You are on page 1of 7

Kur’an’ın Türkçesi 1

DABBETULARZ NEDİR ?
Mesut YAZICI1

Bu ibare Sebe suresinin 14. ayetinde, Hz. Süleyman’ın yaslanmakta olduğu asasını
kemirerek aşındırmak suretiyle cesedinin yere yığılmasına ve öldüğünün anlaşılmasına
vesile olan bir tür kurt manasında geçer.

‫ﻦ‬
‫ﺠﱡ‬ِ ‫ﺖ ا ْﻟ‬
ِ ‫ﺧ ﱠﺮ َﺗ َﺒ ﱠﻴ َﻨ‬
َ ‫ﺴَﺄ َﺗ ُﻪ َﻓَﻠﻤﱠﺎ‬
َ ‫ﻞ ﻣِﻨ‬
ُ ‫ض َﺗ ْﺄ ُآ‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ َﻣ ْﻮ ِﺗ ِﻪ ِإﻟﱠﺎ دَاﺑﱠ ُﺔ ا ْﻟَﺄ ْر‬َ ‫ت ﻣَﺎ َدﱠﻟ ُﻬ ْﻢ‬َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻪ ا ْﻟ َﻤ ْﻮ‬
َ ‫ﻀ ْﻴﻨَﺎ‬
َ ‫َﻓَﻠ ﱠﻤﺎ َﻗ‬
‫ﻦ‬
ِ ‫ب ا ْﻟ ُﻤﻬِﻴ‬ ِ ‫ﺐ ﻣَﺎ َﻟ ِﺒﺜُﻮا ﻓِﻲ ا ْﻟ َﻌﺬَا‬ َ ‫ن ا ْﻟ َﻐ ْﻴ‬ َ ‫أَن ﱠﻟ ْﻮ آَﺎﻧُﻮا َﻳ ْﻌَﻠﻤُﻮ‬
Bu ayet, dabbetularzın öneminden ziyade, cinlerin gaybı bilmediklerini, biliyor olsalardı
çoktan ölmüş olan Hz. Süleyman’a halen hizmete devam etmeyeceklerini vurgulamaktadır.

Bir de Neml Suresinin 82. ayetinde benzer bir ibare vardır.

‫ن‬
َ ‫س آَﺎﻧُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎ ِﺗﻨَﺎ ﻟَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ‬
َ ‫ن اﻟﻨﱠﺎ‬
‫ض ُﺗ َﻜﻠﱢ ُﻤ ُﻬ ْﻢ َأ ﱠ‬
ِ ‫ﻦ ا ْﻟَﺄ ْر‬
َ ‫ﺟ َﻨﺎ َﻟ ُﻬ ْﻢ دَا ﱠﺑ ًﺔ ﱢﻣ‬
ْ ‫ﺧ َﺮ‬
ْ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ َأ‬
َ ‫ل‬
ُ ‫َوِإذَا َو َﻗ َﻊ ا ْﻟ َﻘ ْﻮ‬
Burada, müşriklerin ve israiloğullarının Hz. Peygamber’e iman etmemiş olmaları kınanmakta
ve bunun vahim sonuçlar doğuracağı tehdidinde bulunulmaktadır. Ayetin ilk etapta manası
şöyledir:

Onlara gazap hükmü verildiğinde arzdan “insanlar ayetlerimizin farkında


değildi” diyecek bir dabbe çıkarırız.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı çeviride şu mana verilir

Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman yerden bir çeşit hayvan çıkarırız
ki o, onlara insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler 2

Diyanet Vakfı meali ise, ayetin çevirisinde Elmalılı tefsirine işaret etmekle birlikte, tıpkı Ömer
Rıza Doğrul3 gibi “yerden bir dabbe ( mahluk ) çıkarırız” kelimelerini kullanmıştır.4 Keza
Muhammed Esed de “yerden çıkarılan yaratık” kelimelerini kullanmıştır.

Bizim çevirimize göre arzdan kasıt toprak değil yurt sathı, dabbeden kasıt ise peygamber
ve peygamberi destekleyen, sorumluluk duygusuna sahip alimler ve salihlerdir.
Nitekim Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisindeki Dabbetularz maddesinde şu görüşlere yer
verilmektedir.

Konuyla ilgili hadislere gelince, hiçbiri mütevatır olmayan bu hadislerin


ilgili ayetten farklı olarak içerdikleri açıklamalar kesin bilgi değil sadece zan
ifade eder. Haber-i vahid denilen bu çeşit rivayetlerin akaid alanında delil

1 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Arapça Okutmanı


2 Atay-Kutluay , Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Ankara 1975, s. 383
3 Tanrı Buyruğu, İstanbul 1980, s. 441
4 Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali, s.383
Kur’an’ın Türkçesi 2

olamayacağı kelam ilminin bir ilkesi olarak benimsenmiş ve bu tür


açıklamaların bağlayıcı olmadığı kabul edilmiştir.5

Öncelikle, dabbe ( ‫ ) داﺑﺔ‬kelimesine filolojik açıdan yaklaşalım istiyoruz. İbranicede ( ‫) דבב‬


fiili arapçadaki ( ‫ ) دب‬fiili ile eşanlamlıdır. “Dababu” Akatçada konuşmak, söylemek anlamına
geliyor.6 Ayrıca bir de ( ‫ ) דבה‬fiili vardır ki beklenmedik ve istenmedik bir haber yaymak, kara
haber yaymak, kötü haber yaymak manalarına Kutsal Kitap müfredatı olarak kullanılmıştır.7
Öyle anlaşılıyor ki bu kelime hem yürümek ve hem de konuşmak manasını kapsamaktadır.

a) Dabbe insandır.
Neml 82’de geçen dabbe ibaresini “yaratık” kelimesinden ziyade “insan” kelimesiyle
karşılayabileceğimizi düşünüyoruz. Zira dabbenin bu manası da mevcuttur. Fatır suresinin
45. ayetinde ( ‫ ) داﺑﺔ‬kelimesi insan anlamında geçmektedir.8

‫ﻰ‬‫ﺴﻤ‬
َ ‫ﻞ ﱡﻣ‬
ٍ‫ﺟ‬
َ ‫ﻇ ْﻬ ِﺮهَﺎ ﻣِﻦ دَا ﱠﺑ ٍﺔ َوَﻟﻜِﻦ ُﻳ َﺆﺧﱢ ُﺮ ُه ْﻢ ِإﻟَﻰ َأ‬
َ ‫ﻋﻠَﻰ‬ َ ‫ك‬ َ ‫ﺴﺒُﻮا َﻣﺎ َﺗ َﺮ‬ َ ‫س ﺑِﻤَﺎ َآ‬
َ ‫ﺧ ُﺬ اﻟﻠﱠ ُﻪ اﻟﻨﱠﺎ‬
ِ ‫َوَﻟ ْﻮ ُﻳﺆَا‬
45} ‫ن ِﺑ ِﻌﺒَﺎ ِد ِﻩ َﺑﺼِﻴﺮًا‬ َ ‫ن اﻟﱠﻠ َﻪ آَﺎ‬‫ﺟُﻠ ُﻬ ْﻢ َﻓِﺈ ﱠ‬
َ ‫ﻓَﺈِذَا ﺟَﺎء َأ‬

Keza Enfal suresi 22. ve 55. ayetlerde geçen dabbe kelimesinin çoğulu devabb
kelimesimden kasıt inkarcı insanlardır. Zira onlar sağır ve dilsiz gibidirler, kafalarını
çalıştırmazlar.

