You are on page 1of 66

TÜRKÇE

İçindekiler
ÜNİTELER KONULARI
1. Sözcükte Anlam
1. Sözcükte Anlam
Temel Anlam, Yan Anlam, Mecaz Anlam, Terim Anlamı, Deyim Anlamı, Atasözleri, İkilemeler
2. Anlam Özelliklerine Göre Sözcükler
Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler, Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler, Karşıt Anlamlı Sözcükler,
Sesteş Sözcükler, Özel ve Genel Anlamlı Sözcükler, Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler, Anlam
Daralması, Anlam Genişlemesi, Başka Anlama Geçiş, Deyim Aktarmaları, Ad Aktarmaları,
Argo
2. Cümlede Anlam
1. Yargılarına Göre Cümleler
2. Anlatımlarına Göre Cümleler
3. Anlamlarına Göre Cümleler
4. İçeriklerine Göre Cümleler
5. Anlam İlişkilerine Göre Cümleler
3. Paragrafta Anlam
1. Paragrafta Anlam
Paragrafın Yapısı, Bağlayıcı Öğeler, Paragrafta Konu, Ana Düşünce, Yardımcı Düşünce,
Paragrafta Tema, Paragrafta Başlık, Konularına Göre Paragraflar, Anlatımın Temel Nitelikleri
2. Anlatım Biçimleri
Açıklayıcı Anlatım, Tartışmacı Anlatım, Betimleyici Anlatım, Öyküleyici Anlatım, Düşünceyi
Geliştirme Yolları, Tanımlama, Örnekleme, Karşılaştırma, Benzetme, Tanık Gösterme, İlişki
Kurma
4. Ses - Biçim - Noktalama - Yazım Konuları
1. Ses Bilgisi
2. Biçim Bilgisi
3. Noktalama İşaretleri
4. Yazım Kuralları
5. Sözcük Türleri
1. Eylemlerde Kip ve Kişi
2. Eylemlerde Çatı ve Eylemsi
3. Adlar
4. Zamirler
5. Sıfatlar
6. Zarflar
7. Edat - Bağlaç - Ünlem
6. Cümle Bilgisi
1. Cümlenin Öğeleri
Cümlenin Tanımı, Yüklem, Özne, Nesne, Dolaylı Tümleç, Zarf Tümleci, Edat Tümleci, Öğe
Çözümlemesi
2. Cümle Türleri
Kuruluşlarına Göre Cümleler, Yüklemine Göre Cümleler, Yapılarına Göre Cümleler,
Anlamlarına Göre Cümleler
7. Anlatım Bozuklukları
1. Anlatımla İlgili Anlatım Bozuklukları
Gereksiz Sözcük ve Ek Kullanımı, Yanlış Anlamda Kullanılan Sözcükler, Yanlış Yerde
Kullanılan Sözcükler, Anlamca Çelişen Sözcükler, Mantıksal Tutarsızlık, Deyim ve Atasözü
Yanlışlıkları, Karşılaştırma Yanlışlıkları
2. Dilbilgisi Kurallarıyla İlgili Anlatım Bozuklukları
Yüklem Yanlışları, Özne Yanlışları, Nesne Yanlışları, Tümleç Yanlışları, Tamlama Yanlışları,
Yapıları Yanlış Olan Sözcükler, Yanlış Ek Kullanımı, Noktalama Yanlışları
SÖZCÜKTE ANLAM
Sözcük Nedir?
Sözcük : Bir kavram birimidir. Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir durumun zihinde
canlanabilmesi için onu karşılayan bir gösterimdir.
Sözcüklerin Anlam Açılımları
Temel Anlam : İlk Anlam (Temel Anlam)
Bir sözcük söylendiğinde aklımıza ilk gelen, kavrayışımızda ilk uyandırdığı anlamdır. Kısacası, bir
sözcüğün biçimlenmesinde, kuruluşunda esas olan anlamdır. Örnek :
 Boğazımda bir yanma var. (Temel Anlam)
 Şişenin boğazı kırılmış.
 Çanakkale Boğazı'nda müthiş bir tipiye yakalandık.
 Babam yedi boğaza bakmaya çalışıyordu.
 Ali, boğazına düşkün bir çocuktur.
Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece
soyutlaştığı görülür. Örnek :
 Törende, Kurdeleyi köyün muhtarı kesti. (Somut temel anlam)
 Patates doğrarken parmağını kesti (Somut yan anlam)
 Oyun kağıdını ortadan kesti. (Somut yan anlam)
 Onunla olan bütün ilişkisini kesti. (Soyut mecaz anlam)
Bir sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel anlamından
uzaklaşabilir. Örnek :
"Kaçmak" sözcüğünün temel anlamı "bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak"tır.
 "Ben çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam." cümlesinde temel anlamından uzaklaşmıştır.
Sözcüklerin Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :
Temel anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır. Örnek :
"ateş" sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde "bir nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak
yanması" biçiminde açıklanabilir, temel anlamı somuttur.
 Gençler, kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. (Temel anlam)
 Hastanın ateşi sabaha kadar düşmüştü. (Somut yan anlam)
 Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. (Soyut mecaz anlam)
Yan Anlam :
Sözcüklerin ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu
anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :
 Çocuk kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)
 Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş
veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak.)
 Okulun karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma getirmek.)
 Annem çok güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma getirmek.)
 Komşumuz tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.)
Sözcüklerin Yan Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :
 Her sözcüğün genel olarak tek temel anlamı varken, birden çok yan anlamı olabilir.
 Bir sözcük, temel ya da yan anlamı verecek biçimde kullanıldığında gerçek anlamıyla
kullanılmış olur. O halde gerçek anlam, hem temel hem de yan anlamı kapsayan genel bir
addır.
 Yan anlamların bir bölümü mecazsız, somut anlam taşırken (ölü yan anlam) bir bölümü de
mecazlı, soyut anlam taşır.
Mecaz Anlam :
Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen
sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz
(değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici
olarak üstlendiği anlamdır. Örnek :
 Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı.
 Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.
 Bugünlerde havasından yanına varılmıyor.
 Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?
Mecaz Türleri
Benzetme (Teşbih) :
Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği
üstün, belirgin olana benzetilmesidir.
Benzetme, Sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz
türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :
1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)
2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan)
3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren)
4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali)
Örnek :
Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı.
Benzetilen Benzetme Benzetme Benzeyen
Edatı Yönü
Benzetmeyle İlgili Uyarılar :
Benzetmenin oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması şarttır.
Bunlar, benzetmenin temel öğeleridir.
Dört öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme,
benzetme edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme,
yalnızca temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
Örnek :
Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi. (Ayrıntılı Benzetme)
Benzeyen Benzetme Benzetilen Benzetme
Yönü Edatı
Adam cesurlukta aslandı. (Pekiştirilmiş Benzetme)
Benzeyen Benzetme Benzetilen
Yönü
Bin Atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. (Kısaltılmış benzetme)
Benzetilen Benzetme Benzeyen
Edatı
Gider oldum kömür gözlüm elveda. (Teşbih-i beliğ)
Benzetilen Benzeyen
Eğretileme (İstiare) :
İstiare : Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya
benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir. Örnek :
 Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)
 Soruyu doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Eğretileme üç çeşittir.
Açık Eğretileme : Yalnızca kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan
eğretilemedir. Örnek :
 Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost eli
 Kurban olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu
Kapalı Eğretileme : Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin
belirtildiği (genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir. Örnek :
 Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti.
Benzeyen : Oğul Benzetilen : Kuş (yok) Benzetme yönü : Uçup gitmek
 Ay zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu.
Benzeyen : ay Benzetilen : su (yok) Benzetme yönü : yere damlaması
Yaygın (Temsili) Eğretileme : Benzetmenin temel öğeleriyle birlikte, birden çok
benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir. Yaygın eğretilemede bir "gizleme" vardır.
Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve sözlük
anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir anlatım için
kullanırlar. Örnek :
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Eğretileme Yolları
İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;
Örnek :
İnsan Derinden derine ırmaklar ağlar. Kapalı Eğretileme
Benzetilen Benzeyen
Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla;
Örnek :
Askerin ölümü Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. Açık Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla;
Örnek :
Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla;
Örnek :
Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı Eğretileme
Ad Aktarması : (Mürsel Mecaz)
Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır.
Sözcüklerin yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Örnek :
 "Sinema" için "beyaz perde"
 "seçime katılmak" yerine "sandık başına gitmek"
Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir :
 Sanatçı verilir, yapıtı anlatılır. Örnek :
Yaşar Kemal'i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal'in romanlarını)
 İçteki varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki varlık verilir içindeki anlatılır.
Örnek : Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki insanlar)
Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)
 Parça verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça anlatılır. Örnek :
Bu acılı haberi ona hangi dil söyleyebilir? (İnsan)
Gemi Mersin'e yanaştı. (Mersin Limanı)
 Bir yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek :
Bütün köy meydanda toplandı. (köy halkı)
Erzurum, Mustafa Kemal'e kucak açtı. (Erzurum Halkı)
 Bir yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler anlatılmak istenir. Örnek :
Batı bu duruma müdahale etmedi. (Batı ülkeleri)
 Bir eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek :
Koştu, yokuş aşağı bir şapka. (İnsan)
 Soyut bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek :
Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. (Genç insanlar)
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. (insanlar)
 Sonuç verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek :
Gökten sicim gibi bereket yağıyor. (bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)
Kinaye (Dolaylı Söz Söyleme) : Sözcüklerin çok anlamlı olarak
kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek
hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek
anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek :
 Bu çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin?
 Bulmadım dünyada gönüle mekan
Nerde gül bitse etrafı diken
 Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?
Tariz (Taşlama) : Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü
gerçek anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek :
 Randevuna sadıkmışsın, beklemekten kök saldık.
 O kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık.
 Biraz daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.
Teşhis - İntak (Kişileştirme - Konuşturma) :
İnsana özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu
varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek :
 Güneş ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis)
 Ufukta günün boynu büküldü. (Teşhis)
 Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna :
Tenimde bir yara işler gibisin. (İntak)
Abartma (Mübalağa) :
Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek :
 Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü.
 Alem sele gitti gözüm yaşından
 Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Sözcüklerin Terim Anlamı : Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan
özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Örnek :
 Bu sınıfa yirmi sıra yerleştirelim
Toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri inceliyor.
 Bu çiçeğin kökü tamamen kurumuş.
Sözcük köklerini ve gövdelerini tanıyalım.
İkilemeler : Anlamı ve anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri birbirine
benzeyen sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz gruplarına ikileme denir.
İkilemelerin anlamsal özellikleri şöyle sıralanabilir:
 Anlamı güçlendirip pekiştirmek, anlamı abartmak. Örnek :
Güzel mi güzel kız
Demet demet çiçek
Çuval çuval fındık
Çıtır çıtır simit
Ağlaya sızlaya bir hal olmak
Güle güle ölmek
Varını yoğunu ortaya çıkartmak
 "Şöyle böyle, yaklaşık olma" anlamı vermek. Örnek :
İyi kötü (bilmek)
Aşağı yukarı (anlamak)
Hemen hemen (bitirmek)
İkilemelerin Kuruluş (Yapılış) Özellikleri :
 Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşan ikilemeler. Örnek :
İri iri - Koca koca - Yavaş yavaş - Uslu uslu
 Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar. Örnek :
Börek çörek - Derli toplu - Sorgu sual - Doğru dürüst - Sağ salim
 Biri anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin bir araya gelmesinden oluşanlar. Örnek :
Çalı çırpı - Konu komşu - Yırtık pırtık - Eğri büğrü
 Her ikisi de anlamsız sözcüklerin yan yana gelmesiyle oluşanlar. Örnek :
Ivır zıvır - Abur cubur - Eciş bücüş - Dangıl dungul
 Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar. Örnek :
İyi kötü - Er geç - Düşe kalka - İleri geri
 Yansıma sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar. Örnek :
Vızır vızır - Şırıl şırıl - Tıkır tıkır - Horul horul
UYARI
İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına virgül işareti KONULMAZ.
Deyim Anlamı :
Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı bir anlam
taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. Örnek :
 İçine ateş düşmek
 Pabucu dama atılmak
 Yüreği ağzına gelmek
 İki gözü iki çeşme
Deyimlerin Özellikleri
 Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün yerine eş
anlamlısı getirilemez. Örnek :
Sözgelimi "Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin taşını ayıkla"
gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
 Deyimler, değişik kip ve kişi ekleriyle çekime girebilirler. Örnek :
Kendini naza çek(mek)
Kendini naza çek(iyor)
Kendimi naza çek(tim)
Kendilerini naza çek(erler)
 Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka söz grupları girebilir. Bu tip kullanımlarda deyim
gözden kaçırılmamalıdır. Örnek :
Gözü vitrinde duran kırmızı elbiseye takıldı.
 Deyimler genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir durumu en kısa yoldan
ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu yönüyle atasözünden ayrılır. Örnek :
İşleyen demir ışıldar.
Akacak kan damarda durmaz Atasözüdür, kural bildirir.
Mum dibine ışık vermez.
Armut piş, ağzıma düş.
Ne kokar, ne bulaşır. Deyimdir, kural bildirmez.
Atı alan Üsküdar'ı geçti.
Deyimler Anlamları ve Kuruluşları (Biçimleri) yönünden iki gurupta incelenir.
Anlamlarına Göre Deyimler
 Gerçek Anlamlı Deyimler
Bazı deyimlerde sözcükler gerçek anlamlıdır. Deyimin iletmek istediği durumu, deyimi
oluşturan sözcüklerin anlamlarıyla düşünürüz. Bu tür deyimlerde anlatım güzelliği düşünülmez.
Bunlar, Bir kavramı belirtir. Örnek :
Alan razı satan razı - Ne var ne yok? - Olur şey değil! - Nerde akşam orda sabah.
İsmi var cismi yok - Yükte hafif pahada ağır.
 Mecaz Anlamlı Deyimler
Deyimlerde genel olarak deyimi oluşturan sözcüklerin çoğu ya da tümü gerçek anlamından
uzaklaşarak tamamen farklı bir durumu ya da kavramı anlatmak üzere kullanılır. Dilimizde
deyimler genel olarak mecaz anlam taşır.
Mecaz anlamlı deyimler iki şekilde karşımıza çıkabilir.
1. İliştirme Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerden bir ya da ikisiyle, deyimin ilettiği
durum arasında dolaylı bir bağlantı vardır. Böyle deyimlere "iliştirme anlamlı" deyimler denir.
Örnek :
Diline dolamak (sürekli aynı şeyi söylemekle, dil arasında bir bağlantı var.)
Kulak misafiri olmak (dinlemek)
Göz gezdirmek (bakmak)
Ayaklarına kara sular inmek (yürümekten yorulmak)
2. Yummaca Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerin anlamları ile deyimin iletmek
istediği durum arasında hiçbir anlam bağlantısı olmayabilir. Bu tip deyimlere "yummaca
anlamlı" deyim denir. Örnek :
Baş göz etmek (evlendirmek)
Burnu sürtülmek (taşkın davranışların cezasını çekip ılımlı olmak)
Can damarına basmak (bir şeyin en önemli noktası üzerinde durmak)
Burnunun direği sızlamak (çok üzülüp acımak)
Çamur atmak (Bir kimseyi lekelemeye çalışmak)
Yaş tahtaya basmak (tedbirsizlik edip sonu tehlikeli işe girişmek)
Yapılarına (Biçimlenişlerine Göre) Deyimler
Deyimler kalıplaşmıştır. Belli bir söyleyiş biçimi kazanmışlardır. Bir deyimin söylenişi her yerde
aynıdır. Hem biçimce hem anlamca son söyleyiş biçimini almışlardır.
 Kimi deyimler yargı (cümle) biçiminde ya da ikili yargılı olarak kurulmuştur. Örnek :
Atı alan Üsküdar'ı geçti.
Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur.
Hem suçlu hem güçlü
Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye
 Kimi deyimler öykücük ya da konuşma biçimindedir. Örnek :
Deveye, "Boynun eğri" demişler, "Nerem doğru ki!" demiş.
Tencere dibin kara
Seninki benden kara
 Deyimler genel olarak mastar biçimindedir. Örnek :
Gönül koymak - İçi burkulmak - Kapı dışarı etmek - Muradına ermek - Ödü patlamak
Öküzün altında buzağı aramak

 Bazı deyimler, sözcük öbeği (tamlama) biçiminde kalıplaşmıştır. Örnek :


Kara çalı - Püsküllü bela - Para canlısı - Para babası - Elinin körü - Ömür törpüsü
 Deyimler, genel olarak birden çok sözcüğün kalıplaşmasından oluşur. Ancak tek
sözcükten oluşan deyimler de vardır. Örnek :
Akşamcı - gedikli - kılkuyruk - kaşarlanmış
 Kimi deyimler ise ikileme biçiminde kurulurlar. Örnek :
Abur cubur - Açık saçık - Ağır aksak - Ak pak - Apar topar - Az çok - Bata çıka
Atasözleri : Uzun deneyimler ve gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural
biçiminde kalıplaşan, toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü sözlerdir.
Atasözlerinin Biçim Özellikleri :
 Deyimler gibi atasözleri de kalıplaşmıştır. Sözcüklerin yerleri değiştirilmez ve bir sözcüğün
yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :
Ak akçe kara gün içindir. - Kız beşikte, çeyiz sandıkta.
 Atasözleri kısa ve özlüdür, az sözle geniş bir düşünce ifade edilir. Örnek :
Aç ayı oynamaz. - Su yatağını bulur. - Baş kes, yaş kesme. - Boğaz kırk boğumdur.
Çivi çiviyi söker.
 Atasözleri genel olarak bir yargı (cümle) biçiminde kurulmuştur. Örnek :
İt ürür kervan yürür. - İyilik eden, iyilik bulur. - Ölmüş eşek kurttan korkmaz.
Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış. - Kavgada yumruk sayılmaz.
 Atasözleri genel olarak geniş zaman kipinin üçüncü tekil kişisiyle ya da emir kipinin ikinci
tekil kişisiyle çekimlenmiştir. Örnek :
Önce düşün, sonra söyle. (II. tekil kişi emir kipi)
Pilav yiyen kaşığını yanında taşır. (Geniş zaman kipi, III. tekil kişi)
 Atasözlerinde genel olarak uyaklı ve uyumlu sesler ve sözcükler vardır. Örnek :
Pekmezi küpten, kadını kökten al. - Sabreden derviş, muradına ermiş.
Sen dede ben dede, bu atı kim tımar ede?
Atasözlerinin Anlam Özellikleri
 Atasözlerinin bir bölümü gerçek anlamlıdır. Yani atasözünün iletmek istediği düşünceyi onu
oluşturan sözcüklerin anlamları düşündürür. Örnek :
Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir. - Allah bilir ama kul da sezer.
Al malın iyisini çekme tasasını. - Bugünün işini yarına bırakma. - At, yiğidin yoldaşıdır.
 Atasözlerinin bir bölümü mecaz anlamlıdır. Yani atasözlerinin iletmek istediği anlam,
sözcüklerin gerçek anlamlarından tamamen bağımsızdır. Örnek :
Mum, dibine ışık vermez. - Altın, eli bıçak kesmez. - Kaynayan kazan kapak tutmaz.
Göç dönüşü topal eşek öne geçer. - Etle tırnak arasına girilmez.
Eşeği dama çıkartan yine kendi indirir.
 Bazı atasözleri ilettiği yargı yönünden karşıtlık ya da çelişki gösterir. Örnek :
İyilik eden iyilik bulur.
karşıtlık
İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.

İyi insan lafının üstüne gelir.


çelişki
İti an çomağı hazırla.
 Atasözlerinde ahenk ve söz sanatları da vardır. Örnek :
Alet işler, el övünür. (mürsel-mecaz)
Güvenme varlığa, düşersin darlığa (tezat-karşıtlık)
Elin ağzı torba değil ki büzesin. (benzetme)
El eli yıkar, iki elde yüzü yıkar. (tekrir)
Dökme suyla değirmen dönmez. (kinaye)
Anlam Özelliklerine Göre Sözcükler
Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler :
Bir sözcük, duyu organlarından biri yoluyla algılanabilen bir varlığı gösterirse "somut anlamlı",
duyu organları yoluyla algılanamayıp da zihinde var olan kavramları gösterirse "soyut anlamlı"
sözcük adını alır. Örnek :
 Ağaç, taş, hava, ses, koku, çiçek. (somut anlam)
 Mutluluk, Sevgi, korku, kin, dostluk, insanlık. (soyut anlam)
Somut ve Soyut Anlamla İlgili Uyarılar :
 Bir sözcük temel anlamıyla somutken cümlede kazandığı anlamıyla soyut olabilir.
Bu yüzden sözcükler somutluk soyutluk yönünden değerlendirilirken cümle içinde kazandığı
anlama göre değerlendirilir. Örnek :
Sözgelimi "hava" sözcüğü dokunma duyusuyla ilgili somut bir anlam taşırken "Eski eşyalar
salona ayrı bir hava vermiş." cümlesinde soyut bir anlam kazanacak şekilde kullanılmıştır.
 Aktarma yoluyla somut anlamlı bir sözcük bir somut anlam daha kazanarak kullanılabilir.
Örnek :
Organ adı olan somut anlamlı "ayak" sözcüğü, "sıranın ayağı, masanın ayağı, köprünün
ayağı" gibi kullanımlarda yeni bir somut anlam kazanmıştır.

 Soyut bir kavramın gözle görünür kılınması için somut anlamlı bir sözcükle anlatılması söz
konusu olabilir. Bu duruma somutlama denir. Örnek :
Bu sözlerin onu kırmış. ("Üzmek","kırmak" la somutlaştırılmıştır.)
Sanki bakışlarıyla bizi eziyordu. ("aşağılayıp, küçümsemek","ezmek" le somutlaştırılmıştır.)
Kanunları çiğnemek suçtur.
("ihlal edip, uymamak", "çiğnemek" sözcüğüyle somutlaştırılmıştır.)
 Deyimlerimizin bir bölümü somutlamaya örnektir. Örnek :
Öküz altında buzağı aramak (Akla uymayan bahanelerle suç ve suçlu bulma çabası)
Öp babanın elini (beklenmedik bir durum)
Örümcek kafalı (geri düşünceli, yenilikleri kabul etmeyen)
 Soyut anlamlı bir sözcük cümle içinde bir soyut anlam daha kazanarak kullanılabilir. Örnek :
Karnım henüz doymuş değil. (soyut-temel anlam)
Ömrü boyunca okudu, hala okumaya doydu diyemem. (Soyut-mecaz anlam)
Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler :
Eş Anlamlı Sözcükler (Anlamdaş Sözcükler)
Aynı varlığı, nesneyi ya da kavramı gösteren sözcüklerdir. Aslında hiçbir dilde birbirinin tıpatıp
aynısı olan eş anlamlı sözcük yoktur. Bu tür sözcüklerin ilk bakışta anlamlarının aynı olduğu
sanılır. Fakat çok ince bir anlam ayrılığı vardır. Bugün dilimizdeki "çevirmek, döndürmek",
"yollamak, göndermek", "bıkmak, usanmak" sözcükleri görünüşte eş anlamlı sayılabilir. Fakat
aslında bu sözler ayrı köklerden türemiş ve anlamca birbirine çok yaklaşmış olan sözcüklerdir.
Örnek : İri - büyük - kocaman / Bitmek - tükenmek / Cihan - dünya - alem
Üzüntü - gam - keder / Diyar - ülke
Yakın Anlamlı Sözcükler
Anlamca aynı değil de birbirine benzer ve yakın olan sözcüklerdir. Dilimizde eş anlamlılıktan
çok yakın anlamlılık daha yaygın bir kullanıma sahiptir. Eş anlamlı sözcüklerde anlam eşitliği
varken (sesteş-eşsesli, uğraşmak-didinmek vb.) yakın anlamlı sözcüklerde anlamca yakın
olma özelliği vardır. Örnek: Sözünü onaylamadığım için bana darıldı.
Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.
UYARI
Sözcüklerin eş ya da yakın anlamlı olup olmadıkları cümle içindeki kullanımlarıyla belirlenir.
Örneğin, "ak-beyaz" ve "siyah-kara" sözcükleri tek başlarına kullanıldıklarında eş anlamlıdırlar.
Fakat "Ak akçe kara gün içindir." gibi bir kullanımda "ak ve kara" sözcüklerinin eş anlamlısı
"beyaz ve siyah" değildir.
Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler :
Anlamları birbirine karşıt olan kavramları bildiren sözcüklerdir. Birbirine karşıt yargılar
verilirken karşıt anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Bu açıklamadan şu anlam çıkar. Karşıtlığın
oluşabilmesi için, sözcüklerin uç noktalarda bulunma zorunluluğu vardır.
Sözgelimi "yaşam - ölüm" iki uç noktada bulunduğu için karşıt anlamlıyken "zayıf - dolgun"
yaklaşık karşılığı gösterir ve uzak anlamlı olarak kabul edilir. Örnek :
Gülmek - ağlamak / Dar - geniş / Er - geç / Alçak - yüksek / Sert - yumuşak
UYARI
 Bir sözcüğün olumsuz kullanılmış şekli onun karşıt anlamını oluşturmaz.
Sözgelimi "oturmak" sözcüğünün karşıtı "oturmamak" değil "kalmak" tır.
 Bir sözcüğün karşıt anlamlısını o sözcüğün cümle içinde kazandığı anlam belirler.
"zor - kolay"
Midesinden zoru var. (Bu cümlede "kolay" ın karşıtı değildir.)
Bu ders oldukça zormuş. (Bu cümlede "kolay"ın karşıtıdır.)
 Karşıt anlamlılık ilişkisi "ad, sıfat, zarf ve eylem" türündeki sözcükler arasında olabilir.
Sesteş (Eş Sesli) Sözcükler :
Yazılışları ve okunuşları aynı olduğu halde, anlamları tamamen farklı olan sözcüklere "sesteş"
sözcükler denir. Örnek :
Yüzünde kan lekesi vardı. - Sen hala onun söylediklerine kan.
Ay'a bu ay yeni bir uzay aracı gönderilecekmiş. - Yüzünü asma, öbür sınavda yüz alırsın.
Gül sen, gülün olayım. - Köyün ortasından geçen çay, çay bahçelerini suluyor.
Sesteş Sözcüklerle İlgili Uyarılar :
 Sesteş, sözcüklerde kimi zaman yalnızca anlam ayrılığı, kimi zaman da hem anlam hem
de tür ayrılığı söz konusu olur. Örnek :
Saçındaki kır çektiği acıları gösteriyor. Hem anlam, hem de tür
Elindeki bardağı düşürüp kırdı. farklılığı söz konusudur.

