm, bir cümle özelliği gösteriyorsa büyük
harfle başlatılır.
Sıra Nokta ( ..... ): Bir alıntının atlanmış bölümlerinin bulunduğunu belirtmek için kullanılır :
Örnek :
"..... kahramanları, soylulardan uşaklara dek değişir. Komedinin yalnızca eğlendirici değil,
eğitici olması gerektiğini düşünenlerdenim..."
Soru İşareti ( ? ): Soru işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Soru bildiren cümlelerden ve soru anlamı taşıyan sözcüklerden sonra : Örnek :
Bu soruyu hangi yoldan çözeyim?
Nereye ?
B) Verilen bilgilerin kesin olmadığını, kuşku taşıdığını göstermekte kullanılır. Bu amaçla
kullanılan soru işareti ayraç içine alınır : Örnek :
Şair ( ? - 1413 ) yılları arasında yaşamış.
Bir gecede beş yüz sor çözdüğünü ( ? ) söylüyor.
C) Cevap gerektirmeyen, sözde soru cümlelerinin sonunda kullanılır : Örnek :
Önüne baksana kör müsün?
Bunca yükü bir başıma nasıl sırtlanırım ben?
UYARI : Soru işareti şu durumlarda kullanılmaz :
İçinde soru edatı da olsa soru anlamı taşımayan cümlelerin sonunda:
Bunu anladı mı anlamadı mı bilmem.
O geldi mi sen gidersin.
Soru sözcüğünün yan cümleye yöneldiği bileşik cümlelerde :
Beni niçin aradığını anlayamadım.
Gelecek günlerin ne getireceğini kimse bilmez.
Kesme İşareti ( ' ): Kesme işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Özel adlara gelen çekim eklerini ayırmada : Örnek :
Atatürk'ün, Kıbrıs'a, Çukurova'da
B) Kısaltmalardan sonra gelen ekleri ayırmada : Örnek :
TRT'ye, TV'de, AET'nin
C) Sayılara gelen ekleri ayırmada : Örnek :
1933'ten sonra, 13'ün karesi
D) Bir harfe ya da bir eke gelen ekleri ayırmada : Örnek :
A'nın kalın, düz, geniş olması
-lık,-lik'in bir yapım eki olduğu
E) Bir sözcük içinde bir ünlünün düştüğünü belirtmek için : Örnek :
N'aber (ne haber)
N'olur (ne olur)
Ünlem İşareti ( ! ): Ünlem işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Ünlemlerden, ünlem anlamı taşıyan cümlelerden ve seslenişlerden sonra : Örnek :
Ay! Babam geliyor.
Bir de baktım ki ne göreyim!
Defol !
Hey komşu !
B) Birini küçümseme, onunla alay etme gibi durumda parantez içinde ünlem işareti ( ! )
kullanılır : Örnek :
İnsan ancak çok çalışarak ( ! ) bu kadar zengin olabilir.
Ne kadar dürüst olduğu ( ! ) aldığı rüşvetlerden belli.
Tırnak İşareti ( " " ): Tırnak işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Başkasından aktarılan söz ya da yazıların başında ve sonunda : Örnek :
Ne demiş atalarımız "İşleyen demir ışıldar."
B) Cümle içinde özellikle belirtilmek istenen bir sözcük, bir terim, tırnak içinde gösterilir : Örnek:
Son günlerde bir "temiz toplum" sözü dolaşıyor, herkesin ağzında.
C) Yazı başlıkları, kitap, şiir, şarkı adlarının başında ve sonunda : Örnek :
F. Nafiz'in "Han Duvarları" çok uzun bir şiirdir.
Uzun Çizgi İşareti ( — ): Yazıda karşılıklı konuşmalarda kullanılır. Bu nedenle konuşma
çizgisi adını da alır : Örnek :
— Sen misin Ali Çavuş ?
— Benim komutanım, sessiz olalım.
— Saat kaç oldu dersin?
— Gece yarısını epeyce geçmiştir.
Kısa Çizgi İşareti ( - ): Kısa çizgi işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Satır sonlarına sığmayan sözcükleri hecelerden bölerken: Örnek :
Bu işi senin yapacağına gö-
nülden inanıyorum.
B) İki sözcük ya da iki sayı arasındaki ilgiyi belirtmede : Örnek :
Ural - Altay dilleri
Ankara - İstanbul
C) Sözcükleri kök ve eklerine ayırmada . Örnek :
At - ış - tır - an
Seç - enek - ler - imiz
D) Cümle içindeki ara sözlerin başında ve sonunda : Örnek :
Gelecek - ki gelir sanıyorum - o zaman görüşürüz.
UYARI : D maddesindeki kullanımda virgül işaretiyle kısa çizgi görevdeş olup, ara sözleri
ayırmada her ikisi de kullanılabilir.
Gelecek, ki gelir sanıyorum, o zaman görüşürüz.
Ayraç İşareti ( ( ) ): Ayraç işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Cümle içinde bulunan, ancak cümle içinde görev almayan açıklamalar, ayraç içinde verilir:
Ad soylu sözcükler de (sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem) yüklem görevi üstlenir.
B) Cümle içinde bir sözcüğün eş anlamlısı ayraç içinde verilebilir. Örnek :
Sesteş (eş sesli) sözcüklerde birden çok temel anlamlılık vardır.
C) Bir kişiden söz ederken doğum ve ölüm tarihi ayraç içinde verilir : Örnek :
Tevfik Fikret (1867 - 1915) Servet-i Fünun edebiyatının ünlü bir şairidir.
D) Tiyatro yapıtlarında oyuncuların yapacağı hareketler ayraç içinde gösterilir : Örnek :
Zülfikar (ellerini ovuşturarak): - Buyur ağam, beni emretmişsin!
E) Maddelerin sıralanmasında alt bölümleri belirten sayı ve harflerden sonra kapama ayracı
olarak kullanılır : Örnek :
1) .... 2) ... 3) ....
A) .... B) .... C) ....
Ayraç İşareti ( [ ] ):Ayraç içine alınmış bir açıklama için gereken yeni bir açıklama, köşeli
ayraç içine alınır : Örnek :
Divan şairlerimizin başında (Fuzuli [16. yy] , Baki [16. yy] , Nedim [18. yy] gelir.
Yazım Kuralları :
"ile" Sözcüğünün Ek Olarak Yazımı: "ile" sözcüğü kendinden önce gelen sözcüğe
bitişik yazılırsa şu kurallara dikkat edilir :
A) Ünsüzle biten bir sözcüğe ile getirildiğinde başındaki " i " sesi düşer ve ünlü uyumuna uyar.
Örnek : Okulla ev arası yarım saat sürüyor. (okul + ile okulla)
Erzurum'a kadar trenle gittim. (tren + ile trenle)
B) Ünlüyle biten bir sözcüğe, ile getirildiğinde, başındaki " i " sesi " y " ye dönüşür, yine ünlü
uyumuna uyar. Örnek : Buraya kendi ayağıyla geldi. (ayağı + ile ayağıyla)
Silgiyle kalem istedi benden. ( silgi + ile silgiyle)
"ki" nin Yazımı: "ki" eğer bağlaçsa;
A) Genel olarak iki cümleyi bağlama görevi yapar. Örnek:
Hava o kadar güzeldi ki kendimi hemen sokağa attım.
1. cümle 2. Cümle
Bir de baktım ki ortalıkta kimse kalmamış.
1. cümle 2. Cümle
B) Kişi ve işaret zamirlerinden sonra gelen "ki" de bağlaç olup ayrı yazılır. Örnek :
Ben ki, Bizler ki, Durum o ki
Kişi zamiri kişi zamiri işaret zamiri
C) Bazı bağlaçlarla birlikte kullanılmasına karşı, kalıplaşmış "ki" ayrı yazılır. Örnek :
Öyle ki, yeter ki, kaldı ki
UYARI : "ki", eğer bağlaçsa daima ayrı bir sözcük olarak yazılır. Ayrıca kendinden önce gelen
sözcüğün ünlülerine uyum gösterip "kı" olmaz.
Kendinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılan "ki" ler ise şunlardır :
A) "de" durum ekinden sonra gelip addan sıfat yapan "ki" : Örnek :
evdeki hesap, kafamdaki plan, yoldaki insanlar
B) İlgi zamiri olan "ki" : Örnek
Seninki, sınıfınki, bizimki
C) Bazı bağlaçlarla kalıplaşan "ki" : Örnek :
Oysaki, mademki, halbuki, sanki
D) Zaman bildiren sözcüklerden sonra gelen "ki" : Örnek :
Dünkü, akşamki, az önceki
"de,da" Bağlacının Yazımı:
A) Genel olarak "dahi, bile" bağlaçlarıyla aynı anlamdadır. Bağlaç olup olmadığını anlamak için
cümleden çıkarmayı deneriz. Cümleden çıkarıldığında, cümle yapısı bozulmazsa bağlaç
olduğunu anlarız ve ayrı bir sözcük olarak yazarız. Örnek :
Buraya kadar gelip de ona uğramamak olmaz.