{22} ‫ن‬
َ ‫ﻻ َﻳ ْﻌ ِﻘﻠُﻮ‬
َ ‫ﻦ‬َ ‫ﺼ ﱡﻢ ا ْﻟ ُﺒ ْﻜ ُﻢ اﱠﻟﺬِﻳ‬
‫ب ﻋِﻨ َﺪ اﻟّﻠ ِﻪ اﻟ ﱡ‬ ‫ﺷ ﱠﺮ اﻟ ﱠﺪوَا ﱠ‬
َ ‫ن‬
‫ِإ ﱠ‬
}55} ‫ن‬
َ ‫ﻻ ُﻳ ْﺆ ِﻣﻨُﻮ‬َ ‫ﻦ َآ َﻔﺮُو ْا َﻓ ُﻬ ْﻢ‬ َ ‫ب ﻋِﻨ َﺪ اﻟّﻠ ِﻪ اﱠﻟﺬِﻳ‬
‫ﺷ ﱠﺮ اﻟ ﱠﺪوَا ﱢ‬
َ ‫ن‬
‫ِإ ﱠ‬

b) Dabbe konuşmaktadır.
Bakara suresinde bilmezlerin Allah’ın konuşmasını ya da mucize göstermesini
istemektedirler. Oysa Allah zaten peygamberleri kanalıyla konuşmaktadır.

‫ﻞ َﻗ ْﻮِﻟ ِﻬ ْﻢ‬
َ ‫ﻦ ﻣِﻦ ﻗَ ْﺒﻠِﻬِﻢ ﱢﻣ ْﺜ‬َ ‫ل اﱠﻟﺬِﻳ‬
َ ‫ﻚ ﻗَﺎ‬َ ‫ﻻ ُﻳﻜَﱢﻠ ُﻤﻨَﺎ اﻟﻠّ ُﻪ َأ ْو َﺗ ْﺄﺗِﻴﻨَﺎ ﺁ َﻳ ٌﺔ َآ َﺬِﻟ‬
َ ‫ن َﻟ ْﻮ‬
َ ‫ﻻ َﻳ ْﻌَﻠﻤُﻮ‬ َ ‫ﻦ‬ َ ‫ل اﱠﻟﺬِﻳ‬
َ ‫َوﻗَﺎ‬
{118}‫ن‬ َ ‫ت ِﻟ َﻘ ْﻮ ٍم ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ‬
ِ ‫ﺖ ُﻗﻠُﻮ ُﺑ ُﻬ ْﻢ َﻗ ْﺪ ﺑَ ﱠﻴﻨﱠﺎ اﻵﻳَﺎ‬ ْ ‫َﺗﺸَﺎ َﺑ َﻬ‬
}119} ‫ﺠﺤِﻴ ِﻢ‬ َ ‫ب ا ْﻟ‬
ِ ‫ﺻﺤَﺎ‬ْ ‫ﻦ َأ‬ ْ‫ﻋ‬ َ ‫ل‬ ُ ‫ﺴَﺄ‬ْ ‫ﻻ ُﺗ‬َ ‫ﻖ َﺑﺸِﻴﺮًا َو َﻧﺬِﻳﺮًا َو‬ ‫ﺤﱢ‬ َ ‫إِﻧﱠﺎ أَ ْرﺳَ ْﻠﻨَﺎكَ ﺑِﺎ ْﻟ‬

Neml 82 de “dabbe” de konuşmaktadır : (ُ‫ ) ُﻳﻜَﱢﻠ ُﻤﻨَﺎ اﻟّﻠﻪ‬anlatılır. Allah ise ayetlerini iman edenlere
göstermektedir. Ardından da peygamberin müjdeleyici ve korkutucu olarak görevlendirilişi
vurgulanır. Dolayısıyla dabbe, ‫ﺟﻨَﺎ‬
ْ َ‫ﺧﺮ‬
ْ َ‫أ‬ fiili ile Allah tarafından görevlendirildiği bildirilen bir
insan olmalıdır

Ayrıca Kur’an’da kafirlerin karşısına dikilen, onlara tavır koyan ve konuşan9 bir takım yüce
kişiliklere rastlanıyor. Mesela Taha suresinde Musa peygamber konuşmacıdır:

5 TDV İslam Ansiklopedisi, c. 8, s.395, İstanbul 1993


6 Tosun-Yalvaç, Sümer Babil Asur Kanunları, Ankara 1975, s.283
7 Brown-Driver-Briggs, Hebrew and English Lexicon, USA 1999, s. 179
8 Zemahşeri, Keşşaf
‫‪Kur’an’ın Türkçesi‬‬ ‫‪3‬‬

‫ﻃﻐَﻰ }‪{24‬‬
‫ن ِإﻧﱠ ُﻪ َ‬
‫ﻋ ْﻮ َ‬‫ﺐ ِإﻟَﻰ ِﻓ ْﺮ َ‬ ‫ا ْذ َه ْ‬
‫ﺻ ْﺪرِي }‪{25‬‬
‫ح ﻟِﻲ َ‬ ‫ﺷ َﺮ ْ‬‫با ْ‬ ‫ل َر ﱢ‬ ‫ﻗَﺎ َ‬
‫ﺴ ْﺮ ﻟِﻲ َأ ْﻣﺮِي }‪{26‬‬ ‫َو َﻳ ﱢ‬
‫ﻋ ْﻘ َﺪ ًة ﻣﱢﻦ ﱢﻟﺴَﺎﻧِﻲ }‪{27‬‬‫ﻞ ُ‬‫ﺣُﻠ ْ‬ ‫وَا ْ‬
‫َﻳ ْﻔ َﻘﻬُﻮا ﻗَ ْﻮﻟِﻲ }‪{28‬‬
‫‪Şuara suresinde yine Musa peygamber konuşuyor.‬‬

