You are on page 1of 61

ELEKTRİK – ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ

BİTİRME ÖDEVİ

GÜNEŞ VE RÜZGAR ENERJİSİ ÜRETİM SANTRALLERİNİN


OTONOM VE ŞEBEKEYE BAĞLI ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

HAZIRLAYAN

Fedai Zorlu

MAYIS 2017
T.C.
SAKARYA ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ

GÜNEŞ VE RÜZGAR ENERJİSİ ÜRETİM SANTRALLERİNİN


OTONOM VE ŞEBEKEYE BAĞLI ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

BİTİRME ÖDEVİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Ertan Yanıkoğlu

Bu ödev .. / .. /20... tarihinde aşağıdaki jüri tarafından Oybirliği ile


kabul edilmiştir.

………………. ………………. ……………….


Jüri Başkanı Üye Üye

İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ii
İÇİNDEKİLER iii
SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ v
ŞEKİLLER LİSTESİ vii
TABLOLAR LİSTESİ xii
ÖZET xv

BÖLÜM 1.
GİRİŞ 1

BÖLÜM 2.
RÜZGAR ENERJİSİ 2
2.1. Rüzgar Enerjisinin Tanımı 2
2.2. Rüzgar Türbinleri 3
2.2.1. Şebeke Açısından Rüzgar Türbinleri 5
2..1.1. Şebekeden Bağımsız Sistemler 6
2.2.1.2. Şebeke ile Bağlantılı Sistemler 7
2.3. Rüzgar Enerjisinde Kullanılan Generatörler 7
2.3.1. Senkron Generatörler 8
2.3.1.1. Alan Sargılı Senkron Generatörler 9
2.3.1.2. Daimi Mıknatıslı Senkron Generatör 10
2.3.2. Asenkron Generatörler 10
2.3.2.1. Sincap Kafesli Asenkron Generatör 11
2.3.2.2. Rotoru Sargılı Asenkron Generatör 11
2.3.2.3. Çift Beslemeli Asenkron Generatör 12
2.3.3. Doğru Akım Generatör 13

2.4. Rüzgar Türbinlerinin Şebekeye Bağlanması 15


BÖLÜM 3.
GÜNEŞ ENERJİSİ 16
3.1. Isıl Güneş Teknolojileri 16
3.1.1. Düşük Sıcaklık Sistemleri 17
3.1.2. Yoğunlaştırıcı Sistemler 18
3.2. Güneş Pili Sistemleri 19
3.2.1. Güneş Pili Eşdeğer Şeması 20
3.2.2. Güneş Pili Kullanım Amaçları 21
3.2.3. Fotovoltaik Pil
23
3.3 Güneş Pillerinin Çalışma İlkesi 24
BÖLÜM 4.
HİBRİD SİSTEMLER 24
4.1. Güneş Rüzgar Hibrid Üretim Sistemleri 25
4.2. Hibrid Enerji Sistemlerinin Temel Konfigürasyonları 27
4.2.1. Üretilen Elektriğin DA Bir iletim Hattında Birleştirildiği Hibrid Enerji Sistemi 27
Konfigürasyonu
4.2.2. Üretilen Elektriğin AA Bir İletim Hattında Birleştirildiği Hibrid Enerji Sistemi 28
Konfigürasyonu
4.2.3. Üretilen Elektriğin Hem DA Hem de AA Bir İletim Hattında Birleştirildiği 28
Hibrid Enerji Sistemi Konfigürasyonu
BÖLÜM 5.
YENİLENEBİLİR ENERJİ ÜRETİM SANTRALLERİNİN OTONOM ŞEBEKEYE BAĞLI 28
ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ
5.1. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Şebekeye Entegrasyonu 28
5.2.Dağıtık Üretim 29
5.2.1. Dağıtık Üretim Çeşitleri 33
5.3. Dağıtık Üretim Entegrasyonun Olası Etkileri 35
5..3.1. Adalaşma 36
5.4.Üretim Tesislerinin Entegrasyonunda Gerçekleşmesi Gereken Analizler 35
BÖLÜM 6.
DAĞITILMIŞ ENERJİ ÜRETİM SANTRALLERİNİN DAĞITIM ŞEBEKESİNE ETKİSİ 39
6.1. Şebekenin Analizi 39
6.2. Yük Akışı Analizi 41
6.3. Kısa Devre Analizi ve Similasyon Sonuçları 44
6.3.1 Dağıtım Sisteminde DÜK Bulunmadığı Durumda Similasyon Sonuçları 44
6.3.2. 3MW ve 6MW DÜK Şebekeye Bağlanması Durumda Similasyon sonuçları 46
BÖLÜM 7.
SONUÇLAR 48

KAYNAKLAR 49
ÖZGEÇMİŞ 51
SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

DA Doğru Akım
AA Alternatif Akım
AB Avrupa Birliği
SO2 Kükürtdioksit Gazı
P Türbinin Gücü
A Kanat Alanı
Cu Rüzgar Hızı
Cp Güç Faktörü
m2 Metre kare
CO2 Karbondioksit gazı
W Watt
Wh Watt – saat
kg Kilogram
t Ton
gr Gram
Hz Hertz
km Kilometre
kW Kilowatt
ASSG Alan Sargılı Senkron Generatör
DGM Dalga Genişlik Modülasyonu
ɳpervane Pervanenin Düşük Rotasyonel Hızı
SKAG Sincap Kafesli Asenkron Generatör
DMSG Daimi Mıknatıslı Senkron Generatör
RSAG Rotoru Sargılı Asenkron Generatör
ÇBAG Çift Beslemeli Asenkron Generatör
p.u. Per-unit
mW Megawatt
ɳgeneratör Generatörün Rotasyonel Hızı
oC Santigrat derece
cm2 Santimetre kare
ɳ Havanın Yoğunluğu
V Volt
r İletim Oranı
p Kutup Sayısı
fşebeke Şebeke Frekansı
TET Ton Eşdeğer Taş Kömür
TEP Ton Eşdeğer Petrol
TEİAŞ Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi
ABD Amerika Birleşik Devletleri
Ar-ge Araştırma Geliştirme
m Metre
gW Gigawatt
sn Saniye
kWh Kilowatt saat
I Akım
DÜ Dağıtık Üretim
DÜK Dağıtık Üretim Kaynağı
3F 3 Faz Kısa Devre
FT Faz Toprak Kısa Devre
FF Faz Faz Kısa Devre
FFT Faz Faz Toprak Kısa Devre
kA Kilo Amper
MVA MegaVoltAmper
ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 2.1. Şebekeden Bağımsız Çalışan Büyük Güçlü Rüzgar Türbini 6


Şebekeden Bağımsız Akü Şarj Prensibine Göre Çalışan
Şekil 2.2.
Rüzgar Türbini…………………………………………….. 6
Şekil 2.3. Şebekeye Paralel Bağlı Rüzgar Türbini …………………... 7
Şekil 2.4. Alan Sargılı Senkron Generatör …………………………... 10
Şekil 2.5. Daimi Mıknatıslı Senkron Generatör…………………….... 10
Şekil 2.6. SKAG Şebeke Bağıntısı…………………………………... 11
Şekil 2.7. RSAG Şebeke Bağıntısı…………………………………… 12

Şekil 2.8. ÇBAG Şebeke Bağıntısı……………………………………


12

Şekil 2.9. DA Generatör Kullanan Rüzgar Enerjisi Üretim Sistemi….


13
Değişken Hızlı Bir Rüzgar Türbinin Blok Diyagramı ve
Şekil 2.10.
Şebeke Bağıntısı… ................................................................... 14

Şebekeden Bağımsız Bir Güneş Pili Enerji Sistemin


Şekil 3.1.
Şeması… .................................................................................. 19

Şekil 3.2. Güneş Pili…………………………………………………..


20
P-N Kavşağının Oluşturulmasını ve Kavşağa Düşen Foton
Şekil 3.3.
Enerjisi ile İletkenlik Temini… ................................................ 20

Şekil 3.4. Güneş Pili Eşdeğer Elektrik Şeması………………………..


21
Şekil 3.5. Güneş Pili Enerji Sistemi………………………………… 22
Şekil 3.6. Fotovoltaik Pilin Yapısı…………………………………… 23
Şekil 3.7. Fotovoltaik Pilin Eşdeğer Devresi…………………………. 23
Şekil 4.1. PV Rüzgar Dizel Hibrid Sistem…………………………… 25
Şekil 4.2. Güneş Rüzgar Hibrid Elektrik Üretim Sistemi……………. 25
Üretilen elektriğin DA bir iletim hattında birleştirildiği
Şekil 4.3. 27
hibrid enerji sistemi konfigürasyonu……………………….
Üretilen elektriğin AA bir iletim hattında birleştirildiği
Şekil 4.4. 28
hibrid enerji sistemi konfigürasyonu……………………….
Üretilen elektriğin hem DA hem de AA bir iletim hattında
Şekil 4.5. 29
birleştirildiği hibrid enerji sistemi konfigürasyonu………...
Dağıtık Üretim Tesislerinin Bulunduğu Bir Tek Hat
Şekil 5.1. 29
Şeması……………………………………………………..
Şekil 5.2. Dağıtık Üretimin Şebekeye Entegrasyonu………………… 30
Şekil 5.3. Dağıtılmış Üretim Teknolojileri…………………………… 34

Şekil 5.4. Adalaşma…………………………………………………... 37

Şekil 6.1. Dağıtım Sisteminin Tek Hat Şeması………………………. 39

Şekil 6.2. Hat Uzunlukları ve Kullanılan Kablolar…………………... 40

Şekil 6.3. DÜK Olmadığı Durumda Yük Akışı Etap Similasyonu…... 41


3MW DÜK Şebekeye Bağlanması Sonrası Yük Akış
Şekil 6.4. 42
ETAP Similasyonu…………………………………………
6MW DÜK Şebekeye Bağlanması Sonrası Yük Akışı
Şekil 6.5. 43
ETAP Similasyonu…………………………………………
Bara5 Üzerindeki Kısa Devre Arızasının Tek Hat
Şekil 6.6 45
Diyagram Gösterimi……………………………………….
TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 2.1. Gerilim sistemi çeşitleri ve rüzgar türbini kapasiteleri… ............... 14


Rüzgardan üretilen elektrik enerjisinin şebekeye bağlanması
Tablo 2.2. konusunda karşılaşılan engeller açısından AB ülkelerinin
durumu…........................................................................................ 15
Tablo 6.1. DÜK olmadığı durumda şebekedeki kısa devre gerilimleri…… 44
Tablo 6.2. DÜK durumuna göre kısa devre sonuçları… ................................. 46
1500MVA Ana Şebeke gücü için Bara5 arıza akımı
Tablo 6.3.
incelenmesi… ................................................................................. 47
3000MVA Ana Şebeke gücü için Bara5 arıza akımı
Tablo 6.4.
incelenmesi… ................................................................................. 47
ÖZET

Anahtar kelimeler: Rüzgar Enerjisi, Güneş Enerjisi, Hibrid Enerji Sistemleri, Hibrid
Enerji Sistemlerinin Otonom ve Şebekeye Bağlı Çalışma Yöntemleri

Değişken kaynağa sahip yenilenebilir enerji üretim tesislerinin şebekeye


entegrasyonu, geleceğin şebekesinde oldukça önemli etkilere sahip olacaktır.
Günümüzde iletim sistemi entegrasyonları oldukça hız kazanmıştır. Dağıtım
sisteminden gerçekleştirilecek entegrasyonlar da önümüzdeki yıllarda oldukça hız
kazanacaktır. Enerji dağıtım sisteminin üretim entegrasyonları düşünülerek dizayn
edilmediği bilinmektedir. Bu nedenle bu üretim entegrasyonlarının enerji yapısında
sessiz bir devrim oluşturacağı söylenebilir. Bu nedenle gelecekte elektrik enerjisinin
arz güvenliği, mevcut yapının ne kadar akıllandırılıp, entegrasyonlara uygun bir
şekle getirileceği ile doğrudan ilgilidir. Elektrik enerjisinin yaşamımızın her alanına
girdiği bir dünyada, hiç kimse kesintilerin sıklığının artmasını, kesinti olmasa bile
tükettiği enerjinin kalitesinin düşmesini istemeyecektir. Üretim entegrasyonlarında
özellikle kaynak tipi ve üretim miktarının, ilgili lokasyondaki iletim ve/veya dağıtım
sistemine uygun tasarlanması, gerekli koruma ve kontrol önlemlerinin alınması
kaçınılmazdır. Dağıtık bir enerji üretim sisteminde enerji üretiminin optimizasyonu
ve verimliliği de önem kazanacaktır. Bu çalışmanın amacı, ülkemizde oluşan
yenilenebilir enerji entegrasyonunun olası etkilerini tanımlamak, geleceğin enerji
yapısına ilişkin bir resim ortaya koymaktır.
1

BÖLÜM 1. GİRİŞ

Eski çağlardan itibaren günümüze kadar farklı amaçlarla kullanılagelen rüzgar


enerjisi, yenilenebilir bir elektrik enerjisi kaynağı olarak kendisini piyasada ilk
gösteren enerji kaynaklarından birisi olmuştur. Rüzgar türbinlerinin ilk kurulum
maliyetlerinin çok yüksek olmasına rağmen işletme maliyetlerinin az olması, iyi bir
rüzgar hızı potansiyeline sahip bölgede rüzgar türbinlerinin verimlerinin yüksek
olması ve fosil yakıtlarındaki ekonomik ve teknik kısıtlamalar gibi temel sebeplerden
ötürü rüzgar enerjisi günümüzün en önemli enerji kaynaklarından birisi haline
gelmektedir. Güneş enerjisi de bu gelişmelerden payına düşeni almayı başarmış ve
özellikle 1970’li yıllardan sonra güneş enerjisinden yararlanma konusundaki
çalışmalar hız kazanmıştır. Güneş enerjisi sistemlerinin sürekli olarak teknolojik
bakımdan ilerleme ve maliyet bakımından düşme göstermesi ile birlikte küçük
yüklerin beslenmesinde rahatlıkla kullanılabiliyor olmalarının yanında büyük
yüklerin beslenmesinde de kullanılabiliyor olmaları güneş enerjisi sistemlerinin
yayılımında önemli rol oynamaktadır.
Her iki yenilenebilir enerji kaynağı da (rüzgar ve güneş) şebekeden bağımsız
durumda herhangi bir yükü besleyebildikleri gibi enterkonnekte sisteme bağlanmak
suretiyle de elektrik enerjisi üretimi yapabilirler. Şebekeden bağımsız çalışan güneş
enerjisi sistemleri çıkış gerilimlerinin doğru akım (DA) (direct current, DA) olması
sebebiyle da yükleri direkt olarak besleyebilirler veya evirici sistemler yardımı ile
alternatif akım (AA) (alternating current, DA) yüklerin elektrik enerjisi ihtiyaçlarını
da karşılayabilirler. Rüzgar enerjisi sistemleri ise da çıkış gerilimi sağlayabilmelerine
rağmen genellikle AA çıkış gerilimine sahiptirler. Günümüzde, gerek rüzgar enerjisi
sistemleri gerekse güneş enerjisi sistemleri vasıtasıyla oluşturulan elektrik enerjisi
üretim merkezlerinin enterkonnekte sisteme bağlanması ile bu merkezlerin de
enterkonnekte sisteme elektrik enerjisi sağlayan birer santral olarak işlev görmesi
sağlanabilmektedir.
Rüzgar ve güneş enerjisi sistemlerinin yukarıda anlatılan bu özelliklerinin yanı sıra
herhangi belirli bir yükü besleyen şebekeden bağımsız sadece tek bir yenilenebilir
enerji kaynağından oluşan sistemlerin herhangi bir zamanda yükü yeterince
besleyemeyecek seviyede elektrik enerjisi üretmelerinin ihtimal dahilinde olması
üretim fazlası enerjinin depolanması ve hibrid enerji sistemi kavramlarını ortaya
çıkarmıştır. Hibrid enerji sistemleri ise, iki veya daha fazla enerji kaynağının elektrik
enerjisi üretmek amacıyla bir arada kullanıldıkları enerji sistemleri olarak ifade
edilebilirler. Hibrid enerji sistemlerine hidro-rüzgar-dizel, rüzgar-dizel, güneş-
hidrojen, rüzgar-güneş gibi enerji sistemleri örnek olarak verilebilir. Hibrid enerji
sistemleri, şebekeden bağımsız olabilecekleri gibi şebeke bağlantılı da olabilirler ve
herhangi bir elektrik yükünü besleyebilecekleri gibi bir elektrik enerjisi santrali
olarak işlev görmek üzere enterkonnekte sisteme de bağlanabilirler. Günümüzde
dağıtım sistemlerine entegre edilen üretim tesislerinden genelde gerilim ve frekans
kontrolü beklenmemektedir. Bu kontrolü iletim sistemindeki üretim tesisleri
gerçekleştirmektedir. Ancak dağıtım sisteminden bağlanan üretim tesis sayısı
arttıkça, gerilim ve frekans kontrolüne bu üretim tesislerinin de katılması
beklenmektedir. Bunun yanında özellikle yenilenebilir enerji santrallerinde gerilimin
çok düşmesi ya da yükselmesi otomatik gerilim kontrolüne geçmelerine neden
olabilmektedir. Üretim tesislerinin, dağıtım sistemine entegrasyon gücü ve sayısı
arttıkça, gelecekte “microgrid” olarak tanımlanan mikro ölçekte şebeke oluşumları
2

da beklenmektedir. Bu yapılar enerji iletim ve dağıtım sisteminden bağımsız olarak


