You are on page 1of 60

38

Kasım - Aralık 2013

Kontrast

Fotog raf Dergisi

ana sponsorluğunda
yayımlanmaktadır.
Kontrast
Dosya
Konusu
Editör

Kasım - Aralık
Merhaba

Fotoğraf halen gerçeğin dolayımsız bir temsi- olarak kullanılması gerektiği görüşünü sa-
li, kendisinde olan saf gerçekliğin kanıtı mı- vundu Orhan Alptürk. Ali Alışır, bu kadar
dır, yoksa artık fotoğraf sanatı artık içerikle imge bolluğunda görecek birşey bulamayışı-
değil görüntülerle mi uğraşmaktadır? mız ve hiçbir şeyin üzerimizde kalıcı bir iz
bırakmaması, sistemin fraktal yapısının bir
Geçmişin gerçeği olduğu gibi belgeleme ve sonucu olarak karşımıza çıktığı görüşünde.
kanıt olarak kullanma özelliği, günümüzde
tarihi manipüle etme gücüne mi dönüşmüş- Murat Yaykın, anlam ve içerik olarak çeşitli
tür? yöntemlerle manipüle edilen haber fotoğraf-
larının, tüketicilerini nasıl etkilediğini ör-
Ya da fotoğrafın gerçeği gösterdiğini söyleye- nekledi. Bilincimizi besleyememek ya da ge-
rek yaşam, zaman ve mekân boyutu olan çok liştirmek bizim kabahatimiz ya da başarımız
boyutlu akışı, iki boyutlu düzleme indirge- ise ve iktidar gerçeği manipüle ederek algı
meye çalışmak manipülatif bir eylem midir? sistemlerimizi yönlendiriyorsa bu bizi aynı
zamanda, sorgulamayan kitlelerin çoğulculu-
En basiti, renkli olarak algıladığımız dış ğuna mı götürüyor? sorusunun yanıtını bul-
dünyayı, siyah beyaza dönüştürürken mani- mamıza yardımcı oldu.
püle mi ediyoruz?
Reklam fotoğraflarının önceden tasarlanarak
Çok soru vardı aklımızda “Fotoğraf ve Mani- oluşturulması, tüketicinin reklamın amaç ve
pülasyon Olgusu”na dair… hedefleri doğrultusunda ikna edilebilmesi
için yapılan manipülasyon uygulamaları ve
1850’lerden itibaren fotoğrafın nesnel ve gerçekliğin yeniden sunumu konusunda Os-
görsel gerçeklikle olan ilişkisini sorgulamaya man Ürper’in görüşlerini sorduk.
neden olacak çalışmalar birbiri ardına ortaya
çıkarken şimdilerde nereye kadar müdahale Emre İkizler, her fotoğrafın görsel bir lezzeti
“dijital düzenleme”, nereden sonrası “ma- olduğunu belirtti. Bir ana yemeğin az pişmiş
nipülasyon” kabul ediliyor. Manipülasyona olması, ya da az tuzlu olması, ya da yağsız
evet ama… “ama”ları araştırdık, sorduk, so- olması onu nasıl “tatsız”, “kötü pişmiş” ya da
ruşturduk… “perhiz tabağı” sınıfına sokuyorsa, çekildik-
ten sonra hiç işlem görmeyen fotoğraflar da
Yusuf Murat Şen, fotoğrafın, imgenin, algı- benzer şekilde “olmamış” ya da “bitmemiş”
nın manipülasyonu sürecini tarihten yakın fotoğraflardır şeklinde değerlendirme yaptığı
geçmişe özetledi. Tolga Hepdinçler, yakın- ilginç yazısını paylaştı.
laşan bir gerçeklik ile artık bilinç dışımızın
bulanık alanından çıkıp bilincimizin “gerçek” Özcan Yurdalan, belgesel fotoğraf ile onun
alanına dahil olan bir nesne veya onun temsi- konu aldığı hakikat arasında hem işlevsel,
linden söz etmemizin mümkün hale geldiğine hem de kavramsal boyutta bir rabıta bulun-
dair görüşlerini aktardı. duğu, rabıtaya hayat verenin ise “doğruluk,
güvenilirlik ve sorumluluk” olduğu; fotoğraf-
Kerem Ozan Bayraktar, imgenin çıplak gözle çının otantik olanı değiştirme hakkına karşın
görünür bir materyalden yoksun oluşu, ko- izleyicinin de fotoğrafçının yaptığı müdaha-
laylıkla manipüle edilebilir olması, bir or- lenin boyutlarını bilme hakkını beraberinde
tamdan diğerine hızlı bir biçimde aktarılması getirdiği düşüncesine dayanan görüşlerini
ve en önemlisi programlanabilir olmasının, aktardı.
sayısal olmanın getirdiği bir yenilik olduğu
fikrini paylaştı. Usta İşinde, fotoğrafın erken dönemlerinden
itibaren fotoğrafın sanatsal potansiyelini
Manipülasyon türlerinden bahsederken, araştıran Gustave Oscar Rejlander konuğu-
önemli olanın manipülasyonların bilinçli muzdu.

2 3 AFSAD
Kontrast
AFSAD
Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği
Adına Sahibi
Mustafa ERTEKIN

Yayın Yönetmeni (Sorumlu Müdür)


İmren DOĞAN PINAR

Yayın Kurulu
Arzu ÖZGEN
Irmak SOLDAMLI
Eda Çalışkan bir başka manipülatif işlem “25. Mine HOŞGÜN SOYLU
Kare”nin sinemada nasıl kullanıldığına ve bi- Özgür YILDIRIM
linçaltımızın bunu algılayış biçimine değindi. Sibel ACAR

Redaksiyon
İhsan Derman’ın “Fotoğraf ve Gerçeklik” üze- Mine HOŞGÜN SOYLU
rine kaleme aldığı kitabını Mine Hoşgün Soy-
lu bizim için yorumladı. Grafik Tasarım
Nur CEMELELİOĞLU ALTIN
İsmail Haykır iki fotoğrafının hem çekim ön- Yönetim Yeri (Dergi İletişim)
cesi kurguya hem de çekim sonrası müdaha- AFSAD – Bestekar Sok. No: 28/21
leye ilişkin detaylarını paylaştı. Kavaklıdere – Ankara
Tel: 0312 4172115
Manipülatif fotoğraflarından oluşan portfol- Faks: 0312 4172116
GSM: 0533 7388208
yolarıyla Giuseppe Mastromatteo, İlke Veral www.kontrastdergi.com
Coşkuner, Murathan Özbek bu sayımızda yer- www.afsad.org.tr
lerini aldılar. kontrast@afsad.org.tr

İki ayda bir yayımlanır.


Ve Doğaçlama köşesi bu kez de yine çok
önemli saydığımız ve halen üzerine tartış- Baskı
maların devam ettiği ODTÜ ormanını günde- Mattek Matbaacılık Basım
mine aldı. Mehmet Murat İldan, ODTÜ’den Yayın Tanıtım San. Tic. Ltd. Şti.
Adres: Adakale Sok. 32/37 Kızılay - Ankara
geçirilmesi planlanan “bagzı yollar” ile ilgili Tel: 0312 433 2310
duygu ve düşünceleriyle bizimleydi. Basım Tarihi: 21.21.2013
Yayın Türü: Bölgesel Süreli
Engellerden uzak, aydınlık ve bol ışıklı gün- ISSN: 1304-1134
lerde birlikte olabilmek dileğiyle.

Keyifli okumalar. Kapak Fotoğrafı: Giuseppe Mastromatteo


İmren DOĞAN PINAR

Her hakkı saklıdır. Bu dergide yer alan; yazı, ma-


kale, fotoğraf, karikatür, illüstrasyon, vb.’nin,
elektronik ortamlar da dahil olmak üzere, kulla-
nım hakları AFSAD (Ankara Fotoğraf Sanatçıları
Derneği)’a ve/veya eser sahiplerine aittir. İzin al-
maksızın, hangi dilde ve hangi ortamda olursa ol-
sun, materyalin tamamının ya da bir bölümünün
kullanılması yasaktır.
Dergide yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına
aittir.
İçindekiler
4 Fotoğraf ve Manipülasyon
Olgusu
4 Fotoğraf ve Gerçek
Yrd. Doç. Dr. Tolga HEPDİNÇLER

İz ve Gerçeklik Bağlamında
6 Fotoğrafın Sayısallaştırılması
Kerem Ozan BAYRAKTAR

10 Fotoğraf ve Manipülasyon İlişkisi


Orhan ALPTÜRK

Tarihsel Süreç İçinde Fotoğrafın,


12 İmgenin, Algının Manipülasyonu
Prof. Yusuf Murat ŞEN

18 Fraktal Bir Yüzyılın İmgeleri - Ali


ALIŞIR

22 Kitlelerin Tutumu ve Haber


Fotoğrafları
Murat YAYKIN

Reklam Fotoğraflarında
25 Manipülasyon Uygulamaları ve
Gerçekliğin Yeniden Sunumu
Doç.Dr. Osman ÜRPER

30 Damak Zevki…
Doç.Emre İKİZLER

32 Portfolyo
32 Indepensense-2009
Giuseppe Mastromatteo

35 Devranda Deveran
İlke VERAL COŞKUNER

38 İn
Murathan ÖZBEK
42 Usta İşi
Oscar Gustave REJLANDER
Sibel ACAR

46 f/64
Müdahale İyi de Nereye Kadar
Özcan YURDALAN

Ve Sinema...
48 Bilinçaltımız
Eda ÇALIŞKAN
devrede… 25. Kare nerede?

Okuyoruz
50 Fotoğraf ve Gerçeklik
Mine HOŞGÜN SOYLU

51 Doğaçlama
ODTÜ Ormanı Üzerine Düşünceler
Mehmet Murat İLDAN

55 Fotoğraf Okuma
Lale Aşkına…
İsmail HAYKIR
Dosya
Konusu Fotoğraf ve Gerçek
Kasım - Aralık

Yrd. Doç. Dr. Tolga HEPDİNÇLER


Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi
Fotoğraf ve Video Bölümü Öğretim Üyesi

Tarihsel bağlamda fotoğrafın sahip olduğu ne, onun ötesinde sosyal belgeciliğe dönme-
varsayılan gerçeği temsil edebilme yetene- lerinin altında modernitenin yarattığı akıl
ği, 19. Yüzyıl boyunca büyük ölçüde fen bi- almaz bir dönüşüm ve bu dönüşümün tem-
limleri, nadiren beşeri bilimler tarafından silden beklentileri yatmaktadır. Ancak, di-
kullanılmasına neden olmuştur.[1] 20.yy ğer taraftan fotoğrafın temsil biçimi olarak
ise fotoğraf, kendi dilini meşrulaştırdığı bir özgünleşmesi ve böylelikle diğer temsil pra-
alan içerisinde gerçekliğin aktarılmasının en tiklerinden ayrılması da bu süreç içerisinde
doğal yolu olarak görülmeye devam etmiştir. gerçekleşmiştir. Gerçekliğe duyulan arzunun
Berger’e göre bu dönem fotoğrafın gerçeğe üstesinden gelebilecek temsil pratiği fotoğ-
ulaşmak için en dolayımsız, en geçirgen tem- rafın yeni temsil biçimi içerisinde oluşabil-
sil biçimi olarak görüldüğü dönemdir (Ber- miştir.
ger 2009, 52). Paul Strand’ın “Yeni Nesnel-
ci”, Ansel Adams’ın “Doğrudan Fotoğrafları” Walter Benjamin’in burada kısaca sanat ya-
ve Cartier Bresson’un “Karar Anı Fotoğraf- pıtı olarak adlandıracağım ünlü makalesi[3]
ları” genellikle bu geçirgenlik ve dolayım- endüstri çağında, endüstrinin yaratmış ol-
sızlıktan beslenmektedir. Varlık oradadır ve duğu iki mekanik yeniden üretim biçimine
fotoğraf makinası onun en yalın temsil bi- (fotoğraf ve sinema) değinirken basitçe fo-
çimdir. Ancak bu doğal temsile duyulan arzu toğrafın gerçek olan ile kurmuş olduğu on-
kırılgandır ve bu kırılganlığın ötesinde bü- tolojik yazgısından söz etmektedir. Bizden
yük bir yıkıma da yol açmıştır. Kırılgandır uzakta ve tekil (unique) olan nesneyi, yani
çünkü fotoğrafın aracılığı olmadan da “do- açıkça bizim psychemiz dışında yer alan bir
ğal” ve “gerçek” olan nesne ile kurduğumuz “gerçeği” yakınlaştırmakta ve çoğalmaktadır
ilişki bile, asla doğrudan değildir. Yıkıcıdır (Benjamin, 2008). Bize yakınlaşan bu ger-
çünkü, gerçeğe duyduğumuz önlenemez arzu çeklik ile, artık bilinçdışımızın bulanık ala-
faşizme, yıkıma ve Holocaust’a yol açmıştır. nından çıkıp bilincimizin “gerçek” alanına
Fotoğrafın “dolayımsız” aracılığı özellikle dahil olan bir nesnenin (veya onun temsi-
bu ikinci süreçte tarihi bir felakettir. Wal- linden) söz etmemiz mümkün hale gelmiştir.
ter Benjamin ünlü makalesini 1936 yılında Fotoğraf nesne ile kurulan her türlü deneyi-
yazdığında felaket yüzünü göstermişti ama min aktarıcısı olurken, fotoğraf makinesi ise
yaratılacak yıkımın büyüklüğünü henüz kim- gerçeğe aç olan bilincimizi doyurmaktadır
se öngörmemişti.[2] Yıkımın bugün kolayca (Berger, 2009, 53).
modernitenin, varlık ile kurmuş olduğu iliş-
ki ile ortaya çıktığını söylememiz mümkün- Roland Barthes’a göre fotoğraf sadece ger-
dür. Modernizm, doyurulmayan gerçeklik çeği yakınlaştırmakla kalmaz aynı zamanda
arzusu üzerinde inşa edilirken, onun içinden nesnenin kendisinde olan saf gerçekliğin ka-
doğan fotoğrafında bu süreçten ayrı tutul- nıtıdır. Barthes’in fotoğrafa değindiği çalış-
ması mümkün görünmemektedir. malarında art arda yinelediği, fotoğrafın ha-
kikat ile kurduğu ilişki, neredeyse fotoğrafla
Fotoğraf görüntüsünün gerçek (doğal) ile ilgili hemen herkesin apriori kabul ettiği bir
kurduğu çok yönlü karşılaşma keşfinden bu- olgudur. Ona göre fotoğraf, en temel haliyle
güne kadar defalarca tartışılmış ve büyük fotoğraf, onu üreten kişi için “şimdi” ve “bu-
ihtimalle kapsayıcı bir açıklanmayla sonuç- rada” olanın, onu alımlayan izleyici için ise
lanmamış bir ilişkidir. Fotoğraf hem ger- orada bulunmuş olanın kanıtıdır. Bu neden-
çekliğe duyulan arzuyu bastırırken, hem de le, fotoğraf analojik bir sanattır, doğal olanı
kendi dilini inşa etme sürecinde gerçekliği gerçeğe kaynak alarak oluşturur, doğal bir
kendi yararına kullanmıştır. Alfred Stieglitz temsil “gerçek” olana benzer: İnsanlık ise bu
ve çağdaşlarının 20. Yüzyıl başında resim- analojiye mahkum edilmiştir (Barthes 1978,
selcilikten, daha gerçekçi bir temsil pratiği- 44). Fotoğrafın gerçek (dolayısıyla doğal)

4 5 AFSAD
Temsil edilen nesne aynı kalsa bile, zamansal bir akış içerisinde
fotoğrafın taşımakta olduğu gerçeklik dönüşür, mesajını yeniden ve
yeniden inşa eder.

ile olan ilişkisi -bu ve gösterilen arasındaki mekanın kendisine indirgenmiştir (Kracau-
ilişki- doğrudandır. Basitçe her iki temsil bi- er, 1995, 48). Bu nedenle temsil edilen nesne
çimi de (fotoğraf ve sinema) temsil ettikleri her ne kadar gerçekte var olmuş bir deneyi-
nesne ile doğrudan bir ilişki kurmaktadırlar. mi aktarıyor olsa bile, asla gerçeğin dolayım-
Müdahalesiz ve doğrudan olan bu ilişki hem sız bir temsili değildir. Temsil edilen nesne
sinemada, hem de fotoğrafta gerçekten var aynı kalsa bile, zamansal bir akış içerisinde
olan bir nesnenin varlığına ihtiyaç duymak- fotoğrafın taşımakta olduğu gerçeklik dönü-
tadır. Ancak, fotoğrafın nesnesi ile kurduğu şür, mesajını yeniden ve yeniden inşa eder.
ilişki diğer taraftan kusursuz bir ilişkidir. Bu haliyle fotoğrafı yaratmış gerçek süreç,
Sinema en azından zamansal düzeyde, fotoğ- bilinçdışı bir süreç olarak kalmaya devam
rafın temsil ettiği kusursuz analojiden uzak- edecektir: Fotoğrafı üreten, temsil edilen ve
laşır. Sonuçta Barthes’a göre sinema kurma- ona bakan kişi arasında sürekli yenilenen bi-
ca varlığı ile aslında hem zamansal olarak linçdışı bir süreç...
hem de temsil biçimi olarak yanılsamayı da
inşa etmektedir (Barthes, 1978, 17). Kaynakça
Barthes, R. 1978. “The photographic message.”
Fotoğrafın nesneler ile olan ilişkisi, kodlar Image-music-text. Çev.. Stephen Heath. New
ile inşa edilen sinematik yapının dışında, York : Hill and Wang, 15-31
analojik ama kodsuz ve süreklilik arz eden Berger, J. 2009. About looking. Bloomsbury
bir mesajdır. Fotoğrafik olarak temsil edilen UK
nesne, sembolik olarak (dolayısıyla kodlar Benjamin, W., Jennings, M. W., Doherty, B.,
ile birlikte) yeniden inşa edilemez. Temsil Levin, T. Y., & Jephcott, E. F. N. 2008. The
ettiği nesneye zamansal bir süreklilik kat- work of art in the age of its technological rep-
masına rağmen, temsil ettiği nesne eğilip roducibility, and other writings on media.
bükülemez, dolayısıyla oluşturulduğu anda Cambridge, Mass.: Belknap Press of Harvard
sona ermiş olan bir zamansallıktır. Bart- University Press
hes’ın ünlü Camera Lucida’sında, kaydetmiş Kracauer, S. 1995. The mass ornament: Wei-
olduğu annesinin fotoğrafına bakarken ya da mar essays. Harvard University Press
Kracauer’in büyük annesinin fotoğrafına ba-
karken, fotoğrafın temsil ettiği gerçeklik ile Dipnotlar
kurdukları ilişki tam da bu zamansallıktır. 1 Diğer taraftan, fotoğrafın temsil ettiği ger-
Kracauer için de, tıpkı Barthes için olduğu çeklik polis dosyaları, askeri kayıtlar, antropo-
gibi, fotoğrafın sürekli olarak taşıdığı mesaj lojik sınıflandırmalar, her türden arşiv, resmi
onun bir daha geri dönülmesi imkansız bir ya da gayriresmi portre ve hatta pornografi
gerçekliği işaret ediyor olmasıdır. Kracau- için kullanılmıştır.
er’e göre bu gerçeklik mekansal bir sürekli- 2 Benjamin her ne kadar sırtını geçmişe dönen
likten beslenmektedir (Kracauer, 1995, 48). Paul Klee’nin Angelus Novus’unun ardında bı-
Zaman artık geri dönmeyecek bir şekilde ak- raktığı yıkımın rüzgarı ile geleceğe savruldu-
maya devam etmiş ancak fotoğraf ile mekan, ğunu söylese de, meleğin kanatlarını savuran
yani temsil edilen nesnenin kendisi ve onu yıkımın kendisini de yok edeceğini görememiş-
kuşatan uzam, temsilin gerçekleştiği anda ti.
sıkışıp kalmıştır. Kracauer, 1864 yılında fo- 3 Orijinal adı” Das Kunstwerk im Zeitalter Sei-
toğraf daha çeyrek yüzyılını bile doldurma- ner Technischen Reproduzierbarkeit” olan ma-
mışken fotoğrafı çekilen büyük annesinin kale Türkçeye “Tekniğin Olanaklarıyla Yeni-
temsiline bakarken, onun nesnel varlığı ile den Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı” başlığı
kurduğu ilişkiyi sorgulamaktadır. Fotoğraf- ile çevrilmiştir. Makalenin Türkçe tam çevirisi
taki büyükanne artık yoktur ve temsil edil- için bkz. Benjamin, Walter. (2004). Pasajlar.
diği genç haline tanıklık edecek kimse kal- Çev. Ahmet Cemal. İstanbul:YKY.
mamıştır. Böylece temsil edilen gerçeklik
(ya da büyükanneye benzeyen genç kadın),
onu kuşatan mekanın parçasında dönüşmüş,
Dosya
Konusu
İz ve Gerçeklik Bağlamında
Kasım - Aralık
Fotoğrafın Sayısallaştırılması

Kerem Ozan BAYRAKTAR


Marmara GSE, Sanatta Yeterlilik Öğrencisi

“Dijital teknoloji ‘normal’ fotoğrafı yıkmaz çünkü ‘normal’ fotoğraf hiç var
olmamıştır”[1]
Lev Manovich

Gerçeklik kavramının dijital im-


gelerle ilişkisi tartışıldığında te-
mel problem; tutarlı ve sabit bir
gerçeklik kavramını modelledi-
ğimize inandığımız analog ortam
ile akışkan bir enformasyonun
temsili olarak ortaya çıkan dijital
ortam arasındaki kıyaslamadır.
Bu kıyaslama analog medyayı ye-
niden tanımlamamıza yarayarak
oldukça olumlu bir işlev görmesi-
ne karşın, analog aygıtlar üzerin-
den gelişen teoriler günümüz için
çoğu zaman “bir şeylerin kaybı”
noktasından öteye gidemez. Ger-
çeklik tek bir model üzerinden
okunduğunda, hipergerçek imge-
ler sıklıkla analog bir dünyanın
yitimi olarak yorumlanır. Benzer
bir biçimde fotoğraf bir gerçeklik
temsili olarak kabul edildiğinde
de, sinemanın fotogerçekçi grafik-
ler kullanarak ürettiği efektlerin
hipergerçek olarak anılması do-
ğaldır.

