You are on page 1of 95

Patricia Highsmith

El Srmesi
ngilizceden eviren
Fsun Umar

Kitabn zgn ad
The Tremor of Forgery

EL SRMES

"Bana mektup olmadndan emin misiniz?" diye sordu Ingham. "Adm Howard Ingham. I-n-g-h-a-m."
ngilizce konutuu halde, harfleri biraz duraklayarak Franszca kodlamt.
Ate krmzs niformal ufak tefek Arap, zerinde I-J yazan gzdeki zarflan tekrar gzden geirdikten
sonra ban iki yana sallad. "Non, M'sieur."
"Merci," dedi Ingham kibarca glmseyerek. Ayn soruyu ikinci soruuydu bu. lkinde, on dakika kadar
nce, Tunisia Palace oteline gelir gelmez sorduunda resepsiyonda baka biri vard. John Castlewood'dan
ya da Ina'dan bir mektup bulacan ummutu. New York'tan ayrlal be gn oluyordu. nce doru Paris'e
umu, hem ajanyla grm, hem de ehri tekrar grmeye biraz vakit ayrmt.
Dalgn bir tavrla bir sigara yakp evresine baknd. Deerli hallarla kapl lobide havalandrma tertibat
almaktayd. Koyu renk tenli, modern giyimli, tek tk Arap iadamlar dnda mterilerin ou Fransz ya
da Amerikalya benziyordu. Oteli John tavsiye etmiti, evredekilerin en iyisiydi herhalde.
Cam kapdan sokaa kt. Hazirann ilk gnleriydi, saat akamst altya geliyordu; gne iyice alald
halde ortalk aydnlk, hava scakt. John, yemekten nce Cafe de Paris'de aperitif almasn nermiti. te,
Burgiba Bulvan'nn kar srasnda, ikinci ke bandayd kahve. Ingham karya geip Herald Tribune'n
Paris basksn ald. Geni caddenin ortasnda, iki yan aal, asfalt orta refje gazete ve sigara bayileriyle
ayakkab boyaclar.sralanmlard. Mexico City'le Paris bulvarlar aras bir yerdi buras; ama zaten
Franszlar vaktiyle hem Mexico City'yle hem de Tunus'ta sz sahibi olmulard. evresindeki yksek sesle
konumalardan hibir anlam karamyordu. 'Oteldeki valizlerinden birindeki Kolay Arapa adl cep kitab
geldi aklna. Baka hibir dile benzemediine gre, anlalan Arapay ezberlemek gerekecekti.
Ingham karya ulap Cafe de Paris'e doru yrd. Kaldrma karlm masalarn hepsi doluydu.
Mterilerin baklar gznden kamad - Herhalde yeni bir yz olduu iin insanlar ona bakyorlard.
Tunus'ta ok Amerikal ve ngiliz vard, hepsi de, sanki uzun sreden beri buradaym ve biraz sklm gibi
grnyorlard. Bara yanap bir Pernod smarlad. Gazetesini okumaya alt, ancak evrenin grlts
dikkatini datyordu. leride bo bir masa grp oturdu.
Kaldrmdan ar admlarla geenler, kahvede oturanlara ayn bo gzlerle bakyorlard. zellikle genleri
izlemeye dikkat etti Ingham; konusu iki gen sevgili olan bir senaryo siparii almt, aslnda iki deil
gen, nk kza ilgi gsteren, ama elde edemeyen biri daha olacakt. Oysa geldiinden beri birlikte dolaan
bir gen kzla erkee henz rastlamamt. Gen erkekler tek balarna geziyor, arada bir el ele tutumu,
birbirlerine ciddi bir tavrla bir eyler anlatan iki erkek geiyordu. Ingham, bu lkede erkeklerin birbirlerine
yaknlk gsterdiklerini, ecinsel ilikilerin doal sayldn John Castlewood'dan duymu, ama senaryosu
asndan nemli saymamt. Burada ayr cinsten genlere bir yetikin elik ediyor, ya da en azndan
uzaktan gzlyordu. Gerekten gzlenecek pek ok yenilik vard evresinde. John'un geliine kadar
geirecei sekiz on gn iinde olabildiince yeni izlenim edinecek, kentin atmosferine almaya gayret
gsterecekti. John'un tandklarnn yardmyla Ingham da Tunuslu orta snf ailelerinin yaamlarn tanma
frsatn bulacakt. Geri senaryoda byk lde yazl diyalog istenmiyordu, ama yine de baz zellikleri
belirtmek gerekecekti. Ingham, daha nce de bir kere televizyon iin bir senaryo yazmt, ancak kendini
daha ok romanc olarak gryor, bu nedenle yeni grevinden biraz da rkyordu. Oysa John, Ingham'a
gveniyordu, ayrca kontratn ayrntlar olduka esnek dzenlenmi, Ingham da bir ey imzalamamt.
Castlewo-od'un avans olarak verdii bin dolarn hesabn dikkatle tutup sadece i giderleri iin kullanyordu.
Parann byk bir blmn bir ay sreyle kiralayaca otomobile yatrmas gerekecekti. Arabay yarn
sabah teslim alp dolamaya balamal, diye dnd.
"Merci, non," diyerek uzun, iekli bir dal satmaya alan seyyar satcy bandan savd. ieklerin ar,
tatl kokusu havada kalmt. Satc, dallan toparlayp masalarn arasndan "Yase-miiin!" diye bararak
ilerledi. Banda krmz bir fes, zerinde, iindeki beyazms donunu gsterecek kadar ypranm, lavanta
iei renginde bir entari vard.
Yan masalardan birindeki iman adam iekli dal elinde evirip evirdi, burnuna gtrp koklad. Gzleri
kaym, kendinden gemi gibiydi. Sevgilisini mi bekliyordu, yoksa birini mi dnyordu? Ingham on dakika
sonra adamn kimseyi beklemediine karar verdi. Bardandaki gazoza benzeyen renksiz ikisini bitirmiti.
Ak gri takm elbisesiyle orta snftan, hatta st snftan biri olabilirdi. Haftada otuz dinar, belki de biraz fazla,
yaklak otuz alt dolar kazanyor olabilirdi. Ingham son haftalarda Tunus hakknda bu tr ayrntl bilgi
edinmiti. Burgiba, halkn dinin tutuculuundan kurtarmaya alyordu. Birden fazla kadnla evlilii
yasaklamt, kadnlarn pee takmasn da ho karlamyordu. Tunus, teki Afrika lkeleri arasnda
kukusuz en gelimiiydi.
Geri Fransz tccarlarn lkeyi terk etmeleri istenmekteydi, ama henz Fransa'nn mali yardmna fazlasyla
balydlar.
Ingham otuz drt yanda, bir seksen boyunda, kumral, mavi gzl, ar kanl bir tipti. Spor yapmad
halde dzgn yaplyd, omuzlan geni, bacaklar uzun, elleri glyd. Florida doumluydu, ama sekiz
yandan beri New York'ta oturduundan kendini New Yorklu sayyordu. Pennsylvania niversitesi'ni
bitirdikten sonra bir sre Philadelphia'da gazetecilik yapm, ara sra bir eyler de yazm, ancak ilk kitab
yaymlanana kadar ans yaver gitmemiti. Olumsuz Dncenin Gc adl kitap, olumsuz dnen iki
kahramannn sonunda hrete kavuup zengin oluunu anlatan, olumlu dnceyi alaya almaya alan bir
genlik eserinden fazla bir ey deildi, ama byk lde ilgi uyandrmt. Ingham, bunun zerine
gazetecilii brakp iki yl sknt iinde yaad. kinci kitab Domuz Serisi ayn lde tutulmad. Bu arada
Char-lotte Fleet adl zengin bir kza tutulup evlenmiti, ama karsnn parasndan yararlanmad, hatta
Charlotte'nin zenginlii evliliklerini olumsuz ynde etkiledi, iki yl sonra boandlar. Ingham, Manhattan'da
kk bir daire tuttu. Ara sra bir yk ya da televizyon senaryosu satarak geinip giderken, geen ubatta,
"Eer" Oyunu adl kitabnn 50.000 dolara bir film irketine satlmasyla nemli bir dnm noktasna ulam
oldu. Geri kitabn, hsnku-runtunun gereklilii ve deeri konusunu ileyen entelektel mesajndan ok,
lgn ak hikyesi yznden filme uygun bulunduunu dnyordu, ama nemli olan satlmasyd. Ingham
mrnde ilk kez maddi rahatln tadn karmaya balamt. Kitabn senaryo haline getirme nerisini kabul
etmedi. Sinema ve televizyon yazarlnda kendini ok iyi bulmuyordu, stelik kitabn konusu da film olmak
iin elverili saylmazd.
John Castlevvood'un "Trio" konusundaki fikirleri ok daha basit ve grsel adan zengindi: Bir bakasyla
evlenen sevgilisini elinden karan gen, ansl rakibinden almak-iin korkun bir plan yapyor, nce
karsn batan karp ardndan iini bozuyor, sonunda da adam ldrtyordu. Konu, Amerika iin pek akla
yakn saylmazd, ama ne de olsa Tunus'ta geiyordu. Tunus'u iyi bilen John Castlewood, Miles Gallust
adinda bir prodktr bulup hevesle ie giriti. Bu arada Ingham'la tanm, konuyu anlatp uygun bir
senaryo yazmasn rica etmiti. Ingham, iler istedii gibi ilerlemez ya da altndan kalkamazsa John'dan
aka bakasn bulmasn isteyip bin dolar geri vermeye karar vermiti. John daha nce kstl btelerle
iki iyi film evirmiti. "fke"nin konusu Meksika'da geiyordu, ikincisine oranla daha baarl olmutu.
Ingham'in adn hatrlayamad ikinci film ise Teksas'taki petrol dalaverecileri hakkndayd. John yirmi alt
yandayd. Ingham'a gre, hayat henz tanmam herkes gibi o da enerji ve gven doluydu. Ingham,
John'un geleceinin kendisininkinden daha iyi olacan sanyordu. Ingham, insann yapabileceklerinin
snrlarn anlad yatayd, oysa John Castlewood snr tanmyordu; belki de bu konuya kafa yormayan, ya
da bunun bilincine varmayan insanlardan biriydi, bazen bylesi daha iyi oluyordu.
Ingham, hesab deyip ceketini almak zere otele dnd. Karn ackmt. zeri I-J yazl blmedeki iki
mektuba ve asl duran oda anahtarnn altndaki bo gze bakt. "Vingt-six, s'il vous plait," diyerek
anahtarn ald.
Yine John'un nerisine uyup, otelle Cafe de Paris arasnda, Rue du Paradis'deki Restaurant du Paradis'e
gitti. Yemekten sonra evrede dolat, turistlerin bulunmad kahvelerde ayakst birer espresso iti.
Kahvelerin sahipleri erkekti. Barmen Franstz-casn anlamt, ama evrede kimse Franszca konumuyordu.
Otele dner dnmez Ina'ya mektup yazmay planlamt, ama olduka yorgun, biraz da isteksizdi. Yataa
girip Amerika'dan getirdii William Golding'in bir romann okumaya balad. Uykuya dalmadan nce, Cafe
de Paris'de uzaktan uzaa hafife flrt ettii kz dnd: Sarn, biraz tombul, ama ok ekiciydi. Alman
olabilirdi (yanndaki adamn milliyeti belirsizdi), kahveden karken Franszca konumalar pek houna
gitmiti. Zppelik, dedi kendi kendine. Ina'y dnmesi gerekirdi. Ina da mutlaka onu dnyordu. Kesin
olan bir ey varsa, o da Tunus'un Lotte'yi hatrlatmayacak bir yer oluuydu. ok kr, son gnlerde aklna
taklmamt: Boanal bir buuk yl olduu halde, bazen sadece alt, hatta iki ay gemi gibi geliyordu.
II
Ertesi sabah da postadan mektup kmaynca, John'la Ina'nn Hammamet'teki Hotel du Golfe adresine
yazm olabileceklerini dnd Ingham. Bu oteli de John tavsiye etmiti. Geri henz oda ayrtmamt,
ama Hazirann bei, alts iin rezervasyon yaptrmalyd. "Birka gn Tunus'ta gez, dola," demiti John.
"Biliyorsun, kahramanlarmz Tunus'ta yayorlar. Orada alabileceini sanmyorum - ehir ok scak
oluyor, stelik denize girebilmek iin Sidi Bou Said'e gitmek gerekiyor. Hammamet'te kalsak daha iyi
alrz. leden sonralar denize dalp karz, kentin grltsnden de uzak..."
Ingham btn gnn kh yaya, kh otomobille Tunus'u dolaarak geirdi. Saat on ikiden drde kadar,
restoranlardan baka her yerin kapand le "tatilini de oyalanarak atlatt ve ertesi gn Hammamet'e varr
varmaz Tunus'u yeterince grmedii iin vicdan azab duyacan dnp iki gn daha kalmaya karar verdi.
Birinci gn arabayla on alt kilometre uzaklktaki Sidi Bou Said'e gitti; kumsalda yry yapt, denize girdi,
evrede lokanta bulamaynca kk, lks bir otelin restorannda len yemei yedi. ehir tertemizdi, beyaz
kire badanal evlerin kap ve pencere panjurlar ivit mavisine boyanmt.
Bir gn nce Hotel du Golfe'e telefon etmi, yer olmadn renmiti. Hammamet'teki baka bir otelin
adn vermiti resepsiyon memuru. Ertesi gn gidip oteli gezdi, fazlasyla Hollywo-od'a zenti buldu.
Sonunda Hammamet'teki Hotel La Reine'de bir oda tuttu. Yrenin btn otelleri gibi bu da Hammamet
krfezinde, ancak kumsaldan elli metre kadar gerideydi. La Reine'in bir ana binas, limon ve portakal
aalaryla bugenvillalarn yetitii gzel bahesinde yeilliklerin merakl baklardan gizledii on be yirmi
kadar da bungalovvu vard. Bungalovvlarda mutfak da olduu halde, Ingham'n can yemekle uramak
istemedii iin deniz manzaral bir otel odasnda karar kld. Yerleir yerlemez plaja indi.
Gne henz batmamt, ama sahilde pek az mteri vard. Ingham, ezlonglarn cretli olup olmadn
karamad, sonunda otele ait olduklarna karar verip birine yerleti. Gne gzln takt -John
Castlewood bunu da dnm, bir gzlk hediye etmiti- bornozunun cebinden kitabn karp okumaya
koyuldu. On be dakikaya kalmadan gzleri kapanm, ii gemiti. Tanrm, ne kadar sessiz, gzel, scak bir
yer...
"Merhaba - iyi akamlar! - Amerikal msnz?"
Baucunda silah patlam gibi birden yatt yerden srayarak doruldu. "Evet."
"Kusura bakmayn, sizi kitabnzdan ayrdm. Ben de Amerikalym, Connecticut'tan." Karsnda elli
yalarnda, kr sal, tepesi almaya yz tutmu, hafife gbekli bir adam duruyordu. Gpta edilecek kadar
gzel yanmt. Uzun boylu saylmazd.
"Ben New Yorkluyum," dedi Ingham. "Sizin ezlongunuz muydu acaba?"
"Yok canm! Ama yarm saate kalmaz komiler ezlonglar toplayp gtrrler. Gece kilit altnda tutmasalar,
sabah birini bile bulamazsnz!"
Kendini yalnz hissediyor, diye dnd Ingham. Kars da onun gibi konukan m acaba? yle de olsa,
insan yine de yalnzlk ekebilir. Adam, Ingham'm iki adm tesinde durmu, denize bakyordu.
"Adm Adams - Francis J. Adams." Adndan gurur duyuyor-mu gibi sylemiti.
"Ben de Howard Ingham."
"Tunus'u nasl buldunuz?" diye sordu Adams, gne yan yanaklarn hafife tombullatran bir
glmsemeyle.
"Ah, ok gzel. En azndan Hammamet."
"Evet, bence de. lkeyi gezebilmek iin insann arabas olmal. Sousse, Djerbafalan. Arabanz var m?"
"Evet."
"Gzel. Eh, yleyse", duralad, anlalan gitmek istiyordu. "Vaktiniz olursa beklerim. u yukardaki
bungalovlardan birinde kalyorum - on numara. Komilerin hepsi beni tanr, Adams' sorun, yeter. Akamlar
bir iki imeye gelin. Varsa einizi de getirin."
"Teekkr ederim," dedi Ingham. "Hayr, burada yalnzm."
Adams bayla selam verip el sallad. "O halde yaknda grmek zere."
Ingham birka dakika daha oturduktan sonra odasna kt. Du yapp giyindi, otelin barna yneldi. Geni
salonda yerde ran hallar seriliydi. Orta yal bir ift aralarnda Franszca konuuyordu. Bir baka masada
ngiliz oturmaktayd. Barn topu topu sekiz on mterisinin birka da kedeki televizyonun nne
yerlemilerdi. Aralarndan biri ngilizlerin masasna yaklap, umursamaz bir tavrla:
"srail bir dzine havaalann bombalam," dedi
"Nerede?"
"Msr'da. Belki de rdn'de. Araplar gafil avland."
"Haberi Franszca m verdiler?" diye sordu ngilizlerden biri.
Ingham barda ayakta duruyordu. Sava kt demek, diye dnd. Neyse ki Tunus, sava alanndan ok
uzaktayd. Film almalar etkilenmezdi herhalde. Ancak, Tunuslular da Arapt. Araplar kaybedecek olursa,
bat-kart davranlar beklenebilirdi, Araplarn kaybedecei de kesindi. Yarn mutlaka Paris basks bir
gazete almalym, diye dnd.
Bundan sonraki iki gn iinde Ingham plajda grnmedi, arabasyla lke ilerine doru geziye kmt.
srailliler, Araplarn iini ksa srede bitiriyorlard. Daha savan patlak verdii pazartesi gn yirmi be hava
ssn yerle bir etmilerdi. Paris gazetelerinden biri, Tunus'taki gsterilerde yabanc plakal birka arabann
devrildiini, Burgiba bulvarndaki Amerikan ktphanesinin camlarnn krldn yazyordu. Ingham, Tunus'a
uramad. nce, Hammamet'in kuzeydousundaki Naboul adl kk bir kasabaya gitti, oradan ierilere
ynelip Bir Bou Rekba'ya ve adlarn aklnda tutamad yoksul, tozlu kasabalara urad. Bir sabah kendini
bir pazar yerinin ortasnda buluverdi. Develer, toprak anaklar, pamuklu kumalar, hasr minderler, ss
eyalar arasnda dolat. Mallar, yere serili kaba rtlere diziliydi. Kalabalkta yanndan geenlerin ikide
birde arpmasndan rahatsz olmutu. Araplarn bu tr temaslardan ekinmediklerini, aksine, insanlarn
birbirlerine dokunmaya deta gerek duyduklarn okumutu bir yerlerde. evrede grdkleri bunu
doruluyordu. Pazardaki taklar basit ve zevksiz buldu,, ama grdklerinden esinlenerek, iyi bir dkkndan
Ina'ya gm bir ine almaya karar verdi. Yass bir gen zerine ilitirilmi daire biimindeki ineler her
boyda, her yerde satlyordu. nenin kk kutusunu postalamann zor olacan dnerek bir de zeri ili,
krmz bir gmlek satn ald. Aslnda erkek gmleiydi, ama Amerika'da bu canl renklerle dolamak fazla
efemine kaard. leden sonra paketleri postalamak iin Ham-mamet postanesinin nnde saat drde
kadar len tatilinin bitmesini bekledi. Kapda asl alma saatlerinde, postanenin leden sonra drtte
alp bete kapand belirtilmiti.
Drdnc gn La Reine otelinden, John Castlewood'a bir mektup yazd. John, Manhattan'da.Elli nc
Bat Caddesi'nde oturuyordu.
8 Haziran 19-
Sevgili John
Hammamet, tpk anlattn gibi, pek gzel bir yer. Kumsal harika. Ayn on nde geliyor musun? Artk ie
balayacak durumdaym; her frsatta nme gelen herkesle konuuyorum, ama senin ilgilendiin tiplerin
Franszcalar iyi deil. Dn akam Les Arcades'a gittim. (La Reine .otelinden iki kilometre ilerideki bir
kahvenin adyd bu.)
Ltfen Ina'ya, bana mektup yazmasn syle. Ben de ona yazdm. Sizlerden haber alamaynca kendimi biraz
yalnz hissediyorum. Belki de, dediin gibi, postann inanlmayacak kadar ar almasndandr...
Ve saire. Mektubu bitirdikten sonra her zamankinden daha gl bir yalnzlk duygusuna kaplmt. Her
gn - bazen gnde iki kez - Hotel du Golfe'a urayp mektup olup olmadn soruyordu. Ne mektup gelmiti,
ne de telgraf. John'a yazd mektubu otel resepsiyonundan postalarsa, ayn gn yola kacandan emin
olmad iin postaneye gtrd. Otelin resepsiyon memurlar, postann geli saati sorusuna ayr cevap
vermilerdi - belki de kutunun ne zaman alacan da kimse bilmiyordu.
Ingham altya doru, kumlarda yetien sk palmiyelerin arasndaki dar patikadan geerek plaja indi. Yere
aklm birka boru, eski bir ocuk bahesinin kalntlar olabilirdi; stlerinde kene gibi yapm
smklbcek kabuklarndan beyaz tepelikler olumutu. Borular el demeyecek kadar scakt. Yrrken
romann dnyordu. almak iin yanna not defteriyle kalem de almt. Zaten John gelene kadar
Trio'nun senaryosunda yapabilecei bir ey yoktu.
Denize girip yoruluncaya kadar ald, sonra tekrar kyya yzd. Su, ilerilerde bile kadar sd. Denizin dibi
yumuak, ince bir kumla kaplyd, arada bir blm talk, ky yaknlar yine kumluktu. Ingham sahile kp
bornozuyla yzn kurulad, yanna havlu almamt. Oturup defterini at. Romannn kahraman, ikili hayat
sren, ancak ahlakd hareketlerinin bilincinde olmayan, dolaysyla hafif kafadan kontak, en azndan
dengesiz bir tipti. Bu yn Ingham'n pek houna gitmemekle birlikte baka zm bulamamt.
Kahramann -Dennison'du ad- hakl karmak niyetinde deildi. Romann banda yirmi yanda olan
Dennison, mutlu bir evlilik srdren, otuzunda banka mdrlne kadar ykselen, gen bir adamd sadece.
Bankadan her frsatta, ounlukla imza sahtekrlyla, zimmetine para geiriyor, bu paralar ald rahatlkla
bakalarna armaan ediyor ya da bor veriyordu. Bir blmyle, ailesinin geleceini dnerek yatrm da
yapmt, ama te ikisini (ounlukla takma adyla) ihtiyac olanlara, ya da serbest i hayatna atlmaya
alanlara datyordu.
Ingham, her zaman olduu gibi, yirmi dakika kadar altktan sonra yoruldu, notlar bir sayfay
doldurmadan neredeyse uyukla-yacakken, ayn d bir daha grrcesine, Connecticutlu Amerikalnn
sesiyle kendine geldi.
"Merhaba! yi gnler. Ne zamandr ortalarda grnmyordu-nuz."
Ingham doruldu. "yi gnler." Ne konuacaklarn tahmin edebiliyor, akam Adams'n odasna iki imeye
gideceini imdiden biliyordu.
"Burada ne kadar kalacaksnz?" diye sordu Adams. "Tahminen hafta. Bir arkadam bekliyorum."
"Ya! O da Amerikal m?"
"Evet." Ingham, Adams'n elindeki zpkna bakt. Bir buuk metrelik bir oka benziyordu, ama anlalan
kurma dzeni yoktu.
"Odama kyorum," dedi Adams. "Gelip souk bir ey imek ister misiniz?"
Coca-Cola, diye dnd Ingham. "Teekkr ederim, gelirim. Bu zpknla ne yapyorsunuz?"
"Balk avlamaya alyorum, ama beceremiyorum," deyip gld Adams. "Bazan da yzerek ulaamadm
midyeleri karyorum iki, iki buuk metreden."
Kumlar hl scakt, ama dayanlmayacak kadar deildi. Ingham sandaletlerini eline ald, Adams'n
ayaklar plakt.
"te geldik," diyerek, mavi-beyaz boyal bungalowunun nn
deki ta deli, akll patikaya sapt Adams. Odann ats, serin- 17

lik salamak amacyla, Arap stili bir kubbe biiminde yaplmt.


Ingham, omzunun zerinden, yan tarafta, o gne kadar grmedii bir yapya bakt; otelin mutfak ve servis
personelinin kald blm olmalyd. Komilerle kat personelinden bir dizi yeni-yetme ocuk duvara
dayanm, gevezelik ediyorlard.
"Pek ahane deil, ama imdilik evim saylr," dedi Adams. Mayosunun kk cebinden kard anahtarla
kapy at.
erisi serindi. Pencerelerin panjurlar kapal olduundan, dardaki aydnlktan sonra iyice karanlk
grnyordu. Souk hava tertibat almaktayd. Adams k yakt.
"Evet buyurun, oturun. Size ne ikram edebilirim? Viski? Bira? Coca-Cola?"
"Coca-Cola, ltfen. Teekkrler."
eri girmeden, kapnn nndeki talkta ayaklarndaki kumlar zenle temizlemilerdi. Adams, plak
ayaklaryla ta demede hafif sesler kararak, hzl admlarla mutfak blmnn nndeki hole yneldi.

Ingham evresine baknd. Gerekten de ev gibiydi buras: stiridye kabuklar, kitaplar, kt tomarlar, sk
sk kullanld belli olan yaz masasnda mrekkep ieleri, kalem ular, stampa yast, kurun kalem
aaca, ak duran bir szlk. Reader's Digest dergisi. ncil. Acaba Adams yazar myd? Rusadan
ngilizceye szlk, kahverengi ktla kaplanmt. Yoksa casus muydu Adams? Ingham bu dncesine
gld. Yaz masasnn ardndaki duvarda, New England yresine zg, beyaz bir iftlik evinin ereveli
resmi aslyd. Beyaz itle evrilmi, byk bir bahe iindeydi ev, karaaalar, Collie cinsi bir de kpek
grnyordu, ama insan yoktu.
Adams, elinde kk bir tepsiyle yaklap kendine viski-soda hazrlad. "Hi iki imez misiniz?" diye
sordu. Glmsemesi yine yanaklarn tombullatrmt.
"erim, ama imdi canm Coca-Cola istedi," dedi Ingham. "Ne zamandr buradasnz?"
"Bir yl oluyor," dedi Adams, ayaklarnn ucunda yaylanarak. Tabanlar kavisli, ayaklar ufakt. Ingham,
nedenini anlayamamakla birlikte, bu ayaklarn grnnden irenmiti, bir kez gr-dkten sonra bir daha
bakmad.

"Einiz de burada m?" diye sordu. Adams'in arkasndaki komodinde duran, krk yalarnda, sade giyimli,
hafife glmseyen bir kadn resmi gznden kamamt.
"Eim be yl nce ld. Kanserdi."
"Ya? Burada vakit geirmek iin ne yapyorsunuz?
"Yalnzlk hissetmiyorum," dedi Adams. "Bir sr iim var." Yanaklar yine tombullat. "Ara sra otele ilgin
mteriler geliyor, tanp gryoruz, gidiyorlar. Ben kendimi burada Amerika'nn gayri resmi elisi
sayyorum. Bir anlamda hem iyi niyet datyorum -umarm becerebiliyorumdur- hem de Amerikan yaam
biimini". Bizimkini."
Bu da ne demek oluyor, diye dnd Ingham. Aklna hemen Vietnam sava gelmiti.
"Evet, ama nasl yapyorsunuz?"
"Kendi yntemlerimle. Biraz da sizden sz edelim, Mr. Ingham. Oturun ltfen. Buraya tatile mi geldiniz?"
Ingham, anak biimi deri koltuu hafife gcrdatarak oturdu, Adams divana geti. "Yazarm," dedi
Ingham. "Amerika'dan gelecek bir arkadam bekliyorum. Kendisi hem rejisr, hem kameramandr, burada
film evirecek. Prodktr ise New York'ta. henz balang aamasnda saylr."
"ok ilgin. Filmin konusu ne?"
"Tunus'ta yaayan gen insanlar. John Castlewood, kameraman, Tunus'u iyi bilir. Bir ailenin yannda
birka ay kalm."
"Demek siz de sinemacsnz, yle mi?" diye sordu Adams, zerine ksa kollu, alaca renkli bir gmlek
giyerken.
"Hayr, ben aslnda roman yazyorum, ama arkadam bu filmi birlikte yapmamz istedi." Ingham bu tr
konumalardan nefret ederdi.
"Bugne kadar ka kitap yazdnz?"
Ingham ayaa kalkt, bunun ardndan baka sorularn da geleceini biliyordu. "Drt," dedi. Birinin ad
"Eer" Oyunu, okuma-msnzdr herhalde." Hayr, okumamt Adams. "Bir dieri Domuz Serisi. Pek iyi
satmad."
"Domuz Srs" m?" diye sordu Adams, tpk Ingham'n bekledii gibi.
* Burada Matta'ya gre incil'de Bap 8'de ad geen Gadarinlilerin topraklarndaki domuz srsne gnderme
yaplyor, (y.h.n.)
19

"Serisi," dedi Ingham. "Sry artrmay amalamtm." Skntdan, utantan yznn kzarmaya
baladn hissediyordu.
"Geinebiliyor musunuz?"
"Evet, ara sra New York'ta televizyona da bir eyler yazyorum." Birden gznn nne Ina geliverdi,
yrei hzla arpmaya balamt. Avrupa'dan Afrika'ya geleli beri bu kadar yakn, bylesine gerek
olmamt Ina. New York'ta len saatleriydi. Onu brosunda grr gibi oldu. Masasnn bana oturmu, bir
kaleme ya da bir sayfa kda uzanyordu. len yemeine randevusu varsa ge kalacakt.
"nl olmalsnz, ama ben duymamtm," dedi Adams glmseyerek. "Biliyor musunuz, aslnda pek
roman okumam. Arada srada; o da zet olursa, Reader's Digest'te kanlar gibi. Yannzda kitaplarnzdan
biri varsa memnuniyetle okumak isterdim."
Ingham da glmsedi. "Kusura bakmayn," dedi, "Yola karken yanma almyorum."
"Arkadanz ne zaman gelecek?" Adams ayaklanmt. "Bardanz dolduraym m? Belki imdi bir viski
iersiniz."
Ingham kabul etti. "Sal gn gelmesi gerekiyor." Duvardaki aynada yzn inceledi. Gneten kzarm,
hafife bronzlamaya balamt. Dudaklar hain denecek kadar sert bir grnmdeydi. Birdenbire
pencerelerin kapal panjurlar arkasndan birinin yksek sesle Arapa bir eyler sylemesiyle irkildi, ama
aynadan gzlerini ayrmad. Demek Adams'n da, Araplarn da grd yz bu, diye dnd: Mavi gzleri
her eyi gereinden fazla snayarak inceleyen, az hi de sevimli olmayan, sradan bir Amerikal yz.
Alnnda enine izgi olumu, gzlerinin altnda ilk krklklar belirmiti. Pek canayakn bir ehre deildi,
ama kendini zorla, olduundan farkl gstermek istemiyorsa, yz ifadesini de deitiremezdi. Bunda Lotte'nin
de suu var, dedi kendi kendine. Dnceleri dalmt. Ne olacak, en iyisi tarafsz davranmak, ne souk,
ne de fazla samimi, ama mesafeli olmak.
kiler gelmiti. "Sava hakknda ne dnyorsunuz?" diye sordu Adams her zamanki glmsemesiyle.
"srailliler kazand bile."
"Haberleri dinleyebiliyor musunuz?" Ingham'n ilgisi uyan-
20

mt. "Radyonuz var m?" Bir transistorlu radyo almalym, diye dnd.
"Paris, Londra, Marsilya, Amerika'nn Sesi - hemen hemen btn istasyonlar alyorum," dedi Adams,
yatak odasna alan kapy gstererek. "imdiye kadar dinlediklerime gre Araplarn sonu gelmi saylr."
"Amerika da srail yanls. Yaknda burada da Amerika aleyhtar gsteriler balar herhalde, ne dersiniz?"
"Birka gsteri olur sanrm," dedi Adams, bahede aan ieklerden sz edermi gibi umursamaz bir
tavrla. "Araplarn burunlarnn ucunu bile grememeleri pek zc dorusu."
Ingham glmsedi. "Arap dostu olduunuzu tahmin etmitim zaten," dedi.
"Neden?"
"Burada yaadnz iin, Araplar sevdiinizi dndm." Bir yandan, komnist dman olarak bilinen
Reader's Digest dergisi okuyordu, te yandan... te yanda ne var acaba, diye dnd.
"Evet, Araplar severim. Btn insanlar severim. Bana kalrsa Araplar kendi lkelerinin sorunlarna
eilmeli. Artk olan olmu, ister doru, ister yanl - srail'in kuruluu demek istiyorum. Araplar durup
dinlenmeden yaknmaktan vazgeip l adam etmeye balamal. ou btn gn tembel tembel oturuyor."
Evet, aslnda doruydu, ama Ingham, Adams'n Reader's Digest okuduunu duyduundan beri szlerine
gvenmemeye balamt. "Arabanz var m? Araplarn devirmesinden korkmuyor musunuz?"
Adams umursamaz bir glmsemeyle, "Burada bir ey olmaz," dedi. "Arabam u karki aalarn altnda
duran, tenteli siyah Cadillac. Tunus tabii ki Araplarn tarafn tutuyor, ama Burgiba byk apta gsteri
yaplmasn engelleyecektir, iine gelmez."
Adams, Connecticut'taki evinden, Hartford'daki iinden sz etmeye balad. Bir meyve suyu ieleme
tesisi vard. Hayatn anlatmaktan belli ki pek holanyordu. Evlilii mutlu gemiti. Tulsa'da oturan bir kz
vard, damad ok baarl bir mhendisti. Ingham, Ina'ya tutulmaktan korkuyorum, Lotte'dan sonra herhangi
birine k olmaktan korkuyorum, diye dnd. Gn gibi ak-
21
ti ite, neden aylar ncesinden farkna varamamt. Nasl olup da birdenbire imdi, tam da bu Connecticutlu
gevezeyle konuurken gelmiti bunlar aklna? Yoksa Indianal myd Adams?
Ingham ertesi akam sekize doru otelin barnda bulumak zere yarm yamalak sz verip ayrld. Adams
baz akamlar yemek yapmayp otelin restoranna gittiini sylemiti. Ingham ana binaya doru yrrken
Ina'y dnyordu. Ona kar duygular yanl saylmazd, hatta belki de ok yerindeydi. Ina'ya delicesine
k deildi. Ondan holanyor, fikirlerine nem veriyordu. "Eer" Oyunu'nun film szlemesini imzalamadan
nce Ina'ya da gstermiti. Onun onay da en az ajannn onay kadar nemliydi. Ina film konusunda epey
bilgi sahibiydi geri, ama ona duygusal adan da gerek duyuyordu. Akll, gzel, ekici bir kzd. Gvenilirdi,
kaprisleri yoktu. Kendi iiyle ilgileniyor, Ingham'n cann skmyor -gerei sylemek gerekirse- Lotte gibi
(yatak dnda) yk de olmuyordu. stelik zellikle senaryo yazarl konusunda ok yetenekliydi, bu ie
aslnda kendisinden daha uygun derdi. Acaba John senaryo iini neden Ina'ya nermemiti? Belki
nermiti de, Ina New York'tan ayrlmak istememiti. John Ina'ya Trio'yu yazmasn nerdiyse bile, Ina bunu
kendisine sylemeye-bilirdi, diye dnd Ingham.
Ingham birden rahatlam, keyfi yerine gelmiti. O akam da, ertesi gn de otelde John'dan mektup
olmasa da, John ayn on nde gelmese de ne kar sanki, dedi kendi kendine. Belki de Afrika yaamna
almaya balamt bile. Acele etme. Zamana brak. Francis J. Adams'n etkisi hi de beklenmeyecek
lde olumlu saylrd. Reader's Digesf'in zetleri! Amerikan Yaam Biimi! Adams, kendinden de,
evresinden de son derece honuttu. Hem de bu zamanda! Az nce Arap komilerden biri otelden temiz
havlu getirmi, Adams onunla Arapa konumutu. ocuk Adams'tan holanyor gibiydi. Ingham bir yldr
otelde gibiydi. Ingham bir yldr otelde kalmann nasl olacan dnmeye alt. Adams Amerikan casusu
muydu acaba? Hayr, casus olamayacak kadar saft. Yoksa zellikle saf grnmeye mi alyordu? Ingham,
Adams hakknda ne dneceine karar verememiti.
On Haziran ne John'dan, daha da garibi ne de Ina'dan bir haber kmadan gelip geti. Ingham ayn on
drdnde, otelde yedii gzel bir len yemeinden de g bularak Ina'ya bir telgraf ekti:
NE OLDU? OTEL REINE HAMMAMET'E YAZ. SEN SEVYORUM. HOWARD.
Telgraf Columbia Broadcasting Company adresine gnderdi, bylece ertesi gn, perembe sabah eline
geeceini dnyordu. Tunus'a geleli on be gn gemi, John'dan da, Ina'dan da tek bir haber bile
alamamt. Oysa, mektuplarla aras hi de iyi olmayan Jimmy Goetz bile bir kart yazmt. Jimny, birinin
yazd bir roman senaryo haline getirmek zere Hollywood'a gitmek zereydi. Kart Hotel du Golfe
adresine gelmiti.

Gnler uzadka uzuyor, bir trl gemek bilmiyordu. Krk sekiz saat sonra yeniden kendini toparlad
Ingham, belki de yaam temposunu yavalatarak zamann ar akna uydurduu iin al-drmamaya
balad. Romannn tasla zerinde alyor, olduka iyi ilerliyordu, ilk blm ekillenmeye balamt
bile.
Otelle yarm pansiyon zerinden anlamt. len, bazan da akam yemeklerini genellikle Hammamet'te,
otelden bir kilometre uzaklktaki Melik'in Yeri adl restoranda yiyordu. Genellikle akamlar ky boyunca
restorana yryp gndz scandan sonra rahat bir soluk alyor, arada bir de arabasyla gidiyordu. Melik'in
Yeri ok ucuz ve teklifsiz bir lokantayd; sokaktan birka basamakla klan, zeri asma dallaryla kapl, bir
ucunda kasaplk koyun ve keilerin bekletildii kk bir ala bakan bir teras vard. Bazan canl hayvanlar
yerine, kedilerin ekitirdii, zerlerine yzlerce sinein konup kalkt kanl koyun postlar duruyordu alda.
Grnt pek i ac deildi, ama mteriler ilginti. Sarkl deveciler, gitar ya da flt alan Tunuslu, Fransz
renciler, Fransz -ara sra ngiliz- turistler, masalarndaki bir tabak meyveyle gece yarsna kadar oturup
roze araplarn ar ar yudumlayan ky sakinleri. Bir keresinde Adams da birlikte gelmiti. Adams, Melik'in
Yeri'ni nceden de biliyordu tabii, ama Ingham kadar beenmiyor, temizlie zen gstermediklerini
sylyordu.
Ingham, otel mterilerinin bazlaryla tanm, ama hibiriy-' le fazla ilgilenmemiti. Amerikal bir kar
kocann birlikte bri oynama teklifini bri bilmediini ileri srerek kabul etmemiti, yalan da saylmazd.
Richard Messerman adl bekr bir Amerikal, kadn tavlamaya alyor, kendi ifadesine gre sadece Fourati
otelinde baarl oluyor, geceleri genellikle orada kalyordu. Messerman'in Fourati otelinde birlikte ava kma
davetini kabul etmemiti Ingham, Bir bakas, Hamburglu Alman bir homosekseldi, Hammametli Arap
olanlar arasnda ansnn ak olduunu sylemiti. Heinz bilmem neydi ad. yi ngilizce ve Franszca
konuuyor, darack beyaz pantolonlar giyip renkli kemerler takyordu.
in garibi, Ingham tandklarnn arasnda Adams'la vakit geirmeyi yelemeye balamt. Adams ondan
hibir ey beklemi-
24

yordu. Melik'e, eczacya, posta memuruna, oteldeki Arap komilere, herkese ayn ekilde gler yz
gsteriyor, hayatndan memnun grnyordu. Ingham, gnn birinde Adams'n Hristiyan Bilimi* ya da
Glha tekilat** konusunda ani bir ataa kalkp ders vermeye balayacandan korkuyordu, ancak tanal
iki hafta olmu, henz korktuu bana gelmemiti.
Scak, her geen gn biraz daha artyordu. Ingham, ilk gnlerdeki kadar yemek yiyemiyordu, birka kilo
vermiti.
Ina'nn Brooklyn Heights'teki ev adresine ikinci bir telgraf ekmi, yine cevap alamamt. Bu telgraftan
gn sonra bir akamst telefon etmeye alt. New York'ta sabah olduuna gre Ina'y ofisinde
bulabileceini dnmt. Otelin souk hava tertibatl lobisinde iki saatten fazla bekledii halde, santral
Tunus'la bile balant kuramad. Hatlar ok yklyd. Tunus'a gitmedike telefon etmeye almann mitsiz
bir aba olduunu anlamt. Aslnda gidebilirdi, Tunus yalnzca altm bir kilometre uzaklktayd; ama
gitmedi, bir daha Ina'ya telefon etmeye de kalkmad. Bunun yerine uzun bir mektup yazd. Bir yerinde
yle diyordu:
Afrika, dnmek iin inanlmayacak kadar uygun bir yer. nsan, yakc gne altnda, plak, beyaz bir
duvara dayanm gibi hissediyor kendini. Bu aydnlkta hibir ey gizli kalmyor...
Zihnini asl kurcalayan konudan, k olma korkusundan ve Ina'ya kar bu korkuyla glenen
duygularndan sz etmedi. Kim bilir, belki gnn birinde aklar, belki de hi sylemezdi. Ina yanl
anlayabilir, yeterince sevilmediini sanabilirdi.
John'a syle, bir an nce gelmezse romanm yazmaya balayacam. Neden bu kadar gecikti? Buras pek
gzel, stelik senaryoyu satarsak gezimiz bedavaya gelecek, ama i gnleri gi-
* 1866 ylnda Mary Baker Eddy tarafndan kefedilen, Bilim Adam isa'nn Kilisesi ad altnda rgtlenmi ve
sa'nn retilerine dayanan manevi tedavi yntemlerini benimseyen bi rdin, (y.h.n.)
** Christian Rosenkreutz'un kurduu, 17. ve 18. yy'larda rgtlenmi bir tr Hristiyan mason tekilat,
(y.h.n.)
25

derek tatile dnyor, bilirsin ben tatilden holanmam... Araplar sevimli ve teklifsiz insanlar. ounlukla bo
geziyor, aalarn glgesindeki masalarda gevezelik edip kahve ve arap iiyorlar. Denize kadar uzanan
eski kalenin yaknlarnda btn evleri bembeyaz bir mahalle var; neeli tombul anneler, ou yine hamile.
Kapal kap nedir bilmiyorlar, btn evlerin ii grnyor. Yere serili hasrlarda bebekler emekliyor,
bykanneler ocak bana oturmu, atklarnn ucuyla atei yelpazeliyor... Arabam steyn vagon bir
Peugeot, imdilik idare ediyor... Ah, keke sen de burada olsaydn! John bu ii neden ikimize birden vermedi
sanki? Ne olur, bana bir resmini gnder. Bende bir tek resmin bile olmadn biliyor musun?
imdi dalga gemek iin berbat bir resim gnderecek, diye dnd Ingham. Kendini son derece yalnz
hissediyordu. Mektup en erken drt be gnde, Hazirann yirmisi ya da yirmi birinde Ina'ya ulaacakt.
srail sava kazanmt, gazeteler "Blitzkrieg"* terimini kullanyorlard. Adams hakl km, Hammamet'te
nemli protesto gsterileri yaplmamt; oysa Tunus sokaklarnda gstericilerle polis birbirine girmi,
Ingham' oradan uzak tutmaya yetecek kadar cam ereve indirilmiti. Araplarn Hammamet kahvelerinde
savatan sz edip etmediklerini karamad, zira duyduklarndan tek kelime bile anlamyordu. Hep ayn
tonda, yksek sesle ve hararetle konuuyorlard.
Ingham, otel idaresine bir bungalowa tanmak istediini bildirmiti. On dokuz Haziran'd bo bir yer
bulundu. Buzdolabyla frn yepyeniydi, Adams bu blmdeki bungalowlarn ilkbaharda yeni yapldn
syledi. Otelden caddeye kan yolun bandaki kk bakkal dkknnda yalnz souk bira ve alkoll iki
deil, her trl konserve, hatta ufak tefek mutfak gereleriyle di macunu bile bulunuyordu. John'la birlikte
kaldmzda, bungalovvdan yalnzca denize girmek ya da bakkala gitmek iin karz, dedi kendi kendine
Ingham. numaral bungalow, mutfak, banyo ve iki yatakl bir odadan oluuyordu. John herhalde ayn
odada yat-
* Blitzkrieg: Yldrm saldrs, (y.h.n.)
26

mak istemez, diye dnd, zaten yatak odasn paylamak niyetinde deildi, John'a ana binada yer
ayrtmaya karar verdi. Odasndaki byk masa almaya pek elveriliydi. Tand gn leden sonra
bakkaldan salam, peynir, tereya, yumurta, meyve, biskvi ve viski ald, saat bee doru yeni odasn
kutlamak zere Adams' ikiye davet etmek istedi.
Adams odasnda deildi. Ingham, plajda olabileceini dnerek aaya indi. Adams hasr rtsne
yzst uzanm, bir eyler yazyordu. Ingham baucuna gelene kadar yazmaya devam etti, son cmlesini
de noktalayp kalemini havaya kaldrd.
"Merhaba, Howard," dedi. "Bungalovvunuza getiniz mi?"
"Evet biraz nce."
Ingham'n tahmin ettii gibi, Adams davete pek sevinmiti. Saat altda, numarada bulumaya karar
verdiler.
Ingham yukarya kp yerlemeye devam etti. Otel odasndan sonra buras gerek bir eve benziyordu.
Washington Square yaknlarnda, West Fourth Street'teki katn, kendi yaz masasn dnd. Ancak ay
kadar oturmutu evinde. "'Eer" Oyunu'nun sat kesinletikten sonra tand bu lks daire, o gne kadar
oturduklarnn en pahalsyd. Yedek anahtarlar Ina'ya brakm, arada bir uramasn rica etmiti. Ina,
evdeki birka saksy Bro-oklyn'deki kendi katna gtrmt bile, dolaysyla postada nemli bir mektup olup
olmadna bakmaktan baka yapacak i kalmamt. Ina, neyin nemli neyin nemsiz olduunu ayrt etmeyi
iyi becerirdi. Ingham yola kmadan nce, alt yaynev-lerine Tunus'a gideceini sylemi,
Hammamet'ten de Reine otelinin adresini bildirmiti.
"Ooo!" Adams, elinde bir ie arapla kapda belirdi. "Dorusu ok gzelmi! Al leni iin bunu
getirdim, daha dorusu ilk yemeiniz iin, buyrun!"
"Teekkr ederim, Francis, ok naziksiniz. Ne iersiniz?"
Birer viski hazrladlar, Adams'nki her zamanki gibi sodalyd.
"Arkadanzdan haber var m?" diye sordu Adams.
"Ne yazk ki hayr."
"Ortak dostlarnzdan birine telgraf ekseniz?"
"ektim bile," dedi Ingham, Ina'y dnerek.
27

Bungalowlarn kafeteryasnda garsonluk yapan Mokta adl gen Arap, odann ak kapsn hafife
tkrdatp sevimli bir glmsemeyle, "yi akamlar, efendim," dedi Franszca. "Herhangi bir arzunuz var m?"
"Hayr, teekkr ederim," dedi Ingham.
"Kahvaltnz saat kata alrsnz, efendim?"
"Oo, kahvalt servisi var m?" ' "Zorunlu deil," diye atld Mokta. "Bungalowlarda kalan mterilerimizin
ou kahvalty odalarna istiyorlar da."
"Tamam, saat dokuzda getirin," dedi Ingham. "Yok, sekiz buukta olsun, daha iyi." Servis nasl olsa gecikir
diye dnmt. . "Sevimli ocuk bu Mokta," dedi Adams, garson gittikten sonra. "Burada ok kt koullar
altnda alyorlar. Mutfa grdnz m?" Eliyle bungalowlarn terasl kafeteryas olan bask, kare yapy
gsterdi. "Ya kaldklar oday?"
Ingham glmsedi. "Evet." leden nce gz atmt. Garsonlar, on ya da on iki yatan dip dibe
sktrld bir odada kalyorlard, mutfaktaki lavabo azna kadar bulak ve pis su doluydu.
"Borular sk sk tkanyor," dedi Adams. "Ben kahvaltm odamda hazrlyorum, otelin verdiinden daha
temizmi gibi geliyor. Mokta iyi ocuk, ama o mdire olacak cad, olan ldresiye altryor. Kadn
Almanm; Arapa ve Franszca bildii iin ie aldlar herhalde. Temiz havlu bitince ana binaya Mokta'y
gnderip aldryor. -Kitabnz ne lemde?"
"Yirmi sayfa yazdm. Henz eski hzma ulaamadm, ama yine de iyi gidiyor." Ingham, konuunun kitapla
ilgilenmesine sevinmiti. Adams, gazeteci ya da yazar deildi, ama -ara sra Rusa renmek dnda- ne i
yaptn henz karamamt. Belki de hibir ey yapmyordur, neden olmasn, diye dnd.
"Her an ara vermeniz gerekeceini bilerek kitap yazmak hi de kolay olmasa gerek," dedi Adams.
"Asl sorun bu deil." Ingham ikileri tazeledi, Adams'a biskviyle peynir ikram etti. Bungalow daha cazip
gzkmeye balamt. Akam gnei, yar ak mavi panjurlardan geip beyaz duvara mavimsi glgeler
dryordu. Ingham, John'la birlikte
28

senaryoyu en ok on gnde bitirebileceklerini dnd. John'un Tunus'taki arkada oyuncu da bulacakt.


John, amatr oyuncular istiyordu.
Ingham'n arabasyla Melik'in Yeri'ne akam yemeine gitmek zere yola ktklarnda ikisi de keyifliydiler.
Terastaki masalarn yars botu, grlt henz balamamt. Biri gitar tngrdatyor, arka masalardan bir
bakas arada bir fltle kesik melodiler alyordu.
Adams, Tulsa'daki kz Caroline'den sz etmeye balad. Mhendis olan damad, ordudaki sivil gruplardan
birinde grev almak iin Vietnam'a gitmek zereydi. Caroline drt aylk hamileydi, ilk bebeini drmt.
Adams, dede olmay drt gzle bekliyor, bu sefer bir aksilik kmayacan umuyordu. Ingham'n oktan
tahmin ettii gibi, Adams Vietnam sava yanlsyd. Bu sorunu Adams gibilerle tartmaktan bkp usanmt
Ingham. Neyse ki o akam bu konu almad. Adams, demokrasiye ve Tanr'ya inanyordu. Hristiyanlk
Bilimi ya da deil ama, Billy Graham gibi, Yce Varlk inancn, oktan modas gemi bir ahlak bilinciyle
badatryordu Adams. Vietnam'da, Amerikan demokrasisi uygulanmas gerektiini iki kelimeyle
anlatverdi. Amerikan demokrasisinin yan sra Amerikallar Vietnamllar, kerhane endstrisi sayesinde
kapitalist sistemle ve zencilerden fahi fiyat talep ederek Amerikan snf sistemleriyle tantryordu, diye
dnd Ingham. Adams'n anlattklarn sklarak dinliyor, arada hafif bir fkeyle ba sallyordu.
"Hi evlenmediniz mi?" diye sordu Adams birden.
"Bir kez; boandm, ocuumuz yok."
Kuskuslarn bitirip birer sigara yaktlar. Etler bir eye benzemiyordu, ama kuskusla acl sos nefisti.
Adams, Afrika'da yetien akdarya kuskus dendiini ve et suyu buharnda piirilen, bir tr tlm bulgur
yemei olduunu, bazan budaydan da yapldn anlatmt. Koyuca renkli,.yavan lapann zerine,
pancarla piirilmi, az ya da ok acl, bol krmz soslu kuzu eti konuluyordu. Kuskus Melik'in Yeri'ndeki zel
yemeklerden biriydi.
"Einiz de yazar myd?" diye sordu Adams.
"Hayr, almyordu," dedi Ingham, hafife glmseyerek.
29

"Yaamn tadn karmak istiyordu. Bunlar artk ok gerilerde kald saylr." Adams sorarsa, bir buuk yldan
fazla olduunu syleyecekti.
"Yeniden evlenmeyi dnyor musunuz?"
"Bilmem. Neden sordunuz? Sizce evlenmek gerekli mi?"
"Belli olmaz, adamna gre deiir." Adams ufak bir puro iiyordu. Purosundan nefes ekerken yz
uzayp grn normal-leiyor, puroyu azndan eker ekmez yanaklar hemen tombul-lap, kendi
kendinin karikatr oluveriyordu. Bu tombul yanaklarn arasnda pembe bir az, durmadan dostane
glckler datmaktayd. "Ben ok mutluydum. Karm, bir evi ekip evirmenin ne demek olduunu gayet iyi
biliyordu. Reeller yapar, baheye bakar, konuk arlar, kimsenin doum gnn unutmazd. ten ge
geldiim akamlar surat asmazd. Yeniden evlenmek aklmdan geti dorusu. Hatta uygun biriyle de
tantm - ilk karma ok benzeyen biri, ama insann ya ilerleyince durum deiiyor."
Ingham ne diyeceini bilemedi. Ina'y dnyordu. Burada, yanlarnda olmasn, Adams'a iyi geceler
deyip ayrldktan sonra, birlikte kumsalda yrmeyi, bungalowa dnp, geceyi birlikte geirmeyi isterdi.
"lgilendiiniz bir kadn var m?" diye sordu Adams.
Ingham irkildi. "Var saylr."
"ksnz demek," dedi Adams glmseyerek.
Ingham, kimseye Ina'dan sz etmekten holanmyordu, ama Adams gibi birine anlatmaktan ne kard?
"Evet, sanrm yle," dedi. "Bir yldr tanyoruz. New York'ta CBS-TV'de alyor. Birka televizyon
oyunuyla bir iki ksa hikye yazd, ou yaymland," diye ekledi.
Flt gayrete gelmiti. Ho bir Arap trksne hznl bir erkek sesi elik etmeye balad.
"Ka yanda?"
"Yirmi sekiz."
"Eh, ne istediini bilecek yata saylr."
"Evet. Yirmi birinde ya da yirmi ikisinde evlenmi, ama yr-tememi. Yeni bir hata yapmak iin acelesi
olmadndan eminim. Ben de yle."
30

"Ama siz evlenmek istiyorsunuz, deil mi?"


Mziin sesi biraz daha ykseldi.
"Galiba. Bence, insan ocuk sahibi olmak istemedike, evlilik o kadar nemli deil."
"Buraya gelecek mi?"
"Hayr, keke gelse. John Castlewood'u iyi tanyor, zaten bizi o tantrmt, ama New York'taki iini
brakp gelemez."
"Size yazmad da, deil mi? John hakknda da yazmad, yle mi?"
"Evet." Adams' biraz daha canayakn bulmaya balamt. "Garip, deil mi? Mektubun buraya ulamas
ka gn srebilir ki?"
Tatl olarak yourtla bir tabak meyve getirdiler.
"Sevgilinizden sz edin biraz," dedi Adams. "Ad ne?"
"Ina Pallant. Ailesiyle birlikte Brooklyn Heights'ta byk bir evde oturuyor. Pek sevdii, sakat bir erkek
kardei var, ad Joey. Mltipl skleroz* yznden tekerlekli sandalyeden kalkamyor. Ina ok yardm ediyor
ona. Joey daha ok srrealist resimler yapyor. Geen yl Ina bir sergi ayarlad, ama resimler iyi olmasa,
Ina'nn yardm sergi amasna yetmezdi. Otuz resimden yedi sekiz tanesini satt." Ingham, hi istemedii
halde, Adams'n saylarla ilgileneceini dnerek sylemiti bunu. "rnein birinde, ormanda bir kaya
parasna oturmu, sigara ien bir adam var. n planda, bandan aa kan kk kz bir korkuyla
kamakta."
Adams merakla masaya eildi. "Ne demek acaba?"
"Bymenin zorluunu anlatyor. Geri plandaki adam hem yaam, hem de ktl simgeliyor. Batan
aaya yemyeil bir adam. Oturduu yerden kza bakyor, hayr, bakmyor bile, her halinden her eye hkim
olduu belli."
Melik'in on yandaki tombul olu yaklap ellerini masaya dayayarak Adams'la Arapa bir eyler
konumaya balad. Adams srtt, ocuk hesab karnca Ingham hemen atlp, akam yemeinin de yeni
odasn kutlama programna dahil olduunu syleyerek hesab dedi.
Tozlu sokaa indiklerinde Ingham, daha nce de birka kez grd yal bir Arabn, arabasnn
evresinde dolatn fark
* Mltipl skleroz: Sinirlerin tutulmasyla kendini gsteren ounlukla felle so nulanan hastalk, (y.h.n.)

etti. Ksa kr sakall, sarkl, krmz alvarl, bastonuna dayanarak yryen Arap, anlalan arabann
kaplarn yokluyor, bitmez tkenmez bir sabrla Ingham'n kaplar kilitlemeyi unutaca gn bekliyordu.
Ar admlarla Peugeot'nun yanndan uzaklarken, Ingham gz ucuyla bakt adama; bu Arap da, Cafe de la
Plage ya da kale gibi, mahallenin demirbalarndan saylrd. Adams'la ana yoldaki klarn sonuna kadar
yryp, fazla karanlk olduundan geri dndler. Gecenin bu saatinde yalnz Cafe de la Plage'n nndeki
geni kumsal hareketliydi. Erkekler, ufak masalarda kahve ya da arap iiyor, Plage'n geni
pencerelerinden darya szlen sar k, ilk sra masalarnn altndaki sandaletli ayaklar aydnlatyordu.
Ingham, kahvenin ana giriine doru bakarken, birinin kapdan dar itildiini, sendelediini grd.
Adams'la birlikte durup izlemeye baladlar. kiliydi adam; hemen toparlanp kahveye girmeye alrken
yemden darya itildi. Kapdan biri daha kt, kolunu sarhoun omzuna dolayp, bir eyler syledi. Beriki
inat ediyordu, ama sonunda kalenin ardndaki beyaz boyal evlere doru yola koyuldu. Ingham, iinden
taan bir tutkuyla bylenmi bir halde sendeleyerek uzaklaan sarhoun arkasndan bakakal-mt. Adam,
klarn bittii yerde durdu, inat bir ocuk tavryla kahvenin giriine bakmaya balad. Kapda, az nce
kolunu sarhoun omzuna dolayanla, uzun boylu biri, yz metre tedeki hareketsiz, kararl adamdan gzlerini
ayrmadan sohbet ediyorlard.
Ingham meraklanmt. Acaba stlerinde bak tayorlar m, diye dnd. Belki de eski bir meseleydi
aralarndaki.
"Kadn yznden olsa gerek," dedi Adams.
"Evet."
"Kadnlar konusunda son derece kskantrlar."
"Evet, yleymi," dedi Ingham.
Kumsal boyunca biraz yrdler. Ingham, incecik kumun ayakkablarna dolmasndan Holanmamt.
Kk ocuklar, ay nda sahilden te beri topluyorlard - ana babalarndan ve aa-beyleriyle ablalarndan
sonra nc grup pleri oluturuyordu ocuklar. Bulabildiklerini boyunlarnda asl torbalara dolduru-
yorlard. Ingham, mrnde bu kadar temiz bir kumsal grmemiti.
32

Toplayclar ordusu, en ufak tahta parasn bile ate yakmak iin alyor, herhangi bir deniz kabuunu bile
turistlere satmak zere torbaya atyordu.
Ingham'la Adams, otele dnmeden nce Plage'da birer kahve itiler. Sa tarafta, ardndan eki kokular
yaylan kemerli kapda koskoca harflerle "W.C." yazlyd. Az tede, mavi badanal duvardaki siyah ok,
tuvaletin ynn gsteriyordu. Tavann bombeli kirilerine sahne spotlarna benzeyen byk, sar toplar
aslmt. Ingham, Adams'la konuacak konu bulamadn fark etti. Adams da ayn fikirde olsa gerek,
epeydir azn amyordu. Ingham, fin-canndaki ekerli kahvenin son yudumunu iip glmsedi. Srf ikimiz
de Amerikalyz diye burada birlikte dolamak ne garip, diye dnd. Yirmi dakika sonra otelin bahesinde
birbirlerine samimi duygularla iyi geceler dilediler. Adams'n yeni odasnda iyi anslar dilemesi Ingham'm
garibine gitmiti; sanki burada devaml oturacakmm, ya da aylarca herkesten uzak yaamaya mahkm bir
aratrma gezisine yeni katlan biriymiim gibi dedi kendi kendine. Oysa Ingham'n, kendi isteiyle
stlendiklerinin dnda hibir sorumuluu yoktu; stelik istedii zaman arabasna atlayp yzlerce kilometre
uzaa gidebilirdi.
Ingham o gece yatmadan nce zel ve i adresleri defterlerini kartrp, John'la ilgili olarak mektup
yazabilecei iki kii buldu. (Miles Gallust'un adresini yanna almamt. New York'ta brakm olacakt
herhalde, bu dncesizliine fena halde sinirlendi.) Adreslerden biri, Paramount'un New York brosu
elemanlarndan William Mcllhenny, teki de John'u iyi tanyan, serbest alan bir fotoraf olan Peter
Langland'a aitti. Ingham nce telgraf ekmeye kalkt, ama fazla dramatik olacan dnerek vazgeti.
Peter Langland'a ksa ve dostane bir mektup yazd. (John'un verdii partilerden birinde tanmlard; imdi
iyice gznn nnde canlandrabiliyordu, tombul, sarn, gzlkl bir tipti), John'u arayp, hl mektup
yazmamsa hemen telgraf ekmesini sylemesini rica etti. Mektup New York'a varana kadar geecek drt-
be gn, bir asr gibi gelecekti, ama kendini sabrl olmaya zorlad. Buras Paris, ya da Londra deil,
Afrika'yd. Mektubun uakla gnderilebilmesi iin nce Tunus'a varmas gerekiyordu.
Ingham ertesi sabah zarf postaya verdi.

IV
Aradan iki gn geti. Ingham kendini iine vermiti.
Sabahlar dokuz on bele dokuz buuk arasnda Mokta hafif kahvaltsn getiriyor, her seferinde soracak
bir ey buluyordu:
"Buzdolabnz iyi alyor mu?" ya da' "Hassim temiz havlu getirdi mi?" diye soruyordu sevimli
glmsemesiyle. Ak kumraldan ok sarn denebilecek, gri-mavi gzl, uzun kirpikli bir ocuktu.
Ingham, Mokta'nn kadnlar kadar erkeklerin de ilgisini ektiini ve henz on yedisinde olduu halde her iki
cinsle de tecrbe edindiini sanyordu. Bu yakkll ve terbiyesiyle mrnn sonuna kadar kumlarda
kahvalt tepsileriyle havlu ynlar tamayaca kesindi. "Bir ricam var, dostum," dedi Ingham. "Ana bina-
34

da bana mektup varsa hemen getirir misin?"