Sen de çok oldun artık!
B) Bu bağlaç kendinden önce gelen sözcüğün ünlülerine kalınlık-incelik yönünden uyar. Örnek:
Gençliğimizle birlikte umutlarımız da uçup gitti.
Onu gördüyse de görmezlikten geldi.
C) Kendinden önce gelen sözcük, sert ünsüzle bitse bile, bu bağlaç sertleşerek "te,ta"
biçiminde yazılamaz. Yazılırsa yazım yanlışı ortaya çıkar. Örnek :
Bu iş küçük te sen gözünde büyütüyorsun. (Yanlış)
Bu iş küçük de sen gözünde büyütüyorsun. (Doğru)
Bağlaç olan "de, da" ile, ad durum eki olan "-de, -da" karıştırılmamalıdır. "-de, -da" eğer ad ad
durum ekiyse kendinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır. Cümleden çıkarıldığında cümlenin
anlamı da yapısı da bozulur. Örnek :
Bir süre sessizce yolda yürüdük.
Çiçeklerin kökünde bir hastalık var.
İki "de, da" üstüste gelirse birincisinin ad durum eki, ikincisinin bağlaç olduğu dikkate alınmalıdır.
Örnek : Telefon ettim evde de yokmuş.
"mi" Soru Edatının Yazımı:
A) "mi" soru edatı, cümleye soru anlamı katsa da katmasa da kendinden önce gelen sözcükten
ayrı yazılır : Örnek :
O da bizimle gelecek mi?
Gördün mü şimdi yaptığını!
Konuşmaya başladı mı susmaz.
B) "mi" soru edatı, ayrı yazılmasına karşın kendinden önce gelen sözcüğe, kalınlık-incelik ve
düzlük-yuvarlaklık yönünden uyum sağlar. Örnek :
Okudun mu?
Güzel mi?
Akıllı mı?
C) "mi" soru edatından sonra gelen zaman ve kişi eklentileri soru edatıyla bitişik yazılır. Örnek :
Onunla sık sık görüşüyor musunuz?
Olanları bilir miydi de?
Tarihlerin Yazımı:
A) Gün ve ay adları, yanlarında rakam olmadan yazıldığında, küçük harfle başlar. Örnek :
Oğlum aralık ayının soğuk bir gününde doğdu.
Önümüzdeki hafta, salı günü onu görmeye gidelim.
B) Belirli bir tarihi gösteren ay ve gün adları her yerde büyük harfle başlar. Örnek :
1986'nın Mart ayında başladı göreve.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923 'te ilan edildi.
C) Gün ve ay bildiren tarihler şu şekilde yazılabilir : Örnek :
4 Aralık 1996
2.12.1996
4/12/1996
İkilemelerin Yazımı: İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemeyi oluşturan sözcüklerin arasına
hiçbir noktalama işareti konulmaz. Örnek :
Soruları düşüne düşüne çözmelisin. (Doğru)
Yavaş, yavaş yerinden doğruldu. (Yanlış)
Pekiştirmelerin Yazımı: Sıfatların başına gelerek onların anlamlarını pekiştirmeye
yarayan ön ekler, daima sıfata bitişik yazılır. Örnek :
Bembeyaz örtü (Doğru)
Yapa yalnız adam (Yanlış)
Sayıların Yazımı: Sayıların rakamlarla gösterilmesi ya da yazıyla yazılmasına ilişkin başlıca
kurallar şunlardır :
A) Herhangi bir anlatım türünde (roman, öykü, deneme, mektup) kesinlik anlamı önem
taşımayan sayılar, yazıyla gösterilir. Örnek :
Bu kitabı yazalı beş yıl oldu.
Bahçede dört beş çocuk oynuyordu.
B) Kesinlik anlamı önem kazanan konularda, bilimsel yazılarda sayılar rakamla gösterilir.
Marmaris'te 2000 hektar orman yandı.
Baktım, termometre 30 dereceyi gösteriyordu.
C) Çok sıfırlı sayıların ana sayılardan sonraki basamakları yazı ile gösterilebilir . Örnek :
13 milyar, 20 trilyon
UYARI : Çek ve senetlerde sayı basamakları bitişik yazılır.
Kısaltmaların Yazımı:
A) Tek heceli sözcükler, ilk harfleri alınarak kısaltılır. Kısaltmanın sonuna nokta konur :
Sözcük kısaltılmış şekli
Zarf z.
Test t.
B) Çok heceli sözcükler, genellikle baştan iki ya da üç harf alınarak kısaltılır : örnek :
Sözcük kısaltılmış şekli
Cadde cad.
Doçent doç.
Bölük bl.
C) Özel adlar genellikle her sözcüğün ilk harfi alınarak kısaltılır. Kısaltmada harfler arasına
nokta konmaz : Örnek :
Özel Ad Kısaltılmış şekli
Posta Telefon Telgraf PTT
Devlet Malzeme Ofisi DMO
D) Özel adların kısaltmalarına getirilen ekler, kesme işaretiyle ayrılır : Örnek :
Doğru Yanlış
TV'de TV'da
DMO'ya DMO'ne
ODTÜ'ye ODTÜ'ne
Bileşik Sözcüklerin Yazımı:
A) Kurallı (özel) bileşik eylemler daima bitişik yazılır : Örnek :
Gidedur (mak), bakıver (mek), öleyaz (mak)
B) Yardımcı eylemlerle kurulan bileşik eylemlerde :
Birleştirme sırasında ad soylu sözcükte herhangi bir ses düşmesi veya ses türemesi
olmuyorsa ayrı yazılır : Örnek : Terk et(mek), pişman ol(mak)
Birleştirme sırasında ad soylu sözcükte bir ses düşmesi ya da ses türemesi meydana
gelirse bitişik yazılır. Örnek : seyir- seyret(mek), kahır- kahrol(mak), his-hisset(mek)
C) İki ya da daha çok sözcükten oluşmuş yerleşim merkezi adları bitişik yazılır : Örnek :
Bahçelievler, Sivrihisar, Çanakkale
D) Bir heceli sözcüklerin başına geldiği bileşik sözcükler bitişik yazılır : Örnek :
İlkbahar, Akdeniz, Önsöz, İlknur
E) Sıfat ya da ad tamlaması biçiminde oluşmuş ve öylece kalıplaşmış olan bileşik sözcükler
bitişik yazılır : Örnek :
Sivrisinek, Atakule, Topkapı, Beşevler
Deyimlerin Yazımı: Deyimler kaç sözcükten oluşursa oluşsun, deyimi oluşturan her sözcük
ayrı yazılır. Örnek :
Son günlerde bu şarkıyı diline doladı.
Bütün gece gözüme uyku girmedi.
Çok titizdir, her şeyde ince eleyip sık dokur.
Vurdumduymaz, kabadayı, çıtkırıldım.
Ünlüyle Biten Eylemlerin Yazımı: "a" ya da "e" geniş ünlüsüyle biten eylem kök ya da
gövdelerine gene bu geniş ünlülerle başlayan herhangi bir ek getirildiğinde bu geniş ünlülerde
herhangi bir ses daralması olmaz. Örnek :
Yanlış Doğru
Gelmiyen gelmeyen
Bilmiyerek bilmeyerek
Anlamıyan anlamayan
Kesme işaretinin Kullanımı:
A) Özel adlara gelen çekim ekleri kesme işaretiyle ayrılır : Örnek :
Hikmet'ten, Yardım Sevenler Derneği'ne
B) Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmada kullanılır. Örnek :
TRT'ye, TMO'nun, ODTÜ'den
C) Sayılardan sonra gelen ekleri ayırmada kullanılır : Örnek :
1963'ten, 3'ün katları, 5'inci kat
D) Özel adlara gelen ve adlara aile anlamı katan "-ler" çoğul eki, kesme işaretiyle ayrılmaz.
Özel adlara gelen "ve benzerleri" anlamı katan "-ler" çoğul eki kesme işaretiyle ayrılır :
Akşam Ayşeler bize gelecek. (aile anlamında)
Bu topraklar daha nice Atatürk'ler yetiştirir. (ve benzeri anlamında)
E) Özel adlara gelen yapım ekleri kesme işareti ile ayrılmaz. Örnek :
Urfalı, Çince, Türklük
F) Özel adlara gelen yapım eklerinden sonra eklenen çekim ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz.