İmgenin çıplak gözle görünür bir


materyalden yoksun oluşu, kolay-
lıkla manipüle edilebilir olması,
bir ortamdan diğerine hızlı bir bi-
çimde aktarılması ve en önemlisi
programlanabilir olması, sayısal
olmanın getirdiği bir yeniliktir.
Dijital imgeye yönelik tartışma-
ların temelinde de bu sayısal
yapı yatar. İmgenin “çıplak göz-
le görünür bir materyale sahip
olmaması”, maddesellik üzerine
temellenmiş gerçeklik anlayışla-
rı ile ele alındığında sorunlu bir
b-004-2012, 29x41 cm, Bilgisayar üretimi imge, c-print

6 7 AFSAD
Belgelenecek gibi davranan P-40’lar-2013, 40x26 cm, Bilgisayar üretimi imge, c-print

durum olarak gözükür. Bu hem log/dijital ayrımı üzerinden şekil- “Şu açık olmalıdır ki nesneler ol-
analog (örneksel) ortamlardan lendirir ve Charles Sanders Peir- madan imgeler olmayacağı gibi
dijital ortama aktarılan, hem de ce’in “Belirtisel Gösterge” (İng. imgeler olmadan nesneler de yok-
doğrudan dijital ortamda üreti- Indexical Sign)[2] kavramı temel tur.”[4]
len imgeler için geçerlidir. Temel bir önem taşır.
problem, dijital imgenin kendin- İmgeler, sayısallaştırılmaya baş-
den önceki medyayı taklit ediyor İmgenin kazındığı madde onun ladıklarında ise bu tanım sorunlu
olmasının, bu medya üzerinden gerçekliği “doğru” bir biçimde görünmeye başlar, çünkü ortada
oluşturulmuş dünya modellerini yansıtmasının ön koşulu olarak gözün görebileceği bir materyal
çökertiyor olmasıdır. Bu medya görülür. Zeynep Sayın, ortaçağ- yoktur.
içinde ise en temel rollerden biri- da imge (imago) ve iz (vestigium)
ni fotoğraf oynar. Bunun nedeni kavramlarının birbirinden ayrı Analog materyal, varoluşu gereği
fotoğrafın uzun bir süredir kültü- ele alındığına değinir ve Aquinolu temsil ettiği nesnenin izini taşır.
rel dinamikleri belirleyen birin- Thomas’ın şu sözlerini vurgular: Materyal bir medyumdan diğeri-
cil medyum olmasıdır. Fotoğraf ne taşınır. İmge de bu maddesel-
üzerinden gelişmiş bir gerçeklik “İmge türsel bir benzeşime göre likle iç içe geçmiştir. Işık foton-
anlayışı dijital imgenin fotoğrafı temsil eder. Oysa iz, nedenin yol larının ya da ses titreşimlerinin
taklit edebilme kabiliyeti ile sek- açtığı sonucu öyle bir şekilde tem- fiziksel ve kimyasal etkilerini ana-
teye uğradığından, dijital imgenin sil eder ki, türsel bir benzeşime log mecralarda görmek mümkün-
gerçekliği yok ettiği varsayımları uzanmaz. İz, hayvanlara özgü ha- dür. Aynı şekilde bir plak üzerin-
ortaya atılır. Oysaki temel neden reketlerin bıraktığı izlenimlerdir de sesin kayıt izini gözle görmek
ne dijitalin teknolojik yapısı, ne (impressiones); külün, ateşin izi mümkündür. Bu durum Peirce’in
de fotoğrafı taklit yeteneğidir. So- ya da harap olmuş bir toprak par- belirtisel gösterge tanımına uyar,
run fotoğrafla birlikte gelişen ger- çasının, düşman bir ordunun izi çünkü gerçekleşen temsilin nes-
çeklik anlayışıdır. olması gibi.”[3] nesi ile varoluşsal bir bağı vardır.
Topraktaki toynak izi, atın oradan
Dijital ortamda imgelerin sayısal- W.J.T. Mitchell imgeleri madde geçmiş olduğunun kanıtıdır.
laştırılmasının yarattığı öncelikli olarak tanımlar. İmgeler her za-
sorunlardan biri, imgenin mater- man taş, metal ya da tuval olsun Bir şeyin belirtiselliğinden bah-
yali ile olan bağının kopmasının nesnelerin materyallerinde cisim- setmek bir “temas”tan, bir “iz”den
yarattığı temsil sorunudur. Bu leşmiştir. veya bir “aşınma”dan söz etmek
tartışma sıklıkla kendisini ana- demektir. Fotoğraf (ışığın izi) ele
Jinekolojik inceleme Odası-2011, 28x50 cm, bilgisayar üretimi 3B imge, c-print

alınacak olursa, analog fotoğraf, Peirce göstergebilimi ile ilgili ma- Görüldüğü gibi, aslında elektrik
objeden yansıyan radyasyonun kalesinde, dijital işaretlerin belir- akımı var olduğu sürece sayısal-
lensin içinden geçip, emülsiyonla tisel gösterge olma özelliklerinin laştırma işlemi ile analog sürecin
kimyasal bir etkileşime girmesi onların fiziksel-teknolojik karak- ayrıştırılmasının mümkün olma-
ve kameranın negatif bir analo- teristiklerinden yadsınmasının dığı açıktır. Ayrıca dijital bilginin
gon üretmesi sonucudur. Analog teknik olarak mümkün olmadığını ancak monitörler, yazıcılar ya da
fotoğrafta, “Fiziksel objeler ışığın belirtir.[7] Sayısallaştırma süre- hoparlörler gibi analog yollarla,
optik ve kimyasal eylemi ile ken- cinin her aşamasında gösteren ve çeşitli temsillere çevrilerek dene-
di kendilerinin imgelerini basar- onun nesnesini birbirine bağlayan yimlendiği unutulmamalıdır. Fi-
lar.”[5] zorunlu bir fiziksel temas vardır. ziksellik zorunlu olarak mevcut-
tur.
Bu durum halihazırda fotoğrafın Laura U. Marks’ da günümüz bil-
gerçekliği temsil etmesi için yeter- gisayarlarında kullanılan silikon Fotoğrafa yüklenen gerçeklik as-
li görünür: “Örneğin, bir fotoğraf yongalarda (çip), elektronların lında tarih boyunca gelişmiş ve
yalnızca bir imgeyi tahrik etmez, analog yollarla var olmaya devam zamanla kültürel bir sözleşme
bir görüntüsü vardır, ancak obje ettiğini ve burada mikro düzeyde haline gelmiş bir olaydır. Zira bir
ile olan optik bağından dolayı bu de olsa bir belirtisel gösterge olma imge ile tarih ya da gerçeklik ara-
görüntünün gerçekliğe tezahür et- durumundan söz edilebileceği- sında zorunlu bir ilişki yoktur. Fo-
tiğinin kanıtıdır.”[6] ni söyler. Ancak Marks oldukça tografik imgelerin tarihsel gerçeği
önemli bir durumun altını çizer: yansıttığı fikri, genel bir kabuldür.
Dijital kamerada ise ışık sensör Her devrede bulunan flip-flop “Tarihsel enformasyon, imgeler
tarafından kodlanarak sayı di- denilen elemanlar, “0” ve “1” ara- tarafından sağlanan çerçeveye
zileri ile temsil edilir. Bu tip bir sındaki değerlere tolerans göster- uyacak bir biçimde yeniden şe-
temsil, gerek ses, gerek görüntü mez ve zayıf sinyalleri eler. Sadece killendirilebilir.”[10] Bu anlamda
olsun, sayısallaştırılmış her türlü yüksek yükte elektrona sahip güç- imgelerin tarihi göstermekten çok
verinin gerçekliğe verdiği referans lü sinyallerin işlenmesi elektron- inşa ettiğini söylemek yanlış ol-
konusunda temel tartışmayı oluş- ların doğal akışını bozar. Bu ne- maz.
turur. Bu tartışmanın asıl nedeni denle nesne ve temsilinin analojik
sayısallaştırma gerçekleşirken yu- bağı kırılmış olur.[8] Buna karşın Fotoğrafın belirtisel özellikler ta-
karda da sözünü etmiş olduğumuz Marks’ın öngörüsüne göre gele- şıması onun nesnel bir gerçekliği
örnekleme aşaması ve onun yarat- cekte atom altı parçacıklar karşı- yansıtması için yeterli değildir.
tığı referans sorunudur. lıklı olarak fiziksel bağlar kurduk- Çünkü belirtisellik aşamasında
larında, elektronik mimesisten dahi izleyicinin öznelliği devreye
Hèlio Godoy, örnekleme teorisi ve söz etmek mümkün olacaktır.[9] girer. Fotoğrafın her şeyden önce

8 9 AFSAD
’’… bir fotoğraf yalnızca bir imgeyi tahrik etmez, bir görüntüsü vardır,
ancak obje ile olan optik bağından dolayı bu görüntünün gerçekliğe
tezahür ettiğinin kanıtıdır.”

belirtisel değil “ikonik” olduğu- reni olduğunu söyler. Postman’a yitirir fakat yorumlayan bulunma-
nu söyleyen Göran Sonneson’a göre “Bu gerçek midir?” sorusu dığında bu özelliğini yitirmez. Tho-
göre fotoğrafın belirtisel özel- fotoğrafa uygulandığında yalnız- mas Lloyd Short, Peirce’s Theory of
likleri sonradan ona eklemlenir. ca şu anlama gelir: Bu gerçek bir Signs, Cambridge: Cambridge Uni-
Örneğin bir toynak izi bize atın mekân-zaman kesitinin yeniden versity Press, 2007, s.214-225.
daha önce burada olduğunu kesin üretimi midir? Fotoğrafın kendi- [3] Aquinolu Thomas’ dan aktaran:
olarak söyler fakat bir at fotoğ- si tartışılabilir önermeler ortaya Zeynep Sayın, İmgenin Pornografi-
rafında, fotoğraf bize sadece “bir atmadığı gibi kapsamlı ve kesin si, İstanbul: Metis Yayınları, 2003,
at vardı” der. Zamanı ve mekânı yorumlarda da bulunmaz. Çürü- s.19.
izleyici sonradan inşa etmeye baş- tecek bir iddiası olmadığından [4] W. J. T. Mitchell, What Do Pi-
lar.[11] kendisi de çürütülemez.[15] ctures Want? :The Lives and Loves
of Images, Chicago: University of
Buradaki asıl nokta, pozitivist Fotoğraf üzerinden bir gerçeklik Chicago Press, 2005, s.108.
bakış açılarında yatan, nesnel bir yaklaşımı tartışıldığında, tartı- [5] Rudolf Arnheim, “On the Natu-
gerçekliğin var olduğu inancıdır. şılanın gerçeklik değil, bir duru- re of Photography”, Critical Inquiry,
John Berger, pozitivizm ile fotoğ- mu açıklamak üzerine kurulmuş 1974, Vol.1 s.149, Erişim: http://
rafın aynı tarihlerde belirginleş- bir model olduğu gözden çıkarıl- www.journals.uchicago.edu/doi/
meye başladığına işaret eder.[12] mamalıdır. Fotoğraf bilgisayar abs/10.1086/447782 (2012, Mayıs
Fotoğraf makinasının bulunuşu ile simüle edilir hale geldiğinde 25).
ile Auguste Comte’un “Pozitivist bu durum daha çok önem kaza- [6] Vincent Michael Colapietro ve
Felsefe Notları”nı yazması aynı nır çünkü temsil edilen şey bir Thomas M. Olshewsky, Peirce’s Do-
döneme rastlar. Pozitivist için gerçeklik değil bir dilin gerçek- ctrine of Signs : Theory,
fotoğraf makinası doğanın ger- lik yaklaşımı olur. Asıl sorun ise Applications and Connections, Ber-
çekliğini anlamak ve çözümlemek fotoğrafta olduğu gibi imgelerin lin: de Gruyter, 1996, s.305.
etmek için mükemmel bir aygıttır. neden sürekli gerçek kılınmak is- [7] Hèlio Godoy, s.107-117.
Mitchell de fotoğraf makinesinin tendiğidir. Bir imge anlamsızdır. [8] Laura U. Marks, “How Electrons
ideal bir Kartezyen cihaz olduğu- İmgeye yüklenen anlam, imgenin Remember, “Nonorganic Subjecti-
nu söyler. Fotografik işlem tıpkı ister bir iz, ister bir simülasyon vity, or Our Friend the Electron””,
bilimsel işlemler gibi, öznelliğin olarak varlığa gelme sürecinden Millenium Film Journal, vol.34,
üstesinden gelip, nesnel gerçeğe “zorunlu” olarak çıkmaz. 1999.
ulaşma için garantili bir yöntem [9] Laura U. Marks.
gibi görünür.[13] [10] Ron Burnett, İmgeler Nasıl
Bu yazının daha kapsamlı bir Düşünür, Türkçesi: Pusar Güçsal,
“Gerçekçiliğin öteki yüzüdür fo- versiyonu için: http://apofani. İstanbul: Metis Yayınları, 2007,
toğraf -gerçekliği kanıtlaması ve org/2012/08/02/iz-ve-gerceklik- s.65.
bilgiyi göstermesi istendiğinde baglaminda-fotografin-sayisallas- [11] Göran Sonesson, “Post-photog-
bile, bilimin ve sanatın bütün tirilmasi/ raphy and Beyond. From. Mechani-
alanlarının gerçekliği yansıladı- cal Reproduction to Digital Produc-
ğını kurgulayan bir çağda, bilin- tion”, Visio, vol.4(1), 1999, s. 11-36.
meyenin muştalanmasıdır. In- Kaynakça [12] John Berger ve Jean Mohr,
dex olma özelliğiyle göndergeyle Another Way of Telling, Londra:
göstergeyi, gösterilenle göstereni [1] Lev Manovich, “The Parodoxes Writers and Readers, 1982, s.99.
benzeştirmesi olanaksız olsa da, of Digital Photography”, Erişim: [13] William J. Mitchell, The Re-
19. yüzyıl Avrupası fotoğrafın http://manovich.net/TEXT/digi- configured Eye : Visual Truth in the
yine de gösterileni doğa olan bir tal_photo.html (2012, Mayıs 25). Post-Photographic Era, Cambridge,
gösterge, doğal tarih gönderge- [2] Charles Sanders Peirce göster- The MIT Press, 1992, s.27.
siyle benzeşen bir imge olmasını geleri “ikon”, “belirti” ve “simge” [14] Zeynep Sayın, İmgenin pornog-
arzulamıştır; bu da tamamen 19. olarak sınıflandırır. “Belirti”, varlı- rafisi. İstanbul, Metis, 2003, s.79.
yüzyıl Avrupası’nın varoluşsal du- ğına işaret ettiği nesneyle yakınlık [15] Neil Postman, Televizyon Öl-
ruşuyla ilintilidir.”[14] ilişkisi kuran bir göstergedir. Ör- düren Eğlence; Gösteri Çağında
neğin duman bir ateşin belirtisidir. Kamusal Söylem, Türkçesi: Osman
Postman, “gerçek” ile “sahte” Belirti, nesnesi ortadan kalktığında Akınhay, İstanbul: Ayrıntı Yayınla-
sözcüklerinin kaynağının dil ev- kendisini gösterge yapan özelliği rı, 2010, s.86-87.
Dosya
Konusu Fotoğraf ve Manipülasyon İlişkisi
Kasım - Aralık

Orhan ALPTÜRK
Fotoğraf Sanatçısı

İki yüzyıla yakın bir süreç içeri- bilincinde var olanın fotoğrafta mektedir.” (Baudrilliard 2012,
sinde her tür fotoğraf üretimin- bir anlam boyutunda vücut bul- 23)
de ve tüketimde en önemli so- masıdır. Yani; her fotoğraf, reel Bugün şunu çok iyi biliyoruz
run üretilen Fotoğraf’ın realite (var olan) nesne ile fotoğrafçı ki her fotoğraf özünde bir AN-
(gerçeklik demiyorum;ilerleyen öznenin karşılıklık ve karşıt- LAM yaratma çabasıdır ama bu
satırlarda açıklanacaktır) ile lılık ilişkisi sonucunda ortaya anlamı da tek başına nesnenin
olan ilişkisi olmuştur. Orta- çıkar. Dolayısıyla KÖTÜCÜL objektifin önünde var olup ol-
ya çıkan fotoğrafın, realitenin anlamlardan insanın yarattığı mamasına indirgeyemeyiz. Bu
“nesnelleştirilmiş” bir hali ol- manipülasyonlardan (değişik- sorgulamayı salt bu tür fotoğ-
masından dolayı manipülas- liklerden) söz edebilmek için raflar üreterek 1970 yıllarında
yonla olan ilişkisi sorgulanmış bir referans (veya referanslar) Bernd ve Hilla Becher çifti ti-
ve günümüzde de sorgulanma- sistematiğinden söz etmemiz pografik serisinde ortaya koy-
ya devam edilmektedir. Hatta gerekmektedir. En birincil sis- muş ve irdelemişlerdir. Yani
bir çok çağdaş fotoğraf sanatçı- temi, en baştan itibaren fotoğ- nesnenin gerçekten realite de
sı bunu üretim biçimlerinin te- rafta temsil edilen nesne veya var olması, adlandırılıp işlev-
mel yapı taşı haline getirmiştir. nesnelerin fotoğrafçının ob- sellikleri üzerinden tanım-
jektifi önünde realite var olup lanmasını sağlayan işler üret-
Sağlıklı bir paylaşım için önce olmadığıdır. Bu anlayış Roland mişlerdir. Buna karşın 1990
manipülasyon sözcüğünün Barthes’ın Camera Lucida ki- yıllarda ise yine bir Alman fo-
Türkçede karşılıkları nedir tabında gayet güzel açıklan- toğrafçı Thomas Demand nes-
diye sormamız gerekiyor. Kı- mıştır: “Fotoğraf’ta saptadığım nenin adlandırılmasından yola
saca şu anlamlar ile karşıya yalnızca nesnenin yokluğu de- çıkıp objektifin önündeki reali-
geliyoruz: Tahrif, kötüye kul- ğildir: Aynı zamanda tek bir tenin bir yanılsama olarak orta-
lanmak, kendi çıkarları için aynı hareketle, aynı biçimde, ya konmasını sorunsallaştıran
kullanmak, değiştirmek, hile bu nesnenin gerçekten var ol- işler üretmiştir. İşte fotoğrafı
yapmak, kullanmak, vs. Fotoğ- muş olduğu ve onu gördüğüm salt bu bağlamda ele aldığımız-
rafa da genelde bu olumsuz an- yerde bulunmuş olduğu gerçe- da kendimizi kısır bir döngü
lamlar üzerinden bakıldığı için ğidir.” (Barthes 1992, 120) Fo- içinde bulmamız işten bile de-
manipülasyonun fotoğraftaki toğraf’ın özü budur der. Yani ğildir. Her fotoğraf bir şekilde
anlamı da bir olumsuzluk, doğ- fotoğrafta manipülasyonun ol- realite ile ilişki kurarken bu
rudan, dürüstlükten, gerçeklik- madığı şey budur. ilişkinin bir YANILSAMA yani
ten uzaklaşmak, onu saptırmak reel (var olan yerine ikame edi-
olarak ele alınmıştır. Bunun Bir başka düşünür de Jean Ba- lemeyecek olan) ile onun mut-
nedeni de realiteyi kendisine udrillard, Neden Her Şey Hala lak bilgisinin (zaman ve uzam,
malzeme olarak seçen bir an- Yok Olup Gitmedi? adlı kita- süreç içerisindeki olan) ilişki-
layışın, gerek fotoğraf üretme bında sayısal görüntü ve klasik sinden oluştuğunu unutmamız
araçlarının yarattığı manipü- film görüntüsü ile hesaplaşır- gerekiyor. İşte bu tamamıyla
lasyonları ve fotoğrafçı özne- ken şöyle der: “İnsanın artık adına gerçeklik ilişkisi dediği-
nin realite ile kurduğu ilişkinin imge, imgenin hayati (tabi ki miz bir ANLAM yaratma edimi-
(gerçeklik) tarihsel, toplum- fotoğrafik imgeden söz ediyor) dir. Burada referansımız eğer
sal, ideolojik bir ilişki olduğu- öneme sahip illüzyon (yanılsa- yüz yüze algı, anlamlandırma
nu göz ardı eden yaklaşımıdır. ma) duygusu ile bir şey düşle- ve kavrama ilişkimiz olacak ise,
Fotoğrafı realite ile yüz yüze mesi bile olanaksızdır, çünkü fotoğraf bu ilişkiye karşın sa-
(face to face) kurulan bir algı sentetik (sayısal) fotoğraf üret- yısız MANİPÜLASYON içerir.
ve anlamlandırma ilişkisi ile me işlemi sırasında referans Fotoğrafı bir “kod” sistemi ve
özdeş olarak görmesidir. Hat- görevi yapan bir şey olmadığı “görsel dil sistemi” olarak ele
ta bu nedenle de fotoğrafa bir için gerçeğin var olmasına da almamızın nedeni budur. Bu
AYNA bir PENCERE gibi bakı- gerek kalmamakta, imge bir referansa göre sayısız fotoğrafa
lır. Halbuki her fotoğraf, insan sanal gerçeklik şeklinde üretil- yönelik sayısız manipülasyon