Mokta gld. "Bien sur, m'sieur! Je regarde tout le temps. Tout le temps pour vous!"
Ingham eliyle ylesine bir selam verip kvam yerinde, ancak yeterince scak olmayan kahveyi fincanna
doldurdu. Bazan da scakl uygun, rengi ak oluyordu. Pijamasnn stn giydi. Yatarken bir tek klot,
olurdu stnde normalde, geceler de scak oluyordu. Bungalovlardan sorumlu mdirenin brosundaki yaz
masasn dnd. Saat on buuk, on bire doru bir mektup alabilecek miydi? Otel idaresinin verdii bilgiye
gre, bungalow idaresine gnde iki kere posta geliyor, derhal datlyordu. Bu bilginin doru olmad
kesindi, nk Ingham, zarflar arasnda mektuplarn arayan mteriler grmt. Arap komilerden, ya da ii
bandan am aksi mdireden mteri mektuplarna nem vermelerini bekleyebilir miydi? Broda
genellikle kimse bulunmuyordu. Bir keye havlular ylmt; yine de, Ingham havlusunu bir haftadan fazla
kullandktan sonra deitirmek isteyince Arap komi, temiz grnd iin yerine yenisini koymadn
sylemiti. Duvarlar boyunca esrarengiz grnl, gri dosya dolaplar diziliydi. Brodaki eyann aykrl,
Ingham'a gre Kafkavari bir anlamszlk yaratyordu. Buradan asla gerekten nemli bir mektup alamayaca
duygusuna kaplmt. Bazan bronun kapsnn bilinmeyen nedenlerle kilitlenmesi, kimsenin amamas,
kimsede anahtar olmamas onu ileden karyordu. Olur a bir mektup gelmitir de daha bungalovlara
gnderilmemitir diye, kumlu patikadan ana binaya koup sormak zorunda kalyordu.
Ingham almaya dalmken, saat on bire doru elinde bir mektupla Mokta grnd. Ingham zarf alrken
cebinden Mokta'ya vermek zere bozuk para kard.
"ok kr!" dedi. New York'tan gnderilmi, ince uzun bir uak postas zarfyd bu.
"Succes!" dedi Mokta. "Merci, m'sieur!" Hafife eilerek teekkr edip gitti.
Mektup, Peter Langland'dan geliyordu, ne rastlant. Mektuplar yolda karlam olacakt.
35

19 Haziran 19-Sayn Bay Ingham - ya da Howard,


Geen haftaki zc olayn haberini alm olacaksnz, Ina size yazacan sylemiti. John'la olaydan iki
gn nce beraberdik. Bildiiniz gibi -belki de bilmiyordunuz- bu sralarda bunalm geirmekteydi. Yine de
hibirimiz byle bir ey beklemiyorduk. Bu koullar altnda Trio'yu bitirememekten korkuyordu, sizin Tunus'ta
onu beklemeniz de sululuk duygusunu bir kat daha artryordu. Ayrca, Ina'dan da duymu olacanz gibi,
zel sorunlar da vard. Eminim ki, size iki satr yazp olanlardan znt duyduunu belirtmemi isterdi, bu
nedenle' yazmaya karar verdim. Omuzlarndaki yk tayamad. Onu tanyan herkes gibi ben de John'u ok
sever ve takdir ederdim. Hepimiz onun mesleinde ilerleyeceini dnyorduk. Olay hepimizde, zellikle
onu iyi tanyanlarda ok etkisi yapt. Bu durumda hemen geri dneceinizi, hatta belki yola ktnz
sanyorum, herhalde mektubu ev adresinize gnderirler.
Sevgiler,
Peter Langland
John Castlewood intihar etmiti. Ingham, elinde mektupla pencereye yrd. Sabah gneine kar kapal
panjurlara, sanki dary grebilecekmi gibi gzlerini dikti. Tunus gezisinin sonu gelmiti. John nasl
ldrd kendini, diye dnd. Tabancayla m? Herhalde uyku ilacyla. Ne korkun bir olay! Neden yapmt
bunu? John'u, intihar nedenini tahmin edecek kadar iyi tanmyordu. Yz gznn nne geldi, dz siyah
salarn evreledii, her zaman glen, canl, hafif renksiz yz. Acaba biraz aresiz bir yz myd, diye
geirdi aklndan, yoksa sonradan m yaktrmt bunu? Her neyse, seyrek sakall, bembeyaz bir cilt. New
York'ta son kez, Ina'yla birlikte Times Square yaknlarndaki restoranda akam yemeinde grtklerinde,
John'un hi de bunalml bir hali yoktu. Ingham yola kmadan bir gece nceydi. "Tunus'taki kiralk otomobil
acentasnn adresini biliyor musun?" diye sormutu John. Her zamanki gibi pratik ayrntlara nem veriyordu.
Tunus'un ehir planyla Guide Bleu'yu yanna alp alma-
36

dn da sormutu. Her iki kitab da John dn vermi ya da armaan etmiti.


"Aman Tanrm," diye mrldand Ingham. Odada gidip gelmeye balad, ba dnyor gibiydi. Adams'n
anlatt bir olay geldi aklna. Adams, on yandayken bir gn dere kenarnda (Connecti-cut'ta m? Yoksa
Indiana'da m?) balk tutuyormu. Oltasn sudan kardnda, ucunda bir kafatas sallandn grm;
kendi deyimiyle "o kadar eskiymi" ki, artk nemi yokmu. Annesiyle babasn inandramayacandan
ekinip bir ey sylememi, korkudan kafatasn topraa gmm. Ingham, Adams'n yannda olmay istedi
birden. Gidip olanlar anlatmay dndyse de sonra vazgeti.
"Ulu Tanrm," diyerek mutfaa yneldi, bir kadeh viski doldurdu. Gnn bu saatinde can iki istemedii
halde, kendini Castlewood'un ansna imeye zorlad.
Artk dn planlar yapmas gerekecekti. Otele haber vermek, Tunus'tan New York'a uakta yer ayrtmak.
Bugn Ina'dan mektup gelir herhalde, diye dnd. Peter'in kastettii hafta sonu 10-11 Haziran olmalyd.
Byk bat dnyasnn o nefes kesici hz nerelerde kalmt? ler, Tunus'takinden bile yava gidiyor gibiydi.
Ingham darya kp, bungalovlarn bar -cafesi- postanesi -brosuna doru kvrlan bombo giri yolunda
yrd. Tenis ayakkablarnn altndaki kumlar un gibi inceydi. Elleri ortunun cebinde, bir sre dolat;
yannda nokta gibi grnen kk oluyla Franszca konuan ok iman bir kadnla karlat, kararszlkla
geri dnd. lk olarak ne yapmas gerektiini dnyordu. Ina'ya bir telgraf daha m ekmeliydi acaba? Bir
iki gn daha kalp ondan gelecek mektubu beklemeliydi -eer yazdysa tabii. Birden her ey belirsiz, pheli
grnmeye balamt.
Odasna dnd; Adams'n, bir an bile darya kacak olsa mutlaka kapy kilitlemesi nerisine uymamt.
Czdann alp bu sefer kapy kilitleyerek ana binaya yneldi. Ina'ya telgraf ekecek, lobideki gazetelere gz
atacakt. Sehpalarda kimi zaman birka gn ncesinin gazeteleri bulunuyordu. Paris basks Herald Tribne
'de John'la ilgili bir haber olabilirdi. On iki Haziran Pa-
37

zartei tarihli olana bakmal, diye dnd, belki de 13 Haziran Sal,


Plajdan otelin arka kapsna kan, alak basamakl, geni merdivenlerin banda, denizden gelenler iin
ak dular bulunuyordu. Biri kadn, dieri erkek iki iman Alman, yksek sesle barp ararak
birbirlerinin srtndaki kumlar temizliyorlard. Ingham yaklanca, koyu bir Amerikan aksanyla ngilizce
konutuklarn duyup sinirlendi.
Resepsiyonda Ina'ya bir telgraf yazd:
LANGLAND'DAN JOHN'UN HABERN ALDIM. BANA HEMEN MEKTUP YAZ VEYA TELGRAF EK.
AKINIM. SEVGLER.
HOWARD.
Telgraf Ina'nn Brooklyn'deki ev adresine gnderdi, ne olursa olsun Ina eve urard. Kardei Joey'in
durumu iyi deilse, belki ie gitmeyip, onunla ilgileniyor olabilirdi. Lobide ne sehpalarn zerinde, ne de
duvardaki raflarda 10-11 Haziran hafta sonu gazetelerini bulabildi, 12 ya da 13 Haziran'n ngilizce ve
Franszca gazeteleri de yoktu.
Resepsiyondaki gen Arap'a be yz milimlik bir kt para uzatt. Bloknota byk harflerle adn yazp,
Franszca szckleri dikkatle seerek: "Bugn bana mektup gelecek olursa hemen odama gnderir
misiniz?" dedi. " numaral bungalowda kalyorum. ok nemli."
Barda bir iki imeye niyet etti, sonra vazgeti. Ne yapmak istediini bilemiyordu. in garibi, leden sonra
romannn bana geerse, iyi ilerleyeceini hissediyordu. Aslnda dn plan yapmas, otel idaresiyle
grmesi gerekliydi, ama yapmad.
Odasna dnp mayosunu giydikten sonra plaja indi. Uzaktan elinde zpknyla Adams' seti, ama ona
grnmemeyi baard. Adams her gn len yemeinden nce denize girdiini sylemiti.
leden sonra ancak bir paragraf yazabildi. Btn dikkati, Ina'dan bekledii ve drt buukla alt buuk
arasndaki postadan kacan umduu mektuba ynelmiti. Ancak, Ina'dan, Vergi Dairesi antetli, pencereli
bir zarftan baka bir ey gelmedi. yz
38

yirmi sekiz dolar daha borcu olduunu bildiriyordu maliye. Anlalan vergi danman ufak bir hata yapmt.
Ingham bir ek yazp uak zarfna koydu.
Ina'dan haber kmadndan emin olabilmek iin nce bunga-lowlarn brosuna urad. Sekiz mektubun
hibiri ona ait deildi. Ardndan ana binaya gitti. Orada da bir ey yoktu. Sandaletlerini eline alp, kyya
vuran kk dalgalarn iinden yryerek geri dnd. Gne batmak zereydi. Ayaklarna yapan slak
kumlara bakt.
"Howard! Nerelerdeydiniz?" Birka adm tesinde, gneten iyice yanm burnu parlayan Adams
duruyordu. Bu haliyle tavana benziyordu. "Gelin, bir iki ielim chez moi."
"Saolun," dedi Ingham, duraklad, "Ne zaman?"
"Hemen. Zaten odama kyordum."
"Gnnz iyi geti mi?" diye sordu Ingham kendini zorlayarak.
Birlikte yrmeye baladlar.
"ok iyiydi, ya sizinki?"
"Pek iyi saylmaz."
"Ya, ne oldu?"
Ingham, Adams'in odasna doru belirsiz bir el hareketi yapt, Adams'tan kapt bir hareketti bu.
Bungalow brosunun yanndan, iri kumdan yaplma patikadan yrdler; Adams yalnayak, Ingham
topuksuz sandaletleriyle. Topuksuz sandalet ya da terlikle yrmekten pek holanmazd, ama bu scakta en
uygun ayakkab kukusuz sandaletti.
Adams, btn konukseverliiyle hemen viski hazrlamaya giriti. Havalandrma tertibatnn serinlii
Ingham'a iyi gelmiti. Kapnn dna kp ayaklarndaki kumlar dikkatle silkeledi, tekrar ieri girdi.
"Buyurun," diyerek bir kadeh uzatt Adams. "imdi anlatn bakalm, ne oldu?"
Ingham viski kadehini ald. "Burada buluacam arkadam on gn kadar nce New York'ta intihar etmi."
"Ne diyorsunuz! Aman Tanrm! Ne zaman duydunuz?"
"Bu sabah. Arkadalarnn birinden mektup aldm."
39

"Ad John'du, deil mi? Neden yapm bunu? mitsiz bir ak m? Para sknts m?"
Ingham, bekledii sorulan sorduu ii deta kran duyuyordu Adams'a. "Gnl meselesi olduunu
sanmyorum, ama bilinmez ki. Belki de belli bir neden yoktu - sadece korku ya da ona benzer bir ey."
"Sinirli bir tip miydi? Nevrotik miydi?"
"Bir bakma. Bu kadar nevrotik olduunu sanmyordum."
"Nasl yapm?"
"Bilmiyorum, herhalde uyku hap almtr."
"Yirmi alt yanda olduunu sylemitiniz." Adams'n yznden merhamet okunuyordu. "Maddi sknts m
vard?"
Ingham omuz silkti. "Para iinde yzmyordu geri, ama bu projeye yetecek kadar paras vard.
Prodktrmz Miles Gallust birka bin dolar avans vermiti. Kafa yormak neye yarar ki? Hibirini
bilemediim birok nedeni vard herhalde."
"Otursanza."
Adams, elinde ikisiyle kanepeye oturdu, Ingham gcrdayan deri koltua geti. Kapal panjurlardan
szlen k oday ho bir alacakaranla brmt. Adams'n bann tam zerinde bifka ince k
huzmesi tavan aydnlatyordu.
"O halde," dedi Adams, "John gelmeyince siz de yaknda buradan ayrlmay dnrsnz -Amerika'ya m
dneceksiniz?"
Ingham, Adams'n sesindeki znty fark etmiti. "Evet, ku
kusuz. Birka gne kadar."
"Kznzdan haber var m?" diye sordu Adams.
"Kznz" sz Ingham'n houna gitmemiti. "Henz yok," dedi. "Bugn telgraf ektim."
Adams dnceli bir tavrla ban sallad. "Ne zaman olmu bu?"
"On, ya da on bir Haziran, hafta sonunda. Ne yazk ki o gnlerde gazete okumamtm. Herald Tribne'n
Paris basksnda km olabilir."
"Sizin iin ok ar bir darbe, anlyorum," dedi Adams sevecenlikle. "John'u iyi tanr mydnz?"
Sradan szler.
Adams birer iki daha hazrlad. Ingham, yemekten nce pan-
40

tolon giymek zere odasna gitti, ieri girerken, yaz masasnn kesinde Ina'dan bekledii telgraf
bulabileceini umuyordu, ama her zamanki gibi masada postaya benzer bir ey yoktu.
O akam Melik'in Yeri pek hareketliydi. ki masada nefesli sazlar, arkalarda bir gitar alnyordu. Baka bir
masadaki adamn terbiyeli Alman kurt kpei grltden kulaklarn ksyor, ancak havlamyordu. Mziin
sesi doru drst sohbeti engelleyecek kadar yksekti. sabet, diye dnd Ingham. Kpein sahibi uzun
boylu, zayf ve Amerikalya benzeyen biriydi; pamuklu gmlekle blucin giymiti. Adams, her zamanki
glmsemesiyle arada bir ban sallyordu. Ingham, grltl bir salonun ortasndaki kk, sessiz -belki de
bo- bir odadaym gibi bir duyguya kaplmt. Amerikal ayaa kalkp kpeiyle birlikte gitti.
Adams, ikinci kez yksek sesle, "Gitmeden nce bu lkeyi biraz daha gezmelisin diyordum," dedi.
Ingham dnceli bir tavrla ban sallad.
Dolunay olmak zereydi. Kumsalda biraz yrdler. Ingham, klandrlm kalenin gerilere doru
ykselen, bej rengi duvarlarna, kalenin ardndaki i ie girmi, beyaz kubbeli Arap evlerine bakt, hafif
rzgrn sesine kulak verdi; New York'tan, John'dan, onun esrarengiz nedenlerinden ok, pek ok uzaklarda
hissetti kendini; hatta Ina'dan bile ok uzakt. Ina'nn yazmamasna alnm, alnd iin kendini basit ve
kk grmt. Kim bilir, belki de nemli bir nedeni vard yazmamasnn. Neydi acaba? Adams' bile
kendime yakn grmyorum, diye dnd hafiften belirmeye balayan bir yalnzlk korkusuyla.
Nereye gidecekti? Ertesi sabah Tunus haritasna gz atmalyd. Ya da Ina'nn mektubu, telgraf gelene
kadar romanna devam etmeliydi. En iyisi buydu. Bungalowun gnlk fiyat kahvalt dahil alt dolard. Geri
bu durumda Tunus giderlerinin byk bir blmn kendi cebinden demesi gerekecekti, ama yine de Ina,
telgraf ekmek yerine mektup yazarsa diye, iki gn daha kalp haber gelmesini beklemeliydi.
Bungalowlara giden yolun banda Adams'la birbirlerine iyi geceler dilediler. "Aklm sizde kalacak," dedi
Adams. Komu odalardaki mterileri uyandrmamak iin alak sesle konuuyordu. "Biraz uyumaya aln,
ok geirdiniz Howard."
41

V
Ingham ge kalkmaya niyet etmiti, ama erkenden uyand. Plaja inip denize girdi, odasnda bir fincan
Nescafe yapt. Saat hl yedi buuktu. Mokta dokuzda kahvaltsn getirinceye kadar alt.
"Ah, bu sabah erken balamsnz. Aman, dikkat edin, zihniniz bulanmasn!" dedi Mokta, parman
kulana gtrp ufak daireler izerek.
Ingham glmsedi. Araplarn beyinlerini fazla yormaktan korktuklarn renmiti. Naboul'da ahbaplk ettii
bir gen, niversite rencisi olduunu ama, kafasn fazla yorduunu ve doktor tavsiyesi zerine birka
hafta tatile ktn anlatmt. "Mektubum gelmi mi bakver, olur mu Mokta? On bire doru ben de
soracam, ama belki daha nce gelir."
42

"Ama bugn Pazar."


"Doru ya." Ingham'n keyfi kamt. "Temiz bir havlu getirsen iyi olur. Hassim dn benimkini ald, ama
yerine yenisini getirmeyi unuttu."
"Ah, o Hassim! ok zgnm, efendim! nallah bugn temiz havlu vardr, dn hepsini kullanmtk."
Ingham ban sallad. Hi deilse birilerine temiz havlu verilmiti demek.
"Buradaki komilerin ii renmek iin be ay sreyle otelcilik okuluna gittiklerini biliyor muydunuz?" diye
sordu Mokta, zarif bir hareketle kapnn pervazna dayanarak. "nanlr gibi deil, ne dersiniz?"
"Haklsn." dedi Ingham, bir dilim kzarm ekmee tereya srerken.
len on ikide yatp bire kadar uyudu. Dokuz sayfa yazm, alma hzn uygun bulmutu. Arabayla yedi
kilometre uzaktaki Bir Bou Rekba adl kasabaya gitti, kaldrma birka masa karm bir restoranda hafif bir
len yemei yedi. Sokak kedileri burada daha da sskayd, kemikleri saylyordu, hepsinin de kuyruu garip
bir a oluturacak ekilde krlmt. Kedi kuyruu krmak Tunus'ta sevilen bir spordu herhalde.
Hammamet'teki kedilerin ou da krk kuyrukluydu. Ingham tek kelime bile Franszca duymuyor, duyduu
konumalardan hibir ey anlamyordu. Bu evreyi kendine uygun bulmutu, ne de olsa romannn
kahraman da ounlukla ailesinin ve i arkadalarnn tanmad, yalnz kendinin bildii bir dnyada
yayordu; ayda birka kere, deiik imzayla ek sahtekrl yapp zimmetine para geirdii gereini
kimseyle paylaamazd. Ingham gnete oturup dncelere dalm, souk roze arabn yudumluyor, bir
yandan da zamann biraz daha abuk geip Ina'dan bir an nce haber gelmesini diliyordu - ama o anda pek
gl deildi bu istek. Ina neden yazmamt acaba? Belki de bir -ya da iki- mektubu postada kaybolmutu.
Ingham iki gn nce Hotel du Golfe'a telefon etmi, mektup olup olmadn sormutu, ertesi gn tekrar
aramamt. Olumsuz karlk almaktan bkmt artk. stelik Golfe'a gelen mektuplarn Reine'daki
sahiplerine ulatrldklar da belliydi. Gne yz-
43

n germiti; iyice snmt, piiyordu deta. O gne kadar gnein bylesine byk ve yakc olduunu fark
etmemiti. Kuzeyde yaayanlar gnein ne olduunu bilmiyorlard, ite gerek gne buradayd; kiinin
mrn sanki bir saniyeye, sorunlarn da bir hi'e indirgeyen ezeli ate!
nsanlar ne dramlar yaratyor] diye geirdi aklndan. nsan rkna kar hafif bir tiksinti duyuyordu.
Sska, bakmsz bir kedi, dilenen gzlerle Ingham'a bakt, ama kzarm yumurta ve balk yedii taba
gtrmlerdi. Bir para ekmek ii koparp tozlu kaldrma att, verecek baka eyi yoktu. Kedi, ban yana
eip uzun uzun ineyerek yedi ekmek parasn.
leden sonra yine almaya oturup be sayfa yazd. Pazartesi, sal geti. Ina'dan haber kmad. Ingham
alyor, Adams'la karlamamaya dikkat ediyordu. Morali bozuktu, kimseyle ahbaplk edecek durumda
deildi. Bu haldeyken karsndakine ac bir sz syleyebilirdi. aramba gn, Adams'la birlikte akam
yemeine gitmeyi dnrken, Adams'n aramba akamlarn yalnz geirdiini syledii geldi aklna.
Adams'n kendine koyduu bir kural gibiydi bu. Ingham otelin restoranna gitti. Bekr Amerikal da oradayd,
ama masasnda bir adam vard. Ingham uzaktan bayla selam verdi. Peter Langland'n mektubuna cevap
vermediini hatrlad birden. Ayn akam oturup bir mektup yazd:
28 Haziran 19-Sevgili Peter,
Mektubunuza ok teekkr ederim. lk mektubumdan da anlam olacanz gibi, haberi henz almamtm,
Ina'dan da henz ses kmad. John'a ok zldm, herkes gibi ben de hayatndan memnun olduunu
sanyordum. Geri onu pek tanmyordum, bildiiniz gibi, bir yl nce tanmtk, ama herhangi bir sknt
geirdiinden haberim bile olmad. nmzdeki hafta buradan ayrlp Amerika'ya dnmeyi dnyorum. Bu
yolculuun imdiye kadar yaptklarmn en garibi olduundan hi kukum yok. Prodktrmz olacak Miles
Gallust'tan da ses seda kmad.
44

Bu yarm yamalak mektubun kusuruna bakmayn ltfen, hl aklm bamda deil.


Sevgiler, Howard Ingham
Peter Langland, Jane Street'de oturuyordu. Zarf yaptrd. Pulu kalmamt. Mektubu ertesi gn
Hammamet'ten postalamaya karar verdi.
Ingham'n odasnn hemen arkasnda, limon aalarnn gerisindeki bungalowun nnde Franszlar
birbirlerine veda ediyorlard. Ingham ak penceresinden onlar rahatlkla duyabiliyordu.
" gn sonra Paris'teyiz. Mutlaka telefon edin, olur mu?"
"Tabii ederiz! Jacques! Gel artk -ayakta uyuyacak neredeyse!"
"yi geceler, iyi uykular!"
"Size de!"
Dars zifiri karanlkt, mehtap grnmyordu.
Ertesi gn de bir nceki gibi geti, Ingham sekiz sayfa yazd. Akamst saat bete Adams' ikiye davet
etmek iin kapsn tklatt, ama Adams odasnda deildi. "Plaja inip bakmaya endi Ingham.
30 Haziran Cuma sabah CBS antetli bir zarfla Ina'nn mektubu geldi. Mokta getirmiti. Ingham, bahi
vermeyi bile unutarak aceleyle zarf yrtp at.
Mektup ayn yirmi beinde yazlmt.
Howard, sevgilim,
imdiye kadar yazamadm iin kusuruma bakma. Peter Langland, John'un haberini duymam
olabileceini dnerek sana mektup yazdn syledi, ama hem Times'da, hem de Paris Trib'de kt iin
Tunus'ta okumu olacan dndk. ylesine allak bullam ki, doru drst yazamyorum, ama bir iki
gne kadar, hatta belki yarn yazacam sana. Sz veriyorum. Ltfen beni affet. yi olduunu umuyorum.
Sevgiler, Ina
45

Mektup daktiloyla yazlmt. Ingham bir daha okudu. Bir eye benzemiyor, diye dnd, fkelenmiti.
imdi ne yapacakt? Bir hafta daha burada oturup Ina'nn keyfinin gelmesini mi bekleyecekti? Neden allak
bullak olduunu yazyordu? "...okumu olacan dndk..." Peter Langland'la bu kadar samimi miydi?
Peter'le birlikte hastaneye gidip, John lnceye kadar elini mi tutmulard? Tabii uyku hap aldysa eer...
Ingham plaja indi, Ina'dan mektup sormak iin defalarca getii kumsalda yrmeye balad. Mektup onu
ileden karmt. Ina, sekiz-on satrlk bir mektupta bile rahatlkla btn nemli noktalar belirtip, hatta belki
"ayrntlar bir dahaki sefere" diye bir de not yazabilen bir tipti, ama bu mektupta nemli tek bir satr bile
yoktu. Ondan hi beklenmeyecek bir acmaszlk, diye dnd Ingham. Kendini Ingham'n yerine
koyabilmeli, binlerce kilometre uzakta oturup haber beklemenin ne demek olduunu tahmin edebilmeliydi.
Hem, John intihar etmeden nceki gnlerde neden yazmamt? Evlenmeyi dnd insan bu muydu?
Ingham glmsedi, bu dnce rahatlatmt onu, ama ayn zamanda sanki uzaydaym gibi bolukta
kaybolmu hissediyordu kendini.'Evet, evlenmeye karar vermilerdi. Ina'nn houna gidecek bir ekilde, biraz
batan savma bir biimde evlenme teklif etmiti. Ina "Ah, evet sevgilim," dememiti, ama anlalmt. kisinin
de ilerini ayarlamalar, oturacaklar bir daire bulmalar daha birka ay srerdi, hele Ina'nn yine arada bir alt
haftalna California'ya gitmesi gerekirse, ama asl nemli olan...
Bu cehennem sca Arap lkesinde New York'un yazlmam kurallarn hatrlamaya almann
rehavetiyle dnceleri, tepesindeki gnein etkisiyle pimekte olan kafasndan uup gitti. Adams'n anlatt
bir olay hatrlad: Bir ngiliz kz, bir Arap erkee glmsemi, belki de sadece biraz fazla uzun bakm; Arap,
kz karanlk kumsalda izleyip rzna gemi. Olay kz byle anlatm. Arap erkeklerine gre, kadnn dikkatli
bak yeil k anlamna geliyormu. Tunus, batl lkelerle iyi ilikilerini zedelememek iin olay bytm,
adam yarglayp ar hapse mahkm etmi, ancak cezas sonradan indirilmi. Ingham bu samala yksek
sesle gld, o srada yanndan gemekte olan -Fransza benzeyen- dalg giysileri iindeki iki gen hayretle
bakakaldlar.
46

leden sonra almaya oturdu, ancak sayfa yazabildi. Sinirli ve tedirgindi.


O akam blucinli adamla birlikte yemek yedi. Saat sekizde bir iki imek zere gittii Cafe de la Plage'da
karlamlar, nce blucinli sze girmiti. Yannda yine Alman kurt kpei vard. Danimarkalyd, hafif bir
ngiliz aksanyla kusursuz ngilizce konuuyordu. Ad Anders Jensen'di. Melik'in karsndaki sokakta
kiralad bir dairede oturduunu sylemiti. Ingham, Jensen'in itii boukhah'tan smarlad. Tad grappa'y,
ya da tequla'y andryordu.
Ingham, kendinden sz edecek havada deildi, Jensen de stne varmad. Bir sorusuna karlk Ingham,
yazar olduunu, bir aydan beri tatil yaptn anlatt. Jensen ressamd. Otuz, otuz iki yalarnda grnyordu.
"Kopenhag'da depresyon geirdim," dedi, yorgun, kuru bir glmsemeyle. Zayf, bronz tenli, dz sar sal
bir tipti. Ak mavi gzlerinin dalgn baklar evresinde olan bitene hi dikkat etmiyor gibiydi. "Doktorum -
psikiyatrist- gneli bir yere gitmemi tledi. Sekiz aydr buradaym."
"Evinizde rahat msnz?" Jensen, basit bir evde oturduunu sylemiti, stelik pek kalender grnlyd,
Ingham da adamn iyice ilkel koullarda yaad sonucuna varmt. "Yani resim yapmaya elverili mi
demek istedim."
"Ik harika," dedi Jensen. "Mobilya yok saylr, ama burada hep byle. Evi kiraladktan sonra
balyorsunuz sormaya, 'Yatak nerede? skemle yok mu? Ya masa?' Ertesi gn getireceklerini sylyorlar.
Ya da ertesi hafta. Aslnda burann yerlileri eya kullanmyor. Minderlerde yatp, giyeceklerini yerde
katlyorlar, ya da kaldrp bir keye atyorlar. Benim hi deilse bir yatam var. Sokakta bulduum
sandklarla tahta paralarndan bir de masa yaptm. Kpeimin bacan krdlar. Topallamas daha yeni
geti."
"Sahi mi? Neden." diye sordu Ingham dehetle.
"Koca bir ta attlar, galiba pencereden. Hasso'nun, kar sradaki evlerden birinin glgesine yatmasn
beklemi olacaklar. Hayvanlara eziyet etmekten zevk duyuyorlar. Belki Hasso gibi
47

cins bir hayvan, sradan sokak kpeklerinden daha ekici geliyordur." skemlesinin yannda oturan kpeini
okad. "Hasso o gnden beri sinirli. Araplardan nefret ediyor - haydut tiplilerden." Yine o uzak, ama neeli
glmseme belirdi yznde. "Neyse ki sz dinliyor, yoksa hergn en az bir dzinesinin pantolonunu
paralard."
Ingham gld. "Krmz alvarl, sarkl birini paralasa keke. Ne zaman buralarda park etsem, arabamn
evresine dolap duruyor."
Jensen parman kaldrd. "Tanyorum, Abdullah," dedi. "Gerek bir hayduttur. Biliyor mtsunuz,
geenlerde buradan iki sokak tede gpegndz bir araba soyduunu grdm." Jensen keyifli, sessiz bir
kahkaha att. Dzgn, bembeyaz dileri vard. "Kimsenin kl kprdamad."
"Arabadan valiz mi alyordu?"
"Giyecek bir eylerdi sanrm. Pazarda rahatlkla satabilir. -Galiba burada daha fazla kalmayacam,
Hasso yznden. Bir daha ta atarlarsa ldrebilir. stelik Austos'ta buras tam bir cehennem sca."
kinci ie araba baladlar. Melik'in Yeri sessizdi, sadece iki masada, hepsi erkek Arap mteriler vard.
"Yalnz tatil geirmek hounuza gidiyor mu?" diye sordu Jensen.
"Gidiyor sanrm."
"u sralarda yazmyor musunuz?"
"Yazyorum tabii. Yeni bir romana baladm. Pek sk altm syleyemem, ama yine de bir eyler
yapyorum."
Gece yarsna doru Jensen'in kald yeri grmek zere birlikte yola ktlar. Sokak kapsna asma kilit
asl kk beyaz bir binadayd. Jensen elektrik dmesini evirip l gz gibi bir ampul yakt;
korkuluksuz, beyaz fakat pis merdivenlerden yukarya ktlar. Bir yerden tuvalet kokusu geliyordu. Jensen,
orta kattaki byke bir salonla bir st kattaki iki kk oday tutmutu. erisi, duvarlara ve Jensen'in
szn ettii sandk ve tahta paralarndan yaplm masaya dayanm tuvallerle doluydu. st kattaki
odalardan birinde iki gzl bir gaz oca vard. Odadaki tek is-
48

kemleye kimse ilgi gstermedi, ikisi de yere oturdular. Jensen krmz arap ikram etti.
Bo arap ielerine dikilmi iki mum yakt Jensen. Resim malzemesi almak zere Tunus'a gitmesi
gerektiini anlatyordu. Otobsle gidecekti. Ingham evredeki resimlere bakt. Canl bir portakal sars
hkimdi. Soyut resimler, diye dnd; oysa bazlarndaki dz izgilerle drtgenler ev de olabilirdi. Birinde
bir para paavra, belki boya silmekte kullanlan bez, buruturulup tuvale bastrlm, zeri boyanmt. Ik,
resimler konusunda karar vermeye yeterli deildi. Ingham da vazgeti.
"Duunuz var m?" diye sordu Ingham.
"Bir kova su dokunuyorum. Ya balkonda, ya da aa avluda. Orada yer szgeci de var."
Sokaktan yksek sesle tartan iki erkek sesi duyuldu. Jensen dorulup kulak kabartt. Sesler uzaklat.
Her zaman duyulanlardan daha fkeli gibiydi bu tartma.
"Arapa anlyor musunuz?" diye sordu Ingham.
"Biraz. renmeye gayret etmiyorum, ama yabanc dilleri abuk kaparm. Kafa gz yararak idare
ediyorum."
Jensen bir para ekmekle kuru beyaz peynir getirdi. Ingham'n can yemek istemedi. Peynir taba mum
nda evresindeki yuvarlak glgeyle pek gzel grnyordu. Yerde yatan kpek derin bir i ekip uykuya
dald.
Yarm saat sonra Jensen, elini Ingham'n omzuna koyup geceyi orada geirmek isteyip istemediini sordu.
Birden Jensen'in ecinsel olduunu anlamt Ingham, en azndan gece kalma nerisiyle ecinsel bir pas
vermiti.
"Hayr, arabam kapda," dedi Ingham. "Yine de teekkr ederim."
Jensen onu pmeye kalkt, ama Ingham ban evirince dudaklar yerine yanana bir pck kondurdu.
Yerde diz kmt. Ingham rperdi, gmleinin zerine bir ey giymemiti.
"Erkeklerle hi yatmaz msnz? Gzel oluyor, hem de sorunsuz," dedi Jensen. Ingham'n bir adm
tesinde tekrar yere oturdu. "Buradaki kzlar berbat, ister turist olsun, ister -ne desem- yerliler. Frengi
tehlikesi de cabas. Biliyor musunuz, aslnda hepsinde
49

var. Kendileri baklk kazanm, ama bakalarna bulatryorlar."


Jensen'in alak sesle anlattklarndan hayata ksknl okunuyordu. Ingham, Jensen'in ecinsel
olunduunu anlayamad iin kendini budalalkla suluyordu. Tecrbeli bir New Yorkludan biraz daha
uyank olmas beklenirdi. Glmseyecek gibi oldu, ama Jensen'in kendine deil de ona gldn
sanmasndan ekinip tarafsz bir ifade taknmaya alt.
"evrede ok olan varm diye duydum," dedi Ingham.
"Var tabii. Bir sr hrsz pi," diye karlk verdi Jensen dnceli bir glmsemeyle. Yere uzanp
dirseine dayanmt. "Hemen kap dar edebilirseniz ne l!"
Ingham dayanamayp gld.
"Evli olmadnz sylemitiniz."
"Deilim," dedi Ingham. "Resimlerinize bakabilir miyim?"
Jensen kalkp k yakt. Tavandan plak ampuller sallanyordu. Resimlerin birkanda, n planda, dev
boyutlu arpk yzler vard. oundaki portakal sarsyla krmz aras renkler, ar scak izlenimini
yaratyordu. Ingham hepsini biraz batan savma ve disiplinsiz bulmutu. Ancak anlalan Jensen sk
alyor ve hep ayn melankoli konusunu iliyordu: Geri plandaki Arap evleri karmaasnn nnde
kocaman, arpk suratlar ya da devrilen aalar, rzgr, kum frtnas, sanak, hepsi de melankoliyi
canlandryordu. Ingham be dakika sonra Jensen'in iyi bir ressam olup olmadna hl karar verememiti,
ama en azndan resimleri ilginti.
"Danimarka'da sergi atnz m?" diye sordu Ingham.
"Hayr, sadece Paris'te," dedi Jensen.
Ingham birden Jensen'in szlerine inanmad. Yoksa yanlyor muydu? Ne nemi vard ki? plak
ampullerden birinin altnda saatine bakt. On iki otuz be. Jensen'in gnln okayacak bir iki kompliman
yapt zorla.
Jensen yerinde duramyordu. A bir kurt gibi, diye dnd Ingham, belki bedensel alk, ama kesinlikle
ruhsal alk. Jensen'in gznde kendisinin odada elle tutulur bir ekilden, bir glgeden baka bir ey
olmadn anlamt. Jensen soru sormamt,
50

onun hakknda hibir ey bilmiyordu, yine de o anda birlikte yukardaki yatakta yatyor olabilirlerdi.
"Artk gitsem iyi olacak," dedi Ingham.
"Evet. Yazk, tam da serinlik kmaya balamt."
Ingham tuvaletin yerini sordu, Jensen birlikte gidip yakt. ini kapl, hafif meyilli yerde bir delik vard.
Darda, duvardaki musluun altndaki kovaya su damlyordu. Jensen arada srada delie bir kova su
dkyor herhalde, diye dnd Ingham.
"yi geceler, davetinize teekkrler," diyerek elini uzatt. Jensen elini skca tuttu. "Memnun oldum, yine
gelin", dedi. "Melik'te grrz. Ya da Plage'de."
"Sizi de beklerim. Bungalowda kalyorum, buzdolabn da var, yemek bile yapabilirim." Ingham glmsedi.
Jensen krldn sanmasn diye biraz abartyordu. "Ana caddeye nereden kacam?"
"Kapdan kp sola dnn, ilk sokaa sola, sonra saa sapn."
Ingham darya kt. Sola sapar sapmaz, Jensen'in evinin nndeki sokak lambasnn titrek da yok
oluverdi. En ok iki metre eninde, arabalarn geemeyecei bir yoldu buras. ki yandaki beyaz badanal,
ierlek karanlk pencereli duvarlar, Arap evlerinden her zaman duyulan eitli grltlerden uzak, garip bir
sessizlik iindeydi. Gecenin bu saatinde sokak aralarndan hi gememiti Ingham. Aya yerde bir eye
taklp tkezledi, derken son anda ellerini uzatp yzn yere arpmaktan kurtard. Yerdeki cisim durulmu
bir battaniyeye benziyordu. Ayayla dokununca arab fazla kardna hkmetti. Uyuyan bir adamd bu.
Aya bir ift bacaa demiti.
"Tam da uyunacak yer," diye sylendi Ingham.
Yerde yatan adamdan ses kmad.
Ingham meraktan bir kibrit yakt. Adam, kolunu bann altna koymu, st ak yatyordu. Boynuna siyah
bir al sarlyd. Siyah pantolon, pis bir beyaz gmlek giymiti. Ingham birazdan, siyah al olarak grdnn
krmz kan lekesi olduunu fark etti. Kibrit parman yakmt. Yeni bir kibrit p tututurup iyice eildi.
Adamn kan bann evresinde gllenmiti. enesinin altnda derin bir kesik grnyordu.
51

"Hey!" dedi Ingham. Adamn omzuna nce yavaa dokundu, ardndan skca yakalad, ama tutar tutmaz
brakverdi. Beden soumutu. Ingham evresine baknd; karanlktan, evlerin belirsiz glgelerinden baka
bir ey grnmyordu. Kibriti bitmiti.
Jensen'in evine dnmeyi dnd, oysa ayn anda cesetten de, Jensen'den de ana cadde ynnde
uzaklamaya balamt. Hayr, onu ilgilendirmeyen bir olayd bu.
Sokan sonuna doru ana caddedeki lambalarn fersiz grnd. Arabasn solda, yz metre kadar
ileride, Melik'e yakn bir yere brakmt. Arabaya otuz metre kala alvarl, kambur, yal Arabi sa arka
kapnn yannda grnce komaya balad.
"Defol oradan!" diye bard.
Arap, kendinden umulmayacak kadar evik bir hareketle olduu yerde sindi, arkasn dnp koarak
sadaki karanlk sokaa dald.
"tolu it!" diye homurdand Ingham.
Az ileride, Cafe de la Plage'n klarnn aydnlatt aacn altnda iki erkek durmu konuuyorlard,
ortalkta baka kimse grnmyordu.
Ingham arabann kapsn at, k yannca arka koltua bakt. Plaj havlusu (otelinki deil, kendi havlusu)
ve keten ceketini oraya koymam myd? Tabii. Arka camlardan biri drt parmak alm, Arap, havluyla
ceketi ekip almt. Yeniden fkelenerek Araba kfretti. nip kapy kapad, Arap'n ardndan karanlk
sokan bana kotu.
"tolu it, geber" diye bard, fkeden yz yanyordu. "Orospu ocuu!"
Arap'n bir kelime bile anlamamas hi nemli deildi.
52

VI
Ingham, ertesi sabah saat dokuzda, panjurlardan szan gnein scaklnda yatarken, bir gece nce otele
nasl dndn hatrlamaya alt. Kambur, pis sarkl Araba kfrler yadrdktan sonra ne yaptn
bilmiyordu. Birden aklna ceset geliverdi. Aman Tanrm, evet, bir ceset! Boynundaki korkun kesii grr gibi
oldu. Adam yerden kaldrmaya davransa cesedin ba yere decekti belki. Hayr, gecenin bu blmnden
Ina'ya sz etmeyecekti. Yalnz Ina'ya deil, hi kimseye anlatmamal, diye dnd. Yoksa "Neden polise
haber vermediniz?" derler. Kendinden utandnn farkna vard. Bana gelebilecek btn tatszlklara
katlanp polise haber vermesi gerekirdi, hl da verebilirdi; cesedi grd saat de nemliydi belki, ama
polise gitmeyecekti.
53

Yataktan frlayp dua girdi.


Banyodan ktnda, Mokta'nn kahvalt tepsisini getirip yatann yanndaki pencerenin iine koyduunu
grd. Servis iyiydi. stne gmlekle ort giydi, iskemlenin ucuna iliip kahvaltya balad. Bir yandan da
Ina'ya yazaca mektubu dnyordu. Daha kahvesini bitirmeden tepsiyi kenara itip daktilosunun bana
geti.
1 Temmuz 19-Cumartesi sabah Sevgilim,
Dn garip bir gnd. Aslna bakarsan burada geen her gn garip saylr zaten. Senden-haber alamadma
ok kzdm. Bu mektubu bekletip, seninki geldikten sonra gndereceim. Bana ltfen, John'un neden intihar
ettiini ve senin bundan neden bu kadar etkilendiini aklar msn?
nanlr gibi deil, ama kitabmn krk yedi sayfasn yazdm, galiba fena olmayacak. Ancak korkun bir
yalnzlk iindeyim. Bu benim iin o kadar yeni bir duygu ki, neredeyse ilgin denebilir. Bugne kadar birok
kez yalnz olduumu sanmtm, ama buradaki yalnzlk bambaka. Kabataslak bir alma plan yaptm,
nk bu da olmasa bsbtn ipin ucunu karacam. in garibi, geen hafta, John'un haberini aldktan
sonra byle oldum. Geri ondan nceki gnler de John'dan (ve senden) haber alamadm iin bo
geiyordu, ama onun lmyle sanki dibi kt - neyin mi? Belki Tunus'un. Benim deil. Tabii burada daha
fazla kalmayacam, ama gelmiken evreyi biraz gezmek niyetindeyim.
Dn akam, ecinsel olduunu sonradan rendiim, bana da hafife pas veren Danimarkal bir ressamla
yemek yedim. O zavall da yalnz, ama buradaki genler arasnda yatacak sryle adam bulabildiinden
eminim. Ecinsellik, buradakilerin dinine aykr deil, ama alkoll iki yasak, baz kentlerde satlmyor.
Anlalan hrszlk da yasak deil. Dn gece Danimarkalnn -sadece resimlerine bakmak iin- evindeyken,
yal, iren bir tip arabamn arka koltuundan keten ceketimle havlumu ald. Bu Arap'tan zellikle nefret
ediyorum; biliyorum, bu tr duy-
54

gulara hakkm yok, ama elimde deil, insan birinden neden-nefret eder? Zaten iin asl byle deil, nce
irkin duygularn bakasna yanstyorsun, sonra da o kiiye ya da nesneye nefret duyuyorsun. Ina,
sevgilim, ben bunun tam tersi duygularm sana yansttm, sevdiim her eyde sen varsn, neden o korkun
suskunluunla bana ac ektiriyorsun? Sana gre gnler abucak geip gidiyordur, ama burada bitmek
bilmiyor. Anlalan, senden haber kmasa da, bu mektubu bugn ekspres postalayacam...
Sabah postasnda Ina'dan haber kmad. Ingham, leden sonra saat drtte mektubunu postaneden
ekspres gnderdi. Akamst postasyla da mektup gelmemiti Ina'dan.
Adams'la Tunus yaknlarnda, La Goulette adl bir balk kasabasna akam yemeine gittiler. Buras,
elence yerleri ve her kede sosisli sandvi satan kulbeler olmasa bile, ince uzun konumu, alak evleri,
deniz havasyla garip bir biimde Coney Island' andryordu. Ucuz, pis ama sevimli ve bozulmam bir yerdi.
Ingham'in aklna hemen otel sormak geldi, ancak bir eyler imek iin girdikleri barn barmeni, kasabada otel
olmadn syledi. Akam yemei yedikleri lokantann garsonuyla sahibi de ayn bilgiyi verdiler. Garson,
oda kiralayan birini tanyordu, ancak syledikleri Ingham'a gecenin ge saatlerinde aratrmaya demeyecek
kadar belirsiz gelmiti.
O akam Adams olduka can skcyd. Durmadan demokrasinin, Hristiyan ahlak deerlerinin herkese
gerekli olduundan dem vuruyordu. (Ingham bir keresinde "Herkese mil" diye szn keserken yle
barmt ki, yan masadakiler dnp baktlar). Hazreti sa'dan, hatta belki frengiden habersiz, mutlu
yaayan ilkel kavimleri dnd. Nerelerde yayorlard acaba? Hristiyanlkla atom bombas deneyleri
dnyann en uzak kelerine kadar ulamt. imdi Vietnam'dan sz etmeye balarsa sabrm taacak, dedi
kendi kendine. Ancak bu garip, ufak tefek adama kar duygularnn samalnn farkna vararak kendini
frenledi; arada bir Adams'la birlikte vakit geirmekten holandn hatrlad; otelin bahesinde ya da plajda
her gn birka kere karlat birine kar
55

cephe almann hi anlam yoktu. fkesinin sadece tatminsizliinden kaynaklandna karar verdi. Gerekten
de, yeni balad roman dnda, u sralarda hibir konuda tatmin olmuyordu.
"Tanr'ya srt evirdikleri insanlarn yznden okunur," diye vaaz veriyordu Adams.
nsanlarn srt evirdii iddia edilen Tanr neredeydi acaba?
Adams'n tombul yanaklar iyice yusyuvarlak olmutu, kendinden memnun bir ifadeyle hem glmsyor,
hem de lokmasn iniyordu.
"Uyuturucu madde dknleri, alkolikler, ecinseller, sulular - hatta sokaktaki sradan insanlar bile eer
Doru Yol'dan kmlarsa mahvolmular demektir, ama Doru Yol'a dnmeleri salanabilir..."
Aman Tanrm, bu adam hafif atlak, diye dnd Ingham. Ecinsellerden ne istiyordu?
"Tanr'nn bahesine
Gller iliyken girdim yalnz,
Kulama arpan ses

O'nun sesiydi yalnz," diyordu Adams.


Kulana arpan m? Ayk gelseydin ya baheye! Ingham'n aklna okul alarndan kalma bir fkra gelmi,
kahkahasn gzleri yaararak zorlukla bastrabilmiti. Neyse ki Adams farkna varmad, yoksa Ingham
neden bu kadar neelendiini kesinlikle aklaya-mazd. Adams memnun bir tavrla glmsyordu.
"Evet, haklsnz tabii," dedi Ingham, konuyu kapamaya abalayarak. Adams gibilerine dosta
davranlabilir, ama onlarla dost olunmaz, diye dnyordu. Tehlikeli tiplerdi byleleri.
Az sonra Adams ilk hzn kaybetmi, ama hl Bizim Yaam Biimimiz konusunda tler vermekteyken,
Ingham "Peki, normal, insanlarn yatakta yapt baz eyler konusunda ne dnyorsunuz?" diye sordu.
"Heteroseksellerin. Onlara da kar msnz?"
"Ne demek istediniz?" diye dikkatle sordu Adams. Gerekten
de bilmiyor galiba, diye dnd Ingham. ,
"Yani - eitli eyler. Ecinsellerin yaptklar. Tam ayn."
56

"Ya. Ama yine de sz konusu olan erkek ve dii. Bir erkek ve kars," dedi Adams neeli bir hogryle.
Evet, eer rastlant sonucu evliyseler, dedi Ingham kendi kendine. "Evet, haklsnz," diye karlk verdi.
BYB (Bizim Yaam Biimimiz) hogrl olmay tlyorsa, Ingham da kendini dlanm saymyordu.
Ancak, Adams'la her tartmasnda olduu gibi imdi de dnceleri gittike gcn kaybediyor, en salam
fikirleri birden unufak oluveriyordu. Beyin ykama bu olsa gerek, diye dnd. Pek garipti dorusu.
"Bu konularda herhangi bir ey yazdnz m?" diye sordu Ingham.
Adams anlaml bir ekilde glmsedi.
Ingham, Adams'n yznden ya yazdn, ya yazmak istediini, ya da u sralarda yazmakta olduunu
anlamt.
"Siz yazarsnz, stelik bence gvenilir bir insansnz," dedi Adams. "Evet, yazyorum denebilir. Dnte
odama gelin, size bir ey gstereceim."
Ingham, pek pahal olmayan akam yemeini dedi; hem Adams'a biraz kaba davrandn hissediyordu,
hem de yemee onun Cadillacyla gelmilerdi. Dnte arabay Adams'n kullandna pek sevindi, nk
yemekten yarm saat sonra barsaklarnda, ardndan karnnn her tarafnda, kaburgalarna kadar ykselen
krampa benzer arlar hissetmeye balad. Otele geldiklerinde, sigara almas gerektiini syleyerek tuvalete
gitti. shal olmutu, olduka ktyd. ki Entero-Vioform hap yutup Adams'n bungalo-wunun yolunu tuttu.
Adams, konuuna yatak odasn gsterdi. Ingham burasn nceki geliinde grmemiti. ki kiilik yatan
zerinde Adams'n setii belli olan, krmz-beyaz-mavi renkli pek gzel bir yatak rts vard. Birka kitap
raf, duvara asl fotoraflar, bir de yatan baucundan kolayca eriilebilen, ufak, kl girintide birka kitap,
not defteri, kalem ve kibrit grnyordu.
Adams anahtarla at byk dolaptan orta boy, siyah deriden bir valiz kard, anahtarlndaki kk
anahtar kilide soktu, valizi yatan zerine koyup at. inde bir tr radyo, bir teyp, iki tomar yazl kt
grnd, hepsi zenle yerletirilmiti.
57

"ite yazdklarm," dedi Adams, valizin bir blmndeki daktiloyla yazlm kt tomarlarn gstererek.
"Grdnz gibi bunlarla radyoda program yapyorum. Her aramba akam." Ksa bir kahkaha att.
"Sahi mi?" Adams'n aramba akamlar ne yapt anlalmt. "ok ilgin," dedi Ingham. "Yayn
ngilizce mi?"
"Amerikanca, evet. Demir Perde gerisine gidiyor, daha dorusu sadece Demir Perde gerisine."
"O halde resmi alyorsunuz. Devlet memuru musunuz? Amerika'nn Sesi'nde mi?
Adams ban iki yana sallad. "Kimseye sylemeyeceinize yemin ederseniz..."
"Yemin ederim," dedi Ingham.
Adams biraz rahatlam grnyordu. Alak sesle, "Demir Perde gerisindeki kk bir anti-komnist
grubun elemanym," dedi. "Aslnda artk pek de kk saylmayan bir grup. Fazla para demiyorlar, nk
paralar yok. demeler svire zerinden yaplyor, duyduum kadaryla iin yalnzca bu blm bile
yeterince zormu. Gruptan sadece bir kiiyi tanyorum. Radyo programlarm Amerika yanls, bat yanls -
ne desem? Felsefe. Sohbet." Adams kkrdad.
"Gerekten ok ilgin," dedi Ingham. "Ne zamandr yayn yapyorsunuz?"
"Bir yl kadar oldu."
"Sizinle nasl iliki kurdular?"
"Bir yl nce gemi yolculuunda bir adamla tantm. Ayn gemide Venedik'ten Yugoslavya'ya gidiyorduk.
Olaanst bir oyuncuydu," dedi Adams dalgn dalgn glmseyerek. "Kesinlikle iin hilesine kamadan ok
iyi bri oynuyordu, poker de. Moskova'da oturan bir gazeteciymi. Tabii ki dndklerini yazmasna izin
vermiyorlar. Moskova gazetelerine yazarken parti izgisine yzde yz bal, ama ayn zamanda yeralt
rgtnn nemli elemanlarndan biri. Gereken malzemeyi Dubrovnik'ten alp bana verdi." Adams gururla
radyo vericisini ve teybini gsterdi.
Ingham, saygyla kark bir aknlkla valize bakyordu. Adams'a ka para verdiklerini merak etmiti.
Radyo zgr Avru-
58

pa'yla Amerika'nn Sesi Demir Perde gerisine ayn yayn bedava yaparken bunun ne gibi bir anlam
olabilirdi? "Ruslarn parazit yapamayaca zel bir dalga uzunluunuz falan var m?" diye sordu.
"Evet, yle dediler. Aldm talimata gre dalga boyunu dei-tirebiliyorum. Talimat buraya svire'den,
bazan da talya'dan geliyor. Bantlardan birini dinlemek ister miydiniz?"
"Memnun olurum," dedi Ingham.
Adams teybi valizden kard, yanndaki madeni kutudan bir bant ald. "Mart-Nisan aylar. Bunu
deneyelim." Makaray yerletirip dmeye bast. "Sesini fazla amayacam."
Ingham yatan teki ucuna oturdu.
Bant hrdad, az sonra Adams'n sesi duyuldu.
"yi akamlar, bayanlar baylar, Ruslar ve Rus olmayanlar, btn lkelerdeki kardelerim, demokrasi ve
Amerika dostlar. Ben Robin Goodfellow, sradan bir Amerikan yurttaym, tpk dinleyicilerimin ounun
kendi lkelerinin sradan bir yurtta olduu gibi..."
Adams, "Robin Goodfellow" ad geerken Ingham'a gz krpt. Band biraz ileri ald.
"... bugn Vietnam'dan gelen haberler hakknda ounuzun dncesi buydu. Vietkong, on yedi Amerikan
ua drdn, kendilerinin ise bir uak kaybettiini iddia ediyor. Amerikallar dokuz Vietkong ua
drdk diyorlar. Taraflardan biri yalan sylyor. Hangisi mi? Hangisi dersiniz? Hangi lke uzay
aratrmalar konusunda hatalarn da tpk baarlar gibi rahata aklyor? Fakirlie gelince - Amerikallar
bununla tpk Vietnam'daki yalan, despotluk, yoksulluk, eitimsizlik ve komnizme kar savatklar gibi
savayorlar. te bu lke Amerika'dr. Hepiniz..."
Adams bir dmeye basp band durdurmadan hzla ileri sard. "Buras biraz skc." Teypten nce
hkra benzer sesler, tiz lklar ykseldi, ardndan yine Adams'n sesi duyuldu. Ingham yatan kar
kenarnda oturduu halde, Adams'n yzndeki mutlu glmsemenin farkna varmt. Barsaklar buruldu,
yeni bir sanc krizi balamak zereydi.
"... hepinizi rahatlatacaktr. Yeni Amerikan askeri, Hal askeri gibidir, ayan att her lkeye yalnz bar
getirmekle kalmaz,
59

daha mutlu, daha salkl, daha olumlu bir yaam biimi de getirir. Ne yazk ki bu ayak at genellikle -...
(burada Adams'n sesi dramatik bir fsltya dnt ve sustu)... cesur Hal askerinin lm demektir; kt
haber evdeki ailesini mateme boar, gen einin ya da kz arkadann mutluluunu ykar, ocuklarn
babasz brakr..."
"Bu da fazla iyi deil," dedi Adams, oysa yznden ilgi ve heyecan okunuyordu. Band yine hrdatarak
ileri ald. lgin bulmad bir iki blm ksaca dinleyip atlad, ardndan:
"... ama sonunda Tanr'nn Sesi galip gelecektir," dedii duyuldu. "nsanlara her eyden fazla nem
verenler kazanacak, insanlk deerlerine aldrmadan Devlet'i ilk sraya koyanlar ise yok olacaklardr.
Amerika yalnz kendi varln korumak iin deil, onun yolunu izleyen herkes iin savamaktadr. Bizim
Kutsal Yaam Biimimiz iin. yi geceler, dostlarm."
Tk. Adams teybi durdurmutu.
Bizim Kutsal Yaam Biimimiz. BKYB. nsann dili dolar, diye dnd Ingham. Biraz durakladktan
sonra, "ok etkileyici," dedi.
"Beendiniz demek. yi." Adams aceleyle aleti kutusuna yerletirip valizi kaldrd, dolabn kapsn kilitledi.
Btn bunlar doruysa, Ruslar Adams'a para veriyorsa, programn samalndan dolay veriyordur, dedi
Ingham kendi kendine. Gerekten de iyi bir anti-Amerikan propagandasyd bu. "Yayn ka kiiye ulayor?
Ka dinleyiciniz var?"
"Alt milyondan fazla," dedi Adams. ''Dostlarm yle dediler. Dostlarm diyorum, ama size szn ettiim
adam hari adlarn bile bilmiyorum. Hepsinin bana dl konmu, her yerde aranyorlar. Tabii bir yandan
da taraftar toplamaya alyorlar."
Ingham bayla onaylad. "Amalar ne? Yani, hkmetin politikasn m deitirmek istiyorlar?"
"Daha ok ypratma taktii," dedi Adams, her zamanki gibi yanaklarn tombullatran glmsemesiyle.
Gzlerindeki mutluluk parltlarndan yaamnn tek gayesinin bu i olduu anlalyordu. Amerikan Yaam
Biimi'ni haftalk radyo yaynlaryla Demir Perde gerisine ulatrmak. "Sonularn ben gremeyeceim her-
60

halde, ama programlarm dinlendii srece -ki dinleniyor- gereken etkiyi yapyor saylrm."
Ingham bir an ne diyeceini bilemedi. "Konumalarnz ne kadar sryor?"
"On be dakika - Aman bunlar aramzda kalsn, sakn kimseye sylemeyin, Amerikallara bile. Aslnda
bunlar anlattm ilk Amerikal sizsiniz. Kzma bile szn etmedim, ne olur ne olmaz. ' Anlatk m?"
"Tabii," dedi Ingham. Ge olmu, saat gece yarsn gemiti. Kalksam iyi olacak, diye dnd. inde
kapal yer korkusuna benzer garip bir huzursuzluk duyuyordu.
"Aldm cret fazla saylmaz, ama dorusunu isterseniz bedavaya da yapardm," dedi Adams. "Gelin,
teki odaya geelim."
Ingham, Adams'n kahve ya da son bir iki nerisini kabul etmedi, be dakika iinde dosta vedalaarak
ayrlmay baard. Karanlkta odasna dnerken kendini hi iyi hissetmiyordu. Hemen yatt, ancak biraz
sonra barsaklarndaki kramplar yeniden balaynca kalkp tuvalete gitti. Bu defa ishalle birlikte kusmaya da
balamt. sabet, diye dnd. La Goulette'teki restoranda yedii yumurtal balktan zehirlenmi olacakt.
Birka Entero-Vioform hap daha yuttu.
Sabahn olmutu. Ingham, iki kramp nbeti arasnda biraz uyumaya alyordu. Terlemiti. Alnna
slak havlu koyunca birden titremeye balad. oktandr bylesine memiti. Yine kustu. Acaba doktor
armal myd? -Bu korkun duruma alt saat daha dayanmak pek akla yakn grnmyordu- ama odada
telefon yoktu, bu haliyle de -yeni edindii el feneriyle bile- ana binaya kadar gidip belki de kapy aacak
birini bile bulamamay gz yemedi. Mokta'y m armal? Bungalowlarn brosunda yatt yerde
uyandrmal myd? Bunu da yapamad. Gn yana kadar terledi. drt kere tuvalete kalkp kustu,
dilerini fralad.
Bungalow mterileri sabah saat alt buukla yedi arasnda ayaklanyorlard. Bir doktor bulup Entero-
Vioform'dan daha etkili bir ila sormay geirdi aklndan. Pijamasnn zerine bornozunu giydi, ayanda
sandaletlerle bungalow brosuna doru yrd. yordu, yorgundu. Broya varmadan Adams'n kavisli
tabanla-

rina basarak odasndan kp abucak kapy kilitlediini grd.


Adams el sallad. "Merhaba! Ne oldu?"
Ingham mecalsiz bir halde durumunu anlatt.
"Vah vah, keke beni uyandrsaydnz! Kusmaya kar nce Pepto-Bismol almalsnz. eri gelin, Howard!"
Ingham, Adams'n pei sra odaya girdi. Bir yere oturmak ya da srtst uzanmak istiyordu, ama kendini
ayakta durmaya zorlad. Lavabonun nnde Pepto-Bismol' iti. "Gln deil mi, insan kendini paavra gibi
hissediyor," dedi zoraki bir glmsemeyle.
"Dn akamki balktan m diyorsunuz? Restorann ne kadar temiz bir yer olduunu bilemem tabii."
Adams'n bu szleri, akam ilk yemek olarak sipari ettikleri balk orbasn hatrlatmt Ingham'a, o
orbay grm olduunu aklndan silmeye gayret etti.
"Biraz ay ier misiniz?" diye sordu Adams.
"Hayr, teekkr ederim, imesem daha iyi." Yine tuvalete gitmesi gerekiyordu. inde pek bir ey
kalmam olacan dnerek biraz rahatlad. "Size bunca zahmet verdim, kusura bakmayn, Francis," dedi.
"Bilmem ki... acaba doktor arsam m? En iyisi hemen odama dneyim."
Adams birlikte geldi, kolunu tutmuyor, ama hemen yanbanda yryordu. Ingham kapsn kilitlememiti.
zr dileyip kendini tuvalete dar att. ktnda Adams gitmiti. zerindeki bornozu karmadan dikkatle
yatan kenarna oturdu. Barsak kramplar, uyumasna engel olacak iddette devaml bir karn arsna
dnmt.
Adams yalnayak, bir gen kz gibi hafif admlarla tekrar geldi. "ay getirdim," dedi. "Az ekerli, scak bir
fincan ay iyi gelir." Mutfaa yneldi. Ingham musluun sesini duydu, aydanlk tngr-dad, bir kibrit akld.
"Mokta'yla konuup kahvalt getirmemesini syledim," dedi Adams. "Kahve dokunur."
"Saolun."
ay gerekten de iyi gelmiti, ama Ingham bir fincan bitiremedi.
Adams neeli bir tavrla, plajdan dnte tekrar urayacan, Ingham uyuyorsa uyandrmayacan
syleyip ayrlrken, "Cesare-
62

tinizi kaybetmeyin! Dostlar arasndasnz!" diye ekledi.