Ayakkabısının bağı çözülmüş. Yalnızca anlam farklılığı


Bağa girdik, üzüm topladık. söz konusudur.
 Eş seslilik çoğu kez çok anlamlılıkla karıştırılmaktadır. Oysa sesteşlikte, sözcüğün
kazandığı her farklı anlam temel anlam olup bu temel anlamlardan birine bağlı olarak
ortaya çıkan yan ya da mecaz anlamlar sesteşlik değil çok anlamlılık olarak adlandırılır.
Örnek : Gemideki tayfalardan biri kara göründü diye bağırdı.
Kara gecede bir tek yıldız bile yoktu.
Cümlelerinde geçen "kara" sözcükleri eş seslidir.
"Kara yazım gene değişmedi" cümlesinde "kara" sözcüğü bunların sesteşi
değil, renk "kara" ya bağlı olarak yapılmış bir çok anlamlılıktır.
 Eş sesli sözcüklerle "ortak kökler" karıştırılmamalıdır. Çünkü ortak kökler arasında bir
anlam yakınlığı varken, sesteş sözcükler arasında hiçbir anlam yakınlığı yoktur. Örnek :
boya Renkli boya, Duvarı boyadı. Al bir ata binmişti.
eski Eski elbise, Araba eskidi. Ortak kök Bana da gömlek al. Sesteş
Barış Barış yapıldı, Yakında barışırlar. Kır at yarışmaya giremedi.
Şunu da çöpe at.
 Sesteş bir sözcüğün iki farklı anlamını da düşündürecek biçimde kullanılmasıyla oluşan
sanata tevriye denir. Örnek :
Ak gerdana bir ben gerek. (Siyah nokta, I. Tekil kişi)
Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar. (Yüce - büyük, bağırıp ulumak)
 Sesteş sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla oluşan sanata cinas denir. Örnek :
Geçtikçe bembeyaz giyinenler üçer beşer
Gördüm ki ahiret denilen yerdedir beşer.
Özel ve Genel Anlamlı Sözcükler :
Sözcüklerin özel ve genel anlamlığı karşıladıkları kavramların kapsamlılığıyla ilgilidir.
Anlamları sınırlı olan, kavramları tek tek ya da küçük parçalar halinde gösteren sözcükler özel
anlamlıyken, aralarındaki ortak özelliklere göre daha çok varlığı gösteren, aynı türden
kavramları topluca düşündüren sözcükler genel anlamlıdır.
UYARI
Genel anlamlı bir sözcük, cümle içinde genel anlamıyla da dar anlamıyla da kullanılabilir.
 Çocuğun bilinçlenmesinde kitap önemlidir. (genel anlamlı)
 Elinde kalın bir kitap vardı. (dar anlamlı)
Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler :
 Bir sözcük, herhangi bir şeyin, sayılabilen, ölçülebilen, artıp azalabilen durumunu bildirirse
nicelik anlamlı olur.
Sözgelimi "Elinde büyük bir paket vardı." cümlesinde "büyük" sözcüğü paketin ölçülebilen
durumunu gösterdiği için nicel anlam taşır. Örnek :
Bu işten iyi para kazandı. (Paranın miktarını gösterir, nicel anlamlıdır.)
Evin geniş bir salonu vardı. (Salonun ölçülebilen özelliğini gösterir.)
Bahçede büyük bir kalabalık vardı. (Kalabalığın sayılabilen durumunu gösterir.)
 Bir sözcük herhangi bir şeyin nasıl olduğunu, ne durumda bulunduğunu özelliğini
gösterirse nitel anlamlı olur. Örneğin :
"Kapıda kırmızı bir araba vardı." cümlesinde " kırmızı sözcüğü arabanın sayılabilen,
ölçülebilen durumunu değil de"nasıl olduğunu, rengini, özelliğini" gösterir, nitel anlam taşır.
UYARI
Aynı sözcük farklı cümlelerde nicelik ya da nitelik gösterebilir. Bu değişme çok anlamlılığın
bir sonucudur.
 Kapıyı küçük bir kız açtı. (nicel anlamlı)
 Beni küçük düşürmekle ne kazandın? (nitel anlamlı)
 Derin bir kuyudan su çekerdik. (nicel anlamlı)
 Edebiyatımızın derin bir yazarıydı o. (nitel anlamlı)
Anlam Değişimlerine Göre Sözcükler
Anlam Daralması :
Sözcükler, anlamda daralma ya da genişleme yoluyla başka bir anlama geçerek yan anlamlar
kazanabilir.
Sözcüğün eskiden anlattığı şeyin ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesine
anlam daralması denir.
Sözgelimi "oğul" sözcüğü başlangıçta kız ve erkek anlamlarını içerirken sonradan yalnızca
erkek çocukları için kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.
"Erik" sözcüğü, şeftali, kayısı, zerdali anlamını içerirken, sonradan bir tür meyve için
kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.
Anlam Genişlemesi :
Bir varlığın bir türünü ya da tekini anlatan, kullanım alanları dar olan şeyleri gösteren
sözcüklerin zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam
genişlemesi denir. Örneğin ; "alan" sözcüğü, "düz ve açık yer" anlamını içerirken anlam
genişlemesine uğrayarak "iş, meslek, araştırma-inceleme" anlamlarını da kazanmıştır.
Başka Anlama Geçiş (Anlam Kayması)
Sözcüğün eskiden yansıttığı kavramdan bütünüyle farklı, yeni bir kavramı karşılar duruma
gelmesine başka anlama geçiş denir. Örneğin :
"sakınmak" sözcüğü Eski Türkçe de "düşünmek, üzerinde durmak, yaslanmak, kederlenmek"
anlamını içerirken sonraları "tehlikeden uzak durmak" anlamına geçmiştir.
Başka anlama geçişin bir türü de anlam iyileşmesi ya da anlam kötülenmesidir. Kötü anlamı
olan bir sözcüğün zamanla iyi bir anlam kazanmasına anlam-kötülenmesi denir. Örnek :
Kötü İyi .
Mareşal (nalbant) Mareşal (Ordudaki en yüksek rütbe)
İyi Kötü .
Canavar (Canlı) Canavar (cana kıyan, yaban hayvanı, acımasız)
Deyim Aktarmaları
Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki şey arasında benzerlik ilişkisi yoluyla, birinin adını
diğerine veren anlamlandırmaya deyim aktarması denir.
Deyim Aktarması şu yollarla yapılır :
1. Vücut parçaları ve organ adlarının doğaya aktarılmasıyla. Örnek :
 Baş (vücut parçası, organ adı temel anlam)
Yokuşun başı - Toplu iğnenin başı - İki baş soğan - Dağ başı - Başa güreşmek
2. İnsanla ilgili özelliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılması yoluyla. Örnek :
 Ağlamak (gözyaşı dökmek temel anlam)
Gökyüzündeki bulutlar, ağlıyordu bu ölüme.
3. Doğayla ilgili özelliklerin insana aktarılmasıyla. Örnek :
 Değnek (bir tür sopa temel anlam)
Kıyman a zalımlar kıyman
Kör karının bir değneği (oğul)
4. Doğayla ilgili özelliklerin yine doğaya aktarılması yoluyla. Örnek :
 Minik fare kükredi. (Aslana ait "kükreme" özelliği fareye aktarılmış.)
Deniz bütün gece kudurdu. (Köpeğe ait "kudurma" özelliği denize aktarılmış.)
5. Duyu aktarması yoluyla. Örnek :
 Acı (tadı ağzı yakan, tatma duyusuna ait olan)
acı soğuk (dokunma duyusuna aktarılmış)
acı çığlık (işitme duyusuna aktarılmış)
sıcak (dokunma duyusuyla ilgilidir)
sıcak bakış (görme duyusuna aktarılmış)
sıcak konuşma (işitme duyusuna aktarılmış)
Ad Aktarması
Bir sözcük ya da sözün, benzetme amacı güdülmeden, anlamca ilgili olduğu başka bir sözcük
ya da söz yerine kullanılmasıdır. Bu mecaz türüne, "düz değişmece" de denir. Örnek :
 Beyaz Saray bu olaya sıcak bakmıyor. (Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı)
 Soba yandı (İçindeki odun - kömür)
 Çankaya bu yasayı onaylamaz (Cumhurbaşkanlığı)
 Okul geziye gitti. (Okuldaki öğrenciler)
 Mozart'ı severim. (Mozart'ın bestelerini)
 Doğu kan ağlıyor. (Doğu yönündeki bölgeler)
Argo
Genel dilin sözcüklerine yan anlamlar kazandırarak genel dilden ayrılan, bir meslek ya da
topluluk arasında kullanılan özel dile argo denir. Argo, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz
öbekleri ve deyimlerden de oluşabilir. Örnek :
 Okutmak (elden çıkarıp - satmak)
 racon (adet - usül)
 şabanlık (aptallık - sersemlik)
 keklemek (kandırmak - aldatmak)
CÜMLEDE ANLAM
Yargılarına Göre Cümleler :
Eş Anlamlı (Anlamdaş) Yargılar : Anlam yönünden birbirine uyan, değişik sözcükler
kullanılmasına rağmen aynı düşünceyi, aynı yargıyı aktaran cümlelere eş anlamlı cümleler denir. Eş
anlamlı yargı bildiren cümleleri bulabilmek için, her cümleyi ayrı ayrı değerlendirmek ve "Bu cümle
okuyucuya ne demek istiyor?" sorusuna cevap aramak gerekir.
Örnek :
 Çağdaş Türk şiiri bizim yurdumuzun, bizim  Duygu ve düşüncelerini birkaç sözcük ile
insanımızın sesini yansıtmadığı sürece söyleyebilmek, ancak yüksek insanlara düşer.
gelişme gösteremez.
 Şiirimizin sanatsal yönden gelişebilmesi, her  Az sözle çok şey anlatabilmek ancak yetenekli
şeyden önce ulusal değerlerimizi insanların işidir.
yansıtabilmesiyle mümkün olacaktır.
Yakın Anlamlı Yargılar : Cümlelerin ilettiği yargılar, anlamca birbirinin özdeşi olmasa da
yakın anlamlılık özelliği taşıyabilir. Yakın anlamlı cümleleri belirlemek, cümleleri doğru yorumlamaya
ve cümleden iletilen mesajı kavramaya bağlıdır.
Örnek :
 Aydın insan, toplumu düşünürken, toplumun  Dalkavukluk, hiçbir zaman yüksek ruhlu
peşinden gitmek zorunda olmayan biridir. kimselerde görülmez.
 Halk için çalışmak demek, onu her zaman  Dalkavukluk, aşağılık ruhlu kimselere
onaylamak demek değildir. özgüdür.
Özel ve Nesnel Yargılı Cümleler :
Öznel Yargılı Cümleler : Öznede, yani söz söyleyen kişide oluşan; nesnelerin gerçeğine değil,
kişilerin duygu ve düşüncelerine bağlı olan, bu nedenle de kişiden kişiye değişebilen
yargılardır. Öznel anlatımda kişi, cümleye kendi duygularını katar, bir yorum yapar. Bu tür
yargılar, "bence, bana göre" anlamı taşır.
Nesnel Yargılı Cümleler : Öznenin, yani söz söyleyen kişinin düşünce ve duygularına değil,
nesnenin, varlığın kendi gerçeğine dayanan, dolayısıyla kişilere göre değişmeyen yargılardır.
Bu tür yargıların, yorum ve değerlendirme içermeme, kanıtlanabilir özellikte olma, herkes için
aynı anlamı taşıma, akla ve mantığa dayalı olma gibi özellikleri vardır.
Örnek Cümleler :
 Dostluğun olmadığı yerde insanca hiçbir  Oyunda dört kadın, üç erkek oyuncu rol almış.
değerin gelişebileceğine inanmıyorum.
 Dostluk, insanın ve insanlığın en büyük, ne  Öykünün yanı sıra birçok şiir yazmış,
yüce değerlerinden biridir. bunlardan bazıları bestelenmiştir.
 Şairin, sesini daha geniş kitlelere  Köyden kente yapılan göçler her yıl biraz
duyurabilmesi için dergilerde daha sık daha artmakta, bu nedenle kentlerde konut
görülmesinde yarar var. sorunu ciddi boyutlara ulaşmaktadır.
 En iyi yapılan tatil, ormanda yapılan tatildir.  Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u aldığında 21
yaşındaydı.
 İyi bir romancı, şiir yazamaz; ama iyi bir şair,  Türkiye Avrupa Topluluğu'na girebilmek için
roman yazabilir. çeşitli girişimlerde bulundu.
Genel ve Özel Anlamlı Cümleler : Aralarındaki ortak özelliklere göre, daha çok varlığı
kapsayan, aynı kavramları topluca düşündüren sözcüklere genel; anlamları sınırlı olan,
kavramları teke tek düşündüren sözcüklere özel anlamlı sözcükler denir. Buradan hareketle genel
anlamlı sözcüklerin kullanıldığı cümleler, genel, özel anlamlı sözcüklerin kullanıldığı cümleler ise
özel anlamlı yargı içerir.
Örnek :
 Geri kalmış ülkelerde spora hiç önem verilmez. (Genel Anlamlı)
 Hindistan, futbola hiç önem vermeyen bir ülkedir. (Özel Anlamlı)
 Dünyada en çok satan kitaplar, romanlardır. (Genel Anlamlı)
 Ülkemizde en çok satan kitap türü, polisiye romanlardır. (Özel Anlamlı)
Anlatımlarına Göre Cümleler :
Doğrudan ve Dolaylı Anlatımlı Cümleler
Doğrudan (Dolaysız) Anlatım : Söylenenleri biçimsel bir değişikliğe uğratmadan, kişilerin
söylediği ya da sözün söylendiği biçimde, olduğu gibi aktaran cümlelerin anlatımına denir.
Dolaylı Anlatım: Bir sözün kişi, zaman, anlatıcı değişiklikleriyle aktarılan biçimidir. Bu anlatım
biçimiyle kurulan cümlelere daha çok roman, öykü gibi anlatımsal türlerde, olayların yazar
tarafından anlatılmasında rastlanır. Örnek :
 En iyi romanlar, bir bunalım döneminde yazılır, der Dostoyevski. (Doğrudan)
 En iyi romanların bir bunalım döneminde yazılacağını söylüyor Dostoyevski (Dolaylı)
 Turgut Uyar : "Nobel Ödülünü kazanan bu yazarı, en içten dileklerimle kutlarım." Diyor.
(Doğrudan)
 Turgut Uyar, bir yazısında , Nobel Ödülü kazanan bu yazarı en içten dilekleriyle kutladığını
belirtiyor. (Dolaylı)
Yorumlama Bildiren Cümleler : Yorumlama, görülüp duyulanlardan anlatıcının
kendince bir anlam çıkarması, açıklama yapmasıdır. Yorumlama, bu özelliğiyle kişisel, öznel bir
değerlendirmedir. Örnek :
 Edip Cansever'in şiirleri sürekli bir açılım ve gelişim içinde görülüyor.
 Eğitim bir okul sorunu değildir, o insanın kendisinde taşıdığı bir eylemdir.
 Ne zaman yüzüne baksam gözlerini kaçırıyor, sanki benden bir şeyler saklıyor.
Değerlendirme Cümleleri : Değerlendirme özelliği taşıyan cümlelerde anlatıcı; bir yapıt ,
bir sanatçı, bir olayla ilgili olumlu ya da olumsuz belirlemeleri anlatır. Örnek :
 Yazarın bu romanında çok etkileyici bir anlatım var.
 Yazar, sürekli gerilimler yaratarak okurun ilgisini hep canlı tutuyor.
 Son sergideki resimlerinde, yeşil tonları kırmızı tonlardan daha çok kullanmış.
Tanım Cümleleri : Tanımlama; bir kavramı, bir durumu nitelik ve özellikleriyle belirleme,
işlevini gösterme ya da onu benzerlerinden ayıran ayırıcı yönlerini göstermeye denir. Bu amaçla
kurulan cümlelere de tanım cümlesi denir. Bir kavramın, bir varlığın anlatıldığı cümleye "Bu
nedir?", "Bu şey nedir?" sorusunu yönelttiğimizde yanıt alabiliyorsak bu cümle bir tanım
cümlesidir. Örnek :
 Roman, olmuş ya da olabilecek olayları anlatan uzun bir edebiyat eseridir.
 Sanatsal yaratımın temeli, doğayı taklit etmek değil, yeniden biçimlendirmektir.
 Cahillik ve bilgisizlik bir toplumu içten içe kemiren bir kurttur.
Karşıtlık Bildiren Yargılar : Bazı cümlelerde birtakım olay ya da olguların karşıt özellikleri
verilir. Karşıtlara yer vermek, anlatımı belirgin kılar. Örnek :
 Dışarısı günlük güneşlik, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.
 Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.
 Bir vardı, bir yok oldu; böyledir dünyanın hali.
Anlamlarına Göre Cümleler
Olumlu Cümle : Yüklemin bildirdiği anlam, eylemin yapılması doğrultusundaysa bu tür
cümlelere olumlu cümle denir. Örnek :
 Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz. (Olumlu eylem cümlesi)
 Özü gerçek yaşam dayalı tiyatro yapıtları, doğrudur ve güzeldir. (Olumlu ad cümlesi)
 Sattığınız malların dökümünü çıkarıp karı hesaplayalım. (Olumlu eylem cümlesi)
Olumlu Cümleler İkiye Ayrılır :
Biçimce ve anlamca olumlu cümleler : Bu tür cümlelerde olumsuzluk bildiren hiçbir dil birimi
kullanılmaz, yüklemin yansıttığı anlamda olumlu olur. Örnek :
 Ne zamandır gelmenizi bekliyorduk.
Biçimce olumsuz, anlamca olumlu cümleler : Bu tür cümlelerde cümlenin kuruluşu olumsuz,
anlamıysa olumludur. Örnek :
 Seni sürekli eleştiren ve senin kuyunu kazan bu insanı nasıl bilmezsin? (bilirsin)
 Bu kadar çok döversen hangi çocuk yaramaz olmaz? (yaramaz olur)
Olumsuz Cümle : Bir eylemin gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini ya da bir şeyin
yokluğunu bildiren cümlelerdir. Örnek :
 Aradığınız kişi burada yok. (Olumsuz ad cümlesi)
 Dünkü davranışlarınızı hiç tasvip etmedim. (Olumsuz eylem cümlesi)
 Kimse olayın nedenini bilmiyor. (Olumsuz eylem cümlesi)
Olumsuz Cümleler İkiye Ayrılır :
Biçimce ve anlamca olumsuz cümleler : Bu tür cümlelerde yüklem ya olumsuz bir eylemdir ya
da yargı bildiren ad soylu bir sözcüktür. Örnek :
 Mutluluğunu herkesle paylaşsan da yalnızlığını paylaşamazsın.
 Başarı, zannedildiği kadar kolay elde edilen bir şey değildir.
Biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümleler : Bu tür cümlelerde olumsuzluk anlamı taşıyan ek ya
da sözcük kullanılmadığı halde cümleler olumsuzluk bildirir. Örnek :
 Kim demiş onu çok sevdiğimi? (sevmiyorum)
 O kadar sinirli ki ona parayı kaybettiğini söyle söyleyebilirsen. (söyleyemezsin.)
Soru Cümlesi : Bir işin yapılıp yapılmadığını sormak, bir şeyin nedenini öğrenmek, durumla
ilgili bilgi edinmek ya da kuşkuyu gidermek... gibi amaçlarla kurulan cümlelere soru cümlesi
denir. Örnek :
 Kardeşin eve geldi mi?
 Daha çok hangi kitapları okuyorsunuz?
 Olanları sana kim anlattı?
 Buraya nasıl geldin?
Soru öğeleri kullanılarak soru cümleleri kurulabildiği gibi, bu yolla cümleye değişik anlam
özellikleri de katılabilir. Bu açıdan soru cümleleri ikiye ayrılır :
Gerçek Soru Cümlesi : Yanıt gerektiren, soruyu soranın yanıt beklediği soru cümleleridir.
Gerçek soru cümleleri şu amaçlarla kurulabilir :
 Cümlenin öğelerinden birini ya da birkaçını öğrenmek için, Örnek :
Bu elbiseyi mi aldınız?
Hangi kitabı ne zaman okudunuz?
 Eylemin yapılıp yapılmadığını sormak için, Örnek :
Ismarladığım kitapları alacak mısın?
 Anlaşılmayan bir düşünceyi, bir duyguyu sormak için, (Yineletme amaçlı sorular) Örnek :
Öğretmen gelmeyecek mi dediniz?
 Anlaşılmayan bir soruyu anlamak için, Örnek :
Buraya neden mi geldim?
Sözde Soru Cümlesi : Yanıt gerektirmeyen, cümleye şaşma, küçümseme, inanmayış,
beklenmezlik, özlem ... vb. anlamlar katmak için kurulan soru cümleleridir. Örnek :
 Önüne baksan kör müsün? (Azarlama)
 Bugün öğretmen gelir mi ki? (Olasılık)
 Bu yüksek notu almak sana mı kaldı? (Küçümseme)
 Nerde o günler? (Özlem)
 O zavallı kime kötülük edecek ki? (Onaylatma)
Dilek (istek) Cümlesi : Bir dileği, bir isteği, bir arzuyu, bir temenniyi bildiren cümlelere,
anlamları yönünden dilek veya istek cümlesi denir. Örnek :
 Yarın bizde toplanıp bir güzel yemek yiyelim.
 Çocuk tek kazansın da neresi olursa olsun.
 Umarım işleriniz yolunda gidiyordur.
 Ah şu bahar bir gelse, çocuklar neşe içinde koşup oynasa.
 İnşallah bütün düşlerin bir gün gerçek olur.
 Allah sana uyuz versin de tırnak vermesin.
 Gözün kör olsun.
Emir (Buyruk) Cümlesi : Emir kipiyle kurulan ya da gelecek zaman kipinin emir anlamıyla
kullanıldığı cümlelere, anlamları yönünden emir cümlesi denir. Örnek :
 Sandalyeyi çek, sessizce oturup bekle.
 Öğretmeniniz izinli, gürültü etmeden ders çalışın.
 Herkes ödevlerini önümüzdeki hafta getirecek, not alacak.
 Şuraya da bir halı ser, ortalığı topla.
 Sen de çalış ve para kazan artık.
Ünlem Cümlesi : Korku, acıma, şaşırma, sevinme, kızma gibi ansızın beliren duyguları
anlatmaya yarayan cümlelere, anlamları yönünden ünlem cümlesi denir. Örnek :
 Ah, elim yandı!
 Kapıyı açtım ki bir de ne göreyim!
 Oh, okul bitti, rahat bir nefes alalım!
 O... kimler gelmiş, kimleri görüyorum!
 Elimi cebime attım ki cüzdan yok!
İçeriklerine Göre Cümleler
Varsayım İçeren Cümleler : Varsayım, gerçekte olup olmadığına, olmayacağına
bakılmaksızın bir olay ya da durumu bir süre için var kabul etmektir. Varsayım anlamı taşıyan
yargılarda genellikle "tutalım ki, diyelim ki, farz edelim, düşün ki" gibi ifadelere yer verilir. Örnek :
 Büyük ikramiye sana çıktı diyelim, bana ne alırsın?
 Tut ki puanın yetmedi ve üniversiteye giremedin.
 Şu anda kapının çalındığını ve oğlunun geldiğini farz edelim.
 Gözlerini kapa ve sımsıcacık bir odada dışarıda yağan karı seyrederek çay içtiğimizi düşün.
Önyargı Bildiren Cümleler : Bir eylem henüz sonuçlanmadan, o eylemin nasıl
sonuçlanacağı konusunda fikir yürüten cümlelerdir. Örnek :
 Bizi görür görmez yine bağırıp çağıracak.
 Ben zaten onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.
 Göreceksiniz, son şiirlerinde de ayrılık ve ölüm üzerine konuşup bizleri hayal kırıklığına
uğratacak.
 Bu çocuğun bir baltaya sap olamayacağı baştan belliydi.
Öneri Bildiren Cümleler : Bir sorunu çözmek, herhangi bir konuda yol gösterip bilgi ve
fikir vermek amacıyla, öne sürülen görüşü, düşünceyi ve teklifi içeren cümlelere öneri bildiren
cümleler denir. Örnek :
 Kitabın sonuna bir de kaynakça konsa iyi olur.
 Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.
 Oyunda günlük yaşamın derinliğine fazlaca girilmeseydi, oyun daha derli toplu olurdu.
 Siyah eteğin üstüne mavi desenli gömleğini giyersen sana daha çok yakışır.
Üslupla ilgili Cümleler : Bir yazar ya da bir eserin dil ve anlatım özelliklerine üslup denir.
Üslubun iki boyutu vardır. Biri yazarın tekniği, kurgusuyla; diğeri dil ve anlatım özellikleriyle
ilgilidir. Herhangi bir metne yönelttiğimiz "Nasıl anlatılmış?" sorusuna dil ve anlatımla ilgili bir
yanıt alırız ve aldığımız bu yanıt, yazarın üslubunu ortaya koyar. Örnek :
 İlk kitabında Halk edebiyatı söyleyişiyle yazdığı küçük şiirler vardı.
 Tasvir bölümlerinde dili iyice ağırlaşmış; yazar söz oyunlarına sık sık başvurarak sıfatlı,
mecazlı ve sanatlı bir anlatım kullanmıştır.
 Kısa ve özlü bir anlatım, devrik cümleler, eserine en belirgin özelliğidir.
Olasılık - Olabilirlilik Cümleleri : Olasılık, kesinliği olmaksızın bir olay ya da durumun
ortaya çıkmasının beklenilmesidir. Bu tür yargılar kesinlik anlamı taşımaz. Örnek :
 Yarın işe biraz geç gelebilirim.
 Şimdi bizim oralara da bahar gelmiştir.
 Sınav zamanı yaklaştı, herhalde düzenli bir çalışma yapıyordur.
 Durumu çok iyi, bu çocuğa küçük bir yardımda bulunur sanıyorum.
Eşitliğin Söz Konusu Olup Olmadığını Bildiren Cümleler : Kimi cümleler,
herhangi bir şeyin ortadan ya da eşit biçimde bölündüğü anlamı taşır. Bu tür yargılarda eşitlik
söz konusudur. Ancak kimi cümlelerde herhangi bir şeyin ortadan veya eşit olarak bölünmediği
anlamı vardır ya da eşitliğin olduğuna dair herhangi bir ipucu verilmemiştir. Bu tür cümleler de
eşitlik söz konusu değildir. Örnek:
 Harçlıklarını kardeş payı yaparak birkaç gün idare ettiler. (Eşitlik Anlamı)
 Bir elmayı yarı yarıya paylaşıp yediler. (Eşitlik Anlamı)
 Kardeşler, mirastan paylarına düşeni alıp, sessizce ayrıldılar. (Eşitlik söz konusu değil)
 Şirketin karını hisseleri oranında paylaştılar. (Eşitlik söz konusu değil)
Gerçekleşmemiş Bir Beklentiyi Dile Getiren Cümleler : Beklenti, bir olgunun
sonunda gerçekleşmesi beklenen sonuç, bireyin, belli şart ve durumların alacağı biçimler veya
kendisinden beklenenler konusundaki ön görüşü anlamına gelir. Bu tanımlamaya bağlı olarak
kimi cümlelerde bir beklentinin gerçekleşmediği yönünde bir anlam ve yargı görülür. Örnek :
 Ankara'ya geldiğinde beni arar sanmıştım.
 Bizi bu sefer daha sıcak karşılayacağını düşünmüştük.
 Yıl boyunca çalışıp didindiğini görünce iyi bir okula gireceğini zannediyordum.
 Bu işten daha çok para kazanacağımızı ummuştuk.
Gerçekte Var Olmayıp Öyle Sanılma Anlamı Taşıyan Cümleler : Kimi cümleler,
herhangi bir olgu gerçekte var olmadığı halde, kişinin bu olgunun var olduğunu zannetmesi
anlamını taşır. Örnek :
 Ben onun kardeşi değil, düşmanıydım sanki.
 Adama bak, sanki para vermiş de karşılığını bekliyor.
 Arkadaşı soruları çözdükçe, kendisi çözüyor gibi seviniyordu.
Hayıflanma - Üzülme Anlamı Taşıyan Cümleler : Hayıflanma cümleleri bir olay,
durum ve kişi karşısında üzülme ya da yerinme anlamlarını taşır. Örnek :
 Kuşlar göç ediyor, ne yazık ki kış geliyor.
 O güzelim kız, birkaç yılda çöküp yaşlandı.
 Yüreğinin acısını, yılların izini taşıyordu yüzündeki derin çizgiler.
 Zavallı adam, çocuklarını yetiştirebilmek için ne acılar çekti.
Sitem - Kızgınlık Anlamı Taşıyan Cümleler : Sözü ya da hareketleriyle, birinin, bir
kimseyi kırdığını, üzdüğünü veya gücendirdiğini öfkelenmeden dile getiren cümleler sitem
anlatımlı; sözü söyleyenin bir kişiye kızdığını anlatan cümlelerse kızgınlık anlamlı cümlelerdir.
Örnek :
 Her hafta sonu toplanıp kıra gidersiniz de beni çağırmazsınız.
 İnsan, kendisine bunca emeği geçen insanı bir kere de olsa arayıp sorar.
 Dediklerimi yapma da göreyim seni!
 Sen kim oluyorsun da bana karşı böyle konuşuyorsun!
Yapıtın Konusuna Değinen Cümleler : Bir anlatımda verilmek istenen öz, düşünce ve
duygu bütününe içerik adı verilirken kimi cümleler, herhangi bir yapıtın konusuna ya da özün ne
olduğuna yani içeriğine değinir. Örnek :
 Cahit Sıtkı'nın şiirlerinde genel olarak ölüm ve yalnızlık teması ele alınıyor.
 Romanda kent insanlarının bireyci yaşamları ve bunun yarattığı bunalımlar anlatılmış.
 Ömer Seyfettin, kimi öykülerinde çocukluk ve askerlik anılarını işliyor.
 Ziya Osman Saba, yalın ve içten bir anlatımla yoksul yaşamlara karşı duyduğu ezikliği
anlatır bu şiirinde.
Aşamalı Bir Durumu Bildiren Cümleler : Aşamalı bir anlam içeren cümlelerde, bir
durumun gitgide ilerlemesi anlamı vardır. Örnek :
 Zavallı kadın sürekli zayıflıyor, her geçen gün biraz daha küçülüyordu.
 Uçak önce havalandı, sonra yavaş yavaş bulutların arasında kayboldu.
 Hastamız günden güne iyiye gidiyor.
 Kurşun sırtından girince, asker önce dizlerinin üzerine çöktü, sonra boylu boyunca yere
yığıldı.
Beğenme - Takdir Etme Anlamı İçeren Cümleler : Beğenme, takdir etme anlamı
içeren cümleler, herhangi bir şeye yönelik beğeniyi, övgüyü dile getiren cümlelerdir. Örnek :
 Aşkolsun delikanlıya, rakibinin sırtını bir hamlede yere getirdi.
 Her türlü rezaletin yaşandığı bu çevrede dürüst ve tertemiz bir insan olarak yetişti.
 Eserlerinde yapaylığa kaçmadan içten ve yalın bir söyleyişle dile getirir duygularını.
 Bozkırın ortasında açılmış sapsarı bir çiçektir bu şiirler.
Anlam İlişkilerine Göre Cümleler : Bileşik ve sıralı cümlelerde birden çok yargı, önerme
bulunur. Genellikle Bu yargılar arasında ya da tek yargılı anlatımlarda değişik amaçlarla değişik anlam
ilişkileri kurulabilir. Bağlaçlar, ilgeçler ya da diğer dil birimleriyle kurulan anlam ilişkilerinin başlıcaları
şunlardır:
Neden - Sonuç İlişkili Cümleler : Bir cümlede ifade edilen yargılardan birinin neden,
diğerinin sonuç olabilecek biçimde kullanılmasıyla ortaya çıkan cümleler, neden sonuç anlamı
taşır. Bir cümlede neden sonuç ilişkisi genellikle "için, ile, den dolayı, den ötürü" ilgeçleriyle
kurulabileceği gibi "den / dan" eki ya da kimi bağlaç ve sözcüklerle de kurulabilir. Böyle
cümlelerde "neden" bildiren kısım başta ya da sonda olabilir. Örnek :
 Yoğun kar yağışı yüzünden Ankara - İstanbul seferleri iptal edilmiş.
 Elindeki işi bitiremediğinden bir hafta kadar yeni bir iş alamayacağını söyledi.
 Derslere sürekli geç gelmesi ve ödevlerini zamanında yapmaması öğretmenini çok
kızdırıyordu.
UYARI :
"-den" ekiyle "dolayı" ve "ötürü" ilgeçlerinin birlikte kullanılması genellikle gereksiz sözcük
kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğu yaratır. Ancak anlatım bozukluğu olmayan
kullanımları da vardır. Örnek :
 Sizi sevdiğimden dolayı böyle davranıyorum. ("dolayı" ilgeci gereksiz kullanılmış)
 Bundan dolayı akşam size gelemeyiz. (anlatım bozukluğu yok)
Amaç - Sonuç İlişkili Cümleler : Sonuç bildiren bir yargıyla o sonucun hangi amaçla
yapıldığını anlatan bir başka yargıdan oluşan cümlelerdir. Bu ilişki "-mek / -mak için, -mek / -
mak üzere" ilgeçleri ya da "-e , -a" ekiyle kurulur. Örnek :
 Biraz hava almak ve dinlenmek için arkadaşlarıyla Pazar günü pikniğe gideceklermiş.
 Onunla bu durumu bütün ayrıntılarıyla değerlendirmek üzere tekrar bir araya geleceğiz.
 Okula onu görmeye gittim.
Açıklama İlişkili Cümleler : Açıklama, bilinmeyeni bilinir kılmaktır. Bir kavram, durum ya
da olguyla ilgili bilgi vermek amacıyla kurulan cümleler, açıklama nitelikli cümlelerdir. Açıklama
belirten cümlelerde yargılar arasındaki bağlantı bağlaçlarla kurulur. Örnek :
 Bugün okula gitmeyeceğim; çünkü hastayım.
 Yüzünden düşen bin parça, anlaşılan üzgünsün.
Koşul İlişkili Cümleler : Bir durumun, yargının oluşmasını, gerçekleşmesini, bir diğer
yargı ile, anlatılan koşulun olmasına bağlayan cümlelerdir. Bu ilişki genellikle "-se / -sa" dilek
koşul kip ekiyle, "ise" ek-eylemi ya da bağlaçlarla sağlanır. Örnek :
 Annem sana baktıkça gençlik yıllarını anımsadığını söylüyor.
 Sinemaya gideceksin; ancak önce ödevlerini bitir.
 İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.
 Git; ama saat on ikiden önce evde ol.
 Buraya gelirse görüşebiliriz.
Karşılaştırma Cümleleri : Karşılaştırma, birbirleriyle ilişkili iki varlık, iki kavram ya da
herhangi iki şeyi, ortak olan ya da olmayan yönleriyle anlatmaktır. Karşılaştırma cümlelerinde;
karşılaştırma ilişkisi "gibi, kadar, daha, en..." gibi bağlaç, ilgeç ve belirteçlerle kurulur. Örnek :
 Haber alma gereksinimini en iyi karşılayan iletişim aracı televizyondur.
 Hiçbirimiz onun kadar duyarlı ve hoşgörülü değildik.
 Kendi yaşıtı insanlardan daha genç ve daha diri bir görünüşü vardı.
Cümle Tamamlama : Kimi zaman bir yargı bütünlüğünden bir sözcük yada sözcük öbeği
çıkarılmış olabilir. Yargının anlamsal ve anlatımsal bütünlüğü göz önünde bulundurularak bu
eksik tamamlanır.
Tamamlanacak ve tamamlayacak cümleler ya da sözler arasında;
 Anlamsal ilişki doğru kurulmalıdır.
 Zaman ve kişi yönünden uyum olmalıdır.
 Cümleleri anlamca bağlamak için uygun bağlaçlar kullanılmalıdır.
Örnek : İnsanlar bilerek ya da bilmeyerek doğanın dengesini bozuyorlar, sonra aynı doğayı
korumak için sempozyumlar düzenleyip, dernekler kuruyorlar; çünkü...
 Doğanın kendileri için yaşamsal değerini biliyorlar.
 Yanlış yaptıklarının bilincindeler.
 Kendilerini affettirmek istiyorlar.
 Doğayı taklit etmek istiyorlar.
PARAGRAFTA ANLAM
Paragrafta Anlam :
Paragrafın Yapısı : Paragraflar genel olarak üç bölümden oluşur.
Giriş Bölümü :
Giriş Cümlesinin Özellikleri : Giriş cümlesinde konu ve konuya bakış açısı belirtilir. Giriş
cümlesi:
 Kısa ve ilgi çekici bir cümledir.
 Bağlayıcı öğelerle başlanmaz.
 Paragrafta ele alınacak konuyu tanıtır; yazarın konuya nasıl bir yaklaşım getireceğini
sezdirir.
 Genelden özele (tümden gelim) yazılmış paragraflarda, paragrafın giriş cümlesi aynı
zamanda paragrafın ana düşüncesidir.
 Tanımlama, açıklama, soru cümlesi biçiminde kurulabilir.
Paragraf giriş cümlelerine örnek:
 Herhangi bir halk şiiri antolojisini başından sonuna okumayı hiç denediniz mi?...
 Şiir, ne söylediğinden çok, nasıl söylendiği ile çekiciliğe ulaşır...
 Softalık, bir düşünce, bir bilgi kanseri diye anlatılabilir...
Gelişme Bölümü :
Gelişme Bölümünün Özellikleri :
 Gelişme bölümü; konuyu açıklayan, ana düşüncenin ortaya çıkmasına katkıda bulunan
yardımcı düşünceleri içerir.
 Konu, bu bölümde açılır. Bunun için de örneklerden benzerliklerden, karşıtlıklardan, tanık
göstermelerden yararlanılır.
 Ayrıntılar, gelişme cümlelerinde birbirini tamamlayarak, birbirine, bağlayıcı öğelerle
bağlanarak sıralanır.
 Gelişme bölümündeki cümlelerden her biri, dil ve düşünce yönünden kendisinden önceki
ve sonraki cümleye bağlıdır.
 Tüme varım yöntemiyle kurulan paragraflarda an düşünce, gelişme cümlelerinden biri
olabilir.
Paragraf gelişme bölümlerine örnek 1:
Yazarken, kitapları bir yana bırakır, aklımdan çıkarırım; kendi gidişimi aksatır diye.
(giriş cümlesi)
Gerçektende iyi yazarlar üstüme fena abanır, yüreksiz ederler beni. Hani bir ressam
varmış, kötü horoz resimleri yapar ve uşaklarına, dükkana hiç canlı horoz sokmamalarını sıkı
sıkı tembih edermiş, ben de öyle... Hatta çalgıcı Antigenides'in bulduğu çare benim daha çok
işime gelirdi Antigenides bir şey çalacağı zaman, kendinden önce ve sonra halka uzun süre
kötü şarkılar dinletirmiş...
(gelişme bölümü)
Paragraf gelişme bölümlerine örnek 2:
Tiyatronun görevi yeni kelimeleri tanıtmak ve dile yerleştirmek değildir... (giriş
bölümü)
Bu görev televizyon gibi yayın araçlarına düşer. Özellikle gerçekçi oyunlarda yeni
türetilen ve halkın henüz kullanmadığı kelimelerin kullanılmasına karşıyım. Şinasi : Tiyatroda
kişilerin, kişiliklerine göre konuşması gerektiğini söylerken en doğru ilkeyi göstermişti.
Alışılmamış kelimeler sahnede kullanıldığında halkta tepki yaratıyor. Bugün Türkçe'yi çok iyi
kullanan yazarların yanı sıra, aşırı ve öz Türkçe kelimelerle dolu eserlerle de karşılaşıyoruz.
Tiyatro eserlerinde bunu yapamazsınız. Tiyatroda rol alan her oyuncu, kahramanın mensup
olduğu toplum kesimine uygun biçimde konuşur...
(gelişme bölümü)
Sonuç Bölümü : Sonuç cümlesi, belli bir bakış açısı doğrultusunda geliştirilen konunun
açıklandığı, amaçlanan sonuca ulaştırıldığı, konunun bir yargıya bağlandığı cümledir.
Sonuç Cümlesinin Özellikleri :
 Dil ve düşünce yönünden kendinden önceki cümleye bağlıdır.
 Kısa bir biçimde kurulan bu cümle toparlayıcı ve özet niteliğinde olan bağlayıcı öğelerle
(kısaca, özetle, denilebilir ki) başlayabilir.
 Tüme varım yöntemiyle yazılmış paragraflarda, ana düşünce cümlesi niteliği taşır.
 Öykü, roman, anı gibi türlerde anlatılan olayın bitiş durumunu içerir.
Sonuç bölümü için örnek :
Bir Kurban bayramı daha... 1930'lar çok çok gerilerde kaldı. O günlerin çocuğu da öldü
gitti.
Sanılır ki, kişi bir kez ölür. Öyle değil oysa! Kişi, yaşam boyunca pek çok kez ölür.
Bakarım zaman zaman eski resimlere: İşte Phobus Fotoğrafhanesi'nde çekilmiş resimler. Golf
pantolonlu, ya da kısa pantolonlu bir çocuk... Ne oldu ona? Öldü gitti. Daha sonra ilkokul,
ortaokul, lise sıralarındaki çocuklar, gençler... Hepsi yok oldular. Yok olmak değil mi ölmek?
Öyle ise boyuna ölüyoruz, biçimden biçime giriyoruz, bambaşka bir insan oluyoruz zamanla.
Altmışındaki kişiyle sekiz, on, on beş yaşların kişisi nasıl olur da aynı insan olur, olabilir?
Zamanın bir oyunu bu bize.
Hep ölüyoruz, öle öle büyüyor, değişiyoruz, son ölüme doğru gidiyoruz.
Paragrafta Bağlayıcı Öğeler : Paragraf öncelikle, onu oluşturan cümlelerin anlamsal
bütünlüğüdür. Ancak anlamsal bütünlüğün oluşabilmesi için anlatım bütünlüğünü de sağlamak
gerekir. Bunun için de cümlelerin hem anlam, hem de biçim olarak bağlanışlarına dikkat etmek
ve bu bağlantı öğelerini doğru olarak saptamak gereklidir.
Paragrafı oluşturan cümleler arasındaki bağlayıcı öğeleri doğru saptayamazsak, ne
okuduğumuz parçayı bütün olarak anlayabiliriz ne de paragrafı oluşturan temel ve yardımcı
düşüncelerin neler olduğunu tam olarak algılayabiliriz.
Biçimsel Bağlantı Öğeleri : Paragrafı oluşturan cümlelerin anlamca kaynaşmasını sağlamak
için kullanılan sözcük, söz öbeği ve cümlelere, biçimsel bağlayıcı öğe denir. "Ama, fakat,
çünkü, lakin, gerçi, şayet, zira, meğer, belki, üstelik, hatta, sanki, oysa, yoksa, şöyle ki,
nitekim, kısaca, bununla birlikte, gel gör ki" gibi sözcük ya da söz öbekleri cümle başı
bağlayıcı öğeleri olarak kullanılabilir.
Örnek :
Yabancı dilde yazılmış romanları özgün biçimleriyle okumak istiyordum. Ama yabancı dil
bilmiyordum ve öğrenmek içinde gerekli olanaklardan yoksundum. Bu nedenle romanları
sözlüklere baka baka okumaya çalıştım. Başlangıçta okuduklarımı anlamadım., bir çok yanlış
yaptım ama yılmadım. Sonunda yabancı dille yazılmış bir romanı sözlüksüz okuyabilir duruma
geldim.
Anlamsal Bağlantı Öğeleri : Kimi paragraflarda cümleler, biçimsel bağlantı öğeleri
kullanılmadan, anlamca birbirlerini bütünleyerek de paragraf oluşturabilir. Bu tür paragraflarda
cümleler arasındaki anlam ilişkisi olabildiğince fazladır. Bu cümleler, aralarına herhangi bir
biçimsel bağlantı öğesi almadan da birbirlerinin anlamlarını bütünleyici niteliktedir. Biçimsel
bağlantı öğesi olmayan paragraflarda anlam bütünlüğü daha belirgindir. Ana düşünce ile
yardımcı düşünceler iç içedir. Oysa biçimsel bağlayıcı öğelerle kurulmuş paragraflarda
cümleler arasındaki anlam ilişkisi daha zayıftır.
Örnek :
Karagöz oyunu Osmanlı Türk toplumunun, yüzyıllarca yaşamış sanat dallarından biridir.
Tanzimat'tan bu yana, özellikle Cumhuriyet döneminde yerini, Batı'dan gelen sinema ve
tiyatroya bırakmıştır. Bu sanat dalı, bugün bize çok uzak ve yabancı gelen İslam uygarlığı
döneminde, halkın dilini, inançlarını, geleneklerini, zanaatlarını, siyasal ve toplumsal olaylar
karşısındaki düşünsel ve ruhsal durumunu yansıtan zengin bir kaynaktır. Geçmişi tanımak ve
öğrenmek isteyenler bu kaynağı değişik açılardan değerlendirebilirler.
Paragrafta Konu : Bir yazıya temel olan duygu, düşünce, durum,yargı ya da olaya konu
denir. Bir paragrafa yöneltilen; "Bu paragrafta ne anlatılmıştır?" sorusuna alınan yanıt, konuyu
verir.
Örnek :
Deneme ve eleştiri, edebiyatın en az değerlendirilen, buna karşın en gerekli
alanlarındandır. Sanıldığı kadar kolay olamayan , engin bir bilgi birikiminin yanı sıra; sentez
yeteneği, sağduyu ve hatta sezgi gerektiren alanlardır. Hele hele bir eleştiri yazarının cesaretli
olması gerekir. Çevresindekilerin ne diyeceklerinden korkmayacak, neye inanıyorsa onu
çekinmeden söyleyecek. Bu cesareti kendinde bulamayanlar ise, ne kadar eleştiri yaptığını
sanarsa sansın, başkalarına övgüler dizmekten öteye gidemeyeceklerdir.
Örnek 2:
Türk kırsal kesimini ilk kez öyküye, romana sokmuş, masalcılığı atmıştır. Nabizade Nazım,
edebiyatımızda Gerçekçilik akımının öncüleri arasındadır. Batı tekniğini ülkemize taşımış,
ruhsal analizlere yer vermiş, dildeki kargaşayı gidermek için çaba göstermiş önemli bir
yazarımızdır.
Paragrafın Ana Düşüncesi : Ana düşünce, bir yazının ya da yapıtın oluşturulmasının
temel nedeni, amacı ve yazıda ya da yapıtta öne sürülen, savunulan görüştür. Bir konunun
belli bir görüş açısından ele alınmasıyla ortaya çıkan genel bir yargı cümlesidir. Paragrafın
konusu saptandıktan sonra; "Bu konudan hangi sonuç çıkarılır?" ya da "Bu parçada hangi
düşünce savunulmaktadır?" sorularına alınacak yanıt ana düşünceyi verir.
Örnek :
Ben gönlümce yazabilmek için evime çekiliyorum. Kimsenin bana el uzatamayacağı, benden
söz edemeyeceği yabancı bir memlekette oturuyorum. Öyle bir yer ki, tanıdığım hiç kimse
okuduğu duanın Latince'sini bilmez, hele Fransızca'sından hiç anlamaz. Başka yerde yazsam
daha iyi yazardım, ama yazdığım şey daha az benim olurdu. Oysaki benim yazımda asıl
aradığım tam anlamıyla kendimin olmasıdır.
Örnek 2:
Medyanın toplum üzerinde kurduğu egemenlik, günlük hayatı, bireysel yaşantıyı her gün daha
derinden etkiliyor. Özel yaşantılara, bireye dönük alanlara dek uzanan medya,
yabancılaşmanın ve uzaklaşmanın en önemli nedenini oluşturmakta, kurduğu tek yönlü iletişim
ağıyla sağırlaştırıcılığını ve körleştiriciliğini yoğun ve etkin bir biçimde sürdürürken, toplumun
bireyleri arasındaki paylaşıcı iletişimi hızla kesmektedir.
Paragrafta Yardımcı Düşünceler : Her biri ana düşüncenin bir yönünü oluşturan, onu
ortaya çıkarıp destekleyen düşüncelere (yargılara) yardımcı düşünce denir.
ÖSS 'de çok kullanılan sorular olan "Bu paragrafta aşağıdaki yargılardan hangisine
değinilmemiştir?" gibi sorular, paragraftaki bütün yardımcı düşüncelerin dikkate alınmasıyla
doğru olarak çözülür.
Örnek :
Gelecekte müziğin, her türlü romantik ağlaşmadan ve kendini beğenmişlikten, dizginsiz
duygulardan ve gösterişli propagandadan kurtulacağını, dinleyicisinin ne çok heyecanlı ve
sinirli ne de duyguca tembel olacağını, etkisinin şaşırtıcı olmaktan çok, düzen getirici bir nitelik
taşıyacağını, düşüncelere bulanıklık değil, aydınlık getireceğini umabiliriz.
Paragrafta Tema (Ana Duygu) : Tema, edebiyat türlerinden özellikle şiirde; verilmek
istenen, geliştirilen, seçilen ve işlenen konuya yüklenen duygu ve anlamdır.
Örnek :
Akan suyu severim ben
Işıldayan karı severim
Bir yeşil yaprak, bir telli böcek
Güneşi görsem sevinç dolar içime
Paragrafta Başlık : Bir yazıya verilen ada başlık denir. Kitabın adı, bölümün adı,
konunun adı, paragrafın adı... birer başlıktır.
Başlık, bir yazının neyi anlattığını, ya da bu yazının yazılma gerekçesini sezdirecek bir özellik
gösterir. Kısaca konuyu tanıtan, ana düşünceyi birkaç sözcükle yansıtan sözdür. Başka bir
deyişle başlık; konu - ana düşünce uyumunu yansıtan bir özellik gösterir.
"Bu paragrafa en uygun başlık hangisi olabilir? Şeklindeki sorularda, bu açıklamalar dikkate
alınarak başlık saptanmalıdır.
Konularına Göre Paragraf Çeşitleri : Paragraflarda çok değişik konular işlenebilir.
Kimilerinde bir olay ya da duygu anlatılabilir. Her yazı türü, konusuna uygun paragraflardan
oluşur. Makalede yer alan paragraflar düşünce ağırlıklıyken, anıda yer alan paragraflar, gerçek
bir yaşantıdan kaynaklandıkları için duygu ağırlıklı olurlar. Paragraflar, içerdikleri konunun
özelliğine göre değişik adlar alabilir.
Düşünce Paragrafı : Belli bir konu üzerinde belli bir bakış açısı olan, bu bakış açısını
ortaya koyan, bunu savunan ve tartışan bir paragraf türüdür. Kısaca, bir düşüncenin
başkalarına ulaştırılması amacıyla oluşturulan paragraflara düşünce paragrafı denir. Daha çok
makale, fıkra, deneme gibi yazı türlerinde düşünce paragrafları kullanılır. Düşünce paragrafları,
genellikle açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimleriyle kurulur. Bu paragraflarda bir ana
düşünce ve bu ana düşünceyi destekleyen yardımcı düşünceler yer alır.
Örnek :
Kişisel gözlemlerin öne çıktığı yazıların getirdiğini, bilimsel araştırmalar getiremez. Aydınlar
için çok önemli olan bilimsek araştırmalar, yazarlara yetmez; onlar için kişisel saptamalar çok
daha önemlidir. İnsanın insandan alabildiğini; deneylerin sayıların alması olanaksızdır.
Olay Paragrafı : Olmuş ya da olabilecek türdeki olayları, kişi, yer ve zaman göstererek
anlatan cümlelerden oluşmuş paragraflardır. Bu paragraflarda belli bir olay yer alır. Olay
paragraflarına, roman, öykü, masal gibi edebiyat türlerinde rastlanır. Bu paragraflarda temel
amaç okuru olay içine çekmek, olay içinde yaşatmaktır. Olay paragrafları genellikle öyküleyici
anlatım biçimi kullanılarak kurulur.
Örnek : İlk dinlediğim konserdi bu. Çalgıcıları yönetenin müzik öğretmenimiz Suat Bey
olduğunu görmeyeyim mi? Hem de smokin giymişti. Penguen gibi bir görünüşü vardı. Elindeki
şef değneği ile sahnedeki çalgıcıları değil de, sanki dünyayı yönetiyormuş gibiydi. Nasıl oluyor
da böyle bir adam, bizim gibi bacaksızlara müzik dersi vermeye geliyor. Biz de onunla alay
etmeye kalkıyorduk.
Duygu Paragrafı : Olayı anlatan kişinin iç dünyasının, duygularının öne çıktığı bir paragraf
çeşididir. Yazar duygularını, kimi zaman öyküleyici, kimi zaman da betimleyici anlatım
biçimlerini kullanarak okura ulaştırır. Bu tip paragraflarda kişinin iç dünyasına yönelik özellikler,
tutkular, davranışlar, ağırlık kazanır.
Örnek :
Daha elli yaşına gelmemiştim; zengindim, ünlüydüm; sağlığım yerindeydi, aklı başında
çocuklarım vardı. Birdenbire hayatım duruverdi. Soluk alabiliyor, yiyip içiyor, uyuyordum. Ama
yaşamak değildi bu. Hiçbir şey istemiyordum artık. İstenecek bir şey olmadığını biliyordum.
Hayat, birinin yaptığı saçma bir şaka gibi geliyordu bana. Kırk yıl boyunca çalış didin, ilerle;
sonra da ortada hiçbir şey olmadığını gör.
Betimleme Paragrafı : Bir olayı, bir varlığı, durumu, çevreyi ya da bir kavramı göz
önünde canlandıracak biçimde anlatan paragraflara betimleme paragrafı denir. Gözlemlenen
her varlığın, tasarlanan her kavramın duyu organlarımız ve duygularımız üzerinde bıraktığı iz
betimlenebilir. Bu tür paragraflar çoğunlukla roman, öykü, gezi ve anı gibi yazı türlerinde
kullanılır.
Örnek :
Akçakavakların, dişbudakların arasından geçerek yeşil çam ormanına giriyorum. Yoğun bir
reçine kokusu duyuyorum. Çevrem yeşilin değişik tonlarıyla donanmış. Az ileride kalın gövdeli,
yaşlı bir çam ağacı görüyorum. Altına oturuyorum. Kekik kokuları geliyor burnuma.
Anlatımın Temel Nitelikleri :
Özlülük : Duygunun, düşüncenin ya da gerçeğin en kısa yoldan anlatımına özlülük denir.
Kısaca özlülük az sözle geniş bir düşünceyi ifade etmektir. Gereksiz sözcüklerden arınmış,
gereksiz ayrıntılara inilmemiş olan paragraflarda özlülük vardır. Söz gelimi; özdeyiş ve
atasözleri özlü anlatımın en güzel örneklerini oluştururlar.
Örnek :
Adam başı ile doğruldu. Daha bir saat olmuştu. Bitmek bilmeyen saatler geçecekti. Nasıl
geçecekti? Başını cama dayadı. Küçük bir insan istiyordu. Ona yalnızlığını unutturacak bir
çocuk. Herkese uygun görülen şans neden ona gülmemişti. Hangi suçun cezasını çekiyordu?
Çay bardağını verirken yenisini istedi. Daha kimbilir kaç çay, kaç sigara içecekti?...
Yalınlık : Duygunun, düşüncenin ya da gerçeğin sade, süssüz ve gösterişe kaçmadan
iletilmesine yalınlık denir. Roman, öykü gibi sanatsal yazılardan çok, bilimsel öğretici yazılar
yalınlığa dayanır. Çünkü bunlarda temel amaç, bir düşünceyi öne sürüp savunmak, bir görüş
öne sürmek ya da okura herhangi bir konu üzerinde bilgi vermektir.
Örnek :
Okuma, çok yönlü iletişimsel bir etkinlik, alışkanlığa dayanan bir yetidir. Bu yetinin kazanılması,
geliştirilmesi, alışkanlığa dayanan bir davranış biçimine dönüştürülmesi güç bir iştir. Güç
olduğu kadar sürekli bir iştir de. Yaşamın belli bir aşamasında başlayıp, belli bir aşamasında
biten bir iş değildir. Geothe'nin yaşamının son yıllarında, 1830'larda söylediği bir sözü
anımsayalım: "Okumayı öğrenmek sanatların en gücüdür. Hayatımın seksen yılını bu işe,
doğru dürüst okumayı öğrenme işine verdim, yine de kendimden memnun olduğumu
söyleyemem."
Akıcılık : Duygunun, düşüncenin ya da gerçeğin anlatımında dildeki pürüzlerin, okumayı ve
anlamayı güçleştiren unsurların ortadan kaldırılmasına ve cümlelerin söyleniş ve
okunuşundaki kolaylık ve rahatlığına akıcılık denir.
Cümlede seçilen sözcüklerin ses özellikleri ve cümlenin kuruluşundaki özen akıcılığı sağlar.
Ayrıca, anlatılan düşünce ve duyguların kolayca sezilebilir türden oluşu, akıcılığa yardımcı olur.
Akıcı olmayan paragraflarda anlatılmak istenen düşünce ve duygu belirsizleşir, tam olarak
anlaşılamaz.
Örnek :
Her zaman şık ve temiz giyinen, nazik, insanları olduğu gibi kabul etme olgunluğuna sahip bir
yazardır. Beyoğlu civarındaki evi, küçük bir müze görünümündedir, birçok sanatçının uğrak
yeridir. Sanat dünyasına adım atmaya çabalayan gençlere kapısını ve yüreğini açmaktan
kaçınmamış, alçakgönüllü bir beyefendidir. Bu nitelikleri, tükenmekte olan bir neslin başlıca
özelliklerini kişiliğinde bir araya getirmiştir.
Doğallık : Duygunun veya düşüncenin hiçbir yapmacığa kaçmadan içten, sıcak, olduğu gibi
anlatılmasına doğallık denir. Doğallıkta sanatsal bir kaygı güdülmez. Kendi kendine oluyormuş
gibi sıcak ve içten bir anlatım vardır.
Örnek :
Bugün, sen belki hatırlamazsın ama, senin ölümünden bu yana tam iki yıl geçti. Bu süre içinde
ben daha iyi ve akıllı olamadım; bu fırsatı da kullanamadım. Oysa yıllar önce, bazı zamanlar
sen olmasaydın birçok şey yapabileceğimi düşünürdüm. Şimdi artık suçun kendimde olduğunu
görmek zorundayım.
Evet babacığım, belki hatırlamazsın; ama bugün sen öleli tam iki yıl oluyor. Kimseye asıl
amacımı belli etmeden seni yaşatmaya çalışıyorum.
Özgünlük : Duygunun, düşüncenin, kavramın ya da gerçeğin anlatımının, anlatıcıya özgü
özellikler taşımasıdır. Özgün yapıtlarda başkalarını taklit etme ve onlardan etkilenme yoktur.
Sanatçı bütünüyle kendi yetenekleri, zevkleri ve beğenileri doğrultusunda, başkalarının
yapıtlarından farklı ürünler ortaya koyar.
Bir sanatçıyı anlatımındaki biçim, konuya yaklaşım şekli, kullandığı dil ve kurduğu cümleler
özgün yapar.
İnandırıcılık : Anlatılanları olmuş ya da olabilir olduğuna okuyucuyu inandırabilen anlatım
özelliğine inandırıcılık denir. Bir anlatımın inandırıcı olabilmesi için akla aykırı olmaması,
kişisellik ve duygusallıktan sıyrılıp nesnel yargıları içermesi gerekir. Makale gibi öğretici yanı
ağır basan türlerde bu anlatım özelliği ön planda tutulur.
Örnek :
İslamiyet'in kabulünden önce Türklerin, başka hiçbir toplumun etkisinde kalmamış bir dilleri ve
edebiyatları vardı. Her ilkel edebiyatta da şiirle büyü birlikte yürümekte ve dinsel törenler
önemli bir yer tutmaktaydı. Bunun yanı sıra ozan, baksı, şaman gibi adlarla anılan şairlerde
olağanüstü güçler bulunduğuna inanılırdı. Çoğu ortak ve sözlü ürünlerden oluşan bu
edebiyatın en önemli bölümünü destanlar oluşturmaktaydı.

