You are on page 1of 24

Sevtap Metin, Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek, Hukuk Kuramı, C. 1, S.

3, Mayıs-
Haziran 2014, ss. 1-24. (Hakem denetiminden geçmiştir.)

LARS VON TRİER’İN DOGVİLLE VE THINKING LAW WITH LARS VON


MANDERLAY FİLMLERİ İLE TRIERS’ DOGVILLE AND MANDERLEY
HUKUKU DÜŞÜNMEK

Sevtap METİN*

Özet: Lars Von Trier’in, “Amerika: Fırsatlar Abstract: The first movie of Lars von Trier’s
Ülkesi” üçlemesinin ilki olan Dogville, küçük “The USA: Land of Opportunities”, Dogville
bir grup içinde yakın/kapalı insan ilişkilerine ,focuses on close interpersonal relationships
ve kontrol ile sömürünün nasıl ortaya çık- and how control and exploitation tend to
tığına odaklanmışken; ikinci filmi Mandarley, emerge in small scale interaction, whereas in
devlet iktidarının özündeki kurumlar ve araç- Manderlay the focus is on the explicit set of
lar hakkındadır. Dogville, seyirciyi sosyal ger- institutions and apparatuses that define the
çekliğin ve insan ilişkilerinin doğal ve sabit core of state power. Consequently, Dogville
olmayıp, değişebilir olduğunu algılamaya raises issues concerning particular inclusion
zorlayacak bir dizi sorun ortaya koyar. Bu and exclusion, status ranking and the ethology
bağlamda Dogville, bir yabancının gelişiyle of human behaviour (e.g. territoriality and the
stabilitesi, düzeni bozulan kapalı bir toplu- relationship of insiders to foreigners). In both
mun tepkisini sunan felsefi bir fiksiyondur. movies, the problems Grace faces as an alien in
Her iki filmde Grace’in yabancı olarak ko- a society may be expressed as a treatise on the
numlandığı toplumda yaşadığı tecrübe ve formation of social order, which is an issue of
deneyimler, sosyal düzenin oluşumu hak- power. The facets of power like politics,
kındaki tezler olarak da dile getirilebilir. economy and gender can be observed in the
Sosyal düzenin oluşumu ise iktidar mese- social arena of Both Manderlay and Dogville.
lesidir. İktidarın politika, ekonomi, cinsiyet ve Analyzing these movies from the perspective
şiddet olarak görünümleri Manderlay ve of law, we can see the problems of the
Dogville’in sosyal alanında gözlemlenebilir. customary law, creation of new law, property
Üçüncüsü çekilemeyen bu iki filmi hukuk relations, gap between love and contract,
perspektifinden analiz ederek; örf-adet huku- ruling human body through violence, divine
ku, yeni hukukun yaratılması, mülkiyet, sevgi justice and the connection between justice- law
ve sözleşme arasındaki yarılma ve de şiddet and violence.
yoluyla insan bedeninin yönetilmesi, ilahi
adalet, adalet-hukuk-şiddet gibi ögeleri ve Keywords: Foundation of Law, justice,
bunlar arasındaki ilişkileri de görebiliriz. violence, freedom-slavery, social conflict
Anahtar Kelimeler: Hukukun oluşumu,
adalet, şiddet, özgürlük-kölelik, sosyal çatışma

*Doç.Dr., İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi,


Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi ABD,
sevtap_metin@hotmail.com

1
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

“Bir film ayakkabıya kaçmış bir çakıl taşı gibi açmıştır. Belki de bunun sebebi, ölüleri övmenin ya da

olmalıdır”. haklarında kesin ve değişmeyecek yargılara varmanın


daha kolay olmasına karşılık, yaşayan dâhilerin
Bu çalışmaya konu edilen Dogville ve Manderlay varlığının bizi rahatsız etmesidir. Şayet dahi denilen
filmlerini ve bunların hukuka bakışını yorumlamakta, insanlar karmaşık, gizemli ve acı çeken kişilerse; bir dahi
eser sahibinin niyeti de önemlidir. Sanat eserlerinin hem hem saldırgan hem güvensiz, ileriyi gören ve aynı
yorumunda yaratıcısının niyetini anlamaya çalışmak, zamanda işlevini yerine getirmeyen biriyse Lars Von
Gadamer’in deyişiyle ufukların kaynaştırılması çabası Trier’in dahi olduğunu söylemek doğrudur. Uçak fobisi
yolunda bir nirengi noktasıdır. Bu açıdan yönetmenin dâhil birçok fobisi ve güvensizliği olan yönetmeni,
yaşamı ve kişiliği de onun filmlerine yansıttığı olguların başarısızlık ve kötü film yapmak ise korkutmamaktadır.
yorumlanmasında bize ışık tutacaktır. Hele ki Bu korkusuzluk daha doğrusu ilgisizlik yine birçokları
senaryolarını kendi yazan bir yönetmen söz tarafından kibir olarak algılanmıştır. Başarılı olan
konusuysa… insanlardan başarılarını ciddiye alıp, onların ödül alınca
terbiyeli biçimde teşekkür etmelerini beklediğimizden,
1.1. Senaryomu Kendim Yazarım bir ödül kazandığında genelde zahmet edip ödülü
Lars Von Trier; Batı’nın en provokatif, şaşırtıcı ve almaya gitmemek, bunu yapmadığı gibi bir de jüri
tartışma yaratan filmlerini çeken, Danimarkalı ama aynı başkanına “cüce” deyip ülkesinin vatandaşlarını
zamanda çağdaş pan Avrupalı sinema estetiğinin utandırmak bir aşağılama biçimidir ve kibirdir.
temsilcisi bir film yönetmenidir. Eserlerinin sanatsal
Böyle olmakla birlikte Danimarka sinemasının bugün
kontrolü üzerinde her zaman tek söz sahibi olmaya özen
altın çağını yaşamasının, sinemanın ülkesinin en gözle
gösteren, başka insanların öykülerinin uyarlamalarını
görülür ticari ürünlerinden birisi haline gelmesinin
değil kendi yazdığı hikâyeleri çeken, Hollywood stüdyo
sebebi ve övünç kaynağıdır. Bu anlamda evine
sisteminin baskılarına ve kurallarına karşı koyabilecek
düşkünlüğüyle tanınan yönetmen, ilhamını ve
gözüyle bakılan filmlerin yaratıcısı ve ödün vermeyen
konularını da kendi kültüründe aramaktadır, kullandığı
bir sinema sanatçısıdır. O, “oyunu” oynamadığı için ünlü
temalar da büyük oranda çocukluğuyla ilgilidir
olan ama sayısız küçük oyunlarıyla da seyircilerini
(Stevenson, 2005: ix-xiv vd).
keyfince yönlendiren bir sinema dehasıdır.
Bu bağlamda çocukluğuna ve biyografisine kısaca
Yine de bugün sahip olduğu uluslararası başarısına
bakacak olursak: annesi İnger Host, gençliğinde
rağmen başta ülkesi Danimarka gelmek üzere tüm
Danimarka Komünist Partisi’ne üye olmasının yanısıra
kariyeri boyunca kuşkuyla takip edilmiş hatta “bir şeyler
Alman işgali sırasında direniş hareketine katılarak
anlattığı kisvesi altına gizlenen anlamsız filmler
yasadışı yayınların basım ve yayım faaliyetleri
yapmakla”, “kendine özgü postmodern yöntemleriyle
yüzünden aranmaya başlayınca İsveç’e kaçar. Burada
keyif için duygularımızla oynamakla”, “bütün hayat
Yahudi asıllı olduğundan İsveç’e sığınmak zorunda
hikâyesi bir yalandan ibaret olan büyük bir yalancı
kalan Ulf Trier ile tanışıp, evlenirler ve savaşın bitimiyle
olmakla” da eleştirilmiştir ve suçlanmıştır. Gerçekte bir
Danimarka’ya geri dönerler. Kendine güveni tam ve
dahi olmasa bile pek çok kişi kendisine bu yaftayı
bağımsız bir kadın olan Inger Host, o dönemde ender
yapıştırmış, bu dâhilik etiketi Lars Von Treir hakkındaki
rastlanan bir durum olduğu halde evlendikten sonra da
tartışmaları daha da alevlendirmiş, kimilerinin yaptığı
kendi soyadını kullanmaya devam eder ve yüksek lisans
her filmi başyapıt kabul etmesine, bazılarının da
eğitimi alarak tıpkı kocası gibi Toplum Bakanlığı’nda
çalışmalarını şüphe hatta düşmanlıkla karşılamasına yol
müfettişliğe başlar. 30 Nisan 1956’da Ulf Trier 1 ve

11989 yılında Lars Von Trier ölüm döşeğinde yatmakta olan On yıl önce ölen kocası ve Lars von Trier’in babası Ulf Von
annesini ziyarete gittiğinde şaşırtıcı bir gerçeği öğrenecektir. Trier, gerçek biyolojik babası değildir. Annesi Inger’in

2
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

Inger’in ikinci erkek çocukları dünyaya geldiğinde ona öldüğü zaman ölürdü, hepsi bu. İnsan, bir
Lars adını verirler. Lars Von Trier. Yüksek düzey devlet molekül yığınından ibaretti.” (Stevenson, 2005: 4).
memuru ailesi Trier’lerin, ilerici bir atmosferin hakim Lars’ın son derece katı kurallı ve eski moda bir okula
bulunduğu evlerine dönemin ünlü Danimarkalı gönderilişi travmatik bir deneyim olmuş, yaşı ilerledikçe
yazarları davet edilmektedir. Annesi genç Lars’ı bir “problem çocuk” olarak kabul edilip pek çok kez
yetiştirirken kurallar koymaktan kaçınmayı tercih eder, psikoloğa gönderilmiş ve nihayetinde uyum sağlamakta
ev ödevini yapıp yapmamak ya da yatağa gitme saatine güçlük çektiğine karar verilmiştir. Evde disiplinden çok
karar vermek gibi tercihleri tamamen kendisine bırakır. uzak olan, okuldaki disiplinden nefret eden Lars,
Bu olağanüstü denebilecek serbestlik Lars’ın kendisini kendine oyunlar uydurmak, kendi kurallarını koymak ve
özgür hissetmesinden ziyade küçük yaşta kendi kendi iç disiplinini yaratmak zorunda kalmıştır.
kararlarını almanın ağır sorumluluğu altına girerek Öğretmenleri tarafından sürekli itiraz eden, zor ve
çabuk olgunlaşmasına neden olmuştur. Üstelik bütün saygısız bir öğrenci olarak tanımlanan Trier, kendisi de
gezegene karşı sorumluluğu olduğunu hissetmektedir bunu kabul edecek, okul ortamında nevrotik ve
bu çocuk: anlaşılması olanaksız birine dönüştüğünü söyleyecektir2.

“Atom bombasından çok korkardım. Her gece 1976 yılının Eylül ayında, yirmi bir yaşındayken
uyumadan önce dünyayı kurtarmak için kendi Kopenhag Üniversitesi’nin sinema bölümüne giren,
uydurduğum törensel hareketleri tekrarlardım”. Danimarka Komünist Partisi üyesi olan Trier, sonradan
Küçük çocukların sığınağı olan fanteziler de ondan kendisinin aşırı doz Komünist İşçi Partisi diye
esirgenmişti. nitelendirdiği bir süreçten geçtikten sonra kararlı bir
apolitik olmuştur. Üniversiteye üç yıl devam ettikten
“Annemle babam bana Noel Baba’nın gerçek sonra Danimarka Sinema Okulu’na başvurarak
olmadığını anlatmak için adeta
yönetmenlik eğitimi almaya başlayan Trier, 1980 yılında
sabırsızlanmışlardı. Herşey böylece açıkça ortada
ve mantıklı biçimde açıklanabilir olduğunda ilk 16mm’lik okul projesi olan Noktürn filmini çeker.
çocuk olmak zordur. Kendime Noel Baba’ya Noktürn’ün en belirgin konusu ve ana teması ise Lars
inanma lüksünü ancak bir yetişkin olduğumda Von Trier’in en sık işlediği konulardan birisi olan
verebildim. Varlığın derinlerinde daha derin endişedir3.
anlamlar olmadığı öğretilmişti bana. Bir insan

Toplum Bakanlığı’nda iş arkadaşı olan evli bir adamla  Melancholia, 2011


ilişkisi olmuştur. Inger, onunla sanatçı bir aileden geldiği ve  Antichrist, 2009
sanatçı genleri taşıyan bir çocuk istediği için ilişkiye  Direktøren for det hele (The Boss of It All), 2006
girdiğini açıklar. Lars’ın biyolojik babası Fritz Michael
 Manderlay, 2006
Hartmann bir Yahudi de değildir. Böylece o güne değin
 De fem benspænd (The Five Obstructions), 2003
Yahudi olduğunu zanneden Lars, böyle olmadığını da
öğrenmiş olur. Lars Von Trier bütün bu olanlar için “tüyler  Dogville, 2003
ürperticiydi” yorumu ile birlikte annesine hitaben “Eğer  Dancer in the Dark, 2000
Dallas’tan bir sahneyi canlandırdığımızı sanıyorsan 1990'lar
gerçekten de çok başarısızsın” demiş fakat ölüm  Idioterne (The Idiots), 1998
döşeğindeki annesi espri anlayışını yitirmemiş olacak ki  Breaking the Waves, 1996
oğluna “En azından biraz sanat yeteneği kaptın ondan”  Europa, 1991
cevabını yetiştirebilmiştir (Stevenson, 2005:60). 1980'ler
2 Yönetmen Lars Von Trier’in ruhsal sorunları
 Medea, 1988
yetişkinliğinde de devam edecek ve zaman zaman tedavi
 Epidemic, 1987
görecektir.
 Forbrydelsens element (The Element of Crime),
3Filmografisi: 1984
2000'ler  Befrielsesbilleder (Image of Relief), 1982
 Nymphomaniac 2014

3
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

Lars Von Trier’in başını çektiği bir grup 1995 yılında yönetmen genel anlamda manifestonun kati kurallarını
Dogma 95 isimli bir bildiri yayımlar. Bu bildiri bir zamanla çiğnemeye başlamış ve terk etmiştir (Stevenson,
manifesto ve bir filmin nasıl yapılması gerektiğini 2005: 100-105 vd; Sinnerbrink, 2007).
belirten on tane katı “erdem yemini”nden oluşmaktadır.
Ama zaten hayatı da çelişkiler, paradokslarla doludur.
Dogma; paranın, yaratıcı sahtekârlığın ve tembelliğin
Örneğin, ailesi isyan etmesine sebep olacak hiçbir kural
yozlaştırdığı sinemaya bir nefes getirecek; özel efektler
koymadığı halde isyankâr biri olabilmiş, Danimarka
ve kolay çözümlerden oluşan sahte tanrılara ruhlarını
sinemasının kurtarıcısı payesini almışken hatta artık
satan yönetmenlerin bedenlerini ve ruhlarını kurtaracak,
kendisi Danimarka sinema endüstrisi haline gelmişken
gerçek insan duygularıyla ilgili güzel ve basit bir
konformist davranmayıp Danimarka sinema
hikâyeyi anlatmaktan aciz yönetmenleri sarsıp kendine
endüstrisine kafa tutmuş, bütün hayatı boyunca
getirecekti. Bu hedefe yönelik olarak da Hollywood’un
umutsuzca güven duygusu ararken bu kadar çok risk
sıkça başvurduğu bazı çekim tekniklerinden uzak
alabilmiş, herkesin herşeye açık olduğu bir ülkeden
durarak yakın çekimler, hareketli el kamerası kullanımı,
gelirken bu kadar kışkırtıcı filmler üretmeyi
özel ışıklandırma, dekor ve set kullanılmaması,
başarabilmiştir.
filtreleme yasağı, prova yapılmaması gibi doğallığı açığa
çıkaran, sanallığı yok eden yöntemler tercih edilmiştir. 1.2. Amerika: Fırsatlar Ülkesi
Bu sert kurallar, yönetmenleri cezalandırmak değil
Üçlemenin İlk Filmi “Dogville’i İzlemek

aksine onları özgür kılmak için yaratılmıştır. Amaç onları Gerek Dogville gerekse Manderlay, Amerikan sosyal
büyük çapta filmler yapmanın baskı araçlarından, yüklü hayatının ve liberal politikalarının sert bir eleştirisinin
bütçesinden, büyük çekim ekiplerinden kurtarmak, yapıldığı, siyasi mesajlar içeren filmlerdir. Gerçekten de
yeniden öykülerini keşfetmelerini sağlamaktı. Herşey Dogville, özellikle ABD’de sadece ve tamamıyla
kökten değişmediği takdirde zaten üstüne kafa Amerikan karşıtı olarak anlaşılmış ve reddedilmiştir.
yorulacak gelecek diye bir şey olmayacaktı. Ama Dogma Öyle ki, Amerika’nın “bu kadar sert eleştirildiği” bir film
95 unutulmamalıdır ki ekonomik değil sanatsal bir olarak nitelenen Dogville’e çeşitli platformlarda ödül
konsepttir. Ekonomik-politik küreselleşmenin kültürel vermeye cesaret edilemediği gibi, filmin ikincisi olarak
ideolojik kanadını oluşturan sinemaya hâkim Amerikan çekilecek “Manderlay”da, Dogville gibi “politik” bir filmin
kültür endüstrisine bir başkaldırı hareketi olarak ortaya devamı olması nedeniyle daha yapım aşamasındayken
çıkan Dogma 95, sinemaya alternatif bir bakış sunması çeşitli sıkıntılar yaşamıştır. Ancak her iki filmin mesajını
hasebiyle tahmin edildiğinden fazla tartışılmış ve da “Amerika’daki kötü insanlar” olarak okumak zayıf bir
beklenenden fazla dikkat çekmiştir. Ancak Trier’in bütün yorum olacaktır. Filmin Amerika karşıtı bir içeriği
filmleri Dogma 95 akımından izler taşısa da usta olmakla birlikte filmde ele alınan sorunlar sadece ABD
ile sınırlı olmayıp aksine evrenseldir4. Derin semantik