Adıyamanlılar, Fransızcadan, Atatürkçülerden
Büyük Harflerin Kullanımı:
A) Her cümlenin ilk harfi büyük yazılır. Örnek :
Ona her konuda yardımcı olduk.
Ülkemizde yedi bölge vardır.
B) Şiirde her dizenin ilk harfi büyük olur : Örnek :
Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
C) Yazı başlıklarının her sözcüğü büyük olur : Örnek :
Sıfatların Genel Özellikleri
Ziraatte Yeni Buluşlar
D) Belli bir tarihi gösteren ay ve gün adları büyük harfle başlar : Örnek :
17 Mayıs, 1997, Salı
E) Bütün özel adlar büyük harfle başlar. Başlıca özel adlar şunlardır:
Kişi ad ve soyadları. Örnek : Kemal Cantürk
Hayvanlara verilen adlar. Örnek : Tekir, Karabaş
Ulus, din, mezhep, tarikat adları. Örnek : Araplar, İslamiyet, Alevilik
Ülke adları. Örnek : İspanya, Fransa
İl,ilçe,kasaba ve köy adları. Örnek : Manisa, Ayvalık, Gölcük
Bulvar, cadde ve sokak adları. Örnek : Atatürk Bulvarı, Çiğdem Mahallesi
Kıta, bölge, okyanus, deniz, göl, ırmak, dağ, ova ve orman adları. Örnek : Avrupa, Van Gölü
Özel bir ada bağlı olarak kullanılan yön adları. Örnek : Doğu Karadeniz, İç Anadolu
Kurum, kuruluş, dernek, makam ve işyeri adları. Örnek : Türk Tarih Kurumu, İş Bankası
Yapı, yapıt ve ören adları. Örnek : Ankara Kalesi, İnce Minare
Kitap, Dergi, Gazete, Yasa adları. Örnek : Nokta, Yeni Yüzyıl, Medeni Kanun
Bütün dil adları. Örnek : İngilizce, Farsça, Almanca
Bir özel ada bağlı olarak kullanılan ünvan ve takma adlar. Örnek :İnce Memet, Uzun Hasan
Tüm gezegen adları. Örnek : Merkür, Venüs, Mars
Özel adlardan türeyen sözcükler. Örnek : Türkçülük, Adıyamanlı, Kemalizm
UYARI : Dünya, Güneş ve Ay sözcükleri, gezegen anlamıyla (coğrafi terim) kullanılırsa büyük
harfle, mecaz anlamda kullanılırsa küçük harfle başlar.
Dünya Güneş'in uydusudur, Ay da Dünya'nın
Başımda dünya kadar iş var.
Pencereden içeri güneş girdi.
SÖZCÜK TÜRLERİ
Eylemlerde Kip ve Kişi :
Eylemler (Fiiller) : İş, oluş, hareket, durum ve kılış bildiren; zaman ve kişi eklerine göre
çekimlenebilen; zaman ve kişi ekleriyle çekimlenmesi halinde cümle içinde yüklem görevi üstlenen
sözcüklere eylem (fiil) denir.
Örnek : bak-, sus-, büyü-, ağla-, koş-
Gel-di-m kopar-ı-yor-uz
Gel (eylem kökü) kopar (eylem gövdesi)
-di (zaman eki) -yor (zaman eki)
-m (1. Tekil kişi eki) -uz (1. Çoğul kişi eki)
Eylemler, varlıkların yaptıkları hareketlerin niteliklerine ve özelliklerine göre, şu gruplara ayrılarak
incelenir :
İş ve Kılış Eylemleri : Öznenin kendi iradesiyle bir nesne üzerinde gerçekleşen ve bu eylemden
nesnenin etkilendiği tüm eylemler iş-kılış anlamlıdır. Örnek : Kadın gömleği ütüledi.
Açmak, yıkamak, kesmek
Oluş Eylemleri : Gerçekleşmeleri özneye bağlı olmayan, doğal bir değişim içinde kendi kendine
olan, nesne almayan tüm eylemler oluş anlamlıdır. Örnek : Adam iyice yaşlanmıştı.
Paslanmak, büyümek, çürümek
Hareket Eylemleri : Belli bir enerjinin, öznenin hareketlenmesine ya da yer değiştirmesine yönelik
olarak harcandığı ve nesne almayan tüm eylemler hareket anlamlıdır.
Örnek : Bugün parkta uzun uzun yürüdüm.
Yüzmek, gitmek, kaçmak
Durum Eylemleri : Öznenin kendi sitemiyle gerçekleştirdiği, daha çok içinde bulunduğu durumu
gösteren ve bir durağanlık bildiren tüm eylemler durum anlamlıdır. Durum eylemleri de nesne
almaz. Örnek : Burada biraz dinleniyorum.
Yatmak, ağlamak, üzülmek
UYARI : İş-kılış eylemleri, nesne aldığı için bu eylemler geçişlidir. Oluş, durum ve hareket eylemleri
genellikle nesne almazlar. Bu nedenle geçişsizdir.
Eylemlerin bir bölümünün iş-kılış, oluş ve durum bildirmesi, cümledeki kullanımına bağlıdır.
Örnek : Çocuk kapıyı açtı. (iş-kılış)
Bütün çiçekler açtı. (oluş)
Eylemlerde Zaman : Eylemin içinden geçtiği, geçmekte olduğu ya da geçeceği süre “zaman” olarak
adlandırılır. Zaman kavramı, kişi kavramıyla birlikte eylemi adlandıran ve biçimlendiren temel öğedir.
Geçmiş Zaman : Eylemin sözden önce gerçekleştiğini gösteren zamandır. Örnek :
Git-ti, git-miş önce eylem, sonra anlatış
Şimdiki Zaman : Eylemle anlatışın aynı anda gerçekleştiğini gösteren zamandır.
Örnek : bak-ı-yor, gel-i-yor eylemle anlatış aynı anda gerçekleşir.
Gelecek Zaman : Önce anlatışın, sonra eylemin gerçekleşeceğini gösteren
zamandır. Örnek : bak-acak, anlat-acak önce söz, sonra eylem
Geniş Zaman : Eylemin sürekli ya da genellikle yapıldığını gösteren zamandır.
Örnek : okur-r, çalış-ır sürekli ya da genellikle yapılır.
Eylemlerde Kişi : Eylemin kim tarafından yapıldığını, kiminle ilgili olduğunu gösteren kavrama kişi
(şahıs) denir. Kişi kavramı, eylem kök ve gövdelerinde kip eklerinden sonra eklenir. Eylemlerde üç
temel kişi vardır. Bunlar tekil ve çoğul olarak kullanılabilir.
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL AÇIKLAMA ÖRNEK
Okudum
I. Ben Biz Sözü Söyleyen
Okuyoruz
Gelirsin
II. Sen Siz Sözü Dinleyen
1 Gelirsiniz
2 Biliyor
III. O Onlar Hakkında Konuşulan
Biliyorlar
Uyarı : Üçüncü tekil kişi eki yoktur. Üçüncü tekil kişinin anlatımında eyleme yalnızca kip eki
getirilir. (bit-ti, git-miş, otur-u-yor)
Eylemlere gelen kip eklerine göre kişi ekleri de farklılaşabilir. Örnek :
Yap-ı-yor-uz (I. Çoğul kişi eki)
Bekle-di-k (I. Çoğul kişi eki)
Eylem Adları : Dış dünyadaki her varlığın ve her kavramın bir adı olduğu gibi eylemlerin de bir adı
vardır. Eylem kök ve gövdelerine getirilen “-mak (-mek), -ma (-me), -ış (-iş)” ekleri geldikleri eyleme ad
verip eylem adı oluştururlar. Eylem adı durumundaki bu sözcüklere ad eylem (mastar) adı verilir.
Örnek : Buradan gitmek istiyor.
Bu saatte gitmeye kalkma.
Oraya gidişimiz zor oldu.
Eylemlerde Kip : Eylemlerin iş-kılış, hareket ve durumu anlatabilmek için haber ve dilek kipleriyle
birlikte kişi ekleriyle çekimlenmesine kip denir. Örnek :
Otur - eylem kökü
Otur-acak-sın çekimli eylem
Otur-sa-n çekimli eylem
Çekimli eylemler dört biçimde kullanılabilir:
Olumlu biçim çalıştım
Olumsuz biçim çalışmadım
Soru biçimi çalıştım mı?
Olumsuz soru biçimi çalışmadım mı?