Anlatım Biçimleri

Anlatım Biçimleri:
Anlatım Biçimleri : Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir tasarıyı, bir olayı sözle ya da yazıyla
ifade etmeye anlatım denir.
Birbirinden farklı konuları, olayları, gözlem ve izlenimleri anlatırken kullanılan yöntemlere ise
anlatım biçimi denir.
Açıklayıcı Anlatım : Bu anlatım biçiminde temel amaç, okura herhangi bir konu üzerinde
bilgi verme, iyice anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan bir sözü, bir düşünceyi açıklığa
kavuşturmaktır. Bu anlatım biçiminde temel amaç bilgi vermek olduğu için belirtilen yargı
tartışılmaz; konuyla ilgili karşıt görüşlere yer verilmez. Anlatım oldukça ciddi, kuru ve
öğreticidir.
Açıklamanın yapılabilmesi, bir bilginin tam ve eksiksiz olarak verilmesi için tanımlamalardan,
örneklemelerden, karşılaştırmalardan ve sayısal verilerden yararlanılır.
Fıkra, makale, deneme, gezi, eleştiri, röportaj gibi yazı türlerinde açıklayıcı anlatım biçimi
yoğun olarak görülür.
Örnek :
Çağdaş eğitim, bireyi bilgi ile donatmaktan çok, ona kendi kendine bilgi edinme yollarını
öğretmeyi amaçlar. Bireyde, sağlıklı düşünme, doğru anlama, toplum içinde türlü durumlara
olumlu uyum sağlayabilme yeteneklerinin geliştirilmesini ister. Sağlıklı düşünme, öncelikle dilin
işleyiş düzeninin kavranmasına bağlıdır. Bu sebeple kişinin eğitimi ile ana dili arasında
doğrudan bir bağlantı vardır.
Tartışmacı Anlatım : Bu anlatım biçiminde birbirine karşıt düşünceleri, bir konuyla ilgili
kanıları değiştirmek, çürütmek ya da onların yerine yenisini koymak amaçlanır.
Tartışmacı anlatımda yazar, inandırıcılığı sağlayabilmek için ciddi ve ağırbaşlı bir anlatım
yerine sohbete varan rahat bir anlatım kullanır. Yazarın sık sık sorular sorup bunlara yanıtlar
vermesi, bu anlatımın ayırt edici bir başka özelliğidir.
Tartışmacı anlatım, bilimsel inceleme ve araştırmaya dayalı yapıtlar başta olmak üzere eleştiri,
fıkra, deneme, makale, röportaj gibi yazı türlerinde de sık sık rastlanan bir anlatım biçimidir.
Örnek :
Gene bir eski özlemdir, gidiyor. Yeniye kötü kötü bakıyorlar, mana yokmuş, güzel değilmiş,
düşünmekten, çalışmaktan kaçınan kimselerin ne yaptıklarını bilmeden ortaya attıkları
şeylermiş. Geçmişin büyük eserlerini inceleyip de onlardan örnek almalıymışız. Oysa ki asıl,
yeni zordur; yeninin manasını anlamak, güzelliğini duymak zordur. Bunun için
alışkanlıklarımızı aşmak, dikkatimizi işletmek gerekir.
Betimleyici Anlatım : Varlıkların kendilerine özgü ayırıcı niteliklerini, bu niteliklerin duyu
organlarımız üzerindeki etki ve izlenimlerini görünür kılmaya, onları sözcükler aracılığıyla
resimlendirmeye betimleme denir.
Bir anlatımın betimlemelere dayandırılması ve betimlemenin amaç olarak kullanılması ile
oluşturulan anlatım biçimine betimleyici anlatım denir.
Betimlemede, görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularına yönelik bir anlatım vardır.
Herhangi bir varlığın, nesnenin, olayın veya çevrenin, duyu organlarımız üzerinde bıraktığı
izlenimler belirli bir plana göre okura aktarılır.
Betimleyici anlatım biçimi, amacına göre iki çeşittir:
Açıklayıcı Betimleme : Bu tür betimlemelerde amaç bilgi vermektir. Betimlenen varlık yada
nesne tanıtıcı ve ayırıcı özellikleriyle nesnel bir tutumla okura aktarılır.
Sanatsal Betimleme : Bu betimlemede temel amaç, izlenim kazandırmaktır. Anlatımda, genel
ayrıntılardan, ayırıcı ayrıntılara doğru gidilir. Kısaca gözlemlenen varlık ya da nesnenin anlatıcı
üzerinde bıraktığı etki yansıtılır.
Örnek :
Burada müthiş karasinek vardı. Hele kebapçının bulunduğu yerde... Bir dükkanda ve etrafında
bu kadar sinek olmasının bir hikmeti vardır, elbette...
Öyküleyici Anlatım : Tasarlanan, gözlemlenen ya da yaşanan bir olayı yer, zaman ve
kişi kavramlarına bağlayarak anlatan anlatım biçimine öyküleme denir. O halde öykülemede
dört temel kavram bulunur:
 Öykülemede, konuyu geliştiren olgu ya da olgular vardır ki buna olay denir.
 Öykülemede, olayın geçtiği çevre ya da yer kavramı bulunur.
 Olayın akışı içinde aklımızda yarattığımız kavram, zaman öğesini oluşturur.
 Olayın içinde yer alan veya bu olayı yaratan öğelere kişi adı verilir.
İki farklı öyküleme biçimi vardır:
Açıklayıcı Öyküleme : Birtakım bilgileri zamansal oluşuma (kronolojiye) göre anlatan ve
sanatsal bir kaygının güdülmediği bir öyküleme biçimidir. Temel amaç herhangi bir şeyi
tarihsel gelişimi içinde okura aktarmak, bu konuda onu bilgilendirmektir.
Sanatsal Öyküleme : Bu öykülemede bilgilendirme amacı yoktur. Temel amaç bir olay anlatıp
okuru o olayın içine çekmek, onun içinde yaşatıp okuru duygulandırmaktır. Öykü, roman gibi
yazınsal türlerin kullanıldığı öykülemeye sanatsal öyküleme denir.
Örnek :
Hamdi amcamı en son 1960-1961 yıllarında gördüm. Bir iş nedeniyle Ankara'ya gelmişti. Beni
görmeden gitmeyi içine sindirememiş, telefon edip geleceğini söylemişti. Tıpkı çocukluğumda
babamı beklediğim gibi, camdan cama koşup gelişini bekledim. Uzun yıllar sonra birbirimizi
görüp konuşacaktık. Amca yeğen birbirimize sarıldık. Hem sevinçten hem de annemi babamı
anımsayıp ağladık. Çocuklarımı kucağına aldı. Onları öpüp öpüp sevdi. Kardeşim Leman
Hanım, bunları görseydi, dedi. O gün onu son görüşüm oldu. Öldüğünü duyduğum zaman ne
yapacağımı şaşırdım...
Düşünceyi Geliştirme Yolları (Anlatımda Başvurulan Yollar) : Bir düşüncenin,
bir konunun, bir açıklamanın tam olarak anlatılabilmesi için yararlanılan yönteme "düşünceyi
geliştirme yolu" ya da "anlatımda başvurulan yol" adı verilir. Bir paragrafta düşünceyi
geliştirme yollarından yalnız biri kullanılabileceği gibi, bunların birkaçı da kullanılabilir.
Düşünceyi Geliştirme Yolları :
Tanımlama : Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir kavramın özel ve değişmez niteliklerini
sıralayarak onu tanıtmaktır. Tanımlama, genellikle, paragrafın giriş bölümünde yer alır.
Gelişme ve sonuç bölümlerinde tanımlamalara pek rastlanmaz. Tanımlama, daha çok
açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinde kullanılan bir düşünceyi geliştirme yoludur.
Örnek :
Roman, insanların başından geçen ya da geçebilecek türdeki olayları yer ve zaman belirterek
anlatan uzun yazı türüdür. Yazarın üstün bilgisi, sağlam gözlemi, duygusu romanın başarılı
olmasını sağlayan en önemli etkendir.
Örnekleme : Genellikle soyut bir düşünceyi ya da kavramı somutlamak; onu görünür, bilinir
kılmak için bir yapıtı, bir kişiyi, bir olayı paragrafa aktarmaya örnekleme denir. Örnekleme,
düşünceyi somut kılacağı için onun hem daha kolay anlaşılmasını, hem de inandırıcılık
kazanmasını sağlar. Örnek olarak verilen şey, anlatımı somutlayacak nitelikte genel ve bilinir
bir şey olmalıdır. Örnekler, bir paragrafın daha çok gelişme bölümünde yer alır. Çünkü bu
bölümde konu açılacak ve ona somutluk ve inandırıcılık kazandırılacaktır.
Örnek :
Kültür, bir toplumun yaşama biçiminde, davranışlarında belirginleşir, giyinişine, yiyip içmesine,
çalışmasına, hatta jestlerine yansır. Bir Türk 'hayır' anlamında başını yukarı kaldırır. Amerikan
kültüründe ise aynı amaç için baş iki yana hareket ettirilir. İki erkeğim kol kola girip gezmesine
Anglosakson ülkelerinde rastlayamazsınız.
Karşılaştırma : Nesneler, kavramlar, olay ya da durumlar arasındaki benzerlik veya
farklılıkların dile getirilmesidir. Dolayısıyla karşılaştırma, yalnızca iki kavram arasındaki
karşıtlıkları gösterme değildir. Benzerlikleri gösterirken de karşılaştırmalardan yararlanılabilir.
Böylece sözü edilen kavram daha görünür, daha somut bir özellik kazanmış olur.
Örnek :
Hayvanların koşullanmaya ve denem yanılma etkinliğine dayanan öğrenmeleri yanında, insan
öğrenmesinin ayrı bir niteliği vardır. İnsanın her öğreniş aşaması bedence belirli bir
olgunlaşmayı gerektirir. Söz gelimi; konuşmayı öğrenmek yalnız ses çıkarmak değildir.
Benzetme : Bir durumu, bir kavramı açıklarken bilinen ve ondan daha etkin benzerinden
yararlanmaya benzetme denir.
Örnek :
Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketli ise, yüz bin çeşit otla dolar. Yararlı olabilmeleri
için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Ruhlar da böyledir. Onları bir fikirle
uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında başıboş, öteye beriye
dolaşıp dururlar. Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu yitirir.
Tanık Gösterme : Anlatma somutluk ve inandırıcılık kazandırmak amacıyla başkalarının
düşünce ve sözlerinden yararlanmaya tanık gösterme denir. Ancak tanık gösterilen kişi, bilinen
ve kabul gören bir özellikte olmalıdır. Yoksa sıradan bir insanın tanık gösterilmesi, düşünceyi
inandırıcı kılmaktan uzak düşer.
Tanık olarak seçilen, kişi değil de bir söz ise bu, tırnak içine alınarak verilmelidir. Ayrıca hem
kişi adı kullanılıp hem de onun konuyla ilgili sözleri verilecekse, bu sözler tırnak içine
alınmalıdır.
Örnek :
Jan Paul Sartre şöyle der: "İnsan bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için yazardır." Bu görüşe
katılmamak mümkün mü? Söz sanatçısı dediğin, herkesin söylemek isteyip de söyleyemediği
sözleri, kendine özgü biçimler arasından seçerek söyleyivermeli ve okuyucuya : "Benim
söylemek istediğimden daha güzel" dedirtmeli.
İlişki Kurma: Paragrafta ortaya konan düşüncenin açıklanması için, herhangi bir durumun
ya da olayın ortaya çıkışını, onun nedenini geçmişte olan bir başka duruma veya olaya
dayandırarak açıklamaktır. Bu anlatım yolunda geçmişteki bir olay anımsatılarak asıl
anlatılmak istenen daha net ve inandırıcı bir biçimde ortaya konmuş olur.
Örnek :
Ben, hasta ruhları ve sinirli insanları daima yüzlerinin tebessümlü olup olmamasıyla teşhis
ederim. Sinirli adamların yüzleri gülmez. Tebessümden mahrum bir çehre gördüğüm zaman,
derhal bunun bir sinir hastasına ait olduğunu anlarım. Tebessüm, ruhun sağlamlığı kadar,
saadetin de müjdecisidir.
Sayısal Verilerden Yararlanma : Bir düşünceyi aktarabilmek için anlatılmak istenen
nesnenin ya da kavramın nicelik özelliklerinden yararlanmadır. Bu düşünceyi geliştirme yolu,
daha çok tekniğe ve istatistiğe dayalı bilgilerin anlatımında kullanılır.
Örnek :
Öğrencilerin çalışırken ara verip dinlenmeleri gerektiğini düşünenlerdenim. Mola verilmeden
yapılan uzun soluklu bir çalışma, verimi düşürür. Ellişer kişiden oluşan iki ayrı gruba yüz
soruluk bir test uygulanır. Grubun biri, testi hiç ara vermeden yanıtlarken, diğer gruba elli
sorudan sonra 15 dakikalık dinlenme verilir. Dinlenme almayan grubun başarısı, alan grubun
başarısından % 30 düşük çıkar.
SES - BİÇİM - NOKTALAMA - YAZIM
Ses Bilgisi :
Dil ve Ses : Dil, seslerden oluşan bir işaretler dizgesi olup duygu, düşünce ve istekleri
aktarmaya yarayan araçtır.
Türkçe'nin Sesleri : Kulağın duyabildiği titreşimler ses olarak adlandırılırken seslerin yazıdaki
hallerine harf denir. Türkçe'nin yazı dilinde 29 harf vardır. Bu harfler, ses özellikleri yönünden
ünlü ve ünsüz harfler olmak üzere iki grupta incelenir.
Ünlüler (sesliler) : Ses yolunda herhangi bir engele uğramadan çıkan seslerdir. Ünlüler tek
başlarına söylenebilen, tek başlarına hece ya da sözcük olabilen seslerdir.
Türkçe'de bütün ünlüler aynı değerdedir. Uzun ya da kısa ünlü olmaz. Bu nedenle içinde uzun
ünlü bulunan sözcükler Türkçe olamaz.
Ünlüler, kalın-ince, düz yuvarlak, geniş-dar olma özelliklerine göre aşağıdaki şemada olduğu
biçimde gruplandırılır.
Düz Yuvarlak
Dar Geniş Dar Geniş
Kalın ı a u o
İnce i e ü ö
Büyük Ünlü Uyumu : Ünlü harflerin, kalınlık-incelik yönünden uyumudur.
İlk hece Diğer heceler
a,ı,o,u a,ı,o,u
e,i,ö,ü e,i,ö,ü
Örnek : Uyan
Kalın ağaç
İnce çiçek
Uymayan
Domates vücut
Sürahi insan
Büyük Ünlü Uyumuyla İlgili Kurallar :
 Büyük ünlü uyumuna uymayan çok az Türkçe sözcük vardır.
Örnek : ana (anne), alma (elma), kangı (hangi), karındaş (kardeş)
 Büyük ünlü uymuna aykırı sözcükler genellikle yabancı kökenlidir.
Örnek : Silah, gazete, mevcut, insan
 Sözcüklere eklenen ekler de genellikle bu kurala uyar Ancak Türkçe'deki altı ek büyük ünlü
uyumuna uymaz.
Örnek : akıl-lı, çimen-ler, çocuk-da, eviniz-de, yürü-yor, bakar-ken, akşam-ki, sabah-leyin, yeşil-
imtrak, turunç-gil
 Bileşik sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmaz. Örnek : Atakule, Kadıköy
Küçük Ünlü Uyumu : Bir sözcükteki ünlülerin düzlük-yuvarlaklık yönünden uyumudur. Türkçe
bir sözcüğün ilk hecesinde düz ünlülerden (a,e,ı,i) biri bulunuyorsa, diğer hecelerdeki ünlülerde
düz olur.
İlk hece Diğer heceler
a,e,ı,i a,e,ı,i
Örnek : bilge, ıslak, azgın, incirler
Türkçe bir sözcüğün ilk hecesinde yuvarlak ünlülerden (o,ö,u,ü) biri bulunursa ikinci ve diğer
hecelerde ya düz-geniş (a,e) ya da dar-yuvarlak (u,ü) ünlüler yer alır.
İlk hece Diğer heceler
o,ö,u,ü a,e,u,ü
Örnek : oduncu, gülümsemek, kömürlük, öğrenci
Küçük Ünlü Uyumuyla İlgili Kurallar :
 Dilimizde "o,ö" yuvarlak ünlüleri yalnızca ilk hecede kullanılabilir.
Örnek : Uymayanlar : doktor, motor, otobüs
Uyanlar : üzüm, kömür, soba
 Yuvarlak ünlülerden biriyle başlayarak bir hecede "a,e" düz ünlülerine geçen bir sözcük, düz
ünlüden sonra düz ünlü gelir kuralına göre "ı,i" düz ünlülerine de geçebilir.
Örnek : böy-le-si-ni, oy-ma-cı-lık
 Türkçe sözcüklerin öncelikle büyük ünlü uyumuna uyması gerekir. Büyük ünlü uyumuna
uymadığı halde küçük ünlü uyumuna uyan sözcükler Türkçe sözcük olmaz.
Örnek : misafir, tasvir, kalem
 Büyük ünlü uyumuna uymayan "-ki" eki, yuvarlaşarak küçük ünlü uyumuna uyar.
Örnek : dünkü, bugünkü
UYARI : İki heceli olup orta hecelerinde "b,m,v" ünsüzleri bulunan kimi Türkçe sözcükler, bu
ünsüzlerin yuvarlaklaştırıcı etkisiyle küçük ünlü uyumuna aykırı düşer. Örnek:
Yağmur, çamur, kabuk, tavuk, kavun
Ünsüzler (Sessizler) : Tek başlarına söylenemeyen, ancak bir ünlünün yardımıyla söylenebilen
seslere ünsüz denir. Türkçe'de 21 ünsüz vardır.
Ünsüz Harflerin Özellikleri :
 Türkçe'de normalden kalın ya da ince okunan bir ünsüz yoktur.
Örnek : rüzgar, kagir, lazım
 Yansımaların dışında Türkçe sözcüklerin başında "c,ğ,l,m,n,r,z" ünsüzleri bulunmaz.
 Türkçe sözcüklerde "j,f" ünsüzleri hiç kullanılmaz.
Örnek : fare, jambon, jilet
 Türkçe sözcükler iki ünsüzle başlamaz.
Örnek : krem, spor, tren, plak, trafik
 Bileşik sözcükler ve özel isimler dışında Türkçe sözcüklerde "n-b" sesleri yanyana gelmez.
Örnek : İstanbul, Safranbolu, Sonbahar, Ambar, Kumbara, Perşembe
Ünsüzler çıkarılırken ses tellerinde titreşimli olmalarına karşın, kimi ünsüzlerin çıkışında titreşim
olmadığı görülür. Bu açıdan değerlendirildiğinde ünsüzler, sert ve yumuşak ünsüzler olmak
üzere iki grupta incelenir.
Ünsüz Benzeşmesi Kuralı : Sert ünsüzlerin (f,s,t,k,ç,ş,h,p) biriyşe biten sözcüklere c,d,g
yumuşak ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek getirildiğinde, bu eklerin başındaki
C, Ç 'ye D,T' ye G,K' ye dönüşür.
Ünsüz sertleşmesi kuralına aykırı yazımlar yazım yanlışı yaratır.
Örnek :
Giriş-gen girişken
Dost-dur dosttur
Arap-ca Arapça
1) Ünsüz sertleşmesi, özel adlara ve sayılara getirilen eklere de uygulanır.
Örnek: Yanlış Değişim Doğru
Sinop'da "d","t" 'ye Sinop'ta
Mehmet-cik "c","ç" 'ye Mehmetçik
1970 'den "d","t" 'ye 1970'ten
1923 'de "d","t" 'ye 1923 'te
Örnek :
Beklediğimiz otobüs Ulus'dan kalkıp, Kızılay'dan geçecek.
Bu saatte oraya çoktan varmışdır.
2) Sözcük biçiminde olan de / da bağlacı, ünsüz sertleşmesi kuralından etkilenerek, te / ta
biçiminde yazılmaz.
Örnek : Yanlış Doğru
Hiç te hiç de
Olup ta olup da
3) Ünsüzlerin benzeşmesi kuralına aykırı olan bazı ekler vardır.
Örnek : Yanlış Doğru
Üç - ken üç - gen
Çocuk - çağız çocuk - cağız
Ünsüz Yumuşaması (Değişimi) Kuralı : Bir sözcük p,ç,t,k sert ünsüzlerinden biriyle biterken,
bu sözcüğe ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde, sert ünsüzler yumuşayarak;
p,b 'ye - ç,c 'ye - k,ğ 'ye - t,d 'ye dönüşür.
Örnek : Balık balığın
Kitap kitaba
Ağaç ağacı
Kağıt kağıdı
Ünsüz Yumuşamasıyla İlgili Kurallar :
1) Kimi Türkçe ve Türkçe'ye girmiş sözcüklerde yumuşama görülmez.
Örnek : Konut konutun (Türkçe) hilafet hilafeti (Yabancı)
Taşıt taşıta (Türkçe) barikat barikatın (Yabancı)
2) Tek heceli sözcüklerde de genellikle yumuşama olmaz.
Örnek : saç saçım
Kaç kaça
3) Özel adların sonuna gelen p,ç,t,k set ünsüzleri yalnızca okunurken yumuşatılır. Bu
yumuşama yazımda gösterilmez.
Örnek : Okunuş Yazılış
Ayvalığ'a Ayvalık'a
Ahmed'in Ahmet'in
Türkçe'de Meydana Gelen Ses Olayları:
Ses Düşmesi : Kimi sözcüklerin çekimlenişinde veya türeyişinde, bir sesin düştüğü görülür.
a) Ünlü Düşmesi : İki heceli olan kimi sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında
ikinci hecelerinde bulunan ünlüyü düşürürler. Buna orta hece düşmesi de denir.

