You are on page 1of 10

Atık Yakma Neden Yasaklanmalıdır?

Eskiden yakmak, atık maddelerden kurtulmanın en etkin yolu olarak kabul edilirdi. Ancak
endüstrileşmenin başlamasından bu yana atıkların yapısı çok hızlı bir şekilde değişti. Bugün
kimyasalların ve plastiklerin seri üretimi atık yakmayı karmaşık, maliyetli ve çok kirletici bir bertaraf
yöntemi haline getirdi. Yakmanın atıkları yok ettiği konusundaki yanlış inancın tersine,gerçekte atık
yakma çöp sorununu öldürücü bir kirlilik tehditine dönüştürmektedir.

Atık yakma tesisleri çevreye yayılan dioksin, furan, sülfür ve nitrojen oksitleri,kurşun ve diğer ağır
metallerin ana ve pek çok bölgede de en büyük kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca atık yakma tesisleri
ile sanayiler atık sorunlarının üstünü örtmenin kolay bir yolunu bulmuş oluyorlar ve böylece ürünleri
için ‘beşikten mezara’ sorumluluğundan kurtularak kirli ve savurgan üretim süreçlerine devam
edebilmekteler.

Artık atık yakma tesislerine yapılan yatırım,kaynakların yağmalanması olarak kabul edilmekte ve
gezegenimizin değerli ve sınırlı kaynaklarını korumada toplumun utanç verici başarısızlığını temsil
etmektedir.

Hem atık yakma tesisleri hem de düzenli depolama alanları atık sorununa yanlış yönlendirilmiş
yaklaşımlardır. Atık problemine, engelleyici çözümlere zaman ve yatırım yaparak çözüm
aramaktansa, atık yönetim uzmanları ve yetkililer her zamanki gibi bu tür son önlemlere
başvurmaktalar.Bu tür baca sonu (end-of-pipe) mühendislik çözümleri ciddi çevre kirliliği ile
bağlantılandırılmış olmakla birlikte bunlar kalıcı çözümler olarak adlandırılamaz. Gerçek kalıcı çözüm,
düşünce yapısında radikal bir değişim gerektirmektedir. Buna, uygun materyallerin kullanımı ile
uygun ürün tasarımı ve tüketimin minimize edilmesi ile atıkların en geniş düzeyde engellenmesi
şeklinde başlanabilir. Geride kalan her atık islah edilmesi ve üretken ekonomiye dönmesi gereken bir
kaynaktır.

Atık Yakma :Anahtar konular

1-Toksik Kirlilik

Atık yakma taraftarları bunun güvenli olduğunu savunmaktadırlar.Fakat gerçekte atık yakma tesisleri
birçok bölgede çevreye dioksin, kurşun, civa ve diğer ağır metaller gibi kirleticilerin yayılmasına neden
olan en büyük kaynaklardır.Atık yakma tesisleri ayrıca havaya karbon monoksit, karbondioksit, sülfür
oksit ve nitrojen oksit ile hidrokarbonlar ve bazı partiküller bırakmaktadır. Kısmen yakılmış atık
kimyasalların parçaları yakma tesisinin fırınlarındaki, bacalarındaki ve/veya kirlilik kontrol cihazlarında
yaratılan yüzlerce hatta binlerce maddeyle tekrar birleşerek orijinal atığın kendisinden daha zehirli
maddelere dönüşmektedir.

Bilim adamları evsel katı atıkların yakılmasından oluşan zehirli veya potansiyel zehirli 200’den fazla
madde tespit etmişlerdir. Henüz tanımlanmamış daha birçok maddenin yayılmış olması çok
muhtemeldir.Tanımlanmış olan kimyasalların birçoğu kalıcı veya biyoakümülatif olarak
bilinmektedir.Bu kirleticilerin birçoğu kanser, solunum sistemi hastalıkları ve endrokrin sisteminin
bozulması gibi çok çeşitli sağlık sorunlarına yolaçmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde hava kirlilik kontrol ekipmanları birçok kirleticinin havaya salınımını azaltmıştır.
Ancak bu ekipmanlar uçan küllerin zehirli içeriğini ve miktarını ve diğer artıkların miktarını
arttırmıştır. Bunların maliyetlerinin artışından sözetmeye bile gerek yoktur. Daha iyi kirlilik kontrolü
ve daha az regulasyon kusuru daha fazla maliyet demektir. Örneğin İngiltere’de resmi bir atık yakma
tesisinin ana giderlerinin %30 u atık gaz baca temizleme sistemine gitmektedir.Hollanda’da
Amsterdam civarında 1995 yılında kurulan günlük kapasitesi 1800 ton olan bir tesisin maliyeti 600
milyon dolardır. Bu yatırımın yarısı hava kirlilik kontrolu için harcanmıştır.Atık yakma tesislerinin
çevreye olan etkileri ile ilgili kamuoyunun endişesi tesis sahiplerini ve yöneticilerini daha yüksek
maliyetli kirlilik kontrol cihazlarını devreye sokmaya zorlamıştır.