10 11 AFSAD
örneği verebiliriz. Örneğin, in- yüz yüze algı ve anlamlandır- ğu ilişkiyi kendi bağlamından
san gözüne (yaklaşık 48mm lik madan çok farklı görünümler, kopararak fakat içinde yaşa-
bir açıda) göre farklı açıda ka- yani fotoğraflar elde ederek bu nılan sistematiğin koşullarıyla
yıt sağlayan objektif seçimleri tarz manipülasyondan bilinçli ilişkili olarak bir dönüştürüme
(nesnelerin uzamsal ilişkisini olarak yararlanmaktadır.) Ma- uğratır. Her tür fotoğrafta bu
değiştir), renkli-SB tercihle- nipülasyon çeşitlerini saymaya şekilde bir DÖNÜŞTÜRME so-
ri, renklerin doygunluklarıyla devam edersek elimize çok ama nucunda gerçekleştirilir.
oynamak, aydınlık ve kontrast çok geniş bir liste geçecektir.
tercihleri, kontrol altında tutu- Önemli olan bu manipülasyon- Artık şunu çok iyi biliyoruz;
lan alan derinliği, doku yapısı, ların bilinçli olarak kullanıl- realite ile kurduğumuz her tür
resimsel altın orandan yarar- masıdır. Yani fotoğrafçı özne, gerçeklik ilişkisi -ki FOTOĞ-
lanmak, kesintisiz realite süre- “ne”, “neden” ve “nasıl” sorula- RAF da bu ilişkisi türlerinden
ci ile bir zaman ve an kurmak rının yanıtlarını vererek bunla- biridir- ile realite arasında bir
(yani pozlama sürecinin son- rı kullanmalıdır. mutlak çakışma olamaz. Her
suz olanaklarından sadece bi- zaman ikisinin arasında bir
rini kullanmak. Anımsayalım, Hasan B. Kahraman’ın Sanat- BOŞLUK (gap) olacaktır.
Daguerre tarafından çekilen sal Gerçeklikler Olgular ve Öte-
insanlı ilk fotoğraf, “ayakkabı leri kitabında dediği gibi insan Kaynakça
boyacısı” 1839 yılında 10 daki- bilinci, mutlaklaştırmaktan Barthes, Roland. 1992. Camera
kalık bir poz süreci içinde ger- çok dönüştürmekten yanadır Lucida. AltıKırkbeş Yay.
çekleştiği için realitede olan bir (Kahraman 2002, 13) ki bence Baudrilliard, Jean. 2012. Neden
çok nesne ve canlı pozlanıp gö- nesnenin her anlamda mutlak Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi?
rünür hale gelememiştir. Çağ- bilgisi inanç sistemlerine yö- Boğaziçi Üni. Yay.
daş bir Japon fotoğrafçısı olan nelik bilgi anlayışıdır. Ve bu Kahraman, Hasan. 2002. Sanat-
Hiroshi Sugimoto ise bugün bu bilgi, her hangi bir gerçekliği sal Gerçeklikler Olgular ve Öte-
pozlama süresini aşırı uzatarak yani öznenin realite ile kurdu- leri, 2.basım, Everest Yayınları.
Dosya Tarihsel Süreç İçinde Fotoğrafın,
Konusu
İmgenin, Algının Manipülasyonu
Kasım - Aralık

Prof. Yusuf Murat ŞEN


MSGSÜ Fotoğraf Bölümü Öğretim Üyesi

Fotoğrafın manipüle edilmesinin ne olduğu sorusuna


karşı alınacak yanıtlar birbirinden çok farklılık gös-
terebilecektir. Fotografik üretimde sınır neresidir,
hangi aralıklarda veya üretimlerde manipülasyon-
dan söz edebiliriz? Bu alan ve sınırlar farklı fotoğraf
anlayışlarına göre değişkenlik gösterir. En basitin-
den, belli bir fotoğrafçı kitlesi için, çekilmiş fotoğraf-
ların tekrar kadrajlanması tahammül edilemez bir sı-
nır ihlali ve manipülasyondur. Hatta bu görüşle film
çağında, çekilmiş fotoğrafların müdahalesiz tam kare
olduğunu ispatlamak için filmin perforeli kısmından
bir miktarı ve görüntünün sınır çizgileri baskıda gös-
terilirdi.
Fading Away Henry Peach Robinson
Aslında bazı sorular sorarsak;
- En temel bakış ile fotoğrafın gerçeği gösterdiğini list ve kurgusal kategoride yer alır.
söyleyerek yaşam, zaman ve mekân boyutu olan çok
boyutlu akışı iki boyutlu düzleme indirgemeye çalış- Daha sonraları Julia Margaret Cameron’un mistik
mak manipülatif bir eylem midir? kurgulamalarını görürüz. Bu fotoğraflardaki piktor-
- Veya en basitinden renkli olarak algıladığımız dış yalist duyguyu verebilmek için sınırlı netlik, softfo-
dünyayı, siyah beyaza dönüştürürken manipüle mi kus objektifle çekim gibi yöntemlerle oluşturulan
ediyoruz? difüz atmosferin, manipülatif bir davranış olduğunu
düşünebiliriz.
Bu soruların ışığında fotoğrafın hiç bir zaman nes-
nel gerçekliğin kendisinin olamayacağını veya yerini 19. yy. sonlarına doğru Marey’in kronofotoğraf çalış-
alamayacağını, kendisinin başlı başına bir illüzyon maları farklı zaman kesitlerinin tek karede buluştu-
olduğunu görürüz. rulduğu yeni bir algı- fotografik algı- biçimini ortaya
koyarak fütüristlere ilham verir.
Bu bakış açısıyla manipülasyonu, fotoğrafın salt son-
radan kesilip biçilmesi veya deforme edilmesi ile sı- Photo-Secession; 1902’de Alfred Stieglitz tarafından
nırlandırmamak gerekir. Fotoğraflardaki imgelerin kurulan, fotoğrafı genel çerçevede bir sanat dalı, de-
ve gerçek algılarının dönüşümü veya yanılsamaya tayda ise resimsel olarak sunan bir harekettir. Kar-
sokulması da bu çerçevede ele alınmalıdır. şıt olarak görüşleri, “bir fotoğraf için önemli olanın

Dolayısıyla çerçeve biraz geniş tutulup farklı öznel


fotoğraf anlayışları gösterilmeye çalışılacak ancak
içlerindeki manipülasyonların biçimi ve miktarı hak-
kındaki yorum okuyucuya bırakılacaktır.

Tarihteki ilk örnekler üzerinde hafızamızı zorlarsak;


Oscar Gustave Rejlander’in “Hayatın İki Yolu” ese-
rinden başlayabiliriz. Bildiğimiz üzere ayrı ayrı çe-
kilmiş otuz küsür negatiften oluşturulan kompozit
fotoğraf, zamanında da büyük yankı uyandırmış ve
dünya fotoğraf tarihindeki önemli yerini almıştır.
Aynı yıllarda Henry Peach Robinson da Rejlander
gibi birden çok fotoğrafı birleştirerek kompozit fo-
toğraflar üretir. Ressam Turner’dan etkilenen Ro-
Chronophotographie Sur Plaque Fixe-1882
binson’un en ünlü eseri “Fading Away” de piktorya-
f:Etienne Jules Marey

12 13 AFSAD
kameranın önünde olmadığı, fotoğraf sanatçısının Yakın Geçmiş
kendi öznel görüşünü elde edebilmesi için görüntüyü Yakın geçmişte fotoğrafçılarda, gerçekliği döküman-
manipüle etmesidir”. te etmektense görüntüleri yaratma ilgisi yer aldı.
1970’lerin ortasından itibaren beliren sanat fotoğra-
Erken yirminci yüzyıl dönemdeki fotoğrafın bu pik- fı marketi yaratıcı fotoğraf içinde manüpilatif içerik-
toryalist tutumu ile tercihen softfokus objektiflerle leri, birçok uygulayıcı için daha önce olmadığı kadar
çekilmiş görüntülerin gumbikromat, bromoil, kar- cazip olması anlamına geldi. Fotoğrafçılar Çağdaş
bon baskı gibi keskinliği elimine eden ve yeniden sanat içinde bir bütün olarak hüküm süren deney-
yorumlamaya imkan tanıyan yöntemleri kullanarak sel davranışları yansıtarak, nesneye objektiften önce
basıldıklarını görürüz. aksiyonlar yönlendirerek veya fotografik prosesleri
manipüle ederek veya grafik ve fotoğraf prosedür-
Daha sonra görüş ayrılıkları yüzünden Photo-Seces- lerini karıştırarak veya makineyi tümüyle baypas
sion grubunun ayrıldığını ve karşıt görüşler olarak, ederek görüntüler keşfettiler. Fotoğrafçılar, medyu-
modernist fotoğrafçıları, saf - doğrudan fotoğraf sa- mun tarihine de daha aşina olmaya başlayınca ma-
vunucularını ve f: 64 grubunu görürüz. nipülasyonun 1920’lerden beri yaygın bir uygulama
olduğunun farkına vardılar. Magazin sayfalarında,
Sürrealizm ve Dada içinde değerlendirilen Man bilboardlarda, hatta televizyon ekranlarında -ki set-
Ray’in fotogramları ve Bauhaus Okulu hocası Lazslo ler kurmayı, modelleri yönlendirmeyi, fotoğrafları
Moholy Nagy’nin konstrüktivist etkili kolaj ve fotog- kroplamayı, rötuşlamayı ve birleştirmeyi gerektiren-
görülebilen, parçalanıp yeniden oluşturulan “ger-
çeklikler” bir örnek imkânlar kitabı olarak sunuldu.

1980’lerde Baudrillard post endüstriyel toplumu-


muzda gerçekliğin yerini, onun somut güç ilişkileri-
ne ya da sebep sonuca bağladığı görünen bir şekil-
de göstergelerin ve imajların aldığını savunuyordu.
Bu yüzden siyasette bir semboller oyunundan öte
anlam taşımaz hale gelmişti; reklamlar fiili ürünler
değil güya onların sağlayacağı düşünülen hayat tar-
zının da pazarlanmasını kapsamaktaydı. Baudrillard
böyle bir durumu “hiper gerçeklik” olarak adlandı-
rıyor, gerçek şeyler ve eylemlerin değil, onların ba-
sit simülasyonlarının egemen olduğu bir alana işa-
ret ediyordu. Warhol da ondan yirmi yıl daha önce
“ben okumam sadece resimlere (fotoğraflara) baka-
rım” diyerek, gazetelerdeki portrelerden, reklam fo-
toğraflarından faydalanıp, onları renkli iki boyutlu
katmanlara dönüştürüp, mekanik olarak yeniden
üretilmelerini sağlamıştır. Bu sayede geriye kalan,
canlı, nefes alıp veren “asıl” a yaklaşmaktan ziyade
sonsuz derecede çoğaltmaya uygun bir suretler di-
zisiydi.

Medyadaki görüntülerin etkilerinden çıkarılan bu


dersler birçok sanatçıya ilham verecektir. Bunlardan
birisi, bilincin medya tarafından manipüle edilme-
sini araştıran John Baldessari’dir. Unutulmuş Hol-
ywood filmlerindeki fotografik görüntüleri bir araya
getirerek yeniden okunma platformunu kurgular.

Yesterday-Today-Tomorrow-1924 f:Man-Ray Cindy Sherman ise 1970’lerin sonunda yaptığı “İsim-


siz Film Kareleri” serisi ile fotoğrafta yaşanan tüm
postmodern devrime öncülük eder. Sanat eleştirme-
ramları, fotoğraf sayesinde insan gözünün göreme- ni Rosalind Krauss, Cindy Sherman’ın (1954-) “bir
yeceği “Yeni Görüş”ü ortaya koymaya çalışır. Man mitin sırrını çözen kişi, bir mitoloji yıkıcı olduğunu
Ray’in solarizasyon veya üst üste çekim yöntemi ile ve büründüğü kisvelerin kültürel mitlerin maskesini
yapılmış portreleri, nü modelli çalışmaları ise fotog- düşürdüğünü” ileri sürer.
rafik üretim süreçlerindeki deneysel manipülasyon-
lardır. Richard Prince de Marlboro adamını yeniden fotoğ-
raflayıp sergileyerek kendine yeterlilik ve bireysel
özgürlük mitolojisinin kusursuz li oyuncaklarla yeniden resmeder.
metaforunu izole etmeyi başar- Daha sonra da yeniden yaratılmış
mıştır. sahnenin veya düzenlemenin fo-
toğrafını çekerek sergiler. Sanatçı;
Çoğaltma içgüdülerini karşıla- “ izleyicinin benim resimlerime
yan bir yaklaşımla sanat eserle- inanmasını bekliyor değilim; be-
rinin kendilerini hazır yapımlara nim ondan istediğim, resimlerde
çeviren sanatçı Sherrie Levine kendi inandığı şeyin bir kesitini,
“After Walker Evans” veya “After bir dönemini deneyimlemesidir”
Edward Weston” gibi adlandırdığı şeklinde görüşünü ortaya koy-
çalışmaları ile ünlenmiştir. Ünlü muştur.
fotoğrafçıların orijinal fotoğrafla-
rını yeniden fotoğraflayıp sergiler- Barthes, 1980’de şöyle yazıyordu:
ken asılların yeni eserlere dönüş- “Resim, onu görmeden gerçeklik
tüğü noktasında ısrarcı olmuştur. taklidi yapamaz. Fakat bu refe-
ranslar hayalde olabilir ve çoğun-
Sanatçı Vik Muniz de, bir görüntü- lukla da böyledir. Bu taklitlerin
yü veya resmi nasıl okuduğumuz, aksine fotoğrafta, ben şeyin orada
onu nasıl gerçekçi algıladığımız ile durduğu gerçeğini hiç bir zaman
ilgilenir ve fotoğraftaki yanılsama- yadsıyamam”. Ancak bir fotoğra-
cılık üzerinde durur. Sanatçı ikon fın sahiciliğine duyulan bu kısmi
olmuş resimler veya görüntüleri güvenin bile ömrü kısa sürecekti.
kırmızıbiber, jöle, şeker, çikolata Çağdaş fotoğrafçılar kendi sanat-
şurubu, cam kristaller veya renk- larını sık sık, tümüyle gerçek gö-

DeadTroopsTalk

rünebilecek şekilde ustalıklı haya-


li sahneler yaratarak kurmacanın
hizmetine koşmaktadırlar. Dijital
devrim bu eğilimi ateşlemiş, fo-
toğrafların dışsal gerçeklikle hiç-
bir bağının bulunmamasını müm-
kün hale getirmiştir.

Fotoğrafın sözde gerçek değeri


ile onun tahayyül aracı olma sta-
tüsü arasındaki gerilime oynayan
Jeff Wall, gerçeklik ile yanılsama-
yı hepten karıştıran duvar resmi
büyüklüğünde fotoğraflar yaratır.
Dehşet verici bir savaş fotoğrafı
olarak görünen Dead Troops Talk
(A Vision After an Ambush of a
Red Army Patro Near Moquor,
Afghanistan, Winter 1986) aslında
1992 yılında stüdyoda hazırlanmış
mekân ve modellerin fotoğrafları-
nın dijital yolla birleştirilmiş hali-
dir. Wall’un çalışmaları, resimsel
teatrallik ile fotografik gerçekçiliği
öyle ayırıcı bir şekilde harmanlar
ki, görünüşte en belgesel hallerin-
de bile bir tertip öğesi barındırır-
lar. Sanatçı kendi tarzını ise “bel-
gesele yakın” şeklinde nitelendirir.

James Casebere ve Thomas De-


f: Vik Muniz
mand, Wall’dan daha da kökten

14 15 AFSAD
uydurulmuş fotoğraflar üretirler.
Ancak bu ikisinin de ellerinden
çıkan fotoğraflar, yakından ince-
lendiğinde anlaşılır modeller olan,
fotoğrafçının gerçek olan şeyin
görünümünü taklit etmek üzere
dikkatle kurguladığı, mimari or-
tamlar ya da iç mekânlardır. Case-
bere, gerçek mekânları model alan
minyatür iç mekânların fotoğraf-
larını çeker.

Düsseldorf Kunstakademie’nin
en önemli hocaları Becher çiftinin
öğrencisi olan Thomas Ruff’un
2004-2005 yıllarında yaptığı Jpeg
Serisi, çağdaş bir tarih sözlüğü ya-
ratmak amacıyla, webden alınmış
jpeg fotoğraflar seçkisidir. Çok
küçük boyutlu olan bu görüntüler
devasa şekilde büyütülerek sergi-
lenmiş ve bu sayede pikselli kare-
lere çevrilmiş soyut görüntülere
dönüştürülmüştür. Mount Saint
Helens’in patlaması gibi doğal yol-
f: Jeff Wall la veya insan hatasıyla meydana
gelen felaketleri gösteren fotoğraf-
larda, görüntülerdeki dağılmanın

f: Thomas Ruff f: İdris Khan


olayın yıkıcılığına ayna tutuşunu
yansıtırlar.

Idris Khan ise özellikle tipoloji


üzerine çalışan Becher’ler ve Blos-
fedt gibi fotoğrafçıların benzer
türdeki çoğaltmalarını tek karede
toplayarak titreşen kütleden au-
rası olan yeni bir form ortaya koy-
maya çalışır.
Dijital dünyanın dinamikleri çağ-
daş fotoğrafı yönlendirirken öte
yandan bu seri üretime ve sa-
nal dünyaya karşı gelişen “An-
tik-Avangarde” yaklaşımıyla, elle
tutulabilir “image-object” fotoğ-
rafları savunan bir gruptan ve
1970’lerde özellikle Rochester’da
doğan ve daha sonra tüm Ame-
rika’ya ve dünyaya yayılan antik
fotoğraf yöntemleri ile çağdaş fo-
toğraf üretimlerinde bulunan sa-
natçılardan söz edebiliriz. Sally
Mann, ıslak kolodyon yönteminin
yarattığı beklenmedik kıvrımlı do-
kuları ve izleri, “sürecin rastlantı
eseri önüme çıkardıklarını ku-
caklıyorum” diyerek yapıtın birer
parçası kılar. Aynı zamanda şans
eseri elde edilen bu verilerin daha
fazlaymış gibi görünmesi için for-
mata uygun olmayan, hasarlı lens-
leri de kullanır. Bir lensi o kadar
Love, Chibachrome Photogram-1993 f:Adam Fuss

16 17 AFSAD
...manipülasyonu, fotoğrafın salt sonradan kesilip biçilmesi veya
deforme edilmesi ile sınırlandırmamak gerekir. Fotoğraflardaki
imgelerin ve gerçek algılarının dönüşümü veya yanılsamaya sokulması
da bu çerçevede ele alınmalıdır.
eskidir ki ancak tutkalla bir arada
durmaktadır. Ama Mann, “ışığı
her şeyin etrafına yayma ve cam
üzerinde bu parlaklığı yapma şek-
line” adeta tutkundur.

Adam Fuss, renkli cibachrome


kâğıtlar üzerine yaptığı fotogram
çalışmalarını son yıllarda daguer-
reotype plakalar üzerinde uygular.
Sanatçı,“Kameranın işleyiş dizge-
sine o kadar şartlanmışız ki görsel
alfabenin yarısını kullandığımızın
farkında değiliz. Fotogramlar tüm
sadelikleriyle alfabenin bilinme-
yen harflerini öğretiyor” der.
Catherine Yass, bir psikiyatri kli-
niğinin iç mekan fotoğraflarını,
tıpkı halüsinasyon gören bir has-
tanın mental bakış açısı ile gös-
termek ister gibi solarize renkli Corridor 1995 f: Craig Kalpakjian
görüntülere büründürür.
Dijital teknolojinin sağladığı son fik imge üretimi için artık optik Krims, Michiko Kon, Christian
imkânlar doğrultusunda fotogra- bir makine görüntüsüne bile ihti- Boltanski, Lucas Samaras, Olivia
yaç duyulmamaktadır. Yani fotoğ- Parker, , Betty Hahn, Naomi Sa-
rafların dışsal gerçeklikle hiçbir vage, Bea Nettles, 0livo Barbieri,
bağının bulunmaması mümkün Martina Lopez, Susan Derges ,
hale gelmiştir. Örneğin Craig Kal- Esteban Pastorino Diaz, Maurizio
pakjian’ın “Koridor” çalışması, fo- Anzeri, Hiroshi Sugimoto, Chuck
tografik imge algısını yaratmasına Close….
rağmen üç boyutlu bir mimari ta-
sarım programı ile üretilmiştir. Kaynakça
Eleanor Heartney, Sanat& Bugün,
Son söz olarak şunu söylemek ge- Akbank, İstanbul, 2008
rekir ki, artık optik gerçek imge- Jackie Higgins, “Why It Does Not
sinin üretilmesi için bir fotoğraf Have To Be In Focus” Modern
makinesine ve ışığa ihtiyaç duyul- Photography Explained, Thames&
maması en temelde fotoğrafın ger- Hudson Ltd., London, 2013
çekliğini manipüle etmiştir. Joshua P. Smith, The Photography
of Invention, American Pictures of
NOT: Makalede yazım alanı kal- The 1980’s, Smithsonian Instituti-
madığı için bahsedilemeyen an- on, Washington D.C.,1989
cak konu ile ilgili araştırılabilecek Naomi Rosenblum, A World His-
bir dünya sanatçıdan bazılarının tory of Photography, Abbe Vil-
isimleri: Robert Rauschenberg, le Press( 3. Edition), New York,
David Hockney, Chris Mccaw, Jer- London,Paris, 1997
ry Uelsmann, Robert Heinecken, Nick Hallam, Springfield Hos-
Ray K. Metzker, Joyce Neimanas, pital Corridors- Catherine
William Mortensen, Douglas ve Yass,Photography in The Visual
Michael Starn ikizleri, Henry Hol- Arts, Art&Design Magazine No 44,
f: Sally Mann mes Smith, Joel Peter Witkin, Les Florida, 1995
Dosya
Konusu Fraktal Bir Yüzyılın İmgeleri
Kasım - Aralık

