You are on page 1of 191

(Sanskrit dilinden bir kelime ...

./ Gerçek özümüzü belirleyen· şeyler;


./ Doğruluk;
./ İnsanlığın manevi niteliklerinin temeli;
. .

./ Evrensel düzeni oluşturan kanunlar;


./ Tüm öğretilerin temeli.,.

rma Bildirisi
... Oralarda bir yerlerde,

.Kaderinde, okuyabilmek için bizim yardımımızı alması yazılı olan bir ço-
• • •

cuğun�

Biyüyüp, yok_olan doğaya katkı sağlayarak varoluş amacını gerçekleştir­


mek için kendisini toprağa ekmemizi bekleyen bir fidenin, ·

7ürünün varlığını sürdürebilmek için bizim gibi kişi ve kuruluşların mad­


di ve m anevi desteğine ihtiyaç duyan bir canlı türünün,
Blşını sokacak bir barınağa ihtiyacı olan bir evsizin var olduğunu biliyoruz.

Biliyoruz ki, bu dünyaya çıplak geldik ve bu dünyadan ayrılırken gene çıp­


lak olacağız. Evrenin bize sunduklarının sadece kendimize değil tüm in­
sanlığa ait olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, Dhaııııa Yayınlan olarak ka­
zancımızın bir bölümünü ·yardım amaçlı bir fonda toplaıııa karan aldık. Bu
yardım fonuna hiçbir şekilde kişi ve kuruluşlardan bağış kabul etmiyoruz.
Kazancııııızdan ayırdıklarımızlc:t kuııııakta olduğumuz bu fon, hiçbir dini
ya da siyasi amaca hizmet etmemektedir. Bu, tümüyle Dhaııııa çalışanları

·olarak bizim, özgür irademizle verdi · 'z bir karardır. Siz değerli okuyu­
cularımız zaten satın almış olduğunuz her kitabımızla bu fona katkıda bu­
lunmuş oluyorsunuz.
Bu, tümüyle evrene sunulan bir mesaj ve dilektir. Evreni yöneten ve fark­
lı adlarla anılan Yüce Gücün bu arzumuzu yerine getirıııemiz için, önü­
müzü açık etmesini diliyoruz;

. h amtnıtn gap'lc • ' mı. ,,, tam ya141m adına ,,. iyili o -

"
sa.••
Dizi Adı Yeni Çağ·

Yayın Yönetmeni Cem Şen

Kitabın Özgün Adı The Way of the Wizard: 20


Lessons to Live A Magical Life

Yazar Deepak Chopra

Türkçesi Levent Kartal·

Kapak Tasarımı Dttn�Mn <�rnrir


Yayına Hazırlayan Namık K. Atalay

Renk Ayrımı 3B Grafik

Basım Kitap Matbaacılık


'

Cilt Fatih Mücellit


'

Yayın Tarihi Mayıs 199911. Basım


Ocak 200112. Basım
ISBN 975-7800-31-7
'

' '

Türkçe Yayın Hakları© © Dbarma Yayınları

P.K. 1358 Sirkeci 34438 İstanbul


iletişim Adresi
'

GSM 532 377 11 45


'

Tel 212 512 81 21 pbx ,.


'

Fax 212 512 50 21


E-posta dbarma@dbarmayayinlari.com

Web sitesi bttp: llwww. dbarmayayinlari. com


'
•• •• •• ••

a atı Yaratma IGİQ •


20 u

sal Yol

ee

Curk.çesi
Le,..en-r 1'.nr:rnl

D YAYINI .ARI
Aşağıdaki kişilere sevgi ve tesekkürlerimi

iletmek
ıstıyorum .
• •

Ilk önce dostum, rehberim ve editöı-üm Peter


Gauzzardi'ye. Peter sen en iyisisin !

Shaye Arel1eart, IJatty Eddy, Tina Constable, Leslie


Meredith, Chip Gibson ve Michelle Sidrane'ı da kapsa)ran
Harınony Kitaplar'daki aileme.

Bu kitaptaki· prensiplerin ifade.leri oldukları için Rita


Chopra, 1-fallika Cl1opra ve Gautama Cl1opra'Jra.

Tüm sınırların ötesinde ôlan bir göıüşe olan bağlılıkları


ve cesaretleri için Ray Chambers, Ga)rle Rose, Adı-i.anna
Nieno\v, Da,rid Siman, George . Harrison, Olivia Harison,
NaomiJudd, Demi 1-foore ve Alice \Valton'a.

Tüm misafırlerimize ve hastalarıınıza ilham verici


örnekler oldukları için Roger Gabriel, Brent Bec,rar, Rose
Bueno-1-fuıpl1)' 're Sl1arp ıilı.in-Beden Tıbbı · 11erkezi
calısanlarına.
• •

Hiç bitine)ren enerji 're adanmışlıklarından dola)rı


Deepak Singl1, Geeta Singlı 're Quantum Yajrınları'ndaki
tüın calısanlara.
·

• •

Tüm girişiınlerimizdeki en }-Üksek bütünlüğü


sağlamadaki niyetliliği için Muriel Nellis 'e.

I<endine da)rahlığın çok güzel bir örneği olduğu için


Richard Perl'e.

5
Benlik-bilgisindeki sarsılmaz inancı, birçok ins�nı11
hayatını değiştirnı.edeki kararlılığı -..re bulaşıcı l1e-..resliliği ile
Arielle Ford'a .
.

\T e aı1layışı ile dostluğu için Bili Elkus'a.

6

••
- ''

• • • • •• ••

• •
İnsanlar Hindistan'dan gelip de büyücülerle neden bu
kadar çok ilgilendi"'· · bilmek is tiyor. Yanıtıın şu:
Hindistan'da hala büyücülerin var olduğuna inanırız. Peki
ama büyücü nedir? O sadece büyü yapan birisi değil,
dönüşümü sağlayan kişidir.
!.

'

Büyücü korkuyu sevince, · hüznü


doyuma dönüştürebilir.
Büyücü zamanla sınırlı bilinci,
zamanın ötesine geçirebilir.
Büyücü sizi sınırların ötesindeki
sınırsıza taş!Yabilir.

. I Iindistan'da büyürken tüm bunların doğru olduğunu


biliyordum. Bazen beyaz elbiseli ve sandaletli yaşlı adamlar
eviınize gelirdi ve iri gözlü b�r çocuğa bile olağanüstü
yaratıklar gibi görünürler�. Tam anlamıyla huzur
dolu)rdular; neşe ve sevgi ya)rarlardı; lıa)ratın acımasız iniş 're
çıkışları onları hiç etkilemez gibi görünürdü. Biz onlara guru
'reya ıulısal daıuşmanlar derdik. Ancak gurularla
bü)riicülerin aynı şe)7 olduğunu anlamam çok uzun zaman
aldı. Her toplumun kendi Öğretmen'leri, Gören (Bilen)'leri
(seer), Şifacı'ları olmuştur. Guru ise bizim, bilgelere
verdi"'. 'z addır.

Batıda büyücü, kabaca simya uygulamasıyla


işlenmemiş metali altına çeviren silıirbazdır. Simya
Hindistan'da da 'rardır (gerçekte orada bulunmuştur). Ama •

9
sim3ra sözcüğii şifreli bir sözcüktür. O, iı1s anları altına
çe,rirn1ek, en işleı1ıneıniş 11ö11lerimiz olan korku, cel1alet,
nefret \re utangaçlığı en değerli şe3re, se,rgi ve doy'llına
dönüştürme anlamına gelir. Ö3rle1rs e sim3racı, kendinizi
özgür ve s e\ren bir insana nasıl dönüştürebileceğinizi
öğretebilen kişidir \Te l1er zaman bir sim11acı vardır.
Hindistan'da lisede1rken batı geleneğinin ünlü bü:yücüsü
Merlin hakkında zaten çok şey biliyordum. Herkes gibi onu
çabucak s e\rdim. I<ısa zamanda dünyasının kapıları önüıne
· açıldı. Şu anda bile Tennys on'un uzun \1e sıcak yaz
günlerinde ezberletilen epik şiiri Icfylls of the King'den
düzinelerce kıta var akl11nda. Artl1ur'un 1 geleneğiyle il · ·
olarak bulduğum l1er türlü bilgiyi öğrenmiştiın. Yazarların
beni bü1rücülerin efsanevi karakterler olduğuna inandırma11a
çalışmalarına karşın, sıcak tropikal güneşin altında da
yaşasam, 11eşil, ılıınan Canı.elot2 lı.akkındaki herşe1r gibi
J\.Ierlin'in3 I<.ristal I:viağara'sının da \rar olduğunu bilmek,
zırl1ın içinde boğulacak bile olsam Lancelot4 gibi dörtnala
gitıne3ri istemek 11iç de alışılmadık değildi.
.

Ben farklı al )70rduın çünkü Hintli bir çocuktuın \re


onlarla karsılasınıstıın.
, , ,

1 6. } y 'da �·aşadığı saıulaı1


' ' İ11giliz kralı. J ,idcri oldtığtı \'tt\'arlak �Iasa
I 11�riltcrc1\1i

S(),,aJ,rcleı·i
.• •.
ile birlikte ' • •
bultıı1dtığtı
t.
scfalcttt.:11, rcfal1 \'C
ıntıtltıltığa 11asıl l(<l\'l1şturdtığtıı1t1 aı1lata11 biı·çc>I< ct-sa11c vardır. (çc\'.)

2 l(ı·al .\1·tl1t1ı·'tıı1 cfsanC\'İ i.11kesi. (çc,·.) -

,.,

J Kral ,\rtl1tır't1n ()ğ-rctıncı1i. (çc\r.)

10
Büyücülere neden ihtiyacnmuz var?
Otuz ;rıl bo;Tllnca bü;rlicülük bilgileri üzerine düşünüp
durdum. Glastonbur;r \re \Vest Countr)r'e ;rüri.idüm, Tor'a
tırmandım. Artl1ur ile şö,ralyeleri11in uı:udukları düşünülen
tepe;ri gördüın . .L-\ma dal1a gizemli bir şey beni bü;rücülüğe
çeki;rordu. Yıldan ;rıla zamanıınızın bu bilgi;re dal1a çok
ihti;raç duyduğunu l1issetti111 . .l\rtık bir ;retişkin olarak
meslek ;raşamıını taın bir özgürlük ve dO)Tlltnun nasıl elde
edilebileceği hakkında konuşup ;razmakla geçiri;rorum.
I<onuştuğ11111 şeırlerin simyTa olduğunu son zamanlarda fark
ettiın. S onuçta Merlin ile Arthur'un I<ristal J\1ağara'daki
olağanüstü ilişkileri ile bu konu;ra ;raklaşmanın 11eyecan
verici olacağına karar verdiın. Bu kitabın açıkladığı gibi
I<ristal J\ıfağara insan kalbindeki çok özel bir ;rerdir. Bir
bilgenin korku;:u taıı1ınadığı, dış dünıranın karınaşasının
gireı1ı.ediği sığı11aktır o. I<ristal J\1ağara'da lı.er zaınan bir
bü\ri.icü olmustur \re lı.er zaınan da olacaktır; tek
• •

ırapacağıınız ş e)' girip dinleınektir.

Çağdaş insan da geçıniş kuşaklar kadar bü;rücünün


dün;rasında ;>aşı;ror. Büyük ınitoloji üstadı J oseplı. Caınp beli,
köşe başında ;reşilin );anmasını bekle;ren lı . erkesin
kalı.raınanlıklar 're efsane,ri ola;rlar dün;rasına girıneyi .
beklediğini sö;rler. Sadece bu fırsatın aırırdında değiliz.
Engellerden dolaırı taşa saplanmış kılıcı fark etıneden

cadde;ri geçi;roruz .

işte mucizeler di.inyasına olan yolculuk burada başlı)'Ot.


Şiındi ;rola çıkmanın tam zamanı. Bü;rücünün ;;olu zaınanın
içinde )'er almaz, o 11er ;-erde \.Te lı.içbir y-erdedir. O l1erkese

're l1iç kiıı1se;re aittir. Bu kitap zateıı. sizin olanı anlatıyor. Ilk
derste SÖJrlendiği gibi:

Hepimizin içinde bir büyücü vardır. '

Büyücü herşeyi görür ve bilir.

11
!<itapta doğru olduğundan kuşku du5rmayacağınız tek
cümle budur. Bir kez içimizdeki büyücü5rü bulduğumuzda,

öğreti kendi kendine ilerler. !çimdeki rel1berin ne


SÖ)rleyeceğini gözleyip bekle5rerek kendiliğinden öğrenme
5rolu, yıllardır hayatımdaki en önemli şe}r olmuştur.
Öğrenmenin 11içbir biçimi bu kadar zevkli olamaz. 1ferlin'i
11a'\7aalanında duyduğum kal1kal1ada, sahile inen yoldaki
ağaçların fısıltılarında, 11atta televiz}ronda konuşurken
işittiın. Eğer hazırsanız, bir otobüs durağı bile Kristal
Mağara'ya dönüşebilir.

Neden büyücünün bilgisine illtiyaç duyuyoruz? Bizi


sıradan ve alışılıruş olandan alıp sadece efsanelere özgü
kıldığımız ama aslında şu anda burada da var olan •

alışılmamışa götürmesi için. Yaşamak demek, istediğinizi


söylemek, istediğinizi olınak ve dilediğinizi }rapın� 11akkıni

kazanmaktır. Camelot böyle bir özgürlüğün simgesiydi. Işte


bu )riizden öylesine bir beğeni ve arZu)rla Camelot'un


özlemini çeki}roıuz. Hayat lıer zaınan olduğundan daha zor.
Bir zamanlar öğrencinin biri büJrük bir ustaya gidip ''Neden
kendiıni bağırmak istercesine bu kadar şişe)re kapatılınış gibi

lıissediyorum?'' dedi. Usta baktı 're cevap verdi: ''Çünkü


herkes öyle hissedi)ror. ''

Hepimiz se,rgi ve yaratıcılık ile gelişmek, içsel doğamızı


keşfetmek isteriz ama genelde başaramayız. I<endi .
}rarattığıınız lıapislıanelerde }raşı}roruz. Ancak bazı insanlar,
11ayatı bu kadar kısıtlayan kuralların ötesine geçebilmiştir.
Bakın 11e,rlana Celaleddirt-i Rumi ne di)ror: ''Koşullanmamış
111hsuı1, ko�ı·ul!aı·a hapsolmu�·, tutulan güneş gibi. '' ';·

Bu, insanların zaman ve mekanla sınırlı olduklarını


kabul etme}recek bir bü)riicünün sesidir. Sadece geçici bir
tutulma içerisinde)riz. Bir bii)riiCÜ)rii takip etınenin amacı,

içiınizdeki bü)riİCÜ)TÜ bulmaktır. Iç relıberi bulmak, kendi


benliğinizi bulmaktır. Benlik, geçici bir tutu_lmadaki l1iç
sönıne5ren güneştir; a}rın gölgesi kalkınca güneş tüın
il1tişaını}rla parlar.

12
Büyücüden nasıl· ders alırız?
Bu kitapta, bü)riicünün bakış açısından anlat1lınış yirmi
ders var. Her dersin başında alış1l1ruş gerçekliği aşmanıza
yard11ncı olacak, bü)riicünün bilgeliğinden parçalar olan

aforizmalar var. Her birini okuyup özümseyin. Bir sonuç


bekleme)rin, sadece yaşayın. Üzerlerinde çalışmanıza veya
çaba sarf etmenize gerek yok. Çaba harcamak, bata tan
çıkmaya çalışın.aya benzer; bu sadece daha beter
saplanmanıza neden olur .

Içimizdeki bü)riicü konuşmak istiyor ve bu, hepimiz için


geçerlidir. Ancak ona bir şans tanımalı; konuşması için bir
fırsat 'rermelisiniz. Bu aforizmalar, Zen koanları gibi
algılamanızda bir sıçrama yaptıı·ıp kişisel gerçekliğinizi
değiştirme fırsatı )raratacaktır.
· ·

Bü}iicünün sesi, tekrar gündelik yaşama getirilınelidir.


İlk dersin ilk sözünü söylemiştiın: Hepimizin ifinde bir büyüı:ü
vardır. Büyüı:ü herşryi görür ve bilir. Ders şöyle devam ediyor:

Büyücü, aydınlık ve karanlık, iyi ve


kötü, zevk ve acı gibi , zıtlıkların
ötesindedir.

Büyücünün gördüğü herşeyin temeli


görünmeyen bir dünyadadır.
Doğa, büyücünün hallerini yansıtır. .

Zihin ve beden uyuyabilir ama büyücü


her zaman uyanıktır.
Büyücü ölümsüzlüğün sırrına sahiptir.

13
Eğer bu sözler içinizi kıpırdatıp bir şeyler anıınsatıyorsa
işe )raraı111şlardır. Sınırlı bir varlık değil d e evrenin ınucize\ri
çocukları olduğunuzu keşfetı1ı.ek, gerçekten de 11e)recan
\rerici bir şe)rdir. Bu gerçektir; uzun süreden beri tutulmada
olan, l1epimizle ilgili derin bir gerçek.

Bunlar gibi, J\!lerlin ve 1\rtl1ur'un dün)rasındaki


11ika}'elerden . esinlenilerek oluş turulınuş )TÜZ kadar
aforizma topladıın. Bunlar eski efsanelerden parçalar değil,
·

zamanında oluşturduğııın özlü 11ikayelerdir. Bazen, bu


11ikayeler ile aforizmalar arasında bir bağlantı yokmuş gibi
görünebilir veya tam birbirleriyle uyuşmazlar. Bu ise
bilerek }rapılınıştır çünkü düzenlilik yaratma il1ti}racındaki
düz mantığın1z büjrücünün yolunu )riiıüyecek olan tek
}rönünüz değildir. Bu yolu bir o kadar da l1a}ral gücü, umut,
}raratıcılık ve sevgiyle de ırürüyeceksiniz.

I<ısacası, büjrücünün yolu,.ıuhun )1oludur. Ancak


mane\rt}7at, akla karşı değildir; O, ar U)TUm sağladığı dal1a
geniş bir plandır. Aforizmalar ve l1ika}releri destekleyen
''Dersi Anlama'' adlı bölümü düz mantığınıza seslenmek
için ko)rdum. Son olarak da, bü)riicünün bilgeli"· · n
}raşaı111nıza }'erleşmesini sağlayacak olan ''Dersle Yaşama''
adlı bölüın geliyor.

''Dersle Yaşama'', büjrücünün yolunda etkin olduğunuz


kısımdır. Önerileriın sadece birer başlangıçtır; derslere
katılınan1z için sizi alevlendirecek birer kı,rılcım. Sonuçta
sizi değiştirecek olan, kendi anlayışınızdır. ''Dersle Yaşama'',
genelde düşünce ile )rapılan deneyler içerdiği için size pasif
gibi gelebilir.

Dµşüncejrle }rapılan deney nedir ki? Zil1ninizi }'eni


ırerlere götürüp olaı1ları dal1a farklı algılamanızı sağlaınanın
bir yoludur. Büjrücüler derin ve önemli bir şeır bilij1orlardı;
eğer dünj1a}1ı değiştirmek istiyorsanız, ona bakış açınızı
değiştirin. Einstein bir keresinde bir kanepejre uzandı,
gözlerini kapattı \re ışık l1ızında ilerlej7eı1 bir adam düşüı1dü.

14-
Bu ilginç görüntüden so11ra, ha)ral l..:urınak gibi görü11en
çeşitli di.1şünce dene):-leri )rapınayıa başladı. Doğanın
kendisinin de onaylaması ile, tüın biliın dün)rasının tutumu,
Einstein'ın bu aşkın görüşleri ile birkaç )'ılda değişecekti.

Eğer kanepede kurulan bir fantezi dün)ra)rı


değiştirebiliyorsa, düşüncenin olağanüstü bir gücü var
demektir. Hiçbirşey, )raşanılmazsa gerçekten öğrenilemez.

Akıl, dene)rim, rul1; bunlar birara)ra geldiğinde kapı


açıktır 're sal1ne sim1ra için l1azırdır. Içinizdeki bilgelik bir


kez yandı mı, bir dal1a söndüıülemeyecek bir alev gibidir.

Toparlamak için şunları öneri)rorum:


'.

1. Herh ngi bir dersi okumadan önce bir dakika kadar


. 1

sessizce otutun. '

2 ..:\forizınaları okuduktan sonra özümsemek için birkaç


.

dakika a)rırın; Dilediğiniz kadar tekrar tekrar okuyun. !(endi


tepki 're sezgileriı1ize fırsat tan1)'1n; bunlar genelde elde


edebileceğiniz en öneınli şe)!lerdir .

3. Devam edi11 're dersin geri kalan kısmını oku}'Un:


Nierlin ve Artl1ur arasında geçen l1ika1re)ri, ''Dersi Anlama''
adlı bölümü ve ''Dersle Yaşama'' adlı bölümü.
'

4. Eğer ''Dersle Yaşama'' bölümü pratik bir çalışma


içeriyorsa -ki genelde içerir- kendinize çalışma için birkaç
dakika a)rırın. Eğer tam bir dene)Tim isti)'Otsaruz çalışma)'!
gün bo)runca tekrar etmeniz )'ararlı olacaktır.

Her dersi dilediğiniz kadar oku1run, bir kere daha veya


dal1a fazla; bir gün 'rey·a bir 11afta dersle birlikte )raşa)rın. Bu
süreçte izlenecek bir ders programı )'Oktur. Beniııı siz.e tek
önerim, bir anda birçok dersi l1azmetme)'e çalışmaktansa,
11er birini )'aşamak için en az bir gün a1rırınanızdır.

15
Simyanın yedi adımı
Kitabın 111. Bölümü, büyriicünün. öğrencisinin geçirdiği
dönüşüm aşamalarıyla ilgilidir. :Şen bunlara; doğumla
başlayıp son olarak tam bir dönüşümle son bulan simyanın
ıredi basamağı diyorum. Simya, nesneleri o muhteşem,
bozulmayan maden olan altına dönüştürme ile il dir. · ·

İnsanoğlu açısından altın, saf ruhun sembolüdür. Ne


zaıııan insan tüm sınırWıkların ötesine geçer, tüm
korkularını yener ve içteki o saf ruhun· farkına varır, işte o
zaman simyanın yedinci ad1ııu da atılııuştır.
Hiçbir yolçuluk bu- kadar 11arikulade olamaz. Arthur
döneminde bu yolculuğa arayış (quest) denirdi ve aranan
ırüce şey ise 11er zaman için, saf rtıhun en güzel sembolü
olan, Kutsal Kadeh (Holır Grail)S idi. Benim için simya 're
I<adeh aırnı şeydir. Her ikisinde de hayatın zamansız
yönünün derin bir araırışı vardır ki bu herkese 11ayalini
kurduğu şeyleri saf sevgi, saf neşe, ruhta bütünlüğü-
getırır.
• •

ilk önce il. ,reya 111. Bölümü okumanız önemli değil.


Her bölümün kendi tarzı ve yaklaşımı vardır, ama ikisi de


bü}iicünün dünyasından gelir. l\-1erlin ikisinde de yaşar ve
onun amacı hep aynıdır; her birimize bedenit11izin ıı1i1·ası
olan mükeııımelliği nasıl elde edece · zi öğretmek.
... ·

Sonuç olarak bu kitap sizi, ego'nun hakiın olduğu


ha)rattan alıp tüm mücadelesi ile, mucizelerin hakiın olduğu
bir haırata götürecek olan arayışın ana hatlarını çizer. Hiç
kiınse a)rnı luzda öğrenemez ama mucizelere duyulan açlık
herkeste o kadar güçlüdür ki, büırücünün bu bilgisiııin )reni
hayatınızla birlikte doğmaya başladığı gün sizinle birlikte

o
,.. .

� J iz. Isa'nıı1 veda }'emeğinde kullandığı zaııncdilcn ka<.lı·h. ((;ev.)

16
olmak isterdiın. Sizi, ruhsal potansiyelinizin ortaya
çıkmasından başka bir şey beklemiyor.

Not: Bir Gö'ren olarak büyücünün cinsiıreti yoktur.


Şunu
bilin ki büyücü, erkekler kadar kadınlara da atfedilıniştir.
Herşeyden öte, sil1rin geri dönüşü toplumumuzda kadınlar
tarafından daha kolaır kabul görmüştür.

1

•, ,
. . . '·
.

J
,


,
.
.
.

·.

• • •• • • • •

-
''Bir öğreti var'' dedi Merlin, ''Büyücünün yolu diyorlar.

Hiç duydun mu?''

Sönmek üzere olan ateşi yakmaya çalışan A:rthur kafasını


kaldırıp baktı. \Vest Country'de ilkbaharın ilk günlerindeki
nemli sabahlarda ateş yakmak·genelde zordu.
• •

''Hayır, 11iç duymadı11ı'' dedi Arthur, biraz düşündükten


sonra. ''Büyücüler? Yani onlar bizden farklı mıdır?''

''Hayır, onlar da bizim gibidir'' diye yanıtladı Merlin.


·' Çocuğun ateşi yakmak için boşa kürek sallamasına
sabırsızlanınca, Artl1ur'un topladığı nemli çalı çırpıyı bir
parmak hareketi ile yaktı.. Anında bir alev yükseldi. Daha
sonra ellerini açtı ve yoktan biraz yiyecek ortaya çıkardı; iki
tane yerelma,sı ve bir avuç yabani mantar. ''İstersen bunları
şişe geçirip pişir'' dedi. Artl1ur başını sallayıp onayladı. On
}'�şlarındaydı. Bildiği tek insan 1-ierlin'di. Hatırladığı
kadarıyla da 11ep birlikteydiler. Bir annesi olmalıydı, ama
hayal meyal bile olsa yüzünü hatırlamıyordu.

· Beyaz pamuk sakallı adaın, kraliyet soırundan gelen


·
. beLeğe, doğumundan birkaç saat sonra sahip ç · • tı.

''Büyücünün yolunun son bekçisiyim'' dedi Merlin. ''Ve


belki de bunu öğrenecek· olan son kişi olacaksın.'' Arthur

şişleri }'etleştirirken başını çevirip baktı. Iş te şimdi ilgisini


çe ·.ti. 1-ferlin bir büyiicü müydü? Böyle bir şey olamazdı.
Onlar I<ristal Mağara'da yaln1z yaşıyorlardı. l\1ağaranın
parlaklığı onların ışığıydı. Artl1ur JriiZmeyi balığa dönüş erek

21
öğrenmişti. Ne zaı11an )'emele istese geliyror \reya l\IIerlin ona
sunuırordu. Yani bu l1erkes için bö)rle değil ıniydi?

''Bili1r9rsun, ırakında buradan ayrılacaksın'' diye devaın


etti Metli . ''Patatesleri köze düsürme!'' Tabii ki cocuk
• •

çoktan d'' şürmüştü. l\ferlin, zamanı geti}re doğru


yaşadığın an, uyarıları çok geç gelirdi; ufak bir kaza
olduktan sonra. Yerelmasını küllerden temizledi ,re ıhlamur
ağacının taze dalından yap1lınış şişe tekrar dizdi .

''Üzülme'' dedi J\ierlin. ''O senin olsun.''


.
''Ayrılmakla neyi kastediyorsun?''diye sordu Arthur.
Sadece nadiren, 11erlin pazara çıkmak istediğinde yakındaki
kasabaya giderdi. Büırücü böyle zamanlarda kendisini ve
_ı_\rthur'u başlıklı pelerinlerle gizlerdi. Ancak Artl1ur dikkatli

bir gözlemci1rdi; diğer insanlarda gördükleri onu rahatsız


etmıstı .
• •

Merlin öğrencisine gözlerini kısarak tul1af bir şekilde


baktı. ''Seni bataklığa veı;a ölümlülerin dediği gibi dünyaya,
yolluırorum. Seni, unutınaman gereken. bir şeıri öğrenmen
için bunca yıl bataklıklıktan uzak tuttum.''
.
Merlin etkili olması için duraklayarak ''Büırücü'nün
Yolu'' dedi.

Iki dost, bu sözlerden sonra uzun süredir alısık •

oldukları gibi sessiz kaldılar .


Yaşlı adam '\re çocuk neredeırse birlikte soluk alıp


veriı1orlardı, bu ırüzden J\.1erlin, .L-\rthur'un içindeki kafese
konulmuş panteri andıra11 sabırsızlığı 11issetıniş olınalıydı.

Artl1ur y'eınekten sonra ırıkanınak için mağaranın


aşağısındaki küçük gökırüzü ma'\risi göle gitti. Döndüğünde
]\,{erlin en se,1diği kayanın üstünde güneşleni11ordu
(güneşlenme göreli bir tabirdir) · pamuğu andıran bulutlar, tek
bir ışık 11üzmesinin dalları11 arasında11 geçip büırüciinün
beyaz saçlarına düşınesine izin ,�ereçek kadar

22
aralaıı.ınışlardı.Çocuğun ağızııı.dan çıkan ilk cüınle ''Peki se11
ıı.e 3rapacaksın?'' oldu.

''Ben ıni? I<.endini üznı.e. Sensiz de 3rapabiliriın,


teşekkürler.'' Bu ters ce,rabı verdiğinde, çocuğu incittiğini
bili3rordu. Ama bü}rücüler özür dilemeye isteksizdirler.
Be3raz külden }'apılmış, çok g4zel bir ;ray Artl1ur'un.};a11ında
beliri,rerdi. Arthur 3rerden 3ra3rı alıp germeye başladı.
Aralarındaki şifreli dilde bunun, yaşlı adamın özür dile3rişi
olduğunu biliyordu.

''İedirgin olduguın şe;r ben değilim, bilginin yok olması''


diye de\ram etti Merlin. ''Dediğinı gibi büyücünün 3rolunu
öğrenecek son kişi olabilirsin.''

'' Öyleyse yok olınaınası için elimden geleni 3rapacağıın''


diye söz \Terdi Artlı.ur .

Merlin başını salladı. Günün geri kalan kısmında ,re belki


de dalı.a sonraki birçok gün, bü;rücüler gibi konuşmadı.
Artlı.ur bir Haziran sabal11, çam dallarından yapı1ınış
yatağını, nasıl olduysa, karlarla kaplı buldu. Titre3rerek kalktı
ve ge3rik derisi battani3resini silkelerken bir tutaın kar l1a\ra3ra
sacıldı.
·


• •

''Bunu sadece Aralık'ta yaptığını sanırdıın'' dedi, ancak·


Ivferlin 3ranıt \rermedi. 11erlin, kamplarını çe,rrele;ren kar
••

çemberinin tam ortasında l1e3rkel gibi duruyordu. ününde


ise ilginç bir görüntü \7ardı; iı-i bir taşa saplanınış bir kılıç.
Ha,radaki soğuğa rağmen taşa 're bir buçuk metrelik
işlenm1ş parlak demirden yap1l1111ş gül kadar temiz kılıca kar
değmemiş ti.

''Bu ne?'' di3re sordu Artlı.ur. Nedenini bilıniırordu aına


taşın göıüntüsü l1e3recan 'rerici3rdi.

''.f-Iiçbirş e3r'' di3re 3ranıtladı Tvlerlin. ''Hatırlama11 3reterli."

Biraz sonra taşdaki kılıç gözden ka3rbolınaya başladı .


.ı\rtl1ur sahalı. banyosundan döndl.iğünde J\ferlin'in ınekanı

23
telrrar ısınmıştı; kar güneş ten erinıiş, taş da bir rüya gibi yok
'olmuştu. Çocuğun gözleri doldu, çünkü Merlin in bunu '
veda etmek için yaptığını biliyordu; ayrılış ve l1atırlayış için.

Artl1ur dünyaya açıldıktan sonra olanlar, efsaneyi


oluşturan olaylardır. Sonunda Arthur kendini, karlı bir Noel
sabal1ı, gizemli bir şekilde taşa saplanan kılıcın tekrar
belirdiği Londra'daki katedralin önünde buldu. I<.atedralden
çıkan şaşkın kalabalığın bakışları içinde kılıcı çekip krallığını
.ilan etti. I<rallığı ele geçirmek isteyen düşmanlarını uzun,

sert savaşlardan sonra alt edip gücünün simgesi olan


Camelot'u kurdu. Her gün büyücünün sırlarıyla yaşadı.
Sonuçta öldü ve tarihe karıştı. Daha sonraki nesillere ise,
Artl1ur'un mücevherli kılıcı taşdan çıkartıp kaderini
çizmesinden önce, M.erlin'den bunca yıl ormanda
öğrendiklerini merak etmek kaldı.

.... . Camelot'un düşmesinden sonra, Arthur'un dünyasının


silinmesi cok kısa sürdü. Ülke tekrar cekisme ve cehalete
• • •

battı ki, Merlin böylece bü)riicülerin sonuncusu olduğunu


kanıtladı. Merlin'den sonra, batı taril1inde başka büyücüler
görülmemiş tir.

Ancak 11er · büyücünün bilgisinin tar· · değişimine


bağlı olduğunu lliç düşünmedi. ''Bildiklerim havanın ifindedir''
demeyi severdi. ''Nefes al ve bulacaksın.'' Büyücüler zamana
bağlı olmayan şeyler bilirlerdi ve onların bilgilerinin saklı
olduğu yer, zamanın dışında olmalıdır. Yol açıktır. Het
yerde başlar ve hiçbir yere götüıür ama yine de götürdüğü
yer gerçek bir )rerdir. Merlin'i dinledikten sonra .tüm bunlar
açığa çıkıyor.·

24
• • •

BIRINCI DERS

Hepimizin içinde bir büyücü vardır.


Büyücü herşeyi görür ve bilir.
Aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü1 zevk ve acı gibi
zıtlıkların ötesindedir büyücü.
Büyücünün gördüğü herşeyin kökü1
görülmeyen bir dünyadadır.

Doğa1 büyücünün halleriniyansıtır.


Zihin ve beden uyuyabilir, ama büyücü her
zaman uyanıktır.
Büyücü1 ölümsü4lüğün sırrına sahiptir.



''Işte'' dedi bir gün Merlin, bir kase çorbayı genç


Artl1ur'a vererek. ''Tadına bak.''

Artl1ur cekinerek tattı. Artl1ur'un arkası dönükken


l1azırlanmış geyik eti çorbası ve gizeınlice baharatlanmış


yabani kökler. Aslında çorba mükeııuııeldi. Artl1ur,.
:t-vferli11'in kaseyi almak için uzandığını görünce, kaşığını
l1evesle tekrar daldırdı.

''Bekle, biraz daha'' diye dandı Artl1ur ağzı dolu bir


şekilde. Merlin .kafasını sallayıp ''Ziyafetin tümü ilk

kaşıktadır'' diye hatırlattı. Arthur'un başta asabı _bozuldu ve


ha)ral kırıklığına uğradı ama ardından kendiı1i, sanki l1erşeyi


yemi·ş gibi -doymuş l1issetti. Daha sonra bir ağacın altında
kestirirken, Merlin sessizce yaklaşıp bir kase dolusu çorba)'!
yanına bıraktı. Büyücü uzaklaşırken fısıldayarak, ''Unutma;
eğer sana l1erşeyi ilk derste gösteremese)rd1ın, bunca yıllık
bü)rücülük eğitimin bir işe yaramazdı.''

25
Dersi Anla ma
Bü)riicünün öğretmesi gereken şe)rleri öğrenmek bir
ömür sürebilir aına )'ıllar, hatta on )7ıllar içerisinde orta)ra
çıkacak olan l1erşey J\'Ierlin'in ilk dersinde mevcuttur.
Burada bü)riicü kendini tanıtı)ror. Ölümün ve ölümsüzlüğün
en derin sırlarını çözmeye yarayacak olan 11a)rata bakış
açısını tarif ediyor. Ve tüm bunlar sihirli bir şekilde oluyor.
Bir nedenden dolayı Merlin fiziksel formuyla görünmez.
Formlar onu ilgilendirmez. O, nice dünyaların gelip
geçtiğini görmüş, çok uzun süren karmaşalardan
kurtulmuştur ve 11epsine tepkisi a)rnı olmuştur: O, görür.
.
.

Büırücüler, Gören'lerdir. Neyi görürler? Onlar gerçeği


birçok parçalar 11alinde değil, bir bütün olarak görürler.

''Sen 11ep bir bü)ri.icü müydün?'' diy·e sordu genç .L\rthur.


''Nasıl olabilirim ki?'' di)re karşılık verdi J\ierlin. ''Ben de


senin gibi dolanırdıın ve bir insana baktığımda tek
gördüğüm etle keınikten ibaretti. Dal1a sonra fark ettiın ki
insan, bedeni aşan bir . düzeyde ıraşıyor; karışık duırgularla
dolu insanların karışık evleri oluyor; ınutlu, doırumlu
insanlar ise düzenli evlerde oturuırorlar. Bu basit bir
.
gözlemdi ama sonra düşündüm ve artık bir e"\7 gördüğümde,
o insan l1akkında dal1a çok şey öğreni)rorum.

''Sonra göıüşüm iyice genişledi. Ne zaman bir insan


görsem onun ailesini 're arkadaşlarını da görıneden
geçemiyorum. Bunlar da, bana kendinin gerçekten kim
olduğunu uzun uzadııra anlatan kişiı1in birer uzantısıdır. Ve
görüşüm dal1a da gelişti. Fiziksel görünüı11ü n ardında,
duırgular, arzular, korkular, ümitler "\7e l1a)raller gördüm.
Bunlar da, eğer görecek gözün \7atsa, tabii ki insanın birer
parçasıdır.
.

''Her insanın )raı;dığı enerjiJ!i algılamaı!a başladıın. Artık,


et 're kemiğin oluşturduğu fiziksel )'apı l1eınen-l1eınen

26
öneınini yitirmişti ve çok geçnı.eden karşılaştığını. lı.er
insanda dün;ra içinde dünyalar gördüın. \Te sonra fark ettim
ki yaşaıran lı.erşey, sadece değişik birer maske takınış bir
e\rrendir. . . . . . .
... .. . . . . . .

-. ' . . ·-
''Bu gerçekten müırıkün mü?'' diye sordu .L:\rtlı.ur.

''Tüın e\rreni içinde bulacağın gün gelecek ve böylece bir


1
·- ·
... . . ' . _·olacaksın.
.

büırücü . . Büırücü dünyada ıraşamaz, düıı.ıra


·
hüylicÜnÜn içinde ;raşar. · ·

."Büyücüler, yüzyıllar boırunca aranılan kişiler


olniuşlardır; balta girmemiş ormanlarda, mağaralarda, kule
veya tapınaklarda. Büırücü ayrıca değişik isimlerle de
görünmüştür; Filozof, Silı.irbaz, Gören (seer), Şaman,
Guru. 'Neden acı çekti'"'· izi anlat. Neden büırü;rüp
öldüğümüzü. Neden kendimiz için iyi bir yaşam
oluşturamaıracak kadar zaırıf olduğumuzu anlat bize.'
Ölümlüler, sadece bir büırücüıre bu kadar zor soıular sorup
dertlerini dökebilirler.

''Eğer dikkatlice dinlenirse, tüm büırücüler, ustalar \Te


guruların aynı şeyleri söırlemiş oldukları görülür. 'Tüm bu
cehalet ve acıırı eğer bir tek şe;ri anlarsan ortadan
kaldırabilirim. Ben içindeıriın. Bu aırrı olarak konuştuğunu
sandığın kişi ayrı değil. Biz biriz ve bir olduğumuz düzeırde
111
lı.içbir pro ble�niz yoktur.

.L'\rtlı.ur, IVIerlin'e kendisini dünıraıra çok az çıkardığından


ırakındığında IVIerlin güldü. ''Dünıra ını? I<öyde gördüğün o
insanların ıraşadığını nereden çıkartıırorsun? Onlar ze,rk \7e
acı için endişeleniyor, birinin peşinden koşup diğerini
çaresizce reddediırorlar. Canlıırken, )Taşaınkırını ölüm için
endişelenerek geçiri;rorlar. Zenginlik ve fakirlik takıntıları
lı.aline gelmiş \re bu eıı. derin korkularını besli1ror. ''

Allalı.tan, içteki bü1rücü bunların lı.içbirini deneyiınleınez.


Çünkü o, gerçeği bilir \Te bunun dşındakiler önemli değildir.
Zıtlıkların 01runu ze,rk \Te acı, zengin \Te fakir, i1:ri ''e kötü-

27
sadece büyücünün bakış açısıyla görrneye başlayıncaya k adar
gerçek gibi görünür . .t\ına }7ine de günlük yaşam sal1nesinin,
sıradan insanlar için çok gerçek old uğunu inkar etmez
büyücü. Yalnızca duyuları nı za, gördüklerinize ve
11issettiklerinize inanırsanız, dışarıdaki yaşam oyunu da
gerçek yaşamdır.
, .

Ölümlüler, görüntülerle il · ·bu takıntıları·ve anlam


arayışı için bü)riicülere başvurmuşlardır._ Tam olarak daha
fazlanın ne olduğunu bilmeden, şu yaşadı" zdan daha
fazla bir şeyler olmalı diye düşünür ölümlüler. ''Nryi
_gördüğiin üzerine düşünerek zaman harcama, nrye
gördi,iğünü düşün.
..

Böylece ilk ders Şuna gelir: Sınırsız benliğini görmek için


sııurlı benliğinin ötesine bak. Ölümlülük maskesini atıp
büyücü)rii bul. O, içinizden başka bir yerde değildir. Ancak
. .

görece�eritı�:?;i tam. zamanında görürsünüz, adıın adıın.


.
. - . - . .. ·· .

Görmezden önce, 11ayatta, yaŞadığlnıZdan_ dal1a ·fazla bir


· · ·· · · . -· - - ·
-

şeyler old�ğuna dair bir lus gelir. ''Be�i bul'' diye fısıldayan
ince bir sestir bu. Çağıran ses·, fazla duygusal olma)ran,
. '
. .

. . . . -
.

h��tir dolu 're kl·ııdi ·içerisinde doyum 11alindedir -ve


.

bulınası o kad :1 r d,i-kola)r değildir. O, büyücünün olduğu


. .

kadar, siziQ:. dç sesiı;ıizqir..


.

. .

Dersle Yaş ama


.Merlin'in sözleri, toprağın derinliklerine sızan su gibi
derin bir düzeyde etkisini gösterir. Bugün topraktan çıkan
kaynak SU)TU, binlerce hatta milyo.nlarca yıl, önce )ı:ağmur
olarak düşmüştü. Toprağ� sızan bu SU)TUn 11akkında kiınse
pek bir şey bilmez; nereye gider, derin ka)ra katmanlarında
nelerle karşılaşır. Ama bir gün yerçe nden k,urtulan su,
.
.

r. •

şaşırtıcı bir şekilde saf ve temiz olarak karanlık diplerden


cıkar.

28
Merlin1leyken de böyle olur. Oturup birkaç dakika
dinlerseniz, sözleri yerleşmeye başlar. Bırakın bu olsun ve
bilgelik işini görsün. Herl1angi bir sonuç bekleme)rin, sadece
olanlara dikkat edin. Olan herşey i)riclir. · ·

ilk ders bü)riiCÜ)rii bulmak ve onun, zilıin ya da duygular


tarafından adapte edilıniş bakış açısından çok farklı olan


bakış açısına Sa)rgı göstermektir. Duygular l1isse.der ve tepki . .
.
. .

verir. Bunlar, U)rarımlara anında tepki veren deniz l�lesi (sea


anemone)6 'nin kapanan kolları gibi anidir. Acı, duygµsal
olarak kapanmanıza neden olurken l1az, genişleyip kendinizi
özgür hissetmenizi sağlar.
-

Öte yandan zihin, daha ağır bir şekilde işler. Geniş bir
anılar dosyasına sahiptir ve sürekli bunların arasında gidip
gelir. Yeniyi, eskiyle karşılaştırıp karar verir; bu iyidir, şu
kötüdür, şu tekrarlanabilir atnR bu· tekrarlanamaz. Du)rgular
ise bir duruma, kendiliğindenlikle ağla)ran ve)ra gülen bir
bebek gibi düşünmeden, ani tepkiler 'rerir. Zillin, 11afı.za
bankasına baş,rurup gec. r • ş bir tepki verir.

Bü)rücüde her iki tepki de yoktur; ne ani, ne de geci ş;


o, sadece vardır. Diin)�a)rt görür ve her ne oluyorsa bırakır
. . . .
·

olsun. Ancak bu, pasif bir da,rranış değildir. Bü}'Ücünün


·· -
·

'
.
. . -

düıi)rasindaki lierşe)rin temeli, ''Ben 11erşeyim'' bilgisi11e .


- -

da)ranır. Bu yüzden bii)rücü, dünyayı oldu� gibi kabul


. . .
\ .

ederken, herşeyi kendini kabullenmenin ışığın�a, yani


se,rginin ışığında görür. Büyiicünün sevgi tabirinin
sessizlikte gizli oluşu ilginçtir. Duygular açısından se,rgi, bir
11issin ani kabarışıdır; baştan çıkarıcı bir uyarana �arşı .
du)rulan ku'"retli bir çekili111. Zil1inin de kendi yöntemleri
'rardır aına çok farklı değildir: zihin geçmişte haz 'rerıniş
dene)rimleri tekrarlama}'! se,rer. Teınelde ''Bunµ se,riyoıum''
demek, ''Daha önce yapınaktan çok 11oşlandı" bu şeyi
-

6 . \namc>ı1: l)cnizlie \'asa\'an


.
bir tüı· cicck.
. .
l)ısarıdan
.
bir .
tı\'arım

gcJdi�ri11dc )7ÜZCl1 esnek kc>llart at1idc11 içe kaı1a111r. (�;C\'.)


-- . .. . . "

29
tekrarla111a371 se\Ti31oruın1' demektir. İste bu ırüzden zil1iıı de -
. .J ... '

-du)rgl1lar da seçicidir. Seçınek 3ranlış değildi! aına çaba


:

.
gerektirir. Her ne kadar çaba sarf etınenin i3ri olduğu ve
.
.

çabasız bir şey elde edileme3Teceği öğretilse de, duruı11 bÖ)Tle


değildir. \Tarlık, çabayrla elde edilemez .
. .
.

Dal1a ince düze3rlerde, seçmek reddetme3ri de


beraberinde getirir. ''Bundan 11oşlanı)rorum'' demeden önce
<#ğer tüm seçenekleri reddetme1liz gerekir. Reddettiğimiz
-
,

-
_
·
-
-

-
- -
- - -
' . • •'

şe)1ler, korkulardan dolayı üstü kapatılma)Ta e "iıilidit.


- - - - .
_ "' ' , _ _ - - .
. , ·'.-:-, . . "··· ,._,.oc,,, .• ,..,,.,..=--'- _ ,, •• ' '
.. . .. . · .
· · · . . . ,
. . · '
- . -
·

. .
, ... · - ·
,

Zilun ve du)1gular, acı ile ızdıraba tarafsızca );�kl,aŞmazlar;


korkar '\7e reddederler. Bu seçme alışkanlığı çok ·enerji
iiarc· afu 'çunkü zil1in sürekli inci11ıne, 11a)ral kırıklığı, ;ralnızlık
- -

'\Te diğer tüın acı \"erici dene;rimlerin tekrarlanınaması için


. .

tetikte bekler. Peki zil1in ne zaman sessiz kalacak? '

. .
- - - -

- '
-
. . . -· . , ,. - . .
'

. . . .
.- - -.�- ,, , .
.. . ;.,__· ··· . - .

Sessizliğin oln1acfığı )7erde bÜ)TÜCÜ)re }Ter 11oktur. Sessi�lik


. . - · ---�
___ ·

- - -
. '•

olınadan jr�Ş�ına 11akettiği değer ,,erilemez ki b\1 açmamış


. . .
. , .
..

bir gülün ıraprakları kadar narindir. Ölümlüler, bü;-ücülerin


korkusuz ;raşadıklarını gördüklerinden dola)rı onlara akıl
danışma;ra gelınişlerdir .. :I3�;ri_icül�r başlarına gelen l1erşeyi
kabul ederler, 11atta bağırlarına basarlar. Ölümlüler, ''B.unu
nasıl beceri1rorsun?'' di3re sorduğunda, bü3rücünün ce'\rabı şu
oldu: ''Içine bak, sadece 11uzurun olduğu )rere. ''

. .
Ö11le)1Se 11erli11'in dtjnırasına girerken ilk adıın, bunun
,,ar olduğunu kabul etmektir -bu ıreterlidir. Bu derse
başladığınızda zil1niniz, kendisininkinden farklı, geçerli olan
başka bir bakış açısına ''Ha;rır!'' diırerek isıran edebilir.
Du;rgularınız da gü,reı1sizlik, endişe, sıku1tı, şüpl1e \'e ılefret
ile bt1na katılabilir 11er ne cıkarsa. Bt1 11islere karsı
.
J . � .
'

ko1rma)71n. Bunlar, a3:ırıp seçınenin eski 're alışkanlık )rapınış


.

. . . .

- -
' '

l1alleridir. Zil1in, reddederek kendini öneı1ı.li kılar. Yıllarça


-

_ ,
'

. .
·
,

11oş oh11ay;an ş�)'"leri uzak tutarak size l1izmet etti. Sortı


suc:l.t'lr: Z111nin taktikleri ise 'Taradı ını? Zil1i11, sizi zeki
,)
-
'
J ,J r
,

kılı11ada başarılı ·olabilir ancak sizi mt1tlu, do1rgu11 ve


·· . .
. .
,
.

kendinizle barışık }'apınak için �,.eterli donanıma sal1i1J


değildir. ,

30
,
I'v1erlin, zil1inle tartışmaz. Tüın tartışı11alar di.işünmekten
. -· ' � . - .

doğar ve bü;rücü düşün111ez. O, görür. Bu, ınucizevi olana


açıla11 kapıdır çünkü içinizde tıe. görürseı1iz dışarıya da onu
. - - ..

yansıtırsınız. Bu ilk dersi ;raşayın. Bırakın bilgeliğin ırmağı


varlığınızın derinlerindeki gizli geçitlere sızsın \re
gözlemle;rin.

Bü;rücü içinizdedir \re bir tel( şe;ri ister: Doğmayı.

'

_,'

..

.. :'
'"

.
.

. .

.

-�----

31
İKİNCİ DERS '

Sihir ancak masumiyetin dönüşüyle


geri gelebilir.
Büyücünün özü dönüşümdür.

Genç Atl1ur her sabah orınandaki göle yıkanmaya


giderdi. Tipik bir çocuk gibi o da, bu işi pek zevkle
1rapmazdı. Sıkça, dedikodu yapan kızıl sincaplara,
saksağanlara veya sabun ile sudan daha ilginç olan herhangi
bir şeye takılırdı.
·

· Merlin,. çocuğun yüzünü, boynunu ve l1er yerini görünür


bir şekilde kaplayan kiri pek fazla önemsemezdi. Ama
büjrücünün sabrının taştığı gün geldi; ''I<ulaklarının
arkasında fasulye bile 1retiş tirilir! Gölde bir dakika bile
11arcasan önemli değil, ama orada bir şeyler yap.''
Arthur boynunu eğdi. ''İtiraf etme)re korkuyordum
1-1erlin, ama ne zaman suya eğilsem 1ransımamı
-

göremiyorum; nerede jrtkanaca... l1atta nasıl bir şeye


benzedi"· · bile.''
Çocuk kafasını kaldırdığında, Merlin'in sevinçle yanında
durduğunu görünce şaşırdı. Merlin büyiik bir zümrütü
çocuğun eline ödül olarak tutuşturarak (Arthur bunu daha
. sonra denizi geçmek için kullanmıştır), ''İşte'' dedi.