çalışabilecek ada şebekeler olarak da tanımlanabilir. Bu tür yapılarda, gerilim ve
frekans kontrolünün, ilgili enerji adasında bulunacak üretim tesisleri tarafından
sağlanması gerekir. Bu nedenle, dağıtım sisteminden entegre edilecek üretim
tesislerinin, gerilim ve frekans kontrolü yapabilecek düzeyde olması tavsiye
edilmektedir. Ayrıca microgrid yapısı olmasa bile, reaktif gücün ve/veya gerilimin
kontrol edilmesi, dağıtım sistemindeki reaktif güç ve gerilim probleminin yok
edilebilmesine, hat kayıplarının azaltılabilmesine imkan vermektedir.
2. RÜZGAR ENERJİSİ
2.1. Rüzgar Enerjisinin Tanımı
Rüzgar, sıcak hava ile soğuk havanın yer değiştirmesiyle veya yeryüzünün coğrafi
düzensizliklerinden ve güneşin atmosferi farklı ısıtmasından oluşur. Başka bir deyişle
rüzgar enerjisi, güneş enerjisinin dolaylı bir şeklidir ve meteorolojik olarak
atmosferde basınç farkları sonucu oluşur. Rüzgar enerjisi yüzyıllardan beri kullanılan
bir enerjidir. Örneğin yel değirmenlerinin milini döndürmede, yelkenli gemilerin
yüzdürülmesinde ve su pompalama sistemlerinde bu enerji kullanılmaktadır.
Günümüzde ise klasik enerji kaynaklarının alternatifi olarak elektrik enerjisi
üretiminde kullanılmaya başlanmıştır[1].
Rüzgar enerjisi genel olarak iki farklı enerji türüne dönüştürülerek kullanılmaktadır.
Bunlardan ilki çok eski çağlardan beri uygulanan rüzgarın enerjisinin mekanik
enerjiye dönüştürülerek kullanımı diğeri ise rüzgar enerjisinin elektrik enerjisine
dönüştürülmesidir. Rüzgardan elektrik enerjisi üretimi özellikle son yıllarda
kullanımı en hızla artan uygulama türü olup gerek kırsal kesimde elektrik enerjisinin
yerel üretimi-tüketimi amacıyla ve gerekse de bir enterkonnekte bağlı büyük
santraller şeklinde kullanılmaktadır.
Rüzgar türbinleri, rüzgar enerji santrallerinin ana elemanı olup hareket halindeki
havanın kinetik enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren makinelerdir.
Bir rüzgar türbini, çevredeki engellerin rüzgar hız profilini değiştirmeyeceği
yükseklikteki bir kule üzerine yerleştirilmiş gövde ve rotordan oluşur. Kanatlar ve
göbek rotor olarak adlandırılır. Rüzgarın kinetik enerjisi rotor tarafından mekanik
enerjiye çevrilir ve düşük devirli ana milin dönü hareketi gövde içerisindeki iletim
sistemine, oradan jeneratöre aktarılır. Rotorun dönüş hızı sabit veya değişken
olabilmektedir.
Rüzgar türbininin en önemli parçası mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren
jeneratörlerdir. Orta ve büyük güçlü sistemlerde senkron ve asenkron jeneratörler
yaygın olarak kullanılırlar[2].
Dünya üzerinde büyük potansiyeli bulunan rüzgar enerjisinin diğer enerji
kaynaklarında olduğu gibi avantaj ve dezavantajları vardır.
Rüzgar enerjisinin avantajları;
1) Bedava bir enerjidir. Ham maddeye gerek duyulmaz.
2) Diğer enerji kaynaklarının sürekli fiyatları artarken, rüzgar enerjisi ile elektrik
üretmenin 20 yıl sonrası için bile ne kadar olacağı şimdiden hesaplanabilir.
3) Enerjide dışa bağımlılığı azaltır.
4) Temiz bir enerji kaynağı olduğundan çevreye zarar vermez.
3

5) Tükenmeyen yenilenebilir bir enerji kaynağıdır ve fosil yakıt tüketimini


azaltır.
6) Diğer santrallere göre daha kısa sürede kurulabilir.
7) Güvenilirliği ve ucuzluğu sürekli artmaktadır.
8) Sera gazı etkisi yapmaz.
9) Santral arazisinin ikili kullanıma açık olması, yani rüzgar santrali çalışırken
aynı zamanda ağaçlandırma ve tarımsal faaliyetler yapılabilmektedir.
10) Ömrü dolan türbinleri kaldırmak kolaydır. Arazi yeniden kullanılabilir.
11) Rüzgar santrali projeleri basit ve türbinlerin bakımı kolaydır.
12) Sadece kara parçaları üzerinde değil deniz kıyılarında ve kıyı ötelerinde de
kurulabilirler[3].
Rüzgar enerjisinin dezavantajları;
1) Büyük güçlü tesislerin büyüklükleri çok fazladır.
2) Rüzgar hızları değişkendir.
3) Rüzgarlı bölgelerin yerleri dağınıktır.
4) Rüzgar türbinlerinin en önemli çevre etkisi gürültü olarak gösterilir.
5) Rüzgar santrali havayı kirletmese bile büyük kulesi ve pervaneleri ile doğal
manzarayı bozması, kuşların ölümüne sebep olması ve telsiz iletişimini
bozması gibi dezavantajları vardır.
Sayılan sakıncalarından dolayı, rüzgar santrallerinin olabildiğince düzenli ve sürekli
rüzgar alan bölgelerde kurulması gerekir[1].
2.2. Rüzgar Türbinleri
Rüzgar türbinleri, rüzgar enerji santrallerinin ana elemanı olup hareket halindeki
havanın kinetik enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren makinelerdir. Rüzgar
türbinleri dönüş eksenlerinin doğrultusuna göre yatay eksenli veya düşey eksenli
olarak imal edilirler. Bu tiplerden en fazla kullanılanı yatay eksenli rüzgar
türbinleridir. Günümüzde yaygın olarak 600-750 kW gücünde yatay eksenli rüzgar
türbinleri kullanılmakla beraber teknolojik gelişmelere paralel olarak 2 MW
kapasiteli rüzgar türbinleri de piyasaya girmiştir[2].
Bir rüzgar türbin-jeneratör sistemi kurmadan önce seçilen yörenin rüzgar enerjisi
potansiyelinin ve buna ait teorik hesapların yapılması gerekmektedir. Sağlıklı bir
rüzgar hızı ölçümleri, türbin kanat çapı, kanat sayısı, türbinin yerden yüksekliği,
kanat ucu hız oranı gibi parametrelerin bilinmesi gerekmektedir.
Bir rüzgar türbinin gücü aşağıdaki ifade ile hesaplanır[4].
1
P = cp ɳAc 3 watt (2.1)
u
2
Burada ɳhavanın yoğunluğunu, A kanat alanını ve cu ise rüzgar hızını
göstermektedir.
Burada Cp, güç faktörü veya verim olup maksimum değeri %59.3 dür. Bu değere
Lanchester Betz limiti denir. Bu limit değer, rüzgar enerjisi elektrik santrallerinin en
fazla %59.3 verime sahip olacaklarını göstermektedir.
4

A kanat alanı ise şu şekilde bulunur[4].


π
A = d2 m2 (2.2)
4
Bir rüzgar türbini, çevredeki engellerin rüzgar hız profilini değiştirmeyeceği
yükseklikteki bir kule üzerine yerleştirilmiş gövde ve rotordan oluşur. Kanatlar ve
göbek rotor olarak adlandırılır. Rüzgarın kinetik enerjisi rotor tarafından mekanik
enerjiye çevrilir ve düşük devirli ana milin dönüş hareketi gövde içerisindeki iletim
sistemine, oradan jeneratöre aktarılır. Rotorun dönüş hızı sabit veya değişken
olabilmektedir. Modern rüzgar türbinlerinin rotor göbekleri yerden 30-80 metre
yükseklikte bir kule üzerinde bulunur. Kuleler çelik kafes, çelik konik boru, çelik
silindir, beton konik boru yada silindir biçiminde yapılmaktadır. Yaygın olarak
kullanılan yatay eksenli rüzgar türbinlerinin rotor kanat sayıları 1,2 veya 3, devir
sayıları ise 16-30 dev/dk arasındadır. Rotor çapları 18-65 metre, rotor süpürme
alanları ise 250-3320 m2dir.
Kanatlar polyester ile kuvvetlendirilmiş fiberglass veya epoxy ile güçlendirilmiş
fiber karbondan yapılmakta ve çelik omurga ile desteklenmektedir. Kanatlardaki
gücün kontrolü için iki farklı yöntem kullanılır. Kanat açısı kontrolü adı verilen ilk
kontrol yönteminde kanat açıları makine kontrol sistemi tarafından ayarlanır ve
frenleme veya durdurma gerçekleştirilir. Stall kontrol bazen de pasif kontrol olarak
bilinen ikinci yöntemde ise ayarlanacak hareketli parçalar yoktur ve kanadın doğal
aerodinamik özelliği ile rotor durdurulur.
Rüzgar türbininin en önemli parçası mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren
jeneratörlerdir. Orta ve büyük güçlü sistemlerde senkron ve asenkron jeneratörler
yaygın olarak kullanılırlar. Büyük güçlü rüzgar türbinlerinin şebekeye bağlantı
gerilimi genellikle 690 V ve şebekeye bağlantı frekansı 50 Hz dir.
Rüzgar enerji teknolojisinin kapasite faktörü %25-40 arasında değişir. Bu faktör;
Yıllık üretilen net enerji miktarının, bütün yıl tam kapasite ile çalışması durumunda
üretilebilecek enerji miktarına oranı şeklinde tanımlanmaktadır.
Rüzgar türbinlerinin ömrü, türbin kalitesine ve yerel iklim özelliklerine göre
değişmekle beraber ortalama 20-25 yıldır. Türbin yüksekliğindeki türbülans
yoğunluğu ve bunun sonucu ortaya çıkan mekanik yorulma, türbin ömrünü birinci
dereceden etkileyen faktördür.
Rüzgar enerjisinin maliyeti, teknolojisinin gelişmesine paralel olarak sürekli azalma
eğilimindedir. Rüzgardan üretilen elektrik ile bir termik santralden üretilen elektriğin
fiyatı arasındaki fark gün geçtikçe azalmaktadır. Günümüzde rüzgar santralleri
kullanımda olan konvansiyonel enerji teknolojileri ile rekabet edebilir bir duruma
gelmektedir.
Rüzgar enerjisi uygulamalarında birim enerji maliyetini etkileyen temel faktörler
santral sahasındaki ortalama rüzgar hızı ve rüzgar tarlasının büyüklüğü, faiz oranı ve
çevresel maliyettir.
Rüzgar enerjisi çevre dostu bir enerji kaynağı olup enerji üretimi esnasında emisyon
oluşturmaz dolayısı ile çevre ve insan sağlığına zarar vermez. Çevresel ve toplumsal
maliyetler elektrik üretimi maliyet hesaplamalarına dahil edilirse rüzgar enerjisi
teknolojisinin diğer üretim teknolojileri ile rekabet gücü artacaktır.
5

Fosil esaslı enerji kaynakları kaçınılmaz olarak CO2 , SO2 ve NOx oluşumuna
sebebiyet verirler. Günümüzde fosil kaynakların yanmasıyla oluşan CO2 emisyonunu
yaklaşık 6 milyar ton olduğu söylenmektedir. Bu artışın getirdiği sera etkisiyle dünya
ısısı 1990 yılından beri 0.3-0.6 Co yükselmiştir. Bu değerin 2010 yılında 2.0 Co
ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünya ısısının artması neticesinde önemli iklim
değişikliklerinin olacağı açıktır. SO2 ve NOx gibi gazların emisyonu kullanılan
yakıtın kalitesine ve yakma ile filtreleme sistemine göre değişmekle beraber bölgesel
asit yağmurlarına neden olmaktadır. Tipik bir konvansiyonel santral 1Kwh elektrik
enerjisi üretimi esnasında atmosfere yaklaşık 860 gr CO2 , 10 gr SO2 ve 3gr NOx
yaymaktadır. Bu durum dikkate alındığında rüzgar enerjisi santrallerinin
emisyonların azaltılması için kullanılabilecek önemli bir teknoloji olduğu açıktır.
Rüzgar potansiyeli, rüzgar enerji maliyeti ve rüzgarın çevreye etkileri
düşünüldüğünde rüzgar türbinleri vazgeçilmez bir enerji kaynağı olarak görülür.
Rüzgar türbinleri kara üzerinde olduğu gibi deniz veya okyanus kıyılarının ötesinde
de kurulabilir.
Kıyı ötesi rüzgar türbinleri, aslında karada yer alan bir türbine çok benzer yapıdadır.
Aralarındaki tek fark, kıyı ötesi türbinlerin boylarının yaklaşık 60 metre daha uzun
olmasıdır. Kıyı ötesi rüzgar türbininin rüzgar estikçe dönen ve her birinin boyu
ortalama 35 metre olan kanatları, direğin tepesine yerleştirilmiş bir şaftta birleşir.
İçeride, bir dişli çark dönme hızını arttırır. Ardından bir generatör bu enerjiyi
elektriğe dönüştürmek için manyetik alanları kullanır. Türbinler genel olarak kıyıdan
5 km açığa, derinliğin yaklaşık 30 metre olduğu alanlara yerleştirilir. Üretilen
elektriğin kıyıya ulaşmak için yaptığı yolculukta, büyük bir kısmının ısı olarak
kaybedilmesini önlemek için, denizde transformatörler kullanılarak 33000 V’luk
gerilim oluşturulur. Bu elektrik denizin altına yerleştirilmiş kablolar yoluyla karadaki
alt istasyonlara, buradan da ulusal elektrik şebekesine iletilir.
Bütün dünyada rağbet gören rüzgar türbinleri şebekeye bağlanıp bağlanmadığına,
türbin gücüne ve türbin yapısına göre sınıflandırılırlar.

2.2.1. Şebeke Açısından Rüzgar Türbinleri


2.2.1.1. Şebekeden Bağımsız Sistemler
Merkezi tüketim merkezlerinden uzaktaki yerleşim merkezlerinin elektrik enerjisi
ihtiyacının, merkezî şebekeden karşılanması pahalı bir tesis masrafı gerektirmektedir.
Özellikle adalarda su altından yüksek gerilim kabloları ile enerji nakli söz konusu
olduğunda bu durum daha da belirginleşmektedir. Rüzgâr hızı ve sürekliliği yeterli
olan bu tür yerleşim birimlerinin enerji ihtiyacının karşılanmasında kullanılabilen
rüzgâr santralleri genellikle şebeke ile herhangi bir bağlantı içerisinde değildir . Şekil
2.1’de şebekeden bağımsız çalışan büyük güçlü rüzgar türbini gösterilmiştir:
6

Şekil 2.1 Şebekeden Bağımsız Çalışan Büyük Güçlü Rüzgar Türbini


Büyük güçlü şebekeden bağımsız çalışan büyük rüzgar türbinlerinden başka küçük
rüzgar türbinleri de mevcuttur.
Şebekeden bağımsız olarak çalışan küçük rüzgar türbinleri akü şarj etme prensibine
göre çalışır. Akü şarj eden sistemler, genellikle şebekeden uzak bölgelerde
kullanılmaktadır. Şehir dışı yerleşimler, çiftlik evleri, telekomünikasyon aktarıcıları,
radyo ve orman kuleleri, askeri tesisler, demiryolu sinyalizasyonu, balık çiftlikleri,
meteoroloji istasyonları, bilimsel ve diğer araştırma istasyonları gibi yerlerde elektrik
ihtiyacını karşılar.
Şekil 2.2.’de akü şarj prensibine göre şebekeden bağımsız çalışan rüzgar türbini
gösterilmiştir.

Şekil 2.2. Şebekeden Bağımsız Akü Şarj Prensibine Göre Çalışan Rüzgar Türbini
2.2.1.2 Şebeke ile Bağlantılı Sistemler
Rüzgar türbini şebekeye paralel olarak bağlanır. Bu sistemde öncelikle rüzgardan
üretilen elektrik enerjisi kullanılmaktadır. Rüzgar koşullarının az olması durumunda
ise, rüzgar türbininden sağlanan elektrik dışında kalan ihtiyaç şebekeden
sağlanmaktadır.
Şebekeye paralel bağlı rüzgar türbinleri büyük güçlü rüzgar türbinleridir.
Şekil 2.3.’de Şebekeye paralel bağlı rüzgar türbini gösterilmiştir.
7

Şekil 2.3. Şebekeye Paralel Bağlı Rüzgar Türbini


2.3. Rüzgar Enerjisinde Kullanılan Jenaratörler
Rüzgar türbin jeneratörleri mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çevirir. Bunlar,
Şebekeye bağlanan diğer jeneratörlerle karşılaştırıldığında aralarında bir fark görülür.
Bu jeneratörler devamlı azalıp artan bir mekanik güç veren tahrik kaynağı ile
çalışmak durumundadır.[5]
100 veya 150 Kw üstündeki büyük rüzgar türbinlerinde üretilen gerilim üç fazlı
alternatif olup, genellikle 690 V değerindedir. Daha sonra akım rüzgar türbinin
yanına ve kulenin içine monte edilmiş transformatörlere yollanır ve mahalli şebekeye
bağlı olarak bu transformatör yardımıyla voltaj 10.000 V veya 30.000 V arasında bir
değere yükseltilir. Büyük üreticiler hem 50 Hz hem de 60 Hz şebekeler için türbinler
üretmektedir.
Rüzgar türbinleri ya senkron ve ya asenkron jeneratörle çalışabilecek şekilde dizayn
edilirler. Bu yapılırken jeneratör şebekeye direk veya en direk olarak bağlanabilir.
Direk bağlanması demek; jeneratör elektrik şebekesine arada hiçbir aracı olmadan
bağlanır. En direk ballanması demek ise; Türbinden akınım şebekeye uyarlayacak
olan elektrik cihazları boyunca akıp şebekeye ulaşmasıdır.
Aşağıda belirtilen üç tip jeneratör rüzgar türbinlerinde yaygın olarak
kullanılmaktadır. Bunlar;
1) Doğru Akım Generatörleri
2) Senkron Generatörleri
3) Asenkron Generatörler
Küçük güç sistemlerinde eskiden daha fazla kullanılan doğru akım jeneratörleri
şimdi senkron veya asenkron jeneratörlerle değiştirilmektedirler Bu jeneratörler, çok
pahalı olmayan doğrultmaçlar yardımıyla kolayca doğru akıma dönüştürülebilen
alternatif akım üretirler.
Günümüzde kullanılan doğru akım makineleri ise kalıcı magnetler içerirler. Rotor
kalıcı magnetik kutuplar içerir ve stator de alternatif akım üretir Alternatif akım daha
sonra doğrultucular yardımıyla doğrultulur. Bu tip makineler komutatör ve fırçalar
kullanmazlar böylece makinaların güvenilirliği arttırılmış olur.
8

Kalıcı magnetli DA makineler küçük türbinlerle kullanılırlar. Bunum sebebi magnet


kapasitesindeki sınırlamalardır. Fırçasız DA makinalarının100 kW altında anma
gücünde üretilebildiği bilinmelidir.
2.3.1 Senkron Generatörler
Dünya üzerinde tüketilen elektrik enerjisinin büyük çoğunluğu senkron generatörler
yardımıyla üretilir.
Bunlara senkron generatör elenmesinin sebebi ortadaki magnetin magnetik alanın
dönüşü ile senkronize olup sabit hızla dönmesidir.
Senkron jeneratörlerin en önemli özelliği, bağlandığı şebeke ile aynı frekansta
çalışmasıdır. Senkron jeneratörün doğru akım jeneratörüne göre avantajı, veriminin
yüksek olması ve bir doğru akım jeneratörüne göre daha düşük dönme hızında
elektrik verebilme özelliğidir. Bunun yanında senkron generatörler daha yüksek
hızlarda elektrik üretirler. Alternatif akım jeneratörlerinde maksimum dönme hızı ile
elektrik üretimi için gerekli minimum hız arasındaki oran yüksektir. Böylece bir
senkron jeneratörü süren bir rüzgar türbini daha geniş rüzgar hızı aralığında çalışma
imkanına sahiptir.