Haber (Bildirme) Kipleri :
a) Görülen (di’li) Geçmiş Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-dı, -di, -du, -dü, -
tı, -ti, -tu, -tü) eklerinden biri getirilerek yapılır.
Anlamı : Geçmişte yapılan bitmiş eylemleri kesinliğe bağlayarak anlatır. Görülen
geçmiş zamanda aşağıdaki anlam özellikleri görülür :
Görülen ve yaşanan bir olayın anlatımında bu kip kullanılır. Örnek :
Öğrenciler son sınavlarına geçen hafta girdiler.
Çocukluğumda ciddi bir hastalık geçirdim.
Kesinliği, tarihi belgelere dayanan olayların anlatımında da bu kip kullanılır. Örnek:
Osmanlı Devleti 1299’da kuruldu.
Fatih, bütün askeri dehasını kullanarak İstanbul’u fethetti.
Di’li geçmiş zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Baktım Baktık
II. Baktın Baktınız
III. Baktı Baktılar
b) Duyulan (Miş’li) Geçmiş Zaman) : Eylem kök ya da gövdelerine “-mış, -miş, -
muş, -müş” eklerinden biri getirilerek yapılır.
Anlamı :
Geçmişte yapılan bir eylemi kesinliğe bağlamadan anlatır. Örnek :
O yıllarda ülkemizde büyük ekonomik sıkıntılar yaşanmış.
Gençlik yıllarında bütün Avrupa ülkelerini gezmiş.
Kısa bir geçmiş zaman diliminde de olsa, başkasından duyulan eylemlerin
anlatımında kullanılır. Örnek : Geçen gün en yakın arkadaşıyla kavga etmiş.
Erdal, dün sinemaya gitmiş, ama filmi beğenmemiş.
Farkında olunmayan bir eylemin anlatımında kullanılır. Örnek :
Öyle bir dalmışız ki, sabah olmuş.
Bir de ne göreyim herkes gitmiş.
Gerçekleşen bir eyleme tanık olma durumlarında da kullanılabilir. Örnek :
Eline sağlık, çayda çay olmuş.
Kısa sürede iyice yıpranmışsın.
“-dır, -dir” ek eylemleriyle kullanıldığında kesinlik ya da olasılık anlamı kazanır.
Örnek : Gönderdiğin mektubu dün almıştır. (Olasılık)
Özür dilerim, kayıtlarımız kapanmıştır. (kesinlik)
Miş’li geçmiş zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Okumuşum Okumuşuz
II. Okumuşsun Okumuşsunuz
III. Okumuş Okumuşlar
c) Şimdi Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-yor” ekinin getirilmesiyle yapılır.
Anlamı :
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde başlamış; ama henüz bitmemiş,
sürmekte olan bir eylemin anlatımında kullanılır. Örnek :
Çocuk bütün dikkatiyle ders dinliyor.
Ayşe’ye geçen gün gördüğümüz kazayı anlatıyordum.
“-dır, -dir” ek-eylemiyle kullanıldığında olasılık anlamı kazanır. Örnek :
Bu saatte evde uyuyordur.
Şimdiki zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Açıyorum Açıyoruz
II. Açıyorsun Açıyorsunuz
III. Açıyor Açıyorlar
d) Gelecek Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-acak, -ecek” eki getirilerek
yapılır.
Anlamı :
Henüz yapılmamış, içine girilecek bir zaman dilimi içinde yapılacak olan bir
eylemin anlatımında kullanılır. Örnek : Yarın akşam İstanbul’a gideceğiz.
Akşama misafir gelecek.
“-dır, -dir” ek eylemiyle kullanılırsa, kesinlik anlamı kazanır. Örnek :
Bu sorun en geç yarın halledilecektir.
Gelecek zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Açacağım Açacağız
II. Açacaksın Açacaksınız
III. Açacak Açacaklar
e) Geniş Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-r (-ır, -ir, -ur, -ür, -ar, -er)” eklerinin
getirilmesiyle yapılır.
Anlamı :
Genel doğruları göstermede kullanılır. Örnek : Su testisi su yolunda kırılır.
Her canlı doğar, yaşar, ölür.
Sürekli ya da genellikle yapılan eylemlerin anlatımında kullanılır. Örnek :
Geniş zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL TEKİL ÇOĞUL
I. Açarım Açmam Açarız Açmayız
II. Açarsın Açmazsın Açarsınız Açmazsınız
III. Açar Açmaz Açarlar Açmazlar
UYARI : “-r” eki yalnızca olumlu çekimlerde kullanılır. Olumsuz çekimlerde bu kipin
olumsuzu “-ma-z, -me-z” ekiyle yapılır.
Dilek Kipleri :
a) İstek Kipi : Eylem kök ya da gövdelerine “-a, -e” eki getirilerek yapılır.
Anlamı :
Getirildiği eyleme istek anlamı verir. Örnek : Akşama ben de size geleyim.
İsteğin yanı sıra öğüt ve gereklilik anlamı verir. Örnek :
Kimsesizlere yardım edelim. (Öğüt)
Derslerimize düzenli çalışalım. (Gereklilik)
İstek kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Alayım Alalım
II. Alasın Alasınız
III. Ala Alalar
b) Dilek – Şart Kipi : Eylem tabanlarına “-sa, -se” ekinin getirilmesiyle yapılır.
Anlamı :
Eyleme dilek anlamı verir. Örnek : Ben de seninle gelsem.
Tiyatroya değil de, sinemaya gitsek.
Koşul anlamıyla kullanılır. Örnek : Bu işi başarırsa, güvenimi kazanır.
Giderse, bir daha dönmez.
Dilek-şart kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Gitsem Gitsek
II. Gitsen Gitseniz
III. Gitse Gitseler
Uyarı : Dilek kipleri herhangi bir zaman kavramını taşımadığı için bunlarla yapılan
bileşik zamanlı eylemler, gerçekte ya tek zaman anlamı taşırlar ya da hiç zaman
anlamı taşımazlar.
c) Gereklilik Kipi : Eylem kök ya da gövdelerine “-malı, -meli” ekinin getirilmesiyle
yapılır.
Anlamı : Eylemin yapılması, olması gerektiğini bildirir. Bu anlam, “gerek, lazım, icap
etmek” sözcükleriyle de sağlanır. Örnek : Onunla hemen konuşmalıyım.
Bu işi yarına bitirmeliyiz.
Gereklilik kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Bilmeliyim Bilmeliyiz
II. Bilmelisin Bilmelisiniz
III. Bilmeli Bilmeliler
d) Emir (Buyurma) Kipi : Emir kipinin eki yoktur. Bu nedenle I. ve çoğul kişilerde
emir kipinin çekimi olmaz. Çünkü kişiler kendi kendilerine emredemezler. Emir
kipine II. Tekil kişi dışında kişi ekleri getirilebilir.
Anlamı :
Eylemin yapılmasını emir biçiminde belirtir. Örnek :
Derslerini bitirir bitirmez yat. (Olumlu emir)
Eve zamanında gelin. (Olumlu emir)
Dışarı çıkmayın. (Olumsuz emir)
Bazen dilek anlamıyla kullanılır. Örnek : Tanrım, bana yardım et.
Dünyada hiç aç insan olmasın.
Emir kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. - -
II. Gel Gelin
III. Gelsin Gelsinler
UYARI : Haber (bildirme) kiplerinde belli bir zaman kavramı varken, dilek kipleri
zaman bildirmez.
Eylemlerde Bileşik Zamanlılık : Bileşik zaman, basit zamanlı bir eyleme hikaye, rivayet ve koşul
eklerinin getirilmesiyle yapılır. Kısaca bileşik zamanlı bir eylem üç değişik şekilde kurulur :
Eylem tabanı + Zaman eki + idi = Hikaye bileşik zamanlı eylem
Eylem tabanı + Zaman eki + imiş = Rivayet bileşik zamanlı eylem
Eylem tabanı + Zaman eki + ise = Koşul bileşik zamanlı eylem
Bit-me-y-en aşk
Beklen-me-dik soru Sıfat-eylem ekleridir.
Görün-mez kaza
“-dık ve –acak” ekiyle türeyen sıfat-eylemler, üçüncü tekil kişi iyelik eki alarak –“dığı ve –
acağı” biçiminde kullanılabilir. Örnek : bildik bildiği kişi
yapılacak işler yapacağı işler
Bağ-Eylemler (Ulaçlar) : Eylem köklerinden türeyerek getirildiği eylemle yüklem arasında anlam
bağlantısı kuran ve zarf görevinde kullanılan eylemsidir.