Ingham'da cesaret kalmamt. On, on be dakikada bir biraz mide suyu karmas gerekiyordu; her
seferinde tuvalete komamak iin mutfaktan bir tencere alp yatann yanna koydu. Adams'm gelip
tencereyi grmesinden utan duyamayacak kadar halsizdi.
Saat ona doru Adams'n geldiini glkle fark etti. Daha nce gelemedii, Ingham'n uyuduunu tahmin
ettii gibi bir eyler syledi Adams. Mokta da kapy vurup girmi, ancak Ingham bir ey istemeyince tekrar
gitmiti.
Saat onla iki arasnda Ingham tek bana ciddi bir kriz geirdi. Karn ars gememiti. New York'ta olsa
oktan doktor arp ar kesici istemi, ya da bir arkadan eczaneye gnderip ila aldrm olurdu.
Burada Adams'n aklna uymu (ama Adams onun ne korkun halde olduunun farknda myd acaba?),
doktora gerek olmadna, ok gemeden dzeleceine inanmt. Oysa Adams' iyi tanmyor, stelik ona
gvenmiyordu bile. Ingham bu iki saat iinde, arkadasz ve Ina'sz ok yalnz olduunu hissetti, (duygusal
adan da yalnzd, nk Ina ona gerekten bal olsa imdiye kadar birka mektup yazp onu sevdiini
sylerdi), Tunus'ta bulunmasnn hibir nedeni olmadnn farkna vard -kitabn nerede olsa yazard-,
ayrca bu lkeden de hi holanmamt. Buras ona gre deildi. Btn bu dnceler, bedensel adan en
zayf olduu, btn gcn, her eyini kaybettii anda beynine mt. Hayati organlarna yaplm,
gerekten ac veren, hatta belki de ldrc bir atakt bu. Son derece halsiz olduu halde uyuyamyordu.
tii ay midesinde durmamt. Adams, sz verdii gibi saat on ikide grnmemiti. Unutmutu belki.
Adams'a gre bir saat ncesi ya da sonras ne fark ederdi? Zaten gelse de ne yapacakt?
Ingham uyuyakald.
Dikkatle evrilen kap tokmann hafif gcrtsyla uyand, yatanda doruldu.
Adams, ayaklarnn ucuna basarak ieri girdi, elinde bir ey tayordu..
"Merhaba, daha iyi misiniz? Gzel bir ey getirdim. On ikiyi biraz gee uradm, ama uyuyordunuz,
uykunun da iyi geleceini
63

dndm." Yalnayak; sessiz admlarla mutfaa girdi.


Ingham ter iindeydi. Pijama ceketinin altnda gs srlsklam olmu, teri yataa kmt. Kendini yasta
brakt, titriyordu.
Adams az sonra, elinde duman tten bir kseyle mutfaktan kt. "Deneyin bakalm. Bir iki kak. inde
dokunacak bir ey yok."
Scak et suyuydu ksedeki. Ingham bir kak ald, tad nefisti. Hayat gibiydi, yasz et gibi. Saatlerdir
anlalmaz bir nedenle be-denininden ayrlm olan kendi cann, kendi gcn yudumluyordu sanki.
"Beendiniz mi?" diye sordu Adams.
"ok iyi." Ingham orbann hemen hepsini iip tekrar yatt. Adams'a, dncelerinde bu kadar ktledii
Adams'a, kran borluydu. Baka kim bakard ona? yileip ayaklandktan sonra bu kran duygusu
kaybolacak, diye kendini uyarmaya alt. Ama ne olursa olsun, Adams'n bu dostluunu, gayret veren
szlerini hi unutmayacakt.
"Tencerede daha var." Adams glmseyerek eliyle mutfa iaret etti. "Uyuyup uyannca strsnz. Btn
gece gznz krpmadnza gre, leden sonra biraz uyumaksnz. Entero -Vioform yannzda m?"
Ingham onaylad. Adams bir bardak su getirdikten sonra ayrld, Ingham tekrar uykuya dald.
Akamst Adams yumurta ve ekmek getirip yasz omlet, tost ve ay hazrlad. Ingham kendini ok daha
iyi hissediyordu. Saat dokuz olmadan Adams, Ingham'm erken yatmas gerektiini syleyerek kalkt.
"ok teekkr ederim, Francis," dedi Ingham. Artk glebiliyordu. "Gerekten hayatm kurtardnz."
"Sama! Sadece Hristiyanln verdii insan sevgisi biraz. Benim iin zevkti. yi geceler, Howard, olum.
Yarn grrz!"
64

VII
Birka gn sonra, 4 Temmuz Sal gn, Reine otelinin ana binasndaki resepsiyonist Ingham'a bir uak zarf
uzatt. Mektup Ina'dan geliyordu, Ingham bir bakta zarfta en az iki ince mektup kd sayfas olduunu
anlad. Yalnz kalabilmek iin bungalovva doru yola kmken, o kadar bekleyemeyeceini fark edip otele
dnd, bir yerlerde bo bir koltuk baknd, sonra tekrar fikir deitirip bara doru yrd. Barda hi kimse,
hatta garson bile yoktu. Glge taraftaki pencerelerden birinin yanna oturdu.

28 Haziran 19-
Sevgili Howard,
Sonunda sana mektup yazacak vakit bulabildim. Bugn broya
gitmedim, ama her zamanki gibi eve i getirmitim.
65

Geen ayn olaylar karmakarkt. Nereden ve nasl anlatmaya balayacam bilemiyorum, iyisi mi, laf
dolatrmadan konuya gireyim. Birincisi, John senin evinde intihar etti. Posta kutunu boaltmas iin (posta
kutusunun anahtarnn da asl olduu) anahtarln bir seferinde ona vermitim, frsattan yararlanarak
yedek anahtar yaptrm olmal. Neyse, yksek dozda uyku ilac alm; drt gn boyunca senin dairende
olabilecei kimsenin aklna gelmedii iin -ben de gittiimde John'u orada bulabileceimi aklmn kesinden
bile geirmiyordum dorusu- hepimiz kent dnda olduunu, belki de Long Island'a gittiini dndk. Son
gnlerde kt durumdayd tabii. Sinirlerini bozan Tunus ii deildi -baka bir eydi. Beni sevdiini sylemiti.
Son derece ardm, hi tahmin etmiyordum. Yine de anlayla karladm, duygularnda samimiydi. Seni
dnp kendini suluyordu. Belki de fazla anlay gsterdim, ama ona seni sevdiimi syledim. Bu
grme Mays'n son gnlerinde, senin yola kmandan hemen sonra oldu. Uyku ilacn on Haziran akam
alm olsa gerek, gnlerden Cumartesiydi. Tandklarna hafta sonunda bir yere gideceini sylemi. Senin
yatann zerinde (iinde deil ama) canna kymakla sanki ikimizi birden cezalandrmak istedi. Ona gerei
syledim, ama ak sylemek gerekirse biraz fazla yaknlk ve anlay gsterdim galiba. Herhangi bir sz
vermedim..."
Bir garson yaklap Ingham'a ne istediini sordu. "Rien, merci," diye mrldanarak yerinden kalkt Ingham.
Terasa kt, gnete ayakta durup mektubun sonunu okudu.
"... ama olaydan neden bylesine etkilendiimi anlamsndr sanrm. Bana olan duygularndan bakalarna
sz ettiini sanmyorum, en azndan benim tandklarm bilmiyor. Eminim ki, bir psikiyatra sorsak, intiharnn
baka nedenleri de olduunu (bu konuda en ufak bir fikrim bile yok) ve bana duyduu ani ve garip yaknln
terazinin dengesini ters yne deitirdiini anlatr. Kendini sulu hissettiini, beni sevdii iin seninle
alamayacan sylemiti. Ben de, sana mektup yazp bunlar an-
66

latmasm nermitim. Aklama grevi bana dmez diye dnyordum..."


Mektubun geri kalannda kardei Joey'den, CBS iin yapt ve byk ilgi ekecei umulan bir televizyon
dizisi almalarndan, John'un yeni tand birka arkadayla birlikte eyalarn topladndan sz ediyordu.
Tunus ii gmlee teekkr ediyor, New York'ta bir einin bulunamayacan yazyordu.
Acaba neden John'un eyalarn toplamas gerekti, diye dnd Ingham. John'un Ina'dan daha yakn bir
sr arkada vard kukusuz. Ona gerei syledim, ama ak sylemek gerekirse biraz fazla yaknlk ve
anlay gsterdim galiba. Ne demek istiyordu?
Ingham, gzlerini kumlardan ayrmadan, sert admlarla odasna dnd.
"Gnaydn!" Adams uzaktan el sallyordu. Ayana paletlerini takm, eline o gln Neptn zpknn
almt.
"Gnaydn," dedi Ingham, zoraki bir glmsemeyle.
"Haber var m?" diye sordu Adams, Ingham'n elindeki mektuba bakarak.
"Fazla bir ey yok." Ingham, mektubu tutan elini hafife sallad; durmadan, hatta admlarn bile
yavalatmadan yoluna devam etti.
Kk evine girip kapy ardndan kapaynca derin bir soluk alabildi. Bu yakc gne, bu aydnlk! Saat on
birdi. Ingham kmadan panjurlar kapamt, ilk anda oda karanlk geldi, yine de panjurlar amad.
Evimde intihar etmi; aman Tanrm, ne alaka, ne iren bir ey, diye dnd. Ne basit ve ne adi bir
dram! Evin anahtar sadece Ina Pallant'ta olduuna gre, John cesedini onun bulacan biliyordu.
Ingham yaz masasnn evresinde tur atmakta olduunu fark etti birden. Kendini srtst yataa att. Komi
ge kalm, yatak henz yaplmamt. Elini kaldrp mektubu tekrar okumaya balad, ama sonunu
getiremedi. Anlalan Ina John'a cesaret vermiti. Vermediyse bunlar neden yazyor, neden vermediini
iddia edi-
67

yordu? Yaknlk. ou kzlar, "Olacak ey deil, dostum, bann aresine bak," ya da buna benzer bir ey
demez miydi? Ina bakalarn teselli etmekten holanan, duygusal tiplerden de deildi. John'u gerekten
sevmi miydi acaba? Ingham'n gznde John son on be dakikada iren bir psrk olup kmt. Ina'nn
John'da ne gibi bir ekicilik bulduunu anlamaya alyor, ama -karamyordu. Safl m? Genliinin
verdii ataklk, kendine gven mi? Ho, intihar etmek de kendine gven belirtisi saylmazd ya.
Peki, imdi ne olacak, diye dnd. Bir mektup daha beklemesi gerekmiyordu. Tunus'tan ayrlmamak iin
bahane kalmamt artk.
Ina'mn mektubunda onu sevdiini yazmamas da garibine gitmiti. Bu konuda onu rahatlatacak tek bir sz
bile yoktu. Ona seni sevdiimi syledim. Pek inandrc deildi. Birden, Ina'ya kar o gne kadar duymad
irkin bir nefret duygusuna kapld. Mektubuna cevap yazacakt, ama daha sonra. En azndan leden
sonra, hatta belki de yarn. Bunlar konuabilecei biri olsayd keke, ama yoktu. Adams, rnein, ne
diyebilirdi ki?
Ingham denize girip ktktan sonra biraz kestirdii halde, o gn leden sonra alamad. Son sayfalar
istedii gibi olmutu, nasl devam edeceini de biliyordu, (roman kahraman Dennison zimmetine 00.000
dolar geirmi, muhasebe defterlerinde sahtekrlk yapmak zereydi), ama istedii szckleri bulamyordu.
Beyni, en azndan beyninin roman yazmak iin gerekli blm, durmutu.
Her ihtimale kar yanna havlusuyla mayosunu da alarak arabasna binip Sousse'a gitti. Saat bete
oradayd. Hammamet'le karlatrldnda Sousse byk ehir saylrd. Girii yasak olan rhtma bir
Amerikan sava gemisi demirlemiti; sokaklarda gne yan tenli, Ingham'a gre yzlerinden talam bir
tarafszlk akan beyaz niformal denizciler ve subaylar dolayordu. Ingham, iinden geldii halde bu
yzlere bakmaktan kand. Gen bir Arap yanna yaklap bir karton Camel sigaras satmak istedi; fiyat
fena deildi, ama Ingham ilgilenmedi.
Dkknlarn vitrinlerine bakt. Kalitesiz blucinler, ynla
68

beyaz pantolon. Birden glmeye balad. Blucinlerden birinde ustalkla taklit edilmi, dikdrtgen, beyaz bir
Levi Strauss etiketi dikiliydi. lk satrna "Gerek bir Louise Maldr" yazlm, etiketin altndaki yer nokta nokta
bo braklmt. Sahtekrlar pes etmiti herhalde.
Romann dnmeye balad. Dennison'un d grnn, vcut llerini, tepkilerini ayrntlaryla
gznn nnde canlan-drabiliyordu. Raskolnikov'dan, Nietzsche'nin stninsanndan beri bilinen, eski bir
konuyu ilemekteydi: nsan belli koullar altnda g kullanma hakkna sahip olmal myd? Ahlaki adan
ilgin bir soru olmakla birlikte, Ingham daha ok Dennison'un aklndan geenlerle, iki hayat srdrd
dnemdeki varoluuyla ilgileniyordu. Dennison, ikili hayatnn ana dt iin sonunda neredeyse
kusursuz bir sahtekr olup kyordu. Yaptklarnn ahlak asndan su olduunun farknda deildi; ancak,
anlamaya gayret bile gstermedii nedenlerden tr toplumun ve yasalarn bunlar kabul etmediini
biliyordu. Sadece bu yzden dikkatli davranmaktayd. Ingham, Dennison'un evresindeki insanlarn
ilikilerini, yirmi alt yandayken ayrld ve imdi geri dnmek istedii (ama dnemeyecei) kzn kiiliini
de biliyordu. Ingham'n gznde roman Ina'dan, John'dan, her eyden daha gerek ve kesindi. Ama
beklenen de buydu zaten. Yoksa deil miydi?
Bastonuna dayanm, alvarl, sarkl Arabi grnce birden soluunu tuttu. lk bakta Hammamet'teki
Abdullah sanmt, ama deildi. Araplar birbirlerine alacak kadar benziyorlard. Onlar da turistler iin ayn
eyleri dnyordur herhalde, dedi kendi kendine.
Kalabalk, dar bir pasajdan zorla geip Souk ad verilen arlardan birine kt. ki admda bir, birisi ya
koluna, ya srtna arpyordu. Pantolonunun sol arka cebinin kartrldn hissetti; olduu yerde dnerken
bir ocuun, alverie km kadn kalabalnn zembilleriyle iki yana yalpalanan kahverengi araflar
arasndan sol tarafa doru koup kaybolduunu grd. Oysa czdan sol arka deil, sol n cebindeydi.
Ana caddede, byk gne emsiyelerinin altnda kaldrma dizilmi masalardan birine yerleip yzn
gnee vererek souk bir
69

limonata iti. Sonra arabasna binip Hammamet yoluna kt. ehirdeki kalabalktan sonra bu kupkuru ve bo
arazi houna gitmiti. Toprak koyu sar renkliydi. Geni rmak yataklar kurumu, atlamt. ki yerde
durup, koyun srlerinin kardan karya gemesini bekledi. Kuyruklar amurlu koyunlar, kck ocuklar
ya da elleri sopal, yalnayak kadnlar gdyordu.
Reine de Hammamet'in bungalowlar o akam gzne pek yapmack grnd. Kendi odasn bile,
temizliine, rahatlna, yaz masasann dip kesinde istif ettii roman tasla sayfalarna ramen artk
beenmiyordu. Buradan gitmeliydi. Oda, John'la birlikte alma planlarn, Ina'ya yazd mutluluk dolu
mektuplar hatrlatyordu. Ingham du yapt. Akam yemeine Melik'e gidecekti. len bir ey yememiti.
Mavi ceketini almak zere dolab at, ama ceketi bulamad. skemlelerden birinin arkalna asm
olabileceini dnerek odann her yanna bakt. stelik odadan karken kapy kilitlemiti de, ama
panjurlarn hepsini iten srglememiti; bir bakta drt panjurdan ikisinin srglerinin ak olduunu grd.
Elbiselerinin zerindeki rafta duran temiz gmlekleri kontrol etti. Yeni ald mavi keten gmlei de yoktu. Ya
kol dmelerini koyduu kutu? ekmecelerden birini ekti. Kutu gitmi, temiz oraplar arasnda brakt
yuvarlak iz kalmt.
Daktilosuna el srlmemi olmas garibine gitti. Dolabn stndeki valizine, alt raftaki ayakkablarna bakt.
Evet, yeni siyah ayakkablarn da gtrmlerdi. Arap ngiliz mal ayakkaby ne yapacak, diye dnd. Kol
dmesi kutusuna can sklmt. Amerikadan ayrlmadan Ina'nn armaan ettii bir ift altn kol dmesiyle
dedesinden kalan gm kol dmeleri de gitmiti. Bir de Lotte'nin ald platin kravat inesi.
"Pis herifler," diye sylendi. "En fazla otuz dolara satabilirler, o da iyi pazarlk ederlerse." Acaba krmz
alvarl moruun ii miydi bu? Hayr, kesinlikle deildi. Herif, Ingham' soymak iin Hammamet'ten buraya bir
kilometre yol yrm olamazd.
Ya seyahat ekleri? Valizinin kapandaki cebe koymutu eklerini. Dolabn zerinden valizi indirip bakt,
ekler yerindeydi.
Mokta'y aramak zere bungalowlarn brosuna gitti.
70

Mokta ieride bir yandan havlular ayryor, bir yandan da m-direye Arapa bir eyler aklyordu. Ingham'
grnce glmsedi. Ingham, dardaki terasta bekleyeceini iaret etti.
Mokta, Ingham'n tahmin ettiinden ok daha ksa bir sre sonra dar kt. Atlatt vartay anlatmak
istercesine derin bir soluk alp gz ucuyla broya bakarak eliyle alnn sildi. "Beni mi istediniz, efendim?"
"Evet. Bugn biri odama girmi. Baz eyler alnm. Kim olabilecei konusunda fikrin var m?" Terasta
kimse olmad halde Ingham alak sesle konuuyordu.
Mokta armt. Gri gzlerini iyice aarak, "Hayr efendim," dedi. "leden sonra odanzda olmadnz
biliyordum, arabanz park yerinde deildi. Ama ben hep buradaydm. Odanzn evresinde kimseyi fark
etmedim."
Ingham alnanlar sralad. "Herhangi bir ey duyarsan - ya da aldklarndan birini grecek olursan - bana
haber ver, olur mu? Bir eyler kurtarabilirsen sana be dinar veririm."
"Evet efendim. -Bizim gruptan kimse olamaz. Eminim, efendim. Hepsi namuslu ocuklar."
"Ya bahvanlar, onlardan biri olabilir, mi?" Mokta, Ingham'n uzatt sigaray ald, belirsiz bir ekilde omuz
silkti. Zayf bedeni yay gibi gerilmiti. "Bahvanlardan hepsini tanmyorum. Bazlar yeni. Ben ilgilenirim.
Mdire hanma syleyecek olursanz -ellerini havaya kaldrd - hrsn bizden karr, btn komilerden."
Arabasna binip Melik'in Yeri'ne gitti. Yemek saati gemi, mende pek bir ey kalmamt, ama itah da
kamt zaten; konumalarndan tek kelime anlamad insanlar arasnda olabilmek iin bir yere oturdu. Bu
akam ngiliz ya da Fransz mteri yoktu. Arapa konumalar -seslerin hepsi erkek sesiydi- grtlaktan kan,
sert, fkeli, tehdit edici gibi geliyordu kulana, ama bunun bir anlam olmadn renmiti. Araplar
hayatlarndan memnundu. Restorann sahibi, tknaz, gler yzl Melik, masasna gelip arkada Bay
Ahdam'n nerede olduunu sordu. Melik olduka iyi Franszca biliyordu.
"Bugn grmedim. Sousse'a gitmitim de," dedi Ingham. Konu son derece nemsiz olduu halde, birine
anlatabilmek hotu doru-
71

su; zaten Araplarn durmadan konutuklarna baktka, daha da nemsiz eyleri daha fazla szckle
anlattklarna inanyordu Ingham. "ler nasl?" diye sordu.
"Eh, fena deil. Mteriler scaktan kamaya baladlar. Ama Austos'ta - senenin en scak ay olduu
halde-, Franszlar akn eder."
Biraz sohbet ettiler. Melik'in iki olu, Groucho Marx'a benzeyen zayfyla yuvarlanr gibi yryen iman iki
masaya servis yapyorlard. Aadan Ingham'n burnuna mis gibi taze ekmek kokusu geldi. Restorann
yannda gece alan bir frn vard. Ingham arka arkaya iki fincan ekerli kahve iti; sade kahve siparii
vermeye enmiti. kinci fincan bitirmeden yannda tasmal kpeiyle Danimarkal grnd; terasn
giriinde durup birini aryorcasna evresine baknd. Ingham' grd, ar admlarla glerek yaklat.
"yi akamlar," dedi Jensen. "Bu akam yalnz msnz?"
"yi akamlar. Evet. Buyurun." Ingham, masann evresindeki bo iskemleyi iaret etti.
Jensen karsna oturdu, kpeine bir emir verdi, hayvan yere yatt.
"Naslsnz?" diye sordu Ingham.
"Eh, fena deil, alyorum. Biraz skc."
Gerekten de yle, dedi Ingham kendi kendine. Jensen temiz bir keten gmlek giymiti, gne yan
yz, salarndan daha koyu renk grnyordu. Konuurken beyaz dileri parlyordu. Bir kolunu iskemlenin
arkalna yaslad; bezgin bir hali vard.
"arap ier misiniz?" diye sordu Ingham, ieriye doru "Asma!" diye seslendi. Kimi zaman biri duyuyor,
kimi zaman da hibir tepki gelmiyordu.
Jensen yannda bir ie arap olduunu syledi, ama Ingham davet sahibi olmakta srar etti. ocuk bir
bardak daha getirdi.
"alyor musunuz?" diye sordu Jensen.
"Bugn almadm, keyfim yoktu."
"Kt bir haber mi aldnz?"
"Yo, sadece tatsz bir gnmdeyim," dedi Ingham.
"Bu lkenin en beter yan, havann her gn ayn olmas. nsan bir gn ncesinden ertesi gn havann nasl
olacan biliyor. Ya
72

almak, kabullenmek zorundasnz, ya da skntdan lmek." Jen-sen, szckleri tpk bir ngiliz gibi
vurgulayarak konuuyordu. "Bugn uan bir ku resmi yaptm. Aaya doru uuyor. Yarn ayn tabloya iki
ku resmi yapacam, biri aaya, biri yukarya doru uan. Karlkl konmu, ters duran iki laleye
benzeyecekler. - Resimde birka temel ekil vardr. Yumurta bir tr dairedir, ku bala benzer, aacn
dallan kendi kklerini ya da akcierlerin bronlarn andrr. Anahtar, otomobil, daktilo, konserve aaca gibi
daha karmak biimlerin hepsi insan yaps eylerdir. Ama onlara gzel diyebilir miyiz? Hayr, asla, onlar
insan ruhu gibi irkindir. Arada bir gzel bir anahtar da grrz belki, ama pek ender. Bence bir cismin gzel
olabilmesi iin stilize olmas, yani aerodinamik olmas gerekir, ancak yzyllarca varolabilirse bu biime
ular."
Ingham, Jensen'in monoloundan holanmt. "Kularnz ne renk?" diye sordu.
"imdilik pembe. Yarnkiler de pembe olacak sanrm, nk hazrladm pembe boyay kullanmak
niyetindeyim." Jensen belli etmemeye alarak esnedi, masann yanndan geen Araba hrlayan kpeinin
srtna hafife vurdu. Yan gzle Arabn arkasndan bakp, "Kahve imeye bana gelmek ister misiniz?" diye
sordu. Ingham, Sousse yolculuundan sonra yorgun olduunu ileri srerek zr diledi. Aslnda, cesedi
grd yerden bir daha gememek iin gitmek istemediinin farkndayd. Jensen'e, o gece sokaktan gelen
kavga seslerinden sonra bir ey olup olmadn sormak istedi, ama vazgeti. Birinin ldrldn duyup
arma numaras yapmak zor gelmiti.
Jensen kahve syledi.
Kahve gelince Ingham kalkp iyi geceler dileyerek ayrld.
Odasna dndnde Ina'ya yazp henz gndermedii mektuba bir blm eklemeyi dnd. lgi
gsteren, derdini anladn belirten, asil birka szck m yazmalyd? Melik'te oturduu srece neler
yazacan tasarlamt. Adams'n Bizim Yaam Biimimiz -BYB- ve radyo programlar konusunda son
yazdklarn bir kez daha okudu. Kalan blme bugnn tarihini de atsa, mektubu bu haliyle
gnderemeyecekti. Bata yazdklaryla son blm birbi-
73

rini tutmuyordu. Kd buruturdu. Ina herhalde bu haberlere ilgi gsterecek durumda deildi, stelik
Adams'a da kimseye anlatmayacana sz vermiti. BYB samalklarnn, insana yaam sevgisi ve mutluluk
verdii srece ne zarar vard ki zaten? Amerika'nn d politikasn belirleyenlerin birilerini ldrmek zere
bir yerlere asker gndermelerinin yannda, BYB'nin zarar hi kalrd, stelik anlamszl ve Vietnam
savan gln duruma drmesiyle yararl bile saylabilirdi. nsanlar mutlu etmek iin belki de hayal gc
gerekliydi. Dennison da, zayflara yardm etmek, dostlarna para yardm yapmak, birilerini baarya ve
refaha ulatrmak fikriyle (hayal deildi onunki) mutlu olmuyor muydu? BYB'nin gayesi de aynyd. Bu
benzerlik Ingham'a pek garip geldi birden.
Ya ben, diye dnd. ki aya da yere basyordu (en azndan yle olduunu sanmaktayd), ama eline
geen neydi? Sadece melankoli.
John Castlevvood da hayal leminde yaamt, 'k olma' hali baka ne olabilirdi ki? Sevgiye karlk
grmek mutluluklarn en by, karlksz sevmekse trajediydi. Ne olursa olsun, John hayal lemine
dalm, ama sonra birden hayattan kopup gitmiti. Ina btn anlayna ramen hayr demi olmalyd.
74

VIII
Ingham ertesi sabah gayrete gelip romannn iki sayfasn daha yazd. Eskisi gibi alabildiine pek
sevinmiti. ine ara verip Ina'ya mektup yazmaya balad.
5 Temmuz 19-
Sevgili Ina,
Mektubun nihayet dn elime geti, saol. Burada pek farkna varamadm 4 Temmuz bayram iin gzel bir
srpriz oldu. Yazdklarnda haklsn, gerekten de aklama gerektiren bir sr nokta var; ancak intiharlarda,
hele John'unkinde anlam aramaktan vazgetim, onu iyi tanmyordum, hele imdi hi tanmadm
duygusuna kapldm. Senden baka ne derdi vard?
75

Bu ii benim evimde yapmasna sinirlendiimi kabul ediyorum. Umarm olaydan sonra ortalk fazla
karmamtr dersem, sakn beni hissiz, kaba biri olarak grme. Ne de olsa evimi -bugne kadar-
seviyordum.
Bana kendi duygularn biraz daha aklaman isterdim. Anlayla karladn, ilgi gsterdiini yazmsn.
Nasl ilgi gsterdin? Bence John yanl seim yapm. Sen de ondan holanyor, hatta onu seviyor muydun?
Ya imdi? Eer her eyi yanl anlamadysam, sylediin gibi, ona herhangi bir sz vermediin aka
ortada. Yoksa neden canna kyd? Sevgilim, anlamadm tek ey, bunca sre bana neden mektup
yazmadn. Halimi bilseydin; iki laf edecek bir dost yok, sabah ve akam saatleri dnda allmayacak
kadar scak, bir ay boyunca sevdiim kadndan tek satr bile gelmiyor -hayr, iyi vakit geirdiimi
syleyemem dorusu. Szn etmediin bir ey daha var: Olaydan neden bu kadar etkilenip de beni yirmi
yedi gn boyunca habersiz braktn, derken birka satrlk bir not gnderdiini, sonra da nihayet beklenen
mektubu yazdn aklamyorsun. Seni ok seviyorum, zlyorum ve aryorum. Eskisinden daha ok.
Burada bir hafta daha kalacam sanrm. Zamanm biraz olsun planlamak zorundaym, yoksa kendimi
bolukta hissedeceim (yleyim zaten). im (romanm) olduka iyi ilerliyor. Buradayken arabayla Tunus'u
biraz daha gezmek istiyorum. Havalar gittike snyor, scaklar Austos'ta dayanlmaz hale gelirmi, yle
diyorlar. Bu mektubu ekspres gndereceim. Ne olur, bana hemen cevap yaz. Bu arada biraz daha
sakinletiini umuyorum sevgilim. Keke burada, bu sevimli odamda, yanmda olsan da konuabilsek -baka
eyler de yapsak.
Yrek dolusu sevgilerle, Howard
Birka gn sreyle Mokta'dan kayp ceket, ayakkab ve kol dmesi kutusu konusunda ses kmaynca
Ingham da iin ucunu brakt. Bu koca lke birka para eyi emip sonsuza kadar yok etmiti. Ancak gnler
getike Lotte'nin armaan ve hemen hemen
76

hi kullanmad kravat inesiyle dedesinin kol dmelerinin kayb iini kemirmeye balad. alnanlarn
hrsza getirecei parayla kendi gzndeki deerleri arasndaki fark dnmek bile istemiyordu. Ingham ge
tepki gsterip sonradan ok zlebilen (ya da ok sevinen) bir tipti, ama bunu bilmek de iine yaramyordu.
Arabasn soyduu kesin ve hatta belki de odasna bile girmi olan Arabi her grnde, pis alvarnn
iindeki her neyse, ona bir tekme atmak geliyordu iinden. stelik Arap da, Hammamet'te Ingham'la her
karlatnda kaacak delik aryor, yal bir yenge gibi yan yan uzaklaarak en yakn cadde ya da sokak
arasnda gzden kayboluyordu. Herifin kna tekme atsa hakl saylabileceini dnd Ingham, nk tam
o srada polise yakalansa bile -Hammamet sokaklannda arada bir kahverengi niformal bir polis
dolayordu- Abdullah' otuz Haziran' bir Temmuz'a balayan gece arabasn soyarken sust yakaladn
sylerdi. Ayn gece sokaktaki cesedi grp polise haber verip vermemeyi dnd iin tarihi unutmamt.
Sonunda, sadece bann belaya gireceinden korktuundan deil, kimsenin umursamayacan
anladndan, haber vermemiti.
Bir akam, BYB'yle Melik'in Yeri'nde akam yemeindeyken birka gn nce odasnn soyulduundan sz
etti.
"Kesinlikle komilerden biridir, eminim," dedi BYB. "stelik hangisi olduuna bahse bile girerim."
"Hangisi?"
"Ksa boylu, esmer olan."
Mokta'yla Hassim dnda komilerin hepsi ksa boylu ve esmerdi.
"Ad Hammed. Ortalkta az ak dolap duruyor." BYB kominin taklidini yapt, tavan dudakl birine
benziyordu bu haliyle. "Tabii onun aldn kesinlikle syleyemem, ama tavrlarn beenmiyorum. Bir iki kez
bana havlu getirdi. Bir seferinde odamn evresinde dolarken yakaladm; hibir ey yapmadan dolayor,
pencerelerden ieri bakyordu. Bu akam panjurlarnz srgledi-niz.mi?"
"Evet." Hrszlktan beri Ingham odadan her knda panjurlar ieriden kilitliyordu.
"Bir dahaki sefere akmanz, ondan sonra da daktilonuzu a-
77

larlar. Zaten geen sefer gtrmemelerine atm. Anlalan hrsz, gizleyebileceinden fazlasn alamam -
ayakkablarla kutuyu cekete sarm olsa gerek."
"Burann yerlileri hakknda ne dnyorsunuz? Onlarn yaam biimleri nasl sizce?"
"Ah, nereden balasam ki!" diye kkrdad Adams. "Onlarn Allah' pek hogrl olmal. Kaderlerine kar
gelmiyorlar. lkeleri, fazla aba harcamamak. Okulda her eyi ezberliyorlar, kafa yormak yok. Byle bir
yaam nasl deitirilebilir? Hayat onlar iin kk dzenbazlklardan ibaret. Birkana namuslu yaamay
retseniz bile, ounluktan kazk yiye yiye, yaamlarn srdrebilmek iin yine eski hallerine dnyorlar.
Bu yzden onlar sulayabilir miyiz?"
"Hayr," dedi Ingham. Adams'a hak vermiti.
"Biz Amerikallar ansl insanlarz. Tom Paine, Jefferson gibi byk adamlarla balamz ie. Ne parlak
fikirleri varm onlarn! Hepsini bizler iin yazmlar. Benjamin Franklin de yle. Ara sra ideallerinden sapm
da olsak, onlar bugn bile mevcut, anayasamzda..."
Adams imdi her eyi Sicilyallarn, Porto Rikolularn, Polonyal Yahudilerin berbat ettiini mi syleyecekti
acaba? Ingham, Amerikan idealizmini neyin yktn sormaya kalkmad. Adams, "Evet, gelecek programmn
konusu bu olabilir," diye devam etti. "Amerikan idealizminin k. nsanlara yaklamann, dost edinmenin
tek yolu, gerei sylemektir. Hatalar aratrmak. Ak konumak gerekirse," yine yanaklarn iirerek
glmsedi, "dost bildiklerimiz, baarmzdan ok baarszlmzla ilgileniyorlar. Hatalar insanlar birbirlerine
yaklatrr. Bizi kskanyorlar, nk biz onlarn gznde insanst yaratklar, yenilmez emperyalistleriz..."
Adams durmak bilmiyordu.
in garibi, Adams'n anlattklar bu akam eskisi kadar sama deil sanki, diye dnd Ingham. Hem
gerek, hem de neredeyse liberal grler. Adamsn tehlikeli saylabilecek tek hatas, komnizmin ya da
ateizmin istisnasz btn insanlar iin kt olduunu ileri srmekti. Eh, -BYB'nin mutlaka ok houna gidecek
bir benzetmeyle- bir rk elma sepetteki btn elmalar mahveder, diye
78

i geirdi Ingham. Konu dnp dolap, insanlarn aslnda Adams'n inand kadar eit olmadklarna,
serbest rekabet dnyasnda bazlarnn ykselip, bazlarnn da Adams'n nefret ettii yoksullua
dtklerine dayanyordu. Acaba rekabete, kiisel dllere yer brakan sosyalist sistem olamaz myd?
Olmas gerekli, diye dnd Ingham, Adams konumasna devam ederken.
"Doum kontrol. te gerekten nemli, programlarmda deinmekten kanmadm bir konu. Hangi lke
bunun in'den daha ok bilincinde? Ya hangi lke Sovyetler Birlii'nden ok in'in bilincinde? nsanln yz
karas fesat yuvalar! Amerika da yle. Poughkeepsie rnein, Amerika'da en yksek isizlik yard m orada
deniyor, duyduum kadaryla Porto Rikolularla zenciler yzndenmi. En kalabalk aileler onlarda, stelik
babasz..."
Fesat yuvas. Adams soluk almadan konuuyor, Ingham verecek karlk bulamyordu. nsann elinde
istatistikler olsa, on ocuklu, babalar isiz, hatta belki de olmayan Anglo-Sakson ailelerinin de bulunduunu
ileri srebilirdi. Ama Ingham dinlemekle yetindi.
Kapda Jensen grnd, kpei yannda deildi.
"Tanyor musunuz?" diye sordu Ingham. "Bay Jensen, bay Adams."
"Bize katlmaz msnz?" dedi Adams sevimli bir tavrla.
"Yemek yediniz mi?" diye ilgilendi Ingham.
"Canm istemiyor." Jensen oturdu.
"Bugn ok mu altnz?" Ingham, Jensen'de bir tuhaflk olduunu sezmiti.
"Hayr, lenden beri hibir ey yapmadm." Jensen zayf kolunu masaya yaslad. "Galiba kpeimi
aldlar. Sabah on birden beri ortalarda yok. iini yapsn diye darya brakmtm."
"ok zldm," dedi Ingham. "Etrafa baktnz m?"
"Her tarafta, btn sokaklarda aradm," dedi Jensen, dilinin ucuna gelen sunturlu bir kfr yutarak. "Ona
seslenmediim yer kalmad."
"Aman Tanrm," dedi Adams. "Kpeinizi hatrlyorum. Birok kez grmtm onu."
"Belki yayordur," dedi Jensen dalgn bir tavrla.
79

"Tabii, onu demek istemedim," diye atld Adams. "Yabanclara kolay yanar m?"
"Paralayverir," dedi Jensen. "Buradaki haydut grnl Araplardan nefret eder, kilometrelerce teden
kokularn alr. te bu yzden ldrm olmalarndan korkuyorum. Btn sokaklardan geip ardm onu,
sonunda komular 'sus!' diye bard."
"Kim yapm olabilir acaba?" diye sordu Ingham. Jensen'den uzun sre ses kmaynca - sanki kendinden
gemi gibi grnyordu- steledi: "Para koparmak iin karmlardr belki, ne dersiniz?"
"Keke yle olsa, ama kimseden ses kmad."
"Zehirli et yemi olabilir mi?" diye sordu Adams.
"Sanmam. Kumsaldaki kokmu balklar da yemez." Jensen'in ngilizcesi her zamanki gibi akc ve
dzgnd.
Ingham, Jensen'in haline zlmt. Kim bilir, kpek belki de oktan lmtr, diye dnyordu. Gz
ucuyla Adams'a bakt. Beriki pratik olmaya, Jensen'e yapabilecei bir eyler nermeye alyord.
"Yarn sabah kafasn kapmdan ieri atarlar," dedi Jensen. "Ya da kuyruunu." Gld, yzn buruturdu,
Ingham alt dilerini grmt. "Bir kahve getir," diye seslendi Jensen masaya yaklaan tombul olana.
"Bekleyelim bakalm. Bu akamki melankolik halimin kusuruna bakmayn."
Konumadan kahvelerini itiler. Az sonra Adams kalkmas gerektiini syledi. Ingham, Jensen'e baka bir
yerde birer iki ya da kahve imeyi nerdi. Adams gelmek istemedi.
"Fourati'ye ne dersiniz?" diye sordu Ingham. "Hi deilse elenceli bir yer." zellikle elenceli saylmazd,
ama aklna yle gelmiti birden.
Birlikte Ingham'n arabasna bindiler. Ingham, Adams' moteline brakp Jensen'le Fourati'ye doru yola
devam etti. Jensen blucin giymiti, ama her zamanki gibi st ba tertemizdi, giydikleri yakmt.
Fourati'nin bar k iindeydi. Barn arkasndaki terasta dans ediliyor, yorulmak bilmeyen kiilik
orkestrann sesi amplifikatrlerle acmaszca ykseltiliyordu. Ingham'la Jensen barda durup salondaki on, on
iki masaya gz attlar. Ingham kendi-

80

ni amasz ve bo hissediyordu, ama yalnz deildi. evresindeki yabanc ehrelerden gzn


ayramyordu, daha nce grmedii, Arap olmayan, Fransz, Amerikal, ngiliz, birka da Alman tiplerdi
bunlar. Yzlerinden bir eyler okuyabildiini sanyordu. Beyaz, kolsuz beyaz bir elbise giymi esmer bir kzla
gz gze geldi. Bir iki saniye sonra baklarn tekrar nndeki buzlu rom bardana evirdi.
"Olduka skc," dedi Ingham, mziin sesini bastrmak iin bararak. "Mterileri kastediyorum."

"Genellikle Almanlar gelir," dedi Jensen, birasndan bir yudum ald. "Bir seferinde dnya gzeli bir ocuk
grmtm. Mart'ta. Galiba doum gnn kutluyordu. On altsnda gibi grnyordu. Franszd. Bana bakt.
Tek kelime konumadk, bir daha da grmedim."
Ingham ses karmadan ban sallad. Baklar yine beyaz elbiseli kza kayd. Gne yan, dzgn
kollar vard. Sarn, gekince, beyaz ceketli, ngilize benzeyen bir adam, krk yalarnda tombulca bir kadn
ve daha gen, esmer bir erkekle beraberdi. Kocas myd acaba? Ingham o masaya bir daha bakmamaya
karar verdi. Kzn ekiciliinden kendini kurtaramyordu. Scaklar insann bana ne iler ayor, dedi kendi
kendine.
"Bir iki alr msnz?" diye sordu Jensen'e.
"Kahve ierim."
Tezghn arkasnda tek bana alan barmen siparilere yetimekte glk ekiyordu, bu yzden
kahvenin gelmesi uzun srd. Barn sol arka tarafndaki ak pencereden, lo kl otel bahesindeki
mterileri elendiren Arap algclarn mzii ykseliyordu. Amma grltl yermi, diye dnd Ingham.
Burada geirdikleri ksa srenin Jensen'i biraz neelendirdiini, ona kpeini unutturduunu umuyordu.
Hasso'yu bir daha grmeyecekti zavall! Jensen'in kpeksiz, tek bana, keder iinde Kopenhag'a dnn
canlandrd gznde. Ne yapabilirdi ki?
Jensen'i bungalovvuna davet etti. Tabii beriki hemen kabul etti daveti, ama bu akam aklnn sekste
olmadn, yalnzlktan tr gelmek istediini anlamt Ingham.
"Danimarka'da aileniz geni mi?" diye sordu Ingham. Jen-
81

sen'in pantolonunun arka cebinden ayrmad el fenerinin nda kumlu patikadan bungalowa doru
yryorlard.
"Sadece annem, babam ve kz kardeim," dedi Jensen. "Aabeyim ben on be yandayken intihar etti.
Bilirsiniz ya, karanlk ruhlu Danimarkallar, derler. Hayr, siz melankolik Danimarkallar diyorsunuz galiba."
"Onlara sk sk yazar msnz?" Ingham odasnn kapsn at. I yakncaya kadar dikkat kesilmiti, ama
odada kimse yoktu.
"Eh, arada bir yazyorum."
Ailesi hakkndaki sorularn Jensen'in moralini hi dzeltmediini anlamt Ingham.
"Pek gzel bir oda," dedi Jensen. "Basit. Houma gitti."
Ingham viski, bardak ve buz getirdi, yan yana yatan kenarna oturup sehpay nlerine ektiler. Ingham,
hem Jensen'in hem de kendisinin, farkl nedenlerden tr keyifsiz olduklarn fark etmiti. Jensen'e Ina'dan
ya da odasndaki sradan bir olay saylabilecek hrszlktan sz edecek deildi. Belki Jensen'in keyifsizliinin
de kpei dnda Ingham'a anlatmak istemedii baz baka nedenleri vard. Acaba insan bu gibi durumlarda
hayat daha ekilir hale getirmek iin ne yapmal, diye dnd Ingham. Sadece ayn odada, arada bir metre
yer brakarak oturup susmak, birbirlerinin dilini konutuklar halde bir ey sylememek yeterli miydi?
Aradan bir eyrek saat gemeden Ingham bsbtn skldn fark etti, oysa Jensen, birka ay nce bir
Amerikal arkadayla lke ilerinde ktklar bir l gezisini anlatmaya balamt. zerlerindeki giyecekleri
parampara eden kum frtnalarna yakalandklarndan, akta, buz gibi soukta gecelediklerinden, kpei de
birlikte gtrdklerinden sz ediyordu. Ingham'n dikkati dalmt. Birdenbire, Ina'nn John Castlevvood'u
sevdiine ve onunla yattna inanmaya balad. Belki de kendi evinde yatmlard! Hayr, bu kadar da
fazlayd artk. John'un da evi vard, stelik yalnz oturuyordu. likileri sresince Ina'y her zaman gvenilir ve
salam bir insan olarak grmt - hem fiziksel adan ok sevimli ve ekici, hem de Ingham'a olan sevgisi
ve ona kar davranlarnda salam. O gne kadar, Ina'dan grd ilginin, gsterdiinden daha fazla
olduu inancyla yaadn fark etti. Ah, ne byk ap-
82

tallk etmiti! O kahrolasca, her anlama gelebilen mektubunu bu gece, Jensen gittikten sonra bir daha
okumalyd. Geri epey imiti, barda da yar dolu duruyordu, ama yine de mektubu okuyup zerinde
dnecekti; belki ani bir igdyle daha iyi anlar, gerekten neler olduunu kavrayabilirdi. Ina John'la
yattysa neden gerei sylemekten ekiniyordu? Cinsel birleme konusunda rahata konuabilen biriydi
oysa. "Samanlarda yuvarlanmak," ya da ksaca "sevimek" derdi. Evliliinden beri geirdii maceralar da
ak yreklilikle anlatmt Ingham'a.

Jensen saat bire doru kalkt, evine yalnz dnmeyi nerdii, hatta kibarca direttii halde Ingham onu
arabayla Melik'in kesine kadar gtrd. Tekrar arabasna binerken, Jensen'in ara sokakta gittike
uzaklaan, "Hasso! Hasso!" arlarn duydu. Bir slk, arkasndan bir kfr, Danimarkaca birka sz ve
aresiz bir haykr geldi kulana. Cesedi bu sokakta grdn hatrlad. Darack, ama karmak duygular
dolu bir sokakt.
Ina'nn mektubunu bir daha okudu, eskisinden farkl bir sonu karamad. fkeli, aresiz ve son derece
mutsuz bir halde yatana uzand.
83

IX
Ingham birka gn sonra bir sabah, Fourati'deki esmer kz plajda grd. Yan yana duran iki ezlongdan
birine oturmutu, teki bo duruyordu. Bir Arap olan, kza elindeki sepetten bir eyler satmaya alyordu.
"Mais non, merci. Pas d'argent aujourd'hui!" diyordu kz sinirli bir glmsemeyle.
Ingham denizden yeni km, zerinde bornozla ky boyunca sigara ierek yryordu. Kzn ivesinden
ngiliz ya da Amerikal olduunu tahmin etti.
"Cannz m skyor?" diye sordu.
"Hayr, ama bir trl bamdan savamyorum." Amerikalyd.
"Benim zerimde de para yok, ama sanrm sigarayla halledebi-
84
liriz." Paketinden iki sigara kard. ocuk istiridye kabuu satyordu; sigaralar kapp kumlarda yalnayak
koarak uzaklat.
"Sigara aklma gelmedi deil, ama imediim iin yanmda tamyorum." ok koyu kahverengi gzleri
vard. Cildi dzgn ve bronz rengiydi, salarn skca arkaya taramt. Badem, ona bakarken Ingham'n
aklna gelen ilk szck bu olmutu.
"Fourati'de kaldnz sanyordum," dedi.
"Doru. Bir tandm buraya len yemeine davet etti."
Ingham plajdan otele kan yola gz att; bu tandk -erkek olsa gerek- her an kagelecek gibiydi. Kzn
yanndaki bo ezlongda sarl beyazl bir havluyla bir gne gzl duruyordu. Birden, akam bu kzla
yemek yiyecekleri, sonra herhangi bir yerde seviecekleri iine dodu, byle olacana kuvvetle inanyordu.
"oktan beri mi Hammamet'tesiniz?" Protokol gerei beklenen sorular.
ki haftadr buradayd, Paris'e gidecekti. Pennsylvanialyd. Parmanda nian yz yoktu. Yirmi be
yalarnda olmalyd. Ingham, New Yorklu olduunu syledi. Sonunda, -uzaktan mayolu, spor gmlekli bir
adamla ardnda elinde tepsisiyle bir garson otelden plaja inerlerken- tam zamannda istediini sormay
baard:
"Gitmeden benimle bir iki imek ister miydiniz? Bu akam vaktiniz var m?"
"Olur, sadece bir iki."
"Sizi Fourati'den alrm. Yedi buuk iyi mi?"
"Tamam. Adm Kathryn Darby. D-a-r-b-y."
"Benimki de Howard Ingham. Memnun oldum. Yedi buukta grrz." El sallayp moteline doru
uzaklat.
Garsonun nndeki mayolu adam daha sekiz-on metre uzaktayd. Ingham tekrar dikkatle bakmamt,
adamn otuzunda m, yoksa altm yanda m olduunu bilemiyordu.
O gn leden sonra istedii gibi alabildi. Sabah drt sayfa yazmt, leden sonra neredeyse alt
sayfay buldu.
Saat be sularnda BYB urayp, Ingham' odasnda iki imeye davet etti.
"Teekkr ederim, ama bugn olmaz," dedi Ingham. "Foura-
85

ti'de gen bir hanmla randevum var. Yarn burada bulumaya ne dersiniz?"
"Gen bir hanmla demek. Pek gzel!" dedi Adams, yine yanaklarn iiren glmsemesiyle. "O halde iyi
elenceler. Yarn da olur tabii, alt buukta, tamam m?"
Ingham, o gn leden sonra Mokta'ya ykatp tlettii beyaz ceketini giydi, yedi buukta Fourati otelinin
resepsiyonuna gelerek Miss Darby'nin odasna telefon etti. Bahedeki masalardan birine geip birer Tom
Collins sipari ettiler.
Kz, amcasnn avukat yazhanesinde sekreter olarak altn, hukuk bilgisinin giderek arttn, ancak
bu bilgileri hibir zaman deerlendiremeyeceini, nk yksek tahsil yapmay dnmediini anlatt.
Ingham'n oktandr zlemini ektii bir scaklk, dostluk -belki de sadece aklk- vard davranlarnda.
Biraz ocuksuydu, ama seviyesiz deildi. Her nne gelenle dp kalkan bir tipe benzemiyordu, ama
beendii erkek ansl demekti, nk pek gzel bir kzd.
Fourati'de akam yemei yediler.
"Sizinle birlikte olmak ok ho," dedi Ingham. "Bir aydr burada olduka yalnzdm. Kimseyle tanmaya da
kalkmadm, nk almam gerekiyordu. Ama i bile insann zaman zaman kendini yalnz hissetmesine
engel olamyor."
Gen kz iiyle ilgili birka soru sordu. ok gemeden Ingham birlikte film evirecei adamn gelmediini
anlatmaya balad. ntihar ettiini de syledi, ancak John'un adn vermekten kand. Tunus'ta birka hafta
daha kalp romann yazmaya devam edeceini syledi.
Kathryn (adnn doru yazln kodlamt) anlatlanlarla ilgileniyor, Ingham bu ilgiyi, Adams'n samimi
olduundan kuku duymad sempatisine tercih ediyordu. "Onu iyi tanmadnz halde lm sizin iin ne
byk bir ok olmutur kim bilir," dedi Kathryn.
Ingham konuyu deitirip, Tunus'ta baka yerleri grp grmediini sordu. Grmt, bandan geenleri
byk bir cokuyla anlatmaya balad. ardan aldklarn, kimini postayla gnderip kimini bavulunda
gtrecei eyleri sayp dkt. Tatilini tek bana
86

geiriyordu, ama Tunus'a, Amerika'da tant birka ingiliz arkadayla gelmi, onlar bir gn nce
Londra'ya dnmlerdi.
Ingham bir ara, onunla Paris'e gidip birlikte birka gn geirmeyi dnd; ama sonra samaladn fark
etti. Bungalowunda bir ikiyle kahve ikram etmeyi nerdi, kz daveti kabul etti. ki istemedi, Ingham iki
fincan koyu kahve piirdi. Kathryn, gece denize girme nerisini de kabul edip Ingham'n gmleklerinden birini
giydi. Kumsalda kimseler yoktu. Mehtap yarya inmiti.
Tekrar odaya dndler. Kathryn byk, beyaz bir havluya sarnm otururken Ingham, "Bu gece benimle
kalman ok istiyorum," dedi. "Kalr msn?"
"Ben de istiyorum," dedi kz.
te, her ey pek kolay olmutu.
Ingham'n uzatt bornozu alp banyoya gitti. Dndnde plakt, yataa girdi, Ingham da yanna
szld. pckleri di macunu tadndayd, ama Ingham daha ok gsleriyle ilgileniyordu. Dikkatle kzn
zerine uzand, ancak birka dakika sonra seviecek kadar uyarlamadn fark etti. Bu dnceyi
unutmaya alt, kzn boynunu pmeye devam etti, ama ok gemeden tekrar hatrlad. Dnmek ii
berbat etmiti. Oysa, belki de yanllkla, kzn eli de demiti. Bakas olsa, bir eyler yapmasn
isteyebilirdim, diye dnd, ama ona syleyemezdi. Bir sre sonra birbirlerine skca sarlp, yan yana
yattlar. Hibir ey olmamt, artk olmayacan da biliyordu Ingham. Hem can skc, hem de gln bir
durumdu. O gne kadar -byle bilerek ve isteyerek yataa girdiinde-hi bana gelmemiti. Ina, onun ok
yorucu olduunu iddia eder, Ingham da bu szlerden gurur duyard. Karthryn'le fazla konumad,
doruluundan emin olduu bir iki kompliman yapt. Kendini bolukta hissediyordu; ylesine kaybolmutu ki,
iktidarszlna zlemiyordu bile. Neden byle oldu acaba, diye dnd. Bungalowun etkisi mi? Yok,
herhalde deildir.
"ok sevimlisin," dedi Kathryn.
Ingham neredeyse glecekti. "Sen de ok gzelsin."
Ensesindeki elin temas rahatlatc, teselli ediciydi, ama heyecan vermiyordu. Acaba kzm myd? Hayal
krklna uram myd?
87

Kz birden aksrd.
"yorsun!"
"Denize girmekten."
Ingham kalkt, mutfakta bir bardak viski doldurup getirdi, elinde bardakla bornozunu giymeye alrken,
"Sek mi iersin?" diye sordu.
Evet, yle istiyordu.
Yirmi dakika sonra kz arabasyla Fourati'ye gtrd. Gece kalmak isteyip istemediini sormu, beriki
istememiti Ingham'a kar tutumunda hibir deiiklik olmamt -ne yazk, oysa sevimi olsalar imdi
herhalde baka trl davranrd.
"Yarn akam birlikte yemek yiyelim mi?" diye sordu Ingham. "stersen odamda bir eyler de piirebiliriz,
deiiklik olur."
"Yarn akam burada birine szm var, len olmaz m?"
"alrken len yemeine kmyorum."
ki gn sonra, yine yedi buukta bulumaya karar verdiler.
Ingham eve dnp hemen pijama altn giydi. Yatan kenarna oturdu. Morali bozulmutu.
Depresyonunun nedenini bulmak iin bunalmnn taa dibine inmesi gerekiyordu. Son ayda ok deitiinin
farkndayd. Neden deimiti? Nedenini birka gn iinde anlayabileceini umuyordu. Bu tr sorulara
dnerek karlk bulunamazd.
Kathryn Darby, Lotte'den daha akll, diye dnd durup dururken. Bu, Lotte'den daha akll olan herkesin
entelektel olduu anlamna gelmiyordu. Lotte, hayatndaki byk, etkisi uzun sren hatalarndan biriydi.
Hovvard'la evliliinden sklp bakasna kamt. Adam, New York'ta sk sk evlerine davet ettikleri bir
reklamcyd; esprili, da dnk, Ingham'a gre btn kadnlarn beendii, ama ciddiye almad tiplerdendi.
Neler olduunu anlamaya frsat bulamadan bu Thomas Jeffrey, Lotte'ye evlenme teklif etmi, dahas Lotte
de evet demiti. Ingham'n yaamnda benzeri lde nemli saylabilecek hibir olay bu kadar abuk olup
bitmemiti. Kar koyacak zaman bile bulamadn hissediyordu. "Varlm yalnz yatakta fark ediyorsun,"
derdi Lotte ara sra. Doruydu. Ingham'n yazdklaryla da, bakalarnn kitaplaryla da ilgilenmezdi;
Ingham'n ya da herhangi birinin ilgin bir
88

fikrini, sradan ve konuyla hi ilgisi olmayan, ama iyi niyetle sylenmi bir ift szle yok etmek gibi ilgin bir
alkanl vard. Ing-ham bu gibi durumlara glp geerdi, dostane bir glmsemeyle hem de. Lotte'ye
tapmt, o gne kadar hibir kadn Inhgam' fiziksel ynyle bylesine kendine balamamt. Anlalan,
kadnlar mutlu etmeye yetmiyordu bu kadar. Hayr, onu sulamyordu. yi aileden gelme, kt yetitirilmi,
mark, tenisten baka hibir merak olmayan, onu da -herhalde tembellikten- zamanla tavsatm bir
insand.
Acaba Lotte bir ans daha tansa, ilikileri daha m iyi olurdu? Ama Lotte evliydi. Ingham bir ans daha
istiyor muydu? Tabii ki hayr. Btn bunlar nereden aklna gelmiti sanki?
Ayn moral bozukluuyla yatt, ama Kathryn Darby'nin yasta sinmi kokusuna aldrmad, farkna bile
varmamt.
89

X
"Hasso herhalde bir yerlerde, kumun bir metre altndadr artk," dedi Jensen. "Belki de sadece yarm metre."
Perian bir halde, Cafe de la Plage'n barna yaslanm, boukhah iiyordu. Grnne baklrsa da ilk
kadehi deildi.
len olmak zereydi. Ingham, sabah daktilo eridi almak zere Hammamet'e gitmi, dardan baknca
sanki her eyi sat-yormu gibi grnen dkkna sorup bulamadan gelmiti.
"Acaba kpei getirene dl vereceinizi aklasanz yarar olur mu?" diye sordu.
"lk aklma gelen bu oldu," dedi Jensen. "ocuklara syledim, onlar hemen bakalarna anlatr. Ama ne
fayda? Mutlaka ldrmlerdir, yoksa imdiye kadar gelirdi." Sesi titredi, ban plak
90

kollarna yaslad; Ingham, sknt ve aresizlik iinde Jensen'in alamak zere olduunu fark etti. O da ok
zlm, gzleri dolmutu. "Ne diyeceimi bilemiyorum... pis haydutlar!"
Jensen sinirli bir kahkaha atp bardandaki ikiyi bana dikti. "Genellikle kesik ba kapdan ieri atarlar.
Bana hi deilse bunu yapmadlar imdiye kadar."
"Size dman olan biri var m? Komularnzdan falan?"
Jensen omuz silkti. "Bildiim kadaryla yok. Kimseyle kavga etmi deilim, grlt etmiyorum. Kiram da
zamannda dyorum; stelik pein."
Ingham bir an duraklad, ardndan, "Hammamet'ten ayrlmay dnyor musunuz?" diye sordu.
"Birka gn daha bekleyeceim. Sonra... tabii gideceim. Size bir ey syleyeyim mi? Hasso'nun
kemiklerinin burada, bu kahrolas kumlarda olduunu dnnce tepem atyor! Oh, Yahudiler gereken dersi
verdi ite hepsine!"
Ingham kukuyla evresine baknd, ama bar her zamanki gibi grltlyd, yaknlarda ngilizce bilen
kimse grnmyordu. Barmenle mterilerden birka, heyecann yenemeyen Jensen'e bakyorlard, ama
gzlerinde en ufak bir dmanlk belirtisi yoktu. "Evet, bu konuda sizinle ayn fikirdeyim."
"nsann benim kadar nefret etmesi iyi bir ey deil," dedi Jensen. Bir elini yumruk yapm, tekiyle ufack,
bo kadehi yle sk yakalamt ki, Ingham her an frlatabileceinden korkuyordu. "Hi iyi deil."
"Bir eyler yemelisiniz. Bu akam birlikte yemee gidelim diyecektim, ama bir szm var. Yarn akama ne
dersiniz?"
Jensen kabul etti. Cafe de la Plage'da bulumaya karar verdiler.
Ingham bungalowuna dnd. Jensen'e gerektii kadar yardm etmediini dnerek kendini suluyordu.
Akam Kathryn Darby'le bulumay da hi can istemiyordu, keke onun yerine Jensen olsayd, daha az can
skc, daha gzel bir akam geirirdik, diye dnd.
leden sonra, Ingham'n annesinin Florida'dan gnderdii mektupla (annesiyle babas emekli olduktan
sonra Florida'ya yerlemilerdi), Ina'dan ekspres bir mektup geldi:
91

10 Temmuz 19-Sevgili Howard,


Gerekten de sana baz aklamalar borluyum, anlatmaya alacam. nce olaydan neden bu kadar
etkilendiimden balayaym. Bir ara, John'u sevdiime inanmtm - madem ki gereklerden sz ediyoruz, o
halde onunla yattm da sylemem gerekli-, iki kez yattk. "Neden?" diye soracaksn. Birincisi, senin beni
lgnca - yani derin ve kaytsz artsz bir akla sevdiini hi dnmedim. nsan biraz da sevebilir,
biliyorsun. Her sevgi ille de grande passion demek deildir, her sevgi evlilie temel olamaz. John'u ekici
buluyordum. Bana delicesine tutkundu; bir seneden fazla bir sredir tantmz halde bu sevgisini
birdenbire aa vurduunu dnrsen, biraz garip tabii. Ona herhangi bir sz vermedim. Senin de bildiin
gibi, ilikimizin farkndayd, ayrca senin bana evlenme teklif ettiini, benim de kabul ettiimi syledim. Byle
bir karar vermi saylrdk deil mi? John ok duygusald; biraz mesafeli davranr-sam birbirimizi gerekten
sevip sevmediimizi anlayacamz sanmtm. Benim iin bambaka bir dnyayd o, kafasnda gelitirdii
resimleri kelimelere dkmesini ok iyi biliyordu.
Ya ben, diye dnd Ingham, beceremiyor muyum? Benim yazarlm Ina'nn gznde John'un
kameramanl kadar iyi deil mi?
Bir sre sonra onda bir zayflk, bir dengesizlik sezmeye baladm -bana olan sevgisiyle ilgisi yoktu bunun,
hislerinde sapasalamd. Beenmediim, hatta biraz da korktuum zayfl, karakterinin bir parasyd.
Kendini deitirmek elinde deildi, onu bu yzden sulamam da sz konusu olamazd, ama bunun farkna
vardktan sonra ilikiyi srdremeyeceimizi anladm. Elimden geldiince dikkat ederek, onu krmadan
ayrlmaya altm - ama iler asla byle yrmyor. Daima, o "Korkun Konumann" yaplmas gereken an
var, nk karndaki insann gerei baka trl kabul etmesi mmkn deil. Ayrlk
92

dedim de -ilikimiz sadece on gn srd. Benim ayrlma isteim ne yazk ki John'un da sonu oldu. Be gn
sreyle gittike ktleti, yardm etmeye altm, ama son iki gn benimle grmek istemedi. Kendi evinde
kaldn dnyordum. Onu bulduumda lmt. Cesedini grdm anki dehetimi anlatmaya
kalkmayacam, bunu anlatacak szckleri bulamyorum - zaten o szckler de yok.
te byle, sevgili Howard. Bakalm btn bunlara ne diyeceksin? Herhalde benimle ilikini kesmek
isteyeceksindir. Anlayla karlarm -ho, karlamasam da ne yarar var artk? Bunlar sana
anlatmayabilirdim, eer John Peter'e anlatmadysa, yani ayrntlaryla anlatmadysa, benden baka kimse
bilmiyor, ama yine de bunlar renmek senin hakkn diye dndm. Senden hl holanyorum - hatta
seni seviyorum. inden geenleri bilmek isterdim. Dndnde - yaknda geleceini tahmin ediyorum -
istersen yine grrz. Karar senin. Her zamanki gibi iime devam ediyorum, ama lesiye yorgunum.
(veren kannn son damlasn isterse, cesedini de vermeli insan.) Yine eskisi gibi eve bir sr i
getiriyorum. Austos biraz rahat geecee benziyor, o zaman iki haftalk iznimi kullanrm belki.
Mektubun ne kadar fkeli olursa olsun, ltfen bana hemen cevap yazar msn?
Sevgiler Ina
Ingham'n mektuba ilk tepkisi kmseme oldu. Aman Tanrm, Ina nasl byle bir hata yapard! Oysa akl
banda biri olduuna inanmt imdiye kadar. Bu mektupta resmen zr diliyor, hatta yalvaryor, ona geri
dneceini umuyordu. Ne kadar sama bir durumdu!
Btn bunlar, Jensen'in kpei yannda hi kalr, diye dnd Ingham.
Ina haklyd. Ona "lgnca k" olmamt, ama balanm, derin bir gven duymutu. Bunun farkna,
ancak aldatldn rendikten sonra varyordu. "Aldatlmak" szcn tiksindirici
93

buldu. Onun yokluunda Ina'nn bakasyla bir gnl maceras yaamasna kar kacak kadar geri kafal
deildi, ama Ina bu olaya duygu kartrmt. Dnyadaki her kadn gibi Ina da, "gerek ve uzun sreli" bir
iliki aram, bunu John Castlewood gibi zayf karakterli birinde bulduunu sanmt.
Keke John'la bir iki kez "samanlarda yuvarlandn", ama buna fazla nem vermediini, ne yazk ki
John'un ii fazlasyla ciddiye aldn yazm olsayd, diye dnd. Hayr, bunun yerine, her ku beyinlinin
yazaca mektubu yazmt.
Bir eyler imeli, dedi kendi kendine, bir viski. ienin dibinde kalan son yudumu, dolaptan buz karmaya
kalkmadan, biraz suyla iti. Portfyn ortunun cebine yerletirip bungalovlarn yolundaki bakkala gitti. Saat
altya eyrek vard; Kathryn'le bulumadan bir iki kadeh daha iebilirdi. Kathryn aptaln biri miydi acaba?
Bakkal dkknna doru yrrken, ana yoldan birka devenin getiini grd. Develerden birinin zerinde
yank yzl, entarili bir yerli oturuyordu. Develer birbirlerine balanmt. Yalnayak bir Arabn srd,
tepesine kadar odun ykl bir eek arabas kenarda durdu, biri indi. Krmz alvarl Abdullah'd bu. Ingham
armt. Burada ne ii olduunu merak etti. Arabn saa sola bakp otel tarafna getiini ve Hammamet
ynnde yrdn grd. Eek arabas Hammamet'ten gelip yola devam etmiti. Arap, otel tarafndaki
allar arasnda gzden kayboldu. Ingham bakkaldan yumurta, viski ve bira ald. Biraz tedeki hediyelik eya
dkknnn sahibiyle grmeye gidiyordu belki, diye dnd. Otelle Hammamet arasnda Araplarn ilettii
birka manav dkkn da vard. Ancak Abdullah' otelin bu kadar yaknnda grmek cann skmt.
Hayatnn en kt gnlerinden birini geirmekte olduunun farkndayd, belki de bu yzden abuk
sinirleniyordu.
Kathryn'i otelinden alp, birer aperitif imek zere doru Cafe de la Plage'a gtrd. Kathryn daha nce
ngiliz arkadalaryla da gelmiti buraya. "Pek sevdik, ama ok grltlyd," dedi. "ngilizler rahatsz
oldular." Anlalan kendisi grlt ve kalabala aldrmyordu.
Ingham, Jensen'i grebilmek umuduyla etrafna baknd, ama gremedi.
94