 Den sidste detalje (The Last Detail), 1981  Et skakspil (A Chess Game), 1969
 Nocturne, 1980  En røvsyg oplevelse (A Dead Boring Experience),
1970'ler 1969
 Menthe - la bienheureuse, 1979  Nat, skat (Good Night, Dear), 1968
 Orchidégartneren (The Orchid Gardener), 1977  Turen til Squashland (The Trip to Squash Land),
 En blomst (A Flower), 1971 1967
 Hvorfor flygte fra det du ved du ikke kan flygte 4 Trier, filmlerdeki Amerikan karşıtı pozisyonu hakkında

fra? Fordi du er en kujon (Why Try to Escape from verdiği bir röportajdaki beyanatında şu açıklamayı yapmak
Which You Know You Can't Escape from? gereği duymuştur.
“Amerika’da hiç bulunmadım ama izlenimlerim var…..Tam da
Because You Are a Coward), 1970
Özgür Irak için bir kampanya başlamışken Özgür Amerika için de
1960'lar
bir kampanya başlatmak isterdim. Benim bir komünist olduğumu

4
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

değinimleri olan bu filmleri özellikle hukuk olumlu değildir. Başlangıçta hiç kimse Grace’in
perspektifinden analiz ettikten sonra gelenek, örf-adet hizmetlerini kabul etmeye yanaşmaz fakat nihayetinde
hukuku, yeni hukukun yaratılması, mülkiyet, sevgi ve Tom’un önerisiyle, “zorunlu olduğunu düşünmedikleri
sözleşme arasındaki yarılma ve de özellikle şiddet ama yapılmasından hoşnut olacakları işlerini” yapması
yoluyla insan bedeninin yönetilmesi, adalet, hukuk- şartıyla Grace’in kalması konusunda Dogvilliler ikna
şiddet gibi ögeleri ve bunlar arasındaki ilişkileri de olur. Örneğin Ma Ginger (Lauren Bacall) için Bektaşi
görebiliriz (Brighetti, 2006: 96-111). üzümleri çalılarındaki otları ayıklar, nakliye işi ile
uğraşan Ben’in yaşadığı garajı temizler, Vera’ya
Dogville, 1932 yılının 12 Mart günü Rocky dağlarındaki
mürebbiye ve çocuk bakıcılığı, Olivra’nın engelli kızı için
küçük bir kasabaya sığınan genç bir kaçak kadın olan
hemşirelik yapar, Chuck’a meyve toplamada yardımcı
Grace Margaret Mulligan’ı anlatır. Anlatıcının sesinin
olur.
tanımına göre Dogville, “Rocky dağlarında çok küçük bir
kasaba olup hayat sakin ve insanlar yoksul olmakla Ancak aylar sonra Dogville’e tam üç kez polis gelir.
birlikte kendilerini dürüst ve iyi olarak överler”. Fazla İlkinde Grace’in kayıp olup arandığını bildiren bir
kalabalık olmayan kasabalılar arasında çok çocuklu evli poster, ikinci gelişlerinde Grace’in tehlikeli bir şahıs
bir çift, görüyormuş gibi davranan kör bir adam, siyah olduğunu ilan eden bir diğeri ve üçüncü de de FBI’dan
bir temizlikçi kadın, bakkal, nakliyeci genç bir adam ilk bir devriye ile birlikte. Artık Grace’i saklamak topluluk
göze çarpanlardır. için sadece riskli değil kanun dışıdır. Grace’in
bulunduğu yeri bildirene verilecek büyük ödülü de
Elektrik ampulünün mucidi ile aynı ismi taşıması
öğrenmelerine karşın Dogville ahalisi, O’nu kasabadan
manidar olan Tom Edsion Jr., bize filmin başında
atmak yerine yapmakta olduğu hizmetlere artık Grace’i
tanıştırılan ilk Dogville sakinidir5. Kasabanın yazar ve
zorlar ve ücretinde kesintiye giderler. Topluluk, Grace’i
filozof olmak isteyen bu genç entelektüeli,
gittikçe daha çok sömürmeye başlamıştır. Nihayetinde
gangsterlerden kaçarak madende saklanmakta olan
erkek nüfus tarafından cinsel taciz kurbanı olur. Tom Jr.,
Grace ile tesadüf eder ve bu durumu bunalım dönemi
Grace’in kasabadan kaçmasına yardım eder gibi görünse
Colorado’sunun “nasıl hoşgeldin deneceğini ve
de aslında sadece O’nu aldatarak kasabadaki esaretini
misafirperverliği” unuttuklarını düşündüğü bu küçük
kesifleştirir. Grace kasabanın esiri olur ve erkeklerin
kasaba sakinlerini, “kabul ve içine alma” erdemleri
tecavüzlerini, sömürüyü ve her türlü kötüye kullanmayı,
bakımından eğitmek için bir fırsat bilir. Grace’in bir
tacizi kabullenmesi beklenir.
dışarlıklı olarak gelişi, Tom Edison Jr,’un, kasabanın yeni
bir ahlakla donatılması gerektiği konusundaki Son bölümde Dogville halkı Grace’i gangsterlere teslim
söylemlerini somut olarak canlandıracaktır. Ancak bu etmeye karar verdiklerinde beklemedikleri bir sürprizle
davetsiz misafirin Dogville’de kalabilmesi için kasaba karşılaşırlar. “Büyük adam” yani Grace’in kaçtığı
halkından da izin almak zorundadır. İlk etki pek de gangsterlerin başı babası çıkar ve aralarındaki

düşünebilirsiniz ama değilim. Amerika’nın özgür olmasını 5 Filmin baş erkek karakterinin isminin Thomas Edison
istiyorum çünkü buradan (Danimarka’yı kastederek) Amerika’da olarak seçilmesiyle Trier, sinema endüstrisinin başlangıcına
birçok pisliğin olduğunu görüyorum. Bu fikirler bana belki da göndermede bulunmaktadır. Thomas Edison, film
gazetecilerin yalanlarından geliyor da olabilir. Amerika, olması kamerası başta gelmek üzere sinema sektöründe kullanılan
gerektiği gibi değil.... Küçükken öğrendiğim bir şey var; eğer pek çok teknik aletin patent haklarının sahibi, mucidi ve
güçlüysen adil ve iyi olmak da zorundasın ve bu Amerika’da sinema sanatının teknik olarak temellerini atan kişidir.
görebileceğiniz özellikler değil.. Birey olarak tanıyıp hoşlandığım 1908’de Edison Tröst olarak da bilinen ve film çekmek için
pekçok Amerikalı var ama bu daha çok gidip, görüp bilmediğim bir gerekli elemanların çoğunun patentini elinde bulunduran
ülkenin imajı hakkında hissettiklerimdir. Amerikalıların dokuz film stüdyosunun birleşmesiyle teşekkül etmiş
başkalarından daha kötü olduğunu düşünmüyorum, insanlar bulunan The Motion Picture Patents Company’inin kurucu
aşağı yukarı heryerde aynıdır. Amerika hakkında söyleyebileceğim öncüsüdür. Bu yüzden de Edison sinemanın ticarileşmesini
“gücün kötüye kullanılması”dır (Bainbridge, 2007: 142). şekillendiren kişidir (Bainbridge, 2007: 147).

5
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

konuşmadan, kullandığı zalim yöntemleri yüzünden kızı günahların için layık olduğun ceza neyse yaptığı
ile arasında anlaşmazlık olduğunu öğreniriz. Grace’in yanlışlar için onlar da aynı cezaya layıktır.
babasını terk etme nedeni, insan varlığının özünde iyi
…………….
olduğunu kanıtlama isteğidir. Şimdi ise deneyimi
başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Babası ona gücünü Babası: İnsanlar köpektir ve hak ettiği şeye layıktır.
paylaşmayı teklif ettiğinde önce bu öneriyi kabulde Grace: Onlar insan baba.
tereddüt gösterir (Koutsourakis, 2012: 84-108; Brighenti,
Bu diyaloğun nihayetine doğru babasından daha da
2006: 96-111; Pepper, 2008:171-205).
vurucu şu soru gelir.
Film boyunca Grace acı ve ihanete hemen hemen
insanüstü bir kabulle katlanmıştır. Öyle ki babasıyla “Onları seviyor musun? (Mandolfo, 2010: 285-300;
karşılaştığında bile ilkönce kendisini fiziksel, psikolojik Pyper, 2010: 321-334).

ve cinsel yönden aşağılayan kasaba halkının Bu sorunun cevabını düşünürken Grace yol kenarındaki
bağışlanması gerektiğini ve babasının mahkum edici çalı üzümlerini fark eder. Önce bir an bu çalılığı,
hükümlerinin onun kibrini gösterdiğini söyleyip, karşı geleceğin potansiyel meyvelerinin umut verici işareti
tutum alır. Babası ise bu sözleri nedeniyle Grace’i olarak görse de, mevcut durumlarının gerçekliğini
tanıdığı en kibirli insan olarak tanımlar. kavrar. Ve kendini kasabalıların yerine koyup empati
kurmaya çalışsa da, onların davranışlarını kendi
Grace: Yani ben kendini beğenmişim. İnsanları
nazarında haklı çıkaramayacağını anlar. Babasına
bağışladığım için kibirliyim öyle mi?
dönüp:
Babası: Tanrım, böyle söylemekle ne kadar lütufkar
olduğunu görmüyor musun? Böylece hiç kimsenin “Dünyanın onsuz daha iyi olacağı bir kasaba varsa bu
seninle aynı etik standartlara ulaşmasının mümkün Dogville’dir” der ve
olmadığını söyleyerek onları sorumluluktan
kurtarıyorsun. Bundan daha büyük bir kibir ve kendini “Onları vurup, kasabayı yak. Çocuklu bir aile var.
beğenmişlik düşünemiyorum. Önce çocukları öldürüp annelerine seyrettir.
Gözyaşlarını geri alabilirse duracağını söyle. Ona bunu
Grace: Burada yaşayan insanlar zor koşullarda borçluyum, korkarım çok az ağlayacak”
ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar.
diye ilave eder. Nihayetinde babasının teklifini kabul
Baba: Öyle söylüyorsun Grace ancak onların en iyisi eden Grace, Tom Edison Jr.’u bizzat kendisi infaz ettikten
gerçekten de yeterince iyi mi? sonra gangsterlerin Musa dışında tüm kasabalıları
Grace babasına karşı merhametin daima üstün gelmesi öldürüşünü ve yakışını seyreder.
gerektiğini ileri sürerken babası, kişisel sorumluluk Filmin son sahnelerinde, çocuklar dahil kasaba halkının
üstünde ısrar eder ve baba-kız arasındaki diyalog şöyle korkunç katli ve ağlayan anneler, makinalı silahlar,
devam eder: gitmeden evvel yakılan kasaba, gangsterlerin
arabalarıyla uzaklaşmaları, sadece köpeğin
Babası: Suçlayabileceğin yegane şey koşullar.
Tecavüzcü ve katiller sana göre kurbanlar olabilir ama havlamaları… (Pyper,2010:321-334).
ben onlara köpekler diyorum. Eğer kendi pisliklerinin Dogville kasabasındaki köpeğin adının Musa olması da
üstünden atlayıp geçeceklerse onları durduracak tek yol
elbette tesadüf değildir. Musa, filmin başlarında sahne
kamçıdır.
zeminindeki çembere çizili bir şekilden ibarettir ancak
Grace: Neden merhametli olmayacakmışım niçin? son makinalı silahın da ateşlenmesiyle çizgi köpek, canlı
bir köpeğe dönüşür, ayağa kalkar ve havlamaya başlar.
Babası: Hayır, hayır. Merhametli olma zamanı
geldiğinde merhametli olmalısın. Ama kendi ölçütlerini İşte şimdi Dogville’de sağ kalıp hüküm süren Musa’nın
oluşturmalısın. Bunu onlara borçlusun. Kendi yasalarıdır (Fibiger, 2003).