Başlıca bağ-eylem ekleri şunlardır :
-ıp, ip : Tahtaya bakıp soruyu çözdü. (Nasıl çözdü?)
-arak, -erek: Koşarak yanıma geldi. (Nasıl geldi?)
-ken : Televizyon izlerken uyumuş. (Ne zaman uyumuş?)
-madan, -meden : Adam bilmeden konuşuyor. (Nasıl konuşuyor?)
-ınca, -ince : Bunu gelince konuşuruz. (Ne zaman konuşuruz?)
-dıkça, -dikçe : Yürüdükçe yol tükenir. (Nasıl tükenir?)
-alı, -eli : Buraya geleli huzurum kaçtı. (Huzurum ne zaman kaçtı?)
-ir, -mez : Gelir gelmez uyudu. (Ne zaman uyudu?)
-asıya, -esiye : Atları öldüresiye kırbaçladı? (Nasıl kırbaçladı?)
-a, -a : Koşa koşa gitti. (Nasıl gitti?)
-e, -a : Düşe kalka büyüdü. (Nasıl büyüdü?)
-e, -e : Güle güle gidin. (Nasıl gidin?)
Eylemsilerin Yan Cümle Kurmaları : Eylemsiler, bir temel cümle içinde yan cümle kurma
özelliği gösterir ve temel cümleye herhangi bir öğe olarak bağlanır. Eylemsiler, yan cümlenin
yüklemi olurlar. Temel cümlenin yüklemini oluştururlarsa yan cümle kuramazlar. Örnek :
Yan Cümle Temel Cümle
Sora sora Bağdat bulunur.
Zarf tümleci
Atılan ok geri dönmez.
Özne
Bu gidişi hiç beğenmiyorum.
Belirtili Nesne
Pencereye çıkana taş atıyorlardı.
Dolaylı Tümleç
AD : Varlıkların ve kavramların dilde var olan karşılığına, sözcük türü yönünden ad denir.
Anlamlarına Göre Adlar :
Varlıklara Verilişlerine Göre Adlar :
Özel Adlar : Bir tek varlığı gösteren, bir tek varlığa verilmiş adlardır.
Örnek : Mustafa Kemal Atatürk, Asya, Türkiye, Ankara, Kızılay, Merkür, Akdeniz, Türk Tarih
Kurumu, Türkçe vb.
Tür Adları (Cins İsimleri) : Aynı türden olan varlıkların tümünü birden gösteren adlardır.
Vücut parçaları ve organ adları, akrabalık dalları, tüm hayvan ve bitki adları, tüm araç ve gereç
adları tür adlarını oluşturur.
Örnek : Gövde, teyze, yılan, elma, kalem, süpürge vb.
Tür Adlarının Özellikleri : Bir tür adı, genel anlamda kullanıldığında, o türü oluşturan varlıkların
tamamını anlatır. Örnek : Balık suda yaşar. Tüm balıkları gösterir.
Kitap en yakın arkadaştır. Tüm kitapları gösterir.
Bir tür adı, bazen o türün yalnızca bir ya da birkaç bireyini göstermede kullanılır. Örnek :
Kuş durmadan çırpınıyordu. Bir tek kuşu gösterir.
Kitap, savaş yıllarını anlatıyor. Bir tek kitabı gösterir.
Varlıkların Sayılarına Göre Adlar :
Tekil Adlar : Biçimce çoğullanmamış, “-lar, -ler” eki almamış adlardır. Örnek :
Çiçek, bardak, toka, çocuk vb.
Çoğul Adlar : Aynı türden olan birden çok varlığı gösteren adlar, “-ler, -lar” çoğul ekiyel
çoğullanır. Örnek : insanlar, evler, halılar, aylar, geceler vb.
Topluluk Adları : Biçimce tekil oldukları halde anlamca çoğul olan adlardır. Örnek :
Orman, ordu, sürü, bölük, millet, aile, takım, grup vb.
UYARI : Tür adları (ağaç, çocuk, insan) o türe ait olanları tek tek düşündürürken; topluluk adları
(orman, bölük, kurul) o türe ait olanların tümünü bir grup olarak düşündürür.
Topluluk adları biçimce tekil adlardır. Ancak (-lar, -ler) çoğul ekiyle çoğullanabilir. Örnek :
Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri ...!
Toplumlar kendi kültürlerini kendileri yaratır.
Kimi tür adları mecaz-ı mürsel yoluyla topluluk adı olabilir. Örnek :
Bütün sınıf, bu duruma üzüldü. (Sınıfın içindeki öğrenciler)
Meclis konuyu görüşüyor. (Meclisin içindeki Milletvekilleri)
Varlıkların Oluşlarına Göre Adlar :
Somut Adlar : Beş duyu organından en az biriyle algılanabilen varlık ve nesneleri gösteren
adlardır. Örnek : Ses, hava, ışık, koku, su, rüzgar, vb.
Soyut Adlar : Beş duyudan hiçbiriyle algılanamayan adlardır. Örnek : cesaret, düşünce, sevinç,
umut, özgürlük vb.
İş ve Eylem Gösteren Adlar : Eylem tabanlarından “-mek, -me, -iş” ekleriyle türeyen adlardır.
Örnek : yürümek, bakmak, soruşturma, bakış, anlayış vb.
UYARI : Eylem adları bazı durumlarda sıfat olarak kullanılabilir. Örnek : yapma bebek, takma diş
Bazı kullanımlarda eylem adları, eylem anlamını yitirerek doğrudan ad olarak kullanılır. Örnek :
Değişik bir yemek yapmış, annesi.
Şimdi, bir dondurma olsa da yesek.
Ad Tamlamaları : En az iki adın, aralarında anlam bağlantısı kurarak oluşturduğu, bir
nesnenin parçası olduğunu ya da bir nesnenin başka bir nesneyle tamamlandığını gösteren ad
takımıdır. Ad tamlamalarında kullanılan tamamlayıcı öğeye tamlayan, birinci nesnenin parçası
durumunda olan ikinci öğeye ise tamlanan denir. Örnek :
Denizin sesi bir melodi gibi geliyordu kulağıma.
Kış ayları burada oldukça ılıman geçiyor.
Ona hediye olarak yün gömlek aldım.
Ad Tamlamasıyla İlgili Bilgiler :
Ad tamlamalarında birinci sözcük, tamlayan; ikinci sözcük tamlanan adını alır. Örnek :
Tamlayan Tamlanan
Çocuklar-ın ses-i
Küf koku-s-u
Ahşap ev
Tamlayanın kişi zamiri (ben, sen, o, biz, siz, onlar) olduğu tamlamalara “zamir tamlaması”
da denir ve tamlama ekleri değişir. Örnek :
Tamlayan Tamlanan
Ben-im kitab-ım
Sen-in düşünce-n
Biz-im evi-miz
Siz-in fikri-niz
Ünlüyle biten sözcüklere tamlayan eki getirildiğinde araya “n”; tamlanan eki getirildiğinde
araya “s” kaynaştırma ünsüzü gelir. Örnek : elmanın yarısı
Ad tamlamalarında, asıl üzerinde durulan ve vurgulanan öğe tamlanandır. Sözgelimi;
kapının kolu tamlamasında üzerinde durulan kavram koldur.
UYARI : “su ve ne” sözcüklerine “-ın, -in, -un, -ün” tamlayan eki getirildiğinde araya “n” değil
“y” kaynaştırma ünsüzü girer. Örnek : suyun hızı neyin sesi
Ad Tamlaması Türleri
Belirtili Ad Tamlaması : Hem tamlayan hem de tamlanan eki almış olan ad tamlamalarıdır.
Örnek :
Tamlayan Eki Tamlanan Eki
-ın, -in, -un, -ün -ı, -i, -u, -ü
Saat-in cam-ı
Su-y-un güc-ü
Felsefe-n-in sorunlar-ı
Belirtili Ad Tamlamasının Özellikleri :
Tamlayanla tamlanan arasına başka sözcük ya da sözcük grupları girebilir.
Örnek : Çocuğun sabaha kadar süren ağlaması.
Tamlayanla tamlananın yeri değişebilir.
Örnek : Vurur, deryalara ışığı adaların.
Tamlayan ya da tamlanan birden çok kullanılabilir.
Örnek : Çocukluğumun acıları, sevinçleri, umutları.
Annemin, babamın ve kardeşimin özlemi.
Tamlayan ya da tamlanana bağlı bir sıfat kullanılabilir.
Örnek : Yeşil gömleğin düğmeleri.
Çocuğun sarı saçları.
