Professional Documents
Culture Documents
MALINOWSKI
BÜYÜ, BİLİM VE DİN
Bronislaw Malinowski
□
BÜYÜ, BİLİM VE DİN
KABALCI YAYINLARI : 5
Bilim Kitapları :2
KABALCI YAYINEVİ
Başmusahip Sk. Talaş Han
Giriş Kat No. 16/5
Cağaloğlu — İSTANBUL
Tel.: 522 63 05 — 513 66 44
R MALİNOWSKİ
Çeviren:
SAADET ÖZKAL
k
KASAUCI YAYINEVİ
İstanbul
Yazan : Bronislaw Malinowski
YAZAR HAKKINDA
BALOMA
TROBRİAND ADALARINDA ÖLÜLERİN RUHLARI ............................. 133
I. Genel Notlar 135
II. Ruhun Yolculuğu 141
III. Baloma’yla Canlılar Arasındaki İlişki .................. 149
IV. Ruhların Dönüşü 160
V. Büyüde Ruhların Rolü ............................................................. 182
VI. Reenkarnasyon İnancı (Ruhun Yeniden Beden Bulması) ... 207
VII. Üreme Fizyolojisinin Bilinmemesi ....................................... 213
VIII. Birkaç Genel Saptama ............................................................. 230
BÜYÜ, BİLİM ve DİN
I
dan daha fazla olarak öbür dünyaya acılan kapıdır. İlk din
lere ilişkin çoğu teoriye göre, her dini esin değilse de büvûk
bir bölüm buna dayanmaktadır ve bunda da ortodoks gö
rüşler tamamen doğrudur. İnsan, yaşamını ölümün gölge
sinde sürdürür, yaşamı sevip onun nimetlerine sevinen ki
şinin tehdit edici sondan korkması gerekir. Yüzünü ölüm
den çok yaşamın vaatlerine çevirir. Ölüm ve ölümün inkâ
rı - ölümsüzlük - bugün de olduğu gibi insanın düşleri için
de her zaman en yakıcı temayı oluşturur. İnsanın yaşam
karşısındaki heyecansal tepkilerinin olağanüstü karmaşık
lığının doğal olarak ölüme karşı tutumunda da karşılığı var
dır. Yalnız, yaşamda uzun bir zamana yayılmış olan ve bir
deneyimler ve olaylar silsilesi içinde kendini gösteren şey,
yaşamın sonunda tek bir buhrana sıkışır, bu da dinsel gös
terinin şiddetli ve karmaşık bir galeyanını ortaya çıkarır.
Hatta en ilkel halklarda ölüm karşısındaki davranış çok
daha karmaşıktır ve şöyle ekleyebilirim, bizim davranışımı
za genelde kabul edilenden daha yakındır. Antropologlar
sık sık, hayatta kalan kişinin baskın duygusunun cesetten
iğrenme ve ruhtan korkma olduğunu ileri sürerler. Hatta bu
çifte davranışın her dini inanç ve geleneğin gerçek çekirde
ği haline getirilmesi hiç kimsede yazar Wilhelm Wundt’-
dan daha az değildir. Bu iddia gerçi yalnızca yarı gerçektir,
yani gerçek değildir. Heyecanlar son derece karmaşık, hat
ta çelişiktir; baskın öğeler, yani .ölüye duyulan sevgi ve ce
setten iğrenme, henüz bedeni saran kişiliğe duyulan tutku-
sal eğilim ve geride kalmış ürkütücü bir şey karşısındaki
ezici korku, bu karşıt öğeler birbirine karışmış ve birbirini
etkiliyor gibi görünür. Ölüm karşısındaki kendiliğinden
davranışta ve ayinde bunlar yansır. Cenazenin hazırlanma
sında, defnetme sırasında, gömü töreninden sonraki ve ölü
nün anısına yapılan törenlerde, ölünün en yakınları, oğluna
ağlayan anne, kocasına ağlayan dul, ana babasına ağlayan
çocuk, dini bir sevgiyle karışmış bir korku ve dehşet gös
terirler, ama olumsuz öğeler hiçbir zaman tek başına bu
lunmaz, hatta baskın öğe olarak da ortaya çıkmaz.