Yakma tesisleri ile ilgili emisyon kontrol standartları,ABD’de birçok tesisi kapanmaya ve kalanlarının
sahiplerini ve yöneticilerini de eski ve daha kirletici tesisleri yenilemek için milyonlarca dolar
harcamaya zorlamıştır. Pahalı kontrol cihazları bulunan bu modern tesisler henüz günümüzün
karmaşık evsel kimyasal atıklarından gelen zehirli hava emisyonlarını yok edememekte veya yeteri
kadar azaltamamaktadır. Evsel atıkları da içeren doğal ve sentetik maddelerin heterojen karışımı
yanma sırasında ve sonunda birçok reaksiyona maruz kalmaktadır. Yeni evsel yakma tesisleri bile
zehirli metaller, dioksinler ve asit gazlar bırakmaktadır. Yüksek teknolojiye sahip yakma tesisleri
olabilir ama hiç kirletici bırakmayan tesis diye birşey yoktur.

Kutu 1: Ağır Metaller

Metaller yakma sırasında yok olmamaktadırlar. Bunlar çoğu zaman orijinal atığın daha tehlikeli ve
konsantre formlarında çevreye salınmaktadır. Yüksek sıcaklıktaki yakma sonucu kurşun, kadmiyum,
arsenik, civa ve krom gibi toksik metaller, bunları içeren maddelerden ve piller, boyalar ve bazı
plastiklerden çevreye salınmaktadır. Bunlar solunma riski taşıyacak şekilde küçük parçacıklar veya gaz
şeklinde salınmaktadır.
Atık yakma tesisleri, özellikle tıbbi atık yakanlar, büyük miktarda civa yayan kaynaklar olarak
etiketlenmiştir. Örneğin ABD de havadaki civa emisyonunun %39’u atık yakma tesislerinden
gelmektedir. Dünya ortalaması yaklaşık %29’dur. Civa bir defa çevreye salındığında besin zincirine ve
biyobirikime katılan metil cıvaya kolayca dönüşmektedir. Dünya çapında havaya salınımda yakma
tesisleri tüm manganez salınımının %21’ine, kurşunun %20.7’sine, antimonun %19’una, kalayın
%15’ine ve de selenyumun %11’ine kaynaklık etmektedir.

Kirlilik kontrol cihazları gaz bacalarından bazı ağır metalleri ayırabilir ancak tamamını ayırmaları
mümkün değildir. Bu durumda bile metaller yok olmamakta, havadan küllere nakledilmekte ve
nihayetinde çöplüklere bırakılmaktadır.

Daha sonra bu küllerdeki metaller toprağa süzülerek yeraltı sularına karışabilmektedir. Şu an yakma
tesislerinde oluşan küller bazen asfalt ve yol yapımı için kullanılan çimento gibi maddelerle inşaat
amaçları için kullanılmaktadır.Bu da ters bir şekilde çevreyi ve insan sağlığını etkileyebilmektedir.
Örneğin bu tür metaller konstrüksyon maddelerinden sızabilmektedir. 1994 ve 1999 arasında
İngiltere Newcastle’da evsel atık yakma tesisinden elde edilen küller bazı yerel arazilerde ve yollarda
kullanılmıştır. Bunların daha sonra çok yüksek miktarda ağır metal içerdiğinin anlaşılması üzerine
hepsi tekrar kaldırılmak zorunda kalınmıştır.

