You are on page 1of 246

"Kuramdan Sonra yaln1zca

postmodern kOitOr
~tall~malannm ~t6kO~OnOn neler
getirece~ine i~aret etmekle
kalm1yor, 'kuram1n oiOmO'nOn
ard1ndan uzun y1llar ya~ayacak
kuramm parlak bir orne~ini de
sunuyor."

"Oia~anOstO ... Terry Eagleton'm


derinli~i ve i~lek zekas1 ~imdiye
kadar hi~tbir ~tall~masmda bu
kadar parlamam1~t1; ~ta~lmlzln
bOyOk meseleleriyle son derece
ba~anll bir bi~timde ba~a
~tlklyor ... Bu kitap bOyOk bir
yank1 uyand1rmazsa ~a~anm."
KURAMDAN
SONRA
KUJRAMDAN
§ONJRA

Terry Eagleton

C:eviren:
Uygar Abaci

IIJ~
LITERA TOR Y AYINLARI: 120

KURAMDAN SONRA

Terry Eagleton

Kitabm ozgiin ad1.·


After Theory

Ceviren: Uygar A bact

Birinci Bastm, Nisan 2004


lkinci Bastm, Ekim 2006

Yaym Yonetmeni: Abdullah Ytlmaz


Yayma Haztrlayan : Gi:ik\e <;:i\ek <;:etin
Uygulama ve Kapak Tasanm: Emel Atik
Baslu ve Cilt: <;:evik Matbaacthk- Tel.: (0212) 501 30 19

ISBN: 975-04-0278-2

Copyright © Terry Eagleton. 2003

© Copyright 2004, Literatiir: Yaymcthk


Bu kitabm yaym haklan ONK Ajans aracthgtyla
Literatiir: Yaymcthk Dagtttm Pazarlama San. ve Tic. Ltd. ~ti. 'ne aittir.
Kitabm tamamt veya bir bi:iliimii hi\bir bi\imde .;ogalttlamaz,
dagltllamaz, yeniden elde edilmek tlzere saklanamaz.

LITERATOR: YAYINCILIK, DAGITIM,


PAZARLAMA, SANAYi VE TICARET LID. ~TI.
ISTIKLAL CADDESI, ME~ELIK SOKAK,
DONYA HAN, NO: 18-20 KAT: 5 TR-34433
BEYOGLU, 1ST ANBUL, TORKIYE
T 0(212) 292 4120
F 0(212) 245 5987
E litcutur@litcratur.corn.tr
www litcr;ltur...:om.tr
Annemin amsma
Rosaleen Riley
(1913-2002)
l<;1NDEX1LER

Giri§ Notu lX

1. Amnezi Siyaseti 1
2. Kuramm Yiikseli§i ve Dii§ii§ii 23
3. Postmodernizme Giden Yol 41
4. Kay1plar ve Kazan~lar 75
5. Hakikat, Erdem ve NesneHik 105
6. Ahlak 143
7. Devrim, T emeller ve Fundamentalistler 177
8. blum, Kotiiliik ve Yokluk 213

Dizin 229
GlRl~NOTU

B u kitap, biiyiik oranda kiiltiir kurammm mevcut duru-


muna ilgi duyan ogrenciler ve gene! okurlar i<;in yazll-
ffil§tlr. Ama umuyorum ki, kitap bu alandaki uzmanlar i<;in
de yararh olur; hi<; degilse, benim yeni bir ortodoksluk ola-
rak gordiigiim anlayi§Iara kar§l bir tarti§ma yiiriittiigii i<;in.
· Bu ortodokslugun, i<;inde bulundugumuz siyasal durumun
taleplerini kar§llayabilecek §ekilde, sorunlan dile getirip tat-
minkar cevaplar iirettigine inanm1yorum; bu kitapta bunun
neden boyle oldugunu ve nasll diizeltilebilecegini dillendir-
meye <;ah§Iyorum.
Taslak iizerinde yapt1g1 aydmlatiCl yorumlan i<;in Peter
Dews' a minnettanm. Yerelle§tirmenin olanaks1zhgma ili§-
kin argiimammda, ge<; donem Herbert MacCabe'in etkisi in-
kar edilemez.

T. E.
Dublin
1
AMNEZi SKYASETi

iiltiir kurammm alun ~ai!;1 ~oktan mazide kald1. Jacqu-


K es Lacan, Claude Levi-Strauss, Louis Althusser, Roland
Barthes ve Michel Foucault gibi isimlerin oncii nitelikteki ~a­
h~malanmn iizerinden birka~ on yll ge~ti. Aym ~ekilde, Ray-
mon Williams, Luce Irigaray, Pierre Bourdieu, Julia Kristeva,
Jacques Derrida, Helen Cixous, Jurgen Habermas, Fredric Ja-
meson ve Edward Said'in ~1~r a~1c1 erken donem yazllanmn
da iizerinden hayli zaman ge~ti. Aradan ge~en zamanda, bu
fikir ana ve babalanmn yazmsal tutku ve ozgiinliiklerine yak-
la~abilen pek fazla ~ah~ma ~1kmad1. Yine aradaki donem, sa-·
y1lan isimlerden baz1lanna hi~ de hay1rh gelmedi. Kader, Ro-
land Barthes'1 Paris'te bir ~ama~1rhane kamyonunun altma it-
ti; Michel Foucault'nun ba~ma AIDS'i musallat etti. Lacan,
Williams ve Bourdieu'yii obiir diinyaya gonderdi ve Louis
Althusser'i, kans1m oldiirdiii!;ii i~in, bir akll hastanesine ka-
pattl. * Goriinen o ki, Tann bir yap1salcr degil.

~ Bu kitap orijinal dilinde yayimlandiktan sonra Edward Said de kansere yenik


di.i~ti.i.
(<;:.N.I
2 Kuramdan Sonra

Bu di.i~i.ini.irlerin i.irettigi di.i~i.incelerinin ~ogu, sahip ol-


duklan e~siz degerlerini korumaktalar. I~lerinden baz1lan
hala ~ok onemli yap1tlar veriyorlar. Bu kitabm isminden do-
layt, aruk "kuram" bitti ve hepimiz kuram-oncesi bir masu-
miyet ~agma goni.il rahathgtyla geri donebiliriz gibi bir fikre
kap!lanlan ciddi bir hayal kmkhgt bekliyor. Zira, Keats'in
enfes bir ki~ilik ya da. Milton'm yigit bir ruh olarak tamm-
lanmasmm yeterli saytldtgi ~aglara geri donmrmiz mi.imki.in
degil arttk. Ti.im proje korkun~ bir hataydt ve neyse ki mer-
hametli bir melek onun oli.im borusunu ~aldtgi i~in art1k
Ferdinand de Saussure'i.in ufukta gozi.ikmesinden once yap-
uklanmiZI yapmaya yeniden ba~layabiliriz, diye di.i~i.inmek
koca bir yamlsamadan ibaret. Eger kur~m, rehber niteligin-
deki varsayimlanmiZ i.izerine i.irettigimiz makul bir sistema-
tik di.i~i.inceler bi.iti.ini.i anlamma geliyorsa, bizim i~in her za-
manki vazg~ilmezligini koruyor demektir. Ama bugi.in,
yi.iksek kuram denilebilecek bir donemin akabinde, Althus-
ser, Barthes ve Derrida gibi di.i~i.ini.irlerin yi.ikselttigi kavra-
YI~ di.izeyi i.izerine geli~mi~ ve baz1 a~1lardan onlan da a~m1~
bir ~agda ya~1yoruz.
Bu ~tgtr a~ICI figi.irlerin ardmdan gelen nesil, bir ~eylerin
ardmdan gelen ~ogu neslin yapttgmi yapu. Ozgi.in fikirleri
geli~tirdiler, iizerlerine yenilerini eklediler, ele~tirdiler ve uy-
gulamaya soktular. Ti.im bunlan yapabilenler, feminizm ve
yaptsalcthk i.izerine kafa yordular; yapamayanlar da, soz ko-
nusu fikirleri Moby Dick'e ve The Cat in the Hat'e uygulad!lar.
Fakat yeni neslin kendine ozgi.i bir fikir bi.iti.inli.igi.i yaratt1g1
soylenemez. Eski nesil, takip edilmesi olduk~a gi.i~ bir per-
formans ortaya koymu~tu. Yeni yi.izythn zamanla kendi gu-
rulanm doguracagma ~i.iphe yok. Ancak ~u anda hala eski
fikirler iizerinde oynamaktan ba~ka bir ~ey · yapm1yoruz ve
bu, Foucault ve Lacan'm daktilolanmn ba~ma ilk oturu~la­
nndan beri ~arp!Cl bi~~mde degi~mi~ olan bir di.inyada olu-
yor. Peki, oni.imi.izdeki yeni donem bizden nas!l bir taze di.i-
~i.ini.i~ bir;imi talep ediyor?
Bu soruyu cevaplandumadan once, nerede durdugumu-
zun bir muhasebesini yapmahytz. Yapisalcthk, Marksizm,
Arnncti Siyascti 3

post-yaptsalcthk ve benzerleri, arttk eskisi kadar seksi konu-


lar degil. Simdi seksi olan ~ey, daha ziyade seksin kendisi.
Akademinin vah~i sulannda, Franstz felsefesine duyulan il-
gi, yerini Franstz opucugune gosterilen teveccuhe btraktt.
Bazt kulturel ~evrelerde de, masturbasyon siyaseti Ortado-
gu'nun siyasal olaylanndan daha fazla ilgi c;ekiyor. Sosya-
lizm, koltugunu sado-mazo~izme kapttrmt~ durumda. Kul-
tur kuramt oku yan ogrenciler arasmda, bed en ~ok mod a bir
konu ba~hgma donu~tu; ama uzerinde fikir uretilen genellik-
le erotik beden oluyor, ac;hk c;eken beden deg.il. ~ah~an de-
gil ama c;iftle~en bedenlere odaklanmt~ yogun bir merak var.
Sessiz sakin orta stmf ogrencileri, vampirizm ve goz oyup ~1-
karma, siborglar ve porno filmier gibi sansasyonel konular-
da ~ah~mak uzere sabtrla kutuphanelere ttkt~tyorlar.
Hic;bir ~ey bundan daha anla~thr olamaz. Lateks edebiyatt
ya da gobek piercinginin siyasal anlamlan uzerine c;ah~mak,
ders ~ah~mamn eglenceli olmast gerektigi yolundaki o eski
bilgece deyi~i gerc;ek anlamtyla ciddiye almaktan ba~ka bir ~ey
degil ashnda. Yani, bu, master teziniz olarak malt viskilerinin
lezzetleri uzerine kar~tla~ttrmah bir c;ah~ma ya datum gun ya-
takta pineklemenin fenomenolojisini yapmamz gibi bir ~ey.
Boylesi c;ah~malar, entelektuel aktl ile gundelik hayat arasm-
da, diki~ yeri belli olmayan bir devamhhk ili~kisi kurar. Dok-
tora tezini TV'nin onunden hi~ aynlmadan yazabiliyor olma-
mn getirdigi avantajlar da vardtr. Eski gunlerde, rock muzik
ders ~ah~trken dikkatinizi dagttan bir unsurdu; bugunse peka-
la c;ah~ttgmtz konunun kendisi olabiliyor. Entelektuel mesele-
ler arttk o malum fildi~i kuleye hapsedilmiyor, tam tersine
medyayt ve ah~veri~ merkezlerini, yatak odalanm ve genelev-
leri de kapsayan geni~ bir dunyayt kucakhyor. Gundelik ha-
yatm tam gobegine eklemlenmi~ durumdalar ama onu ele~ti­
riye tabi tutma yeteneklerini yitirmek pahasma.
Bugun, Milton'daki klasik c;agn~tmlar uzerine ~ah~mak­
ta inat eden eski tufekler, ensest ve siber-feminizm gibi ko-
nulara gomulmu~ olan Jon Turklere yan gozle baktyorlar.
Feminizm uzerine ya da kopc;ah pantolon asktstmn tarihi
uzerine ayakustu makaleler do~enen parlak gene; ~ocuklar
4 Kuramdan Sonra

da, Jane Austen'inJeffrey Archer'dan daha biiyiik oldugunu


tespit etmeye bay1lan ya~h s1ska akademisyenlere ~iipheyle
bak1yorlar. Bir taraftaki hararetli ortodoksluk oteki tarafta
bir yenisine yol a~1yor. Eski giinlerde, Robert Herrick'in ya-
Zilannda ge~en bir metonimi yakalama y1 ba~aramazsamz
ogrenci bannda arkada~lanmz sizi tefe koyard1; bugiinse,
metonimin ne dem.ek oldugunu ya da hatta Herrick'in adm1
duymu~ olmamz bile, tarifsiz derecede kiistah,biri olarak ni-
telendirilmenize neden olabilir.
Cinsellik konusunun bu derece ayaga dii~mesi ozellikle
ironik bir durumdur. Zira, kiiltiir kurammm en biiyiik ka-
zammlanndan birisi, cinsiyet ve cinselltgi akademik ~ah~ma
konulan ve hatta siyasal oneme sahip ciddi meseleler olarak
orta yere koyabilmi§ olmas1dlr. Entelektiiel hayaun yiizy!l-
lar boyunca, insanlann cinsel organlara sahip olmad1g1 gibi
bir varsay1m1 sorgusuz sualsiz kabul etmeye yana~mi§ olma-
SI olduk~a dikkat ~ekicidir. (Entelektiieller, erkekleri ve ka-
dmlan midesiz yarat1klarm1~ gibi gormeye de meyletmi~ler­
dir. Filozof Emmanuel Levinas'm da Martin Heidegger'in
insana has varolu~ bi~imine i§aret eden o yiice Dasein kavra-
mma dikkati ~ektigi gibi, 'Dasein yemez') Bir seferinde Fri-
edrich Nietzsche, eger bir ki§i, insandan, iki ihtiyac1 olan bir
mide ve bir ihtiyac1 olan bir kafadan ibaret bir yarauk ola-
rak bahsediyorsa, bilginin pe~inde ko~anlann onu dikkatli-
ce dinlemesinde fayda vardu demi§ti. Tarihsel bir atihmla
birlikte, bugiin akademik ortamlarda, cinselligin hakk1 in-
san kiiltiiriiniin belliba~h unsurlanndan biri olarak a~Ik bi-
~imde teslim edilmi§tir. lnsan varolu~unun, hakikat ve akil-
la ilgili oldugu kadar, fantezi ve arzuyla da ilgili bir mesele
oldugunu takdir edecek noktaya gelmi~ bulunuyoruz. Bu-
giin kiiltiir kuram1, hayaumn onceki miinzevi k1smmda ba-
kir kalmay1 ba§aran, jeton dii~iince de saplant1h. bi~imde
seks konusuna kafay1 tak1p, kaybedilen bunca senenin ac!Sl-
m ~1karmak i~in ~1lgmca ~aba harcayan orta ya§h bir profe-
soriin ruh haliyle davramyor.
Kiiltiir kurammm bir ba§ka tarihsel kazammt da, popii-
ler kiiltiiriin akademik ~ah~maya deger bir alan oldugunu
Amntzi Siyaseti S

kabul ettirmek olmu~tur. Birka~ sayg1deger istisna di~mda,


geleneksel akademi, ortalama insanlann giindelik ya~amm1
yiizy!llar boyunca ihmal etti. Ashna bak1hrsa, ihmal edilen,
yalmzca giinddik hayat degil, hayatm kendisiydi de. Bun-
dan ~ok da eski olmayan zamanlarda, baz1 gdenek~i iiniver-
sitderde, halen hayatta alan yazarlar hakkmda ara~tuma
yapam1yordunuz. Bu durum, sizde, sisli bir gecede onlann
kaburga kemikleri arasma bir b1~ak saplama hissi yaratiyor-
du; ya da ara~t1rmak i~in se~tiginiz romanc1, saghg1 yerinde
ya da sadece otuz dort ya~mda alan biriyse, ciddi bir sab1r
testiyle kar~1 kar~1ya kahyordunuz. Her giin ortahklarda
gordiigiiniiz bir ~ey hakkmda katiyen ara~t1rma yapamazdi-
mz; zira boyle ~eyler tammlan geregi ~ah~maya degmezdi.
Insan bilimleri alamnda, iizerine ~ah~maya uygun bulunan
~eylerin ~ogu, t1rnak makaslan ya da Jack Nicholson gibi
gozle goriiniir degil, Stendhal gibi, egemenlik kavram1 ya da
Leibniz'in monad kavrammm karma~1k zarafeti gibi goriin-
mez ~eylerdi. Bugiin art1k giinddik hayatm da, en az Wag-
ner kadar karma~1k, anla~1fmaz, tekinsiz ve hatta yer yer SI-
kici oldugu, dolayisiyla incdemeye deger oldugu, gend ola-
rak kabul goren bir dii~iince. Eski giinlerde, bir konunun ~a­
h~maya deger olup olmadigi, onun abesligi, monotonlugu ve
ezoterikligiyle test ediliyordu. Bugiin baz1 ~evrderdeyse, ~a­
h~mayi dii~iindiigiiz ~eyi gecderi arkada~lanmzla birlikte
yaplp yapmad!glOIZ, bir test kriteri olarak de ahmr.or. Bir
zamanlar ogrenciler, Flaubert iizerine de~tird olmayan,
methiye niteliginde makalder yaz1yorlardi ama art1k bunla-
nn hepsi degi~ti. Bugiinlerde, Friends dizisi iizerine de~tird
olmayan, methiye niteliginde makalder yaz1yorlar.
Oyle olmu~ olsa bile, cinseHigin ve popiiler kiiltiiriin Siki
ara~t1rma konulan arasmda goriilmeye ba~lanmas1, gii~lii
bir miti sana erdirmeyi ba~ard1. Bu durum, ciddiyet ve zev-
kin birbirinden keskin bir bi~imde aynlan iki ~ey oldugu yo-
lundaki piiriten dogmamn yikilmasmi saglad1. Piiriten, zevk
ile havailigi kan~tmr; ~iinkii temelde ciddiyede ag1rba~hhg1
blrbirine kan~tmr. Zevk, bilgi diinyasmm d1~10da kahr ve
dolayisiyla tehlikdi bi~imde anar~iktir. Bu anlay1~a gore,
6 Kuramdan Sonra

zevki t;alt~mak, §ampanyay1 i~mek yerine onun kimyasal


analizini yapmaya benzer. Puriten, zevk ve ciddiyetin ~u an-
lamda birbiriyle ili§kili oldu~unu goremez: Hayatm daha
fazla insan i~in nas1l daha zevkli hale getirilece~ini bulmak
ciddi bir i~tir. Bu, geleneksel olarak ahlaki soylemin alamna
girer. Ama tabii "siyasal" soylem de aym i~i gorur.
<:=a~da~ kultur nazannda bir anahtar sozcuk olan zevkin
de Slmrlan vardlr elbet. Hayatm nasll daha zevkli hale geti-
rilece~ini bulmak, her zaman zevkli bir i§ olmayabilir. Tum
bilimsel ara~t1rmalarda oldu~u gibi, o da· sab1r, ozdisiplin ve
bitip tukenmez bir s1k1labilme kapasitesi gerektirir. Yine de,
nihai ger~eklik olarak salt hazza sanla.n hazc1, ~o~u zaman
avaz1 ~1kt1~1 kadar isyan eden bir puritendir ashnda. Her iki-
si de genellikle seks konusunda takmuhd1r. Eski tarz puriten
kapitalizmi, kendimizden zevk almamlZl yasaklar; zira bir
kere tadma vard1k m1, i~yerinin kap1s1m bir daha a~mayaca­
~1m1zdan ~ekinir. Sigmund Freud da, e~er ger~eklik ilkesi
dedi~i ~ey olmasayd1, butun gun yalmzca etrafta uzamp,
kendimizi bir par~a rezalet i~eren ~e~itli jouissance (haz) du-
rumlanna kapt1raca~1m1Z1 ongormu§tur. Ancak buna kar§l-
hk, daha a~1kgoz, daha tuketimci bir kapitalizm turu de,
kendimizi duygulanm1za teslim etmemiz ve kendimizden
olabildi~ince ars1zca haz almam1z konusunda bizi ikna et-
meye ~ah~1r. Bu ~ekilde, sadece daha fazla meta tuketmekle
kalml§ olmayaca~1z, kendi tatminimizi sistemin bekas1yla
bir tutma ~ansma da eri~mi~ olaca~1z. Her kim ki gun sure-
since tense! hazlann do~urdu~u orgazm halinde debelenme-
yi bir kez olsun beceremez, ak~am vakti ad1 superego olan
bir haydut tarafmdan ziyaret edilecektir; onun bu zevksizlik
i~in verdi~i ceza da i~ren~ bir su~luluk duygusudur. Bu ka-
badayl k1hkh cani, bize iyi zaman ge~irmi~ olmaktan da ce-
za kesece~i i~in, her halukarda koyuverip zevk almak daha
karhd1r.
Dolay1Slyla, zevkte, kendi do~asma i~kin bir y1k1c1hk
yoktur. Aksine, Marx'm da farkma vard1~1 gibi, zevk tam
bir arisrokratik amentudur ashnda. Geleneksel Ingiliz Beye-
fendisi, kat1hmda bulunmaya bile tenezzul etmedi~i zevksiz
ArnntZi Siyastti 7

ve zahmetli emekten hir; ho~lanmazdt. Aristokrat konu~ma


bir;iminin nadan ve mtymmtt karakteri de buradan kaynak-
lamr. Aristo, iyi insan olmamn, Katalanca'yt ya da gayda
r;almayi ogrenmek gibi, siirekli pratikle kazamlabilecek bir
~ey olduguna inamyordu; ancak lngiliz Beyefendisi ~ayet ara
ma liitfen erdemli oluyorsa, bu tamamen kendiliginden ge-
li~iyordu. Ahlaki gayret, tiiccarlann ve memurlann i~iydi.
Elbette kiiltiir kuram1 ogrencilerinin hepsi, diinya niifu-
sunun yanst uygun saghk ko~ullanndan yoksunken ve giin-
liik iki dolardan daha az bir kaynakla hayatta kalmaya r;a-
balarken, kas1k tiiglerinin tarihi iizerine r;ah~mamn ir;erdigi
Bat! narsisizmine kar~1 tiimiiyle kor degildir. Ashna bakihr-
sa, bugiin kiiltiirel r;ah~malann en h1zh geli~en dah, yalmzca
bu deh~et verici durumla ilgilenen post-kolonyal r;ah~malar
denilen aland1r. Bu da, cinsiyet ve cinsellik soylemi gibi, kiil-
tiir kurammm en degerli kazammlanndan biri olmu~tur.
Ancak ~u var ki, bu dii~iincelerin niifuz ettigi yeni nesillerin,
diinya tarihini sarsacak kadar onemli siyasal olaylann pek
azm1 hat1rlama ~ansi vard1; tabii bunda onlann bir kabaha-
ti yok. Hana sozde terore kar~1 sava~m ortaya t;Iki~mdan
once, genr; Avrupahlarm torunlanna anlatabilecekleri, eu-
ro'nun tedaviile r;tki~mdan daha ciddi bir ~ey yok gibi gorii-
niiyordu. 1970 sonras1 muhafazakarhgm kasvetli ve stk1c1
yirmi otuz yth boyunca, tarih bilinci giderek artan bir ~ekil­
de korle~ti; ki bu durum da bizden mevcut olamn d1~mda
hir;bir alternatif hayal etmememizi bekleyen iktidar sahiple-
rinin r;ok i~ine geliyordu. Gelecek, mevcut olamn sonsuz ke-
re tekranndan ibaret ya da postmodernistlerin tespit ettigi
gibi, "daha fazla ser;enekle zenginle~tirilmi~ bir mevcut" ol-
sa gerekti. ~imdilerde ise, "tarihselle~tirme" iizerinde inanr;-
h bir ~ekilde 1srar eden ve 1980'den once vuku bulan her ~e­
yin antik tarih olduguna inanan baz1 arkada~lar var.
~UraS! kesin ki, ilgint; bir r;agda ya~Iyor olmak, opiip de
ba~tmtza koyacagimtz bir nimet degildir. Holocaust'u hattr-
layabilmek ya da Vietnam Sava~1 masmda ya~am1~ olmak
mutlak bir teselli say1lmaz. Masumiyet ve amnezinin de ken-
dilerine has avantajlan vardtr. Her hafta sonu Hyde Park'ta
8 Kuramdan Sonra

polis tarafmdan kafamzm kmlma ihtimalinin oldugu, o es-


ki giinleri hasretle yad etmenin bir anlamt yoktur. Diinyayt
sarsan siyasal olaylann tarihini hattrlamak, en azmdan siya-
sal sol i~in, biiyiik oranda bir yenilgiler tarihini hattrlamak-
ttr. Neresinden bakthrsa baktlsm, bugiin art1k kiiresel siya-
sette, kendini diinyadan en ~ok tecrit etmi~ olan akademis-
yenlerin bile inkar edemeyecegi ~ekilde, yeni ve ugursuz bir
donem a~tlmt~ bulunuyor. Oyle olsa da, en azmdan anti-ka-
pitalist hareketin ortaya ~1k1~mdan once, eksiklii'inin ne de-
rece tahrip edici oldugunu ispat etmi~ bir ~ey v:-- rsa o da ko-
lektif ve etkin siyasal eylem amland1r. Bir~ok ~ agda~ k .iltii-
rel dii~iincenin ~eklini ~arp1tm1~ olan da budur. Dii~iincemi­
zi dogru yolundan ~ekip siiriikleyen tarihsel bir anafor soz
konusudur.
Dayamkh ve iyi dokunmu~ d1~ goriinii~iine kar~m, bildi-
gimiz diinyamn biiyiik k1smt, yakm donemin i.iriiniidiir. Bu-
giinkii diinya, ilk olarak, lkinci Diinya Sava~t'ndan sonra
yerkiirenin her yamna yaytlan ve uluslan ard1 arkasma Ba-
tl kolonyalizminin cenderesinden kurtaran devrimci ulusal-
cthk dalgas1yla ~ekillenmeye ba~ladt. Miittefiklerin lkinci
Diinya Sava~1'ndaki miicadelesi, daha once insanhk tarihin-
de e~i benzeri goriilmemi~ derecede ba~anh bir i~birligi ey-
lemiydi; Avrupa'mn kalbinde hayat bulmu~ gaddar bir fa-
~izmi y1k1yordu ve bunu yaparken de, bugiin bildigimiz
diinyamn baz1 temel ta~lanm yerlerine koyuyordu. Bugiin
tamkhk ettigimiz kiiresel ekonominin biiyiik k1sm1 da, ol-
duk~a yeni say1labilecek donemde, kolektif devrimci proje-
ler tarafmdan ~ekillendi; genellikle zay1f ve- a~ olanlar tara-
fmdan ba~lattlan ama yagmac1 zihniyetli yabanc1 hiikiim-
ranlan d1~an atmakta ba~anh olan projelerdi bunlar. Ash-
na bak1hrsa, buralardan sokiiliip at1lan Batt imparatorluk-
lanmn bir~ogu da devrimlerin iiriinii olarak ortaya ~tkmt~­
tl. Bugiin arttk meydana geldiklerini bile unuttugumuz bu
devrimler tarihin en muzaffer devrimleriydi ve genellikle
ho~landtg1m1z devrimleri iireten de onlardt. Ba~ka halklann
devrimleri goziimiize her zaman kendi devrimlerimizden
daha cazip gelmi~tir.
Amntzi Siyaseri 9

