Professional Documents
Culture Documents
Dabbetularz Muhammed Mustafadir
Dabbetularz Muhammed Mustafadir
DABBETULARZ NEDİR ?
Mesut YAZICI1
Bu ibare Sebe suresinin 14. ayetinde, Hz. Süleyman’ın yaslanmakta olduğu asasını
kemirerek aşındırmak suretiyle cesedinin yere yığılmasına ve öldüğünün anlaşılmasına
vesile olan bir tür kurt manasında geçer.
ﻦ
ﺠﱡِ ﺖ ا ْﻟ
ِ ﺧ ﱠﺮ َﺗ َﺒ ﱠﻴ َﻨ
َ ﺴَﺄ َﺗ ُﻪ َﻓَﻠﻤﱠﺎ
َ ﻞ ﻣِﻨ
ُ ض َﺗ ْﺄ ُآ
ِ ﻋﻠَﻰ َﻣ ْﻮ ِﺗ ِﻪ ِإﻟﱠﺎ دَاﺑﱠ ُﺔ ا ْﻟَﺄ ْرَ ت ﻣَﺎ َدﱠﻟ ُﻬ ْﻢَ ﻋَﻠ ْﻴ ِﻪ ا ْﻟ َﻤ ْﻮ
َ ﻀ ْﻴﻨَﺎ
َ َﻓَﻠ ﱠﻤﺎ َﻗ
ﻦ
ِ ب ا ْﻟ ُﻤﻬِﻴ ِ ﺐ ﻣَﺎ َﻟ ِﺒﺜُﻮا ﻓِﻲ ا ْﻟ َﻌﺬَا َ ن ا ْﻟ َﻐ ْﻴ َ أَن ﱠﻟ ْﻮ آَﺎﻧُﻮا َﻳ ْﻌَﻠﻤُﻮ
Bu ayet, dabbetularzın öneminden ziyade, cinlerin gaybı bilmediklerini, biliyor olsalardı
çoktan ölmüş olan Hz. Süleyman’a halen hizmete devam etmeyeceklerini vurgulamaktadır.
ن
َ س آَﺎﻧُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎ ِﺗﻨَﺎ ﻟَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ
َ ن اﻟﻨﱠﺎ
ض ُﺗ َﻜﻠﱢ ُﻤ ُﻬ ْﻢ َأ ﱠ
ِ ﻦ ا ْﻟَﺄ ْر
َ ﺟ َﻨﺎ َﻟ ُﻬ ْﻢ دَا ﱠﺑ ًﺔ ﱢﻣ
ْ ﺧ َﺮ
ْ ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ َأ
َ ل
ُ َوِإذَا َو َﻗ َﻊ ا ْﻟ َﻘ ْﻮ
Burada, müşriklerin ve israiloğullarının Hz. Peygamber’e iman etmemiş olmaları kınanmakta
ve bunun vahim sonuçlar doğuracağı tehdidinde bulunulmaktadır. Ayetin ilk etapta manası
şöyledir:
Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman yerden bir çeşit hayvan çıkarırız
ki o, onlara insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler 2
Diyanet Vakfı meali ise, ayetin çevirisinde Elmalılı tefsirine işaret etmekle birlikte, tıpkı Ömer
Rıza Doğrul3 gibi “yerden bir dabbe ( mahluk ) çıkarırız” kelimelerini kullanmıştır.4 Keza
Muhammed Esed de “yerden çıkarılan yaratık” kelimelerini kullanmıştır.
Bizim çevirimize göre arzdan kasıt toprak değil yurt sathı, dabbeden kasıt ise peygamber
ve peygamberi destekleyen, sorumluluk duygusuna sahip alimler ve salihlerdir.
Nitekim Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisindeki Dabbetularz maddesinde şu görüşlere yer
verilmektedir.
a) Dabbe insandır.