Omuz um omzum oğul u oğlu


Kahır ol kahrol seyir et seyret
Ayır ıntı ayrıntı sıyır ık sıyrık
Yalın ız yalnız yanıl ış yanlış
b) Ünsüz Düşmesi : Bazı sözcükler, çeşitli etkilerle birleşirken sözcüğün sonundaki
ünsüz harf düşebilir. Bu olaya ünsüz düşmesi adı verilir.
Yumuşak cık yumuşacık sıcak cık sıcacık
Yüksek l yüksel küçük l küçül
Rast gelmek rasgelmek ast teğmen asteğmen
Bazı bileşik sözcüklerin oluşumunda bir hece veya ses düşmesi meydana gelir.
Ses Türemesi : Sözcükler kimi eklerle birleşirken zaman zaman araya başka yeni sesler girer.
Türkçe'de ses türemesi olayına fazla rastlanmaz.
Ses türemesi yaratan başıca durumlar;
a) Ünlüyle biten sözcüklere, ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde, Türkçe sözcüklerde iki ünlü
yan yana gelemeyeceği için bu ünlülerin arasına "y,ş,s,n" ünsüzlerinden uygun olan biri
gelir. Bu ses türemesine kaynaştırma da denir. Örnek :
Oku-y-an okuyan
Baba-s-ı babası
Yedi-ş-er yedişer
Elma-n-ın elmanın
b) Yardımcı eylemle yapılan bileşik eylemlerde ad soylu sözcükte ses türemesi görülür.
Örnek : his etmek hissetmek
Red etmek reddetmek
Bu sözcüklere ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde sözcüklerde aynı türeme ortaya çıkar.
Örnek :
Af-ı affı
Had-i haddi
c) Kimi sözcükler pekiştirilirken ses türemesi meydana gelir.
Örnek : Yalnız yap-a-yalnız
Sağlam sap-a-sağlam
Dar-a-cık daracık
Bir-i-cik biricik
Ses Daralması : "a,e" geniş ünlüsüyle biten sözcüklere "-yor" şimdiki zaman eki getirildiğinde,
bu geniş ünlüler daralıp değişerek "ı,i,u,ü" olur.
Örnek : bekle-yor bekliyor
Oyna-yor oynuyor
"-ma,-me" olumsuzluk ekleri de "-yor" ekiyle birleştiğinde daralarak "-mı, -mi, -mu, -mü" olur.
Örnek : gelme-yor gelmiyor
Bakma-yor bakmıyor
Ulama : Ünsüz harfle biten sözcüğün son ünsüz harfinin kendisinden sonra gelen ve ünlü
harfle başlayan sözcüğün ilk hecesiyle birleştirilerek okunmasıdır. Örnek :
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
Biçim Bilgisi :
Türkçe'nin Sözcük Yapısı : Dilimizde sözcükler üç ayrı şekilde yapılır ve üç farklı
yapılanma adı alır :
1) Kök durumunda olabilir (Basit Sözcük)
2) Köklere ve gövdelere getirilen eklerle türetilebilir. (Türemiş Sözcük)
3) İki ya da daha çok sözcüğün birleşmesinden meydan gelebilir. (Bileşik Sözcük)
Kök : Bir sözcüğün üzerinde bulunan bütün ekler atıldığında anlamlı olarak kalabilen en
küçük parçadır. Örnek : Bal, kaş, göz, el
Dilimizde sözcük kökleri genel olarak tek hecelidir; ancak iki ya da üç heceli olan sözcük
köklerine de rastlanır. Örnek : Otur, yürü, çiçek, emek, sarı, kelebek
UYARI : Dilimizde, kökle ek arasında anlam ilgisi bulunur. Bu nedenle, sözcüğün kökünü
bulmak için ek varsaydığımız kısımları attığımızda, kalan kökle, sözcüğün ilk şekli arasında
anlamca bir bağ yoksa, atılan kısımlar ek değildir. Kısacası bu, kök halinde bir sözcüktür.
Örnek : yık - ık bil - gi bal - ık balık göl - ge gölge
kök ek kök ek ek değil kök ek değil
kök
Sözcük Kökleri Üç Grupta İncelenir :
1) Ad (isim) Kökleri : Örnek : el, oda, ot, balık, pat, fıs, cız
2) Eylem (fiil) Kökleri : Örnek : koş-, git-, bak-, sus-, aç-
3) Ortak (ikili) Kökler : Örnek : barış, güven, eski, boya, sıva, damla
Örnek : Bir damla su bile kalmadı.
Ad
Çeşme sabaha kadar damladı.
eylem
UYARI : Ortak kökler arasında bir anlam yakınlığı olduğuna dikkat edilmelidir. Hem ad hem de
eylem kökü olup da anlamca ilgisiz olan sözcük köklerine sesteş (eşsesli) kökler denir.
Örnek : Bu kız beni kızdırıyor.
Ad (genç kadın) Eylem (sinirlenmek)
Satırlarıma son verdim. Satırla kolunu kesti.
Ad (düz yazıda dize) Ad (kesici bir alet)
Ek : Sözcük kök ve gövdelerine getirildiğinde onların anlamlarını değiştiren, kimi zaman
anlamlarıyla birlikte türlerini değiştiren ya da sözcüklerin cümle içindeki görevini belirleyen
hece ve seslerdir.
Bir ekin sözcük üzerinde üç farklı işlevi vardır. Bunlar :
1) Eklendiği sözcüğün anlamını değiştirmek,
2) Eklendiği sözcüğün anlamıyla birlikte türünü değiştirmek, (Addan-eylem, eylemden-ad gibi)
3) Eklendiği sözcüğün cümle içindeki görevini belirlemek. (Nesne, Yüklem, Tümleç gibi).
İşlevlerine göre ekler ikiye ayrılırlar:
Yapım Eki : Eklendiği sözcüğün kök anlamıyla bağlantılı bir biçimde yeni anlamda bir sözcük
türetmeye yarayan eklerdir. Yapım ekleri eklendiği sözcüğün anlamıyla birlikte kimi zaman
türünü de değiştirir. Örnek:
balık örtü
bal ık ört ü
balık bal ört örtü
Yapım Eki Çeşitleri :
Addan Ad Yapım Ekleri :
Ekler Örnekler Ekler Örnekler
-k, -ak, -ek Orta-k,sol-ak -ız,-iz,-uz,üz Yalın-ız,üç-üz
-lik,-lık,-luk,-lük Genç-lik,bir-lik -em Ön-em
-li,-lı,-lu,-lü Ses-li,ev-li -cak,-cek Oyun-cak,örüm-cek
-daş,-taş Arka-daş,ses-teş -cık,cik,-cuk,-cük Söz-cük,sığır-cık
-ce,-ca,-çe,-ça Türk-çe,aile-ce -ay,-ey Ad-ay,düz-ey
-cil,-cıl Ev-cil,ben-cil -dız,-diz,-duz,-düz Gün-düz,çuval-dız
-cı,-ci,-cu,-cü Yol-cu,iş-çi -an,-en Kök-en,düz-en
-çı,-çi,-çu,-çü -gen-,gan Üç-gen,dört-gen
-men,-man Türk-men,göç-men -sız,-siz,-suz,-süz Ev-siz,dil-siz
-tı,-ti,-tu,-tü Şıkır-tı,fısıl-tı
Addan Sıfat Yapım Ekleri :
Ekler Örnekler Ekler Örnekler
-cı,-ci,-cu,-cü Şaka-cı,ezber-ci -li,-lı,-lu,-lü Toz-lu,çocuk-lu
-cıl,-cil,-cul,cül Ben-cil (insan) -deki,-daki Ev-deki,bahçe-deki
-çıl,-çil,-çul,çül Kır-çıl (kumaş) -lik,-lık,-luk,-lük Kaış-lık,turşu-luk
-inci,-ıncı,-üncü,-uncu Bir-inci(sınıf),iki-nci -msar,-msar Kötü-mser,kara-msar
-den,-dan Can-dan,sıra-dan -sı,-si,-su,-sü Çocuk-su,kadın-sı
-de Göz-de,söz-de -sız,-siz,-suz,-süz Sayı-sız,akıl-sız
Addan Zarf Yapım Ekleri :
Ekler Örnekler
-leyin,-layın Sabah-leyin,akşam-leyin
-ce,-ca Gizli-ce,usul-ca
-çe-,ça Çok-ça,yavaş-ça
-ken Er-ken
-tan,-ten,-den,-dan Sabah-tan,erken-den
-ın,-in Kış-ın,yaz-ın
Addan Eylem Yapım Ekleri :
Ekler Örnekler
-de,-da,-te,-ta Gürül-de,ışıl-da
-e,-a Yaş-a,tür-e
-el,-al Düz-el,az-al
-r,-ar Kara-r,yaş-ar
-imsa,-ımsa Ben-imse,az-ımsa
-le-,-la -baş-la,el-le
-leş-,-laş Bir-leş,katı-laş
-se,-sa Su-sa,anım-sa
-kır,-kir,-kur,-kür Fış-kır,tü-kür
-r,-ür Deli-r,üf-ür
Eylemden Ad Yapan Ekler :
Ekler Örnekler Ekler Örnekler
-e,-a Yar-a,kes-e -acak,-ecek Ye-y-ecek,yak-acak
-ak,-k Dur-ak,tara-k -anak,-enek Ol-anak,seç-enek
-ı,-i,-u,-ü Say-ı,bat-ı -sı,-si,-su,-sü Yat-sı,tüt-sü
-ge Süpür-ge,bil-ge -r,-ar,-er Yaz-ar,dön-er
-gı,-gi,-gu,-gü Duy-gu,bil-gi -mer,-mur Yağ-mur,kat-mer
-ıntı,-inti,-untu,-üntü Alın-tı,görün-tü -ım,-im,-um,üm Seç-im,yor-um
-ın,-in Ek-in,bas-ın -ınç,-inç,-unç,-ünç Bil-inç,öv-ünç
-tı,-ti Toplan-tı,belir-ti -al Kur-al,çat-al
-me,-ma Kıy-ma,dondur-ma -maca,-mece Bil-mece,bul-maca
-mek,-mak Ye-mek,çalış-mak -gın,-gin,-gun,-gün Yan-gın
-it Kes-it,um-ut -kın,-kin,-kun,-kün Bit-kin
Eylemden Eylem Yapan Ekler :
Ekler Örnekler
-t Uyu-t,yıka-t
-ar,-er,-ır,-ir Piş-ir,kop-ar
-dır,-dir,-dur,-dür,-tır,-tir,-tur,-tür Bil-dir,in-dir
-l,-ıl Sar-ıl,yaz-ıl
-n,-ın Giy-in,yaz-ıl
-ş Ağla-ş,bekle-ş
-ı,-i,-u,-ü Kaz-ı,sür-ü
Yapım Ekleriyle İlgili Özellikler :
1) Yapım eki, bir sözcüğün köküne getirildiğinde o sözcüğü gövdeye dönüştürür.
Örnek : Baş : Ad Kökü
Baş-la : Eylem gövdesi
2) Bir sözcük birden çok yapım eki alabilir. İlk yapım eki, kökü gövdeye dönüştürürken, diğer
yapım eklerinin gövdeye getirildiği kabul edilir.
Örnek : Göz : Ad Kökü
Göz-lük : Ad Gövdesi
Göz-lük-çü : Ad Gövdesi
3) Bir sözcükte yapım eki çekim ekinden önce gelir.
Örnek : yaş - a - dık - lar - ımız
Yapım eki Çekim eki
4) Sesteş ekler birbirine karıştırılmamalıdır.
Örnek : Yaz-ı-s-ı-n-ı çok beğendik.
Çekim Eki : Eklendiği sözcüğün anlamını değiştirmeyip, yalnızca cümle içindeki görevini
belirleyen eklerdir. Çekim ekleri, sözcükleri birbirine çeşitli görev ve anlam ilgisiyle bağlar ve
cümleyi oluşturur. Örnek : Kardeş kitap kitapçı al.
Adlara Gelen Çekim Ekleri :
Ekin adı Örnek Çekimler
Çoğul Ekleri : -ler, -lar Ev-ler, çocuk-lar,biz-ler
Tamlama Ekleri : -ın,in,-un,-ün,-ı,-i,-u,-ü Duvar-ın,boya-s-ı, kız-ın, saçlar-ı
Ad Durum Ekleri . -i,-e,-de,den Kapı-y-ı,ev-e,masa-da,çanta-dan
İyelik Ekleri : -im,-in,-i,-imiz,-iniz,-leri Kalem-im,akıl-ın,anne-si,okul-umuz
Kişi Ekleri : -im, -sin,-dir,-iz,-siniz,-dirler Türk-üm,Türk-sün,Türk-tür,Türk-üz
Ek eylemler : -dir,-idi,-imiş,-ise Güzel-idi,tatlı-imiş,benim-ise
Eylemlere Gelen Çekim Ekleri :
Ekin adı Örnek Çekimler
Bildirme Kipleri : -yor,-acak,-r(-z),-dı,-mış Oku-yor,bak-acak,yürü-r,bitme-z,gel-di,anla-mış
Dilek Kipleri : -a,-e,-sa,-se,-malı,-meli,-sin Bak-a-lım,git-e-y-im,oku-sa,bil-se,yaz-malı
Kişi Ekleri : -im/-m,-i/-sin,-k/iz,-siniz/niz,-ler Bak-ı-yor-um, bil-di-n,bekle-di-k,gel-i-yor-uz
Olumsuzluk Ekleri : -ma,-me Düşün-me,bak-ma,konuş-ma
Ek eylemler : -dir, -idi, -imiş Bil-i-yor-dur,al-mış-idi-m,söyle-yor-imiş
Gövde : Yapım eki alan sözcüklere gövde denir. Yapım eki bir sözcüğün köküne
getirildiğinde o sözcüğü kök olmaktan çıkararak gövdeye dönüştürür.
Örnek :
İnce - l incel(mek)
Kök yapım eki eylem gövdesi

Söz - lük sözlük


Kök yapım eki ad gövdesi

Utan - gaç utangaç


Kök yapım eki sıfat gövdesi

Gece - leyin geceleyin


Kök yapım eki zarf gövdesi
Yapıları Yönünden Sözcükler :
Basit Sözcükler : Herhangi bir yapım eki almamış ya da bir sözcükle birleşmemiş olan
sözcüklere yapıları yönünden basit sözcük denir.
Örnek : Kuşların kanadına yazdım aşkımı.
Kuş - lar - ın kanat - ı - n - a yaz - dı - m .
Çoğul tamlayan tamlanan kaynaştırma yönelme görülen 1. tekil
Eki Eki Eki ünsüzü durum eki geçmiş şahıs
Zaman eki eki

