Professional Documents
Culture Documents
BİTİRME ÖDEVİ
HAZIRLAYAN
Fedai Zorlu
MAYIS 2017
T.C.
SAKARYA ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
BİTİRME ÖDEVİ
DANIŞMAN
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ii
İÇİNDEKİLER iii
SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ v
ŞEKİLLER LİSTESİ vii
TABLOLAR LİSTESİ xii
ÖZET xv
BÖLÜM 1.
GİRİŞ 1
BÖLÜM 2.
RÜZGAR ENERJİSİ 2
2.1. Rüzgar Enerjisinin Tanımı 2
2.2. Rüzgar Türbinleri 3
2.2.1. Şebeke Açısından Rüzgar Türbinleri 5
2..1.1. Şebekeden Bağımsız Sistemler 6
2.2.1.2. Şebeke ile Bağlantılı Sistemler 7
2.3. Rüzgar Enerjisinde Kullanılan Generatörler 7
2.3.1. Senkron Generatörler 8
2.3.1.1. Alan Sargılı Senkron Generatörler 9
2.3.1.2. Daimi Mıknatıslı Senkron Generatör 10
2.3.2. Asenkron Generatörler 10
2.3.2.1. Sincap Kafesli Asenkron Generatör 11
2.3.2.2. Rotoru Sargılı Asenkron Generatör 11
2.3.2.3. Çift Beslemeli Asenkron Generatör 12
2.3.3. Doğru Akım Generatör 13
KAYNAKLAR 49
ÖZGEÇMİŞ 51
SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ
DA Doğru Akım
AA Alternatif Akım
AB Avrupa Birliği
SO2 Kükürtdioksit Gazı
P Türbinin Gücü
A Kanat Alanı
Cu Rüzgar Hızı
Cp Güç Faktörü
m2 Metre kare
CO2 Karbondioksit gazı
W Watt
Wh Watt – saat
kg Kilogram
t Ton
gr Gram
Hz Hertz
km Kilometre
kW Kilowatt
ASSG Alan Sargılı Senkron Generatör
DGM Dalga Genişlik Modülasyonu
ɳpervane Pervanenin Düşük Rotasyonel Hızı
SKAG Sincap Kafesli Asenkron Generatör
DMSG Daimi Mıknatıslı Senkron Generatör
RSAG Rotoru Sargılı Asenkron Generatör
ÇBAG Çift Beslemeli Asenkron Generatör
p.u. Per-unit
mW Megawatt
ɳgeneratör Generatörün Rotasyonel Hızı
oC Santigrat derece
cm2 Santimetre kare
ɳ Havanın Yoğunluğu
V Volt
r İletim Oranı
p Kutup Sayısı
fşebeke Şebeke Frekansı
TET Ton Eşdeğer Taş Kömür
TEP Ton Eşdeğer Petrol
TEİAŞ Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi
ABD Amerika Birleşik Devletleri
Ar-ge Araştırma Geliştirme
m Metre
gW Gigawatt
sn Saniye
kWh Kilowatt saat
I Akım
DÜ Dağıtık Üretim
DÜK Dağıtık Üretim Kaynağı
3F 3 Faz Kısa Devre
FT Faz Toprak Kısa Devre
FF Faz Faz Kısa Devre
FFT Faz Faz Toprak Kısa Devre
kA Kilo Amper
MVA MegaVoltAmper
ŞEKİLLER LİSTESİ
Anahtar kelimeler: Rüzgar Enerjisi, Güneş Enerjisi, Hibrid Enerji Sistemleri, Hibrid
Enerji Sistemlerinin Otonom ve Şebekeye Bağlı Çalışma Yöntemleri
BÖLÜM 1. GİRİŞ
Fosil esaslı enerji kaynakları kaçınılmaz olarak CO2 , SO2 ve NOx oluşumuna
sebebiyet verirler. Günümüzde fosil kaynakların yanmasıyla oluşan CO2 emisyonunu
yaklaşık 6 milyar ton olduğu söylenmektedir. Bu artışın getirdiği sera etkisiyle dünya
ısısı 1990 yılından beri 0.3-0.6 Co yükselmiştir. Bu değerin 2010 yılında 2.0 Co
ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünya ısısının artması neticesinde önemli iklim
değişikliklerinin olacağı açıktır. SO2 ve NOx gibi gazların emisyonu kullanılan
yakıtın kalitesine ve yakma ile filtreleme sistemine göre değişmekle beraber bölgesel
asit yağmurlarına neden olmaktadır. Tipik bir konvansiyonel santral 1Kwh elektrik
enerjisi üretimi esnasında atmosfere yaklaşık 860 gr CO2 , 10 gr SO2 ve 3gr NOx
yaymaktadır. Bu durum dikkate alındığında rüzgar enerjisi santrallerinin
emisyonların azaltılması için kullanılabilecek önemli bir teknoloji olduğu açıktır.
Rüzgar potansiyeli, rüzgar enerji maliyeti ve rüzgarın çevreye etkileri
düşünüldüğünde rüzgar türbinleri vazgeçilmez bir enerji kaynağı olarak görülür.
Rüzgar türbinleri kara üzerinde olduğu gibi deniz veya okyanus kıyılarının ötesinde
de kurulabilir.
Kıyı ötesi rüzgar türbinleri, aslında karada yer alan bir türbine çok benzer yapıdadır.
Aralarındaki tek fark, kıyı ötesi türbinlerin boylarının yaklaşık 60 metre daha uzun
olmasıdır. Kıyı ötesi rüzgar türbininin rüzgar estikçe dönen ve her birinin boyu
ortalama 35 metre olan kanatları, direğin tepesine yerleştirilmiş bir şaftta birleşir.
İçeride, bir dişli çark dönme hızını arttırır. Ardından bir generatör bu enerjiyi
elektriğe dönüştürmek için manyetik alanları kullanır. Türbinler genel olarak kıyıdan
5 km açığa, derinliğin yaklaşık 30 metre olduğu alanlara yerleştirilir. Üretilen
elektriğin kıyıya ulaşmak için yaptığı yolculukta, büyük bir kısmının ısı olarak
kaybedilmesini önlemek için, denizde transformatörler kullanılarak 33000 V’luk
gerilim oluşturulur. Bu elektrik denizin altına yerleştirilmiş kablolar yoluyla karadaki
alt istasyonlara, buradan da ulusal elektrik şebekesine iletilir.
Bütün dünyada rağbet gören rüzgar türbinleri şebekeye bağlanıp bağlanmadığına,
türbin gücüne ve türbin yapısına göre sınıflandırılırlar.
Şekil 2.2. Şebekeden Bağımsız Akü Şarj Prensibine Göre Çalışan Rüzgar Türbini
2.2.1.2 Şebeke ile Bağlantılı Sistemler
Rüzgar türbini şebekeye paralel olarak bağlanır. Bu sistemde öncelikle rüzgardan
üretilen elektrik enerjisi kullanılmaktadır. Rüzgar koşullarının az olması durumunda
ise, rüzgar türbininden sağlanan elektrik dışında kalan ihtiyaç şebekeden
sağlanmaktadır.