6
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

Alegorik tarzı olan filmin sonunda ise perdenin David 1.3. Bertolt Brecht İlhamı
Bowie’nin “Genç Amerikalılar” şarkısı eşliğinde Aslında her iki filmde de etkisi görülen unsurlardan
Amerikan buhranının ve başkaca yoksulluk, şiddet ve önemli biri de Bertold Brecht ve epik tiyatrosu
özgürlük hareketlerinden görüntülerin akarak olduğundan kısaca bu tiyatro türü hakkında birkaç
kapandığını görürüz. Ve Trier’in, gerçek bir köpek, noktaya değinmek gerekecektir. Herşeyden önce epik
gerçek evler, gerçek dağlar ve günışığından tamamıyla tiyatro, “bir nedeni olmadıkça düşünmeyen” ilgili
gerçek bir film yaptığını anlarız. Köpeğin canlanışı kişilere daha açıkçası düşünme yetilerini koşula bağlı
sembolden şeyin kendi varlığına, gerçekliğe kullanan kitlelere yönelik, akılcı bir biçimde izlenmesi ve
dönüşümüdür. Trier’in müzik seçimi ve görüntüler bize içindeki şeylerin farkedilmesi gereken bir yapıdır.
aynı zamanda fantezi ve gerçeklik arasındaki zıtlığı da Brecht’in Verfremdung6 yoluyla kullandığı teknikle gerek
göstermektedir (Richter, 2011). Dogville gerekse Manderlay filmleri arasında çeşitli

6 Türkçe’ye “yabancılaşma” olarak aktarılan Verfremdung seyircinin eleştirisine sunan Brecht, gerçekleştirmeye
kavramı için “yadırgatma” kavramının daha uygun olacağı çalıştığı Y-etmeni (Yabancılaştırma etmeni) ile bu süreçlerin
görüşü için bkz. (Kuruyazıcı, değişebilirliklerini seyircinin algılamasını sağlamaya
Journals.istanbul.edu.tr/iuaded/article/viewFile/.../10230149 çalışmıştır. Y-etmenini "bir olayı ya da karakteri doğallığından,
26, erişim 2.4.2014) bilinip tanınmışlığından ve akla yatkınlığından sıyırarak
seyircide şaşkınlık ve merak uyandıracak bir kılığa sokmak"
Bertolt Brecht 1898'de orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak
şeklinde ilk kez 1936 yılında tanımlayan Brehct, bir şekilde
dünyaya gelmesine rağmen, hep ezilenlerin yanında yer
seyircinin duygularından uzaklaşıp her bir olayı kendi
almıştır ve bu tavır, Brecht'e, 1920'lerde tiyatrosunu
içinde düşünüp yorumlamasını istemiştir. Bu etmenin
temellendirirken de öncülük etmiştir. Brecht, burjuva için
etkisinde kalan, Sokratesci pratiğin yeniden
işlediğine inandığı dramatik tiyatroya bu nedenle karşı
canlandırılmasıyla önce şaşırtılarak merakı uyandırılmış
çıkmış ve tiyatrosunda seyirciyi körü körüne
seyirci, nesnel bir tavırla oyunu değerlendirme olanağına
eğlendirmekten çok, eğlendirirken düşündürmeyi ve
kavuşacaktır. Ayrıca, sahnede görünen ve aktarılan olayın
bilinçlendirmeyi amaç edinmiştir. Kendi tiyatrosunda bunu
ardında kalıp da görünmeyen, ama mevcut duruma veya
başarabilmek için de, o güne dek yazın ve tiyatro alanında
olaya neden olan gerçekler de bu etmenle birlikte daha
her zaman başvurulmuş olan ve çoğu zaman baştacı edilen
kolay algılanacaktır. Brecht'in ısrarla başvurduğu bu
Aristoteles'ten kopmuştur.
etmenin amacı, gerçeğin kendisinden çok, mevcut
Brecht 'Epik Tiyatro' adını verdiği tiyatrosunda Aristoteles gerçeklere neden olan ve onların arkasında yatan olayları
tiyatrosuna sistemli karşı çıkışını özdeşleşme (empathy) ve seyircinin düşünmesini ve görmesini sağlamaktır. Bu
yanılsama (illüsion) alanlarında yapmıştır. Tiyatroda açıklamaları Brecht’in kendi ifadeleriyle ve örneğiyle
yanılsama, seyircinin sahnedeki oyunu, oyun değil de somutlaştırmak adına şu alıntı faydalı olacaktır:
gerçekmiş gibi seyretmesi, bir an için seyirci olduğunu “Kipling’in uzun bir öyküsünü konu alan Gunga Ding diye bir
unutup sahnedeki olayı yaşamasıdır. Bu yanılsamayı film seyretmiştim. Filmde İngiliz işgal birliklerinin yerli halkla
kırmak ve seyircinin oyuncuyla ve oyunla, oyuncunun da savaşı anlatılıyor, Hindistan’da yaşayan bir kabile –daha kabile
rolüyle özdeşleşmesini önlemek için Brecht’in geliştirdiği sözünde, “ulus” sözünün tersine vahşi ve ilkel bir hava
yönteme ise yabancılaştırma-etmeni adını vermiştir. sezilmekteydi- İngiliz birliklerinden birine bir baskın
Geleneksel tiyatroda seyircinin kendini oyunun akışına düzenleniyordu. Hintliler ya gülünç ya da kötü insanlardı;
kaptırarak bilincinden uzaklaştığını ve mantıklı İngilizlere sadakatten ayrılmadıkları sürece iyi, dostça
düşünemediğini ileri süren Brecht, bu uzaklaşmayı önlemek denemeyecek duygular besledikleri sürece kötüydüler. İngiliz
ve seyircinin oyun esnasında düşünmesini sağlamak askerlerine gelince; mert ve şakacıydı hepsi. Hintlilerden bir
amacıyla tiyatrosundaki her unsuru bu etmeni kalabalığa sille tokat girişip, kalabalıktakilerin akıllarını başlarına
gerçekleştirebilmeye yönelik olarak geliştirmiştir. getirmeleri seyircileri hayli güldürmüştü. Derken filmde
Aklın ve duygunun birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini yerlilerden biri çıkıp, kendi halkına ihanette bulunmuştu, canı
ve bölünemeyeceğini savunan Brecht, Epik Tiyatronun pahasına soydaşlarının İngilizler karşısında yenilmesini sağlamış,
amacını duyguları kabartmak değil, incelemek olarak bu davranışıyla da seyircilerin alkışını toplamıştı.
açıklamış ve bunun için Aristoteles'in arınma (catharsis) Ben kendim de filmden duygulanmış, olup bitenleri onaylar bir
kavramına şiddetle karşı çıkmıştır. Brecht bu nedenle hava içine girmiş, gülünmesi istenen yerde gülmekten geri
tiyatrosunda kişisel tutkuları ve heyecan yaratan durumları kalmamıştım. Oysa bütün zaman biliyordum ki işin içinde bir bit
değil, düşündürücü toplumsal süreçleri ele almıştır. Bunları yeniği vardı. Hintliler asla uygarlıktan yoksun, ilkel insanlar

7
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

paralellikler kurmak mümkündür. Tiyatronun ve için mekânın kurmacalığının altını beyaz tebeşirlerle
sinemanın yaratmaya kadir oldukları illüzyon sayesinde çizmiştir. Filmin dekor kullanımındaki minimalizm
seyircinin yaşayacağı herhangi bir idiopatik, yani birebir kendisini ışık kullanımlarında da gösterir. Sahnenin
özdeşleşmeyi tehlikeli bulup, reddeden Brecht’e göre; sadeliği ve görsel çeldiricilerin asgari kullanımı,
seyircinin, oyuncunun oynadığı role sadece bir seyircinin dikkatini karakterlere ve onların eylemlerine
“gözlemci” olarak katıldığı bir özdeşleşme faydalı dolayısıyla da içeriğe yöneltir. Filmdeki gerilimli
olabilir7. Yani içe almacı bir özdeşleşme yerine mesafeli atmosfer, ışık ve gölge oyunlarıyla verilirken yer yer
bir özdeşleşme kurmayı esas alan Brecht’in, seyircinin müzik ve ses efektleri de kullanılmıştır. Dogville
izlediklerine belirli bir mesafede durarak bilinç stüdyosunun ışıklandırması da bir tiyatro ışıklandırması
seviyesinde kalması için kullandığı ve önerdiği uzmanı tarafından yapılmış, filmdeki zaman değişimleri
tekniklere Trier’in de Dogville’de çoğunlukla sadık de ışıklandırma yardımıyla sağlanmıştır. Brecht’in epik
kaldığını söyleyebiliriz. tiyatrosunda yabancılaştırma sağlayan asal unsurlardan
birisi olan anlatıcı karakter, dramatik ve epik formun
Filmin seti İsveç’in Trollhattan kasabasında bir hangarda
karışımı olan Dogville filminde de vardır. Filmde
kurulmuştur. Trier, hikâyenin geçtiği mekânı gündelik
seyirciye olayları anlatan bir anlatıcı karakteri
dünyadan ayırarak tamamen sahte, oyunsu bir mekân
canlandıran John Hurt, duyguları ifade etmeyi hem de
kurup, oyuncuları bu mekânda doğal yaşam alanları
aynı anda mesafeyi koymayı başarmaktaki eşsiz yeteneği
orasıymış gibi konumlandırarak sinema seyircisinde
ile izleyicilere, izlediklerinin gerçek olmayıp bir
heteropatik bir özdeşleşme yaratmak için temel şartı
hikâyeden ibaret olduğunu sık sık hatırlatır ve onlara ne
gerçekleştirmiş olur. Trier, filmin hikâyesini anlatırken,
seyretmekte olduğu konusunda daha dikkatli düşünme
her sahneyi birbirinden ayıran episodik anlatım tekniğini
fırsatı verir. Dahası konuşmacının sesi, filmi yavaş
kullanarak sahnelerin birbirinden yalıtılmasını
tempoda tutmaya yardım ederek bizi yer ve zamanın
sağlamıştır. Dogville, “Prolog” adı taşıyan ve
ötesine taşımaktadır. Bir tür “her zaman/herhangi bir
karakterlerin tanıtıldığı bir giriş bölümüyle, hikâyenin
zaman” ve “her yerde/herhangi bir” yer durumu
gelişip son bulduğu dokuz diğer bölümden
(Fibiger, 2003; Özmenek, 2003: 85-92; Yıldırım, 2012: 33-
oluşmaktadır. Müziği de bu minvalde kullanan Trier,
43).
son olarak seyircinin kurgusal karakterlerden yalıtılması

değildi; çok eski ve devcileyin bir uygarlığa sahiptiler. Gunga Din Jestleri alıntılanabilir kılmak oyuncunun en önemli
denen bu adam bir başka görüş açısından değerlendirilebilir görevidir. Tıpkı dizgicinin kelimeler arasına boşluk koyması
örneğin kendi halkına ihanet eden bir hain sayılabilirdi. Oysa ben gibi jestlerinin arasında boşluk bırakabilmelidir (Çelik,
duygulanmış ve filmi zevkle seyretmiştim; çünkü gerçeği 2000:117-127; Benjamin, 2011:15-28; Brecht, 2011).
yansıtmamasına karşın sanatsal bakımdan tümüyle başarılı bir 7 Epik tiyatronun sanatını oluşturan, özdeşleşmeden çok

filmdi, küçümsenmeyecek bir yetenek ve beceri kokuyordu. şaşkınlık yaratmadır. İzleyici kahramanla özdeşleşmek
Böyle sanatsal bir haz sağlam içgüdüleri zayıflatır, yanlış görüş ve yerine kahramanın içinde bulunduğu koşullara şaşırmayı
düşünceler yayar çevreye sözün kısası dünyanın tablosunda bir öğrenmeye yöneltilir. Seyircinin alışkın olduğu
bozmacaya (tahrife) yönelir.” özdeşleşmeyi kırmanın güçlüğünün farkında olan Brecht,
Öte yandan yabancılaşma etmenini sağlamak için epik Ana isimli oyununun New York’taki işçi tiyatrosunda
tiyatro jeste dayanır. Eylem içerisindeki bir kişinin sergilenişi üzerine bu tiyatroya gönderdiği bir mektup-
hareketlerini ne kadar sık kesintiye uğratırsak o kadar çok şiirde bunu şöyle açıklamıştı: “Bize birçok kişi sordu: İşçi
jest elde ederiz. Bu yüzden eylemin kesintiye uğratılması anlayacak mı sizi? Diğer insanların ayaklanma ve
epik tiyatronun gereklerindendir. Jest, diyalektiğin zaferleriyle edilgin özdeşleşme denilen malum
toplumsal önem ve uygulanabilirliğini gösterir. İnsanın uyuşturucunun yokluğuna katlanabilecek mi? Onu iki saat
jestlerinin, eylemlerinin ve sözlerinin bir kopyası olarak boyunca heyecanlandırıp sonra da eskisinden daha bitkin
sahnede sergilenen durumun içerisinden bir şimşek çakışı yalnızca belirsiz anılar ve daha da belirsiz ümitlerle
gibi açığa çıkan şey, içkin bir diyalektiktir. Epik tiyatroda koyveren yanılsamayı terk edebilecek mi?” (Benjamin,
diyalektik, birbirini izleyen anlatım veya davranış biçimleri 2011:15-28).
arasındaki çelişkiden değil, jestin bizzat kendisinden doğar.

8
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

Tüm maddi ve teknolojik olanakların sonuna kadar Film, özellikle baş kadın karakterin işlenişi bakımından
zorlandığı görsel efektler ve animasyonlarla bezeli da Brecht’in eserlerinden ilham almıştır. Trier’in her iki
filmlerin karşısında, duvarları tebeşirle çizilmiş evlerin filminin de başkarakteri Grace, Brecht’in bir yapıtındaki
olmayan kapılarından giriyormuş gibi yapılan Jeanne Darc’ın versiyonu olan Joan’ı hatırlatır. Her iki
Brechtvari bir tiyatro sahnesi olarak yarattığı Dogville ile kahraman da dünyayı daha iyi bir yer yapma konusunda
yönetmenin aslında yaptığı tam da Brecht gibi, bize çok kendilerine idealist bir görev yüklemişlerdir. İkisi de
yakın olduğu, gözümüzün içine sokulduğu için kötü davranışların çoğunun, koşulların kurbanı
göremediğimiz gerçekleri gözümüzün önünden biraz oldukları için amellerinden sorumlu tutulamayacak
uzaklaştırıp görünür kılmak ve yadırgatmaktır. Böylece, insanların eylemleri olduğu varsayımını paylaşır. Grace,
Hollywood’un izleyicilere yaptığı büyüyü bozan, tecavüzlere, aşağılanmaya, değersizleştirilmeye
yaratılan görsel efektlerle izlenenin bir film olduğunu muhalefet etmek konusunda isteksiz davranıp, zayıf
unutturan düzenini yapıbozumuna uğratan Dogville, bu kalmış ve kendisine baskı uygulayanları affetmeye
anlamda Amerikan ana akım sinemasına da meydan yönelmiştir. Yine her iki kahraman da hayal kırıklığına
okumaktadır (Güney, 2004). uğradıklarında ideal misyonları ortadan kalkmaz ama
potansiyel yok edicilere dönüşürler (Brighenti, 2006: 96-
Filmin başında Dogville’in yüzünü seyirciye ilk kez
111).
gösterdiği sahne, kasabanın kuşbakışı bir görüntüsüdür.
Bu açılış, yönetmenin seyirciye tanrısal bir bakış Trier’in Dogville’in senaryosunu yazarken Brecht’ten
bahşetmesinin bir göstergesi olarak okunabilmenin yanı yoğun bir biçimde etkilendiğinin bir diğer kanıtı da,
sıra seyircinin daha filmin en başında stüdyo kasabanın filmde Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sındaki Korsan Jenny
tamamını görüp, bu pek de alışık olmadığı sinemasal Şarkısı’na yapılan açık göndermedir. Filmin son
mekânı gözünde bütünlüklü bir biçimde sahnesinde Grace, June adlı hasta çocuğun yatağını
canlandırabilmesini kolaylaştıran pratik bir çözümdür temizlerken, “burada kimse yatmayacak” der. Bu cümle
aynı zamanda. Dogville kasabasında evleri birbirinden filmin sonunda yaşanacaklara dair bir işaret niteliği de
ayıran duvarların olmayışı seyirciye tüm mekânlarda taşır. Brecht’in Üç kuruşluk Opera’sındaki Jenny de pis
gelişen olayları gözleyebilme fırsatı verir (Yıldırım, bir hanın hizmetçisi olarak sürdürdüğü hayatını
2012:33-43). Seyirciler olarak hepimiz birer değiştirecek olan kara kadırgayı beklemektedir. Kara
yorumcuyuzdur artık ve bu katkı da filmin ifadelerine kadırga geldiğinde o da artık hizmetçi değil Korsan
daha evrensel bir boyut vermektedir. Jenny olacak ve o güne kadar kendisine üç beş kuruş
bahşiş atan bütün beyleri teker teker kılıçtan geçirecektir.
Hem de hemen. O beyler ki, ne onun aslında kim
olduğunu bilirler ne de biriktirdiği kinden
haberdardırlar. Ve Jenny şarkısında, içinde eziyetten
başka hiçbir şey görmediği kasabanın sonunda yanıp kül
olacağını söyler. Bunca eziyet ederken “bilmezdiniz hiç
kimle dans ederdiniz, hayır, karşınızda kim var bilemediniz”
dizeleri geçer şarkıda. “Bu rahat döşeklerde kimse
uyuyamayacak, tatlım, kimse, hiç kimse!” mısralarıyla biter
şarkı8. Böylece, Grace ile Korsan Jenny arasındaki

8 Korsan Jenny Bu köhnemiş cenabet otelde


Bakardınız aval aval ve bir teklik atardınız
Hey ahali! Görürdünüz ya beni
Havanız artsın diye ne kadar da cömertsiniz!-
Yerleri ovup silerken hani
Bu rezil kasabada Güneyde

9
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

düşünsel koşutluğun yanı sıra, yaşanacak olanın için insanın bir şey yapmasına gerek olmayan, insanlığın
paralelliği de seyirciye eylem daha gerçekleşmeden önce kurtuluşu için verilmiş Tanrı’dan gelen bir armağandır.
duyurulmuş olur . 9 Grace, Tanrı ile insan arasında özel bir ilişki yaratmakla
kalmayıp dünya üzerindeki insanlar arasında da özel bir
1.4. Testimonial Adalet: Musa’nın Adaleti Versus ilişki yaratır.
İsa’nın Adaleti
Grace, Dogville sakinlerinin makul olmayan aşırı
Nezaket ve incelik anlamını da içinde barındıran Grace
taleplerine koşulsuz kendini teslim ederek “Grace”
sözcüğü, Hıristiyan teolojisinde Tanrı tarafından bize
sözcüğünün anlamının tam hakkını vermektedir.
verilmiş sevgi ve merhamet, Tanrı’dan insana yönelmiş
Dogville kasabası halkı, Grace’in yardımı olmadan bir
ama insanın layık olmadığı iyilik ve lütuftur. Hak etmek
gün geçiremeyecekleri noktasına gelecek kadar onun

Ama bilmezdiniz hiç kimle dans edersiniz Neden dokunmadılar ona?


