Professional Documents
Culture Documents
Tasavvuf
Tasavvuf
Temel Islm anlayis byle olmakla berber, tasavvufa -daha ziyde- hric
bir gzle bakanlar veya menf bir tavir almis olanlar, onun mensei hakkinda esitli
iddilar ortaya atmislardir.
Sirf ses benzerliginden hareket ederek bu muazzez faliyetin, Yunanca
hikmet demek olan sofostan geldigini iddi edenler oldugu gibi, ona Isril bir
mense uyduranlardan, onu Hint mistisizmine baglayanlara kadar esitli yersiz g-
rsler ortaya atanlar olmustur. Bunlar, kelime veya muhtev benzerliklerine agir-
lik vererek ortaya konulmus yanlis grslerdir.
Hakkatte ise tasavvuf kelimesinin hangi kkten geldigi konusunda Is-
lm limleri arasindaki grsler, onun tamamen Islm kaynakli oldugunu ortaya
koymaktadir. Bu hususta muhtelif grsler arasinda; tasavvufun, arinmislik ve se-
ilmislik anlamina gelen; saf, safvet ve istif kelimelerinden neset etmis
olacagi ifde edildigi gibi, ona it slbun ilk tezhr sekli olan ehl-i suffe n-
miyla yd edilen ashbdan bzi ubbd (bidler) ve zhhd (zhidler)in giydikleri
sf denilen yn hirkadan alindigi grs genel kabul grmstr.
Diger taraftan ilim, irfan ve mneviyt tahsil etmek maksadiyla Mescid-i
Nebevde ikmet eden ve kendilerine ehl-i suffe denilen bu sahbe toplulugu,
Peygamber -aleyhissalt vesselm-in tesvikiyle zhd ve takvda temyz etmis-
lerdir. Hatt Allhin Rasl -sallllhu aleyhi ve sellem-, ashbin zenginlerinden
bu zmrenin ise ve ibtesi hussunda yardimci olmalarini talep etmistir. Bu du-
rum; tasavvuf davranislarin, Raslullh -sallllhu aleyhi ve sellem-in snneti
karsisindaki mevkini ve onun nebev bir tasdke dayanmis oldugunu gsteren t-
rih bir gerektir.
Hazret-i Peygamber -sallllhu aleyhi ve sellem-den sonra sahbe nesli
arasinda basgsteren siys ihtilflar karsisinda ehl-i suffeden hayatta olanlar
hibir tarafi iltizm etmeyerek tarafsiz kalmislardir. Hatt bu ihtilflarin mminler
arasindaki kardeslik duygularini zaafa ugratmasindan ibret alarak zhd ve takvda
daha da ileriye gitmislerdir. Bu hl de, nesve-i sfiyyenin ziydelesmesine vesle
olmustur. Ihtilaflara karismayi mnen tehlikeli bulan diger bzi sahbe de, onlara
iltihk etmis ve bylece zhd ve takv yolunu tutanlarin sayisinda bir ogalma g-
rlmstr.
Sf kelimesinden ehl-i suffe ve onlarin riyzt ve takvlarindan ta-
savvuf ve mutasavvif kelimeleri zamanla neset edip yayginlasarak tarihin sey-
ri iinde messeselesmistir.
Hak dostlarinin, nil olduklari rhn tecelllere gre yaptiklari sayisiz ta-
savvuf triflerinden birkai syledir:
1. Tasavvuf Gzel Ahlk ve Edeptir
Gzel ahlk, mni takldden kurtararak fikir ve davranislara istikmet ve-
ren ihsn duygusunu, yni Cenb-i Hakki gryormusasina bir hlet-i rhiyeyi
kalbde sbitleyerek, sahsiyetin hkim ve ayrilmaz bir unsuru hline getirmek ve
bu minvl zere yasamaktir.
Ebul-Hseyn en-Nr:
Tasavvuf ne ekil, ne de bir ilimdir; o sadece gzel ahlktan ibarettir.
E.er ekil olsayd mchede ile, ilim olsayd .renmekle tahsl edilirdi. Bu sebep-
le srf ekil ve ilim, maksada ulatramaz. Tasavvuf, Hakkn ahlkna brnmek-
tir. buyurarak, onun ahlk ile kopmaz bagina isaret etmistir.
Tasavvuf, Rasl-i Ekrem -sallllhu aleyhi ve sellem-in rnek haytinda
ismen telaffuz edilmemis olsa da, mhiyeti ve hakkati itibriyle mevcuttu. Gzel
ahlktan maksat, -sallllhu aleyhi ve sellem- Efendimizin ahlk-i hamdesi ile
ahlklanmaktir. Onun ahlki, Rabbimiz tarafindan Kurn-i Kermde:
,-= , = _ -
1phesiz ki Sen, yce bir ahlk zeresin (el-Kalem, 4) buyurularak teyd
ve tekrm edilmistir.
Nitekim Hazret-i ise -radiyallhu anh-, kendisine Raslullhin ahlki
soruldugu zaman:
Onun ahlk Kurnd. (Mslim, Msfirn, 139) buyurmustur.
Kul, Kurn ahlkiyla ahlklanip onun ahkmiyla da istikmetlendigi tak-
dirde det canli bir Kurn hline gelir. Kurn-i Kermi, mnsini tefekkr ile
tilvet etmek ve ahkmina tb olarak yasamak, gzel ahlkin zirve noktasidir.
Hazret-i Peygamber -sallllhu aleyhi ve sellem-, peygamber olarak gn-
derildiginden itibaren kiyamete kadar btn zaman ve meknlari tenvre memur
olmustur. Bu itibarla Onun en cz ve mahrem teferruatina varincaya kadar b-
tn davranislari, saglam bir rivyetle bizlere intikal etmis ve bu intikal, kiymete
kadar teselsl bereketine mazhar kilinmistir. Siyer-i Neb incelendigi zaman gr-
lecektir ki, insanligin kemli ve gzel ahlkin zirvesi, Hazret-i Peygamber -salll-
lhu aleyhi ve sellem-dir. Zr O:
Ben baka bir maksatla de.il, ancak gzel ahlk tamamlamak iin gn-
derildim. (Imm Mlik, Muvatt, Hsnl-hulk, 8) buyurarak vazfesini trif etmis ve btn
insanlik lemine sve-i hasene, yni mkemmel bir ahlk nmnesi olmustur.
Allhin huzruna ancak selm kalble, yni tasfiye edilen, btn mnev
hastaliklardan arindirilip ii ilh muhabbet ile doldurulmus tertemiz bir gnlle
ikanlarin kurtulacagini Cenb-i Hak syle bildirir:
- .'~ _-- - -- ,-- - ' _ ' ~ ,-~
O gn ne mal fayda verir, ne de evld. Ancak Allha kalb-i selm
(tertemiz bir kalb) ile gelenler mstesn. (es-uar, 88-89)
Diger taraftan nefsini temizleyemeyen ve Allhin zikrinden uzak kalarak
katilasan kalblerin ise helk olacagi yine Kurn-i Kermde syle bildirilmistir:
... Nefse ve ona birtak!m kbiliyetler verip de iyilik ve ktlklerini
ilhm edene yemin ederim ki, nefsini ktlklerden ar!nd!ran (tezkiye eden)
kurtulu&a ermi&, onu ktlklere gmen de ziyn etmi&tir. (es-ems, 7-10)
...Allh! zikretmek hussunda kalbleri kat!la&m!& olanlara yaz!klar
olsun! &te bunlar apa!k bir sap!kl!k iindedirler. (ez-Zmer, 22)
Bu yet-i kermeler isiginda Eb Sad el-Harrzin su sz ne kadar mni-
dardir:
Kmil insan, Allhin, kalbini temizleyip nrla doldurdugu kimsedir.