Şebekeye paralel bağlı rüzgar türbinleri büyük güçlü rüzgar türbinleridir.
Şekil 2.3.’de Şebekeye paralel bağlı rüzgar türbini gösterilmiştir.
7
sağlam olmamasıdır.[5]
Şekil 2.7. RSAG Şebeke Bağlantısı
12
Şekil 2.8.’de çift beslemeli asenkron jeneratörün (ÇBAG) kullanıldığı bir rüzgar güç
sistemi görülmektedir. Bu sistemde, stator sargısı şebekeye doğrudan bağlanmıştır.
Rotor sargısı ise iki adet back- to-back gerilim kaynaklı DGM tekniğini kullanan
inverterden oluşan, dört bölgeli güç konverteri üzerinden şebekeye bağlanmıştır.
Genellikle, rotor tarafındaki konverter kontrol sistemi, elektromanyetik torku
düzenler ve makinenin manyetizasyonunu sürdürebilmesi için reaktif güç sağlar.
Şebeke tarafındaki konverter kontrol sistemi ise, DA linkini düzenler. Senkron
jeneratörlerle karşılaştırıldığında, ÇBAG ’ün aşağıda belirtilen bazı avantajları
vardır:
1) Sadece rotorun kayma gücünü kontrol etmeye yarayan konverter sistemine sahip
olduğu için, toplam sistem gücünün yaklaşık %25 ’i oranında bir inverter
kullanılmaktadır. Bu da inverter maliyetini azaltır.
2) Sistemde kullanılan filtreler toplam sistem gücünün 0.25 p.u.’lik kısmı için
gerekli oldugundan, inverter filtrelerinin maliyeti azalmaktadır. Aynı zamanda
inverter harmonikleri,toplam sistem harmoniklerinin daha küçük bir bölümünü temsil
etmektedir.
3) Ayrıca bu makine harici bozucu etkilere karşı dayanıklılık ve kararlılık
göstermektedir.
ÇBAG için en büyük dezavantaj ise bünyesinde periyodik bakıma ihtiyaç duyan
bilezik tertibatının bulunmasıdır.[5]
13
Şekil 2.10. Değişken Hızlı Bir Rüzgar Türbinin Blok Diyagramı ve Şebekeye
Bağlantısı [12]
Şebekenin frekansı jeneratör ve dolayısı ile pervane hızını belirler. Pervanenin düşük
rotasyonel hızı olan npervane, jeneratörün rotasyonel hızı olan njeneratör’e çevrilir. Bu
işlemler vites kutusu yardımı ile ve iletim oranı r (transmission ratio) ile beraber
yapılır. Jeneratör hızı, kutup sayısı p ile şebeke frekansına (fşebeke) bağlıdır, izleyen
eşitliklere bakılırsa konu daha iyi anlaşılmış olacaktır.[9]
(2.3)
(2.4)
(2.5)
üretebilir. Optimum boyutları ise; en/boy oranı=1.4/1.4=1.0, boru sayısı=13, iki boru
arası uzaklık 0.1038 metredir.
Güneş enerjili su ısıtma sistemleri kurulması için belirli bir yatırım gerekmektedir.
Bir enerji yatırımının ekonomik açıdan verimli olmasının belirlenebilmesi, getireceği
fayda ve masrafların ölçülmesiyle sağlanır. Fayda ve masraflar, parasal ve parasal
olmayan şeklinde sınıflandırılabilir. Bu fayda ve masraflar yatırımcıyı ilgilendirdiği
kadar yatırımcının dışında başka bireyleri, toplumu ve hatta tüm ulusu
ilgilendirebilir. Güneş enerjisi kullanmanın yatırımcıya sağlayacağı parasal olmayan
faydalara örnek olarak enerji teminindeki bağımsızlık, sosyal faydalara örnek olarak
ise çevresel hava kalitesinin iyileştirilmesi gösterilebilir. Olayın ekonomik boyutunu
da kattığımızda, Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü' nün yaptığı araştırmaya
göre; güneş enerjisi destekli ısı pompalı sisteminin, bakım onarımları düzenli
yapıldığı takdirde, ekonomik ömrünün 20 yıl olduğu saptanmıştır. Ömrünü
tamamladığında ise hurda değeri yoktur.[11]
Güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar özellikle 1970'lerden sonra
hız kazanmış, güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet
bakımından düşme göstermiş, çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini
kabul ettirmiştir.
Güneş enerjisi teknolojileri yöntem, malzeme ve teknolojik düzey açısından çok
çeşitlilik göstermekle birlikte iki ana gruba ayrılabilir:
1) Isıl Güneş Teknolojileri : Bu sistemlerde öncelikle güneş enerjisinden ısı elde
edilir. Bu ısı doğrudan kullanılabileceği gibi elektrik üretiminde de
kullanılabilir.
2) Güneş Pilleri: Fotovoltaik piller de denen bu yarı-iletken malzemeler güneş
ışığını doğrudan elektriğe çevirirler.
3.1. Isıl Güneş Teknolojileri
3.1.1. Düşük Sıcaklık Sistemleri
Düzlemsel Güneş Kollektörleri: Güneş enerjisini toplayan ve bir akışkana ısı olarak
aktaran çeşitli tür ve biçimlerdeki aygıtlardır. En çok evlerde sıcak su ısıtma
amacıyla kullanılmaktadır. Ulaştıkları sıcaklık 70°C civarındadır. Düzlemsel güneş
kollektörleri, üstten alta doğru, camdan yapılan üst örtü, cam ile absorban plaka
arasında yeterince boşluk, metal veya plastik absorban plaka, arka ve yan yalıtım ve
bu bölümleri içine alan bir kasadan oluşmuştur. Absorban plakanın yüzeyi genellikte
koyu renkte olup bazen seçiciliği artıran bir madde ile kaplanır. Kollektörler, yörenin
enlemine bağlı olarak güneşi maksimum alacak şekilde, sabit bir açıyla
yerleştirilirler. Güneş kollektörlü sistemler tabii dolaşımlı ve pompalı olmak üzere
ikiye ayrılır. Bu sistemler evlerin yanında, yüzme havuzları ve sanayi tesisleri için de
sıcak su sağlanmasında kullanılır. Bu konudaki Ar-Ge çalışmaları sürmekle birlikte,
bu sistemler tamamen ticari ortama girmiş durumdadırlar. Dünya genelinde kurulu
bulunan güneş kollektörü alanı 30 milyon m²'nin üzerindedir. En fazla güneş
kollektörü bulunan ülkeler arasında ABD, Japonya, Avustralya İsrail ve Yunanistan
yer almaktadır. Türkiye, 7,5 milyon m² kurulu kollektör alanı ile dünyanın önde
gelen ülkelerinden biri konumundadır.
Vakumlu Güneş Kollektörleri: Bu sistemlerde, vakumlu cam borular ve gerekirse
absorban yüzeyine gelen enerjiyi artırmak için metal ya da cam yansıtıcılar kullanılır.