Ali ALIŞIR
ali@alialisir.com

20.yüzyıla kadar, sanatın en müzedeki anlamıyla, bir manav riği saptırılmış bir gerçekliğin ha-
önemli özelliği, toplumun “değer- dükkanındaki anlamı artık aynı yatımıza egemen olmaya başladığı
li” gördüğü herşeyi “doğru” olarak değildi. Bu anlamların birbirine söylenebilir (günümüzde politika-
yansıtmasıydı. Fotoğrafın icadıyla karışmaya başlaması, kopyanın yı kamuoyu araştırmaları, reklamı
beraber resim sanatının taklit- orjinali etkilemesi tartışmasını da testler, radyoda çalınan parçaları
temsil ile tüm mekan ve anlam beraberinde getirdi. tüketici panelleri, sinemada oyna-
bütünlüğü de ortadan kalktı. Bir tılan filmlerin sonunu ve afişlerini
zamanlar sanat akımlarının doğ- Bir zamanlar sanat yapıtının im- anketler, televizyon programlarını
masına neden olan fotoğraf, tarih gesini etkileyen, onu çoğaltan fo- reytingler belirlemektedir).
süresi içinde resim yapıtının fotoğ- toğraf bugün yerini gazeteler, der-
rafını (çekip) çoğaltarak onun tek giler, bilgisayarlar ve televizyon Belki de geçmişten günümüze
olma özelliğini de elinden aldı. Bu ekranlarına bıraktı. Böylece günü- yaşadığımız en büyük değişim,
yolla sanat yapıtı artık yalnızca ol- müzde imgelerin üzerimizdeki ha- bugün imgelerin kontrolünün,
duğu yerde değil birçok yerde gö- kimiyeti sanat boyutundan günde- üretiminin ve dağıtımının dijital
rülebilir bir hale geldi. lik hayata sıçramış oldu. İmgeler işlemcilere, yapay belleklere ve
artık günümüzde temsil ettikleri teknolojik iletişim araçlarına geç-
Bir müzedeki yapıt, takvim yap- gerçeklikten daha fazlasını (hatta miş olmasıdır.
raklarına, posterlere, kitaplara, görmek istemediklerimizi de) bize
t-shirtlere basılabilir oldu. Kendi göstermeye başlamıştır. İmgele- Örneğin; “Bugün dünyada saniye-
mekanında “tek” olan yapıt, gö- rin içerikleri, teknoloji ve medya de iki Barbie bebek satılırken, 2,8
rüntüsünün çoğaltılmasıyla be- kurumlarının hakimiyetindeki ek- milyar insan günde iki doların al-
raber mekan değiştirip bir anlam ranlar üzerinden bize dağıtılmak- tında parayla çalışmaktadır. Dün-
kaybına uğramaya başladı. Yapıt tadır. Bu görüntü bombardımanı, yada saatte bir milyon Coca Cola
artık müzedeki anlamından çıkıp tıpkı bir zamanlar resimde olduğu satılırken Avrupa’da iki milyon iş-
gündelik hayatın içinde bambaş- gibi, aslının (orjinalinin) yerine siz vardır.” Bu tür iki farklı kutup-
ka bir anlama karıştı. Örneğin Da göstergeleri konmuş bir gerçeklik- ta oluşturulmuş gerçek haberlerin
Vinci’nin La Jakond tablosunun ten oluşmaktadır. Yani, artık içe- içerikleri ve görsel şablonların da-

18 19 AFSAD
ğılımı yapılırken, güç ve kontrol artık haberin kayna-
ğından gelmemektedir. İmgelerin kontrolünün artık
bizim hakimiyetimizden çıkmış olması bu gerçekliğin
yoğunluğunu sürekli azaltıp değiştirmektedir. İç içe
geçen imgeler ve süreklilikleri haberin önemini za-
manla kaybettirmektedir. Bu bağlamda görüntü üre-
timinin teknolojik seyri, bugün bize siyasal, dinsel,
ekonomik vs. yapısıyla ilgili de bir çok tehlike uyarı-
sında bulunmaktadır.

Bu kadar imge bolluğunda görecek birşey bulamamız


ve hiçbir şeyin üzerimizde kalıcı bir iz bırakmaması,
bu sistemin fraktal yapısının bir sonucu olarak karşı-
mıza çıkıyor. Dolayısıyla, gerçeklikle bağlantısı kop-
muş imajlar üreten sanat da bu sistemin bir iz düşü-
mü haline geliyor.

Modern dönemde, geçmişin gerçeği olduğu gibi bel-


geleme ve kanıt olarak kullanma özelliği, günümüz-
de tarihi manipüle etme gücüne dönüşmüştür. Artık
fotoğraf sanatı içerikle değil görüntülerle uğraşmak-
tadır. Gerçeği yeniden üreterek “öz” ün anlam ve
içeriğini değiştirmeye başlamıştır. İmgelerin ve gö-
rüntülerin bombardımanı ile kendine yabancılaşan
insan, günümüzde algıda gerçeğin bozulumunu ya-
şıyor. Fotoğraf tarihinin kısa ama hızlı serüveni gü-
nümüzde medya ağının ve teknolojinin gelişmesiyle
belleklerimizi köşeye sıkıştırıyor.

Ve henüz yaşadığımız yüzyılın başındayız…

20 21 AFSAD
f: Ali ALIŞIR
Dosya
Konusu
Kitlelerin Tutumu ve Haber
Kasım - Aralık
Fotoğrafları
Murat YAYKIN
Gazeteci/ Yazar/ Fotoğrafçı /Sinema Yönetmeni

Seksenli yıllar, Berlin Olimpiyat Stadyumu... üzerinden manipülasyonlarının nasıl üretildiğini


“Fotoğraf İdeolojisi” ve “Sanat, Teknoloji, Bilim
Alman gençler stadı doldurmuş, çünkü 20. yüzyı- ve Fotoğraf” adını verdiğim kitaplarımda ayrıntı-
lın en önemli filozof-sanatçılarından Frank Zap- larıyla anlatmıştım, bu yazıda yeniden değinme-
pa konser verecek... yeceğim, ancak bu kez haber fotoğraflarını, izle-
Ama bir sorun var; konser saati gelmesine rağ- yicisi ve kitle kültürünün tüketicileri üzerinden
men sanatçı ortada yok. yorumlamayı denemek istiyorum. Bunun bir de-
Yarım saat, bir saat geçiyor, yok, yok, yok... neme olduğunu, kesin yargılara varmayacağımı,
Tam iki saat sonra teşrif ediyor nihayet ağır daha çok sorgulamalar üzerinden bir zihin prati-
adımlarla sahneye... ğini hedeflediğimi baştan belirteyim.
Çıkıyor, mikrofonun önünde durup seyirciye ba-
kıyor... Öncelikle şunu anımsatmakta yarar var; kitle ile-
Sonra eliyle bir Nazi selamı çakıveriyor birden; tişim teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla kültürün
“Heil Hitler!” kendisinin bir endüstri haline geldiğini biliyo-
Stadyumda ölüm sessizliği... Berlinliler şaşkın... ruz. Bugüne gelindiğinde söyleyebiliriz ki artan
Yavaş yavaş bir homurtu yükselmeye başlıyor. oranda “bilinç endüstrisi” tarafından yayılan kit-
Sahnedeki adamsa hiç oralı değil. le kültürü, tüketicilerini manipüle ediyor, onlara
Tekrar çakıyor Nazi selamını. sahte ihtiyaçlar sunuyor, sahte arzular dayatıyor.
“Heil Hitler!”
Seyircilerin küçük bir kısmı, aynı şekilde bağıra- Anlam ve içerik olarak çeşitli yöntemlerle mani-
rak cevap veriyor ona. püle edilen haber fotoğrafları tüketicilerini nasıl
Ama sanatçı hala memnuniyetsiz... etkiliyor sorusundan başlayalım ve deneyelim:
Daha sert bir Nazi selamı veriyor ve bağırıyor Kitle kültürü, tüketicilerini, davranışlarına göre;
avazı çıktığı kadar; metnin mesajlarını olduğu gibi kabul edenler,
“Heil Hitler!” uzlaşmaya dayalı tepkileri kabul ederken belli
Bu sefer seyirci hazırlıklı... Stadyumun yarıya bir iddiayı tartışanlar ve muhalif bir tavırla, alt-
yakını sahnedeki adamın söylediği şeyi bir ağız- sınıf çıkarları için kapitalist sistemi toptan red-
dan tekrarlıyor. dedenler diye sınıflayabilir miyiz? Stuart Hall’ün
Ne var ki tatmin olmuyor Frank Zappa... tezi şu; bu sınıflamayı kabul ediyorsak; bir me-
Karşısındaki binlerce kişiye ters ters baktıktan sajın alımlanması, söz konusu mesaja/metne ya
sonra yine veriyor o selamı, yine bağırıyor; da kitle iletişim aracına değil, izleyenin politik
“Heil Hitler!” inançlarına ve genel toplumsal deneyimine bağ-
Kitle artık ne yapması gerektiğini anlamış du- lıdır. Haber fotoğraflarını da, kültür üretiminin
rumda, bir ağızdan; bir parçası olduğu kabulüyle -tüketim toplumu
“Heil Hitler!” diye cevap veriyorlar, bütün stad- insanlarını budala yerine koymadan- tartışabile-
yumu inleterek... cek miyiz bakalım?
Bir sessizlik oluyor...
Kısa ama gergin bir sessizlik. Şu ana kadar çizmeye çalıştığım bakış açısı bizi
Frank Zappa’nın sözleri bozuyor sessizliği. algı kavramına götürüyor. Algıda gerçeğin bo-
“Ey! Almanlar gördüğüm kadarıyla siz hala akıl- zulumuyla, gerçeğin bozulup algıya gönderil-
lanmamışsınız. Yok size konser, monser”. mesi aynı şeyler mi? Yukarıdaki sorular her iki
Dönüyor arkasını, çekip gidiyor sahneden... önermenin de doğruluğunu göstermiyor mu?
Evet, iktidar gerçeği manipüle ederek algı sis-
Bu satırları, aynı zamanda kitle kültürü ve dav- temlerimizi yönlendiriyor. Doğru. Peki, bu bizi
ranışları üzerinden özellikle haber fotoğrafların- aynı zamanda, sorgulamayan kitlelere, yani tü-
dan yola çıkarak yapmaya çalıştığım bir deneme- ketim toplumunun çoğulculuğunun kabulüne gö-
nin giriş yazısı olarak da sayabilirsiniz. Haber türmüyor mu? Oh! Ne ala. İktidar için biçilmiş
fotoğraflarının üretim ve kullanım biçimleri kaftan, nasılsa kitleler sorgulamıyor. Oysa algı,

22 23 AFSAD
bilincimizi oluşturan parçalardan biri değil mi? 20:01 - Kızılay Meydanı Güvenpark’ta toplanma
Bilincimizi besleyememek ya da geliştirmek bi- başlıyor.
zim kabahatimiz ya da başarımız değil mi? “Ger- 20:02 - İzmir, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde büyük
çeğin bozulumunu” sorgulamıyor muyuz, yoksa bir kalabalık var. Karşıyaka’dan dolan vapurlar
sorgulayamıyor muyuz? Peki biz ne yapıyoruz? Alsancak yolunda.
İsterseniz özel bir gün seçelim ve kitlelerin tu- 20:16 - Kadıköy grubu Karaköy’e varıyor, Tak-
tumlarına bakalım. sim’e çıkmadan önce diğer vapuru bekliyor.
20:17 - İzmir’de yaklaşık 10 bin kişi NATO Binası
10 Eylül saat 21:00. Türkiye- Romanya maçı oy- önünden ilerliyor “Antakya’da düşene, dövüşene
nanıyor. Kitleler televizyon başında. Aynı saat- bin selam” sloganları atılıyor.
lerde Hatay-Antakya’da öldürülen 22 yaşındaki 20:27 - Samsun’da Emek ve Demokrasi güçleri
Ahmet Atakan’ın ölümünü protesto etmek için platformunun çağrısıyla eylem yapan yaklaşık
tüm ülke ayakta. Polis direnişi gaza bulamış, 200 kişi, Öğretmenevi önünde toplanıyor.
plastik mermilerle direnişçileri vuruyor. 21:00 - İstanbul’da Taksim ve civarında gösteri-
ler sürerken Gazi Mahallesi, İkitelli, Kartal, Sarı-
Birkaç saat öncesinden başlayalım. gazi’de eylemler gerçekleştiriliyor.
18:54 - Antakya’da Ahmet Atakan’ın cenazesinin 21:00 - Karaköy üzerinden Taksim’e yürümek is-
ardından Armutlu Mahallesi’ne giden gruba po- teyen gruba, Şişhane yakınlarında müdahale edi-
lis müdahale ediyor. Göstericilerin barikat kur- liyor.
duğu mahalleye polis TOMA ve Akrep’lerle mü- 21:00 - VE MİLLİ MAÇ BAŞLIYOR. Stadyum ve
dahale ediyor. birahaneler tıklım tıklım.
19:02 - İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi 21:01 - İzmir’de tazyikli su ve biber gazlı müda-
Parkı vatandaşların girişine kapatılıyor. Taksim hale sürüyor. Kalabalık dağılıp yeniden toplanı-
Dayanışması’nın çağrısıyla meydanda toplanan yor.
göstericilere basın açıklamasına izin verilmeye- 21:02 - Kızılay dolmaya başlıyor, her yerden
ceği söyleniyor. gruplar geliyor, polis anonsu başlıyor.
Aynı saatlerde maçı izlemeye hazırlanan kitleler 21:08 - Taksim Meydanı’na bağlanan Sıraselviler
mekanlara dolmuş, coşkulu, maç saatini bekli- Caddesi’nde barikat güçleniyor.
yor. 21:14 - Ankara’da yapılan protestoya Anti-Kapi-
19:05 - Polis, İstiklal Caddesi’nde toplanan grup- talist Müslümanlar da destek veriyor.
lara biber gazıyla müdahale ediyor. 21:14 - Akrepler Taksim sokaklarına rastgele ateş
19:13 - Yüzlerce kişi Boğa Heykeli’nde toplanı- ediyor. İstiklal Caddesi’nde havada biber gazı ve
yor. Göstericiler Kadıköy’den Taksim’e yürümeyi plastik mermi uçuyor.
planlıyor. “Hepimiz Ahmet’iz Öldürmekle Bitme- 21:16 - Ankara’da polis TOMA’larla kitleyi dağıtı-
yiz” sloganı atılıyor. yor. Kızılay’da gazdan nefes alınamıyor.
19:23 - Polis, Hatay’ın Armutlu Mahallesi’nde 21:22 - Burak Yılmaz ilk golü atıyor, herkes otur-
toplanan göstericilere müdahale ediyor. duğu yerden fırlıyor, çığlıklar...
19:25 - Polis, Cihangir’den İstiklal’e çıkmak iste- 21:24 - Polis kitleyi İstiklal’den çıkarmaya çalışı-
yen kitleye biber gazı kapsülü ve ses bombası ile yor. Gözaltılar başlıyor.
saldırıyor. Kitle dağılmıyor. 22:03 - Ankara’da da gözaltılar başlıyor.
19:31 - Antakya’daki Gündüz Caddesi üzerinde- 23:04 - Mevlüt Erdinç, milli takımın 2. golünü
ki benzin istasyonu civarında konuşlanan çevik atıyor, kitleler yerinde duramıyor.
kuvvet, göstericilere biber gazı kullanıyor. Sivil 23:14 - Eskişehir’de oturma eylemi devam ediyor.
polisler ise gazetecilerin ve diğer vatandaşların
caddeye girişini engelliyor.
19:33 - Mis Sokak’ta barikat kuruluyor. Yaralılar Ben de bir futbol seyircisi olarak maçı seyreden
ambulansla hastaneye götürülüyor. kitlelerin coşkusunu anlayabileceğim ama aynı
19:30 - Batıkent’te 200 kadar direnişçi turnike- anda ülke çalkalanıyor, yaralılar, tutuklananlar
lerden atlayıp metro ile Kızılay’a geliyor. var. Bu arada maçın 34. dakikasında “Her yer
19:42 - Aydın’ın Didim ilçesinde toplanan göste- Taksim, her yer direniş” sloganı atanlar var. Bel-
riciler “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş” sloga- ki maç bitimi futbol seyircilerinin bazıları dire-
nını atıyor. nişe katılmıştır ya da takip etmiştir, orasını bi-
19:43 - Polis, İstiklal Caddesi’nde toplanan kala- lemem, gözlemleyebilme şansım olmadı, ancak
balığı dağıtıyor, eylemciler ara sokaklara kaçıyor. yanı başında olaylar olurken izleyici kitle maçtan
19:47 - Antakya diken üzerinde. Patlamaya hazır. kopmadı/kopamadı -en azından ruhen-.
19:47 - Kadıköy’den binen kalabalık bir grup, Be-
şiktaş vapurunda. “Diren Taksim, Kadıköy Geli- Bunların haber fotoğraflarıyla ne alakası var? Er-
yor” sloganları atılıyor. tesi gün gazetelere bakmak sorunun yanıtını ve-
19:56 - R.T.E stadında gazdan etkilenen Ümit recek. İki haberin de fotoğraflarına baktığımızda
Milli oyuncular maçı yarım bırakıyor. yandaş medyada en az dört sayfa olan spor ha-
Görüntüler, görünür olan ile anlamını, ya da söz ile etkisini birbirine bağ-
layan ve birbirinden koparan, beklentiler üreten ve beklentileri yolundan
çıkaran işlemlerdir (Görüntülerin Yazgısı-Jacques Ranciere-Versus).

berleri fotoğraflarının çokluğuyla dikkat çekiyor. sorgulama yöntemini de beraberinde izleyebilir


miyiz? İnsanlar ideolojileri ya da inançları doğ-
O yüzden birçok gerekçeli nedenden ötürü, gö- rultusunda kamplaşmaya mı yönlendiriliyor?
rüntü asla basit bir gerçeklik değildir, ötekine Haber fotoğraflarına ya da metinlere/mesajla-
göndermede bulunur. Söylenebilir olanla, görü- ra bakan insanlar, yalnızca kendi ideolojilerine,
lebilir olan arasındaki birtakım ilişkilerdir. Gö- inançlarına dönük bir okuma mı yapıyor? Kamp-
rüntüler; görünür olan ile anlamını, ya da söz laşmalar birbirine doğru geçişlilik içermiyor mu?
ile etkisini birbirine bağlayan ve birbirinden ko- İçeriyorsa bu geçişlilik nasıl olacak? Fotoğraflar,
paran, beklentiler üreten ve beklentileri yolun- haberle tanışıklıktan öteye neden gidemiyor?
dan çıkaran işlemlerdir (Görüntülerin Yazgısı Fotoğraflar, olayların (futbol, direniş vb.) gör-
- Jacques Ranciere-Versus). Kitle kültürünün sel anlatımının, “nesnel” haber değerinin deposu
“metin”lerinde ifadesini bulan ideolojilerin çoğu olarak mı kabul görüyor? Seyirci olarak tepkile-
egemen ve hegemonyacı ideolojilerdir, dolayısıy- rimiz de mi belirsizleşti? Yoksa artık iktidar bizi
la tam da bu yüzden “kitleler” sınıfla yakından izlemiyor da, biz mi iktidarı izler hale geldik?
bağlantılıdır.
Soruları çoğaltmak mümkün. “Yapmam gere-
Şimdi, artık denememi bir sona bağlamalı. De- kenleri kısmen biliyorum, ama yine de...” demek
nememin başında iktidarın gerçeği manipüle kötü. “Yaparım” dediğimiz için/”yaparım” dedi-
edip algı mekanizmalarımızı yönlendirdiğinden ğimiz halde, yapmadığımız çok şey var.
ve kitlenin gösterdiği farklı tutumlardan bah-
setmiştim. Acaba bildiğimiz eleştiri yönteminin
dışında, yani kitle kültürü eleştirisi ve manipü- Bu yazı, tefrika halinde BirGün Gazetesi’nde
lasyona açık toplum eleştirisi yanı sıra, şöyle bir yayımlanmaktadır.