3. Tasavvuf, Sulh Olmayan Mnev Bir Cenktir
Cneyd-i Bagdd Hazretlerine it olan bu trif, tasavvufun nefse karsi
mr boyunca devam eden bir mchede oldugunu ifde etmektedir. Nefse karsi
cihd, nefsin mesr olmayan btn isteklerine mn olmaktir.
Harpler, muayyen zaman ve mekanlarda yapilir ve biter. Nefse karsi girisi-
len bu mchedenin ise bir mr boyu inkitsiz devm ettirilmesi gerekir. yet-i
kermede:
... Sana yakn (lm) gelinceye kadar Rabbine kullua devm et! (el-
Hicr, 99) buyurulmustur.
Cenb-i Hak, nefsin hle ve desselerine kapi aralayan gaflete karsi d-
im bir teyakkuz hlinde bulunup bu minvl zere kulluga devm edilmesini syle
emretmistir:
- ~' --= '- ~--
~'- . -' ~ = ' - '' ~ .'-`'
Kendi kendine, yalvararak ve rpererek, yksek olmayan bir sesle
sabah-ak&amRabbini zikret! Gfillerden olma! (el-Araf, 205)
Raslullh -sallllhu aleyhi ve sellem- Efendimizin bizzat istirk ettikleri
ve Gazvetl-Usra, yni Zorlu Sefer adiyla anilan Tebk Gazvesi dn-
snde ifde buyurduklari:
>imdi kk cihddan byk cihda dnyoruz. tbirleri, sphesiz ki bu
trifin ilhm kaynagidir. Pek zorlu bir seferden sonra vrid olan bu sz zerine:
Bundan daha byk cihd olur mu? diye hayrete dsen ashbina Pey-
gamber Efendimiz -sallllhu aleyhi ve sellem-:
Evet! >imdi kk cihddan en byk cihda; nefs ile mchedeye d-
nyoruz!
11
seklinde mukbelede bulunmuslardir.
Asrimiz arastirmacilarindan R. Garaudy, Islmdaki bu kk ve byk ci-
hd dengesinin nemini syle degerlendirir:
Tammen Islm bir mnev egitim sekli olan tasavvuf, aslinda insani ya-
ratilis gayesinden uzaklastirip nefsine mahkm eden her trl arzuya karsi yapilan
i mcdele demektir. Bunun Islm istilhindaki adi byk cihddir. Mslman-
lari Allh yolundan ayirip kendisine rm eden her trl iktidar, zenginlik ve yanlis
bilgilere karsi, onun birlik ve hengini saglamak iin alismak ise, kk cihd
olarak adlandirilmistir. Ferd ve cemiyetin sadet ve selmetini saglayan da, bu iki
cihd arasindaki dengedir.
12
4. Tasavvuf hlst!r
Tasavvuf, Allha karsi sammiyettir. Amelleri sirf riz-yi ilhyi kastede-
rek f etmek ve onlar zerine baska gyelerin glgesini dsrmemek, dn istilah-
ta ihls kelimesiyle ifde olunur. Cenb-i Hakkin rizsindan gayri btn emel-
leri kalbden temizlemek, mslmanin memur bulundugu byk bir fazlettir.
Cenb-i Hakkin rizsini kazanmak iin emredilmis bulunan amellere bir
ortagin karistirilmasi, ihlssizlik veya riykrliktir ki, ind-i ilhde o ameller, fil-
lerine faydasiz bir yorgunluktan baska bir sey birakmaz. Bu da Allh katinda
11
Syt, Cmius-Sa.r, II, 73.
12
Bkz. R. Garaudy, slmn Vaad Ettikleri, s. 47.
amelleri makbul kilan asl sartlardan en ehemmiyetlisinin ihls oldugunu gste-
rir.
Ihls, Cenb-i Hakka yakinlasma arzusuyla her trl dnya menfaatlerin-
den kalbi koruyabilmektir.
Ihlas, kullari en byk hayir olan ilh rizya nil eyler.
Kullarin amellerinden Allh Telnin asil murdi, onlarin ancak kendi ri-
zasina uygun olarak ihlsla f edilmesidir. yet-i kermelerde buyurulur:
(Ey Raslm!) 1phesiz ki Kitb! sana hak olarak indirdik. O hlde
sen de dni sadece Allha has k!larak (ihls ile) kulluk et!.. (ez-Zmer, 2)
De ki: Ben, dni Allha has k!larak (ihlsli bir sekilde) Ona kulluk
etmekle emrolundum. (ez-Zmer, 11)
Huzr-i ilhden kovulan Iblis, yet-i kermede buyuruldugu zere:
Dedi ki: Ey Rabbim! Andolsun ki, beni azd!rmana kar&!l!k ben de
yeryznde onlara (gnahlari) ssleyeceim ve onlar!n hepsini mutlaka azd!-
raca!m. Ancak onlardan ihlsl! kullar!n mstesn!.. (el-Hicr, 39-40)
Tasavvuf, her seyi Allha adamak, nmet ve izzeti Ondan bilmek ve ben-
likten kurtulmaktir. Insan, hangi hl ve makamda olursa olsun kendisinde bir var-
lik ve stnlk vehmetmemelidir. Nitekim Cenb-i Hak, Bedir zaferi mnsebe-
tiyle Rasl-i Ekrem -sallllhu aleyhi ve sellem- Efendimize syle buyurmustur:
-- ~ ~ --~ '~ - ' -- - _~ '
(Savasta) onlar! siz ldrmediniz, fakat Allh ldrd. Att!!n za-
man da sen atmad!n, lkin Allh att!... (el-Enfl, 17)
13
O hlde insan, acziyetini ve kullugunu dim hissetmeli, her trl nmet,
muzafferiyet ve muvaffakiyetin Allh Teldan gelen bir lutuf oldugunu bilmeli-
dir. Aksi hlde amellerinin ecri azalir veya tamamen kaybolur.
14
Bkz. Kurtub, el-Cmi, IX, 107.
15
Bkz. Elmalili M. Hamdi Yazir, Hak Dni Kurn Dili, IV, 2829-2830.
Peygamber Efendimiz -sallllhu aleyhi ve sellem-in bisetinden sonra,
Fahr-i Kintin rehberligi disindaki hibir yol insani Allha gtrmez. Zr Al-
lh Tel, kendi muhabbet ve magfiretini, Peygambere itaat sartina baglamistir.
yet-i kermelerde buyurulur:
' --
-= - = ' --~ -- ' - - '
(Raslm!) De ki: Eer Allh! seviyorsan!z, bana uyunuz ki, Allh
da sizi sevsin ve gnahlar!n!z! ba!&las!n. Allh <afrdur, Rahmdir. (l-i Im-
rn, 31)
De ki: Allha itaat edin; Peygambere de itaat edin... Eer ona itaat
ederseniz, doru yolu bulmu& (hidyete ermis) olursunuz. (en-Nr, 54)
Znnn-i Misr -kuddise sirruh- da:
Ahlkinda, fiil ve hareketlerinde Allh Telnin habbinin snnetine
uyan kimse, Hakka olan sevgisini isbat etmis olur. buyurarak bu hakkati teyd
eder.
Bayezid-i Bistm -kuddise sirruh- ise:
Havada bagdas kurup oturabilen birini grrseniz, o sahsin ilh emir ve
nehiy huddlarini korudugunu, snnete tb oldugunu ve Hakkin hukkuna riyet
ettigini grmedike, bunun bir kermet olduguna inanmayiniz. der.