Neml 82’de geçen dabbe ibaresini “yaratık” kelimesinden ziyade “insan” kelimesiyle
karşılayabileceğimizi düşünüyoruz. Zira dabbenin bu manası da mevcuttur. Fatır suresinin
45. ayetinde ( ) داﺑﺔkelimesi insan anlamında geçmektedir.8
ﻰﺴﻤ
َ ﻞ ﱡﻣ
ٍﺟ
َ ﻇ ْﻬ ِﺮهَﺎ ﻣِﻦ دَا ﱠﺑ ٍﺔ َوَﻟﻜِﻦ ُﻳ َﺆﺧﱢ ُﺮ ُه ْﻢ ِإﻟَﻰ َأ
َ ﻋﻠَﻰ َ ك َ ﺴﺒُﻮا َﻣﺎ َﺗ َﺮ َ س ﺑِﻤَﺎ َآ
َ ﺧ ُﺬ اﻟﻠﱠ ُﻪ اﻟﻨﱠﺎ
ِ َوَﻟ ْﻮ ُﻳﺆَا
45} ن ِﺑ ِﻌﺒَﺎ ِد ِﻩ َﺑﺼِﻴﺮًا َ ن اﻟﱠﻠ َﻪ آَﺎﺟُﻠ ُﻬ ْﻢ َﻓِﺈ ﱠ
َ ﻓَﺈِذَا ﺟَﺎء َأ
Keza Enfal suresi 22. ve 55. ayetlerde geçen dabbe kelimesinin çoğulu devabb
kelimesimden kasıt inkarcı insanlardır. Zira onlar sağır ve dilsiz gibidirler, kafalarını
çalıştırmazlar.
{22} ن
َ ﻻ َﻳ ْﻌ ِﻘﻠُﻮ
َ ﻦَ ﺼ ﱡﻢ ا ْﻟ ُﺒ ْﻜ ُﻢ اﱠﻟﺬِﻳ
ب ﻋِﻨ َﺪ اﻟّﻠ ِﻪ اﻟ ﱡ ﺷ ﱠﺮ اﻟ ﱠﺪوَا ﱠ
َ ن
ِإ ﱠ
}55} ن
َ ﻻ ُﻳ ْﺆ ِﻣﻨُﻮَ ﻦ َآ َﻔﺮُو ْا َﻓ ُﻬ ْﻢ َ ب ﻋِﻨ َﺪ اﻟّﻠ ِﻪ اﱠﻟﺬِﻳ
ﺷ ﱠﺮ اﻟ ﱠﺪوَا ﱢ
َ ن
ِإ ﱠ
b) Dabbe konuşmaktadır.
Bakara suresinde bilmezlerin Allah’ın konuşmasını ya da mucize göstermesini
istemektedirler. Oysa Allah zaten peygamberleri kanalıyla konuşmaktadır.