24 25 AFSAD
Reklam Fotoğraflarında Dosya
Manipülasyon Uygulamaları ve Konusu

Gerçekliğin Yeniden Sunumu Kasım - Aralık

Doç.Dr. Osman ÜRPER


Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi
Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı

Dijital fotoğraf teknolojisiyle Reklam kampanyalarında kulla- sayfası fotoğrafik yöntemlerle


birlikte fotoğrafta en çok tartış- nılan fotoğrafların önceden ta- çözümlenmiş ilanlara ayrılmış-
ma yaratan kavramlardan biri sarlanarak oluşturulması, nasıl tır. Ve böyle bir dergi milyon-
de manipülasyon uygulamaları- bir fotoğrafik görüntü olacağı- larca okuyucu tarafından tüke-
dır. Türk Dil Kurumu sözlüğün- nın daha çekilmeden bilinmesi, tilmektedir. Günlük gazetelerde
de manipülasyon: yönlendirme; hedef tüketicinin reklamın amaç de durum aynıdır. Reklam pa-
seçme, ekleme ve çıkarma yo- ve hedefleri doğrultusunda ikna nolarının %60’lık bir yüzeyi foto
luyla bilgileri değiştirme gibi iki edilebilmesi için yapılan müda- afişlerle örtülüdür” (fcy.com).
farklı anlamda kullanılmaktadır haleler ve manipülasyon uygu- Kitlelerin ticari ürünlerle karşı-
(tdk.org.tr). lamaları çoğunlukla doğal kar- laşmaları bir çok kez farklı mec-
şılanmaktadır. Reklamın ilgi ve ralar aracılığıyla onlara ulaşan
Manipülasyon kavramına ilişkin dikkat çekebilmesi için yapılan bu görüntüler yoluyla gerçek-
her iki sözlük anlamının da as- her türlü manipülatif uygulama leşmektedir. Messaris’e (1997:4)
lında fotoğrafın doğasında var hedef kitle tarafından da bilinir göre reklamlardaki görsellerin
olduğu aşikardır. Çekilen her bir ve doğal kabul edilebilmekte- iki tür rolü bulunmaktadır. Biri
fotoğrafta gerek çekim esnasın- dir. Reklam fotoğrafçısı Saygun reklama dikkati çeker, diğeri ise
da, gerekse çekim sonrasındaki Dura’ya göre “Günümüzde, aynı reklamı yapılan ürün ya da obje
işlem basamaklarında seçme, sektördeki tüm ürünler birbir- ile ilgili duyguları ortaya çıka-
ekleme ve çıkarma yapılmakta lerine benzemektedir. Farklılığı rır. Reklama dikkat çekmek için
olup; fotoğrafın çerçeve düzeni vurgulayabilmek için yeni bir kullanılan stratejilerin en etkili-
içerisinde yaratılmak istenen an- dünya görüşü, yeni bir yaratı- lerinden biri görüntüde yansıtı-
lama bağlı olarak izleyicinin yön- cılık sergilemek gerekir. Ürün lan gerçekliği bozmaktır. Diğer
lendirilmesi söz konusudur. “Fo- veya hizmet tanıtılırken alışıl- rutin değişikliklerden farklı ola-
toğraf tarihine az çok aşina olan madık, yankı uyandırabilen bir rak birçok reklamda kullanılan
herkesin bilebileceği gibi, ger- dil yapısı araştırılır. Amaç, ürü- değişiklikler izleyenlerin rekla-
çekte müdahale tekniğin içinde- nün benzer diğer ürünler arasın- ma bakmasını sağlamaya çalışır.
dir. Optik kültürün getirdiği katı dan ayrılmasını, ayırt edilmesini Bunun için ya gerçeğe bir takım
mekan anlayışı bir yana, fotoğraf sağlamaktır. Tanıtım fotoğrafı eklemeler yapılabilir ya da ger-
çekimi ve banyosu sırasında veri- rastlantısal değil, kurgusal bir çeğin bazı unsurları başkalarıy-
len kararların tümü gerçeğe mü- çalışmadır” (Dura’dan aktaran la yer değiştirebilir (Messaris,
dahalenin farklı aşamaları olarak Görel: 2006, 74). 1997:153).
algılanabilir. Üstelik bilindiği
gibi, fotoğrafların kullanım yer Görsellik, günümüzde ürün ve Reklam fotoğraflarının hedef
ve biçimleri, onların bize sunul- hizmetlere yönelik olarak tüke- kitleye istenen etkiyi yaratabil-
dukları bağlamlar, onlardan nasıl ticiyi etkilemede, mesajın daha meleri için teknik ve içerik ola-
etkilendiğimizi, onları nasıl algı- kolay ve hızlı bir biçimde algıla- rak her türlü müdahale olağan
ladığımızı doğrudan tanımlar” masında en önemli unsurlardan karşılanmaktadır. Işık, kompo-
(Topçuoğlu 2003, 125). Manipü- biri haline gelmiştir. Bu neden- zisyon, aksesuar, mekan ve mo-
lasyon uygulamaları fotoğrafın le ürünlerin pazarlanmasında del kullanımlarıyla idealize edi-
gerçeklikle daha yakın bir ilişkisi fotoğraf, video ve diğer görsel lerek kimi zaman olduğundan
olan haber ve belgesel türlerinde öğeler hayati bir rol oynamak- daha da estetik olarak gösterilen
daha çok tartışılırken sanat, kur- tadır. “İçinde bulunduğumuz ürünler reklam fotoğrafçılığının
gu, reklam, moda gibi uygulama- ‘Optik Çağ’ı fotoğrafik imgeler var oluş sebebi gibi durmakta-
larda ise bu tartışmaların daha az bir ağ gibi sarmıştır. Gün boyu dır.
ve farklı bir eksende olduğu gö- bu imgelerle iç içeyiz. 100-150
rülmektedir. sayfalık bir resimli derginin 60 Tüketicilerin dikkatini çekebil-
mek ve algılarını yönlendirebil- değişikliklerin reklam tasarım uy-
mek adına ilginç ve dikkat çe- gulamalarında sıklıkla uygulandı-
kici fikirler geliştirmek, bunları ğı gözlenmektedir.
kampanyalarda somut reklam
görsellerine dönüştürebilmek Eskiden beri reklam fotoğrafla-
için bilgisayar teknolojisi ile rında manipülasyon yapılarak
birlikte farklı dijital teknikler oluşturulan sürrealist anlatımlar
kullanılmaktadır. Bu teknikler- doğal karşılanmaktadır. Ancak
le üretilen kimi zaman gerçekçi, yine de reklam fotoğraflarının
kimi zamansa gerçek dışı fantas- tüketiciyi aldatacak ve yanıltacak
tik imgeler tüketicinin hedefle- bilgiyi taşımamaları gerekmekte-
nen mesajı algılamasında aracı- dir. 2001 yılında Kanada’da NCC
lık etmektedir. isimli resmi bir kuruluşun Ottowa
ile ilgili hazırlamış olduğu bir
Dijital fotoğraf teknolojisinde- tanıtım broşürünün kapağında
ki gelişmelerin ardından ortaya “dünyanın en uzun doğal paten
çıkan yeni olanaklar reklam gör- pisti” olarak lanse ettiği fotoğraf-
sellerinin tasarımında ve elde ta, bir kaç fotoğraf birleştirilmiş,
edilmesinde de etkili olmakta- ayrıca pistin daha simetrik görün-
dır. Dijital kameralar sayesinde mesi için seçilen bazı bölgeler se-
görüntünün kaydedilmesi, ya- çilip ters yüz edilerekgenişletilmiş
zılımlar aracılığıyla ışık, renk, tir(mediaawareness.ca).
kontrastlık, keskinlik vb. değer-
lerinin değiştirilebilmesi, fark- GQ dergisinin 2003 yılında ya-
lı fotoğraflarda yer alan nesne yımlanan bir sayısının kapağında nılarak, reklam fotoğrafında deği-
ve imgelerin katmanlar halinde aktris Kate Winslet’in fotoğrafı şikliklere yönelik girişimlere ülke-
kullanılarak birleştirilebilmesi, yer almaktadır. Winslet bu fotoğ- mizde de rastlanmaktadır. Arçelik
doku transferi, ekleme, çıkarma, rafta bacaklarının aşırı derecede tarafından anneler günü için ha-
silme, yerini ve boyutunu de- inceltildiğini; gerçekte böyle gö- zırlanan, “benim milyonlarca an-
ğiştirme, yan yana (panaromik) rünmediğini; derginin yapmış ol- nem var” reklam kampanyasında
birleştirme gibi bilinen işlemle- duğu bu değişikliğin kendisinden kullanılan fotoğrafta, anne olarak
rin yapılması, fotoğraf dışındaki habersiz yapıldığını ve bundan gösterilen modellerin etek boyla-
farklı tür ve formattaki dijital büyük bir rahatsızlık duyduğunu rı ve elbiselerinin kolları reklam
görüntü dosyalarında (vektörel, belirtmiştir (Hany, 2008: 266- verenin izni ve haberi olmadan,
3D modelleme, autocad vb.) yer 271). muhafazakar bir yayın anlayışı-
alan imgelerin fotoğrafla bir ara- na sahip Milli Gazete tarafından
ya getirilerek birleştirilmesi gibi Dijital fotoğraf teknolojisi kulla- uzatılmıştır. Çıkan tepkiler üze-
rine gazete reklamı, bir kez daha
orijinal haliyle yayımlamıştır (w9.
gazetevatan.com).

26 27 AFSAD
Türkiye’de reklamların manipü-
lasyonu ile ilgili olarak bir başka
tartışma ise politik bir reklam afi-
şi üzerine yaşanmıştır. CHP’nin
2007 Temmuz ayında yapılan
seçimler için hazırlattığı ve bir-
çok mecrada yayımlanan reklam
çalışması halkı yanılttığı eleşti-
rilerine yol açmıştır. Söz konusu
reklamda kullanılan fotoğrafta,
İstanbul Levent Oto Sanayi site-
sinde kepenkleri kapanmış dük-
kanlar görülmekte ve geri planda-
ki bilboard’da AKP’nin seçim afişi
yer almaktadır. Eleştirilere yol
açan, dükkanın kapalı kepenkleri
üzerinde bulunan “taşındık” yazı-
sının sonradan bilgisayarda silin-
miş olmasıdır(yenisafak.com).

Günümüzde reklam fotoğrafları-


nın neredeyse hiçbiri tek bir fo-
toğraftan oluşmamaktadır. Bur-
ger King reklamında farklı zaman
ve mekanlarda çekilmiş fotoğ-
raflar bir araya getirilerek nihai
kompozisyon oluşturulmuştur.
Fethi İzan bu fotoğrafın istenen
etkiyi sağlayabilmesi ve reklam-
da verilmek istenen mesajın vur-
gulanabilmesi için kırka yakın
fotoğrafın birleştirildiğini ifade
etmiştir.

Reklam prodüksiyonlarında,
ürünlerin pazarlanmasında kul-
lanılan reklam görsellerinin elde edil-
mesinde kullanılan bir başka yöntem-
de, farklı fotoğrafçıların çalışmaları
da bir araya getirilmektedir. Özellik-
le global markaların reklamlarında,
üretici ülkede stüdyoda çekilen ürün
fotoğrafı, yerel pazara ilişkin yapılan
reklamlar için soyut ya da somut me-
kan ve konsept fotoğraflarıyla birleş-
tirilerek sunulmaktadır. Wolkswagen
reklamında ürün fotoğrafı Alman-
ya’da, model fotoğrafı Türkiye’de çe-
kilmiş ve bu fotoğraflar zemin ve arka
planda kullanılan stok fotoğraflarla
da birleştirilmiştir.

Teknolojik gelişmeler görsel iletişimin


araçları kadar biçim ve yöntemlerini
de ciddi ölçüde dönüştürmektedir.
Son yıllarda reklam prodüksiyonla-
rında sıklıkla kullanılmaya başlayan
CGI (Computer Generated Imagery)
teknolojisi de bu etkilerin en açık bir
biçimde görülebileceği bir teknolo-
jik uygulama ve yeni bir trend olarak
göze çarpmaktadır.
Dijital fotoğraf teknolojisindeki ge-
lişmelere paralel olarak, üç boyutlu
görüntü elde etmeye olanak sağlayan
yazılımların geliştirilmesi sayesinde,
BurgerKing-FishBurger f: Fethi İZAN

Scirocco f: Serdar TANYELİ.

28 29 AFSAD
©Georg Simon Ohm University. http://cgi.ohmdesign.de/ (Erişim: 12.12.2009)

gerçekte var olmayan görselle- Fakat son kertede görüntü- Çağında Reklam Fotoğrafçılığı,
rin çizilerek oluşturulabilmesi nün güvenirliğini belirleyecek Say Yayınları, 2012 İstanbul
de olanaklı hale gelmiştir. Bu olan, görüntüleri üretenlerin -Ürper, Osman. “Reklam Pro-
sayede, daha üretim bandından takındığı etik tutum olacaktır. düksiyonlarında CGI Kullanı-
ürün çıkmadan reklam fotoğ- Fotoğrafın bir kanıt olarak de- mı: Simüle edilmiş görüntülerin
rafları elde edilebilmektedir. ğeri, bu medyanın teknik ni- Gerçekliği” İkinci Medya Çağın-
teliğinden kaynaklansa da, bir da İnternet. Alfa Yayınları, 2010
Örnek görselde CGI aracılığıy- fotoğrafın inanırlığını sağlayan İstanbul.
la gerçekleştirilen reklam pro- kullanıldığı bağlamdır. Mesa- -www.tdk.org.tr
düksiyonunun dört farklı aşa- ris’in (1997, 160) belirttiği gibi -www.fcyproduction.com Eri-
ması görülmektedir. Önceden eğer onu kanıt olarak kullanan şim: 15.11.2009
çekilmiş mekan görüntüsünün kişiye güvenmiyorsak, fotoğraf -http://www.mediaawareness.
üzerine ürünün autocad dosya- ne kadar sahici gözükürse gö- ca/english/resources/educatio-
ları yerleştirilerek çeşitli yazı- züksün onun sahnelenmiş ya nal/teachable_moments/photo_
lımlar aracılığıyla modelleme, da yanlış etiketlenmiş olarak truth Erişim:12.4.2009
kaplama, ışık, renk vb. işlemler reddedebiliriz. -Farid, Hany. (2008) “Photo
yapılarak gerçekçi bir fotoğraf Tampering Throughtout History”
görüntüsüne ulaşılabilmekte- Kaynakça Scientific American, 298(6): 66-
dir. -Görel, Hünkar Sibel. (2006) 71 http://www.cs.dartmouth.
“Başarılı Fotoğraf Başarılı Rek- edu/faridresearch/digitaltampe-
İster dijital, ister CGI yoluyla lam: Reklam fotoğrafçılarından ring/ Erişim:16.5.2009
yaratılmış reklam görüntüle- Görüşler” Fotoğraf Dergisi, Sayı -http://w9.gazetevatan.com/
rinin gerçekten ayırt edileme- 67 haberdetay.asp?detay=Arcelik_
mesi için ortaya konan tüm -Messaris, Paul. (1997) Visual sansure_sert_cikti_Milli_
teknolojik ve profesyonel çaba Per-suasion: The Role of Images Gazete_U_donusuyapti_1779
göz önüne alındığında, dijital in Advertising, Sage Publication 57_1&Newsid=177957 Erişim:
manipülasyonlar nedeniyle in- -Topçuoğlu, Nazif. (2003) Fotoğ- 8.2.2009
sanların reklam görsellerine raf Ölmedi Tuhaf Kokuyor, YKY -http://yenisafak.com.tr/Politik
karşı giderek daha fazla şüp- Yayınları, 2. Baskı, İstanbul. a/?t=20.07.2007&c=2&i=56708
heci olacağını öngörebiliriz. -Ürper, Osman. Dijital Teknoloji Erişim: 8.2.2009
Dosya
Konusu Damak Zevki…
Kasım - Aralık

Doç.Emre İKİZLER
Marmara Üniversitesi GSF Fotoğraf Bölümü

Fotoğraf bir teknolojinin ten bir kişinin, deneysel sanat bir yolu her zaman bulunur…
adıdır. Bu teknolojiyi haber fotoğrafı peşindeki bir gence Sonuçta, tam bir yeme-içme
üretmek için kullandığımız- söyleyebileceği fazla bir şey ülkesinde olduğumuzu düşü-
da haber fotoğrafı, doğayı yoktur, olmamalıdır. nerek fotoğrafı “yemeğe” ben-
görüntülemek için kullandı- zetmenin herkesin anlayabi-
ğımızda doğa fotoğrafı, bir Fotoğrafın dijitalleşmesi sü- leceği bir yaklaşım olduğuna
ürün ya da hizmeti tanıtmak recinde önemli değişimler karar verdim…
için kullandığımızda tanıtım yaşandı. Kullanılan ekipman,
fotoğrafı, sanat üretmek için baskı teknikleri ve beğeniler Fotoğraf üretimini “yemek
kullandığımızda sanat fotoğ- tümüyle değişti. Fotoğraf çek- yapma”ya benzetiyorum, çün-
rafı, bilimsel araştırmaları mek çok kolaylaştı ve bunun kü yemek yapmak için de pek
görüntülemek için kullandı- sonucunda da çok yaygınlaştı. çok araç gereç kullanılıyor:
ğımızda da bilimsel fotoğraf Fotoğrafın kullanım ve payla- Fotoğraf makinesi yerine ten-
dediğimiz ürünler ortaya çı- şım alanları da çok genişledi. cere, objektif yerine tencere
kar. Yani, amacımız ne türde Artık insanlar tek bir tür fo- kapağı, ışık yerine ateş, kağıt
fotoğraf üretmekse, o ama- toğrafın peşinde koşmuyor- yerine tabak kullanılıyor. Bu
ca uygun ekipman, teknik ve lar. Literatürümüze “Face- tencerenin içine ne atarsa-
yaklaşımları kullanırız. Do- book pozu” ya da “Instagram nız, onu pişiriyorsunuz. Kimi
layısıyla tüm fotografik yak- fotoğrafı” gibi kavramlar da yemek için düdüklü tencere,
laşımlar için tek bir genelle- girdi. Cep telefonuyla fotoğ- kimisi için kazan gibi derin
me yapıp, hepsini aynı kefeye raf çeken pek çok kişi kendi- tencere, kimisi için de pilav
koymak doğru değildir. Tüm ni “mobil fotoğrafçı” olarak tenceresi gibi yüksekliği az
fotografik yaklaşımlar için adlandırıyor. Fotoğrafçı ol- tencere gerekir. Bazı yemek-
“fotoğraf şöyledir, fotoğraf madıklarını itiraf eden sa- ler için tencere değil tava ge-
böyle olmalıdır” gibi söylem- natçılar, eserlerinde fotoğrafı rekir. Kimi yemekler kızgın
ler her zaman gereksiz, bu kullanabiliyorlar. Gazete ve ateşte birkaç dakikada pişer-
şekilde konuşanlar da “dar dergiler, hiçbir fotoğraf eğiti- ken, öyle yemekler var ki kı-
görüşlü” ya da “cahil”dir. Fo- mi almamış elemanlarını ha- sık ateşte saatlerce pişmesi
toğrafın bu geniş kullanım bere gönderebiliyorlar… gerekir. Bazı yemekler çiğ ye-
alanları içinde herkes kendi- nirken, bazıları birkaç değişik
ne uygun bir ya da birkaç kul- Bütün bu değişimlere paralel işlemden geçtikten sonra ye-
var seçer ve bu yönde kendini olarak “görüntü işleme” prog- nebilir hale gelir. Bazı aşçılar
geliştirir, ürünler verir. Ama ramları gelişti ve fotoğraf çok pişmiş yemeğin daha iyi
ilginçtir ki, özellikle dernek yaşamımızın vazgeçilmezleri olduğunu öne sürerken bazı
ortamlarında eli yüzü düzgün arasına girdi. Bu süreçte “fo- aşçılar da az pişmişin mak-
fotoğraflar üretmeye başlayan toğrafa müdahale edilmeli mi, bul olduğuna inanır. İşe böy-
hemen herkes kısa bir süre edilmemeli mi? Edilirse ne le baktığınız zaman çok fazla
içinde başımıza “usta fotoğ- kadar edilmeli? Her müdaha- değişkenin olduğunu ve doğru
rafçı” kesilir ve sınırlı bilgi- le manipülasyon mudur?” gibi söz söylemenin ne kadar zor
siyle ahkâm kesmeye başlar: sorularla çok sık karşılaştım olduğunu daha iyi görürsü-
“O öyle olmaz, doğrusu bu- ve karşılaşmaya da devam edi- nüz.
dur” şeklinde… Herkesin bil- yorum. Keşke bu tür soruların
gisini diğerleriyle paylaşma- yanıtları “Evet” ya da “Hayır” Bir aşçı bütün bu malzemeler-
sı çok güzel bir şey olsa da, gibi kısa ve kolay anlaşılabilir le uğraşıp da işine bütün bilgi
bunu söyleyiş şekli, kullanım olabilseydi. Açıklama gerek- birikimini ve emeğini katar-
ortamı ve üretilen fotoğrafın tiren yanıtlar ne yazık ki kısa ken kaç kişinin aklına “Hangi
alanı çok önemlidir. Örneğin olamazlar, ama kolay anlaşı- marka tencere kapağı kulla-
belgesel tarzda fotoğraf üre- labilir olmalarını sağlamanın nıyorsunuz” gibi bir soru ge-

30 31 AFSAD
Her fotoğrafın görsel bir lezzeti vardır ve bunu yemekler için kullandığımız
“damak tadı”na benzetebiliriz. Bir ana yemeğin az pişmiş olması, ya da az tuz-
lu olması, ya da yağsız olması onu nasıl “tatsız”, “kötü pişmiş” ya da “perhiz
tabağı” sınıfına sokuyorsa, çekildikten sonra hiç işlem görmeyen fotoğraflar
da benzer şekilde “olmamış” ya da “bitmemiş” fotoğraflardır.