Aşk - ım - ı .
1. tekil belirtme
iyelik eki eki
Türemiş Sözcükler : Yapım ekleri alarak yeni bir anlam ve biçim kazanmış olan sözcüklere
yapıları yönünden türemiş sözcük denir.
Örnek : Ölümün anlamı değişti birden.
Öl - üm - ün an - la - m - ı değ - iş - ti bir - den.
Eylemden ad addan eylem eylemden ad eylemden eylem addan zarf
Yapım eki yapım eki yapım eki yapım eki yapım eki
Bileşik Sözcükler : İki ya da daha çok sözcüğün birleşip kaynaşmasından oluşan sözcükler
yapıca bileşiktir.
Kuruluşlarına Göre Bileşik Sözcükler :
a) Belirsiz ad tamlaması biçiminde yapılanlar :
Örnek : Buzdolabı, Çörekotu, Aslanağzı, Dilbilgisi
b) Takısız ad tamlaması biçiminde yapılanlar : Örnek : Atatürk, Konutkent, Kadıköy, Anıtkabir
c) Sıfat tamlaması biçiminde yapılanlar : Örnek : Sivrisinek, Akdeniz, Yalınayak, Kocatepe
d) Cümle biçiminde kalıplaşanlar : Örnek: Gecekondu, Külbastı, Mirasyedi, İmambayıldı
e) Bir ad, bir eylem kökünün birleşip kaynaşmasından yapılanlar :
Örnek : Erol, Şenol, Seyret, Karnıyarık
f) İki eylem kökünün birleşip kaynaşmasından oluşanlar :
Örnek : Çekyat, Uyurgezer, Gelgit, Biçerdöver
g) İki yansıma sözcüğün birleşip kaynaşmasından oluşanlar:
Örnek : Çıtçıt, Gırgır, Cırcır, Pırpır
h) Ses değişimiyle oluşan bileşik sözcükler :
Örnek : Ne + için Niçin
Pazar + ertesi Pazartesi
Kahve + altı Kahvaltı
Kayın + ana Kaynana
Anlamlarına Göre Bileşik Sözcükler :
a) Bileşik sözcüklerin büyük çoğunluğunda, birleşen her iki sözcük de kendi anlamının dışına
kaymıştır. Örnek : Hanımeli, Aslanağzı, Kuşbaşı, Kadınbudu
b) Bileşik sözcüğü meydan getiren sözcüklerden biri kendi anlamında, diğeri kendi anlamının
dışında kullanılmış olabilir. Örnek : Ateşböceği, Basımevi, Aşçıbaşı, Başçavuş
c) Bileşik sözcüğü oluşturan her iki sözcük de kendi anlamında kullanılmış olabilir.
Örnek : Bilirkişi, Uyurgezer, Buzdolabı, Toplumbilim
Noktalama İşaretleri :
Nokta ( . ): Nokta işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda : Örnek :
 Öteki sanat eserleri gibi, roman da sanatçının duyduğu yaratma gereksiniminin ürünüdür.
 Bir uzak sis içinde yürür gibiyim yorgun.
B) Cümle değeri taşıyan anlatımların sonunda : örnek :
 - Sen de benimle gelecek misin?
- Mutlaka.
C) Bazı kısaltmalardan sonra : Örnek :
 Prof. (profesör), vb. (ve benzerleri)
D) Sıra gösteren sayı ve harflerden sonra : Örnek :
 IV. Murat, 20. Yüzyıl
E) Belli bir günü gösteren tarihlerin yazımında : Örnek :
 9.12.1986, 26.02.1995
F) Saat dakika gösteren rakamların arasında : Örnek :
 Akşam 17.20'de, sabah 9.05'te
G) Bir yazının alt bölümlerini gösteren rakam veya harflerden sonra : Örnek :
 1. , 5. , B. , H.
H) Rakamlar arasında çarpı işareti yerine : Örnek :
 21.10=210
UYARI : Nokta işaretinin kullanılamayacağı yerler şunlardır :
 Her sözcüğün ilk harfinin alındığı, büyük harfle gösterilen kısaltmalarda : Örnek :
TBMM, THY, TCDD, DMO
 Gazete, kitap, yazı bölüm başlıkları sonunda :
Kara Kitap (roman) , Yazko Edebiyat (dergi) , Üç Şehitler Destanı (şiir)
 Tabela ve levhalardaki yazılardan sonra : Örnek :
Kızılırmak Sineması, Ziraat Bankası, Yüksel Caddesi
Virgül ( , ): Virgül işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Cümlede sıralanan eş görevli sözcükleri ve sözcük gruplarını ayırmada : Örnek :
 Önce ayağa kalktı, yavaş yavaş elini kaldırdı, konuşmaya başladı. (eylemleri)
 Evini, arabasını, eşyalarını, herşeyini rehin verdi. (nesneleri)
 Çocuğun büyümesi, topluma yararlı bir birey olması, geleceği yaratması epeyce zor bir iş.
(eşit söz gruplarını)
B) Anlama güç katmak için tekrarlanan sözcüklerin arasında : Örnek :
 Ona bir daha, bir daha sarılıp öptüm.
C) Hitap sözcüklerinden sonra : Örnek:
 Sevgili yavrum,
 Canım arkadaşım
D) Seslenmelerden sonra : Örnek :
 Çocuklar, yerinize oturun.
E) Sıralı cümleleri ayırmada : Örnek :
 Babası iyi bir avukattı, ailenin gelecek korkusu yoktu.
F) Cümlede vurgulanmak istenen öğeden sonra : Örnek :
 Soğuk, oldukça soğuk bir gecede yola çıktılar.
 Evimiz, her sıkıntıda sığındığımız sıcak bir yuvadır.
G) Ara sözlü cümlelerde, ara sözün başında ve sonunda : Örnek :
 Geçen hafta, Çarşamba günü, yine toplantıya gelmemiştim.
 Annem, yaşamımdaki en yakın arkadaşım, bana yüz çevirmişti.
H) Adla soyadın yer değiştirip, soyadın başa yazıldığı durumlarda : Örnek :
 Güntekin, Reşat Nuri.
İ) Cümle başında onay bildiren "evet" ya da red bildiren "hayır" sözcüklerinden sonra : Örnek :
 Evet, ben biliyorum.
 Hayır, seninle gelemem.
J) Adlaşmış sıfatlar cümlede bir addan önce gelirse adlaşmış sıfatı ayırmada : Örnek :
 Yaşlı, kadına birşeyler söylemek istedi.
 Tembel, arkadaşlarını küçümsüyordu.
K) İşaret zamirlerinin bir addan önce geldiği cümlelerde, işaret zamirlerinin ardından : Örnek :
 Bu, kitabın önsözüne eklenecek.
 Şu, duvara asılacak.
L) Yazıda, tırnak içine alınmamış, aktarma cümlelerde, kapama tırnağı yerine : Örnek :
 Ben bu işi yapamazsam çok üzülürüm, diyordu.
 Yarın akşam bizde toplanalım, dedi.
M) Cümle başında kullanılan bağlaçlardan sonra . Örnek :
 Kaldı ki, bu şehir onu mutsuz etti.
 Ne var ki, adam böyle işlere alışık değildi.
N) Ondalık sayılarda kesirleri belirtmede : Örnek :
 15,300 - 10,50
Noktalı Virgül ( ; ): Noktalı virgül işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Biçimce bağımsız olmalarına karşın (ortak öğeleri olmayan) anlamca birbirine bağlı olan
cümleleri ayırmada : Örnek :
 Eve bir sessizlik hakimdi; kimse kimsenin yüzüne bakmıyordu.
 Elim ayağım dolaştı; ne diyeceğimi şaşırdım.
B) Bir cümlede virgülle ayrılmış örnek kümeler, eşit bölümler arasında : Örnek :
 Roman, öykü, anı, yaratıcı yazılara; makale, fıkra, eleştiri düşünce yazılarına örnektir.
 Bir yanda yaşlı anası, babası; öbür yanda karısı ve çocukları vardı.
C) Bağımsız cümleleri, neden-sonuç, karşıtlık, tamamlama gibi özelliklerle bağlayan "ama,
fakat, çünkü, öyleyse, böylece, öyle ki..." bağlaçlarından önce : Örnek :
 Çok aradım; ama senin gibisini bulamadım.
 Çocuğu okula göndermedim; çünkü çok hasta.
D) Öğeleri arasına virgül konmuş sıralı cümlelerin arasında : Örnek :
 At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
İki Nokta ( : ): İki nokta işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Bir sözcük ya da cümleden sonra açıklama yapılacağını veya örnekler verileceğini
göstermek için : Örnek :
 Sıfat : Adın önüne gelip onu niteleyen ya da belirten bir sözcük çeşididir.
 Ünsüz harfler iki grupta incelenir : 1. Sert ünsüzler, 2. Yumuşak ünsüzler.
B) Bir kişiden ya da bir yerden alınmış bir sözün yazılacağını belirtirken, tırnak işaretinden
önce: Örnek :
 Yahya Kemal kültürümüzle ilgili şöyle der : "Her şeyin en iyisini yapmayı bilmişiz de, bunları
yaşatamamışız."
C) Yazı içinde bir kişinin konuşacağını belirtmek için kullanılan uzun çizgi ( - ) işaretinden önce:
 Yaşlı köylü :
- Yaklaş bakalım evlat!
Osman :
- Buyur dayı.
D) Bölme işlemlerinde bölenle, bölünen arasına konur : Örnek :
 100 : 4 = 25, 16 : 2 = 8
UYARI : İki nokta işaretinden sonra gelen bölüm bir cümle niteliği taşıyorsa büyük harfle başlar.
Örnek ve söz öbeği biçimindeyse küçük harfle başlaması uygun olur.
 Bir annenin en önemli görevi : Çocuklarını bedensel ve ruhsal yönden sağlıklı yetiştirmektir.
 Pazarda ne yok ki : üzüm, soğan, patates, marul...
Üç Nokta ( ... ): İki nokta işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Olaylar, nitelikler, adlar ve örnekler sayıldıktan sonra, sözün benzeri örneklerle
sürdürülebileceğini göstermek için : Örnek :
 Köylüler, pazara, bir çok şey götürüyordu : Tereyağı, yumurta, süt, yoğurt ...
B) Herhangi bir nedenle tamamlanmamış cümlelerden sonra : Örnek :
 Ona öyle kızıyorum ki...
 Cumartesi günleri Kızılay o kadar kalabalık ki..
C) Bir yazıda söylenmek istenmeyen sözler ya da adlar yerine :
 Ulan ... Burası babanın yaylası mı?
 Arkadaşı, A...'yı kandırıp sinemaya götürür.
D) Bir yazıdan alınan bölümlerde atlanan yerleri göstermek için . Örnek :
 "... Klasik edebiyatın, çağdaş edebiyata bir temel oluşturduğunu asla düşünemezsiniz."
UYARI : Üç nokta ve sıra noktalardan sonra gelen bölüm, bir cümle özelliği gösteriyorsa büyük
harfle başlatılır.
Sıra Nokta ( ..... ): Bir alıntının atlanmış bölümlerinin bulunduğunu belirtmek için kullanılır :
Örnek :
 "..... kahramanları, soylulardan uşaklara dek değişir. Komedinin yalnızca eğlendirici değil,
eğitici olması gerektiğini düşünenlerdenim..."
Soru İşareti ( ? ): Soru işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Soru bildiren cümlelerden ve soru anlamı taşıyan sözcüklerden sonra : Örnek :
 Bu soruyu hangi yoldan çözeyim?
 Nereye ?
B) Verilen bilgilerin kesin olmadığını, kuşku taşıdığını göstermekte kullanılır. Bu amaçla
kullanılan soru işareti ayraç içine alınır : Örnek :
 Şair ( ? - 1413 ) yılları arasında yaşamış.
 Bir gecede beş yüz sor çözdüğünü ( ? ) söylüyor.
C) Cevap gerektirmeyen, sözde soru cümlelerinin sonunda kullanılır : Örnek :
 Önüne baksana kör müsün?
 Bunca yükü bir başıma nasıl sırtlanırım ben?
UYARI : Soru işareti şu durumlarda kullanılmaz :
 İçinde soru edatı da olsa soru anlamı taşımayan cümlelerin sonunda:
Bunu anladı mı anlamadı mı bilmem.
O geldi mi sen gidersin.
 Soru sözcüğünün yan cümleye yöneldiği bileşik cümlelerde :
Beni niçin aradığını anlayamadım.
Gelecek günlerin ne getireceğini kimse bilmez.
Kesme İşareti ( ' ): Kesme işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Özel adlara gelen çekim eklerini ayırmada : Örnek :
 Atatürk'ün, Kıbrıs'a, Çukurova'da
B) Kısaltmalardan sonra gelen ekleri ayırmada : Örnek :
 TRT'ye, TV'de, AET'nin
C) Sayılara gelen ekleri ayırmada : Örnek :
 1933'ten sonra, 13'ün karesi
D) Bir harfe ya da bir eke gelen ekleri ayırmada : Örnek :
 A'nın kalın, düz, geniş olması
 -lık,-lik'in bir yapım eki olduğu
E) Bir sözcük içinde bir ünlünün düştüğünü belirtmek için : Örnek :
 N'aber (ne haber)
 N'olur (ne olur)
Ünlem İşareti ( ! ): Ünlem işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Ünlemlerden, ünlem anlamı taşıyan cümlelerden ve seslenişlerden sonra : Örnek :
 Ay! Babam geliyor.
 Bir de baktım ki ne göreyim!
 Defol !
 Hey komşu !
B) Birini küçümseme, onunla alay etme gibi durumda parantez içinde ünlem işareti ( ! )
kullanılır : Örnek :
 İnsan ancak çok çalışarak ( ! ) bu kadar zengin olabilir.
 Ne kadar dürüst olduğu ( ! ) aldığı rüşvetlerden belli.
Tırnak İşareti ( " " ): Tırnak işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Başkasından aktarılan söz ya da yazıların başında ve sonunda : Örnek :
 Ne demiş atalarımız "İşleyen demir ışıldar."
B) Cümle içinde özellikle belirtilmek istenen bir sözcük, bir terim, tırnak içinde gösterilir : Örnek:
 Son günlerde bir "temiz toplum" sözü dolaşıyor, herkesin ağzında.
C) Yazı başlıkları, kitap, şiir, şarkı adlarının başında ve sonunda : Örnek :
 F. Nafiz'in "Han Duvarları" çok uzun bir şiirdir.
Uzun Çizgi İşareti ( — ): Yazıda karşılıklı konuşmalarda kullanılır. Bu nedenle konuşma
çizgisi adını da alır : Örnek :
 — Sen misin Ali Çavuş ?
— Benim komutanım, sessiz olalım.
— Saat kaç oldu dersin?
— Gece yarısını epeyce geçmiştir.
Kısa Çizgi İşareti ( - ): Kısa çizgi işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Satır sonlarına sığmayan sözcükleri hecelerden bölerken: Örnek :
 Bu işi senin yapacağına gö-
nülden inanıyorum.
B) İki sözcük ya da iki sayı arasındaki ilgiyi belirtmede : Örnek :
 Ural - Altay dilleri
 Ankara - İstanbul
C) Sözcükleri kök ve eklerine ayırmada . Örnek :
 At - ış - tır - an
 Seç - enek - ler - imiz
D) Cümle içindeki ara sözlerin başında ve sonunda : Örnek :
 Gelecek - ki gelir sanıyorum - o zaman görüşürüz.
UYARI : D maddesindeki kullanımda virgül işaretiyle kısa çizgi görevdeş olup, ara sözleri
ayırmada her ikisi de kullanılabilir.
 Gelecek, ki gelir sanıyorum, o zaman görüşürüz.
Ayraç İşareti ( ( ) ): Ayraç işaretinin kullanıldığı yerler şunlardır :
A) Cümle içinde bulunan, ancak cümle içinde görev almayan açıklamalar, ayraç içinde verilir:
 Ad soylu sözcükler de (sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem) yüklem görevi üstlenir.
B) Cümle içinde bir sözcüğün eş anlamlısı ayraç içinde verilebilir. Örnek :
 Sesteş (eş sesli) sözcüklerde birden çok temel anlamlılık vardır.
C) Bir kişiden söz ederken doğum ve ölüm tarihi ayraç içinde verilir : Örnek :
 Tevfik Fikret (1867 - 1915) Servet-i Fünun edebiyatının ünlü bir şairidir.
D) Tiyatro yapıtlarında oyuncuların yapacağı hareketler ayraç içinde gösterilir : Örnek :
 Zülfikar (ellerini ovuşturarak): - Buyur ağam, beni emretmişsin!
E) Maddelerin sıralanmasında alt bölümleri belirten sayı ve harflerden sonra kapama ayracı
olarak kullanılır : Örnek :
 1) .... 2) ... 3) ....
 A) .... B) .... C) ....
Ayraç İşareti ( [ ] ):Ayraç içine alınmış bir açıklama için gereken yeni bir açıklama, köşeli
ayraç içine alınır : Örnek :
 Divan şairlerimizin başında (Fuzuli [16. yy] , Baki [16. yy] , Nedim [18. yy] gelir.
Yazım Kuralları :
"ile" Sözcüğünün Ek Olarak Yazımı: "ile" sözcüğü kendinden önce gelen sözcüğe
bitişik yazılırsa şu kurallara dikkat edilir :
A) Ünsüzle biten bir sözcüğe ile getirildiğinde başındaki " i " sesi düşer ve ünlü uyumuna uyar.
Örnek : Okulla ev arası yarım saat sürüyor. (okul + ile okulla)
Erzurum'a kadar trenle gittim. (tren + ile trenle)
B) Ünlüyle biten bir sözcüğe, ile getirildiğinde, başındaki " i " sesi " y " ye dönüşür, yine ünlü
uyumuna uyar. Örnek : Buraya kendi ayağıyla geldi. (ayağı + ile ayağıyla)
Silgiyle kalem istedi benden. ( silgi + ile silgiyle)
"ki" nin Yazımı: "ki" eğer bağlaçsa;
A) Genel olarak iki cümleyi bağlama görevi yapar. Örnek:
Hava o kadar güzeldi ki kendimi hemen sokağa attım.
1. cümle 2. Cümle
Bir de baktım ki ortalıkta kimse kalmamış.
1. cümle 2. Cümle
B) Kişi ve işaret zamirlerinden sonra gelen "ki" de bağlaç olup ayrı yazılır. Örnek :
Ben ki, Bizler ki, Durum o ki
Kişi zamiri kişi zamiri işaret zamiri
C) Bazı bağlaçlarla birlikte kullanılmasına karşı, kalıplaşmış "ki" ayrı yazılır. Örnek :
Öyle ki, yeter ki, kaldı ki
UYARI : "ki", eğer bağlaçsa daima ayrı bir sözcük olarak yazılır. Ayrıca kendinden önce gelen
sözcüğün ünlülerine uyum gösterip "kı" olmaz.
Kendinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılan "ki" ler ise şunlardır :
A) "de" durum ekinden sonra gelip addan sıfat yapan "ki" : Örnek :
 evdeki hesap, kafamdaki plan, yoldaki insanlar
B) İlgi zamiri olan "ki" : Örnek
 Seninki, sınıfınki, bizimki
C) Bazı bağlaçlarla kalıplaşan "ki" : Örnek :
 Oysaki, mademki, halbuki, sanki
D) Zaman bildiren sözcüklerden sonra gelen "ki" : Örnek :
 Dünkü, akşamki, az önceki
"de,da" Bağlacının Yazımı:
A) Genel olarak "dahi, bile" bağlaçlarıyla aynı anlamdadır. Bağlaç olup olmadığını anlamak için
cümleden çıkarmayı deneriz. Cümleden çıkarıldığında, cümle yapısı bozulmazsa bağlaç
olduğunu anlarız ve ayrı bir sözcük olarak yazarız. Örnek :
 Buraya kadar gelip de ona uğramamak olmaz.
 Sen de çok oldun artık!
B) Bu bağlaç kendinden önce gelen sözcüğün ünlülerine kalınlık-incelik yönünden uyar. Örnek:
 Gençliğimizle birlikte umutlarımız da uçup gitti.
 Onu gördüyse de görmezlikten geldi.
C) Kendinden önce gelen sözcük, sert ünsüzle bitse bile, bu bağlaç sertleşerek "te,ta"
biçiminde yazılamaz. Yazılırsa yazım yanlışı ortaya çıkar. Örnek :
 Bu iş küçük te sen gözünde büyütüyorsun. (Yanlış)
 Bu iş küçük de sen gözünde büyütüyorsun. (Doğru)
Bağlaç olan "de, da" ile, ad durum eki olan "-de, -da" karıştırılmamalıdır. "-de, -da" eğer ad ad
durum ekiyse kendinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır. Cümleden çıkarıldığında cümlenin
anlamı da yapısı da bozulur. Örnek :
 Bir süre sessizce yolda yürüdük.
 Çiçeklerin kökünde bir hastalık var.
İki "de, da" üstüste gelirse birincisinin ad durum eki, ikincisinin bağlaç olduğu dikkate alınmalıdır.
Örnek : Telefon ettim evde de yokmuş.
"mi" Soru Edatının Yazımı:
A) "mi" soru edatı, cümleye soru anlamı katsa da katmasa da kendinden önce gelen sözcükten
ayrı yazılır : Örnek :
 O da bizimle gelecek mi?
 Gördün mü şimdi yaptığını!
 Konuşmaya başladı mı susmaz.
B) "mi" soru edatı, ayrı yazılmasına karşın kendinden önce gelen sözcüğe, kalınlık-incelik ve
düzlük-yuvarlaklık yönünden uyum sağlar. Örnek :
 Okudun mu?
 Güzel mi?
 Akıllı mı?
C) "mi" soru edatından sonra gelen zaman ve kişi eklentileri soru edatıyla bitişik yazılır. Örnek :
 Onunla sık sık görüşüyor musunuz?
 Olanları bilir miydi de?
Tarihlerin Yazımı:
A) Gün ve ay adları, yanlarında rakam olmadan yazıldığında, küçük harfle başlar. Örnek :
 Oğlum aralık ayının soğuk bir gününde doğdu.
 Önümüzdeki hafta, salı günü onu görmeye gidelim.
B) Belirli bir tarihi gösteren ay ve gün adları her yerde büyük harfle başlar. Örnek :
 1986'nın Mart ayında başladı göreve.
 Cumhuriyet 29 Ekim 1923 'te ilan edildi.
C) Gün ve ay bildiren tarihler şu şekilde yazılabilir : Örnek :
 4 Aralık 1996
 2.12.1996
 4/12/1996
İkilemelerin Yazımı: İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemeyi oluşturan sözcüklerin arasına
hiçbir noktalama işareti konulmaz. Örnek :
 Soruları düşüne düşüne çözmelisin. (Doğru)
 Yavaş, yavaş yerinden doğruldu. (Yanlış)
Pekiştirmelerin Yazımı: Sıfatların başına gelerek onların anlamlarını pekiştirmeye
yarayan ön ekler, daima sıfata bitişik yazılır. Örnek :
 Bembeyaz örtü (Doğru)
 Yapa yalnız adam (Yanlış)
Sayıların Yazımı: Sayıların rakamlarla gösterilmesi ya da yazıyla yazılmasına ilişkin başlıca
kurallar şunlardır :
A) Herhangi bir anlatım türünde (roman, öykü, deneme, mektup) kesinlik anlamı önem
taşımayan sayılar, yazıyla gösterilir. Örnek :
 Bu kitabı yazalı beş yıl oldu.
 Bahçede dört beş çocuk oynuyordu.
B) Kesinlik anlamı önem kazanan konularda, bilimsel yazılarda sayılar rakamla gösterilir.
 Marmaris'te 2000 hektar orman yandı.
 Baktım, termometre 30 dereceyi gösteriyordu.
C) Çok sıfırlı sayıların ana sayılardan sonraki basamakları yazı ile gösterilebilir . Örnek :
 13 milyar, 20 trilyon
UYARI : Çek ve senetlerde sayı basamakları bitişik yazılır.
Kısaltmaların Yazımı:
A) Tek heceli sözcükler, ilk harfleri alınarak kısaltılır. Kısaltmanın sonuna nokta konur :
 Sözcük kısaltılmış şekli
Zarf z.
Test t.
B) Çok heceli sözcükler, genellikle baştan iki ya da üç harf alınarak kısaltılır : örnek :
 Sözcük kısaltılmış şekli
Cadde cad.
Doçent doç.
Bölük bl.
C) Özel adlar genellikle her sözcüğün ilk harfi alınarak kısaltılır. Kısaltmada harfler arasına
nokta konmaz : Örnek :
 Özel Ad Kısaltılmış şekli
Posta Telefon Telgraf PTT
Devlet Malzeme Ofisi DMO
D) Özel adların kısaltmalarına getirilen ekler, kesme işaretiyle ayrılır : Örnek :
 Doğru Yanlış
TV'de TV'da
DMO'ya DMO'ne
ODTÜ'ye ODTÜ'ne
Bileşik Sözcüklerin Yazımı:
A) Kurallı (özel) bileşik eylemler daima bitişik yazılır : Örnek :
 Gidedur (mak), bakıver (mek), öleyaz (mak)
B) Yardımcı eylemlerle kurulan bileşik eylemlerde :
 Birleştirme sırasında ad soylu sözcükte herhangi bir ses düşmesi veya ses türemesi
olmuyorsa ayrı yazılır : Örnek : Terk et(mek), pişman ol(mak)
 Birleştirme sırasında ad soylu sözcükte bir ses düşmesi ya da ses türemesi meydana
gelirse bitişik yazılır. Örnek : seyir- seyret(mek), kahır- kahrol(mak), his-hisset(mek)
C) İki ya da daha çok sözcükten oluşmuş yerleşim merkezi adları bitişik yazılır : Örnek :
 Bahçelievler, Sivrihisar, Çanakkale
D) Bir heceli sözcüklerin başına geldiği bileşik sözcükler bitişik yazılır : Örnek :
 İlkbahar, Akdeniz, Önsöz, İlknur
E) Sıfat ya da ad tamlaması biçiminde oluşmuş ve öylece kalıplaşmış olan bileşik sözcükler
bitişik yazılır : Örnek :
 Sivrisinek, Atakule, Topkapı, Beşevler
Deyimlerin Yazımı: Deyimler kaç sözcükten oluşursa oluşsun, deyimi oluşturan her sözcük
ayrı yazılır. Örnek :
 Son günlerde bu şarkıyı diline doladı.
 Bütün gece gözüme uyku girmedi.
 Çok titizdir, her şeyde ince eleyip sık dokur.
 Vurdumduymaz, kabadayı, çıtkırıldım.
Ünlüyle Biten Eylemlerin Yazımı: "a" ya da "e" geniş ünlüsüyle biten eylem kök ya da
gövdelerine gene bu geniş ünlülerle başlayan herhangi bir ek getirildiğinde bu geniş ünlülerde
herhangi bir ses daralması olmaz. Örnek :
 Yanlış Doğru
Gelmiyen gelmeyen
Bilmiyerek bilmeyerek
Anlamıyan anlamayan
Kesme işaretinin Kullanımı:
A) Özel adlara gelen çekim ekleri kesme işaretiyle ayrılır : Örnek :
 Hikmet'ten, Yardım Sevenler Derneği'ne
B) Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmada kullanılır. Örnek :
 TRT'ye, TMO'nun, ODTÜ'den
C) Sayılardan sonra gelen ekleri ayırmada kullanılır : Örnek :
 1963'ten, 3'ün katları, 5'inci kat
D) Özel adlara gelen ve adlara aile anlamı katan "-ler" çoğul eki, kesme işaretiyle ayrılmaz.
Özel adlara gelen "ve benzerleri" anlamı katan "-ler" çoğul eki kesme işaretiyle ayrılır :
 Akşam Ayşeler bize gelecek. (aile anlamında)
 Bu topraklar daha nice Atatürk'ler yetiştirir. (ve benzeri anlamında)
E) Özel adlara gelen yapım ekleri kesme işareti ile ayrılmaz. Örnek :
 Urfalı, Çince, Türklük
F) Özel adlara gelen yapım eklerinden sonra eklenen çekim ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz.
 Adıyamanlılar, Fransızcadan, Atatürkçülerden
Büyük Harflerin Kullanımı:
A) Her cümlenin ilk harfi büyük yazılır. Örnek :
 Ona her konuda yardımcı olduk.
 Ülkemizde yedi bölge vardır.
B) Şiirde her dizenin ilk harfi büyük olur : Örnek :
 Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
C) Yazı başlıklarının her sözcüğü büyük olur : Örnek :
 Sıfatların Genel Özellikleri
 Ziraatte Yeni Buluşlar
D) Belli bir tarihi gösteren ay ve gün adları büyük harfle başlar : Örnek :
 17 Mayıs, 1997, Salı
E) Bütün özel adlar büyük harfle başlar. Başlıca özel adlar şunlardır:
 Kişi ad ve soyadları. Örnek : Kemal Cantürk
 Hayvanlara verilen adlar. Örnek : Tekir, Karabaş
 Ulus, din, mezhep, tarikat adları. Örnek : Araplar, İslamiyet, Alevilik
 Ülke adları. Örnek : İspanya, Fransa
 İl,ilçe,kasaba ve köy adları. Örnek : Manisa, Ayvalık, Gölcük
 Bulvar, cadde ve sokak adları. Örnek : Atatürk Bulvarı, Çiğdem Mahallesi
 Kıta, bölge, okyanus, deniz, göl, ırmak, dağ, ova ve orman adları. Örnek : Avrupa, Van Gölü
 Özel bir ada bağlı olarak kullanılan yön adları. Örnek : Doğu Karadeniz, İç Anadolu
 Kurum, kuruluş, dernek, makam ve işyeri adları. Örnek : Türk Tarih Kurumu, İş Bankası
 Yapı, yapıt ve ören adları. Örnek : Ankara Kalesi, İnce Minare
 Kitap, Dergi, Gazete, Yasa adları. Örnek : Nokta, Yeni Yüzyıl, Medeni Kanun
 Bütün dil adları. Örnek : İngilizce, Farsça, Almanca
 Bir özel ada bağlı olarak kullanılan ünvan ve takma adlar. Örnek :İnce Memet, Uzun Hasan
 Tüm gezegen adları. Örnek : Merkür, Venüs, Mars
 Özel adlardan türeyen sözcükler. Örnek : Türkçülük, Adıyamanlı, Kemalizm
UYARI : Dünya, Güneş ve Ay sözcükleri, gezegen anlamıyla (coğrafi terim) kullanılırsa büyük
harfle, mecaz anlamda kullanılırsa küçük harfle başlar.
 Dünya Güneş'in uydusudur, Ay da Dünya'nın
 Başımda dünya kadar iş var.
 Pencereden içeri güneş girdi.
SÖZCÜK TÜRLERİ
Eylemlerde Kip ve Kişi :
Eylemler (Fiiller) : İş, oluş, hareket, durum ve kılış bildiren; zaman ve kişi eklerine göre
çekimlenebilen; zaman ve kişi ekleriyle çekimlenmesi halinde cümle içinde yüklem görevi üstlenen
sözcüklere eylem (fiil) denir.
Örnek : bak-, sus-, büyü-, ağla-, koş-
Gel-di-m kopar-ı-yor-uz
Gel (eylem kökü) kopar (eylem gövdesi)
-di (zaman eki) -yor (zaman eki)
-m (1. Tekil kişi eki) -uz (1. Çoğul kişi eki)
Eylemler, varlıkların yaptıkları hareketlerin niteliklerine ve özelliklerine göre, şu gruplara ayrılarak
incelenir :
 İş ve Kılış Eylemleri : Öznenin kendi iradesiyle bir nesne üzerinde gerçekleşen ve bu eylemden
nesnenin etkilendiği tüm eylemler iş-kılış anlamlıdır. Örnek : Kadın gömleği ütüledi.
Açmak, yıkamak, kesmek
 Oluş Eylemleri : Gerçekleşmeleri özneye bağlı olmayan, doğal bir değişim içinde kendi kendine
olan, nesne almayan tüm eylemler oluş anlamlıdır. Örnek : Adam iyice yaşlanmıştı.
Paslanmak, büyümek, çürümek
 Hareket Eylemleri : Belli bir enerjinin, öznenin hareketlenmesine ya da yer değiştirmesine yönelik
olarak harcandığı ve nesne almayan tüm eylemler hareket anlamlıdır.
Örnek : Bugün parkta uzun uzun yürüdüm.
Yüzmek, gitmek, kaçmak
 Durum Eylemleri : Öznenin kendi sitemiyle gerçekleştirdiği, daha çok içinde bulunduğu durumu
gösteren ve bir durağanlık bildiren tüm eylemler durum anlamlıdır. Durum eylemleri de nesne
almaz. Örnek : Burada biraz dinleniyorum.
Yatmak, ağlamak, üzülmek
UYARI : İş-kılış eylemleri, nesne aldığı için bu eylemler geçişlidir. Oluş, durum ve hareket eylemleri
genellikle nesne almazlar. Bu nedenle geçişsizdir.
Eylemlerin bir bölümünün iş-kılış, oluş ve durum bildirmesi, cümledeki kullanımına bağlıdır.
Örnek : Çocuk kapıyı açtı. (iş-kılış)
Bütün çiçekler açtı. (oluş)
Eylemlerde Zaman : Eylemin içinden geçtiği, geçmekte olduğu ya da geçeceği süre “zaman” olarak
adlandırılır. Zaman kavramı, kişi kavramıyla birlikte eylemi adlandıran ve biçimlendiren temel öğedir.
 Geçmiş Zaman : Eylemin sözden önce gerçekleştiğini gösteren zamandır. Örnek :
Git-ti, git-miş önce eylem, sonra anlatış
 Şimdiki Zaman : Eylemle anlatışın aynı anda gerçekleştiğini gösteren zamandır.
Örnek : bak-ı-yor, gel-i-yor eylemle anlatış aynı anda gerçekleşir.
 Gelecek Zaman : Önce anlatışın, sonra eylemin gerçekleşeceğini gösteren
zamandır. Örnek : bak-acak, anlat-acak önce söz, sonra eylem
 Geniş Zaman : Eylemin sürekli ya da genellikle yapıldığını gösteren zamandır.
Örnek : okur-r, çalış-ır sürekli ya da genellikle yapılır.
Eylemlerde Kişi : Eylemin kim tarafından yapıldığını, kiminle ilgili olduğunu gösteren kavrama kişi
(şahıs) denir. Kişi kavramı, eylem kök ve gövdelerinde kip eklerinden sonra eklenir. Eylemlerde üç
temel kişi vardır. Bunlar tekil ve çoğul olarak kullanılabilir.
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL AÇIKLAMA ÖRNEK
Okudum
I. Ben Biz Sözü Söyleyen
Okuyoruz
Gelirsin
II. Sen Siz Sözü Dinleyen
1 Gelirsiniz
2 Biliyor
III. O Onlar Hakkında Konuşulan
Biliyorlar
Uyarı : Üçüncü tekil kişi eki yoktur. Üçüncü tekil kişinin anlatımında eyleme yalnızca kip eki
getirilir. (bit-ti, git-miş, otur-u-yor)
Eylemlere gelen kip eklerine göre kişi ekleri de farklılaşabilir. Örnek :
Yap-ı-yor-uz (I. Çoğul kişi eki)
Bekle-di-k (I. Çoğul kişi eki)
Eylem Adları : Dış dünyadaki her varlığın ve her kavramın bir adı olduğu gibi eylemlerin de bir adı
vardır. Eylem kök ve gövdelerine getirilen “-mak (-mek), -ma (-me), -ış (-iş)” ekleri geldikleri eyleme ad
verip eylem adı oluştururlar. Eylem adı durumundaki bu sözcüklere ad eylem (mastar) adı verilir.
Örnek : Buradan gitmek istiyor.
Bu saatte gitmeye kalkma.
Oraya gidişimiz zor oldu.
Eylemlerde Kip : Eylemlerin iş-kılış, hareket ve durumu anlatabilmek için haber ve dilek kipleriyle
birlikte kişi ekleriyle çekimlenmesine kip denir. Örnek :
Otur - eylem kökü
Otur-acak-sın çekimli eylem
Otur-sa-n çekimli eylem
Çekimli eylemler dört biçimde kullanılabilir:
Olumlu biçim çalıştım
Olumsuz biçim çalışmadım
Soru biçimi çalıştım mı?
Olumsuz soru biçimi çalışmadım mı?
Haber (Bildirme) Kipleri :
a) Görülen (di’li) Geçmiş Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-dı, -di, -du, -dü, -
tı, -ti, -tu, -tü) eklerinden biri getirilerek yapılır.
Anlamı : Geçmişte yapılan bitmiş eylemleri kesinliğe bağlayarak anlatır. Görülen
geçmiş zamanda aşağıdaki anlam özellikleri görülür :
 Görülen ve yaşanan bir olayın anlatımında bu kip kullanılır. Örnek :
Öğrenciler son sınavlarına geçen hafta girdiler.
Çocukluğumda ciddi bir hastalık geçirdim.
 Kesinliği, tarihi belgelere dayanan olayların anlatımında da bu kip kullanılır. Örnek:
Osmanlı Devleti 1299’da kuruldu.
Fatih, bütün askeri dehasını kullanarak İstanbul’u fethetti.
Di’li geçmiş zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Baktım Baktık
II. Baktın Baktınız
III. Baktı Baktılar
b) Duyulan (Miş’li) Geçmiş Zaman) : Eylem kök ya da gövdelerine “-mış, -miş, -
muş, -müş” eklerinden biri getirilerek yapılır.
Anlamı :
 Geçmişte yapılan bir eylemi kesinliğe bağlamadan anlatır. Örnek :
O yıllarda ülkemizde büyük ekonomik sıkıntılar yaşanmış.
Gençlik yıllarında bütün Avrupa ülkelerini gezmiş.
 Kısa bir geçmiş zaman diliminde de olsa, başkasından duyulan eylemlerin
anlatımında kullanılır. Örnek : Geçen gün en yakın arkadaşıyla kavga etmiş.
Erdal, dün sinemaya gitmiş, ama filmi beğenmemiş.
 Farkında olunmayan bir eylemin anlatımında kullanılır. Örnek :
Öyle bir dalmışız ki, sabah olmuş.
Bir de ne göreyim herkes gitmiş.
 Gerçekleşen bir eyleme tanık olma durumlarında da kullanılabilir. Örnek :
Eline sağlık, çayda çay olmuş.
Kısa sürede iyice yıpranmışsın.
 “-dır, -dir” ek eylemleriyle kullanıldığında kesinlik ya da olasılık anlamı kazanır.
Örnek : Gönderdiğin mektubu dün almıştır. (Olasılık)
Özür dilerim, kayıtlarımız kapanmıştır. (kesinlik)
Miş’li geçmiş zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Okumuşum Okumuşuz
II. Okumuşsun Okumuşsunuz
III. Okumuş Okumuşlar
c) Şimdi Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-yor” ekinin getirilmesiyle yapılır.
Anlamı :
 İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde başlamış; ama henüz bitmemiş,
sürmekte olan bir eylemin anlatımında kullanılır. Örnek :
Çocuk bütün dikkatiyle ders dinliyor.
Ayşe’ye geçen gün gördüğümüz kazayı anlatıyordum.
 “-dır, -dir” ek-eylemiyle kullanıldığında olasılık anlamı kazanır. Örnek :
Bu saatte evde uyuyordur.
Şimdiki zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Açıyorum Açıyoruz
II. Açıyorsun Açıyorsunuz
III. Açıyor Açıyorlar
d) Gelecek Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-acak, -ecek” eki getirilerek
yapılır.
Anlamı :
 Henüz yapılmamış, içine girilecek bir zaman dilimi içinde yapılacak olan bir
eylemin anlatımında kullanılır. Örnek : Yarın akşam İstanbul’a gideceğiz.
Akşama misafir gelecek.
 “-dır, -dir” ek eylemiyle kullanılırsa, kesinlik anlamı kazanır. Örnek :
Bu sorun en geç yarın halledilecektir.
Gelecek zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Açacağım Açacağız
II. Açacaksın Açacaksınız
III. Açacak Açacaklar
e) Geniş Zaman : Eylem kök ya da gövdelerine “-r (-ır, -ir, -ur, -ür, -ar, -er)” eklerinin
getirilmesiyle yapılır.
Anlamı :
 Genel doğruları göstermede kullanılır. Örnek : Su testisi su yolunda kırılır.
Her canlı doğar, yaşar, ölür.
 Sürekli ya da genellikle yapılan eylemlerin anlatımında kullanılır. Örnek :
Geniş zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL TEKİL ÇOĞUL
I. Açarım Açmam Açarız Açmayız
II. Açarsın Açmazsın Açarsınız Açmazsınız
III. Açar Açmaz Açarlar Açmazlar
UYARI : “-r” eki yalnızca olumlu çekimlerde kullanılır. Olumsuz çekimlerde bu kipin
olumsuzu “-ma-z, -me-z” ekiyle yapılır.
Dilek Kipleri :
a) İstek Kipi : Eylem kök ya da gövdelerine “-a, -e” eki getirilerek yapılır.
Anlamı :
 Getirildiği eyleme istek anlamı verir. Örnek : Akşama ben de size geleyim.
 İsteğin yanı sıra öğüt ve gereklilik anlamı verir. Örnek :
Kimsesizlere yardım edelim. (Öğüt)
Derslerimize düzenli çalışalım. (Gereklilik)
İstek kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Alayım Alalım
II. Alasın Alasınız
III. Ala Alalar
b) Dilek – Şart Kipi : Eylem tabanlarına “-sa, -se” ekinin getirilmesiyle yapılır.
Anlamı :
 Eyleme dilek anlamı verir. Örnek : Ben de seninle gelsem.
Tiyatroya değil de, sinemaya gitsek.
 Koşul anlamıyla kullanılır. Örnek : Bu işi başarırsa, güvenimi kazanır.
Giderse, bir daha dönmez.
Dilek-şart kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Gitsem Gitsek
II. Gitsen Gitseniz
III. Gitse Gitseler
Uyarı : Dilek kipleri herhangi bir zaman kavramını taşımadığı için bunlarla yapılan
bileşik zamanlı eylemler, gerçekte ya tek zaman anlamı taşırlar ya da hiç zaman
anlamı taşımazlar.
c) Gereklilik Kipi : Eylem kök ya da gövdelerine “-malı, -meli” ekinin getirilmesiyle
yapılır.
Anlamı : Eylemin yapılması, olması gerektiğini bildirir. Bu anlam, “gerek, lazım, icap
etmek” sözcükleriyle de sağlanır. Örnek : Onunla hemen konuşmalıyım.
Bu işi yarına bitirmeliyiz.
Gereklilik kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. Bilmeliyim Bilmeliyiz
II. Bilmelisin Bilmelisiniz
III. Bilmeli Bilmeliler
d) Emir (Buyurma) Kipi : Emir kipinin eki yoktur. Bu nedenle I. ve çoğul kişilerde
emir kipinin çekimi olmaz. Çünkü kişiler kendi kendilerine emredemezler. Emir
kipine II. Tekil kişi dışında kişi ekleri getirilebilir.
Anlamı :
 Eylemin yapılmasını emir biçiminde belirtir. Örnek :
Derslerini bitirir bitirmez yat. (Olumlu emir)
Eve zamanında gelin. (Olumlu emir)
Dışarı çıkmayın. (Olumsuz emir)
 Bazen dilek anlamıyla kullanılır. Örnek : Tanrım, bana yardım et.
Dünyada hiç aç insan olmasın.
Emir kipinin kişilere göre çekimi şöyledir :
KİŞİ TEKİL ÇOĞUL
I. - -
II. Gel Gelin
III. Gelsin Gelsinler
UYARI : Haber (bildirme) kiplerinde belli bir zaman kavramı varken, dilek kipleri
zaman bildirmez.
Eylemlerde Bileşik Zamanlılık : Bileşik zaman, basit zamanlı bir eyleme hikaye, rivayet ve koşul
eklerinin getirilmesiyle yapılır. Kısaca bileşik zamanlı bir eylem üç değişik şekilde kurulur :
Eylem tabanı + Zaman eki + idi = Hikaye bileşik zamanlı eylem
Eylem tabanı + Zaman eki + imiş = Rivayet bileşik zamanlı eylem
Eylem tabanı + Zaman eki + ise = Koşul bileşik zamanlı eylem