Ama devrim yapmak bir ~eydir, devrimi siirdiirmek ba~­


ka bir ~ey. Yirminci yiizyilm en biiyiik devrimci liderine go-
re, tarihte baz1 devrimlerin do~umuna sebep olan unsurlar,
o devrimlerin nihai «;okii~lerinin de sebebi olmu~tur. Vladi-
mir Lenin, Bol~evik Devrimi olanakh k1lan nedenlerin ba~m­
da, <::arhk Rusya'smm geri kalm1~h~1mn geldi~ine inamyor-
du. Rusya, yurtta~lann devletlerine sad1k kalmalanm sa~la­
yacak ve boylece siyasal ayaklanmalan savu~turabilecek si-
vil kurumlardan yoksun bir ulustu. lktidan, yaygm de~il
merkeziydi, goniillii de~il dayatmac1yd1; iktidar tamamen
devlet' ayg1tmm elinde toplanm1~t1; dolay1s1yla, onu y1kmak
demek, egemenli~i bir anda ele ge«;irmek d~mekti. Ancak bu
aym yoksunluk ve geri kalm1~hk, devrimin yenilgisine de ze-
min haz1rlayacaktt. Niteliksiz, e~itimsiz, toplumsal orgiit-
lenme ve demokratik ozyonetim gelenekleri olmayan i~«;i ve
koylii kitlelerinin arasmda ve onlardan «;ok daha gii«;lii dii~­
man siyasal gii«;ler tarafmdan «;evrelenmi~ olan bir ekono-
mik ortamda, sosyalizmi in~a edemezdiniz. Bunu yapma gi-
ri~imi, kurmaya «;ah~tl~l sosyalizmin ger«;ek y1ktmtyla so-
nu«;lanan Stalinizm'e yol a«;tl.
Benzer bir kader, yirminci yiizytlda kendilerini Batt'mn
kolonyal hiikiimranh~mdan kurtarmay1 ba~aran «;o~u ulu-
sun da ba~ma geldi. Trajik bir ironiyle, sosyalizm, en «;ok ge-
rekli oldu~u yerlerde, en olanaks1z «;oziim oldu~unu goster-
di. Ashna bakthrsa, post-kolonyal kuram ilk kez, O«;iincii
Diinya iilkelerinin tek ba~ma yola devam etmekte ba~ans1z
olu~lanmn ardmdan ortaya «;1kt1. Bu tarihsel olarak O«;iincii
Diinya devrimleri «;a~mm sonu ile bugiin kiireselle~me ola-
rak bildi~imiz ~eyin ilk pmltilanmn kesi~im noktasma denk
dii~er. 1950'1er ve 60'1arda, ulusalct orta stmflann onderli-
~inde ger«;ekle~en bir dizi ozgiirliik hareketi, siyasal egemen-
lik ve ekonomik ba~1mstzhk a~kma, tepelerindeki kolonyal
efendileri devirdiler. ·Bu ama«;lan, iyice yoksulla~m1~ bir hal-
km talepleriyle donatan O«;iincii Diinya se«;kinleri, tabanda-
ki ho~nutsuzlu~a mtlanm dayayarak kendilerini iktidara
getirmekte zorlanmadtlar. 0 konuma yerle~tikten sonra da,
alttan gelen radikal basktlarla dt~andan gelen kiiresel piya-
10 Kuramdan Sonra

sa gii!fleri arasmda kaba bir denge siyaseti uygulamak duru-


munda kalacaklard1.
Oziinde enternasyonalist bir aktm olan Marksizm, dillen-
dirdikleri siyasal ozgiirliik taleplerine duydugu saygt ve i!fle-
rinde diinya kapitalizmine ciddi ~ekilde dur diyecek bir po-
tansiyel gordiigiinden dolayt, destegini bu hareketlerden
esirgemedi. Ama yine de !fOk az saytda Mar:.ksist, bu ulusai-
Cl hareketlerin ba~m1 !feken hevesli orta stmf se!fkinleri hak-
kmda olmayacak hayallere kaptldt. Post-kolonyalizmin da-
ha duygusal dallanmn aksine, Marksizm, "U!fiincii Diin-
ya"mn iyi, "Birinci Diinya"mn kotii oldugu varsaytmma
pek yiiz vermedi. Daha ziyade, kolontal ve post-kolonyal si-
yasetlerin stmfsal analizi iizerinde durdu.
Diinyadan yahttlmt~, yoksullukla cebelle~en ve sivil, libe-
ral ya da demokratik kurumlar yoniinden zaytf olan bu re-
jimlerin baztlan, kendilerini yahttlmt~hg1 koriikleyen Stali-
nist yola sapmt~ buldular. Digerleriyse, tek ba~lanna yapa-
mayacaklanm, siyasal egemenligin beraberinde ger!fek bir
ekonomik bagtmstzhk getirmedigini ve Batt-baskm bir diin-
yada bunun asia miimkiin olmayacagm1 kabul etmek zorun-
da kaldtlar. 1970'lerin ba~lanndan itibaren diinya kapitalist
krizi derinle~tik!fe ve bir!fok U!fiincii Diinya iilkesi ard1 arka-
sma ekonomik durgunluk ve yolsuzluk batagma daha da
batttk!fa, Batt kapitalizminin bu sefer !fOk daha saldugan bi-
!fimde yeniden yaptlanan versiyonu, ulusal-devrimci baglllt-
stzhk yamlgtlanm !fOk pahahya odetti. Boylece, "U!fiincii
Diinyacthk" yerini "post-kolonyalizm"e btraktt. Edward
Said'in 1978'de yaytmlanan usta i~i !fah~mast, Orientalism,"'
yazanmn takip eden donemde tam anlamtyla viicut bulacak
olan post-kolonyal kurama ili~kin anla~thr kaygtlanna kar-
~m, bu ge!fi~in entelektiiel baglamdaki ifadesiydi. Kitap, en-
ternasyonal solun talihinin doniim noktasmda ortaya !flk-
mt~tl.

~ !>arkiyatphh: Metis Yay., 1999, crev. Necmiye Alpay.


Amnezi Siyasefi 11

U!fi.incu Dunya'daki ulusal devrimin k1smi yenilgisi orta-


da oldugu i!fin, post-kolonyal kuram, ulus soylemi konusun-
da olduk!fa ihtiyath bir tutum benimsedi. Ulusalcihgm, za-
mamnda muthi~ derecede etkin bir anti-kolonyal gulf oldu-
gunu haurlayamayacak kadar gen!f ya da kahn kafah olan
kuramcllar, onda ag1r bir ~ovenizm ya da etnik zihniyetten
ba~ka bir ~ey goremediler. Aksine, post-kolonyal du~unce­
nin buyuk kismi, post-kolonyal devletlerin amans1zca kure-
sel sermayenin yorungesine !fekildigi bir dunyamn kozmo-
polit boyutlanna odakland1. Boyle yaparak da, mevcut ger-
lfekligi yans1tt1. Ama aym zamanda ulus temelli du~unceyi
reddederek, devrimci ulusla s1kl S1k1ya baglanm1~ olan s1mf
kavramm1 da gozden lflkanyordu. Yeni kuramcliann !fogu,
yalmzca kolonyalizm "sonras1" degil, yeni uluslann dogu-
muna yo! a!fan devrimci durtii "sonras1" bir donemin evlat-
lanydilar. 0 ulus devletler k1smen ba~ans1z olduklarma, re-
fah i!findeki kapitalist dunyaya yeti~emediklerine gore, ulus
kavrammm otesinde bir ~eyler aramak, s1mf kavrammm da
a~Ilmas1 anlamma geliyor gibi gorunuyordu; hele ki kapita-
lizmin daha once hi!f olmadigl kadar gu!flu ve yirtlCI oldugu
bir zamanda.
Bizzat devrimci ulusalcilann da, bir anlamda, s1mf kavra-
mimn otesinde bir ~eyler arad1klan dogrudur. Ulusal halk1
orgutleyerek, !fatl~an Slmfsa! lflkarlann Otesinde sahte bir
birlik olu~turabildiler. Orta Slmflar, kendilerini bu kez ya-
bancl yerine yerli bir somurgen kumesiyle kar~l kar~lya bu-
lacak olan bask1 altmdaki i~!filer ve koylulere k1yasla, ulusal
bagimsizhktan daha fazla yarar saglayacak olan kesimdi.
Oyle olsa bile, bu birlik tumuyle duzmece degildi. Ulus, SI-
mf !fatl~masmdan turemi~ bir fikir olsa bile, ona bir ~ekil
vermeye de hizmet etmi~tir. Baz1 tehlikeli yamlsamalan bes-
lemi~ olsa bile, dunyamn alt1m ustune getirmeye de yarami~­
tir. Her ~eye kar~m, devrimci ulusalcibk, yirminci yuzy1hn
uzak ara en ba~anh dalgas1 olmu~tur. Bir bak1ma, O!funcu
Dunya'daki farkh grup ve Simflar, ortak bir Bat1h muhale-
fetle yuz yuze gelmi~lerdir. Ulus, bu muhalefete kar~1 verilen
s1mf mucadelesinin ba~hca bi!fimi olmu~tur. Ne var ki, bu
U ·.Kvnllrldan Sonra

oldukr;a dar, r;arp1k bir bir;imdi ve nihayetinde her baktm-


dan yetersiz oldugu act bir ~ekilde ortaya t;:tkacaktt. Komu-
nist Manifesto, smlf mucadelesinin ilk once ulusal bir bir;im
aldtgm1 ama ir;eriginin bu bir;imin otesinde de i~lerligini sur-
durduguni.i gozlemler. Yine de, ulus, bagtmstzhga giden yo-
lu ttkayan kolonyal gi.ir;lere kar~1 farkh toplumsal stmflan
-koyli.iler, i~r;iler, ogrenciler, entelekti.ieller- orgi.itlemenin
bir yoluydu. Ve ulusr;ulugun gi.ir;li.i bir argi.imam vardt: ba-
~an, en azmdan ba~langtr; ir;in.
Buna kar~n bir ktstm yeni kuramc1, dikkatleri smtftan
kolonyalizme r;evirmek iddiastyla ortaya r;tkmt~tl; sanki ko-
lonyalizm ve post-kolonyalizmin bizzat kendileri stmfsal
meseleler degillermi~ gibi! Benimsemi~ oldugu Avrupa-
odakh di.i~i.ince tarztyla, smtf r;att~masmt ya Batt ile ozde~­
le~tirdi ya da sadece ul usal baglamda ele ald1. Sosyalistlere
goreyse, anti-kolonyal mi.icadele de stmf mi.icadelesiydi: Bu,
kar~1 r;tkt~a duzenli askeri ~iddetle kar~thk vermekte gecik-
meyen uluslararas1 sermayenin iktidanna bir ba~kaldmy1
temsil ediyordu. Bu, Batt sermayesiyle di.inyamn ter kokan
i~r;ileri arasmdaki bir sava~t1. Ama bu sm1f r;au~mast, ulusal
bir r;en;eveye hapsedildigi ir;in, stmf du~i.incesinin ger; don em
post-kolonyal yazmda agtrhgml giderek kaybetmesine giden
yolu ar;u. Daha sonra da gorecegimiz gibi, radikal fikirlerin
yirminci yi.izythn ortalannda ula~ttklan tepe noktas1, i~te
tam da bu anlamda, soz konusu fikirlerin r;izdigi tarihsel eg-
rinin a~agtya dogru doni.i~uni.in de ba~langtcl olmu~tur.
Post-kolonyal kuramm buyi.i.k boli.imi.i, gozi.ini.i stmf ve
ulustan etnisiteye r;evirdi. Bunun sonur;lanndan biri, post-
kolonyal ki.ilturi.in kendine ozgi.i sorunlanmn, yanh~ bir ~e­
kilde, oldukr;a farkh bir sorun olan Batt tarz1 "kimlik siya-
seti" sorununun altmda toplanmas1 oluyor.du. Etnisite, bi.i-
yi.ik oranda ki.ilti.irel bir olay oldugu ir;in, bu odak degi~imi,
siyasetten ki.ilti.ire dogru bir kay1~ anlamma da geliyordu. Bu
durum, baz1 baktmlardan, di.inyada gen;ekten vuku bulan
birtaktm degi~imleri yanstttyordu. Ama bu, post-kolonya-
lizm sorununun depolitize olmasma ve ki.ilti.iri.in bu sorun
ozelindeki roli.ini.in, Bau'da devrim-sonras1 yeni donemde
Amnezi Siyasefi 13

ortaya !fikan iklime gayet uygun bi!fimde, haddinden fazla


~i~irilmesine de katk1da bulundu. "Ozgi.irle~me"den bahse-
den kalmami~ti; 1970'lerin sonlanna gelindiginde "kurtu-
lu~" sozci.igi.i tuhaf bir antikay1 !fagn~tirmaya ba~lami~ti.
Gori.inen oydu ki, kendi evinde diki~ tutturamami~ olan sol,
bu kez dans pistini d1~anda anyordu. Ancak yurtd1~ma a!fi-
hrken, Bat1'mn yeni filizlenmeye ba~layan ki.ilti.ir takmtiSim
da valizinde goti.irecekti.
Yine de, U!fi.inci.i Di.inya devrimleri, kendi tarzlannda,
kolektif eylemin gi.ici.ini.i gostermi~lerdi. Farkh bir tarzda,
1970'lerde bir Britanya hi.iki.imetinin devrilmesinde ba~roli.i
oynayan Bat1h i~!fi hareketlerinin militan eylemleri de oyle.
Keza, Vietnam Sava~1'mn durdurulmasmda bi.iyi.ik katkiSI
olan 1960'lar sonlanmn ve 1970'ler ba~lanmn ban~ ve og-
renci hareketleri de. Ne var ki, son donem ki.ilti.ir kurammm
bi.iyi.ik bir boli.imi.i, ti.im bunlardan bihaberdir. Bu bak1~ a!fi-
sma gore, kolektif eylem, zay1f uluslara kar~1 a!filan sava~la­
n adil bir !fOZi.ime kavu~turmak yerine bu uluslara kar~I sa-
va~ ba~latmak anlamrna gelir. <::ok !fe~itli gaddar totaliter
rejimlerin yi.ikseli~ine ve !fOki.i~i.ine tamk olmu~ bir di.inyada,
kolektif ya~am fikri, belli belirsiz de olsa, art1k saygmhgm1
kaybetmi~ gori.inmektedir.
Baz1 postmodern di.i~i.incelere gore, konsensi.is tiranca bir
olgudur; dayam~ma ise ruhsuz aymhktan ba~ka bir ~ey de-
gildir ..., Ama liberaller bu uygunluk kar~Isma bireyi !fikam-
ken, i!flerinden baz1lan bireyin ger!fekliginden bile ~i.iphe
eden postmodernistler, bireyin kar~1sma kenarda kalmi~Ian
ve azmhklan koymay1 tercih ederler. Bunlar toplumun bi.i-
ti.inselligi i!finde bir !fapra~Ikhk olu~turan marjinal, deli, sap-
km, aykm unsurlard1r ve dolayisiyla siyasal anlamda en ve-
rimli alana tekabi.il ederler. Halbuki ortalama toplumsal ya-

• "Postmodern"le, kabaca a.;1klamam gerekirse, biitiinliikleri, evrensel de~erleri,


btiytik tarihsel anlatdan, insan varolu~u i.;in bulunabilecek sa~lam dayanak nok-
talanm ve nesnel bilginin olanakhh~m1 reddeden .;a~da~ dti~tince hareketinin tti-
mtinii kastediyorum. Postmodernizm, hakikate, btiriinlti~e ve ilerlemeye ~tipheyle
yakla~tr; kulttir se.;kincili~i olarak gordu~u ~eye kar~• .;•kar; ktilrurel gorecili~e ya-
km durur ve .;o~ulculu~u, devams1zh~1 ve hererojenli~i savunur.
14 Kuranulan Sonra

~amda dikkate deger r;ok az ~ey olabilir. Ve ne tuhafttr ki,


bu, postmodernistlerin, muhafazakar rakiplerinde en kabul
edilemez bulduklan, ser;kinci, monolitik bakt~ ar;tstmn ta
kendisidir.
Kiiltiirel r;ah~malar, ortodoks kiiltiiriin kenarlara ittikle-
rini yeniden ele almakla, hayati onemde bir i~ yapmt~tlr. Ke-
narlar, ya~amak ir;in korkunr; derecede act verici yerler ola-
bilir ve kiiltiir kuramt ogrencileri ifiin, dilsiz ve itibarstz top-
lumsal kesimlerin kendilerine bir dil bulabilecekleri bir alan
ar;maktan daha erdemli r;ok az gorev dii~iiniilebilir. Etnik
sanatm tamtamlara vurmak ve birkar; kemigi birbirine to-
ku~turmaktan ibaret oldugunu iddia etmek, arttk eskisi ka-
dar kolay degildir. Feminizm, kiiltiirel manzarayt degi~tir­
mekle kalmadt, daha sonra da gorecegimiz gibi, r;agtmtzm
ahlak modeline donii~tii. Bu arada, kendi adlanna maalesef
heniiz olmemi~ olan beyaz erkekler mecazi olarak sokak
lambalanndan a.~agtya sarkltlhrken, ceplerinden dokiilen
hakstz kazanr;lar da cemaat odakh sanat projelerini finanse
etmek ir;in kullamldt.
Burada saldmya ugrayan, normatif olandtr. Bu yakla~tm­
da, baskm toplumsal ya~am bir normlar ve kahplar mesele-
sidir ve dolaytstyla dogast geregi basktctdtr. Sadece marjinal,
sapkm ve aykm olan, bu korkunr; diizenleme aygttmdan ka-
r;abilir. Normlar basktctdtr; r;unkii birbirinden farkh, ben-
zersiz bireyleri aym kahba sokarlar. ~air William Blake'in
yazdtgt gibi, "Asian & Okiiz ir;in Aym Yasayt Uygulamak
bir Baskt Bir;imidir". Liberaller, herkesin kendi benzersiz ki-
~iligini tamamlayabilmek ir;in e~it ~ansa sahip olabilmesi ba-
ktmmdan, bu normalle~tirmeyi gerekli bulurlar. Bunun, ma-
liyetine degecek sonur;lan olduguna inamrlar. Ote yandan,
liberterler, bu dengeleme i~ine o kadar steak bakmazlar. Bu
noktada, ilginr; bir ~ekilde muhafazakarlara yakmdtrlar. Os-
car Wilde gibi iyimser liberterler, ir;inde herkesin kendi ben-
zersiz ki~iligiyle var olmakta ozgiir olacagt bir gelecek top-
lumunu dii~lerler. Onlara gore, bireyleri tartmak ya da olr;-
mek gibi bir durum ancak ktskanr;hk kavramtyla bir papa-
gam kar~tla~tlrabilmek kadar miimkiin olabilir.
Amne:zi Siyaseti 15