Kutu 2:Dünyada Atık Yakma Tesislerinden Kaynaklanan Metallerin Atmosferik Emisyonları

Metal Atık Yakma Tesisinden Alınmış


Atmosferik Emisyonlar

1000 tons / As % of total


year emissions

Antimon 0.67 19.0

Arsenik 0.31 3.0

Kadmiyum 0.75 9.0

Krom 0.84 2.0

Bakır 1.58 4.0

Kurşun 2.37 20.7


Manganez 8.26 21.0

Cıva 1.16 32.0

Nikel 0.35 0.6

Selenyum 0.11 11.0

Kalay 0.81 15.0

Vanadyum 1.15 1.0

Çinko 5.90 4.0

Kalıcı Zehirler-Dioksinler ve Furanlar

Atık yakma tesislerinin en sinsi özelliklerinden birisi yakma süreci içinde tamamen yeni ve oldukça
zehirli kimyasallar oluşturmalarıdır.

Bu dioksinlerin ve furanların (çoğu zaman sadece dioksin denmektedir) arasında oldukça zehirli
bileşiklerin bulunduğu bir grup kimyasal bilinmektedir. Bunların arasında insanoğlunun tanıdığı en
tehlikeli kimyasal olan TCDD’de bulunmaktadır.Dioksinler klorlu bileşikler yakıldığında oluşmaktadır.
Bunların kullanılabilir,faydalı hiçbir yanları yoktur. Ayrıca bu maddeler içinde kanser, erkek ve
kadındaki üreme problemleri, sağlıksız cinsel gelişim, bağışıklık sistemi sorunları, diyabet, organ
zehirlenmeleri ve hormonlar üzerindeki çok geniş etkilerinin de bulunduğu bir çok sağlık problemiyle
ilişkilendirilmiştir.

Atık yakma tesisleri bir çok bölgede havaya bırakılan dioksinin başlıca kaynağı olarak tanımlanmıştır.
Örneğin 1994’te ABD’de EPA, en büyük dioksin emisyon kaynakları olan tıbbi ve evsel atık yakma
tesislerinin ABD’deki toplam dioksin emisyonunun %84’ünü oluşturduğunu belirtmiştir. Japonya’da
atık yakma tesislerinin toplam dioksin emisyonunun %93’ünü, İsviçre’de %85’ini, Büyük Britanya’da
%79’unu oluşturduğu saptanmıştır. Avrupa Dioksin Kayıtları yazarlarının belirttiğine göre ‘’Geçen yıl
boyunca evsel atık yakma tesislerinin emisyonlarını azaltmak için harcanan çabaya rağmen bu tip
kaynaklar hala PCDD/F (dioksin)’lerin atmosfere salınımının en büyük nedenini oluşturmaktadırlar.

Diğer Kirleticiler

Genel olarak bu maddeler hakkındaki çalışmalar dioksin hakkında yapılanlardan daha azdır ve
bunların formasyonları, salınım ve sağlık etkileri üzerine pek fazla şey bilinmemektedir. Bunlardan
bazıları olan hexachlorobenzene (HCB) ve PCB’ler Stokholm Konvansiyonu tarafından Kalıcı Organik
Kirletici (KOK) olarak tanımlanmıştır. Bunların bir çoğunun kanserojen olduğundan şüphelenilmekte
ve bir kaçının dioksin benzeri zehirli yapıya sahip olduğu düşünülmektedir.

Kül Tehlikesi

Atık yakma tesislerindeki kirlilik kontrol araçlarının yapısı geliştikçe küller daha zararlı hale
gelmektedir. Gerçekte havaya karışan dioksinden yüzlerce kat daha fazla dioksin, uçan küllerin içinde
yayılabilmektedir. Atık yakma tesislerindeki dioksin emisyonuna getirilen sınırlamalar, uçan küllerin
içindeki dioksin miktarını o kadar çok artırmaktadır ki bunlardan kurtulmak için yeni ve pahalı bir
boşaltım alanı gerekecektir. Bu da maliyeti daha da artıracaktır.

Yakma tesislerinde sızıntı toplama sistemleri kurulduğu durumda bu, en zengin ülkelerin dışındaki
ülkeler için bu yöntemi imkansız hale getirecektir. Böyle yüksek maliyetlere rağmen bütün toplama
alanlarında sızıntıların meydana gelmesi ve bunların yer altı sularına ulaşması kaçınılmazdır. Modern
ve düzgün işleyen bir toplama alanında bile bu süreç geciktirilebilir, ancak engellenemez.