''itaatsizliğini, masumiyetini kaybetmenin göstergesi


sanınıştıın ama yanıldı" görüyorum. Yansımanın
olmaması, ben-imajı'nın olmadığını gösterir. Ben-imajı'n ·

nedenijrle şaşırmazsan masumsundur.

32
Dersi Anla m a
Masuıniyet, üstü örtülmeden önceki doğal
• •

durumumuzdur. üstünü örten şey ise ben-imajınuzdır.


I(endiınize ne kadar dürüstçe bakmaya çalışsak da, }rıllar
içerisinde kompleks bir şekilde birbirine geçerek oluşmuş
bir imaj görürüz. Bir insanın yüzündeki kırışıklık ve çizgiler,
geçmişteki mutluluk ve üzüntüleri, zafer ve yenilgileri,
idealleri ve deneyimleri anlatır. Başka bir şey görmekse pek
olası değildir.

Bü)riicü kendini 11eryerde görür çünkü onun bakışı


masumanedir.Yargılama, etiketleme ve tan11nlamalardan
uzaktır. Bir büyücü, hfila bir ego'su ve ben-imajı'nın
olduğunu bilir ama bunlar onu engellemez. O bunları
tamlığa yani hayatın bütünlüğüne karşı olarak görür.

Ego, ''Ben'' dir; size ait olan bakış açısı. Niasumiyette bu


bakış açısı berrak bir mercek gibidir. I\iasumi}ret olmadan,
ego'nun odaklanması oldukça bozuktur. Eğer bir şe}'leri
bildiğinizi düşünüyorsanız kendiniz de dal1il olmak üzere­
aslında kendi }'argılamalarınızı 're etiketlemelerinizi
görüyorsunuz. Birbirimizi tanımlamak için kullandığımız en
basit isimler bile arkadaş, aile veJ!abanıı gibi yargılarla
)riiklüdür. Örneğin arkadaş ve }'abancının arasındaki uçurum
önyargılarla doludür. Arkadaşa bir türlü, yabancı}ra başka .
türlü davranılır. Bu yargılamalar, onları su üstüne
çıkarmasak da, 'tozun merceği kirletmesi gibi görüşümüzü
-
bozarlar.

Büırücü nesneleri etiketl�ndirmediği için onları olduğu


gibi görür. Onun camında toz olmadığından, tüm dünya
parlaktır. A}rnı ince melodi 11erşeırde duırulur; ''l(endini
seırreırle. 11 Tanrı, etrafına bakıp het)'erde sadece keridisihi
. . .

gören birisi olarak tarif edilebilir; biz O'nun suretinden


ıraratıldığıınız için, bizim dünyamız da bir bakış
••

penceresidir. Olümlülerin ·��ati taınamıırla başka şeı1lere


)'Önelmiş olduğundan, büırücünün bu bakış açısını çok garip

' 33
bulmuşlardır. Dışarı)-a bakıp nesnelerin büyüsüne kapıldılar·
ve gördükleri l1erşeyi isimlendirip kullanınak için can attılar.
Tüm kuşlarla val1şi 11ayvanlar isiınlendirilmeli)rdi. Yemek
veya zevk için bitkiler yetiştirilıneliydi. Topraklar, keşfedilip
fetl1edilınek icin vardı.
J

11erlin bunların 11içbirine ilgi göstermedi. Büyücüler


genelde meşe, ceylan ve;ra takıın)rıldız gibi en sıradan
şe;rlerin bile isimlerini bilmezler. Ama bir büyücü dallı
budaklı bir meşeye, yemek yiyen bir ceylana veya geceleyin
gökyüzüne saatlerce bakabilir ve bunu tüm benliğini vererek

yapar.

Ölüınlüler, böyle derin bir ilgi;re sahip olmak


istemişlerdir. Dünyaya böyle Ön)rargısız, zevkle nasıl
bakılacağı sorulduğunda Merlin: ''Masum değilsiniz. Bir şeyi
etiketlediğinizde onu değil, onun etiketini görürsünüz,''
.
demiştir. Bunu izah etmek çok kola)rdır. Ormanda iki
yabancı şöval;re karşılaştığında dost ınu yoksa düşman mı

olduklarını anlamak için hemen amblemlerine veya


flamalarına bakarlardı� Ancak bu anlasıldıktan sonra
J

l1arekete geçerlerdi. Eğer dost ise kucaklanıp Zi)rafete davet


edilir, sol1bete çağırılırdı.. Bir düşmanla ise sadece
savasılabilinirdi.
J

Bu etiketleme takıntısının, tamamı;rla zihne ait bir


·
da,rranış olduğunu SÖ)rler Merlin. I<.afalarımızda böyle
milyonlarca etiket taşıyoruz 're zil1nimiz bu etiketler
arasında ışık l11zıyla dolaşabilir. Zil1nin 111z1 li.ayranlık
vericidir ama bu 11ız bizi sıkıntıdan kurtarmaz. Hakkında
fıkir ;rürütebildiğiniz şeyleri dene)rimlemişsinizdir ve
deneyimlediğiniz şeylerden de sıkılacaksınızdır. ''Bir meşeye,
ceylana 'reya ;rıldıza neden bir dakikadan fazla bak�ınadığını
merak ediyor musunuz?'' dedi IYierlin. ''Zihinlerinizin
feı1ratların1 du;ruırorum, 'Yine ıni aynı şey' diırerek yeni bir
şey için çılgınca koşuştuıma;ra başlı;rorsunuz. ''

34-
''Bunun niye bir probleın olduğunu anla}ramıyoıuın''
di;re sordu köy'Ün ya şlıl arınd an biri. ' ' Dü11}ra büyük, doğa da
bü;rüle;rici şe;rler ve d önüşüınlerl e dolu ' ' .

''Bu oldukça doğrl1'' di:yre ona;rladı 11erlin, ' ' ama senin
. .
.
.

söylediğine göre 11içbirş e:y1 bayağılaşmamalı ve sıkınamalıdır. - .

Dışarıda sayısız nesnenin olduğu inkar edilemez. Aına


sıkıntının ölümlüler arasında ya:yrgın bir şikayet olduğu da .
.

gerçektir, ö:yrle değil ıni?'' Yaşlı adam başını salla;rarak . .

onayladı.
.

''Ama :yrine de doğru kelimeyi kullandın ''. diye devam etti


Merlin. ''Dö"nüşü1n. 1'\ma sürekli dönüşmesi gereken sensin.
Paslanma;ra )TÜZ tutmuş benliğinle dünyaır� yeni gözlerle

görmeyi bekle;remezsin. ''

Büırücü 11içbirş e11i iki defa aırnı şekilde görmez . . .


.
• .

Ormandaki bir geyiğe b akarken varlığının ıreni bir :yröriünde; .

çekingen liğin de veya :


. - -
-

nezaketinde, zerafetinde, .
·

inceliğindeırmiş gibi derinlere ·bu yiizden dalar. Gözler .


.

masum ise 11erkes bu nitelikleri görebilir. Gülün ;raprakları


açılırlar .. 11asurtıiıretiniz var olan tek çiçektir. Bu saflık


gibi
. . .

nasıl geçici değil is e, onun gördüğü dünya da ölümsüzdür;


.
. .

Dersle Yaş a m a
. .

Bu dersi okuduktan sonra masumi;rete ş öırle bir


-
. . .

dokunabilmek için kendillize biraz zaınan ayırın. Bu,


insanların sandığından dal1a kola11dır. Bilinmesi gereken ilk
.
şeır ne )··apılmamaJ·ı 'gerektiğidir. Şu anki durtınıu�uzu
'
· . .
-

:y!arğilaına;rın. Yorgu11 ,;eı;a üzgün olabilirsiniz. · Çok kızgın,


. .- . . . ,
- . . - - - - , - .
. . .
,-

. ·.

- - .
. . , •

korku dolu olabilirsiniz 're:yıa birçok )�argılamanız olabilir.


Tüın bµnla�ı bir an için unutun, çünkü 1iferlin'in dediği gibi,
ınasumi\1et zil111 in ötesindedir.
· ' ·.- . . · - .-. ..· .· .
,

..
.
.
.
-
. ..· ... · �- , ,__ . ·: · · : · . .·. .

35
Bu kelime lis tesine bakın:

Ağır

Hafif

Siyal1

Beyaz

Gün es ,

Ay

Her birinin niteliklerini teker teker dene)riınleyin.


Duygular yeriı1e görüntüler, somut şeyler yerine kavramlar
üzerine yoğunlaşan biri olmanız önemli değildir. Bütün
)'aklaşımlar işe )rarar. Zil1ninizin l1erhangi bir ağırlık, 11afıflik,
koı:uluk 're be)razlık 11issini deneyimlemeden edemediğini
fark ettiniz mi? Aslında ufak da . olsa bir ş e)rler
dene)rimlemeden okuyamazsınız bile.

Bu niteliklerin 'rar olması sizin kat1l11nınızı gerektirir.


I<atılımınız masumaneyse, o zaman )reni ve farklı bir şeyler
algılanılırlar. Bir ressam da bö)rle algılar. Bir sepet me)TVe)re,
kayığa veya buluta bakıp pasif bir algıla)rıcı olmaktansa, .
görüşüyle onları )reniden yaratır. Onları kendi rul1u)rla
doldurur.
.

Hepimiz, aynen bunun gibi, en sıradan şe)rlere


baktı v
·
ızda bile bö}·le yaparız. Bu deneyim gösteriyor ki
ınasumi)ret kaybolınaz, sadece üstü kapanır. J\1asumane bir
şekilde görebilmenin sırrı, görmeyi tıınduğuınuz şe)rle

koşullanmaınış olan )reni bir bakış açısındadır.

''Eğer şuradaki ağacı gerçekten görebilse)rdin'' dedi


Ivierlin, ''ha)rretten yere )rığılırdın. ''
.

''Gercekten mi? Peki nive?'' di,,e sordu Artl1ur. ''O


'
• J •

sad ece b.ır agaç. '


v

36
''Hayır'' dedi Merlin. ''O, senin zil1ninde bir ağaç. Başka
.

.
bir zil1in için ise o, sınırsız rul1un \re güzelliğin bir ifadesi.
Tanrı'nın zihninde, tatlıların tatlısı sevgili bir çocuktur o.

Zihin; renk, ışık, )'Oğunluk ve dünyayı l1issedebildiği


sürece kendini algılryordur. �4ğır veya bryaz sözcüğü sadece
size ait bir 11is \rerir. Algılayan olarak siz olmasanız,
''dışarıda'' l1erhangi bir ağırlık veya beyazlık yoktur;
farkındalığın ufak bir titreşiminden başka ne bir görüntü, ne
bir ses, ne bir dokunuş, ne bir tat, ne de bir koku vardır.
Aya bir fotoğraf makinesi yollayın, bütün krater ve vadileri
çekip filıni dünyaya geri getirin . Eğer bu resme bakacak
kiıııse olmazsa, �zerinde 11erhangi bir şekil de olmaz; sadece
fotonların geçici bir düzenlenişine tepki veren kiııı)rasal
ınaddeler vardır. Ay'ın fılıni, kendisi gibi bir illüz)1ondur.
' .

Merlin buna, aya bakacak kiınse )'Oksa ay da )roktur, derdi.

İşte bu yüzden dünyaya masumane bir şekilde bakmak


çok önemlidir, çünkü dünya)ra hayat vermenin tek y·olu
budur. Gözünüz, gördüğü l1erşeye 11a)rat verendir. .

Varo�uştaki 11er molekülün ardında farkındalı·k (a\vareness)


olmalıdır; aksi takdirde evren, l1areketsiz gazların \Te SÖ11mÜş


yıldizlariri tesadü fi bir ·dönüşü; )rara�şın ilk tol1umu için
. ' ' .
,
. . .

çırpınan bir boşluk olurdu. Zeka olmadan ha)rat olınaz,


sadece 11areke t olur. Pencereden dışarı)ra 11er bakışınızla,
ha)ratın tolıumunu )raratılışa bırakırsınız. Işte bu yüzden

. .

meşeleri, ceylanları ve yıldızları se)rretmek Ivlerlin için çok


önemliydi. Onların ölmesini istemezdi; o bir lıaJrat aşığıJrdı.

Bu ders Şuna gelir: ''Masuınane bir şelcilde görürsen


ha)rat \re�irsin. '' Bu, t\:ferlin'in birlikte )raşadığı silillli gerçekti.
Olüınlüler, bö)rle bir şe)1i Ka\1ramakta zorlanırdı çünkü bu,

••

en derin önyargıları olan '' Önce dün)ra gelir sonra ben''e


tersti. Ama bizi de masum bir \1arlık görmese)rdi )'aŞt)ror

olmazdık. Işte bu, tüın e\1teı1in tolıumunu yeşerten l1areketti


\1e bu, bir se,rginin üıünü)rdü. Yaradılışın lıer zerresinde
soluk alıp \rereı1 se\1ginin farkına ''ardığınızda,
ınastımi)0etinizi11 de farkına \raracaksınız.

37
Ü ÜNCÜ DERS

.
Büyücü, gelip geçen dünyaları seyreder
ama Ruhu ışığın krallığında yaşar.
İzlenenler değişir, izleyen değişmez.

Bedeniniz, anılarınızın ev dediğiyerdir.

.
11erlin, ölümlülere görünmemeyi tercil1 ederdi, ama
bazen yaz akşamlarında, bir çayırlığın köşesi11de tek aırak
. .

üstünde dururken görülürdü. Meraklı çiftçiler ıranına


gelirlerdi ama 11erlin 11ala bir heırkel gibi, ne bir ses çıkarır,
ne de geldiklerini önemserdi ve duruşuna devam ederdi.


.
. .

Böırle durumlarda Artl1ur, l.ıstasını bataklıkta balık


a"\rlamak için dengede durmaya çalışan turna kuşuna
benzetirdi. Bir gün 11erlin böyle birkaç saat bakakalınca,
·. çocuk neıre baktığını sormadan edemedi.

''Tam olarak söırleıremem'' diye yanıtladı 11erlin. ''Bir


pervane böceği gördüm ve dal1a yakından görmek istediın.
l(anat çırpan bir l1ayal gibi önümden uçup geçti ama bir
dakika sonra, berıiın ıni onu lıayal ettiğiıni ıraksa onun mu
beni l1ayal ettiğini unuttum. ''

''Cevap ortada değil mi?'' diye sordu Artl1ur.

1'Ierlin çocuğun başına vurarak, ''Ha)rallerinin, kafanın


·içinde olduğunu sanıırorsun'' dedi. ''Ama ben het)rerde
olduğuından dolaırı, l1angi parçamın l1angi parçamı l1a1ral
ettiğini kim bilebilir ki?''

38
Ders i An l a m a
Hepimizin içindeki bü3ıücüye Tanık da denilebilir.
Tanığın rolü değişen dünyaya karışmak değil, onu görüp
anlamaktır. Tanık u3rumaz; o, rü3ra görürken 11atta rüyasız

u3rkuda bile u3ranıktır. Işte bu 3ıüzden tanığın görmek için


gözlere il1ti3racı 3;oktur. Bu, çok sihirli bir şey gibi görünür.
Göz, görmenin temel organı değil midir?

Göreli dünyada görebildiv · ·z, duyabildiğiıııiz veya


dokunabildiğimiz herşeyin temeli enerji ve bilgiye dayanır;
her atom bu iki öğeye ayrılabilir. Bir enerji demeti kaotik bir
girdapta, üflenmiş bir duman gibi savrulabilir; bilgi ise
rastgele 'reri parçalarına ayrılabilir. Hayatın bu muhteşem
düzenini s ağlamak için başka bir güce ihtiyaç vardır; zeka.
Zeka, evreni bir arada tutan zamktır.

Bü3rücü için bu bir teoriden ibaret değildir çünkü o,


kendi iç gözü3rle bu zekanın ta kendisi olduğunu bilir. Bö3rle bir
anla5rış zihne ait olmadığı için ölümlülerin kafasını karıştırır.
. .

Onlar bilmf!)'e değil, bilinenlere alışmış tır. ''En zeki ölümlü


bile'' dedi Merlin, '13ratağa girdikten sonra aynidır. '' Hepsi de
aynı kabusları görüp ölijın için endişelenir. I<.orku onların
yarattığı bir ş eydir ve fani olduğunu düşünmeden en ufak
zevklerin bile tadını cıkaramazlar. ''
J

Büırücünün bilme durumu u3rkuda bile devam eder.


U3ranık, 11er zaman bilinçli ve 11erş e3ri bilen evrensel zeka,
büyücü için çok uzaktaki 3raratıcı bir güç değildir. O, her
atomda yaşar. O, gözün ardındaki göz, kulağın ardındaki
kulak 're zihnin ardındaki zil1indir .

Işte bu Jrüzden, büyücünün görınesi için gözlerinin açık


olmasına gerek 5roktur. En derin anlaını5rla görme,
u3rkudayken ve3ra rü1ra görüyorken de gerçekleşebilir, çünkü
görmek demek, eı;rrensel zeka'nın farkında olınak demektir.
Taın bir tanık olduğumuzda herşe}r anlaşılır.

39
Büyücünün bilgisi, dış etkenlere bağlı olmayan saf bilın e
durumudur. O, kaynaktan doğrudan alınan, yaşamın
özüdür. Her ne kadar değişimler, evreni süpürs e de,
büyücünün biline durumu değişm ez; izlenenler gelip geçer,
ama izleyen aynı kalır. İçimizdeki büyücüyle karşılaşn1adan
önce 11epimiz öğrenmek için du)ıularınuza ve zil1nimize
bağlı kalırız. Bu, öğre · ·ş bir bilgidir. Bizi ilgilendiren
şeylere göre kataloglanıp hafızaya kayded111niş tir; bu yüz den
seçicidir. Büyücünün bilgisi ise içteı1 gelir.

Arthur bir keresinde büyük bir kasap bıçağını sallayan


Merlin'irı a darı şüphelenmişti. Çocuk dehşetle ''Ne
)rapıyorsun'' diye sordu.
.

''Düşünüyorum'' diye yanıtladı Merlirı. ''Sen böyle


düsünmez misin?''
J

''Hayır'' dedi Artl1ur.


.
.

1'1erlin aniden durdu. ''A, o zaman yanılınış olmalıyım.


Tüm ölümlülerin, zil1inlerini, kesip parçalara a)rıtan bıçaklar
gibi kullandıkları izlenimine kapılınış tıın. Bunun nasıl bir
ş e)r olduğunu görmek is ted1ın. Şunu söylemeliyim ki sizin
akıl )TÜriitme dediğiniz şe)r, ardında oldukça şiddet içeren bir
olay."

Bü)ıücünün zihni, algıladığı şeyleri bozmadan toplayıp


içinden geçiren bir mercek gibidir. Bö)rle bir farkırıdalığın
avantajı birleş tirici olmasıdır, akıl yürüten zil1in is e ayırır.
.Akıl yürüten zil1in '' dışarıya'' bakıp zaman ve mekan
içindeki nesı1eler dünyasını göı-ür, · bir büyücü ise l1erş eyi

kendinin bir parçası olarak algılar. ''Dışarısı'' ve ''!çerisi''


yerine, tek bir akış '\rardır.

Iş te bu ırüzden 1'1erlin'in, kendisinin mi bir pervane


böceğini 11aıral ettiğini, yoksa pet\rane böceğinin mi
kendisini l1ayal etti"' · · söylemesi zordu.

Bu fark )ralnızca, zil1ıun gördüğü gibi ikilik durumunda


\rardı. Büy'Ücünün gözünde ise ikisi de birdi.

40
De rsle Yaş ama
Sıradan uıranıklık durumunda l1epimiz nesneleri algılarız,
aına Tanık sadece ışığı algılar. Nesneler gibi kendisini de,
engin ve değişen ışık krallığının bir odak noktası olarak
gorur.
• •
• •

Işık, varlığın yüksek durumları için kullanılan bir


ınecazdır. Birisi ölüme yakın bir deneyim yaşayıp ''Işığı
gördüm'' dediğinde, benli"' . · daha ince bir durumunu
deneyimlediğini söylemek ister. Diğerleri buna cennet veya
başka bir alem diyebilir, ama büyücü için şu sıradan dünya
bile zaten yalnızca bir görüntüdür. O da farkındalıktan
yansımı ştır .

''Tüm farkındalıklar ışıktır'' dedi J\.1erlin, ''tüın ışık


farkındalıktır. '' Dünyayı cennetten, zihni maddeden, gerçeği
gerçek olmayandan ayırmak için oluşturduğumuz duvarlar
kendiınizi ral1atlatmak için örülmüştür. Bunları, yarattığıınız
kadar kolay bir şekilde abiliriz de.

Şimdi bu sayfaya · atlice bakın. Onu bir nesne olarak


görüyorsunuz. I<ağıda dönüş türülmüş ağaç liflerinden
yapıldığı için katıdır, ama bir düşüncenin ürünü olduğu için
soyuttur da. Bu sayfa kağıt mıdır, düşünce midir, yoksa 11er
ikisi de mi? Her iki durumu da birlikte nasıl kolayca
düşünebildiğinizi ve aynı zamanda da, ikisini bir arada
düsüneme · "' · nizi farkedin.
J

Farklı gerçeklikler birbiriyle geçişebilir, ama her ikisi de


kendi varlık düzeylerinde gerçektir. Bir kelime belli bir ·

düzeyde mürekkep zerresiyken, diğer bir düzeyde bir


sorunun cevabıdır.

En ince ve en soyutundan, en kaba 're en katı boırutuna


kadar 'rarlığın her durumu gözlemle1rene dayanır. Eğer
is tersek bu katı sayfayı şu şekilde 11içliğe dönüştürebiliriz:
Sayfa kağıttan yapılıruştır, · kağıt moleküllerden oluşur,
moleküller atomlardan, atomlar quantum düzeyde enerji

41
demetleridir ve enerji demetlerinin °/o 99. 99999'u boşluktur.
Bir atom ile diğeri arasındaki boşluk çok fazla olduğundan
-orantılarsak dünya ile güneşin arasındaki uzaklıktan dal1a
fazladır- bu kitaba katı demek, dün)ra ile güneş arasındaki
boşluğun katı olduğunu iddia etmektir.

Bu katı gibi göıiinen şeyleri 11içliğe dönüştürme işlemi


tersten de düşünülebilir: ''Boş '' uzaydan başla)rıp enerji
demetlerini, atomları, molekülleri, ta ki yaradılış zincirindeki
dilediğiniz bir ş eye -bu, bedeniniz de olabilir- varıncaya
kadar yapılandırabilirsiniz.

Bu sayfayı çeviren el, bir enerji bulutudur; elinizi


11is sedebilmeniz veya elinizin sayfa)rı l1issedebilmesi bir
farkındalık 11areketi sonucudur. Etrafırruzı çevrele)ren
ultraviyole ışınları gibi diğer enerji demetleri tamamen
dikkati1nizden kaçar. Bu yüzden dünyanın gelip geçiciliği
algılamanın gücüne bağlıdır. -D ünyanın görülecek bir şey
olarak var olması için, Gören (Bilen) olarak )raratıl

Gözler olmas aydı dün)ra görünmez olurdu.

Şimdi bu anlayışı biraz dal1a açalım.· Dünyadaki herşey


bir yıldız olan güneşle beslenir. Yedi'"' · · z besin güneşin

dönüşmesiyle oluşmuş tur ve )'ediğiniz anda a)rnı kaJrnağa


salup bir beden oluş turursunuz. Diğer bir deyişle yemek
yemek, güneş ışığının güneş ışığını yemesi gibidir.

�u ışık birçok formda belirse de, dönen gazlar ''e


kuazarlardan, yonca keıniren tavşana kadar aynı ışıktır. Belli
bir yeri Jroktur ama l1er yerdedir. Şu anda bir konumunuz
\rar gibi görünüyor ancak bu sadece, ışık e\rrenini tek bir
odak noktası olan zil1in ''e bedeninize dönüştürmek gibi
çok mul1teşem bir ıraratıcılık olaJrına katıldığınızdan dolaJ11
gerçektir.

''I\1uciz eler gerçekleştirmek istiırorum'' dedi Artl1ur bir


gun.
• •

42
''Bu dün1ra senin s a1rende var'' diyre 1ranıtladı Merlin. ''Bu
}rete rinc e mucize,ri değ il mi? ''

Bü1rücü bu olağanüstü akıl yriirütme1ri en uç noktaya


kadar getirir. Eğer dün3ra3rı görünür kılan görme ola111 ise,
görm e1ri 3raratan kim ve3ra nedir? Göz bir şeyi görmeden
önce gözü kiı11 gördü? Cevap farkındalıktır. Gözün
ardındaki Gören (bilen) , bilincin kendisidir; alıgılarımızı
1raratır ki onlar da çevremizdeki herşeyi yaratabilsin.

Bu, metafızik bir gizem değildir. Ana ral1mindeki


embriyon, du:y'Uları olmayan tek bir hücre olarak doğar.
Dal1a sonra bu hücre çoğalarak değişik fonksiyonlar üzerine
3roğunlaşmış bölgelerde kümelenir; \re sonunda bu
fonksi;ronlar gözler, kulaklar, burun, \re buna benzer
şekillerde orta3ra çıkar. Tüm du;rularınız, ilk döllenmiş
hücrenin içinde şifreli bir bilgi olarak bulunuyordu. ·

Bilgi; farkındalığın s aklanabilir 11alde belirmesidir; bu


kitap gibi. Bir kitabın ne olduğunu bilıneseydiniz, onun
garip b.ir şifre11le 1raz1lınış işaretl er topluluğu olduğunu
s Öy'leyecektiniz ki · O aslında bir farkındalık düzeyinin diğer
bir farkındalık düze3ri3rle haberleşmesini sağla3ran bir
kanal�. .

· ic·iıı tüın ·· ;o;ı kendikencfuıle konus bir1rcı1liı·


. ' hetl

') . )
'"
.t
'"' '"'

'
.J " .J

1 ' tırlatn: ' '


birŞCJı:i.1111 . 1 di.JreAı1l1ura tHııbıl · sarıa lıa
1
1 lıa111tJftnadığı biı-çnk ŞC)7Wlt lJ11llf f1ığı.11n I di.Jıeitirnz etti ,
'"'
u 11
dedi1·1eıliıı 'Un11tal.ıileağiı ı tekŞC)r ktncliı1si11 \reo l1er
aj5;ac·ıı1 altında
)�rıi)ıe'� ajııbirbilinç� ess), lla)l'jlf111 şifı'F'Si11i
·

·· J
• •
·
••

) su111sızlığ1111 z.:'l1Jlan &'lj'fııs111da nakistedi. ua1ı1un, J

netcrle 1 ıiııiğiıli\redünyıruın na·cdeı1 SÖ)dt)reı.nerrıesi cakbirŞC)r


·

'"'
J J J

dtğk�it·. Siz ıni 'b_1 kimbılu'ljtll . :OJ'SUI1UZ,, }'Oksa hı . 1D1 sizi?

43
DÖRDÜNCÜ DERS

Ben kimim? Bu, sorulmaya değer ve


yanıtlanamayan tek sorudur.
Sonsuz sayıda roller oynamak kaderindir, ama
sen bu roller değilsin.

Ruhun beli! biryeriyoktur, ama ardında beden


dediğimiz bir parmak izi bırakır.
Büyücü kendisini daha büyük bir dünyanın
hayalini kuran sınırlı bir olgu olarak görmez .
Büyücü sınırlı olguların hayalini kuran bir ·
dünyadır.


1ferlin, Artl1ur'un 11a1ratından uzun ırıllar uzak kaldı; ama


bir gün ormandan Camelot'a çıkarken Merlin yeniden
belirdi. I<ral Artl1ur, ustasını görünce onuruna bir ziyafet
düzenlenmesini emretti. Ancak Merlin, eski öğrencisini hiç
'

görınemişcesine şaşkın bir şekilde baktı.


·

''Eğer zannetti v • kiınse isen belki katılab · · · n'' dedi


Merlin. ''Ama bana düı-üstçe söırle, sen kiınsin? '' Arthur
11ayrete düşmüştü ancak buna karşı çıkmasına fırsat

kalmadan 1ferlin, toplanmış olan kalabalığa dönerek ırüksek


sesle, ''Bana bu adaının kiın olduğunu söırleyene bir torba
dolusu altın \rereceğim'' dedi ve o anda elinde saf altın
tozuırla dolu bir para kesesi belirdi.
'

. '

Şaşkın ve sı - bir 11alde olan Yuvarlak Masa


. .

Şö,ralyeleri'nin l1içbirinden s es çikmadı. Sonra bir çocuk


atılarak, ''Onun kral olduğunu herkes bilir'' dedi. Merlin
kafasını sallaırarak çocuğu 11uzurundan ı�olladı.

44
''Bunun kim olduğunu kiınse bilıniyor mu?'' diye
tekrarladı Merli n .

''O Arthur'dur'' dedi başka bir ses. ''Bunu aptallar bile


bilir. '' Merlin sesin geldiği yere baktı -genç bir 11izmetçi
kızdı- ve onu da yolladı. Tüm kalabalık şaşkınlıkla
fısıldaşmaya başladı. Büyücünün bu meydan okuyuşu
sonunda bir oyuna dönüşmüştü.

Çeşitli yanıtlar havada uçuşmaya başladı: Uther


Pendragon'un oğlu, Camelot'ın yöneticisi, İngiltere'nin
hükümdarı . . . Merlin ne bunları kabul etti, ne de Adem'in
oğlu, insanların içinde bir insan ve bunun gibi daha zekice
olanlarını. Sonunda Guinevere da gelerek, ''Bu benim
sev · · kocamdır'' dedi. Merlin sadece kafasını salladı. Genis

J

holde sadece I<ral ve büırücü kalıncaıra kadar 11erkes teker


teker elenmis ti. J

''Merlin, hepimizi altüst ettin'' diye kabul etti .L\rtl1ur.


'' a ben kim olduğumu bildi v • e eminim. Bµ ırlizden .
cevabım şudur: Ben senin eski dostun ve öğrencinim." Çok
kısa bir tereddütten sonra l'vierlin bu cevabı da geri çevirdi.
Kralın da terk etmekten başka çaresi kalmamıştı.

Ancak merakı Artl1ur'u, geniş 11olü görebileceği bir


delikten bakmaya zorladı. Merlin'in pencereye yürüdükten
s onra para kesesini açıp altını 11a,raya savurduğunu göıünce
sasırdı.
J J

I<endini tutamaırıp ''Altını niıre savurdun?'' diye bağırdı.

i:v1erlin kafasını çe,rirdi 're ''Yapmak zorundaydım'' diye


ıranıtladı. ''Rüzgar bana kiııı olduğunu söyledi.''

''Rüzgar mı? Aına bir şeır söırlemedi ki. ''


''I<esinlikle. ''

45
Ders i An l a m a
Bü1rücü ve onun gibiler, 1rer-1rurt \re isim sal1ibi .
olmamaktan ral1atsızlık duymaınışlardır. Belli 1rerlerde kalıp
ölüınlülerin cok asina olmasından 11oslanmazlar ''Beni
.
J J J

ismiınle çağıran 11erkes 1rabancıdır'' dedi l'vferlin. '1Yüzüınü


11
11atırlıyor alınan beniın kiın olduğumu bildiğini gös termez .

Bü1rücüler kendilerini evrenin vatandaşları olarak


görürler. Bu yüzden bulundukları bölgeler önemsizdir.

Ölüınlü hayatta isimler, etiketler ve tanıınlar bizi


sınırlar. Bir isim s al1ibi olmak yararlıdır l1angi doğum
cüzdanııun size ait olduğunu bilmenizi sağlar- ama kısa

süre icinde bir sınırlama 11alini alır. Isminiz bir etikettir. Su


J J

şu zaınanda, şu }7erde, şu şu ana-babadan olan sizi .


tanımlamada kullanılır. Birkaç 1rıl sonra is e falanca okula
giden ve fılanca mesleğe sal1ip olan sizi tarif eder.
O tuzunuza geldiğiniz de kimliğiniz bir kutu kelimeıre
sığdırılınıştır. Bu kutuda şunlar olabilir: ''I<.atolik vergi
a\rukatı, Cornell'de eğitiın görınüş, e\rli, üç çocuk \re bir
ip otek sal1ibi. 1 1 Bunlar doğru olabilir ancak 1ranlış
yönlendirirler. I<oşullanmamış bir rul1u koşullara
11ap sederler.

Bu sınırlamaların 11epsi J·izjııle il · ·ırmiş gibi gelebilir ama


aslında bedeninizle ilgilidirler; \Te siz bedeninizden çok dal1a .
fazla bir ş e1rsiniz '. B üırücünün bedeniyle özel bir ilişkisi
.
,

vardır. I<aıralar, ağaçlar, dağlar, kelimeler, arzular \re


11a1rallerin akıp şekille nmesi gibi bedenini de, bilincin
. .

dünırada belirmiş bir 11ali olarak görür. B eden katı iken


arzular \reya 11a1!allerin so1ut oluşu ,bü1ücünün aklını
ilk il il · ı ı b' ..
. .
karıştırınaz. Bızım, ratı . il e gerçegı ır tutan onı:argımız
..,

bü1ücülerde ;roktur.

Bü;rücü, dal1a bü;rük bir dün1ranın 11a1ralini kuran sınırlı


bir olgu olarak görınez kendisini. O, sınıı·lı olgul4rın 11a)!alini


• •

kuran bir diin,·adır. Hicbirse'' ont1 sınırlaınaz. Olüınlüler ise


,/ .J .J ,;
'

,

46
sınırlar olmadan )7apamaz� Bedenleri nerede olduklarını tarif
eder; ev, bedenin içine girip dinlendiği yer olduğundan, kişi
bedeni olmazsa e\rinin neresi olduğunu bile bilemez.
I\1erlin, 11er nasılsa, kendini e\rsiz barksız olarak
görınezdi. ''Bu beden, düşüncelerin gelip gittiği bir yuva
gibidir, ancak 'o kadar 11ızlı gelip giderler ki onların 11avada
yaşadığı bile SÖ)rlenebilir. '' Yine, düşüncelerin kafamızdan
gelip geçtiğini sanıyoruz, ama bunu kanıtla)ramıyoruz. Bir
düşünceyi ortaya Ç adan önce kiın görmüş ki? Diğer
düşünceye geçeceği )rere kadar onu kiın takip etmiş?

I\1erlin, ölümlülerin bedenlerine neden bağlanmak


istediklerini bir türlü anlayamazdı. ''Bu et 're kemik
torbasının 'ben' olduğunu söylemek'' dedi, ''ancak şu tepe,
ca)rır 're kale de eğer 'ben' isem doğrudur. IYierlin'in
.J

gözünde ölümlü bir bedenin,, inançlar, korkular, önyargılar


q,:r�...........'.-'lll
'"-'""" '1...... hl•;., . , .

• ' , •• · - - ı •·• -·.-�·' .1�-�'.�·�\' · ." : f ' ' ' .';·•" • •, ·""-"'' ••-: ">.,''· ; • ·
• •' ' • ;-,. ••

're l1a)rallc:;rin .�sılı olduğu �ir askihktan farkı )TOktu. Eğer


..- .: ,•:•-· . ·. �'·i· ; · ·' ,.,. . . \ -' r . .'; ,, - ' ''· •'•'• ·-
;.-· ...• ······ ;.ı .' .'·•, •, ,-'·• -
'

.'." < ,.,..._o_ - , ,_,,, - . ı • •



- • ' •

_

.
-

ö e e iz . l ler
'•

nız s ğı g m si n ''() lü
..

ın
. . .

sa
.

i
" · ··· · ·

z
.

� d e
. · · -'-, . . . ' ··- · · ·

f�:z.!�.-�!9 �. � .�.?,�f . . kıJı


� r
bedenlerine bö1rle )
davranmisla'
.
-
rdıt''' dedi Merlin. Cof--fazla · � .J

)rÜk biriktiğinden dola)rt irtsan bedeninin gerçeğini o,


' . - ' . .

.
. zamanda akan bir bilinç nel1ri gibidir .. görmek
imkansızlasmıstır. J . J '

• - •

Ders l e Yaş ama


-

Bu dersi )raşaınanız için bir süre isminizi unutmanız


gerekir. ''Ben kiınim?'' sorusunu gerçekten soralım'._,Isimleri


"\Te s�fa.�3:rı_ bırakmak gerçekten kiı11 - plduğunuzu bulınak" · ··


�--

demektir. Çoğu zaman sınırlamalar içinde )raşarız. Rol


..
· • -
' · -

oynamak bir sınırlamadır, ama buna rağmen 11erkes rollere


büı-Uniip ' d�ıur. Çocukken 11a)ratınızdaki en ötıeınli şe)rin
anne0.iz olcluğu..günleti 'lfafula}rıiı. Onun annefik��n başka
bir şe)r yapabileceği aklınıza bile gelınezdi; onun kiınliği
zil1ninizde sabitti. Ancak bü)ri.idüğünüzde, eş, kızkardeş, kız
e'rlat, iş kadını ve benzeı-i rolleri de olduğunt1 gördünüz.

47
Çocukların, annelerinin annelikten başka bir l1a)ratı da
olduğunu kabul etmeleri genelde zordur bu, tüm ufak
çocukların doğal ben-merkezciliğidir. Ama zamanla
ebe,re)rnlerimizden görerek kendi rollerimizi oynamaya
başlarız.

Rollerimiz çoğalınca dal1a deneyimli olaca... zı


zannederiz. Sadece annelik rolünü üstlenen bir kadın,
yaşantısını boğucu bulacaktır. Toplumumuzda ''tam'' olmak
demek, olabil · ... · ce çok role bürünmek demektir. Ancak
büyücü pek de öyle düşünmez. Ona göre taınl1k demek tüm

rollerden bağıınsız olabilmektir. ''Şu küçük beden


görüntüsüne indirgenmiş özgür bir ruhum'' diyecektir
11erlin. ''Parmaklarınla güneşi kapatabilirsin, ama o hala
parlamaz mı?''

Rollerden kurtulmak ustalık isteyen bir iştir, ama


kendinizi oynadığınız rollerle tanımladığınız sürece
bü)rücünün dünyasına giremezsiniz. Peki rollerden
kurtulduğumuzda nasıl bir şey yaşarız? Aslında oldukça sade
biı· şe)r. Sabah uyandığınızda gününüz hakkında düşünmeye
başlamadan önce, zil1iıinizde herhangi bir düşünce
olmadan, sadece uyanık olduğunuzu hissettiğiniz bir an
\rardır. Basit bir farkındalık içerisinde, sadece
kendinizsinizdir. Bu sadelik durumu gün boyunca devamlı
gelip gitse de, düşüncelerle kendi11ıizi özdeşleştiı1ııeyi
alışkanlık 11aline getirdi ... · · zden, çok azımız bu durumun
farkına varırız. Bu da gün bo)runca devam eder . .L\ma
gerçekte, düşündüğünüz şe;·ler değilsiniZ:
Buna inanmak zor gelebilir ama kafanızın içindeki
düşünceler size ait değildir; onlar isminize, büründüğünüz
rollere aittir. Çocuğunun okulda ne )raptı... , yemekte ona
ne pişireceğini ve benzeri şe)rleri düşünen bir kadınsanız, bu
düşüncelere sahip olan siz değil annedir. Eğer tıp
yaşan tısında teşl1is veya teda,ri)ri düşünÜ)!Orsam, bu
düşüncelere sal1ip olan doktorduı· . .Annelik \re doktorluk tabii
ki fa)7dalı rollerdir, ama onlar da bir )'ere kadar; 're bir gün

48
''Ben ki1ni1rı?'' bilmec esi;rle 11epimiz yüzyüze geliriz ki bu,
rollerinizi ne kadar iyi oynasanız da ;ranıtlanamaz .

Ama eğer is terseniz bir an için rollerin ötesine


geçebilirsiniz. Bu sayfa)rı okurken dikkatinizi okuyana verin.
\T e)ra müzik dinlerken işitene. Veya gökkuŞağını izliyorsanız
izley eni yakalayın. Bunların l1epsinde, tetikte, U)ra
ba... sız, ses siz ama oldukça canlı bir farkındalığı
hissedersiniz. Ne yaptınız ki? Gözlemleyene bir göz atmak
için gözlemleme işlemini kestiniz. Bu küçük oyun,
varlığınızın kesinliğine dair bir içgöıii \rerir. Tüm
gözlemlemelerin ötesinde hiç değişmeyen bir gözlemci
vardır. Bu gözlemci, tüm zamanla sınırlı deneyimlerdeki
zamansız etmendir ve bu gözlemci sizsiniz.

Rollerinizle çok kuvvetli bir şekilde özdeşleştiyseniz


zamansızlık ürkütücü bir manzara olabilir. Sa;rısız insan

mesleğini ka)rbettiğinde, çocukları bü)rü;rüp e,rden


a;;rıldığında veya çok s e'\1dikleri eşleri öldüğünde y - .
''Ben'' du;rguları, isimler, etiketler ve rollerle o kadar
sınırlanmıştır ki gerçekten ki1n olduklarını bulacak zaman
bile bulamazlar.

Bizi gerçek kılan, tam anlamıyla insan olmaktır. Gerçek


tanımlanamaz, o sadece deneyimlenebilir. Gerçek
benliğinizi, bir nefesin, bir 11issin, bir duyunun ardında
11issettiğiniz anlara · at edin. Yarın )7ataktan fırlamadan 're
zil1niniz dedikoduya başlamadan önce, saf ve sade olarak
'\1ar olmanın o çabucak geçen ipuçlarını farkedip
edeınedi.., · · ze bakın. Bu sakin, sessiz, isimsiz duruın
oldukça tatmin edicidir. Bu durumu düşünerek, konuşarak
'\1e;ra bir ş e;r )7aparak elde edemezsiniz. O, duvarlarını hiçbir
ordunun aşama)racağı kalenin koruduğu, ha)ratın gerçek
zeı1ginliklerinin s_aklandığı hazine dolu e'\1dir.

49
Büyücüler ölüme inanmaz.
Bilincin ışrğında herşey canlıdır.
Başlangıçya da son yoktur. .
Büyücüye göre bunlar zihnin birer ürünüdür.
.

Tam anlamryla canlı olmak, geçmişinizin ölmesi


demektir.
Moleküller dağılıp gider ama bilinç,
düzenleyicisi olduğu maddenin ölümünden
etkilenmez

l\ierlin l1akkındaki l1ikayelerin en karmaşığı bile onun


zamanı geriye doğru }raşa "' nın kanitıdır. Bu, onun
zamanlarında çok dal1a şaşırtıcı bir şeydi. Yaşlı büyiicü,

Arthur kaynar SU}TU üzer�e döktükten sonra ''Dikkat et''


di}re bağırırdı. Cenaze törenlerinde sevinçten zıplar, cesedin
çenesini yeni doğmuş bebek gibi gı ardı. Bu yeterinc·e
garip değilse mezar taşlarına 'raftiz l1edi)releri verirdi.

''Zamanı .neden geriy·e doğru yaşadığını açıkla)rabilir


misin?'' diye sordu Artl1ur bir keresinde.

''Çünkü tüm bü}rücüler bö)rledir'' di}'e yanıtladı l\ierlin.

'' Peki ni)re?''


''Çünkü biz Ö)rle olınasını isti}roruz. Birçok a"\rantajı 'rar.''

''Ben l1içbir a'rantajını göreıni}roıum'' diye direndi


Artl1ur, J\,ferlin'in )ratmadan önce kah,raltı }rapınası gibi garip
da,rranıslarını · düsünerek.
• •

50
----- -
·

- - �--- ---------
·
· - ---

----· · ·

''Gel, göstereceğim'' dedi Merlin, Arthur'u kristal


mağaranın dışına çıkararak Gü11eşin tam tepe d e olduğu, .

val1şi güllerin yere kadar eğildiği sıcak bir )raz günüydü.

'' Şimdi'' dedi :Ni erlin, ço cuğa bir kürek vererek. '' Buradan
şura;ra kadar bir çukur kazma;ra başla ve ben sana
sö;rley�nceye kadar durına. ''

Artl1ur işe _ koyulup var gücüyle kazına)ra başladı ama bir


saat s onra tükenmiş ti ve Merlin lıala durmasını
s Ö)rlememişti. ''Bu yeterli mi? diye s ordu Artlıur. Merlin,
yaklaşık üç metre uzunluğunda ve yarım metre
derinliğindeki çukura dikkatlic e baktı .

''Evet oldukça iyi, " dedi. '' Şimdi tekrar doldur. "

Eıni1· alma}ra alışık olmasına rağmen bu emir pek lıoşuna


gitmemişti. Terli ve suratsız bir yüzle, cayır cayır }ranan
güneşin altında çukuru tekrar d�ldurunca}ra kadar didindi.

''Şimdi }raruına otur'' dedi lvierlin. '' Yap tığın iş 11akkında


. .

ne dü sündün ? ''

'' Gereksizdi'' cli;re patladı Artlıur.

'' Çok doğıu, 're insanın birçok çabası da bö)rledir. Ama


. .
. .

işin gereksizliği Çok geç farkediliyor; iş bittikten son ra. ' ' .

.
'

Eğer zamanı gerı;re doğıu )7aşasaydın, çukur kazmanın


gereksizliğini göıüp lıiç b aşlamazdın
_

" .

. .

Ders i Anlama
. .

Artlıur döneınleritıde 1\tferlin'in zamanı geriye doğru


;raşadığına dair efsaneler; birer basite indirgeınedii:. Eskiden
efsane anlatanlar ins anları 11a;rrete ciüşürıneyi s e,rerlerdi 're
·

• • •

zamanın geri;re doğru ;!aşamanın ne deınek olduğunu _

çözıne;re çalışan birisi, J\:ferlin'in gerçekten de tie kadar garip


bir ;raratık olduğuna lı aj re t ederdi. S onuç olarak baz ıları T

011u pe;rgaınber 're;ra kal1in zannettiler. IGl1iı1lerin,


. .

51
olacakları bildikleri için zamanı geriye doğru }raşadıkları
S Ö)rlenebilir.

Ancak - dal1a derin anlamıyla ortaçağda zamanı geriye


doğru yaşamak, · doğanın yasalarından biri oları doğum ve
ölüm d öngüsünden çıkmak demekti. Bü)riidükçe 11er gün
gençleşen bir insan, tüm canlıların bozµlup ölmesine neden
olan değişmez }rasalardarı 1kurtulmuştur. Ö)rle görünüyor ki
büyücünün doğum günü bu dünyada öldüğü gündür;
tamamıyla öldüğü.

Bu paradoksu (çelişki) çözmek için zamanı bü:yiicünün


deneyimlediği gibi arılaman·ıız gerekir. ''Siz ölümlüler,
adınızı ölümden alırsınız'' dedi Merlirı, kris tal mağarada. ·
''Eğer kendinizi yaş amın varlıkları olarak görsey · · z
ölümsüzler olarak çağrılırdırıız . ''

''Bu adil değil'' di)re itiraz etti Arthur. ''Ölümü biz


secmedik. O bize zorla verildi. ''
•J

''Hayır, sen sadece ölüme alışmışsın. Hepiniz diğerlerinin


yaşlanıp öldüğünü gördüğünüz için )7aşlanıp ölüyorsunuz.
Bu es · · ş alışkanlığınızı bırakın, böylece zamanın ağına
}'akalanmayacaksırıız.

Artl1ur, ''Ölümü bırakmak mı? Nasıl yapılır bu?'' diye


. .

sorarak öğrenmek istedi.


• •

''Ilk önce alışkanlığının ka}1tıağına git. Ilk olarak orada


seni ölüınlü olına,ra ikna etmis bir akıl 11atası bulacaksın.
• J

Hatalı akıl )ri.irütıne tüm yTarılış inançların temelini oluşturur.


Sonra ınantığırıdaki l1ata}rı bulup onu de,rre dışı bırak. Çok
basit. '' •

Artl1ur efsane}re, ölüınderı kurtulduğunu ini.a eden ''Bir


zamanların ve geleceğin kralı'' di)re geçmiştir. O rıe1ri
bulmuştu? Bü)ri.icülerin ölüınün arkasında gördükleri mantık
11atası nedir? Teınel olarak bedenitnizle özdeslesınemizdir.
. J J

Insan bedeni doğar, }�aşlarıır \7e ölür. Bu süreçle


özdeşleşınek 1na11tığı11 bir 11atasıdır . .ı-\ma bir kez

52
beniıns enirse ölüme mahkumuz demektir. Ölümlülüğün
etkisine gireriz ve ölüınü kabul etmekten başka çaremiz
kalm az.

Zan1anla sınırlı kiınliğimizin zamansızlığa dönüşmesiyle


bu etkiden kurtulabiliriz . Bu yüzden büırlicü, zamanla il · ·

gerçeği keş fedecek bir yolculuğa çıkar l\1erlin'in, zamanı


geriıre doğru yaşadığıyla il · · 11ikayelerin ardındaki gerçek
anlam budur. O, zamanı kaynağına kadar takip etmek is tedi.

Dersle Yaş a m a
Büyücünün yaşamında zaman, ölçülebilir parçalara .
. ili' ''
ayrı 1ınış sonsuzluktur. ''H epıınız zamansız1ık1a çevr yız
.

diıre bir iddiada bulundu l\1erlin. ''Sorun, bununla ne


ırapacağındır. '' Sonsuzluğu ufak parçalara aırırmak zaınanı
oluş turur 're eği11ıniıniz 11ala bu ıröndedir. Bize göre zaman

doğrusal bir ş ekilde akar. Saatler, saniıre, dakika 're saatleri


göstererek geçmiş ten bugüne ve gelec:eğe olan uzun
yolculuğu gös terir. Zamanın bu doğıusal algılanışı,
Eins tein 'ın onun göreli olduğunu, yani yavaşlaırıp
luzlanabildiğiıli kanıtlaınasıırla değişti.

Merlin'e benzemesinin yanı sıra, Einstein'ın böırle


hayrete düşürücü fıkirlerle gelmesi, onun büırlicünün
dünırasına girıniş olduğunu gösterir. Einstein, Göre · · -

I<uramı'nı kanıtlamazdan çok önceleri, onu hissedebildiğini


söyler'. Hepiıniz zamanı göreli, akışkan bir . şey· olarak
deneyimleriz 11er mutlu deneyim zaınanı luzlandırır, acı.
A

dolu bir deneı�im ise onu yavaşlatır. Aşık olarak geçirdiğiniz


bir gün bir saniye gibidir, diş çinin koltuğunda geçirdiğiniz
sabal1 ise 11iç bitıneırecek gibi gelir. _

Peki bu );eni zaman algılayışı bizi ölümden kurtarabilir


mi? Büyiicü için ölüm sadece bir inançtır. Görelilik,
doğrusal zaınana .olan inancurıızı değiştirınemizi sağlar.

53
Ölüınsüzlüğe
. inanmanızı sağla3racak başka örnekler bulmak .

güç değildir.
.

• •

Orneğin e\rreni bir enerji deposu olarak görürseniz,


enerji açısındap 11içbir şe31 ölmez, çünkü enerji yok
edilemez. Enerji olarak siz hep burada olacaksınız .

''Ama ben enerji olmak 1


is temiyoıum1 di3re isyan etti
.

Artl1ur, bu mantıkla karşılaşınca .


.
.