ﻞ َﻗ ْﻮِﻟ ِﻬ ْﻢ
َ ﻦ ﻣِﻦ ﻗَ ْﺒﻠِﻬِﻢ ﱢﻣ ْﺜَ ل اﱠﻟﺬِﻳ
َ ﻚ ﻗَﺎَ ﻻ ُﻳﻜَﱢﻠ ُﻤﻨَﺎ اﻟﻠّ ُﻪ َأ ْو َﺗ ْﺄﺗِﻴﻨَﺎ ﺁ َﻳ ٌﺔ َآ َﺬِﻟ
َ ن َﻟ ْﻮ
َ ﻻ َﻳ ْﻌَﻠﻤُﻮ َ ﻦ َ ل اﱠﻟﺬِﻳ
َ َوﻗَﺎ
{118}ن َ ت ِﻟ َﻘ ْﻮ ٍم ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ
ِ ﺖ ُﻗﻠُﻮ ُﺑ ُﻬ ْﻢ َﻗ ْﺪ ﺑَ ﱠﻴﻨﱠﺎ اﻵﻳَﺎ ْ َﺗﺸَﺎ َﺑ َﻬ
}119} ﺠﺤِﻴ ِﻢ َ ب ا ْﻟ
ِ ﺻﺤَﺎْ ﻦ َأ ْﻋ َ ل ُ ﺴَﺄْ ﻻ ُﺗَ ﻖ َﺑﺸِﻴﺮًا َو َﻧﺬِﻳﺮًا َو ﺤﱢ َ إِﻧﱠﺎ أَ ْرﺳَ ْﻠﻨَﺎكَ ﺑِﺎ ْﻟ
Neml 82 de “dabbe” de konuşmaktadır : (ُ ) ُﻳﻜَﱢﻠ ُﻤﻨَﺎ اﻟّﻠﻪanlatılır. Allah ise ayetlerini iman edenlere
göstermektedir. Ardından da peygamberin müjdeleyici ve korkutucu olarak görevlendirilişi
vurgulanır. Dolayısıyla dabbe, ﺟﻨَﺎ
ْ َﺧﺮ
ْ َأ fiili ile Allah tarafından görevlendirildiği bildirilen bir
insan olmalıdır
Ayrıca Kur’an’da kafirlerin karşısına dikilen, onlara tavır koyan ve konuşan9 bir takım yüce
kişiliklere rastlanıyor. Mesela Taha suresinde Musa peygamber konuşmacıdır:
ﻃﻐَﻰ }{24
ن ِإﻧﱠ ُﻪ َ
ﻋ ْﻮ َﺐ ِإﻟَﻰ ِﻓ ْﺮ َ ا ْذ َه ْ
ﺻ ْﺪرِي }{25
ح ﻟِﻲ َ ﺷ َﺮ ْبا ْ ل َر ﱢ ﻗَﺎ َ
ﺴ ْﺮ ﻟِﻲ َأ ْﻣﺮِي }{26 َو َﻳ ﱢ
ﻋ ْﻘ َﺪ ًة ﻣﱢﻦ ﱢﻟﺴَﺎﻧِﻲ }{27ﻞ ُﺣُﻠ ْ وَا ْ
َﻳ ْﻔ َﻘﻬُﻮا ﻗَ ْﻮﻟِﻲ }{28
Şuara suresinde yine Musa peygamber konuşuyor.
ﻦ }{10 ﺖ ا ْﻟ َﻘ ْﻮ َم اﻟﻈﱠﺎِﻟﻤِﻴ َ
ن ا ْﺋ ِ ﻚ ﻣُﻮﺳَﻰ َأ ِ َوِإ ْذ ﻧَﺎدَى َر ﱡﺑ َ
ن }{11 ن َأﻟَﺎ َﻳ ﱠﺘﻘُﻮ َ
ﻋ ْﻮ ََﻗ ْﻮ َم ِﻓ ْﺮ َ
ن }{12 ف أَن ُﻳ َﻜ ﱢﺬﺑُﻮ ِ ب ِإﻧﱢﻲ َأﺧَﺎ ُ ل َر ﱢ ﻗَﺎ َ
ن }{13
ﻞ ِإﻟَﻰ هَﺎرُو َ ﺳْ ﻖ ِﻟﺴَﺎﻧِﻲ َﻓَﺄ ْر ِ ﻄِﻠ ُ
ﺻ ْﺪرِي َوﻟَﺎ ﻳَﻨ َ ﻖ َ َو َﻳﻀِﻴ ُ
ن }{14 ف أَن َﻳ ْﻘ ُﺘﻠُﻮ ِ ﺐ َﻓَﺄﺧَﺎ ُ ﻲ ذَﻧ ٌ ﻋَﻠ ﱠ َوَﻟ ُﻬ ْﻢ َ
ن }{15 ﺴ َﺘ ِﻤﻌُﻮ َل َآﻠﱠﺎ ﻓَﺎ ْذهَﺒَﺎ ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ إِﻧﱠﺎ ﻣَﻌَﻜُﻢ ﱡﻣ ْ ﻗَﺎ َ
ﻦ }{16 ب ا ْﻟﻌَﺎَﻟﻤِﻴ َ
ل َر ﱢ ن َﻓﻘُﻮﻟَﺎ إِﻧﱠﺎ َرﺳُﻮ ُ ﻋ ْﻮ َ
ﻓَ ْﺄﺗِﻴَﺎ ِﻓ ْﺮ َ
Kasas suresinde Musa peygamber konuşuyor, Harun’un konuşma kabiliyeti öne çıkarılıyor.