Cenaze törenleri bütün dünyada şaşırtıcı bir benzerlik
38 BÜYÜ, BİLİM VE DİN
İlkel kültün k a m u sa l ve s o y k a r a k te r !
manist, Zeus’un ay mı, güneş mi, yoksa somut bir tarihi ki
şilik mi olduğuna karar vermek zorundadır; ve onun inek
gözlü karısının sabah yıldızı mı, bir inek mi, yoksa bir rüz
gâr kişileştirmesi mi olduğuna. Kadınların çenesi düşük
lüğü meselleşmiş olduğu için. Sonra bütün bu sorular, ay
rı ayrı arkeologlar, Kaideciler ve Mısırcılar, Hintçiler ve
Çinciler, Perucular ve Mayacılar tarafından mitoloji sah
nesinde yeniden tartışılmak zorundadır. Tarihçi ve sosyo
log, sanat tarihçisi, Latinist, Germanist ve Romanist, Kelt
araştırmacısı ve Slavist, her grup kendi içinde olmak üzere
tartışırlar. Mitoloji, mantıkçı ve psikolog önünde, metafi
zikçi ve epistemolog önünde de tam emniyette değildir -
teozof, çağdaş astrolog ve Hıristiyanlık bilimi temsilcisi
gibi müşterilerden hiç söz etmiyoruz. Nihayet bir de psi
kanalistimiz var, o da bize, mitin insanın bir gündüz düşü
olduğunu anlatmak ister ve onu ancak, doğadan, tarihten
ve kültürden uzaklaşıp, dibinde psikanalizin bildik eklenti
ve sembolleri bulunan bilinçaltının karanlık derinliklerine
dalarak açıklayabileceğimizi söyler. Öyle ki, sonunda za
vallı antropolog ve folklor araştırmacısı şenliğe geldiğinde,
geride onun için ancak birkaç kırıntı kalmıştır.
Eğer kaosa ve karışıklığa ilişkin bir izlenim verebildiy-
sem ve giderek, inanılmaz mitoloji tartışmaları karşısında
bir bıkkınlık yaratabildiysem, tam istediğime ulaştım de
mektir. Çünkü okuyucularımdan, teorisyenin kapalı araş
tırmasından çıkıp, kendilerini antropolojik alan-araştırma-
sınm temiz havasına bırakmalarını isteyeceğim, ve Yeni
Gine’nin bir Melanezya soyu yanında geçirdiğim yıllara ya
pacağım hayali yolculukta beni izlemelerini. Orada lagün
lerde kürek çekecek, yakıcı güneş altında yerlileri toprak
çalışmasında gözleyeceğiz, onları cengelin patikalarında,
girift fiyortlarda ve kayalıklarda izleyecek, böylece yaşam
larını öğreneceğiz. Öğlesonu serinliğinde ya da akşamın
gölgelerinde törenlerini de izleyecek, ateşin çevresindeki ye
meklerine katılacak ve bu sırada öykülerine kulak vere
ceğiz.
Çünkü antropologun -mitoloji kavgasındaki birçok ka
İLKELLERİN PSİKOLOJİSİNDE MlT 87
8 Bu olgular üzerine bir bilgi, «Baloma, the Spirits of the Dead in the
Trobriand Islands» adlı makalede verilmiştir: Journal of the Royal
Antropological Institute, 1916, S. 149. (Bu kitabın üçüncü bölümüne
bakınız.)
İLKELLERİN PSİKOLOJİSİNDE MİT 121
* Argonauts of the Westenrn Pacific, S. 329, 401 ff. Ayrıca «Büyü, Bi
lim ve Din», Büyü ve Deneyim, Büyü ve Bilim bölümleri. Science,
Religion and Reality, çeşitli yazarların denemeleri (1925).
İLKELLERİN PSİKOLOJİSİNDE MİT 127
V. SONUÇ
TROBRİAND ADALARINDA
ÖLÜLERİN RUHLARI
TROBRİAND ADALARINDA ÖLÜLERİN RUHLARI!