Plage'dan karya geip Melik'in Yeri'ne gittiler. Yandaki frnda iba yaplmt. Ayanda ort, banda
kttan klahla kapya dayanm duran gen bir Arap frnc, ilgiyle Kathryn'i szd. evredeki mis gibi taze
ekmek kokusu insan rahatlatyordu deta. Melik'in Yeri grltlyd; iki masada fltle yayl alglar
alnmaktayd. Tavan kirilerinin birine asl kafesteki kanarya neeyle mzie katlyordu. Ingham, bir
akam Adams'la buraya geliini hatrlad; Adams bitip tkenmek bilmeyen monologlarndan birini
srdrrken Ingham, ban kanadnn altna sokup uyuyan kanaryaya pek gpta etmiti. Terasta
Kathryn'den baka tek bir kadn vard. Konuacak konu bulmakta glk ekmedikleri halde akam
Ingham'm tahmin ettii gibi biraz skc geiyordu. Kathryn, zellikle sonbaharda, kabaklar olgunlap
yapraklar dklmeye balad zaman Pennsylvania'y ne kadar sevdiinden sz etmekteydi. Gnn birinde
meslek sahibi, sevimli bir Penns-ylvanialyla, belki bir avukatla evlenip baheli bir villada oturacaktr mutlaka,
diye dnd Ingham. Oysa Kathryn erkeklerle ilgili herhangi bir ey sylememiti. Bamsz tavrlarnn
kendine zg bir ekicilii vard. stelik son derece gzeldi. Buna ramen Ingham o gece Kathryn'le yatmay
ne dnyor ne de istiyordu. Son olarak Fourati'de birer iki iip ayrldlar.
Yemekten sonra, ikinin de etkisiyle, Ingham biraz gevemi, fkesi, can sknts -hi deilse yzeysel
olarak- "gemiti; bunu Pennsylvanial Bayan Kathryn'e borluydu. Neydi o szn ettii elmal brein ad?
Odasna dnnce Ina'nn mektubunu sinirlenmeden krlmadan bir daha okumaya alt, ama
baaramad. Mektubu masaya brakp ban havaya kaldrarak:
"Tanrm ne olur, Jensen'in kpeini geri getir, ltfen" dedi.
Sonra gidip yatt. Henz geceyars olmamt.
Neden uyandn bilmiyordu, ama birdenbire yatakta dorularak dirseine yasland. Oda karanlkt. Kap
tokma hafife gcrdad. Ingham yerinden frlayp hi dnmeden odann ortasndaki yaz masasnn
arkasna geti. Yz kapya dnkt. Evet, kap yavaa alyordu. Olduu yerde bzld. Kahrolasca
kapy kilitlemeyi unuttuunu fark etmiti. Bungalowlarn patikasndan sokak
95

lambasnn ak kapdan ieri szlen mat nda iki bklm bir glgenin sessizce ieri girdiini grd.
Ingham masann zerinden daktiloyu kapp olanca gcyle karya doru frlatt; sa kolunu, tpk bir
basketbolcnn topu embere atarken yapt gibi ani bir hareketle ileriye uzatmt, ama bu durumda hedefi
daha aadayd. At sarkl bir baa isabet etmiti. Daktilo byk bir grltyle yere dt, glge bir lk
att, geriye doru sendeleyerek terasa dt. Ingham bir srayta kapya ulat, ayayla daktiloyu kenara
itip kapy kapad. Sadaki pencerenin iine koyduu anahtar buldu, el yordamyla kapy kilitledi.
Bir sre ses karmadan durup bekledi, darda birilerinin daha olabileceinden kukulanmt.
Karanlkta mutfaa yneldi, musluun yanna brakt viski iesine arpp neredeyse drecekken son
anda yakalayp koca bir yudum iti. ki iyi gelmiti. Bir yudum daha ald, mantar avucu-nun iiyle
gcrdatarak bastrp, ieyi yine musluun kenarna koydu, kapya doru kulak kabartt. Daktiloyla vurduu
adamn Abdullah olduunu biliyordu. En azndan yzde doksan emindi.
Dardan alak sesle konumalar yaklayordu. Heyecanl birileri Arapa bir eyler fsldamaktayd. Bir
k huzmesi kapal panjurlar syrp kayboldu. Ingham kaskat kesildi. Adamn su ortaklar myd bunlar,
yoksa grlty duyup gelen otel komileri mi?
Terasta plak ayak sesleri duydu, ardndan bir homurtu ykseldi, ar bir cisim yerde srklendi. Tabii, o
kahrolasca Arap't bu. Gelenler her kimse, onu ekerek gtryorlard.
Ingham, fsltlar arasnda "Mokta" dendiini duydu.
Ayak sesleri uzaklat, kayboldu. Ingham bir sre daha mutfakta bekledi. Mokta'dan m sz ettiklerini,
yoksa ona m seslendiklerini anlayamamt. Bir ara, arkalarndan yetiip onlarla konumay dnd, ama
acaba gerekten motel personeli miydi gelenler?
Titreyerek derin bir i ekti. imdi kumlardan hafif ayak sesleri geliyordu, pamuk gibi, yumuack admlar.
Biri bezle teras sildi. Kanlan temizliyorlar, diye dnd Ingham. Midesi bulanmt. Ayak sesleri uzaklat.
Ingham, iinden yava yava yirmiye kadar sayarak bekledi, sonra panjurlardan darya fazla k
szmamas iin masa lambasn yere koyup yakt. Daktilosunu merak ediyordu.
96

Makinenin n erevesi aaya doru eilmiti. Ingham - yal Arabn bandaki darbeyi dndnden
deil - daktilonun bu garip grnne bakp yzn buruturdu. Aralk tuu bklm, bir ucu yukar
kalkmt. Baz harfler eri duruyordu, demirleri birbirlerine girmiti. Ingham harf ularn eliyle bastrmaya
alt, ama yerlerine oturtamad. ereve on santim kadar kaymt. Ne yapalm, Tunus'a gtrr yaptrrm,
dedi kendi kendine.
I sndrp yatana girdi, scaktan stn rtmedi. Bir saat kadar uyumadan yatt, artk dardan hi
ses duyulmuyordu. Tekrar kalkp yakt, daktilosunu elbise dolabnn alt rafna, ayakkablarnn yanna
tad. Sabah Mokta'nn ya da teki komilerden birinin grmesini istemiyordu.
97

XI
Ingham ertesi sabah Mokta'nn kahvalty getirdiinde ne yapacan merak ediyordu. Ancak, dokuzu on
gee, daha nce birka kez grd, ama adn bilmedii, baka bir komi servis yapt.
"Merci," dedi Ingham.
"A votre service, m'sieur." Gen Arap sakin, ifadesiz bir yzle dar kt.
Ingham Tunus'a gitmek zere hazrland. Daktiloyu kutusuna yerletirebilmiti. Bir ara, arabasn motelin
arkasna getirip daktiloyu orada yklemeyi dnd. Sama, dedi kendi kendine; yal adamn neyle
yaralandn nereden bileceklerdi?
Dokuz buuu be gee kapsn kilitleyip yola kt. Araba ileride, Adams'n bungalovvunun nndeydi; bir
gece nce yemekten dndnde Adams'n odasnda k grrse kapsn vurmay d-
98

snmt, ama oda karanlkt. Arabas en solda, bir aacn altnda duruyordu, yanna iki araba daha park
etmiti. Acaba yal Arap otomobili grmedi de darda olduumu mu sand, diye geirdi aklndan. Ama
hangi odada kaldn nereden biliyordu? Komilerden biri sylemi olabilirdi, ama pek akla yakn deildi bu.
Arap belki de karanlk grd btn odalarn kaplarn amay denemiti.
Mokta ortalarda grnmyordu.
Ingham irkildi; Adams elinde paletleri ve zpknyla yalnayak, kumsaldan odasna dnyordu.
"Gnaydn!" diye seslendi Adams.
"Gnaydn, Francis!" Daktiloyu arabasnn arka koltuunun altna, yere koymutu, kapy kapad.
"Yolculuk mu var?" Adams yaklamt.
"Tunus'a gidip birka daktilo eridiyle kt alacam." Bir yandan, ya o da gelmek isterse, diye
dnyordu.
"Dn geceki l duydunuz mu?" diye sordu Adams. "Saat ikiye geliyordu. Uykumdan frladm."
"Evet, bir ey duydum." Ingham birdenbire, Arabi ldrm olabileceini anlamt, huzursuzluunun
nedeni buydu.
"Ses sizin taraftan geldi. Komilerden birkann kalkp baktklarn duydum. Gelmeleri bir saat srd. Odam
onlara ok yakn olduu iin her eyi duyuyorum." Eliyle kald bungalowu gsterdi. "Olayda bir gariplik var,
komilerden biri buraya dnd" - eli bu sefer bungalow brosuna doru uzand - "bir dakika sonra koa koa
dar kt."
Herhalde bez almaya gelmiti, dedi Ingham kendi kendine. Yoksa krek mi?
"in tuhaf, komilerden hibiri ne olduunu sylemiyor. Belki kavga km, biri yaralanmtr, ama bir saat
boyunca nereye girmi olabilirler?" Adams'n gzleri merakla parlyordu.
"Bilmem ki," dedi Ingham, arabasnn kapsn aarken. "Mokta'ya sorarm."
"O da sylemez. Bu akam birlikte bir iki iip yemee gidelim mi?"
Ingham, hi can istemedii halde "Olur tabii," dedi. "kiye bana gelir misiniz?"
99

"Siz bana gelin. Gstermek istediim bir ey var." Boncuk gzlerini krptrd.
"Peki. Alt buukta gelirim," dedi Ingham arabasna binerken.
Tunus yoluna kmak iin Hammamet'ten gemesi gerekiyordu. Postanenin kesine, Cafe de la Plage'n
aktaki masalarna bakt, krmz alvarl Arap ortalarda grnmyordu.
Tunus'ta istedii gibi bir tamirci bulabilmek iin krk dakika dolat. Urad bir iki yerde daktilo tamirinin en
az iki hafta sreceini sylemiler, iten anladklar ya da vaktinde bitirebilecekleri
izlenimini'uyandrmamlard. Sonunda, kalabalk bir alveri caddesinde, gvenilir gibi grnen bir
dkknn sahibi, bir haftada yaplabileceini syledi. Ingham sreyi uzun bulduu halde kabul etti.
"Nasl bu hale geldi?" diye sordu adam Franszca.
"Oteldeki oda hizmetisi pencereden aaya drm," dedi Ingham. Bu yalan nceden tasarlamt.
"ansszlk ite, umarm kimsenin bana dmemitir!"
"Hayr, sadece ta demeye dm," dedi Ingham.
Makinenin makbuzunu alp dkkndan kt. Daktiloyu braktktan sonra elinde bir boluk hissediyordu.
Burgiba Bulvar'ndaki kahvelerden birine girdi, bir bira sipari edip, ald Time dergisine gz att. srail
kazand topraklardan ekilmiyordu. Araplarn Yahudilerden eskisinden de ok nefret ettiini sylemek iin
khin olmak gerekmezdi. Durum bir sre daha gerginliini koruyacaa benziyordu.
len yemeine, Burgiba Bulvar'nn kar srasnda, tavandaki byk vantilatrn serinlettii restorana
gitti; John Castlewood'un salk verdii iki yerden biriydi buras. Setii Scallopine milanese pek gzel
piirilmiti, gnlerdir Hammamet'te yediklerinden sonra beenmesi gerekirdi, ama itah yoktu. Arabn lp
lmediini, komilerin otel idaresine, otelin de polise haber verip vermediklerini dnyordu. Verselerdi
sabah erkenden otelden biri ya da polis kapsna dayanmaz myd? Komiler Arabi l bulunca korkup
kumlara gmm olabilirlerdi. Kydan elli metre kadar geride, sk aal am korular vard. Kimse buradan
gemiyor, herkes korunun evresini dolayordu. Pekl oraya gmm olabilirlerdi.
100

Yoksa Jensen'in kpeiyle ilgili korkularnn etkisinde m kalmt?


Bir gece nceki macerasn Jensen'e anlatmak geti aklndan. Jensen mutlaka anlay gsterirdi. Darda
komilerin konumalarn duyduu zaman, ya da teras sildikleri srada kapy amadna piman olmutu.
e eyrek kala Reine'e dnd. lk anda odas serin gelmiti. Soyunup dua girdi. Souk suyun altnda
titredi, ama rahatlamt, zaten du yapmak uzun srmyor, insan bir iki dakika sonra sklp musluu
kapatarak yine scaa kyordu. Akam Adams'a klima cihaz alacak bir yer soracakt. Giyinmeden
araflarn arasna szlp bir saat kadar uyudu.
Uyand anda aklna ilk olarak romannn yazmakta olduu blm, henz bitirmedii bir sahne geldi,
yatanda dorulup yaz masasna bakt. Daktilosu yerinde deildi. ok derin uyumutu. Daktilosuz bir hafta;
elini kesip atmlard sanki. zel mektuplarn bile kalemle yazmaktan holanmazd. Terlemiti, tekrar du
yapt.
Sonra ort, ince bir gmlek ve sandalet giyip Mokta'y aramaya kt. ocuklardan biri ar hareketlerle
brosunun nn spr-yordu. Mokta'nn bir i iin ana binaya gittiini syledi. Ingham bir bira istedi,
terasta glgeye oturup beklemeye balad. Mokta on dakika sonra, srtnda denk yaplm bir havlu ynyla
kageldi. Uzaktan Ingham' grnce glmsedi. Koyu renk, uzun pantolon ve gmlek giymiti. Komilere bu
scakta ort giydirmemeleri ne kt, diye dnd Ingham.
"Mokta! -Bonjour! Vaktin varsa biraz konuabilir miyiz?"
"Bien sr, m'sieur!" Glen yznde bir anda gelip geen korku Ingham'in gznden kamamt. Mokta
havlular broyu brakp geldi.
"Bira ier misin?" diye sordu Ingham.
"Teekkrler, m'sieur, ierim, ama burada oturmam yasak." Mokta keyi dnp servis kapsndan birasn
ald, elinde ieyle dnd.
"Bir klima cihaz kiralamak istiyorum, acaba nerede bulabilirim?"
"Ah, ok kolay, m'sieur, mdire hanmla konuurum, o da otel
101

mdrne syler. Bir iki gnde hallederler," dedi Mokta her zamanki sevimli glmsemesiyle.
Ingham, gen Arabn gri gzlerini inceledi. Mokta baklarn karmt, ama bir eyler gizlediinden deil,
diye dnd Ingham; Mokta her an tetikteydi, evresinde olanlara -hatta olmayanlara, rnein efinin
sesine- dikkat kesiliyordu. "Tamam, o halde mdireyle konuup isteimi bildir." Ingham duraklad. l, ya da
baygn Arabi ne yaptklarn dorudan doruya sormak istemiyordu. Mokta konuyu neden amyordu acaba?
Gece, tekilerle birlikte bungalowa gelmemi olsa bile oktan haberini almt mutlaka.
Ingham bir sigara uzatt, Mokta ald.
Belki de byle ortalk yerde konumak istemiyordu, dedi Ingham kendi kendine. Bir an gz gze geldiler,
Mokta yine baklarn kard. Ingham, ocua gzlerini dikip utandrmak istemiyordu. Anlalan, Mokta
sze onun balamasn bekliyordu, ama o da balayamad. Neden, "Ah, m'sieur, dn gece ne byk bir
felaket oldu, biliyor musunuz? htiyar bir dilenci odanza girmek istedi!" gibilerinden bir ey sylemiyordu?
Ingham, Mokta'nn szlerini duyar gibiydi, ama ocuk azn amyordu. Bir sre sonra Ingham durumdan
rahatsz olmaya balad. "Bugn yine ok scak. Sabah Tunus'taydm," dedi.
"Ah, oui? Tunus her zaman daha scaktr. Mon dieu, iyi ki burada alyorum!"
Mokta, Ingham'in ikram ettii ikinci sigaray cebine koydu, bira ielerini kapp izin istedi. Ingham odasna
dnd. Yazmakta olduu blmn notlarna gz att, bir sonraki blm iin notlar ald. Ina'dan son gelen
mektuba cevap yazabilirdi, ama o anda Ina'y dnmek istemiyordu. Sonradan piman olmayaca bir
cevap yazmak istiyorsa iyice dnmesi gerekiyordu. Notlarn atala tutturup masann bir kesine koydu.
Annesine ksa bir mektup yazd; daktilosunun Tunus'ta tamirde olduunu, pek iyi tanmad John
Castlewood'un New York'ta intihar ettiini, u sralarda bir roman yazmakta olduunu, suya den film iine
zld halde Tunus'taki gnlerini elinden geldiince deerlendirdiini anlatt. Ingham, ailesinin tek
ocuuydu. Annesi ondan sk sk haber almak isterdi, ama iine karmaz,
102

kolay kolay sinirlenmezdi. Babas da ona dknd, ama annesi gibi mektup yazmazd. Hemen hemen hi
mektup yazmazd.
Ingham'n BYB'le bulumasna yarm saat kalmt. Sahile inip Adams'n odasnn nnden Hammamet'e
doru yryerek aalarn arasndaki kumlara bakmak istiyordu. Yeni kazlm mezara benzeyen bir yer
bulmak, emin olmak istiyordu. Ancak kumlar ayakla, ya da elle birka kez svanrsa, kazlan ukurun ertesi
sabah -belki de hemen- gzle fark edilmeyecek kadar evreye uyacan da biliyordu. zler, hibir toprakta,
kumda olduu kadar abuk kaybolmazd; hafif bir rzgr bile yzeyi dmdz eder, kazyla ortaya kan nemli
kum gnete kuruyuverirdi. stelik dikkatle kumlara baktn bakalarnn grmesini de istemiyordu. Arabn
ne nemi vard sanki? Hi. Aklndan geenler ne yazk ki Hristiyan ahlakna pek de uygun dnceler
deildi. Kapsn kilitleyip BYB'nin odasna doru yrd.
Adams, konuunu her zamanki gibi dosta karlad. "Ho geldiniz, buyurun, yle gein!"
Odann serinlii Ingham'n houna gitmiti. Susam, terli birinin bir bardak souk su imesi gibi, dedi kendi
kendine. Serin havay da cildiyle iiyordu insan. Kimbilir, Austos ne scak olacakt. Bir an nce yola kmas
gerektiini dnd.
Adams buzlu viskiyle su getirdi.
"leden sonra bir denizanas arpt," diye anlatmaya balad Adams. "Burada adna habouki diyorlar.
Temmuz'da her taraf sa-ryorlarm. Denizde grnmyorlar, biliyor musunuz, grdnzde de zaten ok
ge oluyor. Ha-ha! Omzumu yakt. Komilerden biri otelden bir merhem getirdi, ama ie yaramad. Odama
dnnce karbonat srdm. Yine en iyisi."
"Belli bir saatte mi kyorlar?" diye sordu Ingham.
"Hayr. imdi mevsimiymi." Adams, tiril tiril tlenmi haki rengi bir ort giymiti, kanepeye otururken,
"Dn geceki lk konusunda yeni haberler var," dedi. "Kapnzn nnden gelmi. Sizin bungalowun
nnde."
"yle mi?"
"Evet. Uzun boylu komi, Hassim syledi. Ne olduuna bakmaya giderlerken Mokta da yanlarndaym.
Hassim'i tanyorsunuz, deil mi?"
103

"Evet. lk gnlerde odam o temizliyordu." Nedense birka gndr baka birini gnderiyordu temizlie.
"Hassim, buralarda dolaan yal bir Arabn ban bir yere arpp dtn anlatt. Sizin terasnzdan
kaldrmlar." Adams yine kkrdad, bandan hi olay gemeyen birinin tipik sevinciyle glyor, diye
dnd Ingham. "in ilgin yan, Mokta'nn, bir saat kadar aradklar halde kimseyi bulamadklarn iddia
etmesi," dedi Adams. "Biri yalan sylyor. Yal Arap belki gerekten ban arpp dmtr; ama komiler
onu dvm, hatta ldrm de olabilirler, gerei saklyorlardr."
"Aman Tanrm," dedi Ingham gerek bir korkuyla, manzara gznn nne gelmiti. "Yanllkla m demek
istiyorsunuz?"
"Olabilir. evrede dolaan pheli birini kolundan tutup dar attlarsa, bunu neden gizlesinler? Sabah da
syledim ya, olayda bir gariplik var. Siz hibir ey duymadnz m?"
"la duydum, ama o kadar yakndan geldiini anlamadm." Ingham da komiler gibi yalan sylediinin
farkndayd. Ya ocuklardan biri gerei sylerse, adamn ban arpmadn, kafatasnn krldn,
bulduklarnda zaten lm olduunu anlatrsa, diye dnd.
"Bir ey daha var," dedi Adams. "Otel idareleri genellikle hrszlklar rtbas etmeye alrlar, ilerine
gelmez. Personel de bu gibi olaylar kimseye duyurmak istemez, nk odalarn gvenliini salamak, ne
id belirsiz kiileri odalara yaklatrmamak grevlerinin bir blmdr. Gece bekisi de var, ama
biliyorsunuz, ortalkta dolap evreyi kontrol edecei yerde her gece uyuyor."
Biliyordu Ingham. Akam saat on buuktan sonra bekiyi ne zaman grse, iskemlesinin arkaln duvara
dayam uyurken buluyordu. "ok hrszlk oluyor mu?" diye sordu.
"Eh, bir yldr buradaym, daha nce bir kez olmutu. Geen Kasm aynda evrede babo dolaan iki
gen Arap yakaladlar. O sralarda bungalowlarn ou botu, personel de azalmt. Araplar eyalara gz
koymu, birka odann kap kilidini krmlar. Ben grmedim, ama komilerin onlar bir temiz dvp sokaa
attklarn duydum. Araplar dvrken kimsenin gznn yana bakmazlar." Ingham henz ikisini
bitirmedii halde Adams bardaklar
104

mutfaa gtrd. "Kznzdan ne haber?" diye seslendi ieriden. "Ina'yd ad, deil mi?"
Ingham ayaa kalkt. "Mektup geldi," dedi. "John Castlewo-od'un cesedini o bulmu. John uyku ilac
alm." ' "Sahi mi? Evinde mi intihar etmi?"
"Evet." Adams'a olayn kendi evinde olduunu sylememiti.
"Ina'nn gelmeye niyeti yok mu?"
"Hayr. ok uzak, stelik ben de bir haftaya kadar New York'a dneceim."
"Aceleniz ne?"
"Scaa dayanamyorum. Bana bir ey gstereceinizi sylemitiniz, deil mi?"
"Ah, doru. Bir blm dinleteceim. Ksa bir blm!" dedi Adams parman havaya kaldrp. "Ama ilgin
olduunu sanyorum. Yatak odasna gelin."
Kahrolasca bantlardan biri, dedi Ingham kendi kendine. Oysa Adams'n denizin dibinde eski bir amfora
bulduunu ya da zpk-nyla ender rastlanan bir balk yakaladn ummutu. ans yoktu.
Valiz yine yatan zerine kondu, teyp karld. "Son programm," dedi Adams alak sesle. "Haftaya
aramba yaynlanacak."
Bant tslad, Adams'n sesi ykseldi:
"yi akamlar, dnyann her yerindeki dostlarm. Ben Robin Goodfellow, sizlere Amerika'dan bir mesajm
var, bu lke..." Adams, bunun geleneksel bir giri blm olduunu syleyerek band ileri sard. Teyp inledi,
gcrdad, ardndan yavalayp yeniden almaya balad: "...buna demokrasi diyoruz. srail'in ezici bir
galibiyet ald dorudur. Askeri adan, kendilerinden ok daha gl bir dman yendikleri iin onlar
kutlamak gerekir. ki milyon yedi yz bin Yahudiye kar yz on milyon Arap. Ama ilk darbeyi kim vurmutur?
Dostlarm, bunu sizlere aklamay hkmetlerinize brakyorum. Eer drst hkmetlerse, srail,
diyeceklerdir." (Uzun bir ara oldu, bant ayn hzla makaraya sarlyordu.) "Bu tarihi bir gerektir. Ne srail'in
prestijine dokunur ne de knanabilir, lkenin adn da" -konumac burada istedii szc bulamam gibi
bir sre duraklad, oysa Ingham programn banda alnmadan yazlp defalarca dzeltildiini ad gibi biliyordu-
"karalamaz, en
105

azndan israil yanls lkelerin gznde. Ancak: israil bu zaferle, binlerce Arabn yerinden yurdundan
olmasyla, Arap topraklarnn ele geirilmesiyle yetinmemektedir; srailliler, Nazi Almanya'snn en belirgin
zellii olan ve sonunda yklna yol aan kendini beenmi nasyonalizmin ilk belirtilerini gstermeye
balamtr. srail'in, lkesinin, kadn nfusunun ve snrlarnn tehdit edilmesiyle her ne kadar kkrtlmak
istenmi olsa da -bu tr utan verici olaylarn bazlarnn srail tarafndan da balatldn unutmamak
gerekir- bu zaferden sonra arballk gstermesi ve her eyden nemlisi, tarihle bugne kadar kendisinden
ok daha byk uluslarn sonunu hazrlayan kibir ve ovenizmden uzak durmas gerekir..."
"Yoksa kendisinden yerine ondan m deseydim?" diye fsldad Adams.
Ingham, glmemek iin kendini zor tutuyordu. "kisi de olur."
"... unutmamak gerekir ki, srail nfusunun yarsnn ana dili Arapadr. Bu yzden Arap olduklar ve Arap
kalacaklar anlamn karmak yanl olur. srail, rdn uaklaryla tanklarna telsizle Arapa olarak yanl
yn vermekle vnyor; artk tefecilik dnda baka i yapmalarn yasaklayan yasalar olmad iin, birinci
snf iftiler yetitirmekle vnyor. Amerika'daki Yahudilerin de tarmla uramalar yasak deildir, buna
ramen Amerika'da Yahudi ifti yok denecek kadar azdr. srail'deki Yahudiler, Ame-rika'dakiler ayn
kkenden gelmezler. Amerikan Yahudileri daha az doulu, daha az Arap kkenlere dayanmaktadr. in iin
gelien Arap-srail nefreti bugn artk uzun ve acmasz bir Arap-yar Arap savama dnmektedir. Akl
stn gelmek zorundadr. Arballk stn gelmek zorundadr..." (Adams bir blm daha atlad) "... karde
gibi masa bana oturmaldr..."
"Bu kadar," diyerek band durdurdu Adams. "Gerisi zet, ksa bir tekrar. Nasl buldunuz?"
Ingham duralad. "Ruslarn houna gider herhalde, srail'e kar olduklarna gre," dedi sonunda.
"Rus hkmeti Amerika'ya kar," diye dzeltti Adams, sanki Ingham'a bilmedii bir ey anlatrm gibi.
"Evet, ama..." Ingham'n akl karmt. Ruslar, Vietnam sorunu dnda gerekten bu kadar Amerikan
dman myd? "srail'in
106

kendini beenmilii geici olabilir diye dnyorum," dedi. "Bu baardan sonra brakn biraz da
bbrlensinler."
Adams, Ingham'n o gne kadar altndan ok daha hareketli konumaya balamt birden. "Geici
olsun olmasn," dedi, "var olduu srece tehlike demektir, her zaman tehlikelidir. Tehlike iaretidir."
Ingham bir an sustu, sonra dayanamad: "Sizce Amerika'nn, kendi yaam biimini dnyada tek ve herkes
iin en iyi yaam biimi olarak grmesi kendini beenmilik deil mi? Bunu baka toplumlara zorla kabul
ettirmek iin her gn insan ldrmek... buna kendini beenmilik denmez mi?" Yarsna kadar itii
sigarasn tablaya bastrrken bu konuda artk hibir ey sylemeyeceine yemin etti iinden. Ne gln, ne
lgnca ve aptal, diye dnd.
Adams, "Amerika, diktatrlkleri ortadan kaldrp insanlara serbest seim hakk tanmaya alyor," dedi.
Ingham sesini karmad. Sigara izmaritini tablada dikkatle eziyordu. Adams'n sinirlendii belliydi.
Aralarndaki dostluun, sempatinin sonu olabilirdi bu. Umurunda deildi. Durumu dzeltecek herhangi bir
ey sylemeye niyetli deildi. in korkun taraf, Adams'n srail nasyonalizmi konusundaki szlerinde bir
gerek pay olmasyd. srail'in bel balad lkeler bile, igal ettii topraklarn bir blmn geri vermesini
nermiler, srail kabul etmemiti. ki taraf da rahat durmuyordu, ne srail, ne de Araplar. Yahudi ya da Arap
olmayan birinin yapabilecei tek ey dilini tutmakt. Bir tarafn iine gelecek bir ey syleyen, teki tarafn
dmanln kazanacakt. Ne gerek var, diye dnd, onun sorunu deildi; ayrca deitiremezdi.
"Bu kahrolas Araplar da ne yapmal, bilmiyorum," dedi Ingham sonunda. "Sanki neden daha fazla
almyorlar ki bu bok herifler? Afedersiniz. -Ama geri kalm bir lke gerekten ilerlemek istiyorsa- buradaki
gibi sabahtan akama kadar kahvelerde oturup kolunu bile kprdatmayan yzlerce gen insanla nasl
kalknr?"
"Evet, nemli bir konuya deindiniz," dedi Adams, yine g-lmsemiti.
"Yani bu iki lkeyi karlatracak olursak, batnn srail'i daha ok takdir ettiini sylemek gerekir, srekli
olarak klarnn s-
107

tnde oturmadklar iin. Hatta bildiim kadaryla hi oturmuyorlar."


"Biraz da buradaki iklime ve dinlerine bal," dedi Adams, i ekip gzlerini tavana dikti.
"Din etken olabilir. Norman Douglas'n Tunus hakknda yazd kitabnn sonunda ok gzel bir aklama
var. ddiaya gre Araplar bu hale l getirmi diyorlar, oysa Douglas'a gre l bu hale getiren Araplar.
Topra kendi haline brakmlar. Tunus, Roma mparatorluu'nun bir parasyken burada emeler, su
kemerleri, ormanlar, tarm giriimleri varm." Ingham kendini kaptrmt. Heyecanna kendisi bile ard.
"Bir ey daha sylemek istiyorum," dedi, Adams teybi toplayp kaldrrken. "Ah, band dinlettiiniz iin
teekkrler. nsan Araplar ilgin bulabilir, dinlerinin kaderci ynyle ilgilenebilir, camilerine hayran kalabilir:
ancak ka-dercilikleriyle kalknmalarn engellediklerini dnecek olursanz, bu saydklarm turistik
samalklar gibi grnebilir. nsanlarn birou sokakta dilenir ya da hrszlk yaparken, stelik bizim malmz
alarken, elii bir terlie baylmann, kendilerini kadere teslim etmelerine hayran olmann ne yarar var?"
"ok haklsnz," dedi Adams, dolab kilitlerken. "Ayrca kaderlerine teslim olmularsa, onlar gibi
dnmeyen, kadere deil, almaya, abaya inanan batl turistlerden niye dileniyorlar? yle garip dinler
var ki..." Adams yzn ekitti, lafn sonunu getirmedi. "Gelin, ikinizi tazeleyeyim. Evet, bir de Fransa'dan,
Amerika'dan bu lkelere oluk gibi para akyor!"
"Yarm kadeh, ltfen," dedi Ingham. Adams'n pei sra sevimli oturma odasndan prl prl, kk mutfaa
geti. "Ama garip dinlerden sz ederken, biz batllarn nce kendine bakmas gerekmez mi? Katolik kilisesi
yeterli doum kontroln kabul etmedii iin her yl dnyaya gelen ocuk saysn dnn bir kere. Bence
bu ocuklarn bakmn tmyle Katolik kilisesi stlenmeli, ama hayr, devletin ii bu, diyorlar tabii." Ingham
gld. "Hele Papa! Biri kolundan tutup rlanda'ya gtrse de, orada neler olduunu grse!"
Adams, tam yarsna kadar doldurduu bardan uzatt Ingham'a. "Evet, haklsnz," dedi. "Programma
almadm bir nokta
108

var, Demir Perde gerisindekiler iin ok nemli olmadn dndm. Yanlyor muyum acaba? Bugn
Amerika'daki bir Yahudi ahbabmdan mektup aldm. Birdenbire koyu Yahudi kesilmi. Eskiden Rustu, ya da
Rus kkenli Amerikal. te ovenizm derken bunu kastediyorum. Gelin, ieriye geelim."
Oturma odasnda her zamanki yerlerini aldlar.
"Demek istediimi anlatabildim mi?" diye sordu Adams.
Ingham anlam, doruluunu bildii iin de hi holanmamt. imdi, Ruslarn tedenberi Yahudi
aleyhtar olarak bilindiklerini syleyebilirdi, ama bu, Adams'n ilgilendii Rus halknn ya da herhangi bir
komnist rejimin kontrol ettii insanlarn dncesini deil, olsa olsa Rus hkmetinin tutumunu dile,
getirirdi.
"Fourati'deki gen hanm ne yapyor?" diye sordu Adams. "Gzel mi?"
Adams'n sorusu zellikle kibar, bilinli olarak araya sktrlm gibi gelmiti Ingham'a, tpk bir casus gibi.
Ayn dikkatle karlk verdi: "Evet, dn akam yemekteydik. Pennsylvanialym. aramba gn gidiyor."
Adams'n mutfakta hazrlad salaml yumurtayla salatay birlikte yediler. Adams radyoyu at. Yemek
mzii olarak dinledikleri Marsilya'dan naklen verilen bir konsere, geri plandan, bunga-low brosunun
nnde yksek sesle tartan komilerin sesleri de karyordu. Adams bunun her zaman olduunu syledi.
Sakin bir akamd, ancak Ingham, Adams'a kar daha dikkatli davranmaya balamt. Merakl
baklarndan holanmyordu. Daktilosunu tamire gtrdn de sylemeyecekti; makineyi Araba frlatt
sonucunu karabilirdi. Nezaket kurallarndan uzaklamadan Adams' bir hafta sreyle odasna
armamann yolunu bulmalyd. Gelse bile iine birka gn ara verdiini syleyebilirdi Ingham. almad
gnlerde daktilosunun masada deil, dolapta durmas gze batmayacakt.
109

XII
Ertesi gn pazard; Ingham sabah erkenden uyanr uyanmaz btn gn daktilosuz ve mektupsuz
geireceini hatrlad. Doru drst bir gazete bile bulamayacakt. Pazar gazetesi olarak (Amerikan deil,
ngiliz gazetelerinden) Sunday Telegraph, Observer veya Sunday Times'n bir iki nshas otelin ana binasna
sal ya da aramba gn geliyor, dncesiz mteriler bunlar odalarna karp geri getirtiliyorlard.
Romanyla ilgilenebilirdi tabii. Yaz masasnda, yz sayfay bulan roman taslana bakmak huzur
veriyordu, ama bugn almayacakt; daktilosu gelir gelmez nereden devam edeceini tasar-lamt.
Bir de Ina'nn mektubuna cevap yazabilirdi. Sakin, dnceli
110
bir karlk vermeyi dnyordu (ana temas olumlu, sulamalardan uzak bir mektup olmalyd); Ina'ya hak
verdiini, birbirlerine kar belki biraz belirsiz, biraz snrl duygular beslediklerini, bunun herhalde gerek
sevgi (o da her neyse) olmadn belirtecek, Ina'nn bir sre iin John'a balanmasnn da bunu kantladn
yazacakt. Ayrca, ona krlmadn, Amerika'ya dnnce mutlaka greceklerini de sylemeyi
dnyordu.
Aklndaki bu mektup taslann son derece dikkatli ve diplomatik, zevahiri kurtarmaya alan bir giriim
olduunun farkndayd Ingham. Gerekte Ina'nn John'la ilikisi onu kahretmiti, ama bunu Ina'ya
aklamayacak kadar gururluydu. stelik diplomatik bir mektup yazmakla kaybedecei bir ey olmadn,
bylece gururunu da ayak altna almayacan biliyordu.
Gnn en serin saatlerini el yazsyla mektup yazarak geirmek iine gelmemiti. Mokta'nn getirdii
kahvaltdan sonra arabayla Hammamet'e gitti.
Melik'in yaknlarnda bir yere park ettikten sonra yal Arabi grebilmek iin evresine baknd; her pazar
sabah oralarda dolard adam, ama bu sabah yoktu. Cafe de Plage'a girip bir kadeh souk roze arap iti.
Gzlerini ona dikmi biri olup olmadn aratrd, kimse dikkatini ekmemiti. Araplar yal adam ar bir
cisimle yaraladn, belki de ldrdn duyarlarsa birinin intikam almak isteyebilecei aklna gelmiti.
Haber otel komilerinden yaylabilirdi. Ama Ingham evresinde dmanlk belirtisi saylabilecek herhangi bir
ey grmyor, hissetmiyordu. Arabasnn lastiini delmek, n camn krmak gibi bir yolla da intikam
alabilirlerdi. Kiisel bir saldr beklemiyordu.
Yandaki arapya girip bir ie boukhah aldktan sonra Jen-sen'in evine doru yola koyuldu. Grtla
kesilmi cesedi grd sokaa bakt. Yol btnyle gne iindeydi, ama ortalkta kan lekesi
grnmyordu. Ban evirip yola devam edecei srada, sertlemi toprakta, uuan tozlarn neredeyse
rtmek zere olduu koyu renk bir iz grd. te, oradayd. Ancak bilen biri bunun kan lekesi olduunu anlar,
diye dnd. Yoksa yanlyor muydu? Birka gn nce bir ie arap dp krlm da olabilirdi. Jen-sen'in
evine doru yrmeye devam etti.
111

Jensen evdeydi, ama kapnn vurulduunu duyup amas uzun srd. Uykudan uyandn syledi. Sabah
erken kalkp bir sre alm, sonra tekrar yatmt. Boukhah'ya sevindi, ancak Hasso'nun yokluundan
dolay ne kadar ac ektii yznden okunuyordu. Zayflamt. Birka gndr tra olmam grnyordu.
Bardaklara boukhah koydular.
Ingham, Jensen'in dank yatana oturdu. iltenin zerinde araf yerine, Jensen'in zerine rtt ince
bir battaniye vard.
"Hasso'dan hl haber yok mu?" diye sordu Ingham.
"Yok." Jensen, yerdeki beyaz emaye tasa eilip yzn ykad, ardndan san tarad.
Ingham ortalkta, Jensen'in ayrlmak zere eyalarn topladn gsteren en ufak bir belirti dahi
grmemiti. Bu konuda bir ey sormak istemiyordu. "Bir bardak da su istesem," dedi. "ki olduka sert."
Jensen'in yznde, her zamanki gibi belli bir neden olmadan kaybolan, o utanga, ocuksu glmsemesi
grld. "Oysa tatl incirden yaplyormu," dedi. Dar kp bir bardak su getirdi. Bardak temiz deildi, ama
su zararsz gibi grnyordu. Ingham aldracak durumda deildi.
"Daktilom gelecek cumartesiye kadar tamirde," dedi Ingham. -"Birlikte bir yerlere gideriz belki, diye
dndm. Belki Gabes'e. Tunus'tan yz doksan drt kilometreymi. Benim arabamla gideriz."
Jensen ok armt.
"ki gece kalabiliriz, houmuza giderse uzatrz."
"Evet. ok gzel bir fikir."
"Bir yerlerde deveye de bineriz. stersek rehber tutarz - masrafn ben karlayacam- lde geceleriz.
Gabes deniz kenarnda olduu halde bir vahaym, biliyor muydunuz? Birka gnlne evrenizden
ayrlmak size de iyi gelir. Benim ok ihtiyacm var."
Yarm saat ve birka boukhah, sonra Jensen'in keyfi yerine gelmeye balad. "Benim battaniyelerimle
ocam da alrz," dedi. "Termos, el feneri. Baka ne gerekli?"
"Yolumuz Sfax'tan geiyor, haritaya baklrsa olduka byk bir kent. Gerekenleri oradan alrz. Tozour'a
da gitmek isterdim,
112

ama epey uzak. Siz gitmi miydiniz?" (Jensen gitmemiti.) "lkenin ilerine doru, ok nl bir vaha.
Haritamda Tozour yaknlarnda bir de havaalan iareti var." Ingham, ikinin etkisiyle neredeyse Tozour'a
uakla gitmeyi nerecekken son anda vazgeti.
Jensen yapt son tabloyu gsterdi. Bir metreyi akn, herhalde Jensen'in sokakta bulduu tahta
paralarna ivilenmi tuvaldeki resim, Ingham' dehete drd. Belki gzellii de burada, diye dnd.
Barsaklar dar uram, kasap dkkanndaki etler gibi karn deilmi bir Arabn resmiydi bu. Arap
lmemiti, baryordu; krmzl beyazl barsaklar tablonun alt kenarna kadar uzanmt.
"Tanrm!" diye mrldand Ingham ister istemez.
"Beendiniz mi?"
"Evet, beendim," dedi Ingham.
Ertesi sabah yola kmaya karar verdiler. Ingham, Jensen'i saat ona doru evinden alacakt. Jensen iyice
neelenmiti.
"Di macununuz var m?" diye sordu Ingham. Jensen'in getirdii macundan bir para alp bardanda
kalan suyla azn alkalad, Jensen'in srar zerine aaya, tuvaletin bulunduu kk avluya tkrd.
Boukhah insann aznda kt bir tad brakyordu, kokusu da birka metre teden duyulur herhalde, diye
dnmt Ingham.
Arabayla Fourati oteline gitti. Bayan Kathryn Darby'i akam yemeine davet edecek, kzn vakti yoksa da,
hi deilse gzel bir jest yapm olacakt. aramba gn gidiyordu, Ingham da aramba yolda olacakt.
Bayan Darby odasnda deildi. Ingham bir not yazp, birlikte yemek yemek zere yedi buukta telefon
edeceini, mmkn deilse onu saat bete Reine otelinden aramasn istedi.
Bungalowuna dnd, denize girip ktktan sonra buzdolabndan hafif bir eyler karp yedi ve uykuya
yatt.
Uyandnda boukhah'nn etkisi gemiti. Dolaptan kk valizini kard; keyifle, acele etmeden, gneye
yapaca gezi iin yerletirmeye balad. Oralarda hava mutlaka daha da scak olacakt.
113

Bee eyrek kala Mokta kapy vurdu. Bayan Darby'nin bu akam vakti yoktu. Ingham Mokta'ya bahi
verdi.
"Oh, merci, m'sieur!" Mokta'nn az kulaklarna varyordu. Bu sevimli glyle onu Araptan ok
Avrupalya benzetiyordu Ingham.
" gnlk bir yolculua kyorum," dedi Ingham. "Gzn odamda olsun. Her taraf kilitleyeceim,
dolaplar da."
"Oui, m'sieur. Gzel bir gezi mi? Djerba'ya m gidiyorsunuz yoksa?"
"Belki oraya da urarm. nce Gabes'e gideceim."
"Ah, Gabes!" dedi Mokta, bilirmi gibi. "Hi gitmedim. Byk bir vahaym." Mokta, durduu yerde ayak
deitirdi, kollarn hareket ettirip glmsedi, ama yapaca i yoktu. "Kata kacaksnz? Gelip valizinizi
tayaym."
"Teekkr ederim, ama gerekmez. Zaten bir antam var. Cuma gecesi buralarda dolaan adam hakknda
bir eyler renebildin mi?"
Mokta'mn aknlktan az ak kalmt. "Kimse yoktu, m'sieur."
"Ya. M'sieur Adams, Hassim'in anlattn syledi bana. ocuklar alp gtrmler - nereye gtrdlerse.
Benim odamn ya-knndaym." Ingham gerei sylemedii iin utan duyuyordu, Mokta da olay
gizlediine utanmt.
Mokta sinirli bir el hareketiyle "ocuklar ok konuur, m'sieur," dedi. "Biraz da uydururlar."
Ingham, Mokta'mn stne gitmemeye karar vermiti. "Ya," dedi. "Eh, ben yokken buralarda kimsenin
dolamayacan umalm yleyse."
"Evet, m'sieur. Merci, au revoir, m'sieur." Yine ayn glle selam verip gitti Mokta.
Ingham, Bayan Darby'i bir daha gremeyeceini dnd. kisi iin de pek nemli saylmazd bu. Norman
Douglas'n severek okuduu kitabndan bir blm hatrlad, kitab alp aramaya balad. Douglas, Tunus'ta
rastlad yal bir talyan bahvandan sz ediyordu. Ingham'n iaretledii blm yleydi:
"Hem Eski, hem de Yeni Dnya'da uzun yolculuklar yapm
114

biriydi; yolculuu srasnda dzgn konuup dnmesini renen, Hayat Yolu boyunca omuzlarna yeni yk
almayp, yolculuun bandaki yklerinden de byk bir bilgelikle kurtulabilen bir denizcinin, bir gezginin saf
gnln onda yemden buldum"*
imdi bu blm eskisinden de ok beenmiti. Bayan Darby yklerinden biri deildi kukusuz, ama Ina
olabilirdi. Aslnda korkun bir dnceydi bu, nk - en az bir yl boyunca - onu yaamnn bir paras
olarak grmt. Ona gvenmiti. Ingham kendini iyi tand iin, Ina'nn mektubuna henz tam tepki
gsteremediini de biliyordu, gerisi zamanla ortaya kacakt. in tuhaf olduu kadar rahatlatc yn de,
tepkisi kt olsa bile, Afrika'nn yardmyla bunu daha iyi atlatacana inanmasyd. Onun gibi minicik bir
yabanc maddenin (gerekten de yle saylrd) usuz bucaksz Afrika'da srklenirken, bana geleceklere
dayanacak gc Afrika'da bulduuna inanmas, aklamas mmkn olmayan, garip bir duyguydu.
Ina'ya birka gn sonra yazmak istedii mektubu dnmeme-ye karar verdi. O da be, alt gn - posta
sresini de sayarsa belki de on gn- beklese ne kard? Ina onu bir ay bekletmiti.
Gezi planlarn anlatmak zere BYB'ye urad. BYB, mutfaktaki musluun banda paletlerini
ykamaktayd. Ev kadnlarnn bulak bezi ykadklar gibi, iyice alkalayp damlala dikey yerletirdi.
Paletler fok balklarn andryordu, ama grntleri nedense, Adams'n ayaklar kadar itici geldi Ingham'a.
"Birka gnlne gidiyorum," dedi Ingham.
"Nereye?"
Ingham, Jensen'den sz etmeden anlatt.
"Bungalowunuzu boaltyor musunuz?"
"Hayr; belki dndmde ayn oday bulamam."
"Evet, haklsnz. Bir ey ier misiniz?"
"Evet. Biranz varsa, bir bira ieyim ltfen."
"Buz gibi alt bira var," dedi Adams neeyle. Dolaptan bir bira kard, kendine viski hazrlad. Salona
geerlerken, "Biliyor musunuz, bugn bir ey kefettim," dedi. "Sanyorum -yok, eminim ki..." Ban kaldrp
sanki gizlice dinleyen birini grecekmi gibi
* Fountains in the Sand, Norman Douglas, birinci basm 1912; Penguin, 1944.
115

dikkatle pencerelere bakt, ama klima yznden, Ingham'n koltuunun arkasnda, glgede kalan cam
dnda btn pencereler skca kapalyd. "Geen gece burada dolaann kim olduunu biliyorum. Abdullah.
Bastonlu, yal Arap. Sizin ceketinizi aldn sylediiniz adam."
"Oo. Komilerden biri mi-syledi?"
"Hayr, ehirde duydum." Adams, sesindeki sevinci gizleyemi-yordu; dmann plann ortaya karm bir
gizli rgt ajan havasndayd.
Ingham'n kalbi duracak gibi oldu. Yznn renginin sand kadar kamadn umuyordu.
"Plage'da," diye devam etti Adams, "barda birka Arap 'Ab-dull'dan sz ediyorlard. Burada Abdullah ok
tabii, ama barmen beni grnce Araplara seslerini alaltmalarn iaret etti. Reine'de kaldm biliyorlar. Yine
de konumalarndan "gitti" ya da "kayboldu" dediklerini anladm. Aklma bir ey geldii iin neredeyse
Abdullah' soracaktm, ama sonra vazgetim. En iyisi hi karmamak. Cuma akam sekize doru,
Hammamet'e yemee giderken Abdullah' otelin yaknndaki hediyelik eya dkknnda grdm
hatrlamtm. Onu daha nce buralarda hi grmemitim, herhalde o yzden aklmda yer etmi olacak. Dn
ve bugn ehirde rastlamadm da dikkatimi ekti. Son gnlerde kez Hammamet'e gittim, Cuma'dan
sonra onunla bir daha karlamadm. Garip dorusu."
Bir sre karlkl sustular.
"Kaybolduysa biri karakola haber vermez mi?" diye sordu Ing-ham. "Polis harekete gemez mi?"
"Ah, komular farkna varm olabilir," dedi Adams. "Herhalde bir yerlerde gece yatt bir odas vardr,
belki de be alt kii birlikte kaldklar bir oda. Ailesi olduunu sanmyorum. Komular polise haber verir mi
sorusuna gelince..." Adams dnd. "Bence vermez," dedi. "Bunlarn hepsi kaderci. Mektoub! Abdullah'n
kaybolmas Allann ii! te byle! Evet, Amerikan Yaam Biiminden ne kadar uzak, deil mi?"
116

XIII
Jensen ertesi sabah tam vaktinde, sokan kesinde, ayaklarnn dibinde kahverengi valiziyle bekliyordu.
yi tlenmi, ak yeil keten pantolon giymiti. Ingham, Melik'i biraz geip caddenin kar tarafnda durdu,
Jensen arabaya yaklat. Valizini birlikte bagaja yerletirdiler. Kaylarna ispirto ocayla tencereler
balanm srt antasn koyduktan sonra bile yeterince yer kalmt.
"Anders, ort giyseydiniz keke," dedi Ingham. "Yolda hava bsbtn snacak, bu gzel pantolona yazk."
Jensen'i gcendirmekten korkuyor, dikkatli konuuyordu.
"Peki," dedi Jensen, uslu bir ocuk gibi. "Melik'in tuvaletinde deitiririm." Valizinden eski blucinden bozma
ortunu karp Melik'in merdivenlerine yneldi.
117

Ingham arabasnn yannda durdu, bir sigara yakt.


Jensen hemen dnd. Zayf, gne yan, sar tyl bacaklar vard. Pantolonunu zenle katlayp valizine
yerletirdi.
Ingham, ky boyunca gneye inen karayoluna sapt. Sabah serinlii henz gememiti. Bulutsuz,
masmavi gkyz, ileride karlarna bir dl, bir sevin kacana sz verir gibiydi. On be dakikada kk
bir ky olan Bou Ficha'ya, bir o kadar sonra da daha byk bir kasabaya, Enfidaville'e vardlar. Jensen
haritaya bakt. Sousse yolundaydlar. Sousse'ta kahve molas bile vermeden kydan ayrlp kestirmeden
gneye, Sfax'a inen yola saptlar. Jensen geecekleri yerlerin adlarn okuyordu:
"Az sonra Msaken gelecek... Bourdjine... Amphitheatre! Yok, buras ky deil, eski bir tiyatro. Herhalde
Romallardan kalmadr."
"Romallar, Yunanllar, Trkler ve bakalarndan bu kadar az ey kalm olmasna ayorum," dedi
Ingham. "Kartaca'da hayal krklna uradm, ok daha byk olduunu sanyordum."
"Bin kere talan edilmitir mutlaka," dedi Jensen olumsuz bir tavrla.
Sfax'ta, kaldrma masalar karm, ok gzel bir restoranda len yemei yediler. On iki yalarnda bir
ocuun Jensen'le pek ilgilendiini fark etti Ingham. Oysa Jensen'in en ufak bir yaknlk belirtisi gsterdiini
grmemiti. Olan evrelerinde dolayor, az kulaklarna vararak glmsyor, iki metre tedeki elektrik
direine yaslanp iri, kara gzlerini szyordu. Sonunda Jensen'le konutu, beriki batan savarcasna
Arapa bir eyler mrldand. Olan kkrdad.
"Cebinde be para olan birine benziyor muyum? Defol, dedim," diye aklad Jensen.
Ingham gld. Olan pek gzel, ama olduka pisti.
"Sizi rahatsz etmiyorlar m?" diye sordu Jensen.
Geri Tunus'ta biri yanna yaklamt, ama Ingham, "Hayr, henz etmediler," dedi.
"Kene gibi aslyor, mnasebetsizler." Jensen, bir trl vazgemedii kt bir alkanlndan sz eder
gibiydi.
Ingham, Jensen'in yol boyunca bir iki olan bulacan dn-
118

d. Belki keyfi yerine gelirdi. "Ka para istiyorlar?" diye sordu.


"Oh!" Jensen gld. "Bazen bir paket sigaraya gelirler. Yarm pakete bile."
Yolda, Cekhira adl bir yerde yarm saat yzme molas verdikleri halde, akamst altya doru Gabes'e
vardlar. Gnn en scak saatlerinde, leden sonra te denize girmilerdi. Frn gibi snm arabay
kumsala indirip arabay siper ederek aceleyle soyunup mayosunu giymiti Ingham. Grnrlerde hibir canl
yoktu. Bu scaa kim dayanabilirdi ki? Kyya koup denize atladlar. Ingham serinlemi, Jensen suyun
yeterince souk olmadn sylemiti. Jensen ok iyi yzyordu, bir seferinde Ingham' korkutacak kadar
uzun bir sre su altnda kalmt. ortla denize girmiti Jensen. Arabaya dndklerinde kap tokmaklar el
demeyecek kadar snmt. Ingham kapy aabilmek iin mayosunu karp tokma tutmak zorunda kald.
Jensen koltua bir havlu serip slak ortla oturmutu.
Ingham, Gabes'te mrnde ilk defa, batmakta olan gne altnda portakal rengi olmu, kentin batsna
doru dmdz uzanan l grd. Kent olduka bykt, ama yaplar Sousse'ta ya da Sfax'ta olduu gibi i
ie deildi. Evlerin aralarndan uzakta, tepeleri rzgrda dalgalanan palmiyeler grnyordu. Ingham'n
korktuu kadar scak da deildi. Guide bleu'de yer alan, ikinci snf bir otel buldular. Jensen, kendi masrafn
deyeceini -biraz da vnerek- sylemi, bu yzden Inhgam pahal bir yer seme-miti. Jensen ya
zenginse ve bir sre iin basit bir hayat srmeye karar vermise, ne komik olur, diye dnd. Balangta
ucuz, kahverengi bir valiz alm, basit yaam uzadka valiz de Jen-sen'in valizinin imdiki haline gelmi
olabilirdi. Ingham aldrmad. Jensen iyi bir yol arkadayd; ikyet etmiyor, her eye ilgi gsteriyor,
Ingham'n nerilerini hemen kabul ediyordu.
ki odadan yalnz Ingham'nki dulu ve tuvaletliydi. Jensen, Ingham'n odasnda du yapt, birlikte kenti
dolamak zere dar ktlar. Burada da yasemin satclar vard. bayltc, tatl yasemin kokusu, tpk belli
parfmlerin belli kadnlar artrmalar gibi, Ingham'a gre Tunus'un kokusu'-deta parfm- olmutu.
Lotte, "Le Dandy" kullanrd. Ina'nn parfmn, New York'ta
119

birka kere ald halde, hatrlayamad. stelik kokusunu da unutmutu. nsann koku hafzas, eski ve ilkel
olabilirdi, birine syledii ilk szden daha da eskiydi belki, ama bildii bir iirin bir dizesini hatrlarcasna belli
bir kokuyu aklna getiremiyordu.
Bir bara girip tezghta ayakta durdular. Yine boukhah iildi. Ingham arkasndan bir viski istedi. Barn
arkasndaki rafta duran ufak transistorlu radyo sonuna kadar alm, grlts konumay zorlatryordu.
Bitmek bilmeyen bir para almaktayd; ara sra kadn m, yoksa erkek mi olduu anlalmayan bir solist de
katlyor, ses kesilir kesilmez kemanlar, "Ya! Ben sana dememi miydim?" gibi destek olurcasna titrek, tiz
sesleriyle trkye devam ediyordu. Acaba neden byle yaknyorlard? Ingham glmemek iin kendini zor
tuttu.
"Aman Tanrm," dedi Jensen'e, ban iki yana sallayarak.
Jensen hafife glmsedi, anlalan grltnn farknda deildi.
Yerler sigara izmariti, tala tozu ve tkrk iindeydi. "Baka bir yere gidelim," dedi Ingham.
Jensen kabul etti.
Akam yemei yiyecekleri bir lokanta buldular. Ingham, lisan anlamazl yznden yanllkla sipari
ettii, mrekkep balna benzeyen yemei elini bile srmeden masann altnda bekleyen a kediye yedirdi.
Ertesi sabah hesaplarn derken, otel mdrne deveye binmek istediklerini sylediler.
"Ah, bien sr, messieurs!" Mdr fiyatlar aklad. Tand bir deveci vard, nerede bulunacan da
biliyordu.
Bagajlarn alp devecileri aramaya ktlar. Jensen, arkadalarnn verdii bilgiye gre saat onla on buuk
arasnda dnecek bir deveciyi beklemek istediinden yola kmalar gecikti. Deveciler, kedi gibi n ayaklarn
altna alarak oturan develerin sarlarna yaslanm, sivri burunlu sandaletli ayaklarn kavuturmulard.
Develer devecilerden daha akll grnyor, diye dnd Ingham. Yzlerinde okula gitmekle
renilemeyecek, rahatsz edici bir zek sezmiti. Hayvanlar yeni gelenlere, "Hah, ite iki enayi
120

daha!" dercesine, neeyle kark bir ilgiyle bakyorlard. Ingham, hi de romantik olmayan bu
dncelerinden biraz utand.
Beklenen deveci, birine binip n pei sra ektii develerle grnd. Pazarl Jensen stlendi, adam
bana geceleme dahil gnl alt dinara anlatlar.
"Develerin ne masrafl olduundan dem vururlar her seferinde," dedi Jensen. "Yine de fiyat fena saylmaz."
Ingham, kklnde hayvanat bahesinde yapt turdan beri deveye binmemiti. Giderken fazla
sallanmaktan korkuyor, metre aadaki kumlara dn gznn nne getirip buna kendini
hazrlamaya alyordu. Hayvan ayakland, harekete geti. Birka yz metre sonra korktuu kadar da kt
olmadn anlad Ingham. Yalnz durmadan yukar aa dalgalanmak komik gelmiti. Arabistanl Lawrence
gibi, ne eilip drt nala gitmeyi yelerdi.
"Hey, Anders!" diye bard. "Nereye gidiyoruz?"
"Chenini'ye, dn akam haritada bulduumuz kasabaya." Jensen'in devesi nden gidiyordu.
"On kilometre tede miydi?"
"Galiba." Jensen, ba eken deveciyle konutu, Ingham'a dnerek: "Btn gn lde yol alamayz," dedi.
"Saat on birden drde kadar glgede dinlenmemiz gerekecek."
l, drt bir yandan gz alabildiince ufka kadar uzanyordu. "Hangi glgede?" diye sordu Ingham sakin
bir tavrla.
"Deveci bilir," dedi Jensen. "En yakn glgeye doru en ksa yolu semitir herhalde."
Dedii doru kt, ama ancak on bir buua doru birka evden oluan pek ufak bir kye gelebildiler.
Ingham durduklarna sevindi. Bana mendil balamt. Jensen eski bir keten kasketle gneten
korunuyordu. Geldikleri yerin ad da vard, ama Ingham duyar duymaz unutmutu. Bakkalla lokanta aras bir
yerde, Pepsi -Cola buzluunda iecek satlyordu, ancak kutuda buz yerine lk su vard. Dkkn sahibi
len yemei olarak iinde berbat sucuk paralar bulunan bir nohut getirdi. Ingham'la Jensen ufack
yuvarlak masann bandaki sallantl iskemlelere oturup yemee baladlar. Kumlarda hayalet izine
benzeyen, Jeep veya Land
121

Rover'in bile glkle geebilecei bir yol olduu halde Inhgm, insanlarn byle bir yerde neden ve nasl
yaadn merak etmiti. Yemekten sonra Jensen'in yola kmadan ald boukhah'dan itiler. Jensen, bir
saat kadar uyumaktan baka yapacak bir ey olmadn syledi.
"Eer okumak istemiyorsanz," diye ekledi. "Ben de bir iki desen izerim belki." Valizinden resim
bloknotunu kard.
Gn boyunca iki yerde daha durdular. Jensen deveciyle bir sre konutu; Ingham'a, geceyi nerede
geireceklerini kararlatrdklarn syledi. Deveci vahas olmayan bir palmiye korusu biliyordu. Saat yediye
doru koruya ulatklarnda gne henz batmt. Ufuk portakal rengi, evre bombotu, ama aalarn
altndaki bo kutularla tenekelerden, burasnn devecilerin sk sk mteri getirdikleri yerlerden biri olduu
anlalyordu. Ingham plere aldrmad, her ey pek houna gitmiti. Gkyznde Vens yldz
parldyordu.
Jensen sabah devecilere giderken yolda birka kutu fasulye konservesiyle sardalye almt. Yemein scak
m, yoksa souk mu yenecei de Ingham'n umurunda deildi, oysa Jensen ocan kard. Deveciyi de
davet etti, ama beriki kendi kumanyasn getirdiini syleyip kibarca reddetti. Jensen'in boukhah ikramn da
kabul etmedi.
Deveci yemekten nce kk bir kitap karp alacakaranlkta
bir sre okudu. -
Jensen gz ucuyla deveciye bakarak, "kiden zevk almak iin hayal gc gerekli," dedi. "Kuran okuyor
galiba. Biliyor musunuz, bunlar ya delicesine ier, ya da azlarna bir damla bile srmezler. Bylelerine ne
denir?"
"Yeilayc," dedi Ingham. "Pek candan biri deil galiba, ne dersiniz?"
"Belki Arapa bildiim iin bana kazk atamayacandandr, ama bandan zc bir olay gemi gibi geldi
bana."
"Sahi mi?" Ingham, Araplarn hi deimediklerini, d etkenlerin onlarda herhangi bir iz brakmadn
dnmt oysa.
Bir tencereden kakladklar akam yemeinden sonra battaniyelerine uzandlar, gnein batt yne
bakarak sigara imeye
122

baladlar. Palmiyelerden birinin altnda yatyorlard. Boukhah iesini dmemesi iin kuma bastrmlard.
Inhgam daha ok Jen-sen'in matarasndan su iiyordu. Karanlk ktke yldzlarn says da artyordu. Bir
sre sonra ylesine oaldlar ki, belirsiz hale geldiler. Aradabir palmiyelerin yapraklarn hrdatan
rzgrdan baka hibir ses duyulmuyordu.
Ingham tam azm ap bir ey syleyecekken, gkte geni bir yay izerek kayan bir yldz grd. Gkyz
belli uzaklktaki bir tuval olsa, yldz yirmi santim kaym olurdu, diye dnd. " hafta kadar nce, evinize
ilk geldiim geceyi hatrlyor musunuz?" diye sordu. "Sizden ayrldktan sonra sokakta bir ceset grdm.
Keyi dner dnmez, yolun ikinci yarsnda. Orada yatyordu."
"Yok canm, sahi mi?" Jensen ok arm grnmyordu.
Ingham alak sesle, "Ayam takld," diye devam etti. "Kibrit yakp baktm. Grtla kesilmiti. Buz gibiydi.
Birinin ldrldn duymadnz m?"
"Hayr, duymadm."
"Cesedi ne yaptlar dersiniz? Oradan kaldrlmas gerekir."
Jensen ieden bir yudum ald. "Eh, herhalde nce kimse grmesin diye zerine bir ey rterler. Sonra
saklamalar gerekiyorsa, birka Arap bir eek bulup cesedi ykler, gtrp kumlara gmerler. Birinin
ldrlmesi de genellikle cesedinin saklanmasn gerektirir. zr dilerim, hemen geliyorum." Jensen ayaa
kalkt, palmiyelerin arasnda kayboldu.
Ingham ban kollarna dayad. Deveci rtlere sarnp develerden birinin yanna yatmt. oktan uyumu
olmalyd. Ayrca hem konumalar anlayamayacak kadar uzakta yatyor, hem de ngilizce bilmiyordu, ama
Ingham yine de varlndan rahatsz olmutu. Jensen dnerken Ingham yerinden kalkt. "Gelin, biraz
yryelim," dedi.
Jensen el fenerini ald. Atein yanndan uzaklatklarnda iyice karanlk basmt. Fenerin kumlardaki
kark dalgalarda inip kyordu. Ingham bu dalgalarn yzlerce metre yksekliinde dalar olduunu hayal
etti, Jensen'le kendisini ay yzeyinde yryen iki dev olarak grd; ya da, bu dalgalan yksek dalar gibi
123

gren ok kk yaratklarn yaad bir gezegende dolatklarn. Ar admlarla ilerliyorlar, arada bir
arkalarna dnp palmiyelerden ne kadar uzaklatklarna bakyorlard. Aalar grnmyordu, ama ocak
kor gibi parlyordu.
"Birka gece nce odam soymaya kalktlar," diye sze girdi Ingham.
"Ya?" dedi Jensen, her zamanki ngiliz ngilizcesiyle. Ayayla kumlan dzeltti. "Ne oldu?"
"Uyuyordum, kapnn almasyla uyandm. Kilitlemeyi unutmuum. Biri ieri girdi. Daktilomu kaptm, btn
gcmle frlattm. Adamn alnnn ortasna arpt." Ingham durunca Jensen de durdu. Birbirlerini grmeden
bakyorlard. Jensen'in feneri ayaklarn aydnlatmaktayd. "Evet, -galiba- bana kalrsa adam ldrm
olabilirim. Sanrm Abdullah dedikleri tipti. Hani u sarkl, krmz alvarl adam, hatrladnz m? Arabam
soyan Arap."
"Evet, hatrladm," dedi Jensen dikkatle, hikyenin gerisini bekler gibi.
"Ne diyordum? Birinin odaya girdiini fark edince masann arkasna gizlenmitim. Elime ilk geen eyi
kaptm, o da yaz makinesiydi. lk atp yere dt, ben de kapy kapadm. Bir dakika kadar geti
gemedi, komilerden bazlarnn gelip adam srkleyerek gtrdklerini duydum." Uzun bir sessizlik oldu.
Jensen bir ey sylemiyordu. "Ertesi sabah Mokta'ya sordum, oradaki komilerden biri. Hibir ey bilmediini
syledi, yalan tabii. Bana kalrsa Arap ld, ocuklar da cesedi gtrp gmdler. O gnden beri Abdullah'
grmediimden eminim."
Jensen omuz silkti.
Ingham grmedii halde omuz silktiini fark etmiti.
"Bir yerde kendine gelmeye alyordur belki," diyerek hafife gld Jensen. "Ne zaman oldu bu?"
"Temmuz'un on drdn on beine balayan gece. Cuma gecesi. On bir gn oluyor. Benim derdim, ne
olduunu renmek. Kt bir darbeydi, tam da alnnn ortasna. Daktilomun erevesi erildi, bu yzden
tamire gtrmem gerekti."
"Anlyorum," dedi Jensen glerek.
124

"Son gnlerde Abdullah' grdnz m?"