‫ﻦ }‪{10‬‬ ‫ﺖ ا ْﻟ َﻘ ْﻮ َم اﻟﻈﱠﺎِﻟﻤِﻴ َ‬
‫ن ا ْﺋ ِ‬ ‫ﻚ ﻣُﻮﺳَﻰ َأ ِ‬ ‫َوِإ ْذ ﻧَﺎدَى َر ﱡﺑ َ‬
‫ن }‪{11‬‬ ‫ن َأﻟَﺎ َﻳ ﱠﺘﻘُﻮ َ‬
‫ﻋ ْﻮ َ‬‫َﻗ ْﻮ َم ِﻓ ْﺮ َ‬
‫ن }‪{12‬‬ ‫ف أَن ُﻳ َﻜ ﱢﺬﺑُﻮ ِ‬ ‫ب ِإﻧﱢﻲ َأﺧَﺎ ُ‬ ‫ل َر ﱢ‬ ‫ﻗَﺎ َ‬
‫ن }‪{13‬‬
‫ﻞ ِإﻟَﻰ هَﺎرُو َ‬ ‫ﺳْ‬ ‫ﻖ ِﻟﺴَﺎﻧِﻲ َﻓَﺄ ْر ِ‬ ‫ﻄِﻠ ُ‬
‫ﺻ ْﺪرِي َوﻟَﺎ ﻳَﻨ َ‬ ‫ﻖ َ‬ ‫َو َﻳﻀِﻴ ُ‬
‫ن }‪{14‬‬ ‫ف أَن َﻳ ْﻘ ُﺘﻠُﻮ ِ‬ ‫ﺐ َﻓَﺄﺧَﺎ ُ‬ ‫ﻲ ذَﻧ ٌ‬ ‫ﻋَﻠ ﱠ‬ ‫َوَﻟ ُﻬ ْﻢ َ‬
‫ن }‪{15‬‬ ‫ﺴ َﺘ ِﻤﻌُﻮ َ‬‫ل َآﻠﱠﺎ ﻓَﺎ ْذهَﺒَﺎ ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ إِﻧﱠﺎ ﻣَﻌَﻜُﻢ ﱡﻣ ْ‬ ‫ﻗَﺎ َ‬
‫ﻦ }‪{16‬‬ ‫ب ا ْﻟﻌَﺎَﻟﻤِﻴ َ‬
‫ل َر ﱢ‬ ‫ن َﻓﻘُﻮﻟَﺎ إِﻧﱠﺎ َرﺳُﻮ ُ‬ ‫ﻋ ْﻮ َ‬
‫ﻓَ ْﺄﺗِﻴَﺎ ِﻓ ْﺮ َ‬
‫‪Kasas suresinde Musa peygamber konuşuyor, Harun’un konuşma kabiliyeti öne çıkarılıyor.‬‬

‫ن }‪34‬‬ ‫ف أَن ُﻳ َﻜ ﱢﺬﺑُﻮ ِ‬ ‫ﺼ ﱢﺪ ُﻗﻨِﻲ ِإﻧﱢﻲ َأﺧَﺎ ُ‬ ‫ﻲ ِر ْدءًا ُﻳ َ‬‫ﺳ ْﻠ ُﻪ َﻣ ِﻌ َ‬


‫ﺢ ِﻣﻨﱢﻲ ِﻟﺴَﺎﻧًﺎ َﻓَﺄ ْر ِ‬‫ﺼُ‬ ‫ن ُه َﻮ َأ ْﻓ َ‬
‫َوَأﺧِﻲ هَﺎرُو ُ‬
‫ﻦ ا ﱠﺗ َﺒ َﻌ ُﻜﻤَﺎ‬
‫ن إِﻟَ ْﻴ ُﻜﻤَﺎ ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ أَﻧ ُﺘﻤَﺎ َو َﻣ ِ‬
‫ﺼﻠُﻮ َ‬
‫ﺳ ْﻠﻄَﺎﻧًﺎ َﻓﻠَﺎ َﻳ ِ‬
‫ﻞ َﻟ ُﻜﻤَﺎ ُ‬ ‫ﺠ َﻌ ُ‬
‫ﻚ َو َﻧ ْ‬
‫ك ِﺑَﺄﺧِﻴ َ‬
‫ﻀ َﺪ َ‬
‫ﻋ ُ‬ ‫ﺸ ﱡﺪ َ‬
‫ﺳ َﻨ ُ‬
‫ل َ‬
‫ﻗَﺎ َ‬
‫ن }‪}35‬‬ ‫ا ْﻟﻐَﺎِﻟﺒُﻮ َ‬
‫‪Bir de peygamberleri kayırmak için konuşan şahsiyetler vardır. Mümin suresi 28. ayetinde,‬‬
‫‪imanını gizlemekteyken Musa’ya destek olmak için Mümin bir kişi konuşuyor.‬‬

‫ﻲ اﻟﱠﻠ ُﻪ َو َﻗ ْﺪ ﺟَﺎءآُﻢ‬ ‫ل َر ﱢﺑ َ‬‫ﺟﻠًﺎ أَن َﻳﻘُﻮ َ‬ ‫ن َر ُ‬ ‫ن َﻳ ْﻜ ُﺘ ُﻢ إِﻳﻤَﺎ َﻧ ُﻪ َأ َﺗ ْﻘ ُﺘﻠُﻮ َ‬


‫ﻋ ْﻮ َ‬
‫ل ِﻓ ْﺮ َ‬
‫ﻦﺁِ‬ ‫ﻦ ﱢﻣ ْ‬
‫ﻞ ﱡﻣ ْﺆﻣِ ٌ‬ ‫ﺟٌ‬ ‫ل رَ ُ‬ ‫َوﻗَﺎ َ‬
‫ن اﻟﱠﻠ َﻪ‬
‫ﺾ اﱠﻟﺬِي َﻳ ِﻌ ُﺪ ُآ ْﻢ ِإ ﱠ‬‫ﺼ ْﺒﻜُﻢ َﺑ ْﻌ ُ‬ ‫ﻚ ﺻَﺎ ِدﻗًﺎ ُﻳ ِ‬ ‫ﻚ آَﺎ ِذﺑًﺎ َﻓ َﻌَﻠ ْﻴ ِﻪ َآ ِﺬ ُﺑ ُﻪ َوإِن َﻳ ُ‬ ‫ت ﻣِﻦ رﱠﺑﱢ ُﻜ ْﻢ َوإِن َﻳ ُ‬ ‫ﺑِﺎ ْﻟ َﺒ ﱢﻴﻨَﺎ ِ‬
‫ب }‪{28‬‬ ‫ف آَﺬﱠا ٌ‬ ‫ﺴﺮِ ٌ‬ ‫ﻦ ُه َﻮ ُﻣ ْ‬ ‫ﻟَﺎ ﻳَ ْﻬﺪِي َﻣ ْ‬
‫ن‬
‫ﻋ ْﻮ ُ‬‫ل ِﻓ ْﺮ َ‬‫ن ﺟَﺎءﻧَﺎ ﻗَﺎ َ‬ ‫س اﻟﱠﻠ ِﻪ ِإ ْ‬
‫ﺼ ُﺮﻧَﺎ ﻣِﻦ َﺑ ْﺄ ِ‬ ‫ض َﻓﻤَﻦ ﻳَﻨ ُ‬ ‫ﻦ ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر ِ‬ ‫ﻚ ا ْﻟ َﻴ ْﻮ َم ﻇَﺎ ِهﺮِﻳ َ‬
‫ﻳَﺎ َﻗ ْﻮ ِم َﻟ ُﻜ ُﻢ ا ْﻟ ُﻤ ْﻠ ُ‬
‫ﻞ اﻟ ﱠﺮﺷَﺎ ِد }‪{29‬‬ ‫ﺳﺒِﻴ َ‬
‫ﻣَﺎ ُأرِﻳ ُﻜ ْﻢ ِإﻟﱠﺎ ﻣَﺎ أَرَى وَﻣَﺎ َأ ْهﺪِﻳ ُﻜ ْﻢ ِإﻟﱠﺎ َ‬
‫ب }‪{30‬‬ ‫ﺣﺰَا ِ‬ ‫ﻞ َﻳ ْﻮ ِم ا ْﻟَﺄ ْ‬
‫ف ﻋَﻠَ ْﻴﻜُﻢ ﱢﻣ ْﺜ َ‬ ‫ﻦ ﻳَﺎ َﻗ ْﻮ ِم ِإﻧﱢﻲ َأﺧَﺎ ُ‬ ‫ل اﱠﻟﺬِي ﺁ َﻣ َ‬ ‫َوﻗَﺎ َ‬
‫ﻇ ْﻠﻤًﺎ ﱢﻟ ْﻠ ِﻌﺒَﺎ ِد }‪}31‬‬ ‫ﻦ ﻣِﻦ َﺑ ْﻌ ِﺪ ِه ْﻢ وَﻣَﺎ اﻟﱠﻠ ُﻪ ُﻳﺮِﻳ ُﺪ ُ‬ ‫ح َوﻋَﺎ ٍد َو َﺛﻤُﻮ َد وَاﱠﻟﺬِﻳ َ‬ ‫ب َﻗ ْﻮ ِم ﻧُﻮ ٍ‬‫ﻞ َد ْأ ِ‬ ‫ِﻣ ْﺜ َ‬
‫ﻋَﻠ ْﻴ ُﻜ ْﻢ َﻳ ْﻮ َم اﻟ ﱠﺘﻨَﺎدِ }‪{32‬‬ ‫ف َ‬ ‫وَﻳَﺎ َﻗ ْﻮ ِم ِإﻧﱢﻲ َأﺧَﺎ ُ‬
‫ﻦ هَﺎ ٍد }‪{33‬‬ ‫ﻞ اﻟﻠﱠ ُﻪ ﻓَﻤَﺎ َﻟ ُﻪ ِﻣ ْ‬ ‫ﻀِﻠ ِ‬‫ﺻ ٍﻢ َوﻣَﻦ ُﻳ ْ‬ ‫ﻦ ﻋَﺎ ِ‬ ‫ﻦ اﻟﱠﻠ ِﻪ ِﻣ ْ‬ ‫ن ُﻣ ْﺪﺑِﺮِﻳﻦَ ﻣَﺎ ﻟَﻜُﻢ ﱢﻣ َ‬ ‫َﻳ ْﻮ َم ُﺗ َﻮﻟﱡﻮ َ‬
‫‪Keza Yasin suresinde Habib Neccar, şehrin bir ucundan gelerek Hz. İsa’nın Antakya’ya‬‬
‫‪giden elçilerine destek olmak için konuşuyor.‬‬