Istikmet ehlinin yolu olan sirt-i mstakme lyikiyla slk edebilenler
hakkinda Kurn-i Kermde:
Kim Allha ve Raslne itaat ederse i&te onlar, Allh!n kendilerine
lutuflarda bulunduu peygamberler, s!ddklar, &ehidler ve slihlerle beraber-
dir. Bunlar ne gzel arkada&t!r! (en-Nis, 69) buyurulmustur.
yet-i kermede de grldg zere sirt-i mstakm (dosdogru yol), se-
kin kimselerin yoludur. Istikmetin esasi da mn ve takvdir. Bu ikisinin mahalli
ise kalbdir. Bu itibarla istikmet, kalbde bulunan mn ve takv ile vcdun yek-
henk olmasidir. Kalbdeki mn, ihls ve tidal, istikmeti saglar ve dim kilar.
Peygamber -sallllhu aleyhi ve sellem-:
Dil istikmet zere olmadka kalb, kalb istikamet zere olmadka mn
mstakm olmaz. (Ahmed b. Hanbel, Msned, III, 198) buyurmuslardir.
Kendisinden nasihat isteyen birisine Peygamber -sallllhu aleyhi ve sel-
lem-:
Allha inandm de! Ondan sonra da istikamet zere dosdo.ru ol. (Ms-
lim, mn, 62) buyurarak dni hls etmistir.
Her hususta istikmeti muhafaza etmek kadar yksek bir makam ve onun
lyikiyla yerine getirilmesi kadar zor olan hibir emir yoktur. Zr istikmet, ib-
dette ifrat ve tefrite dsmeden tidali muhafaza ile Hak yolunda sebat etmek ve
emrolunani, emrolundugu gibi ve tkatinin yettigi lde en mkemmel sekilde
yapmaktir. Iste bu yzden en byk kermet istikmettir.
Allh dostlari istikmet zere olmayi sir edinmislerdir. Gerek istikmet
ise Fahr-i Kintin nurlu yolundan gitmektir.
Nitekim Mevln Celleddin Rm bu hakkati ne gzel ifde etmistir:
Bu can tende durduka, Kurnn bendesiyim ve Muhammedl-Muh-
trn yolunun topra., aya.nn tozuyum. E.er biri benim szlerimden, bundan
baka bir ey naklederse, nakletti.i szden de, kendisinden de bzrm.
Kim Peygamber -sallllhu aleyhi ve sellem-in sofrasndan baka bir
sofraya giderse, bil ki eytan onunla bir kaptan yemek yer. Zr, o irfan sofrasn-
dan baka bir sofra seen kiinin bo.azn kemik yrtar ve deler.
6. Tasavvuf, R!z ve Teslmiyettir
Teslmiyet; boyun egmek, itaat etmek, teslim olmak ve itirazsiz kabul et-
mek demektir. Islm kelimesi de ayni kktendir. Tasavvuf kulun, ilh istikmet
zere yasayabilmesi ve her nefeste Rabbine daha ziyde yaklasabilmesi iin,
Hakka riz ve teslmiyet duygusunu gnllere yerlestirir.
nk su fn lemi kusatan binbir elem, keder ve ilelerin tesiri ve nefs-
n aldanislarin kesfeti, ancak Hakka riz ve teslmiyet netcesinde azalmaya bas-
lar. Yni riz ve teslmiyetin berekti ile izdiraplar det hissedilmez hle gelir.
Hatt iptillar bile Rabbin bir iltifti seklinde telakk olunarak srra dner.
Teslmiyet, kader tecelllerini engin bir riz ile karsilamak, tedbirden sonra
mukadderti kabullenmek ve tahakkuk edecek netceye gnl hoslugu iinde bo-
yun egmektir. Bu teslmiyetin en gzel misli, Allhin emrine imtislen cigerp-
resini kurban etmeye gtren Ibrahim -aleyhisselm- ile boynunu ilh takdre se-
ve seve uzatan Ismail -aleyhisselm-da tecell etmistir. Kurn-i Kerm bu iki
Peygamberin teslmiyetini btn insanliga misl olarak gstermis ve onlar hak-
kinda:
Her ikisi de Allh!n emrine teslim olmu&lard!... (es-Safft, 103) buyur-
mustur. Onlarin bu teslmiyetleri, basli basina bir ibdetin rknlerini teskil etme
seklindeki ilh iltifta nil olmustur. Hac ibdeti, kiyamete kadar gelecek mme-
te, her n teslmiyeti teblig eden bir lisndir.
Emir ve nehiylerde Hakka teslim olmak; ilh takdire, mesakkat ve imti-
hanlara sabir ve tevekklle riz gstermek gerekir. Zr kemlin anahtari iptillar-
dir.
akk-i Belh:
Sikintinin mkftini bilen, ondan kurtulmaya heves etmez. buyurmus-
tur. Bu nkteye gh olan Allh dostlari, gam ve srra ayni gzle bakmislar; asi-
ri srr ile asiri izdirab gibi nefse tuzak olan u noktalara srklenmeyip riz ve
teslmiyet makaminda terakk etmislerdir.
Teslmiyetin bir yn de ask ve ilh muhabbettir. Zr sevenler sev-
diklerinden gelen her seyi hos karsilayarak sevgilerindeki sammiyeti izhr ve is-
bt etme gayreti iinde olurlar.
Eb Ali Ruzbr, muhtemelen bu dsnceden hareketle tasavvufu:
Kovulsa bile, kiinin sevgilinin kapsnda diz kp sadkat ve teslmiyet-
le beklemesidir. diye trif etmistir.
Gnl ask ile dolu olan kul, Rabbinden gelen her seyi, muhabbeti nisbetin-
de kucaklar. Ibrahim -aleyhisselm-in Allha olan teslmiyet ve askinin tecellsi,
dnya atesini bir anda gl bahesine evirmisti. Ykb -aleyhisselm-in ilh tak-
dr karsisindaki riz ve teslmiyeti, yavrusu Yusufun hasret acisini:
Bana sabr-! ceml d&er. (Ysuf, 18) diyerek bastirmaya muvaffak kilmis-
ti.
Tasavvuf ehli, peygamberlerin yolu olan Hakka teslmiyeti, hayatlarinin
mihveri kilmislardir. Zr Rbiatl-Adeviyye -kuddise sirruh-nin da dedigi gi-
bi:
Seven sevdigine itaat eder.
Yni teslmiyet, sevgiye dayanan gnll bir itaat isidir.
Ashb-i kirm da Peygamberimize olan sevgi, baglilik ve itaatleri nisbe-
tinde tekml etmislerdir. Sevgi ve teslmiyet ile itirazsiz boyun egmeleri syesin-
de btn mmete nmne yildizlar olmuslardir.
Ibdetlerin zhir kismini, mnfikbasi Abdullh bin bey bin Sell de ya-
pardi. Mescid-i Nebevye gelir ve Raslullh -sallllhu aleyhi ve sellem-in ar-
kasinda seklen namaz kilardi. Yni ibdetlerin sret kismini bir mnfik bile ya-
pabilir. Bu da gsteriyor ki; sirf seklen yapilan ibdetlerin Allh katinda hibir de-
geri yoktur. Ibdetin makbl olmasi, sekil ile rhun msterekligine baglidir.