"Hi dikkat etmedim. Benim oturduum ara sokaktan gemeye cesaret edemez, mahalledeki herkes
ondan nefret eder."
"Sahi mi?" dedi Ingham titrek bir sesle. Bu bilgi iine yaramamt. Kendini mecalsiz hissediyordu. "Gelin,
dnelim artk. Abdullah olduunu sanmamn bir nedeni daha var. O akam saat alt sularnda onu otelin
yaknlarnda grdm. Adams da yoldaki hediyelik eya dkknnda grm. Ayn akam." Ingham, bu
ayrntlarla Jensen'in cann sktnn farkndayd, ama anlatmaktan kendini alamamt.

"Bunlar Adams'a da sylediniz mi?" diye sordu Jensen. Ingham onun yine glmsediini anlamt.
"Hayr, yalan syledim."
"Yalan m?"
"Yani - Adams, Arabn Abdullah olduunu biliyor. Birka gn nce Plage'da bir konumaya tank olmu.
Abdullah'n gittiini, kaybolduunu ya da buna benzer bir eyler anlatyorlarm. Adams o gece birinin
bardn duymu. Bu kadarla da kalmyor; komilerden biri Adams'a, Arabn o gece benim terasmda
olduunu sylemi."
"Yalan nerede sylediniz?"
"Adams'a bir lk duyduumu, ama ne olduunu anlamadm syledim. Yataktan kalktm bile
gizledim."
"yi etmisiniz," dedi Jensen. Bir sigara yakt.
Adam ldyse ne olur dersiniz? diye sormaya can atyordu Ingham, ama nce Jensen'in konumasn
bekledi.
Jensen'den uzun sre ses kmaynca, Ingham artk bir ey sylemeyeceini, belki de baka bir ey
dndn -olay fazlasyla sradan bulup pek ilgilenmediini- sand.
"Sizin yerinizde olsaydm, unuturdum," dedi Jensen sonunda. "Zaten ne olduunu bilmiyorsunuz."
Ingham'n iine su serpilmiti, ama daha gl bir destee gereksinim duyuyordu.
"Keke hakkndan gelmi olsanz," dedi Jensen alak sesle. "O Arap domuzun biriydi. ini bitirdiyseniz
sevinirim dorusu - kpeimin acsn biraz olsun karm olursunuz. Abdullah kpeim kadar deerli
deildi."
125

Ingham birden rahatlayverdi. "Doru," dedi. Yzlerini souktan korumak iin kollarnn arasna gizleyerek
yerlerine yattlar. Jensen atei sndrmt.
126

XIV
Hammamet'e ancak 28 Temmuz Cuma gn dnebildiler. Medi-nine'yi ve Djerba adasn da grmlerdi.
Otel bulamadklar ufak bir kasabada, akam yemei yedikleri lokantann st katndaki basit odayla
yetinmilerdi. Ingham da Jensen gibi iki gnde bir tra olmutu. Gabes yaknlarndaki Metouia adl antik
kentte Jensen on drt yalarnda bir olan gzne kestirip Ingham'a biraz beklemesini rica ederek gzden
kaybolmutu. On dakika gemeden, elinde krmz siyah desenli bir rtyle glerek geldi. Anlattna gre,
olan Jensen'i evine gtrm, her odada aileden birileri olduundan babaa kalacak yer bulamamlard.
Jensen ocuun cebine be yz milim sktrm, olan da karlnda Jensen'e bir armaan verebilmek
iin annesi grmeden rty y-
127

rtmt. Bunu annesinin dokuduunu ama satt adamn be yz milimlik borcunu demediini sylemiti.
"yi ocuktu," dedi Jensen. "Paray annesine verir mutlaka." Olay Ingham'n pek houna gitmiti. Jensen'le
olu eve geldiklerinde anne ne dnmt acaba? Yoksa her gn birka sefer olan bir ey miydi? yle bile
olsa ne kard?
Ingham odasna girdi. Bungalowunun mavi beyaz temizliinin kendine zg bir kiilii vard sanki. Dikkatli
davranmay uyaryor, karanlk bir eyler gizliyordu. Sama, dedi kendi kendine. Tam be gn boyunca her
trl konfordan uzak kald iin byle dnyor olmalyd. Yine de, odaya duyduu antipatiyi yenemedi.
Yokluunda gelen mektuplardan ikisi ilgisini ekti: Biri ajanndan geliyordu, "Eer" Oyunu'nun Norve'te
yaymlanmas iin gereken szlemeyi gndermiti; teki New York'taki dostlarndan Reggie
Muldaven'dendi. Reggie serbest alan bir gazeteciydi, evliydi, kk bir kz vard. Ingham'a Tunus'ta daha
ne kadar kalacan, Castlewood'un intiharndan beri orada ne yaptn soruyordu. Ina nasl? Onu grmeyeli
bir aydan fazla oldu, son olarak bir restoranda karlap ksaca merhabalamtk... Oysa Reggie, Ina'y iyi
tanrd, en azndan telefon edip hatrn soracak kadar iyi. Ina konusunda baka bir ey yazmamakla durumu
idare etmek istiyordu herhalde. Reggie gibilerin Ina'yla John'un ilikisini bildiklerinden emindi Ingham. ou
kii, intiharn nedenini merak eder, reninceye kadar da soru sorard.
Ingham valizini boaltt, du yapp tra oldu. Akl baka yerde olduundan ar hareket ediyordu. Akam
sekizde Jensen'le buluup otel restorannda yemek yiyecekti. Saat alt buuk olmutu.
Ina'ya mektup borlu olduunu dnd; giyindikten sonra masann bana geip -iinden geldiinden
deil, bir an nce halledip kurtulmak amacyla- elle yazmaya balad.
Sevgili Ina,
Evet, mektubun beni gerekten ok artt. in bu kadar -nasl sylesem- ilerlediini bilmiyordum. Yine de
sana kzgn deilim. Daktilom tamirde, bu yzden mektup yazmak pek kolay olmuyor.
128

ikimiz de istersek, tekrar grmememiz iin herhangi bir neden yok, bunda haklsn. likimize senin
gznle bakmaya alnca, hislerimi zayf bulman da anlayla karlyorum. Dikkatliydim, bunda hi kuku
yok. Seni tanyp sevmeye balayana kadar geen bir buuk ylda neler atlattm biliyorsun, kolay olmad.
Aa yukar bir yldr tanyoruz. Boanmamdan beri geen yirmi ay, bitmek bilmeyen, uyumadm halde
grdm bir korkulu rya gibi geliyor bana, (sana da anlatmtm ya, ilk yl boyunca doru drst
uyuyamamtm, hatta seninle tantktan sonra bile ilk zamanlar uykum dzelmemiti), dnyorum da,
seninle karlamasam acaba ne yapardm? Beni hayata dndrdn, anlatamayacam kadar cesaret
verdin, sevilip sevebileceimi gsterdin. Bu yzden sana mrmn sonuna kadar teekkr borluyum. Belki
hayatm bile , kurtardn; iimi aksatmadm halde gitgide zayflyor, ruhen kyordum, kimbilir daha ne
kadar srerdi?
Fena olmad, diye dnd Ingham, stelik yazdklarnn hepsi doruydu.
Arabayla gneye yaptm be gnlk geziden henz dndm. Gabes (vaha), deve turu, Djerba adas ve bol
l. l insann dnme yetisini deitiriyor bence. Olaylara uzaktan bakp daha net grmeyi retiyor.
Daha basit de denebilir. Btn bunlar fazla ciddiye almayalm, olur mu? Kendini sulama sakn. Kzmazsan
sana geenlerde bir akam aklma geleni itiraf edeyim: "John, Ina'ya olan sevgisini Howard'm yatanda
kurban etti." Neden bilmem, ok komiime gitti, epey gldm.
Kap vuruldu, BYB gelmiti.
"Merhaba! Hogeldiniz. Naslsnz?" dedi Ingham, Adams'n her zaman kendisini karlarken gsterdii
itenlikle.
"Asl siz hogeldiniz. Ne zaman dndnz? Arabanz grdm."
"Bee geliyordu. Gelin, bir iki ielim."
"Olmaz, alyorsunuz."
129

"Sadece mektup yazyordum." Ingham, Adams' ieri girmeye raz etti, birden daktilonun olmad gelmiti
aklna. "Oturun, -nereye isterseniz." Ingham mutfaa gitti, neyse ki komiler buzdolabn prizden ekmemiler,
diye dnerek buz kard.
"Nerelere gittiniz?" diye sordu Adams.
Anlatmaya balad Ingham. ldeki buz gibi geceyi, sabah bete kalkp snmak iin yerinde sradn da
anlatt.
"Anders Jensen'le, u bizim Danimarkalyla birlikte gittik."
"Ya, yle mi? Nasl, uygun biri mi?"
Ingham, Adams'n "uygun'la neyi kastettiini anlayamad. Acaba politik fikirlerini mi sormak istemiti? "yi
bir yol arkada," dedi. "Kpeini hl bulamam. Araplarn aldn dnp fkeleniyor. Hak vermemek
elde deil."
Saat yedi buuk olmutu. Ingham, nce Adams'n ikisini, ardndan kendininkini tazeledi. "Anders'le
sekizde buluup otelde yemek yiyeceiz. Bizimle birlikte gelir misiniz, Francis?"
Adams'n gzleri parlad. "Memnuniyetle, teekkr ederim."
Ingham'la Jensen, sekizi biraz gee otelin barnda Adams'la bulutular. nce bara geip birer viski sipari
ettiler. Ingham, kasada 480.000 yazdn grnce dehete kapld. Barmen bir tua daha basnca say
850.000'e ykselmiti. Ingham tezghn zerinden eilerek bakt; milim hesab yapan bir yazar kasa
olduunu grd.
Jensen'le BYB hararetli bir sohbete dalmlard. Ingham daha nce Jensen'e, evinde her eyin yolunda
olup olmadn sormu, Jensen onaylamt. Yalnz kpekten ses seda yoktu. Tand Arap komularyla
da konumutu Jensen.
Danimarkal a bir kurt gibi yemek yiyordu, ama sofra adab kusursuzdu. Tunus kebab, bbrek i
sylemilerdi. Ingham ikinci bir ie roze arap sipari etti. Fransz kadnla kk olu hl oradaydlar, ama
restorana son geliinden beri mterilerin ounun deitiini fark etmiti Ingham.
Bir ara Adams, "Evet, Abdullah'tan da hi haber yok," dedi Ingham'a.
"Tant-mieux," diye atld Jensen.
"Aa, Abdullah olayn duydunuz demek?" diye sordu Adams.
130
Ingham'la Jensen karlkl oturmular, Adams aralarna, masann bana yerlemi, ksmen garsonlarn
geiini engelleyecek ekilde oturuyordu.
"Howard anlatt," dedi Jensen.
Ingham sa ayan kaldrp masann altndan Jensen'e bir tekme sallad; ayn anda Adams'la gz gze
geldiler, yanllkla Adams'a vurmu olabileceini dnd.
"Evet, tam da Howard'n odasnn nnde olmu. Adam ldrmler galiba," dedi. "Daha bir sr var."
"Ama..." dedi Adams neesini bozmadan glmsemeye alarak, "ne de olsa insand. Bu durumda..."
"Tartma gtrr," dedi Jensen. "nsan insan yapan nedir? Drt ayak yerine iki ayak zerinde yrmesi
mi?"
"Yok canm, hepsi bu deil tabii ki," dedi Adams. "Akl olmas."
Jensen bir dilim ekmee tereya srd, sakin bir tavrla, "Bana kalrsa Abdullah akln sadece
bakalarnn mallarn ele geirmek iin kullanyordu," dedi.
Adams zorla glmeye alt. "Bu yzden daha az insan saylmaz ki!"
"Daha az m Neden olmasn? Tabii yle saylr," dedi Jensen.
"Byle dnrsek bizi kzdran herkesi ldrebileceimiz sonucunu karrz," dedi Adams. "ngilizlerin
dedii gibi, pek doru olmazd, deil mi?"
"Neyse ki gerek kalmyor, zaten birbirlerini temizliyorlar," dedi Jensen aldrmadan. "Biliyor musunuz,
Abdullah benim oturduum sokaktan geemezdi. Araplar her seferinde tala kovalarlard. lmne kayp m
diyorsunuz? O yryen paavra uval, o..." Jensen istedii szc bulamad. "Merde" dedi sonunda.
Ingham, gz ucuyla Jensen'e fazla ileri gitmemesini ikaz etmek istedi; geri o da bunun farkndayd, ama
iindeki btn nefreti kusma frsatn bulmutu anlalan.
"Yeni bir yaam biimi ans verilirse, herkes doru yola dn-drlebilir," dedi BYB.
"zr dilerim, ama ben o gnleri gremeyeceim herhalde," diye karlk verdi Jensen. "Yaadm srece
grdklerime ve de-
131

neyimlerime inanmay yelerim. Bir yl kadar nce buraya gelirken bir sr eya getirmitim. Birka valiz,
giyecek, kol dmeleri, iyi bir resim sehpas. O zamanlar Sidi Bou Said'de bir ev kiralamtm, hani u mavi
beyaz evli, resimlere konu olan, gstermelik kk kyde -Jensen eliyle belirsiz bir iaret yapt- bir oyma ku
kafesleri nl, bir de lseniz bile iki bulamayacanz kahveleri. Dkknlarndan bir ie arap bile
alamayacanz bir ky. Orada beni soyup soana evirdiler, ev sahibimin eyalarndan birou da gitti.
Btn tablolarm aldlar. Resimleri ne yaptklarn hl merak ederim. Bu olaydan sonra, bir daha
soyulmamak iin Beat-nik'ler gibi yaamaya karar verdim."
"ansszlk dorusu," dedi Adams ilgilenerek. "Ya kpeiniz? -Evi beklemiyor muydu?"
"Hasso'yu Tunus'taki veterinere gtrmtm, srtna kaynar su dktkleri iin. ok can acyordu; ben de
yaralanan yerde tylerin yeniden kacana emin olmak istiyordum. Hayr, Hasso orada olsayd, o .piler
admlarn bile atamazlard, ama birka gn evde olmayacan biliyorlard."
"Aman Tanrm," dedi Ingham. Jensen'in anlattklar iini ka-rartmt. Hrszlar bulup bulamadn
sormann anlam olmasa gerek, diye dnd. Burada hrsz yakalanmyordu.
"nsan, boyunu aan bir dalgayla baa kamaz," dedi Jensen iini ekerek. "Pes edip sonucuna
katlanmas gerekir. Ama ben yeterince insan olduum iin, -evet, insan- bunlardan biri layk olduu dersi
alnca seviniyorum. Abdullah gibi."
BYB hafife yzn buruturdu. "Evet, tabii, gerekten otelin komileri ldrm olabilir. Ama..." Adams gz
ucuyla Ingham'a bakt. "O gece komiler l duyduktan sonra yataklarndan kalkmlar. Bana kalrsa,
bana bir ey arpt iin lm olsa gerek."
Vurmu deil de, arpm. Ingham, iinde bulunduu gerilimden olsa gerek, anlamsz bir neeye
kaplmt, glmemek iin dudaklarn srd.
"Belki de kendi adamlarndan biri baklamtr," dedi Jensen, hafif bir kahkahayla. "Belki ikisi de ayn
oday soymaya kalkmtr!" Jensen, kolunu iskemlenin arkala dayayp yan oturmu, Adams'a bakarak
glyordu.
132

Adams ard. "Bunu da nereden kardnz? Yoksa bir eyler mi biliyorsunuz?" diye sordu.
"Bilsem bile sylemezdim herhalde," dedi Jensen. "Neden mi? Hi nemli deil de ondan." Bu szlerle
elindeki sigarann ucunu masaya vurduktan sonra yakt sigarasn. "Burada oturmu, sanki Bakan
Kennedy'nin lmn konuur gibi, Abdullah'n lmnden sz ediyoruz. O kadar da nemli olduunu
sanmyorum."
Adams sesini karmad, ama Ingham bu suskunluu beenmemiti. Jensen -de dnceye dald, tek
heceli karlklar vermeye balad. Ingham, Jensen'in fkesini Adams' cephe alarak dar vurmasna
zlmt. Ayrca Adams, Ingham'n ondan gizleyip Jensen'e aklad baz eyler olduunu anlam
gibiydi. stelik Ingham'n hayat grnn Jensen'inkiyle temelde uyutuunu, BYB'den ok farkl olduunu
da biliyordu Adams.
Ingham'n arabasyla Plage'a gittiler. Ingham, Reine'in restoranndan karken Adams'in iyi geceler dileyip
ayrlacan dnd, ama yanlmt. Plage'da ikileri Jensen smarlad.
"fkeli bir gen, bana gelenlere zldm dorusu," dedi Adams, Jensen bara iki smarlamaya
gittiinde.
Bir masaya yerletiler. Burada da konumak olduka zordu. Bira ve arapla keyiflenenlerin yksek sesle
konumalarna, arada bir barmalar da karyordu. "Atlatacandan eminim; Dani-marka'ya dnnce."
Ingham, Jensen'in Adams' evine davet edip resimlerini gstermek isteyeceini sanmt, ama Jensen
byle bir neride bulunmad. Adams arlsa mutlaka giderdi, diye dnd Ingham. Birinci kadehten sonra
kalktlar.
"Grrz," dedi Ingham yolda Jensen'e.
"A bientt. Yemek iin teekkrler. yi geceler, Francis."
"yi geceler, iyi geceler," dedi Adams.
Reine'e dnerken yolda konumadlar. Ingham, Adams'n aklndan bir eyler getiini tahmin ediyordu.
Arabay onun odasna yakn bir yere park etti. Adams, son bir iki isteyip istemediini sordu.
"Hayr, teekkrler. Bu akam biraz yorgunum."
"Sizinle biraz grmek istiyorum da."
133

Ingham kabul etti. Bungalow brosu karanlk ve sessizdi. Havalandrmak iin mutfan yan kapsn ak
brakmlard. On, on iki kominin yatt oda, mutfan solundayd. Ingham iki istemedi, Adams'n divanna
iliip dirseklerim dizlerine yaslad. Adams bir sigara yakt, odada dolamaya balad.
"Kusura bakmayn, ama geen gece olanlar konusunda gerei sylemediinizi sanyorum, yle bir his var
iimde. Bu soruyu sorduum iin bana kzmakta serbestsiniz." Glmsedi, bu sefer yanaklar eskisi gibi
imemiti, gerek bir glmseme deildi. "Size aldm; bantlarm dinlettim. Tunus'ta bunu bilen tek insan
sizsiniz. nk yazarsnz, entelektel ve akll birisiniz." Szlerini vurgulamak iin ban yana edi.
Ingham entelektel olarak nitelenmekten hi holanmazd. Sustu, aradan uzun bir sre geti.
"Her eyden nce," diye szlerini srdrd Adams, "o gece l duyduktan sonra kapnz amamanz,
en azndan kulak kabartmamanz bana garip geldi. stelik sesler sizin terasnzdan gelirken. Ne diyeyim,
bilmem ki?"
Ingham arkasna yasland. Srtnda yumuak bir yastk vard, ama yine de kendini rahat hissetmiyordu.
Budalaca bir delloya girdiinin farkndayd. Adams'n syledikleri doruydu. Yalan sylemeye devam
ederse ak verecekti. Keke bir tr diplomatik dokunulmazlm olsa da, bu sorunun karln yarna
erteleye-bilsem, diye dnd. Asl sorunu, syleyeceklerinin ne sonular douracan kestirememesiydi.
Doruyu sylerse Adams polise mi haber verecekti. Ya sonra? "Sorunuza kzmadm," der demez, szlerinin
ne kadar yapmack olduunu fark etti Ingham. Artk, Eer uygun grrseniz, haklarm kullanarak... Ne de
olsa siz polis deilsiniz diye devam edebilirdi, ama "Aynen size anlattm gibiydi," dedi. "Kapy amamakla
korkaklk ettiimi syleyeceksiniz sanrm."
Adams bu sefer gerekten gld, tombul yanaklar iyice geril-
misti. "Kusura bakmayn, ama size inanmyorum," dedi. "Bana
gvenebilirsiniz. Sadece ne olduunu renmek istiyorum."
Ingham, yznn kzardn hissetti. Utanla fke karm bir
duyguya kaplmt.
134

"Benden bir eyler gizlediinizi biliyorum. Anlatrsanz rahatlarsnz," dedi Adams. "Eminim rahatlarsnz."
Ingham, o anda yerinden frlayp Adams'a bir tokat atmak iin dayanlmaz bir istek duydu. Kimdi bu adam?
Gnah dinleyen bir rahip mi? Yoksa meraklnn biri mi? "zr dilerim," dedi Ingham, "ama size herhangi bir
aklama borlu olduumu sanmyorum. Neden beni sorguya ekiyorsunuz?"
Adams kkrdad. "Hayr, Howard, borlu deilsiniz, ama Afrika'da birka hafta kaldnz diye Amerikan
mirasnz unutmu olamazsnz."
"Amerikan miras m?"
"Alaya da alamazsnz. Siz buradaki Araplar gibi yetitirilmediniz."
"Aksini iddia etmedim."
Adams mutfaa gitti.
Ingham ayaa kalkp Adams'n pei sra yrd. "Gerekten iki istemiyorum, teekkr ederim. zin
verirseniz tuvalete girebilir miyim?"
"Tabii. Hemen urada, sada," dedi Adams. Ingham'n bir isteini yerine getirebildiine sevinmiti. I
yakt.
Ingham daha nce Adams'n banyosuna girmemiti. Tuvaleti kullanrken aynada kendine bakmamak iin
ila dolabn ap iine gz att. Di macunu, tra sabunu, Aspirin, Entero-Vioform, iinde sarmtrak haplar
olan bir sr ufak ie titiz bir ev kadn zeniyle dizilmiti. Tpler Colgate, Squibb gibi Amerikan
markalaryd. Jensen yola karken yanna bu kadar vr zvr almazd, diye dnd Ingham. Sifonu ekip,
kendine gvenen bir havada tuvaletten kt. Amerikan miras! Acaba Adams ne demek istemiti?
Adams, yaz masasnn arkasndaki iskemlede oturuyordu. Divandaki yerini alan Ingham'a doru dnd.
"Neden bu kadar emin olduumu anlataym," dedi, hafife glmseyip mavimsi gzleriyle dikkatle Ingham'a
bakarak. "Sizin odanzn hemen arkasndaki bungalowda kalan mterilerle konutum. Orta yal bir Fransz
ift. O gece l duymular, ardndan bir grlt, sanki bir eyin yere derken kard grlt duyulmu
ve bir kap kapan-
135

m. Sizin kapnz, Howard. Kapayan da siz olmalsnz."


Ingham omuz silkti. "Neden baka bir odann kaps olmasn?" "Franszlar sesin nereden geldiini biliyorlar."
Adams, Ing-ham'n bantlarda dinledii kesin, inat ses tonuyla konuuyordu. "Yere dp grlt karan bir
ey mi attnz ona?"
Ingham yznde bu sefer eskisinden daha az bir scaklk duydu, kendini son derece yorgun hissediyordu.
"Sorgunuzun herhangi bir amac var m?" dedi. "Btn bunlar ne demek oluyor?" "Gerei renmek
istiyorum. Bana kalrsa Abdullah ld." Ama o, Kennedy deil, diye dnd Ingham. Yalann tekrarlayp
Adams tarafndan keye sktrlmak m daha iyiydi (kurtuluu, Hammamet'i terk etmekti), yoksa gerei
anlatp yalan sylemi olmann utancna katlanmak, Adams'n bir eyler yapmasn beklemek ve en azndan
drst davranmann rahatln duymak m? Ingham ikinci seenei uygun buldu. Yoksa yarna kadar
beklese miydi? Akam birka kadeh imiti, bu haliyle doru karar verebiliyor muydu?
"Size ne olduunu anlattm, Francis," dedi Adams'a. Hafife glmsedi, ama en azndan samimi bir
glmsemeydi bu. Neelen-miti, stelik Francis J, Adams'tan nefret etmiyordu. Aklna gelen komik bir
dnceyle glmsemesi btn yzne yayld: BYB'ye haftalk radyo yaynlarnn parasn ok zengin bir
komnist srf zevk iin veriyordu belki. Rusya'da yaamayan biri. BYB'nin programlar Ruslarn iine
geliyordu kukusuz. Adams'n bu konudaki ciddiyeti Ingham'n iyice komiine gitmiti.
"Hounuza giden bir ey mi oldu?" diye sordu Adams dosta. "Her ey. Afrika her eyi tepetaklak ediyor.
Bunu kabul etmeniz gerekir. Yoksa sizin baklnz m var?" Ingham ayaa kalkt, gitmek istiyordu.
"Hayr, yok," dedi Adams. "Buradaki yaam bizim -nasl sylesem- kendi yapmz olan ahlak anlaymza
ters dyor, ancak bu yzden ahlak deerlerimizi ne deitirebiliriz, ne de ortadan kaldrabiliriz. Aksine!
unu bir anlayabilseniz: Bu tezat yznden, doruyu yanltan ayran, doruluu kantlanm
prensiplerimize daha sk balanyoruz. Onlar frtnadaki apalar gibi. Bizim belkemiimiz. stesek bile
kurtulamayz onlardan."
136

Belkemii apas! Acaba insann k m bu, diye dnd Ing-ham. Dosta ayrlp gidebilmek iin ne
diyecei konusunda en ufak bir fikri yoktu. "Evet, hakl olabilirsiniz, Francis, ama artk gitmeliyim. Hoa
kaln, iyi geceler."
"yi geceler, Howard. yi uykular." Adams, "yi uykular" dilerken alay etmemiti.
El sktlar.
137

XV
Ertesi gn, Ingham'n daktilosunu tamirden alaca cumartesiydi. Ingham saat ona eyrek kala Ina'ya
yazd mektubu postanenin nndeki kutuya attktan sonra yryerek Jensen'e gitti, bu sefer Arabn
cesedini grd yere bakmamaya dikkat etmiti.
Jensen henz kalkmamt, biraz sonra pencereden aaya seslendi: "Bir dakika! Gelip kapy ayorum!"
Ingham, imento deli kk avluya kt. "Tunus'a gidip daktilomu tamirden alacam. stediin bir ey
var m?"
"Teekkrler. Aklma bir ey gelmiyor." Jensen'in resim malzemesini Sousse'tan aldn hatrlad Ingham.
"Hammamet'te se-ninkine benzer kiralk bir yer bulabilir miyim, acaba? Bildiin bir yer var m?"
138

Jensen bir sre dnd. "Herhangi bir yerde iki oda m, yoksa bir ev mi istiyorsun?" diye sordu.
"ki oda. Arap stili. Seninki gibi."
"Sorarm tabii, Howard. Bu sabah ilgilenirim."
Ingham, Tunus'tan dnte tekrar urayacan syledi. Jen-sen'e Adams'la bir gece nceki konumasn
anlatmak istiyordu.
Daktilosu hazrd. Kelerinin boyalar iyice dklm eski ereve deitirilmemi, sadece dzeltilmiti.
Ingham makinenin istedii gibi olduuna yle sevinmiti ki, yedi dinar -yaklak on drt dolar- tutarndaki
olduka yksek tamir cretine ses karmad. Bir sayfa kt takp dkknda daktiloyu denedi. Yllardr alk
olduu eski makinesiydi, her zamanki gibi alyordu. Tamirciye teekkr etti, daktiloyu arabasna
yerletirdi.
Saat yarma doru Hammamet'e geldi. Alveri etmi, Time, Playboy, birka kutu isli istiridye konservesi,
jambon ve hazr orba almt. Jensen evin nnde, herhalde kendisine ait olan arpk p tenekesini
ayayla dzeltmeye alyordu.
"eri gel, souk biram var," dedi.
Biralar su dolu bir kovaya koymutu. Yatak odasnda oturdular,
"Aa yukar iki yz elli metre tede, u tarafta bir ev buldum," dedi Jensen, eliyle Tunus ynn
gstererek. "Ama ii bo, ev sahibi ne derse desin, eya koyacana inanmyorum. Evde musluk var, tuvalet
yok. inden henz ii kmam. Sahibi ayda krk dinar istiyor, otuza indirebilirim herhalde, ama o kadar.
Bir de burada, alt katta iki oda bo. Ayda otuz dinar. Benimki gibi kk bir oca ve akar suyu var, bir de
yatak. Grmek ister misin? Gamal'dan anahtar aldm." Gamal, Jensen'in ev sahibiydi.
Ingham, Jensen'le birlikte alt kata indi. Kap, giriteki alaturka tuvaletin sandayd. Odalardan by
sokaa bakyordu, kemerli, byk bir penceresi vard. Arkadaki kapdan kare biimli, kk, avluya alan iki
penceresi olan bir odaya geiliyordu. Dardan kimse gremez, diye dnd Ingham. Byke bir
muslukla tahta masann zerinde duran iki gzl bir ocak vard. Yatak, meyve kasasna yerletirilmi,
stne ince bir ilte serili eski bir kapdan bozma gibi grnyordu. Bir zamanlar beyaza boyanm olan
duvarlar kirden grilemi, boyalar dklen yerleri
139

kahverengi olmutu. Yatan zerinde buruuk, haki rengi bir battaniye vard. Yerde azna kadar izmarit
dolu bir sigara tablas duruyordu.
"Burada kimse kalyor mu?" diye sordu Ingham.
"Gamal'in yeenlerinden biri galiba. Gerekirse hemen kar, nk para demiyor. Buras yeterli mi, yoksa
pek mi dknt?" diye sordu Jensen sevimli glmsemesiyle.
"Yeter sanrm," dedi Ingham. "Bir yerlerden bir masa alabilir miyim? Bir de iskemle."
"Ben hallederim. Yandaki komularla konuaym."
i baladlar. Ingham pek iyimserdi. Yatak odasnn kapsnda, bir zincir zerinde ieriden darya
dndrlebilen bir asma kilit vard. D kapnn anahtar Jensen'inkinin aynyd. Korkun tuvaleti ortaklaa
kullanacaklard, ama Jensen hi deilse bir kap taktn sylemiti. Ingham, Jensen'in bu kadar yaknnda
kendini biraz olsun gvenli hissediyordu. Bir ey olursa, hrsz girerse, yanbanda sesini duyurabilecei biri
olacakt. Pazartesi gn tanmak istediini syledi, Gamal'a verilmek zere Jensen'e on be dinar
braktktan sonra arabasna atlayp Reine'e gitti.
Daktiloyu arabadan bungalowa tarken BYB'ye rastlamak ne byk ansszlk olur, dedi kendi kendine.
Arabadan kmadan evresine baknp, BYB'yi grrse makineyi karmamay bile dnd, ama
gvensizliinden utanmt. Bungalowlarn oto parknda durdu, saa sola bakmadan daktiloyu kard.
Arabann kapsn kilitledikten sonra odasna yneldi. BYB grnrlerde yoktu.
Pazartesiye kadar otele ayrlacan haber vermek, bir masayla iskemle bulmak, belki de romannn bir on
sayfasn daha yazmak iin yeterince vakti olacakt. Dn gece, iin garibi, Adams'la yapt tatsz
grmeden sonra, romanna verebilecei bir ad gelmiti aklna: El Srmesi. Bundan nce bulduu iki
addan ok daha iyiydi. Amerika'dan ayrlmadan, imza sahtekrl yapanlarn ellerinin, imzann banda ve
sonunda hafife titrediini okumutu bir yerde. Bu titreyi bazan o kadar hafifti ki, ancak mikroskop altnda
grlebiliyordu. Titreme, ayn zamanda Dennison'un, ikili hayat yaayan roman kahramannn yaklaan
sonunu belirtmek-
140

teydi. Tpk iin iin ken, yerle bir olana kadar yklaca dardan anlalmayan bir da gibi derinlerden
gelen, hissedilmez bir sarsnt olmalyd bu, nk Dennison ne vicdan azab olarak tanmlayabildii
duygulara kaplyor, ne de yolundaki tehlike iaretlerini grebiliyordu.
Ingham, ana binaya gidip otel idaresine Pazartesi gn ayrlacan bildirerek Pazara kadar hesabn
karmalarn istedi. Sonra odasna dnd, Reggie Muldaven'in mektubuna esprili bir cevap yazd. Ina'nn ne
yaptn bilmediini, son zamanlarda ondan pek az haber aldn belirtti. Bir roman yazmaya baladndan
sz etti. Tabii John Castlewood'un intiharna ne kadar zldn de yazd. leden sonra te almaya
balad, altya kadar sekiz sayfa yazdktan sonra denize gitti. Nedense son derece mutluydu. Her eyden
nce yeterince paras vard; her ay New York'taki pahal dairesinin kira ekini rahata gnderebiliyor, burada
gzel bir otelde kalyor, ka para harcadn dnmesi gerekmiyordu. BYB olsa, para insan mutlu etmez
derdi (der miydi acaba?), oysa Ingham para skntsnn ne demek olduunu biliyordu.
Jensen'le kararlatrdklar gibi, saat sekizde Plage'da bulutular, Melik'e gitmeden birer iki sylediler.
Jensen, yandaki komularn ertesi gne kadar bir masa bulacaklarna sz verdiklerini syledi. skemle biraz
daha zordu, ya arya bakmak, ya da Melik'ten dn almak gerekiyordu. Jensen'in sadece bir iskemlesi
vard.
"ngilizlere yakn oturmayalm, sana anlatacaklarm var," dedi Ingham, birlikte Melik'in merdivenlerinden
karlarken.
Durmadan konuan iki Arabn masasndaki bo yerlere oturdular.
"Dn akam Adams yine balad," dedi Ingham. "Benim odamn arkasnda oturanlarn yalnz lk deil,
ardndan bir grlt ve kapanan bir kap sesi duyduklarn syledi. Hzla kapanan bir kap sesi. Dn bir
kere, BYB komular sorguya ekiyor. Komiser Maigret gibi."
Jensen glmsedi. "Ne diyorsun ona?"
"BYB. Bizim Yaam Biimimiz. Amerikan yaam biimi. Durmadan propagandasn yapyor, fark etmedin
mi? yilik, Tanr ve demokrasi. Dnyay bunlar kurtaracakm."
141

Kuskus her zamankinden iyi grnyordu, bol etliydi.


"Dn gece, lktan baka bir ses duymadm tekrarladm," dedi Ingham. "Kapm da amadm
syledim." Jensen'in gznde, Abdullah'n lm bir pirenin lmnden farkszd; Ingham onun yannda
olay hafife alabiliyor, hatta yalanndan bile fazla rahatsz olmuyordu.
Jensen yine glmsedi, birinin bu kadar nemsiz konuya neden bunca zaman harcadna aarcasna
ban iki yana sallad,
Ingham onu elendirmeye devam etti. "Adams iyi polisi oynuyor biliyor musun?" dedi. "Porfirivi ya da
ngiliz sorgucular gibi. 'Gerei sylemediinizi biliyorum, Howard. Anlatrsanz rahatlarsnz.'"
"Arka odadaki Franszlar ne diyor?"
"Onlar otelden ayrld, yerlerine bir Alman ift geldi, kar koca herhalde. Sana bir ey syleyeyim mi,
Anders? Dn gece BYB'ye neredeyse gerei anlatacaktm. Dediin gibi, ne fark ederdi sanki? Ne
yapacakt? Srrm ortaya kard iin sevinecek miydi? Umurumda deil."
"Bir ey yapamaz, hibir ey. Adalet mekanizmasn m dnyorsun? Bover. Bu lkede turistlerle
hrszlarn mahkeme nnde kar karya gelmeleri kimsenin iine gelir mi sanyorsun? Hi dnme. - Bu
Amerikallar da garip insanlar dorusu."
Ertesi gn Ingham valizlerinden birini yeni evine gtrd, Jen-sen'le birlikte souk'a. alverie gittiler.
Birka havlu, bir sprge, tencere, kk bir duvar aynas, bardak, fincan ve tabak aldlar. Komular bir
masa getirmilerdi; fazla byk olmayan, ancak ykseklii uygun ve salam bir masayd. skemle bulmak
kolay deildi, ama Jensen Melik'le pazarlk edip iskemlelerinden birini bir dinar be yz milime satmaya raz
etti.
Ingham pazartesi sabah tand. Mutfaktaki raf silmiti, ama temizlie fazla nem vermiyordu. O gne
kadar sahip olduu, titizlik lsnde temizlik ve konfor anlayn silkeleyip atmt sanki. Bo bir meyve
sandn komodin yapt; tavandaki ampul gece lambas olarak kullanacakt, gece yatakta kitap okumak iin
yatan baucunu lambann altna ekmek gerekiyordu. Seyahat
142

battaniyesini yuvarlayp yastk yapt. Kirli amarlarn komunun gen kzna ykatabileceim sylemiti
Jensen.
Pazartesi ve sal gn romanndan on yedi sayfa daha yazd. Jensen'in resimleri arasndan tanesini
seip dn almt. Bar-saklar darda Arabi almad, Jensen bu tabloyu pek beeniyor, oysa Ingham
rahatsz oluyordu. Resimlerden birinde, ndeki ak renk kumlarla geri plandaki mavi deniz ve gkyz
arasnda birka izgiyle belirtilmi bir spanyol kalesi vard. kincisi, beyaz merdiven basamaklarnda
oturmu, kocaman gzleriyle dalgn dalgn bakan cbbeli bir ocuk resmiydi. nc resim, Jensen'in
portakal rengi, karmakark tablolarndan biriydi, Ingham ne olduunu anlamad halde kompozisyonu
beenmiti.
Yeni adresim -15 Rue El Hout- Ina'yla ajanna bildirmiti, ama yine de her gn La Reine otelinin
resepsiyonuyla bungalow brosuna uruyor, mektup gelip gelmediini soruyordu. Bir seferinde Mokta'ya
rastlad, ona bira smarlad. Mokta, nereye tandn renince arp glmeye balad. Soka biliyordu.
"Herkes Arap," dedi.
"lgin yan da bu zaten," diye karlk verdi Ingham. "ok basit."
"Ah, anlyorum."
Ingham'in odas iin sipari ettii klima cihaz gelmemiti. Mokta konuyu amaynca Ingham da stnde
durmad.
Ingham, aramba gn Adams' ikiye davet etti. Melik'teki garsonlardan birinin eline birka yz milim
sktrm, bir tepsi buz almt. Adams' caddede karlayp eve getirdi. Dar sokaklarda ilgiyle evresine
bakmyordu Adams. Araplar, Ingham geerken artk balarn bile evirip bakmyorlard, ama Adams'
merakl gzlerle incelediler.
Ingham alma masasn boaltp kokteyl sehpas haline getirmiti. Daktilosuyla roman taslan, ktlar
ve szl kaldrm, zenle odann bir kesinde yere koymutu.
"Eh, gerekten de sylediiniz kadar basit," dedi Adams glerek. "Neredeyse bo."
"Evet. Mobilya konusunda kompliman yapmanz beklemiyorum; gerekmez." Eriyen buz kplerinin suyunu
iki bardaa bld,
143

buzlan daha souk tutacan dnerek madeni tepside brakt.


"Buzdolapsz ne yapacaksnz?" diye sordu Adams.
"Yiyeceim kadar alp hemen bitiriyorum. Bir seferde iki yumurta alyorum."
Adams yataa bakt.
"erefinize!" diyerek bardan uzatt Ingham.
"erefe. Arkadanz nerede?"
Ingham, Jensen'in alt katna tandn sylemiti. "Birazdan gelecek. Herhalde alyordur. Oturun,
isterseniz yataa oturun."
"Banyonuz var m?"
"Dardaki avluda ona benzer bir ey var. Tuvalet." Adams'n grmek istemeyeceini umuyordu, oysa
birka dakika ncesine kadar byle eyleri hi nemsemiyordu.
Adams oturdu. "Burada alabiliyor musunuz?" diye kukuyla sordu.
"Tabii. Neden alamayaym? Tpk bungalowdaki gibi."
"Yeterince gda almaya dikkat edin. Temiz gda. Eh...", tekrar kadehini kaldrd. "Gle gle oturun."
"Saolun, Francis."
Adams, Jensen'in portakal rengi karmaasna bakt. resim iinde imzal olan tek tablo buydu. Adams
glmseyip ban yana edi. "Bakarken scak tepeme kyor," dedi. "Neymi bu?"
"Bilmiyorum. Anders'e sormanz gerekecek."
Jensen grnd, Ingham ona da viski verdi.
"Kpeinizden haber var m?" diye sordu Adams.
"Hayr."
Sohbet dostluk havasnda, ancak biraz zoraki geliiyordu. Adams, Ingham'a evi hangi sreyle kaa
tuttuunu sordu. kinci iki servisi iin buz kalmamt. Jensen ikinci viskisini bir dikite bitirip yukarda
almas gerektiini syleyerek izin istedi.
"Kz arkadanzdan haber aldnz m?" diye sordu Adams.
"Hayr. Mektubumu henz alm olsa gerek, belki de bugn."
Adams saatine baknca Ingham birden gnlerden aramba olduunu, Adams'n radyo yayn iin akam
evde olmas gerektiini hatrlad. Rahatlamt, birlikte akam yemeine gitmek istemiyordu.
144

"Dn Tunus'taydm," diye sze balad Adams. "Bir terzi dkknnn duvarnda Arapa bir kfr grdm.
Dkknn sahibi Yahudiydi galiba."
"Ya?"
Adams kkrdad. "Kelimenin anlamn bilmiyordum, bir Araba sordum. Adam gld. Tekrar edilmeyecek
kadar ayp bir sz!"
"Bu sralarda Yahudilerin durumu zor," dedi Ingham isteksizce. "Pazar gnk Observer'de 'Ayaklanan
Arabistan' alt yazl resim insann yreini azna getiriyor: Haykran azlardan, her eyi ykp dkmeye
hazr, sklm yumruklardan oluan bir insan seli."
Adams ayaa kalkt. "Gitmem gerekiyor. Biliyorsunuz ya, aramba." Kapya doru ilerledi. "Howard,
olum, buraya ne kadar dayanabileceksiniz bakalm."
Tuvaleti grebilecek kadar yaknnda duruyordu ak kapnn. Jensen az nce tuvaletten km, her
zamanki gibi kapy kapa-mamt. "O kadar da kt deil, hele bu havada," dedi Ingham.
"Ama rahat edemeyeceksiniz. Hele cannz bir bardak buzlu limonata isteyene kadar bekleyin ya da sakin
bir gece! Bu ilkellikle kendi kendinizi cezalandryorsunuz sanki. Be paras kalmam biri gibi yayorsunuz,
oysa durumunuz iyi."
Demek derdi buydu. "Arada bir deiiklikten holanrm."
"Aklnz kurcalayan bir ey var; size yk olan bir ey."
Ingham sesini karmad. Ina biraz yk oluyordu belki. Ama Adams Abdullah' kastediyorsa yanlyordu.
"Uygar bir insan, uygar bir yazar kendini byle cezalandrma-mal," dedi Adams byk bir ciddiyetle.
"Ceza m?" Ingham gld. "Ne cezas?"
"Bunu sizden iyi bilen olamaz," dedi Adams heyecanla, yine glmsyordu. "Bir sre sonra bu ilkellie
dnme isteinizin zaman kaybndan baka bir ey olmadn anlayacaksnz."
Zaman kayb, tam da Adams gibi, enayi bir zpknla saatlerce balk kovalayp hibir ey tutamayan birinin
syleyecei sz, diye dnd Ingham. "Bence deil," dedi. "Burada alabildiim srece yle saylmaz,
imdilik memnunum." Szn bitirdii anda
145

sylediine piman olmutu. Adams'a kar kendini savunmak zorunda myd?


"Size gre deil. Aslnda hounuza gitmiyor."
Ingham omuz silkti. Geldii gnden beri her eyin yabancs olduu bu lkede neden holanyordu zaten?
Yapt her eyin istedii gibi olmas m gerekiyordu? "Size keye kadar elik edeyim," dedi Ingham dosta.
"nsan buralarda kolayca yolunu kaybedebilir."
146

XVI
Bundan sonraki bir hafta iinde Ingham'n roman almalar yeni ve daha iyi bir dzeye girdi. Geri ev pek
konforlu saylmazd -en kts, giyeceklerini asacak yer olmamasyd- ama dncelerindeki yeniliin en
nemli nedeninin yer deiiklii olduundan kukusu yoktu. Ruhsal ynden arpk bir tip saylan
Dennison'un, sahtekrl aa knca yklmamasna karar vermiti. Bir zamanlar ondan yardm grm
olan ve hemen hepsi sorumlu ve baarl kiiler olan dostlar yardmna koacak, vaktiyle aldklar paralar
geri vereceklerdi. Dennison, parann bir blmyle yirmi yl boyunca yksek gelir getiren yatrmlar yapt
iin serveti katna ykselmiti. Bankann fkeden kuduran patronlar 750.000 dolarn yirmi yllk faizini
kaybetmilerdi, ama ana paray geri
147

alabileceklerdi. Yasal adan ne gibi bir sonu kacakt ortaya? Bu durumda El Srmesi de romana tam
uyan bir balk deildi; belki de kalabilirdi, ama Ingham, Dennison'un sahte imza atarken gzle grlr
biimde titremediini dnerek kitabn adn deitirmeye karar verdi. Okuyucunun, Dennison'un suu
konusunda kararsz kalmasn istiyordu. Dennison, ailelerin dalmasn nlemi, yeni ilerin kurulmasn ya
da ilerlemesini salam genleri niversitelere gndermi, yardm kurumlarna saysz bata bulunmutu.
Kim byle bir insana sulu damgas vurabilirdi?
Ingham sadece romann adn deitireceine zlyordu.
ki paragraf arasnda sk sk yerinden kalkp odada dolayordu; zerinde sadece bir don ve souk suya
batrp iyice skt mavi bornozu vard. Nemli bornoz hem btn giyeceklerden daha serin tutuyor, hem de
bu evrede ortla ksa kollu gmlek kadar komik grnmyordu. Araplarn hibiri ort giymiyor, bu scakta ne
giyeceklerini de biliyorlardr herhalde, diye dnyordu Ingham. Jensen, "Eh, yaknda kendine bir cbbe
alrsn herhalde," diye dalga gemeye balamt.
Jensen genellikle akam yemeine Ingham'a geliyor, ya da birlikte yukarda yiyorlard. Tabak anakla
yemei bltkleri iin kimin evinde yedikleri fark etmiyordu, masaya gelince, birinden biri iini toplayp
masasn boaltmak zorunda kalyordu. Ingham akam yemeklerinde biriyle birlikte olmaktan holanrd;
gndz i arasnda dnp mutlu olabilecei kk bir sevinti bu. Jensen gerek yemek hazrlama gerekse
sohbet asndan son derece problemsiz biriydi. Baz akamlar tek bir kelime bile konumad oluyordu.
Ingham, ara sra romanndan ban kaldrp, irkin olduu kadar da rahat, dz tabanl terliklerini ayana
geirdikten sonra odada dolamaya balaynca garip duygulara kaplyordu. Bir yerlerden transistorlu radyo
sesi geliyor, bir Arap kadn ocuuna baryor, sokaktan geen seyyar satcnn sesi kulana alnyordu;
bazan mutfak kapsnn yanna ast aynaya gz taklyor, sert bir ifade tayan yzn inceliyordu:
Eskisinden daha szgn, daha yankt, deimiti. Byle anlarda (tpk bungalowda barsak kramplar
geirdii zamanki gibi) yalnzlnn bilincine varyor-
148

du; ne dostu, ne ii, ne de bu dilini bilmedii lkede herhangi biriyle ilikisi vard. Byle zamanlarda kendini
en az yar yarya Dennison gibi grmeye balyor, bilinaltnda belirsiz bir soru kprdyordu: "Ben kimim ki?
Arkadasz, ailesiz, kimseyle ilikisi olmayan, kimsenin en ufak bir deer vermedii bir insan ne lde
varolabilir?" Bir tr dinsel deneyim gibiydi bu, bir anda hi olmak, zaten tedenberi hi olduunu anlamak.
Temel bir gerekti. Dou Akdeniz'de kynden uzaklara gtrlen bir adam konusunda bir yerde
okuduklarn hatrlad. Adam, o gne kadar, ailesinin, dostlarnn ve komularnn kendisinde grmek
istedikleri kiilie sahip olmu, onlarn onda grdklerinin aynas olmutu. Yaknlar olmadan yaayamazd,
yklmt. Doru ve yanl olan, evrendeki insanlarn doru ve yanl dedikleri, diye dnd Ing-ham.
BYB'nin Amerikan miras konusundaki samalklarndan ok daha gerekti bu.
BYB'ye gre herkes belli ahlak deerleriyle yetitiriliyor, onlara inanyor, hayat boyunca bu deerlerden
ayrlmyordu. Dorusu bu muydu? Bu deerlere ne lde gvenilebilir, evredeki insanlarn ahlak
anlayna uymadklarnda ne yapmak gerekirdi? Dnceleri Dennison'u da ilgilendirdii iin, Ingham yine
daktilosunun bana geip yazmaya devam ediyordu. ki yz sayfay gemiti. Yeni evindeki ikinci haftasnda
roman hzla ilerlemiti.
Cuma gn Ina'dan ekspres bir mektup geldi. Ingham ka gndr ne Ina'y, ne de gelebilecek bir mektubu
dnmt; imdi (alkanlktan olsa gerek, neredeyse otomatik olarak), yeni adresini bildirdii mektuba
hemen karlk verse, be gn nce yazm olabileceini dnd.
8 Austos 19-
Sevgilim Howard,
Yeni adresini bildirmene ok ardm. Anlalan orada bir
sre daha kalaca benziyorsun, beni asl artan da bu oldu.
Bir ay daha kalacan yazyorsun. Romannn iyi ilerlemesine
sevindim.
Ben tedirgin ve huzursuzum, ne yapaym, elimde deil, dei-
tiremiyorum. Neyse, gelip seni grmeyi dndm. ki hafta
149

izin kullanacam, biraz aslrsam haftaya karabilirim. Seni grmeyi ok istiyorum. Kedi kpek gibi
kavga edecek bile olsak, her eyin bittiine de karar versek, oradan Paris'e geebilirim. Bugnlerde gelmeye
niyetin yok, oysa seni ok zledim. 807 uu numaral Pan American seferinde yerimi ayrttm. 13 Austos
gn sizin saatle 10:30'da Tunus'ta olacam. Gece uuu. Getirmemi istediin bir ey varsa hemen telgraf
ek.
Sana kt bir srpriz yapmadm umarm. Maine'e ya da Meksika'ya gidip kendimi iyi vakit geirdiime
inandrmak iimden gelmedi. Elenceli bir eyler syleyebilmek isterdim, ama aklma sadece New York'taki
son moda bir szden bakas gelmiyor: "En yakn arkadalarmdan bazlar Arap." Tunus havaalannda
grmek umuduyla. Herhangi bir nedenle gelmesen de ben Hammamet yolunu bulurum.
Candan sevgilerle, Ina
Ingham donakalmt. Okuduklarna bir trl inanamyordu. Ina buraya m gelecekti? Bu eve mi? Kesinlikle
olamaz, akln oynatr, ona otelde yer ayrtmalym, diye dnd.
Pazar. Yani br gn. Hemen yukarya koup Jensen'e anlatmak istedi, ama ona Ina'dan hi sz
etmemiti.
"Bama gelenler," diye sylenerek elinde mektupla masann evresinde dolamaya balad. Hemen otele
gidip yer sormalyd, Austos'ta her yer doluydu. Aa yukar haftada iki kere -o da can istedii saatlerde-
temizlie gelen komunun kz Fatma'nn gelebileceini dnerek sokak kapsn kilitleyip tuvaletin yannda
bir kova su dknd. Su kovas, bir damla bile ziyan etmemek iin srekli olarak musluun altnda
duruyordu. Ingham musluu biraz daha amaya uram, ama yerinden oynatamaynca vazgemiti, kim
bilir, belki de zaten sonuna kadar akt.
"Acelen ne?" diye seslendi Jensen st katn penceresinden.
"Ah, acele mi ediyordum?" Ingham hareketlerini yavalatt. Kovay musluun altna koydu, kurulanarak
ar admlarla odasna yneldi.
150

Pazar gecesi iin Reine de Hammamet'te bir oda buldu. Re-sepsiyonist, elindeki son oda olduunu
sylemiti, ama Ingham inanmad. ki kiilik, banyolu odann fiyat, kahvalt ve servis dahil iki dinar sekiz yz
milimdi. Otel sorununu halledince rahatlamt. Yeni adresine gndermedikleri mektubu olup olmadn bile
sormadan kp arabasna yrd.
Btn gn alt, ama istedii gibi ilerleyememiti.
Akam programda Melik vard. Ingham Jensen'i davet etti.
"Yeni bir kontrat m?" diye sordu Jensen.
"Hayr, ama iki haftaya kadar roman taslan bitireceimi sanyorum."
Jensen'e Ina Pallant adl, yirmi sekiz yanda bir tandnn pazar gn geleceini sylemesi zor olmad.
Jensen, "Kz arkadan m?" gibi sorular soracak tiplerden deildi.
"Ya, nasl biri?" diye sordu sadece.
"CBS'te alyor. Televizyonda. Hem redaktr, hem de yazar. ok yetenekli. Olduka gzel. Sarn."
"Daha nce buraya gelmi mi?"
"Sanmyorum."
Baka konulardan sz ettiler, ama Ingham, Ina gelir gelmez Jensen'den bir ey saklayamayacan
biliyordu. Kendine bu kadar yakn hissettii -stelik ayn evde oturduu- birinden nemli konular
gizleyemezdi.
"Burada birlikte alacam adamn New York'ta intihar ettiini anlatm mydm sana?" dedi Ingham.
"Amerikalyd."
"Evet, anlatmtn."
"Ina'y da tanyordu. Onu seviyormu. Ina ilikiyi koparnca o da intihar etmi. Ama Ina'ya baklrsa, John'la
ilikisi sadece bir iki hafta srm. Daha dorusu, Ina'nn, John'un intiharndan iki hafta nce haberi olmu
bu sevgiden."
"Ne garip!" dedi Jensen. "Seni seviyor mu?"
"Bilmiyorum. Gerekten." "Ya sen?"
"New York'tan ayrlrken sevdiimi sanyordum. Sonra John'dan sz eden mektubu geldi, ondan
holandn yazyordu -hi deilse bir sre. Bilmiyorum." Anlatmak ne zor, ne karmak,
151

diye dnd Ingham. "Cann skmak istemiyorum. Zaten hepsi bu kadar. Bilgin olsun istedim."
Jensen n dilerinin arasndan dikkatle bir klk kard. "Sklmadm," dedi. "Herhalde seni sevdii iin
buraya geliyordur."
Ingham glmsedi. "Herhalde. Kim bilir? Ona Reine'de bir oda ayrttm."
"Ah, sende kalmak istemiyor mu?"
Ingham birden kahkahayla gld. "Hi sanmam!"
152