Bunların çıkışları daha yüksek sıcaklıkta olduğu için (100-120°C), düzlemsel
17
Şekil 3.1. Şebekeden Bağımsız Bir Güneş Pili Enerji Sisteminin Şeması
Bu sistemlerde yeterli sayıda güneş pili modülü, enerji kaynağı olarak kullanılır.
Güneşin yetersiz olduğu zamanlarda ya da özellikle gece süresince kullanılmak üzere
genellikle sistemde akümülatör bulundurulur. Güneş pili modülleri gün boyunca
elektrik enerjisi üreterek bunu akümülatörde depolar, yüke gerekli olan enerji
akümülatörden alınır. Akünün aşırı şarj ve deşarj olarak zarar görmesini engellemek
19
için kullanılan denetim birimi ise akünün durumuna göre, ya güneş pillerinden gelen
akımı yada yükün çektiği akımı keser. Şebeke uyumlu alternatif akım elektriğinin
gerekli olduğu uygulamalarda, sisteme bir inverter eklenerek akümülatördeki DA
gerilim, 220 V, 50 Hz’lik sinüs dalgasına dönüştürülür. Benzer şekilde, uygulamanın
şekline göre çeşitli destek elektronik devreler sisteme katılabilir. Bazı sistemlerde,
güneş pillerinin maksimum güç noktasında çalışmasını sağlayan maksimum güç
noktası izleyici cihazı bulunur. Yukarıda Şekil 3.1’de şebekeden bağımsız bir güneş
pili enerji sisteminin şeması verilmektedir.
Şebeke bağlantılı güneş pili sistemleri yüksek güçte santral boyutunda sistemler
şeklinde olabileceği gibi daha çok görülen uygulaması binalarda küçük güçlü
kullanım şeklindedir. Bu sistemlerde örneğin bir konutun elektrik gereksinimi
karşılanırken, üretilen fazla enerji elektrik şebekesine satılır, yeterli enerjinin
üretilmediği durumlarda ise şebekeden enerji alınır. Böyle bir sistemde enerji
depolaması yapmaya gerek yoktur, yalnızca üretilen DA elektriğin, AA elektriğe
çevrilmesi ve şebeke uyumlu olması yeterlidir.
3.2.1. Güneş Pili Eşdeğer Şeması
Bilindiği gibi, güneş pili bir yarı iletken düzenektir. Çoğunluk yük taşıyıcıları
elektronlardan oluşan N tipi ile çoğunluk yük taşıyıcıları oyuklardan oluşan P tipi
yarı iletken yan yana getirilir. Işık enerjisi bu birleşme noktasına düşürülürse dış
devreden bir akım geçebilmektedir (Şekil 3.2).
Rüzgar Türbini
Batarya Grubu
Güneş Pili
Şekil 4.2. Güneş Rüzgar Hibrid Elektrik Üretim Sistemi
Güneş Pili: Fotovoltaik hücreler güneş ışığını doğru akıma dönüştürürler, yeterli ışık
olduğu sürece üretim devam eder ve işletme giderleri çok düşük, güvenirlikleri de
çok yüksektir. Birkaç WP gücünden 300 WP gücüne kadar değişik ölçülerde güneş
pili satılmaktadır. Güneş pilinin en büyük dezavantajı ilk yatırım maliyetlerinin
yüksek olmasıdır. Güneş pilleri şebekeden uzak küçük ve orta ölçekli yüklerin
beslenmesi için ekonomik bir seçenek olmaktadır. Güneş pillerinin kullanım süreleri
yapım teknolojisine bağlı olarak 10-25 yıl aralığında değişmektedir. [14]
Rüzgar Türbini: Rüzgâr türbini hareket halindeki havanın kinetik enerjisini mekanik
veya elektrik enerjisine dönüştürür. Ürettikleri enerji rüzgâr hızına göre değişir,
25
birim maliyeti düşüktür. Fakat kurulacak yerin rüzgâr hızının yüksek olması ve hava
akışını engelleyen yükseltilerin çevresinde yer almaması gerekir. Rüzgâr hızı çok
değişken olduğu için üretilen enerjide değişken olacaktır. Kanatlara çarpan hava
akımı kanatların dönmesini ve dolayısıyla kanatların bağlı olduğu milin dönmesini
sağlar. Küçük ölçekli rüzgâr türbinlerinde mil doğrudan, büyük ölçeklilerde ise dişli
kutusu yolu ile jeneratöre bağlanır. Generatör mekanik hareketi elektrik enerjisine
dönüştürür. Düşük güçlü rüzgâr türbinlerinde jeneratör olarak sabit mıknatıslı
alternatörler kullanılırken, yüksek güçlüler de ise asenkron veya senkron jeneratör
kullanılır. Şebekeden bağımsız çalışan sistemlerde frekansı sabit tutmak rüzgâr
hızındaki değişimlerden dolayı mümkün olmadığından jeneratör çıkışı DA’ a
dönüştürülür. Birçok rüzgâr türbini 3 veya 2 kanatlı olarak üretilir. Rüzgâr
türbininden elde edilebilecek güç rüzgâr hızının küpüyle ve kanat süpürme alanı ile
doğrudan orantılıdır. Üretici firmalar türbinin üretime başladığı rüzgâr hızını, üretimi
durdurduğu rüzgâr hızını ve rüzgâr hızı-güç eğrisini kullanıcılara verirler.
Batarya Grubu: Bataryalar enerjiyi kimyasal formda depolayan elektro-kimyasal
elemanlardır. Yenilenebilir kaynaklarla birlikte en yaygın kullanılan batarya tipi
derin boşaltmaya izin veren kurşun-asit sabit tesis bataryalarıdır. Nikel-kadmiyum,
nikel-demir ve demir-hava gibi başka daha uygun batarya türleri vardır, fakat bu
bataryalar ya çok pahalı ya da henüz geliştirme aşamasında olduklarından pratik
uygulamalar için yeteri kadar güvenilir değillerdir. Kurşun-asit bataryalar en yaygın
kullanılan batarya tipi olmasına rağmen kullanımı en karmaşık olandır. Aşırı şarjdan
ve aşırı deşarjdan korunmalıdır, ayrıca uzun süreli düşük şarj seviyesinde
tutulmamalıdır. İşletme koşullarına göre bataryaların ömrü 3 yıl ile 15 yıl arasında
değişmektedir. İlk yatırım maliyetleri düşük olmasına rağmen bakım ve yenileme
maliyetleri yüksektir. Deşarj sırasında plakalar ile elektrolit arasında gerçekleşen
kimyasal reaksiyon yük üzerinden elektrik akımı geçmesini sağlar. Şarj sırasında bu
kimyasal reaksiyon tersine çevrilir. Batarya kapasiteleri Ah veya nominal
gerilimlerinin çarpımı sonucu elde edilen kWh olarak ifade edilir. Bataryanın
saklama kapasitesi üzerinde yazılan kapasitesinden farklı olabilir, saklama kapasitesi
yaşına, çalışma şekline ve bakımına bağlıdır. Bataryaların kullanım sürelerini ve
verimlerini etkileyen diğer bir etken de ortam sıcaklığıdır. Ortam sıcaklığındaki her
10 oC artış bataryanın kullanım süresini yarı yarıya azaltır. Diğer taraftan negatif
sıcaklıkta şarj verimi düşük olur. Kurşun-asit sabit tesis akülerinin 20 oC sıcaklıktaki
kullanım süreleri 5 ile 10 yıl arasında değişir. [15]
İnvertör: Hibrid sistemde AA ile çalışan cihazlar kullanıldığında invertör
kullanılması gerekir. İnvertör DC batarya veya jeneratör çıkışını 50 Hz AC gerilime
dönüştürür. Küçük ölçekli yükleri beslemek için kurulan hibrid sistemlerde
genellikle tek faz invertör kullanılır. Büyük ölçekli hibrid sistemlerde ise yükler 3 faz
ile beslendiğinden 3 fazlı invertörler kullanılmaktadır.