I. GENEL NOTLAR
fendi: «Eğer bir silami (kötü büyü) rastlamazsa ölmesi için hiçbir
sebep yok,» Burada, silami’nin, en iyi dostlar dışında kimseye söz
edilemeyecek özel bir durum olduğunu anımsatmak gerekiyor. «Do
ğal ölüm tanımama»nın genel, tipik tutum olduğunu da vurgulamak
gerekiyor, bu tutum, alışkanlıklarında, yasal ve ahlaki kumrularında,
her tür çelişkiyi ya da belirsizliği dışarda bırakan bir tür zorunlu
iddia olarak dile gelir ve yansır.
TROBRİAND ADALARINDA ÖLÜLERİN RUHLARI 147
23 Seligman, S. 734.
24 Benzer şarkıları Tuma’dan başka İnsanlar da getirdiler.
152 BÜYÜ, BİLİM VE DİN
men sonra oluyor, ruh gelip artık yaşamayan yakın bir dos
tun ya da akrabaıiın ölüm haberini getirdiğinde. Baloma'
lar, gebe kaldıklarını söylemek için sık sık kadınların rü
yalarına da giriyorlar. Yıllık şenlik milamala’da insanlar sık
sık rüyalarında ölü akrabaları tarafından ziyaret ediliyorlar.
Sözü edilen bu durumların ilkinde (artık yaşamayan bir
dost ya da akrabanın ölümünden sonra ruhlar geldiğinde),
bütün zamanlarda ve bütün uygarlıklarda rüyaların yoru
munda benimsendiği gibi, belli bir serbestlik ve belli bir
«simgesellik» var. Sözgelimi, Omarakana’nm genç insanla
rının büyük bir bölümü, bir plantasyonda çalışmak üzere,
ana il Yeni Gine’nin en ucundaki Milne Bay’a gitmişti. Ara
larında reis To’uluwa’nm oğullarından biri olan Kalogusa
ile Omarakana’nm sıradan yerlilerinden biri, Gumigawa’ia
da bulunuyordu. Bir gece Kalogusa rüyasında yaşlı annesi
nin kendisine geldiğini gördü, o sırada Omarakana’da ya
şayan To’uluwa’nm on altı karısından biriydi annesi ve öl
düğünü söyledi. Kalogusa çok üzülmüştü ve üzüntüsünü
yüksek sesle ağlayarak gösterdi. (Öyküyü bana gruptan bi
ri anlattı.) Bütün diğerleri, Omarakana’da bir şeyler oldu
ğundan emindiler. Eve dönerken, Gumigawa’ia’nın annesi
nin öldüğünü öğrendiler; hiç şaşırmamışlardı, bunda Kalo-
gusa’nm rüyasının açıklamasını buldular.
Burası, baloma’m karakterini ve feosı’yle ilişkisini tartış
manın en uygun yeri gibi görünüyor. Bunlar hangi malze
meden yapılmıştır? Aynı maddeden mi, başka bir madde
den mi? Gölge ya da ruh mu bunlar, yoksa cisimli mi dü
şünülmeliler? Yerlilere bütün bu sorular sorulabilir; en akıl
lıları sizi hiç güçlük çekmeden anlayacak, sizi etnograf sa
yacak ve bu yüzden bir miktar anlayış ve ilgi gösterecektir.
Ama böyle tartışmalar bana açıkça şunu gösterdi: Böyle ve
benzeri soruları kullanmakla insan asıl inanç alanından
uzaklaşıyor ve yerlilerin çok farklı bir tarzdaki düşüncele
rine dokunuyor. Burada pozitif inançtan çok yerlinin spe
külasyonları söz konusu; ve o böyle spekülasyonları çok cid
diye almıyor, dahası, ortodoks olsun olmasın, bunlar onu
aslında ilgilendirmiyor. Gerçekte yalnız, özellikle akıllı yer
156 BÜYÜ, BİLİM VE DİN
*» Sellgman, S. 733.
2? Age, S. 679.
TROBRİAND ADALARINDA ÖLÜLERİN RUHLARI 161
rakl gün Valaita, ondan sonraki VVoulo'dur. loba, Woulo gecesi ya
pılır.