ﻦ }{20
ﺳﻠِﻴ َ
ل ﻳَﺎ َﻗ ْﻮ ِم ا ﱠﺗ ِﺒﻌُﻮا ا ْﻟ ُﻤ ْﺮ َ
ﺴﻌَﻰ ﻗَﺎ َ
ﻞ َﻳ ْ
ﺟٌ
ﻦ َأ ْﻗﺼَﻰ ا ْﻟ َﻤﺪِﻳ َﻨ ِﺔ رَ ُ
َوﺟَﺎء ِﻣ ْ
9 ) ibranicede kınamak, ayıplamak, kusurlu bulmak, ağır konuşmak,כלםה Kelime kelimesi (:
azarlamak anlamları da taşır. Dolayısıyla peygamberler cahilleri ve cahiliye davranışlarını
kınayan şahıslardır.
Kur’an’ın Türkçesi 4
{21} ن َ ﺟﺮًا وَهُﻢ ﱡﻣ ْﻬ َﺘﺪُو ْ ﺴَﺄُﻟ ُﻜ ْﻢ َأْ ﻻ َﻳ ا ﱠﺗ ِﺒﻌُﻮا ﻣَﻦ ﱠ
{22} ن َ ﺟﻌُﻮ َ ﻄ َﺮﻧِﻲ َوِإَﻟ ْﻴ ِﻪ ُﺗ ْﺮ َ ﻋ ُﺒ ُﺪ اﱠﻟﺬِي َﻓ ْ ﻻ َأَ وَﻣَﺎ ﻟِﻲ
{23} ن
ِ ﻻ ﻳُﻨ ِﻘﺬُو
َ ﻋ ُﺘ ُﻬ ْﻢ ﺷَ ْﻴﺌًﺎ َو
َ ﺷﻔَﺎ
َ ﻋﻨﱢﻲ َ ﻦ ِ ﻻ ُﺗ ْﻐ
ﻀﺮﱟ ﱠ ُ ﺣﻤَﻦ ِﺑ ْ ن اﻟ ﱠﺮ ِ ﺨ ُﺬ ﻣِﻦ دُو ِﻧ ِﻪ ﺁِﻟ َﻬ ًﺔ إِن ُﻳ ِﺮ ْد
ِ َأَأ ﱠﺗ
{24} ﻦ ٍ ل ﱡﻣﺒِﻴ ٍﻼَﺿ َ ِإﻧﱢﻲ ِإذًا ﱠﻟﻔِﻲ
{25} ن ِ ﺳ َﻤﻌُﻮ ْ ﺖ ِﺑ َﺮ ﱢﺑ ُﻜ ْﻢ ﻓَﺎ
ُ ِإﻧﱢﻲ ﺁﻣَﻨ
{26} ن َ ﺖ َﻗ ْﻮﻣِﻲ َﻳ ْﻌَﻠﻤُﻮ َ ل ﻳَﺎ َﻟ ْﻴ َ ﺠ ﱠﻨ َﺔ ﻗَﺎ
َ ﻞ ا ْﻟ
ِﺧُ ﻞ ا ْد َ ﻗِﻴ
}27} ﻦ َ ﻦ ا ْﻟ ُﻤ ْﻜ َﺮﻣِﻴ َ ﻏ َﻔ َﺮ ﻟِﻲ َرﺑﱢﻲ وَﺟَﻌَﻠَﻨِﻲ ِﻣ َ ﺑِﻤَﺎ
Çünkü, Kasas suresinde insanlara hitaben “Mürseline ne cevap verdiniz?” diye sorulacağı
belirtilmiştir. Bu şahıslar o çerçevede konuşmaktadır.