lebilir? Yemekle uğraşanların Manipülasyon ya da fotoğra- ana yemeğin az pişmiş olma-


aklına gelmiyor, ama niyeyse fa müdahale dediğimiz şey bu sı, ya da az tuzlu olması, ya
fotoğrafla uğraşanların aklına yemeklerin tadı, tuzu, biberi- da yağsız olması onu nasıl
geliyor! Kimi aşçı uzun süre- dir… Eğer çektiğiniz fotoğrafa “tatsız”, “kötü pişmiş” ya da
de pişen yemekleri sever ve hiçbir şekilde müdahale et- “perhiz tabağı” sınıfına soku-
mutfağında fazla zaman geçi- mezseniz, bu yemeği sade sev- yorsa, çekildikten sonra hiç
rirken, kiminin de eli hızlıdır diğiniz anlamına gelir. Ama işlem görmeyen fotoğraflar
ve 5 dakikada pişen yemekler biraz tuz, karabiber, kırmızı- da benzer şekilde “olmamış”
yapıp mutfakta fazla zaman biber, nane, kimyon, kimi za- ya da “bitmemiş” fotoğraflar-
harcamak istemez. man sirke, zeytinyağı, limon, dır. Elbette çok fazla müda-
tatlılar için de şeker, tarçın haleye uğrayarak “çok tuzlu”,
Kimi yemekler hızlı üretilir gibi eklentiler yapılmadan “yanmış”, “çok ekşi” yemekler
ve hızlı tüketilir; genel olarak ortaya lezzetli yemekler çıka- de vardır. Amatör arkadaşla-
“fast food” olarak bilinirler. bilir mi? Yanıt basit: HAYIR! rımızın son yıllarda fotoğraf
Mobil fotoğrafçılık olarak ad- Yapıtlarını hayranlıkla izle- paylaşım sitelerindeki HDR
landırılan, akıllı telefonlarda diğimiz Henri Cartier-Bres- uygulanmış fotoğraflarını bu
üretilip yine akıllı telefon- son, Sebastiao Salgado gibi tür yemeklere benzetebiliriz.
larda tüketilen fotoğrafçılık isimlerin fotoğraflarının çe-
türünü bu gruba sokabiliriz. kildiği gibi basıldıklarını mı Önceki paragrafta dile getir-
Aperatif yani iştah açıcı ola- sanıyorsunuz? Bu ve benzeri diğim tuz, karabiber, kırmı-
rak doğa fotoğrafçılığının uy- isimlerin fotoğrafları, karan- zıbiber, nane gibi eklentilerin
gun olduğunu düşünüyorum: lık odada yeniden yorumlaya- her birini fotoğraftaki kon-
Ortaya çıkan işlerin iştah rak baskıları yapan karanlık trast, renk, parlaklık, keskin-
açıcı olmasından hareketle… odacıları sayesinde en mü- lik, köşe kararması gibi kav-
Ana yemek olarak haber ve kemmel değerlerine ulaşmış- ramlarla özdeşleştirebiliriz.
belgesel fotoğrafçılığı uygun lardır. Eugene Smith, Edward Bu tür son dokunuşları yap-
seçim olacaktır. Ne de olsa Weston gibi ustalar ise kendi madan fotoğraf “bitmiş ol-
en çok üretim yapılan alan, baskılarını kendileri yorum- maz”. Bir şeyleri eksik kalır.
ayrıca malzemesi de et! Sa- layarak basıyorlardı. Ami Vi- Bu eksiklerle yaşamak iste-
lata ve turşu gibi her türlü tale, Marcus Bleasdale gibi yenler için söyleyecek sözüm
yemekle birlikte tüketildiği günümüzün önemli belgesel yok, ama toplumun büyük bö-
gibi tek başına da yenebilen fotoğrafçıları ise arkalarında- lümünün kabul ettiği ortak bir
yemekler ise kanımca tanıtım ki ekibin, dozunda Photoshop damak zevkimiz var. Çektiği-
fotoğrafçılığına karşılık gelir: müdahaleleri ile var olabili- niz fotoğrafta eğer bazı eksik-
Neredeyse her yemekle birlik- yorlar. Burada yer verdiğim likler olduğunu düşünürseniz
te karşımıza çıktıkları için… isimler yalnızca belgesel nite- ve bu olumsuzlukları ortadan
Sanatsal nitelikli fotoğraflar likte çalışan fotoğrafçılardan kaldırmak için fotoğrafınıza
elbette tatlı sınıfını oluştu- bir kaçı. Bunlara tanıtım, sa- müdahale etme gereği duyar-
racaktır. Hem deneysel hem nat ya da diğer alanlarda ürün sanız, bütün yapmanız gere-
de kavramsal lezzetlere ulaşı- veren ve Photoshop’u “başka- ken kendi damak zevkinize
labildiği için (hanım göbeği, laştırmak amacıyla” yoğun bi- güvenmektir.
dilber dudağı gibi örnekler- çimde kullanan isimleri kat-
den hareketle…). Burada yer mıyorum bile…
veremediğim diğer fotoğraf
alanlarını da kendi hayal gü- Her fotoğrafın görsel bir lez-
cünüzle uygun bir yemek sı- zeti vardır ve bunu yemekler
nıfıyla denkleştirebileceğinizi için kullandığımız “damak
düşünüyorum. tadı”na benzetebiliriz. Bir
Doğaçlama
Portfolyo Indepensense-2009
Kasım - Aralık

Giuseppe Mastromatteo
Çeviren: Arzu ÖZGEN

Giuseppe Mastromatteo’nun por- sellerinden ilham alırlar ve stilistik yüzlerindeki detaylı ifadeyi boz-
treleri Şiirsel Sürrealism’i yeniden bir yaklaşımla görsel sentez oluş- maz. Piercing yapılmış, kesilmiş
hayata geçirmektedir. Bunlar, diji- tururlar. Her biri, reklam ve araş- biçilmiş vücutlar herhangi bir şid-
tal teknolojiyi büyük bir ustalıkla tırma dünyasında var olan görsel det görüntüsü içermemektedir,
kullanarak, insan fotoğraflarında bir dille günümüz fotoğrafçılığının hatta bundan tamamen uzak, fo-
olması olanaksız ve düşsel görün- en modern örneklerini temsil et- toğrafçının kamerası önünde ses-
tüleri sergileyen kolajlardır. Elleri mektedirler. siz ve asil bir görüntü sergilemek-
delip geçen yırtık yüzler, gözler ve tedirler. Yüzlerde hiç bir ifade ve
kulaklar hayali gerçekliğin odak Arka fon beyaz ve ışık homojendir; gerilim yoktur, bunun yerine bizi
noktasını oluşturmaktadır. Bu fo- hiçbir şey bu büyüleyici ve sessiz üçüncü milenyumun belirsizliğini
toğraflar Magritte ve Man Ray gör- absürd tiyatrodaki karakterlerin yansıtan bir zamansızlık ifadesi ile

32 33 AFSAD
başbaşa bırakırlar. İzleyenler bir
yandan modellerdeki yoğunluk ile
büyülenirken, bir yandan da ciddi
bir rahatsızlık hissine kapılmakta-
dırlar. Mastromatteo içsel güzel-
lik duygusunu altüst etmektedir.
Fotoğrafları için seçtiği modeller
görüntülerinde klasik bir uyum
ve denge yaratarak büyülenme
ve tiksinme duyguları arasındaki
karmaşayı sergilemektedirler. Fo-
toğraflar, izleyenlere kendini keş-
fetme olanağı olan bir tahta çıkıp,
bunu yapma olanağından mah-
rum olma duygusunu yaşatmak-
tadırlar. Evren, estetik düşünceye
aracılık ederken bunu fotoğraf ile
anlatmaktadır, yani fotoğrafçılık
yok edilemeyecek olan gerçeklerle
bağlantı sağlamaya devam etmek-
tedir. Portre fotoğrafçılığında yüz-
lerdeki özelliklerin kullanımı gü-
nümüzün estetik detaylarını daha
güzelleştirmek içindir, gerçek ve
kurgunun modası geçmiş bulun-
maktadır çünkü artık en çok hafı-
zaya odaklanılmaktadır.

Sonuç olarak, bu projedeki duy-


guları bir araya getirmek için “fo-
toğraf” tek başına yeterli değildir,
fotoğraftan biraz daha fazlasına
ihtiyaç duyulmaktadır, hedefe
ulaşmak için fotoğrafın kendisini
metafora dönüştürmesi ve diğer
kanallar aracılığı ile iletişim kur-
ması gerekmektedir.
34 35 AFSAD
Devranda Deveran Doğaçlama
Portfolyo

Kasım - Aralık

İlke VERAL COŞKUNER

Deniz Evi

Yaklaşık 20 senelik fotoğraf dünya anlamına gelen dev- maya devam ettim. Modern
dolu yaşantımda en önemse- randa bir gezinti halidir. Bu zamanın içinde bambaşka bir
diğim detay, öyküsüyle, es- nedenle ben de eski zaman- anlam ve biçimde ifade bul-
tetiğiyle tüm hatların benim ların stüdyo fotoğraflarının maya başladılar. Estetiğini
kontrolümde olmasıdır. Bunu izini sürdüm uzunca bir süre. hikayesinden kopartmadan,
en iyi gerçekleştirebildiğim Kimini İpek Cabadak’ın ko- tam da istediğim hale getire-
teknik ise dijital manipülas- leksiyonundan istedim, kimi- ne dek işlemeye çalıştım. Or-
yon yoluyla kurduğum fotoğ- ni de sahaflardan satın aldım. taya çıkan değişim duygusu
raf yapma şeklindeki dilim Ardından onlar bana bazı beni etkiledi ve önümüzdeki
oldu. görsel öyküler çağrıştırdı. günlerde izleyici ile paylaş-
Bu noktadan sonra bazıları- maya başlayacağım.
Son hazırladığım seri “ Dev- nı kendi çektiğim görsellerin
randa Deveran” zaman ve içine taşıyarak o öyküleri kur-
Bahçe

Gelin

36 37 AFSAD
Oltada

Devran
Doğaçlama
Portfolyo İn
Kasım - Aralık

Murathan ÖZBEK

İzleyicileri, gözlemlenen dünyadan bilinçaltının karan- birleştirilmesiyle ortaya çıkan anlatımda, bireylerin
lık tünellerine taşıyan ‘İn’ portrelerinde, Murathan Öz- engel ve kaygıları beliriyor. Bilinçaltının bilince hük-
bek’in yakın çevresindeki kişiler yer alıyor. Görünen ve metmesi, resmedildikleri yaşam alanlarında, insanla-
görünmeyeni ayırt etmek için çekilmiş iki ayrı karenin rın ne kadar çaresiz olduklarını gözler önüne seriyor.

38 39 AFSAD
40 41 AFSAD
Oscar Gustave Rejlander
Usta
İşi
Doğaçlama

Kasım - Aralık

Sibel ACAR

Hayatın İki Yolu, Albümin baskı 79x41cm

Camera obscuranın içinde olu- mıştır. Bu konuda da seslerini en dımcı bir araç olabileceğini dü-
şan görüntüleri kaydedebilmek çok yükseltenler, çoğunlukla sa- şünür. Fakat, fotoğraf üretmeye
amacıyla yaptığı denemeler sıra- nat eğitimi almış, ressamlık geç- başladıktan kısa bir süre sonra,
sında Niepce, objektifi yapay bir mişi olan fotoğrafçılar olmuştur. fotoğrafın sanatsal potansiyelini
retinaya benzetmektedir (1816). İsveçli ressam fotoğrafçı Gustave keşfedecektir. 1853 yılında, ıslak
Gerçekten de ilk icat edildiği on Oscar Rejlander (1813-1875), bu kolodyon tekniğini öğrenir. Ça-
yılı kapsayan kısa bir dönem içe- erken dönemde fotoğrafın sanat- lışmalarıyla 1855 yılında Londra
risinde fotoğraflar, mekanik bir sal potansiyelini araştıran fotoğ- Fotoğraf Derneği’nin sergisine
gözün gördüğü dolayısıyla insan rafçılar arasında yer alır. En cü- katılır. Bu tarihten, hayata veda
zihninin yaratıcılığına, zanaatı- retkar çıkışını “Hayatın İki Yolu” ettiği 1875 senesine kadar por-
nın marifetine maruz kalmamış, isimli eseriyle yapmıştır. treler, manzaralar ve birden faz-
saf, gerçeği olduğu gibi yansıtan la negatif kullanarak kurguladığı
imgeler olarak algılanırlar. Ancak 1830’lu yıllarda Roma’da sa- fotoğraflar üretir, çalışmaları ye-
bu durum çok da uzun sürmez. nat eğitimi alan Rejlander, 1941 rel ve uluslararası sergilerde ser-
1850’lerden itibaren fotoğrafın yılında İngiltere’ye taşınır. İlk gilenir (Spencer 1989, 20).
nesnel ve görsel gerçeklikle olan yıllarda fotoğrafla çok ilgili de-
ilişkisini sorgulamaya neden ola- ğildir, 1851 yılında Londra Hyde Rejlander, portre çekimlerinde
cak çalışmalar birbiri ardına orta- Park’da gerçekleşen Büyük Ser- kamera önünde takınılan yapma-
ya çıkar. Bu çalışmalar, fotoğrafın gi’de izlemiş olduğu dagueretip- cık, kendinden memnun ifadeden
sadece belgeleme işlevine sahip, ler ve kalotipler de onu etkile- nefret eder. Fakat, anlar içinde
sanayi ve ticaretin hizmetinde bir memiştir. O yaz, Roma’ya tekrar belirip kaybolan ifadeleri, mimik-
teknik araç olarak görülmesine gittiğinde kendisinin daha sonra leri ve jestleri, bugünün teknik
tepki olarak, fotoğrafın sanat ala- dile getirdiği gibi fotoğrafın, ço- imkanlarıyla yakalamak büyük
nında yer alması için gösterilen cuk portreleri ya da arka plan da bir marifet sayılmasa da, henüz
gayretler sonucunda ortaya çık- resmedeceği manzaralar için yar- elektronik flaşın olmadığı ve

42 43 AFSAD
Çamaşır günü, Albümin baskı

kimyasallarının uzun poz süreleri şantının içindeymişcesine doğal lander’in değil, fotoğrafı sanat
gerektirdikleri bir dönemde do- halleriyle fotoğraflamak çok zor- kulvarına taşımak isteyen diğer
ğallıkla kaydetmek mümkün de- dur. Bu prova gerektiren zahmet- sanatçıların da, fotoğrafı resimle
ğildir. O da çareyi rol yaptırmak- li sahnelerde ailesi ve arkadaşları yarıştırmaktan başka seçenekleri
ta bulur. Modellerini, bir tiyatro modellik eder. Ev içi sahnelerinin yok gibidir. Rejlander ile birlikte
yönetmeni gibi değişik ifadeler yanı sıra çektiği çocuk portreleri “high art photography” akımı-
takınmaları konusunda yönlen- de o zaman için görülmemiş ni- nın içinde yer alan William Lake
direrek ve bu ifadeleri on ila yir- telikte işlerdir. Fotoğrafları kısa Price, Julia Margeret Cameron,
mi saniye arasında değişen poz zamanda dikkat çekmeye başlar. Henry Peach Robinson gibi fo-
süreleri boyunca sabit tutmaları 1856 yılında, çocuk portreleri ye- toğrafçılar da konu ve kompo-
konusunda ikna ederek portreler rel basında “Rafael’inkiler kadar zisyon tercihlerinde klasik resim
çeker. İfadeleri doğallıkla kay- güzel” yorumuyla yer alır (Jones, ve edebiyattan esinlenmişlerdir.
detme konusunda ısrarcıdır, mo- 14). Rejlander, alegorik ve metaforik
dellerine istediği pozu verdirebil- anlatımlara yönelir. 1856 tarih-
mek için hayaller ve çağrışımlar Rejlander, fotoğrafın sanatsal li “Bebek fotoğraf ressama ilave
yoluyla gerçek duygulanımların potansiyelini resim gibi eserler bir fırça verir” çalışması Onun
neden olduğu mimikler, jestler üreterek yoklamakta, kompozis- metaforik anlatımlı çalışmaları-
yaratmaya çalışır. Stüdyosunda yon ve konu seçimlerinde resim na güzel bir örnektir. Fotoğrafın
bir tiyatro sahnesi gibi kurgula- sanatına öykünmektedir. Doğ- kurgusu, hem kendi kariyerine
dığı dekorlar ile oldukça teatral, rusu, bu oldukça anlaşılır bir hem de Paul Delaroche atfedilen
özellikle ev içi sahneleri çeker. durumdur. İçerik ve şekil olarak “Bugünden itibaren resim sanatı
Tek bir modeli yönlendirmek ol- neyin sanat olduğu neyin olama- ölmüştür” aforizmasıyla başlayıp
dukça zor iken “Çamaşır Günü” yacağı konusunda toplumun katı süre gitmekte olan fotoğraf ve re-
isimli çalışmasında olduğu gibi fikirlerinin ve standartlarının sim tartışmalarına atıfta bulun-
bir grup insanı, günlük bir ya- olduğu bir dönemde sadece Rej- maktadır.
Bebek fotoğraf ressama ilave bir fırça verir, Albümin baskı

Rejlander, üzerinde en çok konu- bir sahneyi tetikler. Hazırlıkla- yan yana kullanarak baskı yapar
şulan eserini 1857 yılında verir. rını yapar, fotoğrafın tamamlan- (Jones, 19). Gerek konu seçimi
O yıllarda fotoğrafta dengeli bir ması altı haftasını alır. Otuzdan ve içerdiği sembolizm gerekse
ton dağılımı elde etmek amacıyla fazla ıslak kolodyon negatif kul- kompozisyon ve baskı boyutu
konunun iki ayrı negatife, fark- lanır. Tekniği oldukça resimsel- göstermektedir ki resim ile yarış-
lı poz süreleriyle kaydedildikten dir, figürleri peyderpey boyama- mak, fotoğrafın resim ile benzer
sonra baskı aşamasında bir ara- ya benzer bir mantıkla hareket işlev üstlenebildiğini iddia etmek
da kullanılması bilindik bir uy- eder. Antik bir dekor ve kostüm- üzere tasarlanmış bir çalışmadır.
gulamadır. Rejlander’in de bir ler içerisinde ayrı ayrı fotoğraf- Eser, Manchester Sanat Hazine-
şekilde bu tekniğe aşina olmuş ladığı modelleri ve arka planı, leri Sergisi’nde sergilenir. Toplu-
olması muhtemel olmakla bir- baskı aşamasında foto montaj ile mun ahlak anlayışı, klasik resim-
likte, sanatsal amaçla çok fazla bir araya getirir. Fotoğraf, genç de ve heykelde çıplaklığı mesele
sayıda negatifi bir arada kullana- bir adamın aile ve onurlu bir ya- etmiyor olsa da fotoğrafın içerdi-
rak, kurgusal bir sahnenin büyük şantı ya da zamparalık ve sefalet ği çıplaklık tartışma yaratır. Re-
boyutta baskısını gerçekleştiren olarak seçebileceği iki ayrı yolu sim sanatının baş yapıtlarıyla boy
ilk fotoğrafçıdır(Fineman, 75). sembolik figürler aracılığıyla an- ölçüşmeye çalışması büyük cü-
Manchester Sanat Hazineleri latmaktadır. Kendisi de yol gös- retkarlık olarak eleştirilir. Ancak
Sergisi’ne fotoğrafçıların, en iyi teren bilge rolünde fotoğrafta yer bütün bunlar çalışmanın bir kop-
eserleriyle katılmaları üzere da- alır. Fotoğraf tek baskı kağıdı için yasının Kraliçe tarafından Prens
vet edilmeleri Rejlander’i hare- oldukça büyüktür, dolayısıyla Albert’in koleksiyonuna dahil
kete geçirir. Hayal gücü Rafael’in aynı üreticiden temin ederek ta- edilmek üzere satın alınmasını
“Atina Okulu” eserinin kompo- mamen eşzamanlı ve aynı şekil- engellemez. Yine de kendisi bu
zisyonundan esinlenen alegorik de hazırladığı iki baskı kağıdını çalışmasını büyük bir başarı ola-

44 45 AFSAD
...fotoğrafı mekanik yeniden üretim aracı olarak gören anlayışa karşı, eğer
fotoğrafçılar sanatın büyük ustalarının eserlerinden dersler alabilirlerse,
fotoğrafın da sanat olabileceğini iddia eder.

fotoğraf üretir (Jones, 37). Bu


çalışması 19.yüzyılın bilim sanat
etkileşimine bir örnektir.

Rejlander, fotoğrafı mekanik ye-


niden üretim aracı olarak gören
anlayışa karşı, eğer fotoğrafçılar
sanatın büyük ustalarının eserle-
rinden dersler alabilirlerse, başka
bir deyişle fotoğrafçı sanatçı ise
fotoğrafın da sanat olabileceğini
iddia eder. Fotoğrafın kendi başı-
na; resim, heykel gibi sanatçının
düşüncelerini aktarabileceği, bir
görsel sanat ortamı olduğunu çok
erken idrak etmiş ve bunu ispat-
lamak için uğraşmıştır. Bu kav-
rayışı sayesinde kalıpların dışına
çıkabilmiş; çoklu pozlama, foto-
montaj gibi yaratıcı teknikleri
kullanarak denemeler yapma öz-
gürlüğünü kendine tanımıştır. Bu
nedenledir ki çalışmaları 1920’ler
de ortaya çıkacak sürrealistlerin
işlerini de öncelemiş, öncülüğü-
nü yaptığı foto montaj tekniği
20.yüzyılın avangart akımların-
dan başlamak üzere bugüne de-
ğin pek çok sanatçı tarafından
sıklıkla başvurulan bir teknik ol-
muştur.