Yakma tesislerinden kaynaklanan kül problemi, yakma taraftarlarının sürekli saklamaya çalıştığı, inkar
edilemez bir gerçeğe dikkati çekmektedir:atık yakma tesisleri küller ve by-pass atıklar için düzenli
depolama alanlarına (landfill) ihtiyaç duymaktadır. Atık yakma taraftarlarının taktiklerinden birisi atık
yakma tesislerini ilkel bir yöntem olan depolamaya (landfilling) karşılık çağdaş bir yöntem olarak
göstermektir. Hiçbir şey gerçekten bu kadar uzak olamaz. Gerçekte atık yakma ürettiği büyük
miktardaki artık küller ile düzenli depolama alanlarının (landfill) kullanılmasına sebep olmaktadır.
Yakılan her üç ton atığa karşılık bir ton kül meydana getirildiği tespit edilmiştir. Ortaya çıkan küller,
yakılacak toplam girdinin yaklaşık %25’ini oluşturmaktadır ve bunların biriktirilmesi gerekmektedir.

Kutu 3: Atık Yakmanın Etkileri:Sağlık ve Çevre

Yakma tesislerinin yakınlarında yaşayan halk, kirletilmiş havayı soluyarak, yerel bölgelerden kirlenmiş
tarımsal ürünleri tüketerek (sebzeler, yumurta, süt vb.) ve kirli toprağa tensel temas ile potansiyel
olarak kimyasallara maruz kalmaktadır.İngiltere, İspanya ve Japonya’da yakma tesislerinin
yakınlarında oturan insanların dokularında yüksek düzeyde dioksin bulunmuştur.

Deneysel veriler yakma tesislerinin zehirli maddeler yaydığını ve sonuçta insanların bunlara maruz
kaldığını doğrulamaktadır. Tesislerde çalışanlar ve tesislere yakın çevrede oturanlar üzerinde yapılan
çalışmalarda içlerinde kanser, solunum sistemi rahatsızlıkları, nörolojik hasarlar, üreme ile ilgili
problemlerin ve doğuştan gelen anormalliklerin de bulunduğu sağlıkla ilgili çok çeşitli etkiler tespit
edilmiştir.
Yakma tesislerinin hava emisyonlarında bulunan kirleticilerin, özellikle yenilen kısmı açıkta bulunan
yapraklı sebzeler ve diğer gıda mahsullerinin içinde veya üzerinde biriktiği gösterilmiştir.Yıkama ile
yabancı maddelerin bir kısmı temizlenebilmekte, fakat önemli bir miktarın ( %15 - %50) temizlenmesi
mümkün olmamaktadır.

2.Kontrol ve Regulasyonun Yararsızlığı

Görünürde her zaman ticari olarak mümkün olan bir yöntem bulunmasına rağmen, dioksinlerin
yakma tesislerinin bacalarındaki kontrolleri henüz başarılabilmiş değildir. Regulasyonlar genellikle
nokta kontrollerine (spot-checks) veya sonuçları hemen bilinmeyen yakma testlerine dayanmaktadır.
Son zamanlara kadar ABD’de dioksin salınımı için ancak birkaç yakma tesisi ömürlerinde bir kereden
fazla test edilmiştir.

Bu arada faaliyete başlama, kapanma, küçük hasarlar ve filtre by-passları bir yakma tesisinin işlemesi
sırasında meydana gelen sıradan olaylardır ve bunlar daha büyük dioksin formasyonuna ve yayılımına
neden olmaktadır. Şu bilinen bir gerçektir ki az gelişmiş ülkelerin dioksin kontrolü ile ilgili ya çok az
kapasiteleri vardır, ya da hiç yoktur. Bu yüzden yakma yanlılarının gelişmekte olan ülkelere de kirlilik
yaratmayan yakma tesisi kuracakları boş bir abartıdan başka bir şey değildir.

Almanlar’ın, Hollandalılar’ın ve Japonlar’ın gelişmekte olan kirlilik engelleyici cihazlar konusunda


yaptıkları ilerlemeye rağmen yakma tesisleri asla sıfır kirletici (pollution-free) değildir. Gerçekte tüm
bu ülkeler toksik kül içeren süper tehlikeli filtreleri çevreye ve insanlara etkisi minimum olacak şekilde
yok etmenin yollarını bulmak ve gerçekleştirmek için önemli miktarda para harcamaktadırlar.