{176} ﻦ
َ ﺳﻠِﻴ
َ ب ا ْﻟَﺄ ْﻳ َﻜ ِﺔ ا ْﻟ ُﻤ ْﺮ
ُ ﺻﺤَﺎ ْ ب َأَ َآ ﱠﺬ
{177} نَ ﺐ َأﻟَﺎ َﺗ ﱠﺘﻘُﻮ ٌ ﺷﻌَ ْﻴ ُ ل َﻟ ُﻬ ْﻢ
َ ِإ ْذ ﻗَﺎ
Peygamber Efendimiz de mürselini tasdik etmiştir. Saffat suresi
10
Terceme-i Cifri’l-Cami, TDV İslam Ansiklopedisi, Dabbetularz maddesi.
Kur’an’ın Türkçesi 5
ﻦ
َ ن ﺑِﺎﻟّﻠ ِﻪ َوَﻟ ْﻮ ﺁ َﻣ
َ ﻦ ا ْﻟﻤُﻨ َﻜ ِﺮ َو ُﺗ ْﺆ ِﻣﻨُﻮِﻋ َ ن َ ن ﺑِﺎ ْﻟﻤَ ْﻌﺮُوفِ َو َﺗ ْﻨ َﻬ ْﻮ َ س َﺗ ْﺄ ُﻣﺮُوِ ﺖ ﻟِﻠﻨﱠﺎ
ْ ﺟَ ﺧ ِﺮ ْ ﺧ ْﻴ َﺮ ُأ ﱠﻣ ٍﺔ ُأ
َ آُﻨ ُﺘ ْﻢ
110} ن َ ﺳﻘُﻮ ِ ن َوَأ ْآ َﺜ ُﺮ ُه ُﻢ ا ْﻟﻔَﺎَ ن ﺧَ ْﻴﺮًا ﱠﻟﻬُﻢ ﻣﱢ ْﻨ ُﻬ ُﻢ ا ْﻟ ُﻤ ْﺆ ِﻣﻨُﻮَ ﻞ ا ْﻟﻜِﺘَﺎبِ َﻟﻜَﺎُ َأ ْه
Neml 82 de geçen ihrac-ı dabbe kavramı mustahak azab öncesinde Allahu teala tarafından
tarih sahnesine çıkarılan bir canlıdır. Azap, Kur’an’ın dikkat çektiği ana konulardandır. Secde
suresindeki şu ayetler bize iki tür azap olduğunu, başka bir deyişle, Büyük Kıyamet kopana
kadar küçük kıyametlerin de meydana geleceği belirtilmektedir.
}68} ﻦ
َ ن َهﺬَا ِإﻟﱠﺎ َأﺳَﺎﻃِﻴ ُﺮ ا ْﻟَﺄ ﱠوﻟِﻴ ْ ﻞ ِإ
ُ ﻦ وَﺁﺑَﺎ ُؤﻧَﺎ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒ
ُﺤْ َﻟ َﻘ ْﺪ ُوﻋِ ْﺪﻧَﺎ َهﺬَا َﻧ
{69}ﻦ َ ﺠ ِﺮﻣِﻴ ْ ن ﻋَﺎ ِﻗ َﺒ ُﺔ ا ْﻟ ُﻤ
َ ﻒ آَﺎَ ﻈﺮُوا َآ ْﻴ ُ ض ﻓَﺎﻧِ ﻞ ﺳِﻴﺮُوا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر ْ ُﻗ
}70} ن َ ﻖ ﱢﻣﻤﱠﺎ َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو ٍ ﺿ ْﻴ
َ ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ َوﻟَﺎ َﺗﻜُﻦ ﻓِﻲ َ نْ ﺤ َﺰْ َوﻟَﺎ َﺗ
11
Yuhanna’nın Vahyi 9. bab
Beşinci melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere inen kuyunun anahtarı ona
verildi. 2Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından
güneş ve hava karardı. 3Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara, yeryüzünün akreplerindeki güce benzer bir
güç verilmişti. 4Çekirgelere, yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de, yalnız alınlarında Tanrı'nın mührü
bulunmayan insanlara ıstırap vermeleri buyruldu. 5Bu insanları öldürmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin
verildi. Yaptıkları işkence, bir akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. 6O günlerde insanlar ölümü arayacak,
ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan hep kaçacak.