Kaynakça:
Fineman, Mia. Faking It. Manipu-
Bugün Yağmur Yağmayacak, Albümin baskı
lated Photography Before Photos-
hop. The Metropolitan Museum of
rak değerlendirmez. Daha sonra- bir an hissini yaratacak doğallık- Art, 2013
ları foto-montaj yapmaya devam tadırlar. Duygusal ifadeleri, mi- Jones, Edgar Yoxall. Father of Art
etse de bu kadar büyük ölçekli miklere ve jestlere yansıyan ruh Photography O.G. Rejlander 1813-
başka bir çalışma üretmez. İler- hallerini fotoğraflamaktaki başa- 1875. New York Graphic Society
leyen yıllarda ifadelere yoğunlaş- rısından dolayı olsa gerek, 1871 Ltd.,1973
tığı portre çalışmalarına devam yılında Charles Darwin’den bir Spencer, Stephanie. “O. G. Rej-
eder. Sokak çocuklarını stüdyo iş alır. Darwin, İnsan ve Hayvan lander’s Photographs of Street
ortamında fotoğraflar (Spencer Duygularının İfadesi (1872) isim- Urchins” Oxford Art Journal 7:2,
1985, 18). Tıpkı ev içi sahnelerin- li kitabında kullanmak için Rej- 1984
de olduğu gibi bu fotoğraflar da lander’den öfke, kızgınlık, zevk, Spencer, Stephanie.
stüdyoda yerleşiminden kostü- şaşkınlık, iğrenme, çaresizlik ve ”O.G.Rejlander: Art Studies” Wea-
müne, ışığından ifadesine kadar benzeri duyguları yansıtan ifa- ver, Mike. British Photography in
titizlikte kurgulanmış ve her bir deleri fotoğraflamasını ister. İle- the Nineteenth Century: the Fine
değişkeni kontrol edilerek üre- ri derece de hastalığına rağmen Art Tradition, Cambridge Univer-
tilmiş olmalarına rağmen sokak- heyecanla beş poz için kendisinin sity Press, 1989
tan geçerken göze takılıvermiş de kamera karşına geçtiği bir seri
f/64
Doğaçlama Müdahale İyi de Nereye Kadar
Kasım - Aralık

Özcan YURDALAN
Fotoğrafçı, Yazar
ozcanyurdalan@yahoo.com

“Belgesel fotoğrafta konuya müdahale caiz midir?” sorusuna verilecek cevap belli:
“Siz nasıl biliyorsanız öyledir”

Öyle midir değil midir? diye kafa yormaya ne güvenceler vererek ortaya çıkıyor. En genel
hacet. Üç buçuk kompozisyon kuralı, renk bil- anlamda bu tez şöyle bir şey: “Belgesel fotoğ-
gisi, ışık oyunuyla fotoğraf sanatı yapma heye- raf bir hakikate işaret etme potansiyelini en
canını yıllardır diri tutmayı başaran popüler baştan taşır.” Yani belgesel fotoğraf ile onun
fotoğraf anlayışının, bir süredir kendi kabuğu- konu aldığı hakikat arasında hem işlevsel,
nu kırma sancıları yaşadığı ortada. Hal böy- hem de kavramsal boyutta bir rabıta bulunur.
le olunca, “Kendi hayat suyunu tez zamanda Bu rabıtaya hayat veren, sahici kılan ise can
bulasın!” diye dilek tutmaktan başka bir şey ile canan arasındaki hadisenin ta kendisidir.
gelmez elimizden. Yine de öyle yapmıyoruz Nedir bu hadise diye sorulacak olursa ceva-
malum, oturup beklemiyoruz... bı, “doğruluk, güvenilirlik ve sorumluluktur”
bana kalırsa.
... taşı gediğine koyma hevesiyle ettiğim bu
lafları toparlayıp derginin dosya konusuna ge- Alt tarafı ortaya teknik bir kayıt çıkarıyoruz,
lecek olursak, “asıl mesele temel kavramlarda kompozisyonu, ışığı, rengi yerli yerindeyse
anlaşabilmektir” gibi bir pelesengi yinelemek hele bir de popüler fotoğraf kültürü içinde
bahasına şunları söyleyerek devam etmek is- “güzel” sıfatına layıksa, nereden çıktı bu “doğ-
terim: ruluk, güvenilirlik, sorumluluk” gibi mevzu-
Görüntü üretebilen aletlerle, yani ister fotog- lar? Fotoğrafla ne alakası var böyle şeylerin?
ramın indirgeyici sadeliğiyle, ister pinhole’un Fotoğraf deyince aklımıza sanat geliyor, sanat
doğrudan göstermeciliğiyle, ister ileri SLR’le- deyince de “bir şeyi güzel gösterme mahareti-
rin mükemmel yansıtmacılığıyla yapılsın, is- ni” anlıyoruz ya da “ilginç suretler yansıtma
terse son model telefonların fotoğrafın doğa- marifeti” diye biliyoruz... Kuşkusuz fotoğrafın
sına mükemmel uyumu ile çekilmiş görüntüler böyle bir kullanım alanı da var. Popüler fotoğ-
olsun fark etmez, hepsi kabulümüzdür. raf, dünyada da, memlekette de belirli kriterler
Yani görüntü üretebilen herhangi bir alet va- üstünden yarattığı bir evrende yaşıyor. Kendi-
sıtasıyla dış dünyanın yeniden üretimi olarak ne yeterli ve kendini besleyerek üretebilen bir
ortaya çıkmış her fotoğraf, doğası gereği oldu- yaşam alanına sahip. Öte yandan fotoğrafın
ğu kadar, bugünkü anlam dünyamızda buldu- haber, bilgi ve tanıklık taşıyan bir medyum ol-
ğu karşılık itibariyle de “belge” niteliği taşır. mak gibi doğasından gelen bir haslet mevcut.
Eyvallah. Hatta fotoğrafçının müdahale ettiği, Bu sayının konusuna, bu yazının da sebebine
düzenlediği sahnelerin fotoğrafı da belge vas- işte tam buradan bakarak konuşulmalı bence:
fına sahiptir, yeter ki şerhi düşülmüş, “bu fo- Acaba bir görüntünün belge vasfını kazana-
toğrafa şu aşamadayken, şöyle şöyle müdahale bilmesi için fotoğraf haline getirilmiş olması
edildi” denmiş olsun. O da tamam. yeterli mi? Yoksa başka vasıflar arayıp farklı
kriterleri mi devreye sokmalıyız?
Lakin burada bir hadise var, can ile canan
arasında olduğu kadar fotoğrafçı ile fotoğraf Teknik görüntüyü tüketim toplumunun vazge-
arasında bir hadise bu: Kendini “belgesel” (bu çilmez bir parçası olarak düşündüğümüz za-
“sel” tam olarak neye tekabül ediyor dersi- man, fotoğrafçılık meşgalesini sadece hoşça
niz?) olarak ortaya koyan görüntüler, elbet bir vakit geçirip, güzel görünümleri tükettiğimiz
tez taşıyarak, bir ön kabulü peşinden sürük- bir alan olarak düşünmemek gerek. Çünkü fo-
leyerek ve mutlaka fotoğrafçısını da bağlayan toğrafın her türü, ideolojinin hem üretildiği,

46 47 AFSAD
hem dağıtıldığı canlı bir âlem. Ayrıca her fo- Elbet fotoğraf çeken herkesin, her istediğini
toğraf günlük politikanın etkili bir aparatı ol- istediği gibi yapma hakkı vardır, tersini dü-
maya son derece müsait. İşte belgesel fotoğ- şünmek abes, lakin fotoğrafçı belgesel, ya da
rafa ilişkin kriterler buradan itibaren anlam haber çalışıyorsa doğruluk, güvenilirlik ve so-
kazanmaya başlıyor. Çünkü belgesel fotoğraf, rumluluk kriterlerinin yanında bir de fotoğ-
hakikat ile kurduğu ilişkiyi ikna edici karak- raflanan konunun otantik olup olmadığı sor-
teriyle birlikte ortaya koyuyor. Bu nedenle fo- gulanıyor bu âlemde.
toğrafın belgesel alanını kendi başına bir an-
lamlar dünyası olarak düşünmek ve dağıtım Fotoğrafçının otantik olanı değiştirme hakkı
mecrasıyla bağımlı bir iletişim aracı olarak ele vardır, ancak bu hak izleyicinin de fotoğraf-
almak gerekiyor. O zaman işte kendine özgü çının yaptığı müdahalenin boyutlarını bilme
kriterleri, değer yargıları ortaya çıkıyor. hakkını beraberinde getirir. Fotoğrafla bir-
likte müdahalenin bilgisi de dolaşıma girme-
Eğer ki bir fotoğraf haber, bilgi, tanıklık ilet- mişse eğer işte o vakit fotoğrafın doğruluğu
mek için dolaşıma sokulmuşsa, fotoğrafçısının ve fotoğrafçının güvenilirliği sorgulanır hale
şerhlerini de arıyoruz ister istemez. Eğer ki gelir...
fotoğrafçı nesnel bilgiler içeren altyazı dışın-
da bir açıklama yapmamışsa şunu anlıyoruz: diye düşünüyorum.
“Karşımda olup bitenlere, oradaki varlığımın
yaptığı etki dışında, benim doğrudan bir mü-
dahalem olmadı.”
Ve Bilinçaltımız Devrede…
Sinema...
25. Kare Nerede?
Kasım - Aralık

Eda ÇALIŞKAN
edacaliskan@yahoo.com

Bilinçaltımız ya da başka bir


deyişle altıncı duyumuz, ma-
alesef sürekli çalışıyor ve her
şeyi depoluyor. Gördükleri-
miz ve hatta bazen görmedik-
lerimiz…

Nedir bu görmediklerimiz
veya gördük zannettikleri-
miz? Gördüklerimiz mi, yok-
sa seçim şansımız olmadan
görmek durumunda kaldıkla-
rımız mıdır onlar? Efendim,
lafı çok gevelemeden konuya
girmek gerekirse; görüntüle-
re yerleştirilen “25. Kare” bir
şehir efsanesi mi, yoksa ger- mesaj vermek isteyen kişiler, çaltına ulaşabiliyor ve mesaj-
çekten bizi etkisi altına almak 24 kareye hareketin yavaşca lar halinde, o reklamı, diziyi,
isteyenlerin oyunları mı? Bu değiştiği görüntüyü yerleşti- filmi hazırlayan kişinin ver-
sayıda konumuz bu! rip 25. kareye tümüyle farklı meyi amaçladığı mesaj, 25.
tek bir görsel yerleştirdik- karelerle bilinçaltına gönde-
25. kare söylemi temel ola- lerinde, işte bu son karenin rilmiş oluyor. Görme duyu-
rak; gerek bazı inanışları ayrı algılanması beyin tara- su ile algılayamadığı zaman
etkin kılmak, gerek reklam fından gerçekleştirilemiyor. da maalesef, devreye altıncı
amaçlı, gerekse kötü niyetler- Çünkü bilinçli görme aşama- duyumuz denen bilinçaltı gi-
le, hareketli görüntüler ara- sında beyin saniyede yalnızca riyor. Bilincimiz kendine ula-
sına subluminal mesajların 24 kare algılayabilme yeti- şan her tür malzemeyi kendi
yerleştirildiği ve bilinçaltının sine sahip. Bu da, sinema da kazanımları ve değer yargıları
bu yolla bazı fikir, düşünce 24 kareden sonrasının yani
ve inanışlara yönlendirilme- 25. karenin direkt olarak bi-
si çalışmasıdır. Peki, bu gö- linçaltına gönderildiğinin
rüntüler madem gözümüzün işaretidir o halde. Televizyon
önünden geçiyor ve biz bu teknolojisinde de durum ben-
kareleri neden gözlemleyemi- zerdir, ancak küçük bir tek-
yoruz? İşte bu noktada, insan nik farkla: Televizyonda sani-
gözünün doğası yani, saniye- yede geçen görüntü 24 değil
de yalnızca 24 kareyi görerek 25’dir. Hatta 3 boyut tekno-
algılaması, 25. Kareyi gör- lojisinde saniyede 30 karele-
mesi ancak görme duyusu ile re kadar ulaşılır. Yani isten-
algılayamaması olgusu karşı- meyen görüntüleri 25. kareye
mıza çıkıyor. Aslında, insan yerleştirmek şart değildir.
gözü gördüğü 24 kareyi de 25-30 kare içerisinde herhan-
ayrı ayrı algılayamıyor zaten, gi birine yerleşecek bir kare
ancak bunların arasında bir aynı etkiyi yapabilmektedir.
bütünsellik kurarak, devam- Söylenen o ki; göz bu görün-
lılığını sağlayarak bir sonraki tüleri göremese de saniyenin
hareketi içeren 24 kareye ge- 3 binde biri gibi bir zaman
çiyor. Subluminal reklam ve aralığında, bu görüntü bilin-

48 49 AFSAD
Amerika’da yapılan detay-
lı araştırma ve çalışmalar bu
düşünceyi destekler sonuç-
lara ulaşmıştır. Takıstoskop
denilen bir cihaz sayesinde,
reklamların bilinçaltını na-
sıl etkilediği konusunda bazı
tespitler yapılmıştır. Burada
düşündürücü olan, reklam
sektörünün insanlara, ihti-
yaçları olsun olmasın ürünle-
rini dayatmaya çalışmasıdır.
Günümüzde; sinema ve rek-
lam sektörlerinin her birinin
pasta paylarının büyüklüğü
ve 2013 yılı itibariyle tekno-
lojide gelinen noktayı da he-
saba katarsak, sanırım durum
kaçınılmaz nitelikte olabil-
mektedir.

doğrultusunda bir süzgeçten nabilir. Bu yöntemlerle in- İşin boyutları bu kadarla da


geçirirken, bilinçaltı ne ya- sanları bir istikamet doğrul- kalmıyor; maalesef, çocuklar
zık ki bu iş için fazla tembel tusunda, farkında olmadan için üretilen animasyon ve
davranmakta, herhangi bir yönetmek ve idare etmek çizgi filmlerde cinsel içerik,
ayıklama işine girişmeden, mümkün olabilmektedir.” şiddet, dini ve siyasi sublimi-
bilgileri doğrudan depoya at- nal mesajların da varlığı var-
maktadır. Sinemanın büyülü dünyasın- sayımlar arasında...
da bu kötücül 25. Kare de ne
Nöroloji uzmanı Dr. Meh- ola, diye düşünebiliriz elbet, Peki mademki bu tür bir uy-
met  Yavuz’un konuya ilişkin ancak devasa bütçelerin dön- gulama bizim kontrolümüzde
yapmış olduğu bilimsel açık- düğü bir sektörde, belki de olmadan bilincimiz dışında
lamaya göre: “Bilinçaltı, he- sürpriz değildir… Özellikle gelişiyor, o halde ne yapa-
yecanlarımızı, sezgilerimizi, ilk çıkış noktasının reklam- cağız? Sanırım en güzel yolu
alışkanlıklarımızı ve güdüle- lar olduğu düşünülecek olur- seyrettiklerimiz ve seyrede-
rimizi depoladığı gibi, bunla- sa. Ayrıca söylentiler bunun ceklerimizdeki seçicilik ola-
rın eyleme dökülmesinden de sadece görüntü dosyalarında caktır. Tükettiğimiz Tv prog-
sorumludur. Aynı zamanda değil, ses dosyalarında da yer ramı veya sinema filmi bile
da zihin, telkin ve imgeleme alabileceği şeklinde genişle- olsa, bilinçli tüketici olmak
yoluyla iknaya müsaittir. Bi- tilmektedir. işe yarar mı acaba?
linçli zihnin aksine, sorgula-
madan, tekrarlanan önerileri 1950’li yıllarda, Amerika’da Ülkemizde bilinçaltı reklamı-
kabul eder, pekiştirir. Zira yaşayan ünlü bir reklamcı, Ja- nı önlemek için kanuni bazı
sıklık arz eden tekrarlar, iç- mes Vicaroy, perdede flaşlar girişimler mevcut ancak son
sel algılarımıza odaklıdır. şeklinde beliren gıda görün- tüketiciler olarak, teknoloji-
Yani bütün otomatik davra- tülerinin insanlar üzerinde ye bu anlamda karşı koymak
nışlarımız, alışkanlıklarımız tüketimi arttıran bir etki yap- oldukça zor olacak gibi gö-
ve heveslerimiz, bilinçaltı- tığı yönünde iddiada bulunur rünmektedir. Her ne kadar bu
mız tarafından biçimlendiri- ve bir deney gerçekleştirilir. tür uygulamalar yasalar ile
lir. Bundan dolayı, bilincin Deneyde, film salonunda bu- sınırlandırılmış gibi görün-
aksine bilinçaltını etkilemek lunan deneklere, film arasına se de her birimiz artık sanal
hiç de zor değildir. Çünkü bi- yerleştirilen ancak gözün al- dünyada yaşıyor sayılırız. Sa-
linçaltı, gerek görsel, gerekse gılamasına imkan olamaya- nal hayatı sınırlamak elbette
işitsel yoldan gelen mesajları cak sürelerde verilen kareler- ki mümkün değil, size de sı-
sorgulamaya bile gerek duy- de “Coca Cola iç”, “patlamış nırlama çabası yerine, farkın-
madan kabul eder, “Evet”, mısır ye” şeklinde mesajlar dalığınızı arttırarak içinde
“Hayır” demez, bilinç gibi gönderilir, deney sonucunda; yer almayı öneririm. Gözünüz
yargı belirtmez. Bu nedenle patlamış mısır satışlarında açık olsun...
değişik metotlarla bilinçaltı %20 ve Coca Cola satışların-
etkilenecek olursa, çok daha da % 57 oranında artış tespit
çabuk ve kalıcı sonuçlar alı- edilir. 1960 yılı sonrasında
Okuyoruz Fotoğraf ve Gerçeklik
İhsan DERMAN, Hayalbaz Yayınları, 120 sayfa, 2008
Kasım - Aralık

Mine HOŞGÜN SOYLU

“Fotoğraf anı yakalar.” “Fotoğraflar gerçeğin yansıması- ürünüdür.(s.23)” Bu çıkarım bizi, gerçekliğin, fiziksel ve
dır.” Bu söylemler eskiyeli ve inandırıcılığını yitireli çok –objelerin yaşam döngüsünün elverdiğince- süresiz algı-
oldu. Artık 9 yaşındaki kızım bile, elimden aldığı telefonu- landığı, bireysel yargıya ulaştırır. Oysa idealist yaklaşım
ma yüklemek istediği, “fotoğraf işleme” uygulamasından çerçevesinden bakarsak “gerçek” bir adım daha ileri ta-
sözediyor. Ne yaptığının farkında bile olmadan, saptadığı şınır; insan bilinci onu algıladığı sürece gerçeklikten sö-
gerçekliği dilediğince değiştiriyor, hoşuna giden öyküyü zedilebilir.
oluşturmak için seçtiği eski fotoğraflarını sunumunda
yan yana getiriyor. Sonuç olarak, gerçekliği oluşturan onu nasıl algıladığı-
mızdır. “Algılama, seçicidir, bireyseldir, uyarıların ötesine
İhsan Derman “Fotoğraf ve Gerçeklik” kitabında bu konu- geçerek duyumsal verilerle kaynaşır. Genel olarak yaratı-
yu detaylı anlatımlarıyla ortaya koymaya çalışıyor. 2008 cıdır, süreklidir, tam değildir, genelleştirilmiş ve önyargı-
yılında yazılan kitap, yazarın daha önceki yıllarda yayım- lıdır.(s.29)”
ladığı makalelerinde de yer alan, “fotoğraf=gerçeğin izi”
kuramını analiz ediyor. Bu kuram yazarının sözleriyle “... Fotoğrafçıyı “algılayan” olarak düşünebiliyor musunuz?
fotografik görüntü ve ona konu olan nesne arasındaki iliş- Ya onun tüm duyularıyla –özellikle, görme duyusuyla-
kiyi araştırıyor(s.2).” Yazar, fotoğrafı oluşturan her ögeyi algıladığı gerçekliği, kendi yarattığı bir yeniden sunumla
tek tek ele alıyor ve bizleri; fotoğrafçının “o anda” orada bize ilettiğini? Bu yeniden sunumu oluşturan bileşenler o
olduğuna, ancak öznel gerçek algısı, seçimleri ve fotoğra- kadar çok ki, kimin gerçekliğinden sözediyoruz?
fı yapma yöntemleriyle, gerçekliği değil izini yansıttığına
ikna ediyor. Oysa yazarın bu konudaki yaklaşımı oldukça Kitabımızı izlemeye devam edelim, bir sonraki bölüm; bu
alçakgönüllü; kitabın önsözünde, bu kitapla bir iddiada karmaşıklığın fotoğraf tekniğine hakimiyetle nasıl daha
bulunmadığını, fotoğrafın kuramsal olarak tartışılmasına da zorlayıcı hale geldiğini anlatıyor. “Teknik” sözcük al-
ve tartışma dilinin oluşmasına zemin hazırlamak istediği- gısı nedeniyle, bilimsel/müdahale edilmemiş/güvenilir
ni ifade ediyor. kabul edilen bir olgu. Sizce de öyle mi? Bugün geldiğimiz
noktada sayısallaşmış, piksellere indirgenmiş haline gel-
Hayalbaz Yayınlarının çıkardığı kitap 120 sayfa, gerçek meden önce bile “fotografik ürünü” fotoğrafçının gerçe-
kavramının ve fotoğrafın ayrı başlıklar altında irdelendiği ğine dönüştürmenin birçok “teknik” yöntemi vardı. İhsan
iki ana bölüm ve sonuç bölümünden oluşuyor. Giriş kıs- Derman kitabında; fotoğraf aygıtından, çerçevelemeye,
mında, 150 yıllık tarihi boyunca fotoğrafın sanat kavra- karanlık oda tekniklerinden, kağıda veya zone sisteme,
mıyla neden kolayca eşleştirilemediğine, teknik girdilerin gerçeklik algımızın nasıl çarpıtabileceğini anlatmış. Bir de
fotoğrafçının kendisiyle nasıl yarıştırıldığına değiniliyor. işin içine zaman –fotoğrafın çekildiği an, şu an mıdır, geç-
Zaman içinde, resim sanatının dilini kullanan fotoğraf, miş zaman mı?- ve hareket boyutları da girince, iki boyut-
becerileriyle –üst üste bindirme, röntgen görüntüleri lu yüzeye hapsedilen fotografik nesne için, herkesin aynı
veya geniş açının büyüsü- bu sanatın önemli temsilcileri- algılayacağı bir gerçeklikten söz etmek olanaksızlaşıyor.
ni etkiliyor. Yazar, bugün gelinen noktada fotoğraf, sanat Yazarımızın kendi sözleriyle, bu aşamada geriye fotoğra-
değil, değişik dillerde ve yapılarda, sanatsal ürünlerin de fın çekildiği gerçeklik değil, sadece gerçeğin izi kalıyor.
verildiği bir ortamdır, diyerek bitiriyor tarihsel verileri.
“Fotoğrafta, gerçekliğin şu veya bu şekilde bir temsilin-
Gerçeklik kavramının incelendiği bölümde; konuya ba- den çok farklı bir şey, gerçekliğin “izi” adı verilebilecek
kış açılarındaki değişimi, ancak tüm görüşlerde, gerçek bir şey görünür. Ne bir ressamın izlenimi, ne de bir dışa-
ile insan ilişkisinin önemini anlatarak başlıyor. İnsanın, vurum, ifade söz konusudur. Gerçekliğin “izi” bambaşka
toplumun bir parçası olarak, “gerçek” algısını doğrudan bir psikolojidir ve o ana kadarki psikolojinin anlayışının
ona toplumun öğrettiği/dayattığı/tekrarlanarak yerleşen ötesinde görünür. Bu bir “oradalık” ve “şimdiliktir”: Işığa
bilgilerden oluşturduğu belirtiliyor. Bu bölümde toplum- duyarlı levhanın üzerine kazınmış gerçeklik izleri...
sal gerçeklik ve bireysel gerçeklik ayrı başlıklar altında
inceleniyor kitapta. “Toplumsal düzen biyolojik bir olgu Görüntü, ne kadar çarpıtılmış olursa olsun, bazı şeylerin
değildir. İnsanoğlunun bir ürünüdür. Toplumsal düzeni fotoğraf çekildiği anda varolduğuna dair bir işarettir...
oluşturan kurumlar, sosyal etkileşimin takrarlanmasın-
dan oluşan yapılardır ve sonuç olarak toplumsal gerçek- Fotoğraf, araya kendi ürettiği görüntüleri koyarak, zaten
liği belirlerler. Bu döngüsel yapıyı oluşturan yaklaşımla- kendinden uzaklaşmış olan gerçeklikten her geçen gün
rın formulasyonu şöyledir; toplum insan eyleminin bir biraz daha uzaklaşmaktadır.(s.108).”