Bunun aksine, Jacques Derrida ve Michel Foucault gibi


kotumser ve mahcup liberterler, al!;tzlanmtzt a~ttl!;tmtz an-
dan itibaren normlann ka~mt!maz oldul!;unu du~unurler. ln-
gilizce bilen okurlann da bilebilecel!;i gibi, on ve kt~ tarafm-
da iki direl!;i olan, dumeninden one dogru on direkten daha
ku~uk bir mizana direl!;i uzanan bir yelkenli tekne turu an-
lamma gelen "ketch" sozcugu, anlam yonunden yeterince
kesinlik banndmr ama aym zamanda bu gene! turun i~erdi­
l!;i tum tekil ~e~itleri, kendilerine ozgu nitelikleriyle birlikte,
kapsayacak kadar esnek olmak zorundadtr. Oil, ~eyleri ay-
mla~tmr. Her baktmdan normatiftir. "Yaprak" demek, kar-
~t!a~tmlamayacak kadar farkh olan iki bitkisel maddenin,
birbirinin aym oldugunu soylemektir ashnda. "Burada" de-
mek, tum zenginlikleriyle beraber, ~ok ~e~itli uzamlan ho-
mojenle~tirmektir.
Foucault ve Derrida gibi du~unurler, ka~mt!maz oldukla-
nm du~unseler bile, bu aymhklardan hi~ ho~lanmazlar. Ta-
mamtyla farkhhklardan orulmu~ bir dunyayt tercih ederler.
Ashnda, buyuk aktl hocalan Nietzsche gibi, onlar da dunya-
mn ger~ekten tamamty!a farkhhklardan olu~tul!;unu du~u­
nurler; ama bu durumla ya~ayabilmek i~in ozde~liklere ~ekil
vermemiz gerektil!;ini soylerler. Salt farkhhklardan olu~an
bir dunyada, hi~ kimsenin anla~thr bir ~ey soylemesinin
mumkun olmayacal!;t dogrudur; oyle bir dunyada ~iir, yo!
i~aretleri, a~k mektuplan, bu mektuplan uzerine yazacal!;t-
mtz kal!;ttlar, hatta her ~eyin dil!;er her ~eyden e~siz bi~imde
farkh oldugu yolunda herhangi bir cumle kurmak dahi
mumkun olmayacakttr. Ama bu, otekilerin davram~lan ta-
rafmdan Stmrlandmlmamak i~in odenmesi gereken bedel-
den ba~ka bir ~ey degildir; ttpkt birinci stmf tren bileti i~in
bir miktar fazladan odemek gibi.
Ancak normlann her zaman ktsttlaytct olduguna inan-
mak bir hatadtr. Hatta kaba bir Romantik yam!gtdir. l~in­
de ya~adii!;Imiz tur toplumlarda, insanlann yabanc!larm uze-
rine boguk ~Il!;hklarla at1h p onlann bacaklanm kesmeye kal-
ki~mamasi, normatiftir. ~ocuk katillerinin cezalandmlmasi,
~ah~an erkek ve kadmlann ev i~leri i~in ortaya daha az emek
16 Kuramdan Sonra

koymalan ve bir trafik kazasma yeti~mek i~in son si.irat gi-


den ambulanslann yollanmn a~tlmast adettendir. Ti.im bun-
lar yi.izi.inden kendini baskt altmda hisseden birinde, ciddi
bir a~m duyarhhk sorunu var demektir. Yalmzca her ~eyi
soyutlama i~ini abartmt~ bir entelekti.iel, bir normu ~i~neyen
herhangi bir ~eyin siyasal olarak radikal oldu~unu hayal
edebilecek kadar kafa kan~tkh~t i~inde olabilir.
Normatifli~in her zaman olumsuz oldu~una inananlann,
otoritenin her zaman ~i.ipheli oldu~u gori.i~i.ine yakmhk duy-
malan da kuvvetle muhtemeldir. Bu baktmdan, adaletsizlik-
lerle sava~tmda uzun si.ireli deneyimleri olanlann otoritesine
ya da insanlann fiziksel sa~hklan ve ~ah~ma ko~ullanmn
iyili~i i~in di.izenlenmi~ olan yasalarin otoritesine saygt du-
yan radikallerden aynhrlar. Benzer ~ekilde, bazt gi.ini.imi.iz
ki.ilti.ir di.i~i.ini.irleri, azmhklann her zaman ~o~unluklardan
daha dinamik topluluklar oldu~una inamrlar. Tabii bu
inan~, Bask aynhk~th~mdan bizzat fiziksel zarar gormi.i~
ma~durlar arasmda pek ra~bet gormez. Yine de, UFO me-
rakhlan ve Yedinci Gi.in Tarikatt i.iyeleri bir yana, bazt fa~ist
gruplar, boyle ~eyleri duymaktan ho~lanabilirler. Hindis-
tan'da emperyal iktidan bozguna u~ratan ve trk aynmcth~t­
m ala~a~t eden azmhklar de~il, ~o~unluklardt. Normlara,
otoriteye ve ~o~unluklara kategorik olarak kar~t ~tkanlar,
soyut evrenselcilerdir; i~lerinden bir~o~u, soyut evrenselcili-
~in kendisine de kar~t olsalar da.
Normlara, bi.iti.inli.iklere ve konsensi.islere kar~t duyulan
postmodern onyargt, siyasal anlamda bir yi.izkarastdtr. Aym
zamanda ~ok aptalcadtr. Ama bu durum, hattrlanacak ~ok
az saytda siyasal dayam~ma orne~i bulunmasmdan kaynak-
lanmtyor yalmzca. Yine, bu da, ger~ek bir toplumsal de~i~i­
min yanstmastdtr. Eski moda burjuva toplumunun, gozle
gori.ili.ir bir ~ekilde, bir alt-ki.ilti.irler ~oklu~una doni.i~mi.i~
olmasmm sonu~lanndan biridir. <::a~tmtzm tarihi geli~mele­
rinden biri, geleneksel orta stmfm ya~adt~t yozla~ma olmu~­
tur. Perry Anderson'un one si.irdi.i~i.i gibi, lkinci Di.inya Sa-
va~t'm bile sa~ salim atlatmt~ olan, sa~lam, uygar, ahlaken
yi.iksek de~erlere sahip burjuvazi, gi.ini.imi.izde yerini "~ohret
Amnrzi Siyaseli 17

merakhs1 prenseslere, zibidi devlet ba~kanlanna, resmi ma-


likanelerdeki kirahk yataklara ve berbat reklamlar i~in veri-
len rii~vetlere, protokollerin disneyle~tirilmesine ve eylemle-
rin tarantinola~nnlmasma" baakt1. t'O eski sa~lam (burju-
va) amfitiyatro", der renkli, a~a~tlaytci iislubuyla Anderson,
"akt~kan ve u~u~kan formlann akvaryumuna-~a~da~ serma-
yenin proje adamlan ve yoneticilerine, denet~ileri ve giiven-
lik~ilerine, idarecileri ve spekiilatoJerine; yani, hi~bir sabit
toplumsal yap1 ve kararh kimlik tammayan bir parasal evre-
nin fonksiyonlanna" teslim oldu. * Bugiin baz1 kiiltiir ku-
ramcilanna gore radikalizmin son nQktasi, kararh kimlikle-
rin bu yok olu~udur. Kimli~in kara:s1zh~I "y1kiCI'' d1r; top-
lumsal olarak dt~lanmi~ ve horlanm1~ olanlar iizerinden test
edilmesi ilgin~ olabilecek bir savda bu.
0 halde, bu toplumsal diizende, bohem asilerimiz ya da
devrimci avant-gardlanmiz olmayacakttr; zira art1k bunla-
nn havaya u~uracaklan bir ~y kalmam1~t1r. Fotr ~apkah,
redingotlu, kolayca ofkelenebi)en dii~manlan buharla~Ip
gitmi~tir. Onun yerine, normatif olmama, norm haline gel-
mi~tir. Giin yalmzca anar~istlerin de~il, yildtzlann, gazete
editorlerinin, borsa simsarlannm ve ~irket yoneticilerinin de
giiniidiir. Art1k norm, parad1r; ama paramn kendine ozgii
herhangi ilkesi ya da kimli~i olmad1~ i~in, hi~bir ~ekilde bil-
di~imiz anlamda bir norm de~ildir bu. Para oniine gelenle
dii~iip kalkar, en yiiksek fiyat1 ~ekenin pe~inden gitmekte te-
reddiit etmez. En tuhaf, en a~m durumlara kar~I bile simrsiZ
derecede uyumludur ve Krali~e gibi, onun da hi~bir ~ey hak-
kmda kendine ait bir fikri yoktur.
Bu durumda, eski orta stmflann yiice goniillii ikiyiizliilii-
~iinden, yenilerinin al~ak goniillii yiizsiizlii~iine do~ru kay-
mi~ gibiyiz. Tek bir kural kiimesine sahip ulusal bir kiiltiir-
den, her biri di~erlerine gore farkh a~1larda duran alt-kiiltiir-
lerin alacah ~e~itlili~ine bir ge~i~ yapm1~ durumday1z. Bu el-
oette abarttb bir tespittir. Ne eski rejim o derece biitiinliik-

• Perry Anderson, The Origins of Modernity, Londra, 1998, s. 85-86.


18 Kuramdart Sonra

luydu, ne de yenisi o kadar parc;ah bir yap1ya sahiptir. lr;in-


de hala baz1 guc;lu kolektif normlan i~ler halde banndmr.
Ama yeni egemen ser;kinlerimizin, artan bir ~ekilde, Herbert
Asquith ya da Marcel Proust gibi gorunen insanlardan ziya-
de, kokain r;eken tiplerden olu~tu~u buyuk oranda do~rudur.
Modernizm olarak bildi~imiz kulturel deney ak1m1, bu
ac;1dan oldukc;a talihliydi. Rimbaud, Picasso ve Bertolt
Brecht'in dalgasm1 ger;ece~i bir klasik burjuvazi hala mev-
cuttu. Ama modernizmin yavrusu postmodernizmin, boyle
bir ~ansi yoktur. Ama sorun ~u ki, o bu gerr;e~i fark etme-
mi~ gorunur; c;unku belki de onun ic;in bunu kabullenmek
r;ok utanc; vericidir. Postmodernizm, hazen klasik burjuvazi
hala hayatta ve s1hhatteymi~ gibi davramr ve boylece kendi-
sini ger;mi~te ya~arken bulur. Zamammn r;o~unu, mutlak
hakikate, nesnelli~e, zamanlar ustu ahlaki de~erlere, bilim-
sel sorgulamaya ve tarihsel ilerlemeye duyulan inanca sald•r-
makla ger;irir. Bireyin ozerkli~ini, esnek olmayan toplumsal
ve cinsel normlan ve dunyay1 anlamam1za yarayacak sa~lam
temellerin oldu~u inanc1m sorgular. Tum bu de~erler yok
olmakta olan bir burjuva dunyasma ait olduklan ir;in, post-
modernistlerin bu yaptl~I daha r;ok, gazete ve dergilere bu-
tun Britanya Adalan'm ele ger;irmi~ olan ath Hunlar ya da
ya~mac1 Kartacahlar hakkmda c;aresizlikten ard1 arkasma
ofkeli mektuplar yollamak gibi bir ~eydir.
Tabii tum bunlar, bu inanc;lann hie; etkilerinin kalmad1~1
anlamma gelmez. Ulster ve Utah gibi yerlerde, hal a eski guc;-
lerini korumaktad1rlar. Ama Wall Street'teki ve c;ok az1 d1-
~mda Fleet Street'teki hie; kimse mutlak_ hakikate ya da sor-
gulanamayacak temellere inanmaz. Bilim insanlanmn bir
r;o~u, bilimin kendisine oldukc;a ku~kucu yakla~1r; bilimi, bi-
limsel c;ah~mamn d1~mdaki ortalama insamn kafasmdaki sa-
fiyane imgenin tam aksine, bir at1p-tutma-1skalama i~i, goz
karan-el yordam1yla bir yerlere varma: r;abas1 olarak gorur.
Hala nahif bir ~ekilde bilim insanlanmn hakikatin beyaz on-
luklu muhaf1zlan olduklanm du~unen ve onlann bu itibar-
lanm sarsmak ir;in bir y1~m zaman harca yanlar, ins an bilim-
leri alamnda c;ah~anlard1r. Humanistler, bilim insanlanna
Amnezi Siyaseli 19

hep burun klVlrmt~lardtr. Ge~mi~te onlan snobca nedenler-


den dolay1 hor gorenler, bugun aym ~eyi ku~kuculuk adma
yapmaktadtrlar.:--.._
Kuramsal olarak mutlak ahlaki degerlere
inanan insanlann ~ok azt, bunlan pratige ge~irmektedir. Bu
tipler ~ogunlukla siyaset~i ve ~irket yoneticisi olarak bilinir-
ler. Ote yandan, ahlak felsefecileri ve mut!ulukla smtan pa-
pazlat gibi mut!ak degerlere inanmast beklenen bazt insan-
lar da, bu tur ~eylere hi~ inanmazlar. Ve genetik olarak
iyimser olan bazt Amerikahlann ilerlemeye hala inan~ duyu-
yor olabilmelerine kar~m, kurumsal olarak kotumser olan
~ok fazla saytda Avrupah bu inanct payla~maz.
Ancak silini p gitmekte olan yalmzca geleneksel orta stmf
degildir. Geleneksel i~~i stmft da sahneyi terk ediyor. Ve i~~i st-
mft bugune kadar hep si yasal da yam~mamn orneklerini ver-
mi~ oldugu i~in, tum bunlardan derin bir ~ekilde ~uphe duy-
mayt gerektirecek turden bir radikalizmin ka~mtlmaz hale gel-
mesi ~a~trttct olmamahdtr. Postmodernizm, bireycilige inan-
maz zira her ~eyden once bireylere inanmaz; ama i~~i stmft ce-
maatine dair de pek inan~ beslemez. Onun yerine, ~ogulculu­
ga, olabildigince ~e~it!i ve kapsaytct bir toplumsal duzene ina-
mr. Radikal bir vaka olarak buradaki sorun, boylesi bir du-
zende Prens Charles'm onaylamayacag1 pek az unsurun olma-
stdtr. Kapitalizmin kendi ama~lan ugruna stkhkla bolunmeler
ve dt~!amalar yaratug, dogrudur. Ya oyle yapar ya da haliha-
zirda varolanlardan faydalamr. Bu dt~!amalar, ~ok fazla sayt-
da insam derinden yaralayabilir. Butun bu insanlar ikinci stmf
vatanda~hgm getirdigi sefalet ve itibarstzhk yuzunden buyuk
ac1lar ~ekmi~lerdir. Fakat kapitalizm, ilkesel olarak, kimseyi
dt~!amaz; kimi somurdugu ger~ekten hi~ umurunda degildir.
Hemen herkesi a~ag1ya ~ekmekte gosterdigi istek, hayranhk
verici bi~imde e~itlik~idir. Arnk o kadar i~tah a~tCl olmasalar
da, eski magdurlanyla arada bir goru~mekten ~ekinmez. Go-
gu zaman, en azmdan, olabildigince ~e~itli kulturleri kan~ttr­
maya isteklidir; boylece, metalanm herkese satabilecektir.
Etrafma comert!ik sa~an humanist ruhlu antik bir ~air gi-
bi, bu sistem insani olan hi~bir ~eyi kendisine yabanc1 say-
maz. Kar i~in ~tkt1g1 avda, her mesafeyi katedebilir, her tur
20 Kuramdan Sonra

gii!flii~e go~iis gerebilir, en a~a~thk yol arkada~lanyla dii~iip


kalkabilir, en berbat a~a~tlamalara katlanabilir, en zevksiz
duvar ka~tdmt ho~ gorebilir ve en yakm akrabasma ne~eyle
ihanet edebilir. Tarafstz olan anh ~anh iiniversitelerin dekan
ve rektorleri de~il, kapitalizmdir. Mii~terilerinin turban tak-
malan ya da takmamalan, spor yaparken goz ahct ktrmtzl-
hkta yelekler giymeleri ya da pe~tamaldan ba~ka hi!fbir ~ey
giymemeleri konusunda ulvi bir tarafstzh~~ sahiptir kapita-
lizm. Onda, ergenli~e yeni adtm atm1~ saldtrgan bir gencin
hiyerar~ilere kar~1 tepeden bak1~1 ve lokantada yeme~e otur-
mu~ bir Amerikahmn her ~eyi tatmak ve kan~t1rmak konu-
sundaki co~kusu vardtr. Stmrlan ytkmak ve kutsal inekleri
kesmek ona iyi gelir. l!finde giderilemez bir arzu ve U!fSUZ
bucaks1z bir bo~luk vard1r. Onun hukuku, hi!fbir s1mr tam-
maz; oyle ki, onda, hukuk ve SU!f arasmdaki aynm kalkar.
Onun oniine ge!filmez tutkusu ve abartlh Slmr tammazh~l
yamnda, ona yonelen en kaba saba anar~ist ele~tiriler bile
a~trba~h ve aktlh uslu kahr.
Kapsay1c1hk fikrine dair, ashnda bizi !fOk da fazla me~gul
etmesi gerekmeyen, bazt ba~ka bildik sorunlar da vard1r. Ki-
min kapsanaca~ma kim karar verecek? Kim -Groucho
Marx sorusu- bu kurgunun i!finde yer almak isteyecek?
Marjinallik, postmodern dii~iiniirlerin ongordii~ii kadar ve-
rimli ve y1klcl bir alansa, neden onu ortadan kaldtrmak iste-
sinler ki? Onu da ge!felim, neden kenardakiler ve !fO~unluk
arasmda net bir aynm yoktur? Bir sosyalist i!fin, mevcut
diinyamn ger!fek skandah, i!findeki hemen herkesin kenarla-
ra itiliyor olmastdtr. Uluslariistii ~irketler ya~amaya devam
etti~i siirece, insan kitleleri ne ger!fekten burada olacakt1r ne
de orada. Biitiin uluslar !feperlere do~ru dt~lanmaktadtr. Yi-
ne biitiin smtflar i~levsizle~tirilmektedir. Cemaatler, kokle-
rinden sokiiliip golfe zorlanmaktadtr.
Bu diinyada, merkez bir gecede de~i~ebilir; hi!fbir ~ey ve
hi!f kimse vazge!filmez de~ildir, ~irket yoneticileri bile. Sis-
tern i!fin neyin ya da kimin anahtar rol oynad1~1 tartl~mah­
dtr. Kiiresel ekonomi tarafmdan donuna kadar soyulmu~
olan yoksullar do~al olarak marjinaldir; peki ya dii~iik iic-
Amnezi Siyaseti 21

retliler? Dii~iik iicretliler ne merkezde yer ahrlar, ne de ke-


narda. Emekleriyle sistemi ayakta tutan ve dondiiren, onlar-
dtr. Ve kiiresel oh;ekte, dii~iik iicretliler devasa bir kitle olu~­
tururlar. Bu, tuhaf bir ~ekilde, iiyelerinin ~ogunu dt~anda
btrakan bir kurgudur. Bu a~tdan, bugiine kadar varolagel-
mi~ herhangi bir stmf toplumu gibidir. Ya da, bu yoniiyle,
iiyelerinin a~ag1 yukan yansmt dezavantajh hale getiren ata-
erkil toplum gibidir.
Kenardakileri, azmhnlar olarak dii~iinmeye devam ettigi-
miz siirece, bu ma dt~l olgu kolayhkla gozden ka~abilir. Bu
giinlerde, kiiltiirel dii~iincenin biiyiik ktsmt, diinyamn bir-
~ok biiyiik ~irketinin yam stra onemli miktarda etnik azmhk
banndtran bir iilke olan ABD'den ~tktyor. Ama hiikiimetle-
rinin diinya iizerine dii~iinmekten ~ok ona hiikmetmekle il-
gilenmesi yiiziinden uluslararast baglamda dii~iinmeye pek
ah~tk olmayan Amerikahlar i~in "marjinal ", Banglade~liler
ya da Batt'mn eski madencileri ve tersane i~~ilerinden ~ok
Meksikahlar ya da Afro-Amerikahlar anlamma gelir. D.H.
Lawrence'm bir iki karakteri dt~mda, kimse komiir maden-
cilerini Oteki olarak algtlamaz.
Ashna bakthrsa, bazen kimin Oteki oldugu da ~ok fark
etmezmi~ gibi goriiniir. Stktct normatifliginizin foyasmt her-
hangi bir insan grubu ortaya ~tkarabilir. Bu egzotikle~tirme­
nin altmda, bir tutam eski moda piiriten Amerikah su~luluk
duygusuyla bezenmi~, belli belirsiz bir mazohizm vardu. Bu-
na gore, b~~z ve Batthysamz, kendiniz dt~mda herhangi bi-
ri olmamz ye'gdir. Manh bir biiyiik-biiyiik-anneyle olan ak-
rabahgmtzt zorla kaztp yer altmdan ~tkarmamz ya da mut-
lu bir tesadiif eseri Cornwall astlh ikinci dereceden bir kuze-
ne rast gelmeniz, su~luluk duygunuzu biraz olsun hafiflete-
cektir. Oteki kiiltii, ince bir tevazuyla maskelenmi~ kiistah-
~a bir kibirle, toplumsal ~ogunlugun kendi i~inde herhangi
bir ~atl~ma ya da ~eli~ki banndtrmadtgmt varsayar. Ya da
aym ~ekilde azmhklann da kendi i~lerinde boyle ~eli~kiler
i~ermediklerini. Yalmzca Onlar ve Biz, kenardakiler ve ~o­
gunluklar vardtr. Bu gorii~e sahip insanlann bir ktsmt, ikili
ztthklara da ciddi ~ekilde ~iipheyle yakla~tr. ·
22 Kuramdan Sonra

Gozlerimizin oniinde ~toziiliip giden bir diinyaya ait olan


kolektiflik dii~iincelerine geri donmek aruk miimkiin degil-
dir. Bugiin insanhk tarihi, biiyiik oranda hem post-kolekti-
vist hem de post-bireycidir ve eger bu bir vakum hissi veri-
yorsa, bir fmat da sunabilir. Aidiyetin yeni bi~timlerini ha-
yal etmek durumundaytz, ki bunlar da i~tinde ya~adtgtmtz
tiirden bir diinyamn ko~ullan geregi monolitik degil, ~togul­
cu olmaya mahkumdur. Bu bi~timlerin ba'ztlan, kabile ya da
cemaat ili~kileri tarzmda bir mahremiyet niteliginde, diger-
leri de daha soyut, dolaytmh ve dolayh olacakttr. Ait oluna-
cak ideal bir toplum biiyiikliigii, denenecek bir Sindirella
pabucu yoktur. Bir zamanlar ideai· cemaat biiyiikliigii ulus
devlet olarak bilinirdi; ama arttk bazt ate~li ulusalctlar bile
bunu arzu edilebilir yegane boyut olarak gormiiyorlar.
Insanlann ozgiirliik ve harekete ihtiya~tlan varsa, bir tiir
gelenege ve aidiyete de ihtiya~tlan vardtr. Koklerde geriletici
olan bir ~ey yoktur. Zaman zaman go~tmenleri rock ytldtzla-
nndan bile daha gtpta edilir insanlar olarak gostermeyi ba-
~arabilen postmodem go~tmen kiiltii, biraz abaruh olsa da
yararh bir dii~iincedir. Bu, modernist siirgiin kiiltiiniin ak-
~amdan kalma versiyonudur; varo~taki kidelere tepeden ba-
kan ve sokaga attlmt~hgmdan se~tkinci bir erdem ~ttkaran
~eytani sanat~ttmn tavndtr. l~tinde bulundugumuz zamamn
astl sorunu ise, yoksullann yerellige, zenginlerinse devingen-
lige sahip olmastdtr. Ya da daha dogrusu, yoksullar, zengin-
ler ona da el atana kadar, yerellige sahiptirler. Zenginler kii-
reseldir ve yoksullar yerel; ancak, yoksulluk kiiresel bir olgu
oldugu i~tin, zenginler yerelligin faydalanm takdir etmeye
ba~lamt~lardtr. Bu noktadan yola ~ttkarak, bir yandan yok-
sullar otedeki ~t<>pliiklerde yiyecek ararken, saat kuleleriyle,
tarama l~tklanyla ve makineli silahlarla korunan gelecegin
zengin cemaaderini hayal etmek pek de zor degildir. Buna
ragmen, bugiin anti-kapitalist hareket, ~tok da cesaret verici
bir ~ekilde, kiiresellik ile yerellik, ~te~idilik. ile dayam~ma
arasmda yeni ili~ki bi~timleri tasarlamamn yollanm anyor.
2