Kişi ve işaret zamirleri belirtili ad tamlamalarında yalnızca tamlayan sözcük olarak
kullanılır. Örnek : Senin araban
Bunun cezası
Ad eylemler (mastarlar) hem tamlayan hem de tamlanan olur. Örnek :
Okumanın yararları
Çocuğun yürüyüşü
Kimi durumlarda tamlayan ekinin yerini “-den, (-dan)” durum eki tutar. Örnek :
Çocuklardan birkaçı
Aşağıdakilerden hangisi
Kimi durumlarda tamlayan ya da tamlanan sözcük düşer. Bu durumlarda ad tamlaması
özelliği ortadan kalkar. Örnek :
Umutları suya düştü. Onun umutları
Ev, onlarınmış. Onların eviymiş.
Bir belirtili ad tamlaması bir başka adı niteleyecek şekilde kullanılırsa, bir sıfat
tamlamasının tamlayanı olur. Örnek : Anasının gözü adam
Sıfat Ad
Gözümün bebeği oğlum
Sıfat Ad
Belirtisiz Ad Tamlaması : Tamlayan sözcüğün ek almadığı tamlamalardır. Tamlayan, ek
almadığı için belirsizlik ve genelleme anlamı taşır. Örnek :
Tamlayan Eki Tamlanan Eki
-ı, -i, -u, -ü
Fındık kurt-u
Akrep yuva-s-ı
Fizik güc-ü
Belirtisiz Ad Tamlamasının Özellikleri :
Tamlayan, tamlananın niteliğini gösterir. Örnek: Anne sevgisi, kan kırmızısı
Tamlayan, tamlananın ne ile ilgili olduğunu gösterir.
Örnek : Sel felaketi, uçak bileti
Tamlayan, tamlananın neden yapıldığını gösterir.
Örnek : Portakal suyu, tütün kolonyası
Tamlayan tamlananın neye benzediğini gösterir.
Örnek :Parmak üzümü, sigara böreği
Tamlayan, tamlananın nedenini bildirir.
Örnek : Matematik korkusu, sınav stresi
Bir şeyin yapıldığını ya da bulunduğu yeri gösterir.
Örnek : Kıyı lokantası, uzay istasyonu
Tamlayan tamlananın yapıldığı aracı belirtir.
Örnek : Söz sanatı, makine örgüsü
Tamlayan, tamlananın ortaya çıktığı yeri belirtir.
Örnek : Amaysa elması, Maraş dondurması
Kişi adları tamlayan olduğunda o kişilere ilişkin yapıt, buluş gibi kavramları belirtir.
Örnek : Naima tarihi, Newton Kanunu
Takısız Ad Tamlaması : Hem tamlayanın hem de tamlananın takı almadığı bir ad
tamlamasıdır.
Örnek : Tamlayan Tamlanan
Yün ceket
Taş duvar
Cam kavanoz
Altın bilezik
Takısız Ad Tamlamasının Özellikleri :
Takısız ad tamlamasının kuruluşunda, en önemli özellik, birinci adın ikincisinin
neyden yapıldığını göstermesidir. Örnek : Gümüş kolye, kot pantolon, deri mont...
Birinci ad, mecaz anlamda kullanılıp, mecazlı bir biçimde ikincinin neye
benzediğini gösteriyorsa, yine takısız ad tamlaması oluşur.
Örnek : Selvi boy, tunç bilek, taş kafa
Takısız ad tamlamalarında tamlayana “-den / -dan” eki gelebilir.
Örnek : Tahtadan köprü, yünden yorgan...
Zincirleme Ad Tamlaması : İki ya da daha çok ad tamlamasının iç içe kullanıldığı bri tamlama
çeşididir. Zincirleme ad tamlamasında, tamlayan ya da tamlanan kendi içinde bir ad
tamlaması oluşturur. Sözgelimi tamlayan bir ad tamlaması olabilir. Örnek :
A k ş a m s a a t l e r i n i n s e r i n l i ğ i.
Takısız Ad Tamlaması
Belirtili Ad Tamlaması
Hem tamlayan hem de tamlanan ad tamlaması biçiminde olabilir : Örnek :
Belirtili Ad Tamlaması
İ s t a n b u l t i y a t r o l a r ı n ı n b u n a l ı m y ı l l a r ı.
Karma Tamlama : Tamlayan ya da tamlananı niteleyen bir sıfat veya sıfat grubunun
kullanıldığı bir tamlama türüdür. Örnek :
Belirtili Ad Tamlaması
A d a m ı n i r i , s a r ı , ç a r p ı k d i ş l e r i.
Sıfat Grubu .
Tamlayan Tamlanan .
Karma Tamlama
Görevlerine Göre Adlar :
Adlar, yalın durumda kullanıldığında, cümle içinde özne veya belirtisiz nesne görevinde
bulunur. Örnek : Öğretmen başarılı öğrencilere hediye dağıttı.
Özne Belirtisiz Nesne
Adlar, belirtme durumuyla çekimlendiğinde belirtili nesne görevi yapar. Örnek :
Tabloları duvara astık.
Belirtili Nesne
Yönelme, bulunma, ayrılma (-e, de, -den) durumunda olan adlar cümlede dolaylı tümleç
görevi yapar. Örnek : Pencereden dışarıya bakıyor, dışarıda olanları seyrediyordu.
Dol. Tümleç Dol. Tümleç Dol. Tümleç
Ek-eylem (ek fiil) alan adlar, yüklem görevinde bulunur. Örnek :
Beni soran Ayşe’ymiş.
Yüklem
Yapılarına Göre Adlar : Adlar, yapıları yönünden üçe ayrılır :
Basit Adlar : Herhangi bir yapım eki almamış, ya da başka bir sözcükle birleşerek yeni
anlamda bileşik bir sözcük oluşturmamış adlardır. Örnek : taş, balık, sopa vb.
Türemiş Adlar : Eylem ya da ad köküne bir yapım eki getirilerek yeni bir anlam
kazanan ve gövde durumuna geçen adlardır. Örnek : sor-gu, ört-ü, seç-enek vb.
Birleşik Adlar : Birden çok sözcüğün birleşerek yeni bir biçim ve anlam kazanması
yoluyla oluşan adlardır. Örnek : bilgisayar, külbastı, aslanağzı vb.
Adların Diğer Özellikleri :
Adlar, anlamları yönünden şöyle incelenebilir :
a) Kesin anlamlı adlar : Anlamı bilimsel bir tanımla kesinleşen adlardır.
Örnek : üçgen, sayı, şiir vb.
b) Adların bazıları kendi anlamını, işlevini yansıtır. Örnek : tarak, kazma süpürge vb.
c) Adların bir bölümü, sözcük anlamını düşündürmez.
Örnek : koltuk, havlu, elbise, tencere vb.
Adlar, “-cik, -ce, -cek,-cağız” gibi ekleri alır. Bu ekler, eklendiği ada, şu anlamı katar.
a) –cik eki getirildiği ada küçültme, sevgi ve acıma anlamları katar. Örnek :
Soru kitapçıkları dağıtıldı. Küçültme anlamı
Kapıyı güler yüzlü ninecik açtı. Sevgi
Kedicik bütün gece dışarıda kalmış. Acıma
b) “-ce” eki getirildiği ada, görelik, karşılaştırma, abartma, uygun ve yakışır olma
anlamları katar. Örnek :
Gönlümce bir tatil yapamadım. Görelik
Akılca üstün biriydi. Karşılaştırma.
Yüzlerce sivrisinek beni ısırdı. Abartma.
Bize dostça davrandı. Uygun, yakışır olma.
c) –“-cağız” ve “-cek” eki, eklendiği ada acıma anlamı katar.
Örnek : adamcağız, yavrucak
CÜMLE BİLGİSİ
Cümlenin Öğeleri
Cümle : Bir duygu, düşünce veya isteği kısaca bir yargıyı bildiren sözcük dizisine cümle denir.
Çalıştım.
Ders çalıştım.
Sabaha kadar durmadan ders çalıştım.
Uyarı : Cümle yargı bildiren anlatım bütünlüğüdür. Buna göre yargı bildirmeyen biz söz öbeği, cümle
değildir. Sözgelimi, Akıllı adam, bir sıfat tamlaması olup, cümle değeri taşımaz. Oysa Adam akıllıydı.
Dendiğinde bu bir yargı, bildirir ve cümle adını alır.
Cümlenin Öğeleri :
Temel Öğeler :
Yüklem : Cümlede iş, oluş, hareket, kısaca yargı bildiren sözcük veya söz grubudur. Bu
tanıma dayalı olarak yüklemin iki şekilde karşımıza çıkabileceğine dikkat edelim.
