You are on page 1of 1

Ben 1980’li yıllarda geçen bir tiyatro uyarlaması olan “The Normal Heart” filmini izledim.

Filmde ilk
olarak 1981 yılında ABD’de AIDS hastalığı ve HIV virüsü sadece eşcinsellerin olduğu bir grup arasında
yayılmaya başlıyor. Gün geçtikçe birine teşhis konuluyor. Gittikleri doktor bu hastalığın sadece
eşcinseller yüzünden ortaya çıktığını, bir çaresi olmadığını ve artık cinsel ilişkiye giremeyecekleri
konusunda ısrarlı. Artık bu duruma dayanamayan Ned, eşcinseller klubünden birkaç kişiyle beraber
“Eşcinsel Erkekler Sağlık Krizi” diye bir örgüt kuruyor. Hükümetten, NYC’nin en iyi hukuk merkezinde
çalışan abisinden yardım istiyor, TV programlarına çıkıp farkındalık yaratmak istiyor fakat eşcinsel
olduğu için kimse Ned’i umursamıyor ve Ned çıldırıyor. İnsanlar bu hastalığa “AIDS” demekten bile
utanıyor. Örgütteki diğer arkadaşları Ned’le aynı düşüncelere sahip fakat Ned kadar kendilerine
bunları itiraf edemiyorlar ve eşcinsel olmaktan nefret ediyorlar. Filmin ortalarında Ned’in erkek
arkadaşı Felix’te AIDS hastalığına yakalanıyor. Felix bu hastalığın Ned’den geçtiğini düşündüğü için
Ned kendini suçlu hissedip Felix’e sürekli moralce destek olup sağlıklı beslemeye çalışıyor öte yandan
hükümetten daha çok destek istiyor fakat bu tepkileri ve kavgacı olması yüzünden arkadaşları onu
örgütten atıyor. Filmin sonunda Ned sevgilisiyle arkadaşlarını kaybediyor, Fransa’da bir ilaç
geliştiriliyor ve AIDS’in Afrika’da bazı kadınlarda da görülmesinden sonra insanlar AIDS’i önemsemeye
başlıyor.

Bir yandan eşcinsellerin toplumdaki yeri anlatılırken bir yandan da AIDS hastalarının yaşadıkları ve
halkın onlara bakışı anlatılıyor. AIDS hastalığının belirtilerinden en büyüğü vücütlarında büyük
benekler halinde kızarıklar oluşmasıdır. Bunun yanında ishal, kas ağrısından dolayı desteksiz
yürüyememek ve ateş de belirtilerden biridir. Bu hastalığın teşhisi konulan insanların her dakika
“ölme” düşüncesiye yaşaması yetmezmiş gibi insanların onlara destek olması gerekirken onlara
iğrenir gözüyle bakmaları ve onlara dokunmaktan bile kaçınmaları hastaların kendilerini daha yalnız
ve mutsuz hissetmelerine sebep oluyor.

Filmde beni en çok etkileyen kısım Bruce’un şu ana kadar ilişkiye girdiği üç sevgilisinin de AIDS’ten
dolayı ölmesi ve Bruce’un örgütte olmasına rağmen hükümetin sessizliğine hiçbir tepki vermemesi
hatta Ned’i çok fazla tepki gösterdiği için örgütten atması. Bruce’un asla akıllanmaması da ayrı tabi.
AIDS olan sevgililerinden biri olan Albert uçağa binince sırf AIDS’li yolcu olduğu için pilot uçağı
uçurmadı, başka pilot getirttiler. Albert ölünce de ölüm raporuna sebep yazmadılar ve onu büyük bi
çöp poşetine koyup yakarak küllerini 30.000$’a annesine ve sevgilisine sattılar. Filmi izlerken
duygulandığım anlardan biri de Ned ve Felix’in Felix ölmeden önceki son anlarıydı. İkisi de hastanede
sarılıp ağlarken doktor onları orada evlendiriyordu.

Film sonundaki bilgilendirme

 Başkan Ronald Reagan 17 Eylül 1985’te bir basın toplantısında AIDS araştırmalarına “en
yüksek öncelik” verme sözüyle herkesin önünde ilk kez AIDS’ten bahsetti. Reagan’ın 1986 için
federal bütçe önerisi gerçekte AIDS harcamalarından %11 düşüş gerektirdi.
 1986’nın sonlarına doğru 24,559 ölüm rapor edildi. Salgın 1981’de başladığından beri dünya
genelinde 36 milyon insan HIV/AIDS’ten yaşamını yitirdi.6000 kişiden fazlası yakın zamanda
her gün HIV virüsünden kapıyor.

You might also like