MPPT: Maksimum güç noktası izleyicisi genel anlamda yüksek frekansta çalışan bir
DA-DA dönüştürücüdür. PV panel tarafından üretilen gücün her anında
maksimumunu yüke iletmek için kullanılır. Kullanıldığında sistem verimini olumlu
yönde etkiler. Çoğunlukla batarya şarj eden sistemlerde şarj regülâtörü ile tümleşik,
doğrudan AA motor süren sistemlerde invertör ile birleşik olarak tasarlanır. Batarya
şarjında MPPT kullanmak, sistemin verimini artırır fakat maliyeti yüksek olduğu
için tercih edilmez [16].
Batarya Şarj Regülatörü: Batarya regülatörleri şebekeden bağımsız hibrid
sistemlerde sistemin çalışmasını denetlemek amacıyla kullanılır. Birçok sistemde şarj
26
regülatörü ve yük regülâtörü olarak iki ayrı birimden oluşur. Şarj regülatörü
bataryaları aşırı şarjdan korurken yük regülatörü bataryaları derin deşarjdan korur.
4.2 Hibrid Enerji Sistemlerinin Temel Konfigürasyonları
4.2.1 Üretilen Elektriğin DA Bir iletim Hattında Birleştirildiği Hibrid Enerji
Sistemi Konfigürasyonu
Şekil 4.2’de, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunun şematik şekli gösterilmiştir.
Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda bütün elektrik üretim elemanları bir DA
iletim hattına bağlıdırlar ve batarya bu da iletim hattı aracılığı ile şarj edilir. Böyle bir
hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda AA elektrik üretim elemanlarının her biri bir
AA/DA dönüştürücüye sahiptir. Bir şarj kontrol ünitesi tarafından aşırı şarja ve
deşarja karşı kontrol edilen ve korunan batarya ise enerji talebine cevaben da yüke
enerji sağlar. Ayrıca, bu konfigürasyonda bir evirici kullanılması ile AA yük de
beslenebilir.
4.3. Üretilen elektriğin DA bir iletim hattında birleştirildiği hibrid enerji sistemi
konfigürasyonu.
4.2.2 Üretilen Elektriğin AA Bir İletim Hattında Birleştirildiği Hibrid Enerji
Sistemi Konfigürasyonu
Şekil 4.4.’de, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunun şematik şekli gösterilmiştir.
Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda bütün elektrik üretim elemanları bir AA
iletim hattına bağlıdırlar. Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda dönüştürücü ise
AA yük için enerji arzını ve bataryanın şarj edilmesini kontrol etmektedir. Ayrıca, bu
konfigürasyonda batarya tarafından bir da yük de beslenebilir.
27
Şekil 4.4. Üretilen elektriğin AA bir iletim hattında birleştirildiği hibrid enerji sistemi
konfigürasyonu.
4.2.3 Üretilen Elektriğin Hem DA Hem de AA Bir İletim Hattında Birleştirildiği
Hibrid Enerji Sistemi Konfigürasyonu
Şekil 4.5.’de, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunun şematik şekli gösterilmiştir.
Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda DA ve AA elektrik üretim elemanları,
AA yük için enerji arzını kontrol eden bir dönüştürücünün her iki tarafında
bağlıdırlar. Ayrıca, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda batarya tarafından bir
da yük de beslenebilir.
28
Şekil 4.5. Üretilen elektriğin hem DA hem de AA bir iletim hattında birleştirildiği
hibrid enerji sistemi konfigürasyonu.
5. YENİLENEBİLİR ENERJİ ÜRETİM SANTRALLERİNİN
OTONOM VE ŞEBEKEYE BAĞLI ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ
5.1 Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Şebekeye Entegrasyonu
Değişken kaynağa sahip yenilenebilir enerji üretim tesislerinin şebekeye
entegrasyonu, geleceğin şebekesinde oldukça önemli etkilere sahip olacaktır.
Günümüzde iletim sistemi entegrasyonları oldukça hız kazanmıştır. Dağıtım
sisteminden gerçekleştirilecek entegrasyonlar da önümüzdeki yıllarda oldukça hız
kazanacaktır. Enerji dağıtım sisteminin üretim entegrasyonları düşünülerek dizayn
edilmediği bilinmektedir. Bu nedenle bu üretim entegrasyonlarının enerji yapısında
sessiz bir devrim oluşturacağı söylenebilir. Bu nedenle gelecekte elektrik enerjisinin
arz güvenliği, mevcut yapının ne kadar akıllandırılıp, entegrasyonlara uygun bir
şekle getirileceği ile doğrudan ilgilidir. Elektrik enerjisinin yaşamımızın her alanına
girdiği bir dünyada, hiç kimse kesintilerin sıklığının artmasını, kesinti olmasa bile
tükettiği enerjinin kalitesinin düşmesini istemeyecektir. Üretim entegrasyonlarında
özellikle kaynak tipi ve üretim miktarının, ilgili lokasyondaki iletim ve/veya dağıtım
sistemine uygun tasarlanması, gerekli koruma ve kontrol önlemlerinin alınması
kaçınılmazdır. Dağıtık bir enerji üretim sisteminde enerji üretiminin optimizasyonu
ve verimliliği de önem kazanacaktır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının iletim ve dağıtım sistemlerine entegrasyonu, enerji
üretiminde merkezi üretimden dağıtılmış üretime geçişin bir göstergesidir.
Ülkemizde 2013 yılına kadar şebekeye bağlanması hedeflenen 12 GW‟lık rüzgar
gücü vardır. Ülkemizin 42 GW‟lık kurulu gücü ve rüzgar gücüne ek güneş
enerjisinin de sisteme entegre olacağı öngörüldüğünde, üretim yapısının, iletim ve
dağıtım koridorlarının nasıl bir değişime uğrayacağı aşikardır. Bu noktada sorulması
gereken sorular şunlar olmaktadır: Peki biz ve dünya bu değişime ne kadar hazırdır?
Sürdürülebilir enerji için kaçınılmaz olan yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji
sistemlerine enterasyonu konusunda neler yapılmaktadır? Sistemde oluşabilecek bir
sorunda düzeltici tepki ne kadar hızlı verilmelidir?
Yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekeye bağlanması ile ilgili birçok ülkenin
kendine ait şebeke yönetmelikleri bulunmaktadır. Bu yönetmeliklerin ortak yanları
olduğu gibi her ülkenin kendine özgü şebeke yapısı, gerilim seviyesi ve kontrol
düzeneği bulunduğundan ayrı yönleri de bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin mevcut
sistemin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve daha verimli çalışma yapılabilmesi
adına önemlidir. Örneğin, bir yandan klasik üretimlerde frekans belirli sınırlar içinde
tutulurken, diğer yandan bu frekansı ciddi biçimde etkileyecek alternatif üretimlerin
de kontrol edilebiliyor olması gerekir. Aynı şekilde alternatif üretimlerin gerilim
açısından da klasik generatörlerdeki uyartım kontrolü gibi, hızlı tepki vererek
düzeltici önlem gerçekleştirebiliyor olması gerekir. Eğer bu alternatif üretimler
belirli bir bölgede yoğunlaşıyor ise entegrasyon öncesi çalışmaların daha titizlikle
incelenmesi gerekmektedir [18].
29
Şekil 5.1. Dağıtık Üretim Tesislerinin Bulunduğu Bir Tek Hat Şeması
Yenilenebilir enerji entegrasyonu çalışmaları tüm dünyada hız kazanmıştır. Her
ülkenin kendine ait çalışmalarının ve raporlarının bulunmasının yanında ülkeler arası
ölçekte yenilenebilir enerji dizaynları da yapılmaktadır. Bunların en önemlilerinden
biri, Türkiye‟nin de dahil olduğu DESERTEC olarak bilinen projedir. Projenin
tanıtım cümlesi oldukça çarpıcıdır. “İnsanoğlunun 1 yılda tükettiği enerjiyi çöller, 6
saat içerisinde almaktadır” [23]. Bu tür projeler açıkça göstermektedir ki gelecekteki
enerji yapısında yenilenebilir enerji kaynaklarının katkısı oldukça yüksek olacaktır.
Ayrıca adalaşan enerji yapıları yerine elektrik enerjisinin bulunabilirliğinin ve
güvenirliliğinin arttığı uluslararası enerji yapıları oluşturulacaktır. Ayrıca bu yapılar,
ülkeler arası enerji pazarının oluşmasını da sağlayacaktır.
5.2. Dağıtık Üretim
Dağıtık üretim, dağıtılmış, gömülü ya da katıştırılmış üretim olarak da
isimlendirilmektedir. Dağıtık üretim, genelde dağıtım şebekelerine entegre edilen
üretimi ifade etmekte olup, iletim seviyesinden bağlanan üretim birimlerini ifade
etmemektedir [19].
Dağıtılmış üretim (DÜ), düşük ya da orta gerilim seviyesinde (0,4-36kV) yapılan
elektrik enerjisi üretimi ve enerji depolamadır. DÜ, tüketici merkezlerine yakın
elektrik dağıtım şebekesine bağlı ya da tek başına çalışabilen, coğrafi olarak yayılı
kaynakları içerir. Küçük güçlü santrallerin yanında, rüzgar, güneş gibi yenilenebilir
enerji kaynakları, yakıt pili ve enerji depolama birimleri dağıtılmış üretim
kaynaklarıdır. Dağıtılmış üretim literatürde farklı güç değerlerinde ele alınmıştır.
Genel olarak birkaç W’dan başlayabilen fakat 100MW’dan küçük güçlü santraller
olarak ele alınır. Bu bağlamda dağıtılmış üretim mikro ölçek(1-5kW) küçük ölçek
(5kW-5MW), orta ölçek (5MW-50MW) büyük ölçekte (>50MW) olmak üzere dört
grupta sınıflandırılabilir.[20]
Genel olarak DÜ küçük ölçekte, süreksiz üretim, kendi başına ya da dağıtım
şebekesine bağlanan, tüketim merkezlerine yakınlık, enerji depolama ve tekrar
dönüşüm imkanlarının olması gibi özelliklerden bir ya da birkaçına sahiptir.
Dağıtılmış üretim kaynakları, modüler olarak istenilen yere çok kısa zaman için
kurulabilir. Daha fazla modül eklenerek ya da çıkarılarak toplam kapasite
30
Dağıtılmış üretim yapıları sayesinde planlama aşamasında olan bir elektrik enerji
sisteminde iletilecek güç azalır, yeni iletim hatlarına duyulan gereksinim ortadan
kalkar. Dağıtılmış üretim kaynakları tüketicinin yük talebini tam olarak
karşılayabilecek şekilde boyutlandırılabilirler. Küçük güçlü olduklarından, kolaylıkla
modüler olarak istenilen yere kurulabilir, kurulum süresi kısa ve modüller birbirinden
bağımsız çalışabilir. Kapasite yeni modüller eklenerek istenildiği zaman arttırılabilir.
Dağıtılmış Enerji Sistemlerinin Kullanım Amaçları
• Elektrik piyasasını serbestleştirme,
• Çevresel faktörler,
• Güç kaynağının güvenilirliğini ve güç kalitesini arttırmak,
• Isınma ve elektrik üretimini birleştirmek,
• Elektriğin maliyetini azaltmak
Dağıtılmış Enerji Sistem Teknolojileri temel olarak;
• İletim hattı ve transformatör kayıplarını azaltırlar
• Çevresel etkileri azaltırlar
• Elektrik iletim ve dağıtım karışıklığını ortadan kaldırırlar
• Sistem güvenilirliğini arttırırlar
• Güç kalitesini düzeltirler
• Yedek güç üretimi sağlarlar
Detay olarak incelendiğinde ise Dağıtık elektrik üretimi, sistem genelinde
bakıldığına aşağıdaki faydaları sağlamaktadır:
– Enerji verimliliği: Dağıtık elektrik üretimi, geleneksel sistemdeki kayıplara neden
olmaz. Özellikle uzun iletim hatlarındaki kayıplar, puant güç talebinde oluşan daha
yüksek kayıplar ve üretim sırasında atık halde bırakılan ısı enerjisi, dağıtık elektrik
üretiminde yoktur.
–Yakıt çeşitliliği: Sadece fosil yakıt kaynaklarına ve uranyum gibi yakıtlara bağımlı
olan merkezi üretim sistemine göre dağıtık elektrik üretim sistemleri çok daha çeşitli
enerji kaynağı ile işletilebilirler. Bunların arasında yine doğalgaz gibi fosil
yakıtlarına ilave olarak güneş, rüzgâr, tarımsal atıklar, evsel organik atıklar,
jeotermal kaynaklar sayılabilir.
–Tüketicilerin risklere karşı korunması: Serbest elektrik piyasalarında meydana gelen
fiyat değişimleri ve speskülasyonlara karşı, kendi elektrik ihtiyaçları için dağıtık
elektrik üretimi kullanan tüketiciler, bunu kullandıkları ölçüde bu risklere karşı
korunurlar.