Senkron jeneratörler, aynı büyüklükteki asenkron jeneratörlere göre daha pahalı ve


mekanik olarak daha karmaşıktır. Senkron jeneratör, harici bir yükü besleyen üç
fazlı sargıların oluşturduğu bir stator ve magnetik alana oluşturan bir rotordan
meydana gelir. Senkron jeneratörler sabit hızlı sistemler için daha uygundur. Bu
nedenle sabit hıza bağlı olarak sabit frekansta çalışırlar. Rotorun oluşturduğu
manyetik alan, ya sürekli mıknatıslardan ya da sargılardan akan doğru akımdan
üretilir. Rüzgar türbinlerinde kullanılan senkron rotorlarındaki doğru akım
şebekeden alınan besleme ile sağlanır. Şebekeden alınan AA doğrultularak DA’ye
çevrilir. Daha sonra rotorun sargılarına fırçalar aracılığı ile iletilir.[5]
Bu tip makineler sabit frekansa bağlı olarak sabit hızda çalışırlar. Bu sebepten ötürü
rüzgar santrallerinde değişken hızlı işletimler için pek uygun değildirler. Buna
ilaveten, senkron makine rotor alanını uyarabilmek için doğru akıma gereksinim
duyar. Bu da karbon fırçalarına ihtiyaç duyulması demektir. Doğru akım ve fırça
gereksinimi relüktans motorunun kullanımı ile elimine edilebilir ve böylece
güvenilirlilik de arttırılırken maliyet de azaltılır. Fakat bu tip makineler sadece onlu
kW’lı güçlere sahiptirler.
Senkron makinaların sabit hızlı örnek olarak solar güç santrallerinde kullanılması
daha doğrudur.
İndüksiyon makinelerinin aksine, senkron makineler elektrik şebekelerinde
kullanıldığı zaman bazı avantalara sahiptirler.
Şebekeden reaktif güç ihtiyacı duymazlar. Bu daha kaliteli güç sağlanmasını sağlar.
Bu avantajın önemi, rüzgar santrali küçük kapasiteli bir şebekeye uzun ve düşük
gerilimli hatlarla bağlandığı zaman daha da ön plana çıkar.
2.3.1.1. Alan Sargılı Senkron Generatör
Alan sargılı senkron jeneratörlerde (ASSG); stator sargısı, dalga genişlik
modülasyonu (DGM) tekniğine göre anahtarlama yapabilen, çift yönlü akım akışının
olabildiği (back-to-back) gerilim kaynaklı iki inverterden meydana gelmiş, dört
bölgeli bir güç konverteri üzerinden şebekeye bağlanmıştır (Şekil 2.4). Stator
9

tarafındaki konverter elektromanyetik torku, şebeke tarafındaki konverter ise bu


sistemin oluşturdugu aktif ve reaktif gücü düzenler.
ASSG ’nin sağladığı avantajlar şunlardır:
1) Elektromanyetik tork üretiminde stator akımının tamamı kullanıldığı için bu
makinenin verimi genellikle yüksektir.
2) Çıkık kutuplu alan sargılı senkron jeneratörün kullanılmasının en büyük
faydası, makinenin güç faktörünün doğrudan kontrolüne müsaade
edilmesidir. Bunun sonucu olarak, stator akımı bir çok iç letim durumunda
minimize edilebilir.
3) Bu jeneratörlerin kutup eğimi indüksiyon makinelerine göre daha küçük
olabilir. Bu durum dişli kutusu elimine edilerek, düşük hızlı çok kutuplu
makineler elde edilmesinde önemli bir özellik olabilmektedir.
Rotorda sargı devresinin bulunması daimi mıknatıslı senkron jeneratör (DMSG) ile
kıyaslandığında bir dezavantajdır.
Ayrıca üretilen aktif ve reaktif gücü düzenlemek için, nominal rüzgar gücünün 1.2
katı büyüklüğünde konverterler kullanılması gerekmektedir.[6]

Şekil 2.4. Alan Sargılı Senkron Generatör


2.3.1.2. Daimi Mıknatıslı Senkron Generatör
Şekil 2.5. ’de üç fazlı doğrultucuyu takip eden, yükseltici DA-DA kıyıcısı ile
bağlantısı sağlanmış, daimi mıknatıslı senkron jeneratöre (DMSG) ait rüzgar güç
sistemi görülmektedir. Burada yükseltici DA-DA kıyıcısı elektromanyetik torku
kontrol etmektedir. Şebeke tarafındaki konverter ise, girişin güç faktörünü kontrol
ettiği gibi, aynı zamanda DA link gerilimini de regüle etmektedir. Genellikle bu
konfigürasyon küçük güçlü (50 kW ’dan küçük) rüzgar güç sistemleri için tercih
edilmektedir.[6]
10

Şekil 2.5. Daimi Mıknatıslı Senkron Generatör


2.3.2. Asenkron Generatörler
Asenkron generatör, bağlandığı şebekeye daima sabit frekansta sinyal verir.
Asenkron generatörler şebeke frekansından biraz yüksek frekansta çalışırlar. Senkron
hızdan çok az farklı bir hız ile uyum gözetmeksizin bağlanabilir ve bu bağlantı
sonucunda oluşan aşırı yüklenme çok kısa sürelidir. Bağlantı kontrol sistemi,
şebekeye bağlantıyı kontrol eden takometre kontağından ve rüzgar hızı düştüğü
zaman bağlantının kesilmesini sağlayan bir ters akım rölesinden oluşur.
Asenkron generatörün dezavantajı, mıknatıslanma akımını şebekeden çekmesi,
böylelikle reaktif güç tüketmesidir. Bu sorun, uçlara kapasitör bağlanarak
giderilebilir. Kapasitörlerin kullanılması şebekeden çekilen reaktif gücün
azaltılmasını sağlar. Bu nedenle de güç faktörü arttırılmış olur. Eğer rüzgar hızı
türbinin çalışmaya başlama hızından (cut in wind speed) daha düşükse, bir otomatik
ayırma cihazı jeneratörü şebekeden ayırır. Bu sistem, başlatma torku düşük olan
yüksek hızlı sabit kanatlı makinalar için faydalıdır [7].
2.3.2.1. Sincap Kafesli Asenkron Generatör
SKAG hem sabit hızlı rüzgâr türbinlerinde hem de değişken hızlı rüzgar
türbinlerinde kullanılır. Manyetik sesleri azaltmak ve iyi kalkınma momenti elde
etmek için rotor olukları mile paralel olarak değil meyilli olarak açılarak pres
alüminyum döküm rotor sargısı elde edilir. Sincap kafesli asenkron makineler,
fırçasız, güvenilir, ekonomik ve sağlam bir yapıya sahip olmaları nedeniyle
uygulamada sıkça kullanılmaktadırlar.
Dezavantajları; jeneratör parametrelerinin sıcaklık ve frekansla değişerek sistemin
kontrolünü karmaşıklaştırmasıdır. Moment-hız eğrisi lineerdir. Böylece rüzgar
gücündeki dalgalanmalar direkt olarak şebekeye iletilir. Bu geçişler özellikle rüzgar
türbininin şebeke baglantısı sırasında kritiktir. Bu noktalarda nominal akımdan 7-8
kat daha hızlı akım geçişi olur ki bu sistemin dezavantajları arasında yer alır. Ayrıca
sincap kafesli asenkron jeneratör reaktif güç tüketir. Bir çok durumda, özellikle
büyük türbinlerde ve zayıf şebekelerde bu istenmeyen bir durumdur. Bu yüzden
sincap kafesli asenkron generatörün reaktif güç tüketimi hemen her zaman kısmen
ya da tamamen güç faktörünü bire yaklaştırmak için kullanılan kapasitörlerle
dengelenir.
11

Şekil 2.6. SKAG Şebeke Bağlantısı


2.3.2.2. Rotoru Sargılı Asenkron Generatör
Bir RSAG’de rotorun elektriksel özellikleri dışarıdan kontrol edilebilir ve böylece
rotor gerilimi degiştirilebilir. Rotor sargı uçları rotorla beraber dönen bileziklere
bağlıdır. Bilezikler üzerinde sabit duran fırçalar yardımı ile, rotor sargıları üç fazlı bir
yol verici direncine ya da dış kaynağa bağlanabilir. Böylece yol alma akımı
sınırlandığı gibi hız ayarı da yapılabilir. Dezavantajı pahalı olması ve SKAG kadar

sağlam olmamasıdır.[5]
Şekil 2.7. RSAG Şebeke Bağlantısı
12

2.3.2.3 Çift Beslemeli Asenkron Generatör

Şekil 2.8. ÇBAG Şebeke Bağlantısı

Şekil 2.8.’de çift beslemeli asenkron jeneratörün (ÇBAG) kullanıldığı bir rüzgar güç
sistemi görülmektedir. Bu sistemde, stator sargısı şebekeye doğrudan bağlanmıştır.
Rotor sargısı ise iki adet back- to-back gerilim kaynaklı DGM tekniğini kullanan
inverterden oluşan, dört bölgeli güç konverteri üzerinden şebekeye bağlanmıştır.
Genellikle, rotor tarafındaki konverter kontrol sistemi, elektromanyetik torku
düzenler ve makinenin manyetizasyonunu sürdürebilmesi için reaktif güç sağlar.
Şebeke tarafındaki konverter kontrol sistemi ise, DA linkini düzenler. Senkron
jeneratörlerle karşılaştırıldığında, ÇBAG ’ün aşağıda belirtilen bazı avantajları
vardır:
1) Sadece rotorun kayma gücünü kontrol etmeye yarayan konverter sistemine sahip
olduğu için, toplam sistem gücünün yaklaşık %25 ’i oranında bir inverter
kullanılmaktadır. Bu da inverter maliyetini azaltır.
2) Sistemde kullanılan filtreler toplam sistem gücünün 0.25 p.u.’lik kısmı için
gerekli oldugundan, inverter filtrelerinin maliyeti azalmaktadır. Aynı zamanda
inverter harmonikleri,toplam sistem harmoniklerinin daha küçük bir bölümünü temsil
etmektedir.
3) Ayrıca bu makine harici bozucu etkilere karşı dayanıklılık ve kararlılık
göstermektedir.
ÇBAG için en büyük dezavantaj ise bünyesinde periyodik bakıma ihtiyaç duyan
bilezik tertibatının bulunmasıdır.[5]
13

2.3.3. Doğru Akım Generatör


Küçük güç sistemlerinde eskiden çok fazla kullanılan doğru akım generatörleri şimdi
genellikle senkron veya asenkron generatörler ile değiştirilmektedir. Bu generatörler,
bir değiştirici yardımıyla alternatif akıma dönüştürebilen doğru akımı üretir.

Şekil 2. 9. DA Generatör kullanan rüzgar enerjisi üretim sistemi


2.4. Rüzgar Türbinlerinin Şebekeye Bağlanması
Rüzgâr türbinlerinden elde edilen elektrik enerjisi mevcut elektrik şebekesine
verilmektedir. Her ülkenin kendi sistemine göre değişmekle birlikte genel olarak 300
kW’a kadar olan küçük rüzgâr türbinleri alçak gerilim sistemine, 10–15 MW’a kadar
olan küçük ve orta büyüklükteki rüzgâr santralleri orta gerilim sistemine, 15 MW’tan
daha büyük rüzgâr santralleri ise yüksek gerilim sistemine bağlanmaktadır (Tablo
2.1)
Tablo 2.1. Gerilim sistemi çeşitleri ve rüzgâr türbini kapasiteleri [8]

Rüzgâr türbinlerinde kullanılan dönüşüm sistemlerini üç gruba ayırmak mümkündür.


Bunlar, sabit hızlı makinalar, bir veya iki hızlı makinalar ile değişken hızlı
makinalardır. Rüzgâr türbinlerindeki enerji dönüşümü sırasında kullanılan üç temel
eleman, pervane, vites kutusu ve jeneratördür. Pervane, rüzgâr enerjisini mekanik
enerjiye çevirir. Jeneratör, bu mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürerek
tüketir. Vites kutusu ise, pervaneyi jeneratör hızına göre düzenler. Sabit hızlı
makinalarda, jeneratör doğrudan ana şebekeye bağlıdır (Şekil 2.1.) Sabit hızlı rüzgâr
türbininin en büyük faydası basit yapıda ve ucuz olmasıdır. Ayrıca herhangi bir
senkronizasyon ünitesi gerektirmez. Dezavantaj olarak ise, yüksek başlama akımı ve
reaktif güç gerektirmesidir.
14

Şekil 2.10. Değişken Hızlı Bir Rüzgar Türbinin Blok Diyagramı ve Şebekeye
Bağlantısı [12]
Şebekenin frekansı jeneratör ve dolayısı ile pervane hızını belirler. Pervanenin düşük
rotasyonel hızı olan npervane, jeneratörün rotasyonel hızı olan njeneratör’e çevrilir. Bu
işlemler vites kutusu yardımı ile ve iletim oranı r (transmission ratio) ile beraber
yapılır. Jeneratör hızı, kutup sayısı p ile şebeke frekansına (fşebeke) bağlıdır, izleyen
eşitliklere bakılırsa konu daha iyi anlaşılmış olacaktır.[9]

(2.3)

(2.4)

(2.5)

Değişken hızlı makinalarda, jeneratör şebekeye elektronik bir dönüştürücü veya


jeneratör uyarıcı bir sistem vasıtası ile bağlanmaktadır.
Rüzgârdan üretilen elektrik enerjisinin şebekeye aktarılmasında temel unsur,
enerjinin iletim ve dağıtım şebekesine verimli entegrasyonudur. Rüzgârın kesikli ve
değişken olan yapısı, sistem bağlantı noktasında sürekli gerilim yükselmesi, ani
gerilim değişimleri, kırpışma (flicker), harmonikler ve gerilim dengesizliği gibi
şebeke karalılığını etkileyen bazı bozucu etkilere sebep olabilmektedir. Bu etkiler
özellikle şebekenin zayıf olduğu yerlerde türbinlerin artan sayılarda şebekeye
bağlanmasında kısıtlayıcı faktör olmaktadır. Bununla birlikte bu etkiler; şebeke
kararlılığına katkı sağlayan türbinlerin seçimi, mevcut sistemdeki hatların ve
kullanılan teçhizatın güçlendirilmesi, gerekirse yeni hatların tesisi ile en aza
indirilebilir.
15

Şebeke bağlantısı açısından AB (AB–15) ülkelerinin durumu incelendiğinde; bazı


ülkelerde rüzgâr enerjisi sistemlerinin şebekeye bağlanmasında sorunla
karşılaşılmazken bazılarında önemli zorluklar yaşandığı görülmektedir. Rüzgârdan
üretilen elektrik enerjisinin şebekeye bağlanması konusunda karşılaşılan engeller
açısından AB ülkelerinin durumu Tablo 2.2’de verilmektedir.
Şebeke Engellerinin AB–15 Ülkeleri
Durumu
Engel bulunmayan ülkeler Almanya, Danimarka,
Finlandiya, Hollanda,
İspanya, İsveç
Orta seviyede engel bulunan Avusturya, Belçika, İngiltere
ülkeler
Güçlü engel bulunan ülkeler Fransa, İrlanda, Portekiz,
Yunanistan
Yeterli bilgi olmayan ülkeler İtalya, Lüksemburg

Tablo 2.2 Rüzgârdan üretilen elektrik enerjisinin şebekeye bağlanması konusunda


karşılaşılan engeller açısından AB ülkelerinin durumu [10]
Rüzgâr enerjisinin kesikli olan yapısı değişkenlik ve tahmin edilebilirlik konularında
araştırmalar yapılmasına yol açmış ve bu araştırmalar neticesinde rüzgâr
santrallerinin üretilecek enerjinin önceden tahmin edilmesi için yeni teknikler
geliştirilmiştir. Ancak bu konuda geliştirilen teknikler ve programlar henüz çok
yenidir. Bu konuda sağlanacak gelişmeler, sistemdeki rüzgâr gücünün artmasına,
sistem işleticilerinin de tahmin hatalarının azalmasına ve rüzgâr enerjisinin daha
güvenilir bir kaynak haline gelmesine neden olacaktır.
3. GÜNEŞ ENERJİSİ
Güneş enerjisinin en kısa tanımı, güneş ışınlarının bir seri fiziksel ve teknik işlemden
geçerek ısı ve elektrik enerjisine dönüşmesidir. Güneş enerjisinin sınırı olmayan bir
potansiyeli vardır. Güneşten dünyaya gelen enerjinin yoğunluğu atmosferin üzerinde
m2 başına1.35 kW' dır. Bu şiddet ile dünya çapının kapladığı alana gelen güneş gücü,
dünyadaki kurulu elektrik santrallerinin toplum gücünün 100 bin katı düzeyindedir.
Dünyanın tüm yüzeyine bir yılda düşen güneş enerjisi 1.22*1 014 TET (Ton Eşdeğer
Taş Kömür) ya da 0.814*104 TEP (Ton Eşdeğer Petrol) kadardır. Yılda gelen güneş
enerjisi kömür rezervinin 50, petrol rezervinin ise 800 katı miktarındadır. Bugün
ABD' de 20 bin kadar konut güneş enerjisinden yararlanmakta ve önemli ölçüde
enerji tasarrufu elde edilmektedir. Dünyanın ve bilhassa ülkemizin içinde bulunduğu
enerji darboğazının bir ölçüde hafifletilmesini sağlamak için kullanılan güneş enerjisi
sistemlerinden ülkemizde kullanım alanı en yüksek ve belki de tek olanı, sıcak su ve
hacim ısıtma sistemleridir ve yaklaşık 20 yıldır kullanılmaktadırlar. özellikle lüks
konut ve villaların yapımıyla beraber güneş enerjisi konusunda yüksek verimli
ultrasonik bakır ve selektif yüzeyli güneş kolektörleri kullanılmaya başlanmıştır .
Kısa bir tanımlama yapacak olursak, yere veya çatıya yerleştirilmiş 1 ,5 ila 4 m2
büyüklükte bir dizi büyük ayna (heliostat), güneşi izleyecek şekilde yönlendirilir.
Güneş ışınları aynalara çarparak bir dizi fotovoltaik panele yansır. Sistemler günlük
ortalama bazında, gücüne ve boyutlarına bağlı olarak 100 ila 300 lt. sıcak su
16