Hayır. Karşınızda kim var bilemezdiniz Bütün gece gürültü-patırtı arasında
Düşünceksiniz kim yaşar orda yukarda
Ama durun bakalım karanlık basınca bir gün
Ve sabah görceksiniz beni otelden çıkarken
Bir çığlık duyacaksınız geceyi yırtan
İki dirhem bir çekirdek saçımda bir kurdela
Kim acaba diyerek fırlıycaksınız yataktan
Ve malûm gemi
Ben hınzır bi tebessümle yerleri silerken hâlâ
Kara Kadırga
Ne sırıtır bu ya? diye sorucaksınız
Bir bayrak çekecek direğine
Anlatayım da öğrenin o zaman
Bir alkış tufanı yeri göğü inletecek
Bir korsan gemisi açıkta
Tam öğleyin rıhtımda
Adı Kara Kadırga
İğne atsan yere düşmez kalabalıktan
Ve bir kuru kafa pruva direğinde
Hayalet gemiden süzülenler
Buraya gelmek üzere
Gölgeler gibi dolaşacak ortalıkta
Siz cici beyler, tersleneceksiniz hâlâ: Ama kimse göremiycek onları
Hey sürtük, elini çabuk tut, yerleri bitir ve çık hemen Ve zincire vuracaklar tekmil ahaliyi
üst kata Getirip karşıma dikecekler
Derdin ne senin ya? Ekmek kapın burası! Ve soracaklar bana:
Toslarsınız bahşişi ŞİMDİ mi gebertelim bunları, yoksa SONRA mı?
Ve gözlersiniz gemileri BANA soracaklar:
Ama ben sayıyorum şimdiden kellelerinizi ŞİMDİ mi bitirelim işlerini, SONRA mı?
Bir yandan da yatakları yapıyorum sessizce Tam öğleyin oracıkta
Bu rahat döşeklerde kimse uyuyamayacak, tatlım Yaprak kımıldamazken rıhtımda
KİMSE! HİÇ KİMSE! Bir canavar düdüğü duyulacak uzaklardan
Sonunda bir gece çığlığı duyunca Ve o ölüm sessizliğinde:
Diyceksiniz: Ne bu gürültü ya? Tam zamanı” diyeceğim onlara işte şimdi tam zamanı.”
Görceksiniz beni orda pencereden bakarken Yığacaklar cesetleri üst üste sonra
Ve diyceksiniz: Nere bakar bu ya? Ve ben bakıp diyeceğim ki:
Anlatayım da öğrenin o zaman
Öğrendiniz mi şimdi?
Bir gemi var biliyorum
Ve gemi
Kara Kadırga
Kara Kadırga
Limanı dönmek üzere
Açık denizde kaybolup gidecek
Ve topları dizilmiş güvertesinde
Güvertesinde onun
Şimdi beyler!Yüzünüzden o rahat gülüşü silseniz iyi
Bir tek ben. (Brecht, http://epigraf.fisek.com.tr,
olur
Erişim 09.03.2014).
Kasabanın tüm evleri yerle bir oluyor 9 Zaten verdiği bir röportajda Trier’in kendisi, Dogville
Bu cenabet kasabada taş üstünde taş kalmayacak
filminin başlangıç noktasının Üç Kuruşluk Opera’daki
Bir tek bu ucuz otel dimdik ve ayakta
Korsan Jenny’nin şarkısı ve onun intikam motifi olduğunu
Bağırcaksınız, Neden ona bir şey yok? diye
açıklamıştır (Yıldırım, 2012: 33-43; Koutsourakis, 2013: 334–
Evet.
353; Özmenek, 2003: 85-92).
Diyceğiniz bu olacak sadece:

10
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

cömertliğine güvenirler. Grace verdikçe kasabalılar daha final sahnesinde Grace, kendi baktığı çocukların ölüm
fazla bencil ve huysuz olurlar. Grace’in bağışlayıcılığı ise emrini bizzat vermiştir (Fibiger, 2003).
kasaba halkından gördüğü taciz ve kötü muameleyi
Eski Ahit’te geçen Sodom ve Gomore bahsinde Hz.
bitimsiz devam ettirecektir10. Tam da bu noktada
İbrahim Tanrı’ya “Suçlularla birlikte masumları da silip
koşulsuz, sınırsız adanmışlığının çarmıhta kurban
süpürecek misin? Suçlular kadar masumlara da ölüm getirmek
edilerek sonuçlandığı İsa ile her iki filmin ana karakteri
böylece suçlu ve masuma aynı davranmak gibi şeyler senden
olan Grace arasında paralellik kurmak mümkündür.
uzak olsun” der. Tanrı ile pazarlığı başarıya ulaşır ve
Kasabalıların tutumlarına verilecek tepki konusunda Tanrı, Abraham’a “şehirde on masum insan bulduğunda
tartışırlarken Grace ve babası, insanlığa sevgi ve şehri kurtarabileceğini” söyler. Fakat evine iki
merhamet ile mi yoksa hak ettiğini vererek mi muamele yabancının konuk geldiğini öğrenen Sodom’um genç-
edilmesi gerektiği konusunda fikren ayrılmışlardı. Bu yaşlı tüm sapkın erkekleri son adama kadar Lut’un evini
fikir ayrılığı Hristiyan ve Musevilik arasında kurtuluş kuşatır. Kutsal metnin ifadesiyle; Sodom ve Gomore
/salvation konusundaki temel farklılığa paraleldir. halkı sapıkça davranışlarının ve hayasızlıklarının
Hristiyanlık, adaletin ölümden sonraya ertelenmesini bedelini Tanrı katından üzerlerine gönderilen kükürt ve
tercih ederken Judaizm burada ve şimdi, bu dünyadaki ateşle yok edilerek böylesine ağır bir cezayla
adalet için ısrar eder (Mandolfo, 2010: 285-300). Yeni ödemişlerdir işte (Bayladı, 2002: 21-24). Bu, tam bir
ahitin etik talebi; “öteki yanağını dönmelisin” kıyımın meşrulanmasıdır. “Masum hiç kimse yoktur”.
maksiminden çıkarsanabilirken, Eski Ahit’in etik talebi Ya kadınlar ve çocuklar. Metin onlardan hiç bahsetmez
göze göz, dişe diştir. Grace babasının merhametsizliği, af ancak onların kaçmasına izin verildiğine dair bir işaret
bilmezliği ile kendi hümanistik bağışlayıcılığı arasında de yoktur. Musevi anlayışına göre Dünya, insanın
gerilmekte, bu dilemmadan kaçmaktadır. Bu dilemma, kötülüğü yüzünden öyle bozulmuştur ki yalnızca
babasının taleplerinden kaçıp kendisini tümüyle Tanrı’nın şiddetli bir cezalandırmasıyla temizlenebilir.
Dogville’e adayarak bir süreliğine çözülmüştür. Fakat Hüküm ahlaki açıdan da sorumlu suç işleyen kişiyi değil
kısa süre sonra aşağılanmanın nereye kadar gideceği tüm şehri, ülkeyi hatta insanları hedef alır. Tıpkı yağmur
sorusu, “diğer yanağını dön” ahlaki buyruğuna meydan gibi, hükümler de hem doğru hem yanlış olana yağar.
okuyacaktır. Filmin sonunda Grace, etik dilemmasını Hem yaklaşık hem şiddet içerdiği için bu kaba bir
yeniden gözden geçirmeye hazırdır. Dogville sakinleri adalettir. Bu adalet anlayışının aynı zamanda Yeni Ahdin
daha fazla zarafet ve inceliğe, bağışlanmaya ve bu apokaliptik yorumuna da uygun düştüğünü
armağana layık mıdır yoksa merhametsizce yok edilmeli söyleyebiliriz. İsa’nın eylemsizliğinin aksine
midir? Grace’in Dogville kasabasına ihsan ettiği koşulsuz apokaliptisizm, dünyanın Musevi adalet algılayışıyla
sevgi, bağışlama, merhamet, acısını dindirmemiş ne de örtüşür (Mandolfo, 2010: 285-300 ; Pyper, 2010: 321-334).
sevdiklerine kurtuluş veya aydınlanmayı getirebilmiştir.
Trier ise bireysel görünen bir eylemin kolektif boyutunu
Hristiyanlığın onun acılarına yegâne cevabı, kurban
ve kolektif sorumluluğu filmin altıncı bölümdeki tecavüz
olma edimidir. Bundan dönüş yapan Grace, adalet
sahnesinde işlemektedir. Evine geldiğinde Grace’i
tutumunu eski ahitten seçer ve babasının yardımıyla tüm
çocuklarının ev ödevlerine yardım ederken bulan Chuck,
Dogville sakinlerini makinalı tüfekle öldürtür.
çocuklarını odadan zorla çıkartır ve Grace’e polisin onu
Babalarının günahları çocuklara geçmiş ve dehşet verici
aradığını söyledikten sonra cinsel arzularını kabul

10 Golden Heart (altın kalp) üçlemesine ait Dogville ile başkalarına yardım için sanki kendilerini kurban ediyormuş
birlikte Trier’in Dalgaları Aşmak ve Karanlıkta Dans hissederler. Başkalarının ihtiyaçlarını kendilerininkinin
filmlerinde de ana karakterler, Hristiyan-dini figürlerdir. önüne koyarlar ve yine kendilerini başkalarına armağan
Karanlıkta Dans ve Dalgaları Aşmak filmlerindeki ana ederler.
kadın karakterler farklı isimler taşısa da yine benzer şekilde

11
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

etmezse Grace’e ihanet edeceğini ima eder. Bu esnada el tür bir adaletten kaçınmak ihtiyacı yüzündendir. Göze
kamerası Dogville sakinlerinin birinden diğerine göz, dişe diş iyi bir adalet örneği değildir (Pyper, 2010:
gezinirken araya Chuck’un Grace’e tecavüz görüntüleri 321-334).
girer. Bu da karakterlerin Chuck’un evinde olan biteni
görüp de görmezden geldiğine işarettir. Daha da ötesi, 1.5. İktidarın Dört Atlısı: Ekonomi, Politika, Şiddet
kamera aktörlerin (ya da karakterlerin) Grace’in
ve Cinsiyet

tecavüzüne bakışını yakaladığı sırada izleyiciler olarak Dogville, bir sosyal grupta insan ilişkilerinin değişim ve
bizler kurbanın değil onların bakış açısını yeni bir biçime dönüşüm sürecinin öyküsü olmakla bu
paylaşmaktayızdır. Bunun anlamı, Trier’in, filmi yeni biçimi, onun insanlar arasında yaşayan canlı ilişkiler
izlemekte olanları da tıpkı Dogvilliler gibi seyirci olduğu farkındalığıyla bir “sistem” olarak
olmakla suçladığıdır (Koutsourakis, 2013: 334–353). adlandırabiliriz. Filmde bu sistemin merkez iktidar/çevre
ilişkilerinde belirleyici alt yapı ögesi, ekonomik ilişkiler
Dogville’in anlattığı hikâyenin travmatik sonu yıkıcı bir
olmaktadır.
nihilizmle (suçlu-masum) ayrım yapmayan ilahi adalete
dönüştür. Ancak bu tür bir adalet algısı, kötülere karşı Dogville, sınırları haricindeki dış dünyayla mübadele
Tanrı ile müttefiklik iddiasında bulunup yalnızca ölüm ilişkisi fazla olmayan bir topluluktur. Tarihi-ekonomik
ve cinayetlere hizmet ettiğinde zehirleyicidir. İkiz koşulların zorladığı kırsal ekonominin gerçekliğini
kulelere saldırının ardından Afganistan ve Irak’a kasabalıların eleştirmeden yeniden ürettiği, filmin
konuşlanmaya zemin hazırlayan şok ve dehşet felsefesi, başında seyirciye söylenir. Yalıtılmışlığı ile Dogville
bu adalet modeline örnektir ve uluslararası hukukun primitif ve yoksul ama kendisine dayanmış, modern
ihlal ya da görmezden gelinmesinin bir tür İncilvari kapitalizmin realitesine gerektiği gibi uyamamış, sosyal
haklılaştırmaya bağlanması da bilinmedik bir şey yaşamı da kendini koruma anlayışı şeklinde
değildir. New York’taki ikiz kuleler olayında medyada yapılandırmış bir yerdir (Koutsourakis, 2013: 334–353).
vurgulanan masum sivillerin, haksız bir saldırının
Grace ise hukukun (himayesi) dışında bir birey olup
kurbanı olduğuydu.
sığınma ve kabul arayan dışarlıklı bir birey, durumsuz
O halde işbirlikçilerine karşı güç kullanmak ve hukuki bir figürdür. Hukukun dışında, hukuki statüsü belirsiz
yapılara saygı göstermeden onlara saldırmak bir kaçak yabancıyı, dışarıyla iletişimi zayıf bu toplum
meşrulaştırılabilirdi. Bu bağlamda masum halka saldırı, kabul edecek midir? Bu, Tom Edison’un Dogvillilere
Irak’ta suçlu ya da masum siviller ayırt edilmeden sorduğu sorudur. Ancak Grace’in kabulü sorunu önce
verilecek aşırı tepkiyi haklılaştırmak için ahlaki iken politikleşmeye dönüşür. Grace’in topluma
kullanılabilmiştir. Potansiyel kötüye kullanımlarına kabulü koşullarını müzakere etmek ve oylamak için
karşı apokaliptik adalet modelinden kaçmak, yerinde bir kasaba halkının kilisede gerçekleştirdikleri demokratik
duruştur. toplantı, sosyal-ekonomik mübadele ilişkilerine giriş
koşullarını belirlemek amaçlıdır. Dogville halkı Grace’in
Peki ya İsa için aynı suçlama yapılabilir mi? Göze göz
ihtiyaç duymadıkları ama hayatlarını daha iyi kılacak
hukuk mekanizmasını kabul etmeyip öteki yanağını
arzu ettikleri şeyleri yapması karşılığında onu kabul
dönmekle masum, mütecavizlerini daha da
eder. Grace’in Dogville’de yaptığı işleri hatırlayacak
cesaretlendirmiyor mu? Ancak bu kez de bu eylemsizlik
olursak bunlar; ev temizliği, bahçıvanlık, meyve
tutumunun anti-tezi, bu bozulan dengenin ancak ayrım
toplayıcılığı, bebek bakıcılığı idi. Bu işlerin günümüz
gözetmeyen Tanrısal adalet tarafından yerine getirileceği
toplumlarında mülteciler tarafında yapılan işler olması
midir? Yapılması gereken bakımından hangi tutumun
hiç sürpriz değildir. Grace ile en önemli benzerlikleri ise
doğru olduğu konusunda Trier filmde elbette net bir
düzenli olmayışlarının, kararsız hukuki statülerinin
yanıt vermemektedir. Söylenecek şey hukukun, bu
göçmenlerin pozisyonunu çoğu zaman zayıflatmasıdır.
anlamda adalet ile ilgisi olmadığıdır. Hukuk, tam da bu