Nitekim Islmin sartlarindan namaz, oru, zekt ve hac ile ilgili yet ve
hadsler umm olarak incelendiginde bu geregi grmek hi de zor degildir. Bun-
lardan namaz ibdetiyle ilgili olarak bir yet-i kermede:
... Muhakkak ki namaz, hays!zl!ktan ve ktlkten al!koyar... (el-An-
kebut, 45) buyurulmustur. Fakat bir kimse namaz kildigi hlde ktlklerden sakina-
miyorsa, o namaz, hus ile kilinamamis demektir.
Kalbleri husdan mahrm olarak sirf sret muhtevsinda namaz kilanlar
hakkinda Cenb-i Hak:
Yaz!klar olsun o namaz k!lanlara ki, onlar namaz! gfilne k!larlar.
(el-Mn, 4-5) buyurmustur.
Yine diger bir yet-i kermede:
(Ancak) namazlar!nda hu& shibi olan mminler gerekten kurtulu-
&a ermi&tir... (el-Mminn, 1-2) buyurulur.
yet-i kermeler muktezsinca, kurtulusa eren mminlerin vasiflarindan
biri de namazi hs ile kilmalaridir. Namazin kmil mnda ed edilebilmesi iin
zhir ve btin btn sartlarinin yerine getirilmesi lzimdir. Iki kisi ayni zaman
ve meknda ayni namazi kilarlar, fakat bu iki namazin arasinda yer ile gk arasin-
daki kadar fark vardir.
Peygamber Efendimiz -sallllhu aleyhi ve sellem-in:
Bir kimse namaz klar; fakat namaznn yars, te biri, drtte biri, bete
biri, altda biri, yedide biri, sekizde biri, dokuzda biri hatt ancak onda biri ken-
disi iin yazlr. (Ahmed b. Hanbel, Msned, IV, 321) buyurmasi da namazda riyet edilmesi
gereken kalb keyfiyete isret etmektedir.
Cenb-i Hak, Kurn-i Kermde mminlerin vasiflarini sayarken:
Ve onlar ki, namazlar!na devam ederler. (el-Mminn, 9) buyurur.
Hazret-i Mevln bu yet-i kerme hakkinda zhir mnya ilveten bir de
isr olarak;
Namazdan sonra da namazdaki hllerine devm ederler. buyurur ve
syle der:
Bize do.ru yolu gsteren, bizi ktlkten alkoyan namaz, gnde be va-
kit klnr. Hlbuki klar dim namazdadrlar. Zr klarn gnllerindeki
ak ve ci.erlerini kavuran o ilh muhabbet, ne be vakitle yatr, ne de be yz
bin vakitle geip gider.
Gnl gafletten uyanmis Hak siklarinin namazini Ynus Emre Hazretleri
ise syle tasvr eder:
Ak immdr bize; gnl cemat
Dost yz kbledir; dimdir salt
Gerekten bir namazin kilinma sresi takrben on-onbes dakikadir. Sonra-
sinda ise kalbin namazdaki gibi muhfaza edilmesi lzimdir. Zr muhfaza edile-
meyen kalb gaflete dalar; bir zaman sonra fiska ve hatt -Allh korusun- kfre bi-
le kayabilir. Bu sebeple kisi, namaz disinda dah kalbini Cenb-i Hakla mesgl
etmeli, Ondan gfil olmamalidir.
Ehl-i gaflet ise, namazin disindaki vakitler bir yana, namazda bile kalbini
toparlamaktan, huzr-i ilhde hasyetle boyun bkebilmekten mahrumdur. Nite-
kim bu hususu ifde bbinda su kissa pek ibretlidir:
Kemlt yolunda ilerleyen bir dervis, gece vakti mescitte namaz kiliyordu.
Yagmur yagmaya basladi. Dervisin gnl namazda bir an iin evine yneldi. O
anda iinden bir ses onu syle uyardi:
Ey dervis! Kildigin bu namazla bizim iin bir sey yapmis olmuyorsun!
Zr sendeki gzel olani (gnln) evine gnderdin, buradaysa bedenini birak-
tin!..
Bir hads-i serfte syle buyurulur:
Nice gece namaz klanlar vardr ki, onlarn kldklar namazdan nasiple-
ri uykusuz kalmaktan ibrettir. (Ahmed b. Hanbel, Msned, II, 373)
Netcede btn is, dnp dolasip kalb olgunluk ihtiycina dayanmaktadir.
Oru ibdetinde de durum, namazdan farkli degildir. Yni orucun, hem z-
hir, hem de btin esaslarina riyetle tutulmasi gerekmektedir.
Oru, gnahlari silip spren bir ibdettir. Raslullh -sallllhu aleyhi ve
sellem-:
Kim fazletine inanarak ve karl.n Allhtan bekleyerek Ramazan oru-
cunu tutarsa, gemi gnahlar ba.lanr. (Buhr, Savm, 6) buyurur.
Orucun gyesi, alik ektirmek degildir. Cenb-i Hak:
Ey mn edenler! Oru sizden nce gelip geen mmetlere farz k!l!n-
d!! gibi size de farz k!l!nm!&t!r. Umulur ki takv sahibi olursunuz. (el-Bakara,
183) yet-i kermesiyle, orutan gyenin takvya ermek oldugunu ifde buyurmus-
tur.
Bu bakimdan oru, sadece mdenin degil, btn uzuvlarla birlikte kalbin
de orucudur. Kalb, Allhin verdigi nimetlerin kadrini tefekkr ederek, orucun r-
hn derinligine nfz etmelidir.
Oru, insanda merhamet, sefkat gibi hisleri inkisf ettiren mnev bir egi-
timdir. Oru tutan insanda bu his ve dsnceler galeyna gelmiyorsa, oru sret
tutuluyor demektir. Hele bu ibdet esnsinda dedikodu ve giybet yapmak, onun
feyiz ve sevbini imh etmektir.
Allh Rasl -sallllhu aleyhi ve sellem-:
Nice oru tutanlar vardr ki, tuttuklar orutan onlara kalan sadece alk
ve susuzluktur. (Ahmed b. Hanbel, Msned, II, 373) buyurmustur.
Bu da gsteriyor ki oruta da kalb ve rh hayata ihtiya vardir.
Mminin digergamlik tezhr olan zekt ibdetinde de kalb hasssiyet
byk nem arz etmektedir.
Cenb-i Hak, Kurn-i Kermde mminlerin vasiflarini sayarken:
Onlar!n mallar!nda, (ihtiycini arz edebilen) sile ve (hlini arz edeme-
yen) mahruma bir hak vard!r. (ez-Zriyt, 19) buyurmustur.
Eger bir mminin rh yapisi gl ise, malinin zektini verirken, sanki
kendi malini degil de muhtcin ve mahrmun kendi malinda var olan hissesini i-
de ediyormusasina tabi, memnn ve hatt mtesekkir bir sekilde vererek zektin
hakk fazletine vsil olur. nk alan sahis, veren sahsin farz bir ibdetini yerine
getirmesine yardim etmektedir. Kendisinin kaz ve bellardan korunmasina, hi-
ret nmetlerine nil olmasina vesle olmaktadir.
Kmil bir mmin;
Muhakkak ki sadaka, muhtacn eline gemeden evvel Allhn (kudret)
eline geer. (Tabern, Mcemul-Kebr, IX, 109)
18
hads-i serfinin sirrina mazhar olabilmek
iin, verdigi mali hakkatte Allh Telnin kudret eline biraktiginin firsetiyle
hareket eder. Bu da, zekt ibdetinin kemlini saglayan dern bir zemindir.
Tabi ki bu nezket de kalb olgunlukla mmkndr. Hatt byklerimiz;
infk ederken, infk ettikleri seyi gzelce ssleyip paket yaparak tin ile vermis-
lerdir. nk infk, nce Allha ulasacak, daha sonra muhta kula intikl ede-
cektir. Bunlar, Islmi kalb rikkat ve nezketle yasamanin zarf tezhrleridir.