Buna ek olarak herhangi bir ülkedeki ilerleme her zaman diğer ülkelerin de aynı teknolojiye geçeceği
anlamına gelmemektedir.

3.Yakılan Paralar:Atık Yakmanın Ekonomik Tuzakları

Çok yüksek sermaye maliyetleri bir yana, bir çok yakma tesisinin beklenenden yüksek bakım giderleri,
patlamalar, yangınlar gibi aşırı maliyetlerle başı derttedir.
Yakma tesisleri sıhhi bir düzenli depolama alanının yaklaşık 5-10 katına mal olmaktadır. Fakat bunlar
yakma süreci sonucu oluşturdukları tehlikeli küllerin ortadan kaldırılması ihtiyacından dolayı
depolama alanarına olan ihtiyacı yok edememişlerdir.

Yakma tesisi yöneticileri ile yapılan anlaşmalar yerel yetkilileri, her yıl büyük miktarda atık sağlanacağı
konusunda uzun vadeli vaatlere mahkum bırakmaktadır.Eğer şehir meclisleri bunu
gerçekleştiremezlerse, halk, açığı ödemek zorunda kalmaktadır. Sözde koy ya da öde (put or pay)
sözleşmeleri birçok şehri derin finansal problemlere sokmuştur. Ayrıca bu durum hükümetlerin atık
azaltma ve dönüştürme yetilerini azaltmıştır.

Ek olarak, yapılan yatırıma kıyasla çok az sayıda iş olanağı yaratılmaktadır. İşlerin çoğu tesisin inşası
sırasında gereken geçici nitelikte işlerdir. Büyük bir yakma tesisi 100 civarında işçi çalıştırabilir. Diğer
taraftan atık ayrıştırma, tekrar kullanma ve onarım, dönüştürme ve gübreleştirme (composting)
işleriyle uğraşan yerel girişimler hem atıkların işlenmesi hem de iyileştirilmiş maddelerin ikinci
endüstrilerde kullanılmasıyla daha fazla istihdam yaratmaktadır.

Yakma tesislerini inşa eden büyük mühendislik firmaları nadiren o toplumun bulunduğu yerde
konuşlanmaktadır. Böylece yatırılan paranın büyük kısmı toplumu terk etmektedir. Diğer taraftan atık
azaltma (reduction), yeniden kullanım ve geri dönüştürmeye yatırılan para, toplumun içinde kalıp
yerel iş olanakları yaratmakta ve toplumun diğer gelişim formları için uyarıcı nitelik göstermektedir.

4.Atık Yakma Kaynak Kullanımını Değerlendirmeyi Yok Eder ve Temiz Üretim Kavramını Zayıflatır

Yakma tesisleri ve özellikle kirlilik kontrol cihazlarıyla donanmış olanlar korkunç derecede
pahalıdır.Yetkililer bir kez yakma tesislerine yatırım yaptıktan sonra, kendilerini atık azaltmaya
yatıracak daha az para ile buluyorlar.Böylece atık yakma, kaynakları, atık azaltma ve dönüştürme gibi
hayati çabalardan doğrudan uzaklaştırmaktadır.

Atık yakma tesisleri yüksek maliyetli işlemlerini desteklemek için devamlı atık üretimine
güvenmektedirler.Yakma tesislerinin yüksek maliyetlerinin çıkarılabilmesi yönündeki baskı, devamlı
atık üretiminin teşvikine, böylece verimsiz üretim ve imha yollarının yerleşmesine yol açmaktadır.

Yakma tesislerine yapılan devamlı yatırım daha sürdürülebilir atık minimizasyonu faaliyetlerini, ayrıca
toksik kimyasallar kullanmayan ürünlerin ve süreçlerin araştırılmasını ve geliştirilmesini
engellemektedir.
5.Atıktan Enerji Üretimi, Enerjinin Boşa Harcanmasıdır

Bugün atık yakma tesisleri birçok başlık altında satılmaktadır.Akışkan yataklı, yeşil enerji, termal ıslah
tesisleri,kombine ısı ve enerji sistemleri veya sadece atıktan enerji sistemleri...Bir atık yakma tesisini
‘’kaynak tasarrufu’’ veya ‘’atıktan enerji’’ tesisi şeklinde tanımlamak, halkla iyi ilişkiler sağlamak için
yapılmış akıllıca bir söz kamuflajıdır. Ancak gerçekte bu modern çöp yakma tesisleri çok az enerji
üretmektedir ve enerji üretimi bunlara yapılan büyük harcamaları haklı çıkartmamaktadır. Yakma
tesisleri gerçekte çok az kaynağı geri kazanmaktadır. Yakılan maddelerin enerjisi bir bütün halinde
hesaba dahil edildiğinde net enerji kaybı bile söz konusudur.