‫ﻦ }‪{20‬‬
‫ﺳﻠِﻴ َ‬
‫ل ﻳَﺎ َﻗ ْﻮ ِم ا ﱠﺗ ِﺒﻌُﻮا ا ْﻟ ُﻤ ْﺮ َ‬
‫ﺴﻌَﻰ ﻗَﺎ َ‬
‫ﻞ َﻳ ْ‬
‫ﺟٌ‬
‫ﻦ َأ ْﻗﺼَﻰ ا ْﻟ َﻤﺪِﻳ َﻨ ِﺔ رَ ُ‬
‫َوﺟَﺎء ِﻣ ْ‬

‫‪9‬‬ ‫‪ ) ibranicede kınamak, ayıplamak, kusurlu bulmak, ağır konuşmak,‬כלםה ‪Kelime kelimesi (:‬‬
‫‪azarlamak anlamları da taşır. Dolayısıyla peygamberler cahilleri ve cahiliye davranışlarını‬‬
‫‪kınayan şahıslardır.‬‬
Kur’an’ın Türkçesi 4

{21} ‫ن‬ َ ‫ﺟﺮًا وَهُﻢ ﱡﻣ ْﻬ َﺘﺪُو‬ ْ ‫ﺴَﺄُﻟ ُﻜ ْﻢ َأ‬ْ ‫ﻻ َﻳ‬ ‫ا ﱠﺗ ِﺒﻌُﻮا ﻣَﻦ ﱠ‬
{22} ‫ن‬ َ ‫ﺟﻌُﻮ‬ َ ‫ﻄ َﺮﻧِﻲ َوِإَﻟ ْﻴ ِﻪ ُﺗ ْﺮ‬ َ ‫ﻋ ُﺒ ُﺪ اﱠﻟﺬِي َﻓ‬ ْ ‫ﻻ َأ‬َ ‫وَﻣَﺎ ﻟِﻲ‬
{23} ‫ن‬
ِ ‫ﻻ ﻳُﻨ ِﻘﺬُو‬
َ ‫ﻋ ُﺘ ُﻬ ْﻢ ﺷَ ْﻴﺌًﺎ َو‬
َ ‫ﺷﻔَﺎ‬
َ ‫ﻋﻨﱢﻲ‬ َ ‫ﻦ‬ ِ ‫ﻻ ُﺗ ْﻐ‬
‫ﻀﺮﱟ ﱠ‬ ُ ‫ﺣﻤَﻦ ِﺑ‬ ْ ‫ن اﻟ ﱠﺮ‬ ِ ‫ﺨ ُﺬ ﻣِﻦ دُو ِﻧ ِﻪ ﺁِﻟ َﻬ ًﺔ إِن ُﻳ ِﺮ ْد‬
ِ ‫َأَأ ﱠﺗ‬
{24} ‫ﻦ‬ ٍ ‫ل ﱡﻣﺒِﻴ‬ ٍ‫ﻼ‬َ‫ﺿ‬ َ ‫ِإﻧﱢﻲ ِإذًا ﱠﻟﻔِﻲ‬
{25} ‫ن‬ ِ ‫ﺳ َﻤﻌُﻮ‬ ْ ‫ﺖ ِﺑ َﺮ ﱢﺑ ُﻜ ْﻢ ﻓَﺎ‬
ُ ‫ِإﻧﱢﻲ ﺁﻣَﻨ‬
{26} ‫ن‬ َ ‫ﺖ َﻗ ْﻮﻣِﻲ َﻳ ْﻌَﻠﻤُﻮ‬ َ ‫ل ﻳَﺎ َﻟ ْﻴ‬ َ ‫ﺠ ﱠﻨ َﺔ ﻗَﺎ‬
َ ‫ﻞ ا ْﻟ‬
ِ‫ﺧ‬ُ ‫ﻞ ا ْد‬ َ ‫ﻗِﻴ‬
}27} ‫ﻦ‬ َ ‫ﻦ ا ْﻟ ُﻤ ْﻜ َﺮﻣِﻴ‬ َ ‫ﻏ َﻔ َﺮ ﻟِﻲ َرﺑﱢﻲ وَﺟَﻌَﻠَﻨِﻲ ِﻣ‬ َ ‫ﺑِﻤَﺎ‬
Çünkü, Kasas suresinde insanlara hitaben “Mürseline ne cevap verdiniz?” diye sorulacağı
belirtilmiştir. Bu şahıslar o çerçevede konuşmaktadır.