KURAMIN YOKSELI~I
VEDO~O~O

K i.ilti.irel di.i~i.inceler, i.izerine di.i~i.indi.ikleri di.inyayla be-


raber de~i~irler. ~eyleri tarihsel ba~lamlan i!finde gor-
mekte 1srar ediyorlarsa, ki oyle, o zaman bu gorme bi!fimi
ki.ilttirel di.i~tincelerin bizzat kendilerine de uygulanmak zo-
rundada. Di.i~i.insel yarat1c1hk a!f1smdan en nadir gori.inen
kuramlann bile, tarihsel ger!feklik i!ferisinde bir koki.i vard1r.
Orne~in, hermenoti~i, yorum bilimini ya da sanat1m ele
aim. Hermenoti~in kurucusunun Alman filozofu Friedrich
Schleiermacher oldu~u, genellikle kabul gori.ir. 0 derece
yaygm olarak bilinmeyen ~ey ise, Schleiermacher'in yorum
sanatma ilk kez, kendisinden An Account of the English Colony
in New South Wales adh kitab1 !fevirmesi istendi~inde ilgi
duymaya ba~lam1~ olmas1d1r, ki bu da yazann Avustralyah
Aborjin halk1yla ilk kar~1la~masma denk di.i~er. Schleier-
macher, bize inamlmaz bi!fimde yabanc1 gozi.iken bu insan-
lann inan!flanm nas1l anlayabilece~imiz sorusuyla ilgilen-
24 Kuramdan Sonra

mi~ti. * Yani, yo rum sanau, kolonyal bir kar~tla~madan dog-


du.
Kiiltiir kuramt, kendi tarihsel dogu~u, yiikseli~i ve dii~ii­
~iiniin bir muhasebesini yapabilmelidir. Sozciigiin en kau
anlamtyla dii~iiniildiigiinde, kiiltiir kuramt Pia ton 'a kadar
geri gider. Ancak bize en a~ina bir;imlerini goz online ahr-
sak, gerr;ekten 1965'ten 1980'e kadar, on be~ ytlhk olaga-
niistii bir siirecin iiriiniidiir. Bir onceki boliimiin ba~mda ad-
ian saytlan dii~iiniirlerin r;ogu, r;tlttr ar;tct r;ah~malanm, bu
ha yret verici de recede bereketli donemde ·uretmi~lerdir.
Peki bu tarihlerin anlamt nedir? Bu tarihlerin anlamt,
kiiltiir kurammm, siyasal a~m solun, tiimiiyle karanhga go-
miilmeden once, Ikinci Diinya Sava~t'ndan bu yana kendini
biraz olsun gosterdigi tek donemde patlak vermi~ o]mastdtr.
Yeni kiiltiirel dii~iincelerin derin kokleri, sivil hak hareket-
lerinin, ogrenci isyanlanmn, ulusal kurtulu~ cephelerinin,
sava~ kar~1t1 ve niikleer kar~1t1 kampanyalann yogunla~ttltt,
kadm hareketinin ortaya r;tkttltt ve kiiltiirel ozgiirle~menin
altm r;altmt ya~adtltt doneme aittir. Bu, tiiketim toplumunun
gosteri~li bir ~ekilde ur; vermeye ba~ladtltt; medya, popiiler
kiiltiir, alt-kiiltiirler ve genr;lik kiiltiiniin dikkate ahnmast
gereken toplumsal giir;ler olarak belirdigi; toplumsal hiye-
rar~iler ve geleneksel koklere kar~1 bir ele~tirel saldm furya-
sma giri~ildigi bir r;agdt. Tum toplumsal duyarhhk, donem-
sel donii~iimlerinden birini gerr;ekle~tirmi~ti. Agtrba~h, oz-
disiplinli ve itaatkar halimizden, vurdum duymaz, hazct ve
isyankar bir hale ger;mi~tik. Ama bu yaygm duygusal yaban-
ctla~mayla beraber dii~sel bir umut da vardt. ~imdinin, ir;in-
de var olmaya deger bir zaman olduguna dair gene! bir he-
yecan vardt. Ve bu boyle olmu~sa, ktsmen ~imdinin ar;tk bir
~ekilde yeni bir gelecegin miijdecisi, bir stmrstz olanakhhk-
lar alammn giri~ kaptst gibi goriinmii~ olmasmdandtr.
Her ~eyden ote, yeni kiiltiirel dii~iinceler, kiiltiiriin kendi-
sine giderek daha fazla onem vermeye ba~layan bir kapita-

• Bkz. Andrew Bowie (der.), Friedrich Schleiermacher: Hermeneutics and Criticism,


Cambridge, 1998, s. xix.
KuramHI Yllkse!i~i ve Dll~ll~ll 25

lizmin ir;inden dogdu. Bu, ah~tlmad1k bir geli~meydi. Kiiltiir


ile kapitalizmi, Corneille ile Racine, Laurel ile Hardy kadar
a~ina bir ikili olarak dii~iinmek oldukr;a giir;tii. Tam aksine,
kiiltiir geleneksel olarak neredeyse kapitalizmin Z!ddm! tem-
sil edegelmi~ti. Kiiltiir kavram1, orta Slfilf toplumunun bir
miittefiki degil, bir ele~tirisi olarak geli~mi~ti. Kiiltiir, fiyat-
lardan r;ok degerlerle, maddi olandan r;ok ahlaki olanla,
ziippelikten r;ok yiice goniilliiliikle ilgiliydi. lnsani giir;leri,
birtaktm ba yag1 ve fa ydac1 amar;lar ir;in degil, ken din de
amar;lar ir;in geli~tirmekle ilgiliydi. Bu giir;ler uyumlu bir
toplam olu~turuyordu; soz konusu olan salt bir ozelle~mi~
arar;lar yt!tm• degildi ve "kiiltiir" bu muhte~em sentezi tem-
sil ediyordu. Endiistriyel kapitalizmin hir;bir i~ine yaramaya-
cak olan degerler ve enerjilerin stgmabilecegi derme r;atma
bir bannakt1. Erotik olanla simgesel olamn, etik olanla- mi-
tolojik olamn, tense! olanla tinsel olamn, kendilerine gide-
rek daha az zaman ay1ran bir toplumsal diizen ir;inde, bir
arada bulunabilecegi bir yerdi. Kendine has aristokratik
yiiksekliginden, siiriiler halinde a~ag1lardaki ticari alanda
dolanan tiiccar ve borsactlara tepeden baktyordu.
Fakat kiiltiir, 1960'lar ve 70'lerle beraber, film, imge,
moda, ya~am tarz1, pazarlama, reklamc1hk, medya ileti~imi
gibi anlamlara da gelmeye ba~lam1~t1. l~aretler ve gosterge-
ler, toplumsal ya~amm her yerine yaythyordu. Avrupa'da
kiiltiirel Amerikanla~ma endi~esi ba~ gosteriyordu. Geli~imi
tamamlamadan refaha ula~m1~ goriiniiyorduk ve bu da, kiil-
tiir ve "ya~am kalitesi "yle ilgili konulan keskin bir;imde one
r;1kanyordu. Deger, simge, dil, sanat, gelenek ve kimlik an-
lammdaki kiiltiir, feminizm ve Siyah Giir; (Black Power) gi-
bi toplumsal hareketlerin soludugu havaya donii~mii~tii. Ar-
tlk uyumlu gorii~ birliginin degil, gorii~ aynhgmm tarafmda
yer ahyordu. Kiiltiiriin bu anlam1, yiiksek kiiltiir ve egitimin
burr;lanm ilk kez ve oldukr;a giiriiltiilii bir;imde ku~atarak
kendilerini yeni yeni gostermeye ba~layan i~r;i stmft, sanatr;t
ve ele~tirmenlerinin de can damanydt. Kiiltiir devrimi dii-
~iincesi, Or;iincii Diinya denilen yerden, Fanon, Marcuse,
Reich, Beauvoir, Gramsci ve Godard gibi entelektiiellerin
26 Kurarru:lan Sonra

yaratt1g1 «;arp1c1 bir melange (harman) havastyla birlikte, ko-


daman Batt'ya go«; ediyordu.
Bu arada, bilginin kullamm1 uzerine sokaklarda bir «;att~­
ma patlak verdi. Bu, bilgiyi askeri ve teknolojik donamma
ya da yonetsel kontrol tekniklerine donu~turmek isteyenler-
le, bilginin siyasal kurtulu~ i«;in bir ~ans olabilecegini du~u­
nenler arasmdaki bir kavgaydt. Geleneksel kulturun evi, nes-
nel sorgulamamn kalesi olagelmi~ olan iiniversiteler, ge«;ici
bir sure i«;in, son derece ma d1~1 bir ~ekilde, siyasal mucade-
le olarak kulturun arenasma donu~mu~tu. Orta smtf toplu-
mu, ii«; ya da dort ytl boyunca kitaplar okumak ve belirli fi-
kirleri tartt~mak imkamm verecek. ·kurumlan, gen«;, aktlh,
vicdan sahibi insanlara hediye etmekten «;ekinmeyecek kadar
kayttstzdt; toplumun bu safiyane ho~gorusunun sonucu top-
lu bir ogrenci ayaklanmast oldu. Ve bu, bugunun siyaseten
dogrucu kampanyalan gibi salt kampusle smuh da kalma-
mt~tl. Fransa ve ltalya'da, ogrencilerin kt~ktrtmast, sava~
sonras1 donemin en kitlesel i~«;i stmh protestolannl ate~ledi.
Tabii ~uras1 kesin ki, boyle bir olay ancak birtaktm oz-
gun siyasal ko~ullar altmda vuku bulabilirdi. Gunumuzde,
kampuslerdeki siyasal «;att~ma, ger«;ek ktztl taleplerden «;ok
sozcuklerle ilgilidir. Ashnda ikincisi, ktsmen birincisinin or-
tadan kaybolmasmm sonucudur. Oyle olsa da, duyarh, siya-
sal anlamda idealist gen«; insanlann bir araya gelmesine se-
nelerce seyirci kalmak, neresinden baksamz ihtiyatstz bir
politikaydt. E@timin, sizi, dunyay1 yoneten ve lugatleri yal-
mzca petrol, golf, iktidar ve «;izburger gibi sozcuklerden iba-
ret olan zevksiz, kara cahil hoduklerden tiksinmeye itme ris-
ki her zaman vardtr. Yerkurenin yonetimini, hayatmda hi«;-
bir zaman soyut bir du~uncenin verdigi heyecana kaptlma-
mt~, sanatsal bir manzaradan etkilenmemi~ ya da matema-
tiksel bir «;ozumun o a~kmsal zarafetinden buyulenmemi~
adamlara emanet etmek konusunda sizi karamsarhga sevk
edebilir. Gozunun i«;ine sokulan bir obeliski ya da bir obua
kon«;ertosunu tammaktan acizken, medeniyeti savunmaktan
bahsedebilecek kadar ars1z olanlar hakkmda derin ~upheler
duymaya ba~layabilirsiniz. Bunlar, ozgurlugu agzma saktz
Kuramrn Yllkstli~i ve Dll~ll~ll 27

etmi~ ama onu yalmzca sokaklarda ele tutu~turulan ya da


gazetelerin ir;lerinden t;1kan tiirden bir reklam ka~1d1 for-
munda tamyabilen insanlard1r.
Bu donemdeki siyasal miicadelelerin baz!lan oldukr;a ba-
~anhyd1, baz!lanysa de~ildi. 1960'lann sonlanndaki o~ren­
ci hareketi, yiiksek o~renimin, askeri ~iddet yap!lanmalan-
nm ve endiistriyel somiiriiniin ir;ine daha once hit; olmad1~1
kadar gomiilmesine engel olamad1. Ama insan bilimlerinin
bu siirer;teki sur;ortakh~ma giir;lii bir kar~1 t;lkl~l orgiitleye-
bildi ve bu kar~1 t;1k1~m meyvelerinden biri de kiiltiir kuram1
oldu. lns.an bilimleri masumiyetini kaybetmi~ti; aruk iktidar
tarafmdan kirletilmemi~ rolii yapam1yordu. l~lerli~ini siir-
diirmek istiyorsa, kendi amar;lan ve varsay1mlan iizerinden
dii~iinmeye son vermesi gerekiyordu. Bizim kuram olarak
bildi~imiz ~ey, ashnda bu kendi-iizerine-dii~iinii~tiir. Bu tiir
kuramlar, ne yaptl~lmlza clair yeni bir oz-bilinci benimseme-
ye zorlandlglmlz zaman ortaya t;1karlar. Eski pratiklerimizi
olduklan gibi kabul etmeye devam edemeyecegimiz gerr;e~i­
nin bir belirtisidir bu. Aksine o pratikler, artlk kendilerini
kendi sorgulanmn nesneleri olarak almak zorundad1rlar. 0
nedenle, birkar; iinlii kiiltiir kuramc!Slyla kar~ila~m1~ hemen
herkesin fark edebilecegi gibi, kuramda hep kendini merkez
alan, narsistik bir yan vard1r.
Bunlann d1~mda, aym tarihsel doneme dii~en kay1tlar r;ok
r;e~itli olaylarla doluydu. Kolonyal giir;ler defedilirse, yerleri-
ne neo-kolonyal olanlan ger;iriliyordu. Sava~ sonras1 donemin
tum refah iklimine kar~m, Avrupa'da hala onemli kitlesel ko-
miinist partileri vard1. Ama yeni toplumsal giir;lerin heyecam-
na, en iyisi kabaca, en kotiisii bask1C1 olan tepkiler verdiler.
1970'lerde sozde Avrokomiinizm'in ortaya t;lkl~lyla birlikte,
reformizmi, daha once hit; olmadtgl kadar kararh bir;imde
devrimcili~e tercih ettiler. Bunun yamnda, kadm hareketi, ge-
lecek ir;in belirti niteliginde olan baz1 kazammlar elde etti, ba-
Zl ciddi saldmlara da maruz kald1 ve nihayetinde Batl'pm kiil-
tiirel iklimini tamnmayacak kadar de~i~tirmeyi ba~ard1.
Benzer bir ~ey, sivil haklar ir;in yiiriitiilen r;e~itli kampan-
yalar ir;in de soylenebilir. Kuzey lrlanda'da, Birlikr;ilerin
28 Kuramdan Sonra

(Unionists) diktatorlii~ii, kitlesel protestolarla ku~at1ldi ama


bunun tiimiiyle demokratik bir sonuca ula~1p ula~amayaca­
~Im gormek ir;in hala beklememiz gerekiyor. Bat1'daki ban~
hareketi, Lyndon Johnson'un kavgac1 politikalanm durdur-
mayi ba~ard1 ama kitle imha silahlanmn imha edilmesini
sa~layamad1. Giineydo~u Asya'daki sava~m bitirilmesinde
iistiine dii~eni yaparken, kitlesel bir siy<~:sal hareket olarak
kendi varh~ma da son veriyordu. Buna kar~1hk, diinyamn
oteki bolgelerinde devrimci akimlar kolonyal giir;leri ala~a~l
etmeye devam ediyordu.
Kiiltiir ba~lammda, sava~ sonras1 devrin yumu~ak, baba-
can kiiltiirel ortam1, 1960'lann populist deneyleri tarafm-
dan ~iddetle paramparr;a edilmi~ti. Ser;kincilik art1k anti-Se-
mitizmden yalmzca bir parr;a daha hafif bir dii~iince sur;una
donii~mii~tii. Goziiniiziin gordii~ii her yerde, iist orta smlf-
lar aksanlanm kabala~urmak ve giydikleri kot pantolonlan
h1rpalamak konusunda hummah bir u~ra~a giri~mi~ti. l~r;i
s1mfmm kahramanhk figiirii ba~anyla pazarlamyordu. Yine
de, siyasal olarak isyankar goziiken bu popiilizm, ashnda
1980'ler ve 90'lann azgm tiiketim kiiltiiriine giden yolun
ta~lanm do~iiyordu. Bir an ir;in orta s1mfm kendinden duy-
du~u ho~nutlu~u sarsm1~ olan ~ey, yakm zamanda onunla
birlikte amhr olacaku. Benzer ~ekilde, diikkan ve meyhane
sahipleri, altm1~lann "Ne istiyoruz? Her ~eyi! Ne zaman is-
tiyoruz? ~imdi!" gibi sloganlarmdan r;ok memnun olmak
m1, yoksa deh~ete dii~mek mi gerekti~ini bir tiirlii bilemiyor-
lardl. Kapitalizm, heniiz hir; var olmam1~ bir insan tiiriine
ihtiyar; duyar; ofiste sa~duyulu ve olr;iilii, ah~veri~ merkezin-
de vah~i ve anar~ik bir tiire. 1960'larda ba~Imiza gel en ~ey,
iiretim disiplininin tiiketim kiiltiirii tarafmdan tehdit edili-
yor olmas•yd1. Ve bu, sistem ir;in yalmzca belirli bir olr;uye
kadar kotii haber demekti.
Radikal dii~iinceler ir;in basit yiikseli~ler ve dii~ii~ler yok-
tu. Devrimci ulusalcih~m nasil bir yandan simgesel zaferler
kazamrken, di~er yandan bilinr;sizce, iyice yoksulla~tmlm1~
olan diinyamn "s1mf-sonras1" soyleminin zeminini hazirladi-
~mi gordiik. Bir yandan o~renciler ozgiir a~k1 ke~federler-
Kuramm Yllhseli~i ve Dtl~tl~tl 29

ken, ote yandan acimasiZ bir ABO emperyalizmi Giineydogu


Asya'da doruk noktasma ula~Iyordu. Ozgiirliik i!fin yeni ta-
lepler yiikseldiyse de, bunlar ancak k1smen yiikselme ve ge-
ni~leme evresindeki bir kapitalizme yonelen tepkilerdi. Asii
saldm altmda olan, yoksul bir toplumun kabahg1 degil, zen-
gin bir toplumun ruhsuzluguydu. Avrupa komiinist partileri
baz1 gedikler a!fma y1 ba~armi~Iardi ama <::ekoslovakya 'daki
siyasal reform, Sovyet tanklanmn altmda eziliyordu. Latin
Amerika'daki gerilla hareketleri gii!f kaybediyordu. Yeni en-
telektiiel moda olan yapisalcihk, baz1 a!fiiardan radikal, ba-
ZI a!fiiardan teknokratti. Hakim toplumsal diizene kar~1 !fik-
ugi kadar, onun ozelliklerini de yans1t1yordu. Yine post-ya-
pisalcthk ve postmodernizm, orta s1mf toplumunun metafi-
zik temellerini, kendi piyasa usulii goreciligiyle !f6kertirken,
benzer bir ikircikli durum sergiliyordu. Gerek postmoder-
nistler, gerek neo-liberaller, toplumsal normlardan, ozgiin
degerlerden, verili hiyerar~ilerden, otoriter standartlardan,
toplumsal anla~Im kodlanndan ve geleneksel pratiklerden
yogun bir ~iiphe duyarlar. Aralarmdaki tek fark, neo-liberal-
ler tiim bunlan piyasamn bekas1 adma reddettiklerini kabul
ederlerken, radikal postmodernistlerin, yukanda say1lan bu
ho~nutsuzluklan, serbest piyasaya kar~1 geli~tirdikleri bir tiir
mahcup ihtiyathhk haliyle birle~tiriyor olmaland1r. Bu nok-
tada, neo-liberaller, sayiSIZ ahlaks1zhklanmn yamnda, en
azmdan tutarh olmak erdemini gosterirler.
Radikal ho~nutsuzlugun tepe noktas1 olan 1970'1erin ba-
~I, daha sonra kendisine hakim olacak olan postmodern kiil-
tiiriin ilk pmlt1lanm da gordii. Kiiltiir kurammm bu sakin
y1llan, 1980 civarma, yani kiiresel bir ekonomik durgunlu-
gun, sagm zaferinin ve devrimci umutlann sonii~iiniin ilk
alameti olan petrol krizinden birka!f y1l sonrasma kadar siir-
dii. 1970'1erin ba~lannda filizlenmi~ olan i~!fi s1mfr militan-
hg,, i~!fi hareketini sonsuza dek k1rmak amac1yla ba~lat1lan
sistematik saldmyla birlikte, h1zh bir ~ekilde soniimlendi.
Sendikalar esir almd1 ve kas1th olarak i~sizlik yaratild1. Ku-
ram, !falkanuh bir siyasal donemin ardmdan ortaya !fikan
bir tiir entelektiiel gerilikle, ger!fekligi Iskalami~ti. <::ogu za-
30 Kuramdan Sonra

man oldugu gibi, dii~iinceler, kendilerini iireten ko~ullar ha-


lihaztrda ortadan kalkmaya ba~lamt~ken, son bir gayretle
miithi~ bir a~thm yaratttlar. Kiiltiir kuram1, kaynagmdan ~~­
kt~ amndan kopmu~tu ama o am steak tutmaya da ~ah~tyor­
du. Aym sava~ gibi, o da siyasetin ba~ka ara~larla siirdiirii-
lii~iine donii~mii~tii. Sokaklarda ve fabrikalarda ba~anstzh­
ga ugramt~ olan kurtulu~, bundan sonra arttk erotik egilim-
lerde ya da yiizer-gezer gosterenlerde (floating signifiers)
sahnelenmeye ~ah~tlabilirdi. Boy Ieee, yenilgiye ugramt~ olan
Godard ve Guevara'mn yerine, soylem ve arzu ge~ti. Aym
zamanda, yeni dii~iincelerin baztlan, Batt'da esmeye haztrla-
nan siyaset-sonrast kotiimserlik riizg~nmn ilk tshklanydtlar.
Tarihe dii~en kayttlar bir ba~ka anlamda da kan~1kt1.
Soylem, sapkmhk ve arzu iizerine geli~tirilen yeni kuramlar,
ba~anstzhga ugramt~ olan siyasal solculuga alternatif degil-
lerdi. Hatta onu derinle~tiren ve zenginle~tiren unsurlardt.
Belki de baztlannm one siirdiigii gibi, eger sol bu gorii~leri
ba~tan beri tiimiiyle i~ine alm1~ olsaydt, ba~anstz olmaya-
caku. l~te kiiltiir kuram1, geleneksel sola bir zamanlar hor
gormii~ oldugu konu ba~hklanm haurlatmak i~in oradaydt:
sanat, zevk, cinsiyet, iktidar, cinsellik, dil, delilik, arzu, tin-
sellik, aile, beden, ekosistem, bilin~dt~I, etnisite, ya~am tar-
zt, hegemonya. Bu, neresinden baksamz, insan varolu~unun
onemli bir dilimidir. Bu kadar ~ok ~eyi gozden ka~Irmak
i~in, ciddi derecede miyop olmak laztmdtr. Bu, adeta, insan
anatomisini, cigerleri ve mideyi hesaba katmadan anlatma
~abastdu. Ya da bir sozliik yazm1~ ama anla~tlmaz bir ~ekil­
de "S" harfini tiimiiyle es ge~mi~ olan Orta~agh lrlandah
ke~i~in yapugma benzer bir ~eydir.
Ashnda, o zamanlar ger~ekten Marksizm anlamma gelen
geleneksel sol siyaset, bu kadar kor degildi. Sanat ve kiiltiir
hakkmda, kimisi stktct, kimisi sizi esir alacak kadar ozgiin
de olsa, her zaman soyleyecek bir~ok ~eyi olmu~tu. Ashna
bakthrsa, kiiltiir bugiinkii hacmini, biiyiik oranda Batt
Marksizm'i olarak bilinen gelenegin i~inde kazandt. Georg
Lukacs, Walter Benjamin, Antonio Gramsci, Wilhelm Re-
ich, Max Horkheimer, Herbert Marcuse, Theodor Adorno,
Kuramm Yllllsdi~i ve Dll~ll~ll 31