Cenb-i Hak, ... Sadakalar! Allh al!r... (et-Tevbe, 104) buyurmak sretiyle
infakta gsterilmesi gereken bu edeb ve nezkete isret etmektedir.
Diger taraftan bu kalb hasssiyetlerden mahrm bir sekilde, kasikla verip
sapiyla gzn ikarircasina insani rencide edici bir slb ile vermek, yapilan in-
fkin ecrini kendi eliyle imh etmektir. nk Islm, ndn, hodgm ve kaba bir
insan tipini reddeder. Mslman hassas, nzik, rakk bir insandir. Bunlar ise hep
kalb seviyeye baglidir.
Bu kalb incelikler hac ibdetinde daha da ne ikar. Hac zhiren sekl ve
beden tarafi agir basan bir ibdet grnmndedir. Ihrm, tavaf, Arafatta vakfe,
kurban kesmek, Mzdelifeye gitmek gibi. Bunlar ise, haccin sdece sret tarafi-
dir. Haccin mnev yapisina bakildiginda ise, kiymetin ve mahser gnnn hatir-
lanmasi, ilh hesabin tefekkr, geen mrn muhasebesi grlr.
Mminler cmide, makm-mevk, zengin-fakir ayrimi gzetmeksizin ayni
safta, omuz omuza namaz kilarlar. Bununla birlikte giyim ve kusamlarina bakarak
onlarin ictim hayattaki mevklerini ve refah seviyelerini az ok anlamak mm-
kndr. Fakat hacda bu bile yoktur. Milyonlarca insan det beyaz bir kefene b-
rnms, dnyev rtbe ve apolet farkliligi tamamen ortadan kalkmistir. Hacilar
kalb bir incelige, zerfete ve duygu zenginligine ynlendirilmistir. yle ki ihram-
liyken bzi mesr seyler bile yasak hle gelmistir. Mesel, ot koparmak, hayvan
ldrmek, av avlamak, hatt avciya avi gstermek bile yasaklanmistir. Bos konus-
malar ve gereksiz mesgliyetler men edilmis, bylece kalb hasssiyetinin yksek
bir seviye kazanmasi hedeflenmistir.
18
Ayrica benzer rivayet iin bkz. Buhr, Tevhd, 23.
Kurban ibdeti de zhiren msahhas bir faliyeti gerektirir. Fakat diger
ibdetlerde oldugu gibi kurbani da makbl kilan, kalbin ameli olan niyettir. Bu
husustaki fermn-i ilh ok nettir. yet-i kermede buyurulur:
'~ ' .'- - '-'~ -~ ,--' '--
Onlar!n ne etleri ne de kanlar! Allha ula&!r; fakat Ona sadece tak-
vn!z ula&!r. (el-Hacc, 37)
yet-i kermeden de anlasilacagi zere kurban kesmedigi takdirde etrafin
ayiplamasindan korkarak veya buna benzer dsncelerle kurban kesenlerin,
bununla Cenb-i Hakkin rizsini tahsl etmeleri mmkn degildir.
Nitekim Hazret-i dem -aleyhisselm-in ogullarindan Kbilin, yasak
savma kablinden sundugu kurbaninin kabul edilmemesi, buna karsilik, Hbilin
sammiyetle Allha sundugu kurbanin makbul olmasi, bu geregin diger bir shi-
didir.
Bu hdise Kurn-i Kermde syle anlatilir:
Onlara, demin iki olunun haberini gerek olarak anlat: Hani bi-
rer kurban takdim etmi&lerdi de birisinden kabul edilmi&, dierinden ise ka-
bul edilmemi&ti. (Kurbani kabul edilmeyen kardes, kiskanlik yznden), An-
dolsun seni ldreceim dedi. Dieri de Allh ancak takv sahiplerinden
kabul eder. dedi. (el-Mide, 27)
Tasavvuf ehlinin baslica feyiz ve ilham kaynagi Kurn-i Kerm olmasi se-
bebiyle mutasavviflar, tefsir ilmine de byk hizmette bulunmuslardir. yetlerin
isr mnlarini da ortaya ikararak bu ilmin zenginlestirilmesine yardimci olmus-
lardir. Denilebilir ki bu bakis aisiyla tasavvuf bykleri, Kurnin tefsrinde
onun kelimelerindeki engin deryya dalarak nice hikmetler elde etmeye gayret et-
misler ve bunun ehemmiyeti zerinde durmuslardir. Bu meyanda ilh kelmin
muhtevsini beser kelimelerindeki darliga hapsetmek dogru degildir. Ancak bu fa-
aliyetin de sistemsiz ve kidesiz oldugu zannedilmemelidir. Isr mn verirken
su hususa riyet edilmistir:
1. Isr mnnin zhir mn ile tezat teskil etmemesi,
2. Verilen mnnin Kitap ve Snnetin muhtevasi iinde olmasi,
3. Isr mn iin lafizlarin, siyk ve sibkinin uygun olmasi.
Kurn-i Kermi isr tarzda tefsr eden eserlere misl olmak zere Eb
Abdurrahman Slemnin Hakikut-Tefsri, Kuseyrnin Letiful-rti ve
Bursali Ismil Hakkinin Rhul-Beyn adli tefsirleri gsterilebilir. Bunlarin ya-
ninda Mevln ve Ibn-i Arab gibi mutasavviflarin eserleri de pek ok yet-i ker-
menin isr tefsirleriyle zenginlesmistir.
u bir hakkattir ki, Cenb-i Hakkin kelm sifatinin tecellsi olan
Kurn-i Kerme hangi cihetten mn verilirse verilsin, onun ifde ettigi mnla-
rin tmyle kelma intikli mmkn degildir. Allhu Telnin zt ve sifatlarini
hakkiyla kavramak muhl oldugu gibi, Kurn-i Kermi de btn mhiyetiyle
kavramak ylece muhldir. Ondan anladiklarimiz, ancak derydan bir katre mes-
besindedir. u yet-i kerme bu geregi ne gzel dile getirir:
1yet yeryzndeki aalar kalem, deniz de arkas!ndan yedi deniz
daha kat!larak (mrekkep olsa) Allh!n szleri (yazmakla) tkenmez. 1phe
yok ki Allh mutlak glib ve hikmet sahibidir. (Lokman, 27)
Cenb-i Hak, kendi kelimelerinin muhtevsini, bir bakima beser kelimele-
rin muhtevsinin zerine ikarmakta ve onlarin sonsuzlugunu ifde ederek det
daha derin nasipler ve hisseler alinmasini murd etmektedir. Nitekim Kurn-i
Kermin bu hussiyetini, Raslullh -sallllhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
Kurnn her an ortaya kan bedi (daha nce kefedilmemi) mn-
lar tkenmez (Tirmiz, Fezill-Kurn, 14) szleri ile ifde etmistir.
Hazret-i Mevln da bu hususta:
Kurn- Kermin zhirini bir okka mrekkeple yazmak mmkndr. h-
tiv etti.i btn srlar ifde etmeye ise shilsiz derylar mrekkep, yeryzndeki
btn a.alar da kalem olsa yine de kifyet etmez. der.