. ''Işte budur s enin ölümcül hata::rr 1 ' diye vurguladı Merlin.


''Bu bedenle özdeşleştiğin için .bir forma il1tiyacın olduğunu
sanıyorsun. Enerji forınsuz olduğundan, o olamayacağını
zannedi3rorsun. Ama ben sadece enerjinin doğmamış
olduğunu vurguluyordum; onun ne bir başlangıcı, ne de bir
s onu vardır. I<endini başlangıcı olan bir şey olarak
gördüğün sürece ölümsüz olan tarafını 11iç bulamayacaksın
ki o 11iç ölıneıreceks e doğmamış tır da. '' Iv·Ierlin, ço cuğun
üzgün suratını göı-ünce dal1a sakinleştirici bir şekilde,
1'1vferak etme, formsuz olduğunu anlatmak için bedenini

s enden çekip almıırorum. Sadece foıınlar!n içindeki


- . . '
-

formst1zu görmen gerekli; işte o zaman ölümlülüğün


-
-
. .
. .._ . . _. ., , . .
_ . - . .. , . ,_ _. ,,. - · _ , , _ _ _ _ , , . . · - - ' ·

1
' '
'

ortasında bile ölümsüzlüğü 1


-

yaşaırabilirsitl..
· ·
,. . . · . .
· · , ··· ·

.
. . . . .. , . .. . . .
-:

· . •
.

1v1oleküller sekillenir ve sonra cözünerek temeldeki atom


J - J
.

çorbasına döner. 1v1oleküller da u p gider ama bilinç,


düzeııleıricist olduğu ınaddenin ölüınünden etkilenmez. Bir
zamanlar güneş ışığında enerji
. demeti olan şe3r, düşüp tekrar
. '

toprak olmak için ıraprağa dönüşür. Bu değişimler birçok


. .

sınırları aşarak gerçekleşir. Güneş işığı görünınezken, ıraprak


're toprak görünür. Yaprak canlı olup büyrürken, güneş ışığı
böyle değildir. Işığın, . yraprağın 're toprağın renkleri farklıdır
. .

\re bu bö)rle süı-üp gider.


.

1\ma tüm bu değişimler, zil1nin }'arattığı şe)rlerdir. Güneş


ışığındaki asıl enerji bir değişime uğramaz; bu, biz onları ölü
de görsek diri de görsek, herşeyin temelindeki elektron· 're ·

fotonların sürekli ·devaıTi eden dansının bir parçasıdır.


1',fodern b11iı11 , bizi geçerli olan bakış açısına zaten

54
yöneltmiştir. Şimdi bizim ise onuyaşamqy·ı ö ğren meiniz
gereki}ror. Eins tein gibi ileri görü şlü düşünürler b i zim
sadece zihinsel engelleri aşmanuza ırardımcı olabilirler;
duırgusal ve içsel olan diğerleımi ise biziın aşmamız
gereki}ror.

Bö]rle duygusal engellerden biri de ölüm korkusudur.


Büırücülerin gördüğü gibi ölüm olgusunun tümü korku ile
kaplıdır ve bu korku çok köklü olmasına rağmen etkileri
11emen belirmez. Bunu ortaya çıkarmak için basit bir
çalışma 'rardır. Birka.ç sayfa kağıt alıp oturun. Rahatsız
edil1neyeceğiniz, sakin bir oda seçin. Şimdi kaleıı·ıinizin
ucunu ilk sayfaya ko1run ve beş dakika hiç
kaldırmayacağınıza söz verin. ''I<orkuyorum'' cümlesini
ırazmaya başlayın ve diledi" · · z gibi bitirin.

. Şimdi kaleminizi kaldırıp aynı açılış cümlesini


- ''I<orkuyorum 11 tekrar yazıp aklınıza gelen herl1angi bir
-

şekilde bitirin. Bunu yaparken yavaş , arada duraklamadan,


ölçülü nefes alıp verin. Nefes alış,rerişlerin birbiriyle
bağlantılı olduğu bu solunum tarzına, döngüsel solunum da
denir. Bu bilinçli solunum tekniği eski zamanlardan beri,
bilinc-dısının kısıtlamalarını asmak icin kulla
.J .J " .J
sJ tır. Bu
telmik olmadan, korkunun bilinç-dışındaki düzeyine inmek
dal1a zordur.

Ara 'rermeden bu döngüsel solunum tekniğini yaparken,


kaleminizi kaldırmadan 1'I<orku1rorum'' cümlesini tekrar
tekrar tamamlaına11a de,ram edin. Gizli korkularınızı bir kez
ırazmak için kendinizi serbest bıraksanız durmak zor
gelebilir.

Eğer bu çalışmayı özgürce, düşüncelerinizi denetleme1rip


st1 üstüne ç alarına izin 'rererek yaparsanız, korkuyla il · ·
birçok garip ve uınulmadık şe11i keş fedeceksiniz . Ve bu
beklenmedik korkular, du1rguları da beraberinde getirecek.
Sadece korku değil kızgınlık 're1ra bü)iik bir feral1lama.
Gizlenmiş göz1raşları akabilir.

55
Bırakın hepsi ortaya çıksın, ama l1er zaman nefes alış­
verişinize dönün ve bitirene kadar kalemi kaldırmayın . Bir
uyarı: Eğer çok ral1atsız his seders eniz durun. Bu çalışmanın
sonunda uzanıp dinlenmek, norfi1:al dengenizi kazanmak
için iyi bir fikirdir. Ben bu çalışmanın en fazla etkisini ilk
)rapılışında gös tereceğini düşünüyorum, ama ne zaman
·
isterseniz tekrar edebilirsiniz.

Peki tüm bunların, bü)riicünün yoluyla ne ilgisi var?


I<orku için beş dakikarun ayrılması, inanç sisteminin bir

zarının soyulması gibidir. insan }raş n özünde


ölümsüzlük '\Tardır, ancak birbiriyle çelişen birçok inanışla
üstü zar zar kaplanmıştır. Bu inanışlar günlük yaşaında da
ken · · gösterir; korkuları, arzuları, hayalleri, bilinç-dışına
ait ilişkileri ve s on olarak da öleceğimize olan, o çok derin
inancımızı yaşarız. Rasyonel zil1in, ölümün doğada her
yerde '\Tat olduğunu iddia ederek, mul1temelen karşı
koyacaktır.

Ama Merlin ş öyle di}recektir, ''Akla ait şüphelerinize


dal1a )rakından bakın. Şüphenin ardında bir şüphe eden
vardır, şüpl1e edenin ardında düşünen, düşünenin ardında
da l1erl1angi bir düşünce ortaya çıkmadan önce bilinçli
olması gereken saf bir bilinç noktası vardır. Ben, bu bilinç ·
••

noktasıJrım. Olümsüzüm ve zamandan etkilenmem. Beni


kabul edip etmemeyi }rargıla}rarak düşünmeyi bırakın. içinize


dalıp şüpl1e zarlarını soyun. En sonunda karşılaştığımızda

kiın olduğumu öğreneceksiniz. işte o zaman ölümsüzlüğüm •

sadece bir düşünce değil, yaşa}ran bir gerçeklik l1alini


alacak. ''

56
AL TINCI DERS

Büyücünün bilinci, heryerde var olan bir


alandır.
Alandaki bilgi akışı ebedidir ve hep akar.

Yüzyıllık bilgiler, keşif anlarına sıkıştırılmıştır.


Engin bir enerji okyanusundaki enerji


dalgacıklartyız.
Ego bir kenara bırakıldtğında, belleğin tümüyle
açılır.

Bir sabah Artl1ur, l1asır yatağından kalktığında, Merlin'in


karşıdaki mağaradan baktığını gördü.

''I<ötü bir fÜya gördüın'' diıre n11rıldanadı Artl1ur.


''Dünyada bir tek ben kalmıştıııı. B enden başka kiınsenin
olmadığı ormanlarda ve ırollarda dolaşıyordum.''

''Rüya i.nı?'' dedi Merlin. ''O bir rüya değildi. Sen


gerçekten de dünyadaki son insansın.''

''Ama bu nasıl olur?'' diye sordu Artl1ur.

''Dünyadaki tek insanın, en son insan olduğunda da 11em


fikiriz değil mi?''

''Evet. "

''O zaman, insanların gelecekte ego de erı s ana aıt


• •

ben-imajı'ndan bakarsak teksin. ''


-

''Bunu nasıl söyleyebilirsin? Sen ve ben burada


birlikteyiz, değil ıni? Ve binlerce insanın yaşadığı köır ve
kasabalardan geçtik. ''

57
1\!ferlin basını salladı. ''I<.endine dikkatlice• bakarsan nesin
,

ki? Deneyimlerini sürekli anılara dönüştüren bir yaratıksın.


''B en'' dediğinde, kendine özel geçmişini kiıns enin
pa)rlaşama)racağı bir deneyimler yığınından bal1s edi)1orsun.

''Anılar kadar özel bir şey olamaz. Sen ve ben birlikte


)riiıüsek de, a)rrı )1ollardan yürüdük. Bir çiçeğe seni11le aynı
deneyimi pa)rlaşarak bakamam. Tek bir gözyaşı ve gülüş bile
gerçekten bir. başkasına 'rerilemez. ''

Merlin bu konuşmayı bitirdiğinde Arthur hüzünlü bir .


şekilde baktı ve ''Sanki l1erkes yapayalnızmış gibi konuştun''
dedi.
.

''Ben değil'' diye cevap verdi 1vlerlin. ''Ego'dur seni


yalnız kılan. Seni, kiınsenin giremeyeceği bir dünJ1aya
bağlar. '' Öğrencisinin endişelendiğini görünce sesini
)TUmuşattı. ''Ama gene de ego bir kenara bırakılabilir.
Benimle gel. '' I<alktı ve çocuğu mağaranın dışına, 11ala

yıldızlarla dolu alacakaranlığa çıkardı.

''Sence şu yıldız ne kadar uzaktadır?'' dedi Sirius 7


)rıldızını göstererek. Yazın ortaları olduğundan Sirius parlak

bir şekilde ufukta belirıniş ti .


• •

''Bilmi)rorum. Olçebilece w • den '1e)ra ha)ral


edebileceğimden dal1a uzaktır 11erl1alde'' diye )1anıtladı
Artl1ur.

·J\ierlin başını salladı. ''Uza r r )rok. Şunu düşün: Yıldızı


görınen için ışığının gözüne · esi lazım, değil mi? Işıklar,
görünmez bir köprü 'rarınış gibi sürekli hurdan oraya akıp
dururlar. Yıldız, ışıktan başka nedir ki? Eğer ışık hem orda,
11em hurda, hem de aradaki köprüde ise, s eninle )'ıldız
arasında a)1tılık )TOk demektir. Her i z de tek bir ışık
.

r •

alanının parçalarısınız .

58
''Aına çok uza kta görünüyor. Nil1ayetinde onu
.
gökyüzün den sökemem '' diye karşı çıktı 1\rtl1ur.

Merlin omuz silkti. ''A)rtıltk yalnızca bir yanılsamadır.


. .

Benden ve diğer insanlardan· a)rt1sitl. çünkü egon, 11.epimizin


ıralnız \re s oyutlanmış olduğu görüşünü benims emiş
durumda. Ama seni temin ederim ki eğer ego'yu bir kenara
bırakırsan, 11epimizin sınırsız bir ışık alanı olan bilinçle
. .

çevrelendi" · · zi göreceksin. I-Ier düşüncen, bedenindeki


hücrelerle birlikte, engin bir ışık okyanusundan çıkıp tekrar
ona döner. Var olan herşeyin arasındaki görünmez köprü
olan bu bilinç alanı her yerdedir.''

''Yani diğer ins anlara da ait olmayan lıiçbir şeyin yoktur;


ego'nun zannettiklerinin dışında. Senin yapacağın ego'yu
aşmak ve bu evrensel bilinç okyanusuna dalmaktır.''

Arthur düşünceli bir şekilde baktı� ''Söjrlediklerini


düşünmem gerekecek. ''

''Pekiyi, s en düşün'' dedi J\.1erlin esne11erek, ''Benim .


uykum ,,ar. '' Büyücü ılık ,,e rahat mağaraıra girmek üzere
döndü. ''Ha bir de, yatmadan önce şu şeyi tekrar asar
mısın?''

''Şejr? '' Arthur yere baktığında Sirius'un gö · · zünden


koparılarak ayaklarının dibine bırakıldığını gördü
saskınlıkla.
J J

Ders i An l a m a
Daha önce de gördüğümüz gibi ego, deneyimleri seçme
ve geri çevirme görevini üslenmiş tir. Sonuç olarak,
reddettiği şe11lerle arasında ·bir boşluk yarattığından dolaırı
s o1rutlanına11a neden olur. Siz ve reddettiğiniz ş eır arasında
ucurum vardır. Sizinle benim aramda da bir ucurum \1ar
J .

.

çi.1nkü a1·nı dene)rimleri 1raşamaına)ri seçtik; ego'larımız aırrı.

59
Aslında, aynı şeyleri p ayl a ş manın tam anlamıyla
müml(ün olabileceğini düşünmeyiz. N e b en sizin
duygularınızı, korkularınızı, arzularınızı, hayallerinizi
paylaşabilirim, ne de siz benimkileri. Yapabilece w • • z en iyi
ş ey iletişim köprüleri kurmaktır ki genelde bunlar pek
dayanıklı olmazlar. Doğumunuzdan itibaren en kişisel
ş eylerini?: anılarınız, deneyimleriniz sizi yalnızlığa ve
s oyutlanmaya iter.

Ancak büyücü hiçbir zaman soyutlanmamıştır çünkü


ego, onun dünyaya bakışını etkilemez. Ego ile, kişisel,
p aylaşılamaz b enlik duygusu kas tediliyor. Merlin bir
keresinde Artl1ur'a ''Becerebilirsen beni unutmaya çalış''
dedi.

''Ne?'' dedi Artl1ur şaş11mış bir halde. ''Seni hiçbir zaman


unutamam; ve unutmak da istemi)rorum. '' I\ierlin'in bir
şekilde kendisini istemediğini düşünerek endişelendi. ''Beni
unutmak mı isti)1orsun?'' diye sordu.

. ''Ah, elbette'' di)re yanıtladı Merlin. ''Görüyorsun ya,


dost olmamızı istiyoruın. Seni an1ınsadığıında akl1111a ne

gelir? Gerçek sen değil, ölü bir imaj . Işte l1afız.a bundan
ibarettir; bir zamanlar yaşayan şey, ölü bir imaj a dönüşür.
Eğer seni l1er gün unutabilirsem, ertesi gün yeni bir seri

görmek üzere uyanırıın. Imajlardan sıyrılınış gerçek s eni


gorurum.
•• •• ••

Ego')ru bir kenara bırakmak demek, anıları bir ken�a


bırakınak demektir. Bu gerçekleş tirildiğinde, insanlar artık
s oyutlanmazlat. I<işisel zil1nimiz, dünyaya gözetleme
deliğinden bakıyor gibi farkındalı w zı sınırlar. Bü)riicüriün
dünyasında herkes aynı evrensel bilinci paylaşır. Bu bilinç,
hep akış 11alindedir ve tüm düşünceleri, tüm duyguları, tüın ...
deneyimleri bağrına basar. ''Bir kişi olduğun sürece'' di)re
tembil1ledi ivierlin, ''okyanusta bir damla gibisin. Evrensel
bilincin parçası olduğunda ise tüm okyanussun. ''

60
' ' Bir damla, okıranusta eriyip yok olmaz mı?'' diıre sordu
Arthur.

''Hayır; bir birey, bilinç okyanusunun deneyiminde bile


ka)rbolmaz '' diye Arthur'u temin etti. A)rnı anda hem
kendin, 11em de l1erşe)r olabilirsin. Bu, gizemli gelebilir ama
böyledir.''

De rs l e Yaşama
Hepi1niz bizi tan11nladığından dolayı anılara tutunuruz.
Ama ay ve soyutlanmaya bir son vermek istiyorsanız,

anıların sahte olduğunu görmeye niyetli olınan1z gerekir. Iyi


bildiğiniz birini ele alalım: kocanız veya karınız, bir arkadaş
veya kardeş. Onu zil1niniztle canlandırın ve bu kişi 11akkında
gerçekten neleri bildiğinizi sorun kendinize. Göz rengi, kilo,
meslek ve adres gibi önemsiz şeyleri eleyin. Bunlar yerine en
kişis el öze · T eri, 11oşa giden ve gitmeyen şeyleri, en canlı
anılarınızı ve iliskilerinizi düsünüı1.
• •

Bu çalışmayı bitirdiğinizde, bu kişinin doğru bir


portresini çizdiğinizi zannedebilirsiniz. Ancak anımsadığınız
herş ey 11afızanızdan gelir, bu yüzden de açıklamanız sizin
kişisel bakış açınızdır. 1'\ynı kişi, başka bir bakış açısından
tamamen farklı olarak tasvir edilebilir. Sizin hoşunuza giden
bir ş eyden başkaları 11oşlaninayabilir, sizin için anmaya
değer bir şeyi başkası tamamen unutabilir .
.
Tan11nlamanızdaki /1erşryin göreli olduğunu anlamak için
çok uzağa gitmenize gerek yok. Sizin uzununuz bir
başkasının kısası veya 'rasatı olabilir. Ağır, hafif olarak
görülebilir, açık tenli ko)ru, dostluk düşmanlık olarak, 'rs.
algılanabilir. Aslında kişiyi değil, kendi bakış açınızı .
tanıml1)rorsunuz. Dal1ası bu kişiyle )raşadığınız deneyimlerin
sadece size ait olması, tanımlamalarınızı daha da size özel
kılıyor. Eğer bir başkası 11akkında bildi" . "zi sandı"
l1erş e);r dola)rlı olarak sizinle il · · ise, 11afızanın SO)rutlama)ra

61
.

yaradığı ortadadır� I<imsenirı giremeyeceği izolasyon .


kabukları yaratarak, taınamen olmasa da, dünyayı kendi
kişisel görüşümüze göre parçalara ayırırız .

Bakış açımız tamamen göreli olduğundan, gerçek olduğu


s öylenemez. Gerçek, bir bakış açısına dayalı değildir; o
yalnızca vardır. Çoğuınuz , kendi özel dünyalarımızda yaşarız
ve gerçekle pek temasa geçmeyiz. Duyular jranılsamada
}'aşar; büyücü ise gerçekte yaşar. Gerçeğin temel doğasını
keş fetmek için anılar perdesinin ardına bakmak gerekir .

'

62
Algının kapıları açılınca, görünmeyen dünyayı
görmeye başlayacaksın; büyücünün dünyasını.
içinde, dönüşmen ve arınman için biryaşam
kaynağı var.
Saflaşmak, yaşamındaki zehirlerden
kurtulmakla mümkündür; zehirli duygular,
zehirli düşünceler, zehirli ilişkiler. .
Fiziksel ve süptil Once), yaşayan tüin bedenler,
doğrudan algılanabilen enerji demet/eridir.

Bir gün Iv1erlirı 're Artl1ur, uykulu bir şekilde nel1rin


kı;rısında uzanırken Iv1erlirı: '' Gelecekte çocukken bir şiir
okumuştum. Bilmem sever misin'' dedi. Artl1ur u;rkulu;rmuş
gibi ;raparak Tenunuz güneşini kapamak için yüzünü eli;rle
örttü. Merlirı ne zaman gelecekten geçmiş gibi bal1s etse,
çocuk takip edebilmek için oldukça fazla konsantrasyona
il1 tiyaç duyardı.

''Dinlemelisin'' deyip devaın etti, '' çünkü bu şiir


aldırmazlık edilıne;recek kadar· güzel:

''Ne olurdu u;rusa;rdın,

Ve ne olurdu

uykunda

rüyTa görs e;rdin?

Ne olurdu

63
cennete gidip

garip güzel bir çiçek koparsaydın?

Ne olurdu

uırandığında

çiçeği elinde bulsaı1dın?


• •

Ya sonra ne olurdu?''

De rs i An lama
Uya · - - en dikkatiın1z maddesel dünyanın görüntü ve
seslerine yönelmiş tir, bu yüzden fiziksel bedenin sahip
olduğu1:11UZ tek beden olduğu söylenebilir. Beden nedir ki?
En kaba tabiri11le 11ücrelerin daha geniş bir birim oluşturınak
için toplanmış halidir. Beden, parçaların toplamından daha
.
fazla olarak, bir . hücre için · · ansız olan şekillerde hareket
edip düşünebilir.

Bu tarifi, luç umulmadık bir şeye uygulayalım; hislere .


Her gün, ayrık hücreler gibi, _yalıHlııuş 11islere sahip oluruz;


tüm· bunları birleş tirdiğinizde duygusal bedeniniz ortaya çıkar.
Duırgusal bedeniniz en başta, sevdiğiniz ve sevmediğiniz
şeyler kadar korkularınız, ümitleriniz, arzularınız, ''s .'nin
tariluni canlı bir şekilde yansıtır. Eğer duygusal bedeniniz

odaya girebilseydi, arkadaşlarınız sizi 11emen tanırdı çünkü


duygusal beden kiınliğinizin büyük bir kısmını yansıtır .

. I<encline özgülüğünüzü oluşturan, görünmeyen başka


bedenler de vardır. Doğumunuzdan itibaren sizinle büırüyen
bilgi bedeni '\Tardır; buna zillln sel (mental) bedeniniz
diyelim. Bilgi, soyut kavramlardan oluş tuğu için
duygulardan dal1a incedir. Ama yaşama nedenleriniz, '\Tatlık
'\Te l1a}ratın doğası l1akkındaki derin inançlarınız dal1a da
incedir tüm bunların bulunduğu 11er nedensel (causaD

64
bedendir varoluşu anlamanızı sağlayan )rönünüz. Burada
en derin anılar ve arzuların tol1umları yer alır.

Tüm bu bedeı1ler size özgüdür. Eğer zil1insel bedeniniz


,re):a nedens el bedeniniz odaya girerse hemen tanınırsını z .
öırleyse kimlik ''ben''lik 11issiniz bu bedenlere olan
farkındalığınızdan akar. Büyücü bu sıcaklığın, en ince
bedenden en kabaya doğıu aktığını bilir. Özdeşleşmiş
olduğunuz ''Ben'' ilk önce yaşama nedenleriniz ve
inançlarınızdan ortaya çıkar (nedensel beden), s·onra
kavramlara (zihinsel beden) ve duygulara doğru yükselir
(duygusal beden). Fiziksel beden ise, bu sıralamanın sonuna
gelindiğinde yaş amın dürtüsünü alır. Merlin'in dediği gibi
''Ölümlüler düşünmeyi öğrenmiş fıziksel makineler
olduklarına inanırlar. Gerçekte onlar, fiziksel makine

)raratınayı öğrenmiş düşüncelerdir.

Dersle Yaş ama


Pratik açıdan baktığımızda, bu bilgi muazzam şe)rler


ortaya ko)rar. �ğ�r temelde fiziksel bir varlık olduğunuzu
düşünürseniz, yaşadığınız ha)rat, kendisinin temelde daha
süptilbir varlık olduğunu düşünen birinden daha farklı
olacaktır.
Arthur ve I\1erlin, büyücünün )!eri olan Questin \Vade
ormanında yaptıkları ufak )riit-ii)rii ş ten dönü)rorlardı. Her
zamanki gibi )TÜrii)rii şün sonunda Artl1ur I\ferlin'den dal1a
faz l a yorulmuştu; biraz şekerleıne yapmak için ağacın altına
uzandı. Ancak gözlerini kapar kapaınaz birinin sırtından
dürttüğünü 11is s etti.

''Ne 'rar?'' di)re U}:'\.IŞUk bir şekilde SÖ)rlendi. ''Bırak da


il
U}:'\.l)'a)'lm.

65
.

Fındık dalıyla Artl1ur'u tekrar dürterek kafasını salladı


I\1Ierlin. '' Gücüne sonuna kadar il1tiyacın \rar. Eğer uyursan
tükenirsiı1. ''

''Tükenn1ek mi? Zaten bu ırüzden ilk önce dinlenmem


gerekiyor'' diıre )'anıtladı Artl1ur.

''_,\ma uırkudayken, uyanıkken 3raptığından çok dal1a


fazla iş ;raparsın. Bunun Artl1ur'un merakını cezbedeceğini


biliyordu 're Arthur ağacın altındaki çimlerde biraz dönüp
durduktan sonra ayağa kalkıp '' Uykumda ne ;rapıyor ·
olabilirim? Niye farkında de"' · · ?'' diye sordu.

''Her çeşit şe;r'' dedi J\ferlin önemsemeden. ''U3rkunda


fıziksel bedenin dinlenip kendiııi yeniler. Rüyalarında
duyTgusal bedenin arzul�r1n1, k(;t:k.�larını, limitlerini ve ' . ' - .

fantezilerini ortaya çıkarır. I<ozal bedenin bazı irtsanların


cennet dedigi ışığın dünyasına döner. Bazıları is.e bunu bir
.
. .

probleınin ani çözümü ''eıra u;randıklarında birden


beliri,ı-eren bir ill1am olarak algılarlar. Tüm bu ş ekillerde
bütün bedenlerinin arasındaki karışık dengeyi tekrar
sağlı;rorsun.

''En _;raratıcı olduğun şeır, bu kendini )7aratına olayıdır.


Bu, görünen ve görünme;ren sayısız düze1rde gerçekleşir. Bu


)7aratına işleıni, )'aşamın 11er sani1resine milıronlarca yılın
• •

bilgisini sığdırarak e'rrenin tüın zekasını kullanır.

'' Farkında değil ınisin?'' dedi 1\-Ierlin öğrencisine,


'' e\rrenin geçmişi bizi bu ana getirdi. Bizim için olan tüm bu
''aradılısın cok özel cocuklarıvız . ''
., " "' .. "

Eğ.er asıl ka;rnağınız fiziks el olandan çok, süptil,


görünme}Te11 dünırada ise, o zaman bedeniniz gerçekten de
11ücrelerden oluşmaz. Yaşamın teınel ;rapı taşları ne
11ücreler, ne de 11ücreleri a;rrış tırabilece.., · · z moleküller ve
atoınlardır. Beden; bilgi 're enerji denilen göıünmeyen,
S 0)7llt şe;Tlerden ol11ş11r; l1er ikisi de DNA'nızda me,rcuttur.

66
Ama bü)riicü, en derin ina nçların en yaratıcı ku,7\retler
olduğunu bildiğinden, görünme)ren dünyaya dal1a da
derinlemesine dalar. Fiziks el bedeniniz, DNA'da \rar olup
kabarcıklanan yaşam dürtüsünden ortaya çıktı. Bu dürtü
olmazsa, enerji ve bilgi durağandır. Bunun gibi du)rgu ve
düs ünceleriniz de, en süptil bedeniniz olan nedensel
>

bedeninizi oluşturan görünmez zeka dürtülerinden dün)'a)ra


akar .
Büyücü)re göre geceleri U)rumaıruzın sebebi, uyanıklığın
.

ve aktivitenin çabalamalarından sonra tüın bu bedenlerin bir


kenara bırak1lın a sıdır .
.

Ama en süptil olay, saf sessizlik di.izeyinde gerçekleşir.


Bundan sonra, 11içbir düşünce, �rzu ve- lussiıı -olniadığı bir
sessizlik. ani fark ettiğinizde, bunu dalgınlık olarak alırıajrın.
Farkındalığınız fıziksel�· duygusal, zilıinsel ve nedensel
. . . - . .

bedenlerinizin aras1ndaki :>;arıklardan !Çeri kayrriışut: Derin


. . ,• . .

sessizlikte rriu tlak �-e bebe döneriz; saf varlığa. işte burada
yaratılışın ral1mi, tüm OliUUŞ, olan \Te olacakların ka)tnağı,
· ·
yani kendinizle )TÜZ)rii� e ge_lirsiniz.
· · ·

, ,

,

.
'

· ' ··
.. : : .
:
:.

67
SEKİZİNCİ DERS

Güç, ikiyanlı bir kılıçtır. Ego, onu ele geçirip


egemen olmak ister. Büyücünün gücü aşk in
gücüdür. _

İç-benliktir gücün kaynağı.


Ego, karanlık bir gölge gibi bizi izler. Onun gücü
zehirleyicidir ve bağımlı kılar ama eninde
sonunda yıkıcıdır.
Güçlerin sonu gelmez çatışması Birlik 'te son
bulur.

Artlı.ur, Merlin'in )ranından a)rrılmadan önce çok


karamsarlaştı. Neredeyse onbeş )raşında)rdı ama diğer
insanları çok az görmüştü. '' Onlara katılacağın için üzgün
müsün?'' di)re sordu 11erlin. ''Herşeyden önce sen de
onlardan birisin. ''

Arthur uzaklara baktı. ''Hüzünlüj'Üm aına sebebi bu


il
"il.
de g

''Peki ne öyle)rse?''

''Sana bir şe}' sormak isti)roru1n ama nasıl soraca "'


're,ra sorsam mı sorınasam ını bilıni,roruın. ''
J J

''Durma. ''

.L-\rtlı.ur kararsız bir şekilde baktı. ''Bana öğrettiğin dersler


lı.akkında değil. .l-\ma 11erşe}rden çok bilmek istediğiın bir
şe)r, )7ani bana SÖ)rler ınisin acaba . . . '' Boğazı düğümlendi 're
durdu.
.

''Belki de aşık olmanın nasıl bir şe1r olduğunu öğrenmek


"\ i l
ıs tı':orsunr
• •


. J

68
Artlı.ur kafa sallayarak onaJrladı. l\1erlin'in öns ezisi ile
kurtulmuş olmaktan ınutluydu. Yaşlı büyücü bir süre
düşündü 'Te ''Herşe)rden önce unutma ki gerçekten önemli
bir ş e)' sordun. Aşk hakkında, sözlerle anlatılama)racak bir
şe)r vardır, ama önce beniıııl e gel'' dedi.

Arthur'u öğle güneşinin parladığı bir açıklığa götürdü.


Merlin'in elinde güneşe doğru tuttuğu yanan bir mum
belirdi. ''Yanıp ya1ı.madığ1nı görebiliyor musun?'' diye sordu.

''Hayır'' dedi Arthur. Güneş o kadar parlaktı ki mumun


alevi görünmüyordu.

''Ama bak'' dedi Merlin. Bir pamuk parçasını muma


yaklaş tırdı ve paınuk lı.emen yanıverdi.

''Bunun aşkla ne ilgisi ''ar?'' diye sordu Artl1ur ama


Merlin yanıtlamadı. Sadece )'ılan otunun çiçeğini alıp
su)rundan iki damla Artl1ur'un parmaklarına sıktı. ''Tadına
bak'' dedi.

Arthur )riizünü ekşitti. ''Çok acı'' dedi.

l'v1erlin çocuğu göle götürüp elllerini yıkaınasını söyledi.


''Şimdi SU)run tadına bak'' dedi. ''Acılık kaldı mı?''

'' Ha)rır'' diye )7anıtladı Artlı.ur. ''Ama bunun aşkla ne ilgisi


var?'' l'vierlin }'ine karşılık vermedi ve çocuğu orınanın daha
da derinlerine götürdü. '' Şimdi kıpırdamadan otur'' dedi
sessizce. Artl1ur söyleneni yaptı. Biraz ilerden bir fare
açıklığa fırladı, ama dalı.a hareket edemeden bir kartal fareyi
kaptı 're a\Tt}rla birlikte )riiksek sarp ka)ralıklardaki yuvasına
uctu .

Artl1ur şaşkınlıkla, ''Ama bana aşktan balı.sedeceğini


SÖ)rlemiştin. Tüın bu göster · � erinin aşkla ne ilgisi 'rar?''
dedi.

' 'Dinle'' dedi ustası. ''Güneşe tutulduğunda görünmeyert


mum gibi egon da aşkın da)ranılmaz gücünde eriyecek.
Gölün SU)TU)�la )'tkandığında ka)rbolan acılık gibi, lı.ayatının

69
.

acılığı da aşkla karış uğında en berrak sular kadar tatlı olacak.


\Te kartalın avını 3rakalaması gibi kendine \rerdiğin önem de,
seni içine alan aşkın gözünde bir pırıltıdan ibaret kalacak .

Ders i An lama

Sevginin gücü, saflığın gücüdür. Sevgi kelimesi birçok


şekillerde kullanılır ama o, bü3rücü için kutsal bir kelimedir
çünkü onun için sevgi, ''tüm kötülükleri yok ederek sadece
asil ve gerçek olanı bırakan '' demektir. ''I<orktuğun sürece
gerçekten sevemezsin'' diye u3rardı Merlin . ''Ö fkelendiğin
sürece gerçekten s evemezsin. Bencil egon var olduğu sürece
gerçekten s evemezsin.

''Peki o zaman nasıl sevebilirim ki?'' dedi Artl1ur, korku,


öfke ve bencilliğin sıkça deneyimlediği şeyler olduğunu
bilerek.

''Işte işin gizemli kısmı burası'' diıre 3ranıtladı 1\1erlin.


''Saflıktan ne kadar uzak olursan ol, sevgi s eni ara31acak ve
sen s e'\rene kadar seninle uğraşacak. ''

Se,rgi, kötülükleri ortadan kaldırmak için 11ep


işbaşındadır. se,rgisiz insan di3re bjr şe3r 3roktur; yalnızca,
sevginin gücünü 11issedemeyen insanlar \Tardır.
Görünme3ren ve ebedi olan se,rgi, duygu ve l1e3recandan öte
bir ş.e)rdir; o, hazdan \re hatta bir \recd 11alinden de ötedir.
Bü3rücünün gözünde o, soluduğumuz 11a,ra, l1er 11ücredeki
deviniındir. Sevgi e\ı-rensel ka3r11ağından 11erşeye nüfuz eder.
O, ınutlak güctür. Cünkü zor kullanmadan 11ersevi kendine
.J ,, .J .1

çeker. Se,ı-gi, acı çekili1·ken bile, zihin 're ego'dan uzaklarda


göre,rini 5rapar. Sevgi ile kı3raslandığında diğer tüm güç
çeşitleri zaırıftır.

. ''Sen bir kral kadar güçlü müsün?'' di5·e 1\·Ierlin'e sordu


.ı\rtl1ur.

70
''Bir kralın güçlü olduğunu nerden çıkarıyors1.1n?'' di)re
karşılık "\'" erdi Merlin. ''I<rala gücü, l1er zaman ayaklanıp bu
gücü geri alabilecek halkı tarafından 'rerilir. Bu yiizden tüm
krallar korku içinde yaşar; bilirler ki sal1ip oldukları herşey
ödüne alınmıstır. Ülkenin en fakir kisisi bile kraldan dal1a
J J J

zengindir; ta ki kral, gücünü bırakıp se\rgi1re tesliın olana


kadar.

''Ha)rattaki gerçek güç içten gelir. Dünya1rı sadece içten


gelen sev · ·n ışığında görınek, zedelenmez bir 11uzurda
korkusuz yaşamaktır. ''

Seı;rgi ile il · · , insanların dikkatinden kaçan birçok sır


vardır. Sevilmek için önce s e,rmeniz gerekir. Birisinin sizi
koşulsuz olarak s evdiğinden eınin olmak istiyorsanız, onu
koşulsuz s evmeniz gerekir. Birini sevme1ri öğrenmek için
önce kendin1zi sevmeniz gerekir. Bunların çoğu açık gibi
görünü1ror. Peki o zaınan: piye bö3rle ·ırapınııroruz?

Bü1rücünün . cevabı şudur: Se,rgi ortaya çıkarılmalıdır;


onu reçine gibi gizle1ren öfke, korku 're bencillik katmanları


'
.

so1rulmalıdır. Tamamıırla se,rgi dolu bir 11ayat iÇin şu anda


sal1ip olduğunuz 11ayatı saflaştırın. Se,:rgiye yaklaşmanın
doğru 'reya yanlış 'bir 1rolu )'Oktur. ''Ümitsizce sevgiyi arayan
bir insan'' dedi 1\.ierlin, ''ümitsizce suyll arayan balığı
l1atırlatır. '' Yaşam çok sevgisiz gibi göıünebilir, ama insanı
seı;rgiden mahıum bırakan '' dışarıdaki düı11ra'' değil, onu
algıla1ranın gözleridir.

S evgi)ıi 11a1ratınızın değişmez 're taın bir parçası 11aline


getirınek istiırorsaı1ız, önce şu an se,rgi dediğiniz şe1ri
1reniden tanımlaınanız gerekir. Çoğumuz se\rgi3:i birine
du1rulan çeki111, önemsendi" · izi hissettiren bir beslenme ·

kay11ağı, l1az ı;:re ke1rif, güçlü bir lus 'reıra 11e1�ecan olarak
di.işünüıüz. Her ne kadar bunlar se,,.ginin birer 1rönüyse de,
büı;:ücü b11nların en i1ri il1 tiınalle taın olınadığını
J .

sö1�leyecektir.

71
''Ölümlülerin tarif ettiği se,rgi, za;rıfla)rıp )rok olmaya
mal1kumdur1' dedi J\1erlin. ''Sizin se\rgi dediğiniz şey gelir ve
gider. Bir arzu objesinden diğerine atlar. Arzularınız
reddedildiğinde çabucak nefrete döner. Gerçek sevgi
değişmez. Onun bir obj e)rle ilgisi yoktur ve başka bir
du)rgu;ra dönüşmez çünkü en başta o, qir duygu değildir. ''

Tüm sal1te se\rgileri terkettiğinizde geriye ne kalır? Yanıtı


kendini kabullenme)1le orta;ra ç T aya başlar. Içsel bir güç


olan sevgi önce içinizde, yine kendinize )rÖneltilmiş olarak
belirir. ''Ölümlüler sevgi için huzursuz \re endişeli bir
şekilde telaşlanıp dururlar'' dedi Merlin. ''Sevdiklerine sal1ip
olamazlarsa öleceklerini zannederler. a gerçek sevgi sizi
11uzursuz etmez çünkü onun ifade edilıne;re il1tiyac1 yoktur.
En s evilen kişi bile sizin bir parçanızdır. Başkasından
alacağınızı zannettiğiniz sevgi, farkındalığınızdaki bir
sınırlılığın belirtisidir. Bü;rücü için tüm s e,rgiler benlikten
gelir.

''Bu, kulağa çok bencilce geliyor'' diye itiraz etti Artl1ur.

''Benliği ego ile karıştırı;rorsun, ama gerçekte benlik


1ul1tur'' di;re ;ranıtladı Merlin. Bencillik ise saluplenmek,
kontrol etmek ve 11akiın olınak iste;ren ego'dan ka)rnaklanır.
Ego, ''Seni se,riyorum çünkü sen beniınsin'' dediğinde .
s evgiden değil, üstünlük kurma \7e sal1iplenmekten
bal1seder. Gerçekten se'\rıne;'i öğrenenler ilk önce bencilliği

hıra şiardır. Işte bundan sonra çok değişik bir dene;riın


baslar .

''Peki bu nasıl bir ş eyTdir?'' di)re sordu .ı\rtl1ur. ''Buı1u 11iç


bilebilecek ıni;;im?''

''Bir gün bu l1uzursuzca telaşın bittiğinde, ufak bir ışık


göreceksiı1 kalbinde. Ilk öı1ce bir kı,rılcıın bü;üklüğünde


olacak, sonra bir muı11 ale\ri '\re nil1a;ret cay'ır ca;:rır ıranan bir
ate ş . Sonra u;ranacaksın '\7e bu ateş güneşi, a;rı \re ;rıldızları

kaplayacak. Işte o anda e'\7tende se,rgiden başka bir şej'


kalına1"acak ama j1ine de bunların lıepsi kalbinde olacak.

72
Dersle Yaşama
Ego'}'U terk etmek çeşitli aşamalarda gerçekleşir;
bü;ücünün bal1settiği şekli;rle se,rgiyi yaşamaktan bizi
alıkoyan birçok korku, alışkanlık, bencillik 're öfke tabakaları
,rardır . Sevginin e\rrensel ;rönü;rle karşılaşmanın ilk adıını
zil1inle atılabilir. Duyguların ve inançların ;renilenmesi ancak
zil1nin bakış açısını değiş tirdikten sonra miimkündür.

Peki zihnin bu yeni bakış açısının temelinde ne vardır?


Ö zetle: se,rginin kudreti l1er yerde vardır ve hayatınızı
11uzura ve düzene sakın.ası için ona gü,renilebilir. Şu
çalışmayı deneyin: Gecele;rin dışarı çıkıp yıldızlarla dolu

gökyüzüne bakın. Insanlık yüzyıllar bo;runca bu görüntü;re


bakıp muazzam y·apısı ve güzelliğine l1ayran kaldılar. Bu,
doğanın düzenliliğini gös teren mükemınel bir l1aritadır;
geceleyin gökyüzüne bakarak ilk lıidrojen atomunun
düzenlenınesinden, ;rıldızların oluşumuna \re DNA')ra kadar
milyonlarca ;rıldır evrenin }raşantısındaki l1er ufak adııru
besleınis olan zamanın akısını takdir edebiliriz . Bu muazzam
• • •

süreçte l1içbir 11ata y1oktur; her enerji 're bilgi parçası, tüın
geçmişinizin yaşa;ran bir örneği olan evreni gözlemlemeniz
için sizin, yani gözlemle;renin, gözleri önüne serilebilecek
şekilde evrimleşmiştir.

E'rrendeki ku,T\retler, zil1nin ka,rrama sınırının çok


ötesindedir, buna karşın ludrojen atomlarına, yıldızlara \re
DN.J_'\.';ra 11a;·at '\reren süreç oldukça 11as sastı. Ola;rlar çok
farklı ;rönlerde de gelişebilirdi aslında sınırsız yönde ama
bu, şu andaki gibi olmamaınıza neden olurdu. Bu dengeyi
sağlayan, düzenleıne ,re zekadır. Bü;rücünün gözünde düzen
rasgele orta;ra çıkmaz; o )7atatılışın doğasında 'rardır. Bu
]ÜZden e\rtendeki ku'\T\retler birbiri;rle çatışmaz; doğanın
gelişme;re olan eğiliıniırle e'\rriınleşirler.

'

73
Şimdi tüın bu nitelikleri toparla1ru1; düzen, denge, evriı11
\Te z eka. Elde ettiğiniz şeır, sevgidir. Bu, popüler olan ideal
değil, büırücünün se\rgisidir; yaşamı aırakta tutup onu
besleıren güç. Burada zihin, sevginin gücünü anlamaıra
başlar. Jviodern yaşamda, haıratın şüpheli \7e tehlikeli -
olduğunu sa,runan tesadüfiliğe alışarak büyüdük. Ama taril1,
ıraşamın milırarlarca yTıldır 11a1ratta kalmaırı başardığını
gösteriııor; aslında 11a1rat, tehlikede olmaıran çok derin bir
zekanın aracılığıırla bu süreklilik koşullarını sağlamış gibidir.
I<oşullar ne kadar };ıkıcı olursa olsun, ıraş am yok edilemez.

Bu içgörüyü kendi ıraş amınıza da uygulaırabilirsiniz.


iv1ilyarlarca rakibine karşın tek bir spermin, annenizin
rahmindeki yruınurtaırı döllemeıri başardığı ana dönelim. Şu
andaki kiınliğiniz taınamen buna daıranır. Bu bir tek
11areketin oluşumunu engelleırebilecek durumlar göz önüne
alınırsa bunun meırdana gelmesinin ne kadar zor olduğu
görülür, aına buna rağmen çok zahmetsizce gerçekleşmiştir.
Bunun gibi size de çevreden, kirlilikten, radyasyondan- \7e
11atta 11ücrelerinizdeki rasgele ınutasyonlardan birçok
müdal1ale olmuştur; bunların tümü, doğumunuzdan şu ana
"

kadar ıraşama şansınızı ortadan kaldırabilirdi. ·


- a içinizdeki
zeka \re düzenleme gücü, bilinçli zihninizin 11a}ratın de,raın
e tınesi için çabalamanın gerekli olduğunu düşünmesine
rağmen, bu engelleri çabasızca aşmıştır. Aslında bilinçli
zil1niniz, 11a1ratı nasıl tasarlaıracağını, nasıl idame ettireceğini
\Teıra birçok tel1likeden nasıl kurtulacağını kes tireınez 'reya
planlaıraınaz.

Peki bu çabasızlık prensibi bilinçdışı düzeırlerde


olabiliırorsa, bilinçli düzeyde neden olması11? I<endi11izi
11a1ratın süı-ii c üsü olarak düşünebilir ınisiniz? Aslında bunu
l1er an ırapıırorsunuz . I<.:işisel düşünce, hissetıne ve 11areket - .
e tıne dürtüleriniz, tabandan sürekli yenilenip 11ep ileri doğru
atılan dalgalar gibidir. Haıratı sürekli destekle)ren dürtü, l1er
dalgayı des tekle11en okı'anus gibidir.

74
Güven, bıınu anlamakla başlar. Eğer yerçekimi gibi
büJrük ku\7\retler \re ırıldızları besleyen muazzam enerj iler
birbirlerini yok etıneden yaşayabiliırorlarsa, sizin 11�yatınız
da desteklenecektir. I<.orku \re şüpl1e bunun bö5rle
olmaıracağını söırler; mücadelıre olan derin inancımız, eğer
l1aıratta kalınak için çabalamazsak, doğanın tesadüfi
kayıtsızlığına kurban gideceğimiz görüşüne daıralıdır.
Büırücü, korku, şiddet, ve yı n kendi l1atalı inançlarımız
olduğunu söyleyerek farklı bir ırol gös terir ve bizi yeni bir
dünıraya davet eder. Yavaş yavaş gelişen bu güvenin
ışığında, evrenin tamamıyla güvende, tamamıyla
des teklenen, tamamıırla s evilen ayııca çocukları
olduğunuzu göreceksiniz.

75
DOKUZUNCU DERS

Büyücü, bir bilme durumunda yaşar.


Bu bilme durumu ta kendisidir doyumun.
Farkında/ık alanı kendini niyetlerimiz
doğrultusunda düzenler.
Bilgi ve niyet birer güçtür. Niyetiniz, alanı size
uygun hale getirir.
Sözlerdeki niyetlerin büyülü güçleri vardır.
Büyücü yaşamın gizemini çözmeye çalışmaz.
O, hayatı yaşamak için buradadır.

Artl1ur'un gerçek bir büjıi.icüden eğitiın aldıw anlaması


çok uzun zaman aldı. I\1erlin onu doğumundan hemen
s onra ormana götürmüştü, ancak Arthur bi!J·üıi!J·le arasındaki
ilişkiden doğan tul1aflığın farkına ırıllar sonra, dünyaya
açıldığında 'rardı.

''Eğer gerçekten Merlin'le karşılaş tıysan'' diyordu


insanlar (çocuğun deli olmadığını düşünenler), ''sana l1angi
sil1irli kelimeleri öğretti?''

''Sil1irli kelime mi?'' diye sordu Arthur.

''I\1erlin'e gücünü veren sil1irli ·kelimeler, tılsımlar,


büjriil er'' dediler, Arthur'un çok aptal veıra cal1il olduğunu
düsünerek.
J

r ''E,ret, l\ferlin bana kelimelerden bal1s etti'' dedi soruyu


biraz düşündükten sonra yavaş ça. ''I(elimelerin güçlü
olduğunu söırlerdi. Onlar gizli geçitlerin kapıları gibidir. ''

76
Acıkla malar biraz düsündürdü ama insanlar hala tatmin
• •

olınamışlardı. Ivierlin'in sihirli kelimelerinin nasıl işlediğini


m erak ediyorlardı. ''Şe)r'' dedi Artl1ur, ''ben ufak bir
cocukken Merlin'in 'ye' dediğini hatırlıyoruın, biraz dal1a

bü)rii)riin ce 'yürü' dedi 're çok geç vakitlere kadar


U)ruınaz sam da 'uy'l.11 derdi. Ve 11atırladı kadarı)rla da bu
w

sözlerden beridir )ri)ror, )riiri)i ror 're uyuyorum. Yani bu


sözler çok sihirli olsa gerek, öyle değil mi?'' •

I<iınse kat1l1nadı. Sir Ector'un8 yanına aldığı bu işsiz­


güçsüz gencin ne işe yarayacağını merak ederek uzaklaştılar.

Dersi Anlama •

I<elimelerin gücü belirgin anlamlarında değil, gözlerden


uzak olan derin anlamlarında yatar. Her kelime bir niyet
ve)ra bilgi içerir. Her ikisi de sihirli niteliklerdir. Bil · ·
büy�sü, uzun deneyim aşamalarını 11atta tüm bir taril1i­
birkaç 11eceye sığdırmasındadır. ''Dünyaya açılmadan önce,
''I<rallığına Camelot de'' di)re çocuğa öğüt verdi I\1erlin .

''Niye'' diye sordu 1\rthur. ''Bu kelime, İngiltere'run sırtına


aldığı tarihin ağırlığını yüklenmek zorunda olmayan yeni bir
kelimedir'' diye y·anıtladı Merlin. ''İnsanlar bu yeni ismi,
seninle ve ce,rrendekilerle özdeslestirecekler. Bir kilometre
• • •

taşı olacak. I<oluna bastırıp içinde mücevl1erler olan bir


dolabın kapağını açmak gibi insanlar onu konuştuğunda,
tüm saltanatın 're başarıların ayaklarına serilecek. '' Ve bu
gerceklesmistir.
• • •

Dildeki tüm zengin keliıneler, anlam ve bilgi )riiklü gizli


geçitlere açılırlar. _,\ma kelimelerin bir diğer niteliği olan
niyret dal1a da güçlüdür. J\1erlin de, diğer 11erl1angi bir

8 \'Lı\'aı·lak :\[as�ı �()\'al �·clcı·iııdcn. (çcv.)

77
·
eb eveynin ç o cuğuna 3re m es in i, 1rürü ın es in i ve uyu m as ın ı

s ö3rlem es inde ki gi bi bi r ni 3re t ifa de ed iy or du . H er ne ka da r


şimdi bu ke lim ele re il1ti3raç du 3rm as ak da , bir ço k ön em li

fo nk si3ronu bu kelimeler aracılığı)rla öğrendik. Artık


kendinize 1re, 1rüıü ve1ra u3ru demi3rorsu nu z. I<.elim enin niyeti
artık özüms enmiş tir, sad ece l1atırlatıcı bir şeye il1tiyacınız
vardır ( ''uykum geldi'') 're arzu edilen ş eır elde ediliı·.

Artl1ur'un dediği gibi buna bii)rü demek gerçekten doğru


mudur? Evet. Çünkü bir kelimenin niyeti bir kez
özüms endiğinde zihinde bir büyü şekillenmiştir. Birisine
oku/ kelimesini .söırlediğinizde hemen okul anıları
canlanacaktır. İyi bir öğrencinin aklına başarı ve övgü ile
il · · şeyrler gelmesine karşın, baş arısız bir öğrencinin a a
l1a1ral kırıklığı ve eleştiri gelec�ktir.

Tüm l1a1rat1ınız, kelimelerle canlanan anılar halinde


içimize paketlenmiştir. ''Ölümlüler, örümceğin sineği ağında
sarması gibi kelimelerle sarılıdır'' dedi Merlin. ''Sadece bu
duıumda l1em örümcek heın de sineksin; kendi ağına
düşü11orsun. ''

Hayratın bilinçsizce devam etmesini sağlayan


alışkanlıkları pekiştirmek için kendi kelimelerimizi
kullandığımız kesinlikle doğrudur. İsimler 're etiketler�e
özdeşleşme olayından zaten bal1setıniştik; tüm bunlar da
tabii ki birer kelimedir. Peki l1angi kelimeler, eski
alışkanlıklarıınızdan 're sınırlı kiınliğiınizden kurtulmayı
sağlar? Eğer l1er kelime zil1inde bir iz bırakıırorsa, her
kelime kısıtlaırıcı olmak duıuınunda mıdır?