7
Çekirgelerin görünüşü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri ise insan
yüzleri gibiydi. 8Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu. 9Demirden yapılmış zırhlara benzeyen göğüs zırhları
vardı. Kanatlarının sesi, savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu. 10Akreplerinkine benzer kuyrukları ve
iğneleri vardı. Kuyruklarında, insanlara beş ay ıstırap verecek bir güce sahiptiler. 11Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin
meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Abadon, Grekçe adı ise Apolyon'dur.[ç]
12
Birinci `vay' geçti, işte bundan sonra iki `vay' daha geliyor.
13
Altıncı melek borazanını çaldı. Tanrı'nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan bir ses işittim. 14Ses, elinde borazan olan
altıncı meleğe, «Büyük Fırat nehrinin yanında bağlı duran dört meleği çöz» dedi. 15Tam o saat, o gün, o ay ve o yıl için hazır
tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü. 16Bunların atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu,
sayılarını duydum. 17Görümümde atları ve atlara binmiş olanları gördüm. Atlılar, ateş, gök yakut ve kükürt renginde göğüs
zırhları kuşanmıştı. Atların başları, aslan başına benziyordu. Ağızlarındanateş, duman ve kükürt fışkırıyordu. 18İnsanların
üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. 19Atların gücü ağızlarında ve
kuyruklarındadır. Yılana benzeyen kuyruklarının başları vardır ve bunlarla ıstırap verirler.
20
Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe
etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen ve yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş ve tahta putlara tapmaktan
vazgeçmediler. 21Adam öldürmekten, büyü yapmaktan, cinsel ahlaksızlık ve hırsızlıklarından da tövbe etmediler.
12 Yasin suresi ayetler 33, 37, 41, Rum suresi 20 – 25, 46, Fussilet 37, 39, Şura 29, 32,
Kur’an’ın Türkçesi 6
ن }{45
ﺸ ُﻌﺮُو َ
ﻻ َﻳ ْ
ﺚ َ
ﺣ ْﻴ ُ
ﻦ َ
ب ِﻣ ْ
ض َأ ْو َﻳ ْﺄ ِﺗ َﻴ ُﻬ ُﻢ ا ْﻟﻌَﺬَا ُ
ﻷ ْر َ
ﻒ اﻟّﻠ ُﻪ ِﺑ ِﻬ ُﻢ ا َ
ﺴ َ
ﺨِت أَن َﻳ ْ
ﺴ ﱢﻴﺌَﺎ ِ