Yukarida geen yet ve hadisteki ifdeler, Kurn-i Kermin kinattaki
btn hakkatlerin kmil bir manzmesi oldugunu ve btn gereklerin onda birer
nve hlinde bulundugunu gsterir. Zr bu tr bilgi ve gereklerin Kurn-i Ke-
rmdeki mevcdiyeti, sarhat cihetiyle olsaydi, onun sonsuz bir hacme ulasmasi
gerekirdi. Bu bakimdan bazi gerekler sarhaten, fakat pek ogu da dellet cihe-
tiyle yer alir. Bu nev sirr gerekleri bulup ortaya ikarmak, ancak ilimde rush
sahibi olmakla yni incelikleri kavramaya istddli bir akl-i selm ve kalb gzyle
mmkndr.
Bu gyeye dayali olarak tefsir uslne dir kitaplarda mfessirlerin bilme-
si gereken ilimler sayilirken, Allhu Telnin mstesn kullarina bahsettigi veh-
b ilim de yer almaktadir. Bu ilim ise, ancak Allhu Telya karsi takv,
mahlkta karsi tevzu, dnyaya karsi zhd ve nefse karsi amansiz bir mcadele
ile elde edilebilir. Nitekim, Bildi.iyle amel edenlere, Allh bilmediklerini de .-
retir. (Eb Nuaym, Hilye, X, 15) hadis-i serifi bu gerege isaret eder.
Demek ki Allhin yetlerini anlamaya mn kibir, ucub, hased, dnya
sevgisi gibi kalb hastaliklar, tasavvuf terbiye ve tasfiye ile tedv edilmedigi
mddete, Kurnin esrrindan hisse alabilmek mmkn degildir. Nitekim:
Dnyada haks!z yere kibirlenip byklk taslayanlar!, yetlerimi ge-
rei gibi anlamaktan uzakla&t!r!r!m. (el-Araf, 146) yet-i kermesi bunu aika
ifde eder.
Demek oluyor ki mnev terbiye ve tasfiye ile kalb leminde terakk kay-
dedilmedigi takdirde, Kurn, kint ve insanin esrrindan hisse alabilmek mm-
kn degildir.
c. Tasavvuf ve Hadis-Siyer
Hadis ilmi, Peygamber Efendimiz -sallllhu aleyhi ve sellem-in sz, fiil,
takrr, yaratilis veya gzel ahlkiyla ilgili hussiyetlerini inceleyen bir ilimdir.
Diger Islm ilimler gibi, tasavvufun da Kurn-i Kermden sonra basvur-
dugu ikinci kaynak hadistir. Raslullh -sallllhu aleyhi ve sellem- Efendimizin
hayatini, madd-mnev btn ynleriyle ortaya koyacak bir zenginlige sahip olan
hadislerin, tasavvufun sekillenip gelismesinde stlendigi roln byklgn idrk
etmek hi de zor degildir. Zra zhd, ver, ihsan, tevz, sr, sabir, skr, tevek-
kl gibi kalb konulardaki hadisler, tasavvuf ehlinin anlayis ve fikirlerinin temel-
lerini olusturmustur. Tasavvufu yakindan ilgilendiren bu ve benzeri konularda
Fahr-i Kint Efendimizin rhn haytiyla ilgili sz ve davranislari, tasavvuf ile
hadis ilmini birbirlerine yaklastirmis ve onlari ayrilmaz bir btn hline getirmis-
tir.
Tasavvufun tefsir ilmiyle mnsebetinde de ifde edildigi gibi Allha ta-
karrub ve vuslati temel gye edinen tasavvuf ehli, Allha muhabbetin, Raslullh
-sallllhu aleyhi ve sellem- Efendimizin izinden gitmekle gereklesecegini ok
iyi bildiklerinden, her konuda ona ittib etmeyi kendilerine siar edinmisler ve bu
noktada da snnetin zengin haznesinden doya doya istifde etmislerdir.
Fahr-i Kintin izinden gitmek, ancak onu sevmekle ve her seyden aziz
bilmekle mmkndr. Kurn-i Kermde Hazret-i Peygamber -sallllhu aleyhi
ve sellem-e itaat ve onu sevmenin lzumu ile ilgili pek ok yet-i kerme mev-
cuttur. Bu sevgi ve ittibnin, nasil olmasi gerektigine dir yasanmis pek ok rne-
ge ise, ancak hadis ve siyer kaynaklarindan istifdeyle ulasmak mmkndr.
Ister ibdet ve mumelt, isterse ahlk konularinda olsun, kalb derinlik,
rikkat, nezket ve zerfet bakimindan zirve sahsiyet, hi sphesiz Raslullh -sal-
lllhu aleyhi ve sellem- Efendimizdir. Siyer ve hadis kitaplarimiz, bunu teyd
eden sayisiz rneklerle doludur.
Hazret-i Peygamber -sallllhu aleyhi ve sellem-den bize kadar kesintisiz
bir srette intikl etmis olanlar, sdece Onun mbrek szleri degildir. Ayni se-
kilde Onun btn davranislari da en ince teferruatina kadar ashb-i kirm tarafin-
dan nakledilmis ve bylece bize kadar ulasmistir. Ulem, suleh ve mesyihin
davranislarinda grlen mkemmellikler de, Rahmet Peygamberinin sretinden
grenilerek fiiliyta geirilmis hususlardir. Essen Cenb-i Hak, Fahr-i Kint
Efendimizi -beser davranislar itibriyle- insanliga mkemmel bir rnek olarak
takdm etmis bulundugundan Onu -imkn nisbetinde- takld etmek, her mmine
yklenmis bir bor ve vazfedir. phesiz bu vazfeyi hakkiyla f edenler, onu l-
yikiyla anlayip haytina intikl ettiren sekin kimselerdir. Tasavvuf edebin ger-
eklesmesinde birer miyr olan bu davranislarin en olgun muhtevsi, ehlullh tel-
knlerinin eseri olarak vcd bulur. Bu da mesreb-i sfiyyenin, snnet ve hadsin
zne mutlak ve mkemmel bir mutbakat hlinde oldugunun ifdesidir.
Bundan dolayi tasavvuf ehlinin faziletli hayatindaki gzellikler, Hazret-i
Peygamber -sallllhu aleyhi ve sellem-in sretinden birer iniks olup, yazili ha-
dis metinlerini tamamlayici bir unsur teskl eder. Tasavvuf ehlinin hl ve davra-
nislari, hadis-i seriflerin fiilen serhi mhiyetindedir. Diger bir ifdeyle hadislerin,
kuvveden fiile (nazariyeden ameliyeye) intikl sretiyle daha sonraki degisik za-
mn ve meknlarda devm ettirilmesidir.
Tasavvufun bir ilim olarak ortaya ikisindan nce, gerek muhaddisler ge-
rekse mutasavviflar tarafindan kaleme alinan Kitbz-Zhdler, hadis ilmiyle
tasavvuf arasinda bir kpr vazifesi grmslerdir.
Diger taraftan tasavvuf ehli, hads-i seriflere isr mnlar verip zh et-
mekle, hadis ilmini zenginlestirmislerdir. Hatt bazi sfler, -hadisiler tarafindan
benimsenmese de- Hazret-i Peygamber -sallllhu aleyhi ve sellem-in rhniye-
tinden kesf yoluyla da hadis alinabilecegini kabul etmislerdir.
Trihte -Hakm Tirmiz ve Kelbz gibi- sf olarak meshr oldugu hlde
hadse dir eser veren tasavvuf bykleri vardir. Ayni sekilde muhaddis olarak
shret buldugu hlde hadis ilminin kriterlerinin yanisira sflerin metodlarini da
benimseyen hadis limleri var olagelmistir.
Mesel hadis ilminde en byk otorite kabul edilen ve Kurn-i Kermden
sonra en mteber kaynak olan hads kitabinin shibi Imam Buhr -rahmetullhi
aleyh-, rivyet ettigi her hadis-i serif iin iki rekat istihre namazi kilmis ve istih-
re netcesinde, hadsin sahih olduguna kalben de kn olduktan sonra onu eserine
kaydetmistir.