''I<.elimelerdeki celiski sudur'' dedi 1-ierlin. ''Kendini


.J .J .J .

eğitmek "\7e baş tan ıraratmak için ırine onları kullanman


gerekir. Yürümek, konuşmak, okumak; tüm bunlar bir
bebekte olınaıran işlevlerdir. Çocuğu dünıra}rla uyumlu ·

y·etiştirınek ana-babanın göre,ridir ,re bu, kelimelerle ırapılır.

''Sorun şu ki, keliınelerin psikolojik anlamları da ''ardır.


Ebe"\7e)'t1ler çocuklarını11 doğru "\"eıra ı�anlış, i}�i Ve)ra kötü

78
11is s etm elerini keliınelerle sağlarlar. Eı1et ve /1q;,.z1�, birisin in
k ulla n a bil ece ği en güçlü ifa del erdir. Bu iki keli me ;ra sınırları
k a l dı rm a k )7a da sınırlar ko1rmak içindir. Yap abileceğinizi
d üşün düğün üz 11erş e1ıde bir ''e,ret'' saklıdır ki bu genellikle
cok eskiden bir ebeveı:niniz \re1ra öğretın eniniz tarafınd an
,

s ö,rlenıniş tir. Yapaına1!acağınızı düşündüğünüz 11erş e1rde de


bu; ''l1a1rır'' saklıdır ki, bu da yine a1rnı kişilerce
'1

s ö)rlenmış tır.
. •

''Bu niye bir çelişki olsun ki?'' diye sordu Artl1ur.

'' Çünkü kelimeler bize kiın olduğuınuzu söylese de, biz


rine de onların SÖ)rleyebileceklerinin çok daha fazlasıırız.
)
Bü}rlilü kelimeler ne kadar güçlü olursa olsun, ins anlar
değişebilir. I<eliınelerin gücü sadece sınırlar değil, ;reni şe;rler
il
d e ;raratır.

Bü)iicü, 11a}Tır deme;re alıştığımız şe)Tlere evet dijrerek


kullanır kelimeleri. Bu kitap da, bir anlaında bunu yapı}ror;
birlikte bü)iidüğümüz eski değerleri değiştirmek için ;reni
değerler dokU)70t. Ama burada dal1a derin bir gizem vardır.
l(elimeler hem bilgi 1-iem de ni1ret içerir; bu }riiz den bir şeyin
gerçekleşmesi için kelimede ni1retin olması ilk ad1ındır. Buna

i)ri iki örnek oluınlama '\1e duadır. ''Iıriyim'' gibi kelimelerle


olumlama )'apmak veya Tanrı'dan şifa dilemek, düşünceleri

sadece sözlerle ifade etmekten çok daha öte bir şe1rdir. ..

Bir söz niyetle des teklenirs e, farkındalık ' alanına bir


nlesaj veya dilek olarak girer. Evren, belli bir arzu1ra salup
olduğunuzdan 11aberdar olur. ..ı\ rzuların gerçekleşınesi için
başka 11içbir ş eıre il1ti1raç }'Oktur, çünkü e'\1rensel
farkındalığın işlem )Tapına )reteneği sınırsızdır. Tüın
mesajları du;rar '\1e l1arekete geçer.
.

''Büyiicülerle ölümlüler sandığın kadar farklı de" · er''


dedi 1\ferlin. ''Her ikisi de isteklerini alana iletip karşılığını
bekliyorlar, ancak ölümlülerde ınesaj bozuk ve karışık;
bü)rii ci.1lerde ise kristal kadar berraktır. Hiçbir nijret geri
çe,�rilınez ancak bunların gerçekleşınesinde engellerle

79
karşılaşılabilinir çünkü içlerinde birçok çatışma vardır; insan
kalbinin tüm catısmaları.
• •

Dersle Yaş a m a
Her niyetinizin bir sonuca götüreceğini anlamak, bu
dersle yaşamak demektir. Büyücü, alana niyetlerini nasıl
göndereceğini bilip gerçekleşmesini bekleyen kişidir. Geri
kalanımız ise bu kadar bilinçli değil. Bizler de niyetlerimizi
alana sürekli yolluyoruz ama bunu bilinçsizce yapıyoruz.
Arzularımız ya rasgele, ya hep aynı, ya da saplantılı ki tüm
bunlar birer enerji israfıdır.

''Siz ölümlüler hayallerinizin gerçekleşmesi için


çalışmanız gerektiğini zannediyorsunuz '' dedi Merlin. ''Ama
gerçekte bunun için gösterdiğiniz çabaların çoğu,
hayallerinizin gerçekleşmesini engelliJ·or. ' ' Bir bü)ıii cünün
gözünde, ne kadar az çaba sarfedilirs e o kadar iyidir.
Büyücüler öğretilerinde öğrencilerine nasıl daha düzenli,
bilinçli \re etkin düşüneceklerini öğretirler. Bunun için önce,
evrenin arzularınızı gerçekleş cirme yeteneğini kısıtlayan
düşünce kalıplarını kırmanız gerekiyor.

Zihninizin, alanı mesajlarla bombalayan bir radyo


vericisi
.
olduğunu 'rarsayın. Eğer sakince oturup zihninizi
.

gözlemlerseniz, karışık sinyallerle dolu olduğunu


göreceksiniz. Başarmak istedi"' ' 'z ş eyler hakkında
şüphelerimiz de var; olmak istedi" · · z kişiden o kadar da
emin değiliz.

Zilun buna benzer gereksiz tekrarlarla doludur. Birisinin


h erhangi bir günde düşündüklerinin )riiz de 90'nının bir

önceki günle a)rnı olduğu tahmin edili) or Bu ise alışkanlık,


r .

endişe ve saplantılarla dolu olduğumuzdandır. Zihin,


de,ramlı çocukluk anılarının derinlikleı-ine döndüğünden
dola)rı, bilinçsiz parazitlerle doludur.

80
Sade c e bilinçli olan, iradeniz dahilin deki dü şün celere
dikkat ediyor olabilirsiniz ama bilinçsiz zil1niniz geri planda
doyum a ulaşmamış ümitler, eski korku ve arzularıyla
ka)rnı)rordur; kısacası geçmişte olaca ş gibi gözüken
T

11erşey.

Niyetler, arzular demektir ve arzular il1tiyacınız olan


şeyle ilişkilidir. Zihnin tüm bu doy'Uma ulaşmayan
çalkantıları, eskiden do a ulaşmamış iht!Jaffardan

kaynaklanır. Geçmişte binlerce kere ''Istiyorum'',


''Umuyorum'' veya ''Arzuluyorum'' demiş sinizdir, ama bir
şey olmamıştır, ya da daha az arzu edilen şeyler olmuş tur.

Arthur çok karmaşık bir şekilde bir şeyler yaparken,


''B e)rnini süpürebilmeyi isterdiııı ' ' diye m11:ıldandı Merlin bir
keresinde. ''Düşüncelerinin berrak bir akışı olması
gerekirken, savaş alanı gibi. ''

''Neden beynimi süpüremiyorsun?'' diye sordu Arthur


masumca.

'' Çünkü onun içindeki herkes 're 11erşey sensin'' diye iç


çekti 1\1erlin. ''Tüm bu eski ve kendini tekrarlayan
çatışmalara dönüştün ve sen değişene kadar da ortadan
kalkmayacaklar.''

Değişime doğru ilk ad11n, kabul etmektir. En azından


birkaç arzunuzun ve ümi · "zin gerçekleştiğini kabu_l edin .

Insanlar hiç uınulmadık bir şekilde, konuşmaya il1tiyacınız


olduğunda, siz bir şey )rapmadan aradılar; beklenmedik
şekill erde Jrard1ın geldi; dualar kabul oldu. Tüm bunlar,
alanda meydana gelir. Bir niyetinizi alana )1olladığınızda,
aslında kendinizle değişik bir şekilde konuşu)1orsunuz .
1\1esajı Jrolla)ran· kişi olarak burada, zaman-mekan içinde
Jraşayan bir bireysiniz. Aynı zamanda da zaman-mekan
kiınliğinin üstündeki benlik olan alıcısınız. Ve daha da
fazlası, mesajın iletiınini sağla)1an saf farkındalığın
kendisisiniz.

81
I<eııdinizi tam anlamı;rla anlamak için bu üç )'önünüzü
de fark etınelisiniz: verici, aracı \Te alıcı. Bu teına üzerinde
birçok çeşitle111e )rapılabilir: lıeın arzusunuz, lıem
arzula)ransınız, lıem de arztıları gerçekleş tirensiniz.
Gözlen1leyensiniz, gözleınlenensiniz 're· gözleınleme
sürecisiniz . Bu üçleıne bi1�Jik olarak bilinir. Bu )riizden alana
bir ııiyet yolla;rıp karşılığını almak, elde etmek için
çalışmanız gereken bir şe;r değildir. Birlik duruınunda .
niyetlerinizi gerçekleştirmek, yaptığınız tek şrydir, bu sizin
sürekli işinizdir. I<arşılığında bir sonuç almayacağınız hiçbir
düşünce yoktur.

Probleın şu ki, ego'nun olması gerekenler üzeriııde yaptığı


;rargılamalardaıı dolayı, anıaçlarınıza uymayan çok iııce
yanıtları göz ardı ediyorsunuz. ''Siz ölümli.iler, -meli,-malı ve •

aı'tlbaJıaparsa111 ne oltır düııyasında )raşı;rorsunuz '' dedi Merlin.


'' ı 1 ,,
B en ıse Otnırınıtı aı1nyasırıda ·;raşıyo111m.
·
• • •

Zil1ııi11izi d1ııginleştirın eyi öğrenip uzun süredir de,ranı


eden çatışmalartiıdan arındırdığıııızda evrenin o basit
çalışın.a şekli olmak orta;ıa çıkacak. !<itabın III. I<ısııunda
bu11da11 dalıa fa;�la balı.sedeccğiz. Şu an için, zilıninizin
içeriklerini görınek için biraz zaınan a;rırmanız yeterli. Bu
farkına varış çol:: ba�it olhı.asırıa rağmen, değişiın için .
atılacak en güçlü adımlarda11 biridir. Görmediğiniz şe;ri
değiş tiremezsini.z.

Ego'ııuz, ;1ala11la11ı.a, çatışına, karışık arztılar, utanç,


suçlultık \re zihııinizi bulandıran diğer tüın karıştl<lıklarla
dolu oldt1ğunuzt1 1-:alJul etıııe;rerek sizi olanın gerçeğini
görınekten alıko;�abilir. Aslında ego, hatalarınıza, .
kabal1atlerinize 're günal1laı�ınıza bakarsanız acı çekeceğinizi
bal1ane ederek, buııları sizden gizleyebiln1eniı1 gururunu
\rasar.
, J

!kinci basaınak, 1ı!J1etleri1ıizi nasıl do;!uma u/a3rtıraı'tlğınız!


ögren1nekti1�. Adımlar çok doğaldır aına öğrenilıneleri gerekir.
1\dım atabilınek icin ego',� tüm beklentileri \Te üınitleri ile
J .1

82
ele alın. Niyetlerinizi denetlemek yerine, alanuı
sizin için
lıerşeyi lıalledeceğine emin olun. Arzunuzu, zamansızlığın
alanına bırakın; farkındalığıruz ne kadar açılırsa,
gönderdiğiniz sinyaller de o kadar berrak olur.

Sonuç olarak, tüm bu süreç içerisinde rahat ve doğal olun.


Tüın bu basamaklar bir araıra geldiğinde niyetiniz, bir matris
gibi hareket eden ve bireırsel düşüncenizi tüm varoluşa
bağlayan farkındalık alanına girecek. Bir sonuca doğru bu
çabasız akış, korku dolu ego'nun endişe ve bağıml1lıklarıırla
engellenmeyecek veya tıkanmayacak.

Gerçekte, zihnin karanlık 11.içbir yönü günal1 değildir.


'' Unutma'' diye uyardı lvierlin Artl.1ur'u, ''Tanrı yargılamaz
ama zilıin yargılar. '' I<alpten gelen tüm arzularımızın
gerçekleşmesi, Tanrı'nın da herkes için istediğidir; bu, kendi
gerçekli" " "zin ıraratıcıları olan bizlerin doğal duruınudur.

83
ONUNCU DERS

Tüm gerçekliğimizin bir parçası olan gölge bir


benliği vardır hepimizin.
Gölgeniz sizi incitmek için değil, eksiklerinizi
göstermek için buradadır.

Kabul edildiğinde iyileşebilir.


İyileştiğinde sevgiye dönüşür gölge.
Tüm zıt niteliklerinizle birlikte
yaşayabildiğinizde, büyücü gibi tüm benliğinizi
yaş'Yor olacaksınız.

''Hiç y ·
zlık çe ·yor gibisin'' dedi Arthur Merlin'e.
Özlem dolu bir ton vardı sesinde. Büırücü Artl1ur'u ş öyle bir
süzdü.

''Hayır, }ralnız kalmak imkansız . ''

''Belki senin için öyle ama '' Çocuk dudaklarını ısırarak


durakladı. Ancak hisleri daha da yoğunlaştı ve patladı, ·
''Yalnız olmak oldukça normal bir şe}'· Burada ormanda
senle benden başka kiınse yok ''e seni babam gibi sevseın
de ö;rle anlar var ki '' Arthur ne diyeceğini bilemediğinden
. . .

durdu.

''Yalnız olmak imkansız'' diye daha da bas tırarak


tekrarladı 1\1erlin. 1\1erakı Arthur'u ele geçirınişti. ''Bunun


nedenini anlayanuyorum '' dedi.
·

''Şeır, bu konuda seni ve beni ilgile11diren iki tip varlık


var'' di)re başladı J\1erlin. ''Büyücüler ''e ölümlüler.
Ölümlülerin içlerinde kavga eden o kadar çok kişilik vardır
ki }'alnız olmaları imkansızdır. Büırücülerin de, içlerinde

84


ner edeys e bir kişilikleri olmadığından yalnız olınaları
imkansız dır.

''Anlamıyorum. !çimde benden başka kiın var ki?''

'' Ö nce bu ben dediğin şeırin ne olduğunu sorman lazım.


I(en dine özgü bir varlık olduğunu his setmene rağmen
aslın da birçok insanın bir bileşimisin ve bu birçok kişiliğin
her zaman anlaşamaz; aslında anlaşmanın yanından bile ,.
geçmezler. Bedenini ele geçirmeye çalışan düzinelerce
parçaya bölünmüşsün.

''Bu herkes için doğru mu?'' diye sordu çocuk.



• •

''Evet. Ozgürlüğünü elde edene kadar içindeki


kis · · erinin arasındaki savasın kurbanı olacaksın. Benim
J J

gördüğüm kadarıyla ölümlüler, olası tüm kişiliklerini


katarak, sürekli iç sa,raş yapıırorlar. ''

''Ama ben hala kendiıni tek bir kişi olarak


hissediyorum, " diye karşı çıktı Artl1ur.

''.Bunun için bir şey yapamam'' diye karşılık verdi Merlin.


''Tek olduğun duygusu, buna alışmış olduğundan

kaynaklanıyor. is tersen, kendini beniııı anlattığım şekilde


görebilirsin. Benim bakış açım dal1a doğru çünkü
ölümlülerin bir bü}'Ücüye neden bu kadar ,bölünmüş ve
çatışmalı göründüklerini açıklıyor. Herşey bir yana, bir
ölümlüırle karşılaşmak o kadar kafa karıştırıcı ki, bazen tek
bir et \re kemik torbasının icinde bir kasaba dolusu adamla

konuş tuğumu zannediırorum.

Çocuk düşünceli bir şekilde baktı. ''Peki öyleırs e niıre


kendiıııi bu kadar yalnız 11issediyorum? Çünkü gerçeği
söylemek gerekirse ıralnızım ustam. ''
• •

1-1erlin öğrencisine derince baktı. ''Içinde bu kadar


insanla yalnız kalabilmen hayret verici. Ama yalnızlığın,
diğer insanlar olduğu sürece devam ettiği kararına 'rardım.
'Sen' 're 'ben' olduğu sürece bir aırrılık l1issi olacaktır ve

85
ayrılığın olduğu )rerd e soyutlanma vardır So)TUtlanma
.

yalnızlığın diğeı· bir adı değil mi ?' '

''Ama diğer in san lar dünırada l1ep olacak'' diye itiraz etti
Artl1ur.

''Bundan emin misin?'' di)re )ranıtladı Merlin. ''İnsanlar


11ep . olacak bu kaçınılmaz ama onlar hep diğer insanlar nu
olacak? Bü1rücünüiı yolunu sonuna kadar takip et ve sonra
ne hissetti" · · anlat.''

Dersi An l a m a

Içinize iyice baktı" zda, bedeninizin kullanınu için


yarışan birçok kişilik bulacaksııuz. Örneğin iyi ve kötü
arasındaki çatışma aziz ve günal1kar diye iki kişiliği ·
oluşturur. Bunlar tartışmaırı 11iç bırakmazlar. Bir tanesi
sürekli Tanrı'1ra yaranabilmek için yeterince iyi olma}rt

umarken diğeri, her zaman bas tırılama}ran ''kötü'' dürtüleri


sürekli 11isseder.

Sonra özdeşleş tiğiniz roller vardır; çocuk, ebeveırn, erkek


kardeş, kız kardeş, erkek, dişi; işinizi SÖ)rlemeye gerek bile
yok; doktor, a"\T\lkat, ralup; çocuk bakıcısı, vs. Her biri, kısıtlı
bir bakış açısı için diğerlerini ezip içinizde bir paır iddia eder.
1-filli 're dini ki1nliklerinize hic dokunmadık bile


bunlar
ıralnız başlarına birer meseledir.

Bu kişilikler genelde çatışırlar. J\1utluluk dedi" · ·z


durum, bu çatışmaların çoğu11un sona erdiği durt1ındur.
Doğduğunuzda bö)rle çatışınalarınız yoktu, çünkü
bebeklerin arzularıyla il · · problemleri yoktur.
Ebe,'.e)rnlerinden öğrenecek )'aşa gelene kadar bebekler için
i)ri dürtüler 'reya kötü dürtüler ıroktur.

''Tekrar bir bebek gibi düşünene kadar büırücü


olamazsın'' dedi J\'I·erlin .

86
'' Bir bebek nasıl düşünür?'' di)re sordu Artl1ur.

''Baş ta, l1is seder. Bir bebek aç olduğunu veya U)rkusu

,,erdiğini duyumsar ve ona gore karşılık 'rerır. Bır bebek


ze,rk almaktan veya acıyı reddetmekten korkmaz.

''Bunda çok özel bir şe}r görmüyorum'' dedi Artl1ur.


''Bebekler sadece ağlar, güler, )ret '\re uyur.''

'' �irçok ölüınlü büyüdükten sonra bunları yapabils eler


sanslı s a lar'' dedi 1\-ierlin sessizce. ''Burda dünyada bir

do}rum 11alinde bulunmak gerçek bir başarıdır. ''

''Yeni doğan bir bebeğin, neyin iyi neyin . kötü


hissettirdiği 11 r daki masum içgüdüsü çabucak kaybolur.
İcerde sesler belirmeye başlar; önce annenin sesi ''evet'' ve
• • •

''11a}rır '', ''iyi çocuk'' ve ''kötü çocuk'' der. Eğer evet, 11ayır,
i)ri ve kötü bebeğin arzuları}rla U}TUm içerisinde)7Se bir zarar
gelmez . .ı\ma kaçınılıııaz olarak bebeğin arzularıyla,
ebe,re1rnlerinin beklentileri arasıncia bir çatışma çıkar. İç ve •

dış dün)ralar çatışma);a başlar. Ve çok geçmeden suç 're


günal1ın tol1umları atılır; yeni doğmuş bir bebeğin korkusuz
tavırları korkuyla dondurulur. Bebek kendi dürtülerinden
• •

. şüpl1e eder olmuştur. Içten gelen ''Işte aradığım'' dürtüsü şu


sOtu)ra dönüşür: ''Bunu istemem doğru mu?''

Tüm )7aş antııruzı, bu doğuştan sahip olduğumuz kendini


kabullenmişlik durumuna dönmek için 11arcarız. Yıllar
geçtikçe soıunlar üst üste yı"' · ve )Tlğabildi"' . ·z kadar çok
şüpl1e, utanç, suçluluk 're korku)TU, rul1un gizli mağaralarına
're mal1zenlerine yığarız. Biz ne kadar gizlesek de bu
duygular canlıdır. Uzlaşmakta zorlandığııruz tüm iç
çatışmalar, gölge benliğin oluşmasına nedetı .6lu.t. · ·

.
Bir defasında l\•ferlin: ''Burada sara)'da '' dedi Artl1ur'a
kral olduktan sonra. ''Hepinizin a}rnı işi yaptı"' zı
. il
bı·1mı)'Orduın.

87
''Öyle ıni )'apıyoruz?'' diye sordu Artlıur. ''Bu iş nedir
peki?''
'' Gardiıranlık," di11e yanıtladı I:v1erlin, başka bir şeır
söırleıneden.

Büyücünün gözünde bizler, gölge b enliklerimizin


gardiıranlarıırız. Zil1nimizin bilinçsiz olduğumuz kısmı,
is tenmeıren enerjilerin hap sedildiği yerdir. Böyle olmak

zorunda olduklarından değil, )'ıllardır evet ve 11ayır, iyi ve


kötü şeklindeki şartlanmala dan dolayı. Arthur,
Merlin'in gardiyanlık üzerine söyle · erini düşündükten
sonra gidip şöyle dedi, ''Ben böırle olmak istemiyorum.
Nasıl değişebilirim?''

''Bundan dal1a kolaır bir şeır olamaz '' diye 11anıtladı


l\ierlin. ''Sadece 11em hapseden, hem de 11apsedilen rollerini
011nadığının farkına var. Eğer ınadalıronun her iki yüzü de
sen isen o zaman sen ikisi -de olaınazsın cünkü bunlar •

birbirlerini götürürler. Bunu fark et ''e kurtul.''


.
''Nasıl ırapacağımı bilmiyoruın'' diye isıran etti Artl1ur.
''Bu bal1settiğin gölge benliği nasıl bulacağım?''

''Sadece · e. Tüm tutsaklar gibi o da 11ücresinin


du,1arlarına 'rurarak mesajlar ırolluıror�''

Gölge benlik de, sal1ip olduğuınuz diğer roller ''e


kiınlikler gibidir, ama onu toplumda göstermeıriz. Gölge

benlik çoğu zaman gün ışığına çıkınaktan korkar veıra


utanır. Ancak onun ':rar olduğu su götürmez; 11epin1iz kendi
gölge benliğimizi, göre,ri, boşaltaınadı"' . z enerjileri
taşıınak olan kişiliği, icat ettik. Yeni doğan bir bebeğin,
''I<.ötü'' ''e)Ta sağlıksız l1islere takılırıa di}·e bir problemi
�Toktur. Bir bebeğe oluınsuz bir şe)T )'aptığınızda 11emen .
.

ag
� la111a,·a basta,=acalttır.
·

• • •

.. . .
- . - .

Bu son derece sağlıklı bir tepkidir, çünkü deşarj


edilınezse bağlanabilecek olan eı1erjileri, kendini özgürce
ifade ederek boşaltır. .l\ncak bü�üdükçe, kendiliğindeı1

88
ifad elerde bulunmanın 11er zaınan U)rgun olmadığını
öğrendik. I<ibarlık ve nezaket, 11addimizi bilme veya
eb eveynlerimizin söylediklerini )'apma uğruna olumsuz
(negatif) enerjilere tutunmayı öğrendik. Raf öınrü gittikçe
uzayan piller 11aline geldik, ta ki şimdi yetişkinler olarak
yılların öfkesine, dargınlığına, 11ayal kırıklığına ve korkusuna
sarılıyoruz. En kötüsü de pill erimizi deşarj etme dürtümüzü
kayb ettik

''Bir gün nasıl da bir bombaya benzediğini görünce çok


şaşıracaksın'' dedi Merlin Artl1ur'a.

''Bomba nedir?''

''Zamanı geriye doğru yaşasaydın ki, bu duyarlı


)raşamanın tek yoludur, bilirdin. '' Merlin biraz düşündü.
''Patlayana kadar şişirdiğin bir domuz bağırsağı düşün.
Bomba da aynı prensiple çalışır. Ancak bomba o kadar
kuvvetli patlar ki insanları öldürür. ''

''Aman tanrım, bu gelecekte engellenemez mi?'' di)re


s ordu Artl1ur.

. ''Hayır, anlamıyorsun. Bombalar patlarlar f"iinkü insanları


öldürürler. Püf nok�ası burada. Bunu belirtiyorum çünkü
'

bombalar, patlamaya hazır dolaşan ölümlülere çok


benziyorlar. Şarapnelin da "' ası -bombanın patlaması)rla
dağıla11 parçalara bu isıni 'rerecekler- öfkenin ifadesinden
başka bir ş ey değildir. Aslında korh.l! ve misilleme
olmasa)rdı, insanların çoğu öldürürdü.

Dersle Yaşama

Içinizdeki sa,raşı bitirmek, tüm kişilikleriniz arasındaki


çatışmaya bir son 'rerınektir. Gölge benliğinizi, geçıniş e


bağlanmış enerjilerin tutsaklığından kurtararak, iç 11uzur için

bir koşul yaratabilirsiniz. iç seslerinizin birbirine


gü,renmemesine neden olan şe1r incinme korkusudur . ..L\ ncak

89
içteki kişiliklerin nelerden yapılı olduğu11u anlam a dan bu iç ,

gerilimleri çözmeye başlayamazsınız.


I<işilikler l1ep aynı şe)rden oluşmuş tur; bir anıya
- ' ' '

bağlanmış eski bir enerji. Dijreliın ki )'apmadığınız bir


şeırden dola)rı cezalandırıldığınızı l1atırlıyorsunuz. Dargınlık
ve adaletsizliğin enerjisi anıya bağlanacak ''e bu enerji
salıverilene kadar dar bir bakış açısıyla yaşayacak olan bir
kişilik -dargın çocuk- oluşturmaya başlayacaksınız. Bu içteki
dargın çocuk, enerjisini deşarj etmeyi bekleyen bir anıdan
başka bir şey değildir, ''e deşarj edilene kadar yapışıp
kalacaktır.

Mutlu deneyimlerle olduğu kadar acı deneyimlerle ilgili


anılarıruz da olduğundan, içteki kiş · · er l1oşa giden veya
gitme}ren şekillerde )'apılanır. Bir başarıdan dolaırı
ödüllendirilişinizi 11a tırlamak hoş tur; eleş tirildiğinizi
l1atırlamak l1oş değildir. Ancak bu zıt hatıralar birbirini
götürmez; çekişmelerini ''e bütünlüklerini zıtlıkları
içerisinde koıurlar. Bir sonra yaşanılan şey tamamıırla aksi
ols a da ''Ben doğıuıruın '' demek ırargılamanın doğasında
''ardır. Eleş tirilıne 're 11aksız ırere. cezalandırılma tekrar

tekrar oırununu oırnaırarak kendini gösterirken, diğer


kompart11nanda iıri muamele görme ve ödüllendirilıne kendi •

düşüncelerini ifade edijror olacaktır .


..

Bu bağlı enerjilerle kolay·ca ilişkiye geçebilirsiniz. Sessiz


bir odada biraz oturun. Ral1atça nefes alıp verin. Şimçli
nefesinizi değiştirmeden ritmine ve akışına · Tat edin.
N efesleriniz rahatlaırıp din · eşinceıre kadar devaın edin. .
Bu olduğunda, utanç, aşağılanına veıra suçluluk gibi ku'"'etli
. .

oluınsuz duırguları içeren� geçmişteki tatsız bir ola]'l


11atırlayın. Diyeliın ki kop)ra çekerken 're1ra çalarken
ırakalandınız. Olaırın önemsiz 'reıra ciddi olması önemli
değildir; peşinde olduğunuz şey sizi terk etmemiş bir .
duırgudur. Olaırı canlı bir ş ekilde zil1ninize getirip yaşamış
olduğunuz 11isleı-i hatırla)'l11. Şimdi nefesi11ize dikka t edin;
artık sakin değildir. Nefesiniz, l1atırladığınız du)rguya göre

90
düzen sizleşe cek \reya hızlanacaktır; 11atta kendinizi
n e fesinizi tutu)rorken ve ne fes almakta zorlanıyorken
bulabilirsiniz. Bu değişimler, düşünce sürecinin veya
özellikle l1atırlanan duygunun ku\T\retli )'ansıtıcılarıdırlar.
Deneyimlediğiniz şeyler konuştuğumuz üç şeyin bileşimidir:
anı, enerji \re bağlanma. Bu üçünün bir ara)ra gelmesi, bir
alt-kişiliğin başlangıcının habercisidir.

Tüm alt-kişilikler aynı şeyi isterler; sizin aracılığınızla


kendilerini ifade etmek. Ağlayan çocuk, )'alnız çocuk, kızgın
yetişkin, ümitli aşık, çalışkan insan; tüm bunlar sizinle hayat
bulmak ister. Bir süre sonra bulurlar da. Ama hicbir kisilik , ,

tek başına, tam anlamı)rla bir doyum elde edemez, bu


yüzden hepsi kendilerini ifade etmek için ne olursa olsun
hayk1 ıı:nalıdır.

Sonuçta meydana gelen çatışmadır insan 11a)ratını bu


kadar belirsiz, bu kadar aydınlık ve . karanlık bir arada kılan.


Ancak büyücü sadece aydınlıkta yaşar. l(üçük bir çocuk gibi
büyücü de enerjilere tak1l1naz . Iç çatışmaları besleyen tüm

takıntıları çözen büyücü, saf farkındalıkta )'aşamak üzere


kişiliğin ötesine geçmiştir. Ölümlülük durumundan
büyücünün durumuna geçmek çok gizemli gelebilir, ama
aslında tamamen doğaldır. Gerekli olan tek şe)r, lıayatın
akışının mükeınmel bir şekilde sağlayabileceği dengedir.
Eski enerjileri çözmenin birçok )'Olu vard1r. En
güçlülerinden biri de, onların sadece var olduğunu kabul
etmektir. Örneğin utandığınızı ve)ra suçlu hissettiğinizi .
.

reddettiğinizde içinize bakıp '' · · a böyle hissedi)roı-um''


deyin . . Geneld�.
. bu kendini-fark
. . • .
etme
.
anı
-
yeterlidir,
.
-·· '
çünkü
. - .. - - . .

tüm çözü.lffie)'(;!n enerjiler. inkar yoluyla içe kapatılırlar.


. .

..
. -·

Inkarl. )'endiğinizde sa,raş yarı )rarıya kazanılmıştır.


Doğı-ula)rabilmek, kendini kabullenmenin bir diğer şeklidir.
''Utanç "\re_ suçluluk lıissetınek doğaldır'' deıne)rin, çünkü
bunlar aslında barındırmak değil kurtulınak istediğiniz
enerjilerdir. Bunun )'erine ''Böyle lıissedi)roı-um. Bunlar birer
gercektir'' demek oldukca i'ri bir )'aklasımdır.
J .t ,/ J

91
İnkarı bırakabilmenin en etkili 3rollarından birisi yine
nefesi l{ullanmaktır. Sessiz bir odada uzanın ve ral1atlayın.
Şimdi dilediğiniz bir şekilde nefes alın sığ ,reya derin, hızlı
veya yavaş 're bırakın. Ritiın vermeyin, çaba gösterme3rin,
sadece bırakın nefes ral1atca aksın. I<endinizi ic cekerken
J J J

bulabilirsiniz \reya bir şekilde nefeslerin.izde düzensizlik


olabilir; bu önemli değildir.
Şimdi tekrar bir nefes alın ve ne zorlayarak ne de
tutarak, rahatça bırakın. Bu şekilde nefes almaya devam
ederken 11erhangi bir duygu veya görüntünün su üstüne
çıkıp çözülmesine izin verin. Bu süreç, dikkatin kalbe ve3ra
herhangi bir lı.issin olduğu bölgeye verilmesiyle
desteklenebilir; belli fiziksel bölgeler duygularla yakından
iliskilidir.
J

Bu çalışmaya devam ettikçe, çözülmemiş enerjiler dışa


akma3ra başlar. Böyle bir çözülmenin belirtileri silik anıların
canlanması, 11afıf du3rgular veya ağlaınak gibi güçlü du3rgusal
ifadeler olabilir (Duygular çok şiddetlenirse çalışmaırı
durdurun ve beş dakika kadar gözler kapalı dinlenin). Çoğu
kişi fazla çözülmemiş enerjileri olduğundan, bu solunum
tekrıi" · · uygularken U)ruyakalırlar; bu, derin köklü s treslerirı
. .

bedeninizden atıldığının belirtisidir.


Eğer tarif etti" · şekillerde bir enerji çözülmesi
hissetmi3rorsanız, zil1rıinizi kullanıyorsunuz demektir. Zilun,
nefesin 3ravaşça değiştirilmesiyle· aradan çıkartılabilir; sığ ve
oldukça hızlı solumaırı dene3rin. Bu sığ, hızlı ve ritmik
s oluına, bilinçli zil1nin etkisini azaltarak enerjilerin
çözülmesi için yolu açacak. Bu şekilde solumayı bir-iki
dakikadan fazla.3rapma)rın çünkü çözülmeler çok kuvvetli
11ale gelebilir.
Bu çalışma eski çözülmemiş enerjilerin atılması için
tekrarlanabildiği gibi, dışatı3ra çıkmak isteyen )7eni du)rguları
deşarj etmeıri öğrenirken de faırdalıdır. Diğer )'Önleriniz gibi
gölge benliğiniz de ken . · · ifade edip özgür olmayı is ti}·or.

92
Bunun ilk adıını, üzerinizde olumsuz etkileri oları duyguları
zil1rıin karanlı� zindanlarında saklamak değil, onlardan
kurtulabilecek doğal ve ral1at bir yol bulmaktır.

93
ONBİRİNCİ DERS

Büyücü, simya öğretmenidir.


Simya dönüşümdür.

Simya ile mükemmellik arayışına başlarsınız.


'

Siz dünyasınız. Siz döriüştüğünüzde, içinde


yaşadığınız dünya da dönüşür.
Arayışın hedefleri -kahramanlık, umut, güzellik
ve sevgi- zamanın ötesinden kalan miraslardır.
Büyücünün yardımını almak için doğrulukta
güçlü, yargılamada zayıfolmalısınız.

Arthur, Merlin'in oımanından ayrıldıktan sonra, yaşlı Sir


Ector ve oğluyla yaşadı. I<endisine Squire9 ün,ranı ve ·
· ·

aına bu sözdeydi . .ı\rtl1ur'un ne bir ailesi ne de bir mal


'rarlığı vardı. I<endi elbiselerini alacak p arası bile }roktu '\re
kiınse onun soırlu bir aileden geldiğine gerçekten inanmazdı.
Al1ırda çalışan çocuklar Sir Ector'un görmediği bir anda

çamur atar, 11izmetçiler onun kara bü)rii bildiğini


konuşurlardı.

Sonuçta Artl1ur zamanının çoğunu y·alnız geçirirdi.


Artl1ur bir gün meşe koruluğunda o turup çaınurdan
}rapı1ınış su ibriğine bakarken l(ay ıranına geldi 're şüpl1eırle
'' Onu çaldın mı?'' diıre sordu.

''Hay·ır'' dedi Artl1ur kafasını sallaırarak. ''Ödünç aldıın. ''


''Ne icin?''

• •

94
''Simya.' '

I<ay'in gözleri bü)rüdü. Bü)rücülerin, demiri altına


çe\rirebil · erini duyınuştu. '' Sim)ra ını öğrendin?'' di)re

sordu . ..ı\rtl1ur kafasını sallayarak ona)rladı. ''Eğer deırıiri


altına çe\rirebilirsen'' dedi I<aır l1eyecanlı bir şekilde, ''ailemiz
İngiltere'nin en zengini olur. Hadi bana da göster. ''

..ı'\rtl1ur, kafasını onaylar bir şekilde salladı. I<ay'a çimlere


)1anına oturması için işaret etti. Çıt çıkarmadan dikkatlice
ibriğe bakmaya başladı. Bir dakika sonra Kay, Arthur'un
gözlerinin kapanmış olduğunu fark etti. Sabırsızlıkla bekledi,
ama onbeş dakika sonra Arthur gözlerini açtığında ibrikte
l1içbir değiş i · yoktu .

''Sanırım s en bir düzenbazsın'' dedi I<ay 11araretlice.


'' İbrik 11ala demirden.''

..ı'\rtl1ur luç istifini bozmadı. ''Şey, tabii ki öyle. O sadece


anıms atmak için. Altına dönıne)re çalışan beniın. ''

Dersi An lama
Siın)ra, dönüşüm sanatıdır. Bü)rücülerin öğrettiği gibi
simı1anın sırları, ölümlüleri ıs tırap \1e cel1aletten, aydınlanına
ve ınutlak mutluluğa götüıı:nek için dir ''Sim)1a l1er an
.

de\raın eder. Ha)ratın l1er düze)rinde de\1am eden dönüşüınü


durduramazsın. B eni ilgilendiren ise sizjn dönüşümünüz.
Bununla . kıyaslandığında demi1·i altına çe\1irmek örıeınsizdir''
dedi J\·1erlin. Simı;a bir ��ay·ışt;ır \Te ara)rış 11.er zaınan a)rnı şe)'
..
içi11dir; mükernniellik. : N asıl altın bozulınadığı için en .. .

ınükemme.l ınadçrıdir, insan için de mükeırunell.eş me, acı,


. .

kusku ve korkudan kurtulustur.


J J

''Peki )ra insanların ınükeınmelleşmesi olası değilse? Ya


gerçekten de göıündüğüınüz kadar Za):ıf \1e kusurluysak?''
di,·e s ordu .Artl1ur.

95

''Işin sırrı nasıl göı-ündüğünde değil'' di)re yanıtladı


Artl1ur. ''Ne kadar derin görıneyi istediğinde. ''
Arayışlar bireysel )rolculuklardır ve l1er adım yalnız
başına atılır. Ancak Artl1ur ata)rışına başlamadan önce, .
Merlin'in ona SÖ)rleyecek çok şe)ri 'rardı. ''Bu et ve kemik
)rığınının senin vücudun olmadığını, bu )'aşadığın sınırlı
kişiliğin sen olmadığını daha önce sıkça arilatmıştıın.
Vücudun aslında sınırsız ve tüm e'rrenle birdir. Rul1un tüm

11
·

gerçekleri gözler önüne serecek.


. .

Merlin bu sözleri SÖ}rlediğinde büyücüler devri çoktan


kapanmış ve yerini a haki1n olduğu yeni çağa hıra ştı.
Akıl, simyanın mümkün olmadığına inanır ve büyü·cüler
alacakaranlığa karıştıklarından beri insanlar gerçekten de
kıs a z aman dili1nlerine sığdırıl1nış, sınırlı et ve kenıik

torbaları olduklarını kabul etme)re başladılar.

I<atı şeyleri gerçek sandı w zdan, gerçekliği bizi


oluşturan katı şeylere atfedi)roruz. Bulutları, ağaçları,
çiçekleri, 11a)rvanları ve bedenimizi aynı ludrojen, oksij en 're

karbon atomları oluşturuyor, ama atomlar sürekli yer


değiştirip dönüşü)ror; geçen yıl bedeninizi oluşturan
atomların °/o 1 'inden azı şu anda )rerinde duruyor. !<atılığı
oluş turan şe}r sürekli bir değişim 're boş uzayken katı
olduğumuzu söylemek, matet)ralist açıdan baksak bile pek
de inandırıcı değildir. Sim)ra }Tolculuğu, atom ve molekül
düzeyinin altında, değişim görüntüsünün ardında başlar .

Arthur, Çocuk olmasına rağmen ara)rış )rolculuğu için ço


l1e"\resliydi 're ]\:ferlin'den heyecanla bir at 're 11arita bekledi.
Ancak 1\.ferlin, ''Gideceğin )'er için l1arita)'a gerek )rok çünki
önündeki yol her an değişiyor. Belki akarsu}run da 11aritasın
cıkartmak istersin?'' dedi.
J

Ha)ratın akışından başka bir şe)r olınadığınızı bir kez


anlarsanız, ınükemmellik ara,1.şı, sınırsızın
� . ötesindeki
.
ata)rış
.

dönüşür. Içinizde mükeııurıel olan şe)rler, öz, 'rarlık \re


96
s evgidir. Bunlar, zaman ve mekanla sınırlanamazlar.
Odadan )TÜriİ)rerek geçtiği11izde, ailenize. duyduğunuz sevgi
de )rlİrÜ]ror mu? Ban)1oda )rıkanırken özünüz ıslanıyor mu?
Sınırlar çizilebilir ve insanın görünen yönleri keınik, kas,
dokular ve 11ücreler olarak sınırlanabilir. B eynin 11aritası, 10
ınil)rar nöron 11ücresinin sürekli etkileşimini sağlayan
patikalar ş eklinde çizilebilir. A � cak l1er iki duı-umda da
l1arita, alanın kendisi değildir. Insanı oluşturan özün,
varlığın ve s evginin, aynı görünmeyen bilinçte başlayıp
biten, kendine özgü yaş amları vardır.

:Nierlin, Artl1ur'a ''Seni bir enerji bulutu şe · de


görebiliyorum,'' dedi. ''Ve sen de beni aynı şekilde
görebilirsin ama bunlar bile gerçek de " · er. Onlar da,
sadece dal1a ince düze)rdeki nesnelerdir. ''

''Ne tür enerjiler?'' di]'e s ordu çocuk .


.

· '' S en düşi.1nüp l1issettikçe çevrende dönüp duran ışık vre


gölge oırunları gibi. Bu ışık, mutluırken ve;ra üzgünken,
canlı;rken 'reya bitkinken, l1eı•ecanlı 'reya sıkkınken farklıdır.
Bazı ölümlüler bu dün;radan parlak ışıklar gibi geçerken
diğerleri sönük gölgeler gibi geçerler. Aına ışık ne kadar
parlak olursa olsun, içindeki saf sessizlik kadar gerçek
değildir. ''

''Niıre kendiıni senin gibi görmü11oruın? ''

'' Çü11kü bu enerjiler pelerin göre,ri görür; ki111i dal1a


koyu, r . " si dal1a açıktır 're ki111senin pelerini bir diğerinin

aırnı değildir. Ama bö1rle ols a bile l1epiniz ırürÜ)ren bulutlar


gibisiniz. Rul1unun etrafındaki zarları soyTınadıkça,
merkezinde bulunaı1, zaınanın ötesindeki saf özü
farkedeıneıreceksin.

97
Dersle Yaş a m a
Simyra öğretisine göre dört element toprak, 11ava, su ve
a teş gizemli bir ş ekilde birleşerek l1a1ratı ıneydana
getirmiş tir. Yiyrecek gibi, dal1a önceki bir formun
dönüşmesi1rle oluşınuş toprak, ha,ra ve su olduğunuz inkar
edilemez. Bu cansız maddeleri }rakarak l1ayrat 'reren ateş,
nedense elle tutulur bir l1ale getirilemez çünkü o
görünme1ren bir ateştir, 11atta metabolik sıca � . da değildir.
O , saf ve yalın dönüşiiın ateşidir. Bu yüzden siz hem •

dönüşüm, l1em dönüştüren, hem de dönüşensiniz . Cansız


donuk molekülleri canlı bedeninize dönüş türen siz,
kendinizin sim}racısısınız. Bu, }rapabileceğiniz en }raratıcı \re ·
silıirli ş eydir.

Simıra l1arikalarının sınırı yoktur. Herl1angi bir anda kitap


okuıror, yiyecek l1azmedi1ror, protein ve enzim üretiıror,

l1afızaya bilgi dep olu1ror, büırüyor, nefes alıyor, çe,rrenizi


farkedivor

J '
bir ''arayı
)
i,riJ.estirivor
) � J ·; '
ölü 11ücreleri ,renilivor
) J )

virüslerle sa\raşıyror \re dal1a s aırısız aktiviteyi bunlarla birlikte


ırapııror olabilirsiniz. Bu dönüşümleriri çoğu genelde bizler
farkında olınadan gerçekleşir. Sal1ne arkasında çalışan
simıracı görünmezdir ve çok azımız onun kiın olduğunu
bulına1ra çalışır. Onun mekinı uzay ve zamanda değil, .
11afızanın ötesindeki zamansızlıktadır.

Bir dakika için otuı"Un ve haıratınızı, geçmiş


izlenimlerinizi izledikçe açılan bir fılın şeridi gibi düşünün.
Tanıdık bir s al1ne görene kadar ş eridi açın, örneğin şu
andaki işinize başladığınız gün olabilir bu. Bunu net bir
şekilde görün. Sonra biraz dal1a geri}re üni,rersite yıllarına
gidin ve lise, ortaokul 're anaokuluna kadar ş eridi açınaya
devam edin. I<üçük bir çocukken eıneklediğiniz ve b eşikte
olduğunuz sal1neleı·i, olabildiğince net bir şekilde 11atırla1rın.
Görüntülerin çok canlı olmaınası önemli değildir; o
ıraşlardayken neler 11issettiğinizi ş ö)rle bir hatırlamanız
'\re terlidir.
J

98
Şim di doğduğunuz güne dönün bu tamamen l1aıral
etın e olacaktır \7e kendinizi önce bir fettıs, sonra da bir
torbanın içine toplaı1mış geçirgen l1ücreler olarak görün. Bu
torbanın, iki ve sonra da tek 11ücre olana kadar küçülüşünü
seyredin. Sonunda bunu da geçerek dal1a öncesini,
bağla nacak tek bir l1ücrenin bile olmadığını, düşünün.

Bu. sınırı aştığınızda, kiınliğinizin ki)rbolmadığına · ·


edin. Izleyecek l1erl1angi birisi veya bir görüntü


kalmadığında bile siz olduğunuz gibisinizdir yaşamdaki
sahneler sürekli değişse de değişmeyen gözlemci. Bu, sizin
farkındalığınızdır; sürekli devam eden dönüşüm gösterisinin
ardındaki, koşullardan bağımsız, canlı ve zeki simyacı.

Şimdi farkındalığın da kaybolduğunu haıral edin. Diğer


bir deyişle, var olmazdan öncesini dü şünün. Bu mümkün
değildir çünkü simyacı, içindeki 11erşeyin bir başlangıcının
,re sonunun olduğu zamanla sınırlı değildir. Bunun gibi, fılm
şeridini ileri alıp ölümünüzü ve yok oluşunuzu düşünün. Bu
da mümkün değildir. Anılar, 11isler, 11ayaller ve fikirler
bittiğinde hala var olan, yaratılış serabında duı·madan akan
11a)!at dürtüsü, sizin saf l1alinizdir. Bu akış sürekli bir
dönü şiiındür; varlığın tüm dünyalara giren '\7e onları aşan

99
Bilgelik haya t doludur, bu yüzden bir adım
sonrası tahmin edilemez.
Düzen, kaosun bir parçasıdır,
kaos, düzenin bir parçasıdır.
. İçinde hissettiğin belirsizli� bilgeliğe açılan
kapıdır.
Arayan hep tehlikede olacaktır; o, tökezlemeye
de.vam eder ama hiç düşmez.
İnsanltğın düzeni kurallardan oluşur.
Büyücünün düzeninin kuralları yoktur; 01

yaşamın doğastyla akar.


Doğadaki ufak ayrıntılar l'v'Ierlin'in dikkatini sıkça çekerdi


're o bunlardan ders çikarırdı. Bir gün Atl1ur'la birlikte
ormanda )riiı-ürken, )rakınlardaki bir çaın ağacındaki
karganın bağırışlarını du)rdular.

''Dur 're bak'' dedi J\,:ferlin sessizce.


• •

I(arga, s abırsız 're kararsız bir kuştu. Iki da,retsiz


ınisafırle ge,rezelik ettikten sonra dal1a iyi bir ılı.anzara için


başka bir dala kondu. Birkaç dakika sonra sıkılıp bir
diğerine uçtl.1. Dalı.a sonra Artlı.ur 're J\1erlin'in orda
oldukları11ı llnutarak bir kozalağı inceleınek içiıı. )'ere zıpladı.
Sani)7e geçıneden bir su birikintisine daldı, gri bir çalı
kuşunu ko"\raladı 're çürümi.iş bir ağaç kabuğunu gagalaına)'a
basladı.
J

1 00
' ' B öyle b ir 11ayat 11akkında ne düşünüyorsun?'' diye sordu
Merlin.
.

'' P ek fazla bir şeır değil'' diıre 11anıtladı Artl1ur. ''Bir sonra
n e 1rapacağını bilmeyen beyinsiz bir tü)r torbası gibi
davranııror . ''

''Bir canlı, Tanrı'ıra tamamıyla gü,renerek yaşadığında da


b öyle olur'' dedi Merlin. ''Birbiri ardına gelen alakasız
dürtüleri, gelecek kaygısı olmadan takip ederek geçirir
günlerini ve buna rağmen kabul etmelisin ki oldukça iyi bir
sekilde sürdürür '<ra
)
sa rr
.
ı1n ı. ''
.

De rsi An lama

I<aos \re düzenin aynı anda var olması 11ayatın doğasında


vardır. Düzenli modeller düzensizlikten ortaıra çıkar ve
tekrar düzensizliğe karışırlar. Bedeniniz belli düzeırlerde
tamamı11la düzensizdir; dönüp duran oksijen atomları 11er
nefes alışınızda kan dolaşımınıza girer; kaynayıp taşan enzim
ve proteinler 11er 11ücre1ri doldurur; b e11niınizdeki nöronların
ateşlenmesi bile 11iç bitmeıren bir elektrik bombardımanıdır.
Aslında bu kaos düzenin sadece bir parçasıdır. Bu yrüzden
11ücrelerimizin düzenli işlev 11arikaları olduğuna şüpl1e
yoktur çünkü beırin akti,riteniz uy'Umlu düşüncelerde
sonuclanır .

Aslınd_a kao s ve düzen o kadar birbiriırle iç içedir ki,


onları birbirinden aırırmak mümkün değildir. ''Dans eden

bir ırıldız olmadan önce kaos olman gerekir'' dedi J\/Ierlin.


Bu çok doğrudur, çünkü evrenin ilk e\rrelerinde dönen
teınel gazlar, galaksileri oluşturmuştur. Bu gazların erken
l1allerinde l1erl1angi bir düzen görünmüyordu; s adece
birbirlerine duırdukları belli belirsiz bir çekiın. Bu belli
belirsiz çekiınden insan DN.ı\'sına DN.ı\ Ö)rle karmaşık bir
moleküldür ki 3 ınilı'ar genetik biriminin 11erl1angi birisiırle

101
O)'nanması, yaşam ve öli1ın arasındaki farlrı oluşturabilir·­
kadar gelen bir ola)rlar zinciri başlamıştı.

Bireysel düzeyde lı.erkes, düzen ve düzensizlikle •

mücadele eder. Nesnelerin düzensizliğe e '"' · · leri ''ardır;


taze ''e olgun .olan er geç çürür, genç olan büyür ve ölür.
''Ölüm bir yanıls amadır'' dedi l\1erlin, ''ama fanilerin ölüm
yüzünden çektikleri oldukça gerçektir. Hiçbir fani, ölümün
· ne olduğunu bilmez, buna rağmen her an olabilecek bu olay
o kadar korkutucudur ki, yarattıkları muazzam kaı:tnaşa ve

düzensizliği fark etmeden onunla savaşırlar.''