Geri dönüştürme, atık yakmada sağlanandan daha fazla enerji tasarrufu sağlamaktadır.Dönüştürme,
doğal kaynaklara ulaşmada, bunların kullanılması ve işlenmesinde harcanan enerjiyi azaltmaktadır.
Dönüştürme ayrıca imalat endüstrilerinin enerji tüketimini de azaltmaktadır.

ABD’de 1993 ve 1994’te yapılan iki çalışma, şu anki pazarlanabilir, geri dönüştürülebilen maddelerin
modern yakma tesislerinde yakılması yerine dönüştürülmesi durumunda 3-5 kat daha fazla enerjinin
korunabileceğini göstermiştir. Bunun nedeni;atık yakma sadece çöplerde bulunan ısıya dönüşebilen
değerlerin korunmasını sağlamaktadır; çıkartmaya (extraction), işlemeye (processing), fabrikasyona
ve atık zinciri (waste stream) içinde bulunan maddelerin ve objelerin oluşması sırasındaki kimyasal
sentezlere yatırılan enerjiyi koruyamamaktadır. Tekrar kullanım ve geri dönüşüm bunu
gerçekleştirebilmektedir.

6.Halkın Gittikçe Artan Yerel ve Küresel Karşı Çıkışları

Bütün bunlar ve diğer nedenlerden, atık yakma tesisleri dünya çapındaki birçok topluluğun ve çevreci
grubun artan muhalefetiyle karşılaşmaktadır.Atık yakımına karşı mücadele şu an küresel düzeydedir.
Bu tesisler kuzeyde sıkılaşan çevresel kontrolün arasında hayatta kalmaya çalıştıkça ve az
endüstrileşmiş ülkelere pazarlarını genişlettikçe bu mücadele daha da artacaktır. Son zamanlarda,
Mayıs 2002’de Stokholm Konvansiyonunun kabulünden önce, atık yakmaya karşı yeni ve dinamik bir
küresel koalisyon oluşturulmuş durumda. Bu GAIA (Küresel Atık Yakma Karşıtı-Global Anti-İncinerator
Alliance) olarak adlandırılmaktadır. Bu uluslar arası koalisyon, şu an 55 ülkeden 265 halk grubundan
oluşmaktadır.

Atık yakmaya karşı mücadele kuzeydeki ve güneydeki birçok ülkede yoğunlaşmaktadır:Arjantin,


Avustralya, Bangladeş, Belçika, Brezilya, Kanada, Çek Cum, Mısır, Fransa, Almanya, Hong Kong,
Hindistan, İrlanda, İtalya, Japonya, Lübnan, Malezya, Malta, Meksika, Mozambik, Hollanda, Yeni
Zelanda, Pakistan, Filipinler, Polonya, Porto Riko, Rusya, Slovenya, Slovakya, Güney Afrika, Güney
Kore, İspanya, İsveç, Tayvan, Tayland, Türkiye, İngiltere ve ABD.

Atık yakmaya karşı büyüyen bu direnç, var olan atık yakma tesislerinin kapatılmasının ve yeni ünite
inşaat tekliflerinin durdurulmasını sağlamıştır.

ABD’de örneğin 1985’ten beri 300’den fazla atık yakma tesisi yenilgiye uğratılmış veya beklemeye
alınmıştır. Fransa’da toplum önderliğindeki muhalefet, bazı tesislerin çalıştırılmasını ve inşaatını
durdurmuştur. Filipinler’de dünyanın en büyük evsel atık yakma tesisi olacak işletmenin inşaatının
durdurulması için yapılan halk protestoları hükümetin beklenmedik bir şekilde bu tesislere yönelik
ulusal yasak koymasına yol açmıştır. Benzer şekilde Kanada, Yeni Zelanda, Arjantin...gibi birçok ülkede
atık azaltım ve dönüşüm programlarının kabul edilmesinden sonra atık yakmaya yasaklar getirilmiştir.