üretebilir. Optimum boyutları ise; en/boy oranı=1.4/1.4=1.0, boru sayısı=13, iki boru
arası uzaklık 0.1038 metredir.
Güneş enerjili su ısıtma sistemleri kurulması için belirli bir yatırım gerekmektedir.
Bir enerji yatırımının ekonomik açıdan verimli olmasının belirlenebilmesi, getireceği
fayda ve masrafların ölçülmesiyle sağlanır. Fayda ve masraflar, parasal ve parasal
olmayan şeklinde sınıflandırılabilir. Bu fayda ve masraflar yatırımcıyı ilgilendirdiği
kadar yatırımcının dışında başka bireyleri, toplumu ve hatta tüm ulusu
ilgilendirebilir. Güneş enerjisi kullanmanın yatırımcıya sağlayacağı parasal olmayan
faydalara örnek olarak enerji teminindeki bağımsızlık, sosyal faydalara örnek olarak
ise çevresel hava kalitesinin iyileştirilmesi gösterilebilir. Olayın ekonomik boyutunu
da kattığımızda, Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü' nün yaptığı araştırmaya
göre; güneş enerjisi destekli ısı pompalı sisteminin, bakım onarımları düzenli
yapıldığı takdirde, ekonomik ömrünün 20 yıl olduğu saptanmıştır. Ömrünü
tamamladığında ise hurda değeri yoktur.[11]
Güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar özellikle 1970'lerden sonra
hız kazanmış, güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet
bakımından düşme göstermiş, çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini
kabul ettirmiştir.
Güneş enerjisi teknolojileri yöntem, malzeme ve teknolojik düzey açısından çok
çeşitlilik göstermekle birlikte iki ana gruba ayrılabilir:
1) Isıl Güneş Teknolojileri : Bu sistemlerde öncelikle güneş enerjisinden ısı elde
edilir. Bu ısı doğrudan kullanılabileceği gibi elektrik üretiminde de
kullanılabilir.
2) Güneş Pilleri: Fotovoltaik piller de denen bu yarı-iletken malzemeler güneş
ışığını doğrudan elektriğe çevirirler.
3.1. Isıl Güneş Teknolojileri
3.1.1. Düşük Sıcaklık Sistemleri
Düzlemsel Güneş Kollektörleri: Güneş enerjisini toplayan ve bir akışkana ısı olarak
aktaran çeşitli tür ve biçimlerdeki aygıtlardır. En çok evlerde sıcak su ısıtma
amacıyla kullanılmaktadır. Ulaştıkları sıcaklık 70°C civarındadır. Düzlemsel güneş
kollektörleri, üstten alta doğru, camdan yapılan üst örtü, cam ile absorban plaka
arasında yeterince boşluk, metal veya plastik absorban plaka, arka ve yan yalıtım ve
bu bölümleri içine alan bir kasadan oluşmuştur. Absorban plakanın yüzeyi genellikte
koyu renkte olup bazen seçiciliği artıran bir madde ile kaplanır. Kollektörler, yörenin
enlemine bağlı olarak güneşi maksimum alacak şekilde, sabit bir açıyla
yerleştirilirler. Güneş kollektörlü sistemler tabii dolaşımlı ve pompalı olmak üzere
ikiye ayrılır. Bu sistemler evlerin yanında, yüzme havuzları ve sanayi tesisleri için de
sıcak su sağlanmasında kullanılır. Bu konudaki Ar-Ge çalışmaları sürmekle birlikte,
bu sistemler tamamen ticari ortama girmiş durumdadırlar. Dünya genelinde kurulu
bulunan güneş kollektörü alanı 30 milyon m²'nin üzerindedir. En fazla güneş
kollektörü bulunan ülkeler arasında ABD, Japonya, Avustralya İsrail ve Yunanistan
yer almaktadır. Türkiye, 7,5 milyon m² kurulu kollektör alanı ile dünyanın önde
gelen ülkelerinden biri konumundadır.
Vakumlu Güneş Kollektörleri: Bu sistemlerde, vakumlu cam borular ve gerekirse
absorban yüzeyine gelen enerjiyi artırmak için metal ya da cam yansıtıcılar kullanılır.
Bunların çıkışları daha yüksek sıcaklıkta olduğu için (100-120°C), düzlemsel
17

kollektörlerin kullanıldığı yerlerde ve ayrıca yiyecek dondurma, bina soğutma gibi


daha geniş bir yelpazede kullanılabilirler.
Güneş Havuzları: Yaklaşık 5-6 metre derinlikteki suyla kaplı havuzun siyah renkli
zemini, güneş ışınımını yakalayarak 90°C sıcaklıkta sıcak su eldesinde kullanılır.
Havuzdaki ısının dağılımı suya eklenen tuz konsantrasyonu ile düzenlenir, tuz
konsantrasyonu en üstten alta doğru artar. Böylece en üstte soğuk su yüzeyi bulunsa
bile havuzun alt kısmında doymuş tuz konsantrasyonu bulunan bölgede sıcaklık
yüksek olur. Bu sıcak su bir eşanjöre pompalanarak ısı olarak yararlanılabileceği gibi
Rankin çevrimi ile elektrik üretiminde de kullanılabilinir. Güneş havuzları
konusunda en fazla İsrail'de çalışma ve uygulama yapılmıştır. Bu ülkede 150 kW ve
5 MW gücünde iki sistemin yanında Avustralya'da 15 kW ve ABD'de 400 kW
gücünde güneş havuzları bulunmaktadır.
Güneş Bacaları: Bu yöntemde güneşin ısı etkisinden dolayı oluşan hava hareketinden
yararlanılarak elektrik üretilir. Güneşe maruz bırakılan şeffaf malzemeyle kaplı bir
yapının içindeki toprak ve hava, çevre sıcaklığından daha çok ısınacaktır. Isınan hava
yükseleceği için, çatı eğimli yapılıp, hava akışı çok yüksek bir bacaya yönlendirilirse
baca içinde 15 m/sn hızda hava akışı-rüzgar oluşacaktır. Baca girişine yerleştirilecek
yatay rüzgar türbini bu rüzgarı elektriğe çevirecektir. Bir tesisin gücü 30-100 MW
arasında olabilir. Deneysel bir kaç sistem dışında uygulaması yoktur.
Su Arıtma Sistemleri: Bu sistemler esas olarak sığ bir havuzdan ibarettir. Havuzun
üzeri eğimli şeffaf-cam yüzeylerle kapatılır. Havuzda buharlaşan su bu kapaklar
üzerinde yoğunlaşarak toplanırlar. Bu tür sistemler, temiz su kaynağının bulunmadığı
bazı yerleşim yerlerinde yıllardır kullanılmaktadır. Su arıtma havuzları üzerinde
yapılan Ar-Ge çalışmaları ilk yatırım ve işletme maliyetlerinin azaltılmasına ve
verimin artırılmasına yöneliktir.
Güneş Mimarisi: Bina yapı ve tasarımında yapılan değişikliklerle ısıtma, aydınlatma
ve soğutma gerçekleştirilir. Pasif olarak doğal ısı transfer mekanizmasıyla güneş
enerjisi toplanır, depolanır ve dağıtılır. Ayrıca güneş kollektörleri, güneş pilleri v.b.
aktif ekipmanlar da yararlanılabilir.
Ürün Kurutma ve Seralar: Güneş enerjisinin tarım alanındaki uygulamalarıdır. Bu tür
sistemler ilkel pasif yapıda olabileceği gibi, hava hareketini sağlayan aktif bileşenler
de içerebilir. Bu sistemler dünyada kırsal yörelerde sınırlı bir biçimde
kullanılmaktadırlar.
Güneş Ocakları: Çanak şeklinde ya da kutu şeklinde, içi yansıtıcı maddelerle
kaplanmış güneş ocaklarında odakta ısı toplanarak yemek pişirmede kullanılır. Bu
yöntem, Hindistan, Çin gibi bir kaç ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır.
3.1.2. Yoğunlaştırıcı Sistemler
Parabolik Oluk Kollektörler: Doğrusal yoğunlaştırıcı termal sistemlerin en
yaygınıdır. Kollektörler, kesiti parabolik olan yoğunlaştırıcı dizilerden oluşur.
Kolektörün iç kısmındaki yansıtıcı yüzeyler, güneş enerjisini, kollektörün odağında
yer alan ve boydan boya uzanan siyah bir absorban boruya odaklarlar. Kollektörler
genellikle, güneşin doğudan batıya hareketini izleyen tek eksenli bir izleme sistemi
üzerine yerleştirilirler. Enerjiyi toplamak için absorban boruda bir sıvı dolaştırılır.
Toplanan ısı, elektrik üretimi için enerji santraline gönderilir. Bu sistemler
yoğunlaştırma yaptıkları için daha yüksek sıcaklığa ulaşabilirler. (350-400°C)
Doğrusal yoğunlaştırıcı termal sistemler ticari ortama girmiş olup, bu sistemlerin en
18

büyük ve en tanınmış olanı 350 MW gücündeki şimdiki Kramer&Junction eski Luz


International santralleridir.
Parabolik Çanak Sistemler:İki eksende güneşi takip ederek, sürekli olarak güneşi
odaklama bölgesine yoğunlaştırırlar. Termal enerji, odaklama bölgesinden uygun bir
çalışma sıvısı ile alınarak, termodinamik bir dolaşıma gönderilebilir ya da odak
bölgesine monte edilen bir Stirling makine yardımı ile elektrik enerjisine çevrilebilir.
Çanak-Stirling bileşimiyle güneş enerjisinin elektriğe dönüştürülmesinde % 30
civarında verim elde edilmiştir.
Merkezi Alıcı Sistemler:Tek tek odaklama yapan ve heliostat adı verilen aynalardan
oluşan bir alan, güneş enerjisini, alıcı denen bir kule üzerine monte edilmiş ısı
eşanjörüne yansıtır ve yoğunlaştırır. Alıcıda bulunan ve içinden akışkan geçen boru
yumağı, güneş enerjisini üç boyutta hacimsel olarak absorbe eder. Bu sıvı, Rankine
makineye pompalanarak elektrik üretilir. Bu sistemlerde ısı aktarım akışkanı olarak
hava da kullanılabilir, bu durumda sıcaklık 800°C'ye çıkar. Heliostatlar bilgisayar
tarafından sürekli kontrol edilerek, alıcının sürekli güneş alması sağlanır. Bu
sistemlerin kapasite ve sıcaklıkları, sanayi ile kıyaslanabilir düzeyde olup Ar-Ge
çalışmaları devam etmektedir.
3.2. Güneş Pili Sistemleri
Güneş pilleri, yüzeylerine gelen güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine
dönüştüren yarı iletken maddelerdir. Yüzeyleri kare, dikdörtgen, daire şeklinde
biçimlendirilen güneş pillerinin alanları 100 cm2 civarında, kalınlıkları özellikle en
yaygın olan silisyum güneş pillerinde 0.2 – 0.4 mm arasındadır.
Güneş pilleri fotovoltaik ilkeye dayalı olarak çalışırlar, yani üzerine ışık düştüğü
zaman uçlarında elektrik gerilimi oluşur. Pillerin verdiği elektrik enerjisinin kaynağı,
yüzeyine gelen güneş enerjisidir. Deniz seviyesinde, parlak bulutsuz bir gündeki
ışınım şiddeti maksimum 1000 W/M2 civarındadır. Yöreye bağlı olarak 1m2’ye düşen
güneş enerjisi miktarı yılda 800-2600 KWh arasında değişir. Bu enerji, güneş pilinin
yapısına bağlı olarak %5 - %70 arasında bir verimle elektrik enerjisine çevrilebilir.

Şekil 3.1. Şebekeden Bağımsız Bir Güneş Pili Enerji Sisteminin Şeması
Bu sistemlerde yeterli sayıda güneş pili modülü, enerji kaynağı olarak kullanılır.
Güneşin yetersiz olduğu zamanlarda ya da özellikle gece süresince kullanılmak üzere
genellikle sistemde akümülatör bulundurulur. Güneş pili modülleri gün boyunca
elektrik enerjisi üreterek bunu akümülatörde depolar, yüke gerekli olan enerji
akümülatörden alınır. Akünün aşırı şarj ve deşarj olarak zarar görmesini engellemek
19

için kullanılan denetim birimi ise akünün durumuna göre, ya güneş pillerinden gelen
akımı yada yükün çektiği akımı keser. Şebeke uyumlu alternatif akım elektriğinin
gerekli olduğu uygulamalarda, sisteme bir inverter eklenerek akümülatördeki DA
gerilim, 220 V, 50 Hz’lik sinüs dalgasına dönüştürülür. Benzer şekilde, uygulamanın
şekline göre çeşitli destek elektronik devreler sisteme katılabilir. Bazı sistemlerde,
güneş pillerinin maksimum güç noktasında çalışmasını sağlayan maksimum güç
noktası izleyici cihazı bulunur. Yukarıda Şekil 3.1’de şebekeden bağımsız bir güneş
pili enerji sisteminin şeması verilmektedir.
Şebeke bağlantılı güneş pili sistemleri yüksek güçte santral boyutunda sistemler
şeklinde olabileceği gibi daha çok görülen uygulaması binalarda küçük güçlü
kullanım şeklindedir. Bu sistemlerde örneğin bir konutun elektrik gereksinimi
karşılanırken, üretilen fazla enerji elektrik şebekesine satılır, yeterli enerjinin
üretilmediği durumlarda ise şebekeden enerji alınır. Böyle bir sistemde enerji
depolaması yapmaya gerek yoktur, yalnızca üretilen DA elektriğin, AA elektriğe
çevrilmesi ve şebeke uyumlu olması yeterlidir.
3.2.1. Güneş Pili Eşdeğer Şeması
Bilindiği gibi, güneş pili bir yarı iletken düzenektir. Çoğunluk yük taşıyıcıları
elektronlardan oluşan N tipi ile çoğunluk yük taşıyıcıları oyuklardan oluşan P tipi
yarı iletken yan yana getirilir. Işık enerjisi bu birleşme noktasına düşürülürse dış
devreden bir akım geçebilmektedir (Şekil 3.2).

Şekil 3.2. Güneş pili


P-N yarı iletken kavşağında, elektronlar P tipi bölgeye geçerek birleşme yüzeyine
yakın bölgelerde boşluk yük taşıyıcıdaki elektron eksikliğini tamamlayıp (-) iyonlar
oluştururken N tipi bölgede de (+) iyon duvarı oluşacaktır. Dış tesir olmazsa bu
enerji duvarı akımın geçmesini önleyecektir. Işın demeti bu bölgeye düşerse, yük
taşıyıcı elektronlar çok az oranlarda olduğundan, muhtemelen bir valans elektrona
enerjisini bırakacak ve onu P tipi bölgeye doğru itecektir. Dış devre akımı ise P’den
N’ye doğru olacaktır (Şekil 3.3).
20

Şekil 3.3. P – N Kavşağının Oluşturulması ve Kavşağa Düşen Foton Enerjisi ile


İletkenlik Temini
Bir güneş pilinde N tipi bölgede elektron üreten bir elektromotor kuvveti
düşünülebilir. Şekil 3.4’de fiziksel eşdeğer devre görülmektedir. Devre elemanları
bir elektromotor kuvvet, bir iç diyot ve bir iç direnç şeklinde sembolize edilebilir.

Şekil 3.4. Güneş Pili Eşdeğer Elektrik Şeması


Güneş pilleri, belli güneşlenme şartlarında, birim alan başına belirli bir akım ve
voltaj üretirler. İstenen bir enerji için bir çok pili seri ve paralel olarak bağlamak
gerekir. Böylece güneş panelleri oluşturulur. Şekil 3.4’de eşdeğer şeması verilen
güneş pilinde dış devre akım şiddeti ve uçlardaki gerilim ölçülebilir. 1 cm²’lik pil
güneşlenme alanı için ışınım şiddeti 0.5 – 1.0 kW/m² arasında değişirken, optimum
çalışma noktaları ve sabit yük eğrisi bu şekilde gösterilmiştir.
3.2.2. Güneş Pili Kullanım Alanları
Güneş pilleri, elektrik enerjisinin gerekli olduğu her uygulamada kullanılabilir.
Güneş pili modülleri uygulamaya bağlı olarak, akümülatörler, invertörler, akü şarj
denetim aygıtları ve çeşitli elektronik destek devreleri ile birlikte kullanılarak bir
güneş pili sistemi (fotovoltaik sistem) oluştururlar. Bu sistemler, özellikle yerleşim
yerlerinden uzak, elektrik şebekesi olmayan yörelerde, jeneratöre yakıt taşımanın zor
ve pahalı olduğu durumlarda kullanılırlar. Bunun dışında dizel jeneratörler yada
başka güç sistemleri ile birlikte karma olarak kullanılmaları da mümkündür.
Bu sistemlerde yeterli sayıda güneş pili modülü, enerji kaynağı olarak kullanılır.
Güneşin yetersiz olduğu zamanlarda ya da özellikle gece süresince kullanılmak üzere
genellikle sistemde akümülatör bulundurulur. Güneş pili modülleri gün boyunca
elektrik enerjisi üreterek bunu akümülatörde depolar, yüke gerekli olan enerji
akümülatörden alınır. Akünün aşırı şarj ve deşarj olarak zarar görmesini engellemek
için kullanılan denetim birimi ise akünün durumuna göre, ya güneş pillerinden gelen
akımı yada yükün çektiği akımı keser. Şebeke uyumlu alternatif akım elektriğinin
21

gerekli olduğu uygulamalarda, sisteme bir invertör eklenerek akümülatördeki DC


gerilim, 220 V, 50 Hz’lik sinüs dalgasına dönüştürülür. Benzer şekilde, uygulamanın
şekline göre çeşitli destek elektronik devreler sisteme katılabilir. Bazı sistemlerde,
güneş pillerinin maksimum güç noktasında çalışmasını sağlayan maksimum güç
noktası izleyici cihazı bulunur. Aşağıda şebekeden bağımsız bir güneş pili enerji
sisteminin şeması verilmektedir [12].