'

Büyücü, lı.ayatın ken · · hep kendi içinden düzenlediğini


bilir. Kaosun içinden dans eden yıldızları yaratan belli
belirsiz çeki111 eğiliıni varoluşun her düze)1inde vardır. Her
ne kadar fıliz halindeyken fasulye veya menekşeden · farklı
gözükmese de, bir gülün gül olarak büyüyeceği kesindir ve
tolı.um lı.alindeyken kendine özgülüğü s adece DNA'sırun
çift sartnallarındaki çok ufak kıvrımlarındadır.

''I<uşlar kaygısız yaşarsa ve)1a bir gül filizinden hep bir


gül çıkarsa ne olur ki? '' diye sordu Artlı.ur. ''Onların zilı.inleri
yoktur, bu nedenle oldukları gibi olmaktan başka çareleri de
.
yok. ''
'

''Doğru, siz ölümlülerin özgür iradesi var, ama bu irade


lı.akkındaki görüşleriniz gerçeklerden çok uzak'' diye
yanıtladı IVIerlin, ''Ben seçim yaptnı)1orum, bu )riizden
yaşamıın daha mutlu.''

''Seçiın yapm1)70t musun? Ama benim aldığım


kararlardan sen de alı)rorsun'' di)re itiraz etti Arthur.

l\1erlin pek oralı olmadı. ''Görüntüler seni yanıltıyor.


Eline bak. Sana ait olduğu şüphe götürmez, ama yine de
hücrelerinin bü)riimesini sen seç-!lliyorsun; sinirlerini ve
kaslarını ne)rin lı.areket ettirdiği lı.a r da bir fı.krin )'Ok;

bilinçli olarak tıı·nak uzatıp )�araları kapatmıyorsun değil


ıni?''

102
''Doğru, bunların hiçbirini ben 1rapmak zoıunda
değiliın . ''

''Diğer bir de1rişle bunlar s enin seçimlerinin dışında'' di11 e


devam etti Merlin. ''Bu fonksi)1onları, beyninde is temsiz
olarak calısan bir bölüın otomatik olarak lı.alleder. Bunun
, ,

gibi, senin neredeyse tüm zamanını alan ş e1rleri düşünme,


luss etme, karar 'rerme, )!argılaına beynimin o tomatik olan
bölümüne devrettiın. Başka bir cle11işle, onları Tanrı'ya

teslim ettiın.

''Peki öyleyse bilinçli zilı.nini ne için kullanıyorsun?'' diye


sordu Artl1ur.

''Bu dünyayı 're haırat mucizesini takdir etmek için. Ben


tüm var olanların bir seırircisiyim ve gözlüğün caını1rım. Seni
temin ederim 11içbirşey bu kadar şaşırtıcı, .güzel ve1ra tatmin
edici olamaz. ''

De rs l e Yaşama
I:vfodern )raşam, bizi oradan oraya sürükleyen baskılarla o
kadar doludur ki, çoğumuz tepkiınizi kurallar koyarak dile
getiririz. I<.:.aotik güçler toplumumuz, bu yiizden sonu
gelınez )riikümlülük 're kanunlar toplumudur. Bu şaşırtıcı
değildir çünkü insanlar düzensizlikten korkar 're düzen
ararlar. Düzensizlik belirsizdir 're kontrolüınüzün
dışındadır, bu y"Üzden gerginlik 1raratır. Hayatınıza birden
diizensizliğin ve belirsizliğin girdiği bir anı düşünün; uçağı
kaçırdığınız anı, arabanızın )!Olda bozuluşunu, s e,rdiğiniz bir
kisinin
, isini
, ka'-JTbetmesini.

Hemen l1eınen l1er zaman bÖ}'le problemler kendi


kendilerine çözülürler. Ufak güçlüklerin dışında 'rarlığınıza
kalıcı bir zarar gelınez . Ancak işleriniz )rolunda gitmediğinde
sinir sisteıniniz ınul1temelen çok güçlü bir ş ekilde tepki
'reı·erek korku 're endişesini gösterir. Ego'nun kaosa tepkisi,

103
sa\.raşarak 011u dal1a da çok denetirn altına almaya
çalışınaktır. Bir dal1aki uçıışunuzda, mul1 temelen uçağın
kalkış saatini iki
kere kontrol edip e\rden erken çıktınız.
Araba31la bir sonraki 11ola çıkışınızda a31nı problemi tekrar
y'aşamaınak için gerekli önlemleri aldınız.
Tüm bu çatışmalar, endişe, planlama ve denet1ırı altına
alma, l1ayatın doğasına terstir. l(aos ve düzen yaşamda bir
arada bulunur. Biri olmadan diğeri de olmaz. Yaşamla
birlikte akmak isteyip aynı anda da ona karşı koyamazsınız.
Bu yüzden arayan kişi, mükemmelliği bulduktan sonra
11ayatında belirsizliğin olacağını ,re her zaman dengesini
kaybedebilece"' · kabul eder. ''Öğrencinin rolü'' dedi
·

Nierlin, ''sendelemek ama luc düsmemektir. ''


• • •

Ego'nuzun belirsizlikten nefret etmesine rağmen,


belirsizliğin çoğu kez işinize 1raradığı bir gerçektir: l(arşınıza
çıkan beklenmedik imkanları bir düşünün; luç umulmadık
}'ardıınlar, ani düşünce ve ill1a1n bombardıınanları, }'eni
ufuklar açan kişilere yanaşma ve onlarla konuşmanızı
sağla1ran karar dürtüleri. Bu, yaşamanın doğal yoludur.
''Ha1rat, kendi içinde zaten düzenlidir'' dedi Merlin. ''Hayat,
kendisinden kendisine akar, tomurcuk çiçek açar, çocuk
olgunlaşıp 1retişkin olur. Her aşaınanın değerini bilin,
kutla1rın onu ve diğer aşamanın çabasızca gelınesine izin

verin.''

Belirsizlik içindeki bir }'aşaının gerçekten de ne kadar


güzel olduğunu gösterecek bir çalışına var. Biraz oturun ,re
11a1ratınızı, zil1ninizdeki bir 'rideo kasetli gibi düşünün.
l(asedi se1rretme1re bugünün ola1,ları1rla başla1rın ve 1rarın
olınasını arzu ettiğiniz şekliyle ileri sarın. Sonra ertesi güıi 're
dal1a sonraki gün gelsin. l(endinizi }raşlanırken 11a1ral edin;
arzu ettiğiniz herşe1rin olduğu geleceği l1ayal edin.
Fantezilerinizde sınır tanıına}rın ve ölümünüze kadar gelin.
Güzel bir ölüın olsun, acısız ''e 11uzur dolu.

1 04
Bu nu bir kere yap tıktan son ra baş a dönün ve tamamryla
başka bir kaset seyredin. Yine bugünün ola)rlarıyla b a ş layın ve
sonra olanları değiştirin. Ha)ral gücünüz işbaşındadır, bu
)rii z den kendinize çılgın, felaket dolu, dramatik ve)ra azizlere
ö zgü bir 11ayat seçebilirsiniz. I�asedi ölüm sal1nenize kadar
getirin. Sonra başa sarıp tekrar başlayın. Çalışmanın ana
teınası 11ayalini kurduğunuz 11erş e)rin aslında gerçek
oluşudur; geleceğiniz, l1erl1angi bir senaryodan değil,
mümkün olan tüın senaıırolardan oluşur. Bu senaryoların
hepsi, görünmeyen potansiyel iplikleri gibi şu an dan
dallanıp budaklanırlar. Herkesin hayatı böyledir; ancak
11atalı bir duygu olan kendini denetleme duygusu, aslında
tamamıyla belirsiz olan bir şeyi kontrol edebilece "' · ·zi bize
inandırmaya çalış ır.

Ego, korkularını fark edip kendini denetleme)ri ·


bırakmalı dır Bu, bulunduğunuz arayış yolculuğunun bµ)riik
.

aşamalarından biridir. Eğer 11ayatın akışını kabul edip


kendinizi ona bırakırsanız, gerçek olanı kabul ediyor
olacaksınız. Sadece \Te sadece gerçek olanı kabul ettiğinizde
l1uzur ve mutlulukla }raş a}rabilirsiniz. Alternatif ise 11iç
bitıneyecek bir savaş b aşla tmaktır çünkü bu sa\raş gerçek

olma}ranla yapılır; l1a}ratın kendisiyle değil, serabıyla.


105
ONÜ ÜNCÜ DERS

Deneyimlediğiniz gerçeklik, beklentilerinizin bir


yansımasıdır.
Eğer her gün aynı gerçekliğiyansıtırsanız,
gerçeğiniz de her gün aynı olur.
Dikkat, kusursuz olduğunda kaos ve
karışıklıktan düzen ve berraklıkyaratır.

Arthur kral olduktan sonra, kristal mağarada


yaşa arını )ralrıız bir kişi)rle paylaştı; karısı Guinevere.
:tvferlin tekrar ort_aya ç adan )'ıllar önceydi ve Guinevere
l O
onu aşağı-)rukarı bir tek-bo)rnuz veya diğer bir mitolojik
11ayv-an kadar ancak ha)ral edebili)rordu. ''Eğer c;loğduğu
söylenen karanlık Galler Dağları kadar ürkütücü ise onunla
karsılasmaktan korkarım l1erl1alde. ''
J J

''Sandığın gibi değil'' diye karşılık 'rerdi Artl1ur. ''O,


beklediğin veya umduğundan farklı. ''

''Lordum, Fransa I<ralı'nın sarayında bü)rücülerle ve)ra o


isimle çağı.rılanlarla karşılaş tıırı'' dedi Guine,rere. '' Onlar çok
zekice 11areket edip sanki biziın göremediğimiz şe)rleri
görü)rorlarmış gibi başlarını sallayan, yaşlı, uzun beyaz
sakallı adamlar değiller mi? '' .

Artl1ur gülümsedi. '' Ö )rle bü)rii cülerle de karşılaş tıın ama


1'1erlin onlardan değil. Ona bir keresinde 'Sen 're ben nasıl
farklı olabiliriz ki? Benim için i · ·z de, nehrin kı)rısına

uzanmış akşam )remeği içi11 balık avlayan iki insanız .' dediın.

O
1 Unic(>rı1: l\Iit(>lojidc safl ığı ı1 \'C mast1mi�'ctiı1 scınbolü (>laı1, alruıuıı
(>rtasıı1da tek bo)rı1uzlu bc�raz at. (çc\'.)

106
Bana baktı ve basını salladı. 'Burada uzanan iki kisi
• •

olduğumuz doğru, ama senin tüm gerçekliğin bu


bulunduğumuz çevre. Benim gerçekli ... · de is e nel1ir, ağaç
,re çevremizdeki 11erşe)r bilincimin ufkundaki ufak bir
no kt a ' .
. ''

Guinevere, ''Eğer geçekten bizimkinden ayrı bir dün)rada


yaşadıysa, ona nasıl ulaşabileceğimizden hiç bal1setti mi?''
diye sordu.

''Evet'' dedi Arthur. ''Benim gerçekli" · · ri ağaç, nehir,


orman tamaınıyla bir yanılsama, zihniınin bana zorla kabul
ettirmiş olduğu özel bir sanrı (halisünas)ron) olduğunda
ısrar ederken, kendi dünyasının ışık dünyası olduğu için
l1erkese açık olduğunu söyledi. ''
.

Guinevere'ın kafası karısmıstı. '' a sen ve ben icinde


J
.
·

� �

bulunduğ1ıı11uz bu odayı, bildiğimiz . diğer l1erkes gibi


görüyoruz. Bunun bir yanılsama olduğunu sanmı)rorum. ''

' ' O zaman sana bir şey gösterece "" · '' dedi Artl1ur.
I<raliçeden o dadan ayrılmasını ve gece yarısına kadar
gelmeyeceğine s öz vermesini rica etti. Guinevere SÖ)rleneni
ırap tı. Döndüğünde tüm mumlar sönmüş, kadife perdeler
çe · · ş, odayı zifıri karanlık kaplamıştı. ''I<orkma, ben
buradayım.''

''Lordum, ne )rapmamı istiyorsunuz?'' diıre sordu


Guinevere.

''Bu odayı ne kadar iyi bildiğini anlamak is tiyorum'' dedi


Artl1ur. Bana doğru )TÜrÜ ve etrafında nelerin olduğunu
söırle, ama 11içbirş e)re dokunma. '' I<arısı bunun çok garip
bir sınav olduğunu düşündü ama söyleneni yap tı.

''Şu yata "" z ,re şuradaki de karşı kıyıdan getirdiğim


meşe çeyiz sandığı. I<öşede uzun, işlemeli Ispanırol


d�tııirinden yapılınış mumluk dµru}?Or ve du,rarlarda da

107
i go bl en . 1 1 '' E şyalara ça rp m amay1a di kkat .
karşılıklı ol ar ak ik
ederek ilerle;ren Guinev ere, ;1astığına kadar kendisinin
döşediği o da;rı en ince a)rtıntısına kadar anlata bili)rordu.
''Şimdi bak' ' dedi Artl1ur. Bir, iki 're sonra üç tane mum ·

)raktı. Guine".ere etrafına bakınırken odanın bomboş


olduğunu görünce şaşırmıştı. ''Anlayamı)rorum'' diye
tn1rıldandı.

''Tarif ettiklerin olanlar değil, olmasını umduklarındı.


Ancak, beklentiler kuvvetlidir. Işık olmadan bile lltnduğunu

görüp ona göre tepki \rerdin. O dayı aynı lus setmedin mi?
Etrafa çarpabileceğin yerlerde temkinli yürümedin mi?''
Guinevere başını s allayarak onayladı. ''Gün ışığında bile''
dedi Artl1ur, ''görmeyi, duyma)T1 ve dokunma)rı beklediğiıniz
şe}rlere göre yürüyoruz . Her deneyim, bir gün, bir saat 'reya
bir saniye önceki anılarımızla besledi.., · · z bir sürekliliğin
üzerine kuruludur. Eğer tamamıyla beklentisiz görebilirsem,
önems edi .., · ş e)rlerin gerçekli'"' · )'itireceğini SÖ)rledi
·

. .
I\1erlin. Büyücünün, ışık geldikten sonra gördüğü dünya .
gerçek dün)radır. Bizimki ise karanlıkta el yordamıyla
bulduğumuz gölge bir dünyadır.
'

Ders i An l a m a '

Büyücü kendini bilinenlerden tamaınıyla kurtarmıştır.


Bü}rücü için tek özgürlük bilirune-yTendedir çünkü bilinen
11erş e)' geçin.iş 're ölüdür. ''Neden hep senin dün)ranın bir
hapisl1ane olduğunu söırlüyorum, biliıror musun?'' diıre
sordu Merlin. ''Çünkü zil1nin ka,rra)rabileceği 11erşey
sınırldır. Bir dene)rimi sözcüklerle sınırladığında veı;a

1l G encide taril1i \TC)'a mitoloj ik ola)'ların üzcriı1e elle dol\.unaraı


işlendiği, l<ane\1İçe �·a da telleri sa)1ılabilcccl< l<uınaş i.izcri11c reııl<:li ipliklt
)'apılaıı ()zcl biı· işlcıne. l)u\1::1rlarda, .�·erde \'C)'a mobil)'alarda kuUanılıı·
·

(Ç )
C \' .

108
düşüncelerle kısıtladığında ve)ra 1Bili)ro1Lım1 dediğinde
ınulıteş eın \re görünmeyen bir ş e)rler kaçı,rerir. Sınırlar
kafeslerdir; gerçek ise elinde titreyen çok lıassas bir kuştur.
Cok uzun süre elinde tutarsan ölür.
J

Bilinll?-e)renin sizi özgürlüğe götüreceği doğruysa,


ego'nun da kendini sınırlarla dalıa ralıat lıis settiği doğrudur.
Zilıinleriniz aynı düşünceleri günbegün tekrarlı)ror. Bu
düşünceler s enin birer yansımandır, ancak egon onları
gerçek sanıyor. ''Bir ağacın ağaç, duvarın duvar, dağın da
dağ olduğu ortada değil mi?'' diye sorar ego� Ancak bunlar
sadece bir bilinç durumunda gerçektir: uyanıklık.
Rüyadayken bir çayırda oturup dağların üzerinden geçen
bulutları seyredebilirsiniz. Uyandıktan sonra dağ, bulutlar ve
ça)rırın, b e1rin hücrelerinin rasgele ateşlemelerinden oluşarak
lıızla kay·ıp geçen görüntüler olduğunu farkedersiniz.
Uyanıklığın da bunun gibi olmadığına dair bir delil yoktur.
''Gerçek'' dağlar, çayırlar ve bulutlarin, b eyniniz de oluşan

görüntülerinin dışında lıiçbir denenebilir gerçekliği 11oktur.

Merlin dışarıdaki dün)rayı yanılsama diyerek ortadan


kaldırıhca Artlı.ur derinden sarsılmısı. ''..L\ma cevremdeki
J J

ş e1rlere dokunu1ror ve katı olduklarının görüırümm. I<afamı


bir ka1ra1ra çarparsam ezilir'' diye karşı çıl�tı Artlıur .

''Görüntüler sadece görünınekle kalmazlar'' diye tekrar


lıatırlattı l\tferlin. ''Bir rü1rada nesnelere dokunup tüm
du1rularını dene)rimle)rebilirsin. ''
.

''Peki Ö)rleyse ni1re uyanık olınakla rü;ra görmek arasında


ayrıın )'apı)roruın? Neden insanlar birine gerçek de;rip
diğerine 1ranılsaına di)rorlar?''
.

''Alışkanlık. Eğer bilgiy·i bü1rücüd�n ·alsalardı, şu anda


..

rü3ralarında }rap tıkları şe)7leri U)7anıkken de nasıl


}rap abileceklerini öğrenirlerdi. Işte o zaman sınırlar kalkar 're


gerçek, gölge 11apisl1anenden çağırırdı seni.

109
Hepimiz yen i ve bil inm ey en şey ler ya şar ız am a pe k
azımız bu bil inm eyr en i bizi çağ ıra n bir gü ç ola rak gö rü rü z.
Bili nm eye nle r, ba şka bir ger çekli ğin ipu çla rı)rla do lud ur. Bu
ipuçları nelerdir? Onlar 11er an değişir, ancak dünyanın sana
sunduğu 11erl1an gi bir şeyi dikkatlice incelediğinde, kendi
benliğinin tekrar b erraklaşmaya başladığını göreceksin.
Tesadüfi diye görünen olaylar, sanki bir }'Önün, ''Ben
buradayım. Beni bulabilir misin?'' diyormuş gibi anlam
kazanacak. Tesadüfi karşılaşmalar, beklenmeyen rastlantılar,
gerçekleşen önseziler, arzuların anında doyuma ulaşması,
önceden kestiremediğiniz sevinç parlamaları, derin bir
anlama duygusu, güvenin doğuşu; tüm bunlar, gerçeğin bizi
kendi yarattığımız hapishanelerden çıkarırken alabileceği
şekillerdir. Bu çağıran sesi · emeyebiliriz. Seçim tamamen
kişiseldir. Paslı aina tanıdık olan bilinen ile, taze, sınırsız
olanaklar alanı olan bilinme}:en arasında, kalbiınizin
derinliklerinde bir s eçim }'apılmalıdır.

Dersle Yaş a m a
Dersle yaşamak, bilinenlerin ötesine geçmektir. Herşeyi
unutup luçbirşey beklemes eniz, sizi dal1a üst bir
gerçeklikten uzaklaştıran sınırların silikleştiğini göreceksiniz.
Bu dal1a üst gerçe . · �, 11er gün gördüğünüz ve yaşadığınız
'

bilinen gerçeklik tarafından ağlarla öıülmüştür; ikisini


birbirinden ayıran bir mesafe yoktur. Ama milyonlarca
kilometre uzaklıkta da olabilirler.

Gerçeğin 11ep a}1nı, olduğu gibi kalmasında, alışkanlık ve


miskinlikle birlikte dal1a cok korkunun rolü \rardır.
'

'
.

Guine,rere'ın geçtiği sınavın bir şe i de siz deneyin. Zifiri


'
r •

karanlığın olduğu bir gecede, bildik bir odanın ortasında


durun. Şiındi çaıpmadan, odadaki eş}1alara olabildiğince
· yakın Jriİ1Ü}-Ün. En bildik odada bile korkusuzca )riitümenin
zorluğunu göreceksiniz. Çoğuınµz, getireceği belirsizlikten

1 10
dolayı körlükten korkarız. Yüre v · 'z , düşme \reya etrafı

)'ıkına düşüncesine karşı koyar.

Ancak bilinenin sizi korkudan kurtaraınayacağından


başka ne)ri kanıtlıırorsunuz ki? Odanızı bilmenize rağmen
korku oradadır ve gün ışığında bile korku vardır, sadece

biraz dal1a derine gömülüdür. I<orkunun ortaya ç ası için


karanlıktan dal1a başka bir şey bekliyoruz; bir kaza, gündelik


yaşamda bir s ekme, güvenliğin aniden ortadan kalkması.
Bilinenlerin dünyasında kendiıııizi ne kadar rahat
hissettiğiıniz önemli değildir, bir felaketin olabileceği
korkusu bilinçaltınızdan hiç ç az.

Bilinıneyenin tadına diğer bir derteırle de bakabilirsiniz .


Mutfakta gözlerinizi bağlayın ve o turun. Şimdi bir
arkadaşınızdan üç tane meyveyi ne olduklarını söylemeden
önünüze koymasını isteyin. Arkadaşınızın bir kaşık veya bir
parça meırveyi ağzınıza koymasıırla meırvelerin tadına bakın.
Her meırvenin ne olduğunu hemen anlaıracaksınız, ama aynı
zamanda mey'Veletin ne olduklarını anlamadan 11emen
önceki belirsizlik anında, varlı'"' unuttuğunuz yeni bir
şeyler -uın1Jl1nayan bir dokunuş, değişik bir koku, ince bir
tat- farkedeceksiniz.

Bu, belirsizliğin gücüdür. Olanlardan emin olduğunuz


sürece sınırlarla yaşıyorsunuzdur. Ayrıca emin olduğunuzu
sandığınız ş eylerin de keş fedilınemiş yeni }'önleri vardır.
''Tanrı bu dünya1rı 1rarattı11 dedi Merlin, ''Tanrı'nın dikkatinin
dünyanın üstünde olması için dünya yeterince ilginç
olmalıdır. Eğer olaırlar sıkıcı olmaya, paslanma3ra veıra bildik
olmaya başlarsa, bu belki de s enin · · in azaldığını
gösterir. '' B elirsizliğe ırelken açmak ego'nun zor kabul
edeceği bir ş eyTdir, ama büırücünün dünyasına açılan tek
voldur.
J .

·­

•.

111
ONDÖRDÜNCÜ DERS

Büyücüler kaybedilen şeylere üzülme� çünkü


yalnızca gerçek olmayan şeyler kaybedilir.
Herşeyiyitirsen bile gerçek yine var olacaktır.
Yıkıntıların arasında ve felaketlerde bile
hazineler saklıdır.

Küllere bakarken iyi bak.

Tüm çocuklar gibi Arthur da ölüınü fark etmişti. l'vferlin


onu bir zamanlar serçe olan gri bir tü)' yığınına bakarken
buldu. ''Ne oldu ona?'' diye s ordu çocuk.

''Değişir'' diye )'anıtladı l'v1erlin .


'' N eye göre?''

''Nasıl baktığına. Birçok ölümlü ona ölü bir kuş di)re


bakar. ' Ö lümle' kastettikleri, onun yaşamının s ona
ermesidir. Dal1a zeki ölümlüler dal1a derine bakarlar.
Görürler ki ölüın s adece bir yeniden düzenleniştir. I<uŞ u
oluş turan şeyler oluş11munu sağla)ran elementlere karışmak
üzere )!eniden toprağa dönüyTor.

Çocuk biraz düşündü. ''Bu görüntü beni ni)re


korkutu)�or?''

''Hafıza. Bilsen de bilmesen de, çocukluğundan beri �

ölümle il · · fikirler oluş turdun. Bunlar orta)ra çıktıkça bu


anılara bağlı olan korku 're acıyı 11atırlı)rorsun. '' Çocuk, .
:Lvierlin'in bütün söyTle · erini anlamak için daha çok ufaktı
\re _diğer tüm çocuklar gibi asıl derin olan sortıları sorına)rı
.··

bıraktı. l'vferlin'in acıklamalarından ancak ,,ıllar sonra,


, ,

1 12
ölümün sadece hayvanların değil, kendisinin de başına
gelebileciğini anladığında tatmin oldu.

''Sanırım'' dedi Artl1ur 011 iki )Taşına geldiğinde,


'' ölümden dal1a çok korkma1ra başlı}Torum. 1 1

1'1erlin kafasını anladığını gös terir şekilde salladı .


''Dünyayı dal1a çok dene17iınlemeye başladıkça anıların da


daha kuvvetli olarak gelmeye başla1Tacak. Ama bir şe)T daha
,rar: Ölümlüler sahip olduklarını ka1rbetmekten korktuklatı
için ölümden korkarlar. Ölü bir haırvan gördüğünde neyin
öldüğünü söyleyemezsin. Son nefesinden sonra ırin e aynı
ağırlıktadır; hücreler aynıdır. Sadece nefes alış ve nefesin
ardındaki 11er neyse o 1roktur. ''

''Ama ölümlülerin evleri ve içlerinde eşyaları vardır.


.L'\ileleri ve bağırlarına bas tıkları bir 1raş amlar1 vardır. Bunları
kaybetmemek onlar için inanılmaz bir sa,raşa dönüşür .
• •

.L'\ncak sana bir sır 'rereceğim. Olüm anında 11içbirş e)T ölmez.
Ölüm bir s on değil, bir başlangıçtır. Ölümlüler, anılarına
takıldıkları için ölümden korkuırorlar. I<iı11 s e ölümün nasıl
bir ş eır olduğunu bilmez. Bü}iicünün görüşünü kazan ve
tüm kayıpları kabul et, nihai kaırıp olan ölümü bile.

''Deneyeceğim'' dedi Artl1ur kuşkuyla. ''Ama 11aklısın,


kaırbetmek istemediğim birçok ş ey 'rar. ''

''Sadece anla1rışını biraz değiş tir 're 11atırla: tutunduğun


şeırler zaten ölmüştür. Her an öl, o zaman ölümsüz bir
11aırata açılan kapı}rı keş fedeceksin. ''

De rs i An l a m a
Değişiınin olduğu bir dün1ıada kaırıp 're kazanç da
olmalıdır. Ego, kazancı i)'i, kaırbı kötü olarak }'"argılar ama
doğa b öı:le a1rrımlar ırapmaz. Yaratılma olduğu sürece )7ıkını.
da olacaktır. ''Siz ölümlüler'' dedi J\.ferlin, ''dün,'anın

insanlar, 11a}'\Tanlar 're bitkilerle dolup taşacağını

1 13
düşünmeden ölüınü ortadan kaldırıı.ı.a)ra çalışıyorsunuz.
Ormanlar en kısa zamanda kendi baskısınııı. altında
boğulacaktır, denizler lı.a\ra \re 1rer için savaşan 1raratıklardan
kıvranacaktır ve doğanın o lı.assas dengesi ortadan
kalkacaktır. ''

Bu doğum ve ölüm döngüsü, sadece kişisel olduğunda


korku ve çatışma konusu olur. Bir 11a1>at boyu ka1rıpları
'

engellemek için verdiği savaştan sonra ego, ölümü nil1ai


3renilgi olarak görür. Birçok insan için ölüın korkusu,
1rüzleşilemeyecek kadar boğucudur; ölüm bilinçaltına itilip
lı.er gün inkar edilen bir konudur. Ve1ra bu inkar, güvenli bir
uzaklıktan düşünülebilecek metafızik bir gizem olarak
en telektüelles tirilir.
J

Büyücüler, normal deneyimin ve bununla birlikte


bilmenin normal }Tolunun ölüm anında s ona ermesinden
dola3rı ölümün bilinemediğini söylerler. Norınal dene1rim,
görebildiklerimiz, · du1rabildiklerimiz, dokunabil · � erimiz,
kokla3rabildiklerimiz ve tadabil · erimiz üzerine kuruludur .
••

Buna düşünce ve lı.isler de eklenir. Olmek, duyuları ve


ınaddi dünya3rı geride bırakarak yeni bir algılaınaya
geçmektir. ''Eğer bunu bils e1rdin'' dedi Nlerlin, ''Ben zaten
ölüyüm. ''

''Bu ınümkün değil'' diyTe atladı Artlı.ur. ''Benim için .


3raşamak demek, 1remek, içmek, uyuınak 're dene}riınlerde
bulunmaktır. Sen de beıı.iın gibi lı.ep bö)7le 1rapını1ror
' '

musun?''

JVIerlin kafasını salladı. ''Neden \rasaın \re ölüınün bir


.1 J

arada olama1racağını düşünüırorsun? Aynı anda senin


söırlediğin ş e)'leri )'ap tığıın gibi, lı.iç doğmamış \re ölıneırecek
olan kendiınin de farkında olduğuın bir bilme duruınu
içerisinde)rim. Böırle bir duruınu keş fettiğinde ölümün ne
olduğunu anlarsıı1. Bu keşfi bedeni terk etmeden ne kadar
önce ,,aparsan o kadar ivi. ' '
• .1
·

1 14
''Ar tık ölüın d en korkmaman gerektiği için ço k şans lısın ''
dedi Arthur .

''Doğru, ancak ben birçok ölümlünün kaçınacağı bir


. şeyi yaptıın. Bir aşık gibi p eşinden koşup onu yakala1!1 a)ra
karar verdim ki sizler ondan öcü gibi kaçı)rorsunuz. Olüm
cok 11assatır ve onu şeytanlaştırırsanız size yakınlaşıp
J

sırlarını açmaz. Aslında ölüm hakkında korktuğunuz herşey


kendi cehaletinizin ürünü. Hakkında lıiçbir şey bilmediğiniz
bir şeyden korkuyorsunuz.

De rsle Yaş a m a

Ölüm nil1ai bir olaydır. Bu olmadan önce öğrenilmesi


gereken bircok ön ders vardır. Söyle bir dakika icin öliitııü
J J J

düşünürseniz, 11ayatınızda kalıplaşmış olan kazanç ve. kaırıp


gelgitlerini kolaırca görebilirsiniz. Bunlar meırdana gelirken
kaırıplar acı 'rericidir \re ego tutunınaıra çalışarak karşı koyar.
Yine de çocukluğu bitirip yetişkinliğe geçmek bir açıdan
kaırıp, bir açıdan da kazançtır. Evlilik bekarlığın .
kaybedilmesi ve bir eşin kazanılmasıdır. l(azanç ve . ka)rıp ,
aynı madalyonun iki ırüzüdür. Hayatta mutlak kazanç
getiren tek ş eır farkındalığıri kazanılmasıdır ki tüm araırışın
aınacı budur.

'' Zaten lıiç sal1ip olmadığından'' diye sordu 11erlin, ''bir


ş eyleri kayb edeıneıreceğini 11iç 11isseder misin? Salı.ip
olduğun tek şe)' kendinsin. Bu benlik evde ''eya iş.te zaman
11arcayabilir, belli şe)rlerle ve)ra b elli ıııikarda parayla vakit
geçirebilir ama tüm bunlar zamanla değişir. Geriye kalansa
bir anı, bir görüntü ''ey'a bir fikirdir. Bunlar gerçek değildir;
onlar zil1nindeki 11a1rallerdir. Düşünceler ınisafirler gibidir;
siz 11ala evdeırken girip çıkarlar. Nesneleri ''e salıiplendiğiniz
şe)rleri de böyle düşü11ün. Gelirler ''e giderler. Geri)re kalan .
ıse sızsınız.
• • • • •

115
I1a;ratınızı koıuma gör e,rını ustlenmıştır. Sızı kayıp \re
felaketlerden koru;rup ölüın ka\rraınını olabildiğince
uzaklaştırır. Ancak bü)rii cü lı.er türlü zıtlığı ve ka);bı, sizin de
l1a1Tatınıza U)rgula)rabileceğiniz şu nedenle kabul eder:
E'rrendeki l1erş e)' enerjiden )'apılınıştır. Her enerji formu
)'aratıldıktan sonra kendini bir süre devam ettirir. Belli bir
süre sonra )raşaın gücü salı.neye yeni bir şeyler koyınak is ter.
Bunun için is e )raşlanmış , es -· · ş kalıplar ortadan
kalkmalıdır.

Ölüm, )'aşanı uğruna halen devam ediyor ve etrafuııı zda


yaşamdan başka bir şey )rok. Ancak ego, çözünmesini
istemediği belli enerji formlarına bağlanır. Bir tomar para,
bir e'\"", bir ilişki, bir l1ükiiınet 11epsi de zamanın akışına
karşı koruma)ra çalıştıv z kendine has enerji formlarıdır.
İnsanlar ölümle sa,raşır; bu, şu demektir: Ölüm tek alternatif
olana kadar bir şe;rleri koruma)ra çalışacaklardır.

Aslında bö)rle çabalara gerek yoktur. Sa,raşarak bir gülün


açmasını sağla)raınazsınız. Bir embriyonun bebek olınası için
mücadele edemezsiniz; bu, kendi ritiılılerini takip etmesi)rle
olur. Ego'nuz, güller \7e bebekler 11akkındaki bu gerçeği
kola)rca kabul eder ama para, e'rler, ilişkiler ''e diğer
bağlandığı şeylere gelince kabul etmez. Ancak büjrücü ·tüm
11a)ratı )TÖneten e\rrensel kanunları göıür. Zaten ego, sizi bu
dünya)ra getirmek için de çaba gös termedi.

Ego'nun çabası bir çeşit ha)·ata karşı ko}·madır ·çünkü


ego, .ru11i bir;·a1·a11ı için diretir. ''Doğa, i)ri neçlenlerden dola)rı
taın zamanında alır'' dedi I\ferlin. ''Eğer ıne,rsimi gelıneden
çiçek is tersen, )'apma çiçeklerle de,ramlı çiçek salubi
olabilirsin ama bunların canlı çiçekler olduğuna kim inanır?''

Para, iı1sanlar 're bağlanmış olduğunuz diğer şeylerin


gitmesi gerektiğinde, onları denetle)rip ka1rbetmeınek için
çaba s arfettiğinizde, 11erşe)'i deı1gede tutaı1 e'\rrensel güce
karşı ko)TU)'Orsunuz demektir. ''l(ontrolü tesliın etınede11

1 16
önce güvenınen lazım. Siz ölümlüler, doğanın
dö ı1gülerinden muaf olduğunuzu sandığınızdan dolayı
koşullanınalarınız sizi gü,rensizliğe itiı,or'' dedi :J\ferlin
eğlenir bir ta\rırla. ''Bedenleriniz doğup, bü]rii)riip , ölürkeı1
bile geride bırakacağınız ölümsüz )7apılar, 11ejrkeller; ş öl1ret
·

ve l1azine dolu kasalar l1akkında fantezi kuruırorsunuz .


Dilediğini ırap aına önce şu doğanın dışında olduğunuz
yanılgısından kurtul. ''

Felaketin enkazında bile fırsat tohumları görebilmeye


'

başladığınızda güven oluşmaya başlıyordur. Bu güven


'
.

kademe kademe gelir. Ilkin ego'nun kaybetmekle il · ·


yargılarının }'anlı ş olduğunu görmeye başlayın. ''Acı gerçek
değildir'' dedi :l\ferlin. ''O, ölümlülerin gerçeği bl,llmak için

geçtikleri şeydir. '' Ikinci olarak felaket veıra kayTbın diğer


yüzüne, filizlenmek isteyen yeninin ufak tol1uınuna bakın.
''l(üllere bakarken'' diıre öğüt \rerdi l\11erlin, ' 'iyi bak. ''
Üçüncü olarak suçlama \re eleştiriıri, s akin ve eınin b ir
şekilde, doğanın planında korunduğunuzu bilerek bir kenara .
bırakın; kayTbettiğiniz 11er ne ise geçicidir ve gerçek değildir. ;
O, doğanın acımasız \re uınursamaz olduğundan değil, :

gerçeğe doğru attığınız l1er ad1ırun değerli oldt1ğundan


dolayı gitmek zorundaydı. Bunun ışığında kazanç ve ka1rbın
sadece birer maske olduğunu göreceksiniz .L;\ rdında ise
.

kaosta birliği sağlayran , gerçeğin l1 erş eırde parlaıran ebedi ışığı


·

\Tardır .

117
· ONBE 1NCİ DERS

Aşkı bildiğin ölçüde aşk olursun.


Aşk, bir duygudan daha fazla bir şeydir. O,
doğanın bir gücüdür; bu yüzden gerçeği
barındırmalıdır.
Aşk kelimesini söylediğinde duyguyu
yakalayabilirsin, ama özü anlatılamaz.
En safaşk, en umu/madikyerdedi�· bağımlılığın
olmadığı yerde.

1 2
Arthur'a hizmet eden en saf sö,ral'\!e Galahad'tı ve
• .1

I<ral'la ortak yönleri ikisinin de evlilik dışı bir ilişkiden


olınaları)rdı. Galal1ad'ın Lancelot'un öz oğlu olduğuna dair
bir işaret )roktu ve nil1ayet saraydaki bir soylu bir kadının eşi
olma günü gelip çattığında Arthur kafasını sallayıp kaşlarını
cattı .

'' Hiçbir so)rlu kadının eşi olaınazsın'' dedi Artl1ur. ·

Galal1ad kızardı 're kekeledi, 111\ma Lorduın, l1er ş ö,ralye


aşkının saflığıyla soylu bir kadına 11izmet etmelidir. ''

''.ı\ şk 11akkı11da ne biliyorsun?'' di)re sordu Arthur. Ses


tonuı1un ıtl1amkarlığı Galahad'ı iki kat dal1a kızarttı. ''Eğer
SO)rlu bir kadının eşi olınak isti)'Otsan, sana arasından
seçmen için üç tane sunaca u • '' I<ral heınen )raşlı bir
teınizlikçi olan gri saçlı ve burnu benli I\1fargaret'ı çağırttı.
''Ona aşkından dola)rı l1izmet eder misin dürüst şö,ral)re?''
di)re sordu Artl1ur.

1 2 Kı:al , \ ı·tl1uı·'tıı1 cfsa11c si11dcki \'tı\'<lrlal� �fasıl Si)\ral\'Cleı·iniıı c11 sat· ve

crLieınlisi. ()ntı11, I<.tıtsal I<.adcl1i btılaı1 tel( ş(),·ı1l)'C < >llltı ğu s()�·leı1ir. (çc\1.)
. '

'

118
Galal1ad şaşı11nıştı. ''Lordum anlaınıırorum'' cliıre
11urıldandı. Artl1ur Galal1ad'a keskin bir sek.ilde baktı \re

)' aşlı kadını ;rolladı. ''Başka bir tane getirin '' di;re eınre tti. Bu
sefer içeriıre ;reni doğmuş bir bebek getirilcli. ''Eğer
:tv1argaret'i 11izmet etmek için çok )'aşlı 're çirkin buluırorsan,
bu le;rdiıre ne dersin? Asildir ve güzelliğini kabul etmen
gerek.'' B ebeğin çok güzel olduğu bir gerçekti, aına
Galal1ad'ın kafası i;rice karışnuş tı. l(afasını salladı.

''Bu aşk dediğin ş ey zor bir konudur'' dedi Artlıur ve


üçüncü olarak on iki yaşında çok seviınli bir kız olan
Arabelle'i getirtti. Galal1ad kıza baktı ve sinirlerine l1akiın
olmaya çalıştı. ''Lordum, o nerede1rse kardeşim olabilecek
ufak bir bakire'' dedi.

''Sen luzmet edecek s oylu bir kadın istemiştin'' dedi


Artlı.ur, '',re ben sana üç tane sunacak kadar cömert
da,rrandıın. Siındi karar \rermelisin. ''

.

Galahad sersenı.leıniş bir şekilde baktı, ''Be · e niıre


eğleniırorsunuz?'' diıre s ordu . ..L'\rtl1ur'un bir el kaldırması1rla

bü}i.ik salon bir dakikada boş altılınış tı. Ik.isi ıralnızdılar.


''S eninle eğlenmi;rorum'' dedi Artl1ur. '' Sana, ustaın
:lvferlin'in öğrettiği bir şeyi gösterme}re çalışıyoıum. ''

Galahad, kralın dalı.a ırumuşanuş �riiz ifadesini gördü.


''Şöval;relerim soırlu kadınlara aşklarından dola}"l hizmet
ettiklerini söırlerler'' di;re devaın etti .ı:\.rtl1ur, '',re masumane
aşk ;reminlerine kaı·şın, 11izmet ettikleri kişiıre genelde tutku
duırarlar, öyle değil ıni?'' Galal1ad ona}·ladı.

''\Te so1ılu kadınlara ne kadar tutku;rla bağlı is eler o kadar


da şe,rkli olurlar, değil ı1ı.i?'' di;�e sordu Artl1ur. Genç
ş ö,ralıre )'ine onayladı. ''I:vierlin bana se,rınenin başka bir
· }'olunu öğretti'' dedi Artl1ur. ''Yaşlı kadını, bebeği ve
kardeşin kadar olan ufak kızı lı.atırla. I-Iepsi de dişiliğin
tezal1i.irleridir 're bıı formlar değiş tiğinde aşk dediğin şe;r de
"

değişir. .L\ şığıı11 dediğinde ·gerçekten sö;rleınek istediğin,


içi11deki bir iı11ajın tatmin olduğııdur.

1 19
''İş te bağıınlılık bö)rle bir imaja b ağlanarak başlar. Bir
kadını se,rdiğini sö)rleyebilirsin ama seni bir başkasıırla
aldattığında aşkın nefrete döner. Ni5re? Çünkü kafandaki
imaj zedelenir ve şimdi5re kadar sevi5ror olduğun şey bu iınaj
olduğundan, bunun bozulması seni öfkelendirir. ''

''Bunun için ne yapılabilir?'' diye sordu Galal1ad.

'' Her zaman değişecek olan duygularının ötesine bak ve



bu imajın ardında yatanın ne olduğunu sor kendine. Imajlar


fantezilerdir; fanteziler bizi yüzleşmek istemediğiıniz
şeylerden korurlar. Bu durumda yüzleşmek is teınediğiıı1iz
şe5r boşluk lussidir. I<endinde sevgi olmadığından, bu
boşluğu dolduracak bir imaj yaratırsın. Bu yüzden se,rdiğiniz
kişinin sizden ayrılması 'reya sizi aldatması acı verir çünkü
s e,rgisizliğin oluşturduğu yara su üstüne çıkar.

· ''Aşk, ırüce ve güzel bir şey olarak bilinir'' di5re ınıı·ıldandı


Galal1ad, ''ama sen ondan çirkin bir ş eymiş gibi söz
. 1rorsun. ''
edi

Artl1ur gülümsedi. ''Genelde aşk için söylenenlerin


korkunç sonuçları olabilir ama bu, hikayenin sonu değildir.
Aşkta bir sır vardır. Merlin bunu bana 5rılllar önce
söırlemişti: Yaşlı bir kadını, bir bebeği \re ufak bir kızı a5rnı
ş ekilde s e,rebildiğinde, formların ötesinde sevebilecek ·
özgürlükte olacaksın. Sonra da aşkın özü olan e'rrensel güç,
içinde s erbest kalacak. \Te bağımsız olacaksın ki bu, aşkın
karşı koyaına1racağı sessiz bir da,rettir.

Ders i An lama
Bü1rücü aşktan bal1settiğinde bizim aşk dediğiıniz şe5rin
nerede)r.s e aksi bir şe5rden balı,seder. Bizim için aşk oldukça
kişisel bir l1istir; büyiicü içinse o e'\rrensel bir güçtür. Biziın
için aşk, eninde sonunda ka)rbolacak bir koşuldur; bü1ri.icü
ise asık olmaz cünkü o zate11 ask nel1ri11iı1 icindedir . ..t\ına eı1
J "' .) "' •

bi.i)iik fark koşullanına ile ilgili olanıdır. ''Seni, beniın

1 20
olduğun için seviıroıum'' dediğiniz zaınan bir ko ş ul orta)ra
cıkar. Böyle bir aşk l1er zamaı1 '' ben'', ''beni'' ve ''beniın' '
J

dijre düşünen ego'nun bir parçasıdır.

'' Siz ölümlüler, başka birine tamamı)rla bağımlı olınaıra


aşk diyorsunuz '' dedi I\ferlin. '' Fanteziniz ıra birini
tamamıyla sal1iplenmek ıra da tamamıyla sal1iplenilmek.
1\n cak bü}rücüler hiçbir bav lılık veıra sahiplenme

olmam asına aşk derler.''

''Bu kıs aca umursamazlık değil ıni?'' dijre sordu Artl1ur.

Merlin kafasını salladı. ''Umursamazlıkta 11aı1at \reya


enerji yoktur. Büırücünün aşkı ise inanılmaz derecede
canlıdır ve evrenin enerjisiırle akar. Bunun alınası için boş
••

bir kanal gibi olman gerekir. Olüınlüler o kadar çok ego'}·la


dolu ki, başka hiçbirşeye ırer kalınamış . Büyücü tamaınen
boştur; b öj'lece tüm e"\rren onu aşkla doldurabilir .

. A

I\1erlin nazik "\7e se,rgi dolu bir şekilde, 111\şık olmak senin
için çok büjrük bir fırsat '' dedi. ''Norınalde ego'nun
du\rarları a-rkasında güvenli bir şekilde )'aşıı�orsun. Oradaki
gü,renlikten "\7eA ıraralanma imkanının yokluğundan
memnunsun . Aşık olınak en azından geçici bir süre için
duvarları yıkar. Artık taın korktuğunuz gibi açık ve
incinebilirsinizdir. .ı\ncak aşkın bu kuvvetli duygusu, onu

beklediğiniz gibi acı "\rerici bir duruın olınaktan çıkarıp


insanı kendinden geçirecek coşkulu bir l1ale sokar. En ijri
11ali1rle aşk, bilinmeyeni diğer bir rul1la pajrlaşmak,
belirsizliğin bilgeliğine adıın atınaıra istekli olmaktır. "

Büırücüler, aşk çeşitlerini jrüksek \Teıra alçak olarak


görınez; bu y·argılamaktır ve büjrücüler j'argılamaz . ''Eğer
düşınanınız 11anınızdan geçip 11akaret ederse'' dedi I\ferlin,
''bu se,rgi dolu bir da,rranış tır. .Aşkın dürtüsü düşmanın
kalbinde başlar, ancak 11afıza süzgecinden geçtiğinde nefrete
dönüşür. Aşk jiİZejre çıkarken, geçıniş dene}·iınleriniz ontı

sarıp sarınalar, aına �ranılınaırıı1, l1er ifade eğer ka1rnağında


)··akalanabilirs e se\rgi doltıdur. ''

121
''Öll.imlülerin l1iss ettiği aşktan s enin l1issettiğin aşka bir
köprü kurabilmek mümkün müdür?11 diye sordu ..ı:\rtl1ur.

''I<öprü kurınaya gerek yok çünkü )ralnız bir tane aşk


vardır'' dedi :IY1erlin. ''Bir başkasına duyduğun kişisel aşk,
evrensel aşkın bir noktada toplanmış l1alidir; evrensel aşk
bir kişiııe duyrulan aşkın genişlemiş 11alidir. Eğer açık olursan
ikisini de sonuna kadar yaşayabilirsin.''

Dersle Yaş a m a
Bir dereceye kadar hepimiz imajlara aşık oluruz. Bu
içimizdeki imajları dış dünyada bir karşılı... bulana kadar
taşırız. Genelde kendi l1ayallerimizi 1ransıtacak veya
onaracak birini arı1roruzdur. Biri aşk, bir a1rna ararken diğeri
eksik bir parça)'ı tamamlamak is ter. Her iki durumun da
temelini ihtiıraç duygusu oluşturur. I<endinizi eksik
lıissettiğinizden, eksikli · · zi bir başkasıyla kapatmak
...

ıs tersınız.
• • •

''Aşkı Tanrı'nın 11issettiği gibi lıis setmek is tiyorsan, tüm


boşluklarını doldurman gerekir, çünkü Tarirı bir tamlık
durumunda se,rer'' diıre tavsiırede bulundu J\1erlin.
�iükemmel bir aşık olmak deınek, bir başkasının
onarmasını beklediğiniz hiçbir gizli zaırıflığınız 'reıra
yaranızın olmaması demektir. I<endi boşluklarınızı bulmak
ilk adıındır, bunları Varlık \reıra özle doldurınaks a ikincisi.
Bu sürece genelde kendini se,rmek deniı·, aına bu ka,rrama
dikkat etmeniz gerekir. Bu genelde ben-iınajı'nı se,rınekle
karıştırılır. Büırücünün gözünde ben-imajı ego'dur; ego,

eksikliklerin üstünü örteı1 inkar du)rgusudur. ·

I<endini se\rıne, Benliğini, yani rul1unu se,rme3rle dal1a iyi


tanımlanabilir. Eğer binlerce anı1rla dolu geçmişinize
dürüstçe bakarsanız, l1ep karışık bir torba bulursunuz; bazı
deneırimler kendine 're:y·a başkalarına karşı se\rgi
tl)!aı1dırırke11, birçoğu U)'andırmaz. Utanç, suçlul�ık,

122
reddedilme, nefret, dargınlık ve diğer sevgi içermeyen

du)rgular aşka dönüştürelemez. Işte tüm bunlar anılarınızı


oluşturur. Bunları inkar etmeyin ve anılara bağlı olmayan
dal1a yüksek bir benlik duygusuna yükselin .

Anılar sizi sadece boğucu kişisel geçmişinize


11apsedebilir. Anıların ötesinde, Varlık'ın sakin deneyimi
'rardır; 11içbir içeriği olmayan sade bir farkındalık. Bu,
meditasyonla girdiğiniz aşk bölgesidir. Birçok meditasyon
türü vardır; Doğu ve Batı'daki gelenekler, içine girilebilecek
bir varlık merkezinin veya özün olduğu prensibine
dayanırlar. Giriş ise düşünerek veya hissederek olmaz. Bu
içteki sessiz bölgeye daha çok meditasyon }'aparak girmek
doğrudan bir yoldur.

Şimdiki çalışma ile imajların ötesine geçmenin nasıl bir


ş ey olduğu 11akkında bir fikir edinebilirsiniz. Ideal aşk


obj eniz olan güzel bir kadını ve}ra y�akışıklı bir erkeği
11ayalinizde canlandırın. Bu kişiyi, geriye kırışı ar
kalınca}ra kadar olabildiğince canlı bir şekilde gözünüzde
canlandırın. Aşkınız başlangıçtaki kadar ku,r\retli mi?
Çoğumuza, genç ''e güzel bir sura.t için hissettiklerimizi,
yaşlı ve kırışık bir surat için de l1issetmek zor gelir. Önemsiz
bir değişikliğin böylesine bir başkalaşım }raratmasına aşk
diyebilir misiniz?