Yakma tesisleri için getirilen daha sıkı emisyon standartları, ABD ve Japonya’da geçen yıllarda birçok
yakma tesisinin, özellikle klinik atık yakanların kapatılmasına yol açmıştır.

7.Stokholm Konvansiyonu

Kalıcı organik kirleticiler üzerine olan Stokholm Konvansiyonunda, dioksin ve furanların şu an yok
edilmesi hedeflenmiştir. Konvansiyon, tüm atık yakma tesislerini,tehlikeli atıklar yakan çimento
fırınlarını, önemli dioksin, furan ve poliklorlubifenillerin (PCBs) kaynakları olarak tanımlamakta ve bu
yan ürünlerin (KOK) oluşturulmasını engellemek için ikame tekniklerinin kullanılmasını önermektedir.
KOK stok yığınlarını yok etmek için anlaşma, atık yakma yerine KOK üretmeyen alternatif yok etme
teknolojilerini savunmaktadır. Böylece anlaşmayı imzalayan ülkeler için artık atık yakma savunması
imkansız bir seçenek haline gelmiş bulunmaktadır.

Konvansiyon tarafından toplam KOK yayılım miktarının azaltılması için gösterilen açık hedefler,
bunların tamamen ortadan kaldırılması amacı ile birlikte, taraflarca yapılan ulusal uygulamaya yönelik
yasal düzenlemeler atık yakma alternatiflerinin gelişimini sağlamalıdır. Konvansiyonun ortadan
kaldırma hedefi bu yükümlülüğün ve önceliğin son aşama önlemler yerine ikame tekniklere (dioksin
üretmeyen teknikler) verilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Böylece yasal düzenleme azaltma
(reduction), tekrar kullanma ve dönüştürme sistemleri gibi alternatif atık yönetimine verilecek
önceliği yansıtmalıdır.

8.Sürdürülebilirlik
Şu açıktır ki yakmak, atığa mantıken eksik ve teknolojik olarak geri bir yaklaşımdır. Güvenli değildir,
maliyeti verimsizdir ve sürdürülebilir değildir.

Kirliliği engelleme yolları üzerine yoğunlaşmak, geri dönüştürme ve kompostlama tarafından sağlanan
yeni iş olanakları ve maliyet tasarrufu sağlayan fırsatların maksimize edilmesi yerine, atık yakma
tesisleri bu fırsatları daha yüksek maliyet, aşırı kirlenme ve çevresel yıkıma tercih etmektedir.

Tutarlı tek alternatif temiz üretimdir. İmalatçıların toksik maddeler içermeyen, tekrar kullanılabilir,
dönüştürülebilir ürünler dizayn etmeleri ve üretmeleri sağlanmalıdır. Bu tür ürünler sıfır atık toplumu
ile uygunluk içinde kaynağında ayrılabilir, dönüştürülebilir ve kompost edilebilir. Günün sonunda atık
yakmaya ve atığa karşı kampanya sürdürülebilirlik ve sağduyu için bir kampanyadır. Atık yakma
tamamen güvenli yapılabilse bile,ki bu mümkün değil, bizim ve gelecek kuşakların bağımlı olduğu
kaynakların yok edilmesi hala mantıklı olmayacaktır.

Tıbbi Atık Yakma ve Çözümün Uygunsuzluğu

Tipik bir hastanenin tıbbi atıklarının sadece %10’u veya daha azı potansiyel olarak bulaşıcı hastalık
taşımaktadır. Bunlar ısı, mikrodalgalar ve diğer yakma dışı dezenfeksiyon teknikleri ile sterilize
edilebilir. Geri kalan atıklar enfeksiyon riski taşımamaktadır. Çoğunluğu otellerden, restoranlardan
veya ofislerden gelen atıklara benzer kağıt, plastik, yiyecek vb.’dir. Tıbbi atıklar,atık yakma
tesislerinde yakılarak temel problem olan enfeksiyon içeren maddelerin dezenfeksiyonu-öyle ki
bunlar birçok değişik teknoloji ile halledilebilir- maliyeti ağır ve kontrol edilmesi zor korkunç bir
kimyasal kirlilik sorununa dönüşmektedir.

Greenpeace Akdeniz

You might also like