Eylem Tabanı + Haber Kipi + Kişi Eki = Yüklem
Eylem Tabanı + Dilek Kipi + Kişi Eki = Yüklem
Ad ve Ad Soylu Sözcük + Ekeylem = Yüklem
Örnek : Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı.
Şuraya bir yatak ser, yavaş yavaş
UYARI : Ad ve ad soylu sözcükler ekeylemle çekimlenmeden de yüklem görevinde bulunabilir.
Örnek : İçimde tuhaf bir hüzün vardı. (var + idi)
İçimde tuhaf bir hüzün var. (var).
Yüklemin Özellikleri :
Yüklem, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz öbeklerinden de (Ad ve sıfat tamlamaları,
deyimler, ikilemeler, bileşik eylemler) oluşabilir. Örnek :
Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
(Yardımcı eylemle kurulan bileşik eylem, yüklem durumunda)
Bu ev, kırmızı damlı eski bir köy eviydi. (Yüklem, sıfat tamlaması durumunda)
Sizinle konuşan kadın, çocuğun halasıymış.(Ad tamlaması, yüklem durumunda)
O sabah güneş pırıl pırıldı.(İkileme, yüklem durumunda)
Bu kez galiba baltayı taşa vurduk. (Deyim yüklem durumunda.)
Yalnızca ad değil, ad soylu tüm sözcükler ek-eylemle çekimlenerek yüklem olur. Örnek :
Yurdumuzu kurtaran, Atatürk’tür (Ad, yüklem durumunda)
Bendim geçen ey sevgili, sandalla denizden. (Zamir yüklem durumunda)
Biz üniversiteye giderken o küçüktü. (Adlaşmış sıfat, yüklem durumunda)
Onun kaliteli malları çoktur. (Zarf, yüklem durumunda)
Ak akçe kara gün içindir. (Edat öbeği yüklem durumunda)
Dilimizde sıkça kullanılan bağlaçlardan biri de “ve” dir. (Bağlaç , yüklem durumunda.)
Ağzından çıkan tek şey amandı. (Ünlem, yüklem durumunda)
Eylemsilerden, adeylem ve sıfateylemler, ek-eylemle çekimlenerek yüklem olur. Örnek :
Bütün dileği insanların birbirini karşılık beklemeden sevmesiydi.(Adeylem, ek-eylemle
çekimlenerek yüklem olmuş.)
Adam, uzaktan bir tanıdıklarıymış. (Sıfat eylem, ek-eylemle çekimlenerek yüklem olmuş.)
Yüklem, pekiştirilmiş sözcüklerden de oluşabilir. Örnek :
Bütün gece konuştu da konuştu.
Bayram sabahı şehrin sokakları bomboştu.
Bütün çocukları çalışkan mı çalışkandı.
Sıralı cümlelerde, iki farklı yargı aynı yükleme uyum gösterirse ortak yüklem kullanılabilir.
Örnek : Oğlan dayıya, kız halaya çeker. Bu bağımlı sıralı cümleyi yargı yönünden tek
tek incelersek. Oğlan dayıya çeker.
Kız halaya çeker.
Bu cümlede “çeker” yüklemi ortak kullanılmıştır.
Kimi durumlarda yüklemin anlatımdan düştüğü görülür. Böyle durumlarda okuyucu veya
dinleyici yüklemi zihninden tamamlar. Örnek :
Ev yapacaksan tuğladan, kıza alacaksan Muğla’dan.
Yukarıdaki anlatım tamamlanırsa :
Ev yapacaksan tuğladan yap. Kız alacaksan Muğla’dan al.
UYARI : İki farklı yargının tek eylemsiye ve tek yükleme bağlanması çoğu kez yargılardan
birinin eylemsiyle ya da yüklemle uyumsuzluğuna neden olur ve anlatım bozukluğu yaratır.
Bu anlatım bozukluğuna yüklem eksikliği adı verilir. Bu durumda her farklı yargıyı ayrı bir
yancümleye (eylemsiye) ya da yükleme bağlamak anlatım bozukluğunu ortadan kaldırır.
Örnek : Sigarayı az içkiyi de hiç içmez.
Sigarayı az (içer), içkiyi de hiç içmez.
Özne : Cümlede, yüklemin bildirdiği eylemi ya da yargıyı gerçekleştiren ve üstlenen öğe özne
adını alır. Özne bir kişi ya da birkaç kişiden oluşuyorsa yükleme “Kim? Kimler?” soruları; kişi
dışında bir varlık, nesne ya da kavram ise yükleme “Ne? Neler?” soruları yöneltilir. Örnek :
Yazar, bu romanda sıradan bir olayı anlatıyor. (Anlatan kim? Yazar)
Özne Yüklem
Seni de ansızın yakalar bir gün ölüm. (Yakalayan ne? Ölüm)
Yüklem Özne
İki Çeşit Özne Vardır :
Gerçek Özne : Yüklemde bildirilen eylemi ve yargıyı yapan, yerine getiren veya üstlenen
varlık ve nesnedir. Örnek :
Divan edebiyatında işlenen konular, genellikle soyuttur. (Soyut olan ne?)
Gerçek Özne Yüklem
Hiçbir şair, hiçbir hikayeci yalnız bugün için yazmaz. (Yazmayan kim?)
Gerçek Özne Yüklem
Sözde Özne : Yüklemde bildirilen eylemi yapan değil, yapılan eylemden etkilenen kişi,
varlık ya da kavramlardır. Başka bir deyişle gerçek öznenin olmadığı cümlelerde asıl
görevi, nesne olan sözcük sözde özne görevi üstlenir. Örnek :
Yeni öğretmenler, Doğu Anadolu’ya atanmış. (Atayan kim? Yok) (Atanan kim?)
Sözde Özne Yüklem
Yerler, çok iyi temizlenmiş. (Temizleyen kim? Belli değil?) (temizlenen ne?)
S.Özne Yüklem
UYARI : Sözde özne, yalnızca yükleminde bir eylemin bulunduğu eylem cümlelerinde yer alır.
Ad cümlelerindeki özne, daima gerçek öznedir. Örnek :
Kültür mirasına sahip çıkmak, bilinçli bir tavırdır.
Gerçek Özne Yüklem
Öznenin Özellikleri :
Bütün ad ve ad soylu sözcükler, cümle içinde özne görevinde bulunabilir. Örnek :
Bağışlayın beni arkadaşlar. (Ad, özne durumunda)
Yüklem Özne
Ben, gül yanaklı bir çocuğa benzerim. (Zamir özne durumunda)
Özne Yüklem
Tembeller başarılı olamaz. (Adlaşmış sıfat, özne durumunda)
Özne Yüklem
Gece, bir tül gibi şehre iniyor. (Zarf özne durumunda)
Özne Yüklem
Gibi, sözcükler ve kavramlar arasında benzetme ilgisi kurar. (Edat, özne)
Özne Yüklem
Fakat, karşıt yargıları bağlar. (Bağlaç özne durumunda)
Özne Yüklem
Ey, seslenme anlamı taşır. (Ünlem, özne durumunda)
Özne Yüklem
Ad ve sıfat tamlamaları, deyimler ve ikilemeler özne olabilir. Örnek :
Sanatçının yaratıcılığı, sezgi ve duygu gücüne bağlıdır. (Ad tamlaması özne durumunda)
Kimi şair ve yazarlar, düşüncelerinin kolayca anlaşılmasını istemezler.
(Sıfat tamlaması, özne durumunda)
Pot kırmak, onun adetiydi. (deyim özne durumunda)
Konu komşu bu duruma ne diyecek. (İkileme, özne durumunda)
Kimi durumlarda ara söz, özneyi açıklamak amacıyla kullanılır. Bu kullanıma açıklamalı
özne denir. Örnek : Annem, beni doğurup büyüten o yüce insan, artık yoktu.
Sınıftan biri, genç bir kız, elini kaldırdı.
Kimi sıralı cümlelerde her cümle için tek bir özne kullanılır ve ortak özne meydana gelir.
Örnek : Her canlı doğar, yaşar, ölür. Bu sıralı cümleleri ayırırsak.
Her canlı doğar.
Her canlı yaşar.
Her canlı ölür. “Her canlı” üç ayrı eylemi gerçekleştirdiği için ortak öznedir.
Eylemsiler ve eylemsilerin de yer aldığı çeşitli söz grupları cümlede özne görevi yapar.