{65} ‫ﻦ‬ َ ‫ﺳﻠِﻴ‬


َ ‫ﺟ ْﺒ ُﺘ ُﻢ ا ْﻟ ُﻤ ْﺮ‬
َ ‫ل ﻣَﺎذَا َأ‬
ُ ‫َو َﻳ ْﻮ َم ُﻳﻨَﺎدِﻳ ِﻬ ْﻢ َﻓ َﻴﻘُﻮ‬
{66} َ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ُﻢ ا ْﻟﺄَﻧﺒَﺎء َﻳ ْﻮ َﻣ ِﺌ ٍﺬ َﻓ ُﻬ ْﻢ ﻟَﺎ ﻳَﺘَﺴَﺎءﻟُﻮن‬ َ ‫ﺖ‬ ْ ‫َﻓ َﻌ ِﻤ َﻴ‬
{67} ‫ﻦ‬
َ ‫ﻦ ا ْﻟ ُﻤ ْﻔِﻠﺤِﻴ‬
َ ‫ن ِﻣ‬
َ ‫ﻞ ﺻَﺎِﻟﺤًﺎ ﻓَﻌَﺴَﻰ أَن َﻳﻜُﻮ‬ َ ‫ﻋ ِﻤ‬َ ‫ﻦ َو‬ َ ‫ب وَﺁ َﻣ‬ َ ‫ﻓَﺄَﻣﱠﺎ ﻣَﻦ ﺗَﺎ‬

c) Dabbe azap öncesi tarih sahnesine çıkmaktadır.


Şuara suresinde, adı verilen peygamberler, o ümmete evvelce gönderilmiş ve yalanlanmış
peygamberlerden sonra devreye girmektedirler. Başka bir deyişle azap öncesi ve azabı
getirecek birer ( ‫ ) داﺑﺔ‬olarak tarih sahnesine çıkmaktadırlar.

{105} َ‫ح ا ْﻟ ُﻤ ْﺮﺳَﻠِﻴﻦ‬ ٍ ‫ﺖ َﻗ ْﻮ ُم ﻧُﻮ‬ْ ‫َآ ﱠﺬ َﺑ‬


}106} ‫ن‬
َ ‫ح َأﻟَﺎ َﺗ ﱠﺘﻘُﻮ‬
ٌ ‫ل َﻟ ُﻬ ْﻢ َأﺧُﻮ ُه ْﻢ ﻧُﻮ‬
َ ‫ِإ ْذ ﻗَﺎ‬

{123} َ‫ﺖ ﻋَﺎ ٌد ا ْﻟ ُﻤ ْﺮﺳَﻠِﻴﻦ‬ ْ ‫َآ ﱠﺬ َﺑ‬


{124} ‫ن‬
َ ‫ل َﻟ ُﻬ ْﻢ َأﺧُﻮ ُه ْﻢ هُﻮ ٌد َأﻟَﺎ َﺗ ﱠﺘﻘُﻮ‬
َ ‫ِإ ْذ ﻗَﺎ‬

{141} َ‫ﺖ َﺛﻤُﻮ ُد ا ْﻟ ُﻤ ْﺮﺳَﻠِﻴﻦ‬ ْ ‫َآ ﱠﺬ َﺑ‬


{142} ‫ن‬
َ ‫ﺢ َأﻟَﺎ َﺗ ﱠﺘﻘُﻮ‬
ٌ ِ‫ل َﻟ ُﻬ ْﻢ َأﺧُﻮ ُه ْﻢ ﺻَﺎﻟ‬
َ ‫ِإ ْذ ﻗَﺎ‬

{160} َ‫ط ا ْﻟ ُﻤ ْﺮﺳَﻠِﻴﻦ‬ٍ ‫ﺖ َﻗ ْﻮ ُم ﻟُﻮ‬ْ ‫َآ ﱠﺬ َﺑ‬


{161}‫ن‬
َ ‫ط َأﻟَﺎ َﺗ ﱠﺘﻘُﻮ‬
ٌ ‫ل َﻟ ُﻬ ْﻢ َأﺧُﻮ ُه ْﻢ ﻟُﻮ‬
َ ‫ِإ ْذ ﻗَﺎ‬

{176} ‫ﻦ‬
َ ‫ﺳﻠِﻴ‬
َ ‫ب ا ْﻟَﺄ ْﻳ َﻜ ِﺔ ا ْﻟ ُﻤ ْﺮ‬
ُ ‫ﺻﺤَﺎ‬ ْ ‫ب َأ‬َ ‫َآ ﱠﺬ‬
{177} ‫ن‬َ ‫ﺐ َأﻟَﺎ َﺗ ﱠﺘﻘُﻮ‬ ٌ ‫ﺷﻌَ ْﻴ‬ ُ ‫ل َﻟ ُﻬ ْﻢ‬
َ ‫ِإ ْذ ﻗَﺎ‬
Peygamber Efendimiz de mürselini tasdik etmiştir. Saffat suresi

{37} َ‫ق ا ْﻟ ُﻤ ْﺮﺳَﻠِﻴﻦ‬


َ ‫ﺻ ﱠﺪ‬
َ ‫ﻖ َو‬
‫ﺤﱢ‬َ ‫ﻞ ﺟَﺎء ﺑِﺎ ْﻟ‬
ْ ‫َﺑ‬
Neml 82 de ‫ داﺑﺔ‬, eski dönem minyatürlerindeki10 gibi bir ucube yaratıktan11 ziyade , ülke
içerisinden çıkarılan bir kahramana benzemektedir. Çünkü ‫داﺑﺔ‬ konuşmakta ve
konuşmasında hikmetlere ve mucizelere değinmektedir.12

10
Terceme-i Cifri’l-Cami, TDV İslam Ansiklopedisi, Dabbetularz maddesi.
Kur’an’ın Türkçesi 5

d) Dabbe Allah tarafından görevlendirilmektedir.


Neml 82 de geçen ‫ﺟﻨَﺎ‬ْ ‫ﺧ َﺮ‬
ْ ‫ َأ‬ibaresi de Al-i İmran 110 da geçtiği üzere Allahu Teala’nın risalet
görevi vermesi anlamındadır.