XVII
Tunus havaalan tam bir kemeke iindeydi. nemli yn tabela-laryla Aspirin reklamlar birbirlerini
kapatyordu; enformasyon masasnda kimse yoktu; evrede dolaanlarn ellerindeki transistorlu radyolarn
sesi, terastaki restorann radyosundan ykselen mziin grltsyle yaryor, ara sra uak ini kalklarn
anons etmeye alan kadn sesini duyulmayacak hale getiriyordu. Ingham, spikerin Franszca m, Arapa
m, yoksa ngilizce mi konutuunu bile anlayamamt. New York'tan beklenen 807 sefer sayl ua
sorduu ilk niformal grevli, kl levhaya bakmasn sylediler, ama uan ini saatinden on dakika
nce levhada hl bilgi yoktu. Ina, bu konularda hata yapmaz, diye dnd Ingham; nc sigarasn
yakt anda New York'tan gelecek
153

olan 807 sayl seferin ini saati 11:10 olarak gsterildi. Biraz rtarlyd.
Ingham, restorann barnda ayakta durup bir kahveyle konyak iti. eride otuza yakn, beyaz rtl masa
vard, piste bakan camlarn nnde bir souk bfe hazrlanmt. Garsonlar, drtl iki grup halinde kelerde
sohbet ediyor, sabrszlanan mterilerin yerlerinden dorularak servis yapacak birini armalarna
aldrmyorlard. Ingham kendi kendine gld. Ina'nn burada ok eleneceinden kukusu yoktu!
Yolcu bekleyenlerin gemesi yasak olan yar caml blmeden grd Ina'y. Hemen elini kaldrd. Ina da onu
grmt. Beyaz, bol bir pards, beyaz ayakkab giymiti, elinde byk boy, renkli bir kitapla, iinde iki ie
bulunan bir torba vard. Soldaki pasaport kontrol gielerine doru ilerledi. Aralarnda sadece iki metre
kalmt.
ok gemeden kucaklatlar, Ingham onu iki yanandan pt, dudaklarna hafif bir pck kondurdu.
Adn unuttuu parfmn kokusunu almt.
"Yolculuun iyi geti mi?"
"Evet, rahatt. Gne burada ne kadar yksek, deil mi?"
"insan gnein ne olduunu burada anlyor!"
"ok yanmsn! Biraz da zayflamsn."
"Bavullarn nerede? Hemen gidip alalm."
On dakikaya varmadan iki valizi Ingham'n arabasnn bagajna yerletirip yola ktlar.
"Hazr Tunus'a gelmiken, len yemeini burada yeriz diye dndm," dedi Ingham.
"Erken deil mi? Uakta durmadan yedik."
"yleyse nce bir iki ielim. Klimal bir yerde. Scaa ne diyorsun?"
Klimal Tunisia Palace otelinin harndaki krmz kadife koltuklarda ikilerini sylediler.
Ina iyi grnyordu, ama Ingham, gzlerinin altnda yeni birka krk fark etmiti. Son zamanlarda yeteri
kadar uyumama benziyordu. Ofisteki son ileri toparlamak, Brooklyn Heights'taki evde gerekenleri
halletmek kolay olmamt herhalde. Kk, gl el-
154

teriyle bir paket Pall Mail an, yabanc grnl -zerinde koyu krmz zerine siyah harflerle bir talyan
restoran reklam olan- bir kutu New York kibritiyle sigara yakn izledi.
"Demek burada hayatndan memnunsun, yle mi?" diye sordu Ina.
"Bilmiyorum. Bana ilgin geliyor. Daha nce hi byle bir lke grmemitim. Bu bara bakp da karar verme,
buras Medison Bulvar saylr."
"Merak ediyorum dorusu."
Oysa gzleri sadece onu merak ediyor, onu grmek istiyor gibiydi. Ingham baklarn elindeki kibrit
kutusuna indirdi. Sonra yine gz gze geldiler. Griye alan mavi gzleri vard, elmack kemikleri biraz fazla
kk, enesi dar, dudaklar biimli, kararl, esprili ve akllyd. "Sana Hammamet'te yer ayrttm," dedi
Ingham. "Deniz kenarnda bir otelde. Benim ilk kaldm yer, Reine de Hammamet. ok gzel bir otel."
"Ya?" Ina glmsedi. "Evin pek mi kk? Yalnz oturuyorsun, deil mi?" diye ekledi her zamanki
glyle.
"Tabii yalnz oturuyorum. Ne sanmtn? Evim hem kk, hem de sana yazdm gibi olduka basit.
Bekle, greceksin."
Joey'den sz ettiler. Joey eskisi gibiydi. Ingham'n tanmad, Louise adl bir kz sk sk Joey'i ziyarete
geliyordu. Birbirlerini seviyorlard. Ina'nn anlattklarna gre korkuyla kank garip bir sevgiydi bu. zc bir
durumdu. Louise istedii halde, Joey bu kzla evlenemeyecekti. Ina daha nce de Louise'den sz etmiti
Ingham'a. Kz yirmi drt yandayd, ilikileri iki yldr sryordu. Neyse ki Ina konuyu fazla derinletirmedi;
Ingham, Joey'le Louise'in sorunlarna ilgi gsterecek durumda deildi.
Birlikte Burgiba Bulvar'nn kar srasndaki restorana gittiler. Tavandaki byk vantilatrlerle yemek
salonunun arkasndaki avlu ieriye biraz olsun serinlik veriyordu.
"John'un nerdii iki restorandan biri bu," dedi Ingham. "nerilerinin hepsi birbirinden iyiydi."
"Haberi alnca ok armsndr herhalde," dedi Ina.
"Evet." Ingham kardan Ina'nn yzne bakt. Otelde san taramt, akaklarndaki sar, nemli salarda
taran brakt iz
155

grnyordu. "Ama herhalde senin onu bulduunda ardn kadar deil. Ulu Tanrm!"
Ina gnah karr gibi, ar ar konuuyordu. "Hayatmn en korkun dakikasyd. nce uyuduunu
sandm. Tabii onu orada bulacam da hi tahmin etmiyordum. Sonra..." Szn bitiremedi. Alamyordu,
ama boazna bir yumru tkanmt. Bo gzlerle Ingham'n omzunun zerinden uzaklara bakt.
Ina'y daha nce bu halde grmemiti Ingham. Yolculuun da etkisi olabileceini dnd. "Anlatma,"
dedi. "Gzmn nne getirebiliyorum. Gel, u Tunus mezesini dene bakalm. Her mnde bulunur."
Ton bal, zeytin ve domatesle yaplm ezmeden sz ediyordu. Ana yemek olarak, nasl olsa
Hammamet'te sk sk kuskus yiyebileceini dnerek Scallopine almasn nermiti.
Yemek uzun srd, ardndan ikier kahve ve bol sigara itiler. Ingham Jensen'i, biraz da Adams' anlatt.
"Baka kimseyle tanmadn m?"
"Tantm tabii, ama buradakiler ounlukla turist, pek ilgin deil. stelik alyorum."
"Doru. Aklma gelmiken soraym, Miles Gallust'tan haber aldn m?"
Gallust, Trio 'nun da yapmn stlenmek isteyen film prodktryd. Ina'nn adamn adn hatrlamas ne
kadar tipik, dedi Ingham kendi kendine. "Temmuz banda bir mektup aldm. Basal diliyordu. Daha nce
bir kere grmtk, biliyorsun, ksa bir grmeydi."
"O halde Tunus gezisi sana pahalya gelecek, araba da kiralamsn."
Ingham omuz silkti. "Eh, ama ok ey reniyorum. Biliyorsun ya, John bin dolar vermiti, bileti de o
almt."
"Biliyorum," dedi Ina, her eyden haberi olan bir tavrla.
"Burada hayat pahal deil. Ksacas henz iflas etmedim."
Ina glmsedi. "Bana bir ey hatrlattn. "Hepimiz" adl ksa bir hikyen var ya?"
"Evet?"
"dl alacak. Yllk O'Henry yk yarmasnda birincilik dl."
156

"Yok canm! Sahi mi? Benimle dalga geiyorsun!" "Hepimiz", birok yaynevi tarafndan geri evrildikten
sonra, ayda bir kan nemsiz bir edebiyat dergisinde yaymlanmt.
"aka yapmyorum. Jride bir arkadam var, seni tandm biliyor. Kimseye -yani senden baka
kimseye- sylemeyeceime sz verdirip anlatt."
"Peki, neymi bu? Para dl m?"
"Para verip vermeyeceklerini bilmiyorum. Belki de sadece onur dldr. Gerekten iyi bir hikyeydi."
Evet, gerekten de iyi bir hikyeydi. Ingham'm yaam hayallerini ya da New York'taki izofrenik bir
arkadann dzenli aralklarla geirdii krizleri konu alyordu. "Teekkr ederim," dedi Ingham alak sesle.
Gururdan, birdenbire mehur olmann verdii ekingenlikten yz kzarmt.
"Valizlerim arabada emniyette mi?" diye sordu Ina.
Ingham glmsedi. "Sanrm, ama yerinde bir soru. Kalkalm m?"
Ingham yolda bir gn ncesinin gazeteleriyle Paris basks Herald Tribune'n Cumartesi-Pazar saysn
ald. Hammamet'e doru yola devam ettiler.
"Yorgun musun?" diye sordu Ingham.
"Bilmiyorum. Aslnda yorgun olmam gerekir. Saat ka? Bana gre sabahn dokuzu, btn gece de
uyumadm saylr."
"leden sonra biraz uyursun. Bak, u manzara nasl?"
Sol tarafta, gne altnda prl prl parlayan krfez, sanki yeryznn yarsn kaplarcasna gz alabildiine
uzanyordu.
"Harika! Ne kadar scak!" Ina pardssn karmt. zerinde iekli, kolsuz bir bluz vard.
"te Hammamet," dedi Ingham yolun sonunda. Sesinin "te evimiz!" der gibi sevinli olduunu fark
etmiti.
Ana yoldan ayrldlar, -Ina kenarda yryen deveyi grmemiti- kye giden tozlu asfalta saptlar.
"Burada fazla bir ey yok," dedi Ingham. Sadece Arap evleriyle lks oteller, ama otellerin hepsi ileride,
deniz kenarnda."
"Sen nerede oturuyorsun?"
"Sol tarafta, urada." Sokann nnden geiyorlard. Ingham,
157

Plage'a doru yryen Jensen'i grd. Jensen'in arkas dnkt, ba nnde gidiyordu, onlar fark etmedi.
"Evimi grmeden nce odana kmak istersin herhalde," dedi Ingham.
"Bilmem ki."
Ama ky otellerinin virajna girmilerdi bile.
"Ne gzel bir ato!" dedi Ina.
"Tarihi bir kale, spanyollardan kalma."
Otelin geni ana kapsndan geip, yksek palmiyeler, bugen-villalar ve limon aalar arasndaki park
yerine ktlar. Grnt gerekten de olaanstyd! Ingham, sanki otelin sahibiymi gibi gururlanmt.
"Buras eski bir fidanl benziyor!" dedi Ina.
Ingham gld. "Sahibi Massa Fransz. Dur bakalm, plaja ne diyeceksin." Kapy anca Mokta'yla burun
buruna geldi. "Ah, Mokta, bir dakika vaktin var m?"
Mokta nasl olduysa bir ey tamyordu. "Mais oui, m'sieur!"
Ingham Mokta'y Mademoiselle Pallant'a tantrd, Ina'ya da onun bungalowlarda altn syledi. Mokta
on sekiz numarann anahtarn getirdi, valizleri yukarya kard.
Ina'ya ayrlan oda ok gzeldi, penceresi denize bakyor, bir kapdan geni, kire badanal, beyaz
korkuluklu balkona klyordu.
"Nefis bir yer!" dedi Ina.
Sada gne batmak zereydi, denize deecek kadar alalm, olaanst byk grnyordu.
"Hemen du yapmak istiyorum," dedi Ina.
"Yap tabii. Bende..."
"Beni bekler misin?" Bluzunun dmelerini at.
"Beklerim." Ingham yanna ald gazetelere gz atmak istiyordu.
"Demek Arapa reniyorsun."
Ingham gld. "Mokta'yla birka kelime konutuum iin mi? 'Teekkr ederim, grmek zere' dedim.
Bunun dnda bir ey renemedim. in kts, kelimeler deiik kitaplarda farkl biimlerde yazlyor.
'Asma' bazan 'esma' oluveriyor, 'Fatma' da..." Ingham gld. "nceleri bize temizlie gelen kzn ad sa-
158

nyordum, 'Fatima' gibi. Meer 'kz' demekmi. Oda hizmetisini armak istersen, "fatma" diye barrsn."
"Aklmda tutmaya alrm."
Ina'nn sabunundan yaylan iek kokusu banyodan Ingham'a kadar gelmiti, ama buhar kmyordu.
Souk du yapyordu herhalde. Ingham Herald Tribne'e gz att.
Ina byk bir banyo havlusuna sarnp dutan kt. "Canm ne istiyor, biliyor musun?"
"Ne istiyor?"
"Sevimek."
Ingham yerinden kalkt. "Ne gzel. Ben de ayn eyi dnyordum." Kollarn havlunun zerinden Ina'ya
dolayp pt. Ardndan kapy kilitledi. Teras kapsnn panjurlarn kapad.
Bu defa her ey yolunda gitmiti. Eskiden olduu gibiydi, Ina'yla her seferinde olduu gibi. Pennsylvanial
kzla geirdii kt anlar unuttu; baarszlna Ina'y sevmesi neden olmutu herhalde. Ina da ona
hayrand. Yatakta tam istedii gibiydi. Bunca zaman nasl byle budalaca fikirlere kapldn, neden Ina'nn
onu sevmediini dndn sordu kendi kendine. Birer sigara itiler, yine birbirlerine sarldlar. Yirmi
dakika sonra Ingham her eye yeniden balayabilecek durumdayd.
Ina ona bakp glmsedi.
Soluk solua, mutlu bir glckle karlk verdi Ingham. "Gryorsun ya, kendimi sana sakladm."
"nanmaya balyorum."
Ingham telefona uzand, oda servisine -Franszca olarak- souk ampanya sipari etti.
"Giyinmeyecek misin?"
"Bir eyler giymem gerekecek. Hepsinin can cehenneme." Ingham yerinden kalkp ayana pantolonunu,
stne gmleini geirdi, dmelerini hemen iliklememiti. "John yatakta iyi miydi?" diye sormak iin can
atyordu, ama sormad.
Ina, ellerini bann altna kavuturmutu, gzleri yar ak, yzndeki mutlu glmsemeyle pek gzeldi.
arafn altnda bacaklarn ap tekrar birletirdi.
Ingham sigarasndan keyifli bir nefes ekti. Hayatta nemli
159

olan bu mu, diye dnyordu. En nemli ey bu mu? Kitap yazmaktan daha m nemli?
"Ne dnyorsun?"
Ingham kendini yataa brakt, arafn zerinden Ina'y kucaklad. "Senin dnyadaki en seksi kadn
olduunu."
Kap vuruldu.
Ingham yerinden kalkt, garsona bahi verdikten sonra ampanyay birka dinar ve bir sr bozuk parayla
dedi.
"erefine," dedi kadehini kaldrrken.
"Senin erefine, sevgilim. Kitabnn erefine. Nasl, houna gidiyor mu?"
"Gidiyor herhalde, yoksa yazmazdm. Geri konu yeni deil, ama..."
"Ama?"
"Deiik, yeni fikirler getirebildiimi sanyorum. Aslnda beni ilgilendiren konu deil, insanlarn roman
kahramann, Denni-son'u nasl deerlendirdikleri. Kitaptaki insanlar kastediyorum. Tabii okuyucularn da.
Bir de Dennison'un kendisi hakknda dndkleri." Ingham omuz silkti. imdi bu konuda konumak
istemiyordu. "Garip," dedi. "Btn kitaplarm iinde en az orijinal olan bu, ama beni tekiler kadar
ilgilendiriyor."
Ina bir eliyle araf gsnn zerinde tutarak uzanp kadehini komodine brakt. "Verdiin emee bal,"
dedi. "Konunun orijinal olup olmamasna deil."
Haklyd, Ingham sesini karmad. "imdi seni rahat brakaym da, biraz uyu. Ge yemek yeriz, dokuzda
falan. Otelde mi yemek istersin, yoksa kasabadaki dknt bir Arap lokantasnda m?"
"Arap lokantasnda."
"Jensen'le tanmak ister misin, yoksa yalnz olmay m yeler sin?"
Ina glmsedi. Dirseine dayanarak yerinde doruldu. enesinin altndaki gd balangc, ya da hafif
tombulluk Ingham'n pek houna gitmiti. "Jensen'le birlikte olalm."
Ingham, mutluluktan gzleri parlayarak, baarnn keyfiyle Reine'den ayrld. Ksa hikyesi iin alaca
O'Henry dln de unutmamt, para olup olmad umurunda deildi.
160

XVIII
Ingham saat be buukta eve dndnde Jensen'i bulamad. Ya Plage'dadr, ya da kumsalda yrye
kmtr, diye dnd. Odalar biraz derleyip toparlad, yerleri sildi, sonra hem Jensen'i bulmak hem de
iek almak zere sokaa kt. Masada bir vazo iinde iek bulunmas - vazo yerine su barda da olsa -
gze ho grnecekti. Ina'y karlamaya giderken iek gtrmediine piman olmutu, ama leden
sonrann bu kadar iyi geeceini nereden bilebilirdi ki?
Ingham, Cafe de la Plage'n kapsndan ieri girmek zereyken, Jensen'in ar admlarla plajn
merdivenlerinden ktn grd. Yalnayakt, iki elinde Ingham'n ilk bakta ocuk sand, koyu renk, uzun
bir cisim tamaktayd. Sarn, zayf grnyle
161

deniz kazasndan kurtulmu, a bir Viking'e benziyordu. Ingham, Jensen'in elindekinin byke bir tahta
paras olduunu fark etti.
"Hey!" diye seslendi yaklarken.
Jensen bayla hafif bir selam verdi. Yorgunluktan az almt.
"Nedir o?"
"Ktk," dedi Jensen. "Belki bir heykele yarar. Bilmiyorum," Derin bir soluk alp elindekini yere brakt.
Ktk srlsklamd.
Ingham'n ilk dncesi Jensen'e yardm etmek oldu, ama stne temiz bir gmlek giymiti, ayrca akl
alaca ieklerdeydi.
"Bylesine gzel bir para ender bulunur," dedi Jensen. "Sudan kardm." Blucininin paalar slanmt.
"Arkadam, sekize doru eve getireceim. Bizimle yemee gelir misin?"
"Gelirim tabii. yi giyinmek mi gerekli?"
"Hayr. Herhalde Melik'e gideriz. Buralarda iek alabileceim bir yer var m?"
"Souk'ia. ansin dene. Yasemin satan adam Plage'dadr belki." Jensen glmsedi.
Ingham vuracakm gibi yumruunu skt. "Birazdan dnerim," diyerek Hammamet yolunda iekiye
rastlamak umuduyla sola doru ilerledi. On dakika kadar bakndktan sonra bulamayacana karar verip
aramaktan vazgeti. Kumsaldaki kesik bir aatan kopard ufak am dallarn evde bir bardak suya koydu.
Anlamsz bir kuzey havas gelmiti odaya. Daktilosuyla ktlarn yere indirdi. Gmleini ve pantolonunu
karp yatana uzanarak uykuya dald.
Scaktan pestili km halde uyand, ama Reine'den ayrldndan daha da mutluydu. Avluda bir kova su
dknd. zerindeki sabunlar alkalamak iin kovada ne kadar su brakmas gerektiini de ok iyi
kestirebiliyordu artk. ki kova suyla ykanmak gibi devrimci bir fikir bile gelmiti aklna, musluun altndaki
kova zaten sk sk tayordu. Musluk konusunda hakl kmt, gerekten de daha fazla almyordu, ama
istese mutfaktan da su alabilirdi.
Ingham Melik'e urayp akam sekiz krk bele dokuz arasnda
162

bir masa ayrttktan sonra Ina'y almaya gitti. Ina, Reine otelinin lobisindeki byk kanepelerden birinde
oturmu, sigara ierek bekliyordu. Kolsuz, pembe bir elbise giymiti, bir gsnn zerinde serinlik izlenimi
uyandran, byk, yeil bir iek deseni vard.
"Gecikmedim, deil mi?" diye sordu Ingham.
"Hayr. Biraz etrafa baknmak istedim." Ina ayaa kalkt.
"Kestirdin mi?"
"nce yzdm, sonra da kestirdim. Plaj harika dorusu!"
"Unutmadan syleyeyim, burada istersen yarm pansiyon hesab zerinden kalabilirsin. len ya da
akam yemeini otelde yemek ister misin?"
"imdiden karar verip balanmak istemiyorum."
Ingham arabay Melik'in yaknlarnda her zamanki yerinde durdurup Ina'ya biraz beklemesini syledi.
Koarak terasn merdivenlerinden kt, nceden sipari ettii buz tepsisini alp dnd. Arabay kilitledi,
Ina'yla birlikte dar sokaa saptlar.
Ina hayranlkla evresine bakyordu. Sokaktan geen, ya da kap diplerine dayanm duran birka Arap da
iri gzlerini ap glmseyerek Ina'y szdler.
Ingham kapsnn nnde durdu. Komu evlerinkine benzeyen sradan bir kapyd, tekilerden tek fark,
kapal olmasyd.
"Tpk filmlerdeki gibi!" dedi Ina.
Ingham, tuvalet kapsnn ak olmamasna sevinmiti. "te burada alyorum, ayn zamanda yatak
odam," diyerek Ina'ya yol gsterdi.
"Sahi mi?" aknl sesinden belliydi.
"Biraz Robinson Crusoe gibi, ama aslnda bundan fazlasna gerek duymuyorum." Ina'y odadaki en rahat
yer olan yataa oturtmann aresini dnyordu. Srtn dayayabilecei koyu krmz bir yastk da koymutu,
ama yatak fazla geni olduundan, insan ancak yar yatar durumda arkasna yaslanabiliyordu.
Ina mutfa grmek istedi. "Derli, toplu," dedi hl glmseyerek. Ingham ortal toplamakla isabet ettiini
geirdi iinden. "Herhalde sudan ucuzdur."
"Gnde iki dolar," dedi Ingham, buzlarla urarken.
163

"Ya tuvalet?"
"ey... tuvaleti darda. Avluda. Burada ykanyorum." Buz kpleri muslua dt, Ingham metal tepsinin
kenaryla baparman hafife kesmiti. "Viskine su ister misin? Sodam da var."
"Su koy. Bu resimler kimin?"
"Ah, Anders'in onlar. Beendin mi?"
"Soyut olann beendim. Kk ocuk houma gitmedi."
"Senin resimle ilgilendiinden haberi yok." Ingham glmsedi. Ina'yla Jensen'in konuacak ortak bir
konular olmasna sevinmiti. "Al, sevgilim."
Ina bardan alp kapdan bozma yataa oturdu. "Uff!" diyerek yerinde dorulmaya alt. "Pek yayl
saylmaz."
"Araplar yataa fazla nem vermiyor. Yere ilte serip yatyorlar."
Ina ak yeil kpe takmt. Arkaya tarad kendinden dalgal salar eskisinden daha ksayd. "Garip
insanlar, beni biraz korkutuyorlar. Savatan sonra burada olay kt m? Ya da sava srasnda?"
"Evet, birka gsteri oldu. Tunus'ta arabalar devirdiler, Amerikan Enformasyon Servisi'nin kentin
merkezindeki kitaplnn camlarn krdlar. Ben..."
Jensen eikte belirip, kapy ald. Yeil pantolonuyla temiz bir beyaz gmlek giymiti.
"Tantraym, Anders Jensen, Bayan Pailant. Ina."
"Merhaba," dedi Ina. Jensen'i glerek szyordu, elini uzat-mamt. .
Jensen, arpk bir reverans yapt. "Merhaba, Bayan Ina." Beceriksiz, ama iyi niyetli, on alt yandaki bir
ocua benziyordu bazan.
"Dur, sana hemen bir dut hazrlayaym." Jensen, "dut gibi olmak" terimini ok komik bulmutu, arada bir
iki yerine "dut" diyordu. Ingham, Ina'nm:
"oktan beri mi buradasnz?" diye sorduunu duydu.
Byk bir bardaa doldurduu ikiyi Jensen'e uzatt.
Konu tablolardan ald. Jensen, Ina'nn resimlere ilgi gstermesine ve portakal rengi soyut tabloyu
beenmesine memnun ol-
164

mutu. Ina kardeinden sz etmedi. Jensen, Ingham'la Gabes'e yaptklar geziden esinlenerek yeni bir kum
manzarasna baladn anlatt.
"Kumlarda geceledik," dedi. "Tablomdaki gibi frtna yoktu, ama insan yzn kumlara yaklatrnca her
eyi ok yakn gryor."
Sohbet kvamn bulmutu. Ingham, Ina'nn cin gibi gzlerinden en ufak bir ayrntnn bile kamadn
hissediyordu: Jen-sen'in st delinmi beyaz deri ayakkablar, zayf elleri (baparmann birinin trna
altndaki sar boya lekesi), birdenbire zntden sevince, sonra tekrar zntye dnebilen derin dnceli
yz ifadesi. Ina'nn alnnda minik ter damlalar belirmiti. Melik'in terasnda biraz esinti olacan umuyordu
Ingham. Ina ikinci - buzsuz - ikisinden ufak bir sinek kard.
"Buradaki haerelerin hepsi alkolik," dedi Jensen, Ina gld.
Melik'te tabii ki kuskus yendi. Ina burasn pek sevimli bulmutu. Kanarya da formundayd. Hafif bir flt sesi
geliyor, arada bir belli belirsiz bir esinti kyordu.
"Buraya kadnlarn gelmesine izin veriyorlar m?" diye alak sesle sordu Ina. Ingham gld. "Baz gln
yasalar varm. Kadnlar nerede?"
"Evde, yemek piiriyorlar," dedi Jensen. "Buradaki erkekler, leden sonralarn kz arkadalaryla birlikte
geirmilerdir, yemekten sonra baka kz arkadalarna gider, oradan da eve, hamile karlarna dnerler."

Ina en bir kahkaha att. "Yani birden fazla dost tutmak pahal deil mi demek istiyorsunuz? Bunlarn
hibiri hali vakti yerinde gibi grnmyor."
"Arap kadnlar hayr demeye cesaret edemiyorlar herhalde. Bilmiyorum. Bana sormayn." Jensen eliyle
belirsiz bir iaret yapt. Baklar uzaklara kayd.
"Kol dmelerini takmamsn," dedi Ina Ingham'a.
Ingham, Tunus'tan ald, sradan bir ift kol dmesi takmt. "Sana mektupta yazdm sanyordum,"
dedi. "Reine'deki odama hrsz girdi. Btn kol dmelerimi, kravat inemi, birka yzm koyduum
kutuyu gtrm." Altn alyansnn da kutuda olduunu hatrlamt birden.
165

"Hayr, yazmamtn," dedi Ina.


"Bir ift de ayakkab," dedi Ingham. "Kol dmelerine zldm, onlar pek sevmitim."
"Yazk olmu."
"En iyisi sen de, geri otel odalar daha gvenli olabilir, ama deerli bir eyin varsa valizine koyup
kilitleyebilirsin."
Jensen, yznde bo bir ifadeyle konumay dinliyordu.
"yi fikir, saol," dedi Ina. "Genellikle anslymdr, bilirsin, ama daha nce Arap lkelerinde bulunmadm.
eyleriyle mehur olduklar sylenemez." Glmseyerek Jensen'e bakt. "Hrszln tersi neyse onla, yani."
Ingham'a dnd. "Keten ceketini de kaybettiini yazmtn. Eski giyeceklere dknln biliyorum,
sevgilim ama o ceket, gzmn nne geldi de."
"Evet, ama o baka, ceketi arabamdan almlard." Ingham, krmz alvarl Arabi hatrlamt,
iskemlesinde kprdand.
"Abdullah," dedi Jensen.
"Demek hrszlar adlaryla tanyorsunuz!" Ina gld. "Ne garip lke! u Abdullah' bana da gsterin; ad
Binbir Gece Ma-sallar'm hatrlatyor."
"Artk aramzda olmadn umuyoruz," dedi Jensen.
"Ya? Biri cezasn verdi mi yoksa?" diye sordu Ina.
"yle sanyoruz," dedi Jensen.
"Bakladlar m?"
Jensen'in hemen karlk vermemesi Ingham' rahatlatmt, anlalan olanlar anlatmamas gerektiini
biliyordu. Az sonra, "Herhalde biri maln korumaya alm, herifin beynine bir ey atm," dedi Jensen.
"Ah, ne heyecanl," dedi Ina, bir televizyon oyunundan sz edercesine. "Peki siz nereden duydunuz?"
"Kulaktan kulaa." Jensen de glmeye balad.
"Acaba lm m?"
"Artk ortalkta grnmyor."
Ingham, Ina'nn konuyla ok ilgilendiinin farkndayd, bir eyler syleyecekken terasn giriinde Adams
grnd,' bo bir masa bulmak iin evresine baknyordu. Ingham hemen ayaa frlad. "zr dilerim, bir
dakika."
166

Adams'n yanna gidip davet etti, birlikte Ina'yla Jensen'in sohbete devam ettikleri masaya dndler.
"Ina," dedi Ingham. "Sana arkadam Francis dams' tantrmak istiyorum. Ina Pallant."
"Ho geldiniz, Bay Adams." Adams'a glmseyip elini skarken btn gzellii stndeydi Ina'nn.
"Siz de ho geldiniz, Bayan Pallant! Burada ne kadar kalacaksnz?" diye sordu Adams.
"Henz bilemiyorum. Bir hafta kadar herhalde," dedi Ina.
Pek dikkatli bir tahmin, diye dnd Ingham. Melik'in oullarndan birine iaret edip Adams'n sipariini
almas iin masaya ard.
Adams istediklerini Arapa syledi.
"Howard'n anlattna gre epeydir buradaymsnz," dedi Ina.
"Evet, bir yl geti. Havasndan memnunum; klima cihazm olduu srece tabii. Ha-ha!" BYB neeyle
gld. "Ama nce siz anlatn, Amerika'dan ne haberler var? Ben ayrlal bir buuk yl oluyor. Yalnz Time'la
Reader's Digest, arada bir de Paris ya da Londra basks bir gazete bulabiliyorum."
"Neyi bilmek istiyorsunuz?" Genellikle ofisimde drt duvar arasndaym, ya da Brooklyn metrosunda.
Dorusu olanlardan benim de pek haberim yok."
"u rk ayrm konusu. Bir de Vietnam sava. Politik hava, atmosfer falan. Bunlar gazetelerden
renilmiyor."
"Hm." Ina, Ingham'a glmseyip Adams'a dnd. "Irklk kargaalarna baklrsa yine scak bir yaz
geirecee benzeriz," dedi. "Vietnam savana gelince; savaa kar olanlar giderek daha iyi organize
oluyor. Ama bunlar gazetelerde de okumusunuzdur."
"Peki, siz sradan bir yurtta olarak ne dnyorsunuz?"
"Sradan bir yurtta olarak bunun zaman, para ve can kayb olduunu dnyorum," dedi Ina. "Tabii
herkes para kaybetmiyor, her savata olduu gibi bunda da kazanan birileri var."
Adams bir sre sesini karmad, syledii kuzu eti gelmiti. Ingham bardana arap koydu.
167

"Siz sava yanls msnz?" diye sordu Ina Adams'a.

"A, tabii," dedi Adams. "Anti komnistim nk."


Ingham, Ina'nn "Ben de" demeye kalkmadna sevinmiti. Ina hafif bir merakla, adam sanki Amerikan
Lejyonu'ndan geldiini sylemi gibi, Adams' szyordu; kim bilir, belki de doruydu.
Jensen, zayf eliyle azn kapatp terasn gerisindeki karanla bakarak esnedi.
"Kazanacaz tabii ki; yalnz teknik bir zafer olsa da," diye srdrd szlerini Adams. "Nasl kaybedebiliriz?
Ama gelin, daha gzel konulardan konualm. Burada kaldnz srede neler yapmay dnyorsunuz?"
"Henz plan yapmadm," dedi Ina. "Ne nerirsiniz?"
BYB aklna gelenleri saymaya balad. Sousse, Djerba, kumsalda deve turu, Kartaca harabeleri, Sidi Bou
Said'de yemek, Ingham'n adn bile duymad bir yerde pazar kurulduu gn souk gezintisi.
"Baz yerlere tek bama da gidebileceimi umuyorum" dedi Ina. "Sanrm Howard almak isteyecektir.
Benimle ilgilenmesi gerekmez."
"Ya?" Adams, Ingham'a bakp yanaklarn iirerek glmsedi. "Bunca haftay yalnz geirdikten sonra
gen ve gzel bir hanma lkeyi gsterecek vaktiniz yok mu?" diye sordu.
"almaktan sz etmedim ki!" diye atld Ingham.
"Howard'm vakti olmazsa ben sizi dolatrrm," dedi Adams.
"Ben de spanyol kalesini gezdiririm," dedi Jensen. "Ne yazk ki arabam yok."
Ingham, herkesin iyi anlamasna memnun olmutu. "Ama yarn sra bende," dedi. "Belki Sousse'a
gideriz."
Yemekten sonra kahve imeye Cafe de la Plage'a gittiler. Ina buraya baylmt, ok "gerek" grndn
syledi.
kta Adams, Ingham'la Ina'ya motelinde son bir kadeh ikram etmekte diretti. Jensen eve gitti. BYB,
Cadillac'yla nden yola kt.
"Anders bu gnlerde kpei yznden biraz keyifsiz," dedi Ingham. Olanlar Ina'ya anlatt.
168

"Aman Tanrm, ne korkun! nsanlarn bu kadar hain olduunu bilmiyordum."


"Sadece bazlar," dedi Ingham.
Ingham'n tahmin ettii gibi, Adams'n odasn ok beenmiti Ina. Adams yatak odasn da gsterdi.
Dolabn kaps kapalyd, zerinde anahtar olmad halde kilitli olduunu biliyordu Ingham.
"Evimden uzakta bir ev," dedi Adams. "Zaten Amerika'da da, Connecticut'takinden baka evim kalmad."
Oturma odasnn duvarnda asl duran resmi iaret etti. "Her ey ambarda, ev bombo. Belki emekli
olduktan sonra gider otururum."
Birer iki itikten sonra Ina, ok yorgun olduunu syleyip izin istedi. Adams hemen anlay gsterdi,
Ina'ya gre saatin ka olduunu hesaplad. "Dn sabahki yedi on be," dedi. Ayrlrken neredeyse Ina'nn
elini pecekti.
"Howard ok alyor. Arada bir onu da evden karn. yi geceler!"
Ingham arabada "Nasl buldun?" diye sordu.
Ina gld. "Klasik bir tip, ama hayatndan memnun grnyor. Byleleri hep mutludur zaten. Olabilecek
dnyalarn en iyisi falan, deil mi?"
"Evet, tam dediin gibi. Ama bana kalrsa biraz yalnz. Kars be yl nce lm. Bir gn, hatta belki yarm
gn seninle bir yere gitmeye can atyor. Birlikte len yemeine gidin istersen." Ingham szlerinde
samimiydi, ama birden BYB'nin Abdullah'la ilgili bir eyler syleyebileceini dnerek rahatsz oldu. Ina'nn
ayrntlar renmesini istemiyordu. Adams'n bildiini sand ayrntlar bile. Ne gerei vard? Sinir bozucu,
irkin eylerdi bunlar. Arabay otelin giriindeki akl kapl alanda durdurdu.
"Neyin var, sevgilim?"
"Hi. Neden sordun?" Dncelerini bu kadar iyi okuyabiliyor muydu, hem de karanlkta?
"Sen de benim kadar yorgunsun herhalde."
"O kadar deil." Ina'y arabada pt, lobiye kadar gtrp
anahtarn almasn bekledi. Ertesi sabah urayp alacana, ama
saat ondan nce gelmeyeceine sz verdi.
169

Eve dndnde Jensen henz yatmamt. "yi kz," dedi Ina iin.
Ingham sevindi. "yi kz", Jensen'in azndan kabilecek en byk komplimanlardan biriydi kukusuz.
170

XIX
Ertesi gn Ingham'la Ina Sousse'a gittiler, rhtmdaki Amerikan sava gemisine bakp, Ingham'n ilk
geldiinde oturduu kahvede souk bira itiler. Hava cehennem gibi scakt. Ina souk'a hayran kalmt.
Hasr rtlerden almak istedi, ama el bagaj olarak uaa sokamayacakt. Ingham postayla gndereceini
syleyince, eitli boy ve desende drt hasr satn ald.
"imdilik evinde yere ser," dedi. "Birini de duvara asarsn. Bak greceksin, evin nasl deiiverecek!"
Ayrca Ingham'a byk boy srl bir toprak vazoyla birka sigara tablas, kendine de beyaz bir fes ald.
Fes pek yakmt.
"Burada kullanmam, New York'a saklarm. Dn! Bir dolar on sente gzel bir apka!"
171

Ina'nn hayranl, Ingham'n lkeye bak asn deitirmiti. Arap ayakkab boyaclarnn dilerini
gstererek srtmalarn, milim dilenen ocuklarn gzlerindeki parlty sevimli bulmaya balamt. Birden
Ina'yla evli olmay istedi. Neden olmasn, diye dnd, teklif etmeyi geirdi aklndan. Ina deimemiti,
John Castlewood diye biri sanki hi var olmam gibiydi.
"Yarn da Djerba'ya gideriz," dedi Ingham len yemeinde. Otel yemeklerinin her yerden iyi olduunu
syledii halde, Ina otelde yemek istemedii iin, bulabildii en iyi restorana gtrmt.
"Yarn arkadan Adams'la bir yere gidecekmiiz. Sabah erken."
"Ya? Dn gece mi kararlatrdnz?"
"Bu sabah ona doru telefon etti."
"Peki," dedi Ingham glmseyerek. "Ben de yarn alrm yleyse."
"Keke telefonun olsayd."
"Ben sana Melik'ten ya da Plage'dan her zaman telefon edebilirim."
"Evet, a'ma seninle geceleri konumak istiyorum."
Amerika'dayken birka kere gece ge saatlerde Brooklyn'deki evinden aramt Ina. Telefonu salonda
olduu iin aramas kolay olmamt. "stersen kendim gelirim. Bu gece geleyim mi?"
"Btn gece mi kalacaksn? Kahvaltya kalmak istemezsin herhalde."
Ingham sesini karmad. Gece Ina'nn odasna gidecek, kahvaltya da kalmayacakt.
Rya gibi bir gn geirdiler. Aceleleri yoktu, kimseyle bulamayacaklard. Akam yemeine Fourati'ye gidip
yemekten sonra biraz dans ettiler. Ina, pek holanmamakla birlikte iyi dans ediyordu. Modern giyimli iki
Arabn dans nerilerini kibarca geri evirdi.
Terastaki masalar olduka karanlkt, yalnzca yarya inmi mehtabn geliyordu. Ingham kendini mutlu
ve gvenli hissediyordu. Ina'nn, "Gerekten her ey eskisi gibi mi? Bana kzgn deil misin?" diye
sorduunu duyar gibiydi, ama bu konuda fikir yrtmeyi doru bulmamaktayd.
172

"Ne dnyorsun?" diye sordu Ina. "Romann m?"


"Seni yatak dnda da yataktaki kadar sevdiimi."
Ina hafife gld, belki de belli belirsiz bir i eki, sessiz bir soluktu bu. "Eve gidelim, yani otele demek
istiyorum."
Ingham garsonla gz gze gelmeye alrken, Ina:
"Sana birka ift yeni kol dmesi alaym," dedi. "Burada iyi cins bir eyler bulabilir miyiz acaba? Joey'e de
alrm."
Ingham gece saat bir sularnda Ina'nn yanndan ayrldnda ayn odada oturmadklarna hayfland.
Gndz alabilecei ikinci bir oda da gerekliydi tabii. Sonra Rue El Hout'ta kendisini bekleyen iki odasn
hatrlad, iyi ki tutmutu o evi. Daha vakit var, diye dnd. Yorgunluk ve mutluluktan ba dnyordu.
Ertesi gn sk bir alma temposuyla sekiz sayfa yazd. Arada, daktilosunun bandan kalkt anlarda
artk romann dnmyordu. "Ina acaba iki ya da hafalk iznini burada m geirecek, yoksa bir hafta
sonra Paris'e mi gitmek isteyecek?" ya da "Eyalarm toplayp onunla birlikte Amerika'ya dneyim mi?
Neden dnmeyeyim?" ya da "sz evlilie getirecek olursam, ne zaman yapmalym bunu?" ve "John
Castlevvood'la olanlar hakknda oturup ciddi bir konuma yapmal m (o gne kadar hi deinmemilerdi),
yoksa en iyisi adn bile anmamak m?" gibi sorular geliyordu aklna. Yalnz son soruya karlk bulabilmiti:
Castlewood konusunu amak ona deil, Ina'ya derdi; Ina sesini karmazsa o da bir ey sylemeyecekti.
Saat drt buukta postaneden otele telefon etti, Ina odasnda deildi. Ingham, yedi buukta tekrar
arayacan not ettirdi. O zamana kadar gelir herhalde, diye dnyordu.
"Akam kacak msn?" diye sordu Jensen, Ingham eve dndnde. Avluda ykanyordu.
"Evet, BYB Ina'y akam rahat brakrsa. Bizimle gelir misin, Anders? Deiiklik olsun diye Tunus'a gitmeyi
dnmtm."
Jensen her zamanki ekingenliiyle, "Hayr, saol," dedi. "Ben..."
"Haydi canm, ne iin var? Gel, Tunus'ta lgn bir yer bulalm!"
Jensen kabul etti.
173

Ingham yediyi eyrek gee Ina'y almaya gitti. Ona gstermek istedii garip bir okuyucu mektubunu da
yanna almt. Washing-tonlu bir adam, kitaplktan dn alp okuduu "Eer" Oyunu'nu gklere karyor,
ancak son blmn dzeltilmesi iin birok neride bulunuyor, bunlarla konuyu darmadan ettiinin farkna
bile varmyordu.
Ina odasndayd, yukarya gelmesini syledi.
Giyinmi, aynann nnde makyaj yapyordu. Ingham yanana bir pck kondurdu.
"Jensen'i de ardm, umarm kzmazsn," dedi.
"Yok canm. Ne kadar sakin bir ocuk." Szlerinde eletiri havas vard.
"Her zaman yle deildir. Bu akam konuturmaya alrm. Bazan ok esprili oluyor. Geenlerde bir
yerde, galiba kendi memleketinde, bir kraliyet dn yaplm. Gazetelerde bundan baka haber
olmamasndan yaknd, 'Kamuoyu, bakalarnn cinsel ilikilerini her zaman ilgin bulur,' dedi, 'hele
araflarda kraliyet mo-nogram varsa.'" Ingham gld.
Ina da glmsedi, gzn aynadan ayrmamt.
"Esprileri yle doal ki, ben taklidini yapamyorum."
"Homoseksel, deil mi?"
"Evet, sylemitim ya. O kadar belli oluyor mu? Bilmiyordum."
"Kadnlar hemen anlar."
Herhalde homoseksellerden ilgi grmedikleri iin, diye dnd Ingham. "Bugn BYB'yle ne yaptn?"
"Kimle?"
"BYB. Bizim Yaam Biimimiz Adams."
"Ha, Kartaca'ya gittik. Bir yere daha uradk, Sidi... neydi ad?"
"Sidi Bou Said."
"Evet." Ina glmseyerek aynadan uzaklat. "Gerekten ok bilgili biri. Tarih konusunda. Sidi'deki
kahvehaneye bayldm. Hani merdivenlerle klan."
"Biliyorum, mterilerin eski Yunanllar gibi yer minderlerine uzandklar. BYB bana da gsterecek yer
brakr umarm."
"Samalama. Buraya gezmeye deil, seni grmeye geldim."
174

Baklarn Ingham'a evirdi; boynuna sarlmamt, ama Ingham bir pckten bile bu kadar mutlu
olamazd.
te, evleneceim kadn bu, diye dnd. Hayatnn geri kalan yllarn onunla geirecekti. Anlam ykl bu
sessizlii bozup okuyucu mektubunu gsterecei srada Ina:
"u Abdullah konusunda anlatlanlar doru mu?" diye sordu. "Burada, otel arazisinde ldrld?"
"Bilmiyorum. Sanrm kimsenin elinde delil yok."
"Ama adamn bardn duymusun, Francis syledi. Senin terasnda olduunu anlatt."
Acaba BYB arplan kapdan da sz etmi miydi? Herhalde. Belki Fransz iftin yere den ar bir cismin
sesini duyduklarn da anlatmt. "Evet, duydum, ama saat gecenin ikisiydi. Karanlkt."
"Darya bakmadn m?"
"Hayr."
Ina soran gzlerle Ingham' szd. "lgin," dedi. "O geceden sonra Arabi gren olmam. Acaba ldren
de Arap myd dersin?"
"Kim bilir? teki Araplar Abdullah' sevmezmi. Aralarnda sk sk kavga kyordu herhalde." Bir an,
boaz kesik Arap cesedinden sz etmeyi dndyse de vazgeti, sansasyon haberinden baka bir ey
deildi. "Bir akam Cafe de la Plage'da garip bir olay izledim. Arabn biri hafif sarhotu. Adam darya
attlar. Uzun bir sre kumlarda durup gzlerini kapya dikti, yle kesin kararl bir bakt ki, kim olursan ol,
nasl olsa gnn birinde seni elime geiririm, der gibiydi. O bakn hi unutmayacam."
Ina'nn susmas Ingham' rahatsz etmiti. Ya gerei Jen-sen'den renirse, diye dnd. O zaman
yalanc ve korkak biri olarak grmeyecek miydi Ingham'? Bu sessizlik otuz saniye daha uzamadan Ina'ya
gerei sylemek istiyordu. O kadar korkun muydu gerek?"
"Dnceli grnyorsun."
"Deilim," dedi Ingham.
"Romann nasl gitti bugn?"
"Fena deildi, saol. Yeni hasrlar pek gzel oldu."
"Tabii. Kei gibi yaamann anlam yok. Bak, eer Arabi do-
175

radlarsa, sakn dp baylacamdan korkma. Bugne kadar ne canavarlklar duydum bilsen, kesilen
uzuvlar falan. yle mi oldu?"
"Adam o gece hi grmedim, Ina. Oteldeki komiler de ona ne yaptklarn sylemiyorlar. Belki Adams,
benim bilmediim bir eyler biliyordur." Ina'dan sakladnn olduka iren bir yk olduunu dnerek
biraz rahatlad. "Haydi gidelim. Anders'e geerken alacamz syledim."
Ingham sokan kesinde arabadan inip eve kotu. On dakika ge kalmt, Jensen'in aldrmayacan
biliyordu, belki farknda bile deildi. Avludan seslendi, Jensen hemen aaya indi.
"Ina seni pek suskun bulmu, bu akam biraz daha fazla konumaya al," dedi Ingham.
Plage'a gittiler. Barda viski de bulunuyordu. Jensen her zamanki gibi boukhah istedi, Ina onunkinden bir
yudum ald, ama beenmedi. Ingham, evredekilerin merakl baklarndan her zamankinden daha fazla
rahatsz olmutu. Acaba yannda gzel bir kadnla geldii iin mi herkesin gz zerindeydi? Jensen bir
eyin farknda deilmi gibi grnyordu. Ingham' tanyan tombul barmen dosta glmsedi.
"Kasabamz beendiniz mi, madame? Ne kadar kalacaksnz?" diye Franszca sordu Ina'ya. "Scaklarla
aranz nasl?"
Barda ayakta duruyorlard.
Ina bu dostluk gsterisinden holanmt.
Melik'teki yemek srasnda Jensen gayrete gelip Ina'ya New York'ta nasl yaadn sordu. Ina, konuyu
ailesine getirdi. Biri dul, teki evde kalm, birlikte oturan ve pazar gnleri yemee gelen iki yal teyzesinden
sz etti. Kardei Joey'in hastaln ksaca geitirerek yapt resimleri anlatt.
"Bu ad aklmda tutacam," dedi Jensen.
Ina, Jensen'e kardeinin son sergisinin katalounu gndereceine sz verdi, Jensen de o zamana kadar
Hammamet'ten ayrlmas olaslna karlk, Kopenhag'daki adresini yazd.
"Buras annemle babamn adresi," dedi, "henz kendime bir yer bulamadm. Gidecek olursam Howard'la
haberleirim."
"Tabii," dedi Ingham, "ama ben senden nce gideceim mutlaka."
Jensen'den ayrlmak fikri Ingham'n hi houna gitmemiti.
176

Ina'ya bakt, beriki ikisini de dikkatle incelemekteydi. Bu akam keyfi yok, viski de neelendirmedi, diye
dnd Ingham.
"Kopenhag'da devaml bir iiniz var m?" diye sordu Ina.
"Ara sra tiyatro dekorlar yapyorum. dare ediyor. Ayrca ailem de her ay biraz yardm ettii iin ansl
saylrm." Kaytsz bir tavrla omuz silkti. "Aslnda hediye etmiyorlar, bir mirastan hakkm olan veriyorlar.
Kimseye zararm dokunmuyor." Ingham'a bakp glmsedi. "Yaknda gidip, kk limanmzda ne yenilikler
olduuna bakacam."
Ingham da gld. Ina'yla Jensen gittikten sonra, romann da son dzeltmeleriyle temize ekilmesi ii
kaldnda dayanlmaz bir yalnzlk duygusuna kaplacan anlamt birden. Yine de gidi tarihini belirlemek
istemiyordu; Ina'yla anlamak, New York'ta birlikte yaamak gibi bir karar almak durumunda i deiecekti
tabii. Belki evlenirlerdi, o zaman birlikte oturabilecekleri bir ev aramalar gerekecekti, onun kat birlikte
oturamayacaklar kadar kkt. Ina'nn Joey'e bakmak iin ebediyyen Brooklyn'de kalmas da gerekmez,
buna nasl olsa bir zm bulunur, diye dnd Ingham.
"Yarn sabah kaleyi gezmek ister misiniz?" diye sordu Jensen Ina'ya. "Kumsaldan yryerek gider, arada
bir de yzme molas veririz. Otelden fazla uzak saylmaz."
Jensen, ertesi sabah on birde Ina'y otelden alacan syleyip sonra kahveden kalkt.
Ingham, Jensen'in yemek boyunca iyi bir izlenim braktn dnerek Ina'nn olumlu bir ey syleyeceini
umuyordu, ama yanlmt. "Kumsalda biraz yryelim mi?" diye sordu Ina'ya. "Ayana ne giydin?" Masann
altndan ayakkablarna bakt.
"Yalnayak yrrm. Haydi, gidelim."
Ingham hesab dedi. Jensen sekiz yz milim brakmt.
Kumlar lkt. Ingham Ina'nn ayakkablaryla kendininkileri eline ald. Mehtap grnmyordu. El ele
tututular, hem birbirimizi kaybetmeyiz, hem de ho bir duygu, diye dnyordu Ingham.
"Bu akam biraz keyifsizsin," dedi. "Anders cann m skt?"
"Pek neeli biri olduu sylenemez, deil mi?" dedi Ina. "Ama onunla ilgisi yok, Joey'i dnyordum."
177

"Gerekten nasl Joey?" Sorarken yrei cz etmi, ama sesi souk kmt.
"Bazan kendini pek kt hissediyor, uykular kayor, ama bence eskisinden farkl deil." Ina abuk
konumutu, ksa bir sessizlik oldu. "Bence evlenmesi gerekir, ama istemiyor."
"Anlyorum. Louise'i dnd iin. Akll bir kz galiba."
"Evet. Joey'in hastaln btn ayrntlaryla biliyor." Ina admlarn yavalatt, sonra durdu, bir ayann
parmaklarn kumlara batrd. "in komii - daha dorusu iin korkun yan - bana k olduunu sanmas."
Eli hl Ingham'n avucunda, hareketsiz duruyordu. Ingham parmaklarn skca tuttu. "Ne demek
istiyorsun?" diye sordu. Alak sesle, neredeyse fsldayarak konuuyorlard.
"Syledim ya, beni sevdiini sanyor. Cinsel bir sevgi deil herhalde, yoksa pek garip olurdu, ama bu sevgi
yznden hayatna, his dnyasna baka kadn giremiyor. Louise'yle evlense keke, belki ocuklar bile
olur."
"Tabii," dedi Ingham, hi de emin olmad halde.
Ina ayaklarna bakt. "Benim amdan korkutucu deilse bile ok zc bir durum."
"Ah, sevgilim!" Ingham kolunu Ina'nn omzuna dolad. "Nasl, - ne diyor sana?"
"Bana kar duyduu hisleri baka hi kimseye duyamayacan sylyor. Buna benzer eyler. Bunlar
sylerken hi duygusal deil, tam tersine, aka yapar gibi, ama ben gerei sylediini biliyorum iin
kts."
"O evden ayrlmalsn, sevgilim. Bak, Joey'e gerekliyse birini bulur oturtursun, yeterince yer var."
"Annem bakar nasl olsa," dedi Ina szn keserek. "Her iini grr. Zaten yalnz yatan yapmak
gerekiyor, onu bile arada bir kendisi yapabiliyor. Tek bana banyo kvetine bile girip kabiliyor." Sinirli bir
kahkaha att.
Doru. Joey'in giri katnda kendine ait bir dairede oturduunu hatrlamt Ingham. "Yine de oradan
kmalsn, Ina. Sevgilim, bu akam neyin olduunu anlayamamtm, ama bir skntn olduu belliydi."
178
Ina, yzn Ingham'a evirdi. "Howard, sana gln bir ey anlatmak istiyorum. Kiliseye gitmeye
baladm, iki ay kadar oluyor."
"Ya? Ama pek komik saylmaz," dedi Ingham, duyduklarna ok ard halde.
"Komik, nk btn bunlara inanmyorum, ama vaaz dinleyip ilahi syleyerek teselli bulan o yallar
grmek beni de rahatlatyor. Ne demek istediimi anlyor musun? Zaten topu topu her pazar bir saat." Sesi
titriyordu.
"Ah, canm sevgilim!" Ingham, Ina'y kollarna ald. Tanmla-yamad, ok gl bir duygu sarmt
yreini, gzlerini skca kapad. Yumuak bir sesle, "Seni sevdiim gibi hi kimseyi sevmedim bugne
kadar, hele u anda," dedi.
Ina ban Ingham'in omzuna yaslayp hkrd, ama hemen kendini toplad, arkaya doru bir adm atp
alnna den salar geriye itti. "Dnelim artk."
Kasabaya doru yrmeye baladlar. Yar aydnlatlm kale, bir zamanlar kaybedilmi bir savan
kantyd, yoksa spanyollar hl burada olurlard.
"Keke daha fazla konuabilsek bunlar," dedi Ingham. "Her eyi. Ne zaman istersen syle. ster imdi,
ister daha sonra."
Ina sesini karmad.
Mutlaka o evden ayrlmas gerekli, diye dnyordu Ingham. Geri d grn sevimli olan, kasvetli
eski yaplara benzemeyen bir evdi, ama Ingham'a gre son derece salksz bir yerdi. Ona imdi gzel bir
eyler sylemeliyim, dedi kendi kendine, ama "evlenme teklif etmenin sras deildi. nat bir tavrla, "Keke
ikimiz New York'ta birlikte otursaydk," dedi.
Ina karlk vermeyince ok ard, d krklna uramt.
Arabann yanna geldiklerinde Ina, "Bu akam bende i yok," dedi "Beni otele gtrr msn, sevgilim?"
"Tabii."
Otelde Ina'y pp iyi geceler diledi, Jensen'le yapaca kale gezintisinden sonra onu bir yerlerde
bulacan syledi. Eve dndnde Jensen'in katnda k grmedi, bir sre avluda bekledi, onu uyandrp
biraz konumaya can atyordu. Yukardaki pencereye bakarken birden Jensen'in yand.
179

"Benim," dedi Ingham.


Jensen kollarn camn iine dayayp esnedi. "Uyumuyordum. Saat ka?"
"Geceyarsna geliyor. Biraz konuabilir miyiz? Yukar geliyorum."
Jensen sesini karmad, uykulu bir tavrla yerinden doruldu. Ingham koarak merdivenlerden kt.
Jensen zayf bedenine bol gelen eski blucin ortunu giymiti. "Bir ey mi oldu?" diye sordu.
"Hayr. Sadece yarn Ina'ya Abdullah konusunda bir ey anlatmaman rica edecektim. Ona da, Adams'a
anlattklarm tekrarladm, kapy amadm syledim."
"Olur."
"Duyarsa ok geirir herhalde. u sralarda zaten banda yeterince dert var kardeiyle ilgili, akam anlatt
ya. ocuk sakat, Ina onun haline ok zlyor."
Jensen bir sigara yakt. "Tamam, anladm."
"Henz sylemedin, deil mi?"
"Neyi?"
Konu Jensen iin ne kadar anlalmazsa, Ingham'a gre de o kadar kesindi. "Arabn bana daktilomu atp
ldrdm."
"Ha, hayr, tek kelime bile sylemedim."
"Yine de syleme."
"Olur, merak etme."
Jensen'in aldrmaz davranna ramen Ingham ona gvenebileceini biliyordu, nk Jensen, "Hi nemli
deil de ondan," derken gerek inancn dile getirmiti. "Aslnda - itiraf etmeliyim -yaptmdan utanyorum."
"Utanmak m? Sama. Katolik samas. Yok, daha dorusu Protestan." Jensen yatanda arkasna
yaslanp gne yan bacaklarn battaniyeye uzatt.
"Ama ben gerek bir Protestan saylmam ki, aslnda hibir ey deilim."
"Kendinden mi utanyorsun, yoksa bakalarnn dnebileceklerinden mi?"
"Bakalar" sznde hafif bir aalama sezdi Ingham. "Bakalarnn dncelerinden," dedi. Bunlar ancak
Adams'la Ina olabi-
180

lirdi. Jensen'in de ayn eyi syleyeceini umuyordu, ama beriki oral olmad.
"Bana gvenebilirsin, bir ey sylemem. Bu kadar ciddiye alma." Jensen, tablaya uzanabilmek iin
bacaklarn yene indirdi.
Ingham, aaya inerken zayfl ve korkakl yznden Jensen'in gznen dt duygusuna
kaplmt. Ona batan beri, ldeki konumalarndan beri drst davranmt. Jensen ikiliyken bile ak
vermeyecekti, bunu bildii halde nedense kendini sulu ve gvensiz hissediyordu. Oysa Jensen zayf
deildi. Ara sra evin yaknlarnda gz szerek dolaan, Jensen'i grnce Arapa bir eyler syleyen rkek
bakl Arap ocuu hatrlad birden. Jensen'in iki kere elinin tersiyle olan bandan savdn grmt.
Onunla arada bir yattn sylemiti Jensen. ocuk ylk, gvenilmez, hastalkl tipin biriydi. Ama btn
bunlara ramen Jensen yine de zayf deildi.
181

XX
Boucu scak ve sessizlik Ingham'n uykusunu karmt. Kalkp bir kova su dknd, ama ok gemeden
yine srlsklam terlemi-ti. Artk almaya balad iin fazla rahatsz olmad. Dncelere dalmt. Ina'y
dnnce yrei sevgi doluyordu. ok geni, her eyi kaplayan, btn dnyay iine alan, kendine,
tandklarna, herkese yaylan bir duyguydu bu. Odak noktasnda bu gcn kayna olan Ina vard. Onu
yalnz ekici bir kadn olarak deil, evresinin ve yetitirilme tarznn rn olarak gryordu. Ina,
ocukluunda kendini yalnz hissettiini, kardei Joey'in hastal yznden anne ve babasnn btn sevgi
ve ilgilerini ona ynelttiklerini anlatmt. Dikkati zerine ekebilmek iin (ailesinin o zamanlar oturduu
Manhattan'daki) okulunda ok alkan bir ren-
182

ci olmu, yksekrenimini Hunter College'de -ana dal ngilizce kompozisyon olarak - parlak bir dereceyle
tamamlamt. Yirmi yandayken, ailesinin de iyi kt kabul ettii Yahudi bir ocua k olmutu (Columbia
niversitesi'nde fizik okuyan biri olduunu hatrlad Ingham); ama bu ilikiye hem kar kan, hem de
oullarnn kendi hayatn yaamakta serbest olduunu syleyen ailesine bir trl snamamt. Bu olayn
birka aylk zntye ve mezuniyet notlarnda hafif bir de mal olduunu anlatmt Ingham'a. Bundan
nce, on be yandayken, kendisinden biraz byk, lezbiyenliini aa vurmayan bir kza tutulmutu.
Ingham, genlik yllarnn aclarn, yalnzln, kimseyle konuamamann skntsn dnp glmsedi.
Herkesin bana gelen eylerdi bunlar; yirmi beinde, otuzunda unutulup gidiyorlard - tpk almas gereken
bir rman talan gibi can actyor, kk yaralar ayorlar, ama insan bilinaltnda bana gelecekleri
bildiinden, doum sancsn unuttuu gibi bunlar da unutuyordu. Ina'nn bandan bir buuk yl sren bir
evlilik gemiti, kocas baarl oyun yazar Edgar bilmem ne (soyadn hatrlamadna pek seVindi Ingham)
despot, alkolik bir adamd, Ina'y arada bir dverdi. Boanmalarndan birka yl sonra bir trafik kazasnda
lmt.
Ina artk Ingham' ve kardeini seviyor, kilisede biraz manevi destek, yardm aryordu. (Acaba bu aray
nereye kadar gidiyor, diye dnd Ingham.) Kilise baa geleni ekmekten baka ne gibi bir t verebilirdi
ki? Gnah ilememek; ama insann kocasyla, ailesiyle ya da bakalaryla byk sorunlar varsa - rnein
yoksulluk ekiyorsa - kilise yine de kadere raz olmasn neriyordu. Araplarn dini inancna benziyor, dedi
Ingham kendi kendine, can sklmt.
Dnceleri yine Ina'ya dnd. kisinin de sevginin nemini bilecek yata olduklarn, genliin
bencilliinden, benmerkezcili-inden bir lde kurtulduklarn umuyordu. ki ayr dnya, benzerliklerine
ramen birbirlerinden farkl, karmak ama kendilerini karlarndakine aklamaya alan, birbirlerine
verebilecek bir eyleri olan iki ayr dnya oluturuyorlard. Romann hazrlklar srasnda defterine yazd,
bireyin kimlik bilinciyle ilgili notlan hatrlad. (Her zaman olduu gibi imdi de bu notlarn hibirini ro-
183

manda kullanmamt.) Bazlarn Ina'ya okumak, fikrini sormak iin can atyordu. Notlardan birini, o gnlerde
okuduu bir kitaptan kopya etmiti. Amerikan ilkokullarndan birindeki alt snf ailelerin ocuklaryla ilgiliydi.
Bu ocuklar yaamlarndan da, okuldan da zevk almyorlard. Her biri kalabalk ailelerden geliyordu. Gnn
birinde okul idaresi bu ocuklara birer kk ayna armaan etmiti. Artk sk sk aynada kendilerine bakp
herkesten farkl, kendine has bir yz, bir kimlii olan bireyler olduklarn anlamaya balamlar, dnyalar
deiivermiti.
Ingham, Joey'in hastalnn Ina'da yaratt basky, ona her baknda, onu her dndnde, en gzel
anlarda bile duyduu acy ar bir yk gibi zerinde hissediverdi birden. Bunlara imdi bir de Joey'in
duygularndan kaynaklanan, garip ve zlmesi son derece zor sorun ekleniyordu. Srtndan yukar trmanp
omuzlarna kerek trnaklarn batryordu bu yk. Yataktan frlad.
lk dncesi, hemen Ina'ya gitmek, onu sakinletirmek, evleneceklerini sylemek - belki de teklif etmek,
ama bu teknik bir ayrntyd - Tunus zerine gne doana kadar geceyi onunla birlikte plan yaparak
geirmek oldu. Kol saatine bakt. on sekiz geiyordu. Bu saatte otele girebilir miydi? Tabii, birine
duyurana kadar kapy vurursa girerdi. Ina kzar myd acaba? Yoksa duygulanr myd? Ama syleyecekleri,
gecenin bu vaktinde rahatsz edecek kadar nemli miydi? Duraksad. Gidip gitmemeye karar verememesi de
zayflk belirtisi, hatta kaderin bir oyunu deil miydi?
Sonunda bu saatte gitmemeye karar verdi. Ina evinde yalnz olsa baka trl dnrd. Otel ii
bozmutu.
Ertesi gn dnerek skntsn datmaya alt. len yemeinde buluacaklard. Jensen'e yemekte
Ina'yla yalnz olmak istediini sylemi, Jensen de anlayla karlamt. Aklndan geenleri anlatacak,
evlilikten sz edecekti. Ina'yla New York'a dnmeyi dnyordu, en azndan Ina gittikten hemen sonra yola
kacakt; birlikte ev bulurlar, bir aya kalmadan Ina Brooklyn'den ayrlp Manhattan'da onunla birlikte
oturmaya balard. Bu plandan ok holanmt. Tekrar yatana girdi, ama yarm saat kadar uyuyamad.
Ertesi sabah dokuz buukta uyandnda Jensen'in evde olma-
184

dn fark etti. Oysa, kabul edeceinden emin olmamakla birlikte, Jensen'i arabayla Reine'e gtrmeyi
nerecekti. Yemekten nce onlar bir yerlerde bulabilmesi gerekiyordu imdi. lene kadar romann baz
blmlerini dzeltip yeniden daktilo etti, saat yarma doru iki sayfa daha yazd. Sonra beyaz pantolonla
temiz bir gmlek giyip Cafe de la Plage'a indi.
Ina'yla Jensen'i bir masada oturmu, roze arap ierken grdne sevinmiti. "Tak tak," dedi yaklarken.
"Gelebilir miyim? Nasl geirdiniz sabah?"
Ciddi bir konumay yarda kesmi gibi grnyorlard. Jensen yan masadan bir iskemle ekti. Ina, dalgn
bir glmsemeyle Ing-ham'. tepeden trnaa szd; Ingham yzne, ellerine, bedenine bakndan
holanmt.
"Kaleyi beendin mi?" diye sordu Ingham. "Ben iine girmedim."
"ok gzel, kimse de yoktu, istediimiz gibi her tarafn gezdik," dedi Ina.
"Hayalet bile yoktu," diye ekledi Jensen.
Birazdan Jensen'in kalkmaya niyetli olmad anlald. Birlikte Melik'e gidip yourt, meyve, peynir ve arap
getirttiler, baka bir ey yenmeyecek kadar scakt. Belki Ina yemekten sonra biraz dinlenmek ister, diye
dnd Ingham. Birlikte otele gider, orada konuurlard. Jensen hesab isteyip, zaten Ina'y yemee davet
etmeyi dndn syleyerek demekte direttikten sonra izin istedi.
"Biraz alacam, yani len uykusundan sonra." dedi. "Fatma geldi mi?"
"Bu sabah gelmedi."
"Th! leden sonra gelirse geri yollarm. Sence uygun mu?"
"Tabii," dedi Ingham.
Jensen gitti.
"Naslbiri bu Fatma?" diye sordu Ina.
"On alt yalarnda, yalnayak, devaml glmseyen, Franszca bilmeyen bir kz. En sevdii i, terastaki
musluu ap suyun akna bakmak. Arada bir para verip yiyecek ve arap aldryoruz, hi parann stn
getirdiini grmedim. Her seferinde "tam geldi" diyor." Ingham gld.
185

Ina anlatlanlar dinlemiyor, ya da ilgilenmiyor gibi grnyordu.