50 51 AFSAD
ODTÜ Ormanı Üzerine Düşünceler Doğaçlama

Kasım - Aralık

Mehmet Murat İLDAN


mehmetmuratildan.hpage.com/

ODTÜ Ormanından Şehrin Görünümü f: Mehmet Murat İLDAN

Sene 1981; ailemin bir ferdi ODTÜ’de eğitimine baş- laklı ve vicdanlı her insan bu ormanı ve bütün orman-
lıyor, bir yıl sonra da ben giriyorum ODTÜ’ye. 32 yıl ları korumalıdır.
geçmiş ODTÜ ormanına ayak bastığımdan bu yana. Bu
süre içerisinde 1989-1997 yurt dışı günlerim hariç An- ODTÜ arazisi 4500 hektardır yani 45 kilometrekarelik
kara’da olduğum hemen her gün, her fırsatta mutlaka müthiş bir alandır; ben Avrupa’da bile böylesine geniş
bu ormanda oldum, çünkü orası bizim yaşam alanımız, bir yerleşke görmedim. Bunun 31 kilometrekaresi or-
bilgelik kazanma alanımız, meditasyon alanımız, zih- man alanıdır; bir uçtan bir uca yürümek saatler alır;
nimizi dinlendirdiğimiz bir tapınak, şehrin kirlilikle- içinde sayısız yangın yolları açılmıştır ve bu yollarda
rinden kaçıp sığındığımız tertemiz yeşil bir liman, bi- yürümek Alice’in Harikalar Diyarı’nda yürümekle ay-
zim için kutsal bir mekan, bir sihirler dünyası! nıdır! Buranın güzelliği zaten 6 Mart 1995 tarihinde
Kültür Bakanlığı tarafından Doğal ve Arkeolojik Sit
Ankara’nın içinde orman denilen tek yer ODTÜ arazi- Alanı olarak ilan edilerek tescillenmiştir. Bu tescil doğ-
sidir, başka da bir orman yoktur ve o yüzden çok çok ru ve bilimsel bir karardır ve o kararı alanları kutlamak
değerlidir! Bu ormana sahip çıkmak bütün Ankaralı- gerek, uygarlığın yol-köprü-baraj yapmaktan ibaret ol-
ların görevidir; gencin, yaşlının, öğrencinin, polisin, madığını, doğanın müthiş önemini bilen gelişmiş in-
emeklinin, çalışanın, kısacası herkesin görevidir! Ah- sanlarmış.
ODTÜ Stadı ve Devrim Yazısı f:Simay SELEK

Bir bozkır alanı, deyim yerindeyse bir çöl, teraslandır- sene yapılır ve bu şenlikleri kaçıranlar bir hayli üzü-
malar yapılıp, milyonlarca fidan dikilerek harika bir lürler, seneyi beklerler ve hatta seneyi bile beklemeden
ormana dönüştürülmüştür. Bu büyük ölçekli, çok müt- gider kayısı, meşe palamudu, vs. çekirdekleri kendi
hiş bir başarıdır. 3 Aralık 1961 yılı Ağaçlandırma Şen- kendilerine dikerler buldukları boş alanlara… Bu ağaç
liği’nin başlangıcıdır; o gün bugündür bu şenlikler her dikimi şenlikleri için başka kentlerden kalkıp gelen

52 53 AFSAD
ODTÜ mezunlarına da şahit olmuşumdur. 100. Yıl sa- ODTÜ hem bir “Bilim Kalesi” ve hem de bir “Yeşil
kinleri de zaman zaman ODTÜ’ye gelip ağaç dikerler. Kale”dir; bu iki başarının altında ODTÜ’deki özgür ve
evrensel düşünce ortamı yatar. Eğer bu kale orada ol-
Ağaçlara saygı duyarak, saygı duyulmayı hak eden bir masaydı şimdi ODTÜ arazisi bir beton-bina çöplüğüne
insan olduğunu kanıtlarsın. dönüşmüştü, beton emperyalizmi, rant çakallığı orala-
Buradaki başarı sadece ağaç dikimi değildir, bir orman rı da yutmuştu!
ekosistemi yaratmış olmaktır. Bugün en düşük bütçe-
li, en cahil belediyeler dahi sağı solu, bilinçsiz de olsa, Ankara’nın en yeşil bölgesidir ODTÜ arazisi. Yurdum
az da olsa çok da olsa ağaçlandırabilmektedirler. Ama insanı sağda solda ormanları ya dikkatsizlikle, ya da
gerçek bir orman yaratmak, bütünlük halinde duran bilerek tutuşturup yakarken, keçi gibi ormanları yiyip
bir “yeşil denizi” yaratmak, kentin içinde binasız dev bitirirken, mangalıyla her türlü pisliğini ormanlara
bir alan yaratmak, açgözlü girişimcinin ele geçiremedi- taşıyıp oraları kirletirken, bilinçli ve onurlu insanlar
ği bakir bir mekân yaratabilmek başka bir şeydir! Ora- bu araziye ağaç dikmiş, oraları dikkatlice korumuşlar,
da bir cennet yaratılmıştır ve paranın pulun olmadığı tertemiz tutmuşlardır. Belediyeler bu “Yeşil başarının”
dönemlerde, imkânsızlıklar içinde yapılmıştır; oraya yanına dahi yaklaşamamışlardır, çünkü burada gerçek
dünyanın emeği verilmiştir ve bunu takdir etmek, daha bir orman yaratılmıştır, içinde 140 kadar kuş türünün
da geliştirmek gerek. Anıt yaratmak zordur, anıt yık- yaşadığı gerçek bir orman, bütünlüğü olan bir orman!
mak kolaydır! Fabrika kurmak zordur, fabrika satmak
kolaydır! Yapılmış bir güzelliği geliştirmektir önemli Bu “bütünlük” sözcüğünü defalarca tekrarlıyorum ki
olan, yapılmışı yıpratmak ve yıkmak değil! iyice anlaşılabilsin; ‘sağa sola ağaç dikmekle’ bir ‘bütün
halinde bir orman’ yaratmanın arasındaki büyük fark
Kuşların ağaçlara ihtiyacı var ve insanoğlunun her iki- gerçek manada anlaşılsın diye tekrarlıyorum sözcüğü!
sine de! Doğayı ve çevreyi korumak sadece bir ahlak Bugün AOÇ’un bütünlüğü kalmamıştır; bir yeşil alanı
meselesi değil aynı zamanda bir varoluş meselesidir! bütün olarak tutarsanız işte ancak o zaman güzel bir
şey yapmış olursunuz. Bir yerden bir yol geçti mi artık
ODTÜ ormanına girince tilki görmediğimiz zaman o yerden başka bir sürü yol geçmesinin de önü açılabi-
pek olmaz. Tatlı bir tavşan görmek bir mucize değildir lir ve bütünlüğü bozulmuş alan karakterini yitirir. Yo-
ODTÜ ormanında. Şahinler, atmacalar, kartallar, tar- lun açıldığı yerde yapılaşma da başlar. Yeşil bir alanı
la fareleri, kaplumbağalar, keklikler, yılanlar, kısacası parçalara bölmek, bir insanı parçalara bölmekle aynı-
vahşi bir yaşam var orada, tam da kentin içinde! Bura- dır; insan, bütünken canlıdır; yeşil, bütünken canlıdır!
da insanoğlu, kentin içinde öteki canlılara da bir yaşam
alanı yaratmıştır. İşte başarı budur! Hayvanat bahçele- Kabul edilebilir tek emperyalizm, Ormanın Emperya-
ri kurup hayvanları kafeslerin ardında çürüten sağlık- lizmidir! Bırakalım bütün dünya ‘ağaç-askerler’ tara-
sız ve merhametsiz zihinlerin değil sağlıklı zihinlerin fından işgal edilsin!
insanlarla birlikte hayvanlara da özgürce bir yaşam
alanı sunmalarının başarısıdır bu! Bu sağlıklı zihinler 19 Nisan 2011 günü kaybettiğimiz Kemal Kurdaş’ın
içinde Kemal Kurdaş’ın adını tam da şimdi anmalıyız. vizyonuyla oluşturulmuş ODTÜ ormanının içinden iki
Mustafa Kemal Kurdaş, 1961-69 yılları arasında ODTÜ tane yol geçirilmesi planlanıyor. Bunlardan ilki Ana-
rektörlüğü yapmıştır ve ağaç dikimlerinin mimarıdır; dolu Bulvarı’nın devamı olarak Vişnelik tesislerinin
yurtlarda öğrencilerin kapılarını çalıp onları ağaç diki- batısından ve 100. Yıl Mahallesi’nden geçmesi planla-
mine götürürmüş! Çeyrek yüzyılda 30 milyondan fazla nan yoldur; bu 1993-1994’te planlanmıştı. 1993 yılında
ağaç dikilmiştir ODTÜ arazisine. Karaçam, badem, sa- ODTÜ bu güzergâhı Karayolları Genel Müdürlüğü’ne
rıçam, çeşit çeşit meyve ağaçları, meşe, kavak ve Toros vermiş, orada bir hata yapılmış ya da belki de yolun
sediri gibi pek çok ağaç çeşidi barındırır ODTÜ ormanı alttan tünelle yapılacağı düşünülerek verilmiş veya yo-
(Elbette sarıçamlar bölgeye pek uyumlu değillerdi ama lun dar olacağı düşünülmüş; fakat daha sonra ODTÜ
o zamanki bilgiler çerçevesinde dikilmişler, çünkü sa- arazisi 1. Derece Sit Alanı ilan edilmiş. Şu anda “Diren
rıçam biraz daha yüksek irtifaları ve nemi sever.) ODTÜ Ormanı” şeklinde bir karşı çıkışın olduğu ve es-
pritüel bir şekilde “Kahrolsun Bagzı Yollar” denen yol
Yukarıda bahsettiğim bu başarılar, bu akılcı düşünce- işte bu yoldur.
ler 1995 yılında Uluslararası Aga Khan Mimarlık ödül-
lerini getirmiştir ODTÜ’ye ve elbette Türkiye’ye. İkinci yolun ise, Bilkent yolu üzerinde bulunan kapı-
http://www.akdn.org/architecture/project. dan girmesi ve az önce bahsettiğim yola bağlanması
asp?id=1364 planlanıyor. Bu ikinci yolun tamamen tünel olarak
yapılması öngörülmüş. Birinci yol neden tünel olarak
Bugün biraz yüksek bir yere çıkıp 100. Yıl tarafına ba- düşünülmemiş, bir teknik imkânsızlık mı var bilemiyo-
kan biri çirkin beton yapıların tam da ODTÜ sınırına rum, ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. Bu ikinci
gelip durduğunu görür; yine Bilkent tarafına bakarsa- yol daha önceleri okulu ikiye bölecek şekilde hemze-
nız da aynı şekilde devasa beton rezillikler sınıra da- min yol olarak düşünülmüş ki böyle bir şeyi ancak OD-
yanmıştır ama öteye geçememiştir, çünkü tam orada TÜ’ye aşırı bir kişisel hınç duyan, ODTÜ’yü düşman
“Yeşil Kale” yani ODTÜ ormanı onları durdurmuştur. olarak gören birisi düşünebilir. Türkiye’deki Uluslara-
rası projelerin %50′sini yapan bir üniversite bu ülkede türü vardır, bunların 250’si de çiçektir ve aralarında
yaşayanların en büyük dostudur! endemik çiçekler, yani sadece orada yetişen çiçekler
vardır. Buralardan yol geçirmek isteyen insanların bu
Kim bu ülkede bilimi, aklı ve sanatı yükseltiyorsa, o çiçeklere dair en ufak bir bilgileri yoktur. Oraya yapıla-
kişi ya da kurum bu ülkenin en büyük ve en gerçek cak yol trafik sorununun sadece yerini değiştirir; yani
dostudur! trafik sorununu bir yerden alıp başka bir yere taşırsın,
Anadolu bulvarından alıp Konya Yolu’na taşırsın! Do-
Hemzemin olarak planlanmış ikinci yol ODTÜ’nün aç- ğanın korunması, trafiğin rahatlamasından daha ciddi,
tığı dava sonucu iptal edilmiştir; o kararı alan mahke- daha varoluşsal bir meseledir. İnşaat sektörünün canlı
meyi de tebrik etmek gerekir, doğru bir karar vermiştir. tutulması adına her türlü çevre karşıtı projeyi hayata
Bir üniversiteyi ikiye bölecek şekilde yol geçirmek için geçirmek doğanın hayatına kastetmektir.
o üniversiteyi düşman toprakları olarak görmek gerek,
başka da bir izahı yoktur bu işin. Yanlıştan dönmek her Yol yapmak her zaman medeniyet değildir; medeniyet
zaman mümkündür. önce ahlak içermelidir ve doğanın korunması yüksek
ahlak içeren en büyük medeniyettir! En büyük uygar-
Bu yol güzergâhı için komik bir savunma da yapılmak- lık, yollar köprüler inşa etmek değil, öncelikle içinde
tadır; orada zaten fundalık vardır pek bir ağaç yoktur yaşanan doğayı korumaktır, herkesin hayranlık duya-
denmektedir. Eğer ODTÜ yönetimi planda oradan yol bileceği sanatsal eserler yaratabilmektir ve o eserlerle
geçmesi öngörüldüğünden dolayı oraya yıllardan beri kenti süsleyebilmektir; eğitimi ve kültürü yüksek bir
ağaç dikimi yapmamışsa yanlış yapmıştır! Rektör Ah- toplum yaratabilmektir!
met Acar’ın dediğine göre 80’li yıllardan beri oraya
ağaç dikilmemiş, kendiliğinden ağaçlar çıkmıştır ve o Umarım şiddet olmaksızın her şey ODTÜ ormanının
halde buralara ağaç dikilmemekle yanlış yapılmıştır! lehine sonuçlanır ve ağaçlar kurtulur ve ağaçların kur-
Nerede boşluk gördüysen dik oraya ağacı; başka tür- tulduğu yerde insanlar da kurtulmuş demektir! Şiddet
lü Ankara çöllükten nasıl kurtulabilir? Bir de ağaçlar olmaksızın dedim çünkü şiddet ilkelliktir; polis şiddet
kesilmeyecek, taşınacaklar şeklinde bir durum vardır kullanırsa bu ilkelliktir; öğrenci şiddet kullanırsa bu il-
ki bu da kabul edilemez, çünkü taşınan yetişmiş büyük kelliktir, halk şiddet kullanırsa bu ilkelliktir. Uygar in-
ağaçların yeniden tutması oldukça zordur, tutabilir de sanın eli yumruk olmaz, tokalaşmak için açıktır onun
tutmayabilir de, bir çeşit kumardır bu. eli! Gelişmiş insanın şiddetle bir ilgisi olmaz; şiddet,
az gelişmiş, hayvani yönlerini törpülememiş, evrimsel
Net olarak kaç ağaç kesilecek ya da taşınacak bu ko- açıdan geri kalmış insanın aracıdır. Gelişmiş insanın fi-
nuda çok farklı rakamlar var, ODTÜ’nün son verdiği kirlerden, barışçıl eylemlerden başka bir aracı olamaz.
rakam 2388 ağacın kesilecek olmasıdır. İhtiyaç ve ter-
cih aynı şeyler değildir; bu iki yol yapılmasa da olur; Bütün bu düşünceler içindeyken, henüz umutluyken
o yollar yapılmasa kimse ölmez, ama yollar yapılınca ağaçlar bir gece vakti kesildiler! ODTÜ’nün ana giriş
ağaçlar ölecek. kapısına bugün gidip baktığımda gördüğüm şey “mah-
volmuş bir doğaydı!” Ankara’ya yapılan büyük bir kö-
Belediye, tercihini her zaman doğadan yana kullan- tülüktür bu ve kötülük onu yapana bir gün mutlaka geri
malıdır! Ekolojik bir alanı bozmak müthiş bir “istisna” döner, evrensel bir yasadır bu, kaçışı yoktur! İktidarlar
haline getirilmelidir. Ayrıca belediye yolu yapmadan sürekli değişirler; geleceğe baktığım zaman şu an kup-
önce insanlara sormalıdır, onların rızasını almalıdır, kuru asfalt ve soğuk bir yola dönüşmekte olan alanın
onları ikna etmelidir. yeniden ormanlaştığını büyük bir heyecanla hayal ede-
bilmekteyim. Tek bir yaprağın bile hem bu ülke için ve
Ankara gibi bir kentte ODTÜ ormanından yol geçirmek hem de dünya için müthiş önemini içselleştirmiş olan
akla gelmesi gereken en son, ama en son çare olma- yeni kuşaklar bir gün bu alanı yeniden ormanlaştırma
lıdır, onu da çok çok zorunluysa tünelle yapabilirsin! kararı aldıklarında, yolu da alttan tamamen tünelle ge-
Ekolojik değerleri hiçe sayarsan ekolojik değerler de çirerek, yol işini de çözdüklerinde, evlerinden sökülüp
seni hiçe sayar! Meşhur Kızılderili sözünün belirttiği atılmış kuşlar, tilkiler, tavşanlar ve dahi çiçekler yeni-
şeyi yaşarsın: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok den oraya, yuvalarına döneceklerdir!
olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın
yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” ODTÜ ormanına emeği geçen herkesi sevgi ve saygıy-
la anarak; bilim ve sanatta ilerlemiş, tamamen bir akıl
2000’li yılların başında ODTÜ Çevre Topluluğu ve toplumuna dönüşmüş ve yemyeşil bir doğaya sahip ol-
ODTÜ Doğa Topluluğu üyesiydim; çok güzel topluluk- muş bir Türkiye’ye kavuşma dileklerimle saygılar su-
lardı bunlar. ODTÜ’lülere ve topluluğa gelen herkese narım.
açıklardı; doğa bilincinin gelişmesinde önemli bir iş-
lev görüyorlardı; her hafta toplanılıp doğayla ilgili so- Kontrast 37. sayıda yer alan Doğaçlama köşesinde
runlar tartışılırdı. ODTÜ Doğa Topluluğu, ODTÜ Kır sizlere sunduğumuz PAB Arşivi kaynaklı fotoğraflar
Çiçekleri Rehberi hazırlamış ve kitap olarak 1999 yı- Sayın Nuran Kansu'ya aittir. Eksik bilgilendirme
lında basmıştı. ODTÜ arazisinde 500 civarında bitki için kendisinden ve okuyucularımızdan özür dileriz.

54 55 AFSAD
Lale Aşkına…
Fotoğraf
Okuma
Doğaçlama

Kasım - Aralık

İsmail HAYKIR
Fotoğraf Sanatçısı
ismailhaykir@gmail.com

Lale’nin Orta Asya steplerin-


den, Tiyanşan eteklerinden
başlayan yolculuğuna paralel,
ben de lale aşkına yollara düş-
tüm, gezdim, gördüm, fotoğraf-
ladım. 2010-2013 yılları ara-
sında orta format Hasselblad,
dijital arkalıklarla ve Nikon
d7000 fotoğraf makineleri ile
lale bahçelerinde 50 bin kare-
den fazla lale çektim. Geldiğim
noktada ortaya büyük formatlı
bir kitap çıktı.

Dünyanın her yerine uzanan


bu yolculuğum dilerim hiç bit-
mesin. Zira lale aşkına daha
gidilecek ve görülecek çok yer
var…

Bu fotoğraf üstüste pozlama


yöntemi ile üretilmiştir.

Klasik fotoğraf zamanlarında


film üzerine bir kaç pozlama
yapardık, bazen poz telafisinde
zorlanırdık. Deneme-yanılma
yöntemiyle sayısal teknolojide
bunu daha kolay yapabilirim
diye düşündüm. Işık ve renk
olarak pozlamalardaki geçişle-
ri iyi tutturmam lazımdı. Ma-
kinemin menüsünden çoklu
pozlamayı (multiple exposure)
ve kaç kare üste üste çekeceği-
mi ayarladım, bol bol deneme
yaptım. Photoshop kullanma-
dan çekim mekanında fotoğ-
rafı bitirmem gerektiğini dü-
şündüm. Hangi zeminle, hangi Hasselblad 120 mm macro lens, f4, T1/160, Phase One
çiçeği eşleştirmem gerektigine P65+arkalık, 8984X6732 pixel, 50 ISO
karar vermek için, zemin fo-
toğraflarımdan bir kolleksiyon Önce zemin olarak kullanaca- orta formatta hemen mümkün
oluşturdum. Bu fotoğrafları ğım fotoğrafları birinci ve ikin- olmuyor. Bu nedenle epey de-
20x30 cm ebatlarında parlak ci poz olarak üst üste çektim. neme yapmam gerekti. Bir fo-
olmayan mat kartlara bastırt- Bazende ana konu olan çiçe- toğraftan çok sayıda varyantlar
tım. Herşey hazırdı… Çantamı ği önce, zemini sonra çektim. elde ettim. Bunlardan bitanesi
toplayıp çekim alanına gittim. Pozlama telafisini ayarlamak de işte bu İstanbul Lalesi…
Hasselblad 120 mm macro lens, f8, T1/125, Phase One P65+Arkalık, 8984X6732 pixel, 100 ISO

Ayrı ayrı çekilmiş 2 fotoğraf plan silinip temizlendi ve zemin fotoğrafçıları da kendi çekim
“phase one capture one” yazı- layer olarak yerleştirildi. alanına sokuyor. Lale fotoğraf-
lımında, raw formattan JPG ları çalışan, yapan fotoğrafçıla-
formatına dönüştürüldü, pho- Nisan ayının başından itibaren rın artması dileklerimle…
toshop yazılımında açıldı, arka açmaya başlayan bu güzel çiçek, Işığınız bol olsun…

56 57 AFSAD

You might also like