3.5. Güneş Pili Enerji Sistemi


Şebeke bağlantılı güneş pili sistemleri yüksek güçte-santral boyutunda sistemler
şeklinde olabileceği gibi daha çok görülen uygulaması binalarda küçük güçlü
kullanım şeklindedir. Bu sistemlerde örneğin bir konutun elektrik gereksinimi
karşılanırken, üretilen fazla enerji elektrik şebekesine satılır, yeterli enerjinin
üretilmediği durumlarda ise şebekeden enerji alınır. Böyle bir sistemde enerji
depolaması yapmaya gerek yoktur, yalnızca üretilen DA elektriğin, AA elektriğe
çevrilmesi ve şebeke uyumlu olması yeterlidir. Güneş pili sistemlerinin şebekeden
bağımsız (stand-alone) olarak kullanıldığı tipik uygulama alanları aşağıda
sıralanmıştır.
1) Haberleşme istasyonları, kırsal radyo, telsiz ve telefon sistemleri
2) Petrol boru hatlarının katodik koruması
3) Metal yapıların (köprüler, kuleler vb) korozyondan koruması
4) Elektrik ve su dağıtım sistemlerinde yapılan telemetrik ölçümler, hava gözlem
istasyonları
5) Bina içi yada dışı aydınlatma
6) Dağ evleri yada yerleşim yerlerinden uzaktaki evlerde TV, radyo, buzdolabı gibi
elektrikli aygıtların çalıştırılması
7) Tarımsal sulama yada ev kullanımı amacıyla su pompajı
8) Orman gözetleme kuleleri
9) Deniz fenerleri
10) İlkyardım, alarm ve güvenlik sistemleri
11) Deprem ve hava gözlem istasyonları
12) İlaç ve aşı soğutma
22

3.2.3. Fotovoltaik Pil


Şekil 3.6’da görüldüğü gibi, foton absorblanmasıyla yük taşıyıcılar çoğunlukta
oldukları bölgelere sürüklenirler. Kavşaktan Is akımı geçer ve N(-), P’de (+)
yüklenmiş olur. Is akımı, kavşağın ileri yönde kutuplaşmasına ve kavşak potansiyel
duvarının alçalmasına sebep olur. Dış devre açık ise (akım yoksa) P’den N’ye akım
geçer ve kavşak potansiyel duvarı tekrar yükselir; P bölgesi (-), N bölgesi (+)
yüklenir. Sonra tekrar foton absorblanarak olay devam eder. Bu durumda Is = I olur.

Şekil 3.6. Fotovoltaik Pilin Yapısı


Dış devreden akım geçerse Is = I – IL olacak şekilde dışarıya elektrik enerjisi alınır.
Şekil 3.7‘de bu pilin elektrik eşdeğer devresi görülmektedir. En yüksek foton enerjisi
yeşil ışık için h.f = 2.5 eV civarındadır. P-N kavşağındaki temas potansiyeli,
elektronları daha yüksek potansiyele çıkaran batarya rolü oynamaktadır.

Şekil 3.7. Fotovoltaik Pilin Eşdeğer Devresi


23

3.3. Güneş Pillerinin Çalışma İlkesi


Başka malzemeler kullanılıyor olsa bile, günümüzde, pek çok güneş pili silisyumdan
yapılmaktadır. Güneş pilinin üzerine güneş ışığı düştüğünde, silisyum atomunun son
yörüngesindeki valans elektronu negatif yükler. Işık foton denilen enerji
partiküllerinden oluşmuştur. Fotonları saf enerjiden oluşmuş bilardo toplarına
benzetmek olasıdır ve bunlar bir atoma çarptıklarında tüm atom enerjilenir ve en
kolay kopabilecek durumda olan son yörüngedeki valans elektronu kopar. Serbest
kalan bu elektronda, voltaj veya elektriksel basınç olarak isimlendirebileceğimiz
potansiyel enerji ortaya çıkar. Bu enerji, bir aküyü şarj etmek veya bir elektrik
motorunu çalıştırmak için kullanılabilir. Önemli olan nokta, bu serbest elektronları
pil dışına alabilmektir. Üretim sırasında, pilin ön yüzeyine yakın yerde bir iç
elektrostatik bölge oluşturularak, bu elektronun serbest duruma geçmesi sağlanır.
Silisyum kristali içine diğer elementler yerleştirilmiştir. Bu elementlerin kristal
içinde bulunması, kristalin elektriksel olarak dengede olmasını önler. Işıkla
karşılaşan malzemede, bu atomlar dengeyi bozar ve serbest elektronları diğer pile
veya yüke gitmeleri için pilin yüzeyine doğru süpürürler. Milyonlarca foton pilin
içine akarken, enerji kazanıp bir üst seviyeye çıkar, elektronlarda pil içindeki elektro-
statik bölgeye ve oradan da pil dışına akarlar. İşte bu oluşan akış elektrik akımıdır.
4. HİBRİD SİSTEMLER
Hibrid enerji sistemleri, birden çok enerji sisteminin elektrik enerjisi üretmek amacı
ile bir arada kullanıldığı enerji sistemleri olarak tanımlanabilirler. Hibrid kelimesi
literatürde melez anlamında kullanılmaktadır. Hibrid enerji sistemlerinde, uzak veya
yakın bir tesisin, kırsal veya kentsel bir evin, bir çiftliğin ve hatta bir topluluğun dahi
elektrik enerjisi talebini karşılayabilmek için elektrik üretim (fotovoltaik panel,
rüzgar türbini, hidro türbin, generatör) ve depolama (batarya) elemanlarının bir kaçı
bir araya getirilir. Hibrid enerji sistemleri merkezi elektrik şebekesinden bağımsız
olabilecekleri gibi şebeke bağlantılı da olabilirler. Genellikle, hibrid enerji sistemleri,
esas amaç olan yükün beslenmesi dışında tek bir yenilenebilir enerji kaynağından
oluşmuş bir enerji sisteminde bu yenilenebilir enerji kaynağının herhangi bir anda
kesilme ihtimalinin olması, başka bir ifadeyle her zaman kullanılma ihtimalinin
olmaması sebebiyle elektrik enerjisi arzındaki güvenilirliğin sağlanması ve/veya
geleneksel bir enerji kaynağından oluşmuş bir enerji sisteminde elektrik enerjisinin
birim maliyetinin azaltılması amacıyla tasarlanırlar. Yalnızca yenilenebilir enerji
kaynaklarından oluşmuş bir hibrid enerji sistemi genellikle küçük yüklerin
beslenmesinde yeterli olabilmektedir fakat büyük yüklerin beslenmesinde yeterli ve
sürekli enerjiyi sağlayamayabilir. Bu sebeple büyük yükleri yeterli ve sürekli bir
şekilde besleyemeyecek olan bir hibrid enerji sisteminde jeneratör kullanılması veya
bu hibrid enerji sisteminin şebeke bağlantılı olması yükün yeterli ve sürekli bir
şekilde beslenememesi problemini ortadan kaldıracaktır. Ayrıca, şebeke bağlantılı bir
hibrid enerji sisteminde şebekeden elektrik enerjisi satın alınabileceği gibi belirli
zamanlarda meydana gelebilecek olan üretim fazlası elektrik enerjisi şebekeye
satılabilir. Büyük yüklerin yeterli ve sürekli bir şekilde beslenememesi probleminin
aşılmasının bir başka yolu da bu büyük yükleri besleyecek olan hibrid enerji
sistemlerinde elektrik enerjisi depolama elemanlarının kullanılmasıdır .
Bir hibrid enerji sisteminin tasarlanmasından önce bu hibrid enerji sisteminin
kurulması planlanan bölgedeki yenilenebilir enerji kaynaklarının sahip oldukları
potansiyellerin ve bu hibrid enerji sisteminden talep edilen minimum elektrik enerjisi
miktarının yani yükün elektriksel ihtiyacının araştırılması gereklidir. Bu sebeple,
24

enerji planlamacıları, hibrid enerji sisteminin kurulması planlanan bölgedeki güneş


enerjisi potansiyelini, rüzgar enerjisi potansiyelini ve diğer enerji kaynaklarının
potansiyellerini iyi bir şekilde araştırmalıdırlar .[13]

Şekil 4.1. PV Rüzgar Dizel Hibrid Sistem[15]


4.1. Güneş Rüzgar Hibrid Üretim Sistemleri
Güneş-rüzgâr hibrid elektrik üretim sisteminin blok şeması Şekil 4.2.’de
gösterilmiştir. Sistem güneş pili, rüzgâr türbini, batarya gurubu ve bu birimlerin
birlikte uyumlu çalışabilmelerini sağlayan elektronik dönüştürücü ve denetleyici
devrelerden oluşur.
Şarj Regülatörü
AC DC
Yüke
DC AC

Rüzgar Türbini

Batarya Grubu
Güneş Pili
Şekil 4.2. Güneş Rüzgar Hibrid Elektrik Üretim Sistemi
Güneş Pili: Fotovoltaik hücreler güneş ışığını doğru akıma dönüştürürler, yeterli ışık
olduğu sürece üretim devam eder ve işletme giderleri çok düşük, güvenirlikleri de
çok yüksektir. Birkaç WP gücünden 300 WP gücüne kadar değişik ölçülerde güneş
pili satılmaktadır. Güneş pilinin en büyük dezavantajı ilk yatırım maliyetlerinin
yüksek olmasıdır. Güneş pilleri şebekeden uzak küçük ve orta ölçekli yüklerin
beslenmesi için ekonomik bir seçenek olmaktadır. Güneş pillerinin kullanım süreleri
yapım teknolojisine bağlı olarak 10-25 yıl aralığında değişmektedir. [14]
Rüzgar Türbini: Rüzgâr türbini hareket halindeki havanın kinetik enerjisini mekanik
veya elektrik enerjisine dönüştürür. Ürettikleri enerji rüzgâr hızına göre değişir,
25

birim maliyeti düşüktür. Fakat kurulacak yerin rüzgâr hızının yüksek olması ve hava
akışını engelleyen yükseltilerin çevresinde yer almaması gerekir. Rüzgâr hızı çok
değişken olduğu için üretilen enerjide değişken olacaktır. Kanatlara çarpan hava
akımı kanatların dönmesini ve dolayısıyla kanatların bağlı olduğu milin dönmesini
sağlar. Küçük ölçekli rüzgâr türbinlerinde mil doğrudan, büyük ölçeklilerde ise dişli
kutusu yolu ile jeneratöre bağlanır. Generatör mekanik hareketi elektrik enerjisine
dönüştürür. Düşük güçlü rüzgâr türbinlerinde jeneratör olarak sabit mıknatıslı
alternatörler kullanılırken, yüksek güçlüler de ise asenkron veya senkron jeneratör
kullanılır. Şebekeden bağımsız çalışan sistemlerde frekansı sabit tutmak rüzgâr
hızındaki değişimlerden dolayı mümkün olmadığından jeneratör çıkışı DA’ a
dönüştürülür. Birçok rüzgâr türbini 3 veya 2 kanatlı olarak üretilir. Rüzgâr
türbininden elde edilebilecek güç rüzgâr hızının küpüyle ve kanat süpürme alanı ile
doğrudan orantılıdır. Üretici firmalar türbinin üretime başladığı rüzgâr hızını, üretimi
durdurduğu rüzgâr hızını ve rüzgâr hızı-güç eğrisini kullanıcılara verirler.
Batarya Grubu: Bataryalar enerjiyi kimyasal formda depolayan elektro-kimyasal
elemanlardır. Yenilenebilir kaynaklarla birlikte en yaygın kullanılan batarya tipi
derin boşaltmaya izin veren kurşun-asit sabit tesis bataryalarıdır. Nikel-kadmiyum,
nikel-demir ve demir-hava gibi başka daha uygun batarya türleri vardır, fakat bu
bataryalar ya çok pahalı ya da henüz geliştirme aşamasında olduklarından pratik
uygulamalar için yeteri kadar güvenilir değillerdir. Kurşun-asit bataryalar en yaygın
kullanılan batarya tipi olmasına rağmen kullanımı en karmaşık olandır. Aşırı şarjdan
ve aşırı deşarjdan korunmalıdır, ayrıca uzun süreli düşük şarj seviyesinde
tutulmamalıdır. İşletme koşullarına göre bataryaların ömrü 3 yıl ile 15 yıl arasında
değişmektedir. İlk yatırım maliyetleri düşük olmasına rağmen bakım ve yenileme
maliyetleri yüksektir. Deşarj sırasında plakalar ile elektrolit arasında gerçekleşen
kimyasal reaksiyon yük üzerinden elektrik akımı geçmesini sağlar. Şarj sırasında bu
kimyasal reaksiyon tersine çevrilir. Batarya kapasiteleri Ah veya nominal
gerilimlerinin çarpımı sonucu elde edilen kWh olarak ifade edilir. Bataryanın
saklama kapasitesi üzerinde yazılan kapasitesinden farklı olabilir, saklama kapasitesi
yaşına, çalışma şekline ve bakımına bağlıdır. Bataryaların kullanım sürelerini ve
verimlerini etkileyen diğer bir etken de ortam sıcaklığıdır. Ortam sıcaklığındaki her
10 oC artış bataryanın kullanım süresini yarı yarıya azaltır. Diğer taraftan negatif
sıcaklıkta şarj verimi düşük olur. Kurşun-asit sabit tesis akülerinin 20 oC sıcaklıktaki
kullanım süreleri 5 ile 10 yıl arasında değişir. [15]
İnvertör: Hibrid sistemde AA ile çalışan cihazlar kullanıldığında invertör
kullanılması gerekir. İnvertör DC batarya veya jeneratör çıkışını 50 Hz AC gerilime
dönüştürür. Küçük ölçekli yükleri beslemek için kurulan hibrid sistemlerde
genellikle tek faz invertör kullanılır. Büyük ölçekli hibrid sistemlerde ise yükler 3 faz
ile beslendiğinden 3 fazlı invertörler kullanılmaktadır.
MPPT: Maksimum güç noktası izleyicisi genel anlamda yüksek frekansta çalışan bir
DA-DA dönüştürücüdür. PV panel tarafından üretilen gücün her anında
maksimumunu yüke iletmek için kullanılır. Kullanıldığında sistem verimini olumlu
yönde etkiler. Çoğunlukla batarya şarj eden sistemlerde şarj regülâtörü ile tümleşik,
doğrudan AA motor süren sistemlerde invertör ile birleşik olarak tasarlanır. Batarya
şarjında MPPT kullanmak, sistemin verimini artırır fakat maliyeti yüksek olduğu
için tercih edilmez [16].
Batarya Şarj Regülatörü: Batarya regülatörleri şebekeden bağımsız hibrid
sistemlerde sistemin çalışmasını denetlemek amacıyla kullanılır. Birçok sistemde şarj
26

regülatörü ve yük regülâtörü olarak iki ayrı birimden oluşur. Şarj regülatörü
bataryaları aşırı şarjdan korurken yük regülatörü bataryaları derin deşarjdan korur.
4.2 Hibrid Enerji Sistemlerinin Temel Konfigürasyonları
4.2.1 Üretilen Elektriğin DA Bir iletim Hattında Birleştirildiği Hibrid Enerji
Sistemi Konfigürasyonu
Şekil 4.2’de, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunun şematik şekli gösterilmiştir.
Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda bütün elektrik üretim elemanları bir DA
iletim hattına bağlıdırlar ve batarya bu da iletim hattı aracılığı ile şarj edilir. Böyle bir
hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda AA elektrik üretim elemanlarının her biri bir
AA/DA dönüştürücüye sahiptir. Bir şarj kontrol ünitesi tarafından aşırı şarja ve
deşarja karşı kontrol edilen ve korunan batarya ise enerji talebine cevaben da yüke
enerji sağlar. Ayrıca, bu konfigürasyonda bir evirici kullanılması ile AA yük de
beslenebilir.