–Esneklik: Dağıtık üretim sistemleri küçük ve kurulumları son derece hızlı oldukları
için, serbest piyasalarda ortaya çıkan fiyat artışlarından kolaylıkla faydalanabilirler.
Yerleşim yerlerinde yoğunluğun artması sonucu veya puant tüketimin artış
göstermesi sonucu ortaya çıkacak marjinal elektrik ihtiyacı artışının karşılanması,
ölçeklenebilir dağıtık üretim sistemleri ile kolay ve ucuz bir şekilde
gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca planlama ve inşaaları 5 ile 10 sene arasında yer
alan merkezi güç santrallerindeki ilave risk maliyetleri ile dağıtık üretim
sistemlerinde karşılaşılmaz.
32
Türkiye’de bugüne kadar 187 adet jeotermal saha keşfi yapılarak 4.000 mW
(megavat termal) ısı enerjisi kullanılabilir hale getirilmiştir. Bu rakam jeotermal
potansiyelimizin yaklaşık yüzde 10’una tekabül etmektedir. Jeotermal enerji
doğalgaz ve petrolün alternatifi olabilecek bir enerji konumunda görülmektedir.
Jeotermal enerjimizin şu anda 1,5 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğü vardır.
Devlet tarafından gerekli yatırımlar yapılarak mevcut potansiyelimiz harekete
geçirilirse enerjisi açığımızın önemli bir kısmı bu kaynaklarla karşılanmış olacaktır.
Dağıtık üretim tesisleri bağlanacağı dağıtım hattında gerilim düşümü, güç kaybı,
arıza olasılığı gibi konularda teknik kapasite açısından sorun olmayacak şekilde ve
can ve mal güvenliği için gerekli tedbirler alınarak devreye alınmalıdırlar.
Ayrıca, bölgelerin coğrafi yapıları, iklimsel özellikleri, doğal çevre faktörleri , sosyo-
ekonomik farklılıkları dikkate alınarak dağıtık üretim tesislerinin planlanması
yapılmalıdır. Bazı bölgelerde kömür, rüzgar, jeotermal ve su enerjisine veya
bunlardan birkaçına dayalı üretime yer verilmesi gerekecektir. Bu üretimlerin yıllık,
mevsimlik veya anlık özellikleri dikkate alınarak, sunulan enerjinin sürekliliğini
sağlayacak şekilde yedek kapasite ile birlikte iletim ve dağıtım şebekesine yapılacak
yatırımların irdelenmesi sistem güvenliği açısından zorunluluktur.
5.2.1. Dağıtık Üretim Çeşitleri
Dağıtık üretim türlerini enerji kaynağına göre fosil yakıt bazlı ve yenilenebilir enerji
olarak ikiye ayrılmaktadır. Fosil yakıt bazlı teknolojileri kullanılan dağıtık üretim
türleri: Gaz türbinleri, yakıt pilleri, kojenerasyon sistemleri. Yenilenebilir enerji
teknolojilerinin kullanıldığı üretim türleri ise: Rüzgar, hidroelektrik, fotovoltaik,
jeotermal, biokütle olarak sıralanabilir. Bahsi geçen yenilenebilir enerji üretim
türlerinden biyoyakıt ve jeotermal enerji kaynaklarındanm günümüzde yararlanıldığı
gibi gelecekte de kullanılamaya devam edileceği aşikardır. Gerek ülkemizde gerekse
dünyada enerji taleplerinin büyük bir bölümü hidroelektrik enerji tarafından
sağlanmakta ve aynı çizgide de devam etmektedir. Yarı iletken malzemelerdeki
gelişmelerin ışığında fotovoltaik güneş teknolojisinin ilerlemesiyle fotovoltaik enerji
de dağıtık üretim kaynakları arasında yerini almıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının gözbebeği olan ve geleceğin parlayan yıldızı olan
rüzgar enerjisi ise önemini günden güne arttırmakta ve dağıtık üretim açısından en
önemli kaynak haline gelmiştir.
Dağıtılmış üretim teknolojileri iki ana grupta toplanabilir: 1- Küçük güçlü türbin
generatör elektrik enerji üretimi olan alışılagelmiş teknoloji, 2- Yakıt pili,
yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji depolama elemanları gibi gelişmekte olan
teknolojileri kapsar. Bu sınıflandırma Şekil 5.3’degösterilmiştir.
34
- MİKROTÜRBİNLER
Doğal gaz, fuel-oil ya da propan kulanılarak çalışandüşük kapasitedeki yanma
türbinleridir. Bu türbinler yüksek sıcaklık ve türbin milini ve alternatörü döndüren
basınçlı gaz üretirler. Boyutlarının küçük olması, kurulum yeri açısından avantaj
sağlar. İstenilen yere kurulabilir. Daha verimli (%80 ve üstü) ve düşük emisyona
sahiptirler. Kolayca işletmeye alınabilir, ve az bakım gerektirir.
-YAKIT PİLLERİ
Elektrokimyasal işlemler sonunda kimyasal enerjiden elektrik enerjisi ve ısı enerjisi
üretmek için kullanılan bir cihazdır. % 60 verimlilikle elektrik enerjisi üretilebilir.
Herhangi bir yanma işlemininin olmaması nedeni ile oluşturacağı emisyon yok
denilecek kadar azdır. Hem elektrik hem ısı üretimi dolayısı ile çift amaçlı kullanım
için elverişlidir. Çıkış gerilimini düzenleme amacı ile güç elektroniğine dayalı bir ara
yüzey birimine ihtiyaç duyarlar.
yöntem ise değişken rüzgar hızında mili döndürülen asenkron generatörün üreteceği
elektrik enerjisidir. Şebekeye bağlantısında frekans dönüştürücü düzenekleri
kullanılır.
Fotovoltaik piller yüzeylerine gelen güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine
dönüştüren yarı iletken maddelerden (kristal silisyum, amorf silisyum, galyum
arsenit, kadmiyum tellürid, bakır indiyum diselenid) oluşur. İki veya daha fazla
sayıda yarı iletken madde katmanı içeren güneş pili hücreleri ışığı emer, elektronları
uyarır, akım taşımak için boşluklar oluşturur ve elektronların devrede dolaşmasını
sağlayacak bir gerilim oluşur. Güç çıkışını arttırmak amacıyla çok sayıda güneş pili
birbirine paralel ya da seri bağlanır.
- ENERJİ DEPOLAMA BİRİMLERİ
Günümüzde kullandığımız elektrik enerjisi elektriksel olarak depolanamaz, ama
alternatif akım enerjisi başka bir enerji şekline dönüştürülüp o şekilde saklanabilir.