''Aşk neden değişir?'' di)re sordu Arthur.

''Çünkü değişen aşk duygusu her zaınan zıttını da içerir.


His settiğiniz en güçlü aşk bile aynı güçte nef1�eti de gizler''
dedi 1\:ferlin . ''Tek fark; aşk, açmış bir çiçekken, nefret dal1a
tol1umdur. 11

Veya şu çalışma}rı deneyin: Çok se,rdiğiniz bir insa,nın


sizi kırdığı ana dönün. Bu, umursanmadığınız ,re}ra
aldatıldığınız bir an olabilir ''e}ra aşkınızın mükeınmel biri
değil de sadece bir insan olduğunu anladığınız bir ola)r. Eğer
kendinize karşı düıüst olurs anız, aşkınızın ne kadar ani 're
şiddetle başka dt1;rgulara dönüş tüğünü göreceksiniz. Orta)'a

1 23
cıkan ne fr et kı'
sk an cl
.J
ık'
kı rgı nlı k \re ya t1m ur sa m az lık
..ı

11i s s e tı e i
n y se çtiğ iniz aş kl a üs tü ör tü lü şe ki ld e bir to l1u n1
olarak 11ep oradaydı. Niye bu aşkı se çtiniz? Sırf ze,rk
alınanın }'a nında başka bir neden dal1a 'rar; ego . Bir
başkası1rla koşullanmış olan aşk aslınd� sizle il · · <lir çünkü
bu aşkı sürdüren, sevilen kişide gerçekte 'rar olandan
zi;rade, dal1a kısıtlayıcı bir şeydir; sal1iplenme il1ti;racınız.
Bir başkasını sal1iplendiğinizi düşündüğünüz zaman
)'aptı"' z şey, kendinizden, inkar ettiğiniz korkularınızdan
ve Za)rıflıkların1zdan kaçmaktır. Bu bir eleştiri değildir. Bir
bii)rii cünün gözünde aşk, kusursuz bir doyumun
;ransımasıdır ama bu, fantezi kurarak olmaz. Aşk, ancak lıer
11issin içinde gizli bir mücevl1er gibi bulunan Varlığın saf
akışına kapıldığınızda, sizi ego'nun ötesine geçirecek kutsal
bir )roldur.
''Hatırla'' dedi I\iierlin, ''aşk basit bir 11is değil, gerçeği
barındıran e'rrensel bir güçtür.'' Bu kadar derine
inebilirseniz, l1er du)rgunun kılık değiştirmiş aşk olduğunu
göriirsünüz. I<ıskançlık 're nefret aşka karşı gibi görünebilir,
ama a;'nı zamanda da aşka geri dönmenin bozuk yolları
olarak da göıülebilir. I<ıskanç insan da se,rgi;1i arı11or ama
çarpık bir şekilde arııror; nefret eden iı1san çaresizce sevıneıri
isti)ror olabilir ama bulaınamanın ümitsizliğine kapılıp nefret
edi)ror. Aşkı basit bir 11is olarak görme)ri bırakırsanız,
e'rrerısel bir gücün 11erşe)'i ona 'doğıu çektiğini görürsünüz -
bt.1 , bü;ücünün aşkıdır. Bu )riizden l1er ne kadar bozuk olsa
da aşkın l1er türlü ifadesine sa;rgı gösterıneliıriz. Her ne
kadar evrensel aşkı j;aşamış kişiler çok az da olsa, 11erkes ona •

giden )rolda )riirÜ)70t.

1 24
.

ONAL TINCI DERS

Uyanıklık, rüya ve uykunun dışında


sınırsız bilinç gerçeklikleri vardır.
Büyücü aynı anda tüm zaman/ardadır.
Büyücü her olayı sınırsız şekilleriyle görür.
Zamanın doğrusal çizgileri aslında sonsuza
kadar giden örümcek ağının iplikleridir.

Merlin'in elbisesi aylar 're yıldızlarla işlenmişti 're Arthur


bunun nedenini sordu. ''Göstereyim'' dedi l\ferlin. Arthur'u
alıp bir tepenin doruğuna çıkarttı. '' Şimdi bana görebildiğin
en uzak şeyi söyle''

''Ufka kadar kilometrelerce uzanan ormanı görüırorum''


dedi Arthur.

''Ondan sonra ne var?'' diye sordu 1\!Ierlin.

''Dünıranın sonu, gökyüzü ve güneş sanırım'' dedi


Arthur.
·

'' Onun da ötesinde?''

''Yıldızlar ve sonsuza uzanan boş uzay. ''

''Peki seni ters çe,ririrsem bu ırine doğru mudur?'' diye


s ordu ]\ferlin. Çocuk onayladı. '' Çok iyi'' dedi büırücü.
''Şimdi beni takip et. '' Çocuğu, öğleden sonraları sık sık
11
kestirdikleri akıntının }Tanına götürdü. Şimdi görebildiğin
en uzak şe)r nedir?'' diıre sordu Merlin.

''Böırle sık bir orma ta pek uzağı göremiyorum, ·

sadece akıntının aşağıdaki son kıvrımını. " Yüz metre kadar


ileri)7i işaret etti Artl1ur.

1 25
''A m a biliy or suıı. ki ak ar su de ni ze , de ni z de ufk a? '' di}re
s ordu Merlin . .ı'\rtl1ur on ayladı. ''D al1a sonra ufuk da
dün}ranın s onuna, gökyüz üne , gün eşe, yıldızlara ve s ons uz
boş uzaya gidecek, az önceki gibi?'' dedi Merlin'.

''Evet'' di)re yanıtladı Artl1ur. Büyücü bir kez dalı.a


sevinmiş görünüyordu. Artl1ur'u kristal mağaraya götürdü.
''Şimdi en uzak neyi görebiliyorsun?'' diye s ordu.

''I(aranlık, ve tek görebildi � · mağaranın duvarları'' dedi


Artlı.ur, ''ama sen bana s ormadan önce, bu mağaranın •

dışında ormanın, tep elerin, ufkun, gö zunun, güneşin,


yıldızların ·ve boş uzayın olduğuna katılıyor11ın. ''

''O zaman iyi dinle'' dedi Merlin daha yüksek bir sesle.
''Nereye gidersen git aynı sonsuzluk lı.er yerden }'ayılır. Bu
)TÜZden nere)re giders en git evrenin merkezindesin. ''

''Bu bir aldatmacaya benziyor'' diye karşı çıktı Artlı.ur.

''Ha)rır, aldatmacayı s eni belli bir bölgeyle sınırlı olmaya


inandıran · duyuların yapıyor. Gerçekte evrendeki 11er nokta
a}i-nı noktadır, sonsuzluğun lı.er yönden -odaklandığı bir
nokta. Burası veya orası )'Oktur, uzak veya }rakın yoktur.
Bü;rücünün gördüğü gibi sadece her ;rer ''e lı.içbir ;rer vardır.
Bunu bils eydin sen de yıldızları ''e a)rları üzerine gi}rerdin ..
Du)rularının }'anılsaması olınasa)rdı, ayların ve yıldızların
burada ;ranı başında olduklarını bilirdin. ''

''Bunu ne zaman farkedeceğim? '' diye s ordu çocuk.

'' Zamanla. Rulı.undaki karmaşa bittiğinde, semaları kendi


varlığında göreceksin. ''

Dersi Anlama
Du;rularımıza inanırsak, zaman ''e mekan gizemli bir şe)r
değildir. Bir tepeden, dünJranın ufukta bitiğini ''e güneşin
gök;,iizüne )rlikseldiğini görebiliriz . Zaman, saatlerin tik tak

1 26
sesleti)rle geçııuşten geleceğe düz bir çizgide ilerler. Ancak
bü)riicü için zamaıı 'Te mekan sonsuz bir gizeındir. Bir
bü)iİCÜ ebedi olan şu ana inanır. Herşe}ri11 ay·nı anda
olduğunu 'Te her yerin sonsuzlukla çe,Trilıniş aırnı nokta
olduğunu görür.

''Sıradan zaman-mekan lıenüz kaldıraınadığın bir


p erdedir'' dedi Merlin. Duyularına güvendiğin sürece
p erdeni11 bu tarafında kalırsın. Duyularının ötesine
geçtiğinde, şu anda 11ay·al edemeyreceğin gerçe · er ve
dünyralarda bulacaksın ken · · . Her gerçeklik, bir farkındalık
durumudur. Yeni dün,ralar kes fetmek sadece
J J

farkındalığınızın rafine edilip bu çok yakınlarda gezinen


gerçekliklere uyanmasına bağlıdır. Şu anda · · ·z de her
):Öne genişleyen sınırsızlığı görebiliyoruz, s adece ondan
ırararlanma ş e · · z çok farklı. 11

'' Sonsuzluktan ırararlaıunak için duyruların kaba 11alini


geçerek, _ zil1nitıi zaman ,re mekan ka'iTtamları açısından
ıreniden eğitınen gerek. Ufkun dünyanın sonu olmadığını,
güııeşin gökyüzüne )riikselmediğini zaten bili)rorsun. Bu
)ranlış ina11ışları değiş tire11 gerçekler oldukça katı görünebilir
• •

an1a onlar da değişime açıktırlar. Orneğin bü)riicü zamanı


an be an örüleı1 ince iplikler gibi görür. Her karar verdiğiniz
aı1da, bu anda11 başla)raıı yeni bir olaır 1raratırsınız; siz karar
'Terince)re kadar zamanın bu ipliği ınevcut değildi.

Zaınanı böyle subj ektif_ (nesnel) ve yaratıcı bir şekilde


gören büy'iicü, kendi ola1rlaı1n1 örüıncek ağı gibi dokuyarak
geçıniş 'i'"e geleceği değiştirebilir. ''Bir insan geçmişi
gerçekte11 değiştirebilir ıni?'' di)re sordu .L\rtl1ur.

''Elbette'' di)re )ranıtladı l\1erlin. ''Siz ölümlüler geçmişin


şu anı 'iTe şu anın geleceği }!arattığına inanmaıra alışmış sınız .
Bu çok gelişigüzel bir bakış açısıdır. Bir aı1 için kendine göre
mükemmel bir gelecek haı:al et. Gelecekte olmasını
arzuladığın ş eylerin şu aııda gerçekleşmiş olduğunu gör.
"

I<.endi11i orada görebili)'Ot inusun?'' .L\rtlıur kafasını

127
salla1rarak ona11ladı çünkü aniden tüm il1tiş amı)rla
Caınelo t'un görüntüsü belirıniş ti.

'' Çok i)ri. Şimdi gelecekteki bu anı)rı alıp buraya, bu ana


getir. Bırak bundan sonraki davranışlarını etkilesin. Eğer
korkunun yokluğunda l1uzur ve do)TUffi \Tat idi)rse, onu
şimdi )1aşa. Geçmişten öfke, korku \Te eksiklik dürtüleri
geldiğinde, bu anılara tak1lınak yerine gelecekteki anılarına
göre hareket et. Geçmişin ağırlıklarını üzerinden at ve daha
bilge bir geleceğin, rehberin olmasına izin ver. Ne olduğunu
görüyor musun?''

''Emin de.., · · ' ' diye yanıtladı Arthur.

''Tam bir bü)riicü gibi zamanı geriye doğru yaşı)rorsun.


Yarının 11ayallerini bugün yaşaınan mümkün. Yalnızca
geçmişi )raşayabileceğini de ki1n söylemiş? Öl · · üler zamanı
ileti)re doğru yaş ayıp anıların ağırlığı)rla 11" )70rlar; geçmişin
şu anı 1·aratmasına izin \reri)1ürlar. Bü)rii cü geleceğin şimdi)ri
yaratmasını seçer; gerçekte zamanı geriye doğru )raşamak bu
anlaına gelir. ''

11 Ö )rle)rse geçmişini, şu anki lı.areketlerini etkilemesine


izin 'rerme)rerek değiş tirdin.11
..

'' Çok doğru. Ama bununla kalmıyor. Geçmiş çok daha


yoğun bir şekilde değiştirilebilir. Zamanın, kendi bilincinin •

bir icadı olduğunu gördüğünde, geçmişin olmadığını


göreceksin. Bir tek, ebedi olan ve kendini her an yenile)ren
su an vardır. Gercekten \Tat olan tek zaman su andır.
J J •

Geçmiş, bir anı, gelecekse bir potansiyeldir. Şu an,


planla)rabileceğin 11erl1angi bir geleceğin eks enidir. Ö )rle)1Se
geçmişin gerçek olmadığını, zil1ninin bir 11ayali olduğunu
görerek onu değiştir. ''
·

Zamanı geti)1e doğru yaşamak bir fantezi değildir ki


zateri şu anda da geleceğin bir U)1arlamasını )raş1)70tsunuz.
Bilincinizde ola)rların nasıl me)1dana geldiği11e dair modeller
taşı)rorsunuz. Bu modeller beklentilerinizi geleceğe

1 28
)'ansıtmanızı sağlı)ror. Arkadaşla11nızın arkadaş olarak
kalacağını, ailenizin var olma)1a · de,1aın edeceğini
umu)1orsunuz. Dal1a derin bir düze)rde toplumsal modeliniz,
ülke 're hükümetin aynı şekilde kalacağını, vs , söylüyor. Çok
dal1a derinlerde ise gerçeklik modeliniz, yerçe · · ışık ve
,

diğer doğa ku'\r\1etlerinin değişmeyeceğini varsayi)ror.

Olayların nasıl işleme)re devam edeceği 11akkında


modellere sahip olmak psikolojik olarak çok önemlidir. Bu
)riizden mode1iıniz, 11ayat11nızdaki yoğun 'reya hiç
beklenmedik bir değişimle tehdit edilirse acı çekeriz. Aynı
şekilde şu anda sahip olduğumuzdan daha iyi bir hayata
sahip olmak için de yine yansıtmalar kullanırız. Hepimizin,
bize ikinci bir hayat sunan, yansımalar üzerine kurulu
arzuları, ha)ralleri, korkuları ve inançları 'rardır; bunlar içsel
modellerin yansımalarıdır. Bii)riicünün gözünde birçok
insan, önlerinde proj ektörle raylarda iletle)7en bir trene
benzer. Her iki taraftaki sınırsız olanaklar alanına •
· - �at
etmeden, proj ektörün önlerinde aydınlattığı )70ldur tüm
gördükleri.

Tren ra)1ını zaman olarak düşünün. Zamanla il · · dar


görüşüınüz, tamamı)rla dar inanışlarıınıza bağlıdır. Bir
pesimist hiçbir ş e)1in iyi gitmeyeceğine inanır ki bu geleceğe
at gözliiğü)rle bakmak gibidir. Bir idealist ise daha )riiksek
değerlerin haki1n olacağına inanır ki bu da gelecek için bir
modeldir. Pesimist iyi sonuçlarla, idealist ise ideallerinin
altındaki s onuçlarla karşılaşınca kendi modellerini, '1arolan
gerçekliğe yeğler. Burada modeller eleştirilıniyor, dal1a çok
onların gerçeklerden uzak olduğu gös terili)ror. Şu anı tüm

}riitekliliğimizle karşılamaktansa, geleceğe )'ansıttığımız


şe)rlerin bu andaki 11areketlerimizi )7Önetmesine izin 'rererek,
zamanı geriye doğru )raşı)roruz. .Aına bunu bir büyiicü gibi
bilinçli bir ş ekilde )7apmı)'Ol"llZ.

Sizi, de,ramlı belirgin bir geleceği bağrınıza basına)ra


se,Tkeden bilinçaltınızın tuzağına düşınektense, bu
·

,-ansıtına,rı ko11trol edebilme 11üneri11izi orta"\'·a ko,·abilirsiniz.


,, ., <I �

1 29
En :vüksek ideali şiındi yaş aırın. E'rrende önemsendiğiniz,
dalı.; )riik sek bilinç du1umlarına doğru ilerlediğiniz, se,rgi,
gerçek ve kendini kabullenmenin zaten sizde var olduğu
inancına dayalı bir geleceği görün. Bunları şu anda )raş aınak
için onları elde etıne)re il1 tiyacınız yoktur; onları şu anda
yaşa)rarak elde edebilirsiniz.

Dersle Yaş ama


Az önce gördüğümüz gibi zaman ve mekan 11akkındaki
eski çıkarımlarınızı bırakmak önemli olan tek şeydir çünkü
''gerçek'' zaman ve mekan di)re algıladığınız şeır aslında
çocukluktan bu yana miras kalan önyargılardır. ''Ben buna
zaınanın örümcek ağı diyorum'' dedi Merlin, ''çünkü tüm
olaylar ağının merkezine oturup ağ iplikleri çıkartan bir
örümcek gibi görüyortıtn kendimi. Nasıl ağı oluş turınada
her ipliğin rolü vardır, bunun gibi l1er olayın da rolü aırnıdır
're ben istediv · zaman is tediğim birini seçebilirim. ' '
Bü)rücü için )rerel zamandan evrensel zamana geçmek,
olayları izole edil1rıiş şeyler olarak görmekten se bir bütün
olarak görmeye başlamak kola)rdır.

Zamanı düz bir çizgi değil de bir bütün olarak nasıl


görebilirsiniz ki? J\ierlin hikayede, nereye oturursa otursun
kendisini nasıl e"\rrenin ·merkezinde görebileceğini Artl1ur'a
gös termişti. Bunun aynısı zaman için de yapılabilir. Şu anla
başla)rarak düne, geçen ırıla 're on )rıl öncesine kadar gidin.
Doğumunuza kadar de,raı;n edin. Sonra l1ızlanarak geçmiş
)rüzyıllara, tarih öncesine ve dün)ranın başlangıcına kadar
gidin. Zaman doğrusunu dün)ranın başlangıcına, güneşin
başlangıcına 're yıldızların başlangıcına kadar götü1ün.
Yıldızlar da çözülüp evrenin ilk l1aline geldiğinizde Büyük
Patla�a(.(Big Bang) anına gelirsiniz. Şimdi l1a)ral gücünüz

mul1tenielen bundan dal1a öncesine gideme)recektir ama


)rine de. durınak zorunda olma)'acaksınız. Zamanın gerçek

130
bir başlangıç anı yoktur çünkü başlangıç dediğiniz l1er an
icin 11ala ''Dal1a önce ne vardı?'' sorusunu sorabilirsiniz.
• •

Bunun gibi, şu andan başla)rıp zamanda ileri)re doğru


hareket ederseniz, dünyanın, güneşin 're galaksilerin sonunu
da 11ayal ettikten sonra 11a)ral edilebilecekleri tüketirsiniz.
Sözün kısası, başlangıç olarak l1angi anı seçerseniz seçin,
zaman her iki yönde de ebedi olarak genişler. Bu iki şe)r
şunu anlatır: Ebediyetin tam ortasındasınız ve zamandaki
her an, aynı andır. Bu, eğer ebediyet zamandaki her anda
eşit olarak varsa doğru olmalıdır. Zamanın, 11erşeyin bir
anda dene · lenmemesi için doğanın bir yolu olduğu
söylenir. Zamanın, arzularımızı vakti geldiğinde
gerçekleştirmeıııiz için doğanın bir yolu olduğu da
söylenebilir ki her şeyden önce bu en zevkli yoldur.
Gerçekte 11er an, diğer 11er andır. Geçmiş, şu an ve
gelecek yanılsamasını )raratan sadece dikkatinizin odaklanış
şeklidir. Zil1niniz, zaman-mekan bölünmezliğini ince
düzlemsel deneyim diliınlerine bölen bir bıçak gibidir. Bu
gücü bilinçlice kullanabildiğinizde bir bü)riicü olac·aksınız.
''Hit·bir;•er (nowhere) kelimesini )raz'' dedi Merlin
Artl1ur'a, ''s_onra da onu şimdi burası (now here) şeklinde tekrar
)raz'' dedi. ''I<ısacası zaman ve mekanın sırrı sendedir. ·
Zaman 're)1a mekanda başlangıcı olmayan bir
bölünmezlikten geldin. Sınırsız 're ebedi olarak lıiçbir
)rerden geliyorsun. Bu sınırsız 're ebedi bölünmezlik şu an
olarak belirdi. Zihin ve du)ruların, ebedi)reti bir noktaya
sığdırdı ve bu, şimdi-burasıdır (burası ve bu an). Hiçbir )rer
ile şimdi burası arasındaki ilişki, sınırsızlık ile şimdi
)1aşadığın şu anın arasındaki ilişkidir.

13 1
ONYEDİNCİ DERS

Arayanlar hiç kaybolmaz çünkü ruh onları her


zaman çagırır.
...

Arayanlara ruhun dünyasından her zaman


ipuçları gönderilir.
Sıradan insanlar bu ipuçlarına şans der.
Büyücü için şans diye bir şeyyoktur.
Her olay, ruhun diğer bir katmanının ortaya
çıkması içindir.
Ruh sizinle karşılaşmak istiyor.
Onun davetini kabul etmek, savunmasız olmayı
gerektirir.
Aramaya kalbinizden başlayın. .
Kalbin mağarası gerçeğin mekanıdır.

Merlin'in, Arthur'un ara sıra başına gelen kazalardan .


dola)'ı şaşkına dönmesinden dolayı hoşnut olmak gibi garip
bir ta\rrı vardı. Artl1ur mağara)'a ırara bere içinde geldiğinde
bü)TÜCÜ çok kısık bir sesle, ''Güzel'' diıre ın1rıldanırdı. Bir
keresinde }'aşlı çüıümüş bir çınar ağacı, ırıldırımı )'edikten
sonra nerede}TSe .ı\rtl1ur'u11 kafasına düşüyTordu. ''Çok i)ri''
di,re tTI1rıldandı J\.1erlin.
·

.ı\rtl1ur, J\.ierlin'den bö)�le )'Orumlar geldikçe, fena halde


kırılı,·ordu. En t1fak kazaları bile ustasından saklama\ra
, J

) etııin etti. Ancak ertesi gün mağaranın )ranında );akacak


'

odun keserken baltanın ucu çıktı \Te Artl1ur'un parmaklarını


az farkla sı:rırarak aırakkabısını kesti. .ı\rtl1t1r korkudan

.
132
bağırınca I\1erlin l1eınen yetiş ti ve dikkatlice a1rakkabı)rı
iı1celedi.

'' Çok daha iyi)re gidi)ror'' dedi 1\:ferlin sessizce. Bunu


üzerine Arthur kendini tutamadı.

''Benim canım yandığında sen nasıl mutlu


olabiliyorsun?'' di)'e bağırdı.

''Mutlu mu? Sen neden bal1sediyorsun?'' Merlin


gerçekten şaşırmış gibi)rdi.

''Belki fark etmediğimi sanıyorsun ama ne zaman başıma


kötü bir şey gelse sanki hoşuna gidiyor. ''

Merlin yüzünü buruş turdu. ''Senin kulakların için


olmayan konuşmalara kulak misafiri olmaınalısın; özellikle
de kendiınle aramda geçen konuşmalara. '' · Bu yanıt Artl1ur'u
oldukca üzdü.

Onun bu taş kalpliliğinden dolayı kaçıp uzaklaşmak


üzereydi ki bü)riicü omzundan tuttu.

''Beni anladığını sanı}rorsun ama anlaffil)'Otsun '' dedi


I\1erlin. Sonra s esi dal1a da )TUmuşadı. ''Talil1sizliğine
sevinmi)rordum. I<.urtulmana yard11n edi)rordum. Al1 bir
bilseydin bu kazaların dal1a da kötü olabileceğini.·''

''Yani beni tel1likeden mi kurtardın?'' diye şaşkın bir


sek.ilde sordu Artl1ur. I\ferlin kafasını salladı.
• •

· ''Sen kendini kurtardın ''e)ra en azından öğreni)Torsun.


Siz ölüınlüler, olduğuna inansanız da, aslında kaza di)re bir
şe)' yoktur. Sadece neden ''e sonuç vardır. Neden çok uzak
bir zamanda ise sonucu da sen onu unuttuktan sonra gelir .
.L\ncak Şundan emin ol ki seni i)!i ''e)ra kötü etkile)ren 11erşe)r,
geçmiş te }rap tığın bir 11areketin sonucu_dur. '' Ufak
olduğundan ve öğretmenine gü,rendiğinden dola)rı bu
ka,rrama karsı cıkmadı. Biraz düsündü.
• • •

133
''Bu talil1sizliklerin birer yankı olduğuı1u söylü)TOtsun.
Eğer dün bağırsa)'dım \re )rankının geri dönmesi bir gün
sürse)rdi, onu tamaınen unutabilirdiın. ''

''I<.esinlikle. ''

''Peki onları çoktan unuttu)rsam, bu gecikmiş tepkileri


önlemeyi nasıl öğreni)ronım?'' di)re sordu çocı1k.

''Dal1a uyanık olarak. Hareketler bize tekrar tekrar çeşitli


yönlerden geri dönerler. Çevrenizde o kadar çok
neden-sonuç ilişkisi var ki, kişinin bunları görmesi için
U)1anık olması lazım. E\1rende hiçbir şe)r tesadüf (rastgele)
değildir. Geçmişteki l1areketlerin seni cezalandırmak için
değil, seni uyandırmak için dönüyorlar. Onlar birer
ipucudur.

''İpucu mu? Neyin? ''


1vlerlin gülümsedi. ''Eğer SÖ)rlersem ipucunu bozar.


Sandığın kişi olmadığını söy·lemem )1eterli. Birçok gerçeklik
düze)1inde yaşarsın. Bunlardan birine ıuh diyebiliriz.
Varsayalım kendini rul1 olarak bilıııi)rorsun ama o seni
biliyor. Onun seni çağıı·ıııasından dal1a doğal ne olabilir?
Nereden geldiği belli olma)ran mesajlar ıuhtan gelen
mesajlardır ama onları yakala)rabilmen için U)ranık olman ·

gerekir. ''

''Ama tek )'aptı" baltay·la ayakkabııııın kesilınesi ve


neredeys e bir ağacın altında kalmaındı. Fırtınadan .
k-urtulmak için o ağacın altında bulunınam taınaın,en
rastlantıy·dı'' di)re itiraz etti çocuk.

''Sen \re diğer birçok ölümlü bö)'le olduğunu SÖ)1ler. Ama


eğer iy·i bakarsan lıer rastlantıda gizli bir ipucunun olduğunu
göreceksin. Bunları )rorumlamak sana kalmıştır . ..ı.-\ ncak sana

şunu S Ö)rle)receğiın. Eğer o ağaç üstüne düşse)rdi \reıra bugün


bir )7erirıi yaralas a11dın üzülmez, 'Rul1u anlaınak zordur'
derdiın . ..ı.-\ ına artık felaketleri engellemede dal1a da başarılı
olına17a başladığındaı1 beri, 'Dinleıne):i öğreni�1or' cli1:orı1m.
1

134
Dersi An lama
Büyücünün )7aşadığı dün}'alar içerisinde birbirinden en
uzak olan ikisi, ınadde ve rul1un dünyalarıdır. Bunlar aynı
zamanda da ,rarlı " zın iki kutbudur. J(utuplar birleşene
kadar bir kutuptan diğerine, inançtan kuşkuculuğa atlamak
doğaldır. Şu anda materyalist kutup herkesin düşüncesinde
11akiın olsa da, e" ·· diğer kutba doğrudur. Neden ve
sonuçtan konuştuğumuzda, maddelerin etkileşiminden
bahsedi}roruz; güneşin dünyayı kendine çekmesi, kibritin
çakılınasının alevi oluşturması, yıldırunın ağaca düşmesi ve

ağacın devriln1esi. Insanların bu neden-sonuç arenasında


alınası bir şey değişti 11nez; doğa }Tasaları bize bir ayrıcalık
tanımadan isler.•

Bü)iÜCÜ, bu mateıı!alist bakış açısı_nı kabul etmez.


Ivierlin'e göre doğadaki her l1areketin insanı ilgilendiren bir
yönü vardır. Bu ise neden-sonuç ilişkisinin gerçekte
başladığı )7eti btılınak için tam aksi kutba, rul1un dün}rasına

bakmasıdır. ''Siz ölümlülerin çok dal1a kibirli olması gerek''


dedi Artl1ur'a.

''Dal1a kibirli mi? Ama sen, }'aratılınışların en kibirlisi


olduğumuzu sıkça SÖJrlersin 11 diye karşıladı Arthur.

''Bu l1ala geçerli. ama biraz dal1a kibirli olabils eniz, ne


kadar kendinize özgü olduğunuzu göreceksiniz. Tüm e"\rren
etrafınızda döner 're en ufak arzunuza karsılık \rerilir aına siz

l1ala Tanrı ve doğa tarafından umursa111nadığınızdan


)7akınırsınız. 1 1

''Tanrı eğer uınursamaz değilse bt1nu bize ni)re


gös tertni)ror?
.

1 1.ı-\ta}rıp bulmalısın. Belki de tüın dün��a ilal1i bir ara-bul


O)'ll nu olarak planlandı. ''

1 35
''
Eğer öyle ise çok acıınasız bir oırun'' dedi ..L\rtl1ur
kafasını s allaıra ra k ''Ba11a se"\receı1 )riİZÜnÜ gös terme)ren
.

babanın sevgisi ı1e)re yarar ki?''

'' Bu kararın onun tarafındaıı 'rerildiğinden o kadar da


emin olına'' di)re U)'ardı l\ierlin. ''Eğer Tanrı bu kadar uzak
gözükü1rorsa belki de onu sen uzaklaş tırınışsındır."

:f\,·ferlin burada kendi bakış açısına değini)ror. Eğer


dünya1rı maddi olarak ele alırsanız, ola1rlar insan varlı"'
lıiçe sayarak gerçekleşir. Öte )'andan ruhu evrenin temel
gücü olarak görürseniz, doğanın zannedilen umursamazlığı
bir maske olabilir ya da gizli bir mesaj saklı1rordur.
Bü1rücüler maskenin ardına bakıp lı.er ola1rda gizli bir mesaj
bulur ama a arunız kapalı olduğu sürece mesajlar gizli
kalır.

işte bu nedenle 1'.vferlin, mesajlara ipucu demiş tir.


ipuçlarının gizeıni olmalıdır. Bu durumdaki gizem dün1ranın


a1rnı anda hem madde ötesi heın de maddi olına1rı nasıl
sağla)rabildiği, aynı olayın nasıl lı.eın tamaınıyla uınursamaz
bir Tanrı'nın işi, lıem de O'nun ·s e,rgi dolu varlığının iş areti
olarak algılanabildiğidir.

''Ben sadece sevdiğim için çelişkilerle ilgilenmi1rorum''


dedi 1\ıferlin. ''Bakış açısı herşe1rdir. Birisi kollarını size
açarak koşarken onun düşınan olduğunu lı.iss edi)rorsanız
bunu bir saldırı olarak alırsınız, eğer arkadaşsa kucaklarsınız.
Bir bebek,' annesi )riizünü temizlerken itip ağla1rabilir ama
annesinin bakış açısından bu teınizlik işleıni se,rgi dolu bir
davranıs tır. ''

·11 .A
ynı şekilde talilısizlik dediğiniz birçok ola)� ''eya ilalıi
cezalandırmalar, aslında şefkatin sonucudur çünkü Tanrı
doğadaki dengesizlikleri en du)�arlı şekilde düzeltir.
Tanrı'nın sizi dal1a kötü talilı.sizliklerden kurtarınak icin

temizlemeye çalıştığı dengesizlikleri yaratan sizsiniz.''

136
Arayanlar, Tanrı'nın uınursaınazlığı ile O'nun sevgisi
arasında ''ar gibi görünen çelişki)ri çöz�eye çalışanlardır.
Onlar, birçok insanın kaçındığı krizlere dikkat ederler çünkü
acı, l1a)1al kırıklığı ''e felaketlerden, en derin gerçekleri
çıkarabilirler. Bu, çözınek için tüın bir haı1at1 adamaıra

değecek bir muammadır. ''ipuçlarının 11er jrerde var


olduğunu SÖ)rlediğiınde beni jranlış anlama'' dedi Merlin.
' 'İpuçlarının belirgin olduğunu ''eya gizemin kolayca
çözüleceğini kas tetınijrorum. ''

Dersle Yaşama
Eğer ruh, bizi ipuçlarıj1la bombard11nana tutuyorsa,

bunlar nasıl belirlenebilir? Ilk önce, ipuçlarını görmeyi


istemeniz gerekir. Çeşitli şekillerde belirebilirler; az önce
düşündüğünüz birini görmeniz, biraz önce zil1ninizde
beliren bir kelimej'i duj1manız, )rolunda gitmejren bir şeyden
beklenmedik bir kazanç sağlaman1z, rastlantı olmayacağını
düşündürecek kadar çok rastlantıriın olduğunun farkına
''armanız. Rul1 genelde bu j1ollarla konuşmaya başlar;
bunlara ilk girişimler denilebilir. I<ılpayı kurtulmalar, şanslı
atlatılan kazalar ve gerçekleşen bir önsezi de bu sınıfa girer.
Tüm bu durumlarda norınal neden-sonuç kalıpları değişir
ve bazen tamaınıırla ortadan kalkar. A'nın B'jri, B'nin de C'j1i
oluşturduğu mantığını uygularsanız, açıklamalar yetersiz
kalacaktır çünkü bu tesadüfler çok inanılınası güç ve 11ayli
kişiseldirler. Asıl soı-u, ''Bu ni)'e oldu? '' değil şudur: ''Bu nijre
bana oldu?''

Tabii ki kişi aırnı sorujru kal1rettiği için de sorabilir;


Neden bu beniın başıına geldi? I<işi, kal1retmeden uzak bir
merakla s ormajrı öğrenmelidir. Ego, böjrle acajrip ''e kötü
bir şe)rin iyi olmadığını düşüı1ür. Buna rağmen, olan l1er
şe)rde bir _kazanf· aınaçlanmıştır. Rul1 bazen. l1a)1li büjrük
felaketleri engellerken, zor dersleri şefkatlice öğretmek için
oldukça nazik da,rran11·. Peki )'a gerçekten büjrük felake tlere

13 7
ne deıneli? Bü)rücü bunları l1erkesin içinde bulunduğt1
karışık neden-s onuç ağı ele alındığında, 1-ul1un
yapabileceğinin en i)risi olarak algılar.

Yine de l1a)1attaki ipuçlarında genellikle belirgin bir


rul1sal içerik )'Oktur. Onlar ilk da,retlerdir; U)raruşa çağrı.
Herkes garip ola)rlarla karşılaşır ancak onları birer ipucu
olarak görmediğiniz sürece, ne olduklarını da merak
etme}receksiniz. Siz dikkat etmeden geçip gidecekler. Bir şe}·
ifade etmeyecekler.

Diğer yönünüzün rul1un , maddi dünyanın maskesinin


ardından parladığını bilmenizi sağlayacak bir anlayış çatısı
oluşturmak önemlidir. Ruhun sizi çağırıyor olabilece " · ·

kabul etme)re niyetli iseniz, ipuçları değişme)re başlayacaktır.


Ipuçları, zihninizden çabukça silinen rastlantılar olmaktan


çıkıp ruhsal armoniler olmaya başla)racak. Bu sınıfa is e
}rarutlanan dualar, ölüm eşiği dene)rimleri (near death
experiences), auraları ve)ra kutsal ışığı görme)ri ve meleklerin
,rarlığını hissetme}ri sokabiliriz. Topluın böyle şe}rlere çok
önem 'rerir aına bunlar ''fenomen'' ile karıstırılır. Fenoınen

tanım olarak kişisel olına)ran bir şeydir. Bir bü)rii cü, bu


ipuçlarının oldukça kişisel olduğunu, bir kiınse}re rehberlik
etme}ri amaçladığını söyle)recektir. .

Siz açıklanmasını istemedikçe bir ş e)1in gizli manasını


anlayamazsınız. ''Rul1un kitap y·azıp oh..'Uınasını bekleme''
dedi tvferlin. ''Rul1 da ha)rat gibi }raraticıdır. Her ipucu kendi
farkındalığınıza göre şekillenmiştir. Ruh bir sonraki köşede
gözlerden ırak bekli)ror, bu }riiz den ınutlu ol. Eğer ı-ul1 tüm
sırlarını bir anda açıklasa)rdı, l1oş anılara sahip ama ka)rıtsız
,�e du}1arsız kaldığın bir gelecekle, arayan biri olma}7a de,1am
ederdin.

Rul1 işbaşında, ha}ratın göıi.inınez kaynağından sürekli


olarak )raşamınıza şekil verdiğinden, onun sırlarını anlaınak


içiı1 her an tetikte olı11alısınız. Ipuçları bazen l1üznün içinde


kapı tokmağı gibi çarpaı·, bazen gün batımı11da sessizce

138
avına 3raklaşan kedi gibi önünüzden geçer, bazen gülüms er
,,e ürpertici bir n1utluluk ,rerir. Tüm dün3ranın canlanması,
büı:ücünün dünyasına adım atmanın neşesidir. Artık l1içbir
şe;r cansız 're3ra l1areketsiz değildir çünkü en ufak şey bile
gerçekten kiııı olduğunuzu anlamaıra ıraray·acak bir
ipucudur. '' Gizemine saygı du3'. Hiçbir şeır bunun kadar
)rÜce olamaz'' dedi Merlin. ''Ama l1er sani3re perdeıri
kaldırma3ra çalışarak, hiç durmadan peşinden koş . Verdiği
her ipucuyla, sunacağı daha fazla şeylerin · olmasıdır hayatı
güzelleş tiren . ''

139

ONSEKİZİNCİ DERS

ölümsüzlük, ölümlüyken yaşanabilir.


Zaman ve zamansızlık birbirine zıt değildir.
Zamansızlık herşeyi kucakladığından, bir karşıtı
da yoktur.
Ego düzeyinde sorunlarımızı çözme,k için
çabalarız.
Ruh içinse, çabalamak sorun demektir.
Büyücü, ego ile ruh arasındaki savaşın · •

farkındadır ama o, ikisinin de ölümsüz


olduğunu ve yok olamayacağını bilir.

Benliğinizin heryönü ölümsüzdür, en kötü


biçimde eleştirdiğinizyö_nler bile. •

Arthur genç bir kralken Camelot ormanının


derinliklerinde yaşa)ran deli bir adam l1akkında söylentiler
isi tirdi. ''Bu bos dedikodulara kulak asma'' derdi akı1111ar.
J J •

''Sadece kendini kulübeye kilitlemiş bir çılgın 're )rakında . da


ölür. ''

Ancak .ı\rtl1ur'un içinde bir şe)rler l1arekete geçmişti.


Şöval)relerini topla;·ıp deli adamı bulınak üzere )rola çıktı.
Birkaç saat sonra I<ral 're askerleri ana )roldan çok uzak
olma)ran bir açıklığa geldiler. Açıklığın ortasında çamur ve
kazıklardan )rapı1ıruş bir kulübe 'rardı. Ö)rle çürük )rapı1ıruş tı .
ki kazıklar l1er )'erden fırlı)7ordu . Artl1ur atından inip
kulübe)re doğru )riirüdü. I<apı falan )roktu sadece ha,ra alı1ı.ak
için ufak bir pencere 'rardı.

''I<.iın 'rar orada?'' di,�e sordıı .ı\rtl1ur.


J

1 40
''Bu dünyadan olmayan biri'' dedi ince bir ses.

Arthur bir dakika düsünerek durdu. ''Her kiınsen seninle


J

konusmak isterim. I<ral namına dısarı cık. ''


J J J

''Benim kralım )rok. Ral1at bırakın'' dedi ses .

''Ama )riyecek ve suyun da yok. Yardıına il1tiyacın 'rar''


de di Arthur.

''Yardııııına ihtiyacun yok'' . dedi ses ve başka hiçbir şey


söylemedi. Şövalyeler, Arthur'un deli birisiyle
ilgilenmesinden utanarak gitmeyi istediler ancak kral, adam
ha da bilgisi olan herkesin getirilıııesi için en·ıir verdi.
Birkaç atlı ormana sürüp paçavralar giymiş yoksul bir

kadınla geri döndüler.

''Bu karısı'' dedi atlılardan biri, oldukça şaşkın ve


korkmuş kadını bırakarak.

''Lütfen sakin olun. Yalnızca kocanıza yardıın etmek


is tiyorum'' dedi Artl1ur.

I<adın, 11ala titremesine rağmen yanıtladı: ''Beni artık


karısı olarak görmÜJror. \Vill'im ölene kadar 'reya Tanrı'dan
bir işaret alınca)ra kadar o kulübede kapalı kalmaya yeınin
etti.''

''Niye?'' dedi Arthur.

''Acı, lordum. Herşeyden çok se,rdiği bir oğlumuz 'rardı. .


.

\Vill'im oduncudur ve bir gün altı yaşındaki oğlumuzla


ormana gitmişti. \Vill işini, kendini 'rererek yapar; işine
daldığı bir anda çocuk kaybolmuş. Çılgına dönene kadar
aradık ve bir gün sonra küçük bedenini nel1irden aşağı
süıüklenirkeıi bulduk. Oğlumuz boğu1ıııuştu ve kocam
kendini affedemi)�or. ''
.

Hikaye Artl1ur'u çok üzmüş tü. ''Acı, insanın kendini


öldürmesi için bir neden değildir'' dedi Artl1ur.

141
.

''Ben de Ö)rle di)rorum'' dedi )'Oksul kadın. ''Amt:ı


Tanrı'nın bizzat kendisinin gelip oğlunun neden alındığını
s Ö)rleınedikçe bu düny'a)ra kal1redeceğini ve hiçbir ilişkisinin
olınay·acağını SÖ)rlüyror. 'Tüm ha)ratım bo5runca Tanrı'nın
,,erdiği acılarla 1raşad11n \Te dal1a fazlasına da;ranaınayacağım;
eğer I<.endisi gelip açıklamazsa zaten ölü sa;rılırıın. "' di)'Ot .

.ı\rtl1ur, kadının acıklı luka)resine rağmen, adamın


Tanrı'yra olan merak uyandırıcı :y·aklaşımının ilgisini
çekmesinden kendini alamıyordu. ''Bu ola)r doğru mu?'' diye
kulübe;re s eslendi. Hafif bir homurdanma da olmasa
oduncu \Vill l1içbir ş e;r söylemeyecekti.
1' Gece)ri burada geçirip bu zavallı adamla konuşaca "' 1 1
diyrerek geri kalanlardan saraya geri dönmelerini istedi.
Şö,ral;reler, kralı ormanda bırakmaya pek is tekli •

göıünme)rince Arthur onları birkaç kiloınetre öteye kaınp


kurmaları için ikna etti. I<aranlık çabucak çöktü ve ay
)riikseldi. Artl1ur kulübenin yanına oturup neınden
korunmak için pelerinine sarındı.

''Bazı açılardan, krallığımdaki l1erkesten dal1a )rakın


11is sedijroıum kendimi sana'' di1re başladı Artl1ur. ''Yeni başa
geldiın \Te çe,rremdeki sefaleti şiddetle lussediıroruın. Fakir,
11asta ve sakatlar l1er ıranda ancak kralları olduğuın sürece,
. onların acıları benim de acımdır. Dünıranın bu kötü
durumuna bir çözüm bulmak için nice Uj1kusuz geceler
gecirdiın. Tüın 11av·atıını ''e senretiı1ıi ce,rreındeki
• • •

talil1sizliklerle başa çıkmak.için 11arcayrabilirim gibi geli)ror


aına acının tol1un1ları, bal1ardaki buğda1rlar gibi bir dal1aki
ıne,rsimde iki kat güçlü fılizleniyrorlar. ' 1

''Ben Tanrı')'! bekli;roıum'' dijre aniden .1.\ rtl1ur'un sözi..inü


kesti kuli..ibenin içindeki ses. ''Senin vaazlarına il1ti;racıın
;1ok. Bırak da O kendi ce,rap \rersin. 11

''İ,�i'' di,re karsılık \rerdi .ı-\rtl1ur. ''Ama bıı beniı11


"' . ..

proble111iın ,,.e kendiı11i sende görü}roıu111. f\,ferli11 adında biı·


ııs tam ,,.ardı. O bana karanlığıı1 tek bir çözü111i..i olduğunu,

142
bunun ise onunla savaşınak değil, onun var olmadığını fark
etmek olduğunu söırlemiş ti. ''

''Aptalca'' dedi ses. ''Başka bir usta bul. ''

''D al1a dinlemen gerek'' diye ısrar etti Artl1ur. '' l\ferlin,
iyi ile kötünün sürekli çarpış tığını, ikisinin de binlerce ömür
önce doğduğunu söylemişti. Işık 're karanlık olduğu sürece
iyi ve kötü de var olmaıra devam edecek. ''

''Bu durumda senin de ümitsiz bir şekilde benimle bu


kulübeye kapanman gerekir çünkü Tanrı'nın bu dünya için
gerçekten neler 11issettiğini gördün. O acı çekmemizi
is tiyor'' dedi ses sert bir şekilde.

''Ben de uzun bir süre senin gibi his settiın ama Merlin
bana lı.ayatta iki )rolun olduğunu gösterdi. Yotlardan birinde
• •

kişi cenneti kazanmak ister ve eğer ·erdemli yaşarsa amacına


ulaşır. Ama cennette bile doyumsuzluğun tol1umları vardır.
• •

Çok geçmeden sıkıntıdan veya cennetin hakedilınemiş


olduğu korkusundan kişi diğer tarafa sapar. Batacak ve
eninde sonunda kendini celı.ennemde bulacaktır. Cennet
varsa cel1ennem de olmalıdır, ancak o da diğeri kadar
geçicidir çünkü kişi zamanla cezasını çekip yükselme)re
başlayacaktır. Bu yüzden ruhun seçtiği ilk )rol sürekli bir
döngüdür; cennetten cehenneme 're tekrar cennete. ''

''Eğer söylediklerin doğru)rsa lanetlenmemizin )7anı sıra


ala)r da edili)röruz'' dedi se_s dal1a da acı dolu bir sesle.
.
. .

''Cenneti, bizi celı.enneme geri )70llamak için var eden bir


baba)rı kiın sever?''

''Haklısın'' dedi Artl1ur: ''Ustam da bunun üs tünde


durdu. Ancak bana ikinci bir yoldan bahsetti. Bu )70la
açılan kapının anal1tarı cennet 're celıenneınin bizim
tarafımızdan )raratıldığını, döngü)rii de,ram ettirenin bizler

olduğumuzu anlamaktır. Ikiliğe inandığıınız için, nasıl


karanlık olınazsa ısık da olmaz, ivinin karsıtı olarak da
.J . "' .J

143
.

kötülük olınalıdır. Bunu anlayınca değişik bir seçim


''
yapabiliriz.

''Bu da?''

'' İkiliği terk etffiek, cenneti de celıennemi de geri


çevirmek. Jvierlin, zıtlıkların OJrununun ötesinde zamansız
bir ışık gerçekliğinin, saf varlığın, saf sevginin olduğunu
SÖ)rledi. 'Tüm bu iyi kötü davası' dedi. 'Kuyruğunu
kovalamayı bırak \re yoluna git.' Senin adına konuşaıııaın
arkadaşım, ancak bu beniın için ilahi mesajdır. Eğer Tanrı
bize görünecekse bu bizim anlayışun1zın dahilinde olacaktır.

Irademiz hürdür ve kendiırıizi zevkle acının döngüsüne -


zincirle)rebiliriz. Ama ikimiz de, yolumuza gidip bir daha hiç
acı cekmemekte es derecede öz · · · · z. ''
• •

Arthur aniden bu zavallı adamla konuşuyor olmanın ne


kadar garip olduğunu hissederek durdu. ''Davet ediJıneden


acına müdal1ale etti'"' · için ü"zgünüm 11 dedi son olarak.
''Şimdi ayrılıyorum. '1 Adam lıiçbir yanıt \Termedi.

..ı\rthur kalktı \re pelerinine iyice sarınıp ormana doğru


yola koyuldu. Sırtındaki sıcaklığı \re ale,rlerin çıtırtısını
hissettiğinde otuz metre kadar uzaktaydı. Deli adamın evi
ateşe verrnesinden korktuğundan arkasını dönüp koşaca�tı
ki adıınlarını atmadan· durdu.

I<ulübe beyaz parlak bir ışıktan topa dönmüştü ve


icinden bir melek cıkarak sunları dedi: ''Tanrı bana siz
• • •

ölümlülerin bir sır bildiğinizi SÖ)rledi 're her zamanki gibi


haklı. Tanrı1nın cennette değil çok daha ötede, saf ruhun
gerçekliğinde olduğunu biliyorsunuz. 11 Bu sözlerden sonra
melek ka)rboldu.

1 44
De rsi Anlama
Bu dersin özü, yaşamda iki yolun olduğu, kendi içinde

açıklanmıştır. Ilki, ikiliğin gerçek olduğunu, iyi ile kötünün


11er günkü çatışmasının basit bir gerçek olduğunu kabul edip

savaşmak için eli1nizden geleni yapmak. !kincisi ise, ikiliğin


bizim seçiıni1niz olduğunu görmek. Her ne kadar evrende
herşeyin bir karşıtı var gibi görünse de bir tek şeyin yoktur:
Birliğin. Ruhun tamlığının bir karşıtı yoktur çünkü o herşeyi

kapsar. !kinci yolu seçmek için kötülüğe karşı olan


sa,raşınızı terk etmeye istekli olmanız gerekiyor. Bu,
büyücünün yoludur.

I<.ötülüğü gördüğümüzde öfke ve korkuyla tepki


,rerdi"' · "z gerçektir. Bu tepki, mücadeleyi doğurur ve
insanlar kötülüğün yok olmasını istediklerinden dolayı bu
mücadele l1aklı gibi göıünür. Ama ya kızgınlık ve korku,
kötülüğü oluş turan nedenlerdense? Ya tepkilerimiz, hiç
bitme)ren bir döngünün beslenmesine )rard11ncı oluyorsa?
Bu sorulardan ikinci )rol doğmuştur. Bu savaşmanın kötü
olduğu, şeytana boyun eğmemiz gerektiği anlamına gelmez.
Ancak kötülüğün sona ermesi ciddi bir 'konudur ve
bü)ri.icüler bizim uzun süredir kullandı"' z yolların dışında
bir sonun mümkün olduğunu önermek için tartışma
pla tfomılarında bulunmuşlardır.

Dersle Yaşama
Yaşadığınız şey · · · � olduğu sürece, i)ri ve kötünün

ikiliğinden de 'razgeçemezsiniz. Bunun )rerini kelimelerin


ötesinde olan dal1a deı-in bir dene)rim almalıdır. Tamlık 're
rıılı, kişisel gerçekliğiniz olmadığı sürece birer kelimeden
ibarettirler. Geı��·ek her zaman dene)rimlemek demektir; bu
)riiz den asıl s oıu ivierlin 'in bal1settiği ışık gerçekliğini nasıl
dene)rimle)receğimizdir. ''Sabırlı ol, ikiliğin kaybolması

145
zaman alır ' ' dedi 1-ferlin. ''Birlik dal1a sonra kendiliğinden
11
doğacaktır.

Rul1 sürekli olarak çağırdığı11dan, onunla irtibata geçmek


• •

için saırısız iınkan vardır. Ilk adıınlardan 11alil1azırda


bal1sedildi; 1ul1un ipuçlarını takip etme11e ni)1etli olun,
içinizdeki saf sessizliği bulmak için meditasıron )'apın ve
bilin ki rul1un 11edefı gerçektir 're peşinden koşınaıra
değerdir.