‫ﻦ‬
َ ‫ن ﺑِﺎﻟّﻠ ِﻪ َوَﻟ ْﻮ ﺁ َﻣ‬
َ ‫ﻦ ا ْﻟﻤُﻨ َﻜ ِﺮ َو ُﺗ ْﺆ ِﻣﻨُﻮ‬ِ‫ﻋ‬ َ ‫ن‬ َ ‫ن ﺑِﺎ ْﻟﻤَ ْﻌﺮُوفِ َو َﺗ ْﻨ َﻬ ْﻮ‬ َ ‫س َﺗ ْﺄ ُﻣﺮُو‬ِ ‫ﺖ ﻟِﻠﻨﱠﺎ‬
ْ ‫ﺟ‬َ ‫ﺧ ِﺮ‬ ْ ‫ﺧ ْﻴ َﺮ ُأ ﱠﻣ ٍﺔ ُأ‬
َ ‫آُﻨ ُﺘ ْﻢ‬
110} ‫ن‬ َ ‫ﺳﻘُﻮ‬ ِ ‫ن َوَأ ْآ َﺜ ُﺮ ُه ُﻢ ا ْﻟﻔَﺎ‬َ ‫ن ﺧَ ْﻴﺮًا ﱠﻟﻬُﻢ ﻣﱢ ْﻨ ُﻬ ُﻢ ا ْﻟ ُﻤ ْﺆ ِﻣﻨُﻮ‬َ ‫ﻞ ا ْﻟﻜِﺘَﺎبِ َﻟﻜَﺎ‬ُ ‫َأ ْه‬

Neml 82 de geçen ihrac-ı dabbe kavramı mustahak azab öncesinde Allahu teala tarafından
tarih sahnesine çıkarılan bir canlıdır. Azap, Kur’an’ın dikkat çektiği ana konulardandır. Secde
suresindeki şu ayetler bize iki tür azap olduğunu, başka bir deyişle, Büyük Kıyamet kopana
kadar küçük kıyametlerin de meydana geleceği belirtilmektedir.

{21} ‫ن‬ َ ‫ﺟﻌُﻮ‬ِ ‫ن ا ْﻟﻌَﺬَابِ ا ْﻟَﺄ ْآ َﺒ ِﺮ َﻟ َﻌﱠﻠ ُﻬ ْﻢ َﻳ ْﺮ‬


َ ‫ﻦ ا ْﻟﻌَﺬَابِ ا ْﻟﺄَ ْدﻧَﻰ دُو‬َ ‫َوَﻟ ُﻨﺬِﻳ َﻘ ﱠﻨ ُﻬ ْﻢ ِﻣ‬
{22} َ‫ﻦ ﻣُﻨﺘَﻘِﻤُﻮن‬
َ ‫ﺠ ِﺮﻣِﻴ‬ْ ‫ﻦ ا ْﻟ ُﻤ‬ َ ‫ض ﻋَ ْﻨﻬَﺎ إِﻧﱠﺎ ِﻣ‬ َ ‫ﻋ َﺮ‬ ْ ‫ت َر ﱢﺑ ِﻪ ُﺛﻢﱠ َأ‬
ِ ‫ﻇَﻠ ُﻢ ِﻣﻤﱠﻦ ُذ ﱢآ َﺮ ﺑِﺂﻳَﺎ‬ ْ ‫ﻦ َأ‬
ْ ‫َو َﻣ‬
İlginçtir ki Neml suresinde de bu tür azap gündeme getirilmiştir.

}68} ‫ﻦ‬
َ ‫ن َهﺬَا ِإﻟﱠﺎ َأﺳَﺎﻃِﻴ ُﺮ ا ْﻟَﺄ ﱠوﻟِﻴ‬ ْ ‫ﻞ ِإ‬
ُ ‫ﻦ وَﺁﺑَﺎ ُؤﻧَﺎ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒ‬
ُ‫ﺤ‬ْ ‫َﻟ َﻘ ْﺪ ُوﻋِ ْﺪﻧَﺎ َهﺬَا َﻧ‬
{69}‫ﻦ‬ َ ‫ﺠ ِﺮﻣِﻴ‬ ْ ‫ن ﻋَﺎ ِﻗ َﺒ ُﺔ ا ْﻟ ُﻤ‬
َ ‫ﻒ آَﺎ‬َ ‫ﻈﺮُوا َآ ْﻴ‬ ُ ‫ض ﻓَﺎﻧ‬ِ ‫ﻞ ﺳِﻴﺮُوا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر‬ ْ ‫ُﻗ‬
}70} ‫ن‬ َ ‫ﻖ ﱢﻣﻤﱠﺎ َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو‬ ٍ ‫ﺿ ْﻴ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ َوﻟَﺎ َﺗﻜُﻦ ﻓِﻲ‬ َ ‫ن‬ْ ‫ﺤ َﺰ‬ْ ‫َوﻟَﺎ َﺗ‬

11
Yuhanna’nın Vahyi 9. bab

Beşinci melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere inen kuyunun anahtarı ona
verildi. 2Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından
güneş ve hava karardı. 3Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara, yeryüzünün akreplerindeki güce benzer bir
güç verilmişti. 4Çekirgelere, yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de, yalnız alınlarında Tanrı'nın mührü
bulunmayan insanlara ıstırap vermeleri buyruldu. 5Bu insanları öldürmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin
verildi. Yaptıkları işkence, bir akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. 6O günlerde insanlar ölümü arayacak,
ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan hep kaçacak.
7
Çekirgelerin görünüşü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri ise insan
yüzleri gibiydi. 8Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu. 9Demirden yapılmış zırhlara benzeyen göğüs zırhları
vardı. Kanatlarının sesi, savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu. 10Akreplerinkine benzer kuyrukları ve
iğneleri vardı. Kuyruklarında, insanlara beş ay ıstırap verecek bir güce sahiptiler. 11Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin
meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Abadon, Grekçe adı ise Apolyon'dur.[ç]
12
Birinci `vay' geçti, işte bundan sonra iki `vay' daha geliyor.
13
Altıncı melek borazanını çaldı. Tanrı'nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan bir ses işittim. 14Ses, elinde borazan olan
altıncı meleğe, «Büyük Fırat nehrinin yanında bağlı duran dört meleği çöz» dedi. 15Tam o saat, o gün, o ay ve o yıl için hazır
tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü. 16Bunların atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu,
sayılarını duydum. 17Görümümde atları ve atlara binmiş olanları gördüm. Atlılar, ateş, gök yakut ve kükürt renginde göğüs
zırhları kuşanmıştı. Atların başları, aslan başına benziyordu. Ağızlarındanateş, duman ve kükürt fışkırıyordu. 18İnsanların
üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. 19Atların gücü ağızlarında ve
kuyruklarındadır. Yılana benzeyen kuyruklarının başları vardır ve bunlarla ıstırap verirler.
20
Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe
etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen ve yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş ve tahta putlara tapmaktan
vazgeçmediler. 21Adam öldürmekten, büyü yapmaktan, cinsel ahlaksızlık ve hırsızlıklarından da tövbe etmediler.