Bunlardan elektrokimyasal olarak depolanan enerji bataryalar, elektromanyetik
olarak depolanan enerji süperiletken manyetik enerji (SMES), kinetik olarak
depolanan enerji Volan ve yük olarak depolanan enerji ise Ultra kapasitör olarak
bilinir. Bu depolama birimleri yük talebinin düşük olduğu zaman şarj edilir, kısa
süreli ihtiyaçlarda da kullanılır. Enerji depolama tekniğinin kulanımını iki faktör
belirler. Bunlardan biri depolanacak enerji miktarı, diğeri ise enerjinin
depolanmasındaki hızdır. Yukarıda belirtilen enerji depolama teknikleri hem yüksek
verime, hem de yüksek hızla şarj/deşarj olaylarını gerçekleştirebilir. Alternatif akım
sistemlerine bağlanabilmeleri için ara yüzey birimleri gerektirir.
5.3. Dağıtık Üretim Entegrasyonunun Olası Etkileri
Dağıtık üretim tesislerinin şebeke entegrasyonları iyi analiz edilmediğinde ve tesisler
doğru bir şekilde kurulmadığında, dağıtım sistemi ve kullanıcılar için bazı
problemler oluşturabilmektedir. Can ve sistem güvenliği açısından bu
entegrasyonların iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu konuda uluslar arası kabul
görmüş yönergeler de bulunmaktadır. Dağıtık üretim tesislerinin şebeke
entegrasyonlarında oluşabilecek problemler aşağıda sıralanmıştır.
-MW seviyesindeki üretim birimlerinin dağıtım sistemine bağlantısında uzun hatlar
kullanılabilmektedir. Bu uzun hatlarda kesit uygun seçilmediğinde, hem üretim
tarafında hem dağıtım sistemine bağlanılan noktada gerilim yükselmesi
yaşanabilmektedir. Bu gerilim yükselmesi miktarı, hattın kesitine, paralel sistem
sayısına, bağlanılan dağıtım noktasına ve üretilen enerjinin miktarına bağlıdır.
Gerilimin üretim tarafında yükselmesi, reaktif güç üretimini sınırlamakta, gerilimin
düşürülmesi için dağıtım sisteminden reaktif güç çekilmesine neden olabilmektedir.
Ayrıca sistem kayıplar açısından da değerlendirilmelidir.
-Enerji üretimleri, bağlandıkları baraya kısa devre katkısı gerçekleştirirler. Bu katkı
iyi hesaplanmazsa, üretim tesislerinin kısa devre katkısı ile ilgili baranın dizayn
değeri aşılabilir.
-Tek yönlü enerji akışına göre dizayn edilen dağıtım sistemleri, enerji üretiminin
entegrasyonu ile çift yönlü değişken güç akışı sistemlerine dönüşebilir. Enerji üretim
tesislerinin entegrasyonu, bağlandığı bölgeye göre güç akışlarını değiştirebilecek
nitelikte olabilmektedir. Güç akışı değiştiğinde de hem reaktif güç kontrol yapısı
farklılaşır hem de dağıtım sistemine ait koruma koordinasyonu değişir.
36
-Yük Akışı Analizi: Yük akışı analizinin amacı, olası değişken yük durumlarında,
güç akışlarını, yüklenmeleri, bara gerilimlerini incelemektir. Bu analiz sonucunda,
baralarda oluşabilecek gerilim yükselmeleri, kablo ve transformatörlerde oluşan
yüklenmeler, yön değiştirebilecek güç akışları, üretim tesisinin reaktif güç kapasitesi
gibi birçok konu izlenebilir.
-Kısa Devre Analizi: Kısa devre analizinin amacı, dağıtım sistemine bağlanılan
noktada, üretim tesisi baralarında ve komşu baralarda oluşan kısa devre seviyelerini
incelemek ve dizayn değeri ile karşılaştırmaktır. Ayrıca kabloların, hatların dayanım
sınırları hesaplanabilir ve koruma koordinasyonu açısından önemli sonuçlara
ulaşılabilir.
-Harmonik ve Fliker Analizi: Özellikle konverter sistemini kullanan yapılarda ihtiyaç
duyulmasına rağmen, klasik üretim birimlerinin de analiz edilmesi gerekebilir.
Analiz sonucunda, ilgili üretim biriminin dağıtım sisteminde oluşturduğu harmonik
bozunum ve fliker şiddeti hesaplanıp, ilgili standartlara göre kontrol edilebilir. Aynı
analizin içeriğinde, sistemde oluşabilecek rezonans durumları da sorgulanabilir.
-Dinamik Analizler: Bu analizler ileri seviye analizler olarak nitelendirilir. Özellikle
bazı kritik kurulumlarda, sistemin dinamik tepkisini incelemek için dinamik analizler
gerçekleştirilir. Benzer şekilde iletim sistemine bağlanan santrallerde ve şebeke
yönetmeliği kapsamına giren (>10MW) santrallerde de, oluşturulan aktif ve reaktif
güç tepki hızının belirlenebilmesi için dinamik analizler gerçekleştirilir. Adalaşma
durumlarında oluşacak frekans ve gerilim tepkisi de bu analizler yolu ile zamana
bağlı olarak izlenebilir.
-Topraklama Analizleri: Kurulan sisteme ait işletme ve koruma topraklama
sistemlerinin dizaynı ve kontrolü amacıyla gerçekleştirilir.
-Yalıtım Koordinasyonu Analizleri: Olası aşırı gerilimlerde sistem ekipman
dayanımlarının uygunluğunu sorgulamak üzere gerçekleştirilir. Aşırı gerilimler
anahtarlama esnasında, arızalarda ve sistem ayrılmalarında meydana gelebilir. Ayrıca
rüzgar parkında yaşanacak olası yıldırım durumları da değerlendirilir.[24]
39
Sistemin bağlı olduğu şebekenin kısa devre gücü 1500MVA’dır. Ana şebekenin OG
Dağıtım şebekesine bağlantı noktasındaki thevenin empedans değeri R = 0,33533Ω
ve X = 6,65823 Ω’dur. Dağıtım şebekesi 3MW ve 6MW’lık 5 adet rüzgar
türbinleriyle oluşturulmuştur. Şebeke toplam 33.6MVA yük ile yüklenmiştir. Her
40
yük farklı kablo uzunluklarıyla dağıtılmış olup böylece her bir besleyicide rüzgar
türbinin etkisi analiz edilebilir.
Şekil 6.3’de Rüzgar Türbinlerinin olmadığı durumda yük akışı analizi yapılmıştır.
Baralarda ki gerilimler yüzde olarak gösterilmiş olup her bir baranın 20kV olduğunu
şebeke hakkında genel bilgiler kısmında belirtilmiştir. 3MW ve 6MW’lık DÜK
şebekeye bağlanması durumunda yük akışının similasyonu yapılıp baraların
üzerindeki gerilimlerinin karşılaştırma şansı elde edilmiştir.