12
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

Yerleşik ve göçebe/dışarlıklı kişi arasındaki antinomi Bir misafir olarak hizmetleri ekonomik değere sahip
sosyolojinin de klasik antinomilerindendir. Modernite, Grace, kasabadaki durumunu ileriye götürmüştür. Polis,
yerleşikten yanadır. Modern teknolojik ve ekonomik kasabaya gelmezden önce Grace az da olsa bir ücret
dünya hareketlinin tüm avantajlarından yerleşiğin almaktadır hatta küçük bir biblo satın almaya karar
faydalanmasına izin verirken simetriğini yani mobil vererek ekonomik bir özne olduğunu gösterdiğinden
olanlara yerleşiğin sahip olduğu avantajları vermez. artık toplumun tamamen dışında değildir. Sakinler onun
Yerleşik ve mobil öznenin karşıtlığı, yerleşik kalıcı olduğunu yavaş da olsa idrak ederler. Zaten bu
toplumlarda temel öneme sahiptir. Zira grup içi ve dışı bölümün/episodun başlığı da filmde “Dogville’de mutlu
temelini oluşturur .11 zamanlar”dır. Ekonomi yeni birinin varışıyla, gelişiyle
büyümektedir. Grace topluluğa gittikçe daha fazla
Misafir, insan grubunun normal ekonomik rejiminin
yakınlaşmaktadır ama bu ilişki modelindeki can alıcı
dışında düşünülen, normal hayatın istisnası bir
dönüşümün başlıca çevresel değişkeni beşinci bölümde
armağandır. Bu da misafirin topluluğun içinden biri
polisin, Grace’in “kayıp” olduğunu yazan bir posterle
olarak düşünülemeyeceğini kanıtlar. Misafir,
gelmesidir. Gerçi ilk başta buna bir tepki doğmaz zira
pozisyonunun hem yapısal hem zamansal geçiciliği
kasabalılar başından beri Grace’in bir kaçak olduğunu
boyutlarından dolayı bir rahatsızlık hissi de yaratır. Bu
bilmektedir. Akabinde polis yine hemen hemen
yüzden Grace’in onlar için çalışmasına başlangıçta
öncekiyle aynı yeni bir posterle geri gelir. Yalnız bu yeni
“yapılmasına ihtiyaç duyduğumuz hiçbir şey yok”
posterde “kayıp” sözcüğü “aranıyor” sözcüğüyle yer
diyerek direnmişlerdir. Grace’i işçi olarak kabul etmek,
değiştirmiştir. Poster, Grace’in bir hafta önce gerçekleşen
onu toplumun bir üyesi olarak kabule denk düşecektir.
bir banka soygununun şüphelisi olduğunu
Başka bir alternatifinin olmadığını bilen Grace fiziksel
açıklamaktadır. Şüphesiz kasabalılar geçen haftanın
emeğini gülen bir yüzle pazara sunar. Sonunda grup
tümünü Dogville’de geçirmiş bulunan Grace’in masum
O’nun kalmasına oy birliğiyle karar verir.
olduğunu da bilmektedirler. Ama artık Dogvilliler
olmadan Grace masumiyetini kanıtlayamayacak,

11 Bu bağlamda filmin yorumuna kısa bir ara verip cezalandırabiliriz. Bazı iç gruplar hacim olarak öyle
öncesinde sosyolojinin çatışma teorileri ile ilgili kısa bazı küçüktür ki içindekiler etkileşimleri sık ve yoğun olmasının
açıklamalar yapmak, ve filmi bu açıklamaların zaviyesinden yanında etkinliklerinin çoğunda birbirlerini yakından
izlemekte yarar olduğunu düşünmekteyim. gözleyebilen yüz yüze gruplardır.

Biz ve onlar ayrımı sosyolojide iç grup-dış grup ayrımı Sınıf, toplumsal cinsiyet ve millet gibi ikinci tür iç grup
olarak verilir. Dış grup duygusu olmaksızın “iç grup” örnekleri ise hayali cemaatlerdir. Daha doğrusu cemaat
duygusu olamaz, biz ve onlar birlikte, karşılıklı çatışma olarak hayalidirler. Yüz yüze ilişki gibi bir yapıştırıcıdan
içinde anlaşılabilir. Ben kendi iç grubumu, belli bir öteki yoksun olan sınıflar, toplumsal cinsiyetler ve milletler kendi
grubu “onlar” olarak gördüğüm için “biz” olarak görürüm. kendilerine iç grup haline gelmezler, bu hale getirilmeleri
Hatta denilebilir ki, böyle bir dış grup yoksa bile kendi gerekir. Yüz yüze ilişkideki gibi sıkı bir ağla örülmemiş
sınırlarını çizmek ve korumak için, kendi içinde sadakati ve olduklarından büyük ölçekli bir cemaatin birliği inanç ve
işbirliğini temin için bir düşman varsayması, grubun duygulara yapılan sürekli çağrılarla ayakta tutulmalıdır. İç
tutarlılığı ve bütünlüğü aşkına icat edilecektir. Burada, grupta dayanışmanın kurulması, bir dış grup karşıtlığının
içeride işler bazen ters gidebilir ama sonuçta her zaman bir kurulması ve/ya uygulanması eşliğinde yürütülmüyorsa
çözüm bulunur, insanlar acımasız ve bencil görünebilirler büyük ölçekli bir iç gruba sadakat aşılama yönünde bir
ancak kişi ihtiyaç duyduğunda onların yardımına çabanın başarı şansı yoktur.
güvenebilir. Bir tehlike belirirse zamanında tespit eder ve
İç grup üyelerinin kendilerine hak gördüğü şey, dış gruptan
sonra “biz” onunla savaşmak için güçlerimizi birleştiririz.
insanlar için yapıldığında bir lütuf ve iyilik eylemi olacaktır.
Bunu hissederiz ve önemli olan “biz” içine aldığımız tüm
İç grup üyeleri söz konusu olduğunda övgüye değer bir
insanların gerçekte yaptıkları değil, bu histir. Ama eğer fiili
fedakarlık eylemi, eğer dış grup üyesi tarafından yapılmışsa
tutumlarının beklediğimiz ölçülere uymadığını fark edersek
sıradan insani nezaket eylemi sayılıp önemsiz görülür
dostlarımızın davranışlarını ideale yaklaştırmaya
((Bauman, 2013, 47-65).
kalkışabilir, hoşlanmadığımız şeyleri için onları kınayıp

13
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

himayelerini geri çektikleri durumda öncekinden daha tasmasıdır. Zincirli tasma, köleliğin ve köleci sistemin
fazla sıkıntıya düşecektir. Sosyal dinamikler Grace’e oluşumunun sembolüdür. Böyle bir sistem mevcut
karşı değişmiştir. Kanun dışı Grace toplumun asla bir değilmiş görünse de esef ve nefret uyandırıcı bu
parçası olmayacaktır. Aksine çok farklı bir şeydir. oluşumun sembolü hayli etkindir. Bir toplum köleci bir
Karakterlerin buna reaksiyonu Grace’in kabulünün topluma dönüşümünü nasıl açıklayıp meşrulaştırır.
üstüne kurulduğu ekonomik alt yapıyı açığa çıkarır. Yeni Azınlığa çoğunluğun baskısı ve oybirliğiyle nefretin
dengede aynı miktarda iş/çalışma için daha az kazanç yaratılması nasıl haklılaştırılabilir. Tom’un Grace’i
sağlayacak (yiyecek, barınak, para) ya da aynı miktarda zincirlerken O’na söylediği şu sözler Foucault’un
yiyecek, barınak, para için daha fazla çalışmak zorunda analizine uymaktadır. “Bunu yapmaktan hoşlanmıyoruz
kalacaktır. Grace’in mevcudiyeti Dogville’e daha fakat toplumu korumak istiyorsak fazla bir seçeneğimiz
pahalıya mal olmaya başlayınca ücretinde kesintiye yok” diyerek zincirin, kaçma teşebbüsünün bir cezası
gider, daha uzun süre çalıştırırlar, nihayetinde de cinsel olarak yorumlanamayacağını da ekler. Foucault’un
ve sosyal olarak köleleştirilir. Onu içe alma süreciyle iddiasına göre panoptik sistemde özne yalın şekilde
sömürü, baskı, teslimiyet süreci birbirine paralel disiplin pratikleriyle yönetilip düzenlenir. Grace gittikçe
işlemektedir (Brighenti, 2006: 96-111; Harmgart and artan şekilde disipline edilmekte ve fakat bir köleye
Huck, 2009: 1-3). dönüştürülmektedir. Bu değişime kim ivme
kazandırmaktadır? Bunun net bir cevabı olmamakla
Dogville sakinleri misafirperverliklerine karşılık Grace'e
birlikte kasabanın küçük bir sosyal planlamacısı gibi
şartlar öne sürmüşler ve bu şartları onu sonuna kadar
davranan genç Tom Edison Jr., değişimin yeni ilişki ve
tüketmek için kullanmışlardır. Misafirperverliğin
bağlanma biçimlerinin en coşkulu destekçisidir. Tom,
şartlarında misafir her zaman ev sahibinin alışkanlık ve
Grace vasıtasıyla kasaba sakinlerinin eski dünya
geleneklerine göre derecesi değişen bir tutsaktır. Konuk
görüşlerinin ve geleneklerinin değişimine yön verir.
ev sahibinin değerlerine uyum sağlamalı ya da en
azından saygı göstermelidir. Bu haliyle misafirperverlik Kölelik kurumu Dogville’deki toplumun ekonomik
tek taraflı bir hak olarak ortaya çıkar ve konuğun boyun hayatını temel bir değişime uğratır. Grace’in
eğmesi gerekliliği düşünüldüğünde kavram şiddet mevcudiyeti önemli ve hatta cinsel bakımdan dahil
içermektedir. Derrida'ya göre 'hoşgeldin' kelimesi her bereketli bir kaynaktır ve Dogville’in cahil halkı kendini
zaman evsahibinin şiddetinin içinden bir geçiş içerir. köle sahibi konumuna dönüştürürler.
Dogville filminde misafirperverliğinin sınırları ve
Bunun nedeni kötü amellerini gerçekleştirmeye
canavarca olasılıkları çok canlı olarak gösterilmiştir. Hep
başladıklarında yoksul oluşları değil, tam tersine artık
verici olan ve affeden Grace, Dogville tarafından
onların eskiden olduğu şekliyle yoksul olmayışlarıdır.
tüketilmiş ve evsahibinin şiddetine iyi bir örnek olmuştu.
Grace beklenmedik bir bolluktur. Köleci bir sistem
Ancak evsahibi Dogville'in Grace'i tükettiği an aynı
elverişli, bedava iş gücü beklentisini güçlendiren bir
zamanda Grace'in Dogville'i kundaktaki 'masum' bebeğe
düzendir ancak Adam Smith ve diğer klasik
kadar yok ettiği an olmuştu. Öyle görünüyor ki
ekonomistlere göre bolluk algısı kısa sürede dağılacak,
misafirperverlik ilişkisinde hem evsahibi hem de
yerini kıtlık hissine bırakacaktır. Uzlaşarak Grace’in
misafirin ezme, yok etme ve tüketme potansiyeli
bedenini ve emeğini sömürme keyfi er ya da geç sona
bulunmaktadır (Atkinson, 2005).
erip, daima taze bedenlere ihtiyaç duyar, tek bir köle
Böylece Dogville kölelik hakkındadır. Köle bizatihi homo yetmez olur. “Ben senin arzu ettiğini arzuluyorum ve
sacer olup, hukukun protagonistidir. Filmin bir benim arzum seninkini çoğaltıyor ve obje/şey yalnızca
sahnesinde Grace, başarısız mühendis Bill’in birimize tahsis edilebilecek”. Arzunun sosyal doğası ve
tasarımladığı, kaçmayı önleyici bir mekanizma giymeye onun potansiyel bozucu sonuçları, işlemesi için öznelerin
zorlanır. Bu mekanizma, önünde bir kemer olan ve ağır farkında olmaları gerekmeyen bir mekanizma olup, grup
demir bir tekerleğe bağlanmış korkunç bir köpek

14
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

içinde özellikle de erkekler arasında mülkiyet/sahip olma uğrayan Tom, Grace’in evine döner ve kendisi ile
için tehlikeli bir iç rekabet yaratır. Dogville arasında bir tercih yapmasının istendiğini
açıklar. Filmin bu karelerinde cereyan eden olaylarda
Tüm köleleştirme ve tehdit sürecinin sonunda mantıksal
Tom’un Grace’in bedeniyle ilişkisini düzenleyen sosyal
çıkarım olarak Grace daha az “kişi” yahut homo sacer
yasa, mübadele değeri yasasıdır. Tom, Dogville kasabası
olarak ifade edilebilir ve ona karşı bazı şiddet modelleri
sakinlerinin isteğini reddederek Grace’in vücudundan
oluşturulabilir. Kurban etmenin amacı grup içindeki
yararlanma hakkını kazandığını ima etmekte, bunu bir
tansiyonun ve kolektif şiddetin kontrolüdür. Kolektif
ödül olarak görmektedir. Bununla birlikte eylem
şiddet bu kontrolden kaçarsa grup sonsuz öç zincirinde
düzeyinde Grace’e baskı uygulayarak da topluluğun
kendini yok etmeye doğru gider. Bu yüzden şiddet ögesi
yanındadır ve uyguladığı güç bunu tasdik eder. Grace,
ortak kurbana karşı yoğunlaşır. Doğrudan grup içindeki
onun cinsel bakımdan daha ileri gitmesine izin
üyeye yöneltilen günah keçisi mekanizmasından farklı
vermeyince, ödülden kar sağlamak için Grace’i
olarak, kurban mekanizması gruba ait olmayan kritik
gangsterlere teslim etmeye karar verir. Ayrıca Grace’in,
varlığa yöneltilir12. Grace, Dogville ahalisinin medet
Tom’un gerçek arzularını görmesi ve bu arzularla
umduğu gangsterlere kurban edilecektir. Bu
yüzleşmeye tahrik etmesi; ahlakçı filozof ve geleceğin
perspektiften gangsterler postmodern dues ex
yazar ve romancısı sosyal kimliğinin tehdit edildiğini
machine’dir. Ancak kurbana yöneltilen şiddetin de etrafı
hisseden Tom’un ihanetine yol açan ilave bir neden
iyi çizilmezse bir virüs gibi yayılacaktır. Nitekim
oluşturacaktır.
Grace’in yok edilmesi beklenirken kasaba yok edilir. Bu
yok ediliş ahitteki Sodom ve Gomore’ı anımsatırsa da Filmde karakterlerin kapitalist mübadele değeri etiğine
gerçekte daha büyük bir kurban ediştir. Grace, kölelik koşullandırıldıktan sonra daha saldırgan hale gelmeleri
sürecinin sonunda kasabanın iç şiddetini kontrol için olgusu ile Trier, bireylerin çatışan sosyal güçlerin ürünü
kurban edilecek iken kasaba daha büyük ama olduğunu ve kendi ahlaki değerlerini belirlemediklerini
tanımlanmamış bir varlığın yararına yok edilmiştir bize gösterir (Koutsourakis, 2012:84-108). Kapitalist
(Brighenti, 2006: 96-111). mübadele etiğinin, Dogville’in Grace’e karşı tutumunda
değişikliğe neden olması bizi karşılıklı mübadele ve
Cinselliğe doğal bir şey olarak yaklaşmayan Von Trier,
şiddet arasındaki sınırları da düşündürür.
bu noktada cinsellik ve iktidar arasındaki bağlantıya
dikkatimizi çevirir. Cinsellik de, libidal arzuların
2.1. Amerika: Fırsatlar Ülkesi
mübadele değeri üzerine kurulan bir ilişkinin parçasıdır. Bir Devam Filmi: MANDERLAY
Film, bireyin mübadele yoluyla kar elde etmesi üzerine
Dogville, Grace’in öyküsünün sonu değildir. Bunu bize
inşa edilen kapitalist etiğin, Grace’in kasabaya gelişiyle
Von Trier, bir sonraki filmi “ABD: Fırsatlar Ülkesi”
ve Dogville ile karşılıklı mübadele ilişkisine girişiyle
üçlemesinin ikincisi olan Manderlay’da gösterir.
oluştuğunu açığa çıkarır. Dogville’de kalışı daha
Dogville’in sonunda bıraktığımız hikaye yine
maliyetli hale gelen Grace, köyün tüm erkeklerinin
Dogville’de olduğu gibi Grace Margaret Mulligan
köle/esir fahişesi durumuna düşer. Grace’in
karakterinin etrafında dönmekte ve 1930’ların
suçlamalarından dolayı kendilerini aşağılanmış hisseden
Alabama’sında, köleliğin kaldırıldığının ilanından 70 yıl
Dogvil’liler Tom’dan ya kendilerinin ya da Grace’in
tarafında yer almalarını isterler. Bu tepkiden bozguna