Özne Yanlışları : Sıralı ve bağlı bileşik cümlelerde ortak olarak kullanılan öznenin bütün
yüklemlere uyması gerekir. Özne, bu eylemlerden birine uymazsa cümlede özne yüklem
uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu tür anlatım bozuklukları, her farklı yargıya ayrı bir özne
kullanılmasıyla giderilebilir. Ayrıca özneyle yüklem arasında, kişi yönünden ve tekillik çoğulluk
yönünden bir uygunluk da olmalıdır. Örnek :
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve ikinci baskıya girecek.
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve kitap ikinci baskıya girecek.
O resimlerinde pastel renkleri kullanmış, bu nedenle çok çabuk satılmış.
O resimlerinde pastel renkleri kullanmış, bu nedenle resimleri çok çabuk satılmış.
Nesne Yanlışları :
Nesne-Yüklem Uyuşmazlığı : Bu uyuşmazlık, bileşik cümlelerde nesnenin, ilk cümlenin
yüklemine uymamasından kaynaklanır. Bu bozukluk ikinci cümleye dolaylı tümleç, edat
tümleci veya nesne eklenerek giderilebilir. Örnek :
Beni hiçbir zaman unutmadı, her zaman mektup yazdı.
Beni hiçbir zaman unutmadı, her zaman bana mektup yazdı.
Çocuğun gözlerindeki yaşı silip, yerine oturttu.
Çocuğun gözlerindeki yaşı silip, çocuğu yerine oturttu.
Nesnelerin Yapısal Uyuşmazlığı : Bir cümlede aynı eklerle türetilen birden çok eylemsi,
nesne görevinde kullanılabilir. Bu nesnelerin ekleri farklı kullanılmışsa bunlar arasında yapısal
uyumsuzluk oluşur ve bu uyumsuzluk anlatım bozukluğu yaratır. Örnek :
Seni anladığımı ve onaylayışımı gözden kaçırmazdın sanmıştım.
Seni anladığımı ve onayladığımı gözden kaçırmazdın sanmıştım.
Ne gelişini ne de gittiğini gördüm.
Ne gelişini ne de gidişini gördüm.
Tümleç Yanlışları :
Dolaylı Tümleç-Yüklem Yanlışları : Bileşik cümlelerde ortak olarak kullanılan dolaylı
tümlecin, ilk cümlenin yüklemine uyarken ikinci cümlenin yüklemine uymadığı
görülebilir. Böylece tümleç-yüklem uyuşmazlığı ile ilgili anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
Örnek : Kadına her fırsatta bağırıyor, sürekli aşağılıyordu.
Kadına her fırsatta bağırıyor, kadını sürekli aşağılıyordu.
Sana her konuda güveniyor ve yardım bekliyoruz.
Sana her konuda güveniyor ve senden yardım bekliyoruz.
Zarf Tümleci-Yüklem Yanlışları : Bileşik cümlelerde, zarf tümleci ortak olmadığı
halde, bütün yüklemler için ortak öğe kabul edilirse, anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
Bu anlatım bozukluğu, ikinci cümleye bir zarf tümleci ilavesiyle giderilebilir. Bu nedenle
bu anlatım bozukluğunun diğer adı, zarf tümleci eksikliğidir. Örnek :
Her zaman senin yanındayım, seni yalnız bırakmayacağım.
Her zaman senin yanındayım, hiçbir zaman seni yalnız bırakmayacağım.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, ailesinin mutluluğu için çalıştı.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, her zaman ailesinin mutluluğu için çalıştı.
Edat Tümleci-Yüklem Yanlışları : Bileşik cümlelerde, edat tümleci durumundaki öğe,
ortak olmadığı halde ortak kabul edilirse anlatım bozukluğu meydana gelir. Bu
uyuşmazlık ikinci cümleye uygun bir tümleç ya da nesne eklenerek giderilebilir. Aynı
şekilde bir dolaylı tümleç, nesne ya da öznenin yüklemle uyum sağlamayış nedeni bir
edat tümleci eksikliği olabilir. Örnek :
Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce sohbet ederdi.
Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce onunla sohbet ederdi.
Arkadaşımın babası geldi, bir süre sohbet ettik.
Arkadaşımın babası geldi, bir süre onunla sohbet ettik.
Tamlama Yanlışları :
Tamlaması Yanlışları : Bir ad tamlamasında;
Tamlayan ya da tamlanan sözcüklerden birinin eksikliği,
Tamlayan veya tamlanan eklerinden birinin kullanılmaması dolayısıyla
tamlayan eksikliğinin anlam belirsizliği yaratması, ad tamlamasına ilişkin
belli başlı yanlışlıklardır. Örnek :
Onun böyle işlerle uğraşmaya ne vakti vardı ne de zamanıdır.
Onun böyle işlerle uğraşmaya ne vakti vardı ne de bunun zamanıdır.
Sıfat Tamlaması Yanlışları : Sıfat tamlamasına ilişkin yanlışlıklar şu şekilde oluşabilir;
“Bir” den büyük sayı sıfatlarıyla kurulan sıfat tamlamalarında adın çoğul eki alması
yanlışlık yaratır. Bu tür sıfat tamlamalarında adın tekil kullanılması gerekir. Örnek:
Toplantıda üç ya da daha çok konuşmacılar söz alacakmış.
Toplantıda üç ya da daha çok konuşmacı söz alacakmış.
Dışarıda iki insanlar seni soruyordu.
Dışarıda iki insan seni soruyordu.
“Birçok, biraz, herhangi, birkaç, hiçbir, her” gibi belgisiz sıfatların tamlayan olduğu
sıfat tamlamalarında, adın tekil kullanılması gerekir. Örnek :
İhaleye birçok yerli ve yabancı firmalar katıldı.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firma katıldı.
Hiçbir anne ve babaların buna itiraz edeceğini sanmam.
Hiçbir anne ve babanın buna itiraz edeceğini sanmam.
“Her” belgisiz sıfatının tamlayan olduğu sıfat tamlamalarında, yüklemin olumsuz
olması anlatım bozukluğu yaratır. Örnek :
Bu mevsimde her çeşit kuş avlanmayacaktır.
Bu mevsimde hiçbir çeşit kuş avlanmayacaktır.
Bu tarihlerde her grup sınavlarını aksatmayacak.
Bu tarihlerde hiçbir grup sınavlarını aksatmayacak.
Yapıları Yanlış Olan Sözcükler : Kimi zaman yapım eklerinin sözcüklere, kurallara uygun
olarak seçilmemesinden dolayı, kimi zaman da eklerin yanlış seçilmesi nedeniyle sözcüklerin
yapıları bozuk olur. Yanlış yapılandırılmış sözcükler, dil bilgisi kurallarına uymaz ve anlatım
bozukluğu yaratır. Örnek :
Çocuğu iyi bir doktora bakıtmak gerekiyor.
Çocuğu iyi bir doktora baktırmak gerekiyor.
Alıkoyulan paketleri yarın postaya verelim.
Alıkonulan paketleri yarın postaya verelim.
Bu eşyaları pahalılatmak müşteri kaybına yol açar.
Bu eşyaları pahalılaştırmak müşteri kaybına yol açar.
Yanlış Ek Kullanımı : Bir sözcüğe, gelmesi gereken ekin dışında yanlış bir ekin getirilmesi de
kimi zaman anlatım bozukluğuna yol açar. Örnek :
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olduğundan kaynaklanıyor.
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olmasından kaynaklanıyor.
Okuduklarını ezberlemek değil, tartışarak özümlemesine sağlamak gerekir.
Okuduklarını ezberlemek değil, tartışarak özümlemesini sağlamak gerekir.
Her ne kadar şehir dışına taşınmışsak bile beklenen rahatlığa kavuşulmamıştır.
Her ne kadar şehir dışına taşınmışsak bile beklenen rahatlığa kavuşamadık.
Noktalama Yanlışları : Noktalama işaretlerinin eksik ya da yanlış yerde kullanılması;
cümleleri bir anlam belirsizliğine sürükleyebileceği gibi cümleden birden fazla anlam çıkmasına
da yol açabilir. Bu nedenle noktalama işaretlerinin anlama etkileri ve kullanıldığı yerler iyi
bilinmelidir. Yanlış kullanımlar ortaya çıkarsa amaçlanan anlama ulaşmak mümkün olmaz. Bu
durumlar da cümlede bir anlatım bozukluğu yaratır Örnek :
Yabancı dükkandı eşyaları beğenmedi.
Yabancı, dükkandı eşyaları beğenmedi.
Bebekler için, ağlamak, açlık ve korku gibi durumların en doğal ve tek anlatım biçimidir.
Bebekler için ağlamak, açlık ve korku gibi durumların en doğal ve tek anlatım biçimidir.
Kadın şoförü şöyle bir süzdü.
Kadın, şoförü şöyle bir süzdü.