4.3. Üretilen elektriğin DA bir iletim hattında birleştirildiği hibrid enerji sistemi
konfigürasyonu.
4.2.2 Üretilen Elektriğin AA Bir İletim Hattında Birleştirildiği Hibrid Enerji
Sistemi Konfigürasyonu
Şekil 4.4.’de, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunun şematik şekli gösterilmiştir.
Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda bütün elektrik üretim elemanları bir AA
iletim hattına bağlıdırlar. Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda dönüştürücü ise
AA yük için enerji arzını ve bataryanın şarj edilmesini kontrol etmektedir. Ayrıca, bu
konfigürasyonda batarya tarafından bir da yük de beslenebilir.
27

Şekil 4.4. Üretilen elektriğin AA bir iletim hattında birleştirildiği hibrid enerji sistemi
konfigürasyonu.
4.2.3 Üretilen Elektriğin Hem DA Hem de AA Bir İletim Hattında Birleştirildiği
Hibrid Enerji Sistemi Konfigürasyonu
Şekil 4.5.’de, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunun şematik şekli gösterilmiştir.
Bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda DA ve AA elektrik üretim elemanları,
AA yük için enerji arzını kontrol eden bir dönüştürücünün her iki tarafında
bağlıdırlar. Ayrıca, bu hibrid enerji sistemi konfigürasyonunda batarya tarafından bir
da yük de beslenebilir.
28

Şekil 4.5. Üretilen elektriğin hem DA hem de AA bir iletim hattında birleştirildiği
hibrid enerji sistemi konfigürasyonu.
5. YENİLENEBİLİR ENERJİ ÜRETİM SANTRALLERİNİN
OTONOM VE ŞEBEKEYE BAĞLI ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ
5.1 Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Şebekeye Entegrasyonu
Değişken kaynağa sahip yenilenebilir enerji üretim tesislerinin şebekeye
entegrasyonu, geleceğin şebekesinde oldukça önemli etkilere sahip olacaktır.
Günümüzde iletim sistemi entegrasyonları oldukça hız kazanmıştır. Dağıtım
sisteminden gerçekleştirilecek entegrasyonlar da önümüzdeki yıllarda oldukça hız
kazanacaktır. Enerji dağıtım sisteminin üretim entegrasyonları düşünülerek dizayn
edilmediği bilinmektedir. Bu nedenle bu üretim entegrasyonlarının enerji yapısında
sessiz bir devrim oluşturacağı söylenebilir. Bu nedenle gelecekte elektrik enerjisinin
arz güvenliği, mevcut yapının ne kadar akıllandırılıp, entegrasyonlara uygun bir
şekle getirileceği ile doğrudan ilgilidir. Elektrik enerjisinin yaşamımızın her alanına
girdiği bir dünyada, hiç kimse kesintilerin sıklığının artmasını, kesinti olmasa bile
tükettiği enerjinin kalitesinin düşmesini istemeyecektir. Üretim entegrasyonlarında
özellikle kaynak tipi ve üretim miktarının, ilgili lokasyondaki iletim ve/veya dağıtım
sistemine uygun tasarlanması, gerekli koruma ve kontrol önlemlerinin alınması
kaçınılmazdır. Dağıtık bir enerji üretim sisteminde enerji üretiminin optimizasyonu
ve verimliliği de önem kazanacaktır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının iletim ve dağıtım sistemlerine entegrasyonu, enerji
üretiminde merkezi üretimden dağıtılmış üretime geçişin bir göstergesidir.
Ülkemizde 2013 yılına kadar şebekeye bağlanması hedeflenen 12 GW‟lık rüzgar
gücü vardır. Ülkemizin 42 GW‟lık kurulu gücü ve rüzgar gücüne ek güneş
enerjisinin de sisteme entegre olacağı öngörüldüğünde, üretim yapısının, iletim ve
dağıtım koridorlarının nasıl bir değişime uğrayacağı aşikardır. Bu noktada sorulması
gereken sorular şunlar olmaktadır: Peki biz ve dünya bu değişime ne kadar hazırdır?
Sürdürülebilir enerji için kaçınılmaz olan yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji
sistemlerine enterasyonu konusunda neler yapılmaktadır? Sistemde oluşabilecek bir
sorunda düzeltici tepki ne kadar hızlı verilmelidir?
Yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekeye bağlanması ile ilgili birçok ülkenin
kendine ait şebeke yönetmelikleri bulunmaktadır. Bu yönetmeliklerin ortak yanları
olduğu gibi her ülkenin kendine özgü şebeke yapısı, gerilim seviyesi ve kontrol
düzeneği bulunduğundan ayrı yönleri de bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin mevcut
sistemin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve daha verimli çalışma yapılabilmesi
adına önemlidir. Örneğin, bir yandan klasik üretimlerde frekans belirli sınırlar içinde
tutulurken, diğer yandan bu frekansı ciddi biçimde etkileyecek alternatif üretimlerin
de kontrol edilebiliyor olması gerekir. Aynı şekilde alternatif üretimlerin gerilim
açısından da klasik generatörlerdeki uyartım kontrolü gibi, hızlı tepki vererek
düzeltici önlem gerçekleştirebiliyor olması gerekir. Eğer bu alternatif üretimler
belirli bir bölgede yoğunlaşıyor ise entegrasyon öncesi çalışmaların daha titizlikle
incelenmesi gerekmektedir [18].
29

Şekil 5.1. Dağıtık Üretim Tesislerinin Bulunduğu Bir Tek Hat Şeması
Yenilenebilir enerji entegrasyonu çalışmaları tüm dünyada hız kazanmıştır. Her
ülkenin kendine ait çalışmalarının ve raporlarının bulunmasının yanında ülkeler arası
ölçekte yenilenebilir enerji dizaynları da yapılmaktadır. Bunların en önemlilerinden
biri, Türkiye‟nin de dahil olduğu DESERTEC olarak bilinen projedir. Projenin
tanıtım cümlesi oldukça çarpıcıdır. “İnsanoğlunun 1 yılda tükettiği enerjiyi çöller, 6
saat içerisinde almaktadır” [23]. Bu tür projeler açıkça göstermektedir ki gelecekteki
enerji yapısında yenilenebilir enerji kaynaklarının katkısı oldukça yüksek olacaktır.
Ayrıca adalaşan enerji yapıları yerine elektrik enerjisinin bulunabilirliğinin ve
güvenirliliğinin arttığı uluslararası enerji yapıları oluşturulacaktır. Ayrıca bu yapılar,
ülkeler arası enerji pazarının oluşmasını da sağlayacaktır.
5.2. Dağıtık Üretim
Dağıtık üretim, dağıtılmış, gömülü ya da katıştırılmış üretim olarak da
isimlendirilmektedir. Dağıtık üretim, genelde dağıtım şebekelerine entegre edilen
üretimi ifade etmekte olup, iletim seviyesinden bağlanan üretim birimlerini ifade
etmemektedir [19].
Dağıtılmış üretim (DÜ), düşük ya da orta gerilim seviyesinde (0,4-36kV) yapılan
elektrik enerjisi üretimi ve enerji depolamadır. DÜ, tüketici merkezlerine yakın
elektrik dağıtım şebekesine bağlı ya da tek başına çalışabilen, coğrafi olarak yayılı
kaynakları içerir. Küçük güçlü santrallerin yanında, rüzgar, güneş gibi yenilenebilir
enerji kaynakları, yakıt pili ve enerji depolama birimleri dağıtılmış üretim
kaynaklarıdır. Dağıtılmış üretim literatürde farklı güç değerlerinde ele alınmıştır.
Genel olarak birkaç W’dan başlayabilen fakat 100MW’dan küçük güçlü santraller
olarak ele alınır. Bu bağlamda dağıtılmış üretim mikro ölçek(1-5kW) küçük ölçek
(5kW-5MW), orta ölçek (5MW-50MW) büyük ölçekte (>50MW) olmak üzere dört
grupta sınıflandırılabilir.[20]
Genel olarak DÜ küçük ölçekte, süreksiz üretim, kendi başına ya da dağıtım
şebekesine bağlanan, tüketim merkezlerine yakınlık, enerji depolama ve tekrar
dönüşüm imkanlarının olması gibi özelliklerden bir ya da birkaçına sahiptir.
Dağıtılmış üretim kaynakları, modüler olarak istenilen yere çok kısa zaman için
kurulabilir. Daha fazla modül eklenerek ya da çıkarılarak toplam kapasite
30

arttırılabilir ya da düşürülebilir. Uzak yerleşim yerlerinde kurulan birleşik ısı elektrik


üretimi yapan DÜ’ler daha ekonomiktir. Ayrıca, küçük güçlü santrallerin kurulumu
daha kolay, daha az yatırım maliyetlidir. DÜ’nün tüketim merkezlerine yakınlığı ile
dağıtım ve iletim hat maliyetlerini ve hat kayıplarını düşürürken daha güvenilir bir
elektrik enerjisi tüketiciye sağlanır. [21]

Şekil 5.2 .Dağıtık Üretimin Şebekeye Entegrasyonu

Genellikle DÜK’ları yenilenebilir enerji kaynaklarıyla beraber anılmaktadır. Bununla


beraber DÜK’ları çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Farklı teknolojiler farklı bağlantı
modellerini gerektirmektedir. Fotovoltaik, rüzgar santralleri, yakıt pili gibi hızlı
gelişen teknolojiler güç elektroniği devre elemanları üzerinden bağlandığı gibi küçük
güçlü hidro elektrik ya da doğalgaz üretim kaynakları (senkron generatör grubu)
direk bağlanmaktadır. Senkron generatörler hem aktif ve hem de reaktif güç
üretebilmelerine rağmen rüzgar santrallerindeki indüksiyon generatörleri sadece aktif
güç üretmektedirler.
1547 nolu IEEE Standardı, dağıtılmış üretim kaynaklarının aktif olarak gerilim
regülasyonunda rol almamaları gerektiğini belirtir [22].
Geleneksel elektrik üretim sistemleri birtakım nedenlerden ötürü hızla artan elektrik
enerji talebini yeterli güvenilirlikte karşılayamamakta ve enerji üretim sektöründe
alternatif arayışa neden olmaktadır. Kyoto Protokolü’ne göre birçok ülke, iklim
değişikliğini engellemek ve küresel ısınmaya karşı sera gazları emisyonunu
düşürmeye çalışmaktadırlar. Bundan dolayı yenilenebilir enerji kaynakları, rezervleri
hızla azalmakta olan fosil yakıtların yerine tercih edilmektedir. Isı gereksiniminin
önemsenecek derecede olduğu yerlerde dağıtılmış üretim uygulaması olarak birleşik
ısı-güç santrallerinin kullanımı daha uygun bir çözüm yöntemi olarak görülmektedir.
31

Dağıtılmış üretim yapıları sayesinde planlama aşamasında olan bir elektrik enerji
sisteminde iletilecek güç azalır, yeni iletim hatlarına duyulan gereksinim ortadan
kalkar. Dağıtılmış üretim kaynakları tüketicinin yük talebini tam olarak
karşılayabilecek şekilde boyutlandırılabilirler. Küçük güçlü olduklarından, kolaylıkla
modüler olarak istenilen yere kurulabilir, kurulum süresi kısa ve modüller birbirinden
bağımsız çalışabilir. Kapasite yeni modüller eklenerek istenildiği zaman arttırılabilir.
Dağıtılmış Enerji Sistemlerinin Kullanım Amaçları
• Elektrik piyasasını serbestleştirme,
• Çevresel faktörler,
• Güç kaynağının güvenilirliğini ve güç kalitesini arttırmak,
• Isınma ve elektrik üretimini birleştirmek,
• Elektriğin maliyetini azaltmak
Dağıtılmış Enerji Sistem Teknolojileri temel olarak;
• İletim hattı ve transformatör kayıplarını azaltırlar
• Çevresel etkileri azaltırlar
• Elektrik iletim ve dağıtım karışıklığını ortadan kaldırırlar
• Sistem güvenilirliğini arttırırlar
• Güç kalitesini düzeltirler
• Yedek güç üretimi sağlarlar
Detay olarak incelendiğinde ise Dağıtık elektrik üretimi, sistem genelinde
bakıldığına aşağıdaki faydaları sağlamaktadır:
– Enerji verimliliği: Dağıtık elektrik üretimi, geleneksel sistemdeki kayıplara neden
olmaz. Özellikle uzun iletim hatlarındaki kayıplar, puant güç talebinde oluşan daha
yüksek kayıplar ve üretim sırasında atık halde bırakılan ısı enerjisi, dağıtık elektrik
üretiminde yoktur.
–Yakıt çeşitliliği: Sadece fosil yakıt kaynaklarına ve uranyum gibi yakıtlara bağımlı
olan merkezi üretim sistemine göre dağıtık elektrik üretim sistemleri çok daha çeşitli
enerji kaynağı ile işletilebilirler. Bunların arasında yine doğalgaz gibi fosil
yakıtlarına ilave olarak güneş, rüzgâr, tarımsal atıklar, evsel organik atıklar,
jeotermal kaynaklar sayılabilir.
–Tüketicilerin risklere karşı korunması: Serbest elektrik piyasalarında meydana gelen
fiyat değişimleri ve speskülasyonlara karşı, kendi elektrik ihtiyaçları için dağıtık
elektrik üretimi kullanan tüketiciler, bunu kullandıkları ölçüde bu risklere karşı
korunurlar.
–Esneklik: Dağıtık üretim sistemleri küçük ve kurulumları son derece hızlı oldukları
için, serbest piyasalarda ortaya çıkan fiyat artışlarından kolaylıkla faydalanabilirler.
Yerleşim yerlerinde yoğunluğun artması sonucu veya puant tüketimin artış
göstermesi sonucu ortaya çıkacak marjinal elektrik ihtiyacı artışının karşılanması,
ölçeklenebilir dağıtık üretim sistemleri ile kolay ve ucuz bir şekilde
gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca planlama ve inşaaları 5 ile 10 sene arasında yer
alan merkezi güç santrallerindeki ilave risk maliyetleri ile dağıtık üretim
sistemlerinde karşılaşılmaz.
32

– Karbon salımlarının azaltılması: Dağıtık elektrik üretiminde, birim enerji başına


ortaya çıkan karbon salımı, doğalgaza dayalı kojenerasyonda geleneksel sistemlere
göre daha az (yeni kömür bazlı termik santrallere göre % 40 daha az), fotovoltaik
enerji gibi yenilenebilir enerjilerde sıfırdır.
–Yöresel kalkınma: Çoğu dağıtık elektrik sistemi, yakın civarda mevcut bulunan
yakıt kaynaklarını kullanır (ör. Biyo-kütle, belediye atıkları). İlaveten dağıtık elektrik
sistemlerinin kurulumunda yörede yeni işler yaratılır (ör. Binalarda fotovoltaik panel
montajı), daha sürdürülebilir bir kalkınma sağlanır.
– Sinerjiler: Dağıtık elektrik üretim sistemleri birçok alanda sinerji yaratırlar. Güneş
enerji sistemlerinin binalarda kullanılması sonucunda geleneksel yapı
malzemelerinin yerine fotovoltaik paneller geçerler. Organik atıklardan elektrik
üretimi sonucunda ortaya çıkan atık çok değerli bir tarımsal gübredir. Kojenerasyon
ile ortaya çıkan ısı enerjisi, bina ısıtılmasında; CO2 ise seralarda kullanılabilir.
– İlave şebeke yatırımlarına gerek duyulmaması: Hem gelişmiş ülkelerde, hem
gelişmekte olan ülkelerde iletim ve dağıtım şebekeleri elektrik talebine karşı yetersiz
kalmakta ve yüksek maliyetli yeni yatırımların yapılmaları gerekmektedir.
Uluslararası Enerji Ajansı, dağıtık elektrik üretimi sayesinde iletim şebekelerinde
gerekli olmaktan çıkacak yatırımın büyüklüğünü 130 milyar Dolar olarak tahmin
etmektedir. Dağıtık elektrik üretim sistemleri ile bu yeni yatırımlara gerek kalmaz.
– Arz sürekliliği: Merkezi sistemlerde dağıtım şebekesinde oluşan arızalar, yüksek
sayıda tüketicinin karanlıkta kalmasına yol açarlar. Dağıtık elektrik üretiminde ise,
arızalanan bir sistem çok daha az sayıda tüketiciyi etkiler. Ayrıca akıllı şebeke
yönetimi sayesinde, sistem arızasında bile diğer sistemlerin yönlendirilerek
tüketiciye elektrik enerjisi sağlanması mümkündür.
– Arz güvenliği: Merkezi dağıtım ve iletim sistemlerinin arızalanma olasılıkları,
üretim sistemlerine göre 10 ila 30 kat daha fazladır. Tüketiciler tarafından ihtiyaç
duyulan güvenlik ve güç kalitesini yakalamak, merkezi dağıtım ve iletim
sistemlerinde çok yüksek maliyetli yatırımlar gerektirir. Buna karşılık, dağıtık
elektrik üretiminde istenen her güvenlik düzeyinin yakalanması için düşük marjinal
maliyetli çözümler mevcuttur (en güzel örnek, ABD’de sivil havacılık navigasyon
istasyonlarında şebeke yerine fotovoltaik sistemlerin arz güvenliği için tercih
edilmesi).
–Sistem genelinde arz ve talebin daha dengeli buluşması: Çok sayıda talep noktasına
karşılık az sayıda arz noktasının olduğu merkezi sistemlere karşılık, dağıtık elektrik
üretiminde çok sayıda arz noktası vardır. Bu, talep çeşitliliğinin daha uygun bir
şekilde karşılanmasını ve merkezi sistemlere göre daha düşük kapasitede kurulu güce
izin verir. Yine akıllı şebeke yönetimi sayesinde, talep noktalarının ihtiyaç
duyulduğunda arz noktaları olarak vazife görmeleri mümkündür.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanabilmek için önemli olan
dağıtık üretim sistemi içerisinde ülkemizde, büyük ölçüde doğalgaz ve fueloil yakıtlı
santrallar yer almaktadır. 2006 yılı sonun itibariyle ülkemiz enerji üretiminin
yalnızca yüzde 8.9′ luk bir kısmı dağıtık üretim tesislerinde üretilmektedir. Ülkemiz
dağıtık üretim tesislerinin toplam kurulu gücünün yüzde 4′ ü doğalgaz, yüzde 2,2’si
fueloil, yüzde 1,5’i nehir tipi üretim tesisleri, yüzde 0,9’u kömür kaynaklı üretim
tesisleri ve yüzde 0,1’i bioenerji, jeotermal ve rüzgar enerjisi olarak
sıralanmaktadır. Ülkemizde halen 2.885 megavat kurulu güçte dağıtık üretim tesisi
işletmede bulunmaktadır.
33