"Yorgun musun, sevgilim? Gel, seni otele gtreyim. Bugn yine ok scak, belki biraz uzanmak istersin.
Benimle."
"Yatalm m demek istiyorsun, yani?"
Ingham glmsedi. "Aslnda seninle konumak istiyordum." Not defterini yanna getirmediine piman
oldu, ama tekrar eve gidip almayacakt. "Neredeyse dn gece buukta sana gelecektim. Yataktan
frlamtm."
"Kt bir d m grdn? Neden gelmedin?"
"Hayr, uyumamtm ki d greyim. Seni dnyordum. Bak, aklma ne geldi sevgilim, birlikte bana
gidelim, orada da uzanabiliriz."
"Hayr, saol. Otele gitmek istiyorum."
Otelde daha rahat ettiini biliyordu Ingham, ama evini beenmediinin de farkndayd. Belki de pek harap
buluyordu. Ina bir ey sylemedii halde, iki odasn savunmas gerektii duygusuna kaplmt. Ne de olsa
u sralarda alt yerdi, ona gre deta kutsal bir yer. "Tamam, sevgilim, haydi gidelim."
Ina'y Reine de Hammamet'e gtrd. Resepsiyon memuru Ina'ya bir telgraf uzatt.
"Yldrm haber," dedi Ingham, kimden geldiini merak ediyordu.
"Broya telgraf ekmitim," dedi Ina. "Onlardandr."

Ina'nn telgraf okumasn bekledi. Yava yava alnn krtrdn, dudaklarn bzdn grd.
"Cevap ekmem gerekiyor," dedi Ina. "Uzun srmez."
Ingham ban sallad, bir gazete bulmak iin evresine baknd.
"Ne oldu?" diye sordu Ina dnnce.
"Bir yayn hakk konusu. Gelmeden halletmitim, ama biraz kark bir i olduu iin tekrar aratrmak
istemiler, ne yapacaklarn soruyorlar. Can skc."
Ina souk bir du yapt, arkasndan Ingham da izin isteyip dua girdi. Buz gibi olmayan, serin su iyi
gelmiti. Sabunluktan Ina'nn kokulu sabununu almak, sonra yine parmaklarnn arasnda kaydrarak yerine
brakmak da yle. Byk, beyaz banyo havlularndan birine el koydu.
186

"Ah, harika!" dedi, havluya sarnp yalnayak dar ktnda.


"Howard..." Ina yataa oturup yastklara dayanm, sigara iiyordu. "Keke sen de bungalowlarda
otursaydn. Bir ya da iki oda tutalm m, ne dersin?"
Ingham bungalowlara tanmay hi istemiyordu. "Ama istersen sen geebilirsin," dedi. "Tabii bo oda
varsa. Sordun mu?"
"Hayr, henz sormadm. Evin son derece konforsuz, sevgilim. Hele o tuvalet! stelik yeterince paran da
var. Neden orada oturuyorsun, anlamyorum."
"Deiiklik olsun diye. Bungalowdan bkmtm."
"Bklacak nesi var ki? Mutfa, banyosu yerinde, basit ve temiz. Francis klima cihaz da bulunabileceini
syledi."
"Araplarn nasl yaadn grmek istedim. Pazardan alveri etmek falan."
"Orada oturmadan da nasl yaadklarn grebilirsin. Son derece ilkel yayorlar. Bu sabah Anders'le
kaleden dnerken grdm."
"Ne kadar ilgin bir mahalle, deil mi?" Ingham glmsedi. "Biliyor musun, u sra dzenimi kurdum, iyi
alyorum. Bana gre sadece bir bro oras. Zaten bir aydan fazla kalmay da dnmyorum."
"Francis, kendi kendini cezalandrdn sanyor."
"Ya? Galiba bana da ayn eyi sylemiti. BYB'ye gre biraz fazla Freud'cu bir sz. Her neyse, yanlyor.
Ne zaman konutunuz bunlar?"
"Bu sabah plajda karlatk. Uzaktan bana el sallad. Denizdeydi. Ben de sabah erken yzmeye inmitim.
Kumlara oturup biraz konutuk." Ina gld. "Paletleri, zpkn ve su geirmez, gzlkl balyla pek komik
bir grn vard. O balkla daldn biliyor muydun?"
"Evet, biliyorum."
Ina bir sre sustu, sonra, "Abdullah'n ldrld gece hakknda gerei sylemediine inanyor," dedi.
"Senin terasnda olduunu sylyor."
"Hm," dedi Ingham iini ekerek. "Madde bir: Kimse adamn ldrlp ldrlmediini bilmiyor. Cesedi
gren yok. Adams me-
187

rakl ihtiyar kadnlar gibi davranyor. O kadar ilgileniyorsa neden polise haber vermemi?"
"Dur, sinirlenme o kadar."
"zr dilerim." Ingham bir sigara yakt.
"Bu yzden mi tandn?"
"Tabii ki hayr. BYB'yle dosta ilikimi srdryorum. Tanmamn nedeni; bak, seninle bunu konumak
istiyorum zaten. Daha dorusu sana anlatmak. Yazdm romanla da ilgisi var biraz. Konu u: nsan, kiiliini
ve standartlarn kendi mi yaratyor, yoksa bunlar toplumun rn m? Romanmda ilediim konuyla da
uzaktan ilgili, ama Tunus'a geldim geleli bunlara sk sk kafa yoruyorum. Demek istediim - otoriteriyanizmin
tersi. Bence en nemlisi ahlak standartlar galiba. Romanmn kahraman Denni-son, kendi yasalarn
kendisi yapyor, ama bu da doru deil."
Ina, Ingham'a bakyor, konumadan dinliyordu.
"Hammamet'te senden de, bakalarndan da mektup alamadan geirdiim haftalar boyunca neredeyse
kendimi tanmaz hale geldim, bakalatm. Bunun bir nedeni de - en azndan ahlak deerleri asndan -
evremdeki Araplarn bambaka standartlara gre yaamalaryd. stelik onlar ounlukta, buras onlarn
dnyas, benim deil. Ne demek istediimi anlyor musun?"
"Peki, sonra ne yaptn?"
Ingham gld. "Yapacak bir ey yok, insann iinde bulunduu bir durum bu, olduka can skc bir durum.
Neyse, romanm asndan iyi oldu, nk ayn konuyu orada da iliyorum."
"Burada yaasaydm ahlak deerlerimin deieceini sanmyorum," dedi Ina. "Bir bardak buzlu su
istiyorum."
Ingham telefona seirtip oda servisine sipari verdi. "Hayr, deimezler belki," dedi, "ama evrende hi
kimse onlara uymuyorsa, senin de uygulaman zor olur."
"Bir rnek ver."
Ingham duraklad, oysa verebilecei birok rnek vard. Kk dzenbazlklar. Evli erkeklerin bakalarna
zenip karlarnn yan sra birok metres tutmalar, karlarnn duygularn hie saymalar. "Yani... insan be
alt kere soyulursa gnn birinde soyguna kalkabilir, deil mi?" dedi. "Herkes ktysa, i hayatnda
namuslu olan kazk yer."
188

"Hm-m," dedi Ina kukuyla. Kap vurulunca Ingham'a eliyle banyoya girmesini iaret etti.
Ingham, kvetin yanndaki boy aynasnda dalgn dalgn kendini szd. Romallara benziyordu. Banyo
havlusunu aadan tutan elleri grnmyordu. Ayaklar pek komikti. BYB de pis dedikoducunun biriydi.
Ina'y kendisinden uzaklatrd iin ondan nefret ediyordu Ingham. Ina, BYB'nin deli samas radyo
programlarn duysa, onun ne budala biri olduunu anlard.
"Tehlike geti," diye seslendi Ina.
"Bat detleri bunlar," diye sylenerek banyodan kt Ingham. "Senin gibi gzel bir kadnn odasnda her
gn leden sonra be erkek bulunmas gerekir."
Ina glmsedi. "Peki, ama BYB o gece olanlar konusunda gerei sylemediini nereden karyor?"
Bardana su koydu.
Ingham banyodan ikinci bir bardak alrken, "Ona sor," dedi.
"Sordum zaten."
"Ya?"
"Araba bir ey attn ya da vurduunu sanyor. Attn m?"
"Hayr," dedi Ingham kesin bir tavrla. aknlktan olsa gerek, bir saniye kadar duraksamt. "Biliyorum,
arplan bir kapdan, kouan komilerden bir sr baka ayrntdan sz ediyor, oysa odas benimkinden ne
kadar uzakta."
"Ama olay senin terasnda gemi."
"Duyduum lk yakndan geliyordu." Ingham bu konumadan gittike nefret etmeye balamt, ama ne
olursa olsun belli etmemeye almas gerekiyordu.
"Arkandaki odada oturan Franszlarn bir kap sesi duyduklarn, senin kapn olduundan emin olduklarn
syledi."
"Franszlar bana bu konuda hibir ey sylemediler. Kimse kimseye Abdullah'n ortadan kaybolmas
konusunda bir ey sylemedi zaten. Yalnz BYB konuup duruyor."
Ina'nn dikkatli baklarndan rahatsz oluyordu. BYB'nin iren merak bulac bir hastalk, bir ate gibi
ona da gemiti.
"Adam baka bir Arapla dalam da olabilir," dedi Ingham koltua otururken. "BYB, komilerin onu
srkleyerek gtrp bir yer-
189

lere gmdklerini sanyor. Komiler hibir ey sylemiyorlar, olay rtbas ediyorlar."


"Yok, Francis'in anlattna gre komilerden biri Arabn ban bir yere arptn sylemi. Bu kadarn
itiraf etmiler."
Ingham i ekti. "Doru, bunu unutmutum."
"Bana her eyi anlattn, deil mi, Howard?"
"Evet."
"Sanki Anders'e, bana sylemediin bir ey sylemisin gibi bir his var iimde. BYB'ye de sylemediin."
Ingham gld. "Neden?"
"Eh, Anders'le pek ili dlsn. Birlikte oturuyor saylrsnz. Homolarla bu kadar iyi anlatn
bilmiyordum."
"Ne iyi anlayorum, ne de kt," dedi Ingham. Ina'nn szlerini pek aptalca bulmutu. "Artk onun
homosekselliini dnmyorum bile. stelik tandmdan beri evine bir olan bile aldn grmedim."
Bunlar syler sylemez piman olmutu. Cinsellikten uzak yaamak erdem mi saylrd?
Ina gld. "Belki de sana ktr."
"Aman Ina, samalama. Hi de komik deil." Ingham bir eyleri, belki de leden sonray kurtarabilmek
iin glmsemeye al-t, ama beceremedi.
"Sana ok yakn, senden holanyor. Bunlar biliyorsun, deil mi?"
"Hayal grmeye baladn galiba, Ina." Birka dakikalk bir sohbetle konuyu nasl olup da buralara
getirmilerdi? Artk o leden sonra Ina'ya evlenme teklif etmesi sz konusu deildi. Btn bunlar o sersem
BYB'nin yznden, diye dnd. "Bence BYB bakalarnn iine karmamal. Yoksa Anders'in de mi
dedikodusunu yapt?"
"Hayr, hibir ey sylemedi. Sakin ol, sevgilim. Bunlar kendi gzlerimle grdklerim."
"Ama doru deil. Viskin var m?" Gelirken Ingham'a bir ie getirmiti.
"Evet, dolapta. Sa arkada."
Ingham viskiyi kard. ie alm, zerinden sadece bir parmak iilmiti. "ster misin?" nce Ina'nn
uzatt bardaa, sonra
190

da kendininkine iki koydu. "Anders'le iyi anlayyoruz, ama ilikimizin cinsel yn yok."
"Belki sen farknda deilsin."
Bu szlerle Ingham' da iin iine katyor muydu? Kadnlarn u ya da bu trden, seksten baka bir ey
dndkleri yok muydu? "Deilsem mesele yok zaten," dedi.
"Ondan ayrlmak istemiyorsun galiba. Bungalowlara da tanmyorsun."
"Aman Tanrm, Ina." Her kadn homosekselleri bu kadar ciddiye alr m acaba, diye dnd. O gne
kadar hi ilgilerini ekmediini sanmt. Sfr. "Anlattm ya," dedi. "altm iin tanmak istemiyorum."
"Bence bungalowlar sende kt bir arm yapyor, deil mi?" diye sordu Ina. Sesi yumuacakt.
"Tatlm - sevgilim - Seni hi byle grmemitim. BYB'den de betersin. Beni tanyorsun ama artk hi
anlamyor gibisin. Bu lkede, bu yeni ktada kendimi nasl hissettiimi anlatmaya altmda tek kelime bile
sylemedin. Tamam, belki btn bunlar sana gre dnyay yerinden oynatacak kadar nemli olmayabilir."
Ing-ham yreinin hzla arptn hissediyordu. Elinde ikisiyle ayaa kalkmt.
"Arap ahlak yasalarn m -neyse o dediin- benimsedin yoksa?"
"Neden sordun?"
"BYB'ye o Arabn cannn hi nemli olmadn sylemisin, nk sence o bir P.M.'mi."
Pis Moruk demekti bu. "Sadece pis bir hrsz olduunu, belki birok kiinin onun ortadan kalkmasn
istediini sylemitim." Neredeyse, Anders'e sor, bak neler anlatacak, diyecekti Ingham.
"Arabadan ceketini alann da Abdullah olduunu anlatmtn, deil mi?"
"Evet, doru. Gzmle grdm, ama uzaktaydm, yakalayamadm."
"O gece adama ar bir cisim frlatm olmayasn, iskemleni ya da daktilonu?" diye sordu Ina, hafife
glerek.
Gl neeliydi, rahatlatcyd, ama Ingham dikkatli olmas gerektiini dnyordu. "Hayr," diyerek i
ekti. Korkun bir
191

gerginlik atlatm gibiydi. Gitmek istiyordu. Gz gze geldiler. Ingham aralarndaki uzakl, ayrl grd
birden. Yrei cz etti, gzlerini kard.
"Kol dmelerini alan da Abdullah myd?"
Ingham ban iki yana sallad. "Hayr, o baka bir geceydi. Odamda deildim, kimin aldn bilmiyorum.
Artk gideyim, sen de biraz dinlen." Giyinmek zere banyoya girdi.
Ina gitmesine engel olmamt.
Giyinip yataa, Ina'nn yanna oturdu, dudaklarna bir pck kondurdu. "Akamst denize girelim mi?
Saat alt sularnda, ne dersin?"
"Bilmem, canm istemedi imdi."
"Seni sekizde alaym m? Balk kasabas La Goulette'e gideriz istersen."
Bu fikir houna gitmiti. Ingham, yolun uzaka olduunu dnerek yedide geleceini syledi.
192

XXI
Ingham, Adams'Ia grmek istiyordu. Saat bee eyrek var, herhalde plajdadr, diye dnd. Arabayla
motellere inen kumlu yoldan indi. Bungalowlar gnete sessiz ve hareketsizdi, sanki herkes uzunca bir len
uykusuna yatm gibiydi. Adams'n siyah Cadil-lac' her zamanki yerinde duruyordu. Ingham arabasn onun
yanna park etti.
Adams'n kapsn vurdu, cevap alamad. Bungalow brosunun terasna kp kumsala bakt. Aada -
drt kii grnyor, hibiri de Adams'a benzemiyordu. Ingham tekrar Adams'n odasna dnd, arka taraftaki
glgeye kp mutfak kapsnn eiine oturdu. Birka adm tesinde Adams'n gri p tenekesi duruyordu,
teneke botu. yi ki kapy vurduumda odasnda yoktu, diye dn-
193

d Ingham, nk olduka sinirli gelmiti, bu halde konumamalyd. Aksine, dosta bir tavrla, bu kadar
merakl olmamasn, Ina'nn aklna onu rahatsz edecek fikirler sokmamasn st kapal olarak anlatmalyd.
Ingham, bu yolu semekle yine drst davranmadnn farkndayd, ama bunun kendi sorunu olduunu,
kimsenin karmamas gerektiini dnyordu. Yalnz polis karabilirdi tabii, ama polisle Adams arasnda
fark vard.
Ingham, srtn mutfak kapsna dayayp eikte on be dakika kadar oturduktan sonra n kapdaki tkrtdan
Adams'in geldiini anlad. Hemen yerinden kalkt, ar admlarla odann n kapsna yrd. Adams mutlaka
arabasn fark etmiti. n kap kapalyd, Ingham hafife tklatt.
Kap ald. "Oo, merhaba! eri buyurun! Arabanz grdm. Ho geldiniz!" Adams'n elinde bir alveri
filesi vard, mutfakta aldklarn yerletiriyordu. Ingham'a iki ya da buzlu kahve ikram edebileceini syledi,
Ingham Coca-Colas olup olmadn sordu. Adams onaylad.
"Ina nasl?" diye sordu Adams, kendine bir bira aarken.
"Herhalde iyidir," dedi Ingham. Geri konuya damdan der gibi girmek istemiyordu, ama neden olmasn,
dedi kendi kendine. "u bizim nl Abdullah gecesiyle ilgili neler anlatmsnz ona?" diye sordu.
"Neden? Sadece bildiklerimi anlattm, o kadar. ok merak ediyor, durmadan bir eyler soruyordu."
"Benim gerei sylediimden kuku duyduunuzu anlatrsanz sorar tabii. Sanrm onu epey zdnz,
Francis." Tamam, top artk onun yar alannda, diye dnd Ingham.
Adams bir an durup, "Ona dndklerimi syledim, Hovvard," dedi. "Yanl da olsa, bu benim hakkm."
Her zaman sonuna kadar sadk olduu bir ncil szn tekrarlar gibiydi.
Ingham, "Buna bir itirazm yok," diyerek gcrdayan deri koltua brakt kendini. "Ama gereksiz yere
sinirleniyor."
"Neden sinirleniyor?"
"Bana sorular sormaya balad. O geceki Arabn kim olduunu bilmiyorum. Yzn hi grmedim.
Abdullah olduu tahmini de adamn ortadan yok olmasndan kt zaten. Mantkl dnmek
194

gerekirse, akla gelebilecek baka olaslklar da saymak doru olur; adam belki kaybolmutur, ya da kent
dndadr, o gece yaralanp baran kii baka biri de olabilir, belki de o gece kimse ldrl-memitir.
Demek istediimi anlatabildim mi?"
BYB dnceli grnyordu, ama yzndeki anlam deimemiti. "Evet, ama byle olmadn siz gayet
iyi biliyorsunuz."
"Nereden bileyim? Bunlar son derece zayf birka ifadeye dayanarak sylyorsunuz?"
"Howard, en azndan kapy am ya da panjurdan darya bakm olmalsnz. l duyup
uyanmsnz. Sizin yerinizde kim olursa olsun, gecenin ikisinde sesin nereden geldiini merak eder. Hem
Franszlar da kapanan kapnn kesinlikle sizinki olduunu sylediler."
Odalar benimkine ok yaknd, diye dnd Ingham. Onlarn-kinin arka cephesi, Ingham'n odasnn n
kapsndan sekiz-on metre tedeydi. Birka dakika daha uyank kalsalard, komilerin geldiini de duymu
olurlard.
"Kz arkadanz bunlar renince merakland tabii, Howard ." BYB ne diyeceini bilemiyordu, Ingham
bocalamasna engel olmad. "Ina iyi bir kz, hem de ok iyi. Sradan biri deil. Ona kar drst davranmak
zorundasnz."
Ingham'n midesi bulanmaya balamt. Son kez yeni yetme bir genken, ktphanede bulduu,
bykannesinin anne ve babasndan kalma eski, tozlu din kitaplarn kartrrken duyduu bir bulantyd bu.
"Gnahlarn itiraf et... Ruhunu Tanr'na a..." Kitaptaki soru ve cevaplardan, insann doduu gnden beri
gnah iledii anlalyordu, ama neydi bu gnahlar? Ingham'n aklna gelen en kt gnah
mastrbasyondu, oysa o sralarda okuduu psikolojiyle ilgili kitaplarda bunun normal ve doal olduu
aklanmaktayd. yleyse geriye ne kalyordu? O gece yapt ne gnah ne de su saylrd, stelik biri
cesedini bulana kadar Arabn lp lmedii de bilinmeyecekti.
"O gece konusunda bildiklerimi siz anlattm," dedi. "Ina'nn aklna onu rahatsz eden fikirler sokmanz
houma gitmiyor, Fran-cis. Tatilini bu ekilde berbat etmenizin ne gerei var?"
"O benim demek istediklerimi anlyor," dedi BYB sakin bir ta-
195

vrla. Oturmamt. "Ahlaki inanlar olan bir insan. Dindar szcn kullanmak istemiyorum, ama Tanr,
drstlk, vicdan konusunda salam fikirleri var."
BYB'yi bu plak bacakl, yalnayak haliyle krsde vaaz verirken dnmek pek glnt, elindeki bakr
rengi bira kutusunu sallayan Aziz John gibiydi. "Evet, ne demek istediinizi anlyorum. Ina son zamanlarda
kiliseye gittiinden sz etti." Aslnda bu konuda ne kadar az bilgi verdiinden sz etmeyecekti, ayrca Ina'nn
-herhalde BYB gayrete getirdii iin- ona kendisinden daha ok ey anlatmasna sinirlenmiti. "Sakat kardei
yznden dertli zavall," dedi. "Onu ok sever."
"Rahat bir vicdann deerini biliyor."
Ben de biliyorum, diyecekti Ingham neredeyse. armt, can sklyordu.
"Ina'yla evlenmelisiniz," dedi BYB. "Sizi seviyor, biliyorum, ama nce kendinizle hesaplasn, Howard, sonra
Ina'ya. Bunlar hasr alt edip unutacanz sanyorsunuz -belki de Tunus'ta olduunuz iin. Oysa siz byle
bir insan deilsiniz, Howard."
BYB imdi bantlardaki gibi konumaya balamt. "Bakn," dedi Ingham ayaa kalkp. "Anladm
kadaryla beni o gece herifin bana bir ey atmak ve belki de ldrmekle suluyorsunuz. yle deil mi?
Neden aka sylemiyor sunuz?"
BYB glmsedi. Deiik bir glmsemeydi bu, yumuak, dnceli, dikkatliydi. "Peki, syleyeyim," dedi.
"Bence siz adamn bana bir eyle vurdunuz ya da bir cisim attnz - belki iskemle falan, ama Franszlar
madeni bir ses olduunu sylediler, rnein yaz makineniz - adam bu yzden ya orada, ya da daha sonra
ld. Bunu itiraf etmeye utanyorsunuz. Ancak bilmediiniz bir ey var."
Adams sustu, Ingham bu dramatik sessizlii istedii kadar uzatmasna izin verdi.
"Bunu aka syleyene kadar mutlu olamayacaksnz. Ina da olamayacak. Cannn sklmasna hi
amadm! O da sizin gibi uyank bir New Yorklu olabilir, ama Tanr'nn yasalarndan kalmaz, yaammz
belirleyen O'dur. Bunun bilmek iin devaml olarak kiliseye gitmek de gerekmez!"
196

Ingham sesini karmad, Adams'n szleriyle uyumu gibiydi.


"Bir ey daha var," dedi BYB, kapal kapya doru yryp geri gelirken. "Bu sizin sorununuz, kendi
iinizde. Polisi iin iine kartrmak gerekli deil. Zaten bu olay bu tr dier kazalardan ayrp gletiren
zellik de burada. Sadece sizin sorununuz, bir de Ina'nn.
Ama sizin deil, diye dnd Ingham. "Evet, haklsnz, benim sorunum olurdu, eer..."
"Ah, itiraf ediyorsunuz demek..."
"... eer ortada bir sorun olsayd. Bu yzden, Francis, hem Ina hem de kendi adma beni rahat brakmanz
rica ediyorum." Dikkatle ve yumuak bir ses tonuyla konuuyordu. "Dostluunuzu kaybetmek istemiyorum,
ama byle devam ederseniz, mmkn olmayacak."
"Demek yle." BYB, ellerini masum bir tavrla yana at. "Bunu nereden kardnz anlayamadm,
sadece sizi daha mutlu etmek istiyorum, hem sizi hem de sizi seven kz. Ha-ha!"
Ingham fkesini bastrd. BYB'nin szlerine sinirlenmek, bantlarna kzmak kadar sama deil miydi?
stne alnmamas gerektiini hatrlatt kendi kendine. Ama BYB karsnda duruyordu, szlerini de ona
yneltmiti. "Bu konuda daha fazla konumak istemiyorum," dedi Ingham. Onun yerinde kim olsa, imdiye
kadar oktan sabr taard.
"Tamam. Sizin bileceiniz ey," dedi Adams bilgece.
Ingham dayanamad. Aka sergilenen bu ukalalk sinirini tepesine sratmt. inde bir parmak Coca-
Cola kalan bardan sert bir hareketle masaya brakt. "Evet, gidiyorum, Francis. Coca -Cola'ya
teekkrler," dedi.
Adams'n onu yolcu edii de irenti. Kapy tutup hafife eildi; Ingham'a bakndan onu propagandayla
beyni ykanm, eve gidip dinlediklerini hazmetmeye alacak ve bir daha sefere daha imanl olarak
gelecek, din deitirmeye hazr biri gibi grd anlalyordu. Ingham, arabasna girmeden arkasn dnp
kapda bekleyen Adams'a el sallamay baard.
Jensen'le konumaya can atyordu. Aslnda birinden tekine komak da anlamsz, dedi kendi kendine. Eve
geldiinde, st katta
197

Jensen'in ayak sesini duyduu halde yukarya kmad. Pantolonunu karp kendini yataa att, baklarn
tavana dikti. Adams rahat vermeyecekti, ama Ingham mrnn sonuna kadar Tunus'ta kalacak deildi. Can
isterse ertesi gn, Ina'yla birlikte gidebilirdi. Bu sefer de sanki kam gibi olacakt, Adams'a bu sevinci
tattrmak istemiyordu. Alnnda biriken terleri sildi. Ina'y almaya gitmeden nce bir kova suyla du yapacakt.
Birka yz metre tedeki plaja gidip denize de girebilirdi, ama can ekmedi.
Birdenbire aklna gelen bir fikirle yerinde doruldu. Ina bu sabah Jensen'e Abdullah hakknda ne
sormutu? BYB'yle plajdaki konumasndan sonra Jensen'le bulumam myd?
"Hey, Anders!" diye seslendi.
"Efendim?"
"Gel de birer dut ielim."
"ki dakika." alyor olmalyd.
Ingham ikileri hazrlad, byk odaya dndnde Jensen masann yannda duruyordu. Keyfi yerindeydi.
"Nasl geti gnn?"
"Olduka iyi. Bu akam devam edeceim."
Jensen'e bardan uzatt. "Ben de BYB'yle sk bir seans yaptm," dedi. "Sanki kiliseye gitmi gibi
hissediyorum kendimi."
"Neden?"
Jensen'e BYB'nin Tanr ve Amerika konulu haftalk propagandasndan sz edemeyeceini hatrlad, oysa
anlatacaklarna hem renk, hem de espri katm olurdu. "Abdullah'n kafasna bir ey attm itiraf
ettirebilmek iin manevi bask yapyor. Yalnz bu kadarla kalsa iyi, Ina'nn aklna da bir sr samalk
sokuyor. Ancak benim yapm olabileceimi, olayn benim terasmda getiini" -Jensen'in can skntsyla
ban salladn grd- "suumu Ina'ya itiraf edip vicdanm rahatlatmam gerektiini sylyor."
"Merde, ne byk samalk!" dedi Jensen. "Baka ii yok muymu? Demek sana vaaz verdi." Jensen
masaya dayanp bir ayann parmak ucuna basarak gld.
"Verdi ya, Tanr'dan sz at, onunla barmam nerdi, buna benzer daha bir sr zrva. Bu sabah Ina
sana bir eyler sordu mu?"
"Aha." Jensen, hatrlamak istercesine gzlerini uzaklara evirmiti. "Demek benden nce BYB'yle
konumutu."
198

"Evet, biliyorum."
"Ah, evet, 'Howard yal moruun kafasna bir ey atm olabilir mi sence?' diye sordu." Jensen'e birden
arlk kmt. "e devam etmeden nce biraz kestireyim," dedi. "Dut iyi geldi."
Ingham bir ey daha sormak istiyordu, ama utanmt. Tpk BYB gibi dar kafal olmaya balyorum, diye
dnd. "Biliyor musun, hem BYB, hem de Ina, Abdullah'a daktilomu frlatm olabileceimi sylediler."
Jensen glmsedi. "Sahi mi? BYB'yi nerede grdn bugn?"
"Ina'y Reine'e braktktan sonra bungalowuna gittim. Bu samalarla kz rahatsz etmemesini
syleyecektim."
"Ne yapman gerekli, biliyor musun?" dedi Jensen. "Ina'y alp gtr buradan. Senin yerinde olsam Adams'a
cehennemin dibine kadar yolu olduunu sylerdim, ama sen yapamazsn, fazla kibarsn."
"Buna bir son vermesini syledim. Gerekten Ina'y bana dman ediyor. Belki asl gayesi bu deil, ama
ikide bir beni vicdan azab ektiime inandrmaya alyor. Oysa doru deil."
Jensen sakin bir tavrla, "Ina'y alp bir haftalna baka bir yere gtr," dedi. "ok basit. Ha, bak, bugn
bizimkilerden bir paket aldm, sana gstereyim." Yukarya kt, ok gemeden elinde bir kutuyla dnd. "Bir
sr biskvi. Bir de bu." Alminyum kda sarl, ball rekten yaplm, apkas, ceketi, sar ekerden
dmeleri olan bir bebek gsterdi.
Ingham bebee hayranlkla bakakalmt. Amerika'da tarnl rek hamurundan yaplanlardan ok
farklyd. Bu bebek, buz gibi skandinav Noellerini, am aac kokusunu, ark syleyen sapsar sal
ocuklar hatrlatyordu. "Bu bir sanat eseri, Anders," dedi. "Niin gndermiler?"
"Geen hafta doumgnmd."
"Neden sylemedin?" Ingham, zeri ssl biskvilerden birini ald. Jensen, bunlar annesiyle ablasnn
yaptn sylemiti.
"Bak, bir de u," dedi Jensen, elini kutunun dibine daldrp d mavi ve krmz el ili, deniz ays
krknden bir ift terlik kard. "Tunus'a pek uygun saylmaz, deil mi?"
Ingham birdenbire, Jensen'in yurdunu tanmak iin ylesine da-
199

yanlmaz bir istek duydu ki, bir an karlk veremedi. Terlikleri eline alp koklad - taze hayvan postu, yeni
deri ve ayn paketteki biskvilerden sinmi baharat kokusunu iine ekti.
La Goulette'ki akam yemei ne ok baarl saylrd, ne de baarsz. Ingham, Ina'ya BYB'yi grmeye
gittiini anlatt. BYB'den atik davranmak istemiti, ama yine de Ina'nn bunlar BYB'den duyup
duymadndan emin deildi. Duymamt Ina.
"Herhalde benimle Abdullah konusunu konumamasn rica et-misindir."
"ey -evet, yle oldu. BYB'nin bu olayda herkes gibi pek az bilgisi var.. Herkes demek belki doru olmad,
komiler hari."
"Onlarla konutun mu?"
"Biliyorsun ya, Mokta'nn azn aradm. Hibir ey bilmediini syledi, lk falan duymam." Jensen'in,
Mokta ve arkadalaryla Arapa konuursa belki bir eyler renebilecei gelmiti aklna. Cesedi bulup
bulamadklarn merak ediyordu.
Ina sesini karmad.
"Bir yerlere gitmek ister misin, rnein Djerba'ya? Orada bir otel bulur, iki- gn kalrz. kimiz."
"Ama altn sylyorsun..."
"Romann acelesi yok. Zaten burada ka gnn kald?" Konu yine, Ina'yla birlikte buradan ayrlp
ayrlmayacana gelmiti. Artk hibir ey eskisi gibi deildi, iler yolunda gitmiyordu. Ina'ya oktan evlenme
teklif etmi olmas gerekirdi. Bu sorunu halletmi olsa, Ina'yla birlikte Paris'e gitmesi de kararlarnn doal
sonucu saylabilirdi. Acaba bu gece evlenmekten sz etmeli miydi? Yoksa Ina zaten biliyor muydu? Ingham
evresine bakt: lk geliinde yumurtal balktan zehirlendii lokantann dardaki masalarndan birinde
oturuyorlard. Garsonlar ellerindeki ar tepsilerle seyyar satclara, dilenci ocuklara yoldan ekilmelerini
sesleniyorlard. Ik, mny okuyamayacak kadar snkt.
Ingham o gece evlilikten sz etmedi. Ina'y oteline gtrd, odaya kp iki itiler, birka saat kadar gzel
vakit geirmilerdi. Ingham dnceliydi. Acaba byle olmas iyi mi, diye dnyordu. Ayrlrken zgn ve
keyifsiz olduunun farkna vard.
Yatakta Ina'y pt. "Yarn sabah dokuz buukta," dedi. "Arabayla gezmeye gideriz."
200

XXII
Ingham, ertesi akam saat sekizde, Ina konusunda bir adm bile ilerleyemediini fark etti. Geri Ina Sfax'
ok beenmi, Guide Bleu rehberinde on birinci yzyldan kalan cami ve Roma mozaik-leriyle ilgili btn
bilgileri okumutu, ama Ingham yine de onda bir tutukluk hissediyor, eskisi gibi inisiyatifi ele almadn,
cokulu olmadn gryordu. Joey'in houna gidecek, mavi deriden bir kalem kutusu bulmutu. Olduka
hantal bir kayk kiralayp krek ekerek Ina'y bir sre gezdirdi. Denize girdiler, gnelendiler.
Brooklyn'de hangi kiliseye gittiini sormak istiyordu Ina'ya. Katolik kilisesi deildi herhalde, nk ailesi
Protestand. Bir trl soramad. Sfax'tan fme balk, siyah zeytin ve iyi cins Fransz arab alp Ina'y akam
yemeine evine davet etti.
201

Jensen onlarla bir aperitif imi, yemee kalamayacan sylemiti. Inham bu arada birka yemek taba
sahibi olmutu, atal ve ba vard. Bir gn aceleyle ald kaln sofra tuzu fincan tabanda durmaktan
nemlenmiti. Bo arap ielerine diktii iki mumu masaya yerletirdi.
"Mum nda romantik yemek. Oysa yle scak ki mumlar masann ta ucuna koymak gerekiyor!" diyerek
gld. Birini parmayla sndrp nefis krmz arabndan bir yudum ald. "Ina, birlikte Paris'e gidelim mi?"
diye sordu.
"Ne zaman?" Ina armt.
"Yarn. Ya da br gn. Tatilinin gerisini orada geiririz. Sevgilim, seninle evlenmek istiyorum. Yannda
olmak istiyorum. Bir hafta bile benden ayrlmana raz deilim."
Ina glmsedi. Sevinmiti, mutlu olduundan emindi Ingham.
"Paris'te evlenir, New York'a dnnce herkesi artrz."
"Kitabn burada bitirmek istemiyor muydun?"
"Yok canm, zaten bitti saylr. Biliyorum, hep ayn eyi sylyorum, ama her seferinde byledir, sonuna
yaklanca ar ilerler. Sanki bitirmek istemiyormuum gibi. Ama sonunu biliyorum: Den-nison bir sre hapse
girecek, psikiyatrik tedaviden sonra kp yine ayn eyleri yapacak. Dolaysyla kitab bitirmek sorun deil."
Yerinden kalkp kolunu Ina'nn omuzuna dolad. "Benimle evlenir misin, sevgilim? Paris'te?"
"Biraz dnebilir miyim?"
Ingham kolunu geri ekti. "Tabii." arm, biraz da hayal krklna uramt. Sessizlii bozacak bir ey
sylemek gereini duydu. "Ina, bugne kadar John konusunu amamaya dikkat ettim. Umarm fazla
gevezelik etmemiimdir. Konumak istemediini sanyordum. Hakl mym?"
"Haklsn herhalde. Hata olduunu sylemitim, yleydi de."
Ingham'n akl karmt, kafasndakileri, gerekleri altst ediyor, bir trl birini seemiyordu. imdi
syleyeceklerinin ok nemli olduunun farkndayd, yanl bir ey sylememeliydi. "Onu hl seviyor
musun, yoksa?"
"Tabii ki hayr."
Ingham skntyla omuz silkti, Ina masaya bakyordu, bu hareketini belki de grmemiti.
202

"Peki, yleyse baka ne var? stersen yarn konualm."


"Hayr, yarna kadar beklemek gerekmez."
Ingham yerine oturdu.
"Deitiini hissediyorum," dedi Ina.
"Nasl?"
"Katlamsn. Tpk..." Ban kaldrp Jensen'in odasna bakt. "Seni ok etkiliyor galiba, oysa beatnik gibi
biri," dedi. Jensen'in evde olmadn bildikleri iin Ina sesini alaltmamt.
Ingham, Ina'nn asl sylemek istedii eyin evresinde dnp dolatn anlamt. "Hayr, deil," dedi.
"yle bir ortamdan gelmiyor."
"Fark eder mi?"
"Ina, sevgilim, Anders'i tanyal ok olmad, bir sre sonra da artk hi grmeyeceim."
"Howard, bana o gece Araba ne olduunu ayrntlaryla anlatr msn? Ne yapt? Odana m girmek istedi?
Bungalowuna?"
Ingham gzlerini Ina'dan ayrd, peete olarak kulland kurulama beziyle azn sildi. "Francis Adams' bir
tekmeyle buradan ta Connecticut'a gndermek istiyorum," dedi. "gzar sersem. Btn gn gevezelik
ediyor."
Ina sesini karmadan yzne bakyordu.
Ingham da derin bir fkeye kaplp sustu. Birlikte bunca varta atlatmlard; John Castlewood olay, Ina'yla
tantktan sonra bile neredeyse akln oynatmasna neden olan Lotte sorunu gibi engelleri amlard, imdi
bylesine sama bir nedenle birbirlerine gireceklerdi neredeyse! Ingham durmadan bir eyler aklamaktan
bkmt. Sustu, ama Ina'nn szlerinin bir ltimatom olduunu da anlamt. Sanki, "Ne olduunu
sylemezsen, eer ldrdnse bunu itiraf etmezsen, seninle evlenmem," der gibiydi. Ingham durumun
samalna gld. rabn ne nemi vard?
O gece Ina'y oteline gtrdnde birlikte odaya kmad. Eve dnp yatt. Uykusu kamt, ama
aldrmad. Yataktan kalkp kalan kahveyi stt. Jensen saat on sralarnda eve gelmi, kapdan
203

iyi geceler diledikten sonra yukarya kmt. Odasnda k yanmyordu. Saat biri gemiti.
Ingham yatana uzand. Ina'ya gerei sylese ne olacakt? BYB'ye yetitirmez herhalde, diye dnd,
yoksa ok kzacakt. Ama birka gn nce sylememeye kesin karar vermemi miydi? Sylemezse -
anlalan Ina adam ldrdnden kukulanmaya balamt- onu kaybedeceinden korkuyordu. Ina'sz bir
hayat dnnce yaama sevincini, emellerini, hatta kendine olan saygsn kaybediyordu.
Yerinden doruldu. Gerei itiraf ederse, gnlerdir gznn iine bakarak yalan sylediinin ortaya
kacan dnerek rahatsz olmutu. Zaten Ina'y inandramamt, yoksa hl srarla soru sorar myd?
Sadece kendini korkak bir yalanc rolne drmt, o kadar. Asl sorun buydu. Jensen istedii kadar "O
heriften kime ne?" derse desin, olay artk nem kazanmaya balamt.
Yoksa vakit ge olduu iin mi her ey bu kadar etrefil grnyordu? Yorulmutu.
Konuyu tarafsz dnmeye alt, o gece olanlar yeniden gznn nnde canlandrd: Her taraf
karanlkt, biri kapy kurcalaynca, daha nceki hrszl da dnerek hem kzm, hem de korkmutu
(bakasnn, herhangi birinin kendisi gibi korktuunu hayal ediyordu). Onun yerinde kim olursa olsun, eline
geirdii bir eyi gelene frlatmaz myd? Sonra hrsz etten kemikten bir insan olarak grmeye gayret etti,
hem ahlak hem de yasa asndan nemli biri -Bakan Kennedy gibi. Arabi ldrdnden yzde doksan
emindi. Bugne kadar, Arabn bunu zaten hak ettiini, deeri olmadn ileri srerek gerei hasr alt
etmeye kalkm, nemsememiti; ama ayn koullar altnda Amerika'da bir zenciyi ya da bir beyaz, rnein
hrszlktan sabkal birini ldrse bana ne gelirdi? Bir eyler olurdu mutlaka. Soruturma alr, ksa bir
duruma yaplr, belki sonunda adam ldrmekten beraat ederdi, ama mutlaka bir eyler olurdu. Amerika'da
birilerinin cesedi ortadan kaldrp kimseye bir ey sylememesi de sz konusu deildi.
Ne kadar utanacak olursa olsun, Ina'ya gerei sylemekten baka aresi yoktu. O geceki korkusunu,
nefretini anlatmaya alacakt. Yalan syledii iin zr dilemeyecekti. Ina nce ok sar-
204

slacak, ama sonunda neden byle olduunu anlayp -eer imdiye kadar onu suladysa- affedecekti. Belki
de sulamam, sadece gerei renmek istemiti.
Ingham ap bir sigara yakt. Radyonun dmesine bast, mzik ya da insan sesi duyabilecei bir
istasyon aramaya balad. Bariton sesli bir Amerikal, "Btn insanlar bar iinde yaasn," diyordu.
Rahatlatc bir sesi vard. "Amerika her zaman iyi niyet ve dostluk elini uzatr, -renkleri ve dinleri ne olursa
olsun- yardm eli kimin ihtiyac varsa ona uzanr, baskdan kurtulmalarna, kendi kendilerine yoksullua kar
savamalarna yardm eder..." yleyse kzlderililerden aldklar topraklarn geri versinler, diye dnd
Ingham tiksinerek. Kendi lkelerinde iyi bir balang yapm olurlar! Ama kimsenin istemedii bir l eridi
deil, doru drst, deerli bir toprak. rnein Texas. (Hoppala! Amerika, Texas' Meksikallardan almam
myd?) yleyse Ohio. Zaten oradaki rmaa bu ad kzlderililer vermiti. "... Amerikan kara, deniz ve hava
kuvvetlerinin niformasn giyen herkes bunu bilir: Amerika iin savamak erefi, ayn zamanda dnyann en
uzak kesinde bile insan haklarnn kutsalln korumak demektir..." Ingham radyoyu yle bir fkeyle
kapatt ki, dme elinde kalverdi; frlatp att para yerde srad, bir yerlerde kayboldu. BYB deildi bu
mark ses; Amerika'nn Sesi ya da Amerikan Ordu Radyosu'nun spikerlerinden biriydi, ama program BYB
hazrlam olabilirdi. Acaba bu zrvalara inanan var mdr, diye dnd Ingham. Hayr, olamaz, dedi kendi
kendine. Bunlar insann bir kulandan girip tekinden kan bo laflard. Belki Avrupa'daki Amerikallardan
birka glp geiyor, mzik dinlemek isteyenler de bir sonraki paray bekledikleri iin radyoyu
kapamyorlard. Yine de birileri etkileniyor olmalyd, yoksa yayn bunca yl srer miydi? Demek bunlar yutan
da bulunuyordu. e eyrek kala bu dnceden son derece rahatsz oldu Ingham. ki kilometre teki BYB'yi
dnd, onun da ayn sama hayallere inandn, bunlar yaynladn, stelik karlnda para bile
aldn, jBYB bu konuda yalan sylemi olamazd- Ruslardan para aldn dnd. Belki ayda on dolar
bile deildi. Ingham yatanda iki bklm oldu, btn dnyay bir akl hastanesi olarak gryordu, onun
salam olup olmadn bilen var myd?
205

Tunus'a ayak bast ilk dakikay hatrlad. Havaalan. Ani ve bunaltc scak. Yarm dzine teknisyenin
bak; dmanca ve aa-larcasna kalarn atm, yolcular, onu szyordu. Geri Ing-ham daha sonra
atk kalln birok Arabn normal hali olduunu anlamt. "Bu koyu tenliler bizden nefret ediyor olmal,
buras onlarn ktas, bizim ne iimiz var?" diye dnm, onlarn gzndeki tiksindirici beyazln, gze
batan farklln hissetmiti. "Bizi kt ynlerimizle tanyorlar, ne de olsa beyaz adam daha nce de
Afrika'ya gelmi." Bir an iin dehet denebilecek gerek bir korkuya kaplmt. Buras Tunus'tu; haritada
Marsilya'nn hemen gneyinde grnen (oysa ne kadar farkl!), Burgiba'nn "Koca Afrika paketinin zerindeki
posta pulu" olarak tanmlad Tunus.
Ingham, iinde garip bir duyarllk hissediyordu.
Birden, Ina'yla konumadan nce Mokta'y grmesi gerektiini dnd. Bunu Jensen'e brakmamalyd.
Belki herhangi bir sonu elde edemeyecekti, ama belki de Mokta -Abdullah'n o gece ldrld gerekse-
bu sefer gerei sylerdi. Eer lmediyse Ina'ya neden ldrdm itiraf edeyim, dedi kendi kendine.
206

XXIII
Gnlerden Cumartesiydi, Ingham'n Ina'yla randevusu yoktu. lene doru otele telefon edip Ina'y grmek,
yoksa da akam yemeinde bulumak iin haber brakmak niyetindeydi. Bir gn de yalnz kalmak
isteyeceini tahmin etmiti, ama doru olup olmadn bilemiyordu. Artk hibir eyden emin deildi.
Geirdii uykusuz geceden, grd kt ryalardan olabileceini dnd. Bunlarn birinde, toprak
altndan yeni karlm, dev boyutlu bir Yunan tapnann cephesini temizlemeye yardm etmiti. Korint
balkl s-tunlardaki amur kalntlarn temizleyecek bir gruptayd. Stunlardan birine bacaklarn dolayp
tepetaklak aslm, dizlerinin gittike yorulduunu, ok gemeden ykseklerden aaya ta demeye
deceini hissediyordu. Bir yandan da elindeki midye kabuuna
207

benzeyen aletle slak amuru kazmaktayd. Stunun tepesinden dmeden uyanm, ama gerek bir olay
yaad duygusundan uzun sre kurtulamamt.
Dar sokaklardan geip arabasna doru yrrken bile, ayaklarnn altndaki topran birden
alvereceinden, sonsuz bir uuruma deceinden korkuyordu.
Saat onu birka dakika gemekteydi, Mokta kahvalt servisini tamamlam olsa gerek, diye dnd.
Ina'yla karlamamay umuyordu, ama odas yakn olduu iin BYB'yi grecekti herhalde.
Bungalw brosunun terasndaki masalardan sadece birinde mteri vard, ortlu bir ift kahvaltlarn
bitirmek zereydiler. Ingham, her zaman ak duran yan kapya yneldi. Komilerden biri musluk banda
bulak ykyor, bir bakas ocakta kaynayan kazan kartryordu. Ingham kapda grnnce ikisi birden
ekilecek-mi gibi hareketsiz kaldlar.
"Sabahkm bilhayr," dedi Ingham. "Gnaydn" renebildii birka Arapa szden biriydi. "Mokta burada
m?"
"Ahh." Komiler birbirlerine baktlar. Biri, "Tamirci armaya gitti," dedi. "Tuvaletlerden biri tkanm. Su
tam."
"Hangi odada olduunu biliyor musun?"
"u tarafta." ocuk eliyle oteli gsterdi.
Ingham, Mokta'nn zayf, evik bedenini grebilmek iin limon aalarnn arasna bakarak BYB'nin
Cadillac'yla kendi arabasnn yanndan geti. Soldaki bungalowlardan birinde Mokta'nn sesini duydu.
Mokta motelin arka kapsnda belirdi, mutfaktaki biriyle Arapa konuuyordu. Ingham el sallad.
"Ah, M'sieur Eengham!" diyerek srtt Mokta. "Comment allez-vous?"
Ingham teekkr etti, ocuun sorusu zerine evinden hl memnun olduunu syledi. "Bir dakika vaktin
var m?"
"Tabii, m'sieur!"
Nereye gideceklerine karar veremedi Ingham. Mokta'y arabayla bir yere gtrse, konumaya gereinden
fazla nem vermi olacakt. Burada szlerini bakalar duyabilirdi. ki bungalowun ara-
208

sndan plaja inen yolu gstererek, "uradan biraz yryelim," dedi. zerindeki beyaz pantolonla terlemeye
balamt, beyaz keten ayakkablarna dolan kumlardan rahatsz oluyordu.
"Bir ey sormak istiyorum," diye sze balad.
"Oui, m'sieur," dedi Mokta saygl bir tavrla. Yznde belirsiz bir ifade vard, ama dikkat kesilmiti.
"O gece, Arabn bana sert bir cisimle vurulduu geceyle ilgili. Abdullah olduu sanlan Arap yani.
Abdullah myd?"
"Monsieur, gerekten bu konuda hibir bilgim yok." Mokta zayf ellerini gsnde kavuturdu.
"Mokta! ocuklardan biri -Hassim- M'sieur Adams'a o gece bir adam grdklerini, terastan gtrdklerini
anlatm, sen de biliyorsun. renmek istediim u: Adam lm myd?"
Mokta gzlerini at, biraz korkmu gibi grnyordu. "M'sieur, kim olduunu bile bilmiyorum dedim ya.
Cesedi grmedim, m'sieur."
"Demek ceset vard?"
"Ah, hayr, m'sieur! Ceset olup olmadn bilmiyorum. Bana kimse bir ey sylemedi. ocuklar benimle
konumad. Hi konumad."
Yalan sylyor, diye dnd Ingham. Gzlerini kumlardan ayrp sabrszlkla bungalow brosunun
tentesine bakt. "Kimsenin ban derde sokmak istemiyorum, Mokta," dedi. Buras Tunus, ben de turist
olmasam, byle sama bir ey sylemezdim, diye dnyordu. "Abdullah' tanyor musun?"
"Hayr, m'sieur. Ben Tunus'tan geldim, burada fazla tandm yok."
Daha nce de sylemiti bunu Mokta; ama Ingham komilerin aralarnda adamdan sz ettiklerini, Abdullah
olup olmadn, deilse de kim olduunu rendiklerini biliyordu. "Mokta, bu benim iin ok nemli," dedi.
"Sadece benim iin. Bakasyla ilgisi yok. Gerei sylersen sana on dinar veririm. O gece biri ld m?" On
dinarn Mokta iin ok para olduunu dnyordu, aylnn yarsyd.
Mokta' nn gzleri iyice ald, karar vermeye altn tahmin ediyordu Ingham. Mokta ban iki yana
sallad. "M'sieur, paranz
209

almak iin laf olsun diye bir ey syleyebilirdim, ama gerekten bilmiyorum."
Namuslu ocuk, dedi kendi kendine Ingham. Biliyor, ama arkadalarna verdii sz tutmak istiyor. "Peki,
Mokta. yleyse bu konuyu kapatalm." Gne, bana altn bir arlk gibi kmt.
Birlikte bungalow brosuna dndler. Terastaki masay toplayan komi iine ara verip dikkatle yzlerine
bakt.
Mokta, konuya ne kadar nem verdiini on dinar teklif etmesinden anlam olacakt. Belki arkadalaryla
konuacak, yirmi dinar isteyecekti. Ingham'a antaj yapacaklard, yoksa durup dururken neden on dinar teklif
etmiti? Ingham, yaknda buradan ayrlacandan, ya da komilerden hibirinin antaj yapacak kadar uyank
olmadn dndnden, hi oral olmad. zerinde durmaya demezdi.
"Yine ok alyor musunuz, m'sieur?" diye sordu Mokta, terasn yanndaki dzle vardklarnda.
Ingham cevap vermedi, nk ayn anda Ina'nn BYB'nin odas ynnden gelmekte olduunu grd;
zerine kemerli, ksa bir elbise giymiti Ina, ayaklarnda sandalet vard. Ingham'n arabasna bakp dnd,
gz gze geldiler. Ingham el sallad.
"Amerikal arkadanz!" dedi Mokta. "Au revoir, m'sieur!" Mutfak kapsna kotu.
Ingham Ina'ya yaklat. "Francis'te miydin?"
"Kahvaltya davet etmiti," dedi Ina glmseyerek. "Yrye mi ktn?"
"Hayr. Adresime gndermedikleri mektup var m diye bakmaya geldim. Sonra seni arayacaktm, yoksan
not brakacaktm." Ina'nn yanaklarnda son gnlerde beliren illeri grecek kadar ya-knndayd, ama
birbirlerinden bir gece nceki kadar uzak olduklarn hissediyordu. Yabanc biriyle konuur gibi nazik.
"Deminki Arap arkadan, komi deil miydi?" diye sordu Ina. "Geldiim gn valizlerimi tayan?"
"Evet, Mokta. En iyi tandm komi. Seninle biraz konumak istiyorum. Odana kabilir miyiz?"
"Nen var, sevgilim? Gzlerin kzarm." Ina arabaya doru ilerledi.

"Ge vakte kadar kitap okudum."


Arabada ikisi de konumadlar. Birka dakika sonra bungalow-lardan otelin ana binasna varmlard.
"Francis nasl?" diye sordu Ingham motoru durdururken. "Her zamanki gibi neeli mi?" Birdenbire BYB'nin
bant dolu valizini Ina'ya gstermi, kimseye sylememesi iin sz verdirmi olabileceini dnd. Bu fikir
pek komiine gitmiti.
"Yaama sevincinden geilmiyor," dedi Ina glmseyerek. "Bunu nasl baardn renmek isterdim
dorusu."
Hayal gc, diye dnd Ingham. Ina'nn pei sra otele girdi. Resepsiyonda Ina'ya bir mektup uzattlar.
"Joey'den," dedi.
Ina odasnda, dolaptan bir ortla bluz ald. "Bir dakika, stme daha rahat bir ey giyeyim," diyerek
banyoya girdi.
Ingham, balkonun kapal panjuru nnde durmu, sze nasl balayacan dnyordu. Bu konuda
oldum olas sknt ekerdi.
Ina ok gemeden odaya dnd. ortunun zerine ak mavi bluzunu giymiti. Bir sigara ald. "Benimle
konumak istiyordun."
"O gece hakknda. Sana sylemediim baz eyler var. Birinin ieri girdiini grdm, daktilomu bana
frlattm. ok karanlkt. Abdullah olduundan emin deilim, ama yle sanyorum."
"Ya! Sonra ne oldu?"
"Sonra... kapy kapayp kilitledim. Gece yatmadan kapm kilitlemeyi unutmutum. Yannda bakas da var
m diye kulak kabarttm, ama sadece komilerin sesini duydum, terastan bir eyi srkleyerek gtrdler."
Ingham banyoya girdi, souk su musluunu ap biraz su iti. Az kurumutu.
"Adam ld m yani?" diye sordu Ina.
"te bunu bilemiyorum. ster inan, ister inanma, komiler hibir ey sylemiyorlar. Az nce Mokta'yla
konutum, adamn lp lmediini syletmek iin on dinar teklif ettim. Bir ey grmediini, arkadalarnn da
bir ey anlatmadn syledi."
"Pek garip dorusu."
"Bence deil. O gece herhangi birinin buralarda dolatn inkr ediyor." Ingham aresizlik ve bkknlkla i
ekti. "Hrszlkla ilgili olabilecek her olay gizleniyor. Yani Tunus'ta demek istiyo-
211

rum. Birbirimizi kandrmayalm: Yal Arabi kimse sormayacak -eer ldyse tabii. Bilemiyorum, Ina. Bildiim
tek ey ok gl bir darbe olduu. Daktilomun kenar eildi."
Ina susuyordu, yznn rengi kamt.
"Polise haber veren olmad. imdi senden bir tek ricam var, sevgilim." Ina'ya yaklat. "BYB'ye syleme,
olur mu? Onu ilgilendirmez, stelik tahminleri doru kt iin bayram eder. Vicdan azab ektiimi, ille de
polise haber vermem gerektiini syleyip bamn etini yer. Oysa vicdanm hi de rahatsz deil."
"Emin misin? Konuyu olduka ciddiye alma benziyorsun."
Ingham ellerini pantolonunun ceplerine soktu. "Evet, -eer l-drdmse ciddiye alyorum. Vicdanmla ilgisi
yok. Adam odama girdi, belki daha nce de girmiti. Geceyars kt niyetle, hrszlk yapmak zere odama
giren birine bir ey atmak hakkm deil mi? Odasn arp yanllkla ieri giren bir otel mterisi deildi ki!"
"Arap olduunu grdn m?"
"Banda sark vard galiba. Kapda, hafife eilmi, siyah bir glgeye benziyordu. ff, bktm artk!" dedi
Ingham.
"Sana bir viski vereyim." Ina dolaptan ieyi ald, banyoda Ingham'a az sulu bir viski hazrlad.
"Joey'in mektubunu okumak istemiyor musun?"
"Yazsndan iyi olduu anlalyor. Bunlar Anders'e anlattn m?"
"Evet. Tunus konusunda benden daha ok bilgisi olduu iin anlattm. Ne yapacam, bama neler
gelebileceini sordum. Hibir ey yapmamam syledi."
"Araplarn cannn deersiz olduunu da sylemitir. -Garip bir lke buras."
"Garip deil, olaylara farkl bir bak alan var."
"Adamn bana bir ey atan baka bir Arap olsa anlardm, ama senin atman zorbalk. Daktilo hem de!"
Viski iyi gelmiti. "Olabilir. Korkmutum. Biliyor musun, birka ay nce bir gece Anders'ten dnerken yolda
yatan birine ayam takld. Kibrit yakp baktm; boaz kesilmi bir cesetti. Bir Arap."
"Ne korkun!" Ina yatan kenarna oturdu.
212

"Korkun olduu iin sana anlatmamaya kararlydm. Bu tr olaylar burada Amerika'dakinden daha sk
oluyor galiba. Belki de deildir, bilmiyorum." Ingham gld.
"Sen ne yaptn?"
"O gece mi? Hi. Zifiri karanlkt, etrafta kimse yoktu. Yolda bir polis grsem syleyecektim, ama
grmedim. Sonra... evet, ayn gece Abdullah'n arabamn yannda dolatn grdm. Aralk camdan
ceketimi almt. Arkasndan seslendim, hemen kat.-Yenge gibi gidiyordu."
"Demek ldn varsayyorsun."
"Evet, herhalde. Ama polise bildirmemeye sz verdiim halde Mokta'y bile parayla konuturamazsam,
polisin kimseden bir ey renebileceini mi sanyorsun?"
"Senden rnein."
"Polis bana bir ey sormad."
Ina duraksad. "Biliyor musun, sevgilim, Amerika'da olsan, maln korumak gayesiyle bile polise
bavururdun. Burada ise, adam ldrdne inandn iin gitmiyorsun. nsann polisle bann derde
girmesi burada herhalde ok tatsz."
"Bizdeki kadar deildir," dedi Ingham.
"Birini ldrdne inansan, Amerika'da polise haber vermez-miydin?"
"Evet. Verirdim sanyorum. Ama dn ki, adamn arkadalar -ya da benim tandklarm gelip cesedi
gtryorlar. Belki bu da Amerika'da olabilir, ama cesedi ortadan yok etmek daha zordur. Asl nemli olan
soru u: Doru olup olmadn bilmeden neden gidip birini ldrdm anlataym? Asl..."
"Ama ldrdn sanyorsun."
"Asl konu odama hrsz girmi olmas, zor kullanarak, ya da kapy ap ieri girmesi. Amerika'da bunu
polise bildirirsin, oysa burada kimin umurunda? Her gn oluyor." Ingham, bu szlerle Ina'nn akln
kartrdnn farkndayd. "Cesetler de kumda bir yerlere gmlyor."
"nemli olan," dedi Ina, toplumun bir bireyi olarak, bunu haber vermen gerektii, nerede olursan ol.
Vermezsen rahatsz olursun."
"Olmuyorum. Sen de BYB gibi konumaya baladn."
213

"Keke bunlar bana hemen anlatsaydn!"