Ernst Bloch, Lucien Goldmann, Jean-Paul Sartre, Fredrid Ja-


meson; ti.im bunlar erotik ve simgesel olam, sanat1 ve bilinr;-
di~Im, ya~anm1~ deneyimi ve bilincin doni.i~i.imlerini hir; de
ihmal etmemi~ olan di.i~i.ini.irlerdir. Yirminci yi.izyilda, tartl~­
masiz bir;imde bundan daha zengin bir di.i~i.ince miras1 yok-
tur. Gi.ini.imi.iz modern kiilti.irel r;ah~malan, i~te bu mirastan
feyiz alm1~t1r; her ne kadar seleflerinin soluk bir golgesi ol-
maktan oteye gidememi~se de.
Bat1 Marksizm'inin yi.izi.ini.i ki.ilti.ire doni.i~i.i, k1smen siya-
sal gi.ir;si.izli.ikten, k1smen de gozi.ini.in ar;Ilmasmdan kaynak-
landi. Kapitalizm ile Stalinizm arasmda siki~Ip kalan Frank-
furt Okulu gibi gruplar, siyasal yurtsuzluklanm, ki.ilti.irel ve
felsefi sorulara geri donerek kar~Ilayabilirlerdi. Siyasal terk
edilmi~likleri ir;inde, ki.ilti.iri.in roli.ini.in giderek daha fazla
ag1rhk kazand1g1 bir kapitalizmle yi.izle~mek ir;in kendi ki.il-
ti.irel kaynaklanna yonelebilirler ve siyasal olarak hala an-
lamb olduklanm gosterebilirlerdi. Boyle yaparak, bir yan-
dan kendilerini kaba ve cahil bir komi.inist di.inyadan aymr-
ken, ote yandan komi.inizmin ihanet etmi~ oldugu di.i~i.ince
geleneklerini de onemli boyutta zenginle~tirebilirlerdi. Ne
var ki, bunlan uygulamaya ger;iren Bat1 Marks.izm'inin bi.i-
yi.ik k1smi militan devrimci atalanmn, orta s1mf yumu~akh­
!t• edinmi~, akademisist, ayaklan yere basan ve siyasal ola-
rak hi(j 1s1rgan olmayan yavan bir versiyonuna doni.i~ti.i. Bu
doni.i~i.im, amk Antonio Gramsci gibi di.i~i.ini.irlerin soyle-
diklerini i~r;ilerin devrimiyle de~l de oznellikle ilgili kuram-
far olarak algdayan, Bat1 Marksizm'inin ki.ilti.ir kurammda-
ki halefleri i.izerinde de etkili oldu.
Marksizm, cinsiyet ve cinselligi kesinlikle bir kenara it-
mi~ti. Ama haklannda soyleyecegi ~eyler r;ok yetersiz de ol-
sa, hir;bir ~ekilde bu konulan gormezden gelmemi~ti. Rus
<::an'm devirecek ve onun yerine Bol~evik bir rejim getirecek
olan ayaklanma, 1917'nin Di.inya Kadmlar Gi.ini.i'nde ba~la­
tiiml~tl. lktidara geldiklerinde, Bol~evikler, kadmlann e~it
haklara sahip olmasma bi.iyi.ik bir oncelik verdiler. Mark-
sizm, r;evre hakkmda pek bir ~ey soylememi~ti ama o za-
manlar neredeyse hir; kimse bunun tersini yapmam1~t1. Yine
32 Kuramdan Sonra

de, Marx'm erken doneminde ve daha sonraki sosyalist dii-


~iiniirlerde, Doga'ya clair yeni filizlenen birtaktm dii~iinceler
vard1. Marksizm, bilinr;dt~ml tamamtyla gozden kar;uma-
mt~tl, sadece onu bir burjuva icadt olarak gordiigiinden dik-
kate almamt~tl. Ancak bu dar kafahhgt a~an onemli istisna-
lar da oldu: Marksist psikanalist Wilhelm Reich ve dii~iin­
celerinde zevk ve arzu konulanna onemli yer aytran Herbert
Marcuse gibi Marksist filozoflar. Beden iizerine yaztlmt~ en
iyi kitaplardan biri olan The Phenomenology of Perception,
Franstz solcusu Maurice Merleau-Ponty'nin eseriydi. Baz1
Marksist dii~iiniirlerin ya~anm1~ deneyim ve giindelik ya-
~amla ilgili sorulara ilgi duymas1 da f"J;Iomenolojinin etkisiy-
le ba~lam1~t1r.
Marksizm'in, trk, ulus, kolonyalizm ya da etnisite konu-
lannda soyleyecek hir;bir ~eyinin olmadtgl sur;lamast da ay-
m derecede yanh~ur. Komtinist hareket, yirminci yiizytlm
ba~lannda, ulusalcthk ve kolonyalizm gibi konulann, cinsi-
yet sorunuyla birlikte, sistematik olarak giindeme getirilip
tartl~tldtgl tek platformdu. Robert J. C. Young'm da yazm1~
oldugu gibi: "Komiinizm, bu farkh egemenlik ve somiirii bi-
r;imleri (stmf, cinsiyet ve kolonyalizm) arasmdaki kar~thkh
ili~kiyi ve her birinden kurtulu~un ba~anyla gerr;ekle~tiril­
mesinin olmazsa olmaz ko~ulu olarak, bunlann tiimiiniin
birden ortadan kaldmlmasmm gerekliligini tespit eden ilk ve
tek siyasal programdt.'"" Lenin, kolonyal devrimi, Sovyet
hiikiimetinin onceliklerinin en onlerine koydu. Marksist fi-
kirler, Hindistan, Afrika, Latin Amerika ve ba~ka yerlerde-
ki anti-kolonyal miicadeleler ir;in hayati onem ta~tdt.
Ashna bakthrsa Marksizm, anti-kolonyal kampanyalann
arkasmdaki temel esin kaynagtydt. Yirminci yiizythn biiyiik
anti-kolonyal kuramctlan ve siyasi liderlerinin birr;ogu Ba-
tt'da egitim gordii ve Batt Marksizm'inden r;ok ~ey ogrendi.
Gandhi, Ruskin, Tols.toy ve benzeri diger kaynaklardan bes-
lendi. Birr;ok Marksist devlet Avrupah degildi. Aynca ~u da

• Robert J. C. Young, Postcolonialism: An Historical Introduction, Oxford, 2001, s.


142. Burada degindigim noktalarm baz1larmt, bu kusursuz r;ah~maya borr;luyum.
Kuramrn Ylihselisi ve Dli~li~li 33

one siiriilebilir: Kiiltiirel siyasetler, Batt'mn onlan bildi!ti ka-


danyla, biiyiik oranda Castro, Cabral, Fanon ve James Con-
nolly gibi sozde Or;iincii Diinya dii~iiniirlerinin iiriiniiydii.
~iiphesiz bazt postmodern dii~iiniirler, "Ur;iincii Diinya" mi-
litanlanmn baskm Batt Akh'mn Marksizm gibi dt~avurum­
lanna ba~vurmak durumunda kalm1~ olmalanm bir talihsiz-
lik olarak goreceklerdir. Bunlar, oyle kuramctlardt ki, mese-
la FranSlZ Aydmlanma'smm onde gelen ~ahsiyetlerinden
Marquis de Condorcet'nin, nesnel bilgiye, bilimin gorkemi-
ne, siirekli ilerlemeye, soyut haliyle insan haklarma, insan
tiiriiniin sonsuz miikemmelle~tirilebilirli!tine ve tarihin ger-
r;ek insanh!tm tinini tutarh bir ~ekilde ar;tklama yetene!tine
inanmakla, bir dii~iiniir olarak tiim saygmh!tma golge dii-
~iird ii!tiinii soyleyebiliyorlardt.
Condorcet kesinlikle bu tiir gorii~lere sahipti. Ama bu fi-
kirlere kar~1 tiimiiyle anla~!labilir olumsuz tutumlarma ken-
dilerini fazlastyla kapt1rm1~ olan aym kuramctlar, onun, o do-
nemde r;ok az insamn yapt1!t1 gibi, evrensel oy hakkma, ka-
dmlann e~it haklara sahip olma~1 gerekti!tine, ~iddetsiz siya-
sal devrime, herkes ir;in e~it ~!titim hakkma, refah devletine,
kolonyal kurtulu~a, ifade o~iirlii!tiine, dinsel ho~goriiye ve
hem despotizmin, hem ruhban iktidanmn devrilmesine inan-
dt!ttm da r;ok kolay unutabili~ler. Bu insani gorii~ler, onun ol-
dukr;a stktct olan felsefesinden tiimiiyle ilintisiz de!tildir ama
ondan ayn tutulabilirler. Birilerinin one siirebilece!ti gibi, Ay-
dmlanma, Aydmlanma'mn yapuklandtr. Bugiin baztlanna
gore, "teoloji", "ilerlemecilik" ve "evrenselcilik" oylesine va-
him bir dii~iince sur;udur ki (zaman zaman boyle olduklan da
ortaya r;tktt} onlann pratik siyasal ba!tlamda r;a!tlarmdan bir-
kar; yiizytl ileride olu~lanmn hir;bir onemi kalmam1~t1r.
Yine de, komiinist hareketin, baz1 onemli sorulara clair
sessiz kalma kabahatini i~ledi!ti do!trudur. Ama Marksizm
de, kendisini, kaynamt~ yumurtayt nastl ktraca!tmtzdan tu-
tun, spaniel cinsi av kopeklerinin bitlerini en r;abuk nastl te-
mizleyece!tinize kadar hemen her ~ey hakkmda soz soylemek
zorunda hisseden bir Hayat Felsefesi ya da Evrenin Strn ol-
ma iddiasmda de!tildir. Kabaca tammlamak gerekirse,
34 Kuramdan Sonra

Marksizm bir tarihsel iiretim bic;iminin bir digerine nastl do-


nii~tiigiine dair bir anlattdtr. Fiziksel egzersizin mi yoksa bo-
gaztmza kilit vurmamn m1 en iyi diyet olduguna il.i~kin soy-
leyecek ilginc; bir ~eylerinin olmamast, Marksizm'in bir ek-
sikligi degildir. Bermuda ~eytan Oc;geni hakkmda bugiine
degin sessiz kalm1~ olmas1 da feminizmin bir kusuru olarak
addedilemez. Aynca, Marksizm'e yeterince soz soylemedigi
ic;in ktzanlann birc;ogunun, elden geldigince c;ok fazla ~ey
soylemeye c;abalayan biiyiik anlattlara da alerjileri vardtr.
1960'1ar ve 70'Ierde ortaya c;tkmt~ olan kiiltiir kuram1
biiyiik oranda klasik Marksizm'in bir ele~tirisi olarak gorii-
lebilir. Ashnda geneline baktldtltm,da, bu dii~manca degil,
yolda~c;a bir tepkiydi; tabii bu durum daha sonra degi~ecek­
ti. Marksizm, sozgelimi, Asya ve Afrika'daki yeni devrimci
ulusalct harekederin kuramsal 1~1it1 olmu~tu; ama bu, kac;t-
mlmaz bir bic;imde, kuramm tiimiiyle yeni olan ko~ullara
gore yeniden ~ekillenmesi anlamma geliyordu, verili bir bil-
gi kiidesinin itaatkar bir tavtrla hayata gec;irilmesi degil.
Kenya'dan Malezya'ya kadar, devrimci ulusalcthk Mark-
sizm'i hem yeniden canlandudt, hem de kendisini yeniden
dii~iinmeye zorladt. Aynca, Marksisder ve feminisder ara-
smda steak ve hayli verimli bir tartt~ma siireci de ya~andt.
Louis Althusser, gec;mi~ten ahmlanan birc;ok Marksist dii-
~iincenin, kuramm kendisinden ayn~tmlmas1 gerektigini
hisseden bii Marksist'ti. Claude Levi-Strauss, Marksizm'in,
kendi ozel uzmanhk alam olan antropolojiye pek katktda
bulunamayacagm1 ac;tkhkla takdir eden bir Marksist'ti. Ta-
rihsel bir bak1~ ac;1Sl olarak, Marksizm tarih-oncesi kiiltiirii
ve mitolojiyi anlamak ic;in bize pek az 1~1k tutar nitelikteydi.
Roland Bacthes, Marksizm'i, semiyotikte, i~aret bilimin-
de, acmacak derecede zaytf bulan bir solcuydu. Julia Kriste-
va, hic;biri Marksizm'in giindemini tam olarak i~gal etmemi~
olan dil, arzu ve beden konulannda c;ah~tyordu. Ancak her
iki dii~iiniir de, bu noktada Marksist siyasete ortak bir ya-
kmhk duyuyorlard1. Postmodern filozof Jean-Franc;ois Lyo-
tard, Marksizm'i, enformasyon kuram1 ve sanatsal avant-
gard konulanna dair perspektifsiz buluyordu. Donemin en
Kuramm Ytlkseli~i ve Dtl~tl~tl 35

avant-gard ki.ilti.ir dergisi, Franstz edebiyat orgam Tel Que!,


ktsa bir si.ireligine Stalinizm'e Maoizm'in ir;inden bir alter-
natif ke~fettigini sandt. Bu daha c;ok kokainin ic;inde, eroin
ic;in bir alternatif bulmak gibi bir ~eydi. Paris ile·c;eltik tarla-
lan arasmda yeni baglanttlar olu~turuldu. Ba~ka birc;okla-
nysa, kendilerine Troc;kizm'de bir alternatif buldu.
Alternatif arayt~lan uzattlabilir. Jacques Derrida bile,
bugi.inlerde kendi yapt-bozumu kuram1m zaten eskiden be-
ri hep bir ti.ir radikalle~tirilmi~ Marksizm olarak anlam1~
oldugunu soylemeye ba~ladt. Bu dogrudur ya da yanh~ur;
ama yapt-bozumu, Dogu Avrupa'mn baz1 entelekti.iel c;ev-
relerinde bir si.ire anti-komi.inist ho~nutsuzlugun bir goster-
gesi olarak i~lev gordi.i. Louis Althusser'in ogrencisi Michel
Foucault, Marksizm'i, iktidar, delilik ve cinsellik sorunlan-
na ili~kin ikna edici bulmayan ama yine de bir si.ire daha
Marksizm'in ambiyans1 ic;erisinde yoluna devam eden,
post-Marksist bir aykm figi.irdi.i. Marksizm, Foucault ic;in,
en i.inli.i c;ah~malannm arka plamna yerle~tirdigi diyalogla-
nn sessiz kar~1 tarafm1 olu~turuyordu. Frans1z sosyologu
Henri Lefebvre, klasik Marksizm'i, gi.indelik ya~am kavra-
mi konusunda oldukc;a fakir buluyordu; ki Lefebvre'nin el-
lerinde ~ekillenen bu kavram 1968'in militanlan i.izerinde
gi.ic;li.i bir etkiye sahip olacakt1. Sosyolog Pierre Bourdieu,
bir bi.iti.in olarak Marksizm'le arasma ~i.ipheci. bir mesafe
koyarken, "simgesel sermaye" gibi kavramlar i.iretmek adt-
na Marksist kuramm kaynaklanm yagmalamaktan geri
durmuyordu. Sava~ sonras1 Britanya'smm en iyi ki.ilti.ir di.i-
~i.ini.iri.i olan Raymond Williams'• bir Marksist'ten aytrt et-
menin neredeyse imkanstz oldugu zamanlar vard1. Ayms1,
Britanya ve ABD'deki Yeni Sol ir;in de gec;erlidir. Yeni ki.il-
ti.ir di.i~i.ini.irleri yol arkada~lanydtlar; ama 1930'lardaki se-
leflerinin aksine Sovyet Komi.inizmi'nin degil, Marksizm'in
yol arkada~lanyd!lar.
Yeni ki.ilti.ir di.i~i.ini.irlerinin hepsi Marksist di.i~i.incelerle
boyle c;ok ic;li d1~h olmadtlar ama yine de, ki.ilti.ir kurammm
bi.iyi.ik ktsmtmn Marksizm ile giri~ilen olagani.isti.i yarat1c1
bir diyalogun meyvesi oldugunu soylemek yanh~ olmaz. Bu
36 Kuramd.:Jn Sonra

hareket Marksizm'i tam olarak terk etmeden, onun etrafm-


dan dolanan bir yol bulma giri~imi olarak ba~lam1~t1 ama
Marksizm'in tam olarak terk edilmesiyle sonw;landt. Fran-
sa'da, soz konusu diyalog kendisini farkh bir ara~ tizerin-
den, onceleri Sartre'm saygm figiirii etrafmda birle~ilerek,
Marksizm, hiimanizm ve varolu~~uluk arasmda saglanan o
me~hur rapprochement (uzla~ma) iizerinden, tekrar etti. Sart-
re bir zamanlar, Marksizm'in, yirminci yhzytl i~in gormez-
den gelinebilecek ama a~tlamayacak bir tiir nihai ufku tem-
sil ettigini gozlemlemi~ti. Oysa Foucault ve Kristeva gibi dti-
~iiniirler onu a~makla me~gullerdi; ama a~maya ~ah~uklan
ylne de bu ufuktu, ba~kas1 degil. Kjntse Taoizm ya da Duns
Scotus'la ~att~maya giri~miyordu. Bu ol~iide, yalmzca olum,-
suz anlamda olsa da, Marksizm merkezi niteligini koruma-
yt ba~ard1. Yeni kiiltiir dii~iintirleri ona kaq1 keskin bir ele~­
tirel tavtr takmabildilerse de, i~lerinden baztlan onun radi-
kal vizyonunda hala payla~acak bir ~eyler buluyorlardt.
Bunlar, en azmdan, John F. Kennedy'nin Berlinli oldugu ka-
dar komiinisttiler.
Ashna bakthrsa, bu kuramctlar Marksizm'i inkar m1 edi-
yorlar, yoksa onu yeniliyorlar m1, bunu soylemek olduk~a
gii~tii. Zira bunu soylemek i~in her ~eyden once Marksizm'in
ne olduguna clair tam bir fikrinizin olmas1 gerekir. Ama so-
runun bir ktsmt da bu degil miydi zaten? Marksizm'in oylesi-
ne kotii bir iin kazanm1~ olmasmm bir sebebi de bu degil miy-
di? Marksist kuramm, oteki versiyonlanm taruya vurup, on-
dan su~a varan boyudarda sapmalan ol~ebilmenizi saglaya-
cak, kau bir tammmm oldugunu varsaymak haddini bilmez
bir pe~in hiikiimliiliik degil miydi? Bu daha ~ok Freud~u­
luk'un bir bilim olup olmadtgma ili~kin o eski tartl~maya
benziyordu. Tartl~mamn her iki taraft da bilimin ne oldugu
iizerinde tam olarak anla~m1~ goziikiiyorlardt; tek soru, Fre-
ud~uluk'un buna uyup uymadtgtydt. Amaya eger psikanaliz,
her ~eyden once, bizi, neyin bilim saytlmas1 gerektigine clair
dii~iincelerimizi gozden ge~irmeye zorlamay1 ama~lamt~sa?
~uras1 kesin ki, astl mesele bilgiye kaq1 aldtgmtz siyasi ta-
vtrdt, onu nastl stmflandtrdtgmtz degil. Elbette, her tikel bil-
Kuramtn Yllhseli~i vc Dll~ll~ll 37

gi ki.itlesinde, kendine has bir ~eyler olmak durumundadtr.


En azmdan, onunla bagda~mayan bir ~eyler olmahdtr. Hem
bir Marksist olup, hem de kolelige geri doni.i~ yaygaras1 pat-
latamazsmtz. Feminizm oldukr;a gev~ek bir gori.i~ler topla-
mtdtr; ancak ne kadar gev~ek olursa olsun, erkeklere i.isti.in
cins olarak tapmmay1 ir;eremez. Tann'y1, Isa'yt, (bakirenin
dogum yapmasmt) mucizeleri, yeniden dirilmeyi, cehenne-
mi, cenneti, gerr;ek varolu~u ve ilk gi.inaht reddeder gozi.iken
baz1 Anglikan papazlann oldugu dogrudur ama bu, mi.ithi~
bir nezaketle sonsuz ruh r;e~itliligini tam anlamtyla kabul
eden bu insanlann, haddinden fazla spesifik ~eylere inana-
rak farkh inanr; sahiplerini gi.icendirmek istememelerinden-
dir. Herkesin birbirine i<ar~1 nazik olmas1 gerektigine inamr-
lar; ama dogmatizmin alternatifi, her di.i~i.incenin mubah ol-
dugu varsay1m1 degildir tabii ki.
Ne var ki, bazt donemlerde, ozellikle Stalin ve onun ha-
leflerinin ellerinde, Marksizm tam bir dogmatizme doni.i~­
mi.i~ti.i. Marksizm adma, milyonlarca insan katledilmi~, sor-
gulanml~ ve ir;eri ttktlmt~ti. Acaba Marksist kuram, dagtlma-
dan gev~etilebilir miydi; soru buydu. Ki.ilti.irel di.i~i.incenin
bazt onci.ilerinin bu soruya cevabt, ihtiyath bir evetti; bugi.in-
ki.i postmodernistlerin cevabt ise tereddi.itsi.iz bir haytrdtr.
Ama Dogu Avrupa'mn felakete dogru yuvarlam~I htzlanarak
si.irdi.ikr;e, sozi.i edilen onci.ilerin birr;ogu, r;ok ger;meden bu
sonuca kendileri de varacaklardt. Aym 1960'lann radikal
ki.ilti.irel popi.ilizminin, kendisine ragmen, 80'lerin kinik ti.i-
ketimciligine giden yolu hazulayacag1 gibi, zamamn ki.ilti.ir
kuram1 da Marksizm'i radikalle~tirmeye programlanmt~ti ve
bi.iyi.ik oranda ti.im siyasal alamn otesine ger;erek sona erdi;
ktsacast Marksizm'i derinle~tirerek i~e ba~ladt ve onun yeri-
ni alarak son buldu. Julia Kristeva ve Tel Que! grubu, dinsel
mistisizme ve Amerikan ya~am tarzmm savunusuna yoneldi.
Post-yaptsalct r;ogulculuk aruk <;in'in ki.ilti.ir devrimiyle de-
gil, Kuzey Amerika'mn si.ipermarketleriyle orneklenir oldu.
Roland Barthes, siyasetten zevke ge~i~ yaptt. Jean-Franr;ois
Lyotard, dikkatini galaksiler aras1 yolculuga yoneltti ve
Fransa ba~kanhk ser;imlerinde sagc1 Giscard't destekledi.
38 Kuramdan Sonra

Michel Foucault, yeni toplumsal di.izen tahayyi.illerini toptan


reddetti. Louis Althusser Marsizm'i i~eriden yeniden yazdty-
sa da, bu, bir~ok ogrencisinin i~inden ge~erek Marksizm'i al-
ti.ist edecekleri bir kap1 a~maktan ba~ka bir i~e yaramad1.
Yani, Marksizm'in asll krizi Berlin Duvan'mn ytkllma-
styla ba~lamam't~tl. Krizin ayak sesleri, 60'larm sonlan ve
70'lerin ba~lanndaki siyasal radikalizmin tam kalbinde his-
sedilebilirdi. Yalmzca bu da degil; gelmekte 6lan kriz, yeni
kt~ktrtlcl di.i~i.incelerin art arda ~aglamasmm arkasmdaki iti-
ci gi.i~ti.i. Lyotard, bi.iyi.ik anlattlar dedigi ~eyi reddettigi za-
man, terimi ilk olarak Marksizm'i kastetmek i~in kullanmt~­
tl. <;ekoslovakya'nm Sovyet i~galine ugramast, 1968'in tinlti
ogrenci ayaklanmastyla tam olarak aym anda meydana gel-
mi~ti. Yalmzca karnaval degil, Soguk Sava~ havas1 da tenef-
fi.is ediliyordu. Olan bitenler, solun yi.ikseli~i ve ardmdan
di.i~i.i~i.i gibi bir ~eyi anlatmtyordu. Klasik Marksizm bagla-
mmda, ashnda kurt~uk halihaztrda kozasmdayken, solucan
bah~ede ktvnla ktvnla gizlice yol almaktaydt.
Marksizm, Stalinizm'in canavarhklan yi.izi.inden, Batt'da
feci ~ekilde lekelenmi~ti. Ama bir~oklan, kapitalizmin kendi
i~inde ge~irdigi degi~imlerin de ona itibar kaybettirdigini
hissediyordu. Marksizm, i.iretim yerine ti.iketim, ger~eklik
yerine imge, iplik fabrikalan yerine medya i.izerinden donen
bu yeni tiir kapitalist sisteme uyarlanamazmt~ gibi gozi.iki.i·
yordu. Her ~eyden ote, zenginlige uyarlanamazm1~ gibi go-
zi.iki.iyordu. Sava~ sonras1 ekonomik st~rama 1960'larda
belki son demlerini ya~tyordu ama gi.ici.i hala siyasal gidi~a­
tl tayin etmeye yetiyordu. Batt'daki militan ogrencilerin ve
radikal kuramctlann zihinlerini me~gul eden sorunlann ~o­
gu, yoksulluk degil, ilerleme kaynakhydt. Bunlar, bi.irokra-
tik di.izenlemelerle, a~m ti.iketimle, karma~1kla~m1~ askeri
donammlarla, zaman zaman kontrolden ~1k1yormu~ gibi go-
zi.iken yeni teknolojilerle ilgili sorunlardt. Klastrofobik bi-
~imde kodlanan, yonetilen, bir ucundan digerine i~aretler ve
kahplarla dondi.iri.ilen bir di.inya, insan anlammt i.ireten kod
ve kahplan ara~t1ran yaptsalcthgm dogumuna sebep oldu.
1960'lar eglenceli oldugu kadar bogucuydu da. Paket egitim
Kuramm Yllkseli~i ve Dll~ll~ll 39