Şekil 6.4. 3MW DÜK Şebekeye Bağlanması Sonrası Yük Akışı ETAP Similasyonu
43
Şekil 6.5. 6MW DÜK Şebekeye Bağlanması Sonrası Yük Akışı Etap Similasyonu
44
Şekil 6.5’te görüldüğü gibi 6MW’lık DÜK şebekeye bağlanması sonucunda Bara1de
oluşan gerilim %99.14’e (19.828kV) yükselmiş olup şebekeden çekilen güç
4.8MVA, akan akım ise 140.6A olmuştur. Dağıtık jeneratörlerin şebekeye entegre
edilmesiyle bağlandıkları baralar da çekilen yüklere karşılık verdiklerini ve
jeneratörün büyüklüğünün artmasıyla birlikte baralarda ki gerilim artmış olduğunu
gördük ayrıca ana bara olan Bara1den çekilen yüklerin ve geçen akımı
incelediğimizde bu barada ki gerilim ile ters bir ilişkide olduğunu anlaşılmış
olmaktadır yani dağıtık jeneratörlerin sisteme bağlanmasıyla gerilim artarken tersi
nispette çekilen güç ve akan akım azalmıştır.
Şekil 6.6. Bara5 Üzerindeki Kısa Devre Arızasının Tek Hat Diyagram Gösterimi
Bara5 ana şebekeye 7.5km uzunluğunda bir hatla bağlanmıştır. Bara5 ve Bara6’ı
Bara4’e bağlıdır ve Bara6 ile Bara4’e 0.5km uzaklıkta olup ana şebekeye uzaklığı
8km’dir. Şekil 6.1.’de Bara5 için incelenen kısa devre tek tek Tablo 7.1. de
gösterilen diğer baralar içinde ETAP programında simule edilerek incelenmiştir.
Baraların Ana Şebekeye olan uzakları oluşacak kısa devre arızası arasın bir
bağlantının olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ana Şebekeye uzaklığı 10km olan Bara12’nin 3F kısa devre akımı 7.31 kA olup,
Ana Şebekeye uzaklığı 6km olan Bara18’in 3F kısa devre akımı 10.729 kA olarak
ölçülmüştür. Ayrıca FT kısa devre akımı oldukça küçük değerlere sahiptir.
Buradan anlaşılacağı gibi kısa devre akımının şebekeye olan uzaklıkla akan akım
arasında ters bir bağlantı vardır.
46
Tablo 6.2.’de Rüzgar Türbinlerinin 3MW ve 6MW için her birinin şebekeye bağlı
olduğu durumlarda her bir bara için tek tek kısa devre analizi ETAP programında
yapılmıştır. Rüzgar Türbinlerinin şebekeye bağlanması kısa devre akımlarını arttırıcı
etki yaptığını görüyoruz ancak DÜK olmadığı durumlarda ve 6MW’lık rüzgar türbini
sisteme bağlı iken FT arızalarının çok küçük değere sahip olduğu gördük.
Dağıtılmış üretim kaynaklarının dağıtım şebekesindeki varlığı arıza akımlarını
arttırıcı yöndedir. Bu durum koruma planlamasında mutlaka dikkate alınmalıdır.Ana
Şebekenin Kısa devre gücünü 1500MVAdan 3000MVAya çıkardığımızda Bara5de
türbinsiz ve durumlar için karşılaştırma yapıp ana şebekenin kısa devre akımı üzerine
bir etkisinin olup olmayacağını inceleyeceğiz
.
47
S=1500MVA
Dağıtık Üretim Kaynağı Durumu Bara5ArızaTipi(kA_rms)
3F FT FF FFT
Yok 9.147 0.008 7.921 7.923
3MW 9.201 2.048 7.968 8.486
6MW 14.008 0.008 12.31 12.33
Tablo 6.3. 1500MVA Ana Şebeke gücü için Bara5 Arıza Akımı incelenmesi
S=3000MVA
Dağıtık Üretim Kaynağı Durumu Bara5ArızaTipi(kA_rms)
3F FT FF FFT
Yok 10.221 0.008 8.852 8.854
3MW 10.274 2.074 8.897 9.415
6MW 14.947 0.008 12.945 12.947
Tablo 6.4. 3000MVA Ana Şebeke gücü için Bara5 Arıza Akımı incelenmesi
Dağıtım şebekesinin bağlı olduğu ana şebekenin kısa devre gücü arıza akımın
büyüklüğünü etkileyen bir faktördür.
Bara5te oluşturduğumuz kısa devre arızasının ilk olarak 1500MVA kısa devre
gücüne bağlı bir ana şebekeye bağladık ardından, şebeke kısa devre gücünün
3000MVA olduğu bir Ana Şebekeye bağladığımızda dağıtım şebekesinin bağlı
olduğu ana şebekenin kısa devre gücünün oluşacak arıza akımın büyüklüğünü
görmüş olduk. Tablo 6.3. ve 6.4.te elde edilen çıktılardan yola çıkarak Ana
Şebekenin kısa devre gücünün artmasının kısa devre akımını artıran bir etki yaptığını
söyleyebiliriz.
48
7. SONUÇLAR
Dağıtık üretim kaynaklarının dağıtım şebekesindeki yük akışına etkileri önemle,
incelenmelidir. Dağıtım şebekesinde yük akışı kararlılığının sürdürülebilmesi için
bağlanacak üretim kaynaklarının sistemde oluşturabileceği olumsuz koşullar
belirlenerek gerekli önlemlerin alınması ve güç sisteminin güvenilir bir biçimde
işletilmesine müsaade edilmelidir. DÜ’ler sisteme eklenirken bölgedeki en uç
noktaya değil, yükün tamamını veya büyük bir bölümünü alabilecek bir noktaya
yerleştirilmelidir. Böylece şebekede ters güç akışı oluşmamakta, aşırı yüklenmeler ve
gerilim yükselmeleri oluşmamaktadır.
Adalaşmanın önüne geçebilmek için gerilim ve frekans röleleri de kullanılmalıdır.
Bu koruma pasif koruma olarak nitelendirilir. Eğer sistemde bulunan üretim tüketim
ilişkisi frekans ve gerilimde önemli değişimleri oluşturmayacak kadar dengeli ise, bu
pasif koruma işe yaramayacaktır. Günümüzde bu tehlikenin önüne geçebilen ve pasif
koruma tekniklerine göre daha etkin olan aktif koruma yapabilen yapıların
uygulanabilmesi mümkündür.
Dağıtılmış üretim kaynaklarının dağıtım şebekesindeki varlığı arıza akımlarını
arttırıcı yöndedir. Bu durum koruma planlamasında mutlaka dikkate alınmalıdır.
D ağıtım şebekesinin bağlı olduğu ana şebekenin kısa devre gücü arıza akımın
büyüklüğünü etkileyen bir faktördür.
Yakın bir gelecekte dağıtılmış enerji kaynağı olarak farklı üniversitelerde ve çeşitli
kuruluşlarda araştırma konusu olan yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemiz
elektrik dağıtım sistemindeki yerini alması kaçınılmazdır. Ülkemizde özellikle güneş
pilleri, rüzgar türbinleri ve yakıt pillerinin kullanımı oldukça uygundur. Konu edilen
enerji kaynaklarının dağıtım sistemine entegrasyonu için geliştirilecek güç
elektroniği arabirimi de ülkemizin stratejik ihtiyaçları açısından oldukça önemlidir.
49
KAYNAKLAR