12İç grubu dış grubun tehdidinden koruma eğilimi, alışıldık duygusuna kapılırlar. Ve sonuçta ortaya çıkan saldırganlık
ve bildik hayat koşullarında ürkütücü bir değişikliğin zaten farklı olan ve değişimin elle tutulur timsali yeni
yarattığı güvensizlik duygusuyla çok yakından ilintilidir. gelenlere yöneltilir (Bauman, 2013, 47-65).
İnsanların o güne kadar hayatla baş etmenin etkili yolu
olarak gördükleri aniden daha az güvenilir hale gelir, baş
ettiklerini düşündükleri durumun kontrolünü kaybettikleri

15
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

geçmiş olmakla birlikte hala açıkça uygulandığı durumlarında nasıl davranacaklarından emin
Manderlay denilen bir plantasyonda geçmektedir. değildirler. Kölelerden Wilhelm, Grace’e bir soru
yöneltir:
1932 yılında Grace ile babası ve gangsterleri, Manderlay
plantasyonunun kapısından geçerlerken, içerde “Manderlay’da biz köleler saat 7.00’da akşam yemeği
kamçıyla dövülmek üzere olan bir köle için yardım yerdik. Özgür kaldığımızda ne zaman akşam yemeği
istemeye gelen başka bir köle sayesinde, beyaz sahibin yiyecekler?”
onları köleliğin kalktığından haberdar etmediği Afrika- Grace kendinden emin cevaplar:
Amerikalılardan oluşan bir toplulukla tesadüf ederler.
Babası bunun sadece onları ilgilendiren yerel bir mesele “Özgür insanlar ne zaman acıkırlarsa o zaman
olduğunu ve sorumlu olmadıklarını söylerse de Grace bu yerler”.

durumu yaratan beyazlar olarak sorunu çözmekle Eski kölelerin sahibi onları plantasyonda ağır işlere
ahlaken yükümlü bulundukları cevabını verir. Onları koştururken artık plantasyonun mülkiyetine sahiptirler.
köleliğin kalktığından ve özgür olduklarından haberdar Ama yeni özgür topluluk çok çabuk güçlüklerle yüz yüze
eder ve eski kölelerden birkaçının yanısıra babasının gelmeye başlar. Grace, onların karakterinde özgürlüğün
gangsterlerinin de yardımıyla, özgürlüğe geçişlerini beraberinde getirmesi gereken değişimleri beklerken
kolaylaştırmak amacıyla plantasyonda bir yerleşim yeri eski köleler eski halleri neyse o şekilde devam ederler.
kurar. Aslında olaylar tam da Grace’in babasının yine Neticede Grace, plantasyonun tarlalarında gönüllü
otomobildeki konuşmalarında söylediği gibi gelişir. Eski çalışacak bir avuç kimse bulabilir. Hayal kırıklığına
köleler evlerini, ailelerini artık kendileri geçimle uğrayarak gönüllülük yaklaşımını bırakır ve eski köleleri
mükelleftir. Köleler azat edilerek hukuken özgür hale vereceği demokratik vatandaşlık dersine zorla
gelir gelmez, tamamen yasal iş kontratları önlerine getirmeleri için babasının gangsterlerini kullanır. Grace,
getirilir. Sonra emek satın almaya gelen bu kişiler, bundan böyle Manderlay toplumu içinde kendi
kölelere nakit para verir yani borçlandırır. konumunu topluluğa şöyle duyurur:

Anlatıcı burada araya girerek şunları söyler:


“Ben ve adamlarım sadece temsilcileriniz olarak görev
alacağız. Silahlar, yeni düzene bir tehdit gelirse koruma
“Grace avukat değildi. Bu yüzden de kontrattaki art
amaçlı kullanılacak”.
niyeti çözebilecek vasıflara sahip değildi. Ama herhangi
bir hâkim için adil olmasından korkuyordu. Grace’e Topluluk-toz fırtınası, kıtlık, iç nifak/bozuşma-gibi çeşitli
göre, işçi köleliğin modern adı olabilirdi. Liberal bir meşakkatlere maruz kalırsa da en sonunda karşılaştıkları
toplumdan bihaber olan bir elin attığı imza. Ya da başka
bu güçlüklerin üstesinden gelerek birlikte çalışmaya
seçenekleri olmayan insanların attıkları imza”.
başlarlar. Ekinler toplanır/harmanlanır. Grace sonunda
Grace, babası ayrılıp kendi yoluna koyulmazdan evvel Afrika doğumlu eski köle Timothy ile duygusal ilişkiye
adamlarının bir kısmını ve babası şiddetle karşı koyup, girmiştir. Mamafih felaketler tekrar Manderlay’a geri
bırakmak istememesine rağmen “Bir kontratı geçersiz dönüş yapar. Topluluk, hasattan elde edilen karın
kılabilecek tanıdığım tek adam dediği” avukatı yanında çalındığını keşfeder ve kendini yangınla, şiddet ve
alıkoymayı başarır. Babasının avukatı olan Joseph, eski ölümle tüketir. Parayı Timothy’nin çaldığı ve kumarda
kölelere imzalatılan kontratları geçersiz kılacak yeni harcadığı açığa çıkar. Topluluk Grace’i yeni Mam
kontratlar hazırlar, eskileri çöpe atılır. Avukatın kendi (topluluğun eski sahibesinin adı) olarak seçer. Grace
ifadeleriyle: önce bu yeni pozisyonu kabulden kaçınır ancak elde
kamçı ve Timothy’nin çıplak sırtıyla Mam’ın rolünü
“Bu bir hediye. Kölelik düzenine son verip sizi özgür
kılacak. Artık bu toplumun işçileri olacaksınız”. devralmaya başlar. Final, Grace topluluğa onların
kendilerine olan nefreti hakkında vaaz verirken Tom:
Ancak işler Grace’in umut ettiği kadar iyi gitmez. Eski
köleler memnuniyetsiz gözükmektedir ve yeni

16
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

“Bir şeyi unutmuyor musunuz. Bizi sen yaptın” der Wilhelm, uzun zaman sürecinde topluluğun en iyi örf-
(Lloyd, 2008; Pyper, 2010:321-334). adet pratiklerini formelleştirmeye çalışmıştır. Her biri
anlamsız ya da baskıcı görünen kurallar aslında
2.2. Eski Hukuk Yeni Hukuka Karşı: Hukukun
topluluğun orada hayatta kalmasını sağlayan tarihi
Dönüşümünde Eski-Yeni Hukuk Mücadelesi
ürünleridir. Tüm köleler her gün plantasyonun belli bir
Hukuk ve Grace arasındaki ilişki, Manderlay filminin
yerinde sıraya dizilecektir çünkü günün en sıcak
anahtar unsurudur. Mam ölürken Grace ile özel olarak
zamanında gölgede kalmaktadır. Kağıt para kumar
konuşur ve ondan yatağının altındaki yasa kitabını yok
oynanmaması için yasaklanmıştır. Yaşlı Hanımın
etmesini ister. Anlatıcının dediğine göre kitap,
Bahçesi’ndeki ağaçların kesilmesi yasağı, ekinleri tozla
plantasyonu yöneten tuhaf ve kusurlu kural ve
kaplayacak rüzgarı bloke etmek içindir. Ve köleler
gelenekleri içermektedir. Grace bu isteği, kararın ancak
kategorilere ayrılmıştır. Gururlu grup, konuşkan
topluluğun tümü tarafından aleni olarak verilmesi
grup,…..grupların her birine farklı miktarda yiyecek ve
gerektiğini iddia ederek geri çevirir. Zira Grace eski
farklı özgürlüklere izin verilir. Çünkü bu, üyelerinin
köleleri, haklarının olduğuna dair bilgilendirmeyi
psikolojisi gözetilerek plantasyonun en iyi organize
misyon edinmiştir. Eski kölelere, her insanın asli
edilmesine yöneliktir (Lloyd, 2008)
değerinin/doğuştan değerli ve saygı duyulması gereken
onurlarının olduğunu söyler. Şimdi onlar da ülkenin Grace, kölelere yetki verilmesinin, onların baskı altında
diğer yurttaşları gibi bunun keyfini çıkarabileceklerdir. tutulmalarına son vereceğine dair naif bir inanç taşırken
Böylece Grace, oy sistemi ile işleyen demokratik katılımlı azat edilip yeni liberalleştirlimiş üyeler, henüz kurulan
bir yönetim oluşturur ve eski hukuku bir tarafa atar. demokratik yöntemleri ve haklarını kendi avantajlarına
Manderlay’da uzun süredir devam eden eski köleci –hasta küçük kızın yemeğini aç olduğu için çalan yaşlı
sistem psikolojik baskıyı da yanına alarak köleleri kadını ölüme mahkum etme- gibi uygunsuz şekilde
gruplara ayırmıştı. Örneğin Sam, 5 numarada yer alan kullanırlar ama nihayetinde bu kendilerini de yok
soytarı zenci, 4 numaralı Victoria dayakçı zenci, Mark ise etmelerine yol açar. Annenin, Grace’den hukuk kitabını
kaybeden zencidir. 2 Numaralı William geveze zenci, yok etmesini istemesi, hukukun bizatihi kendi kendisine
Flora mızmız zenci, 7 numara Elisabeth mutlu ve otorite ve yürürlük gücü kazandıramayacağı
uyumlu, 1 numara ise gururlu zenci Thimothy. Oysa düşüncesinin bir ifadesidir. Ancak toplumun yaşadığı
özgürlükten sonra artık ait olduğu gruba bakmadan her deneyimlerden gelişmiş organik canlı bir hukuk, bir
köleye aynı yiyecek verilecek ve eşit davranılacaktır. kitapta kodifiye edilebilir. Hukuk/yasa kodu, toplumda
Kölelerin hergün sıraya dizilmesini aptalca bulur. kabul edilmiş otoriteden bağını kopardığında problem
Grace’in daha iyi evler yapabilmek adına getirdiği, çıkar ve bu durum Manderlay’da açıktır. Çıkarılacak
önceden sadece romantik anlar için girilebilen ve yasa ders, hukukun ilgası yoluyla özgürlük sağlamanın bir
kitabıyla dokunulmaz kılınan yaşlı hanımın fantezi olduğudur. Grace, kendi özgürleştirme
bahçesindeki ağaçların kesilmesi önerisi kabul görür. vizyonunu babasının silahlı adamalarının desteğiyle
Eski sahibin baskıcı ve keyfi bulduğu kuralların yerine değil ancak kölelerin rızası ve kabulüyle yasa haline
Grace eşitlik, demokrasi ve ikna üzerine kurduğu bir dizi getirilebilir (Pyper, 2010: 321-334).
yeni kural koyar. Topluluk çıkan yangınla yok olunca da Grace’in Manderlay’daki davranışını, Dogville’deki
Manderlay’dan ayrılmazdan evvel Grace, hukuk kitabını tutumuna da uygulayarak değerlendiren Von Trier,
topluluğa verir. Filmin dramatik olan sonunda ortaya “kendi değerlerinizi başka yerlere yaymak –geçmişte
çıkan gerçek Grace ve onun projesine en çok sempati adlandırıldığı şekilde- bir misyondur ve problematiktir”
besleyen Wilhelm’in hukuk kitabını yazmış olduğudur. mesajını da seyirciye iletmek istemektedir.
“Mam’ın yasalarını, herkesin iyiliği için ben yazdım”. Film, bazıları tarafından özellikle Amerikan karşıtı
bulunurken Bush’un Irak savaşındaki tutumunu,

17
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

Amerikan’ın liberal dış politikalarını yargıladığı da kölelerin efendisinin kırbacını elinden alır ve köleliğin
söylenebilir. Trier, filmin sonuna -tıpkı Dogville’de sona erdiğini bildirir. Artık herkes insan onurunun
olduğu gibi-Jakop Holt’un 1977 Amerikan gerektirdiklerinden pay alacak ve hiç kimse zalim ve
snapshotlarından ve Bush dönemi Irak savaşından alışılmadık cezalara tabi tutulmayacaktır. Fakat filmin
fotoğraflar koyarak filmin metaforik anlatımından yani sonunda aynı Grace’in kırbaçlanmasına başlangıçta
yer ve zamansızlığından analojiye geçiş yapmıştır. engel olduğu köleyi kendisinin kırbaçladığını görürüz.
Yönetmen, seyircinin artık kendi politik gerçekliğiyle Üstelik soyut adalet idesi adına değil, karşı çıktığı nefret
bağ kurmasını istemektedir. Demokrasi empoze ve intikam duygusunun yakıcılığıyla şiddet uygular
etmek/götürmek demokrasi ve özgürlüğe zorlamak için (Brighenti and Castelli, 2008:1-14).
askeri güç kullanmanın Beyaz sarayın söylediğinden çok
Şiddetin, hukuk ve adaletle ilişkisini ortaya koymaya
daha kompleks olduğu görülmüştür. Özellikle taraflı ve
çalışan Walter Benjamin’in “Şiddetin Eleştirisi Üzerine” 13
yapısal olmayan çözümler, tutucuların barbarlar dediği
başlıklı makalesine kısaca değinmek bu aşamada bize
ve vergilerinden alınan dolarlara layık olmadığını
ışık tutabilecektir. Hukukla düzenlenen toplumlarda
söyledikleri yerlere özgürlük ve medeniyet
hukuk dışı şiddet kabul edilemez. Modern devlet, şiddet
götürememektedir. Trier gibi birçok ironik analist,
kullanımının rasyonel biçimde düzenlenmesi üzerine
aslında ABD toplumunu da eşitlik ve özgürlükten son
kuruludur zira devlet, tekeline aldığı şiddeti paylaşmak
derece uzak görmekte ve küresel olarak itham
istemez. Şiddet kullanma tekelini eline alan hukuk,
etmektedir (Harsin, 2006).
bireylerin elindeki şiddeti, hukuku yok edecek bir araç
olarak görür. Hukuk dışındaki şiddet, ulaşılmak istenen
2.3. Hukuk ve Şiddet
amaçlar (korunması) dolayısıyla değil, bu şiddetin salt
Manderlay’da resmi meşru şiddet Grace’in ellerinde
hukuk dışında olması nedeniyle hukuku tehdit
sonuna kadar devam eder. İlkel polis oluşumu
etmektedir. Devletin şiddet tekeline sahip olması,
diyebileceğimiz (arkaik polis tipi) gangsterlerin
hukukun mücadele ettiğini varsaydığı bir olgu olan
desteğiyle Grace artık Leviathan yani devlet rolünü
şiddet üzerine temellendiğinin bir ifadesidir. Şiddetin
oynamaktadır. Hasta küçük kızın yemeğini, aç olduğu
türü bir araç olarak ya hukuku kurar ya da hukuku
için çalan yaşlı kadının, Manderlay sakinleri arasında
korur. Şiddetin hukuk kurma işlevi iki yönlüdür. Hukuk
yapılan kamusal müzakere ve oylama sonucu adaletin
kurma, yasa olarak yaratılan şeye şiddeti araç olarak
yerini bulması için öldürülmesi gerektiği kararı
kullanıp, erişmeye çalışırken amaçlanan şeyin hukuk
çıktığında, yaşlı kadının infazına önce karşı çıkan Grace,
olarak kurulması anında şiddet geri çekilmez. Hukuk
bu ortak kararı tanımak istemez. Yaşlı kadını infaza
kurma, şiddetten arınmış değildir. Şiddete bağlı bir
giden küçük kızın babasının “ Bize öğrettiğin gibi kararlar
amacı zorunlu biçimde iktidar adı altında hukuk
ortak alınıyor sanıyordum” itirazı üzerine Grace’in cevabı
biçiminde ortaya koyar. Hukuk kurmak, iktidar
şu olur:
kurmaktır. Hukuk, şiddetin icrası yoluyla hayata ve

“Bunu biri yapacaksa o, ben olmalıyım. Bu bir intikam ölüme hükmeder. Hukuki şiddetin en tüyler ürpertici
hareketi olmamalı”. görünümü, kolluk gücünde mevcuttur. Kolluk gücünün
yetkileri en kaba müdahalelere ancak istisnai
Burada Grace, cezalandırma tekelini eline aldığının da
durumlarda yetmekle birlikte bilinçsizce en savunmasız
işaretini vermektedir. Devlet, şiddeti ortadan kaldırmaz
bölgelerle makul ve mantıklı kişilere karşı müdahale
ama kendi lehine onu tekeline alır. Ama Grace daha
yetkisini kullanmaya izin verildiği için, kolluk için
büyük bir çelişkiye düşer. Plantasyona geldiğinde
hukuk kuran ve hukuk koruyan şiddet ayrımı ortadan

13Buradaki temel eleştiri, odaklanılan şeyi yani şiddet tutulur kılmak anlamında kullanılmaktadır. (Çataloluk,
kavramını benzerlerinden ayırmak, temizlemek ve elle 2011: 571-588).