BASİT ZAMANLI EYLEM + EK EYLEM =BİLEŞİK ZAMANLI EYLEM


UYARI: Dilek kipleri herhangi bir zaman kavramı taşımadığı için bunlarla yapılan bileşik
zamanlı eylemler, gerçekte ya tek zaman anlamı taşırlar ya da hiç zaman anlamı taşımazlar.
Bileşik Zaman Üç Tanedir :
a) Hikaye Bileşik Zaman : Haber ya da dilek kipi almış bir eyleme “-dı, -di, -du, -dü”
eklerinden birinin getirilmesiyle yapılır. Örnek :
 Di’li geçmiş zamanın hikayesi : bildiydim, aldıydık ...
 Miş’li geçmiş zamanın hikayesi : bilmiştim, almıştık...
 Şimdiki zamanın hikayesi : biliyordum, alıyorduk...
 Gelecek zamanın hikayesi : bilecektim, alacaktık...
 Geniş zamanın hikayesi : bilirdim, alırdık...
 İstek kipinin hikayesi : bilseydim, alsaydık...
 Dilek-şart kipinin hikayesi : bilseydim, alsaydık...
 Gereklilik kipinin hikayesi : bilmeliydim, almalıydık...
b) Rivayet Bileşik Zaman : Haber ya da dilek kip almış bir eyleme “–mış, -miş, -muş, -müş”
eklerinden birinin getirilmesiyle yapılır. Örnek :
 Di’li geçmiş zamanın rivayeti yoktur.
 Miş’li geçmiş zamanın rivayeti : bilmişmişim, alıyormuşuz...
 Şimdiki zamanın rivayeti : biliyormuşum, alıyormuşuz...
 Gelecek zamanın rivayeti : bilecekmişim, alacakmışım...
 İstek kipinin rivayeti : bileymişim, alaymışız...
 Dilek-şart kipinin rivayeti : bilseymişim, alsaymışız...
 Gereklilik kipinin rivayeti : bilmeliymişim, almalıymışız...
c) Koşul Bileşik Zamanı : Haber ya da dilek kipiyle çekimli bir eyleme “-sa, -se” ekinin
getirilmesiyle yapılır. Dilek kiplerinden yalnızca gereklilik kipinin koşul bileşik şekli yoktur.
Örnek :
 Di’li geçmiş zamanın koşulu : bildiysem, aldıysak...
 Miş’li geçmiş zamanın koşulu : bilmişsem, almışsak...
 Şimdiki zamanın koşulu : biliyorsam, alıyorsak...
 Geniş zamanın koşulu : bilirsem, alırsak...
 Gelecek zamanın koşulu : bileceksem, alacaksak...
 Gereklilik kipinin koşulu : bilmeliysem, almalıysak...
Eylem Kipinde Anlam Kayması : Bir kipin kendi anlamı dışında, bir başka kipin anlamını verecek bir
biçimde kullanılmasına eylem kipinde anlam kayması ya da zaman kayması denir.
Anlam kaymasına uğrayan başlıca kipler şunlardır :
a) Şimdiki Zaman Kipi : Şimdiki zaman kipi “-yor” geçmiş zaman, gelecek zaman ve
geniş zaman kipi yerine kullanılabilir. Örnek :
 Onu yolda görüyor ve selam vermiyor. (Di’li geçmiş zaman yerine)
 Ninem, teyzeme bir mektup yazıyor ve beni şikayet ediyor. (Miş’li geçmiş zaman
yerine)
 Her Pazar buraya geliyor ve bizimle sohbet ediyor. (Geniş zaman yerine)
 Ben yarın geliyorum. (Gelecek zaman yerine)
b) Geniş Zaman Kipi : Geniş zaman kipi “-r,-ır,-ir,-ur,-ür,-ar,-er” geçmiş zaman, şimdiki
zaman, gelecek zaman ve emir kipi yerine kullanılabilir. Örnek :
 Günlerden bir gün kasabaya yaşlı başlı bir adam gelir. (Geçmiş zaman yerine)
 Merak etme, birazdan gelir. (Gelecek zaman yerine)
 Şimdi sen de beni düşünür müsün? (Şimdiki zaman yerine)
 Oraya gider, Hamza’yı bulursun. (Emir kip yerine)
c) Gelecek Zaman Kipi : Gelecek zaman kipi “-acak, -ecek” geçmiş zaman, gereklilik
ve emir kipi yerine kullanılabilir. Örnek :
 Fatih İstanbul’u alacak ve Osmanlıların Balkanlar’daki varlığı kesinleşecek. (Geçmiş
zaman yerine)
 Beni arayan Ayşe olacak. (Gereklilik kipi yerine)
 Burayı derhal temizleyeceksin. (Emir kipi yerine)
Ek-Eylem (Ek-Fiil) : Ad ve ad soylu sözcüklerin sonuna gelerek, onların belirli bir kesinlik kazanıp
yüklem olmasını sağlayan eklerdir.
Örnek : Hava dün gece karlı Hava dün gece karlıydı.
-dır Ali’nin boyu Erdal’dan uzundur.
-imiş Babası oldukça zenginmiş.
-dı Durmadan beni arayıp soran oydu.
-ım Ben de bir insanım.
-sın Dikkat et, sen daha küçük bir çocuksun.
-iz Biz bu işe biraz isteksiz gibiyiz.
-siniz Siz de diğer insanlarla eşitsiniz.
-dırlar Bu saatte evde yokturlar.
-ise Ya, bizi muayene edecek bu doktorsa...!
Yapıları Yönünden Eylemler :
Basit (Yalın) Eylemler : Kök durumunda olan ya da yalnızca çekim eki alan eylemler biçimsel yönden
basittir. Örnek :
Git git-ecek-miş-im
Uyu uyu-malı-y-dı-k
Bak bak-sa-y-dı-nız
Konuş konuş-uyor-muş-sunuz
Türemiş Eylemler : Ad ya da eylem köklerine çeşitli yapım eklerinin getirilmesiyle gövde durumuna
geçen eylemler biçimsel olarak türemiş eylemdir. Örnek :
Kara-r Addan eylem piş-ir- Eylemden eylem
Oyun-a türemiş aç-ıl- türemiş
Bileşik Eylemler : İki ya da daha çok sözcüğün biçimce veya anlamca kaynaşarak tek bir yargıyı
anlatacak hale gelmesiyle oluşan eylemler, yapıları yönünden bileşik eylem adını alır.
Bileşik Eylemler Üç Farklı Biçimde Oluşur :
a) Yardımcı Eylemle Kurulan Bileşik Eylemler : Özellikle “et(mek), eyle(mek),
ol(mak), kıl(mak), buyur(mak)” eylemleri çoğunlukla bir eylemi bir yargıyı tek
başlarına ifade edemez, bu nedenle de tek başlarına yüklem olamazlar. Bu
durumda bu eylemler, kendilerinden önce gelen bir ad ya da ad soylu sözcükle
birleşmek suretiyle kesin bir yargıyı ifade edebilirler. Bu oluşuma, yardımcı
eylemle kurulan bileşik eylem denir.
Ad/ad soylu sözcük + yardımcı eylem = Yardımcı eylemle kurulan bileşik eylem
Örnek : Pişman + ol(mak) Bütün yaptıklarına pişman olacak.
Yardım + et(mek) Ödevlerimi yaparken bana yardım etti.
His+et(mek) Olacakları önceden hissettim.
Kabul+eyle(mek) Dualarımızı kabul eyle.
Şükür+et(mek) Biz buna şükredelim.
Yardımcı Bileşik Eylemle İlgili Uyarılar
 Et(mek), eyle(mek), ol(mak), kıl(mak) sözcükleri, kimi durumlarda tam (asıl) eylem
olup, tek başlarına kesin bir yargı bildirirler. Böyle durumlarda yardımcı eylem
olarak kabul edilmezler. Örnek : Bu masa buraya daha iyi oldu. (uydu)
Yarın orada olurum. (bulunurum)
 Bu sözcükler tam (asıl) eylem olduklarında tek başlarına yüklem görevi üstlenirler.
Örnek : Bahçemizdeki meyveler iyice oldu. (olgunlaştı)
 Yardımcı eylemle kurulan bileşik eylemlerde, ad ve ad soylu sözcüklerde ses
düşmesi veya ses türemesi meydan gelirse, bunlar yardımcı eylemle bitişik yazılır.
Örnek : Kahır+ol- kahrol-
Zan+et- zannet-
Hapis+ol- hapsol-
Red+et- reddetmek-
 Ad ve ad soylu sözcük, yardımcı eylemle birleştiğinde herhangi bir ses olayı
meydana gelmemişse, bunlar yardımcı eylemden ayrı yazılır. Örnek :
Arz et-
Hak et-
Yetkili kıl-
İhmal et-
b) Kurallı (Özel) Bileşik Eylemler : İki eylem tabanının biçimce ve anlamca birleşip
kaynaşmasıyla oluşan bir birleşik eylem çeşididir. Bu birleşimde iki eylem arasına
“-a, -e, -ı, -i, -u, -ü” seslerinden biri girer. Bu birleşmede ikinci eylem sabit olup
gerçek anlamından tümüyle sıyrılmıştır.
Kurallı (özel) Bileşik Eylemler Dörde Ayrılır :
 Yeterlik Eylemi : Yapılışı : Eylem + (a, e) + bil(mek)
Anlamı : Eyleme “yeterli olma, başarabilme ya da olasılık” anlamı verir.
Örnek : Akşama size gelebilirim. (olasılık)
Bu soruyu Ahmet çözebilir. (başarabilme)
Ben İngilizce konuşabilirim. (yeterli olma)
Yeterlik birleşik eylemi üç şekilde olumsuz yapılır :
ANLAM OLUMLU OLUMSUZ
OLASILIK Yapabilirim Yapmayabilirim
YETERLİ OLMAYIŞ Yapabilirim Yapamayabilirim
KESİNLİK Yapabilirim Yapamam
 Tezlik Eylemi : Yapılışı : Eylem + (ı, i, u, ü) + ver(mek)
Anlamı : Eylemin “çabucak veya kolayca yapıldığı” nı gösterir.
Örnek : Hastalığını duyunca geliverdim. (çabukluk)
Soruları okuyuverdim. (çabukluk kolaylık)
Tezlik eylemi iki şekilde olumsuz yapılır :
OLUMLU OLUMSUZ
Çıkıverdi Çıkmayıverdi
Bitiverdi Bitmeyiverdi

 Sürerlik Eylemi : Yapılışı : Eylem + (a, e) gel(mek), kal(mak), dur(mak)


Anlamı : Eylemin bir süre aralıksız sürdüğü, kesintisiz devam ettiğini gösterir.
Örnek : Bu iş böyle süregelmiş.
Adamın arkasından bakakaldım.
Sen, verdiğim işleri yapadur.
 Yaklaşma Eylemi : Yapılışı : Eylem + (a, e) yaz(mak)
Anlamı : Eylemin gerçekleşmesine “çok yaklaşıldığı, çok az kaldığı”nı gösterir.
Örnek : Kazada babam da öleyazdı.
Yürürken düşeyazdım.
c) Anlamca Kaynaşmış Bileşik Eylemler : Anlamca kaynaşmış bileşik eylemler, bir
araya gelen ad ve eylemden kimi zaman birinin kimi zamanda her ikisinin gerçek
anlamlarından uzaklaşarak anlamca kaynaşmasıyla oluşan bileşik eylemlerdir.
Anlamca kaynaşmış bileşik eylemler, şu yollarla oluşabilir:
 Bir eylemin, eylemsi ya da yardımcı eylemle birleşmesiyle meydana
gelebilirler. Örnek :
Göresi gel(mek)
Ağlayacağı tut(mak) Bu bileşik eylemde, ikinci sözcük (eylem) gerçek
Bilmezlikten gel(mek) anlamından uzaklaşmıştır.
Bitirmiş ol(mak)
 Ad soylu sözcüklerle bir eylemin birleşmesinden meydana gelebilirler. Örnek :
Hasta düş(mek) Bu bileşik eylemlerde, ad soylu sözcükler
Acı çek(mek) gerçek anlamını korurken, eylemler
Nasihat ver(mek) gerçek anlamından uzaklaşır.
Yalan at(mak)
 Hem ad hem de eylemin gerçek anlamından uzaklaşarak bir deyim grubu
oluşturmasından meydan gelen birleşik eylemler.
Örnek : abayı yak(mak)
Çam devir(mek)
Başı göğe er(mek)
Kaşıkla yedirip sapıyla göz çıkar(mak)
UYARI : Ad eylemin gerçek anlamını yitirdiği ancak deyim oluşturmayan ve bitişik yazılan
birleşik eylemler de vardır. Örnek : Varsay(mak)
Vazgeç(mek)
Elver(mek)
Öngör(mek)
Cümlenin öğelerine ayrılmasında birleşik eylemler bir bütün olarak ele alınmalı, aynı öğeyi
oluşturduklarına dikkat edilmeli, bölünmemelidir. Örnek :
B u k o n u d a b u r n u n d a n k ı l a l d ı r m ı y o r. (yanlış)
Dolaylı Tümleç Nesne Yüklem
B u k o n u d a b u r n u n d a n k ı l a l d ı r m ı y o r. (Doğru)
Yüklem
Çatılarına Göre Eylemler :
Eylemlerin öznelerine ve nesnelerine göre gösterdikleri özelliklere, girdikleri biçime çatı denir.
Çatı, eylem kök ya da gövdelerine getirilen çatı ekleri dediğimiz eylemden eylem yapıp
eklerine bağlı olarak oluşur.
UYARI : Çatı, yalnızca eylem cümleleri üzerinde yapılan bir incelemedir. Ad cümlelerinin çatısı
olmaz.
 Onda paranın yanında akılda vardı. ( Ad cümlesi çatısı olmaz.)
 Karanlık çökmeden evine vardı. (Eylem cümlesidir.)
Çatı İki Bölümde İncelenir :
Nesne – Yüklem İlişkisi :
Nesne – Yüklem İlişkisi Yönünden Eylemler Dört Grupta İncelenir :
Geçişli Eylemler : Öznenin yaptığı işi, başka varlıklar üzerine geçirebilen, nesne alan eylemler
geçişlidir.
Örnek : Çocuk, yazılı kağıdını dikkatlice inceledi.
Belirtili Nesne
Ona doğum günü için yün kazak aldık.
Belirtisiz Nesne
Geçişli eylemler, “Ne?, Neyi?, Kim?, Kimi?” sorunlarına yanıt veren eylemlerdir.
Örnek : Adam, elindeki ekmeği bir yabancıyla paylaştı. (Neyi paylaştı?)
Ahmet’in en küçük kardeşini yolda gördüm. (Kimi gördüm?)
Yemeğe tuz attım. (Ne attım?)
UYARI : Geçişli eylem, nesne alabilen eylemdir. Ama kimi durumlarda da cümlede nesne
olmasa bile, o eylem geçişlilik özelliği gösterebilir. Örnek :
 Saatlerce durakta bekledim (Neyi bekledim? Otobüsü; Kimi bekledim? Seni..)
 Televizyonda Müzeyyen Senar söylüyordu. (Neyi söylüyordu? Şarkıyı...)
 Tekrar tekrar okudum. (Neyi okudum? Romanı, öyküyü, şiiri...)
Geçişsiz Eylemler : Nesne almayan eylemler, geçişsizdir.
Örnek : Bütün gün tembel tembel oturduk. (Neyi, kimi oturduk? Nesne almaz.)
Yüklem
Yağmur bütün gece durmadan yağdı. (Neyi yağdı? Nesne almaz.)
Yüklem
Soğuktan hepimiz üşümüştük. (Neyi üşümüştük? Nesne almaz.)
Yüklem
UYARI : Kimi eylemler, cümledeki kullanıma göre geçişlilik veya geçişsizlik özelliği gösterir.
 Bütün gün, çarşıda gezdik. (geçişsiz)
 Turistler, şehirdeki müzeleri gezdiler. (geçişli)
Oldurgan Eylemler : Geçişsiz bir eyleme “-t, -r, -dır” eklerinden biri getirilerek geçişli yapılmasına
oldurgan eylem denir. Örnek :
Geçişsiz Oldurgan
Uyu Uyu-t Çocuğu ben uyuttum.
Belirtili Nesne
Yat yat-ır Çocuğu erkenden yatırdım.
Belirtili Nesne
Gül gül-dür Çocuğu güldürdüm.
Belirtili Nesne
Ettirgen Eylemler : Geçişli bir eyleme “-t,-r, -dır” eklerinden biri getirilerek eylemin yeniden geçişli
yapılmasına ettirgen eylem denir.
Ettirgen eylemde özne işi yapmaz, bir başkasına yaptırır. Örnek :
Geçişli Ettirgen
Yıka Yıka-t Arabayı yıkattım.
Belirtili Nesne
İç İç-ir Çocuklara süt içirdim.
Belirtisiz Nesne
Yaz Yaz-dır Askerdeki oğluna mektup yazdırdı.
Belirtisiz Nesne
UYARI : Oldurgan eylemler, ettirgen eylem durumuna getirilebilir. Ancak bu geçişli bir
eylemin yeniden geçişli olması, birinci dereceden ettirgenlik meydana getirir.
Geçişsiz Oldurgan Ettirgen
Öl(mek) öl-dür(mek) öl-dür-t(mek)
Yat(mak) yat-ır(mak) yat-ır-t(mak)
Geçişli bir eyleme birden çok ettirgenlik eki getirildiğinde, geçişlilik derecesi artmış, katmerli
ettirgenlik meydana gelmiş olur.
Geçişli Ettirgen Katmerli Ettirgen
Kır(mak) kır-dır(mak) kır-dır-t(mak)
Oku(mak) oku-t(mak) oku-t-tur(mak)
Bazı eylem köklerine oldurganlık ya da ettirgenlik eki getirildiğinde, kökte ses değişmesi
meydana gelir.
Gel-ir  getir. (l sesi, t’ye dönüşmüş)
Git-ir  götür (i sesi, ö’ye dönüşmüş)
Özne – Yüklem İlişkisi :
Eylemler özneyle ilişkisi yönünden dört grupta incelenir :
Etken Eylemler : Yüklemin bildirdiği eylemi yapan, yerine getiren belliyse (gerçek özne varsa), o
cümlenin eylemi etken çatılıdır. Örnek :
Yaşlı adam bir hamlede merdiveni tırmandı.
Gerçek Özne Etken
Kaymakam gelecek diye köy halkı yollara döküldü.
Gerçek Özne Etken
Vücudum, kaskatı olmuştu, kulaklarım duymuyordu.
Gerçek Özne Etken Gerçek Özne Etken
Edilgen Eylemler : Eylemi, yapan ve gerçekleştirenin belli olmadığı (gerçek öznenin olmadığı)
eylemler edilgen çatılıdır. Bir eylemin edilgen çatılı olabilmesi için “-ıl, -il, -ul, -ül, -ın, -in, -ün, -un”
eklerinden birini alması gerekir. Örnek :
Buz olmasın diye yollara tuz döküldü. (Döken belli değil)
Sınav sonuçları açıklandı. (Açıklayan belli değil.)
Anadolu’nun ücra bir kasabasına atanmış. (Atayan belli değil.)
Edilgen Eylemlerle İlgili Uyarılar
 Nesne alabilen bir eylem edilgen yapıldığında nesne, sözde özne görevi yapar.
Sözde özne, yüklemde belirtilen eylemi yapan değil, yapılan eylemden (nesne)
etkilenendir. Örnek : Belediye, kokmuş etleri imha etti. (etken)
Gerçek Özne Belirtili Nesne Yüklem
Kokmuş etler imha edildi. (edilgen)
Sözde özne Yüklem
Ona yeni bir kazak ördüm. (ben) (etken)
Belirtisiz Nesne Yüklem Gerçek özne
Ona yeni bir kazak örüldü. (edilgen)
Sözde Özne Yüklem
 Nesne almayan (geçişsiz) bir eylem edilgen yapıldığında sözde özne de olmaz.
Örnek : Akşama kadar çarşıda gezildi. (Gezen belli değil, gezilen de yok.)
Evde bir süre oturuldu. (Oturan belli değil, oturulan da yok.)
 Kimi durumlarda eylemi yapanın (gerçek özne) sonuna ya “tarafından, nedeniyle,
etkisiyle” sözcükleri ya da “-ca, -ce, -dan, -den” ekleri getirilerek örtülü (mantıksal)
özne meydana gelir. Bu tür eylemler edilgen çatılıdır. Örtülü özne, cümle içinde
zarf tümleci veya edat tümleci görevi yapar. Örnek :
Yağmur nedeniyle bahçenin duvarı yıkıldı. (Edilgen)
Adam mahkemece suçlu bulundu. (Edilgen çatılı)
Sözde Özne Zarf Tümleci
 “-ıl,-il, -ul, -ül, -ın, -in, -ün, -un” ekini alan her eylem edilgen olmaz. Edilgenliği
cümle içindeki kullanım belirler. Örnek :
Mahalleye yeni bir market açıldı. (edilgen)
Sözde Özne
Ateşi düşünce hasta açıldı. (etken)
Gerçek Özne
Bayram nedeni ile sınıf süslendi. (edilgen)
Sözde Özne
Düğüne gitmek için Ayşe süslendi. (etken)
Gerçek Özne
Dönüşlü Eylemler : Bir eylemin dönüşlü çatılı olabilmesi için biçimsel olarak eylemden eylem yapan “-
n” ekini alması; anlamsal olarak da eylemi yapanın da, eylemden etkilenenin de özne olması gerekir.
Örnek :
Kadın, dizlerine vurarak dövündü.
Gerçek Özne
( O ) Yorgunluğunu atmak için güzelce yıkandı.
(Gizli) Gerçek Özne
Zavallı kuş, son bir defa çırpındı.
Gerçek Özne
UYARI :”-n” ekinin edilgenlik anlamı da kattığına dikkat edilmeli bu etkin edilgenlik mi
dönüşlülük mü yarattığını anlamak için cümleye bakılmalıdır. Örnek :
Üşümemek için battaniyeye sımsıkı sarındı. (dönüşlü çatılı)
Yerler iyice silinmiş. (edilgen çatılı)
Dönüşlü eylemlerle kurulu cümlelerde cümle nesne almaz. Çünkü nesne, öznenin yaptığı
eylemden etkilenendir. Bu nedenle dönüşlü eylemler geçişsizdir. Çok az örnekte dönüşlü
eylem geçişli olabilir. Örnek :
Çocuk koskoca çuvalı sırtlandı. (Dönüşlü – geçişli)
Ayşe küpeler, kolyeler takındı. (Dönüşlü – geçişli)
Belirtisiz nesne
İşteş Eylemler : İşteş Eylem, eylem kök ya da gövdelerine “-ş” ekinin getirilmesiyle yapılır.
İşteş eylemler iki ayrı anlamda kullanılır :
Örnek :
Kadınlar cenazede ağlaşıyordu. (Ağlama eyleminin birlikte yapılması anlamı vardır.)
Çocuklar bir süre sessizce bekleştiler. (Bekleme eyleminin beraber yapılması anlamı
vardır.)
Eylemin birden çok özne tarafından karşılıklı yapılması anlamı :
Örnek :
Sinemanın önünde arkadaşlarıyla buluşacak. (Buluşma eylemi karşılıklı yapılmıştır.)
Yolda eski bir arkadaşıyla selamlaştı. (Selamlaşma karşılıklı yapılan bir eylemdir.)
UYARI : “-an, -en” ekiyle türeyen sıfat-eylemler geniş zamanın yanında şimdiki
zaman ve geçmiş zaman anlamı da taşıyabilir.
Çocuk giden arabaya el salladı. (şimdiki zaman)
Kaçan balık büyük olur. (geçmiş zaman)
Eylemsiler (Fiilimsiler) : Eylem olma özelliğini tam olarak yitirmemesine karşın, çekime giremediği
için tam eylem olmayan; getirilen eklerle ad, sıfat ve zarf görevlerinde bulunan; temel cümle içinde yan
cümle kurma özelliği taşıyan sözcüklere eylemsi denir.
Eylemsilerin Özellikleri :
 Kip ve kişi ekleriyle çekimlenemezler. Bu yönleriyle tam eylem sayılmazlar.
 Olumsuzluk eki “-ma, -me” ile çekime girerek eylem olma yanlarını sürdürürler.
 Eylem tabanlarına getirilen birtakım eklerle ad, sıfat ve zarf görevinde kullanılırlar.
 Bir temel cümle içinde yan cümle kurarlar ve yan cümlenin yüklemi olurlar.
Eylemsiler, Görevleri Yönünden Üç Grupta İncelenir :
Ad-Eylemler (İsim-Fiiller) : Eylem tabanlarına getirilen “-mak, -mek, -ma, -me, -ış, -iş” ekleriyle
türeyen ve eylem adı olarak kullanılan sözcüklerdir.
Örnek : Oraya gitmek ve bir süre dinlenmek istiyorum.
Ders çalışmayı ve kitap okumayı seviyor.
Dağa çıkış zor, oradan iniş kolay olur.
Ad-Eylemlerin Özellikleri :
 “-mak, -mek, -ma, -me, -ış, -iş” eklerini alan sözcükler eylem anlamlarını yitirip varlık ya
da nesne adı türetirse, ad-eylem olarak alınamazlar. Örnek :
Bakkaldan ekmek aldım.
Çocuklar dondurma yiyor.
Yeni bir görüş öne sürdü.
Ben de kuşlar gibi uçmak istiyorum.
Bahçede yürümeye ne dersin?
Salondaki bağırışlar yüzünden kimse kimseyi duymuyor.
 Ad-eylemler, ad görevli sözcükler oldukları için çoğul eki ve ad durum ekleriyle çekime
girer. Ayrıca bir adla birleşerek ad tamlaması kurarlar. Bu tamlamada tamlayan ya da
tamlanan sözcük olarak kullanılırlar. Örnek : Çalışmalar, bakışlar, gülmeyi, okumaya,
oturmamda, gülmesinden, atların koşması, çalışmanın yararları, çocuğun gülüşü,
okumanın kuralları
 Ad-eylemler, ek-eylem olarak yüklem görevinde kullanılabilir ve ad cümlesi kurabilirler.
Örnek : Bütün amacımız üniversiteyi kazanmaktı. (Ad cümlesidir.)
Yüklem
Beni üzen ansızın gidişiydi. (Ad cümlesidir.)
 Ad-eylemler cümle içinde özne nesne ve dolaylı tümleç görevinde kullanılır. Örnek :
Gitmek, sorumluluktan kaçtığımı göstermez.
Özne
Okumayı çok seviyorum.
Nesne
Artık çalışmaya başlayalım.
Dolaylı Tümleç
Sıfat Eylemler (Ortaçlar) : Eylem tabanlarından türeyerek sıfat görevinde kullanılan sözcüklerdir.
Ancak diğer sıfatlardan farklı olarak, adları hareket yönüyle nitelerler ve eylem olan yanlarını tam
yitirmemiş olurlar. Ad-eylemlerde herhangi bir zaman kavramı olmamasına karşın, sıfat-eylemler şöyle
sınıflanabilir.
Geniş Zaman Anlamı Taşıyan Sıfat-Eylemler : “-an, -en, -r, -maz, -mez” ekleriyle
yapılan sıfat-eylemler geniş zaman anlamı taşır. Örnek :
Gören gözün görmez oldu. Her zaman gören
Akarsu pislik tutmaz. Sürekli akan
Çekilmez adamı kim çekecek. Hiçbir zaman çekilmeyen.
UYARI : Eylemsilerin kökünde bir eylem olduğu için bunlar da çatı eki alabilir. Çatıları
yönünden bir eylemin gösterdiği (etken, edilgen, dönüşlü, işteş, oldurgan, ettirgen) bütün çatı
özelliklerini gösterir. Örnek :

Pazarda unutulan çanta, polise teslim edildi. (Edilgen çatılı)


Yan Cümle
Süslenen kızlar, neşe içinde düğüne gittiler. (Dönüşlü çatılı)
Yan Cümle
Dövüşen çocukları, zor ayırdık. (İşteş çatılı)
Yan Cümle
Gelecek Zaman Anlamı Taşıyan Sıfat-Eylemler : -acak, -ecak, -ası, -esi ekleriyle türeyen
sıfat-eylemler gelecek zaman anlamı taşırlar. Örnek :
Yapılacak işleri sırasıyla gözden geçirdi. (gelecek zaman)
Yaşanası güzellikler, bizi bekliyordu. (gelecek zaman)
Geçmiş Zaman Anlamı Taşıyan Sıfat-Eylemler : Eylemlere getirilen “-dık, -dik, -mış, -miş”
ekleriyle türetilen sıfat-eylemler geçmiş zaman anlamı taşır. Örnek :
O bildik tavrıyla şöyle bir gülümsedi. (geçmiş zaman)
Çözülmüş testleri tek tek dosyaladı. (geçmiş zaman)
Pişmiş aşa su katılmaz. (geçmiş zaman)
Sıfat-Eylemlerin Özellikleri :
 “-acak, -ecak, -r, -maz, -mış, -miş” eklerinin kip eki olduğuna da dikkat edilmeli, sıfat
eylemle kip eki karıştırılmamalıdır. Örnek :
Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çok geç. (sıfat-eylem)
Dönülmez bir daha bu sözden. (geniş zaman kipi)
Yüklem
Görür gözüm görmez oldu. (sıfat eylem)
Görür, gözüm; söyler dilim. (geniş zaman kipi)
Yüklem Yüklem
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer. (sıfat-eylem)
Atmış çantasını sırtına, gidiş o gidiş. (geçmiş zaman kipi)
Yüklem
 Sıfat-Eylemler, kendilerinden sonra gelen adın yerini tutacak şekilde kullanılırlarsa, tür
yönünden adlaşır ve adlaşmış sıfat oluştururlar. Örnek :
Gelmeyen öğrenci var mı? Gelmeyen var mı?
Sıfat Adlaşmış Sıfat
Tekkeyi bekleyen derviş çorbayı içer.
Sıfat
Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.
Adlaşmış Sıfat
 Eylemden-sıfat türeten bütün ekler, sıfat-eylem eki değildir. Sıfat-eylem eylem anlamını
tam olarak yitirmediği için “-ma, -me” olumsuzluk ekeriyle çekimlenebilirler. Örnek :
Yırt-ıcı kuş
Yor-gun insan Sıfat-eylem ekleri değildir.
Yan-ık ekmek

Bit-me-y-en aşk
Beklen-me-dik soru Sıfat-eylem ekleridir.
Görün-mez kaza

 “-dık ve –acak” ekiyle türeyen sıfat-eylemler, üçüncü tekil kişi iyelik eki alarak –“dığı ve –
acağı” biçiminde kullanılabilir. Örnek : bildik  bildiği kişi
yapılacak işler  yapacağı işler
Bağ-Eylemler (Ulaçlar) : Eylem köklerinden türeyerek getirildiği eylemle yüklem arasında anlam
bağlantısı kuran ve zarf görevinde kullanılan eylemsidir.
Başlıca bağ-eylem ekleri şunlardır :
-ıp, ip : Tahtaya bakıp soruyu çözdü. (Nasıl çözdü?)
-arak, -erek: Koşarak yanıma geldi. (Nasıl geldi?)
-ken : Televizyon izlerken uyumuş. (Ne zaman uyumuş?)
-madan, -meden : Adam bilmeden konuşuyor. (Nasıl konuşuyor?)
-ınca, -ince : Bunu gelince konuşuruz. (Ne zaman konuşuruz?)
-dıkça, -dikçe : Yürüdükçe yol tükenir. (Nasıl tükenir?)
-alı, -eli : Buraya geleli huzurum kaçtı. (Huzurum ne zaman kaçtı?)
-ir, -mez : Gelir gelmez uyudu. (Ne zaman uyudu?)
-asıya, -esiye : Atları öldüresiye kırbaçladı? (Nasıl kırbaçladı?)
-a, -a : Koşa koşa gitti. (Nasıl gitti?)
-e, -a : Düşe kalka büyüdü. (Nasıl büyüdü?)
-e, -e : Güle güle gidin. (Nasıl gidin?)
Eylemsilerin Yan Cümle Kurmaları : Eylemsiler, bir temel cümle içinde yan cümle kurma
özelliği gösterir ve temel cümleye herhangi bir öğe olarak bağlanır. Eylemsiler, yan cümlenin
yüklemi olurlar. Temel cümlenin yüklemini oluştururlarsa yan cümle kuramazlar. Örnek :
Yan Cümle Temel Cümle
Sora sora Bağdat bulunur.
Zarf tümleci
Atılan ok geri dönmez.
Özne
Bu gidişi hiç beğenmiyorum.
Belirtili Nesne
Pencereye çıkana taş atıyorlardı.
Dolaylı Tümleç
AD : Varlıkların ve kavramların dilde var olan karşılığına, sözcük türü yönünden ad denir.
Anlamlarına Göre Adlar :
Varlıklara Verilişlerine Göre Adlar :
Özel Adlar : Bir tek varlığı gösteren, bir tek varlığa verilmiş adlardır.
Örnek : Mustafa Kemal Atatürk, Asya, Türkiye, Ankara, Kızılay, Merkür, Akdeniz, Türk Tarih
Kurumu, Türkçe vb.
Tür Adları (Cins İsimleri) : Aynı türden olan varlıkların tümünü birden gösteren adlardır.
Vücut parçaları ve organ adları, akrabalık dalları, tüm hayvan ve bitki adları, tüm araç ve gereç
adları tür adlarını oluşturur.
Örnek : Gövde, teyze, yılan, elma, kalem, süpürge vb.
Tür Adlarının Özellikleri : Bir tür adı, genel anlamda kullanıldığında, o türü oluşturan varlıkların
tamamını anlatır. Örnek : Balık suda yaşar. Tüm balıkları gösterir.
Kitap en yakın arkadaştır. Tüm kitapları gösterir.
Bir tür adı, bazen o türün yalnızca bir ya da birkaç bireyini göstermede kullanılır. Örnek :
Kuş durmadan çırpınıyordu. Bir tek kuşu gösterir.
Kitap, savaş yıllarını anlatıyor. Bir tek kitabı gösterir.
Varlıkların Sayılarına Göre Adlar :
Tekil Adlar : Biçimce çoğullanmamış, “-lar, -ler” eki almamış adlardır. Örnek :
Çiçek, bardak, toka, çocuk vb.
Çoğul Adlar : Aynı türden olan birden çok varlığı gösteren adlar, “-ler, -lar” çoğul ekiyel
çoğullanır. Örnek : insanlar, evler, halılar, aylar, geceler vb.
Topluluk Adları : Biçimce tekil oldukları halde anlamca çoğul olan adlardır. Örnek :
Orman, ordu, sürü, bölük, millet, aile, takım, grup vb.
UYARI : Tür adları (ağaç, çocuk, insan) o türe ait olanları tek tek düşündürürken; topluluk adları
(orman, bölük, kurul) o türe ait olanların tümünü bir grup olarak düşündürür.
Topluluk adları biçimce tekil adlardır. Ancak (-lar, -ler) çoğul ekiyle çoğullanabilir. Örnek :
Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri ...!
Toplumlar kendi kültürlerini kendileri yaratır.
Kimi tür adları mecaz-ı mürsel yoluyla topluluk adı olabilir. Örnek :
Bütün sınıf, bu duruma üzüldü. (Sınıfın içindeki öğrenciler)
Meclis konuyu görüşüyor. (Meclisin içindeki Milletvekilleri)
Varlıkların Oluşlarına Göre Adlar :
Somut Adlar : Beş duyu organından en az biriyle algılanabilen varlık ve nesneleri gösteren
adlardır. Örnek : Ses, hava, ışık, koku, su, rüzgar, vb.
Soyut Adlar : Beş duyudan hiçbiriyle algılanamayan adlardır. Örnek : cesaret, düşünce, sevinç,
umut, özgürlük vb.
İş ve Eylem Gösteren Adlar : Eylem tabanlarından “-mek, -me, -iş” ekleriyle türeyen adlardır.
Örnek : yürümek, bakmak, soruşturma, bakış, anlayış vb.
UYARI : Eylem adları bazı durumlarda sıfat olarak kullanılabilir. Örnek : yapma bebek, takma diş
Bazı kullanımlarda eylem adları, eylem anlamını yitirerek doğrudan ad olarak kullanılır. Örnek :
Değişik bir yemek yapmış, annesi.
Şimdi, bir dondurma olsa da yesek.
Ad Tamlamaları : En az iki adın, aralarında anlam bağlantısı kurarak oluşturduğu, bir
nesnenin parçası olduğunu ya da bir nesnenin başka bir nesneyle tamamlandığını gösteren ad
takımıdır. Ad tamlamalarında kullanılan tamamlayıcı öğeye tamlayan, birinci nesnenin parçası
durumunda olan ikinci öğeye ise tamlanan denir. Örnek :
Denizin sesi bir melodi gibi geliyordu kulağıma.
Kış ayları burada oldukça ılıman geçiyor.
Ona hediye olarak yün gömlek aldım.
Ad Tamlamasıyla İlgili Bilgiler :
 Ad tamlamalarında birinci sözcük, tamlayan; ikinci sözcük tamlanan adını alır. Örnek :
Tamlayan Tamlanan
Çocuklar-ın ses-i
Küf koku-s-u
Ahşap ev
 Tamlayanın kişi zamiri (ben, sen, o, biz, siz, onlar) olduğu tamlamalara “zamir tamlaması”
da denir ve tamlama ekleri değişir. Örnek :
Tamlayan Tamlanan
Ben-im kitab-ım
Sen-in düşünce-n
Biz-im evi-miz
Siz-in fikri-niz
 Ünlüyle biten sözcüklere tamlayan eki getirildiğinde araya “n”; tamlanan eki getirildiğinde
araya “s” kaynaştırma ünsüzü gelir. Örnek : elmanın yarısı
 Ad tamlamalarında, asıl üzerinde durulan ve vurgulanan öğe tamlanandır. Sözgelimi;
kapının kolu tamlamasında üzerinde durulan kavram koldur.
UYARI : “su ve ne” sözcüklerine “-ın, -in, -un, -ün” tamlayan eki getirildiğinde araya “n” değil
“y” kaynaştırma ünsüzü girer. Örnek : suyun hızı neyin sesi
Ad Tamlaması Türleri
Belirtili Ad Tamlaması : Hem tamlayan hem de tamlanan eki almış olan ad tamlamalarıdır.
Örnek :
Tamlayan Eki Tamlanan Eki
-ın, -in, -un, -ün -ı, -i, -u, -ü
Saat-in cam-ı
Su-y-un güc-ü
Felsefe-n-in sorunlar-ı
Belirtili Ad Tamlamasının Özellikleri :
 Tamlayanla tamlanan arasına başka sözcük ya da sözcük grupları girebilir.
Örnek : Çocuğun sabaha kadar süren ağlaması.
 Tamlayanla tamlananın yeri değişebilir.
Örnek : Vurur, deryalara ışığı adaların.
 Tamlayan ya da tamlanan birden çok kullanılabilir.
Örnek : Çocukluğumun acıları, sevinçleri, umutları.
Annemin, babamın ve kardeşimin özlemi.
 Tamlayan ya da tamlanana bağlı bir sıfat kullanılabilir.
Örnek : Yeşil gömleğin düğmeleri.
Çocuğun sarı saçları.
 Kişi ve işaret zamirleri belirtili ad tamlamalarında yalnızca tamlayan sözcük olarak
kullanılır. Örnek : Senin araban
Bunun cezası
 Ad eylemler (mastarlar) hem tamlayan hem de tamlanan olur. Örnek :
Okumanın yararları
Çocuğun yürüyüşü
 Kimi durumlarda tamlayan ekinin yerini “-den, (-dan)” durum eki tutar. Örnek :
Çocuklardan birkaçı
Aşağıdakilerden hangisi
 Kimi durumlarda tamlayan ya da tamlanan sözcük düşer. Bu durumlarda ad tamlaması
özelliği ortadan kalkar. Örnek :
Umutları suya düştü. Onun umutları
Ev, onlarınmış. Onların eviymiş.
 Bir belirtili ad tamlaması bir başka adı niteleyecek şekilde kullanılırsa, bir sıfat
tamlamasının tamlayanı olur. Örnek : Anasının gözü adam
Sıfat Ad
Gözümün bebeği oğlum
Sıfat Ad
Belirtisiz Ad Tamlaması : Tamlayan sözcüğün ek almadığı tamlamalardır. Tamlayan, ek
almadığı için belirsizlik ve genelleme anlamı taşır. Örnek :
Tamlayan Eki Tamlanan Eki
 -ı, -i, -u, -ü
Fındık kurt-u
Akrep yuva-s-ı
Fizik güc-ü
Belirtisiz Ad Tamlamasının Özellikleri :
 Tamlayan, tamlananın niteliğini gösterir. Örnek: Anne sevgisi, kan kırmızısı
 Tamlayan, tamlananın ne ile ilgili olduğunu gösterir.
Örnek : Sel felaketi, uçak bileti
 Tamlayan, tamlananın neden yapıldığını gösterir.
Örnek : Portakal suyu, tütün kolonyası
 Tamlayan tamlananın neye benzediğini gösterir.
Örnek :Parmak üzümü, sigara böreği
 Tamlayan, tamlananın nedenini bildirir.
Örnek : Matematik korkusu, sınav stresi
 Bir şeyin yapıldığını ya da bulunduğu yeri gösterir.
Örnek : Kıyı lokantası, uzay istasyonu
 Tamlayan tamlananın yapıldığı aracı belirtir.
Örnek : Söz sanatı, makine örgüsü
 Tamlayan, tamlananın ortaya çıktığı yeri belirtir.
Örnek : Amaysa elması, Maraş dondurması
 Kişi adları tamlayan olduğunda o kişilere ilişkin yapıt, buluş gibi kavramları belirtir.
Örnek : Naima tarihi, Newton Kanunu
Takısız Ad Tamlaması : Hem tamlayanın hem de tamlananın takı almadığı bir ad
tamlamasıdır.
Örnek : Tamlayan Tamlanan
Yün ceket
Taş duvar
Cam kavanoz
Altın bilezik
Takısız Ad Tamlamasının Özellikleri :
 Takısız ad tamlamasının kuruluşunda, en önemli özellik, birinci adın ikincisinin
neyden yapıldığını göstermesidir. Örnek : Gümüş kolye, kot pantolon, deri mont...
 Birinci ad, mecaz anlamda kullanılıp, mecazlı bir biçimde ikincinin neye
benzediğini gösteriyorsa, yine takısız ad tamlaması oluşur.
Örnek : Selvi boy, tunç bilek, taş kafa
 Takısız ad tamlamalarında tamlayana “-den / -dan” eki gelebilir.
Örnek : Tahtadan köprü, yünden yorgan...
Zincirleme Ad Tamlaması : İki ya da daha çok ad tamlamasının iç içe kullanıldığı bri tamlama
çeşididir. Zincirleme ad tamlamasında, tamlayan ya da tamlanan kendi içinde bir ad
tamlaması oluşturur. Sözgelimi tamlayan bir ad tamlaması olabilir. Örnek :
A k ş a m s a a t l e r i n i n s e r i n l i ğ i.