12 Yasin suresi ayetler 33, 37, 41, Rum suresi 20 – 25, 46, Fussilet 37, 39, Şura 29, 32,
‫‪Kur’an’ın Türkçesi‬‬ ‫‪6‬‬

‫ﻦ }‪{71‬‬ ‫ﻋ ُﺪ إِن آُﻨ ُﺘ ْﻢ ﺻَﺎ ِدﻗِﻴ َ‬


‫ن َﻣﺘَﻰ َهﺬَا ا ْﻟ َﻮ ْ‬
‫َو َﻳﻘُﻮﻟُﻮ َ‬
‫ن }‪{72‬‬
‫ﺠﻠُﻮ َ‬
‫ﺴ َﺘ ْﻌ ِ‬
‫ﺾ اﱠﻟﺬِي َﺗ ْ‬‫ف ﻟَﻜُﻢ َﺑ ْﻌ ُ‬ ‫ن َر ِد َ‬‫ﻋﺴَﻰ أَن َﻳﻜُﻮ َ‬ ‫ﻞ َ‬
‫ُﻗ ْ‬
‫‪Nahl 45‬‬

‫ن }‪{45‬‬
‫ﺸ ُﻌﺮُو َ‬
‫ﻻ َﻳ ْ‬
‫ﺚ َ‬
‫ﺣ ْﻴ ُ‬
‫ﻦ َ‬
‫ب ِﻣ ْ‬
‫ض َأ ْو َﻳ ْﺄ ِﺗ َﻴ ُﻬ ُﻢ ا ْﻟﻌَﺬَا ُ‬
‫ﻷ ْر َ‬
‫ﻒ اﻟّﻠ ُﻪ ِﺑ ِﻬ ُﻢ ا َ‬
‫ﺴ َ‬
‫ﺨِ‬‫ت أَن َﻳ ْ‬
‫ﺴ ﱢﻴﺌَﺎ ِ‬
‫ﻦ َﻣ َﻜﺮُو ْا اﻟ ﱠ‬
‫ﻦ اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫َأ َﻓَﺄ ِﻣ َ‬
‫‪Enbiya 44, 13‬‬

‫ﻦ‬
‫ﺼﻬَﺎ ِﻣ ْ‬
‫ض ﻧَﻨ ُﻘ ُ‬
‫ن أَﻧﱠﺎ َﻧ ْﺄﺗِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر َ‬
‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ُﻢ ا ْﻟ ُﻌ ُﻤ ُﺮ َأ َﻓﻠَﺎ َﻳ َﺮ ْو َ‬
‫ل َ‬
‫ﺣﺘﱠﻰ ﻃَﺎ َ‬
‫ﻞ ﻣَ ﱠﺘ ْﻌﻨَﺎ َه ُﺆﻟَﺎء وَﺁﺑَﺎء ُه ْﻢ َ‬
‫َﺑ ْ‬
‫ن }‪}44‬‬ ‫ﻃﺮَا ِﻓﻬَﺎ َأ َﻓ ُﻬ ُﻢ ا ْﻟﻐَﺎِﻟﺒُﻮ َ‬ ‫َأ ْ‬
‫‪Nahl 26‬‬

‫ﻒ ﻣِﻦ َﻓ ْﻮ ِﻗ ِﻬ ْﻢ َوَأﺗَﺎ ُه ُﻢ‬


‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ُﻢ اﻟﺴﱠ ْﻘ ُ‬
‫ﺨ ﱠﺮ َ‬
‫ﻋ ِﺪ َﻓ َ‬
‫ﻦ ا ْﻟ َﻘﻮَا ِ‬
‫ﻦ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻬ ْﻢ َﻓَﺄﺗَﻰ اﻟّﻠ ُﻪ ُﺑ ْﻨﻴَﺎﻧَﻬُﻢ ﱢﻣ َ‬
‫َﻗ ْﺪ َﻣ َﻜ َﺮ اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫ن }‪}26‬‬ ‫ﺸ ُﻌﺮُو َ‬ ‫ﻻ َﻳ ْ‬ ‫ﺚ َ‬ ‫ﺣ ْﻴ ُ‬
‫ﻦ َ‬
‫ب ِﻣ ْ‬ ‫ا ْﻟﻌَﺬَا ُ‬
‫‪Enfal 30‬‬

‫ﺧ ْﻴ ُﺮ‬
‫ن َو َﻳ ْﻤ ُﻜ ُﺮ اﻟّﻠ ُﻪ وَاﻟّﻠ ُﻪ َ‬
‫ك َو َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو َ‬
‫ﺨ ِﺮﺟُﻮ َ‬
‫ك َأ ْو ُﻳ ْ‬
‫ﻦ َآ َﻔﺮُو ْا ﻟِ ُﻴ ْﺜﺒِﺘُﻮكَ َأ ْو َﻳ ْﻘ ُﺘﻠُﻮ َ‬
‫ﻚ اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫َوِإ ْذ َﻳ ْﻤ ُﻜ ُﺮ ِﺑ َ‬
‫ﻦ }‪{30‬‬ ‫ا ْﻟﻤَﺎ ِآﺮِﻳ َ‬

‫‪Ve bu azap, Allah’tan deprem ya da sel şeklinde olabildiği gibi, insan eliyle de olmaktadır.‬‬

‫‪Tevbe 14‬‬

‫ﻦ }‪{14‬‬
‫ﺻﺪُو َر َﻗ ْﻮ ٍم ﱡﻣ ْﺆ ِﻣﻨِﻴ َ‬
‫ﻒ ُ‬
‫ﺸ ِ‬
‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ َو َﻳ ْ‬
‫ﺼ ْﺮ ُآ ْﻢ َ‬
‫ﺨ ِﺰ ِه ْﻢ َوﻳَﻨ ُ‬
‫ﻗَﺎ ِﺗﻠُﻮ ُه ْﻢ ُﻳ َﻌﺬﱢ ْﺑ ُﻬ ُﻢ اﻟّﻠ ُﻪ ِﺑَﺄ ْﻳﺪِﻳ ُﻜ ْﻢ َو ُﻳ ْ‬
‫‪Haşr 2‬‬

‫ﺨ ُﺮﺟُﻮا‬ ‫ﻇﻨَﻨ ُﺘ ْﻢ أَن َﻳ ْ‬


‫ﺸ ِﺮ ﻣَﺎ َ‬
‫ﺤْ‬ ‫ل ا ْﻟ َ‬
‫ﻞ ا ْﻟﻜِﺘَﺎبِ ﻣِﻦ ِدﻳَﺎ ِر ِه ْﻢ ِﻟَﺄ ﱠو ِ‬ ‫ﻦ َأ ْه ِ‬
‫ﻦ َآ َﻔﺮُوا ِﻣ ْ‬ ‫ج اﱠﻟﺬِﻳ َ‬ ‫ﺧ َﺮ َ‬
‫ُه َﻮ اﱠﻟﺬِي َأ ْ‬
‫ف ﻓِﻲ ُﻗﻠُﻮ ِﺑ ِﻬ ُﻢ‬
‫ﺴ ُﺒﻮا َو َﻗ َﺬ َ‬‫ﺤ َﺘ ِ‬
‫ﺚ َﻟ ْﻢ َﻳ ْ‬
‫ﺣ ْﻴ ُ‬‫ﻦ َ‬ ‫ﻦ اﻟﱠﻠ ِﻪ َﻓَﺄﺗَﺎ ُه ُﻢ اﻟﻠﱠ ُﻪ ِﻣ ْ‬‫ﺣﺼُﻮ ُﻧﻬُﻢ ﱢﻣ َ‬ ‫ﻇﻨﱡﻮا أَ ﱠﻧﻬُﻢ ﻣﱠﺎ ِﻧ َﻌ ُﺘ ُﻬ ْﻢ ُ‬
‫َو َ‬
‫ﻋ َﺘ ِﺒﺮُوا ﻳَﺎ أُوﻟِﻲ ا ْﻟﺄَ ْﺑﺼَﺎرِ }‪{2‬‬ ‫ن ُﺑﻴُﻮﺗَﻬُﻢ ِﺑَﺄ ْﻳﺪِﻳ ِﻬ ْﻢ وَأَ ْﻳﺪِي ا ْﻟ ُﻤ ْﺆﻣِﻨِﻴﻦَ ﻓَﺎ ْ‬
‫ﺨ ِﺮﺑُﻮ َ‬ ‫ﺐ ُﻳ ْ‬‫ﻋ َ‬‫اﻟ ﱡﺮ ْ‬