18
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

kalkmıştır. Kolluk gücü hukuk yaratır ve hukuku korur. örnek alıp, mukabele-i bilmisil tutumunu reddeder.
Aslında kolluk gücünün hukuku, devletin ulaşmaya Manderlay’da ise aksine meşru şiddet kullanma
çalıştığı amaçlarını artık hukuk düzeni aracılığıyla tekelinin sağladığı sorgulanamaz bir otorite tipi ile
güvence altına alamadığı noktayı ifade eder. Bu nedenle herkesin üstündedir. Mam’ın köleci yasaları kaldırılır
kolluk gücü hukuksal amaçlarla hiçbir ilgisi olmadığı yerine aydınlatmayı amaçlayan demokratik ve kapitalist
halde açık bir yasal düzenlemenin olmadığı pek çok yeni bir hukuk düzeni konur. Fakat her iki tecrübe de
olaya “güvenlik sebebiyle” müdahale eder. Kolluk şiddet, kendini yok etme ve ahlaki alçalmayla sonuçlanır.
gücünün şiddeti devletin her tarafa yayılmış hayaletimsi Dogville küçük bir grup içindeki insan ilişkilerine ve
varlığı gibi, biçimsizdir (Benjamin, 2010: 19-42; kontrol ile sömürünün nasıl ortaya çıktığına
Çataloluk, 2011:571-588). odaklanmışken Manderlay, devlet iktidarının özündeki
kurumlar ve araçlara odaklanmıştır. Dogville, içerdeki-
3. Son Perde dışardaki, içeriye alma/dışlama, statü tabakalanması
Dogville, Grace’in koşulsuz sevgiye duyduğu güvenin konusundaki problemlerle ilgiliyken Manderlay sarih ve
değişimini açığa çıkarıyorsa Manderlay’de O’nun örtülü hukuk arasındaki ilişki, gelenek, iktidarın
kurumsallaşma teşebbüsünü ve başarısızlığını görünür kurumlaşması hakkındadır.
kılmaktadır. Her iki filmde Grace’in yabancı olarak
Her iki filmdeki topluluk da her ne kadar dış dünyayla
konumlandığı toplumda yaşadığı tecrübe ve deneyimler,
mübadele edildiğinin işaretlerini taşısa dahi kapalı
sosyal düzenin oluşumu hakkındaki tezler olarak da dile
ekonomik sistemlerdir. Bu bağlamda Dogville ve
getirilebilir. Sosyal düzenin oluşumu ise iktidar
Manderlay, bir yabancının gelişiyle stabilitesi, düzeni
meselesidir. İktidarın politika, ekonomi, cinsiyet ve
bozulan kapalı bir toplumun tepkisini sunan felsefi bir
şiddet olarak dört görünümü Manderlay ve Dogville’in
fiksiyonlardır. Dogville ayakta durmaya çalışan bir
sosyal alanında gözlemlenebilir14.
ekonomideki umulmayan bir artı değerin sonuçlarıyla
Dogville’de Grace, bir kaçak olarak geldiği, alt bir bizi yüz yüze getirir. Artı değer, ticari bir meta olmaya
statüde konumlandığı kasabada İsa’nın karşılık doğru giden ekonomik bir kaynak olarak bizatihi
beklemeden kendini diğerlerine koşulsuz adamasını Grace’in kendisidir. Grace toplumdan radikal biçimde

14 Özellikle Dogville filmi, bir sosyal grupta mikro iktidarın tarafları arasında statü ya da nitelik ayrımları, bu ilişkinin
nasıl oluştuğuna ilişkin bir örnek olarak okunabileceğinden eşitsiz işlediğini gösterir. Foucault’a göre iktidar, farklı
Michel Foucault ve onun iktidar analizinden bahsetmeden kişiler ve kurumlar arasında dolaşımdadır. İktidarın
geçilemez. Foucault, Bilme İstenci isimli eserinde “İktidar, hareketli ilişkiler içinde işlemesi, onun statik ya da durağan
sayısız noktadan çıkarak, eşitsiz ve hareketli ilişkiler içinde olmayan niteliğinin vurgulanması demektir. Sayısız
işler”der. İktidar, bireyler yahut gruplar tarafından noktadan çıkarak hem de eşitsiz ilişkiler içinde işleme
birbirlerine uygulanan bir eylem olmakla, belli kişilere özgü yanında hareketli ilişkiler içinde işlemek, iktidarın
olmaktan çıkmıştır. İktidar, toplumda iktidar ilişkilerinin merkezsizliğinin bir diğer unsurudur.
var olduğu sayısız noktada ortaya çıkar. “İktidar ilişkileri
Foucault, yerel iktidar pratiklerinin yani aşağının, genel
toplumsal ağlar bütününde kök salmıştır”. Foucault, analiz
iktidar yani yukarı tarafından belirlendiği önermesini
ettiği iktidarın büyük “İ” harfiyle yazılan devlet aygıtı ve
şiddetle karşı çıkar. Aksi yönde olmak üzere aşağıdaki
kurumları olmayıp, aksine küçük “i” harfiyle yazılan ve
iktidar ilişkileri devletleşerek yukarıda toplanmaktadır.
bireylere indirgenmiş iktidardan bahsettiğini söyler. Bir
Küçük ölçekteki iktidar ilişkileri büyük ölçekli boyutlara
yapı olmadığını söylediği iktidarın belli bir yeri ve kaynağı
stratejik olarak eklenmektedir. Foucault’un iktidar
yoktur. Onun sözleriyle “İktidar heryerdedir; herşeyi
analizinin en önemli noktalarından birisi de iktidara atfettiği
kapsadığından değil, heryerden geldiğinden dolayı
pozitif niteliktir. Pozitif oluşu, iktidarın sanıldığının aksine
heryerdedir”. İktidar ilişkileri, tarafların hukuki
salt yasaklayan, emreden, sansürleyen bir fenomen
statülerinden, ekonomik koşullardan, üretim sürecindeki
olmayıp, üretken bir boyutunun da oluşudur. (Bainbridge,
konumlarından, dil-kültür farklılıklarından, uzmanlık
2007: 141-156; Koloş, 2012: 124-132).
farklılığından hatta yaş gibi çeşitli statü yahut nitelik
ayrımlarından kaynaklıdır. Merkezsiz iktidar ilişkilerinin

19
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

dışlanmış bir “yabancı” ahlaki figürdür ancak onun arasında paralellik kurulabilir. Grace’in şiddet içeren öç
sığınma talebi, mevcut demokratik sosyal düzendeki alması, liberal demokratik konsensusa dayalı
sömürü ve şiddeti de dışa vurur. Uğradığı sömürü ve politikaların (politika ve ahlakın yakınlığının) ifadesi
eziyet sadece baskıcı bir sisteme değil aynı zamanda onu değil çağdaş liberal demokrasinin sonuna geldiğidir 15.
oluşturan arzu ekonomisine, çağdaş demokrasilerdeki Zarafet ve şiddet diyalektiğinin sentezle değil şiddetli bir
eşitsizlik ve adaletsizliklere gönderme yapar, ahlak müdahaleyle sonuçlanması bugünkü demokrasi sorunu
maskesi altındaki şiddeti ve sömürüyü göz önüne serer. üzerine eleştirel bir düşünmedir. Liberal demokrasideki
Manderlay ise zorunlu çalışmadan ekonomik liberalizme sömürü ve şiddetle ilgili bu filmler yalnızca mübadele
dönüşümü merkeze alır. Burada Grace’in eylemi modern ilişkilerine ve çeşitli sosyal, ekonomik, ayrıca cinsel
Avrupa’da kapitalizmin ortaya çıkışına yani toprağa sömürüye dayalı bir demokrasinin imkânsızlığını
bağlı serflikten emek gücünün özgürleşmesine ilişkin gösterir (Sinnerbrink, 2007).
açıklamaları hatırlatır. Bu bakış açısından ekonomi nihai
Tom’un Grace’e yardım isteği, Grace’e ihanetle yadsınır.
belirleyici faktördür (Brighenti and Castelli, 2008: 1-14).
Grace’in koşulsuz cömertliği ve bağışlayıcılığı, insanlık
Alegorik tarzı olan Dogville filminde kasabaya, adına tüm kasabanın yok edilmesi ile; Grace’in topluma
Amerika’nın kendisi yahut Amerika’nın “insani kabulü ise geçici bir uyumdan sonra sömürü ve kötüye
müdahalelerinin ama aslında emperyalizminin şiddet kullanılmasıyla yadsınır. Bu diyalektik çatışma ve
kurbanı kimi üçüncü dünya ülkeleri olarak yaklaşmak zıtlıklar filmde bir senteze ulaşmaz. Sefalet ve sömürüye
makuldür. Dogville’de Grace’in nihai çözümü ile kısa vadeli reformlar ve liberal/hümanist çözümlere
Bush’un teröre karşı savaş iddiası ve yine Amerika’nın şüpheyle yaklaşan yönetmen, Dogville’de sosyal
insani müdahaleyle özgürlük yayma misyonu ile baskının sebeplerinin önünü alacak politik bir önerme ya
Grace’in köleliğin kalktığından habersiz bir grup köleyi da sosyal problemlere somut çözümler önermez16.
azat edip, özgürleştirme çabasını anlatan Manderlay Dünyanın değişmesi gerektiği mesajı açık olsa da

15 Giorgio Agamben’e göre de, olağanüstü halin katıldığından şüphe duyulan yurttaş olmayanları “sınırsız
yaygınlaşması, günümüz demokrasilerinin tıkandığının bir alıkoyma” ve askeri mahkemeler de dahil olmak üzere özel
göstergesidir. Çağdaş demokrasilerde sonradan parlamento yargılamalara tabi tutmayı içeriyordu. ABD’nin 26 Ekim
tarafından onaylanan hükümet kararnameleriyle yasalar 2001 tarihli Yurtseverlik Yasası eyalet Başsavcısının ulusal
oluşturmak rutin bir faaliyet haline gelmiştir. Bugün güvenliğe tehdit olarak gördüğü herkesi tutuklama hakkı
cumhuriyet parlamanter değil hükümetseldir. Olağanüstü tanımıştı. Oysa daha önce bu yabancının yedi gün içerisinde
hal, normun geçerli olduğu ama gücü olmadığı için ya yurt dışına çıkartılması ya da kendisine bir suç isnat
uygulanmadığı ve yasa değerine sahip olmayan edilmesi gerekiyordu. Bush’un verdiği emirde yeni olan
tasarıların/eylemlerin yasa gücünü elde ettiği bir hukuk nokta, hem bu bireylerin yasal konumunu ortadan
rejimini ifade eder. Olağanüstü hal, yasal düzeni askıya kaldırması hem de yasalar tarafından ne adlandırılabilecek
aldığı oranda her türlü yasal düzenlemeden kaçıyor ne de sınıflandırılabilecek maddeler getirmesiydi.
görünür. Diğer yandan olağanüstü hal, anarşi ve kaostan Afganistan’da yakalanan Taliban savaşçıları, Cenevre
farklı olarak, her ne kadar bu yasal düzen olmasa da hala Konvansiyonlarının tanımladığı savaş tutsakları
içinde yasal bir düzen barındırır. Paradoksal gibi gözükse konumunun dışına itildikleri gibi aynı zamanda Amerikan
de bu şekliyle olağanüstü hal, yasalara bir kuralsızlık alanı yasalarının belirlediği bir yargılama kapsamına da
sokar. Olağanüstü hal ilan eden bir egemen, normalde girmemekteydiler. Ne tutsak ne de yurttaş/sanık olan bu
geçerli olan yasal düzenin dışında kalır ve yine de ona aittir savaşçılar yalnızca tutukludurlar. Hukukun ve her türlü
çünkü Anayasa’nın toptan askıya alınıp alınmayacağı yasal denetim biçiminin dışında kaldığından yalnızca süresi
kararının sorumluluğu ona aittir. Dışında olmak ama ait bakımından değil doğası bakımından da belirsiz bulunan
olmak. İşte olağanüstü halin topolojik yapısı budur. saf fiili bir egemenliğe mahkumdular. Guantanamo’da da
Olağanüstü hal çağdaş siyasette gittikçe artan bir şekilde tutuklularla çıplak yaşam, en uç belirsizliğe geri
kural haline gelmekte, bu geçici ve istisnai önlem, hükümet dönmekteydi (Agamben, 2010: 165-174).
etme tekniğine dönüşmektedir. Olağanüstü halin önemi, 16 Buna benzer şekilde Manderlay filmine getirilen
ABD başkanının 13 Kasım 2001’de açıkladığı askeri emirde
kritiklerden bir tanesi de, yabancılaşmanın ötesine
tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Konu terörist faaliyetlere
gidemeyişidir. İzleyici kendisinden nefret eden, hayal

20
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

yönetmen seyircilere sosyal dönüşüme yön verecek bir melankoli ile neticelenir. Tek olası çıkış, melankoli;
tez gösterme konumunda değildir. Diyalektikteki ileriye nihayetsiz hüzün ve matemdir (Koutsourakis, 2013:334–
bakışın aksine, tarihin ileri doğru evrildiği fikrinin 353).
karşısında yer alan Dogville’in sonu kötümserdir. Hatta
Yasakoyucunun niyetinin yorumlanmasındaki güçlükte
Trier’inkinin yıkıcı bir nihilizm hatta belki de
olduğu gibi Yönetmenin niyetine ulaşma zorluğunun
sonsuz/ilahi adalete dönüş olduğu da düşünülebilir
bilincinde ancak bir yorum olarak ortaya atılabilecek
(Koutsourakis, 2013: 334-353).
olan fikir kötümserliğin üç tezine dayanacaktır.
Nitekim Dogville’in final sahnesindeki kasabanın
- Hayatta insanlar daima onları saran ve çok
kıyımının ardından filmi bağlayan anlatıcının şu
gerçek acılar doğuran talihsiz olaylarla
sözlerinin ucu açıktır:
çevrelenmiştir. Bu, (ıstırap) bütün insanların

“GRACE Mİ DOGVİLLE’İ YOKSA DOGVİLLE Mİ ortak deneyimidir.