ﻦ َﻣ َﻜﺮُو ْا اﻟ ﱠ
ﻦ اﱠﻟﺬِﻳ َ
َأ َﻓَﺄ ِﻣ َ
Enbiya 44, 13
ﻦ
ﺼﻬَﺎ ِﻣ ْ
ض ﻧَﻨ ُﻘ ُ
ن أَﻧﱠﺎ َﻧ ْﺄﺗِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر َ
ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ُﻢ ا ْﻟ ُﻌ ُﻤ ُﺮ َأ َﻓﻠَﺎ َﻳ َﺮ ْو َ
ل َ
ﺣﺘﱠﻰ ﻃَﺎ َ
ﻞ ﻣَ ﱠﺘ ْﻌﻨَﺎ َه ُﺆﻟَﺎء وَﺁﺑَﺎء ُه ْﻢ َ
َﺑ ْ
ن }}44 ﻃﺮَا ِﻓﻬَﺎ َأ َﻓ ُﻬ ُﻢ ا ْﻟﻐَﺎِﻟﺒُﻮ َ َأ ْ
Nahl 26
ﺧ ْﻴ ُﺮ
ن َو َﻳ ْﻤ ُﻜ ُﺮ اﻟّﻠ ُﻪ وَاﻟّﻠ ُﻪ َ
ك َو َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو َ
ﺨ ِﺮﺟُﻮ َ
ك َأ ْو ُﻳ ْ
ﻦ َآ َﻔﺮُو ْا ﻟِ ُﻴ ْﺜﺒِﺘُﻮكَ َأ ْو َﻳ ْﻘ ُﺘﻠُﻮ َ
ﻚ اﱠﻟﺬِﻳ َ
َوِإ ْذ َﻳ ْﻤ ُﻜ ُﺮ ِﺑ َ
ﻦ }{30 ا ْﻟﻤَﺎ ِآﺮِﻳ َ
Ve bu azap, Allah’tan deprem ya da sel şeklinde olabildiği gibi, insan eliyle de olmaktadır.
Tevbe 14
ﻦ }{14
ﺻﺪُو َر َﻗ ْﻮ ٍم ﱡﻣ ْﺆ ِﻣﻨِﻴ َ
ﻒ ُ
ﺸ ِ
ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ َو َﻳ ْ
ﺼ ْﺮ ُآ ْﻢ َ
ﺨ ِﺰ ِه ْﻢ َوﻳَﻨ ُ
ﻗَﺎ ِﺗﻠُﻮ ُه ْﻢ ُﻳ َﻌﺬﱢ ْﺑ ُﻬ ُﻢ اﻟّﻠ ُﻪ ِﺑَﺄ ْﻳﺪِﻳ ُﻜ ْﻢ َو ُﻳ ْ
Haşr 2
ن }}60
ﻦ ﻟَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ َ
ﻚ اﱠﻟﺬِﻳ َ
ﺨ ﱠﻔ ﱠﻨ َ
ﺴ َﺘ ِ
ﻖ َوﻟَﺎ َﻳ ْ
ﺣﱞ
ﻋ َﺪ اﻟﱠﻠ ِﻪ َ
ن َو ْ
ﺻ ِﺒ ْﺮ ِإ ﱠ
ﻓَﺎ ْ
Bu ayette peygambere sabırlı ve sebatkar olması emrolunarak Allah’ın kafirlere azap
tehdidinin ve müminlere de yardımının gerçekleşeceği vurgulanmakta, iman etmemişlerden
13 נקש kelimesi İbranicede aslan ve prens anlamına da gelmektedir. Nakasaטּרּפּ Taraf
fiili vurmak anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla ayetin genel manası “o müşriklerin nice
benzerlerinin önderlerini (Ka’b b. Eşref gibilerini) vurmuş ve önderliklerini ortadan
kaldırmışızdır, yine kaldırabiliriz, onlar değil biz kazanırız” şeklinde belirmektedir.
Kur’an’ın Türkçesi 7
ن
َ س آَﺎﻧُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ ﻟَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ
َ ن اﻟﻨﱠﺎ
َأ ﱠ
“Dabbe” de insanların Allah’ın ayetlerine iman etmediklerini söylemektedir. Secde
suresindeki bir ayet bu tabloyu tamamlar gibidir. Burada, zamanında İsrailoğullarından
hidayete rehber olan, sabırlı önderler çıktığı, insanların da ayetlere iman ettiği belirtilir.