21
Yine byk muhaddis Ahmed bin Hanbelin de hads-i serfi
bizzat Raslullh Efendimizden rysinda aldigi rivyet edilmektedir.
22
d. Tasavvuf ve F!k!h
Lugatte fikih, bilmek, anlamak, incelikleri kavramak mnsinadir. Is-
lmin ilk zamanlarinda dn ve dnyev btn hususlarda bilinmesi lzim gelen
her sey fikih adi altinda greniliyor, bu ilimle ugrasanlara da fakih, yni lim de-
niliyordu. Bu mnda fakih kelimesi, varligin ve hdiselerin hikmetine vkif, in-
sanin dn konularda leh ve aleyhindeki hususlari ayirdetmeye muktedir bir kimse-
yi ifde ediyordu. Nitekim Imm-i zam Eb Hanfe Hazretleri fikhi:
Kisinin dn bakimdan lehinde ve aleyhinde olanlari bilmesidir. diye t-
rif eder.
Insanin sadet ve felketinde birinci derecede messir olan, Rabbini dog-
ru olarak bilmek bu ilmin en nemli kismini teskil ediyordu. Bu sebepledir ki
Imm-i zam Hazretlerinin tikd meseleler hakkinda ortaya koydugu ve talebe-
leri tarafindan zabtolunarak zamnimiza kadar intikl etmis metne, en byk fi-
kih mnsinda Fikh-i Ekber denilmistir. Baslangita durum byle oldugu hlde
daha sonralari bu husustaki ilm faliyetin genislemesiyle fakihler, tikd ve ahl-
k hkmleri fikhin disinda birakarak onu sirf amel ve kaz hkmlere hasret-
mislerdir. Bugn de fikihtan anlasilan mn budur.
21
Bkz. Ibn-i Hacer, Hedys-Sr Mukaddimet Fethil-Br, s. 489; Ibn-i Hacer, Ta.lkut-Talk, V, 421.
22
Bkz. Mecmul-Hads, varak 110
a
-112
b
.
Tasavvuf da insanin lehinde ve aleyhinde olanlari hem zhir ve hem de b-
tin cephesiyle bilip geregini yapmasidir. Fikih; abdest, tahret, namaz ve oru gibi
amel meselelerin zhir sihhat sartlarini bildirir. Tasavvuf ise kalbi temizleyip ku-
lu huzr, mrifet ve kalb duyuslara hazirlar. Bu, o ibdetin kemli iin en msit
zeminin hazirlanmasi demektir. Bu itibarla tasavvufa, fikih ilminin rhn zemni
ve z mnsinda fikh-i btin veya fikh-i vicdn de denilmistir.
Velhsil;
... Allh gzeldir, gzeli sever... (Mslim, mn, 147) hads-i serfinin mukte-
zsindan hisse alan bir mminin, gzellige alka duymamasi dsnlemez.
Bu mn erevesinde, insanin dern gzelliklerini -gurur ve kibre ds-
memek ve dnin zne mutbik kalmak kaydiyla- estetik degerler seviyesinde if-
de etmesi gyet tabi bir harekettir. Bu itibarla hangi sahada olursa olsun Islm
dba uygun btn sanatlar, tasavvuf muhitlerden dim tesvk ve himye gr-
mstr. Tefekkr ve gnl dnysinin derinliklerinde tasavvufla bulusan pek ok
gzel sanat da, motiflerine tasidigi bzi tasavvuf degerler syesinde, daha yksek
bir estetik zevkine ve muhtev zenginligine ulasmistir.
5. TASAVVUF ve FELSEFE
Fenn ilimler, varliklari ve hdiseleri tek tek tahll ederek, onlarin hussi-
yetlerini umm kideler hlinde ifde etmeye alisirlar ki, bunlara tabiat knun-
lari denildigi bilinen bir keyfiyettir. Btn bu ilimlerin ortaya koydugu mm
hkmleri bir kere daha birlestirmeye yahut daha mm kideler hlinde ortaya
koymaya alisan beser ilim ve tefekkr ise felsefe sahasini teskl eder.
Bu bakimdan, ilimlerin ilmi olarak kabul edilen felsefenin, hakkate ulas-
ma maksadiyla basvurdugu yegne vsita akildir. Her felsef ekolde akil,
felsefenin bir sbesi olan rasyonalizmdeki kadar -det- ilh mevkiine yksel-
tilmezse de, yine de filozoflarin hakkat arayisinda dayandiklari tek vsita olarak
kabul edilmistir.
Islm, akli, mkellefiyetin asgar sartlarindan biri sayar. Bununla birlikte
onun gereklere ulasmak hussunda kifyetsizligini kabul ettiginden, akl sayi-
lan felsefeye nazaran ayni zamanda nakli de esas alir. Islmda bir anlayis ve
mkemmellik arayisi demek olan tasavvuf da, birtakim metafizik gerekler pe-
sinde kosmus olmasina ragmen, onun kesif hudduna kadar dayanan fikr fali-
yeti, nassa bagli olarak gereklesmektedir. Yni temel tasavvuf dsncelerin bi-
rer ser mesnede bagli olmalari, bu fikr faliyetin de nakl oldugunu kabul etme-
yi gerektirir. Akil, nassin hikmetine vukf iin kullanilmakla berber, onun ms-
takillen faliyeti, Islm ahkmin tespitinde ciz grlmez. Bundan dolayidir ki,
Islmda aklin kmil bir fayda saglayabilmesi iin, vahiyle terbiye edilmesi ve sa-
lhiyetinin bu sretle sinirlandirilmasi gerekir. Bylece yrnen yol, kesif sinirin-
da tkenip de kalb faliyetlere bagli olarak ulasilan gereklerin ciz grlmesi
veya benimsenmesi, ummun kabuln gerekli kilmaz. Bu geregi ifde iin:
Kesif ehlinin kesfi, ancak kendisine delildir; baskasina degil. denilmis-
tir.
Bununla berber aklin tkat ve salhiyetinin tkendigi noktada, hakkatin
de nihyete erecegi iddi edilemeyecegine gre, bu noktadan itibren sonsuza
dogru teselsl edip giden gereklere ulasma temyl bertaraf edilemez. nk
bu fitrdir. Bundan dolayi gerek dnde ve gerekse dn disi tefekkrlerde, gerekle-
rin bu kismina l-kayd kalinmamistir. Metafizik (fiziktesi) meselelere it felsef
dsncelerin muazzam bir klliyat teskl ettigi herkese mlumdur. Ancak, filo-
zoflar sirf akli kullandigi iin tenkuzlardan kurtulamamis ve ortaya ikan her fi-
lozof, kendinden ncekileri red ve tenkidle ise baslamistir. Bunda benlik duygusu-
nun ve nefsn iddilarin n planda tutulmasinin rol varsa da, asil sebep, aklin te-
nkuzlardan slim olamama zelligidir.
Hakkaten akil, bir biak gibidir. Insana terr de yaptirir, slih ameller de
isletir. Ahsen-i takvme (kulun ulasabilecegi en yksek seviyeye) aklin yardimi
olmaksizin gidilemez, fakat insani ogu kez bel hm edalle, yani idrk bakimin-
dan hayvandan da asagi bir seviyeye gtren de akildir. O hlde aklin bir disiplin
altina alinmasi cb eder. O disiplin de vahiy terbiyesidir. Eger akil, vahyin kont-
rolnde ise, insani selmete gtrr. Fakat, vahyin disina ikartilirsa, insani fel-
kete gtrr. Onun iin aklin riz-yi ilh ynnde istikmetlenmesi lzimdir.