Ders bu basamakları des tekliyor aına yeni bir şey daha


ekliyor. Insanlar kötülükten şikayet edip onunla


çatıştıklarından dolayı kötülük sayısız asırdır bizimle kaldı.
Sonuç olarak kulübedeki adam gibi insanın ces areti

kırılabilir. Ama isıninin \Xfill (Irade) olmasının bir sebebi


vardır; iyi ve kötünün döngüsünden çıkmamızı sağlaıran şeır


özgür irademizdir. Bu dersin özü budur. Büyücünün yolu
şefkatlidir çünkü 1ul1un ışığı ı�aklaş tıkça ıstırap problemini
cozer.
• •

'

146
....,;
� ONDOKUZUNCU DERS

.
Büyücü arzuyu hiçbir zaman ayıplamaz,
Onlar, arzularını izleyerek büyücü olmuşlardır.
Her arzu geçmişteki bir arzudan doğar.
Arzu zinciri hiç bitmez. O, hayatın kendisidir.
Arzular, filizlenmek için mevsimini bekleyen
tohumlar gibidir.
Bir tek arzu tohumundan tüm bir orman çıkar.

Ne kadar boş gözükse de, kalbinizdeki her


arzuyu kucaklayın.
Bir gün bu boş arzular sizi Tanrıya götürecek.

Artlı.ur'un, kılıcı taştan çıkarttığı gün mucizevi bir Noel


Günü}rdü. Olaıra tanık olan kargaşa içerisindeki kalabalığın
arasında lı.ic kiınse gene Artlı.ur kadar s e,rinmemisti. Bu
J J J

başarı}rı bü)riicünün bü)riisüyle elde ettiğinden emin şekilde,


''l\1erlin nerede?'' diye düşündü. Ama Merlin görünürlerde
,roktu.
J

.
Gece yarısı lı.erkes u}rku}·a daldıktan sonra Atlı.ur lı.ala
a}rakta, kral olriıanın gerçekten kaderi olup olmadığını
düşünü}rordu. ''Sana ilı.ti}racıın var usta'' di)re dua etti. O
anda kapının altında bir ışık belirdi. ·Fırla}rıp kapı}rı açtı ama
bü)TÜCÜ değildi. o,re}' kardeşi I<a)r'di. .

''Ne }rapı}rorsuı1?'' diıre sordu I<a}r· Arthur ne diyeceğini


bilemiırordu aına arkasını döndüğünde derin bir nefes aldı.
''Işığı dal1a }riik sekte tut'' dedi. I<a}· mumu kaldırdığında ışığı
yatağında beliren üç şe}re düştü; saınandan oıruncak bir
bebek, kırık bir sapan \7e çatlak bir a}rtıa.

147
''Şı1nları görii)ror ınusun?'' di)re garip bir sesle sordu
Artl1ur. I<.ay'in kafası karışn1ış gibiJrdi. ''Görüyoruın aına
bana bir şe)r ifade etmi)rorlar'' dedi.

''Nierlin'den )'ardım istedim ama bunlar geldi. Bu bebek


ilk O)runca v dı '' dedi Arthur O)runcağı eline alarak. ''Ivierlin
bunu benim için )'aptığında galiba iki )'aşınd4)rd11n. Söğüt •

ağacı 're ge)rik derisinden sapanı ise sekiz yaşındayken ben


)'apınıştlın. Bu ç atlamış aynayı da on iki yaşındayken
ormanda bulmuştum. Ortak yönleri ne biliyor ınusun?''
I<.ay kafasını salladı. ''Hepsi de zamanında sahip olduğııın
en değerli şeylerdi Bir de şimdi bak. ''
.

''Değersiz birer çöp '' diye 1111rıldandı I<.ay .

''Yine de onları gördüğiiııı için çok sevinçliyim çünkü


Merlin'in bana )rol gösterdi v • • anla . Görüyorsun ya
I<ay iki ) aşın da)rke ıi sadece O)TUncak istemiş tiın; sekiz
r

)'aşında)rken ise tek is tedi v • · serçe 're sincap a'rlamaktı ,re


on iki )'aşında da kızların beni yakışıklı bulup
bulmayacaklarını anlamak için aynaya bakmak. Tüm bunları
.
geride bıraktıın ama hepsi de beni bu ana getiren
basamaklardır. Her ne kadar krallık şu anda tek arzum 're
kaderiın olsa da onu da bir gün bırakaca " . ' '

I<.ay, krallığa saygı du)ran, ku�retli ''e sade biri)rdi.


''Tacını ni)re bırakasın ki'' cli)re sordu şaşkın bir şekilde .
.

'' Çünkü onun da bir O):Uncak kadar önemsiz, kırık bir


sapan kadar )rararsız ,re çatlak bir a)rna gibi gereksiz olduğu
za111a11 gelecek. Sanırıın J\ferlin bunu görm eıni istedi. ''

Dersi Anl a m a
Arzuların kalbimizde özel bir )reri 'rardır çünkü her ne
kadar lıa)ratıınızı bir arzudan diğerine atla)rarak geçirsek de,
eski arzularımız hiç öneıni yokınuş gibi geride bırakılırlar.
..ı\ rzular lıiç bitmez. Ne kadarının do):uına tıla ş tığı öne ınli

1 48
değildir. A;rnı zaı11anda hiçbir arzunun do;rumu, arzuları
taınaını;rla geride bırakacak kadar kalıcı değildir.

''Sen bir insansın ve doğan 11ep dal1a fazlasını is temektir''


dedi Merlin. ''Yaş amanı sağla;ran şey arzulardır, ta ki dal1a
;rii c e bir l1ayatı iste;rene kadar. O yüzden çok fazla is tiırorum
diıre utanma, ancak şunu da bil ki bugün is tediklerin y·arın
· yeterli olmayacak. ''
. .
.

Arzuların 11iç bitmeyeceği doğrudur. Bu yine de insanları


genelde çok rul1sal kişileri arzularını terk etmekten
alıkoymamıştır. Batı'da Hristiyanlar, temel arzularından
dolayı b edenin zaırıflı .., kınar; Doğu'da Budizm, 11iç
bitmeyen ze,rk 're acı döngüsünün temelini oluşturduğu için
arzuyu suçlar. Ancak bir bü;rücünün gözünde arzu;ru
;rargılamak için bir neden yoktur.

''Dün;raya çıktığında'' dedi Merlin· Artl1ur'a, ''l1erkesin


aradığı ödülü araıracaksın. Bu, binlercesinin sana cephe
alınasına neden olacak 're krallığı kazanabilmek seni )rıllarca
süren çarpışmalara süıükle;recek. ''

''Öırleyse krallığı almam'' dedi .Arthur üzgün bir şekilde.

''Haırır, bu çözüm değil'' di;re karşıladı Merlin. ''Arzu,


ölümlüleri 11er türlü karmaşaya sürükler· aına arzularınızın
olması Tanıı'nın planında vardır. ''.

''Ama arzu ins anları kör eder \re onları bencil )'apar.
Dal1a öncede söırlediğin gibi arzu şiddete tal1rik eder.
11
Cel1alete neden olup bir insanı diğerine düşman kılar.

''Bunların 11epsi arzuıu kullanma şekilleridir'' di;re


"\71.lrguladı 1\-ferlin. ''Burada sadece ara;ranın çözebileceği bir
gizem ''ardır . ..ı'\rzular i;ri midir? I<ötü nlüdür? Yoksa ikisi de
değil ıni? Sana bir ipucu verece.., · . .Arzunun temel doğasını
anlaman için önce )'argılamaı·ı bırakınan gerekir. Sal1ip
olduğuı1 arzuların lı.er . birini kabul et. Onları bağrına bas .

Istediğini elde etnı.ek için sa\raşına; bıı arztl}U içine )iiksek


benliğinin )'etleş tirdiğine gi.i,ren ''e gerçekleşı11esi içi11 ona

149
bırak. I<ötülüğün arzularda değil, insanların arzuları için
,r erdikleri mücadelede olduğunu görebilirsin. ''

· Büırücü, is teklerini gerçekleştirmek, arzuladıklarını elde


etınek, galip gelmek veya sal1iplenmek için mücadele etınez .

Çünkü büırücü, ruhun belirlemiş olduğu daha bü)rük bir


planın içinde görür arzuıru. ''Aslında arzu, mükemmeliyete
tekrar ka,ruşma)ra olan o daıranılıııaz il1tiıraçtır. Doğduğunuz
'

andan itibaren başarıların, servetin ve statünün sizi tatmin


edeceği hususunda luçbir ümit yoktu. Dışarıdaki hiçbir şey
l1içbir zaman işe yaramayacaktı. ''

''Peki öyleyse Tanrı bu kadar arzu edilecek şeıri niye


yarattı?'' diye sordu Artl1ur.

''Niye ıraratmasın ki? Eğer arzulamak güzelse, daha


fazlasını arzulamak niye kötü olsun?'' diye yanıtladı Merlin.
''Arzuları, Tanrı'nın vermek istediğini kabul etmek olarak
al. Bu dünya bir hediıredir; ıraradanın onu yaratması için
luçbir zoıunluluğu yoktu. Tanrı'nın verme yeteneği, . senin
alma yeteneğine bağlıdır. ''

''Belki Ö)rle ama Tanrı niıre kendisine giden doğrudan bir


yol göstermedi?'' diye sordu Artl1ur.

''Gösterdi . .ı\rzular doğ1"Udan 5roldur. Tanrı'ya giden, kendi


arzu 're il1tiyaçlarından dal1a kısa bir )'Ol olamaz. Tanrı sen
is temeden önce sana niıre bir şey versin ki? Arzularına
bakıp da onları yargıladığında luç sordun mu bunu niıre
ıraptığını? Arzuıru ırargılamak onun kaynağını ırargılamaktır
ki bu s ensin; arzudan korkınak kendinden korkmaktır.
Problem arzularda değil, arzuların bloke edilip doyum

bulamamasındadır. Işte bundan sonra çatışma 're ırargılama


baslar.

''Eğer arzularının tüınünü tatmin edeceğin bir ırol


bulsaydın bu, Tanrı'nın sizin için her zaman istediğidir·­
arzular olmadan gelişemeıreceğini görürdün. Oıruncaklarla
oı:namanın ötesine geçmek istemey·en bir çocuk olarak

150
düsün sene kendini; icinde alevlenen yeni arzular olmasaydı
J J '

de,raınlı süren bir toyluğa takılı kalırdın .

Ders le Yaş ama •

1vierlin'in konuşması etkileyicidir çünkü insanların daha


fazla ve dal1a fazla maddi şeırler elde edebildiği bir topl111nda
yaşıyoruz. Ancak taın bir do elde edemediğin1iz
kesindir. Genelde zenginliğin ardında ruhsal bir boşluk
yatmaktadır. Bu bir ev, araba ya da banka hesabına sahip
olmanın hatalı olduğu anlamına gelmez. İçsel boşluk maddi
şe1rler istemekten kaynaklanmaz; maddi şeylerden,
yapa1na1racaklarını beklemekten doğar. Zengin bir adamın
cennete girme şansının, devenin iğne deliğinden geçme
olasılığından az olduğu sözü zenginliği suçla1rış değildir. Bu
sadece paranın ruhsal bir değeri olmadığına işaret eder.
Para, cennete açılan kapı değildir.

Bü1rii cüler 11er zaman arzuların bir araç olduğunu


düşünmüşlerdir . .Arzular başlangıçta haz, hayatta kalma veya
güç içindir ama zamanla bunların ötesine geçmek isterler.
Bunlar işlenmemiş değil de, daha erken arzulardır. Nasıl
çocuk belli bir yaşa geldiğinde 01runcakları bırakır, bunun
gibi dal1a fazla1ra du1rulan arzu da kişiyi eninde sonunda
Tanrı'yı arzulamanın en önemli şey olduğu doğal bir
duruma getirecektir. ''Tanrı'1rı ara1ran biri olmaktan endişe
du1rma'' dedi IYierlin. ''Zaten doğduğundan beri arı1rorsun,
sadece aradığın ilk Tanrı O)rtıncaklardı, sonra ona1rlanma

oldu ve dal1a sonra da cins ellik, para ve1ra güç. ''Tüm


bunlara taptınız ve onları bü)riik bir tutkuyla is tediniz . O
anın arzuları neyse onları 1raşa1rın ama gitmelerine de 11azır
olun . I<arşılaşacağınız en bü)riik sorun arzular değil,
bağ11nlılık olacaktır; 11ayatın akışı gitmenizi gerektirdiğinde
tutunmaya çalışmak. ''
,

Bu dersin çalışması tamanu1�la düşünce1rle }·apılan bir


dene}rdir. Oturun 're şu an eı1 çok arzuladığınız şey·i 11a1ral


••

15 1
f
'

edin. Bu bir araba, zengin bir yaşam vej1a bir ilişkide başarı '

l
'
'

olabilir. Hala peşiı1den koştuğunuz bir şeı1i seçin lci arzuların i

kovalanmasının ne kadar güçlü olduğunu 11iss edebilesiniz.

Şiındi ise geçmişte doıruma ulaşmış bir arzunuza dönün.


Bu, son arabanız, başarılı bir proj eniz ''eıra bir tomar para

olabilir. Son arzunuzla kııraslandığında bunu dal1a farklı 1


hissedeceksinizdir. Eski arzunuzun ardından çok güçlü bir
istek duymayacaksınızdır çünkü onun doırumunu zaten
yaşa z. Aradaki fark da, yaşadığın1z hayatın sizi nasıl ileri '

doğru ittiğidir. Bugünün arzusuyla yer değiştiren dünün 1


1
1
'

arzusu, doyuma ulaşması için kendi dürtüsüne sal1ipti. Bu il

ileri doğru 11areket eden dürtü tesadüfi değildir. O sizi bir


bebeğin arzularından çocuğun arzularına, çocuğun
arzularından gencin arzularına ve gencin arzulaı"1tldan da .

1
1
yetişkinin arzularına taşıdı. !

Arzu yolu inanılmaz derecede güçlüdür ve 11iç bitmez; 1


'

'
'

sadece arzu edilen şeyler değişir. Bii}ÜCÜ göıür ki


'

arzularımız en derinlerde 11ayatın evrimci dürtüsünü taşırlar.


Yaşamayı istemek basit bir haıratta kalma dürtüsü değildir;
o, genişleyen bir yoldur. Haırat kısıtlanmayı sevmez. Merlin
işte bu ırüzden arzularla · · · problemlerin sadece önlerine .
bir engel çıktığında oluşabileceğini söyledi. Sağlıklı bir
bebeğin arzuları annesi tarafından se,rerek )'erine
getirildiğinde, arzuladığı herşeırin iyi olduğunu öğrenir.

Eğer erken dönemlerde oluınlu bir arzu ınodeli


ırapılandırılırsa, o zaman bebek gerçek ihtiıraçlarıyla uyuşan
doğal isteklerle büjri.ijrecektir. Aslında psikolojik olarak
sağlıklı bir insan, arzuları gerçekten mutluluk ıraratan kimse
olarak tanımlanabilir. Bebek, arzularının aırıp olarak
göıiilınesi ''eya is ten.meden karşılanması gibi tam aksi bir
tutumla ı1etişmişse, o zaman arzular sağlıklı bir şekilde

gelişmez. Ileriki yıllarda ıretişkin kişi, bebekken benliğinde


oluşmuş olan bir boşluğu doldurmak için daha fazla güç,
dal1a fazla para 'reı1a seks isteı1erek dojTUmu dışarda
ara,racaktır·
J
kisinin
'
'rarlıgı
.J
v ,1argılanmıstır.
- .J

152
Aşırı uç noktalarda arzular öyle sapar ki, il1tiyaç du)111lan
şeyler öldürme, çalına, şiddet \re beı1zeri ihtiyaçlara döner.
Bu arzular, kişisel ve toplumsal olarak sayısız zarara yol
açar. Ama kiıns e de bir katili veya l1ırsızı gördüğünde, onun
değerlerinin nerede )7oldan çıktığını bilmez. Bir büyücü için
tüm arzular, 11ayatın kendini ifade etmek istediği aynı
noktada başlar; problemi )raratan arzunun bastırılması veya
ayıplanmasıdır. Arzunun sağlıksız ifadeleri, 11epimiz gibi
çaresizce kendini bilmeyi is teyen ama en azından bir süre

için başarısızlığa uğramış , sağlıksız bir rul1un


,ransımalarıdır.
,
· ·

Bu yüzden �rzularınızın doğası)rla U)l11m içerisine girmek,


ilal1i planda tüın arzularınızın gerçekleşmesinin is tendi v • •

anlaınak hayati önem taşır. Tanrı sizi istediğiniz şeyleri elde


etmekten alıko)rmuyor. En derinden luçbir şeyi l1ak
etmediğine inanan sizsiniz. Böyle kendini yargılamalar
l1ayatın doğal akışını engeller, ama bir kez ortadan
kaldırıl r atında arzu yolu bir sevinç 11alini alır çünkü
Tanrı')ra giden en kısa ve doğal yoldur. Hiçbir arzu boşa
değildir çünkü l1er arzunun rul1sal bir değeri \rardır. Her biri
en )riik sek dOJ'\lffiU isteyeceğiniz güne götüren ufak
ad1ınlardır ki bu da ilahi doğanızın farkına varmaktır.

153
YİRMİNCİ DERS

Dünya için yapabileceğin en iyi şey büyücü


olmaktır.

Birlmte geçirecekleri son gündü. Artl1ur yolun arınana


b akan tarafında duruyordu. Parmaklarının ucunda durarak
1v1erlin'in ormanın içindeki )'erini aradı ama artık orada
değildi. J(alın çalılıklar, bir gece içerisinde açıklığı 're kristal
mağaranın girişini kapatmıştı. Artl1ur bu kaybın sadece
kendisi tarafından değil, bütün ölümlülerce hissedileceğini
bildiğinden bir acı hissetti.

''Geri gelme)receğim, değil mi? '' diye sordu. Yanında


duran Ivierlin kafasını salladı.
- .

''Gerek )rok. Beniınle işin bitti. ''


.

S eninle işimin biteceğinden kuşkulu)rum di:re düşündü


Arthur. Bunca yıl süren eğitimden sonra bile ilk başla
günden daha fazla s oracak şe)ri 'rardı. Zihnini oku)ran
büJrücü, ''Sana bir ,reda hedi)resi 'rermek is temiştiın 're
bundan dal1a iyi bir ş e)r bulamad11n'' dedi. Üzerinde
durdukları, bir gece içinde ortaıra çıkan }·olu gös terdi.
''Yallar büJrücünün işaretidir. Yoksa bili)ror muydun?''
''
''Havır.
-

'' O zaman SÖ)rlediklerimi unutma. BüJrücüler kendi


)rollarına giderek öğretirler; sen de kendi a)raklarının
üzerinde dt1rabildiğinde bir büırücü olacaksın. Bir
bölümüne salup olduğunu sansarı da, · bu dünyada sadece
ilerle)rebilirsin. Sen ruhun içinde )'Oldaki toz, rüzgardaki
kıpırtısın. Siz ölümlüler kendinizi dün}radan koruyabilmek
için e'rler inşa edi}·orsunuz. Bir bü)iicünün e''i ise şu andıt
''e anlar akar gider. . . "

154
''Zaman ırolunda'' diırerek sözü onun yerine bitirdi
.L\rtl1ur. IYierlin'in öğreteceği birçok şeyi sezgileriırle
biliyordu.

'' E,ret'' diıre ona1rladı Ivlerlin. Ikisi de sessizleşti. Artl1ur,


a1rrıldıkları için l\1erlin'in üzülüp üzülmediğini ve1fa en
azından 11üzünlenip hüzünlenmediğini anlamak için
gözünün ucuyla baktı. Ama Merlin'in hiçbir şeıri }'Oktu.

''Bana pek inanmadığını görüyorwn'' dedi Merlin. Ama


sana verebile ce "' · en büyük hediye senden a}' aktır. Bu
sözlerle birlikte çocuğun ayakları gönülsüzce hareket etmeye
başladı. Yüz metre kadar ilerde yol kıvrılıyordu ve kıvrıma
doğru attığı l1er ad11n onu biraz daha değiştiriyor gibiydi.
Dünyaya olan ilgisi artarken, Merlin'le geçirdiği yıllar bir
hayal gibi kayboluyordu.

Yolun kı\rrımından sonra kendisini neyin beklediğini ·


görmek için sabırsızlanıyordu. Arzu ve hareketlerini hiç
tanımadığı bir dünyanın parçası olması gerektiğini
11is sediyordu. Artık ormandan çıkmak için şevkle
koşuyordu. ''Seni, ıuhunun gizli }'erlerine götürdüm; sen ise
onları tekrar bulmalısın ama bu sefer tek başına'' diye
gittikçe kaybolan bir ses kalıncaya kadar Merlin'in 11ayali
zil1ninden kaırboldu. Bir dakika içinde bu ses de kayboldu.
.
.

Çocuk kı\rrımı geçince yere vurarak 11a\ra1ra bir tutam toz


kaldırdı ve gülüınsedi. Aniden anladı ki ne zaman bir }'Ol

görse 11erlin'i 11atırlayacaktı.

Ders i An lama
Bir ırolda )rüriim ek aırrılışın işaretidir \7e büırücü gerçek
özgürlüğün aırrılışta ırattığını öğretir. Özgür bir insan da
tıpkı bir büJTÜCÜ gibi Öz'de, maddesel }raşaımn
sunabileceğinin çok dal1a ötesinde }Taşar. Bu görüş
toplumda henüz geçerli değildir çünkü siz, ben \7e l1erkes
bunun tam tersine iı1anma,ra kosullandık. Ha1'atıımzı de\raın
.
J J •
.

155
ettiren şeyinbağlanına oldu � u sanıyor, l1_erşeye
bağlan1)TOtUZ.
Bağlarıma duyglımuz bu dün}raya olan iliş · "zle başlar.
''Ölümlüler'' der bü)riicüler, '' dünyaya salı.ip oldukları ve)ra
onun kaderini kontrol edebilecekleri yarıılgısırıdalar. ''
Bü)rii cürıürı gözünde dün}rarıın biziın i)riliğimizi düşünen bir
rul1u vardır; onun ruhunda yaş ayıp kendi kaderimizi
çizebiliriz. Arıcak rul1 hiçbir zaman sahiplenilip
denetlenemez. ''Tüm dünyayı ele geçirmek istiyorsun, değil
mi?'' diye sordu Merlin Artl1ur'a.

''Hayır, pek sanmıyTorum'' diye yanıtladı çocuk.

''Yoo istiyorsun, inan bana. Siz ölümlüler tüın bir alanı


ateşe verebilecek kıvılcımlar· gibisiniz. I<ıvılcıın ufak
görünür ama git-gide }ra '. ' '

''Yani dünyayı yok edeceğimizi mi SÖ}1lü}1orsun?'' diye


s ordu Artlıur.

''Duruma göre. Rul1 yok edilemez ve eğer kendini rul1la


bir görürsen ·b u dünyanın 1ul1una katılırsın. Diğer seçenekse
rul1u reddetmektir. Bu yolu seçersen dün}ra}ra sa1rgın
kalmaz. Onun acısı sana uzak kalır.''

1-ferlin büjrükçe bir taş parçasını gösterip ''Vur ona''


dedi. Arthur söyleneni .}rap tı.

''Uf'' dijre inledi çocuk.

''Garip'' di11e yorumladı Merlin. ''Vuıulan taştı ama canı


}ranan sen oldun. ''

''Bunda gaıip olan ne var?'' diye SÖ):-lendi .L\rtl1ur, taşa


planladığından dal1a sert '\Türmasına büjriicünün neden
olduğundan kuşkulanarak.

'1Bu, rulı l1akkında bir dersti. Taşa 'rurduğunda canı


1ranan sensin. Taş karşı çıkmaz çünkü dü1111a l1içbir zan1aı1
karşı çıkınaz. O, ıulıunda gü,1encededir. Dün}·anın siz

156
ölümlülere öğreteceği şey, güvenliğin rul1ta oluşudur. Eğer
taşın verdiği tepkiden dolaırı canının yanınasına kızarsan,
rul1u inkar ıranılgısına düşersin. Dünırayı incittiğinde tepki
,r ermemesi inceliğinden güç alarak, kayayı parçalaırıp )'Ok
eder ek kendi istediğin şekle sokmak iste)1eceksin .

I<arşı çıkmamak ıuhun doğasında \Tardır. Gerçekte ruha


bir z arar veremezsin ve 11er ne kadar dünyaya büııük zarar
,retmiş olsak da, sonuçta yine kendi1nizi yaralıyoruz. I<endi
nıl1umuza saygı duymuyoruz. I<orku ve öfkeyle
İ
ödüllendiriyoruz kendiınizi. '' nanca olan inancınızı
kaybettiniz'' dedi Merlin. ''Artık güvenmeye güvenmiyor
gibi görünüyorsunuz.'' Bu, şu demektir: Rul1un değerleri
olan sevgi, inanç ve güvenin güzel şeyler başarıııası için
önce bunların )'aşanması ve bilinmesi gerekir.

Birçok insan iradesi)rle savaşır; korku ve öfkeye bo)run


eğerler çünkü bunların zorla kabul ettirildiğini sanırlar.
Huzur içinde )'aşamak, bu olumsuz enerjilere bağlı
olmama}ra da)ranır ve bu ancak bü)ıücünün yolu)rla
mümkündür. '' Eğer dünya için bir ş eyler yapmak is tiyorsan
tamamıyla bencil ol ama yine de bir bü)rücü ol. 1 1 Bu bir
' '

çelişki gibi görünebilir ama sonuçta tüm ruhlar Rul11tur. Bu


dünyanın bir bireıri olduğunuz kadar onun bir parçasısınız
da. Bu )riiz den ken · · zi kazanmak demek dünyayı
kazanmak demektir.
-

De rsle Yaşama
Bü):iicüler iyilik )1apma l1e,resiınizi kırmaz. Ba � sız
olmak, u�nursamaz olmak anlamına gelmez. ''.ı.\ ct)'1
gördüğünde git 're ortadan kaldır'' dedi J\,ferlin, '' ama geri
döndüğünde acı)rla birlikte dönıne. 1 1 Bu öğüt şefkatin
özünü anlatır. Şejkat (coınpassion) kelimesinin kökü
''birlikte acı çekmek'' tir 're çoğumuz da hö)rle )'Ottıınlarız.

15 7
G er ce k s e fk at ac ı ce kt
J
irm ez . I<i şı bır dığerının ac ısı nı
J J

l1isseder ama rulı.unda da gü"\Ten içindedir. Dünyra da bize


böyle da,rranır. Her ne kadar insanlık dra111as1, kanımızın
toprağına dökülınesi ve kı)rılarına mülkler inşa edilınesi)rle
dünya sal1nesinde O)rnansa da, o etkilenmez. Orma11lar,
çayırlar, kı)rılar ve dağlar bizim sayeınizde var olup )rok
olmaz.

Eğer dünyanın bir rul1u olduğunu kabul etmezseniz, bu


a}·rılık umursamazlığa dönüşür. Dünya, kay1ıtsızlıktan ötürü
yağmalanıyor. Dünyaya şefkat duymak ancak onun ruhuyla
birleşerek mümkündür .
.

Dünyranın ruhu)rla birleşmek neye yarar? Bu kitap, bunu


yanıtlamak için bir girişimdir. Bü)rücünün yolu efsanede,
insanlığın derin l1afızasında, ilk ormanlarda, kundakta
başladı. J\ferlin, büyük sil1ir ve güce sal1ip bir doğa rul1unu
temsil etti. Bugün doğa rul1ları )'Oktur çünkü ölümlüler ·

kendilerini doğadan ayrırma)rı seçmişlerdir. Eskiden var olan


doğada yaşaına dürtüsü, doğa)ra 11akim olma dürtüsüne
dönüsmüstür.
J J

Bu dürtü neredeyse felaket denecek bo}�ta gelmeyi


başarmıştır. Belki de son anlarda, .çaresizce doğaya geri
dönmenin )rolları aranmaktadır. Bü)rücüler doğadan lliç
ayrrılmadılar, bu )riiz den dönecek · bir )'etleri de yoktur.
Onlar, ıul1a geri dönerken bizi karşılama)rı bekli)rorlar.
Doğa)rla tekrar birleşınek için, saf farkındalık olan asıl
doğanızı tekrar kazanmanızın gerektiğini açığa çıkarır
bü)rücülerin sırları. Dışarıda, içerdekinin )ransıınasından

başka bir şey· )10ktur. Eğer e"\re dönınek isti)rorsanız, evin


şimdiki aıı olduğunu anla):ın .

Insanların özleınini çektikleri tüm güç 're doyrum bu anda


'rardır. Zil1nin l1ayral edebilec·eğinden çok dal1a fazla,
ınuazzam bir enerji 'rardır şimdide. Hiçbir şe)r bu kadar
)'akın olmadığı gibi, l1içbir ş e)' bu kadar çabtık da
uzaklasamaz. Gizeın 're celiski buradadır. Cözınek icin sıı
.J .J .J .
J J .J

158
aıı oldıtğuııuzµ farkediıı. Burada \rar olan tüın gü ç i ç eri de
,

bulunınalıdır. Herkesin enerji, canlılık ve i;7imserlik dolu


günleri olduğu gibi, yorgunluk, karmaşa \7e kötümserlik dolu
güııleri de olmuştur. Peki bu farkl1l1k neden kaynaklanır?
I<imileri cevabın bedensel döngülerde ve;ra tesadüfi bazı
güçlerde, kaderde ve)ra şansta olduğunu düşünür. Ancak
bü;i.icüler ce\rabın şu anda bulunabilıne ıreteneğimizde
olduğunu s ö;rlerler. Şimdide yaşarsanız, lıayatın kaırnağı ile
buluşursunuz. Zaınanın başladığı an, şu · andan başka bir an

değildir. Işte bu yüzden, eğer zamanın sürücüsü olmak


is tiyorsanız, salıip olabileceğiniz tüm enerjiye ilıtiyacınız var
ve bu enerji, şu andadır.

Insan, şu anda_;·aşqyamamak ne demektir bir türlü


anlayamaz ve merak eder. Bunu basit bir çalışma;rla
kendiniz bulabilirsiniz. Biraz oturun \re lıafızanızın nasıl·
çalış tığını düşünün. Birisini görüp de ismini
lıatırlaıramadığınızda ne ıraparsınız? Hatırlama;ra
çabalarsanız ama çabalamanın kendisi lıatırlaına)rı engeller
gibi gözükür . .L'\ ncak lıepimiz, unutulan bir ismi \7eya gerçeği
. .

lıatırlamaya çalışmadı� z bir anda ııasıl da lıemen a - za


geldiğini biliriz. Tüm bu lıatırlama;ra çalışma çabalarının
bırak1l1nası, lıatırlama işlemini lıarekete geçiri;ror gibi
gözükmektedir.
.

Çok az insan doğasının farkındadır ama arzular da bu


ş ekilde işler. Hepimiz bir şeyleri istediğiınizden, is tediğimiz
şeıri elde etmek için çalışına, çabalaına \re endiş elenme
tuzağına kola;rca düşeriz. Ancak bü)i.icüler, işlerine
karışılınadığında arzuların kendi başlarının çaresine
bakabileceklerini söırler. Bu gizeınli gibi gelebilir ama şunu
bir düsünün: Unutulan se,rleri
� J
nasıl

lıatırladıgı
� nızı biliv·or �

ınusunuz? Bilinçli zilıniııiz sizi lıatırlama)Ta zorlaıraınaz;


buııun )ranında zilıin lıerş e)ri lıatırla)rabilecek )7etenektedir
de.

Btına benzer bir şekilde bilinçli zilıniniz, e\rteniıı arzuları


nasıl do;cuı11a ulaş tırdığını da anla) aınaz I iı s a nla r bir isıni

- . ,

159
için çabalayıp bir sonuç elde edemeyen birisi
}1 a tırlaınak
gibi, çabanın çözüı11 değil de problem olduğunu görıneden,
arzularını gerçekleştirmek uğruna çılgınca dö,rünürler.
!<itapta bu konulardan dal1a önce de bal1sedildi, ancak ben
dal1a derin bir düze)rden tekrar girmek isti)roıum. Siz
11alil1azırda bir bü)rii c üsünüz. Rul1unuzda kusursuzsunuz;
Tanrı'dan 'reya doğadan hiçbir zaman a)rrı değildiniz. Tüm
olan şuydu: ..ıi..cıyı l1issetmemek için verdiğiniz mücadeleyle
anı )raşamayı engelleme)re başladınız . Anılar ve arzular ruhu
örterler. Örterler çünkü uzun süre önce yeryüzündeki
güvenliğinizden endişe duymaya başla z. Dünyaya zarar
vermemizin sebebi de bu kendini güvende hissetmeyiştir,
çünkü desteklendi"' · · ze karşı bir güven olsaydı, hiçbirimiz
h·a)ratta kalmak için bu kadar isterik davranmazdık.

''Gü,rene güven, inanca inan'' dedi Merlin. ''Güven 're


inancını ka)rbettiğinde tek çözüm budur. '' Hepimiz,
benli"' · · zin kalbinde, gü'renden başka bir şe)r de"' · · z.
Varlık 're sevgi de, doğuştan birer parçamız ama rahat bir
nefes alıp · dün)ranın ruhunu kendimizinki gibi kabul
etmemizi sağla}'an şey gü'rendir. Ve bunu hatırlamanın
tekniği, diğer 11erhangi bir şe)ri 11atırla1nak kadar kolayc4.r.
Çabalamanın bir çözüm olduğuna olan inancınızı bırakmak
için kendinize bir fırsat tanıyın. Sessizliğin, sizi 11er an
karşılayan 11a)ratın değerini bilin. Bu sessizlikle birlikte, anda
gizli olan olağanüstü enerji gelir ki bu enerjide bolluk,
11uzur, zeka 're )raratıcılık 'rardır. Tüm bunlar, dün)ranın
ruhunun içine gizlenmiş olan ses sizliğin 11ediyeleridir .

1 60


I<ral Artl1ur zamanlarında 11içbir arayış, l(utsal I<adel1'in
(Holy Grail) aranınası kadar 11eyecan vermemiştir. I<ral
Artl1ur'un sadık şöval)relerinin her biri, krallarına Tanrı'nın
kutsaması ve korumasını getirecek olan bu bulunması zor, .
değerli ödülü elde etmeyi hayal ederdi. I<adel1'in bir
görüntüsünün vahyolması için çile çeken şövalyeler bilinen
bir sahne)rdi ve ress ar Veda yemeğinin1 3 son
görüntüsünü daha şaşalı yapabilmek için yarışırlardı.

''Ne kadar kutsal olursa olsun aranan şeyin dış arda


olmadığını anlatmak hemen hemen imkansızdır'' dedi
Merlin bir keresinde Artl1ur'a. Ne zaman uzun ve karanlık
kış a)rlarında şövalyelerin sıkkın ve bitkin bir 11alde I<adel1'i
aramaktan sabırları tassa bu sözleri hatırlardı Artl1ur.
• •

Öze · y e genç olanlar, I<utsal Topraklar'ı, Monsal,rat'taki


kale)ri ve)ra I<adel11in saklandığı düşünülen efsane,ri 'reya
gerçek 11erl1angi bir yeri aramaya giderken 11ep en
öndeydiler.

I<ral bu tutkudan uzaktı. ''Eğer gitmek is ti)rorsan . . . "


derdi gittikçe alçalan bir sesle .

''Ne? Kadel1'in var olduğuna inanmıyor musun?'' diye


acele)rle sordu Sör I<a)r. Bir zamanlar kralın kardeşi sayılan
I<a)r, Artl1ur kılıcı taş tan çıkarmadan önce k11nsenin cesaret
edeme)receği zaferler kazanmıştı.
• •

''Inanınak mı? Sanırım inandığıinı söyleyebilirsin'' diye


)ranıtladı .L\rthur sessizce, ''aına zannettiğin gibi değil, )'ani
s enin inandığın şekilde değil. ''

13 Sot1 al(�aın �·cıncği: İsa pc�·gambcrit1 il1aı1ctc uğraınadaı1 ()11cc


ha\rarilcri)·lc \Jirliktc �·ediği soı1 }'cınclo\. (çe\r.)

163
D ah a cüretkar bir soru so ıın a m ak için dudakların ı ısıran
Kay iç in bu c ev ap ç o k fa z la y dı .

''Kadeh gerçek mi lordum?'' diye sordu Galahad daha


hafif bir tonla.

''Sanki onu görmüşüm gibi soruyorsun'' dedi Arthur.

''Ben de inanıp inanmamakta kararsızım'' diye tutuk bir


ş ekilde karşılık verdi Galahad, ''ama hikayeler var. ''

''Nasıl hikayeler?''

''Merlin'le il · · . Yüz ardır saklı kalan Kadeh'i, Kutsal


Topraklar'dan onun getirdiği söyleniyor. ''

Arthur biraz düşündükten sonra, ''Tüm hikayeler gibi


bunda da bir gerçek payı var. '' dedi. Bunun üzerine saray
çalkalandı çünkü kral ilk kez herkesin hayalini kurduğu bu
. değerli şey hakkında bir şeyler söylemişti. Ama Arthur daha
fazla bir şey söylemedi.

İlkbaharın başlarında bir gece topraklar ısınıp kaybolan


noel güllerinin arasında fulyalar açarken, kalenin uzaklarında
bir ateş görülebiliyordu. Etrafında kutsal bir inzivaya
çek11ıne )remini etmiş Sör Percival ve Galahad vardı. IÇışın
son karlarının halen kirli yığınlar halinde ağaç diplerinde
bulunduğu derin orıı1anda böyle bir inziva için erkendi. Bu
yüzden iki şövalye sarayın görüş alanındaki bir çadırda dua
edip oruç tutuyorlardı.

''Bir keresinde Kadeh'i bulma ile i · · gördüğüm bir


rüyayı boş bir kapris sanmıştıın'' diye başladı Percival. ''Her
şö,ralye, soylu kadınların gözdesi olmak için cari atar, ama
ben şerefim için, bir çocuk oyuncağı olduğunu düşünerek
bu arzuma yıllarca sırt çe,rird1ın. · a seni temin ederim
Galahad, bu şe)ri bulmak için can atıyorum. ''

''I<ral bunun bir şe)r olmadı " söylüyor'' diye hatırlattı


daha genç olan şöval)re.

1 64

''Ama oı1u l\!Ierlin 'in . Ingiltere'ye getirdiğini de söylü)ror.


Bunu sen duymamış mıydın?'' diye meydan okur bir tonda
yükseldi Percival'ın sesi. Galahad ise sadece onayladı. Bazen
dua 're çilenin, yaktıkları ateş ten dal1a fazla ısıttığını
düşündü. Galahad, Percival'ın güçlenen arzusunu
paJrlaş tığını kabul etmek zorundaydı.

''Eğer I<adeh'i bulmak birinin kaderi ise, bu · · " zden


biri olmalı'' dedi Galal1ad birkaç fındık dalını ateşe atıp
alevlenmesini SeJrrederek. ''l(öyleri talan edip dehşet saçmak
değil de, barışı sağlamak için yaşayan tek şövalye topluluğu
biziz. I<albimin sa " I<adeh'i ele geçirmek için yeterli
olup olmadı" bilıniyorum; onun ayaklarımın dibine
düş ece " · · sanacak kadar toy ya da aptal da ôeğiliın, ancak
deneyene kadar acı çekece " · . ''

Tam o anda, heınen yakındaki toprağın üzerinden Jreni


'

kalkma)ra başlaJran ince buz tabakasının kırılmasıJrla çıkan


ayak seslerini du)rdular. Gergin bir şekilde )rabancının
kendisini tanıtmasını beklerken ince bir ses alaycı bir
şekilde, ''l(orkma)rın, izninizle kalkmak istiJrorum 14. Ateşe
ihtiyacun var, müsaadenizle ateşinizi paylaşmak is tiJroıum''
dedi.

Perci,ral Galal1ad'a baktı, sonra karanlığa doğru ''Git ve


kendi ateşini yak'' dedi. Bu, iki şö,ralyenin bir süre için
dünJranın pislikleri ile ilişki)re girmemelerini gerektiren bir
inzi,radır. '' I<arşılığında ala)rcı bir gülüş geldi.

''I<endi ateşimi )rakmamı ını söylüyorsunuz? ÖJrle)rse


yaka)rım'' der deınez Percival oturdukları yerin ale'r
alması)rla korku içinde ayağa kalktı. Galal1ad şaşkınlık
içinde etrafına baktığında, donmuş toprağın içinden çıkıp
etraflarını saran çember şeklindeki ateşi gördü. Tam
bağıracaktı ki ince uzun çıta gibi bir şey ale,rlerin arasından '

geçip karşılarında durdu.

1 4 Burada Merlin'i11 zama11 1 geriye doğru )'aşad ığı hatırla111nal ı . (çev.)

165
''lvferlin '' dedi Galal1ad, du)rgularına 11a ? • olmaya
çalış arak, ''Bunca süreden sonra seni bura1ra getiren nedir?''

''l(aba arkadaşın değil'' diye )ranıtladı Merlin, sırtındaki


aleve rağmen ciddi olmaya çalışan Percival'a bakarak.
''Oturun, oturun'' di)re eliyle işaret etti 1vlerlin. Percival'ın
utancından duyduğu acı kayboldu ve Galahad'ın yanındaki,

Merlin'in karşısındaki yerini aldı. Ikisi de onu daha önce


gözleriyle görmemişlerdi ancak Arthur'un yapmış olduğu
tarif, büyücünün es · · ş köstebek derisinden siyal1
terliklerine kadar doğruydu.
11 11
''Bakmayın öyle dedi Merlin, ''Düşünüyorum.
• •

''N eyi?'' diye sordu Percival.

''Ve de kesmeyin'' dedi büyücü karşılık olarak. Biraz


sonra donuk ifadesi yumuşadı. ''E,ret gerçeği söyledi" . "ze
11
inanı)rorum. Şimdi tek sorun bununla . . . ne yapılacağı.

''Yani I<adeh ile il · · olan gerçeği mi?'' di)re sordu


11
Galal1ad. '' Onu bulmayı kesinlikle is tiyoruz . lv1erlin onayla:
bir ifade)rle baktı. ''Aptalca sorular sormada11 kiın olduğum1
bildiniz, şimdi de zil1nimi okumaya yaklaş tınız. Oldukça
ümit verici. '' dedi lv1erlin. Galahad doğal alçakgönüllülüğü

ile 1rere bakarak Percival'ın, bu hiç beklenmedik övgü


kırıntısını kıskanmamasını ümit etti.

''I<ralınız doğru söyledi, hatırlarsanız'' dedi lv1erlin.


· 1'l(adel1 at sırtında peşinden koşacağınız bir tilki değildir.
. .

Altın ve1ra müce'\rl1erden 1rapılmamıştır, bu )i.İZden de onu


istiflemek is te1ren kişinin işine yarayacak bir şe)r değildir.
Ona sahip olduğundaki Tanrı'nın kutsamaları, sahip
11
olmadığın zaınanlardakinden daha fazla değildir.

Gittikçe kızan Percival ara1ra girdi. ''Bunu nasıl


11
söyleyebilirsin? I<adel1 Tanrı'nın kutsamalarını getirmelidir.
.

11erlin sert bir bakışla Perci,ral'i durdurdu. ''Sevgili


budalam, eğer tüm dü111ra Tanrı'nın eseri ise o zaman nasıl

166
olur da uzak, u fak, önemsiz olan parçaları diğer l1erl1angi
birinden dal1a az kutsanmıs olabilir?''

''Ama I<.adel1 di;re bir ş ey var, değil ıni? '' di;re sordu
Galal1ad. ''I<ral bize senin onun koruyllcu su olduğunu
SÖ)rledi. ''

11erlin başını salla)rıp onayladı. ''I<.orunmaya ihtiyacı


olma)ranı koruyorum, hi çbir yere götürme)recek olan
yolculuğun rehberi · ve sonunda I<.adel1'i bulduğunuzda -
ne onu ne de beni görebileceksiniz orada olacağım. Merlin
bu bilmeceden 11osnut tu ve sanki tütün coktan kesfedilınis
.J ,J .J .J

gibi bir nefes dııınan çıkarttı ağzından.

Percival aniden a)rağa kalktı. ' ' Ş e;r eğer buradaki budala
,

ben isem izninizi isteyeceğim. ''

Merlin'in ta,rrı )'avaşca )TUınuşadı. '' Sen ne isen osun. Bu,


Tanrı'nın gözünde ;reterince iyi bir şe;r oldıığu gibi, bu
üınitsiz dün;rada . da oldukça az tas tlanılan bir nitelik.'' dedi.
''Otur lütfen. 1 1 Perci,ra] 11alen biraz kızgı11 olsa da bu nazik
ı-ica;ıı geri çevirmedi.

''I<.ampınıza şans eseri gelmediın. Size I<adel11in ;rolunu


gös terınek için buradayun. I<.arşı konulmaz bir ;rasa ''ardır;
öğrenci hazır olduğunda usta orta;ra çıkar. Bilmek
istediklerinizi öğretebilirim. Baştaki 11atırlatmalarım kaba
're)ra giz emli değildi. Sadece ara)rışınızın l1edefı l1akkındaki
;ranlış düşüncelerden kurtulınanızı is ti)'Orum. ''

1·1 erlin bir el 11areketiyle ale'r çembeı-ini sönük bir ateşe


çe,rirdi ''e böylece hatları oldukça belirgin bir hale geldi. Iki
ş ö,ral)re onu dal1a çok, ;ıiik selen a;rın parlattığı be;raz saçtan
taçlı, uzun bir gölge olarak gördüler.

''Ödül olarak I<.adel11i getiren ara;ıış, calUI şö,ralyelerin


çıkma;1a can attıkları türden bir ;Tolculuk değildir. O, içsel
bir yolculuktur; bir dönüşüın )70lculuğu. Şu siın;ra denilen
ş e)'den bal1sedildiğini ikiniz de du)Tdun11z?11 Perci, al ''e r

Galal1ad, zifui karanlıkta belli belirsiz figürler olarak

167
·başlarıni salla)'1P onayladılar. ''Siınya, dönüşüm sanatıdır''

di)re de,raın etti lvierlin, ''ancak ve ancak Jredi basaınağı


tamamladığınızda I<adel1'e sal1ip olabilirsiniz.''
.

''Yadi basamak mı?'' di,re sordu Percival. ''O zaman


,/

I<a del1 altından 're benim bildi · .. kadarıJrla simyacılar. . . ''

''Tuzaklar ve saçmalıklar. Bu sanat 11akkında ya çok az


şeJ' biliyorsun, ya da hiçbir şey bilmiyorsun, ancak
doğduğun günden beri bu sanatı icra edi}rorsun '' diye
karşılık verdi Merlin. ''Her bebek, bir simyacı olarak doğar,
sonra bu sanatı tekrar kazanmak üzere kaybeder.'' Percival
eğer kuşku duyma)ra de,ram ederse büyücünün bilmecelere
başvurac .. anladı. Şöval)re bu JriİZden sessizce oturup
dinledi.

''Varoluştaki en biiJriik kayıp'' dedi 1-ferlin, ''rul1un


)'itirilinesidir. Siz tüm ölümlüler Kadel1'i aramaya geldiniz.
Hiç kiınse · " erinden a)1rıcalıklı doğmamıştır; bir büyücü
l1erkesin do)rum \Te özgürlüğe ka,ruşınak için )raratıldığını
görür. ''

'' Zaten özgür değil mi)riz?'' diJre sordu Perci,ral.

''Bir yerlere kapatılınadığın sürece belki bir anlaında


evet, ama benim özgürlükten bahsettiğiın dal1a derin bir .
şe}T; istediğin şe)ri iste . ..,in anda yapabilmek'' diJre )'anıtladı
tvferliq.. ''\Te bundan da derin düze)'leri 'rar. Senin de kabul
edeceğin gibi, sürekli geçınişinin tutsağısın anıların,
l1a}'atını )'oğuı1 bir şekilde J'Öneten koşullanmaları J7aratıyor.
Eğer geçmişten bağıınsız olabilse)rdin, bilinen engelini her
an aşarak sınırsız olasılıklar alanına adıın atabilirdin; I<adel1,

bö)1le bir ınükeınmelliğiı1 'rar olduğunu haber "..eren


seınbolik bir anlatıındır. .c\.nlı)'Or musunuz?

BüJriicü artık konu)1a ısını1uş olduğundan onları


beklemedi. ''Do)uın ''e özgürlük )70lunda sim)ranın Jredi

adıını olduğundan balısetmiştin1; ilk adun doğmakla atılır.


Dal1a sonraki birkaçı çocuklukta atılır 're geri fu'llanı da size

168
kalmıştır. ilal1i planda l1er zaman rat ediliJrorsunuz ancak
· -

büJrüdükçe iradenizin ve arzularınızın özgürleşmesine izin


verilir. Bebekken Kadel1'i ele geçirecek kadar saf, ama
'rarlığından bil1aber olacak kadar da bilgisizdiniz. Yetişkin
olarak 11edefi biliyorsunuz ama onu bulacak )rolları
neredeyse kapattınız. I<adel1'i kaybetmenize neden olan şe)r
özgür iradedir ama sonunda onu tekrar ele geçirmenizi
sağla)racak olan da odur. ''

Percival'ın itiraz etmesinden korkan Galahad hemen


araya girdi, ''Bize yedi ad1ını öğretecek misin?'' Merlin
başını sallayıp onaylamadan önce dudaklarında hafif ve
bilgece bir gülümseme belirdi.

Birinci · Adım: Masumiyet


''1fasum bir l1alde doğdunuz. Sim)ranın kullandığı
içerikler arasında en önemli olanı budur. Yeni doğan bir
bebek 'rarlığını sorgulamaz; kendini kabullenme, güven ve
se,rgi içinde )•aşar. Şüpheniı1 ral1atsız edici sesi henüz
duyulmanuş tır.

''Bir bebeğin .gözlerine baktığınızda çok az kişilik


göıi.irsünüz. Ben kiıniın? sorusu. bir çocuk için anlamsızdır.
Bunun )7erine parıldayan, tüm bilgeliğin ka)rnağı olan
farkındalıktır. Bir bebek bu dünya}�a haJ1atın kaynağından
gelir ve }7a,1aş )7avaş bu kaynaktan uzaklaşır. Bebek bir süre
için zamansızlıkta )rıkanır. Geçmiş ve)ra gelecek di}re bir
düşüncesi }roktur, sadece 11er }7ana ya)rılan bir şiındi.
Ebedi}1ette )raşamak bu demektir. Zaten ebedi)ret, kendini
lıer an }1enileyen şu andan başka nedir ki? Bir bebek
I<adel1'in sözünü 'rerdiği şeye ölümsüz l1a}rat zaten
salı.iptir, çünkü ölümsüzlüğün sırrı zamansızlıkta }'aşamaktır .
.

''Eğer bu doğru ise'' dedi Galalıad ciddi bir şekilde,


''neden hepiıniz doğuştan beri ölüınsüz değiliz?''

169
''Tol1umlar \re eğiliınler'' diye yanıtladı 1\1erlin. ''Her
bebeğin, zamanın olınadığı dünyadan, saatler, günler \re
yılların olduğu dün)'a)ra; iç dün)ranın sessizliğinden, dış
dünyanın aktivitesine; kendisine kapılmaktan, çe\rresindeki
tüm çekici ş e)rlere kapılma)'a eğiliıni \rardır. Bir çocuğu
11ayatının ilk 11aftalarında izle)1in. Dikkatinin, kendini içinde
bulduğu bu ş aşırtıcı diin)raya nasıl da gark olduğunu
görebilirsiniz. \Te böylece, takip eden )7ıllarda alınan her
nefesin temelini oluşturacak olan sürekli dönüşüm, sim)ra
baslar.
,

''Bir bebek melek değildir; saflığının ömrü kısadır.