Türkiye’de bugüne kadar 187 adet jeotermal saha keşfi yapılarak 4.000 mW
(megavat termal) ısı enerjisi kullanılabilir hale getirilmiştir. Bu rakam jeotermal
potansiyelimizin yaklaşık yüzde 10’una tekabül etmektedir. Jeotermal enerji
doğalgaz ve petrolün alternatifi olabilecek bir enerji konumunda görülmektedir.
Jeotermal enerjimizin şu anda 1,5 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğü vardır.
Devlet tarafından gerekli yatırımlar yapılarak mevcut potansiyelimiz harekete
geçirilirse enerjisi açığımızın önemli bir kısmı bu kaynaklarla karşılanmış olacaktır.
Dağıtık üretim tesisleri bağlanacağı dağıtım hattında gerilim düşümü, güç kaybı,
arıza olasılığı gibi konularda teknik kapasite açısından sorun olmayacak şekilde ve
can ve mal güvenliği için gerekli tedbirler alınarak devreye alınmalıdırlar.
Ayrıca, bölgelerin coğrafi yapıları, iklimsel özellikleri, doğal çevre faktörleri , sosyo-
ekonomik farklılıkları dikkate alınarak dağıtık üretim tesislerinin planlanması
yapılmalıdır. Bazı bölgelerde kömür, rüzgar, jeotermal ve su enerjisine veya
bunlardan birkaçına dayalı üretime yer verilmesi gerekecektir. Bu üretimlerin yıllık,
mevsimlik veya anlık özellikleri dikkate alınarak, sunulan enerjinin sürekliliğini
sağlayacak şekilde yedek kapasite ile birlikte iletim ve dağıtım şebekesine yapılacak
yatırımların irdelenmesi sistem güvenliği açısından zorunluluktur.
5.2.1. Dağıtık Üretim Çeşitleri
Dağıtık üretim türlerini enerji kaynağına göre fosil yakıt bazlı ve yenilenebilir enerji
olarak ikiye ayrılmaktadır. Fosil yakıt bazlı teknolojileri kullanılan dağıtık üretim
türleri: Gaz türbinleri, yakıt pilleri, kojenerasyon sistemleri. Yenilenebilir enerji
teknolojilerinin kullanıldığı üretim türleri ise: Rüzgar, hidroelektrik, fotovoltaik,
jeotermal, biokütle olarak sıralanabilir. Bahsi geçen yenilenebilir enerji üretim
türlerinden biyoyakıt ve jeotermal enerji kaynaklarındanm günümüzde yararlanıldığı
gibi gelecekte de kullanılamaya devam edileceği aşikardır. Gerek ülkemizde gerekse
dünyada enerji taleplerinin büyük bir bölümü hidroelektrik enerji tarafından
sağlanmakta ve aynı çizgide de devam etmektedir. Yarı iletken malzemelerdeki
gelişmelerin ışığında fotovoltaik güneş teknolojisinin ilerlemesiyle fotovoltaik enerji
de dağıtık üretim kaynakları arasında yerini almıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının gözbebeği olan ve geleceğin parlayan yıldızı olan
rüzgar enerjisi ise önemini günden güne arttırmakta ve dağıtık üretim açısından en
önemli kaynak haline gelmiştir.
Dağıtılmış üretim teknolojileri iki ana grupta toplanabilir: 1- Küçük güçlü türbin
generatör elektrik enerji üretimi olan alışılagelmiş teknoloji, 2- Yakıt pili,
yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji depolama elemanları gibi gelişmekte olan
teknolojileri kapsar. Bu sınıflandırma Şekil 5.3’degösterilmiştir.
34

Şekil 5.3. Dağıtılmış Üretim Teknolojileri

- MİKROTÜRBİNLER
Doğal gaz, fuel-oil ya da propan kulanılarak çalışandüşük kapasitedeki yanma
türbinleridir. Bu türbinler yüksek sıcaklık ve türbin milini ve alternatörü döndüren
basınçlı gaz üretirler. Boyutlarının küçük olması, kurulum yeri açısından avantaj
sağlar. İstenilen yere kurulabilir. Daha verimli (%80 ve üstü) ve düşük emisyona
sahiptirler. Kolayca işletmeye alınabilir, ve az bakım gerektirir.
-YAKIT PİLLERİ
Elektrokimyasal işlemler sonunda kimyasal enerjiden elektrik enerjisi ve ısı enerjisi
üretmek için kullanılan bir cihazdır. % 60 verimlilikle elektrik enerjisi üretilebilir.
Herhangi bir yanma işlemininin olmaması nedeni ile oluşturacağı emisyon yok
denilecek kadar azdır. Hem elektrik hem ısı üretimi dolayısı ile çift amaçlı kullanım
için elverişlidir. Çıkış gerilimini düzenleme amacı ile güç elektroniğine dayalı bir ara
yüzey birimine ihtiyaç duyarlar.

- YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI


Yenilenebilir enerji kaynakları arasında rüzgar, fotovoltaik (PV), jeotermal, biokütle
ve güneş-ısıelektrik, gelgit enerji kaynakları sayılabilir. Tüketicilere yakın, küçük
güçlü kurulabilecek PV ve rüzgar kaynakları, tüketilemeyen, enerji dönüşümü
sonucu çevreye zararlı atıklar vermeyen, kesikli ve değişken bir enerjiye sahiptir.
Rüzgar-elektrik enerji sistemleri % 30 verime sahipken, PV sistemlerinin çalışma
verimi %5-15 civarındadır. Her iki sistemin de şebekeye bağlantısı için bir güç
elektroniği dönüştürücü düzeneği gerekir.
Rüzgar enerjisi yeni bir enerji türü değildir, yıllardır kullanılmaktadır. Bir rüzgar
tribünü rotor, tribün pervaneleri, generatör, sürücü ve akuple cihazı, şaft, dişli kutusu
ve generatör sürücüsünden oluşan tribün başlığını içermektedir. Rüzgar, pervaneleri,
pervaneler de bağlı oldukları generatör milini çevirerek mekanik enerji elektrik
enerjisine çevrilir. Elektriksel güç rüzgar hızının kübü ile orantılıdır. Rüzgar-elektrik
enerji dönüşümü iki şekilde olabilir. Gerekli pervane hız kontrolü ile sabit hızda ve
buna bağlı olarak sabit alternatif akım frekansında elektrik enerjisi üretilir. Bir diğer
35

yöntem ise değişken rüzgar hızında mili döndürülen asenkron generatörün üreteceği
elektrik enerjisidir. Şebekeye bağlantısında frekans dönüştürücü düzenekleri
kullanılır.
Fotovoltaik piller yüzeylerine gelen güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine
dönüştüren yarı iletken maddelerden (kristal silisyum, amorf silisyum, galyum
arsenit, kadmiyum tellürid, bakır indiyum diselenid) oluşur. İki veya daha fazla
sayıda yarı iletken madde katmanı içeren güneş pili hücreleri ışığı emer, elektronları
uyarır, akım taşımak için boşluklar oluşturur ve elektronların devrede dolaşmasını
sağlayacak bir gerilim oluşur. Güç çıkışını arttırmak amacıyla çok sayıda güneş pili
birbirine paralel ya da seri bağlanır.
- ENERJİ DEPOLAMA BİRİMLERİ
Günümüzde kullandığımız elektrik enerjisi elektriksel olarak depolanamaz, ama
alternatif akım enerjisi başka bir enerji şekline dönüştürülüp o şekilde saklanabilir.
Bunlardan elektrokimyasal olarak depolanan enerji bataryalar, elektromanyetik
olarak depolanan enerji süperiletken manyetik enerji (SMES), kinetik olarak
depolanan enerji Volan ve yük olarak depolanan enerji ise Ultra kapasitör olarak
bilinir. Bu depolama birimleri yük talebinin düşük olduğu zaman şarj edilir, kısa
süreli ihtiyaçlarda da kullanılır. Enerji depolama tekniğinin kulanımını iki faktör
belirler. Bunlardan biri depolanacak enerji miktarı, diğeri ise enerjinin
depolanmasındaki hızdır. Yukarıda belirtilen enerji depolama teknikleri hem yüksek
verime, hem de yüksek hızla şarj/deşarj olaylarını gerçekleştirebilir. Alternatif akım
sistemlerine bağlanabilmeleri için ara yüzey birimleri gerektirir.
5.3. Dağıtık Üretim Entegrasyonunun Olası Etkileri
Dağıtık üretim tesislerinin şebeke entegrasyonları iyi analiz edilmediğinde ve tesisler
doğru bir şekilde kurulmadığında, dağıtım sistemi ve kullanıcılar için bazı
problemler oluşturabilmektedir. Can ve sistem güvenliği açısından bu
entegrasyonların iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu konuda uluslar arası kabul
görmüş yönergeler de bulunmaktadır. Dağıtık üretim tesislerinin şebeke
entegrasyonlarında oluşabilecek problemler aşağıda sıralanmıştır.
-MW seviyesindeki üretim birimlerinin dağıtım sistemine bağlantısında uzun hatlar
kullanılabilmektedir. Bu uzun hatlarda kesit uygun seçilmediğinde, hem üretim
tarafında hem dağıtım sistemine bağlanılan noktada gerilim yükselmesi
yaşanabilmektedir. Bu gerilim yükselmesi miktarı, hattın kesitine, paralel sistem
sayısına, bağlanılan dağıtım noktasına ve üretilen enerjinin miktarına bağlıdır.
Gerilimin üretim tarafında yükselmesi, reaktif güç üretimini sınırlamakta, gerilimin
düşürülmesi için dağıtım sisteminden reaktif güç çekilmesine neden olabilmektedir.
Ayrıca sistem kayıplar açısından da değerlendirilmelidir.
-Enerji üretimleri, bağlandıkları baraya kısa devre katkısı gerçekleştirirler. Bu katkı
iyi hesaplanmazsa, üretim tesislerinin kısa devre katkısı ile ilgili baranın dizayn
değeri aşılabilir.
-Tek yönlü enerji akışına göre dizayn edilen dağıtım sistemleri, enerji üretiminin
entegrasyonu ile çift yönlü değişken güç akışı sistemlerine dönüşebilir. Enerji üretim
tesislerinin entegrasyonu, bağlandığı bölgeye göre güç akışlarını değiştirebilecek
nitelikte olabilmektedir. Güç akışı değiştiğinde de hem reaktif güç kontrol yapısı
farklılaşır hem de dağıtım sistemine ait koruma koordinasyonu değişir.
36

-Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarında kullanılan konverter yapıları, sistemde


harmonik akımların yükselmesine ve fliker oluşumuna neden olabilir. Birçok
gelişmiş teknolojide, harmonik ve fliker standartlar çerçevesinde sınırlanmış olmakla
birlikte, bağlanılan noktadaki kısa devre gücüne ve güç iletimi mesafesine bağlı
olarak analiz edilmesi gerekebilir.
-Dağıtık üretim tesislerinin en büyük risklerinden biri de belli bir tüketim bölgesi ile
adalaşma riskidir. Dağıtım sisteminde oluşan bir kısa devre sonucu bu tür bir
adalaşma oluşabilir. Şu anki dağıtım sistemi yapısı düşünüldüğünde, adalaşan yapıda
frekans ve gerilim etkin olarak kontrol edilemeyeceğinden önemli yalıtım ve
mekanik problemlerin görülme riski oluşabilir. Bu da can ve sistem güvenliği
açısından risk oluşturabilir. Ayrıca adalaşma büyük ihtimalle işletme toprağını da
devre dışı bırakacağından, faz toprak arızası durumunda arıza olmayan fazlarda ciddi
gerilim yükselmeleri oluşacaktır.
-Dağıtım sistemlerinde tekrar kapama gerçekleştiren yapılar bulunuyorsa, bu
sistemlerin ilgili üretim birimleri ile uyumlu çalışma koşulları ve oluşabilecek riskler
saptanabiliyor olmalıdır.
-Sisteme bağlantı noktasında başka üretim tesislerinin olup olmadığı,
değerlendirmenin doğru yapılabilmesi açısından kritik olabilir.
5.3.1 Adalaşma
Dağıtım bölgesinin ana dağıtım bölgesinden ayrılması sonucunda dağıtık üretim
kaynaklarının belirli bir dağıtım bölgesini beslemeye devam etmesi durumunda
adalaşma oluşmaktadır. Dağıtık üretim santrallerinin bağlı olduğu bölgelerdeki
risklerden biri de olası adalaşma durumudur. Sistem opertatörü tarafından yapılacak
yanlış bir manevra veya dağıtım bölgesinde hat/kablo arızası sonucu belirli
bölgelerde adalaşma söz konusu olabilir. Adalaşma sadece generatörün kendi
uyartımına sahip olduğu ve adalaşan bölümde yükü karşılayabildiği durumda
oluşabilmektedir.
Normalde bir DÜ’in sistemin bir bölümü ile adalaşması istenmez. Çünkü bu durum
tüketiciyi etkileyebilecek güç kalitesi ve can güvenliği problemlerine neden
olabilmektedir. Ayrıca çok düşük sayıda kaynağa bağlı kalındığından, gerilim ve
frekans kontrolü de zorlaşmaktadır. Adalaşan şebeke sistemi yapısı Şekil 5.4’de
verilmiştir.
37

Şekil 5.4 Adalaşma

Adalaşma sonrasında işletme topraklamasının yapıldığı ana besleme kaynağının


devreden çıkması sonucu olası bir faz-toprak arızası yaşandı taktirde sağlıklı fazlarda
aşırı gerilimler oluşacaktır. Bunun sonucunda bazı yalıtım probleri oluşabileceğinden
ekipman ve can güvenliği tehlikeye girebilir. Tüm dağıtık üretim tesislerinin
kurulumlarında adalaşmayı önlemek için uygun koruma düzenekleri tesis edilmelidir.
Bir dağıtım bölgesinin dağıtık üretim tesisi ile adalaşması ve işletilmeye devam
etmesi de mümkün olabilmektedir. Ancak bu yapı için söz konusu dağıtık üretim
tesisinin ilgili bölgedeki tüm yükü karşılayabilmesi, gerilim regülasyonunu
istenildiği şekilde yapabilmesi ve doğru işletme topraklama sistemine sahip olması
gerekir. Ana dağıtım şebekesindeki enerji geri geldiğinde ilgili kesicinin
kapatabilmesi için adalaşan bölge ile dağıtım şebekesinin senkron olarak
çalışabiliyor olması gerekmektedir. Bu sistem daha çok kritik öneme sahip
endüstriyel tesislerde uygulanmakta olup, dağıtım sistemlerine uygulanması da
mümkündür.
5.4 Üretim Tesislerinin Entegrasyonunda Gerçekleşmesi Gerekilen Analizler
Dağıtım sistemine gerçekleştirilecek üretim entegrasyonlarında, birçok ülkenin farklı
yönetmelik yapıları bulunmaktadır. Gerçekleştirilmesi gereken analizler
belirlenirken, üretim sisteminin tipi, uygulanacak bölge ve gücün iletileceği hat
mesafesi gözetilmektedir. Genel olarak gerçekleştirilmesi gereken analizler ve bu
analizlerin hangi problemleri çözebileceği aşağıda tanımlanmıştır.
38

-Yük Akışı Analizi: Yük akışı analizinin amacı, olası değişken yük durumlarında,
güç akışlarını, yüklenmeleri, bara gerilimlerini incelemektir. Bu analiz sonucunda,
baralarda oluşabilecek gerilim yükselmeleri, kablo ve transformatörlerde oluşan
yüklenmeler, yön değiştirebilecek güç akışları, üretim tesisinin reaktif güç kapasitesi
gibi birçok konu izlenebilir.
-Kısa Devre Analizi: Kısa devre analizinin amacı, dağıtım sistemine bağlanılan
noktada, üretim tesisi baralarında ve komşu baralarda oluşan kısa devre seviyelerini
incelemek ve dizayn değeri ile karşılaştırmaktır. Ayrıca kabloların, hatların dayanım
sınırları hesaplanabilir ve koruma koordinasyonu açısından önemli sonuçlara
ulaşılabilir.
-Harmonik ve Fliker Analizi: Özellikle konverter sistemini kullanan yapılarda ihtiyaç
duyulmasına rağmen, klasik üretim birimlerinin de analiz edilmesi gerekebilir.
Analiz sonucunda, ilgili üretim biriminin dağıtım sisteminde oluşturduğu harmonik
bozunum ve fliker şiddeti hesaplanıp, ilgili standartlara göre kontrol edilebilir. Aynı
analizin içeriğinde, sistemde oluşabilecek rezonans durumları da sorgulanabilir.
-Dinamik Analizler: Bu analizler ileri seviye analizler olarak nitelendirilir. Özellikle
bazı kritik kurulumlarda, sistemin dinamik tepkisini incelemek için dinamik analizler
gerçekleştirilir. Benzer şekilde iletim sistemine bağlanan santrallerde ve şebeke
yönetmeliği kapsamına giren (>10MW) santrallerde de, oluşturulan aktif ve reaktif
güç tepki hızının belirlenebilmesi için dinamik analizler gerçekleştirilir. Adalaşma
durumlarında oluşacak frekans ve gerilim tepkisi de bu analizler yolu ile zamana
bağlı olarak izlenebilir.
-Topraklama Analizleri: Kurulan sisteme ait işletme ve koruma topraklama
sistemlerinin dizaynı ve kontrolü amacıyla gerçekleştirilir.
-Yalıtım Koordinasyonu Analizleri: Olası aşırı gerilimlerde sistem ekipman
dayanımlarının uygunluğunu sorgulamak üzere gerçekleştirilir. Aşırı gerilimler
anahtarlama esnasında, arızalarda ve sistem ayrılmalarında meydana gelebilir. Ayrıca
rüzgar parkında yaşanacak olası yıldırım durumları da değerlendirilir.[24]
39

6. DAĞITILMIŞ ENERJİ ÜRETİM SANTRALLERİNİN


DAĞITIM ŞEBEKESİNE ETKİSİ
6.1. Şebekenin Analizi

Şekil 6.1. Dağıtım Sisteminin Tek Hat Diyagramı


Öncelikle Ana şebeke Hat1 ile sisteme bağlanmıştır. Sistemin ana şebekeye
bağlanmasıyla birlikte tüm baraların değeri 20kV olmaktadır. Hat1 ile Ana
Şebekenin bağlı olduğu 130/20kV gerilim değerlerine sahip, 50 MVA gücünde bir
gücünde bir Trafo konumlandırılmıştır. Trafonun yüksek gerilim tarafı olası arıza ve
yıldırım olayına karşı trafoyu koruması için topraklanmıştır. Trafonun Alçak gerilim
tarafı ise 1500ohm empedansıyla topraklanmıştır bu sayede oluşacak arıza akımının
değeri minimize olacaktır. Yüksek voltaj tarafının direk olarak toprağa
bağlanmasının nedeni, hat arızası hattında arızasız fazlarda voltaj artışını en aza
indirgemek ve ekipmanın yalıtım seviyesini olabildiğince düşük tutmaktır çünkü
izalasyon maliyeti artıran bir etki yapacaktır.