Klrivvinalıların davulları şunlardan oluşur: 1) Büyük davul (Yeni Gi
ne davullarının normal büyüklüğü); buna kasausa’u veya kupi de
nir (sonuncu sözcük glans penis sözcüğünün müstehcen bir eş an
lamlısıdır). 2) Küçük davul. Bu diğerinin aşağı yukarı üçte biri ka
dardır ve katunenia adım taşır. Bütün davulları, her birinin kendine
özgü bir sesi olan bu iki davulun kombinasyonundan oluşur.
TROBRİAND ADALARINDA ÖLÜLERİN RUHLARI 177
4i Bir köy yastaysa (bola) ve davul çalmak yasaksa, loba midye ka
buklarıyla (ta’ulo) yapılır, böyle koşullarda bile ihmal edilmez.
TROBRİAND ADALARINDA ÖLÜLERİN RUHLARI 179
Ata Hiçbir
Not edilen adlarının ata atb
formüllerin anıldığı geçmeyen
toplam formül formül
Büyünün Tarifi sayısı sayısı sayısı
” Bu tema başka bir yerde enine boyuna işlenmeli. Belli bir tür sila-
mi’de (kötü büyü), gelip kötülüğü yapması için tokuay diye bir
varlığa doğrudan seslenllmesi ilginçtir (ağaçlarda yaşayan bir odun
ruhu). Ve hepsi, Tokuay’ın silami'nin u'ula’sı olmasıyla (temeli,
nedeni), bedenlere girip içerde korkunç zararlar vermesiyle üst üs
te düşüyor.
TROBRİAND ADALARINDA ÖLÜLERİN RUHLARI 207
0 = 0 llabuova
Buguabuaga 0 = 0 Bomakata
0 To'uluvva
o zaman genç kız, çoğunlukla da bir süre sonra kocası olan belli
bir erkekle, uzatmalı ve az çok kapalı bir aşk yaşamına girer. Ev-
lilikdışı çocuklar hiç seyrek değildir,' Sellgman, Bölüm XXXVIII, S.
499'a bakınız, Massimlerdekl bu mükemmel betimlenmiş cinsel ya
şam ve evlilik, bu açıdan Kirivvlnalılarınkine benzer; ayrıca Bölüm
Llli, S. 708’de, aynı temanın Kuzey Massimlere ilişkin olarak kısa
ama tam açıklaması var (Trobrland adaları sakinleri de dahil olmak
üzere).
216 BÜYO, BİLİM VE DlN
nun öyle olduğuna hiç kuşku yok), kendi İçinde tutarlı bir dünya ta
sarlıyor. Ve bu durumu reddetmek İçin kullandığı argüman, evlilik
te kıskançlıkla, babalığın tanınmasının birlikte varolması olgusun
dan başka bir şey değil (babalığın bu tanınması, ilgili soyda bunun
fiziksel temelinin bilinmediği bir tanıma). Sanki kıskançlıkla (saf iç
güdüsel bir şey) gebe kalma tasarımı arasında en ufak bir mantıklı
bağıntı olabilirmiş gibi; ya da bu sonuncusuyla ailenin sosyal bağ
ları arasında bir bağıntıI Bu ifadeyi. Güney Denlzi’nln yerlilerine
ilişkin en İyi etnografik kitaplardan birisinde bulunduğu için seç
tim. Ama, eleştirimin biraz uygunsuz olduğunu da eklemek İsterim,
çünkü Bay Newton bir misyoner olarak bu sorunun bütün ayrıntıla
rını yerlilerle tartışamazdı, ayrıca bu sorunu doğrudan araştırmadı
ğını ve kuşkuları için gerekçeler İleri sürdüğünü okuyucuya açıkça
belirtmiştir. Buna rağmen, bu konuda daha kesin bilgiler edinilmek
istendiğinde su yüzüne çıkan teknik güçlükleri ve İradi yanılgılarla
düştüğümüz birçok boşluğu göstermek İçin, bunu yine de kullandım.
¿28 BÜYÜ, BİLİM VE DİN