Zirvalan, reklamcthk ve metamn despotik iktidan ortahkta


kol geziyordu. Birkar; yll sonra, tum bunlan inceleme iddi-
asmdaki kultur kurammm kendisi de, bir ba~ka parlak me-
taya, simgesel sermayenizi art1rmamn bir ba~ka yoluna do-
nu~me riskini ta~Iyacaktl. Bunlar hep kulturle, ya~anmi~ de-
neyimle, utopik arzuyla, iki boyudu bir toplumun yaratt1g1
duygusal ve algtsal hasarla ilgili sorunlardt. Marksizm'in ge-
leneksel olarak uzerine du~unmu~ oldugu konular degildi.
Zevk, arzu, sanat, dil, medya, beden, cinsiyet, etnisite;
tum bunlan tek bir sozcukle ozet!emek isteseydik, 0 da kidtiir
olurdu. Sozcugun, Bill Wyman ve fast food'u oldugu kadar
Debussy ve Dostoyevski'yi de ir;erecek anlamty!a kultur,
Marksizm'de eksik gozuken ~eydi. Ve Marksizm'le diyalogun
buyuk oranda o alanda surdurulmesinin bir nedeni budur.
Kultur, medeni ve humanist solun, fiilen varolan sosyalizmin
kaba cehaletiyle kendisi arasma bir mesafe koymasmm da bir
yoluydu. 0 r;alkant1h y1llarda Marksizm'e itirazm, siyaset,
ekonomi ya da ortodoks felsefeden degil de, kultur kuramm-
dan gelmi~ olmast da surpriz degildi. Kultur kuramt ogrenci-
leri, genellikle kolay disipline edilemeyen, siyasal.olarak radi-
kal tipler olmaya meyillidirler. Edebiyat ve sanat tarihi gibi
konular gozle gorulur materyallerle ilgili olmadiklarmdan,
kapitalist fayda kavramlarma uzak duranlara oldukr;a r;ekici
gelirler. Bir ~eyi salt onun verdigi zevk ir;in yapma du~uncesi,
devletin k1r sakalh gardiyanlanm hep gtcik etmi~tir. Mutlak
amar;s1zhk, derinlemesine yikict olan bir faaliyet bir;imidir.
Her halukarda, sanat ve edebiyat, mevcut siyasal kurguy-
la bagda~urdmas1 gur; birr;ok du~unce ve deneyimi kapsar;
deneyimin kendisinin kmlgan ve indirgenmi~ gozuktugu bir
dunyada, ya~am kalitesiyle ilgili sorular sorar. Her ~eyden
once, boylesi ya~am ko~ullannda, uretimine degecek bir sa-
nat! nastl uretebilirsiniz? Bir sanatr;t olarak geli~mek ir;in
toplumu degi~tirmeniz gerekmez mi? Dahast, sanat!a ilgile-
nenler, fiyatm dilinden r;ok degerin dilini konu~urlar. Derin-
ligi ve yogunluguyla, piyasa saplanuh bir toplumdaki gun-
delik ya~amm yavanhgm1 te~hir eden yapitlarla ilgilenirler.
Mevcut gerr;ege alrernatifler hayal etmeye egitimlidirler. Sa-
40 Kuramdan Sonra

nat, fantezi kurmamz ve arzulamamz ir;in sizi kt~ktrttr. Tiim


bu nedenlerden dolayt, barikatlann arkastm dolduranlann,
neden kimya miihendisligi degil de sanat ya da lngiliz dili
okuyan ogrenciler arasmdan r;tkugmt gormek kolaydtr.
Halbuki, kimya miihendisligi ogrencileri, sabahlan ya-
taktan kalkmakta sanat ya da lngiliz dili ogrencilerinden ge-
nel olarak daha ba~anhdtrlar. Kiiltiir uzmanlanm siyasal
solda cezbeden ozelliklerden baztlan, onlan zor organize
olan insanlar haline getirenlerle aymdtr. Onlar &;yasal are-
namn jokerleri, sendikalardan r;ok iitopyalarl<" ugra~mayt
seven, goniilsiiz katthmctlandalar. Oscar Wildf 'm kab;. ca-
hil tiplemesinin aksine, bunlar he~, ~eyin degerini bilirler,
hir;bir ~eyin fiyatm1 bilmezler. Arthur Rimbaud'u saghk ku-
ruluna koymak istemezdiniz. Bu durum, 1960'lar ve 70'ler-
de, kiiltiir dii~iiniirlerini, aym anda Marksizm'in hem ir;in-
de, hem de dt~mda olmaya ideal adaylar haline getirdi. Bri-
tanya'da, Stuart Hall gibi iinlii bir kiiltiir kuramctst, Mark-
sist olmayan kampa kesin olarak ger;i~ yapmadan once, bu
ara pozisyonu on ytllarca siirdiirdii.
Bir pozisyonun aym anda ir;inde ve dt~mda olmak, bir
alam i~gal ederken smmn iizerinde ~iipheyle aylakr;a dola~­
mak, r;ogunlukla en yarat1c1 dii~iincelerin ortaya r;tkmasma
elveri~li bir varolu~ bir;imidir. 0 ara bolge, her zaman actstz
degilse de, verimli bir yerdir. Bunu gormek ir;in, hemen hep-
si iki ya da iir; ulusal kiiltiiriin arasmda gidip gelmi~ olan yir-
minci yiizytllngiliz Edebiyatt'nm biiyiik isimlerini dii~iinmek
yeterlidir. Daha sonralan, bu konumsal ikircikliligi, yeni
"Franstz" kiiltiir kuramctlan devra~acaku. Bunlann r;ogu
Franstz astlh degildi; oyle olanlann da r;ogu heteroseksiiel
degildi. Baztlan Cezayir, baztlan Bulgaristan ve baztlan da
iitopya limamndan yola r;tkmt~tl. Ne var ki, 1970'ler ilerle-
dikr;e, bu sabtk radikaller yava~ yava~ gittikleri a~m ur;lar-
dan geri ·donmeye, siyasal olarak yumu~amaya ba~hyorlardt.
80'lerin ve 90'lann depolitizasyonuna giden yol ar;tlmt~tl.
3
IPOSTMODERNiZME
GiDENYOL

960'lar ve 70'lerin kar~1-kiiltiirel iklimi, 80'ler ve 90'la-


1 nn postmodernizmine evrildik~te, Marksizm'in tiimiiyle
konu d1~1 kah~1 hi~t olmad1gl kadar ~tarp!CI bi~timde goriin~
meye ba~lad1. Zira art1k endiistriyel iiretim ve onunla birlik-
te proletarya ger~tekten kotii giinler ya~1yordu. Sava~ sonra-
SI ekonomik Sl~trama, kar oranlanm dii~ii~e zorlayan ulusla-
raras! rekabetin yogunla~mas1 kar~1smda, yerini durgunluga
b1rak1yordu. Ulusal kapitalizmler, giderek kiireselle~en bir
diinyada art1k yalmzca ayakta kalma miicadelesi veriyorlar-
d!. Daha once olduklanndan ~tok daha az korunakhyd!lar.
Kar oranlanndaki bu azalma sonucu, tum kapitalist sistem
miithi~ bir el degi~tirme siirecine maruz kald1. Oretim faali-
yetinin kendisi, Bat1'mn geli~mekte olan diinya olarak ad-
land!rmayl sevdigi, dii~iik iicret noktalanna ihra~t edildi. 1~­
~ti hareketi, ellerinden ve ayaklanndan baglanm1~ ~ekilde,
ozgiirliiklerine getirilen a~ag1lay!CI k!Sltlamalan kabul et-
mek zorunda b!rak!ld1. Yatmmlar, endiistriyel imalattan,
42 Kuramdan Sonra

hizmet, finans ve ileti§im sektorlerine kaydmldt. "Biiyiik i§


kotarmak" anlayt§I kiiltiirelle§tikc;e ve imge, ambalaj ve go-
riinii§e daha c;ok dayah hale geldikc;e, kiiltiir endiistrisi de
biiyiik i§e donii§tii.
Ancak Marksizm'in durdu~u noktadan, olup bitenler yine
de c;ok ac;tktl. Kendisine olan ilgiyi yok etti~i dii§iiniilen de~i­
§imler, ashnda Marksizm'in bizzat ac;tklamakla me§gul oldu-
~u §eylerdi. Marksizm, sistem kusurlanndan annmt§ oldu~u
ic;in liizumsuz kalmt§ de~ildi; Marksizm, sistem daha once ne
ise, onu aruk c;ok daha yo~un bic;imde hayata gec;irdi~i ic;in,
gozden dii§mii§tii. Oysa, sistem krize girmi§ti ve bu tiir kriz-
lerin nastl gelip gitti~ine dair bir ac;t\<,lama getirebilmi§ olan
tek kuram, Marksizm'di. Oyleyse Marksizm'in bakt§ ac;tsm-
dan, kendisini devre dt§I kalmt§ gibi gosteren geli§meler, ashn-
da tam da onun konuyla do~rudan ilgili oldu~unu ongoren
geli§melerdi. Sistem kendisini reforme etti diye, sosyalist ele§-
tiri gereksiz ktlmmt§ ve Marksizm'e yol gosterilmi§ de~ildi.
Marksizm, bunun tam ztttl olan nedenlerden dolayt kapt dt-
§an edilmi§ti. Birc;oklanm radikal de~i§im konusunda iimit-
sizli~e dii§iiren §ey, sistemin kusurlu yonlerini de~i§tirmi§ ol-
mast de~il, aruk yenilmesi c;ok zor goziikiiyor olmastydt.
Marksizm'in hala bir §eyler ifade etti~i gerc;e~i, en c;ok
kiiresel olc;ekte goriilebiliyordu. Bu, gozleri Yorkshire Ko-
miir Madenleri'nin kapaulmasmdan ve Bauh i§c;i stmhmn
kiic;iilmesinden ba§ka bir §ey goremeyen, kuramm Avrupa-
merkezli ele§tirmenleri ic;in o derece a§ikar bir durum de~il­
di. Oysa, gezegen c;apmda baktldt~mda, zengin ile yoksul
arasmdaki e§itsizlikler, Komunist Manifesto'nun ongormii§
oldu~u gibi artmaya devam etti. Yine do~ru bir §ekilde tah-
min etmi§ oldu~u gibi, diinyanm yoksullan cephesinde gide-
rek artan militan bir ho§nutsuzluk mevcut. Ne var ki, Marx
boyle bir ho§nutsuzlu~u gozlemlemek ic;in gozlerini Brad-
ford ve Bronx'a dikmi§ken, bugiin onu bulmak ic;in Trablus
ve ~am gibi yerlerin Arap pazarlanna bakmamz gerekiyor.
Ve bu ho§nutsuzlu~un Kt§hk Sarayt'm sallayacak bir §idde-
ti yok; ama insanlann zihinlerinde bir c;ic;ek salgmt gibi ya-
va§ yava§ yaythyor.
Postmodcmizmc Gidcn Yo! 43

Proletaryamn ortadan kaybolmasma gelince, sozcti~tin


etimolojisine tekrar bir bakmamtz gerekiyor. Antik .toplum-
da proletarya, devlete belirli bir mtilkti elinde tutarak biz-
met edemeyecek kadar yoksul olan ve bunun yerine potan-
siyel emek gticti olarak ~ocuk (proles, dol) tireterek hizmet
eden insanlara deniyordu. Bunlar, bedenlerinden ba~ka ve-
recek hi~bir ~eyi olmayanlardt. Dolaytstyla proleterler ve ka-
dmlar, ger~ekten bugtin de oldugu gibi dtinyamn yoksun bt-
raktlmt~ kesimleri olduklanndan, s1k1 bir ittifak i~indedirler.
Yoksullugun ya da varhk yoksunlugunun en u~ noktast, eli-
nizde kendinizden ba~ka hi~bir ~eyin btraktlmamastdtr. Bu,
aym di~er hayvanlar gibi, dogrudan bedeninizle ~ah~mak
demektir. Ve bu, bugtin gezegendeki milyonlarca erkek ve
kadmm fiilen deneyimledikleri ya~am ko~ulu olduguna go-
re, proletaryamn ortadan kayboldugunu soylemek hayli ga-
riptir.
Bu demek oluyor ki, sonralan solun ~oztilme stirecine
yardtmct olacak olan gti~ler, yapt-bozumcu faaliyederine,
daha kiilttir kurammm altm ~a~mda, hem de bizatihi solun
i~erisinde, zaten giri~mi~lerdi. Yapt-bozumunun isyankar
ytikseli~i gibi goztiken ~ey, ashnda siyasal bir seher vaktiydi.
Ronald Reagan ve Margaret Thatcher, ttim ugursuzluklany-
la, ufukta belirmeye ba~lamt~lardt bile. On ytl gibi bir stire
i~erisinde, hi~ kimse Marksizm'i ger~ekten ~tirtitmti~ ola-
mazdt; aym hi~bir uzay gemisinin o stirede evrenin ttim ko-
~elerini dola~tp, Tann'mn oralarda bir yerlerde gizlenmedi-
gini ispadayamayacag1 gibi. Ytice Tann'nm varhgt hakkm-
da ne dti~tintiyorlardt bilemem; ama aruk neredeyse herkes
sanki Marksizm orada degilmi~ gibi davranmaya ba~lamt~­
tl.
Ancak ger~ekten de, Sovyeder Birligi ve uydulanmn ~o­
kti~tiyle birlikte, Marksizm tam anlamtyla yerktirenin tti-
mtinden silinmi~ti. Ortada boyle bir soru dahi kalmam1~t1.
Arttk onun hakkmda, tarlalarda uzayhlann yapt1~1 samlan
daireler ya da gtirtilttilti hayaleder hakkmda bildiginizden
daha fazlasmt bilmek zorunda degildiniz. 1980'lerin kml-
gan, para canhst Batt dtinyasmda, Marksizm yanh~ olmak-
44 Kuramdan Sonra

tan ziyade bahis dt~tydt. <::oziim getirdi~i sorunlar, arttk


giindemde bile olmayanlard1. Loch Ness Canavan gibi, do~­
ru olsa bile fark etmezdi. Onunla, zararstz bir acayiplik ola-
rak ya da sevimli bir eksantrik hobi olarak bir kenarda u~­
ra~maya devam edebilirdiniz; ama oyle herkesin i~inde dile
getirebilece~iniz tiirden bir ~ey de~ildi, tabii a~m vurdum-
duymaz bir ki~ili~iniz ya da ~evrenizdekilerin bil9i~i mazo-
~istik bir yoniiniiz yoksa. Onceki nesil dii~iiniirler, hem
onunla aralarma mesafe koymak, hem de ondan beslenmek
anlammda post-Marksist'ti; yeni nesilse David Bowie'nin
post-Darwinist olmas1 anlammda post-Marksist'ti.
Bu olduk~a garip bir durumdu. \=i.ipkii Marksizm'in, tar-
lalardaki dairelerin diinya d1~1 kokenleri gibi, yalmzca iste-
~e ba~h olarak inanabilece~iniz ya da reddedebilece~iniz bir
hipotez olmad1~m1 anlamak i~in bir Marksist olmaya gerek
yoktu. Her ~eyden once bir hipotez de~ildi. Marksizm -ya
da daha geni~ bir ba~lamda almak gerekirse, sosyalizm-
milyonlarca erke~i ve kadmt, diinyamn bir~ok iilkesinde ve
yiizytllar boyunca i~ine ~ekmeyi ba~arm1~ bir siyasal hare-
ketti. Bir dii~iiniir, onu, insanhk tarihinin en biiyiik reform
hareketi olarak tammlar. lyi ya da kotii yonde, diinyamn
~ehresini de~i~tirmi~ti. Yeni-Hegelcilik ya da manttksal po-
zitivizm gibi, salt.ilgi ~ekici bir dii~iinceler kiimesi de de~il­
di. Ger~i kendini fazla kapt1rm1~ bazt huysuz ihtiyarlarm,
iiniversitenin hocalar odasmda birbirlerine girmesine sebep
olmu~ olabilirdi ama hi~ kimse manttksal pozitivizm i~in sa-
va~madt ve olmedi. Yeni-Hegelci birileri birka~ istisnai olay-
da siperlere ~okiip ate~ etmi~· olabilirler belki ama bu onla-
nn yeni-Hegelci olmalanndan de~ildir. Sosyalizm, O~iincii
Diinya denilen yerde, yani semiyoti~i ya da ahmlama kura-
mtm (reception theory) ba~trlanna basmaya o kadar da can
atmayan, sefalet i~inde yiizen kideler arasmda biiyiik bir
· memnuniyede kar~tlanm1~t1. Ne var ki, Marksizm'in ba~ma
gelenler, sanki tersane ve fabrika i~~ileri arasmda bir yeralt1 .
hareketi olarak hayata ba~lamt~ olan bir ~eyin, Wuthering
Heights't analiz etmenin bir par~a ilgin~ bir yoluna donii~­
mii~ olmas1 gibi garip bir goriiniim alm1~t1 arttk.
Poslmodrmizmr Giden Yol 45

Kiiltiir kurammm yiikseli~ i«;inde oldugu donem, ozgiin


bir karakter sergiledi. Siyaset ve kiiltiiriin e~it oranlarda bir-
birine kan~tmlmas1 gibiydi. Sivil haklar ve ban~ hareketi or-
taya «;Ikmi~sa, bunlann yamnda cinsel deneyler, bilincin
yiikseltilmesi ve ya~am tarzmda meydana gelen «;arpiCI degi-
~iklikler de vard1. Bu a«;1dan, 1960'lara, on dokuzuncu yiiz-
yihn fin de siecle'l ( yiizy1l sonu) kadar benzeyen hi«;bir tarih-
sel donem yoktur. On dokuzuncu yiizy1hn kapam~mdaki
son birka«; on y1l, miithi~ bir siyasal ve kiiltiirel radikalizm
harmamna sahne oldu. Bu donem, aym anda anar~izmin ve
estetizmin, The Yellow Book'un ve lkinci Enternasyonal'in,
dekadans ve Biiyiik Tersane Grevi'nin donemiydi. Oscar
Wilde, hem sosyalizme, hem de sanat i«;in sanata inamyor-
du. William Morris, Ortar;ag sanatlm «;Ilgmca savunan bir
Marksist devrimciydi. Irlanda'da, Maud Gonne ve Constan-
ce Markievicz, rahathkla tiyatro, hapishane reformu, kadm
hareketi, Irlanda cumhuriyet«;iligi ve Paris avant-gardt ara-
smda ge«;i~ler yapabiliyorlard1. W. B. Yeats, ~air, mistik, si-
yasal orgiit«;ii, folklorist, okiiltist, tiyatro miidiirii ve kiiltiir
komiseriydi. Bu ma d1~1 donemde, aym figiirler bir yandan
Teozofi (mistisist ilahiyat) ile ugra~trken, bir yandan da i~­
sizlige kar~1 gosterilere kat1hrken goriilebilirdi. Sosyalist e~­
cinsellerin yeralt1 orgiitleri vard1. Aym zamanda hem sem-
bolizmden, hem de sendikalizmden etkileniyor olabilirdiniz.
Uyu~turucu ve satanizm, en az feminizm kadar yaygmd1.
Bu «;arpiCI kan~1mm bir benzeri 1960'larda da goriildii.
Zira her iki donem de, iitopyac1hkla, cinsel siyasetle, tinsel
par«;alanmayla, emperyalist sava~larla, ban~ ve yolda~hk
~arktlanyla, sahte-oryantalizmle, siyasal devrimcilikle, egzo-
tik sanat formlanyla, u«;uk ruhsal hallerle, Doga'ya donii~­
lerle, bilin«;d1~mm ozgiirle~tirilmesiyle one «;Ik1yordu. Ashn-
da, 1960'lar, iki donem arasmda, baz1 bak1mlardan daha
ehlile~tirici olamyd1; fin-de-siecle Satanizmi yerine, sava~ma­
sevi~lerin ve «;i«;ek-giiciiniin «;ag1yd1; ~eytani degil, melek
yiizliiydii. Bu donemin sonlanna dogru, kiiresel ile ki~isel,
siyasal ile kiiltiirel arasmdaki en derin baglant!lan kuran,
kadm hareketi oldu. Ve bunun bir k1sm1, arkadan gelen ve
46 Kuramdan Sonra

ikinci bir fin de siecle olarak adlandmlabilecek olan postmo-


dern zamanlara aktanldt. Kiiltiir, yiiziinii her iki tarafa, ki-
~isel olana da, siyasal olana da, aym anda donebilen bir dil-
di. Bu dil aym anda hem anti-psikiyatriyi hem de anti-ko-
lonyalizmi kapsayabiliyordu.
Kiiltiir, diger yonlerinin yam s1ra, radikal siyaseti steak
tutmamn, onu farkh ara!flarla devam ettirmenin bir yolu
olagelmi~ti. Ancak, giderek artan bir ~ekilde, onun yerine
ge!fecekti. 1980'ler, baz1 a!fllardan, 1880'lerin ya da
1960'lann apolitik hali gibiydi. Solcu siyasal umutlar son-
diik!fe, kiiltiirel !fah~malar daha fazla one !ftkar oldu. Tutku-
lu toplumsal degi~im dii~leri, ozgiirliikten !fOk totaliteryaniz-
me gotiirecekmi~ gibi goziiken kotiiciil '· "biiyiik anlat1lar"
olarak bir kenara buaktldllar. Sidney'den San Diego'ya, Ca-
petown'dan Tromso'ye kadar herkes kii!fiik dii~iiniiyordu.
Mikro-siyaset, kiiresel ol!fekli bir patlama yapmt~tt. Epik
masallarm sonunu anlatan yeni bir epik masal, yerkiirenin
her yamm sarm1~t1. Hastahkh bir gezegenin bir ucundan di-
gerine, gezegensel boyutta dii~iinmenin terk edilmesi !fagn-
lan yap1hyordu. Bizi birbirimize baglayanlar her ne ise, ay-
mhklanmtz her ne ise, zararh ~eylerdi. Giderek artan bir ~e­
kilde, aym a~ag1lay1c1 ko~ullara, a!fhk ve hastahklara, klon-
lanml~ kentlere, oliimciil silahlara ve CNN televizyonuna
maruz btraktlan bir diinyada, yeni sihirli sozciik farkhhku.
Kendi itici giiciiniin, imge ile ger!feklik, hakikat ile kurgu,
tarih ile masal, etik ile estetik, kiiltiir ile ekonomi, yiiksek
sanat ile popiiler sanat, siyasal sol ile sag arasmdaki aynhk-
lan silmek oldugu dii~iiniilecek olursa, postmodern dii~iin­
cenin boylesi bir farkhhk feti~ine sanlmak durumunda kal-
mast olduk!fa ironik bir durum arz eder. Ote yandan, borsa-
ctlar ve finans simsarlan Huddersfield ile Hong Kong'u hi!f
olmad1klan kadar yakmla~tmrlarken, kiiltiir kuramc1lan
bunlan birbirlerinden ay1rmak i!fin miicadele ediyorlard1.
Bu arada, Tarihin Sonu, onu bu kez ger!fekten sona erdire-
cekmi~ gibi goziikmeye ba~layan bir Amerika tarafmdan
oviin!fle resmen ilan ediliyordu. Aruk bundan sonra onemli
diinya !fatl~malan olamazd1. Oysa, lslamc1 fundamentalist-
Postmodemizme Giden Yo! 47