Sistemin bağlı olduğu şebekenin kısa devre gücü 1500MVA’dır. Ana şebekenin OG
Dağıtım şebekesine bağlantı noktasındaki thevenin empedans değeri R = 0,33533Ω
ve X = 6,65823 Ω’dur. Dağıtım şebekesi 3MW ve 6MW’lık 5 adet rüzgar
türbinleriyle oluşturulmuştur. Şebeke toplam 33.6MVA yük ile yüklenmiştir. Her
40

yük farklı kablo uzunluklarıyla dağıtılmış olup böylece her bir besleyicide rüzgar
türbinin etkisi analiz edilebilir.

Şekil 6.2. Hat uzunlukları ve Kullanılan Kablolar


Rüzgar türbinlerinin tasarımında güç faktörü 0,9 olarak kullanılmıştır ayrıca trafonun
mıknatıslanma akımları ihmal edilmiştir.
41

6.2. Yük Akışı Analizi


Yenilenebilir enerji kaynaklarının, geleneksel güç sistemine entegre edilmesinin
önündeki en önemli güçlük, üretim süreksizliği ve belirsizlikleri olarak
gösterilmektedir. Üretim belirsizlikleri ve süreksizlikleri, sistemin yük akışlarında
anlık değişimlere neden olabilmektedir. Bu değişimlerin sisteme negatif etkilerinin
önceden tespit edilmesi, önleyici tedbirlerin ve planlamaların uygulanması, sağlıklı
ve etkin güç dağıtımı için gereklidir. Bundan dolayı, yenilebilir dağıtık enerji
kaynaklarının belirsizlik içeren karakterinin, sistemin yük akış kararlılığına
etkilerinin incelenmesi oldukça önem kazanmaktır.
Bara2 salınım barası olarak seçilmiştir.

Şekil 6.3. DÜK olmadığı durumda Yük Akışı ETAP Similasyonu


42

Şekil 6.3’de Rüzgar Türbinlerinin olmadığı durumda yük akışı analizi yapılmıştır.
Baralarda ki gerilimler yüzde olarak gösterilmiş olup her bir baranın 20kV olduğunu
şebeke hakkında genel bilgiler kısmında belirtilmiştir. 3MW ve 6MW’lık DÜK
şebekeye bağlanması durumunda yük akışının similasyonu yapılıp baraların
üzerindeki gerilimlerinin karşılaştırma şansı elde edilmiştir.

Şekil 6.4. 3MW DÜK Şebekeye Bağlanması Sonrası Yük Akışı ETAP Similasyonu
43

Şekil 6.4’de 3MW gücündeki DÜK şebekeye bağlanmıştır bu durumda baralarda ki


gerilimlerin arttığını görüyoruz. Bara1 Türbinlerin olmadığı durumda %98.6 gerilime
(19.72kV) gerilime sahip iken 3MW’lık Rüzgar Türbininin entegresiyle birlikte
barada ki gerilim %98.92 (19.784kV) olmuştur. Rüzgar Türbinin bulunmadığı
durumda Bara1’de 31.8 MVA çekilip 931.3 A geçerken, 17.3 MVA çekilip
üzerinden 504.7A geçmektedir. Diğer baralar içinde aynı çıkarımlarımlarım yapmak
mümkündür. Şekil 6.3., Şekil 6.4. ve Şekil 6.5’te Yük akışı similasyonlarından açık
bir şekilde görülmüş olup karşılaştırma açısından oldukça faydalı sonuçlar alınmıştır.
Şekil 6.5.’te ise 6MW’lık DÜK şebekeye bağlanmıştır.

Şekil 6.5. 6MW DÜK Şebekeye Bağlanması Sonrası Yük Akışı Etap Similasyonu
44

Şekil 6.5’te görüldüğü gibi 6MW’lık DÜK şebekeye bağlanması sonucunda Bara1de
oluşan gerilim %99.14’e (19.828kV) yükselmiş olup şebekeden çekilen güç
4.8MVA, akan akım ise 140.6A olmuştur. Dağıtık jeneratörlerin şebekeye entegre
edilmesiyle bağlandıkları baralar da çekilen yüklere karşılık verdiklerini ve
jeneratörün büyüklüğünün artmasıyla birlikte baralarda ki gerilim artmış olduğunu
gördük ayrıca ana bara olan Bara1den çekilen yüklerin ve geçen akımı
incelediğimizde bu barada ki gerilim ile ters bir ilişkide olduğunu anlaşılmış
olmaktadır yani dağıtık jeneratörlerin sisteme bağlanmasıyla gerilim artarken tersi
nispette çekilen güç ve akan akım azalmıştır.

6.3. Kısa Devre Analizi ve Similasyon Sonuçları


Bu bölümde dağıtım sistemine bağlanmış 3MW ve 6MW gücündeki DÜK farklı
baralarda uygulanacak kısa devre olayına bağlı olarak yaşanacak değişimler
incelenecektir.
6.3.1. Dağıtım Sisteminde DÜK Bulunmadığı Durumda Similasyon Sonuçları
Dağıtım Şebekesinde dağıtık üretim sistemleri kurulmadan önce tüm baralar için
arıza akımının büyüklüğü hesaplanmıştır. Arıza akımı, üç fazlı bir arıza durumunda
en büyük arıza akımına sahip üç fazdan herhangi birinden seçilir. Röle açma zamanı,
akımın büyüklüğüne bağlı olacaktır. Arıza akımının büyüklüğü arttıkça açma süresi
de o kadar az olur. Dağıtım sisteminin korunması için tüm koruma röleleri ters
zamanlı aşırı akım röleleridir. Biliyoruz ki kablo sistemi dağıtılmış bir sistemde tek
faz toprak arızası sonucunda üç fazlı daimi bir arıza oluşur ve kesici tekrar
kapatılmaz. Bu çalışmada tekrar kapama işlemi uygulanmıştır.
Rüzgar türbinlerinin şebekede olmadığı var sayılarak gerçekleştirilen analiz
sonucunda elde edile kısa devre akımı bilgileri Tablo 6.1.de gösterilmektedir.

Arıza Yeri Arıza Tipi (kA_rms) Ana Şebekeye


3F FT FF FFT Uzaklık(km)

Bara5 9.147 0.008 7.921 7.923 7.5


Bara6 8.713 0.008 7.545 7.547 8
Bara12 7.31 0.008 6.33 6.332 10
Bara15 8.167 0.008 7.073 7.075 8.7
Bara18 10.729 0.008 9.292 9.294 6
Tablo 6.1. DÜK olmadığı durumda şebekedeki kısa devre gerilimleri
45

Kısa Devre Bara5;

Şekil 6.6. Bara5 Üzerindeki Kısa Devre Arızasının Tek Hat Diyagram Gösterimi
Bara5 ana şebekeye 7.5km uzunluğunda bir hatla bağlanmıştır. Bara5 ve Bara6’ı
Bara4’e bağlıdır ve Bara6 ile Bara4’e 0.5km uzaklıkta olup ana şebekeye uzaklığı
8km’dir. Şekil 6.1.’de Bara5 için incelenen kısa devre tek tek Tablo 7.1. de
gösterilen diğer baralar içinde ETAP programında simule edilerek incelenmiştir.
Baraların Ana Şebekeye olan uzakları oluşacak kısa devre arızası arasın bir
bağlantının olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ana Şebekeye uzaklığı 10km olan Bara12’nin 3F kısa devre akımı 7.31 kA olup,
Ana Şebekeye uzaklığı 6km olan Bara18’in 3F kısa devre akımı 10.729 kA olarak
ölçülmüştür. Ayrıca FT kısa devre akımı oldukça küçük değerlere sahiptir.
Buradan anlaşılacağı gibi kısa devre akımının şebekeye olan uzaklıkla akan akım
arasında ters bir bağlantı vardır.
46

6.3.2. 3MW ve 6MW DÜK Şebekeye Bağlanması Durumunda Similasyon


Sonuçları
3 MW ve 6MW büyüklüğündeki rüzgar türbinlerinin şebekeye bağlanması
sonucunda meydana gelen kısa devre arızalarını bu bölümde inceleyeceğiz.

Arıza Tipi Rüzgar Bara5 Bara6 Bara12 Bara15 Bara18


Türbini
Durumu
3F Yok 9.147 8.713 7.31 8.167 10.729
3MW 9.201 8.761 7.33 8.191 10.738
6MW 14.00 13.179 10.368 11.739 16.348
8
FT Yok 0.008 0.008 0.008 0.008 0.008
3MW 2.063 2.048 1.971 2.012 2.097
6MW 0.008 0.008 0.008 0.008 0.008
FF Yok 7.921 7.545 6.33 7.073 7.075
3MW 7.968 7.587 6.35 7.094 9.338
6MW 12.31 11.414 8.979 10.166 14.158
FFT Yok 7.923 7.547 6.332 9.292 9.924
3MW 8.486 8.100 6.840 7.596 9.865
6MW 12.33 11.415 8.981 10.168 14.160
Tablo 6.2. DÜK Durumuna Göre Kısa Devre Sonuçları(kA_rms)

Tablo 6.2.’de Rüzgar Türbinlerinin 3MW ve 6MW için her birinin şebekeye bağlı
olduğu durumlarda her bir bara için tek tek kısa devre analizi ETAP programında
yapılmıştır. Rüzgar Türbinlerinin şebekeye bağlanması kısa devre akımlarını arttırıcı
etki yaptığını görüyoruz ancak DÜK olmadığı durumlarda ve 6MW’lık rüzgar türbini
sisteme bağlı iken FT arızalarının çok küçük değere sahip olduğu gördük.
Dağıtılmış üretim kaynaklarının dağıtım şebekesindeki varlığı arıza akımlarını
arttırıcı yöndedir. Bu durum koruma planlamasında mutlaka dikkate alınmalıdır.Ana
Şebekenin Kısa devre gücünü 1500MVAdan 3000MVAya çıkardığımızda Bara5de
türbinsiz ve durumlar için karşılaştırma yapıp ana şebekenin kısa devre akımı üzerine
bir etkisinin olup olmayacağını inceleyeceğiz

.
47

S=1500MVA
Dağıtık Üretim Kaynağı Durumu Bara5ArızaTipi(kA_rms)
3F FT FF FFT
Yok 9.147 0.008 7.921 7.923
3MW 9.201 2.048 7.968 8.486
6MW 14.008 0.008 12.31 12.33
Tablo 6.3. 1500MVA Ana Şebeke gücü için Bara5 Arıza Akımı incelenmesi

S=3000MVA
Dağıtık Üretim Kaynağı Durumu Bara5ArızaTipi(kA_rms)
3F FT FF FFT
Yok 10.221 0.008 8.852 8.854
3MW 10.274 2.074 8.897 9.415
6MW 14.947 0.008 12.945 12.947
Tablo 6.4. 3000MVA Ana Şebeke gücü için Bara5 Arıza Akımı incelenmesi

Dağıtım şebekesinin bağlı olduğu ana şebekenin kısa devre gücü arıza akımın
büyüklüğünü etkileyen bir faktördür.
Bara5te oluşturduğumuz kısa devre arızasının ilk olarak 1500MVA kısa devre
gücüne bağlı bir ana şebekeye bağladık ardından, şebeke kısa devre gücünün
3000MVA olduğu bir Ana Şebekeye bağladığımızda dağıtım şebekesinin bağlı
olduğu ana şebekenin kısa devre gücünün oluşacak arıza akımın büyüklüğünü
görmüş olduk. Tablo 6.3. ve 6.4.te elde edilen çıktılardan yola çıkarak Ana
Şebekenin kısa devre gücünün artmasının kısa devre akımını artıran bir etki yaptığını
söyleyebiliriz.
48

7. SONUÇLAR
Dağıtık üretim kaynaklarının dağıtım şebekesindeki yük akışına etkileri önemle,
incelenmelidir. Dağıtım şebekesinde yük akışı kararlılığının sürdürülebilmesi için
bağlanacak üretim kaynaklarının sistemde oluşturabileceği olumsuz koşullar
belirlenerek gerekli önlemlerin alınması ve güç sisteminin güvenilir bir biçimde
işletilmesine müsaade edilmelidir. DÜ’ler sisteme eklenirken bölgedeki en uç
noktaya değil, yükün tamamını veya büyük bir bölümünü alabilecek bir noktaya
yerleştirilmelidir. Böylece şebekede ters güç akışı oluşmamakta, aşırı yüklenmeler ve
gerilim yükselmeleri oluşmamaktadır.
Adalaşmanın önüne geçebilmek için gerilim ve frekans röleleri de kullanılmalıdır.
Bu koruma pasif koruma olarak nitelendirilir. Eğer sistemde bulunan üretim tüketim
ilişkisi frekans ve gerilimde önemli değişimleri oluşturmayacak kadar dengeli ise, bu
pasif koruma işe yaramayacaktır. Günümüzde bu tehlikenin önüne geçebilen ve pasif
koruma tekniklerine göre daha etkin olan aktif koruma yapabilen yapıların
uygulanabilmesi mümkündür.
Dağıtılmış üretim kaynaklarının dağıtım şebekesindeki varlığı arıza akımlarını
arttırıcı yöndedir. Bu durum koruma planlamasında mutlaka dikkate alınmalıdır.
D ağıtım şebekesinin bağlı olduğu ana şebekenin kısa devre gücü arıza akımın
büyüklüğünü etkileyen bir faktördür.
Yakın bir gelecekte dağıtılmış enerji kaynağı olarak farklı üniversitelerde ve çeşitli
kuruluşlarda araştırma konusu olan yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemiz
elektrik dağıtım sistemindeki yerini alması kaçınılmazdır. Ülkemizde özellikle güneş
pilleri, rüzgar türbinleri ve yakıt pillerinin kullanımı oldukça uygundur. Konu edilen
enerji kaynaklarının dağıtım sistemine entegrasyonu için geliştirilecek güç
elektroniği arabirimi de ülkemizin stratejik ihtiyaçları açısından oldukça önemlidir.
49

KAYNAKLAR

[1] KOCAMAN, B. “Elektrik Enerjisi Üretim Santralleri”,Birsen Yayınevi, s.


157-252, Tatvan- Eylül 2003
[2] DEMİR TOLA, M. “Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, Enerji Konseyi
Türk Milli Komitesi Bülteni, Sayı 42-43 , s. 7-23, Haziran-Ağustos 22
[3] TOPOÇUOĞLU AKMAN, A. “Rüzgar Enerjisi”, Bilim Teknik Dergisi,
Sayı 436 s. 74, Mart 2004
[4] YAHYA S.M., “Turbines Compressors and Fans”,1983 Tata McGrow Hill
Publishing Company Limitted, Sayı 50, s. 598-622, New Delhi 1993
[5] APAYDIN M., ÜSTÜN A., KURBAN M., BAŞARAN FİLİK Ü.,
“Rüzgar Enerjisinde Kullanılan Generatörlerin Karşılaştırılmalı Analizi”,
Eskişehir
[6] UYAR M., GENÇOĞLU T., YILDIRIM S., “Değişken Hızlı Rüzgar
Türbinleri İçin Generatör Sistemleri”,2006
[7] ALLEN J., BİRD R., “The Prospects for Generation of Electricity from
Wind Energy in The United Kingdom”, Her Majesty’s Staionery Office,
London, 1979.
[8] DEWI, “Grid Connection of Wind Turbines”, German Wind Energy
Instute,1998.
[9] YEREBAKAN M., “Rüzgar Enerjisi”, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul,
2001.
[10] ÖZAKTÜRK M. “Rüzgar Enerjisinin Güç Kalitesi Açısından
İncelenmesi” Y. Lisans Tez, Sakarya Üniversitesi, Sakarya, 2007.
[11] AKÇALI İ. “Güneş Enerji Sistemleri” İstanbul Ticaret Odası, İstanbul,
2001.
[12] KARAMANAV M. “Güneş Enerjisi ve Güneş Pilleri” Y. Lisans Tez,
Sakarya Üniversitesi, Sakarya, 2007.
[13] ÖZCAN H. “Bir Hibrid Enerji Sisteminin Modellenmesi ve Analizi”
İstanbul Teknik Üniversitesi, Y. Lisans Tez, İstanbul, 2009
[14] ENGİN M. “ Bornova için Güneş-Rüzgar Hibrid Enerji Üretim Sistemi
Tasarımı” Teknik Bilimler Dergisi, Sayı 13, Cilt 2, 2010
[15] İNCİ EXİDE AKÜ SANAYİ A.Ş.,” Traksiyoner Akü Kataloğu”,
Manisa,1998.
[16] SELİNG HOCHMUTH G.C. “ Acombined optimization concept for the
desing and operation strategy of hybrid pu energy systems” Solar Energy,
Sayı 61, s. 77-87, 1997.
[17] DE BLASİO R., TOM C. “ Standerds for the Smart Grid” IEEE Energy
2030 Conference, s. 1-7, Atalanta (USA) , 2008
50

[18] ATEŞ Y., UZUNOĞLU M.,YUMURTACI R., Dağıtık Üretim


Tesislerinin Şebekeye Entegrasyonunda Akıllı Şebekelerin Rolü ve
Gelecek Öngörüleri , Mayıs, 2011
[19] METRA D., Analysis of Distributed Generation and İmpact on
Distribution System,IJAREEIE Vol.4 Issue 6, June, 2015

[20] BASPA AKSOY A., PERDAHÇI C., Elektrik Dağıtm Sistemlerinde


Dağıtılmış Üretim , Kocaeli Üniversitesi

[21] RAMAKUMAR R.,Handbook for Electric Power Systems, Crc


Distributed Power Generation

[22] IEE Standaort for İnterconnecty Disturubuted Resources with Electric


Power Systems, IEEE 1947-2003

[23] POPER R.., An overview of Desertec Concept, Desertec Foundation,


Berlin

[24] ÇETİNKAYA H. B., DUMLU F., Dağıtık Üretim Tesislerinin Şebeke


Entegrasyonunda Yaşanabilecek Olası Problemler ve Entegrasyon
Analizleri, Siemens A.Ş.
51

You might also like