Ingham i ekerek bo bardan masaya brakt. "Pek tatsz bir hikyeydi," dedi. "stelik ok da belirsiz."
"Belirsiz mi? Komilerin terastan birini srklemeleri de mi?"
"Ya Abdullah dp bayldysa? Sonra da, burada ok dman olduu iin baka bir yere gittiyse?"
"Galiba ben de bir viski ieceim." Ina bardan doldurduktan sonra, "Peki, oteldekiler?" diye sordu.
"Mdr falan? Onlarn haberi yok mu?"
Ingham yatan ayak ucuna iliti, Ina arkasndaki yasta dayand.
"Hayr, sanmyorum. Komiler seslerini karmyorlar, yabanclar otel arazisine sokmamak onlarn grevi
nk." Ingham omuz silkti. "Mdriyetin haberi olsa bile, polis armaz herhalde. Otelde hrszlk
olduunun duyulmasn istemezler."
"Hmm," dedi Ina, inandrc bulmamt. "Garip bir gereke. Ne olursa olsun, sen Amerikalsn, bizde byle'
eyler polise bildirilir. Yani hrszla teebbs falan. Adamn cesedi bulunduysa belki polis sana bir ey
yapmaz. Odana girmeye alm, iyi. Ama burada da herkesin kaytl olduu bir muhtarlk falan vardr
herhalde, kayp kiilerin izi bulunur."
Ingham neeli bir glmsemeyle, "Hi sanyorum," dedi.
"Polise haber vermeyi aklndan geirmedin mi?"
"Geirdim, ama sonunda bildirmemeye karar verdim." An-ders'le konutuktan sonra, dedi iinden, ama
yine Anders'ten sz etmek istemiyordu.
Ina'ya olanlar anlatmak ie yaramamt. Bu konuda hibir zaman ayn fikirde olmayacaklard. Ingham,
polise gitmemeye kesin kararlyd - hele bunca zaman sonra haber vermek ok gln olacakt- acaba
Ina'nn yeni ltimotomu, gnln almak iin amas gereken bir sonraki engel bu mu olacak, diye dnd.
"Afrika'nn baz yerlerinde akl almaz bir vahet srp gidiyor," dedi. "Kahire'nin gneyinde Araplar yerlileri
kesiyor, sinek ldrr gibi adam ldryorlar; biz de kalkm bu olay gzmzde bytyoruz. Ben adam
ldrmedim ki!" Ina'nn elini tuttu. "Sevgilim, ne olur, ilikimize glge drmesine izin vermeyelim, ltfen
kendine dert etme artk, Ina."
214

"Benim deil, senin dert etmen gerekir." Ina omuz silkip camdan darya bakt.
Ingham bu hareketten incinmiti. "Sevgilim, seninle evlenmek istiyorum. Birbirimizden, gizlimiz olmamal.
Gerei renmek istedin, ben de anlattm."
"Afrikallarn birbirlerini ldrmelerini rnek gsteriyorsun, ama sen Afrikal deilsin. Bence son derece
acmasz ve kat davranyorsun. Birinin bana bir ey atarsan, adam da yere derse, hi deilse ap
ne olduuna bakmaz msn?"
"Bakaym da, terasta bekleyen arkada varsa o da benim kafama bir ey mi indirsin? Gznn nne
getir bir kere. Sen de olsan, eline geen ilk ar cismi adamn bana atp kapy kapardn!"
"Evet, kadnlar yapabilir."
"yleyse asil biri deilim, ya da erkek saylmam." Ingham ayaa kalkt. "Akama kadar biraz dn
istersen," dedi. "Bugn yalnz geirmek istersin belki."
"yi olur. Birka mektup yazmam gerekli. Gnete oturup tembellik etmek istiyorum."
Ingham odadan kt, hal kapl koridoru geerek geni merdivenlere yneldi. Kendini her zamankinden
ok daha kt, Ina'ya yalan syledii gnlerden beter hissediyordu. Merdivenin ortasnda durup arkasna
bakt, acaba hemen dnp onunla konumal myd? Aklna syleyecek yeni bir ey gelmedi.
Bir an nce eve dnp Jensepie konumak istiyordu.
Jensen evdeydi. Scak havas buram buram terebentin kokan odasnda kahve piirmiti. Ingham, Ina'yla
konumasn anlatt.
"Neden sylediini anlamadm," dedi Jensen. "Ina'dan anlay bekleyemezsin. Bu dnyay tanmyor.
Zaten kadnlar baka trl dnyorlar." Kahveyi szgeten geirip iki fincana koydu. "Erkek de kimsenin
lmne neden olmak istemez, ama olur bazan. Daclk rnein. Ufack bir hata, yanl bir hareket derken
hoop, yol arkadan, belki de can dostun uurumu boylar. Kaza. Sen de yaptnn kaza olduunu
syleyebilirsin."
Ingham, daktilosunu tutan elini kaldrp nasl nian aldn hatrlad. Ama Jensen'in "Kaza"yla ne demek
istediini anlamt.
25

"Ona neden anlattm syledim ya sana," dedi. "Dn gece evlenme teklif ettim. Szlerinden, o geceyle ilgili
gerei renene kadar benimle evlenmeyecei anlalyordu. Bir eyler gizledii-, min farkndayd."
"Hmm. imdi Adams da renecek. Polise haber verirse hi armam. Yine de kayglanman gerekmez."
"Adams'a anlatmamasn rica ettim." Ingham, Ina'nn anlatmayacana sz verip vermediini
hatrlayamyordu. "te byle." Jensen'in dank yatana uzanp tenis ayakkablarn kard. "Bu adamnki
sosyal sorumluluk duygusu mu, yoksa pis bir merak m?" diye sordu.
"Pis merak," dedi Jensen, gzlerini iyice ksp yapmakta olduu son tabloya bakarak. stlerinden
kahverengi ayak parmaklar grnen, dev boyutlu bir ift sandalet tabam izmiti. Sandaletlerin arasnda,
arkaya yaslanm bir Arabn ufack yz grnyordu.
"Kahven ok gzeldi ama artk aaya inip biraz yataym," dedi Ingham. "Dn gece iyi uyuyamadm."
"zlme Howard, seni kayglandrmasna izin verme sakn. Of, Tanrm! zlmeye balamsn bile!"
Jensen'in fkeden dili dolamt.
Ingham gld. "Ina'y istiyorum," dedi. "Onu seviyorum."
"Hmm," diye karlk verdi Jensen.
Ingham musluk banda yzn ykayp pijama altn giydi. Saat on ikiye geliyordu. Yataa uzanp araf
zerine ekti, ok gemeden her zamanki gibi kenara itti. Son bir sigara. Kitabn dnmeye zorlad kendini.
Dennison, tam da farknda olmad bir kriz geirmekteydi. Sahtekrl aa kmt. Kamuoyunun
davranna ok armamt geri, ama baz dostlarnn bu "hrsz"n yaptklarndan dehete dp btn
ilikilerini kesmelerine zlmt. Geri bu dostlar da aldklar paralar sonradan geri vereceklerdi. Ina'nn
aklna gzel bir fikir gelmiti geen akam: Paralar -uzun srede de olsa - faizleriyle geri denecek, bylece
Denni-son'un bankas, ana parann geliri kadar zarara uradn iddia edemeyecekti. Ortaya akllara
durgunluk verecek saylar kyordu. Ingham sigarasn sndrd.
Yana dnp gzlerini kapad. Birde'n aklna Lotte gelmiti. Her
216

zamanki gibi yar tatl, yar ac bir duyguya kapld. Geceleri birlikte yataa girdiklerini dnd; her gece,
sevimedikleri geceler bile byk bir zevkti bu. Birlikte olduklar iki ylda Lotte'den bedensel olarak
bkmamt, o zamanlar bkacak bir neden de grmediini hatrlyordu imdi, oysa ei dostu gnn birinde
her ilikinin tavsadn sylemilerdi. Lotte'yle hi kavga etmemiti. Ne garip! Kim bilir, belki de az nce
Ina'yla olduu gibi karmak konulara girmediimiz iin, diye dnd. Lotte'nin istediini yapmasna izin
vermiti. Acaba imdi evlendii o da dnk budalayla daha m mutluydu? Belki ocuk bile istiyordu.
Sokak kaps ald, gcrdayarak eie srtt. Eyvah, Fatma geldi, dedi Ingham kendi kendine.
Kap vuruldu. "Howard? Kimse yok mu?" BYB gelmiti.
"Bir dakika." Ingham pijama stn giydi. Pijamayla insan iine kmaktan nefret ederdi. Keten pabularn
ayana geirmeye alt, beceremeyince yalnayak gidip kapy at.
"Ah, uyuyor muydunuz? Rahatsz ettimse zr dilerim."
"Hayr, gece az uyudum da, biraz uzanmtm."
Adams temiz bir bermuda ortuyla izgili bir gmlek giymi, bana da keten apkalarndan birini
oturtmutu. "Neden?" diye sordu.
"Scaktan herhalde. Gittike beter oluyor."
"Evet, Austos byledir. Biraz vaktiniz var m, Howard? Olduka nemli sanyorum," dedi Adams neeli bir
havada.
"Tabii, oturun. Bir iki ister misiniz? Bira falan?"
BYB bira istedi. Ingham yerde duran su dolu kovadan iki bira kutusu karp kpn tararak at.
Biralar fazla souk saylmazd, ama Ingham zr dilemedi.
"Bu sabah kz arkadanzla kahvalt ettim." Adams kkrdad. "Komik geliyor, ama plajda karlatk,
sahanda yumurta yemee ardm."
"yle mi?" Demek BYB arabam grmemi, diye dnd Ingham. Yataa oturdu.
BYB, masann yanndaki iskemleye yerlemiti. "Olaanst bir kadn, gerekten bambaka biri. Kiliseye
gittiini anlatt."
"Evet, sylemitim ya. Son zamanlarda balam."
217

"Doru. Protestan kilisesiymi, ad St. Ann. Kardeinden de sz etti."


Laf nereye getirecekti acaba?
"Size zlyor. Buradan kp bungalowa tanmanz teklif etmi." Rahatnz dnd iin."
"Kadnlarn burasn beenmemelerini anlyorum, ama ben evimde rahatm."
"Manhattan'da ok gzel bir dairede oturduunuzu syledi."
Ingham, BYB'nin zel hayatna burnunu sokmasna sinirlenmeye balamt. Bir de John Castlewood'un o
dairede intihar ettiini bilse, hele nedenini de rense acaba ne diyecekti?
"Ina bir hafta sonra dnecekmi. Siz daha kalacak msnz, Ho-ward?"
"Emin deilim. Kitabm, en azndan ilk taslan bitirebilirsem ben de New York'a dneceim."
"Belki onunla birlikte gidersiniz diye dnmtm." Adams sevimli bir glle ellerini plak dizlerine
dayad. "Sizin yerinizde olsam onu brakmazdm."
Ingham birasndan bir yudum ald. "O da ayn fikirde mi acaba?"
"Herhalde," dedi BYB hafife gz krparak. "Size nem vermese kalkp da Tunus'a gelir miydi? Umarm
ona drst davranmsnzdr, Howard. Her konuda drst."
Ingham birdenbire, drstle bu kadar deer veren Ina'nn, John Castlewood konusundaki duygularndan
pek sz etmediini hatrlad. Biraz daha ak szl olabilirdi. "Biliyor musunuz, yetikin insanlarn, yani bizim
yamzdakilerin hep birka gizlisi sakls vardr. Ben de onun gemiini btn ayrntlaryla renmek
istemiyorum. Neden baz konular kendimize saklamayalm?"
"Olabilir, ama sevdiimiz ve sevildiimiz kiiye kar yreimiz ak olmal. Ak ve plak."
Ingham, her zaman olduu gibi imdi de BYB'yi dinlerken szlerini gznn nne getirdi; ortadan ikiye
ayrlm, prsk damarlarla, kan phtlaryla dolu, kasap dkkanndaki hayvan yreklerine benzeyen bir
yrek grr gibi oldu. "Ayn fikirde olduumu syleyemem," dedi. "Bugnk davranlarmz
gemitekilerden daha nemli, hele kiiler ayn gemii paylamyorlarsa."
218

"O kadar gerilere gitmeyin canm. Yaklam drst olmal, bunu demek istiyorum."
Ingham iin iin kpryordu. Birasnn son yudumunu iip kutuyu sert bir hareketle komodin olarak
kulland sanda koydu. Elinin tersiyle azn sildi. "Ina'ya gre yeterince drst olduumu umarm."
"Greceiz," dedi BYB, yanaklarn iiren mutlu glmseme-' siyle. "Ina sizden nce giderse, ya da ikiniz
birden buradan ayrlr-sanz byk bir veda partisi dzenleyelim. kinizi de ok arayacam. Melik'te len
yemeine ne dersiniz, Hovvard?"
"Teekkrler, Francis. Biraz daha uyumak istiyorum."
BYB gittikten sonra Ingham koca bir bardak su iip tekrar yataa girdi. inde derin, hibir uyku ilacnn
ulaamayaca kadar derin bir ate yanyordu. Bastrlm fke gibi bir duyguydu bu, hi houna gitmemiti.
Merdivende ayak sesleri duydu, Jensen kapya vurunca sevinle doruldu.
"Ortak dostumuz BYB mi geldi?" diye sordu Jensen.
"Evet. Gel, bir dut i, Anders."
"Ne dndm nereden biliyorsun?" Jensen mutfaa yneldi. "Sen de ister misin?"
"Eh, iyi olur."
Jensen oturdu, ikilerini yudumladlar.
"BYB gnah karmam iin bask yapyor, oysa oktan kardmdan haberi yok," dedi Ingham. "nsan,
belki de yapmam olduu bir eyi nasl itiraf eder?"
"Bence BYB New England m, nereden geldiyse oraya dnsn."
"Ayrca Ina'nn peini brakmamam iin diretiyor." Ingham kendini yataa att. "Sanki onun fikrine gre
hareket edecekmiim gibi!"
"Garip bir adam. 'Ne garip bir ufaklksnz' demi Bosie Marki'ye." Jensen bir kahkaha att.
Ingham da glmsedi. "Akam yediye doru Reine'e urayp Ina'ya bakacam."
"Hayatmda hi bu kadar merakl insanlar grmedim. Ina deil belki, ama sen onun dncelerine
bamlsn. Hasso'yu alan
219

bulsam, ne yapardm, biliyor musun? Sylemeyeyim, daha iyi, ama ar ar yapar, bakalarnn ne
dndne metelik bile vermezdim."
Jensen'in szleri Ingham' rahatlatmt. "Yalnz Ina'yla BYB deil, romanmda da benzer bir kriz
geiriyorum. Olur byle eyler." Jensen'e daha nce Dennison'dan sz etmiti.
"Olur tabii. Bir dut daha alabilir miyim?"
220

XXIV
Ingham akam yedide Ina'y almaya gitti. Birka saat uyumu, denize girmi, romanndan sayfa daha
yazm, sradan bir gn geirmeye almt. Oysa kendini bir tuhaf hissediyor, Ina'ya nasl davranacan
bilemiyordu. Kiliseye gitmesinden tanmlayamad bir rahatszlk duyuyordu. Acaba kendini iyice kaptrm
myd? Asl sorun imdiki durum deil, ileride olabilecekler, diye dnd. Ina ya onun istemedii ynde
geliirse, ya ona ok ters den grlere sahip olursa, kendini baka dnyadan gelmi biri gibi grmeyecek
miydi? Haksz saylmazd.
Yukarya telefon etti, Ina keyifli bir sesle on dakikaya kadar geleceini syledi. Ingham lobideki
kanepelerden birine oturup gazetelere bakt.
221

Ina ak pembe bir elbise giymi, eline beyaz ifon earbn almt.
"Bir iim su gibisin," dedi.
"Earb belki yrye karz diye aldm. Rzgr karsa."
"Nerede o gnler?" Tand parfm kokusu geldi burnuna. Yaseminden ok daha gzel kokuyordu.
"Gitmek istediin zel bir yer var m, yoksa seimi bana m brakyorsun?"
"Francis telefon edip yemekten nce ikiye davet etti. Sence sakncas var m?"
"Hayr," dedi Ingham. Arabaya bindiler. "Joey'den ne haber var?"
"Yeni bir ey yok. Resim yapyor. Louise her gn geliyormu."
"Yaknda m oturuyordu? Unuttum."
Arabayla kumlu yolda neredeyse hi ses karmadan Adams'n moteline yaklatlar. Terasta k
yanyordu, kapy vurmalarna gerek kalmadan Adams darya kp konuklarn selamlad.
"Hogeldiniz! Terasta oturalm diyecektim, ama ierisi daha serin. Ha-ha! Buyurun!"
Adams'n teras plaja bakyordu, bir balkon salncayla bir masa ve birka iskemlesi vard. Oturma
odasndaki mozaik masaya peynirli kanepelerle siyah zeytin konmutu.
Ingham, Adams'n onlarla birlikte akam yemeine gelmeyeceini umuyordu. Gelse daha m iyi olur
acaba, diye dnd bir ara. Ina neden bu kadar neeliydi? likilerini gzden karm myd? Her eyi
"anladn" m gstermek istiyordu? Bu akam ne derse desin, ona bir soru daha sormam gerekiyor, diye
dnd Ingham, John Castlewood'dan srf John onu sevdii iin mi holanmt? John'un birdenbire
sevgisini aklamasna ok ardn yazmt. Kadnlar kendilerine k olan erkekleri seviyorlar, dedi
kendi kendine, k olmasalar yzlerine bile bakmayacaklar erkekleri.
Adams, Ina'y pek iyi bildii Arap efsaneleriyle elendirmekteydi. Mslmanlarn inancna gre
Mesih'lerinin bir erkek tarafndan yeniden dnyaya getirileceini, erkeklerin bol alvar giyme geleneinin
buradan geldiini anlatyordu. Bat rdn'deki Arap mltecilerinden de sz ettiler. Sadece alt gn sren bir
savan bunca ykma neden olmas inanlr gibi deildi.
222

"Ofise haber verip tatilinizi ,uzatmsnzdr umarm, Ina," dedi Adams, gm kokteyl kabndan Ina'nn
kadehini doldururken. Konuklar gelmeden hazrlayp buzdolabnda beklettii Daiquiri (Jack Kennedy'nin en
ok sevdii kokteyl) ikram etmiti.

"Evet, bugn telgraf ektim. Bir hafta uzatabilirim herhalde, nemli bir i karsa hemen dneceime sz
verdim."
BYB Ingham'a bakp glmsedi.Yznden iyi niyet akyordu. "Paris'e gitmekten sz ediyordunuz, deil mi,
Howard?"
Sz etmi miydi? "Eer romanm bitirebilirsem," dedi Ingham.
"Ben de dnrm demitim," diye atld Ina.
"Howard'la birlikte mi? Gzel. Sanrm artk burada sklmaya balad," dedi BYB.
Bunu da nereden karmt? Konuma ilerledike BYB bir Ina'ya, bir Ingham'a bakyor, neye "karar"
verdiklerini, birbirlerini ne kadar sevdiklerini, mutlu olup olmadklarn anlamaya alyordu. Ingham, Ina'dan
giderek uzaklatn fark ediyordu. Burada, Adams'la sk sk oturup dosta konutuu bu odada, Ina'dan
duygusal olarak ayrlmaya kendim altrmaya alyordu, nk Ina'nn byle bir ey nereceini
hissetmiti. Ne kadar zlecekti? Benlii mi, yoksa yrei mi duyacakt bu acy? Ina, Ingham'a bakp
glmsedi. O da benim kadar sklyor, diye dnd Ingham.
"ki gn iinde bitireceimi tahmin ediyorum," diye karlk verdi Adams'n roman konusundaki sorusuna.
"yleyse gerek bir tatili hak ettiniz. Tabii, Paris. Neden olmasn?" BYB, Paris'te klasik bir balay hayal
eder gibi gzlerini kapayp topuklarnn zerinde yayland.
kier ikiden sonra izin istediler. BYB, onlarla yemee gitmeye davranmad.
"Melek gibi bir adam, deil mi?" dedi Ina. "Seni ok seviyor. Bu akam pek sessizdin."
"zr dilerim. Scaktan olsa gerek. Hotel du Golfe'a gidelim mi?"
Bir zamanlar Ina'nn ve John'un bir trl gelmeyen mektuplarn sormak iin sk sk urad Hotel du
Golfe'un restoran kalabalkt, ama yine de iki kiilik gzel bir masa buldular.
223
"Sevgilim, bugn konutuklarmz tekrar dndn m?" diye sordu Ingham.
"Evet, tabii dndm. Burada her eyin baka trl olduunu anlyorum. Galiba biraz fazla stne
vardm. Sana akl retmek deildi niyetim."
Aslnda Ingham'n istedii buydu.
"Seni rahatsz etmiyorsa, etmiyor demektir," diye ekledi Ina.
Acaba rahatsz etmeli mi demek istemiti? Ingham gld. "yleyse bu konuyu kapatalm artk."
"Gelecek hafta Paris'e gitmek istiyor musun?"
Bunun ne demek olduunu anlamt Ingham. Ina onu geri istiyor, olduu gibi kabul ediyordu. nce Paris'e
gidip, tekrar Ham-mamet'e dnmeyi dnd, ama Ina yle demek istememiti. "Oradan da New York'a m
devam ederiz?" diye sordu.
"Evet," dedi Ina. Sakin, rahat ve kendinden emindi, birden gld. "Pek holanma benzemiyorsun."
"Buradan ayrlmadan nce kitabm bitirmeyi dnyordum."
"Aa yukar bitmi saylmaz m?"
Doruydu, kendisi de ayn eyi sylemiti; ama yine de roman burada, Jensen'in resimlerinin asl olduu,
st katta Jensen'in oturduu o lgn odasnda bitirmek iin dayanlmaz bir istek duyuyordu. Paris'e
gitmemek, Ina'y kaybetmek anlamna gelmezdi. "Burada biraz daha kalabilseydin, yani scaa
dayanabilirsen, bir haftaya kalmadan bitiririm."
Ina yine gld. Sevgi dolu gzlerle Ingham'a bakarak, "Bir haftada bitireceini sanmyorum. Belki de
Paris'e gitmek istemiyorsun," dedi.
"Sen de Paris'i buraya tercih ediyorsun, anlyorum."
"Sevgilim, burada daha ne kadar kalacaksn?"
Garson masaya yaklap, iinde iki i balk bulunan bir tava gsterdi. Ingham, balklar konusunda en ufak
bir bilgisi olmad halde bayla onaylad. Ina bakmyordu bile, gzlerini Ingham'dan ayrmamt.
"Roman bitirene kadar kalmak istiyorum, gerekten."
"Tamam, kal yleyse."
Can skc bir sessizlik oldu.
224

"O halde New York'ta grrz," dedi Ingham. "Uzun srmeyecek."


"Hayr."
Anlalan Ina ondan birka tatl sz beklemiti, syleyebilirdi de, ama birdenbire duygularndan emin
olmadnn farkna varm, stelik bunu belli etmiti. Daha sonra dzeltmeye alrm, dedi kendi kendine,
u an iin iinden kamayacakt. Gvensizlii sululuk duygusuyla kark hafif bir utanca dnyordu.
Reine'deki motel odasnda geirdii bir gn hatrlad: Bir an nce Henry James'ten birka sayfa okumazsa
gnn geri kalann geiremeye-cei duygusuna kaplm, hemen Tunus'a gidip bulabildii iki kitab, The
Turn of the Screw ile The Lesson of the Master'i almt. Bunu Ina'ya anlatmay dnd, ama bu geceyle,
bu anla ne ilgisi vard?
Yemekten sonra birer konyak itiler. Akamn geri kalan - hi deilse d grnte - daha iyi geti, can
skacak zor anlar yaanmad. Ingham yine de zerindeki baskdan bir trl kurtulamyor-du. Aklndan
BYB'nin bant kaytlar geiyor, arada Ina'yla evlenip New York'ta konforlu bir apartman dairesinde
oturduklarn, hizmeti tutarak gnlk hayat kolaylatrdklarn, evlerine ilgin konuklar ardklarn (ikisi
de ayn kiilerden holanyordu), hatta bir ya da iki ocuk sahibi olduklarn dnd. Ina mutlaka ocuk
isteyecekti. Byle bir evrede mesleini ilerletip gelitirebilirdi. yleyse neden bu frsatn zerine
atlamyordu?
Hibir eyin zerine atlayacak hali kalmamt.
Yine de, Ina'nn istei zerine, otele dndklerinde onunla birlikte yukarya kt.
Eve dndnde sabahn yd. Biraz dnmek istiyordu, ama yatar yatmaz uyudu. Her zamanki gibi
sevimilerdi, mutlu olduu kadar yorucu saatler geirmiti.
Uyandnda henz gn aarmamt. Sokak kapsnda bir ses duyduunu sanp kulak kabartt, her taraf
sessizdi. Bir kibrit akp saate bakt: Drd on yedi geiyordu. Uykusu almt, gergin bir halde yataa
uzand. Ina onu ne kadar seviyordu? Ingham imdi kendini geri ekerse drst davranm saylabilir miydi?
te yandan, John Castlewood'un varl da inkr edilemezdi; John, Ina'nn
225

hayatna Ingham'dan sonra girmiti, Ina evleneceklerini tahmin etmi olmalyd. Birka saat nce, Ina'nn
odasnda John'dan sz ap onu ne kadar sevdiini sylemiti. Btn bunlar doru olabilirdi, ama yine de
dnnce Ina'nn szlerini fazlasyla esnek buluyor, kesin bir ey sylemekten kandn anlyordu. Bu
sorunu aklndan karmaya alt, iinde bulunduu bu anlamsz duruma nasl dtn hatrlamaya
urat. Tabii, nce Castlewood'un film projesi. Sonra BYB'nin, karlnda para bile ald, inanlmaz
samalktaki radyo yaynlar. Ingham bir seferinde BYB'nin odasnda p sepetinde, zerinde svire pulu
olan bir zarf grm, BYB parasn svire kanalyla aldn sylemiti. Zarftaki gnderici adresi bir bankaya
aitti, parann kimden geldii konusunda herhangi bir ipucu vermiyordu. Acaba BYB, btn bunlar, radyo
yaynlarna para veren Rus'la tanmasn falan uydurmu olabilir miydi? svire'deki bankadan gelen aylk
gelirinin Ruslarn programlarna dedii para olduuna kendini bile inandrm myd? Doruyla yanln fark
neredeydi? Ingham'n Tunus'ta geirdii sre bu snr silmiti. Olaylarn belirsizliinin, bazan da tersine
dnmesinin ucu Ina'ya da dokunuyordu. Artk Ina'yla evlenmenin doru olmayacana inanyordu, Ina'y
yeterince sevmediini sylemek demekti bu; belki Ina da onu yeterince sevmiyordu; belki de ona "uygun"
deildi. Belki de ona uygun biri yoktu. Acaba bu duygu, Tunus'un ibkey bir ayna ya da mercek gibi her
eyi deiik gstermesinden mi kaynaklanyordu, yoksa gerek ve her yerde geerli bir duygu muydu?
Ingham bir sigara yakt.
Jensen'i dnd. Jensen'in karakteri, gemii konusunda en ufak bir bilgisi yoktu, istese de sadece bir
blmn renebilirdi. Onu ancak iyi bir dost sayacak kadar tanyordu. (Les Arcades adl kahveye tek
bana gittii bir akam hatrlad; masasnda oturan, birka bira smarlad gen Arabi alp eve gtrecekti
neredeyse. O gece hem kendini yalnz hissetmi, hem de cinsel alk duymutu. ocuu eve
armamasnn tek nedeni, yatakta ne yapacan bilememesiydi, aptal yerine konmak istememiti. Harama
ukur zmemek iin garip bir nedendi dorusu.) Mokta'yla belki bir de Melik dnda - sevimli bir tip olan,
kimseye kazk atmayan biriydi
226

Melik -yabanc ve anlalmaz Araplardan bir deniz sarmt evresini .


Ingham, Ina konusunda bir karar verip, Ina en ge be gne kadar Paris'e gitmeden ona bildirmesi
gerektiinin farkndayd. imdi Ina'dan ayrlmakla-hata m ediyordu acaba? Ina ok gemeden birini bulup
evlenirdi herhalde. O zaman zlecek miydi? Yoksa byle dnmekle alaklk m ediyordu? Burada
geirdii aylar boyunca kendi kiiliinin ve prensiplerinin ykld, kaybolduu korkusuna kaplmt. Kimdi
o? Davranlarn benimsedii prensiplere.gre ayarlayan, baz temel kavramlara dayandran biri olmas
gerekiyordu. nsann karakterini belirleyen zellik buydu. Btn abasna ramen davranlarn belirleyen
tek bir prensip bile aklna gelmiyordu. Ina'yla yatmak aldatmaca deil miydi? stelik bundan utan da
duymuyordu. Acaba btn gemii byle gstermelik gereklerden mi oluuyordu? Yoksa buradaki yaam
m yanl temellere dayanmaktayd? Ter iinde kalmt, yine de avluya kp bir kova su dkmek iin
yerinden kalkamad.
Sokak kapsnda bir tkrt, ardndan hafif bir inilti duydu. Jen-.sen'in aaya brakt pe kediler gelmi
olacakt. Kulak kabartt, ses kesilmemiti. fkeyle yerinden kalkt, ap el fenerini ald, drt basamak
merdivenden indi, kapnn altndan olsa olsa bo bir sardalya kutusunu ekmeye alan kediyi kovacakt.
Kpek Ingham'a hafife hrlad.
"Hasso? Hasso, hayr olamazl"
Hasso'ydu gelen. Korkun bir haldeydi, ama Ingham' - hi deilse saldrmayacak kadar - tanmt.
"Anders! diye tiz bir lk att Ingham. "Anders, Hasso geldi!"
Kpek srnerek Jensen'in merdivenini kmaya alyordu.
"Ne var?" diyerek pencereden ban uzatt Jensen.
Ingham sinirli bir kahkaha koyuverdi. Jensen st basamakta diz kp, kpeine sarld. Ingham, nedenini
bilmeden evin btn klarn ve terasn lambasn yakt. Bir kseye kutu st koyup ar gelmemesi iin
biraz sulandrd, kseyi Jensen'in katna kard.
Jensen oturduu yerde kpei muayene ediyordu. "Vand!" dedi.
227

"Ne?"
"Su!"
Ingham, Jensen'in musluundan su getirdi. "Aada sardalya var, bir kutu da sosis."
"Haline bak zavallnn! Ama yaayacak, kr k yok!" Ingham'in anlayabildii son sz bu oldu, Jensen
birka dakika sreyle kpeiyle sadece Danimarkaca konutu.
Kpek su iti, birka sardalyay bir hamlede yuttuktan sonra kenara ekildi. Hepsini birden yiyemeyecek
kadar uzun sre a kalmt. Boynunda ucu zincirli, kahverengi, eski bir tasma vard. Zinciri nasl kopardn
dnd Ingham, u halkalar iyice yasslp incelmiti. Kpek ok uzaklardan geliyordu besbelli.
"Hi yara bere grnmyor," dedi Ingham. "Mucize, deil mi?"
"Evet, bu hari." Hasso'nun kulann kenarnda tyleri dklm, ufak bir yara izi grnyordu. Jensen
hayvan yakalamak ya da boynuna tasma geirmek iin sopayla dvm olabileceklerini syledi. Hasso'nun
dilerini, izik ve kan iindeki patilerini inceledi. Tylerindeki yaraya benzeyen izler sadece kurumu amur
ve pislik lekesiydi.
Ingham viski iesini almak zere aaya inip kutuda kalan st de getirdi. Jensen su stm, kpein
ayaklarn ykyordu.
Oturup uzun sre sohbet ettiler. Gn domutu. Kpek, Jensen'in yere serdii battaniyede uyuyordu.
"yle yorgundu ki, glmseyecek hali bile yoktu, grdn m?" dedi Ingham.
Byle sradan, nemsiz szlerle zamann nasl getiini anlamadlar, ama ikisi de son derece mutluydular.
Jensen ne olduunu aklamaya alyordu. Biri kpei alp uzaklara gtrm, zincire vurmutu. Hasso
yanna kimseyi yanatrmad iin yemeini uzaktan atmlard. Nasl yakalam olabilirlerdi? Dverek
bayltmlar myd? Kloroform mu koklatmlard? Pek akla yakn deildi. Ingham, Hasso'nun dn dnda
her eyin ne kadar anlamsz olduunu dnyordu. Gerekleeceine kesinlikle inanmad bir ey
olmutu ite. Yarn, daha dorusu bugn, Ina'yla konua-cak, onunla evlenmeyeceini syleyecekti.
Dorusu buydu.
228

gne kadar romann bitireceinden de emindi. Bunu Jensen'e de syledi, ama beriki anlayacak duruda
deildi.
Viskinin etkisiyle ikisi de rahat, keyifli bir havaya girmilerdi. Jensen iyice sarho olmutu. Sabah yediye
doru ayrlp yataklarna gittiler.
229

XXV
Ingham ayn gn on ikiye yirmi kala keten ayakkablarn eline alm, kumsaldan Reine de Hammamet'e
doru yryordu. Parlak gne nda kumlar bembeyaz grnyordu. Kumlarn scaklna dayanabilmek
iin hzl admlarla yryordu. Bulutsuz gkyz, Tunus'taki kap ve pencerelerin koyu, parlak mavi
rengindeydi. Ingham sabah kp Hasso'ya bir tavukla bir sr kemii almt. Jensen bir gece nceki
sarholuunu atlatm, Hasso'nun derdine dmt. Kpein keyfi yerine geliyordu. Ingham'a bile
glmse-miti.
Ingham, Ina'ya ne syleyeceini dnyor, her zamanki gibi bir trl sonuca varamyordu. Saatin nemi
kalmamt, sabahn drd de olabilirdi. Evet, kader ite, dedi kendi kendine. Ina'dan
230

ayrlma karar kendisi iin, Ina iin olduundan biraz daha nemliydi. Ina birka hafta iinde bir baka John
Castlewood, ya da onun yerini tutabilecek birini bulacakt. Onun sevebilecei bir erkek bulmas, Ingham'n
sevebilecei bir kadn bulmasndan daha kolay olacakt, dolaysyla Ingham'n ayrlma karar Ina'y fazla
zmeyecekti.
Ina'y otelde bulamayacakt belki de. Resepsiyon memuru, Bayan Pallant'm tam gnlk bir otobs gezisine
ktn da syleyebilirdi.
Bayan Pallant odasnda deildi geri, ama plajdayd.
Ingham plaja dnp yoluna devam etti, gelirken Ina'nn yanndan gemediinden emindi.
Biraz ileride Ina'nn bornozuyla mavi dosyasn brakt ezlongu grd. Gneten gzlerini iyice ksarak
denize doru bakt.
nanlacak gibi deildi, ama gerekti: Yz metre kadar ileride, sol tarafta, BYB'nin zpknnn kara ucu
sudan kverdi; yannda Ina'nn beyaz boneli ba grnd, soluk solua kahkahayla glyordu, derken
zpknn ardndan BYB'nin krmz surat belirdi. Tabii zpknn ucunda yine bir ey yoktu. BYB o gne kadar
hi balk yakalam myd?
Ingham' grp el salladlar. Ingham, denizden kmalarn beklerken yzyle kollarnn gneten
kavrulduunu hissediyordu.
BYB, Ingham' laf kalabalyla selamlayp neden mayosunu getirmediini sordu.
"Neden almyorsun?" dedi Ina, yzn havlusuna kurularken.
"Dn gece Hasso eve dnd. Anders'in kpei," dedi Ingham.
"Aman Tanrm! Kaybolan m?" BYB'nin gzleri aknlktan iyice almt. "Ina, Anders'in kpeinin
kaybolduunu anlatm mydm size, ne kadar oldu?"
"Alt hafta kadar," dedi Ingham.
Ina da bu artc habere sevinmiti.
Adams, serinlemek zere odasnda birer bira imeyi nerdi, ama Ingham, "Saolun, Francis, baka
sefere," dedi. Adams, Ingham'n Ina'yla yalnz kalmak istediini anlamt.
Ingham'la Ina otele doru yrdler. Ina merdivenin banda,
231

Ingham'n Alman sand Amerikallar grd dua girdi. Konumadan doruca odaya ktlar. Ina yine
mayosunu banyoda kard, Ingham'nkinin benzeri, beyaz bornuzunu giyip kt.
"Ne diyeceini biliyorum, syleme istersen," dedi Ina.
Ingham koltua oturdu, Ina bir eliyle koltuun kenarna dayanarak Ingham' nce yanandan, sonra
hafife dudaklarndan pt.
Evenemem, diye dnyordu Ingham. Acaba ne demesi gerekiyordu? Teekkr m etmeliydi?
"Bir viski ister misin, sevgilim?"
"Hayr, saol. Dn gece... ok garipti," dedi biraz kekeleyerek. "Uyanmtm, Anders'in kpeinin kapy
trmaladn duydum. Ama kpek olduunu anlamadm. Darya ktm, bunca zaman sonra kpei
karmda grnce gzlerime inanamadm. ok zayflam tabii, korkun bir halde, ama yayor. Mucize deil
mi bu?"
"Evet. Alt hafta m demitin?" Ina yataa oturmu, yapmack bir sevimlilikle Ingham'a bakyordu.
"Alt hafta olmutur herhalde, saymadm."
Gz gze geldiler.
Ingham'n aklndan, Ina'y yataa itip sevimek gibi lgnca bir fikir geti. Acaba yapsa, becerebilir miydi?
"Kusura bakma, seni odaya srkledim."
"Srklemedin."
Konumann nasl ilerleyeceini biliyordu. ok can skc bir durumdayd. Sonunda hi de sylemek
istemediklerini sralamaya balad. "Neden sana numara yapaym? Galiba kimseyi sevmiyorum.
Sevemiyorum."
Ina yardmna koarcasna, "ine dalmsn," dedi. "Yazarlarn beyninde binlerce fikir dolar, hangisini
seeceklerini bilemezler. Seni knamyorum, anlyorum."
Ingham, Lotte'yi tanmadan nce bu szleri ka kere duymutu. Kadnlar dnyadan habersizdi, ama doru
olan bir ey vard, hepsi mesleini kskanyorlard.
"Sorun o deil," dedi Ingham skntyla.
"Ya ne?"
Cin gibi zeksyla bu krdm zebilmeliydi Ina.

Ingham ne diyeceini bilemiyordu. Ina onu suluyordu tabii, keke sinirlense, daha iyi olurdu, diye
dnd. "Evlenmeye yetmeyecek," dedi.
"Evet, anlamtm zaten," dedi Ina, elini halsiz, umutsuz bir hareketle oynatt.
Ingham gzlerini Ina'nn elinden ayrd. "Nasl olsa kolaylkla bakasn bulursun," dedi. "Belki gitmeden
burada bile bulursun."
Ina gld. "BYB?" Yerinden kalkp viskileri hazrlad. "Bu uykusuzlukla kitabn nasl bitireceksin?"
"Bitiririm."
Ina ertesi gn, en ge iki gn sonra Paris'e gidecekti, Ingham onun bir gn daha beklemeden ertesi gn
yola kacan tahmin ediyordu. Ina'nn brosu tatilini bir hafta daha uzatmasna izin vermiti, ama scak
gerekten de dayanlr gibi deildi. Ingham'n bir kadeh viskiyle ba dnmeye balamt, ama bu durumdan
rahatsz olmuyordu, aksine, ok memnundu.
"Akam birlikte yemee gidelim mi?" diye sordu. "Sen, ben, Anders? Belki BYB de gelir."
"Ben gelemem, kusura bakma." Ina'nn gzleri dolmutu.
Ingham yanl bir ey sylediini anlamt, ama artk babaa yemek yiyeceklerini sylese de hatasn
dzeltmeyecekti. Ayaa kalkt. Ina iin yapabilecei en byk iyilik, gitmek olacakt. "Sevgilim, yarn telefon
edip kata yola kacan renirim."
"Yarn gideceimi sylemedim."
Ina zerinde bornozla yalnayak duruyordu. Ingham onu kollarna almak istedi, ama iteceini dnp
vazgeti. "Olsun, yine de telefon ederim." Kapya doru ilerledi. "Hoa kal, sevgilim."
Koridora kt, arkasndan kapy kapad, plaja inip keten ayakkablarn eline alana kadar hibir ey
dnmemeye alt. Kumlar ok snmt. Deniz kenarna kadar koup ayaklarn suya daldrd. Keten
pantolonunun slanan paalarn kvrd, bileklerine kadar suya batarak Hammamet'e doru yrmeye
balad. Ina'nn bu akam BYB'yle buluacandan hi kukusu yoktu. BYB zntsn belirtecek, ayn
fikirde olmadn syleyecekti.
Ingham odasna girince sakinleti. Bir fincan kahve yapt, etraf toplarken kahvesini yudumlad. Yukardan
Jensen'in sesi gelmi-
233

yordu. Belki kpek de, Jensen de uyuyorlard, ikinci kahvesini alp yaz masasnn bana geti, ama
yazmakta olduu blme devam etmeden Lotte'yi dnmeye balad. Ayrlk acsn -yoksa doyumu,
sevgiyi kaybetmenin acs myd?- imdi daha ok duyuyordu. Hemen Lotte'ye mektup yazmay dnd
(eski, ortak adreslerini biliyordu, ama nasl olsa mektubu eline geerdi), nasl olduunu soracak, New York'a
dndnde birlikte iki imelerini ya da yemee gitmelerini nerecekti. Lotte'nin yolu New York'a dyor
muydu acaba? Mutlu muydu, yoksa mutsuz mu? Onunla grmek isteyecek miydi? Ortak arkadalar yok
denecek kadar azd, New York'ta Lotte'den haber alabilecei kimse gelmedi aklna. Lotte California'ya gideli
bir yldan fazla oluyordu. Onu her zamanki haliyle, olduu gibi geri istediini fark etti. Lotte'nin - Ingham'n
gznde - hi yanl yapmamak gibi inanlmaz bir zellii vard. Erdem, ya da baar deil, sadece bir
zellikti bu. Geri hatal davranlar olmu, bazan bencilce davranm, ama Ingham onu hi sulamam,
ona krlmam, kin tutmamt. Bu sevgi miydi, yoksa lgnlk m? Lotte'ye mektup yazmaktan vazgeti, ama
karar kesin deildi.
Odada be dakika dolap bir sigara daha itikten sonra almaya balad. Dennison hapisten kmt,
yedi yllk hapsi be sayfalk youn metne sdrdna sevinmiti Ingham. Denni-son'un kars her zamanki
gibi ona sadk kalmt. Artk krk beine gelmiti Dennison. Hapiste geirdii sre onu deitirmemiti, ba
yukardayd. Utanacak bir neden de gremiyordu, ancak kendi dnyasnn dndaki evrede olanlara
ayordu. Baka bir yerde, bir sigorta irketinde ie balayacakt. Bakalarnn sadece para yznden
skntya girmelerine dayanamyordu. Ingham drt buua kadar -ter iinde, st plak, ayanda yap
yap beyaz pantolonla- be sayfa daha yazdktan sonra iskemlesinden kalkp kendini yataa att. Her taraf
ak olduu halde ieride en ufak bir esinti yoktu, oda iyice snmt. Ingham yatar yatmaz uyudu.
Uyandnda artk alt, atlatmas birka saniye sren bir uyuukluk iindeydi. Neredeydi? Altnda,
stnde ne vard? Gnlerden neydi, saat kat? Yapmas gereken bir ey var myd? Hasso geri gelmiti.
Ina'yla konutuunu hatrlad. O can skc g-
234

rmeyi atlatm, daha dorusu onun adna Ina halletmiti. En ok bir, bir buuk gnlk bir almadan
sonra Dennison'un I'n bitirmi olacakt.
Soyunup avluda bir kova su dknd. ortunu giydi, kovaya tekrar su doldurup terden slanm beyaz
pantolonunu bastrdktan sonra Jensen'le grmek zere yukarya kt.
Jensen resim yapyordu. Sar salar terden srlsklam olmutu. zerinde yalnz pamuklu bir don vard.
Kpek yerde uyuyordu. "Seni akam yemeine davet edebilir miyim? Chez moi?' diye sordu Ingham.
"Avec plaisir, m'sieur! J'accepte!" Jensen'in uykusuzluktan gzleri imiti; yorgundu, ama mutluydu. n
planda bir ift koca sandaleti grnen Arap tablosunu bitirmeye alyordu. Yerde, Hasso'nun yannda bir
vazelin iesi duruyordu.
Ingham, Hasso'yu iaret ederek, "Ailene yazdn m?" diye sordu.
"Telgraf ektim, haftaya dneceimi bildirdim."
"Sahi mi? Bundan haberim yoktu." Kpek soluk aldka, siyah-kahverengi tyleri arasndan kaburgalar
belli oluyordu.
"Bana baka bir ey daha gelmesinden korkuyorum. Chou-di'ler bu sabah pek neeliydiler. Hasso'nun
dnne benim kadar sevindiler sanyorum."
Choudi'ler komu evde oturan Arap aileydi.
Jensen'in snrsz sevinci yznden okunuyordu.
"Bu scakta dp baylacaksn neredeyse," dedi Ingham. "Biraz dinlensen iyi olmaz m?"
Btn mahalle len uykusuna yatm gibiydi. Pencerelerin ardndan hi ses gelmiyor, sadece gnein
ar, durgun scakl hissediliyordu.
"Dinlenirim," dedi Jensen. "Gelirken arapla buz getireyim mi?"
"Bir ey getirme." Ingham dar kt.
Alveri yapmas gerekiyordu, belki kasap henz almam olabilirdi, ama almak istedii ok ey vard,
zaten iki kere gitmesi gerekecekti. Choudi'lerin on yandaki kz kapnn nne oturmu, eikte yuvarlak
talarla oynuyordu. Gzlerini aarak glm-
235

sedi, Ingham'n anlamad bir eyler syledi.


Ingham da glmseyip Franszca karlk verdi. "Hasso" dediini anlar gibi olmutu, ama kzn
konumasndan bunu bile karmak zordu. Scak ve dost bir yz vard ocuun. Ingham yoluna devam etti.
Birden komu aileye baka gzle bakmaya baladn fark etti. Orada oturan herhangi birileri deil, onun ve
Jensen'in dostuydu Choudi'ler. O gne kadar Hasso'nun kaybolmasnda parmaklar olduundan
kukulanmt oysa.
Akam yemei iin Hotel La Raine'in yanndaki kk dkknda bulabildiklerinin en iyisini ald. Masaya
salam, halanp dilimlenmi yumurta, kuzu dili, souk jambon, rozbif, patates salatas, peynir ve taze incir
koydu. Jensen bir ie boukhah getirmiti, ayrca viski ve beyaz arap vard. Hasso yanlarndayd, sofradan
uzattklar kk et paralarn yiyordu.
"Genellikle yemek yerken onu beslemem, ama bu gece zel bir gece," dedi Jensen.
"Yediklerini karmyor, deil mi?"
Jensen karmadn syledi. ok mutlu grnyordu, herhalde uyuyamayacak kadar mutluydu. "Ya Ina?
O nasl?" diye sordu.
"yi. Bu akam BYB'yle birliktedir sanrm."
"Bir hafta daha kalacan sylemitin."
"Hayr, Paris'e gidecek. Galiba br gn."
"Ya sen? Birlikte gidecek misin? "
"Hayr," dedi Ingham hafife sklarak. "Evlenmemizin doru olmayacan syledim ona. Nasl olsa
stesinden gelir, eminim."
Jensen arm grnyordu, belki de syleyecek sz bulamamt. "Umarm len Arapla ilgisi yoktur,"
dedi sonunda.
"Hayr." Ingham gld. Lotte'den sz etmek, onu hl sevdiini sylemek istiyordu, ama hem bunun
doruluundan hem de Ina'yla evlenmemesine Lotte'nin neden olduundan emin deildi. Castlewood olay,
Ingham' balangta tahmin ettiinden ok daha fazla sarsmt. "Bandan hi byk bir ak geti mi?" diye
sordu Jensen'e. "Ondan sonra gelenlerin trna bile olamayacaklar kadar byk bir ak?"
"Evet, geti," dedi Jensen, arkasna yaslanp gzlerini tavana dikerek.
236

Erkekti herhalde, diye dnd Ingham, ama Jensen'in ne dediini bildiinden emindi. "Ne garip, deil mi?
O insan ne yaparsa yapsn, doru yapacan dnmek. Onda ikyet edecek bir ey bulamamak."
Jensen gld. "Birlikte yaamyorsan ok kolay," dedi. "Biz biriikte oturmadk. Yatmadk bile. Onu iki yl
boyunca sevdim. Aslnda lnceye kadar seveceim, ama o iki yl boyunca kimseyle yatmadm."
Oysa Ingham, Lotte'yle kendisi gibi, bir arada yaayan iki kiiden sz etmiti. zerinde durmad. Jensen
gittikten sonra onu ok arayacan imdiden biliyordu.

XXVI
Ertesi gn Ingham Ina'y havaalanna gtrd. Ina 14.30'da kalkacak Paris uanda yer ayrtmt. BYB de
Ingham'n arabasnda onlarla birlikte geldi. Ingham o sabah on bire doru Melik'ten telefon etmi, Ina'dan
program renmiti.
"Neredeyse sana haber gnderecektim," dedi Ina neeli bir sesle.
Ingham inanp inanmamak konusunda kararszd, ama Ina adresini biliyordu kukusuz. "Seni arabayla
gtrrm. Alanda birlikte len yemei yeriz," dedi.
"Francis gtrmek istiyordu."
"yleyse bizimle birlikte gelmesini syle," dedi Ingham, BYB'nin yakalarn brakmamasna biraz
sinirlenerek. "Yarm saate kadar otelde olurum."
238

Eve gidip stn deitirdikten sonra hemen yola kt. Ina bir gn daha kalmak istememiti. 14.30 uan
biliyordu Ingham, her gn olan bir seferdi.
Ina lobide otel hesabn demekteydi. Ingham caml kapnn nnde Adams'n Cadillac'nn durduunu
grd. Adams ufak bir buket iek getirmiti.
"Demek byle nefis birinin eliinde Paris'te birka gn tatil yapmaktan vazgetiniz," dedi Adams,
yanaklarn iiren glmse-mesiyle. Ina'nn evlenmeyeceklerini syledii anlalyordu.
BYB'nin itirazna ramen Ingham kendi arabasyla alana gitmekte diretti, Ina ne geti, Adams arkaya
oturdu. Yol boyunca BYB manzara hakknda beylik szler etti.
"Eve gider gitmez dairene bakarm," dedi Ina.
"Acelesi yok. Zaten bir hafta, on gne kadar ben de dnm olacam."
Ina sessizce gld. "Bunu ne zamandr sylyorsun?"
Alann restorannda len yemei yediler. Servis son derece yavat, ama acele etmeleri gerekmiyordu.
Radyo yine sonuna kadar alm, btn ini kalk anonslarn bastryordu. Ina da tpk Ingham gibi kendini
tutuyordu, ama yznden okunan znt, hayal krkl Ingham' rahatsz etmiti. Gerekten ok iyi insand!
Uaa biner binmez alamaya balamasa bari, diye dnd.
"Paris'te bu gnlerde tandklarnzdan kimse var m?" diye sordu BYB.
"Hayr, ama nasl olsa birilerine rastlarm. stelik olmasa da fark etmez. ehirde dolamak istiyorum."
kiyi on gee Ingham hesab dedi. k kapsnda hafife ptler, Ina BYB'nin yanana da bir pck
kondurduktan sonra Ingham' tekrar pt, acele, duygusuz bir pt bu. Arkasn dnp ilerledi.
Ingham'la Adams konumadan arabaya dndler. Ingham zgn ve sabrszd, ne olduunu bilemedii bir
hata yaptn hissediyordu.
"Anlalan iler istediiniz gibi gitmedi," dedi BYB.
Ingham'n dileri kenetlendi. "Evlenmemeye karar verdik," diyebildi sonunda. "Kavga ettiimiz anlamna
gelmez."
239

"Evet, biliyorum."
Bir sre iin de olsa Adams'n enesi durmutu.
"Ina sizinle tantna ok memnun oldu, Francis. Ona gerekten iten bir yaknlk gsterdiniz."
BYB n.camdan bakyordu, ban sallad. "Garip bir insansnz, Howard," dedi. "Byle esiz bir insan
nasl braktnz?"
"Evet, olabilir."
"Hayatnzda baka biri yok, deil mi? Geri stme vazife deil ama."
"Hayr, baka kimse yok."
Ingham saat drtte eve dnd. Hemen oturup almak istiyordu, ama bir saat kadar kendini toplayamad.
Ina'y dnyordu.
Gn boyunca ancak iki sayfa yazabildi. Bir gn daha alrsa roman bitirebilecekti. Genellikle, kitabn
sonuna geldiinde yorulur, morali bozulurdu. Acaba doum sonras depresyonu gibi bir ey miydi bu, yoksa
kitabn tahmin ettii kadar iyi olmad kukusuna m balyd? Herhalde birincisi, dedi kendi kendine; nk
iyi olduunu bildii kitaplarndan, rnein "Eer" Oyunu'ndan sonra da ayn duyguya kaplmt.
Ertesi gn, bitmek bilmeyen bir saatte romann son drt sayfasn yazd. Birka dakika sonra, bitirdiini
haber vermek zere Jensen'in katna kt.
"Bravo!" dedi Jensen glerek. "Oysa hi de sevinli grnm-yorsun." Pis bir bez parasyla fralarn
temizlemekteydi.
"Hep byle olurum," dedi Ingham. "nemli deil. Gel, Melik'e gidelim."
Yemekten nce Jensen'le birlikte itii aperitiflerle Ingham'n keyfi yerine geldi. Jensen leden sonra
otellerden birinden cuma gnk Kopenhag uanda yer ayrtmt. Drt gn sonra gidiyordu. Ingham bu
haberi duyunca kendini orta yerde kalm gibi hissetti.
"yleyse, btn tuvallerini kurutmaya bakmalsn, deil mi?" diye sordu.
"Evet, baka resim yapmyorum. Biraz karakalem izerim." Jensen'in gle yz, Ingham'n ask suratna
ters dyordu.
Ingham, Jensen'in viskisini tazeledi.
240

"Benimle gelsene, Howard!" dedi Jensen birdenbire. "Neden olmasn? Aileme, bir arkadam getireceimi
haber veririm. Zaten senden sz etmitim. Bir hafta kalrsn, istersen daha da fazla. Koca bir evimiz var."
Jensen, Ingham'a doru eildi. "Neden olmasn, Howard?"
Ayn eyler Ingham'm da aklndan geiyordu: Jensen'le birlikte buradan ayrlmak, Kuzey lkelerini
gezmek, kendi dnyasndan bambaka, yepyeni bir dnya tanmak. "Ciddi misin?"
Jensen'in ciddi olduundan hi kukusu yoktu.
"Sana Kopenhag' gezdiririm! Bizimkiler Hallerup'ta, Ryvangs Caddesi'nin yan sokaklarndan birinde
oturuyorlar. Hellerup kentin merkezi deil, bir tr banliy saylr. Kz kardeim Ingrid'le tanrsn, belki
Mathilde teyzemle bile." Jensen gld. "Birlikte kentin altn stne getiririz. yi yemek yenecek bir sr yer
biliyorum, arkadalarma gideriz, stelik bu mevsimde bile hava serin olur."
Ingham, Jensen'le birlikte gitmeye can atyordu, ama giderse yapmas gereken en nemli ii, New York'a
dnp kendine yeni bir hayat kurmay ertelemi olacakt. Kopenhag'da geirecei sre, be gnlk Noel
tatiline benzeyecekti. Byle olmasn istemiyordu.
"Nen var?" diye sordu Jensen.
"ok isterdim, ama gelemem. Gelmemeliyim. u srada olmaz. Saol, Anders."
"Bu akam iyice melankoliksin de ondan. Gelmemen iin bir tek die dokunur neden syle bakaym!"
"Gerekten de aklm bamda deil. Bu gezi iyice kendimi brakmam demek olur. Anlatmas ok zor.
Yeniden rayma oturmam gerekiyor. Ama belki gnn birinde ziyaretine gelirim, eer hl orada olursan."
Jensen hayal krklna uramt, ama anlayla karlayacan sanyordu Ingham. "Olur. Bir an nce
gel. Ocak'ta yine bir yerlere giderim belki."
"Gelirim."

XXVII
Drt gn sonra Ingham, Jensen'i havaalanna gtrd. Ayrlmadan nce barda birka boukhah itiler.
Hasso, kutusuna yerletirilip bagaja verilmiti. Ingham umursamaz, hatt neeli grnmek iin elinden geleni
yapyordu, baarabildii kansndayd. Jensen eve dnd iin yle sevinliydi ki, Ingham kendi
depresyonundan utand. k kapsnda Franszlar gibi birbirlerine sarldlar. Ingham durduu yerden,
Jensen'in el antalarn yklenip koridora doru ilerlemesini izledi. Jensen kede durup arkasna bakt, el
sallad.
Ingham hemen bilet sat ofisine gitti, ertesi sal gnk - drt gn sonraki - New York uana bilet ald.
Jensen'in bo odas nedense soyulmu bir mezar hatrlatyordu Ingham'a. Yukardaki daireyi
dnmemeye, stnde bir kat daha olduunu unutmaya alt. Jensen bir eyler unutmu da olsa,
yukarya kp bakmayacakt. Onun canl ve neeli halini, bir gn -isterse birka aya kadar- bir yerlerde yine
greceklerini dnnce biraz olsun rahatlyordu.
Romann bitirmi olduuna da seviniyordu. Kalan birka gn iinde son dzeltmeleri yapacakt. Bu i iin
kendini fazlasyla zora sokmas gerekmezdi. Yazdklarn beenmiti, yaynevinin de bu roman "Eer"
Oyunu'a oranla skc bulmayacan umuyordu. Dennison'un para kavram, ou kiininki kadar ilkel deildi,
bunu yeterince vurgulayabildiini sanyordu Ingham. Son zamanlarda kendi para kavram da deimiti;
aslnda gereksiz bir nesne olarak gryordu paray, tpk baz istasyonlarda dn alnp kullanlan, sonra da
geri verilen emsiyeler gibi. Bankalar da ayn eyi yapyor muydu? stelik buna faiz bile alyorlard.
Yapacak fazla ii olmad halde yava yava yolculuk hazrlklarna balad. denecek faturas yoktu.
Ajanna mektup yazd, Ina'nn hasrlarn postalad, postanedeki memura hangi tarihten sonra eve gelecek
mektuplar New York adresine gndereceklerini bildirdi. Adama bahi verdi. BYB'ye gidip yolculuk planlarn
anlatt, son akam birlikte yemek yemeyi kararlatrdlar. Ingham, BYB'nin onu yolcu etmek iin havaalanna
gelmesinin anlamsz olacan syledi, zaten kiralk arabasn Tunus'taki acenteye teslim etmesi
gerekiyordu.
"Oradan alana nasl gideceksiniz?" diye sordu BYB. "Ben kendi arabamla acenteye gelirim."
BYB'yi caydrmak mmkn olmad.
Romann bitirdii iin artk herhangi bir gnlk programa uymas gerekmiyordu, ama Ingham belli bir plan
titizlikle uygulamaya balad: Sabah deniz banyosu, biraz alma, yzme, len yemeinden nce ksa bir
gezinti, tekrar alma. Yola kmadan nce son bir kez kasabay dolat, araplarn masasnda oturan
yandaki ocua varncaya kadar btn mterileri erkek olan Cafe de la Plage'a gitti. Aklndan garip eyler
geiyor, bazlarna iin iin glyordu. rnein, Ina'y Abdullah'n lmediine inandrmak iin birka
gnlne Abdullah rol yapacak birini bulmak hi de zor olmazd herhalde. Ne var ki Ina'yla ilikisinde
deien bir ey de olmazd, bunun farkndayd.
Yola kmadan nceki sabah postadan iki ey geldi. Birincisi Jensen'in yollad bir kartt:
Sevgili Howard,
Yaknda mektup da yazacam, ama imdilik bu kartla seni kskandraym: Burada battaniyeyle yatlyor.
Ltfen bir an nce gel. Bana cevap yaz.
Sevgiler, Anders.
Resimde yeilimsi atl, hendek ya da kanalla evrili bir yap grnyordu.
kincisi bir mektuptu. Birok kere adresten adrese gnderilmi mektubun zerindeki el yazsn grnce
soluunu tuttu Ingham. Lotte'den geliyordu. California'dan postaya verilmiti. Ingham zarf at.
20 Temmuz 19-
Sevgili Howard,
Elimde yalnz eski adresin olduu iin bu mektubun sana ulap ulamayacan bilemiyorum. Naslsn?
Umarm keyfin yerinde, ilerin yolundadr. Belki bu arada evlenmisindir (kulama yle bir dedikodu geldi),
evlenmesen bile, seni tandm kadaryla, mutlaka srekli bir ilikin vardr.
Gelecek ay New York'ta olacam. Birlikte bir iki ier, eski gnleri anarz diye dndm. Geen yl
olduka skntl geirdim, bu yzden eskisi kadar en akrak olmadm grnce arma sakn. Kocam
benden bakalarnn da gnln kazanmaya kalkt, sonunda ayrlmaya karar verdik. Neyse ki ocuumuz
yok, oysa ben ok istiyordum. (nanmayacaksn belki, ama deitim.) New York'ta bir sre kalmay
dnyorum. Srekli gzel hava bile insann cann skabiliyor, stelik California'da o kadar ok yar deli
tandm ki, onlarn yannda ben enikonu normal saylrm. Buralarda senin, galiba senaryo yazmak zere
Orta Dou'ya gittiin haberi dolayor. Bana ltfen c/o Ditson, 121 Bleecker Street, New York City adresine
cevap yaz. Geri orada kalmayacam, ama mektuplarm bana ulatracaklar. 12 Austos'ta New York'ta
olacam sanyorum.
Sevgiler, Lotte
Ingham mektubu okuduktan sonra derin bir soluk ald. Kader deilse neydi bu? Lotte, sanki dncelerini
okumutu. Bu kadarla da kalmyordu. Lotte'nin bandan Ingham'nkinden ok daha fazla olay getii iin bu
mektubu yazabilmiti. Artk bamszd demek. Ingham aknlkla glmsemeye balad. Hemen oturup
cevap yazmaya, greceklerine ne kadar sevindiini bildirmeye kalkt, ama ertesi gn New York'ta
olacan hatrlaynca vazgeti. Evden telefon eder, daha dorusu Ditson'lar arar, Lotte'nin nerede olduunu
renirdi. Ditson'lar tanmyordu.
Melik'teki akam yemeinde Ingham'n neesi BYB'nin de dikkatini ekti. Ingham pek keyifliydi, durmadan
konuuyordu. BYB'nin bu deiiklii yolculuk heyecan sandnn farkndayd. Lotte'den sz edebilirdi, ama
bir ey sylemedi. Btn cokusuna ramen Adams'n haline acyor, zlyordu. Adams'n glckleri,
teybe ald basma kalp szler kadar sahteydi. Bu sahtekrla ne kadar dayanabilecekti? Ingham, BYB'nin
gnn birinde bir balon gibi patlayacan, zntden dp leceini dnp dehete kapld. Gelecek
aylarda ona kim arkadalk edecekti? Tunus'a geldiinden beri drt kiiyle tantn, onlarn da tatilleri
bitince lkelerine dndklerini anlatmam myd? BYB, Bizim Yaam Biimimiz'in snr bekisi olarak
gryordu kendini, tek abas fenerin n devaml yank tutmakt.
Ertesi sabah havaalannda BYB Ingham'n elini skca kavrad. "Bana mektup yazn. Adresimi biliyorsunuz.
Ha-ha!"
"Hoa kaln, Francis. Biliyorsunuz -burada hayatm kurtardnz." Biraz abartl gibi gelmiti, ama Ingham
ok ciddiydi.
"Sama, sama." BYB'nin akl baka yerlerdeydi. Parman Ingham'a doru sallad. "Araplarn yollar da
kokular kadar gariptir, bu kesin," dedi. "Ama siz Batlsnz, unutmayn, vicdannz uyutmayn! Ha-ha!
stemeden kafiye yaptm. Gle gle, Howard, Tanr sizi korusun!"
Ingham, Jensen'in birka gn nce getii koridora sapt. Ayaklarnn yerden kesildiini, yava yava
havalandn hissediyordu. Elindeki daktilo bile ty gibi hafifti. Dnyadaki en byk mutluluk, insann kendini
-belki hi uygun olmayan bir kadnn kollarna brakmasdr, diye dnd. Kendi kendine gld. Kim
sylemiti bunu? Proust mu? Acaba kimse sylemi miydi?
Koridorun ucunda arkasna bakt. BYB hl orada durmu, el sallyordu. Ingham'n elleri doluydu, karlk
veremedi, ama "Hoa kaln, Francis!" diye bard. Sesi, sandaletlerin gcrts, transistorlu radyo grlts
ve anlalmaz uak anonslar arasnda kaybolup gitti.

SON

You might also like