lerin, bu duyuru yay1mlamrken ona yeterince kulak verme-


mi~ olduklan, ilerleyen ytllarda ac;tkc;a ortaya c;tkacaktt.
"Kiiltiirel siyaset" dogmu~tu. Ama ifade oldukc;a belirsiz-
di. Uzun siiredir, radikal c;evrelerde, siyasal degi~imin etkili
olabilmesi ic;in "kiiltiirel" olmas1 gerektigi yolunda bir anla-
yt~ hakim olmu~tu. Kendisini insanlann duygulan ve algtla-
rma ili~tirmeyen, onlann nzasm1 dikkate almayan, arzulan-
na hitap etmeyen ve yolunu onlann kimlik duygulanndan
gec;irmeyen hic;bir siyasal degi~imin uzun zaman ayakta kal-
ma ~ans1 yoktur. Bu, kabaca belirtmek gerekirse, ltalyan
Marksist Antonio Gramsci'nin "hegemonya" ile anlatmak
istedigi ~eydir. Bol~eviklerden Bertolt Brecht'e kadar, sosya-
list sanatc;tlar, a~m derecede ercil bir soylemle, orta stmf
yurtta~mm tasfiyesi ve yerine Yeni lnsan'm gec;irilmesinden
bahsediyorlardt. Yeni siyasal diizen ic;in ise, degi~mi~ duyu
organlan ve bedensel ah~kanhklanyla, farkh bellek ve giidii-
leriyle, tiimiiyle yeni bir insan tiirii gerekliydi. Ve bu insam
yaratmak da kiiltiiriin goreviydi.
"Kiiltiir"ii kinik bic;imde iilke ic;i iktidar miicadelesinde
bir silah olarak kullanan Mao'nun Grotesk Kiiltiir Devrimi,
bu dersi feci ~ekilde yanh~ ogrenmi~ti. Ote yandan, baz1 an-
ti-kolonyal liderler derslerini iyi c;ah~mt~lardt; kolonyalist
kiiltiir, kolonyalist hiikiimetin c;evresini, a~tlmaz bir hendek
gibi sarmahyor olmahydt. Perukah ve ciippeli beyaz yargtc;-
lann yerlerine perukah ve ciippeli siyah yargtc;lan gec;irme-
nin tek ba~ma bir anlam1 yoktu. Ama aym liderler kiiltiiriin,
toplumsal donii~iimiin bir muadili olabilecegini hayal ede-
memi~lerdi. lrlandah ulusalcliar, sadece k1rm1Z1 kutulann
yerlerine ye~illerini koymak ic;in sava~mtyorlardt. Siyah Gii-
ney Afrikahlar, sadece siyah Giiney Afrikah olma hakk1 ic;in
sava~mlyorlardt. Bu insanlarm derdi, kimlik siyaseti denilen
~eyden c;ok dal;la fazlastydt.
Feminizm gibi, sozciigiin geni~ anlammdaki kiiltiirii, iste-
ge bagh bir sec;enek olarak algtlamayan hareketler de vard1.
Aksine, kiiltiir, feminizmin siyasal taleplerinin ve bu taleple-
ri bic;imlendiren soyleminin tam merkezinde yer ahr. Bura-
da deger, konu~ma, imge, deneyim ve kimlik, diger tum et-
48 Kuramdan Sonra

nik ya da cinsel siyasetlerde oldugu gibi, siyasal mi.icadele-


nin dilini olu~tururlar. Duygulamm ve temsil bic;imleri, uzun
vadede, en az c;ocuk bak1mi ic;in yap!lacak ekonomik yard1m
ve erkeklerle e~it i.icret odenmesi kadar onemlidir; siyasal
kurtulu~ projesinin hayati bir parc;astdir. Bu durum, gele-
neksel s1mf siyaseti ic;in o derece gec;erli olmami~tir. Victoria
lngiltere'sindeki fabrika i~c;ileri, i~ten once hep birlikte Sha-
kespeare c;ah~mak ic;in ~afak vakti kalktyor ya da c;ah~ma
hayatlanm ve yerel ki.ilti.irlerini yans1tan degerli ni.ishalan
sakhyor olabilirlerdi. Ama ki.ilti.irel etkinligin bu ti.iri.i, cinsi-
yetc;i imgel~me kar~1 verilen mi.icadelenin feminizme ic;kin
ol u~u gibi, daha yi.iksek i.icret ve daha ,j.yi c;ah~ma ko~ullan
ic;in verilebilecek bir mi.icadeleye ic;kin degildi.
Buna kar~m, deneyim ve kimlik sorunlanm siyasal bag-
lamlanndan koparan ki.ilti.irel siyaset bic;imleri de vard1. Me-
sele, siyas1l di.inyayt degi~tirmek degil, onun ic;erisindeki
ki.ilti.irel ortam1 gi.ivence altma almakt1. Bazen, ki.ilti.irel siya-
set, ba~ka ti.ir bir siyaset olanagmdan yoksun btrakildigmiz-
da elinizde kalan tek sec;enekmi~ gibi gozi.iki.iyordu. Orne-
gin, Kuzey lrlanda'da, Katoliklerle y!llar boyunca muktedir
c;ogunluk olinamn sefasm1 si.irmi.i~ olan Protestanlar arasm-
daki c;at1~ma, neden sonra kurnazca bir orta smtf manevra-
siyla, iki "ki.ilti.irel gelenek" arasmdaki saygth ili~kiler soru-
nuna indirgendi. Yalmzca birkac; y1l once "Papa'y1 kovun!"
ve "Taigleri yakm!""' diye hayktrmakta olan Birlikc;iler, Ir-
landa'da Britanya iktidanm bu kez aniden toplumun kena-
nndakiler, dinamik azmhklar ve ki.ilti.irel c;ogulculuk adma
savunmaya ba~hyordu. Amerika'da etnisite kimi zaman yal-
mzca Amerika'mn kendi ic;indeki azmhklar anlamma geli-
yordu, ABD'nin ba~m1 c;ektigi sistemin sefil bir varolu~a
mahkum ettigi di.inyamn dort bir yanmdaki milyonlar anla-
mma degil. Uluslararast siyasetten c;ok yurtic;i ki.ilti.iri.i anla-
mma geliyordu. D1~anst, ABO ic;in hala bir ti.ir ezoterik kav-
ramdi; oradaki baz1 sinir bozucu bolgeleri hizaya getirmek
ic;in ciddi miktarda enerji harctyor olma gerc;egine ragmen.

• "Taig", lskor; ve Ir!andah Katolikler ir;in kullamlan a~agtlayici bir terimdir.


Postmodernizmt GidfrL rol 4~

"Kiiltiir", hem giindelik, hem de akademik olabilen kay-


gan bir terimdir. Parlak renkli bir dergi ilavesi, kiiltiirdiir;
onun gozlerinizin online serdigi bir deri bir kemik Afrikah-
lann imgeleri de oyle. Belfast'ta ya da Bast< iilkesinde, kiil-
tiir, ugruna oldiirmeye ya da -bir pars:a daha az ate~liyse­
niz- olmeye hazir oldugunuz bir ~ey anlamma gelebilir.
U2'nun erdemleri iizerine bir ag1z dala~1 da olabilir. Kiiltiir
yiiziinden yakilarak oldiiriilebilirsmiz ya da kiiltiir meselesi
hayat1mza yalmzca Raphael-oncesi tarz1 o ahmh gomlegi gi-
yip giymeme sorunu olarak girebilir. Aym seks gibi, kiiltiir
de, kendisini kiis:iimsemekten yaln.~ca kendisini abartarak
kurtulabileceginiz tiirden bir fenomendir. Bir anlamda, ya-
~ama nedenimiz, hayat1 anlamh k1lma eylemimizin kendisi
ve soludugumuz toplumsal havad1r; bir ba~ka anlamda ise,
hayatlanmizi en derinden ~ekillendiren ~ey olmaktan s:ok
uzakt1r.
Ancak, giiniimiizde kiiltiiriin onemini abartmak is:in uy-
durulabilecek birs:ok bahane mevcut. Kiiltiir 1960'larda ka-
pitalizm is:in daha hayati bir Onem ta~1maya ba~}aml~Sa,
1990'larda da onun neredeyse aynlmaz bir pars:asma do-
nii~tii. Bu, ashnda postmodernizm dedigimiz ~eyin de bir
pan;as1d1r. Aktor Ba~kanlann, erotik cazibesi yiiksek meta-
lann, siyasal spekiilatorlerin ve multi-milyon dolarhk bir
kiiltiir endiistrisinin diinyasmda kiiltiir, ekonomik iiretim,
siyasal egemenlik ve ideolojik propaganda, sureti olmayan
yek bir biitiiniin is:inde erimi~ goziikiiyordu. Kiiltiir, hep i~a­
retler ve temsil bis:imleriyle ilgili .olagelmi~ti; ama art1k mii-
temadiyen kendisine bakan bir ekramn kar~1smda eyleyen,
onun yapug1 her ~eyi muazzam boyutlardaki bir mega-met-
ne i~leyen, onun kendisini her saniye her noktada yeniden
iireten diinyasmm aynadaki hayaletimsi imgesini ~ekillendi­
ren bir toplumumuz vard1. Buna kompiitorizasyon deniyor-
du.
Aym zamanda, kimlik anlammdaki kiiltiir daha da tsrar-
h bir geli~im gostermi~ti. Sistem tek tip bir kiiltiirii gezege-
nin her yanma yaymaya s:ah~uks:a, erkekler ve kadmlar ken-
di uluslanmn, bolgelerinin, yorelerinin ya da dinlerinin kiil-
50 Kuramdan Sonra

ti.iri.ini.i daha cansiperane bi«;imde savunmaya ba~laddar. I<;


kararttct tarafmdan baktldt~mda, bunun anlamt, ki.ilti.iri.in
bir katmanda daralttlmast durumunda, bir di~erinde daha
fazla yaythyar almastydt. Ihmhhk, ba~nazhkla kar~thk go-
ri.iyardu. Koksi.iz reklamctlar jetlerle gokyi.izi.inde aradan
oraya u«;arlarken, habersizce i.istlerinden ge«;tikleri bi.iyi.ik
kitleler, kendileriyle aym gokyi.izi.i par«;asmt payla~mayanla-
-n insan alarak bile gormi.iyarlardt.
Kapitalizm, her zaman «;ak «;e~itli ya~am bi«;imlerini ras-
gele bir araya getirmi~tir; bu, «;e~itlili~i garip bir ~ekilde ken-
di i«;inde bir erdem zanneden gaflet uykusundaki pastma-
dernistlerin dikkatini «;ekmesi gereken yjr algudur. "Dina-
mi~"i her zaman alumlu bir terim addedenlerin, kendi di.i-
~i.incelerini, bir kez de insanhk tarihinin bugi.ine kadar gor-
di.i~i.i en dinamik bi«;imde ytktct alan i.iretim sisteminin I~I­
~mda, yeniden gozden ge«;irmeleri gerekebilir. Ama bugi.in
arttk geleneksel cemaatlerin par«;alanmastyla, ulusal bari-
yerlerin ytktlmasiyla, devasa go<; dalgalannm i.iretilmesiyle
birlikte, bu acimasiz erime si.irecinin h1zlandmlmt~ bir versi-
yanuna tamkhk etmekteyiz. Fundamentalizm bi«;imine bi.i-
ri.inmi.i~ ki.ilti.ir, bu mahvedici kan~1khklara tepki alarak
~ahlanmi~tlr. Ba~ImiZI «;evirip baktt~lffilZ her yerde, kendile-
ri alabilmek i«;in ala~ani.isti.i uzakhklara gitmeye haz1r alan
insanlar gormekteyiz. Bu k1smen oteki insanlann, kendi et-
kinlikleri i.izerinde gayrime~ru bir klSltlama arac1 alarak al-
gdadiklan "kendisi almak" di.i~i.incesini terk etmi~ almala-
nndandu.
Fundamentalizmi yerinden k1pudatmak a~m zor bir i~tir;
bu da bizi ki.ilti.iri.in istenilen her ~ekle girebilen, Da~a'nm
ise her zaman sabit aldu~u varsay1mma kar~I uyarmahdu.
Bu, gozleri si.irekli alarak, taplumsal ve ki.ilti.irel algulan
"da~alla~ttran" kimselerin i.izerinde alan ve dalayisiyla de-
~i~ebilir alamn kahc1 ve ka«;Imlmaz gozi.ikmesini sa~layan
pastmodernistlerin bir ba~ka dagmasJdu. Aym pastmader-
nistler, Da~a'y• de~i~mez bir bi.iti.in alarak anlayan bu gori.i-
~i.in bizzat kendisinin bile, Wardswarth'un zamamndan bu
yana «;ak de~i~ti~ini fark edememi~ gori.ini.irler. A«;Ik«;a Dar-
Postmodemizme Giden Yo! 51

win-oncesi, teknoloji-oncesi bir diinyada ya~adtklanm san-


dtklan it;in; Do~a 'mn, bazt baktmlardan, kiiltiirden r;ok da-
ha esnek bir ~ey oldu~unu gormeyi ba~aramazlar. Oysa ta-
rih bize, da~lan diimdiiz
, etmenin, ataerkil de~erleri de~i~tir-
mekten r;ok daha kolay olabildi~ini gostermi~tir. Koyun
kopyalamak, ~ovenistleri onyargilanndan vazger;meye ikna
etmenin yanmda r;ocuk oyunca~tdtr. Kimlik endi~eleriyle
sarmalanmt~ fundamentalistleri hit; hesaba katmasak bile,
kiiltiirel inanr;lan koklerinden sokiip atmak, koca ormanla-
n sokmekten r;ok daha zordur.
1960'ler ve 70'lerde Marksizm'in ele~tirisi olarak ba~la­
yan ~ey, 80'ler ve 90'larda kiiresel siyasetin toptan reddi.
olarak son bulmu~tu. Uluslariistii ~irketler yeryiiziiniin bir
ko~esinden di~erine yaytldtkt;a, entelektiieller evrenselli~in
bir yamlsama oldu~u konusunda daha giir bir sesle tsrar edi-
yorlardt. Foucault, Marksist iktidar kavramlanmn stmrh ol-
du~unu ve r;att~mamn fiilen her yerde oldu~unu dii~iiniiyor­
du; buna mukabil, postmodern filozof Jean Baudrillard,
Korfez Sava~t'mn gerr;ekten vuku buldu~undan bile ~iiphe
ediyordu. Bu arada, eski sosyalist militan Jean-Franr;ois
Lyotard, galaksiler arast seyahat, kozmik entropi ve dort
milyon ytl sonra giine~in enerjisinin biti~inden sonra insan-
h~m yeryiiztinden kitlesel kat;t~l gibi konularda yaptl~l ara~­
ttrmalarma devam ediyordu. Biiyiik anlattlardan hazzetme-
yen bir filozof it;in, bu dikkat r;ekici geni~likte bir perspek-
tifti. Muhalif zihnin yava~ yava~ karanh~a gomiilmesi boy-
le bir ~ey olsa gerekti. Bazt ar;tlardan, radikal r;att~ma, radi-
kal ~tkh~a donii~mii~tii. Neresinden bakarsamz bakm, bir
zamanlann radikal dii~iiniirleri yelkenlerini riizgara gore
ayarhyorlar, favorilerini ttra~ ediyorlar ve iddialanm kiit;iil-
tiiyorlardt.
60'lann militan siyasal figiirlerinin r;o~u iflah olmaz
iyimserlerden olu~mu~tu; yeterince yo~un bir ~ekilde arzulu-
yorsamz, istedi~inizi elde edebilirdiniz. Otopya Paris'in kal-
dmm ta~lanmn altmda yattyordu. Barthes, Lacan, Foucault
ve Derrida gibi ktiltiir dii~iiniirleri hala bu iitopik itkiyi ir;le-
rinde hissediyorlardt; ama arttk bunun prati~e dokiilebilece-
52 Kuramdan Sonra

~ine inanmtyorlardt. Arzunun bo~lu~u, hakikatin olanakstz-


h~I, oznenin kmlganh~1, ilerleme yalam, iktidann her yere
yay!lmt~h~I, iitopyadan oliimciil tavizler vermeyi gerektiri-
yordu. Perry Anderson'un ~arpiCI bi~imde yazd1~1 gibi: Bu
dii~iiniirler "anlam1 yerle bir ettiler, hakikati istila ettiler,
etik ve siyaseti arkadan vurdular ve tarihi yok ettiler"."'
1960'Iann yenilgisinden sonra, yap1labilir tek siyaset bi~imi,
~imdi ve burada olan bir sisteme kar~1 par~a paT~a direnmek
gibi goziikiiyordu. Sistem aksattlabilirdi ama toptan tasfiye
edilemezdi.
Tabii bu arada, erotik yo~unlukta, sanatm aldat!Cl zevk-
lerinde, i~aretlerin ho~ tenselli~inde alternatif iitopyalar bu-
labilirdiniz. Bunlann hepsi, daha genel bir mutluluk vaat
ediyordu. Tek sorun, bu mutlulu~un asia gelmeyecek olma-
stydi. Ortahktaki ruhsal hava, paradoksal bir ~ekilde liber-
ter kotiimserlik olarak adlandmlabilirdi. Otopya i~in duyu-
lan arzudan vazge~ilmemeliydi ama onun bekast i~in onu
ger~ekle~tirmeye ~ah~maktan daha oliimciil bir ~ey de ola-
mazd!. Status quo'ya kar~1 amans1z bir diren~ gosterilmeliydi
ama alternatif de~erler adma de~il -manttksal olarak ola-
nakstz bir manevra. Bu biiyii bozma hareketi, yerini ge~ do-
nem postmodern dii~iincenin tam kurumsalla~ml~ kotiim-
serli~ine btrakacaktt. lnsanhk tarihiride bir nebze olsun iler-
leme ya~anm1~ oldu~u onermesi, birka~ ytl i~erisinde, diizen-
li olarak anestezikler ve tuvaletler arasmda mekik dokuyan-
lann o sindirici tepeden bakt~lanyla kar~tlanacaktt.
Geleneksel olarak, evrensel ba~lamda dii~iinen siyasal
sol, tevazuyla kii~iik par~alan tercih eden de muhafazakar
sa~ olagelmi~tir. ~imdi ise, bu roller alabildi~ine de~i~mi~tir.
Sa~ muzaffer bir eda ve biiyiik bir ciiretle yeryiiziiniin ~ekli­
ni yeniden tasarlarken, kiiltiirel sol ruhsuz bir pragmatizme
geri ~ekilmi~tir. Kiiltiir dii~iiniirlerinin, tarihin biiyiik anlatt-
lanmn sonunun nihayet geldi~ini ilan etmesinden ktsa bir
sure sonra, sermaye ile Kuran -ya da aym metnin kotii bir

• Perry Anderson, /11 the Tracks of Historical Materialism, Londra, 1983, s. 91.
Postmodemizme Giden Yol 53

karikati.iri.i- arasmdaki sava~ta benzer anlat1lann r;ok r;irkin


bir versiyonu ti.iretilmi~ti. Bi.iyi.ik anlat1y1 kamula~t1rmak ye-
rine tamamen yok etmek, art1k bu kez Bat1'mn di.i~manlan­
mn istegiydi. Yerden r;ok yi.ikseklerdeki ofislerinde oturan-
lann degilse bile baz1 Batil1 liderlerin, bogi.irlerine saplanan
sinsi bir nostalji sancisiyla sosyalizm donemini ozlemeleri
oldukr;a anla~1labilir bir durumdu ashnda. Zira sosyalizmi
zamamnda oylesine hmr;la h1rpalamam1~ olsalard1, belki de
intihar bombacilanm i.ireten baz1 haks1zhklan ortadan kal-
daabilirdi.
Ki.ilti.irel solun bu geri r;ekili~i elbette yalmzca onun ken-
di hatas1 degildi. Sol, tam da siyasal sag ·r;ok hirSh oldugu
ir;in boylesine i.irkekle~mi~ti. Kendi enternasyonalist zemini
de dahil olmak i.izere ti.im zemini altmdan r;ekilmi~, i.izerin-
de durabilecegi bir tutam sarsak di.i~i.inceyle kalakalm1~t1.
Ancak bu durum, anti-kapitalist hareketin orta t;Iki~Iyla bir-
likte, ki.ilti.irel sol ir;in makul bir bahane olmaktan r;1kt1. lr;er-
digi ti.im kafa kan~1khklan ve muglakhklara ragmen, bu
dikkat r;ekici kampanyamn bize gosterdigi ~ey, ki.iresel di.i-
~i.inmenin illa totaliter olmay1 gerektirmeyecegiydi. Yerel ey-
lemler, gezegensel perspektiflerle birle~tirilebilirdi. Ki.ilti.irel
soldakilerin r;ogu ise, kapitalizmin yerine ne konulabilecegi-
ni bulmaya r;ah~mak ~oyle dursun, onun ad1m anmaktan bi-
le r;oktan vazger;mi~lerdi. Cinsiyet ya da etnisiteden bahset-
mek yeterliydi; kapitalizmden bahsetmek fazla "bi.iti.inci.il-
le~tirici" ve "ekonomistr;e" idi. Bu ozellikle, canavann tam
gobeginde ya~ad1klan ir;in onu tam olarak gormekte zorluk
r;eken ABD'li kuramcilann r;izgisiydi. Yakm doneme ait bes-
lenebilecekleri bir iki sosyalist amya sahip olmalanmn qir
faydas1 olmuyordu.
Ashnda, 1960'lardan 1990'lara ger;i~ si.ireci, bir bak1ma
kuram1 meselenin ozi.ine daha fazla yakla~ttrdi. Yap1salcihk,
hermenotik ve benzerlerinin keskin soyutlamalan, yerini
postmodernizm ve post-kolonyalizmin daha elle tutulur ger-
r;ekliklerine b1rakmi~t1. Post-yap1salcthk bir di.i~i.ince aki-
miydi ama postmodernizm ve post-kolonyalizm gerr;ek ha-
yata clair olu~umlard1. En azmdan di.inyada soylemden daha
54 Kuramdan Sonra

fazlast olduguna inanan o siktct kuramsal dinozorlar i~in,


yiizer-gezer gosterenleri ~ah~mak ile Hindu ulusalcthgmt ya
da ah~veri~ merkezi kiiltiiriinii ara~tlrmak arasmda bir fark
vardt. Ne var ki, ashnda memnuniyetle kaqtlanmas1 gere-
ken bu somuta geri donii~ hareketi, hemen her insani feno-
men gibi, tamamtyla -olumlu degildi. Bir kere, sadece doku-
nabildigi, tadabildigi ve satabildigi ~eylere inanan bir toplu-
ma ozgiiydii. Sonra, eski donemin daha recherche (az bulu-
nur) dii~iincelerinin ~ogu, ashnda yalmzca goriinii~te top-
lumsal ve siyasal hayattan kopuktu. Dili de~ifre etme sanat1
olan hermenotik, bize goz kam::~~tmq bi~imde a~tk -olandan
~ii phe etmeyi ogretti. Ya ptsalcthk, bize, toplumsal da vram~a
hiikmeden ve boylece o davram~m daha az dogal ve kendi-
liginden goriinmesini saglayan gizli kodlar ve kahplara ili~­
kin bir kavrayt~ yetisi verdi. Fenomenoloji, yiiksek kuram
ile giindelik deneyirni birle~tirdi. Ahmlama kuramt, okurun
edebiyattaki. roliinii inceliyordu ama ger~ekte popiiler katt-
hmcthga clair daha geni~ bir siyasal kaygmm par~astydt. Pa-
sif edebiyat tiiketicisi, yerini yarattm siirecine kattlan aktif
okura btrakmahydt. Str nihayet a~1ga ~1kmt~t1; yazmm var-
olu~u i~in okurlar da yazarlar kadar hayati oneme sahipti ve
uzun siire onuru ayaklar altma ahnm1~, adam yerine kon-
mamt~ bu okur stmft, nihayet siyasal kth~lanm ku~anma ftr-
satt buluyordu. Eger "Tiim iktidar Sovyetlere!" soylemine
kiiflii bir halka taktlacak olsaydt, oraya en azmdan "Tiim
iktidar okurlara" yaztlabilirdi.
Son donemde, ozellikle Amerika'da, geli~mi~ olan ~ey,
bir tiir anti-kuramdtr. Tam da Amerikan hiikiimeti sahip ol-
dugu kas giiciinii daha once hi~ olmadtgl kadar kiistah~a
kullandtgl mada, baz1 kiiltiir kuramctlan "kuram" sozcii-
giinii itiraz edilebilir bulmaya ba~ladtlar. Kurama, erkek ak-
hnm buyurgan bir daya~as1 oldugu gerek~esiyle ~iipheyle
yakla~an baz1 radikal feministler i~in soz konusu olan zaten
hep bu olagelmi~ti. Kuram, birbirleriyle, yazdtklan ~ok-he­
celilerin uzunluklanm yan~ttran birtaktm s1g ve duygulan-
mn esiri erkekten ibaretti. Ancak anti-kuram, kuramla ilgisi
olan her ~eye kaqt olmaktan fazlastdtr. Oyle olmasaydt,
Postmodemizme Giden Yol 55