Tarih boyunca aklin zirvesindeki birok zlim, yaptiklarindan en ufak bir
vicdan azabi bile duymamistir. nk yaptiklari zulmler kendilerine gre en
akillica hareketlerdi. Bagdata girip Diclenin sularinda 400 bin msum insani bo-
gan Hlgu hibir vicdn azbi duymamisti. Veya Islmdan nce Mekke devrin-
de bir efendi klesini bogazlasa asl vicdni sizlamaz, en ufak bir pismanlik hissi
duymazdi. Bir kle veya bir odunu kesmek onlarin akil nazarinda ayni idi. Hatt
bunu tabi ve mesr haklari olarak grrlerdi. Iste bu insanlarda da akil vardi, fa-
kat vahyin terbiyesi altinda olmadigi iin, insani idll ediyor, sayisiz cinyetlere
sevk ediyor ve bunu da normal gsteriyordu. Byle bir akil, vicdanlari kreltmis;
sefkat, merhamet ve acima hislerinin nne perde olmustu.
Felsefe erbbi, her seyi akilla izha kalkistigi iin, ne kendilerini ve ne de
toplumlari irsd edebilmislerdir. Zten akil btn isi grebilecek kudrette olsaydi;
hidyet rehberi Peygamberlere ihtiya olmazdi. Bu bakimdan, akil vahyin kila-
vuzluguna muhtatir.
Bu geregi farkeden bzi filozoflar, aklin bu cizligini tiraf ile, hakkati
arastirma konusunda baska vsitalar aramaya koyulmuslardir. Byle filozoflardan
biri olan Fransiz filozof Henry Bergson (d.1859, .1941), Entuisyon denilen
hads, yni sezgiyi hakkate ulasmanin vsitalarindan biri olarak kabul etmistir.
Bu kelime, eskilerin snht-i kalbiyye dedikleri mksefe ehlinin kalb fali-
yetinin adidir. Bergson, birtakim rh temrinlerle (tasavvufta zikir vs.) kalben ari-
nan dindarlarin vsil olduklari mnev bir mertebede ilerine dogan gereklere, fi-
zk hakkatlerdeki gibi laboratuvar tecrbeleriyle kontrol edilemedikleri gereke-
siyle itirazin yersiz ve mantiksiz oldugunu ileri srmstr. Tasavvuf tecrbelerde
oldugu gibi btn mcerred gereklerin laboratuvar tecrbesine mevz olmadigini
belirtmistir. Bu da, felsefenin pek az bir kisminin dne ve netce itibariyle de ta-
savvufa yatkin bir mhiyet arz ettigini gstermektedir. Khir ekseriyetiyle filozof-
lar, hakkate ulasmak iin akildan baska bir vsita kabul etmemekte ve birbirlerini
nakzetmekle vakit geirmis bulunmaktadirlar. Buna mukbil enbiy ve onlarin v-
risi mevkiindeki evliy, hep ayni kaynaktan, yni vahiy ve ilham yoluyla feyizlen-
dikleri iin birbirlerini teyd edegelmislerdir.
Byk Islm mtefekkiri Imm Gazl -rahmetullhi aleyh- syle buyurur:
Felsefe mevzuundaki idrk, tedkk ve tenkid safhalarindan sonra bu hu-
sustaki yogun mesimi sona erdirince maksadim itibariyle bu ilmin de yetersiz ol-
dugunu, aklin tek basina her seyi kavramaya elverisli olmadigini, onun her mese-
lenin zerindeki perdeyi kaldiramayacagini anladim.
Gazl Hazretlerinin akil ve mrifet sahalari arasindaki hlini, Necip Fzil
Kisakrek bir eserinde syle anlatir:
Islmin hcceti diye anilan byk tefekkr adami... O; ilm, fikr btn
kafa ve idrk islerini bir tarafa birakip gerek mrifet istikmetine ynelecegi za-
man syle dedi:
Grdm ki, her sey Peygamberler Peygamberinin ruh feyzine sigin-
maktan ibret ve gerisi sdece yalan ve dolan, vehim ve hayal!.. Akil ise bir hi...
Sdece hudut!
Ve cihnin bir esini grmedigi bu mutantan kafa, btn istifhamlarini sn-
drp, Peygamberler Peygamberinin rh feyzine sigindi, hudutsuzu buldu. (Veller
Ordusundan, s. 213)
Hakkaten mahdud bir akil ile belli bir noktaya kadar gidilebilir. Fakat b-
tn hakkat bu sinirlarin muhtevsindan mi ibrettir!? Onun tesinde hi mi hak-
kat yoktur? Iste bu gibi sullerin tatmin edici cevbini, felsefe gibi madde st bir
tefekkr olan, fakat vahyin menbaindan beslendigi iin ondan tammen ayrilan ta-
savvufun gnl dnysinda bulmak mmkndr.
Insani yaratan ve onun hussiyetlerini en iyi bilen, Allh Teldir. Bu se-
beple hakkat yolunda aklin, ilh tebligin isiginda yrmeye mutlak bir srette ih-
tiyaci vardir. Aklin varabilecegi son noktadan daha telerde ise kalb ve kesif yo-
lunun devreye girmesi zarrdir. Kalb hayat ve onun mnev duyus ve hissedisleri
olmaksizin sirf akilla sonsuz hakkatler lemine geilemez.
G. LM- NF (FAYDALI LM)
Bilginin sahslesip, selm bir idrkin derinliklerine kk salmasina, irfn
denir. rif ise, sahip oldugu bilgilerin dernundaki sir, hikmet ve ilh tecelllere
vkif olmus, yni irfn shibi kimse demektir. Bu olgunluga erisememis ilim s-
hipleri hakkinda; limdir, fakat rif degildir. denilir. Byle kimselerin bilgileri,
kitaplardaki gibi sbit ve mahfzdur. Bu durum, tipki ambardaki tohuma benzer.
O tohum, ancak topraga kavustugunda nesv nem imkni bularak inkisf eder
ve ogalir. Aksi hlde byle bilgiler, fikir ml etmeye ve zihinden kalbe inerek
duygulari derinlestirmeye muvaffak olamaz. Bundan dolayi, byle bilgilere kitb
bilgi denir.
Yerinde ve dogru olarak kullanildigi takdirde her ilmin bir fayda saglaya-
bilecegi muhakkaktir. Ancak, insanin her iki cihn sadet ve selmeti iin bu ilim-
lerin sirf zhiren tahsl edilmesi kf gelmez. Bu noksanligin telfsi iin de Islm,
ilimlerin dogru ve hayirli yerlerde kullanilmasini saglamak ve serre let olmasina
mn olmak gyesiyle ilm-i nf ile kalb hayati tezyn eylemistir.
Nitekim merhum Mhir Iz Hocaefendi de kalb derinlikten mahrm bir il-
min noksan oldugunu ve bu noksanligi bertaraf etmenin yegne resinin de m-
nev irsd grmek oldugunu ifdeyle syle der:
Ilmin kl klini dim bir noktada toplamak mmkn olmadigindan,
hibir zaman ilm tedkkten geri kalmamakla berber; asil hakkate vkif olmanin,
ancak ehlinin irsdi syesinde mmkn olabilecegine inanirim. Iste bu sebepten-
dir ki, yakaza disi bir isretle, irde merdivenimi, mrifet semsina mrc iin
feyz-i Smye rabteyledim. (Yllarn zi, s. 396)