Belirtisiz Ad Tamlaması Belirtili Ad Tamlaması


Tamlanan bir ad tamlaması biçiminde olabilir. Örnek :
Ç o c u ğ u n d e r i ç a n t a s ı.

Takısız Ad Tamlaması
Belirtili Ad Tamlaması
Hem tamlayan hem de tamlanan ad tamlaması biçiminde olabilir : Örnek :
Belirtili Ad Tamlaması

İ s t a n b u l t i y a t r o l a r ı n ı n b u n a l ı m y ı l l a r ı.

Belirtisiz Ad Tamlaması Belirtisiz Ad Tamlaması

Karma Tamlama : Tamlayan ya da tamlananı niteleyen bir sıfat veya sıfat grubunun
kullanıldığı bir tamlama türüdür. Örnek :
Belirtili Ad Tamlaması

A d a m ı n i r i , s a r ı , ç a r p ı k d i ş l e r i.
Sıfat Grubu .
Tamlayan Tamlanan .
Karma Tamlama
Görevlerine Göre Adlar :
 Adlar, yalın durumda kullanıldığında, cümle içinde özne veya belirtisiz nesne görevinde
bulunur. Örnek : Öğretmen başarılı öğrencilere hediye dağıttı.
Özne Belirtisiz Nesne
 Adlar, belirtme durumuyla çekimlendiğinde belirtili nesne görevi yapar. Örnek :
Tabloları duvara astık.
Belirtili Nesne
 Yönelme, bulunma, ayrılma (-e, de, -den) durumunda olan adlar cümlede dolaylı tümleç
görevi yapar. Örnek : Pencereden dışarıya bakıyor, dışarıda olanları seyrediyordu.
Dol. Tümleç Dol. Tümleç Dol. Tümleç
 Ek-eylem (ek fiil) alan adlar, yüklem görevinde bulunur. Örnek :
Beni soran Ayşe’ymiş.
Yüklem
Yapılarına Göre Adlar : Adlar, yapıları yönünden üçe ayrılır :
 Basit Adlar : Herhangi bir yapım eki almamış, ya da başka bir sözcükle birleşerek yeni
anlamda bileşik bir sözcük oluşturmamış adlardır. Örnek : taş, balık, sopa vb.
 Türemiş Adlar : Eylem ya da ad köküne bir yapım eki getirilerek yeni bir anlam
kazanan ve gövde durumuna geçen adlardır. Örnek : sor-gu, ört-ü, seç-enek vb.
 Birleşik Adlar : Birden çok sözcüğün birleşerek yeni bir biçim ve anlam kazanması
yoluyla oluşan adlardır. Örnek : bilgisayar, külbastı, aslanağzı vb.
Adların Diğer Özellikleri :
 Adlar, anlamları yönünden şöyle incelenebilir :
a) Kesin anlamlı adlar : Anlamı bilimsel bir tanımla kesinleşen adlardır.
Örnek : üçgen, sayı, şiir vb.

b) Adların bazıları kendi anlamını, işlevini yansıtır. Örnek : tarak, kazma süpürge vb.
c) Adların bir bölümü, sözcük anlamını düşündürmez.
Örnek : koltuk, havlu, elbise, tencere vb.
 Adlar, “-cik, -ce, -cek,-cağız” gibi ekleri alır. Bu ekler, eklendiği ada, şu anlamı katar.
a) –cik eki getirildiği ada küçültme, sevgi ve acıma anlamları katar. Örnek :
Soru kitapçıkları dağıtıldı. Küçültme anlamı
Kapıyı güler yüzlü ninecik açtı. Sevgi
Kedicik bütün gece dışarıda kalmış. Acıma
b) “-ce” eki getirildiği ada, görelik, karşılaştırma, abartma, uygun ve yakışır olma
anlamları katar. Örnek :
Gönlümce bir tatil yapamadım. Görelik
Akılca üstün biriydi. Karşılaştırma.
Yüzlerce sivrisinek beni ısırdı. Abartma.
Bize dostça davrandı. Uygun, yakışır olma.
c) –“-cağız” ve “-cek” eki, eklendiği ada acıma anlamı katar.
Örnek : adamcağız, yavrucak
CÜMLE BİLGİSİ
Cümlenin Öğeleri
Cümle : Bir duygu, düşünce veya isteği kısaca bir yargıyı bildiren sözcük dizisine cümle denir.
 Çalıştım.
 Ders çalıştım.
 Sabaha kadar durmadan ders çalıştım.
Uyarı : Cümle yargı bildiren anlatım bütünlüğüdür. Buna göre yargı bildirmeyen biz söz öbeği, cümle
değildir. Sözgelimi, Akıllı adam, bir sıfat tamlaması olup, cümle değeri taşımaz. Oysa Adam akıllıydı.
Dendiğinde bu bir yargı, bildirir ve cümle adını alır.
Cümlenin Öğeleri :
Temel Öğeler :
Yüklem : Cümlede iş, oluş, hareket, kısaca yargı bildiren sözcük veya söz grubudur. Bu
tanıma dayalı olarak yüklemin iki şekilde karşımıza çıkabileceğine dikkat edelim.
Eylem Tabanı + Haber Kipi + Kişi Eki = Yüklem
Eylem Tabanı + Dilek Kipi + Kişi Eki = Yüklem
Ad ve Ad Soylu Sözcük + Ekeylem = Yüklem
Örnek : Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı.
Şuraya bir yatak ser, yavaş yavaş
UYARI : Ad ve ad soylu sözcükler ekeylemle çekimlenmeden de yüklem görevinde bulunabilir.
Örnek : İçimde tuhaf bir hüzün vardı. (var + idi)
İçimde tuhaf bir hüzün var. (var).
Yüklemin Özellikleri :
 Yüklem, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz öbeklerinden de (Ad ve sıfat tamlamaları,
deyimler, ikilemeler, bileşik eylemler) oluşabilir. Örnek :
Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
(Yardımcı eylemle kurulan bileşik eylem, yüklem durumunda)
Bu ev, kırmızı damlı eski bir köy eviydi. (Yüklem, sıfat tamlaması durumunda)
Sizinle konuşan kadın, çocuğun halasıymış.(Ad tamlaması, yüklem durumunda)
O sabah güneş pırıl pırıldı.(İkileme, yüklem durumunda)
Bu kez galiba baltayı taşa vurduk. (Deyim yüklem durumunda.)
 Yalnızca ad değil, ad soylu tüm sözcükler ek-eylemle çekimlenerek yüklem olur. Örnek :
Yurdumuzu kurtaran, Atatürk’tür (Ad, yüklem durumunda)
Bendim geçen ey sevgili, sandalla denizden. (Zamir yüklem durumunda)
Biz üniversiteye giderken o küçüktü. (Adlaşmış sıfat, yüklem durumunda)
Onun kaliteli malları çoktur. (Zarf, yüklem durumunda)
Ak akçe kara gün içindir. (Edat öbeği yüklem durumunda)
Dilimizde sıkça kullanılan bağlaçlardan biri de “ve” dir. (Bağlaç , yüklem durumunda.)
Ağzından çıkan tek şey amandı. (Ünlem, yüklem durumunda)
 Eylemsilerden, adeylem ve sıfateylemler, ek-eylemle çekimlenerek yüklem olur. Örnek :
Bütün dileği insanların birbirini karşılık beklemeden sevmesiydi.(Adeylem, ek-eylemle
çekimlenerek yüklem olmuş.)
Adam, uzaktan bir tanıdıklarıymış. (Sıfat eylem, ek-eylemle çekimlenerek yüklem olmuş.)
 Yüklem, pekiştirilmiş sözcüklerden de oluşabilir. Örnek :
Bütün gece konuştu da konuştu.
Bayram sabahı şehrin sokakları bomboştu.
Bütün çocukları çalışkan mı çalışkandı.
 Sıralı cümlelerde, iki farklı yargı aynı yükleme uyum gösterirse ortak yüklem kullanılabilir.
Örnek : Oğlan dayıya, kız halaya çeker. Bu bağımlı sıralı cümleyi yargı yönünden tek
tek incelersek. Oğlan dayıya çeker.
Kız halaya çeker.
Bu cümlede “çeker” yüklemi ortak kullanılmıştır.
 Kimi durumlarda yüklemin anlatımdan düştüğü görülür. Böyle durumlarda okuyucu veya
dinleyici yüklemi zihninden tamamlar. Örnek :
Ev yapacaksan tuğladan, kıza alacaksan Muğla’dan.
Yukarıdaki anlatım tamamlanırsa :
Ev yapacaksan tuğladan yap. Kız alacaksan Muğla’dan al.
UYARI : İki farklı yargının tek eylemsiye ve tek yükleme bağlanması çoğu kez yargılardan
birinin eylemsiyle ya da yüklemle uyumsuzluğuna neden olur ve anlatım bozukluğu yaratır.
Bu anlatım bozukluğuna yüklem eksikliği adı verilir. Bu durumda her farklı yargıyı ayrı bir
yancümleye (eylemsiye) ya da yükleme bağlamak anlatım bozukluğunu ortadan kaldırır.
Örnek : Sigarayı az içkiyi de hiç içmez.
Sigarayı az (içer), içkiyi de hiç içmez.
Özne : Cümlede, yüklemin bildirdiği eylemi ya da yargıyı gerçekleştiren ve üstlenen öğe özne
adını alır. Özne bir kişi ya da birkaç kişiden oluşuyorsa yükleme “Kim? Kimler?” soruları; kişi
dışında bir varlık, nesne ya da kavram ise yükleme “Ne? Neler?” soruları yöneltilir. Örnek :
Yazar, bu romanda sıradan bir olayı anlatıyor. (Anlatan kim? Yazar)
Özne Yüklem
Seni de ansızın yakalar bir gün ölüm. (Yakalayan ne? Ölüm)
Yüklem Özne
İki Çeşit Özne Vardır :
 Gerçek Özne : Yüklemde bildirilen eylemi ve yargıyı yapan, yerine getiren veya üstlenen
varlık ve nesnedir. Örnek :
Divan edebiyatında işlenen konular, genellikle soyuttur. (Soyut olan ne?)
Gerçek Özne Yüklem
Hiçbir şair, hiçbir hikayeci yalnız bugün için yazmaz. (Yazmayan kim?)
Gerçek Özne Yüklem
 Sözde Özne : Yüklemde bildirilen eylemi yapan değil, yapılan eylemden etkilenen kişi,
varlık ya da kavramlardır. Başka bir deyişle gerçek öznenin olmadığı cümlelerde asıl
görevi, nesne olan sözcük sözde özne görevi üstlenir. Örnek :
Yeni öğretmenler, Doğu Anadolu’ya atanmış. (Atayan kim? Yok) (Atanan kim?)
Sözde Özne Yüklem
Yerler, çok iyi temizlenmiş. (Temizleyen kim? Belli değil?) (temizlenen ne?)
S.Özne Yüklem
UYARI : Sözde özne, yalnızca yükleminde bir eylemin bulunduğu eylem cümlelerinde yer alır.
Ad cümlelerindeki özne, daima gerçek öznedir. Örnek :
Kültür mirasına sahip çıkmak, bilinçli bir tavırdır.
Gerçek Özne Yüklem
Öznenin Özellikleri :
 Bütün ad ve ad soylu sözcükler, cümle içinde özne görevinde bulunabilir. Örnek :
Bağışlayın beni arkadaşlar. (Ad, özne durumunda)
Yüklem Özne
Ben, gül yanaklı bir çocuğa benzerim. (Zamir özne durumunda)
Özne Yüklem
Tembeller başarılı olamaz. (Adlaşmış sıfat, özne durumunda)
Özne Yüklem
Gece, bir tül gibi şehre iniyor. (Zarf özne durumunda)
Özne Yüklem
Gibi, sözcükler ve kavramlar arasında benzetme ilgisi kurar. (Edat, özne)
Özne Yüklem
Fakat, karşıt yargıları bağlar. (Bağlaç özne durumunda)
Özne Yüklem
Ey, seslenme anlamı taşır. (Ünlem, özne durumunda)
Özne Yüklem
 Ad ve sıfat tamlamaları, deyimler ve ikilemeler özne olabilir. Örnek :
Sanatçının yaratıcılığı, sezgi ve duygu gücüne bağlıdır. (Ad tamlaması özne durumunda)
Kimi şair ve yazarlar, düşüncelerinin kolayca anlaşılmasını istemezler.
(Sıfat tamlaması, özne durumunda)
Pot kırmak, onun adetiydi. (deyim özne durumunda)
Konu komşu bu duruma ne diyecek. (İkileme, özne durumunda)
 Kimi durumlarda ara söz, özneyi açıklamak amacıyla kullanılır. Bu kullanıma açıklamalı
özne denir. Örnek : Annem, beni doğurup büyüten o yüce insan, artık yoktu.
Sınıftan biri, genç bir kız, elini kaldırdı.
 Kimi sıralı cümlelerde her cümle için tek bir özne kullanılır ve ortak özne meydana gelir.
Örnek : Her canlı doğar, yaşar, ölür. Bu sıralı cümleleri ayırırsak.
Her canlı doğar.
Her canlı yaşar.
Her canlı ölür. “Her canlı” üç ayrı eylemi gerçekleştirdiği için ortak öznedir.
 Eylemsiler ve eylemsilerin de yer aldığı çeşitli söz grupları cümlede özne görevi yapar.

Örnek : Yan Cümle Temel Cümle


Şiir okumak / büyük bir zevktir.
Yüklem Özne
Yan Cümle Temel Cümle
Çok Konuşanlar / Dışarı çıksın
Özne Yüklem
UYARI : İki cümlede tek özne bulunabilir. Böyle öznelere ortak özne denir. Ancak iki farklı
yargının tek özneye bağlanması kim zaman yargılardan birinin özneyle uyum sağlayamaması
sonucunu doğurur. Bu anlatım bozukluğuna özne eksikliği adı verilir. Örnek :
Hepsi ona gülüp geçmiş, onu dinelememişti.
Hepsi ona gülüp geçmiş, (hiçbiri) onu dinlememişti.
Özne – Yüklem Uygunluğu : Bir cümlede anlamın açık ve anlaşılır olması için özneyle
yüklem arasında, tekillik- çoğulluk ve kişi yönünden uygunluk olmalıdır.
Özne ile Yüklem arasında iki yönden uygunluk vardır :
 Tekillik-Çoğulluk Yönünden Uygunluk :
a) Cansız varlıklar, soyut kavramlar insan dışındaki canlı varlıklar, organ ve zaman
adlarının çoğul şekilleri özne olduğunda bunların yüklemleri tekil olur. Örnek :
Bütün eşyalar kapının önünde duruyor(lar).
Bu düşünceler çoktan eskidi(ler).
Kuzular uzaktan uzağa bağrıştı(lar).
Ağaçlar sonbaharda yapraklarını döker(ler).
Günler gittikçe uzuyor(lar).
Ellerim tutmuyor(lar).
b) Özne birden çok sıfatın oluşturduğu sıfat tamlaması biçimindeyse yüklem
genellikle tekil olur. Örnek : Bu iki kafadar yine yola koyuldu(lar).
c) Sayı sıfatıyla kurulan tamlamalar özne olduklarında yüklem tekil olur. Örnek :
İki adam seni arıyor(lar).
Sınıftan on kişi dışarı çıktı(lar).
d) Belgisiz zamirler özne olduklarında yüklem tekil olur. Örnek :
Hepsi seni sormaya gelmiş(ler).
Bazıları balık sevmez(ler).
e) Mecaz-ı mürsel yoluyla oluşan topluluk adları, özne olduklarında yüklem tekil olur.
Örnek : Gol atılınca stad ayağa kalktı(lar).
Kasaba yollara döküldü(ler).
f) İnsanlar için özne çoğul olduğunda yüklem tekil de çoğul da olabilir. Örnek :
Öğrenciler sınıfta ders dinliyorlar.
Öğrenciler, ders bitince evlerine gitti.
g) Cümlede birden çok özne varsa yüklem de çoğul olur. Örnek :
A. Muhip Dranas da Cahit Sıtkı da Fransız şiirini örnek aldıklarını kabul etmezler.
UYARI : Belgisiz sıfatların tamlayan olarak kullanıldığı sıfat tamlamaları özne
olduğunda yüklem tekil de çoğul a olabilir. Örnek :
Kimi insanlar böyle düşünmez.
Kimi insanlar böyle düşünmezler.
Cansız varlıklar kişileştirilip özne görevinde kullanıldıklarında ve çoğul olduklarında
yüklem tekil de çoğul da olabilir. Örnek :
Dağlar, doğan güne karşı hatalarını düşünüyorlar.
Nehirler burada şarkılar söylüyordu.
 Kişi Yönünden Uygunluk :
a) İkinci ve üçüncü kişiler özne olursa bunların yüklemleri ikinci çoğul kişi olur.
Örnek : Sen ve Ahmet beni dışarıda bekleyin.
b) Özne birinci ve ikinci kişi ya da birinci ve üçüncü kişiyse yüklem birinci çoğul olur.
Örnek : O da ben de seni bekledik.
O konuya sen ve ben çalışacağız.
c) Özne birinci, ikinci ve üçüncü kişiyse yüklem birinci çoğul olur. Örnek :
Oraya ben, sen ve Ahmet gideceğiz.
Yardımcı Öğeler :
Nesne : (Düz Tümleç) Öznenin yaptığı eylemden etkilenen varlık ya da nesnedir.
Nesne, cümledeki kullanımına göre ikiye ayrılır :
 Belirtili Nesne : Öznenin yaptığı işten etkilenen öğe adın “i” (gösterme, belirtme)
durumuyla çekimlenirse belirtili nesne görevi yapar.
Belirtili nesneyi bulabilmek için yükleme “Kimi? Neyi? Kimleri? Neleri?” sorularından
uygun olan biri yöneltilir. Örnek :
Çocuğun elindeki minik siyah köpeği hepimiz sevmiştik. (Neyi?)
Belirtili Nesne
Bu işin peşinde olduğunu biliyorum, saklama. (Neyi?)
Belirtili Nesne
Seni de onu da yakından tanıyoruz. (Kimi?)
Belirtili nesne
 Belirtisiz Nesne : Öznenin yaptığı eylemden etkilenen öğe, ad durum eklerinden
biriyle çekime girmişse cümle içinde belirtisiz nesne görevi yapar.
Belirtisiz nesneyi bulmak için yükleme “Ne?, Neler?” sorusu yöneltilir. Örnek :
Ona her zaman bir kucak dolusu çiçek götürürdüm. (Ne?)
Her gece, Kırmızı Başlıklı Kız adında bir masal anlatırdı.
Belirtisiz Nesne
Nesnenin Özellikleri :
a) Nesne, yalnızca yükleminde eylem olan cümlelerde bulunur. Yükleminde ad
ve ad soylu sözcüklerin bulunduğu cümlelerde nesne olmaz. Örnek :
Bu adam, sorduğum tüm soruları yanıtsız bıraktı.
Nesne Eylem
b) Nesne, tek sözcük olabildiği gibi sözcük grubu da olabilir. Örnek :
Kalemleri, defterleri, kitapları, üst üste yığdı.
Nesne Öbeği
c) Bazı cümlelerde ara söz, nesneyi açıklamak için kullanılır. Buna açıklamalı
nesne denir. Bu söz, nesneyle birlikte tek öğe olarak değerlendirilir. Örnek :
Babamı, o büyük insanı, bir daha görmeyecektim.
Nesne Açıklamalı Nesne
Yaşlı kadın, çocuğu – o kuru, sıska vücudu – son bir kez kucakladı.
Nesne Açıklamalı Nesne
d) Kimi bileşik cümlelerde birden çok çekimli eylemin ya da eylemsinin anlamını
tek nesne tamamlayabilir, buna ortak nesne denir. Örnek :
Kitabı eline aldı, bir süre okudu, sonra yerine koydu.
(Kitabı belirtili nesnesi aldı, okudu, koydu eylemlerinin ortak nesnesidir.)
e) Eylemsiler ve eylemsilerin de yer aldığı çeşitli söz grupları cümlede nesne
görevi yapar. Örnek :
Yan Cümle Temel Cümle
Onun buraya gelişini / görmedim.
Belirtili Nesne Yüklem
Yan Cümle Temel Cümle
Ders çalışmayı / istemiyor.
Belirtili Nesne Yüklem
Dolaylı Tümleç : -e, -de, -den
Kime? Bunu bir de babama soralım.
-e durum eki Yönelme Neye? Çocuk bir süre kitaba baktı.
Nereye? Okula dilekçe verdim?

Kimde? Ahmet’te aynısından var.


-de durum eki Bulunma Neyde? Yazıyı kitapta görmüş.
Nerede? Onu geçen gün sokakta gördüm.

Kimden? Dedemden bütün aile çekinirdi.


-den durum eki Çıkma Neyden? Şekerden böcek çıktı.
Nereden? Uzaktan bir ses duyuldu.
Dolaylı Tümlecin Özellikleri :
a) “e, de, den” durumuyla çekimlenen sözcükler, eylemi zaman değil, durum
yönünden etkilerse dolaylı tümleç olmaz. Zarf tümleci veya edat tümleci görevinde
bulunur. Örnek : Sabaha orada oluruz (Ne zaman?)
Zarf tümleci
Altı yaşında okuma öğrendi. (Ne zaman?)
Zarf Tümleci

Sabaha kadar ders çalıştık. (Ne zamana kadar?)