‫‪Rum suresinde Hz. Peygambere hitaben şöyle denilir.‬‬

‫ن }‪}60‬‬
‫ﻦ ﻟَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ َ‬
‫ﻚ اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫ﺨ ﱠﻔ ﱠﻨ َ‬
‫ﺴ َﺘ ِ‬
‫ﻖ َوﻟَﺎ َﻳ ْ‬
‫ﺣﱞ‬
‫ﻋ َﺪ اﻟﱠﻠ ِﻪ َ‬
‫ن َو ْ‬
‫ﺻ ِﺒ ْﺮ ِإ ﱠ‬
‫ﻓَﺎ ْ‬
‫‪Bu ayette peygambere sabırlı ve sebatkar olması emrolunarak Allah’ın kafirlere azap‬‬
‫‪tehdidinin ve müminlere de yardımının gerçekleşeceği vurgulanmakta, iman etmemişlerden‬‬

‫‪13‬‬ ‫נקש ‪ kelimesi İbranicede aslan ve prens anlamına da gelmektedir. Nakasa‬טּרּפּ ‪Taraf‬‬
‫‪fiili vurmak anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla ayetin genel manası “o müşriklerin nice‬‬
‫‪benzerlerinin önderlerini (Ka’b b. Eşref gibilerini) vurmuş ve önderliklerini ortadan‬‬
‫‪kaldırmışızdır, yine kaldırabiliriz, onlar değil biz kazanırız” şeklinde belirmektedir.‬‬
Kur’an’ın Türkçesi 7

asla yılmaması gerektiği bildirilmektedir. Ayette geçen ‫ن‬


َ ‫ﻦ ﻟَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ‬
َ ‫ اﱠﻟﺬِﻳ‬ibaresi Neml 82 deki
ibareyi çağrıştırır.

‫ن‬
َ ‫س آَﺎﻧُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ ﻟَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ‬
َ ‫ن اﻟﻨﱠﺎ‬
‫َأ ﱠ‬
“Dabbe” de insanların Allah’ın ayetlerine iman etmediklerini söylemektedir. Secde
suresindeki bir ayet bu tabloyu tamamlar gibidir. Burada, zamanında İsrailoğullarından
hidayete rehber olan, sabırlı önderler çıktığı, insanların da ayetlere iman ettiği belirtilir.

{24} ‫ن‬
َ ‫ﺻ َﺒﺮُوا َوآَﺎﻧُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎ ِﺗﻨَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ‬
َ ‫ن ِﺑَﺄ ْﻣ ِﺮﻧَﺎ ﻟَﻤﱠﺎ‬
َ ‫ﺟ َﻌ ْﻠﻨَﺎ ِﻣ ْﻨ ُﻬ ْﻢ َأ ِﺋ ﱠﻤ ًﺔ َﻳ ْﻬﺪُو‬
َ ‫َو‬
Burada da yine peygamberlik kurumu işlenerek İsrailoğullarından Allah’ın emirlerini
uygulayan liderler çıkarıldığı, onların sebatkar oldukları, ayetlere de iman ettikleri belirtilir.

Sonuç :
Al-i İmran 110 da geçtiği üzere, dabbetularzdan kasıt sabırla, emr-i maruf ve nehy-i münker
yapan peygamberler ve sadık ümmetleridir. Her peygamber ve onun sadık ümmeti kendi
dönemlerinin dabbetülarzı, yani bölge sorumlusudur. Kendi çevrelerinde cahillere karşı vaaz
ve irşad faaliyeti yürütmüşlerdir. Cahillerin kahir ekseriyetle bu mürşitlere cephe almaları
sonucunda ise Allahu Teala yasa gereği ( : Sünnetullah ) onlara müdahale etmektedir. Fatır
suresinde nice daha güçlü kavimlerin bu yüzden helak oldukları vurgulanır..

‫ﺖ‬
َ ‫ﺳ ﱠﻨ‬
ُ ‫ن ِإﻟﱠﺎ‬ َ ‫ﻈﺮُو‬ ُ ‫ﻞ ﻳَﻨ‬
ْ ‫ﺊ ِإﻟﱠﺎ ِﺑَﺄ ْهِﻠ ِﻪ َﻓ َﻬ‬
ُ ‫ﻖ ا ْﻟ َﻤ ْﻜ ُﺮ اﻟﺴﱠﻴﱢ‬ُ ‫ﺊ َوﻟَﺎ َﻳﺤِﻴ‬ ِ ‫ﺴ ﱢﻴ‬
‫ض َو َﻣ ْﻜ َﺮ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ِﺘ ْﻜﺒَﺎرًا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر‬ ْ‫ا‬
{43}‫ﺤﻮِﻳﻠًﺎ‬ ْ ‫ﺖ اﻟﱠﻠ ِﻪ َﺗ‬ ِ ‫ﺴ ﱠﻨ‬
ُ ‫ﺠ َﺪ ِﻟ‬
ِ ‫ﺖ اﻟﱠﻠ ِﻪ ﺗَ ْﺒﺪِﻳﻠًﺎ َوﻟَﻦ َﺗ‬
ِ ‫ﺴ ﱠﻨ‬ُ ‫ﺠ َﺪ ِﻟ‬
ِ ‫ﻦ َﻓﻠَﻦ َﺗ‬
َ ‫ا ْﻟَﺄ ﱠوﻟِﻴ‬
‫ﺷ ﱠﺪ ِﻣ ْﻨ ُﻬ ْﻢ ُﻗ ﱠﻮ ًة وَﻣَﺎ‬
َ ‫ﻦ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻬ ْﻢ َوآَﺎﻧُﻮا َأ‬ َ ‫ن ﻋَﺎ ِﻗ َﺒ ُﺔ اﱠﻟﺬِﻳ‬َ ‫ﻒ آَﺎ‬
َ ‫ﻈﺮُوا َآ ْﻴ‬ ُ ‫ض َﻓﻴَﻨ‬ ِ ‫َأ َوَﻟ ْﻢ َﻳﺴِﻴﺮُوا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر‬
}44} ‫ﻋﻠِﻴﻤًﺎ َﻗﺪِﻳﺮًا‬ َ ‫ن‬ َ ‫ض ِإﻧﱠ ُﻪ آَﺎ‬ ِ ‫ت َوﻟَﺎ ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر‬ ِ ‫ﺴﻤَﺎوَا‬ ‫ﻲ ٍء ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬ ْ ‫ﺷ‬ َ ‫ﺠ َﺰ ُﻩ ﻣِﻦ‬ِ ‫ن اﻟﱠﻠ ُﻪ ِﻟ ُﻴ ْﻌ‬
َ ‫آَﺎ‬

You might also like