GRACE’İ TERK ETTİ? BU ALDATICI BİR SORU - Kötümserlere göre, sosyal koşullar kendilerine
OLUR VE PEK AZ İNSAN BU SORUDAN FAYDA
katlanılması gereken bir sistem oluştururlar.
SAĞLAR. DAHA DA AZ İNSAN BU SORUYA BİR
CEVAP VEREBİLİR. VE BU SORUNUN CEVABI İyimserlerdeki birkaç ayrık otunu kökleyerek
BURADA VERİLECEK DEĞİL”. temize çıkma düşüncesi yerine, sistemi toptan
değiştirme gibi bir düşünce ikame ederler.
Kaldı ki bu konum, post-modern öznenin ruh haliyle
örtüşmektedir. Post-modern birey, belirsizlik tarafından - Kötümserliğin kökenlerinde bu gidişi kurtuluşa
belirlenmiş, bölünmüş ve parçalanmış bir kimliğe karşı doğru yönlendirme düşüncesi vardır.
gelir. Özne, toplumsal/siyasal alandan çekilerek
Dolayısıyla melankolikteki kara safra, kötümserliğe yol
herhangi bir örgütsel bağlılıktan kaçınan, kısa süreli
açtığı oranda sıçramalara, hayata dair ani ve büyük
toplumsal hareketlere yönelten neo-liberal anlayışın
hareketlere de yol açma potansiyeline sahiptir
öznesidir. Ayrık bir kişiliğe ve karışık ve parçalanmış bir
(Çataloluk, 2011: 571-588).
kimliğe sahip bu özne, teğel teğel sökülen yamalı bir
bohçadan başka bir şey olmayan bir “persona”dır. Post- Trier’in Dogville ve Manderlay’de yaptığı ahlaki
modern deneyim, yorgun, bitkin, herşeyden usanmış, sorgulamanın, Nietzsche’nin köle ahlakından türediğini
olup-bitenin kavranılmaz enginliği karşısında kendisinin vurguladığı Hristiyan ahlakını eleştirdiği “Ahlakın Soy
ne denli güçsüz olduğunu tasayla kabullenen bir insan Kütüğü Üzerine” incelemesinden etkilendiğini görmek
tasarımına dönüşür. Nihilizm, her türlü belirlenimin mümkündür. Dogville’in nüfusu, aptallar, sakatlar,
buharlaştığı, herşeyin bir işleve sahip ama anlamının körler ve hastaların oluşturduğu büyük oranda fakir tam
olmadığı kaotik bir evren tablosuna karşılık gelir (Turan, da Hristiyanlığın ilk olarak yaygınlık kazandığı
2007: 119-149). kesimlerden gelen insanlardan oluşmaktadır. Filmde
Grace, Nietzcheci bir kavramla iktidar istencinin zıttı
Manderlay’de de göstermeye çalışılan; asıl yapılması
olarak, Tanrı’nın lütfu ile Dogville kasabasına yaşam
gerekenin hukuk tarafından zorlanan harmoniden
tarafından atılmıştır. Oysa Nietzche felsefesinde iktidar
kaçışın yolunu bulmak olduğudur. Hukukun yerine
istenci olumsuz bir anlam taşımayıp aksine var olan
gerçek Grace’i araştırmak ve bulmaktır. Bu görev ancak
herşeyin temel niteliğini oluşturduğu gibi aynı zamanda

kırıklığına uğramış liberal sosyal hizmet çalışanlarıyla, çözümü seyircinin müzakeresine bırakır Argümanları
hayatta kalmaya çalışan Afrika kökenli Amerikalı sakinler koyarak seyirciyi uyaran ve kolay sonuçların tuzağına
yahut muhafazakâr sosyal Darwinci gangsterler arasında düşmekten kaçınan Von Trier’e göre artist olarak direktörün
tercih yapmaya terk edilmiştir. Çağdaş birçok felsefe ve rolü, epistemolojik üstünlüğe sahip değildir (Harsin, 2006).
hikâyeler gibi Manderlay’da problemin giriftliğini betimler,
düşündürür, nihai çözüm göstermeksizin etkide bulunur ve

21
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

bir yaratım sürecidir yani üreticidir. Nietzcheci kendi ayakları üzerinde durarak yaratması gerektiğini
terminolojiyle devam edersek Grace, yaşamın kendisi vurgulayan Nietzsche’yi bize bir kez daha
olan iktidar istencine karşı koymakta ve Grace’in hatırlatmaktadır. Nietzsche’nin “efendi” si, kendi
gözünde başlangıçta, aç gözlü olmayan, merhamet dolu, ahlakını kendisi inşa eden, ahlaki tercihlerini ve ahlaki
yardımsever bu fedakâr ve ezilmiş insanların ahlaki kişiliğini merkezi bir otoriteden almayan, iktidar
düzeni, özgür insan üzerinde korkunç bir işkenceye istencinden kendiliği içinde pay alandır. İnsanların iyi
dönüşmektedir. İşte bu noktada iyiliğinin, yahut zeki olduğu noktada Grace’e ihtiyaç kalmayacaktır
kurtarıcılığının ve merhametinin bedeli olarak emeği (Güney, 2004 Brighenti and Castelli, 2008: 1-14).
sömürülen, defalarca tecavüze uğrayan ve en sonunda
Öte yandan bu filmler bize, gerçekliğe iyi niyetli
da boynuna zincir vurulan Grace’in yüzyıllar boyunca
müdahalelerin şayet kabul görmezse felakete yol
köle ahlakına boyun eğmek zorunda kalan Nietzsche’nin
açabileceğini ve bu müdahaledeki kibri gösterir.
üst-insanını temsil ettiğini söyleyebiliriz. Tarihte köle
“Ahlakın ve iyinin tanımı neye göre ve kim tarafından
ahlakı güçlülerin boyun eğdirilmesiyle sonuçlanmıştır.
yapılacaktır? Başkaları adına iyinin ve doğrunun
Ancak insanın içindeki iktidar istenci kolayca bertaraf
tanımını yaparak bu ilkeler doğrultusunda onları
edilemez Er ya da geç kazanan yaşam yani iktidar
kurtuluşa götürmeye çalışmak en büyük kibir değildir de
istenciyken, kaybeden köle ahlakı olacaktır. Nitekim köle
nedir?” Cevabı yine filmin kendisi verir: “İyilik,
ahlakı üzerine inşa edilmiş İtkasabasını (Dogville) yani
fedakarlık, merhamet ve alçakgönüllülük, tüm bu ahlaki
Tanrı’nın yeryüzündeki krallığını yakıp, üzerindeki kar
değerlere sahip olma arzusu, aslında en büyük kibirdir!
örtüsünü buharlaştıracak, Tanrıyı öldürerek küllerinden
Üstelik bu kibir, çok vicdanlı olduğunu, kibirli
üst-insanı yeniden yaratacak olan kişi de davetsiz bir
olmadığını söyleyen, kibri yerin dibine batırarak
misafir olarak gelen Grace’dir. Grace, efendi ahlakını
yükselen, ikiyüzlü bir kibirdir.” İşte her iki filmde de
Manderlay’de de uygular ve demir iradesi, toplumun
Grace probleminin anahtarı kibridir. Sonrasında da
tutucu, pasif tutumuyla yenilgiye uğrar. Ne yazık ki
öldürücü yanlışı, kendi adaletini yapmaya kalkışmak
dünyada köle ahlakı daha geniş yer kaplamaktadır.
olmuştur. Çünkü Dogville sakinlerinin davrandığı
Efendi ahlakına kucak açmak, köle ahlakını
Grace’i yani kendisini affedemediği için de onları
kucaklamaktan daha zordur. Normal insanlar kendine
bağışlamayacaktır. Kendini düzeltmeden dünyayı
dönüp düşünmedikleri için normaldir. Dünyanın neden
düzeltmeye koyulması, adalet tesis etmeye kalkışırken
ve nasıl böyle olduğunu sorgulamaz, bu yüzden de
toplumun dinamiklerini anlayamaması Mandarlay’da
geleneğe kenetlenirler. Gelenek ise değişime karşı şiddeti
da enkaza neden olmuştur. Dogville’de de bağışlayıcı
doğurur. Değişimin gerçekleşmesi için ne efendi
hizmetkar rolüyle insan onurunu ve bağımsızlığını
görünümlü ama özünde köle ahlakını temsil eden
teslim etmiştir. Herşeyi insanüstü bir şekilde kabullenişi,
Thomas Edison Jr ne de Grace gibi güçlü iradeli, zeki,
kasaba halkının gözünde Grace’i insandan daha aşağı bir
parlak entelektüellerin varlığı yeterli değildir. O yüzden
düzeye indirgemiş ve kasaba halkının insanlıklarını da
filmlerde gerçek efendi ahlakını temsil edenin aslında
bozmaya tahrik etmiştir (Pyper,2010:321-334).Yaptıkları
Grace’in babası büyük patron gangster olduğu da
herşey için onları affederek ve böylece kendi
düşünülebilir. Zira Manderlay’ın sonundaki yıkımı
eylemlerinin sorumluluklarını üstlenmekten kurtararak,
takiben Grace’i almaya giden babası son anda bundan
kibrini göstermiş; nezaketi diğerlerindeki kötülük
vazgeçer ve arabasıyla yoluna devam ederken kızını da
heyecanını uyandırırken, mazoşizmi Dogville
kendi yolunda yürümeye bırakır. Trier bu filmlerde
sakinlerinin sadizmini tetiklemiştir. Fasit daire
alçakgönüllülüğün, acımanın ve kurtarıcılığa
düzeninde masum kurban kendini mazoşist bir şekilde
soyunmanın en büyük kibir, umudun en büyük acı
teslim ettikçe işkencecileri de o kadar fazla cesaret bulur
olduğunu söyleyen; temsilin ve dolayısıyla empatinin
ve sınırları aşmaya adeta itilir. Önce dünya daha iyi bir
olanaksızlığını vurgulayıp üst-insanın kendi ahlakını
yer haline gelsin diye mazoşist bir teslimiyet

22
Hukuk Kuramı, C. 1, S. 3, Mayıs-Haziran 2014

sergilediğindeki ideolojisiyle, Dogville’siz dünya daha Bayladı, Derman; Kutsal Kitapta ve Mitologyada Yasak
iyi bir yer olsun diyen sadisttik ve yıkıcı edimi aynı İlişkiler Aykırı Sevdalar, Milenyum Yayınları,
şeydir. Grace’in uyguladığı zulüm, daha önce maruz 2002, İstanbul.
kaldığı zulümle paraleldir. Aslında film baştan sona
Benjamin, Walter; “Şiddetin Eleştirisi Üzerine” Çev: Ece
zaten tam da bunu, iyilik melekleri ile intikam şeytanları
Göztepe, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, Yayına
arasındaki ilişkinin zannettiğimiz kadar uzak
Hazırlayan: Aykut Çelebi, İstanbul, Metis
olamadığını göstermekte.
Defterleri, 2010.
Grace bu acıları çekmeye zorlanmamış bu acıları kendisi
Benjamin, Walter; Brecht’i Anlamak, Çeviren: Haluk
davet etmiştir. Filmin büyük bölümünde yönetmen
Barışcan, Güven Işısağ, Metis Yayınları, 2011,
tarafından dayanılmaz bir sado-mazoşist şiddete maruz
İstanbul, s. 15-28.
bırakılıyorsak kabul etmeliyiz ki -tıpkı Grace gibi- filmi
sonuna kadar kalıp, izlemeyi tercih ettik. Bizi bunu Brecht, Bertolt; Oyun Sanatı ve Dekor, Çeviren:

yapmaya iten şeyin doğasını kendimize soralım. Sado- Kamuran Şipal, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2011.
mazoşist şiddetin zevki, röntgencilikten alınan haz, Brighenti, Andrea Mubi; Castelli, Alessandro;
narsistik zevk değil midir? Bilinçli ya da bilinçsiz, nihai “Foundations: Dogville to Manderlay”, 2008,
öce duygusal olarak katılırken kendimizi yakalarız. eprints.biblio.unitn.it/.../Brighenti_Castelli_08_...
Dogville’in ortadan kalkmasıyla duyduğumuz
Brighenti, Andrea, “Dogville, or,the Dirty Birth of Law”,
rahatlama hissi, Grace’in yok ediciliğine bizi de iştirak
Thesis Eleven, Nr: 87, November 2006, s. 96-111.
ettirir. Trier bizi, “bizim de içimizde gizlenen bir
hayvanın olduğuna uyandırmaktadır (Abella and Çataloluk, Gökçe; “Walter Benjamin’in Şiddetin Eleştirisi
Zilkha, 2004: 1519-1526). Metni: Bir Tarihin Felsefesi”, Belgin Erdoğmuş’a
Armağan, Der Yayınevi, 2011, s.571-588.
KAYNAKÇA
Çelik, Yavuz; “Epik Tiyatro Neden ve Nasıl
Abella, Adela; Nathalie, Zilkha; “Dogville: A Parable on Yabancılaştırır”, Atatürk Üniversitesi Güzel
Perversion”, International Journal Sanatlar Fakültesi Dergisi, Sayı:2, 2000, s.117-127.
Psychoanalysis, No:85, 2004, s. 1519-1526.
Fibiger, Bo; “A Dog Not Yet Buried-Or Dogville as a
Atkinson, Adam “On the Nature of Dogs, the Right of Political Manifesto”, Film&Politics 16, December
Grace, Forgiveness and Hospitality: Derrida, 2003.
Kant, and Lars Von Trier’s Dogville”,Senses Of
Güney, K.Murat; “Dogville: İtkasabasında Davetsiz
Cinema, Issue:36, July 2005.
Bir Misafir”, Davetsiz Misafir, 5 Mart 2004,
Agamben, Giorgio; “Olağanüstü Hal”, Çeviren: Ferit davetsizmisafir.org/2004/03/.../dogville-
Burak Aydar, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, Yayına itkasabasinda-davetsiz-bir-misafi..., Çevrim içi:
Hazırlayan: Aykut Çelebi, İstanbul, Metis 14 Mart 2014.
Defterleri, 2010, s. 165-174.
Harsin, Jayson; “On Manderlay”, Bright Lights Film
Bainbridge, Caroline; The Cinema of Lars von Trier: Journal, February 2006, Issue:51.
Authenticity and Artifice, Wallflower Press, 2007,
Harmgart, Heike and Huck, Steffen; “Dogville or An
s. 141-156.
Illustration of Some Properties of General
Bauman, Zygmunt; Sosyolojik Düşünmek, Ayrıntı Equilibrum”, The Economists' Voice, January
Yayınları, Sekizinci Basım, İstanbul 2013. 2009, 6 (1), s.1-3.

Koloş, Umut: “Michel Foucault’un İktidar Analizinde


Hukukun Yerinin Belirlenmesi”, Yayımlanmamış

23
Metin/ Lars von Trier’in Dogville ve Manderlay Filmleri ile Hukuku Düşünmek

Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Turan, Müslüm; “Postmodernizm: Farklılıklar Politikası
Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2012. ve Küreselleşme”, Sosyo-Ekonomi, Ocak-Haziran
2007-1, s. 119-149.
Koutsourakis, Angelos; “Cinema of the Body: The
Politics of Performativity in Lars Von Trier’s Yıldırım, Didem; “Teatralliğin Sinemadaki İzleri:
Dogville and Yorgos Lanthimo’s Dogtooth in Dogville Gerçek Bir Oyunun Filmidir”, Tiyatro
Cinema, Journal of Philosophy and the Moving Araştırmaları Dergisi, 34:2012/2, s.33-43.
Image 3, 2012, s.84-108.

Koutsourakis, Angelos; “Politics and open-ended


dialectics in Lars von Trier's Dogville: a post-
Brechtian Critique”, New Review of Film and
Television Studies, 2013, Vol. 11, No. 3, 334–353.

Lloyd, Wincent ; “Law, Grace, and Race: The Political


Theology of Manderlay” , Theory &Event,
Volume:11, Issue:3, 2008.

Mandolfo, Carleen; “Women, Suffering and Redemption


in Three Films of Lars Von Trier”
Literature&Theology, Vol:24, No: 1, September
2010, s 285-300.

Özmenek, Seyhan; “Dogville: Trier’s America à la


Brecht”, Journal of American Studies of
Turkey,18 (2003), s. 85-92.

Pepper, Elyse, “The Case For ‘Thinking Like A


Filmmaker’: Using Lars Von Trier’s Dogville as a
Model for Writing a Statement of Facts”, Legal
Writing: The Journal of the Legal Writing
Institute, Volume 14, 2008, s. 171-205.

Pyper, Hugh S; “Rough Justice: Lars Von Trier’s


Dogvillle and Manderlay and the Book of Amos”
Political Theory, Volume:11, No:3, 2010, s.321-
334.

Richter, David ; “Lars and the Real World: Dogville as a


Political Film”, Hypocrite Reader, Issue:5, Jun
2011.

Sinnerbrink, Robert; “Grace and Violence: Questioning


Politics and Desire in Lars von Trier’s Dogville”,
SCAN/Journal of Media Arts Culture, 2007, 4 (2).

Stevenson, Jack; Lars Von Trier, Türkçesi: Begüm


Kovulmaz, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2005.

24

You might also like