Bebek, kızgınlık ve korkunun, şüpl1e ve güvensizliğin ilk
gerginliklerini 11issetme)1e başlar. Bebek masumiyetini
ka)rbettikçe, çatışmaların olduğu dal1a hazin bir dünyaya
,..

adıın atar. Anırida do)ruma ulaşmayan arzular belirir; ilk kez .


acı deneyimlenir. ''

''Siz ölümlüler buna cennette11 ko,TUlma diyTorsunuz ama


)ranlışınız \1ar. Sınırlı algılaınanız her ne kadar sizi onu
görmekten alıkoysa da, cennet ha)ratın 11er düze)rinde
\rardır. ''

''Bu üzücü 11ika)1enin neresi sim)1a)1la il · "?'' di)re sordu


Percival, 11ala şüpl1e du)rarak.
·

.
'' Çünkü gözlerden uzak bir silıir \rardır'' dedi l\ıferlin.
''Bebek bü)riidükçe gerçek ınasumiyeti aslında ka)rbolmaz.
Olanlar, bundan dal1a gizeınlidir. 1-fasutni)ret, bozulmamış
bir saflık ve taııı1ık durumunda beklerken siz onu
unutursunuz. Artık parçalara bölünmüş bir halde
)raşıyTorsunuzdur. Sizin için diin)'a sınırlıdır; benlik fikriniz
şimdi)re kadar biriktirdiğiniz kişisel dene)rimler \1e aı1ılarla
sınırlıdır.

''Tamlığı unutarak kiın olduğunuzu ka)rbettiğinizi


sandınız, ama bu bir )ranılsamadır. Yeni doğmuş bir bebek
gibi da,1ranmı)ror ve)7a 11is setmi)1orsunuzdur ancak öz
ka)rbolınamış tır. Aslı11da ta111lık parçalanaınaz; )'alan, gerçeği

1 70
değiştir em ez . 1\1a sumiyetinizin kayb olduğu bir gerçektir
am a
aynı zamanda ka1rb olmamı ştır da. Simyanın güçleri -

-
. - -_·

görebileceğinin, duırabileceğinin veya dokunabileceğinin :


-

_
_

ötesinde işler.''

''lviasumiyetin gerçekten de kaybolmadığını nereden


bileceğirrı? '' diye sordu Galahad.

''Eğer içindeki masumiyete dokunmak istiyorsan, bir


s:ocuğun öze · erine bak; uya , merak, 11ayranlık
duygusu, _bu dünyada istendiğine dair bir güven,

zamansızlığın o mükemmel 11uzurunda yaşama hissi. Tüm


bebekler bunları hisseder. ''

İkinci Adım: Ego 'nun Doğuşu


''Bir sonraki ad1ın'' diye devam etti �ferlin, '' ego'nun,
'ben' duygusunun, sahneye çıkışım müj deler. 'Ben'in olması
için 'sen' veya 'o'nun da olması gerekir. Ego'nun doğuşıı,
ikiliğin doğuşudur . . Bu, zı _ arın ve böylece zıtlaşmaların
başlangıcıdır. Siınıradaki her adıın, bir öncekinin altım
üstüne getirerek dünyayı ters yüz eder, ancak belki de e11
sarsıcı değişim budur.- Artık bir Tanrı değilsiniz!

''Herş eye gücü yeten bir varlığı düşünün. Nereye baksa


-

gördüğü ken · · yansıtan bir aynadır. Aniden itisanlar ,re


nesneler ayrı yaratıklar olarak görülıneıre başlar. Erken
dönemlerde gerçekleştiği için kiınse bu parçalara aırırıcı ola1rı
-
hatırlamaz, ama bu, ıreni bir doğuşun habercisi olan çok
önemli bir değişimdir. Bir Tanrı kadar mutluydunuz, şimdi
is e ölümlülüğe ad11n attınız. ''

''Aynı za1nanda da acıların dünırasına ad11n atış'' dedi


P ercival. ''Bu ad1111 gerçekten gerekli miydi? ''

''E,ret. Tohumlar ve eği11ınler demişti111 size. Bebeğin


ınerakı onu kendi dışına çektiğinde ne görür? Önce
annesinin ırüzünü. Doğanın planında bebek, annesinin

171
Jrüzünü otomatik olarak bir se,1gi ve ilgi kaynağı olarak
görecektir. Ancak o, bebeğiıı dışındaki bir kaynaktır. Her ne
kadar anne sevgisi kusursuz bile olsa ki, bu Benlik sevgisi
değildir, ve kusursuz sevgiyi ne kadar l1asretle ararsanız
ara)·rın özlenen şe)r sadece kiınse sahnede görünmeden
önceki Benlik'tir.

''Ilk başta a)rrılık yoktu. Bebek, annesinin göğsüne,


karyolasına veya bir duvara dokunduğunda tüm bunlar tek

bir duygu akışının parçaları gibi görünürdü. Ancak her


bebek çok geçmeden kendinden başka bir şeyin olduğunu
farkeder; dış dünyanın. Ego, ''Bu benim, bu ben de"' · ' · '

der. Sonra )ravaş yavaş bazı şe)rler 'Ben' ile özdeşleştirilmeyl


başlanır; beniın annem, benim oyuncaklarıın, benim
aç , benim acım, beniın yata" . Tercihler çoğaldıkça
ben olmayan bir dünya ortaya çıkar; benim olmayan anne,
beniın olma)ran O)runcaklar, ,rb.
''Bu doğuşu senin öylediğin şekilde l1atırlamıyorum''
dedi Percival. 11.ı\ma SÖ)7le . erin doğru)rsa bu, I<adel1
r

arayışının başladığı )'er olmalı. ''Ayrılıktan başka nerede


başlayabilir ki?''
''Evet kendini tanrısal l1issettiğin sürece Tanrı'nın
kutsamasını ak için bir arayışa gerek yoktu'' diyerek
ona1rladı Ivlerlin. ''Ayrılıkta kendini objelerde ve olaylarda
aramaya başladın. I<endini, tüm olanların asıl ka}rnağı olaral
görıne }Teteneğini ka1rbettin. Bebek kendini ha)ratın kaynağı
olarak göıürken l1atalı değildir. Dış dün11ayı keşfetmeye
başladıkça "'i.7e onun objeleri çekicileştikçe mutluluğunu
onlara bağladın. Buna, bebeğin kendine-da11alı olmasının
}'erini alan obje)re-dayalı olma denir.
''\Te bu adım da çocuk büjrüdükçe 1rok olmadı, değil
mi?''
''Hiçbir şej1, l1içbir zaman yok olmaz. Ego'nun doğuşu,
kendinde l1ala l1issedebildiğin 11önlerini orta)ra çıkardı;
terkedilıne korkusu, ona)rlanına il1ti}racı, sal1iplenme,

1 72
.

yalıtılmışlık, kendin için kaygılanma, kendine acıma. Hayat


devam ettikçe dünyaya bağımlı oldun çünkü artık bir bebek
'

gibi basit bir şekilde tatmin olmuyordun. Ama ümitsizliğe


kapılma, çünkü bu değişimlerin ardında daha derin bir
ku,rvet iş başındaydı.

Üçüncü Adım: Başaran in Doğuşu


''Ego'n oldukça'' diye devaııı etti Merlin, '' 'Dışarıda' var
olan bir dünyan vardır ve yeni bir e"' · · ortaya çıkar;
dünya)ra çıkıp başarma dürtüsü. Bu değişimin ilk işaretleri
ilkeldir. Bebek, nesneleri yakala)rtp tutmak ister; annesinin
her zaman yanında olduğundan emin bir şekilde, kendi
başına keşfetmek ister. Sonunda )riirim
i ek ister ve annesi
eğer izin verınezse itiraz etmeye başlar. Bu kaçıp dolaşma
arzusu başta biraz cesaretsizcedir. Ancak daha önce bakılıp
korunmak istemiş olan a)rnı bebek şimdi serbest kalmak için
feryat eder. Bu, sağlıklı bir dürtüdür çünkü ego,
bilinmeyenin korkunun ka)rnağı olduğunu bilir. Eğer bebek
dünya)rı keş fetmeye ç � asaydı, ondan gün geçtikçe daha da
korkmaya başlayacaktı.

''Artık beraber doğduğunuz 11uzur, birlik ve güven


duygularından daha da uzaklaşıyoruz. Ego, ruha hakiııı
olmaya başlar. Bebek içine baktığında artık saf farkındalığı
bulamaz, onun )rerine bir anılar girdabı bulur. Deneyimler,
bir daha hiç paylaşılama)racak şekilde kişiselleşirler.

''Başka bir acıklı hika)re daha'' diJre mırıldandı Perci,ral .


''Ama Başaran'ın doğuşu sana gü,ren ve kendine


özgülük lussi 'rerdi. Bu objeler ve ola)rlar dünyası bir tek şey
içindir; birey olmak için. Bunun için ego gerekliydi, en
azından siz ölümlülerin seçtiği )rol için. ''
'

''Herkes başarı peşinden koşmaz. Bu ad1ııı gerekli


midir?'' di.J'e sordu Galahad.

1 73
''Başarl)'l lı.erkes baş tacı }rapmaz 'reıra para, iş 're statüjrle
özdeslesmez'' dedi Nierlin. ''Ancak Basaran'ın bu
J J J

dürtüsünün sebebi daha basit 're temeldir. Bu, işbaşındaki


ego'nun ayrılığın daıra nılır bir şey olduğunu kendine
,

karutlama çabasıdır. Aslında bu dünya, Başaran'ın doğuşuyla


birçok ş eır yapılıp öğrenilecek bir ı1er l1aline gelir. Bazı
insanlarda bu hasarına süreci cok uzun sürec ektir Güc ve
J J
.

şöhret lursı, arayışı gerçek amacından saptıracaktır. Ancak


'

Tanrı tamamıırla özgür bir irade vermiştir ve eğer bir _insan


- dış ardaki dünyanın kendinden daha önemli olduğuna karar
'rerirse, o zaman güç ve şöhrete duyulan açlık bunu takip
edecektir.

''Büııücünün gözünde_ ego'nun doıruın · s ağlama olasılığı


pek yoktur. Ego denetleyici ve se,rgisiz dir 'Beni dinle,' der
.

ego, 've kendin için elde edebileceğiiı herşeyi elde et.


J\futluluk böjrle elde edilir.' Siz ölümlülerin birçoğu bu
öğüdü dinler. Tanrı'nın bakış açısından da bir sakınca
ıroktur çünkü O'nun özgür iradeıre olan güveni, özgür
'

iradeyi en kısa yola dönüştürür.


-

''İs temeırerek, üçüncü adııııda kaldığını s öylem ek


zoıunda , çünkü ego var olduğu sürece Başaran da
olacaktır. Onun arzuları doymak bilmez. Sonuçta
yaşa} abilece · · z den eıriınlerin sonu };oktur; dünıra çeşitlilik
1 ...

açısından sınırsızdır. Ancak ego büJrüdükçe ince bir ses


'Sevgi nerede? \Tarlık nerede?' diıre merak etmeıre
başlaıın caya kadar ruhu kabuklarla -zenginlik, güç, b�n­
iniajı- örter. Ama dördüncü ad11nla yeni bir doğuş yoldadır . ''

_ Dördüncü Adı m: ·veren 'in Doğuşu


''Ego zamanla }·reni bir şeyi' ' diıre ekledi 1-ferlin,
'' mutluluğun sadece almada değil 'rerın ede de olduğıınu
keş fe der Bu çok önemli bir keşiftir çünkü ego'ıru birçok
.

kotk-udan kurtarır B en cilliğin ırol açacağı SO)rtıtlaı1ına


.

korktısu ,rardır. Herşe}'i her zaman elinizd e tutaınamakta11


'

1 74
doğan kaybetme korkusu varclır. Sizden almak is teyen
düşmanların korkusu vardır.

''Veren'in doğuşuyla ego, bu korkularla ıra şaınak


zoı-unda kalınaz, en azından eskisi kadar. Sürekli ral1atsız
eden bir sorun ortadan kalkınıs tır. .L\ncak dal1a derinlerde

bir şeyler olmaktadır. Vermek iki insanı birbirine bağlar;


veren \re alan. Bu bağlantı yeni bir ait alına duırgusunu
· doğurur; bu, bebeğin otomatik olarak anneye bağlı
olmasındaki pasif ait olma duygusu değil, mutluluk
yaratmayı öğrenmiş kişinin aktif ait olma duygusudur.

''Vermek yaratıcıdır. Aırnı zamanda ego'nun perspektifıni


tamamıırla tersine çevirir. Veren doğmadan önce önemli
olan tek ş eır kayıpları engellemekti. Bu, para ve sal1iplenilen
şeırlerin kaırb e dilııı esi kadar, b eı1 iınaj ı ve Ônemli olma
-

llissinin de kaırbedilın e si demektir. Şimdi kişi özgürce


paylaşır \re buna rağmen bir ş eırler kaırbe diıror gibi gelmez.
..ı\ ksine, ego bundan ze,rk alır. Bu çok şaşırtıcıdır çünkü
aln1ak luc bu kadar ze,rk \rerın emis tir
• •
.

Galal1ad düşünceli bir şekilde baktı. ''I<albe sevgi doldu.


Fark bu. ''

''Evet'' dedi l\ferlin. ''Ego kendini düşünıneıre devam


·ettikçe sevgi 11issetmez. Sadece ıroğun bir haz, kendini
doyuma ulaştırma veıra ba" lılık 11isseder. Bu 11isler zaman
zaman aşk zannediliı· aına aşk, doğası gereği bencil değildir
're aşkı ortaıra çıkarmak bencil o lınaıran bir l1arekettir.
\Termek, para veya nesneler ile sııınlı değildir Aynı.

zamanda lıizmet, kendinden 'rermek 're adanma s e,rginin


en s a f 11ali1rle 'rerilmesi \rardır.

Tüm bu nedenlerden dolayı Veren'in doğuşu ırenilik ve


özgürlük 11is si 'rerir. Ego halen 11akiın bir duruında olsa da,
kendisinin dışına çıkınaıra başlamıştır. Birçok insan
verınenin 11azzını çocukken öğreı1ir; ebe,reı:n lerin çoğu
çocuklarına diğe r çocukl arla p aJ�laşına)rı öğretir. Ancak
gerçek Vereı1'iı1 doğuşu ço k soı1raları gerçekleşir. Eğer size

1 75
öyle s öylendiğinden dolayı ve)ra veı'lnenin doğru şe)r
ol uğunu düşündüğünüz için veri)rorsanız, 'rermenin derin
..

11azzını yaşa)ramazsınız.Vermek kendiliğinden, 'Sanırım


bunu yapsam dal1a i)ri olur' değil tyapmak istedi"' · budur'
du}rgusuyla oluşmalıdır.

''l<işi 'rerıııe}re başladığında bu, ego'nun öldüğünün bir


göstergesi midir?'' diye sordu Percival.

I\ferlin kaşlarını çattı. ''SimJra'da ölüm yoktur. Kadeh'e


ulaşmak için hiçbir şey yok olmak zorunda değildir. Bu eski
ego'nun öldürülmesi olgusu, sizde Tanrı'nın yargıladığı
ş eylerin olduğunu varsayar. ''
.

''Ama daha az önce ego'nun denetleyici ve sevgisiz


olduğunu söyledin'' diye karşı çıktı Percival, ''Bu, Tanrı'nın
bizim için olan planının parçası mıdır?

''Tanrı'nın senin için planı kendini bulmandır'' dedi


Merlin. ''Sabit bir amaca ulaşmak gibi bir kaderin yoktur.
Eğer bencil, cahil, cani 're)ra inançsız olmanın nasıl bir şey
olduğunu keşfetmek isti}rorsan, Tanrı tüm bu deneyimlere
de izin verir. Niye veıınesin ki? Çünkü sen onun gözünde
yargılanmazsın. O'nun gözünde hiçbir hareketin i)ri ya da
kötü değildir. ''

''Ama bu sarsıcı bir şe)r'' dedi Galal1ad. ''Aziz ile katilin


bir olduğunu mu söylÜ)70rsun?''

''Katillik 're azizlik eğer takılan birer maske ise eşittirler''


diye }'anıtladı I\1erlin. ''Bu ha}·attaki aziz, diğerinde katil
olabilir 're bugün günahkar olan birisi de ilerde aziz olmak
için hazırlanıyor olabilir. Tüın bu roller Tanrı'nın gözünde •

birer }7anılsamadır. Bu perspektifi zorla kabullenmen


gerektiğini söylemi)·orum. Benden her nasıl oldu)rsa )701
gös termemi istediniz ve ben de bu }7olun ilerisinde neJ1in
olduğunu gösteııııek zorunda)rtm.

1 76
Beşi n ci Adım: Arayan in Doğuşu
'' Herşe}r uzun bir süre ego'nun istediği gibi oldu'' di)re
devam etti l'v1erlin. ''Benim için iyi olan nedir? sorusu
11erşeyden önemli)rdi; sınırlı kişisel bakış açısı, tek gerçek
gibi gözükü)rordu. Bu doğaldır. Dediğiın gibi göreli
dün}ranın amacı size bir birey olmayı öğretmektir. Ancak
bire)rsellik eninde sonunda açılıp ufkunu genişletir. Özgür
irade verildiğinde insanların daha da fazla bencilliğe
batacaklarını tahmin edebilirsin. Eğer son söz se,rgisiz ve
denetleyici ego'nun olsa)rdı, belki bu kaderin olabilirdi ancak
sim}ra, ruhun görünmez geçitlerinde lliss etti ınıeden çalışır.


''Veren, Arayan'a olan bir sonraki ad1m1nı zaman içinde
atar. Bu e'rrede kişinin bildik eski ego kaygıları bir kenara
bırak1l1r. 'Ben' du)1gusunun genişlemesine izin 'reıilir. I<işi
artık diğer bir iı1sana du)!lllan eıı }roğun aşkın bile
sağla)raınayacağı bir se,rgi ve do)rutn kaynağı sezdiğinden,
rul1sal dene)1imlere istek du)rar. Bu dönüşüm de bir
sarsıı1tı)rla gelir. Veren en i)1i 11ali)1le bir l1ayırse,1erdir. Aile 're
arkadaşlara ,,ererek başla)rıp }'ard1111 kurumları 're topluınla
de,ram eder, ancak bu ,,erme ıuhu, sonunda tüm insanlar
vararlanmadıkca tatmin edilemez.
, .

''Aına kendini gerçekten dünyadaki 11erkese ,,erebilir


ınisin? Bu s oru sizi bire}1selliğin sınırıııa getirir "\7e bu ancak


bir azizin }ranıtla}rabileceği bir sorudur. Bt1 )riizdeı1 'Terme
aş amasının, }1anıtla)1aına}1acağı sorul�ıra neden olması
doğaldır; bu )riizden )1eı1i bir doğuşa gebedir. Dün}'a)1ı
bağrına basınak is te}1en \Teren için dün)1a, artık bir do)rum
ka}�nağı değildir. Bir zaı11anlar ze,rk 'reren şe)�ler artık sönük
kalınıştır. Özellikle ego'nun onaylanına 're öneınsenme
il1tiyacı artık do)Utn getirınez. Tanrı'nın }iizünü görınek,
ışıkta yaşamak, saf farkındalığın ses sizliğini keşfetmek için
bir açlık doğar. Ara)ran'daki bu dürtü çeşitli şekillerde
belirebilir.

177
''Yine de tüın .L\rayanlar, maddi dün)ranın bir do)TUffi
getirme)receği l1is sini pa)rlaşırlar. Btı nede11dir? Ta11rı l1er
1rerde değil midir? Eı1 ufak kum taneciğinde bile yok
mudur? Heın evet, 11e1n l1a)rtr. Tanrı l1er 11erde olabilir ama
bu, O'nu göreınediğinizde bir işe )'araınaz. Ara)ran, görmek
11
ıcın arar .
• •

''Sanırıın I<adel11in aranmaya başlandığı aşama, bu


as amadır'' dedi Galal1ad.
J

''I(adeh bazı ölümlüler için gerçekten de burada daha


derin bir il1tiyacın sembolü 11aline gelir'' diye )7anıtladı
I\ferlin, ''ama 11er adıın -masumiyetten uzaklaşma bile- bir
arayış tır. Siz ölümlüler olanı, i)ri ,re kötü, aziz 're günal11.cir,
l�al1mani \7e şeytani di)re ayırmayı takıntı haline getirmiş
durumdasınız ki ;1aşam aslında ilal1i bir akış tır. Tüm ha;ratı
ilerleten tek bir dürtüdür; tüm bilgiyi ve do)run1u elde etme
dürtüsü.

''.L\ma )rine de bir bakıına l1aklısın� Arayan'ın doğuşu)rla,


simdi�·e kadar isiınsiz kalan bir arzumuza bir isim
. , •

ko;rabiliriz. Ister Tanrı olsun adı, ister I<adel1, is ter Ilal1i


Varlık, isteı·se de rul1 olsun, fark etmez. Hepsi de zaınan 're


meka11ın ko)1tnuş olduğu sınırlardan kaçınaya du)rulan )reni
"\1e o derinden lussedilen il1ti)racı vurgularlar. Özünüz
sınırsızdır. .ı\slında e"\1rensel bir )7aşama doğdunuz. Dün)ra
zaınan ve mekanla sınırlı gibi gözi.i.kür ama bu sadece
görünüşte bö)rledir.

'' Göri.i.ni.i.se 11i,·e aldanı,roruz?''


• ; J

''E,1ren sizden bir ş e)r saklatnt)ror'' di;1e yanıtladı I\ferlin.


''l(andırılın1;1orst1nuz . Sınıı·lılık görüntüsü düı111anın bir
okul, bir eğitiın )'eri olınasıı1dandır. Ve buradaki teınel
kural, kendini nasµ göı-ürsen düny1ayı da öyle göreceğindir.
l(endinizi eksik "\1e değersiz 11iss ederseniz, sadece bu
)rargılaına bile Tanrı'11ı sizden uzaklaş tıracaktır. Tanrı'1ıı
is tediğinizi SÖ)rle)rip a1:nı zaı11anda da bu )1atgılaınaları
kendiı1iz e ,,önelti,·orst1nt1z. ' '
, .;

.1 7 8
''B ö)rlece Tanrı uzakta kalı)ror'' dedi Galal1ad üzgün bir
şekilde, '',re l(adel1'in ara)rışı l1iç bitıni)ror. ' '

]\{erlin, sevgi dolu bir şekilde baktı. ''Rul1 istese bile


senden uzakta kalamaz çünkü 11erş e)r rul1 tur. Onun
)raşamadığı gizli yerler yoktur. O kendi açısından sende 11ata
gormez.
• •

'' Size .ı:\rayan'ı biraz daha anlata)rım, çünkü bu bü)TÜCÜ)TÜ


size ceken ve ölümlülerin kendilerini en 11azırlıksız
J

buldukları aşamadır. Bebekliğinizden beri 11ep daha ve dal1a


fazlasını istediniz. I<ısaca Arayan, Tanrı ile )TÜZ )TÜZe
gelmedikçe arzularını l1içbir şeyin tatmin etme)receği kişidir.
Bu, O)runcaklar, ün, para veya aşk istemekten dal1a üstün bir
arzu değildir. Sizin için en önemli şe)rler oldukları
zamanlarda oyuncaklar, para, ün ve aşk da Tanrı'nın birer
)rii züydü. Size mutlak do)rum getireceğine inandığın1z
11erş e)', sizin Tanrı uyarlamanızdır. Her bir adıından diğerine
geçişinizde asıl 11edefe yaklaşırsınız; Tanrı düşünceniz,
O 'nun saf rul1 olan doğasına dal1a yakın, dal1a gerçek bir 11al
alır. Ama )'ine de 11er adım tanrısaldır. ''

Yani çalmak ve)ra öldürmek is teyen birinin de ilal1i bir


dürtii)rii mü takip ettiğini s öylü)rorsun? Sonuçta bunlar da


birer arzu'' dedi Percival.

''Aşk e\rrens eldir, bu )riizden tarafsızdır'' di)re )7an1tladı


JVIerlin. ''Ego bu gerçeği s e\rffie)1ebilir. 'Ben Tanrı'nın
s e,rgisini 11akedi)roruın aına şuradaki kişi 11aketıni)ror.' Bu
Tanrı'nın bakış açısı değildir. Hırsız ınal kaybına neden olur;
katil 11a)rat ka)rbına. Bu kaırıplar sizin için gerçek olduğu
sürece tabii ki buna neden olan kişi)ri suçla)racaksınız. Ama
en s onunda }'aşanı zaten malınızı \re 11a}:atınızı alma)ıacak

mı? Zaınan . da mı bir suçlu? Gü11al1a ıranıls aına olarak


bakan bir bakış açısı \rardır. Günal1 dediğin 11içbir ş ey
Tanrı'nın se\rgisine. en ufak bir leke süreınez . ''

11.ı:\.ra11anlar, arzuladıkları dene)�iınleri \7e göı·üleri elde


eder mi? '' di,,e sordu Galal1ad.
.
./

1 79
''Herkes kendi Tanrı uyarlamasını zil1nindeki tasarıya
göre elde eder. I<imisi Tanrı')rı 'rizıronlarda görür, kimisi bir
çiçekte. Arayanlar çok çeşitlidir. I<iınileri ınucizevi bir
müdal1aleyi ve kurtarılmaırı beklerken, diğerleri en sıradan
olaırlarda bile konuşan görünmez bir gücü izler. I<ısaca
araıran kişi daha yüksek bir gerçekliğe duyulan açlıkla
harekete geçer. Bu dal1a önceki verme aşamasının ırok
olduğu anlamına gelmez. Ama vermek aruk bencilce bir •

hareket değil şefkatin sonucudur.


''Ilk kez ego'nun herşeyi bilme v·e herşeye kadir olma


iddiası sorgulanır. Bu ırüzden Arayan'ın doğuşu oldukça
çalkantılı olabilir. Kendinizi bir at sürüsünün yoldan aşağı
çektiği bir at arabası olarak düşünün. Çok uzun bir süre
sürücü yoktur ve atlar arabanın sahibi olduklarını
düşünurler. Bir gün arabanın içinden yumuşak bir s es 'Dur'

diye fısıldar. Ilk başta atlar kulaklarına inanamazlar ancak


s es 'Dur' demeye devam eder. !<.ulaklarına inanamayan atlar


bir sürücü olmadığını kanıtlamak için daha da 11ızlı koşmaya

başlarlar. Içteki ses güç kullanmaz, protesto etmez . Sadece


'Dur' demeye devam eder .

''Içinizde olan da budur. Araba tüm benliğiniz, atlar ego


ve arabanın içindeki ses de ruhtur. Rul1 ilk sal1neye
çıkuğında ego onu dinlemez çünkü gücünün mutlak
olduğundan emindir. Ancak rul1, ego'nun alışık olduğu güç
kullanmaırı uygulamaz. Ego karşı koymaıra, yargılamaıra,
ayırmaıra 're kendisine ait olduğunu düşündüğü şeyleri
alma1ra alışıktır. Ruh, olanı destekleyen, Varlığın ırumuşak
s esidir . .ı\ra)ran'ın doğumu)rla duırmaya başladığınız ses

budur, ancak mücadele etmeden gücünü teslim etme1recek


olan ego'dan gelecek sert tepki)re 11azırlıklı olmanız gerekir. ''

''Ruhun gücü )'Ok ise bu sa,raş nasıl biter?'' di)re sordu


Perci,ral.

''Rul1un, ego'nun kullandığı biçimde güç


kullanınadığını SÖ)rlediın. Zamanla göreceksin ki 1ul1 güçten

1 80
başka bir şey değildir; sınırları olınayan bir güç. O, Ö)rle
düzenleyici bir güçtür ki evrendeki her atomu kusursuz bir
şekilde dengede tutar. O'nunla kıyaslandığında ego'nun
gücü sınırlı ve boştur. Ancak bu farkediş, ego'nun
denetleme, belirginleş tirme ve savunma ihti)racını terk
ettiğinizde ortaya çıkacaktır. Ego'nun gücü bu üç şeyle
sınırlıdır. Ego herşeyi bir anda terkedebilse, gelişmek için
daha fazla adıına ihtiyaç yoktur; Arayan'ın doğuşu yeterlidir.

''Ancak durum böyle değildir. Ruhun sesi daha yüksek


bir gerçekliğin olduğunu du r. Bu gerçekliğe yükselmek
is e ayrı bir olaydır. ''

''Verilen savaşın ne kadar zor olduğu göz önünde


bulundurulursa Arayanlar oldukça az olmalı'' dedi Galahad.
Birçoğu başaramayıp ümitlerini kaybetmiştir herhalde. Bu
yüzden mi I<adelı'e ulaşanlar azdır?''

''Herkes I<adelı'i elde etmek üzere doğar'' diye hatırlattı


Merlin. Arayanların ender olması toplumsal rollerden
dolayıdır. Aramak taınamıyla içsel bir dene)riındir. Dış
görünüşünden · 'n arayıp kiınin aramadı "

söyleyemezsin. Topl1ıınun Arayan'lara verdiği bir ayrıcalık


veya ödül yoktur. Arayanlar tamamen soyutlanıp toplumu
geride bırakabilecekleri gibi, yüksek bir pozisyonda yaşam
sürerek de hayatlarını devam ettirebilirler.

''I<işi arayan biri olduğunu nasıl anlayacak?'' diye sordu


Perci\ral.

''Arayan'ın içsel işaretleri şunlardır: I<arşılığında bir


minnet bile beklemeden verme bencil olmayan bir sevginin,
şefkatin ürünü olur; öns ezi katı akıl yürütmeyle yer
değiş tirip lıareket için gü\renilir bir relıber haline gelir; kişi
daha )riiksek bir gerçe · olarak görünmeyen dün)raya kısa
bakışlar atar; ölümsüzlük ve Tanrı'ya yakınlık lıissedilir. Bu
iş aretler, yalnızlıktan haz almada artış, toplumdan onay
bekleıne )'erine kendine güvenme, Varlığın canlanması ve
gü\renme arzusu ile desteklenir. Ba"' lılık kalıpları

181
kaybolmaya b aşlar, meditasyon ve }'aşamı takdiı· etme
gündelik yaşamın bir parçası olur. Her ne kadar bu içsel
belirtiler sizi maddi dünyadan çekse de, çelişkili olarak,
doğaırla aranızda dal1a derin bir bağ oluştuğunu,
bedeniniz de dal1a fazla bir ral1atlanıa..fıissettiğinizi 're
başkalarını dal1a kolaır kabullenebildiğinizi göreceksiniz .
Bunun nedeni, rul1un maddeye karşı olmaırışıdır. Rul1
11erşe1rdir ve onun hayatınızda belirmesiyle 11erş ey -zıt
görüne11 ş e)rler bile daha i)ri olacak.

Altı ncı Adı m: Gören (Bilen) 'in Doğuşu


''Arayan'ın amacının görmek olduğunu size söylemişti1n''
di)re de'iram etti 1\1erlin, '',re bu kıs a sürede gerçekleşir.
Altıncı adıın olan Gören'in doğuşu, 11er .Lı\rayan'ı az ilerde
bekleınektedir. Aramak, tek başına bir doırum getirmez;
eğer bulamadan sadece aras aydınız, 1$-.uıu ve endişe dolu bir
11ayat olurdu. Allah'tan ilahi planda 11er soıu ce,rabını da
ayTnı anda getirir; amaçlanan l1erşey ka)rnağında bulunur. Bir
kere Tanrı nerede? diye gerçekten s orarsanız karşılık

alırsınız.

''Burada sizi )ranıltmak istemi)rorum. Gören'in doğuşu


dal1a önceki adıınlar kadar köklü bir değişime neden olur;
ego'nun \re dış arıyla özdeşleşmelerin sonunu ilan eder.
Haıratınızın, beıraz perdeye yansıtılan bir fılm olduğunu
düşünün. Ego'nun egemenliğinde olduğunuz sürece,
11areket eden görüntülere odaklanıp onları gerçek sanırsınız .
Ara1ra11 sal1neıre çıktığında bunların gerçek-dışılığını
11issetıneye başlarsınız. Gören'in doğuşuırla dönüp ışığa
bakarsınız. B en-iınajı·. · ego'nun çaresizlikten dola1rı zaınanla
sııurlı zil1in 're bedeni öneınsemesi)rle oluşan s önük bir

11ansıına artık olduğu gibi göıiilür; ''Gören, b u ş ekilde


. .

göri.ir vTe artık tuzağa düşmez. l(endinizi, bir rt1l1u makine


içinde bir l1a1ralet barındıran et ve kemik torbası olarak

görınek )7eriı1e, 11erş e)rin rul1 olduğunu farkedersiniz . Beden,

182
-... ..., · , ' ;:ıı : � �'.:.,,.ı;;::ı:;#..
f_.. �
1- ' .. . . � -.���:·:-�'�:-'' _.:�:•,_. ' '-
- - . . .-
-- -�.� . ': -=
.�-· �'""
., ··" '�· " •.
',,, '*''"" .
' '
_ - '
. ,- • ' ' · • ' •"' - -
· . . . . , .- ·.J · .,·_· --
- · ..-
' - ._'

- -_ _
, - .· •,- - ; --
-
. . .

du)ruların l1issedebilınesi görebilmesi, kokla1·abilme si ici .


n
_

ş ekillenmiş rul1 tur; zil1in, rul1urı du)rulup anlaşıla bil eceği bir
forındur. Rul1un kendisi saf 11alinde bunları11 11içbiri değildir
ve sadece rafine olmuş sezgi ile algılanabilir. 'Onu bilenler

onuı1 11akkında konuşınazlar, onun l1a - - da konuşanlar


onu bilınezler,' ibaresini du)rmuşsunuzdur. İşte 1ul1un
gizemi budur. ''

''Ama şimdi sen onun 11akkında konuşmu)ror musun?''


diye sordu Galal1ad şaşkın bir şekilde bakarak.

''Düşünebileceğin ş ekilde değil. Bir kaya hakkında


konuş tuğunda onu görüp dokunabilirsin. Rul1 hakkında
konuştuğumda görünme)ren bir dün)raya işaret ediyorum.
Rul1umuzu tutuşturmak için bu dünyadan alev okları gelir
ama biz geriye düşünce okları )rollayamayız. ''

''Bu çok gizemli geli)ror kulağa'' di)re 11·111-ıldandı P ercival.

''Bir gül, eğer dene)rimlemeırip de sadece l1a)ralini


kurduğun bir ş ey olsa}·dı çok gizeınli olurdu. Rul1,
doğrudan deneyimlenir ama o, bu dünyanın ötesindedir. O ,
sınırsız potansiyelle dolup taşan saf sessizliktir. B aşka bir
ş e}rin bilgisini elde ettiğinizde, 11erl1angi bir nesnenin
bilgisini �lde edersiniz; ıuhun bilgisini elde ettiğinizde ise
bilmenin kendisi olursunuz. Tüm sorular sona erer cünkü . •

kendinizi gerçeğin ral1minde, l1erşe)'in sadece oldıtğu }rerde,


bulursunuz. Gören'in gözleri biı· şe)ri gördüğiiı1de görülen
şeır }rargılanmaz, sadece kabul edilir. Alma)ra, salıiplenme)re
''e)ra }'Ok etı11e)re du)rulan ego il1ti)racı }'Oktur. l(orku
olmadığında böyle dürtüler orta}'a çıkınaz çünkü
salıiplenıne)re du1rulan il1ti}raç bir eksikliğin sonucudur. Bu
dün)rada sadece olmak, eğer dolduracak bir boşluğunuz ı·ok
ise, burada, bu dün)rada, bu bedeı;ıde erişebileceğiniz en
)riik sek ruhsal do)rutndur. ''

Perci,ral ''e Galal1ad, l\·ferli11'in özellikle bu dersindeı1


etkilenmislerdi. Daha öı1ceki adıınları da dikkatle


• •

diı1le1nişlerdi aı1cak ego, Baş araı1 ,,.e \Teren zate11 bili11en

183
ş eylerdi. Büyücü Ara}ran l1a da konuş tuğu11da, iki
ş öval)re ke11dileri l1akkında konuşulujror zannettiler. Gören,
sanki bir dağın doruğuna varıp da uzun süredir özlemi
çekilen ama 11enüz deneyin1len1nemiş geniş ve }reni bir ufku
gözden geçiren kaşifler gibi ınerakla doldurmuştu Percival
ile Galal1ad'ı.

''Bu sözünü ettiğin Gören olmayı çok istiyorum'' de.di


Galal1ad ateşlice.

Merlin başını sallayarak onayladı. ''Bu hazır olduğunu


gös terir. Bir büjrücü için sadece üç çeşi t insan vardır; Saf
Varlığı henüz deneyimlememiş olanlar, tatmış olanlar ve
onu tamamıyla keşfe tmiş olanlar. Sizler tadına baktınız ve
şimdi de keş fetmek istiyorsunuz. Sizin için bu dünya katı bir
şey gibi }'Ok olmaya başlayacak ve Varlığın baştan çıkarıcı
ışığına çekileceksiniz. Hindis tan diye çok uzak bir ülkede
karanlık bir odada parlak görünen bir m11mun, öğle
güneşinde görünmez olması gibi sıradan 11ayatın da
Tanrı'nın };anında çok silik kaldı"" SÖjrlerler. '' Perci,ral'a
döndü. ''Her ne kadar seni yargıladı"' düşünsen de, s eni
de bu aşamada görüj;orum ' ' .

Perci,ral kızardı 're kekeledi. ''Bu yeni 11ayat nasıl bir ş e}'
olacak?''

''Hep olduğu gibi, }'eni bir doğuş gibi lı.issedilecek.


Göre�, artık karar verip s eçmek zorunda kalmaması
yönüyle a y ı�ılır Arayan'dan . .ı\ra}ran 11ala, 'Tanrı burada
vardır, � yr-ada ise )'Oktur' dediği için bir yanılsama
içerisindedir. Gören, Tanrı'yı 11ayatın kendisinde görür .

Uzun süren iç sa,raş bitmiş 're savaşçı 11uzura ka,ruşmu ş tur .


.ı\rzularıruz artık mücadelej1le değil, doğal ,re çabasızca
do)ruına ulaşır. Gören'lerin dış görünüşleri 11akkında bir
gös terge }'Oktur ancak içsel olarak açık '1e do)rumludurlar;
. .

başkalarının oldukları gibi olmalarına izin 'rerirler ki bu,


se,rginin en )riice l1alidir; kişilere 're olaylara kısıtlama

184 •
getirınezler ve en ufak 'Ben' du)rgusunu bile tes lim
etınislerdir

Yedi nci Ad ım: Ruh


.

Merlin'in Gören 11akkındaki acıklamasından derinden


etkilenen Galal1ad, ''Daha yüce bir hayatın olabileceğini


düşlemek zor'' dedi biraz zaman geçtikten sonra.

11 Daha;•üce kelimesine dikkat et'' diye uyardı Merlin.


''Yücelik ve}ra alça a uğraşan ego'dur. Hayatının amacı
özgürlük ve do dur. Tanrı'nın kendisini bildiği gibi
Tanrı'yı bilmedikçe doyum elde edilemez. Siz ölümlüler
sürekli mucizeler peşindesiniz ama size şunu söyleyim ki en
bü)rük mucize sizsiniz çünkü Tanrı size kendi doğasıyla
özdeşleşebilme yetisini 'rerdi. l\fükemmel bir gül, gül
olduğunu bilmez; bilen insan ise tanrısal olmanın ne demek
olduğunu bilir.

''Bu tarif edilebilir mi?'' diye sordu Percival.

''Bu, simyanın }'edinci ve son basamağıdır; saf rul1. Bu


doğduğunda, mutlak mutluluk ve do)rum sandığı şeyin l1ala
genişleyebildi.., · · farkeder Gören. Tanrı ile karşılaşmanın,
arayışının sonu değil de başlangıcı olduğunu görür.
Masumi)retle başladınız ve masUmiyetle bitirirsiniz . Ancak
bu sefer masumiyet farklıdır çünkü tüm bilgiye salupsiniz,
bir bebeğin ise sahip olduğu tek şey 11isleridir.

''I<endinizi rul1 olarak görebildiğinizde bu zihin 're


bedenle olan özdeşleşıneniz de kaybolacak. Evrenin
bedeninde bir lıücre olacaksınız ve bu kozmik beden, şu an
bedeninizin yakın olduğu kadar }'akın olacak. Bir
büJrücünün nasıl lıissettiğine en çok bu kadar yaklaşabildiın.
Bi!Jıü(,ii, yedinci adıının diğer adıdır.

''Şunu anla)rın: Bü)riicü için doğmak, 'Bu bedene


salubiın' demektir, ölınek ise 'Artık bu bedene sal1ip

185
1
değilim' demektir. Bü)rii cüler doğum 1ranılsamasıı1a tabi
olınadıklarından dola3rı, aldıkları 11erhaı1gi bir beden bir
enerji formu, zil1in de bilgi forınu olarak görülür. Bu
formlar sürekli değişir; gelir ve giderler. Ancak büyücü
değişimin ötesindedir. Zil1in ve beden, )'aşamak için
seçilebilecek odalar gibidir, ancak her zaınan değil.

''Hiçbir düşünce veya 11is seni bu duruma yaklaştıramaz


veya onu sana getiremez. Ruh, ınutlak sessizilikten doğar.
Zihniınizin içsel di3raloğu, bir daha başlamamak üzere
bitmek durumundadır çünkü bu iç diyaloğa neden olan şey
-bölünmüş kişilik artık yoktur. Benliğiniz bütünlenecek ve
bebekliğinizdeki gibi, ne şüpl1e, ne utanç, ne de suçluluk
hiss edeceksiniz. Ego'nun ikiliğe olan ihtiyacı, iyinin ve
kötünün, doğrunun ve 1ranlışın, aydınlık ve karanlığın
dün3rasıyla sonuçlandı. Şimdi btı zıtlıkların birbirini
bütünlediğini göreceksiniz. Tanr.ı'nın bakış açısı budur;
çünkü O nere1re bakarsa kendi11i görür.

Eğer bunu çok ulaşılması zor 're uzak olarak göıü3rorsan,


işte s ana bir sır. Her ne kadar simya'nın yedi basamağından
geçtiğini zannetsen de aslında 11epsi de baştan beri 'rardı.
Tanrı'nın bütünselliği masumi)rette olduğu kadar ego'da,
başarmada, vermede 'reya aramada mevcuttu. Gerçekte
değişen şe3r senin dikkat ettiğin nokta idi. Varlığında e'rrenin
l1er yönü, e'rrenin kendi tamlığı 're ebediıreti kadar
mevcuttur. Aına )7ine de rul1a doğmak mütlliş bir olaydır.
Birlik )'aşanır bir gerçeklik 11alini alma)ra başladıkça, ilahi)re
gittikçe aşina olacaksınız, ta ki Taı1rı'1:ı. sonsuz hızda, sınırsız

bo)rutlarda 11areket eden sınırsız 'rarlık olarak


deneniyimle)rene kadar. Bu 11arikulade deneyim belirdiğinde,
yıldızların altında oturmak kadar doğal 're basit gelecek ama
bu sefer dans eden l1er )'ıldız s en olacaksın.

Genelde bii)iicülerin konuştuğunda olduğu gibi, iki


şö,ral)re kendilerini bü;rücünün anlattığı duruma geçmiş gibi
11is settiler. Galal1ad gökyiizüne baktı ,r·e birden s anki
)'ıldızlara doku11a bilirıniş gibi l1issetti; kalbini gerçekte11

"1 8 6
dünyaya ait olına l1issi kapladı. ''Evdeyiz'' diye fısıldadı
Percival kendine.

''Hemen ;ıuınuşama'' diye dandı Mer�. ''Bu 11isler


senin için )reni olduklarından dolayı çok etkileyicidir.
Aslında bu, doğal durumunuzdur. Evrenle birleşmek,
11ayatın lı.er formuyla içten bir ilişki içinde olmak, nil1ai
olarak kendi Varlığınla bir olmak -bu senin kaderinidir,
arayışın sonu. ''

''Sonunda başa döneriz'' diye da11dı Galahad.

''Evet'' dedi 1\ferlin. Her biriniz tekrar aşkta


noktalanmak üzere aşkla başlar, mücadele, · şehvet ve acıdan

geçersiniz. Etraflarındaki ateş çemberi hemen hemen


sönünceye kadar Merlin'in sesi gittikçe hafifledi. ''Siz
ölümlüler mucizeler istiyorsunuz ve ben diyoıum ki evrenin
• •

ayrıcalıklı çocukları olarak luçbir arzunuz geri


çevrilme)recek. Rul1, üç kadeınede ortaya çıkan · mucizedir.

''ilk olarak, I<ozıııik Biline denilen durumda mucizeler


J'aşaJracaksınız. HeJ; maddi olayın ruhsal bir sebebi olacak.


Her sınırlı olgu aynı zamanda evrenin sal1nesinde yer alı1ror
olacak. En ·ufak arzunuzun do u için evrensel güçler.
harekete geçecek. I<ulağa mul1teşem gelse de, bu çok ileri
bir düze)r değildir. I<ozıııik Bilince ulaşmadan önce
arzularınızın anında dO}'Uma ulaşmasına alışmış olacaksınız .

''lkinıi olarak, Tanrı bilinci denen dtıruında mucizeler


yaratacaksınız. Bu, Tanrı'nın gücünde eridiğiniz saf


yaratıcılık durııınudur ki dünyalar 're ola)rlar O'nun
'

aracılığı)rla olur. Bu güç, Tanrı'nın )raptığı bir ş eyden gelmez


-bu sadec.e O'nun farkındalı" ışığıdır. Gözünüzün
gördüğü lı.erşe)rde Tanrı bilincinin, parlak altından bir ale"\r
gibi herşe)rde parladığını göreceksiniz. Dünya içerden
aydınlanma)ra başlar 're maddenin, rul1un belirmiş 11ali
olduğu konusunda luçbir kuşku kalmaz. T.anrı bilincinde
kendinizi )'aratılmış değil )raratan olarak, lı.a}7at "\7erilen değil
ha)rat veren olarak göreceksiniz.

187
'' Üf'Ünıü ola1�ak, Birlik Bilinci denilen durumda ınucizenin
kendisi olacaksınız . .L'\rtık yaratan ile yaratılan arasında lıiçbir

a1rrıın yoktur. Içimizdeki ruh, diğer lıerş eydeki rulıla birleşir.


Masumiyete dönüşünüz lıerşeyi kaplar çünkü duvara veya
b eşiğe dokunup da sadece kendisini lıis seden bebek gibi lıer
lıareketi rulıun ıulıa akması gibi göreceksiniz . 1.,am bir
biline ve güven durumunda olacaksınız. Ve lıer ne kadar,
lıala bir bedende yaşıyormuşsunuz gibi görünsede beden,
kendiıniz olan Varlığın sınırsız salıillerindeki bir zerte
olacak. ''

Iki şövalyenin, Merlin'in bu konuşmasının ne kadar


sürdüğüne dair lıiçbir fıkirleri yoktu. Varlığın semalarının,
çiçeğin yapraklarının biribiri ardına açılması gibi açıldığı bir
yere yükselmiş gibi hissettiler kendilerini. Ve saydam bir
elmas, sonuncusu da açıldığında çiçeğin tam ortasında
açıkça görülebiliyordu. ''Bu ne?'' . diye sormak istedi Galalıad
ama cesaret edemedi.

''I<.adelı'e bakın'' diye fısıldadı Merlin. Arayışınızın


s onuna geldiğiniz için amacınızın bir görüsünü (viz1ron) elde

ettiniz saf ışık noktası, ruhunuzda yanan elmas tan öz. ''Iki
ş.övalye soğuk zemine diz çöktüler ve görüntüye layık
olabilınek için kalplerinden dua ettiler. ''Bu ana bağ a
1raşayın'' dedi Merlin. Sizi en derin arzunuzdan alıp buraya
kadar getirdiın. Ancak şimdi kendiniz için, I<.adelı'in
görüntüsünü değil kendisini kazanmalısınız.

'' Gerçek I<.adelı mi? '' diye dandı Percival. ''Ne1ri


ara1racağız? Bu görüntü)rii mü?''

''Beklentiye girme, umma'' di1re u1rardı 1-ierlin, l(adelı'in


görüntüsü kaybolurken. '' Insanlar semboller arar ama


s emboller çağdan çağa değişir. B eniın size gösterdiu · ş ey ·

ise sembol değil gerçektir. I<adelı, kalbinizdeki kris tal varlık


noktasıdır. O, çok belli belirsiz bir şekilde yüze1rlerinden


ışığı 1ransıtır ve bu belli belirsiz 1ransımalardan zihin 're
bedenin, du1rularınla algıladığın tüm nitelikleri orta1ra çıkar.

188
Yansımalar olaral( gerçektirler ama dal1a gerçek olan bir şey
saf Varlığın sa)rdam elmas'ıdır.

Merlin beklenınedik bir şekilde sanki dünyadaki en


zevkli ş e)rmiş gibi başını arka)ra götüıiip esnedi. I<olarını
açıp ayağa kalktı. 1\rtık tüın ateş sönmüştü ve nerede)rse
zifıri karanlıktı; buna rağmen Percival 're Galal1ad Merlin'in
baktığını hissedebiliyorlardı. ''Bir gün bu geceye dönüp
'J\1erlin s en kiınsin?' diye soracaksınız. Zamanın ulaşamadığı
)'erden size şöyle ·sesleniırorum: Ben, mucizelere ihtiyacı
olmayanıın. Ben bir büyücüırüm ve benim için burada
olmak bile yeterince mucizevidir. Hayatın kendisinden dal1a
mucize,ri ne olabilir ki?'' dedi J\ferlin. Son ışığın da ·
kaybolmasıyla yaşlı adam gitmişti. Percival ve Galahad tek
kelime söylemeden ve kıpırdamadan duruyorlardı. lVIerlin'in
konuşması hala akıllarıı_ıdaydı ve onun da kaybolmasıyla
dünya)ra dönmüş olmalarına üzülerek titrediler. Gün
ağarma}1a başladığında kale)re geri ·dönmek için 11ola
koıruldular. Altın renkli güneşin doğuşuyTla Percival, I<ral
Arthur'u kral odasının penceresinde durduğunu gördü. I<ral
Artl1ur doğruca onlara bakıyordu.

''Sence ona bundan söz etmeli ıniıriz?'' diye sordu


Percival kale)re selam 'rererek.

Galal1ad kafasını salladı. ''I<ralın, olanları bildiğinden


eminim. Bu onun da başına gelmiş olmalı, )roksa niye
I<adel1 hakkında konuşmakta bu kadar isteksiz · olsun ki?
Ancak şunu SÖ)rleırim şövalye kardeşim. i\-1erlin'in yolunda
Arthur'un ıranında olduğumuzu anlamasını isterdiın. Buna
kristal mağara gecesi diyelim. I<ral ne demek istedi" . 'zi
anla)racaktır. :tvlağarada değil de gök kubbenin altında
olmalarına rağınen Perci,ral tereddüt etmeden onaırladı.

1 89

You might also like