Edat Tümleci
b) Kimi cümlelerde ara söz, dolaylı tümleci açıklamak amacıyla kullanılır ve
açıklamalı dolaylı tümleç meydana gelir. Örnek :
Memleketine, özlemini çektiği o yerlere, dönüyordu.
Dolaylı Tümleç Dolaylı tümlecin açıklayıcısı Yüklem
c) Sıralı cümlelerde dolaylı tümleç, birden çok cümlenin ortak öğesi olabilir. Buna
ortak dolaylı tümleç denir. Örnek :
Ona çok kızıyor, her gördüğü yerde bağırıyordu.
Ona çok kızıyor.
Ona her gördüğü yerde bağırıyordu.
d) Eylemsiler ve eylemsilerin de yer aldığı çeşitli söz grupları cümlede dolaylı tümleç
görevi yapar. Örnek : Yan Cümle Temel Cümle
Ondan duyduklarına / inanamayacaksın.
Dolaylı Tümleç Yüklem
Yan Cümle Temel Cümle
Buraya geldiğine / bin pişman oldu.
Dolaylı tümleç Yüklem
Uyarı : Dolaylı tümleci bulmak için soruları “Neyden?” sorusu ile zarf tümlecinin
sorusu olan “Neden?” sorusu birbirine karıştırılmamalıdır. Örnek :
Bu düşünceleri okuduğu kitaplardan edinmiş. (Neyden?)
Sıkıntıdan ne yapacağını şaşırmış. (Neden?)
Yukarıdaki birinci cümlede “Neyden” sorusuna yanıt veren ve cümleye içinden anlamı
katan “okuduğu kitaplardan” söz grubu cümlede dolaylı tümleç görevinde bulunurken,
ikinci cümlede şaşırma nedeni olan “sıkıntı” sözcüğü, eylemin nedenini bildirdiği ve
“Neden?” sorusuna yanıt verdiği için cümlede zarf tümleci görevi yapmaktadır.
Zarf (Belirteç) Tümleci : Yüklemi zaman, durum, miktar, ölçü, yer yön ve soru
yönünden gösteren sözcük ya da sözcük öbekleri cümle içinde zarf tümleci görevi
yapar.
 Yükleme yöneltilen “Nasıl?” sorusu durum zarfı tümleciyle ilgilidir. Örnek :
İnsan düşündüklerini açıkça söyleyebilir. (Nasıl söyleyebilir?)
Damlaya damlaya göl olur. (Nasıl göl olur?)
Olanları ağlaya sızlaya anlattı. (Nasıl anlattı?)
 Yükleme yöneltilen “Ne zaman?” sorusu, zaman zarfı tümleciyle ilgilidir. Örnek :
O acılı haberi duyunca çok üzülmüştü. (Ne zaman üzülmüştü?)
Tren on beş dakika sonra burada olur. (Ne zaman burada olur?)
Gelecek ay yeni bir araba alalım. (Ne zaman alalım?)
 Yükleme yöneltilen “Ne yöne? Ne taraf?” soruları yer-yön zarf tümleciyle ilgilidir.
Örnek : Biraz bekleyip aşağı indim. (Ne yöne?)
Az önce dışarı çıktı. (Ne tarafa?)
Korkudan bir adım geri çekildim. (Ne yöne?)
 Yükleme yöneltilen “Ne kadar? Kaç tane?” soruları azlık-çokluk zarf tümleciyle
ilgilidir. Örnek : Onu bir saat daha bekleyelim. (Ne kadar bekleyelim?)
Bugün bırak, yeterince çalıştın. (Ne kadar çalıştın?)
Çocuk ablasından biraz daha çalışkandı. (Ne kadar çalışkandı?)
 Soru zarfı tümleci, yüklemi durum, zaman, yer-yön, miktar, ölçü olarak soru
biçiminde etkiler. Örnek : Nasıl dayanırım sensizliğe nasıl?
Neden yapmadın söylediklerimi?
Niye bakıp duruyorsun yüzüme?
UYARI : Yer-yön bildiren sözcükler ad durum ekleriyle çekimlenirse zarf tümleci değil,
nesne ya da dolaylı tümleç görevi yapar. Örnek :
Bir de aşağıyı temizle. (Neyi?)
Belirtili nesne
Sizi içeride bekliyor. (Nerede?)
Dolaylı tümleç
Yukardan gürültü geliyor. (Nerden?)
Dolaylı tümleç
Zarf Tümlecinin Özellikleri :
a) Ara söz, kimi cümlelerde zarf tümlecini açıklamak amacıyla kullanılır ve açıklamalı
zarf tümleci meydan gelir. Örnek :
Önümüzdeki hafta, Pazartesi günü, yeni bir sınav var.
Zarf Tümleci Zarf tümlecinin açıklayıcısı Yüklem
b) Bağ eylemlerin yer aldığı çeşitli söz grupları cümlede zarf tümleci görevi yapar.
Örnek : Yan Cümle Temel cümle
Eve uğrayıp / eşyalarımı alacağım.
Zarf Tümleci Yüklem
Yan Cümle Temel cümle
Düşünmeden / hareket etme.
Zarf tümleci Yüklem.
c) Sıralı cümlelerde zarf tümleci birden çok cümlenin ortak öğesi olarak kullanılabilir
ve ortak zarf tümleci meydana gelir. Örnek :
Sana her zaman güvendim, inandım.
Sana her zaman güvendim.
Sana her zaman inandım.
d) Bir cümlede aynı veya ayrı türden birden fazla zarf bulunabilir. Aynı türden olan
aynı soruya yanıt veren zarfların tümü aynı öğe olarak alınır. Ancak sorular farklı
olduğu sürece bunlar ayrı ayrı değerlendirilip ayrı zarf tümleçleri oluşturur. Örnek :
Görmeden, bilmeden, vermeden akıyorsun.
Zarf tümleci (Nasıl?)
Ertesi sabah, dinlenmiş bir biçimde güverteye geldi.
Zarf tümleci Zarf tümleci
(Ne zaman?) (Nasıl?)
UYARI : Sıralı cümlelerde ortak kullanılan zarf tümleci ilk yükleme uygunken,
diğer yükleme uymayabilir. Bu anlatım bozukluğu zarf tümleci eksikliği olarak
değerlendirilir. Örnek :
Annem hiçbir zaman kendini düşünmedi, bizim mutluluğumuz için çalıştı.
Annem hiçbir zaman kendini düşünmedi; her zaman bizim mutluluğumuz için
çalıştı.
Edat Tümleci : Cümleye amaç – sonuç, özgürlük, benzerlik, eşitlik, birliktelik, araç
anlamı katan ya da sözcük öbekleri cümle içinde edat tümleci görevi yapar. Örnek :
Gemiler, güneye doğru yöneldi. (Nereye doğru?) (yön)
Babama göre çalışan kazanır. (Kime göre?) (görelik)
Rahat uyumak için ılık bir duş aldı. (Niçin?) (amaç)
Çocuk, elindeki küçük kovayla su taşıyor. (Neyle?) (araç)
Okula annesiyle gidecekmiş. (Kimle?) (birliktelik)
Sen gelinceye kadar işleri bitiririm. (Ne zamana kadar?) (zaman)
Öğelerle ilgili Uyarılar :
Öğe Vurgulaması : Cümlede, yüklemden hemen önce gelen öğe, kullanıldığı yere göre en çok
vurgulanan öğedir. Örnek :
Ayşe, yazdığı cümleyi arkadaşına yüksek sesle okudu.
Ayşe, yazdığı cümleyi yüksek sesle arkadaşına okudu.
Ayşe, arkadaşına yüksek sesle yazdığı cümleyi okudu.
Arkadaşına, yazdığı cümleyi yüksek sesle Ayşe okudu.
Soru edatı “mi” cümlede hangi öğeden sonra kullanılırsa o öğeyi vurgulamış ve o öğeyi
buldurmaya yönelik kullanılmış olur. Örnek :
Bütün bunları sana Ayşe mi söyledi?
Ayşe, sana bütün bunları mı söyledi?
Ayşe, bütün bunları sana mı söyledi?
Ayşe, bütün bunları sana söyledi mi?
Cümlede kullanılan soru sözcükleri herhangi bir öğeyi buldurmaya yönelik olabilir. Örnek :
Bu kitabı benden sonra kim okumak ister? (Soru, özneyi buldurmaya yönelik)
Bu eteğin üstüne ne giyeceksin? (Soru, belirtisiz nesneyi buldurmaya yönelik)
Bu soruyu nasıl çözdün? (Soru, zarf tümlecini buldurmaya yönelik)
Dün akşam nereden geliyordun? (Soru, dolaylı tümleci buldurmaya yönelik)
Yerleri neyle sildin? (Soru, edat tümlecini buldurmaya yönelik)
Bugün kimi gördün? (Soru, belirtili nesneyi buldurmaya yönelik)
Öğe Çözümlemesinde Dikkat Edilecek Noktalar :
 Bir cümlede önce yüklem bulunmalı, yüklem bulunduktan sonra yükleme yöneltilen sorularla
özne ve diğer öğeler tespit edilmelidir.
 Yükleme, doğru sorular yöneltilmelidir; çünkü yanlış sorular yanlış sonuçlar doğurur.
 Cümle, öğelerine ayrılırken hiçbir sözcük ve sözcük grubu açıkta kalmamalı, hepsi yüklemle
bir bağlantı kurarak bir öğe değeri kazanmalıdır. Yalnızca bağlaçlar bu kuralın dışında
kalabilir.
 Bağlaçlar, cümle içinde tek başlarına herhangi bir öğe olamazlar. Ancak bağlandıkları bir
söz grubu içinde görev kazanma özellikleri vardır.
 Bir cümle öğelerine ayrılırken, belirli söz gruplarının (deyimler, ikilemeler, tamlamalar,
bileşik eylemler) kalıp olduğu ve cümlede tek öğe olarak değerlendirilmesi gerektiği dikkate
alınmalıdır.
 Bazı cümlelerde aynı öğe olan dil birliklerinin arasına başka söz grupları da girebilir. Bu
durumda dil birliği bozulur ve aradaki söz grubu farklı bir öğeyi oluşturabilir. Örnek :
Babamın çarşıda böyle küçük bir dükkanı vardı.
Dolaylı Tümleç
 Ara cümleler, asıl cümlelerin herhangi bir öğesi olamayacakları için cümle öğelerine
ayrılırken farklı değerlendirme yapılmalıdır. Örnek :
Hızlı hızlı yürüyordu, çünkü yağmur yağıyordu, avluyu geçip fakülteye girdi.
Ara cümle
 Ara sözler, asıl öğe ile birlikte değerlendirilmeli, ikisi de aynı öğe öbeği sayılmalıdır.
Örnek : Aşağıları, kayaların diplerini, iyice araştırmalı,
Açıklayıcı ara söz
Öğe Tablosu :
ÖĞELER ANLAM YÜKLEME YÖNELİK SORULAR
ÖZNE Yüklemi yapan yükleme konu olan Kim,Kimler,Ne,Neler
Belirtisiz Nesne Ne
NESNE Yüklemin Etkisini Üzerine Alan
Belirtili Nesne Neyi, Kimi
Yönelmeli Neye, Nereye, Kime
Yüklemin Bulunduğu, Yöneldiği
Dolaylı Tümleç Bulunmalı Neyde, Neyden, Nerede,Kimden
Ayrıldığı Kavramdır.
Çıkmalı Neden, Nereden, Kimden
Durum Nasıl, Ne durumda, Ne biçimde
Zaman Ne zaman, Ne zamandır...
Yüklemi Türlü Anlam
Ölçü Ne kadar, Nice, Ne ölçüde
Belirteç Tümleç Özellikleriyle Tamamlayan
Yer-yön Nereye, Ne yöne...
Öğedir.
Neden Ne, Niçin, Ne diye...
Soru
Cümlede amaç, araç, birliktelik, Niçin, Ne ile, Kiminle, Neye
İLGEÇ TÜMLECİ görelik, neden, yön zaman gibi (Neye) göre, Ne gibi, Ne için,
anlam ilgileri oluşturur. Nereye doğru, Ne zaman...
Cümle Türleri
Kuruluşlarına Göre Cümleler :
Düz (Kurallı) Cümle : Yüklemi sonda olan cümlelere, kuruluşları yönünden, düz cümle denir.
Örnek :Günler günleri, aylar ayları kovaladı.
Sembolistler, anlamdan çok şiirde ahenge önem vermişlerdir.
Kısa ve özlü sözle, çok şey anlatma sanatına icaz denir.
Önemli olan etkiyi aşmak, kendine özgü bir şiire ulaşmaktır.
Devrik (Kuralsız) Cümle : Yüklemi sonda olmayan cümlelere devrik cümle denir. Devrik
cümlede yüklem başta da ortada da olabilir, ama sonda olamaz. Kurallı cümlelere göre daha
akıcı olduğundan, devrik cümleler genellikle şiir türünde kullanılır. Örnek :
Neden böyle düşman görünürsünüz, yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
İki kapılı bir handa, gidiyorum gündüz gece.
Gezer bağdan bağa, çoban çeşmesi.
Gördüğüm, sihirbaz gibi geçtiğini üç kızın.
Ara Sözlü Cümle : Bir cümlenin anlamına açıklık getirmek amacıyla, o cümlede açıklayıcı bir
söz ya da bir cümle kullanılır. Bu açıklayıcı unsurlar söz biçimindeyse ara söz, cümle
biçimindeyse ara cümle adını alır. Ara söz, yüklem dışında daima bir öğenin açıklayıcısı olarak
kullanılırken o öğeyle aynı görevde bulunur. Örnek :
 Sınıftaki birkaç kişi, tembel olanlar, bu duruma itiraz etti.
 Bu işe Ayşe’yi – herkesin dedikodusunu yapan o kızı - karıştırmayın.
 Sana, en yakın arkadaşıma, güvenmekle hata etmişim.
Ara cümle ise yalnızca cümlenin anlamına açıklık kazandırır. Cümlenin herhangi bir öğesi
olamaz. Örnek : O zaman vecd ile bin secde eder – varsa – taşım.
Ülkemiz, üç yanı denizlerle çevrilidir, yavaş yavaş çöle dönüyor.
Bizim patron, yalnızca gördüğüne inanır, bu dedikoduya inanmayacaktır.
UYARI : Ara söz ve ara cümlelerin başında ve sonunda ya “, ...,” ya da “- ... –“ işaretleri
kullanılır. Ara söz ve ara cümlelerin cümleden atılması cümleyi biçimsel yönden etkilemez,
yalnızca anlamı etkiler.
Kesik (Eksiltili) Cümle : Başta yüklem olmak üzere herhangi bir öğe (özne, nesne, tümleçler)
anlatıdan düştüğünde eksiltili cümleler oluşur.
Eksiltili cümle çoğu zaman bir sorunun karşılığı olarak kullanılır. Örnek :
- Ali geldi mi?
- Gelmedi.
- Kitabı beğendin mi?
- Beğendim.
- Sinemaya gidelim mi?
- Gidelim.
- Kim okuyacak?
- Ben.
Eksiltili cümlede bir olgunun önemi belirtilebilir veya bir konuya dikkat çekilebilir. Ancak bu,
genel olarak yüklemin düşmesiyle ortaya çıkar. Örnek :
Haydi çocuklar bize (gidelim).
Ev yapacaksan tuğladan (yap), kız alacaksan Muğla’dan (al).
Tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden (alma).
Kimi zaman, ki bağlacından sonra gelmesi gereken sözler kullanılmaz. Anlatım güç kazanır ve
eksiltili cümle oluşur. Örnek : Ona öyle bir baktım ki...
Adam içeri bir girdi ki...
Yüklemlerine Göre Cümleler : Bir cümlenin yükleminde çekimli bir eylem ya da ekeylemle
çekimlenmiş bir ad veya ad soylu sözcük olabilir. Bu sözcük türüne göre cümleler iki grupta incelenir.
Ad (isim) Cümlesi : Yüklemi ekeylemle çekimlenmiş bir ad ya da ad soylu sözcüğün bulunduğu
cümlelerdir. Örnek : Bu yaşlı kadın, olayın tek tanığıymış.
Çalışmak, başarının temelidir.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Eylem (Fiil) Cümlesi : Yüklemi çekimli bir eylem ya da eylem grubu olan cümlelerdir. Her türlü
hareket iş, oluş eylem cümleleriyle karşılanır. Bu nedenle eylem cümleleri, ad cümlelerine oranla daha
fazla kullanılır. Örnek : Bir adım daha yaklaşınca tanıdım.
Anlattığı fıkralarla çocukları güldürdü.
Bu kazağı değil, kırmızı olanı tercih ederim.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle.
Yapılarına Göre Cümleler : Bir cümle yapısı yönünden, içinde taşıdığı yargı sayısına göre incelenir.
Basit Cümle : Bir duyguyu, bir düşünceyi gösteren; kısaca bir tek yargıyı anlatan cümleler
yapıları yönünden basittir. Basit cümleler yan cümle ve iç cümle içermez. Örnek :
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
Kahvaltıdan önce tüm öğrenciler, ellerinde süpürgeler, derslikleri ve spor salonunu
temizliyorlar.
Bileşik Cümle : Birden çok duygu, düşünce ve yargıyı anlatan cümleler yapıları yönünden
bileşiktir. Bileşik cümlelerde bir temel cümleyle, bir ya da birden çok yan cümle bulunur.
Böylece aynı cümlenin içinde birden çok yargı oluşmuş ve bileşik cümle ortaya çıkmış olur.
Örnek : Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
Yan Cümle Temel Cümle
Bileşik Cümle Şu Yollarla Yapılabilir :
Eylemsilerle Kurulan Bileşik Cümle : Yan cümlesi eylemsilerle (adeylem, sıfateylem,
bağeylem) oluşan bileşik cümlelerdir. Örnek :
Oraya gitmek için / sabah erken kalkmalıyız.
Yan cümle Temel Cümle
Erken kalkan / yol alır.
Yan cümle Temel cümle
Onu gördükçe / yüreğim sızım sızım sızlıyor.
Yan cümle Temel Cümle
UYARI : Bir cümledeki yan cümle sayısı, eylemsilerin temel cümlenin yüklemiyle kurduğu
anlam ilişkisine göre belirlenir. Temel cümlenin yüklemiyle doğrudan anlam ilişkisi kuramayan
eylemsiler yan cümle olarak kabul edilmez.
Aşağıda verilen örneği bu açıklama ışığında inceleyelim :
Kapıdan çıkışını / sokağın köşesini dönüşünü / yerden gazeteleri savuran rüzgara karşı
güçlükle karşı koyuşunu / görüyorum.
Yukarıdaki cümlede dört eylemsi olmasına karşın üç yan cümle bulunmaktadır. Bu cümledeki
yan cümlelerin yüklemle bağlantısını incelersek :
Kapıdan çıkışını (görüyorum)
Sokağın köşesini dönüşünü (görüyorum)
Yerden gazeteleri savuran rüzgara karşı güçlükle karşı koyuşunu (görüyorum)
“savuran” sıfat eylemi rüzgarı nitelemiş ve sıfat olmuştur. Ancak “görüyorum” yüklemiyle bir
anlam ilişkisi oluşturmadığı için yan cümle kurmamıştır sadece eylemsidir.
İç Cümlelerle Kurulan Bileşik Cümle : Yan cümlesi iç cümleden oluşan ve bu yan cümlenin
temel cümleye herhangi bir öğe göreviyle bağlandığı cümle yapıca bileşik cümledir. Örnek :
Adam, karısına, sen bu işe karışma, dedi.
İç cümle
Çocuktur, düşe kalka büyür.
İç cümle
Sinemada Güneş Erken Doğar’ı izledik.
İç cümle
Koşullu Bileşik Cümle : Yan cümlesi dilek koşul kipiyle (-se, -sa) kurulan ve temel cümleye
koşul ilgisiyle bağlanan cümlelere koşullu (şartlı) bileşik cümle denir. Örnek :
Oraya bir daha gidersen / karışmam.
Yan cümle Temel Cümle
Seni ararsa / ona kızdığımı söyle.
Yan cümle Temel cümle
Ne kadar uğraşırsan uğraş, / babadan kalma bir şeyler yoksa / zengin olamazsın.
Yan cümle Yan cümle Temel Cümle
“Ki” Bileşik Cümle : iki cümlenin “ki” bağlacıyla birbirine bağlanmasıyla oluşan bileşik
cümlelere denir. Örnek :
Öyle bir bağırdım ki sesimden ben bile ürktüm.
Yan cümle Temel cümle
Şimdi çalışıyor olmalılar ki hiç sesleri çıkmıyor.
Yan cümle Temel cümle
Bekle ki istediğini bulayım.
Yan cümle Temel cümle
UYARI : “ki” den sonraki yancümle temel cümlenin bir öğesi olabilir. Örnek :
Bu işin sonunun gelmeyeceğini anladım.
Anladım ki bu işin sonu gelmeyecek.
Belirtili Nesne Yüklem
“Mi” Soru Edatıyla Kurulan Bileşik Cümle : Yan cümlesi “mi” soru edatıyla kurulan ve temel
cümleye koşul ilgisiyle bağlanan bileşik cümlelerdir. Örnek :
İlkbahar geldi mi / doğa yemyeşil olur.
Yan cümle Temel cümle
Elimdeki işi bitirdim mi / hemen tatile çıkarım.
Yan cümle Temel Cümle
UYARI : “mi” soru edatıyla kurulan yan cümleler, temel cümleye zarf tümleci göreviyle bağlanır.
Sıralı Cümle : Sıralı cümleler, kuruluşça bağımsız cümlelerin öğe ortaklığı ya da bağlanış
özelliğinden dolayı bir araya getirilmesinden meydana gelir.
Bu özelliklerine göre sıralı cümleleri iki gruba ayırarak inceleyebiliriz:
 Bağımlı Sıralı Cümleler : Herhangi bir öğesi ortak olan (yüklem hariç) cümlelere bağımlı
sıralı cümle denir. Örnek :
Bu şarkı, dillerden düşmeyecek, yıllar boyu söylenecek, hiç unutulmayacak.
Çocuğu yanına çağırdı, saçını okşadı, kucağına aldı.
 Bağımsız Sıralı Cümleler : Hiçbir ortak öğesi olmadığı halde, anlamca birbirini
tamamlayan, anlamca birbirinin devamı niteliğinde olan cümlelere bağımsız sıralı cümle
denir. Örnek : At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
1 2 3 4
Öğrenciler top oynuyor, öğretmenler bahçede çay içiyordu.
1 2
Bağlı Cümle : “Ve, veya, ya da, ile, fakat, ama, çünkü” gibi herhangi bir bağlaçla birbirine
bağlanan yargılara yapıları yönünden bağlı cümle denir. Örnek :
Ortalık kakarınca lambayı yaktı ve mutfağa geçti.
1 2
Okula gelemedi çünkü çok hastaymış.
1 2
Oraya gider gitmez beni arayacaktı fakat aramadı.
1 2
Sıralı Bağlı Cümle : Virgül ya da noktalı virgülle ayrılan, aynı zamanda birbirine bağlaçlarla
bağlanan cümleler sıralı bağlı cümle adını alır. Örnek :
Gençtim, bekardım ve İstanbul’da bir yurtta kalıyordum.
Sıralı cümle .
Sıralı bağlı cümle
Anlamlarına Göre Cümleler : Cümleler, anlamları yönünden cümlede anlam ünitesinde ele alınıp
incelenmiştir. Biz bu bölümde yalnızca örneklerle bu cümleleri tekrar edelim.
Olumlu Cümle : Örnek : Her şey gibi bu acı da unutulup gider bir gün.
Senin ne dolaplar çevirdiğini bilmiyor değilim.
Olumsuz Cümle : Örnek : Kim demiş, onun tembel bir öğrenci olduğunu.
İnsan vatanına hizmet etmekten usanır mı hiç.
Soru Cümlesi : Örnek : Davet etsek bizim eve gelir mi dersiniz?
Bu soruyu hangi yoldan çözeceksin?
Koşul (Şart) Cümlesi : Örnek : Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Ona baktıkça seni hatırlıyorum.
Dilek (İstek) Cümlesi : Örnek : Biz de onunla gidelim.
Hayırlısıyla askerliğini bitirip gelsin de...
Emir (Buyruk) Cümlesi : Örnek : Burayı derhal terk edin.
İşini bitirir bitirmez yanıma gel.
Ünlem Cümlesi : Örnek : Tüh, nasıl unuttum!
İmdat, kurtaran yok mu!
ANLATIM BOZUKLUKLARI
Anlamla İlgili Anlatım Bozuklukları
Gereksiz Sözcük ve Ek Kullanımı : İyi bir cümlede yeterli sayıda sözcük kullanılır. Başka bir deyişle
gereksiz sözcüklere yer verilmez. Çünkü, gereksiz sözcük kullanımı cümlenin duruluğunu bozar ve
anlatım bozukluğu yaratır. Bu anlatım bozukluğu şu şekillerde olabilir :
Eş ve Yakın Anlamlı Sözcüklerin Aynı Cümle İçinde Kullanılması : Örnek :
Atatürk’ün yaptığı yenilikçi devrimler, sosyal ve siyasal yaşamımızı kökünden değiştirmiştir.
Atatürk’ün yaptığı devrimler, sosyal ve siyasal yaşamımızı kökünden değiştirmiştir.
Yatmadan önce dişlerini fırçalamayı unutma.
Yatmadan dişlerini fırçalamayı unutma.
Giyimlerinde, konuşmalarında ve davranış biçimlerinde bir gariplik yoktu.
Giyimlerinde, konuşmalarında ve davranışlarında bir gariplik yoktu.
Yardımcı Eylemlerin Gereksiz Kullanılması : “Et, ol” yardımcı eylemlerinin yerini ad ve ad
soylu sözcüklere gelen herhangi bir yapım eki tutuyorsa, ya da bunlar cümleden çıkarıldığında,
bir anlam değişimi veya daralması olmuyorsa, yardımcı eylemlerin kullanılması gereksizdir.
Örnek :
Kendine iyi bakmadığı için sık sık hasta oluyor.
Kendine iyi bakmadığı için sık sık hastalanıyor.
Doktorun bütün hastalarını iyi ettiğini duydum.
Doktorun bütün hastalarını iyileştirdiğini duydum.
Bu işin en kısa sürede biteceğini umut ediyordum.
Bu işin en kısa sürede biteceğini umuyorum.
Gereksiz Ek Kullanımı : Örnek :
İhaleye birçok yerli ve yabancı firmalar katılmıştı.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firma katılmıştı.
Bu bestesi onun en tanınmış eseridir.
Bu beste onun en tanınmış eseridir.
Babamın başı ağrıdığında aspirin içerdi.
Babam başı ağrıdığında aspirin içerdi.
Yanlış Anlamda Kullanılan Sözcükler : Kimi sözcükler aynı kökten türediği için yazılış ve okunuş
olarak birbirine benzer; ancak bunların anlamları farklıdır. Bu sözcükler karıştırılıp birbirinin yerine
kullanılırsa, anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Ayrıca kimi durumlarda cümlenin anlamıyla, o cümlenin
içinde yer alan bir sözcük anlamaca uyuşmaz, çelişir. Sözcük yanlış anlamda kullanıldığı için de
anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Örnek :
Güzelliğinin farkında olduğunu belirten davranışlar sergiliyordu.
Güzelliğinin farkında olduğunu gösteren davranışlar sergiliyordu.
Bu kadar çekimser olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.
Bu kadar çekingen olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.
Kimi uyarıcı ilaçlar, sporculara yarardan çok zarar sağlamaktadır.
Kimi uyarıcı ilaçlar, sporculara yarardan çok zarar vermektedir.
Yanlış Yerde Kullanılan Sözcükler : Bir cümlede her sözcüğün yerli yerinde, başka bir deyişle her
sözcüğün kullanılması gereken yerde olması gerekir. Cümle içindeki bir tek sözcüğün bile yerini
değiştirmek farklı anlamlar, farklı yorumlar ve yargılar oluşturur. Kimi zaman da mantıksal
tutarsızlıklara yol açar. Örnek :
Ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış ülkemizin belli bölgelerine kalkınmada öncelik
tanınacak.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış belli bölgelerine kalkınmada öncelik
tanınacak.
Ankara’da Kızılay’ın yapılan yeni binası görkemli olacak.
Kızılay’ın Ankara’da yapılan yeni binası görkemli olacak.
Okulu bitirince doktor olarak doğduğu kasabada çalışmaya başladı.
Okulu bitirince doğduğu kasabada doktor olarak çalışmaya başladı.
Anlamca Çelişen Sözcükler : Anlamca, cümlenin yargısıyla uyuşmayan, cümlede iletilen yargıyla
çelişen ya da karşıtlık yaratan sözlerin bir arada kullanılması önemli bir anlatım kusurudur. Cümlenin
anlamında çelişki, genellikle “kesinlik” ve “olabilirlik” anlamı taşıyan sözlerin bir arada kullanılmasından
kaynaklanır. Örnek : Kapının önünde tamı tamına üç beş nöbetçi vardı.
Kapının önünde üç beş nöbetçi vardı.
Eminim ki bunca gürültü patırtı en çok onu üzmüş olsa gerek.
Bunca gürültü patırtı en çok onu üzmüş olsa gerek.
Kuşkusuz bütün çalışmalarının ödülünü sonunda belki alacaksın.
Kuşkusuz bütün çalışmalarının ödülünü sonunda alacaksın.
Mantısal Tutarsızlık : Bir cümlede, iletilmek istenen anlamın eksiksiz olabilmesi için düşünce ve
mantık son derece önemlidir. İyi bir anlatımda sağlam bir düşünme ve mantık yürütme temel koşuldur.
Mantıksal hataları ve tutarsızlıkları içeren cümleler, dil bilgisi kurallarına uygun olsalar bile anlamı ve
yargıyı eksiksiz iletmezler. Bu tür yanlışlar genellikle dikkatsizlik sonucu ortaya çıkar. Örnek:
Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere tanıtmaya çalıştık.
Önlem alınmazsa bu hastalık ölüme, hatta kısmi felce neden olabilir.
Önlem alınmazsa bu hastalık kısmi felce, hatta ölüme neden olabilir.
Son turda atlet, arkasındaki yarışçıyı bir hamlede geçti.
Son turda atlet, önündeki yarışçıyı bir hamlede geçti.
Deyim ve Atasözü Yanlışları : Deyim ve atasözleriyle ilgili iki tür yanlışlık yapılabilir :
 Deyimler ve atasözleri, kalıplaşmış söz gruplarıdır. Bu kalıpların bozulması ve bir sözün
yerine eş anlamlısının getirilmesi anlatım bozukluğu yaratır.
 Bir deyimin ilettiği anlamla, cümlenin taşıdığı anlam arasında bir uyumsuzluğun olması
anlatım bozukluğuna neden olur. Örnek :
Bir koyundan iki deri çıkmaz.
Bir koyundan iki post çıkmaz.
Haydi bakalım seç pirincin taşını.
Haydi bakalım ayıkla pirincin taşını.
Tüm itirazlara göz yummuştu.
Tüm itirazlara kulak tıkamıştı.
Karşılaştırma Yanlışları : Kimi durumlarda varlıklar, nesneler ve kavramlar arasındaki benzerlik ve
farklılıkları göstermek için yapılan karşılaştırmalar ya ikili bir anlam, iki farklı yorum yaratır ya da
mantığa uymaz. Böyle durumlarda cümlede anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Örnek :
Kardeşim annemi babamdan çok sever.
Sen futboldan benden daha çok hoşlanırsın.
Sırma gibi siyah saçlarını toplayıp topuz yaptı.
Dil Bilgisi Kuralları İle İlgili Anlatım Bozuklukları :
Yüklem Yanlışları :
Yüklem Eksikliği : İki farklı yargının tek eylemsiye veya tek yükleme bağlanması,
çoğu kez yargılardan birinin eylemsiyle ya da yüklemle uyumsuzluğuna neden olur ve
bu durum anlatım bozukluğu yaratır. Bu durumda her farklı yargıyı ayrı bir yan
cümleye (eylemsiye) ya da yükleme bağlamak anlatım bozukluğunu ortadan kaldırır.
Örnek :
Çok az veya hiç çalışmadan sınava girdiler.
Çok az çalışarak veya hiç çalışmadan sınava girdiler.
İş konusunda ben onu, o da beni etkilemek istemez.
İş konusunda ben onu etkilemek istemem, o da beni etkilemek istemez.
Hava açık; ama sıcak değildi.
Hava açıktı; ama sıcak değildi.
Yüklem Uyuşmazlığı : Sıralı cümlelerde yüklemlerin kip ve kişi ekleri yönünden
uyumlu olmaları gerekir. Bu eklerin uyumsuzluğu anlatım bozukluğu yaratır. Örnek :
Sabahları bana uğrar, okula birlikte giderdik.
Sabahları bana uğrardı, okula birlikte giderdik.
Badana boya bitmiş, evi yerleştirecektik.
Badana boya bitmişti, evi yerleştirecektik.
Bu konuda seyircilerle biz eleştirmenler bir kez daha ters düştü sanırım.
Bu konuda seyircilerle biz eleştirmenler bir kez daha ters düştük sanırım.
Birleşik cümlelerde, yan cümlenin yüklem çatısıyla temel cümlenin yüklem çatısı,
etkenlik ve edilgenlik yönünden uyumlu olmalıdır. Birinin çatısıyla temel cümlenin
yüklem çatısı, etkenlik ve edilgenlik yönünden uyumlu olmalıdır. Birinin çatısı etkenken
diğerinin edilgen olması, çatı uyumsuzluğuyla ilgili anlatım bozukluğu oluşturur. Sıralı
cümlelerde yer alan yüklemlerin de çatılarının etkenlik edilgenlik yönünden uyumlu
olması gerekir. Örnek :
Toplantıda hep aynı konu tartışılıyor, saatlerce aynı şeyler konuşuyordu.
Toplantıda hep aynı konu tartışılıyor, saatlerce aynı şeyler konuşuluyordu.
Midesinden şikayeti olanlara fazla kızartma yememesini tavsiye ediyorlar.
Midesinden şikayeti olanlara fazla kızartma yememelerini tavsiye ediyorlar.

Özne Yanlışları : Sıralı ve bağlı bileşik cümlelerde ortak olarak kullanılan öznenin bütün
yüklemlere uyması gerekir. Özne, bu eylemlerden birine uymazsa cümlede özne yüklem
uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu tür anlatım bozuklukları, her farklı yargıya ayrı bir özne
kullanılmasıyla giderilebilir. Ayrıca özneyle yüklem arasında, kişi yönünden ve tekillik çoğulluk
yönünden bir uygunluk da olmalıdır. Örnek :
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve ikinci baskıya girecek.
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve kitap ikinci baskıya girecek.
O resimlerinde pastel renkleri kullanmış, bu nedenle çok çabuk satılmış.
O resimlerinde pastel renkleri kullanmış, bu nedenle resimleri çok çabuk satılmış.
Nesne Yanlışları :
Nesne-Yüklem Uyuşmazlığı : Bu uyuşmazlık, bileşik cümlelerde nesnenin, ilk cümlenin
yüklemine uymamasından kaynaklanır. Bu bozukluk ikinci cümleye dolaylı tümleç, edat
tümleci veya nesne eklenerek giderilebilir. Örnek :
Beni hiçbir zaman unutmadı, her zaman mektup yazdı.
Beni hiçbir zaman unutmadı, her zaman bana mektup yazdı.
Çocuğun gözlerindeki yaşı silip, yerine oturttu.
Çocuğun gözlerindeki yaşı silip, çocuğu yerine oturttu.
Nesnelerin Yapısal Uyuşmazlığı : Bir cümlede aynı eklerle türetilen birden çok eylemsi,
nesne görevinde kullanılabilir. Bu nesnelerin ekleri farklı kullanılmışsa bunlar arasında yapısal
uyumsuzluk oluşur ve bu uyumsuzluk anlatım bozukluğu yaratır. Örnek :
Seni anladığımı ve onaylayışımı gözden kaçırmazdın sanmıştım.
Seni anladığımı ve onayladığımı gözden kaçırmazdın sanmıştım.
Ne gelişini ne de gittiğini gördüm.
Ne gelişini ne de gidişini gördüm.
Tümleç Yanlışları :
Dolaylı Tümleç-Yüklem Yanlışları : Bileşik cümlelerde ortak olarak kullanılan dolaylı
tümlecin, ilk cümlenin yüklemine uyarken ikinci cümlenin yüklemine uymadığı
görülebilir. Böylece tümleç-yüklem uyuşmazlığı ile ilgili anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
Örnek : Kadına her fırsatta bağırıyor, sürekli aşağılıyordu.
Kadına her fırsatta bağırıyor, kadını sürekli aşağılıyordu.
Sana her konuda güveniyor ve yardım bekliyoruz.
Sana her konuda güveniyor ve senden yardım bekliyoruz.
Zarf Tümleci-Yüklem Yanlışları : Bileşik cümlelerde, zarf tümleci ortak olmadığı
halde, bütün yüklemler için ortak öğe kabul edilirse, anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
Bu anlatım bozukluğu, ikinci cümleye bir zarf tümleci ilavesiyle giderilebilir. Bu nedenle
bu anlatım bozukluğunun diğer adı, zarf tümleci eksikliğidir. Örnek :
Her zaman senin yanındayım, seni yalnız bırakmayacağım.
Her zaman senin yanındayım, hiçbir zaman seni yalnız bırakmayacağım.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, ailesinin mutluluğu için çalıştı.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, her zaman ailesinin mutluluğu için çalıştı.
Edat Tümleci-Yüklem Yanlışları : Bileşik cümlelerde, edat tümleci durumundaki öğe,
ortak olmadığı halde ortak kabul edilirse anlatım bozukluğu meydana gelir. Bu
uyuşmazlık ikinci cümleye uygun bir tümleç ya da nesne eklenerek giderilebilir. Aynı
şekilde bir dolaylı tümleç, nesne ya da öznenin yüklemle uyum sağlamayış nedeni bir
edat tümleci eksikliği olabilir. Örnek :
Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce sohbet ederdi.
Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce onunla sohbet ederdi.
Arkadaşımın babası geldi, bir süre sohbet ettik.
Arkadaşımın babası geldi, bir süre onunla sohbet ettik.
Tamlama Yanlışları :
Tamlaması Yanlışları : Bir ad tamlamasında;
 Tamlayan ya da tamlanan sözcüklerden birinin eksikliği,
 Tamlayan veya tamlanan eklerinden birinin kullanılmaması dolayısıyla
tamlayan eksikliğinin anlam belirsizliği yaratması, ad tamlamasına ilişkin
belli başlı yanlışlıklardır. Örnek :
Onun böyle işlerle uğraşmaya ne vakti vardı ne de zamanıdır.
Onun böyle işlerle uğraşmaya ne vakti vardı ne de bunun zamanıdır.
Sıfat Tamlaması Yanlışları : Sıfat tamlamasına ilişkin yanlışlıklar şu şekilde oluşabilir;
 “Bir” den büyük sayı sıfatlarıyla kurulan sıfat tamlamalarında adın çoğul eki alması
yanlışlık yaratır. Bu tür sıfat tamlamalarında adın tekil kullanılması gerekir. Örnek:
Toplantıda üç ya da daha çok konuşmacılar söz alacakmış.
Toplantıda üç ya da daha çok konuşmacı söz alacakmış.
Dışarıda iki insanlar seni soruyordu.
Dışarıda iki insan seni soruyordu.
 “Birçok, biraz, herhangi, birkaç, hiçbir, her” gibi belgisiz sıfatların tamlayan olduğu
sıfat tamlamalarında, adın tekil kullanılması gerekir. Örnek :
İhaleye birçok yerli ve yabancı firmalar katıldı.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firma katıldı.
Hiçbir anne ve babaların buna itiraz edeceğini sanmam.
Hiçbir anne ve babanın buna itiraz edeceğini sanmam.
 “Her” belgisiz sıfatının tamlayan olduğu sıfat tamlamalarında, yüklemin olumsuz
olması anlatım bozukluğu yaratır. Örnek :
Bu mevsimde her çeşit kuş avlanmayacaktır.
Bu mevsimde hiçbir çeşit kuş avlanmayacaktır.
Bu tarihlerde her grup sınavlarını aksatmayacak.
Bu tarihlerde hiçbir grup sınavlarını aksatmayacak.
Yapıları Yanlış Olan Sözcükler : Kimi zaman yapım eklerinin sözcüklere, kurallara uygun
olarak seçilmemesinden dolayı, kimi zaman da eklerin yanlış seçilmesi nedeniyle sözcüklerin
yapıları bozuk olur. Yanlış yapılandırılmış sözcükler, dil bilgisi kurallarına uymaz ve anlatım
bozukluğu yaratır. Örnek :
Çocuğu iyi bir doktora bakıtmak gerekiyor.
Çocuğu iyi bir doktora baktırmak gerekiyor.
Alıkoyulan paketleri yarın postaya verelim.
Alıkonulan paketleri yarın postaya verelim.
Bu eşyaları pahalılatmak müşteri kaybına yol açar.
Bu eşyaları pahalılaştırmak müşteri kaybına yol açar.
Yanlış Ek Kullanımı : Bir sözcüğe, gelmesi gereken ekin dışında yanlış bir ekin getirilmesi de
kimi zaman anlatım bozukluğuna yol açar. Örnek :
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olduğundan kaynaklanıyor.
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olmasından kaynaklanıyor.
Okuduklarını ezberlemek değil, tartışarak özümlemesine sağlamak gerekir.
Okuduklarını ezberlemek değil, tartışarak özümlemesini sağlamak gerekir.
Her ne kadar şehir dışına taşınmışsak bile beklenen rahatlığa kavuşulmamıştır.
Her ne kadar şehir dışına taşınmışsak bile beklenen rahatlığa kavuşamadık.
Noktalama Yanlışları : Noktalama işaretlerinin eksik ya da yanlış yerde kullanılması;
cümleleri bir anlam belirsizliğine sürükleyebileceği gibi cümleden birden fazla anlam çıkmasına
da yol açabilir. Bu nedenle noktalama işaretlerinin anlama etkileri ve kullanıldığı yerler iyi
bilinmelidir. Yanlış kullanımlar ortaya çıkarsa amaçlanan anlama ulaşmak mümkün olmaz. Bu
durumlar da cümlede bir anlatım bozukluğu yaratır Örnek :
Yabancı dükkandı eşyaları beğenmedi.
Yabancı, dükkandı eşyaları beğenmedi.
Bebekler için, ağlamak, açlık ve korku gibi durumların en doğal ve tek anlatım biçimidir.
Bebekler için ağlamak, açlık ve korku gibi durumların en doğal ve tek anlatım biçimidir.
Kadın şoförü şöyle bir süzdü.
Kadın, şoförü şöyle bir süzdü.

You might also like