{24} ن
َ ﺻ َﺒﺮُوا َوآَﺎﻧُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎ ِﺗﻨَﺎ ﻳُﻮ ِﻗﻨُﻮ
َ ن ِﺑَﺄ ْﻣ ِﺮﻧَﺎ ﻟَﻤﱠﺎ
َ ﺟ َﻌ ْﻠﻨَﺎ ِﻣ ْﻨ ُﻬ ْﻢ َأ ِﺋ ﱠﻤ ًﺔ َﻳ ْﻬﺪُو
َ َو
Burada da yine peygamberlik kurumu işlenerek İsrailoğullarından Allah’ın emirlerini
uygulayan liderler çıkarıldığı, onların sebatkar oldukları, ayetlere de iman ettikleri belirtilir.
Sonuç :
Al-i İmran 110 da geçtiği üzere, dabbetularzdan kasıt sabırla, emr-i maruf ve nehy-i münker
yapan peygamberler ve sadık ümmetleridir. Her peygamber ve onun sadık ümmeti kendi
dönemlerinin dabbetülarzı, yani bölge sorumlusudur. Kendi çevrelerinde cahillere karşı vaaz
ve irşad faaliyeti yürütmüşlerdir. Cahillerin kahir ekseriyetle bu mürşitlere cephe almaları
sonucunda ise Allahu Teala yasa gereği ( : Sünnetullah ) onlara müdahale etmektedir. Fatır
suresinde nice daha güçlü kavimlerin bu yüzden helak oldukları vurgulanır..
ﺖ
َ ﺳ ﱠﻨ
ُ ن ِإﻟﱠﺎ َ ﻈﺮُو ُ ﻞ ﻳَﻨ
ْ ﺊ ِإﻟﱠﺎ ِﺑَﺄ ْهِﻠ ِﻪ َﻓ َﻬ
ُ ﻖ ا ْﻟ َﻤ ْﻜ ُﺮ اﻟﺴﱠﻴﱢُ ﺊ َوﻟَﺎ َﻳﺤِﻴ ِ ﺴ ﱢﻴ
ض َو َﻣ ْﻜ َﺮ اﻟ ﱠ
ِ ﺳ ِﺘ ْﻜﺒَﺎرًا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر ْا
{43}ﺤﻮِﻳﻠًﺎ ْ ﺖ اﻟﱠﻠ ِﻪ َﺗ ِ ﺴ ﱠﻨ
ُ ﺠ َﺪ ِﻟ
ِ ﺖ اﻟﱠﻠ ِﻪ ﺗَ ْﺒﺪِﻳﻠًﺎ َوﻟَﻦ َﺗ
ِ ﺴ ﱠﻨُ ﺠ َﺪ ِﻟ
ِ ﻦ َﻓﻠَﻦ َﺗ
َ ا ْﻟَﺄ ﱠوﻟِﻴ
ﺷ ﱠﺪ ِﻣ ْﻨ ُﻬ ْﻢ ُﻗ ﱠﻮ ًة وَﻣَﺎ
َ ﻦ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻬ ْﻢ َوآَﺎﻧُﻮا َأ َ ن ﻋَﺎ ِﻗ َﺒ ُﺔ اﱠﻟﺬِﻳَ ﻒ آَﺎ
َ ﻈﺮُوا َآ ْﻴ ُ ض َﻓﻴَﻨ ِ َأ َوَﻟ ْﻢ َﻳﺴِﻴﺮُوا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر
}44} ﻋﻠِﻴﻤًﺎ َﻗﺪِﻳﺮًا َ ن َ ض ِإﻧﱠ ُﻪ آَﺎ ِ ت َوﻟَﺎ ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر ِ ﺴﻤَﺎوَا ﻲ ٍء ﻓِﻲ اﻟ ﱠ ْ ﺷ َ ﺠ َﺰ ُﻩ ﻣِﻦِ ن اﻟﱠﻠ ُﻪ ِﻟ ُﻴ ْﻌ
َ آَﺎ