Brad Pitt ve Barbara Streisand da anti-kuramctlar olarak ni-


telendirilebilirlerdi. Anti-kuramc1hk, kurama dair, kuramsal
olarak ilgin«; bir §iiphecilik anlamma gelir. Anti-kuramc1,
«;igneyebileceginiz her tiir zararh yiyecegi yemeniz i«;in size
karma§Ik ubbi gerek«;eler sunan bir doktor ya da zina i§le-
meniz i«;in size alt edilemez argiimanlar iireten bir teolog gi-
bidir.
Richard Rorty ve Stanley Fish gibi anti-kuramc1lar i«;in
kuram, ya§am tarzmiZI gerek«;elendirme bi«;iminizdir. * Size,
hayatta yapuklanmza dair gerek«;eler verir. Ama bu, anti-
kuramciiar i«;in ne olanakhdu, ne de gerekli. Ya§am tarzm•-
Zl kuramla gerek«;elendiremezsiniz; «;iinkii kuram ya§am tar-
zimzm bir par«;asJdir, ondan ayn tutulabilecek bir §ey degil.
Neyin sizin i«;in me§ru bir gerek«;e ya da ge«;erli bir dii§iince
oldugu, ya§am tarzmlZln kendisi tarafmdan belirlenecektir.
DolaylSlyla kiiltiirler gerek«;elendirilemezler. Sadece ne yap•-
yorlarsa, onu yaparlar. ~u ya da bu davrani§lniZI gerek«;e-
lendirebilirsiniz ama bir biitiin olarak ya§am tarzm1z ya da
inan«; sisteminiz i«;in gerek«;eler iiretemezsiniz. Bunu yapma-
ya «;ah§mak, Peru'nun kotii bir §ey oldugunu soylemek ka-
dar tuhaf olurdu.
Bu, ashnda Orta«;ag'da fideizm (inanc1hk) sapkmhg1 ola-
rak bilinen §eyin en son bi«;imidir. Hayaumz, akli sorgula-
malara kapah olan belirli inan«;lar iizerine kuruludur. lman,
ak1ldan tamamen farkh bir diizlemde hareket eder. Inan«;la-
nmzi herhangi bir akli zemine dayanarak se«;memi§sinizdir;
aksine, adeta su«;i«;egi hastahg1 gibi, onlar sizi se«;erler. Sizin-
le oylesine biitiinle§ffii§lerdir ki, gayret etseniz bile onlar
iizerinde bir karar veremezsiziniz. Kiiltiir, gerek«;elendirile-
bilir ya da gerek«;elendirilmesi gereken tiirden bir §eY degil-
dir; kiiltiirii gerek«;elendirmek, ayak urnaklanmz1 neden
kestiginizi, her biri bir digerinden siislii bir dizi «;apra§Ik me-
tafizik a«;Iklamayla desteklemek gibidir. Ve bu, kiiltiirleri
yargdamak i«;in hi«;bir akli zeminin olmadigl anlamma da

• Omegin bkz. Richard Rorty, Contingency, Irony, and Solidarity, Cambridge, 1989,
ve Stanley Fish, Doing What Comes Naturally, Oxford, 1989.
56 Kuramdan Sonra

gelir. Benim kiiltiiriimle sizinki arasmda bir yargtlama yapa-


mam; r;iinkii benim yargtm benim kiiltiiriimiin it;erisinden ta-
mmlanmaya mahkumdur, dt~ansmdaki tarafstz bir nokta-
dan de~il. Dt~anda tutunacak bir dal yoktur. Yani, ya ir;eri-
deyiz ve yargtya dahiliz ya da dt~andaytz ve konu dt~tytz.
Neyse ki, her yaptt~lffilZl kuramsal ar;tklamalarla destek-
lememiz gerekmiyor; zaten bunu yapmak da olanakstzdtr.
Kiiltiiriimiiz bizim temel yap1 malzememiz pldu~una gore,
boyle bir ~eyi yapabilmek ir;in, derilerimizden soyunmamtz,
kendimizi dt~lmtzdaki ba~ka nesneleri goriirken gormemiz,
bizi her ~eyden once insan ozne yapan giir;ler iizerinde dii~iin­
memiz gerekir. Yani, kendimizi, sanki biz orada de~ilmi~iz gi-
bi incelememiz gerekir. Ama meseleye \dt~andan bakabilmek
ir;in, kendimizi, kendi kiiltiiriimiiziin ipleriyle bu ~ekilde tava-
na asmamtz olanakstzdtr. Bu ~ekilde ya~am tarztmtzm biitiin-
ciil, gerr;ek bir ele~tirisini yapamaytz; r;iinkii ele~tiri yapabil-
mek ir;in evvela bizim orada olmamtz gerekir.lnsanlar olarak
sadece kendi tikel kiiltiiriimiiz ba~lammda dii~iinebildi~imiz
ir;in, oylesi biitiinciil bir ele~tiri bizim ir;in her haliikarda an-
la~t!maz olacakttr. Oylesi bir ele~tiri ancak deneyim kategori-
lerimizin tamamen otesinde bir yerden, mesela btktp usanma-
dan kiiltiirel ah~kanhklanmtzt gozlemlemi~ olan okuryazar
bir zebramn hakktmtzda tuttu~u notlardan r;tkabilir. Ne ol-
du~umuza dair kokten bir ele~tiri, bizi tskalamak zorundadtr.
En azmdan giindelik dilimizle kesinlikle kesi~erriez.
Tum bu durum, bir ar;tdan iirkiitiicii, bir di~er ar;tdansa
avutucudur. Orkiitiiciidiir; r;iinkii kiiltiiriimiiziin sa~lam bir
dayanaktan yoksun oldu~u anlamma gelir. Pu~kin'e ya da
ifade ozgiirlii~iine de~er veri~imiz, tiimiiyle olumsaldtr. Sa-
dece bu tiir ~eylere hayranhk duyan bir kurgunun ir;ine do~­
mu~ bulunuyoruz. Pekala bunun tersi de olabilirdi ve diin-
yamn ba~ka yerlerinde oyledir de. Keder, merhamet, dik iir;-
genler ya da herhangi ba~ka bir kavramm kiiltiirel anlamda
e~it derecede olumsal olup olmadt~Inl saptamak daha da
giir; olabilir. Neden kadeh kaldirip birbirimizin sa~h~ma
siilfiirik asit ir;medi~imiz gibi ~eylere e~ildi~imizde, resim
iyic~ bulamkla~maya ba~lar. Yaptl~lmtz birr;ok ~eyi, i~te bu
Postmodernizme Giden Yol 57

!fe~itbir hayvan oldu~umuz i!fin yapanz, rahibe ya da Ma-


kedonyah oldu~umuz i!fin de~il. Her neyse, buradaki as1l
dii~iince, hi!fbir ~eyin mevcut haliyle oldu~u gibi olmas1 ge-
rekmedi~i ve dolayisiyla ~eylerin olu~ bi!fimlerinin en derin
diizeyde gerek!felendirilmesi gerekmedi~idir.
Bu dii§iince bir nebze olsun avutucuysa, k1smen bizi bir
y1~In yorucu zihinsel i~e gark olmaktan kurtard1~1, k1smen
de kiiltiiriimiizde gerek!felendirmesi olduk!fa gii!f bir!fok §ey
olmasmdand1r. Bu bak1~ a!fismdan, i~kencenin de, tenis oy-
namak gibi, oylesine yapm1~ bulundu~umuz bir ~ey olup ol-
madi~I !fOk a!fik de~ildir. E~er bu yapmamamiz gereken bir
~eyse bile, ki elbette anti-kuramcilar da buna katilacaklar-
dir, yapmamamiZI gerektiren nedenlerin kendileri ka!ftml-
maz olarak olumsald1r. Bu nedenlerin insanlann olu~ bi!fi-
miyle hi!fbir ilgisi olamaz; zira insan denilen hayvamn tikel
bir olu~ bi!fimi yoktur. Sadece, kafalanm ba~ a~a~1 suya ba-
tmp uzun siireler tutmak suretiyle insanlan itirafa zorlama-
YI onaylamayan bir kiiltiire her nasilsa ait olmu~ bulunuyo-
ruz; tiim mesele bundan ibarettir. Ve elbette kiiltiiriimiiziin
bu gorii~ii benimsemekte hakh oldu~unu dii§iiniiyoruz; ama
boyle dii§iinmemizin nedeni de, yine ona ait olu§umuzdur.
Bu tiir konularda tamamiyla gorecili~e kayacak ve e~er
ge\eneginizde i§kence bir §ekilde varsa, size hadi e\inize kuv-
vet diyecek kadar ciiretkar dii~iiniirlerin sayisi fazla de~ildir.
~o~u, dereceleri de~i~ebilen bir goniilsiizliik ve buna ilave-
ten liberal SU!fluluk duygusuyla, i§kencenin bu tiir gelenek-
lere sahip insanlar i!fin de yanh~ oldu~unu soyleyeceklerdir.
lkisinden birinin se!filmesi gerekseydi, !fO~u insan, zulmiin
savunucusu olarak goriilmektense kiiltiirel emperyalist yaf-
tasi yemeyi tercih edecektir. Anti-kuramcilara goreyse, ger-
!fekli~in kendisinin, i~kencenin takdire ~ayan m1, yoksa tik-
sin!f mi oldu~u konusunda hi!fbir gorii~ii yoktur. Ashnda,
ger!fekli~in hi!fbir konuda hi!fbir gorii~ii yoktur. Ahlaki de-
~erler, ba~ka her ~ey gibi, raslant1sal ~ekilleni~le, kiiltiirel ge-
leneklerin yiizer-gezer li~i yle ilgili bir meseledir.
Ancak bundan iirkmeye gerek yoktur; zira insan kiiltiirii
gen;ekten yiizer-gezer de~ildir. Tabii bu bir yere !fapayla siki-
58 Kuramdan Sonra

ca sabitlendi~i anlamma da gelmez. Boyle dii~iinmek, aym


yamltiCI metaforun oteki a~m ucuna kaymak olurdu. Oysa
yiizer-gezer tasviri, yalmzca sabitlenebilme olana~t olan bir
~ey i!fin kullamlabilir. Bir barda~a, salt masaya !felik halat-
larla ba~h olmadt~I i!fin, "yiizer-gezer" diyemeyiz. Kiiltiir
serbest!fe yiizer gibi goriiniir sadece; !fiinkii nas1l olduysa bir
zamanlar kendimizi T ann, Do~a ya da Ak1l gibi sa~ lam bir
dayana~a !fivilenmi~ gibi dii~iinme e~ilimine girmi~tik. Ama
bu bir yamlsamayd1. 0 zaman i!fin do~ruydu da ~imdi yan-
h~ gibi bir ~ey soz konusu de~il; ba~tan beri yanh~ bir dii-
~iinme bi!fimiydi bu~ Bugiin bizler, yollarmm iizerindeki
yiiksek bir kopriiyii ge!fmekteyken, aniden a~a~1da yiizlerce
metrelik bir U!furum oldu~unu fark edip pani~e kap1lan in-
sanlar gibiyiz. Sanki art1k ayaklanm1zm altmdaki zemin
sa~lam de~il gibidir. Ama ashnda sa~lamda.
Bu, modernizm ile postmodernizm arasmdaki temel fark-
hhklardan biridir. Modernizm, insan varolu~unun sa~lam
temelleri oldu~u zarrianlan hatirlayabilecek kadar ya~hydt
(ya da tiim bunlar kendi hayal iiriiniiydii) ve hala bu temel-
lerin bir !firpida kabaca kap1 d1~an edilmesinin ~okunu ya~t­
yordu. Modernizmin bu derece trajik bir mizaca sahip ol-
masmm bir nedeni de bu ~oktur. Mesela Samuel Beckett'in
oyunlannda, kurtulu~a clair hi!fbir inan!f yoktur; ama yine
de ona deh~etle ihtiya!f duyan bir diinya portresi resmedilir.
Elde avu!fta hi!fbir a~km teselli olmasa bile, gozlerini ~eyle­
rin katlamlmaz taraflarmdan !fekmeyi reddeder. Ancak bir
miiddet sonra, bunun SlZlSim i!finde ger!fekten hi!fbir kurtu-
lu~ ve hatta kurtanlacak hi!fbir ~ey olmayan bir diinya port-
resi !fiZerek hafifletebilirsiniz. Bu, postmodernizmin post-
trajik diinyastdtr. Postmodernizm, hakikatin, kimli~in ve
ger!fekli~in var oldu~u (ortada en azmdan boyle bir soylen-
ti vard1) zamanlan hatrrlamak i!fin fazla gen!ftir ve dolayisiy-
la ayaklanmn altmda ba~ dondiiriicii bir U!furum varmt~ gi-
bi hissetmez. Biinyesi temiz havaya ah~tk oldu~u i!fin, ba~1
kolay kolay donmez. Kesik organ sendromunun (phantom
limb syndrome) tam aksine, bir ~eyler eksikmi~ gibi goriiniir
ama her ~ey tastamam yerindedir. Burada sadece aldatiCl bir
Poslmodernizme Giden Yol 59

metaforun mahkumlan konumundaytz; aym bizim dunya-


mn uzerinde durdugumuz gibi, dunyamn da bir ~eylerin uze-
rinde durmas1 gerektigini hayal ederiz. Ayaklanmtzm altm-
daki kaygan buz yerini puruzlu bir zemine btrakrrit~ degil-
dir; zemin ashnda zaten hep puruzluydu.
Yurumek it;in hala emekleme sandalyesine ihtiyact oldu-
gunda tsrar eden kuc;uk c;ocuklar gibiyiz; oysa desteksiz yii:-
rumemiz it;in ihtiyactmtz olan tek ~ey, ktt;lanmtza attlacak
hirer tekme ve annemizin suratlanmiza yeter artrk bunlara
ihtiyacm yok diye hayktracak c;tghgtda. Metafizik destekle-
rimizi bir kenara btrakmamtz, bu desteklerle yurumeye c;a- ·
h~mamn gec;mi~te hic;bir ~eyi degi~tirmemi~ oldugu yolunda-
ki onemli gerc;egi ke~fetmemize baghda. Ancak bunu kabul
edebilirsek, tam anlamtyla metafizik-sonrast, yani ozgur
oluruz. Ne var ki, Nietzsche'nin kulagtmiZI t;ekmesi bo~una
degildir; Tann'yr oldurduk ama olii bedenini bir yerlere giz-
leyerek o sanki hala ya~tyormu~ gibi davranmaktan geri kal-
madtk. Postmodernizm, bizi, temelleri paramparc;a r.tmekle
zincirlerimizden ba~ka bir ~ey kaybetmeyecegimiz gerc;egini
kabul etmeye te~vik eder. Art1k her istedigimizi, onu gerek-
c;elendirmek it;in bir y1gm hantal metafizik yuku ta~1maya
gerek kalmadan, yapabiliriz. Uc;u~ it;in saaya girip bagajla-
nmtzt teslim ettik, arttk ellerimiz serbest.
Ancak yine de, Fish ve Rorty gibi anti-kuramc1iar, bir sa-
bitleme turunu rahathkla bir digerinin yerine gec;irebilirler-
di. Dunyamn temeli olan ~ey, bugun Tann ya da Doga de-
gil, kulturdur. Tabii, bu c;ok sarstlmaz bir temel degildir; zi-
ra kulturler degi~ebilirler ve birc;ok c;e~itleri vard1r. Ama ger-
c;ekten bir kulturun ic;erisindeysek, onun it;inden d1~anya ba-
kamaytz; o nedenle kultur, en az Hegel it;in Aktl'm oldugu
kadar temel niteligi ta~1r. Ashnda, onun otesine bakabiliyor
olsaydtk bile, gordugumuz ~eyin kendisi yine kultur tarafm-
dan belirlenmi~ olurdu. 0 halde kultur, ini~li t;1kr~h bir dip
c;izgidir; ama yine de bir dip c;izgidir. Koklerimizdeki en uc;
noktaya kadar uzamr. Bize dogal olarak geleni degil, kultu-
rel olarak geleni yapanz. Doga'yt degil, Kultur'u takip ede-
riz. Kultur, inceleyemeyecegimiz \s:adar derinlere i~lemi~
60 Kuramdan Sonra

olan bir kendili~inden ah~kanhklar kiimesidir. Bu da, onu


ele~tiriden muaf tutar.
Hayattaki en derin teslim olu~lanmtzm ashnda ne kadar
keyfl dayanaklar iizerine kurulu oldu~unu kabul ederek, on-
larla alay edebiliriz belki ama bu onlann iizerimizdeki bo-
yunduru~unu gen;ekten gev~etmeye yetmez. Alay, inanr; ka-
dar derinlere inmez. Boylece Kiiltiir yeni Do~a olur; ki bu
onu bir ~elaleden daha fazla sorgulanabilir bit ~ey olmaktan
r;tkanr. ~eyleri do~alla~ttrmak, yerini ~eyleri kiiltiirelle~tir­
meye b1rak1r. Her iki ~ekilde de, ~eyler kar;tmlmazmt~ gibi
algtlamrlar. <:;tkarcih~m, sokak kanunlanmn hakim oldu~u
bir r;a~da, herkes ~eyleri "do~alla~tlrrTlfl," stratejisini kapm1~
oldu~una gore, ya~am tarztmza me~ruiyet kazandtrmak ir;in
arttk daha farkh, daha fazla ra~bet gorebilecek bir yol bul-
mamz gerekir. I~te bu da, kiiltiir kavramtdtr. Kiiltiirler
olumsal ise, her zaman de~i~ebilirler; ama biitiin olarak de-
~i~tirilemezler ve aynca onlan de~i~tirme nedenlerimiz de
olumsaldtr.
Peki bu argiimandan nereye varabiliriz? Buradan pekala,
zamam ileriye do~ru akan bir ~erit gibi tasarlamak ya da
oteki insan bedenlerini ki~iler olarak algtlamak gibi kiiltiirel
ah~kanhklann, kendimizi onlann dt~ansmda dii~iinmemizi
olanaks1z ktlacak kadar derinliklerimize i~lemi~ oldu~unu
one siirebiliriz. Ama aym ~eyi, gece ktyafeti giymeyen mii~­
terilerin sosisli sandvir; stantlarma yana~malanm yasakla-
mak ya da yoksul uluslann borr;lanmn silinmesini reddet-
mek ir;in soylemek hayli giir;tiir. Anti-kuramctlarm bu a~a­
mada ba~vurdu~u hile, bu iki vaka tiiriinii birbirinin aymy-
mt~ gibi gostermeye r;ah~makt1r. Ve bu, bizi, bedenlerimiz-
den dt~an ne kadar r;tkamtyorsak, NATO'dan dt~an da o
kadar r;tkamaytz sonucuna gotiiriir. Bir ba~ka anti-kuramct
strateji de, kiiltiiriimiiziin kokten bir ele~tirisine giri~ebilme­
miz i~in, onun otesinde bir yerlerde, yani bir tiir olanakstz
Ar~imet noktasmda durmak zorunda oldu~umuzu iddia et-
mektir. Bu yakla~tmm goremedi~i ~ey, durumumuz iizerin-
de ele~tirel ~ekilde dii~iinmemizin de, durumumuzun bir
parr;ast oldu~u gerr;e~idir. Bu, bizim diinyaya ait olu~ bir;i-
Poslmodem izme Giden Yo! 61

mimize has bir ozelliktir. Bu, buzdolabi l~Igmm mekanizma-


Siyla i~leyen, orada olmadigimiZ zaman bile kendimizi ince-
lemeye yonelik olanaks1z bir !faba degildir. Geri donup ara~­
tmci gozlerle kendimize bakmak, bizim i!fin kozmik uzaya
ya da denizdeki dalgaya bakmak kadar doga!dtr. Bunu yap-
mak, bedenlerimizden soyunmamiZI gerektirmez. Boylesi bir
kendini-goruntulemek yetisine sahip olmasaydik, zaten bu-
gune kadar bir tur olarak hayatta kalamazd1k.
Bu, diger hayvanlarla aram1zdaki kar~Il1kh yakmhklara
clair soylenebilecek olan her ~eye kar~m, onlardan ger!fek
anlamiyla aynhyor olmam1zm temel nedenlerinden biridir.
Bu, insanlar dunyay1 yorumlarlar, hayvanlarsa yorumlaya-
mazlar demeye gelmez. Ger!feklige verilen her turlu duyusal
tepki, ona ili~kin bir yorumdur. Bocekler ve maymunlar da
kendi dunyalanm yorumlarlar ve onda gordukleri ~eyler te-
melinde eylerler. Fiziksel duyulanmiZ, yorum organlanmiz-
dtr. Bizi diger hayvanlardan ay1ran, bizim bu yorumlan da
yorumlayabiliyor olmamizdir. Bu bak1mdan, butun insan
dilleri, meta-dildir. Konu~ma dili, bedenlerimizin -duyum-
sal aparatlanm1zm- dili iizerinde, ikinci dereceden dolayim-
h bir du~unu~ bi!fiminden ba~ka bir ~ey degildir.
Kultur kurammm dilin rolune verdigi abaruh onem (me-
lankolinin palya!folar arasmda yaygm olmas1 gibi, bu durum
da entelektuellere ozgu bir hastahkttr), bu noktada !fikmaza
girmi~tir. En kaba ifadesiyle, bu dilsel enflasyonizm, dil ve
deneyimin birbirinden aynlamayacak ~eyler olduklan nok-
tasma kadar gider; sanki bugune kadar hi!fbir bebek karm
a!f oldugu i!fin aglamam1~ gibi. Bebekte eksik olan ~ey, a!fhk
deneyiminin kendisi degil, bu deneyimi, bir simgele~tirme
eylemi dolayimiyla daha geni~ bir baglam i!ferisine oturta-
rak, te~his etme yetisidir. Ve ona bu yetiyi yalmzca ku!tur
kazandtrabilir. Dilin beraberinde getirdigi ~ey de, i~te bu
kulturdur. Dile sahip olsam bile, duyumsal deneyimim on-
dan fazlasm1 temsil eder. Beden, dilsel indirgemecilerin ha-
yal ettigi gibi, salt gosterge surecine indirgenebilir bir ~ey de-
gildir. lnsan varolu~unda dilin rolunun bu derece abartilma-
smm bir kaynag1, felsefecilerin geleneksel olarak ger!fek !fO-
62 Kuramdan Sonra

cukluk deneyimleri olmayan, biiyiimii~ de kii!fiilmii~ tipler-


den !ftkagelmi~ olmast olabilir. Av kopeklerini ve atlan ge-
nellikle insanlara tercih eden lngiliz aristokratlan, hi!fbir za-
man dilsel enflasyonistlerin yanmda saf tutmamt~lardtr.
Dil-oncesi kii!fiik !fOcuklann da pekala inan!flan olabilece-
gi ve belirli gerek!felere dayanarak edimlerde bulunabilecegi
one siiriilebilir.,. Yapamadtklan ~ey, kendilerine, inan!flan-
mn dayanakh olup olmadtitt ya da gerek!felerinin yeterince
iyi olup olmadtitt gibi ahlaki sorular sormakttr. Yalmzca dil-
sel bir hayvan, ahlaki olabilir. Bebeklik !fagmdaki !fOcuklar
ve porsuklar iyi oldugunu dii~iindiikleri ~eyi arzulayabilirler
ama iyi olam arzulamak isteyemezler. Yine de, kii!fiik !fOcuk-
lann bazt ~eyleri tamdtklanna, aytrt ettiklerine, ara~ttrdtkla­
nna, yeniden te~his ettiklerine ve stmflandtrdtklanna tamk
oluruz ve tiim bunlan dilin yardtmt olmadan yaparlar. Aym
~ey insan olmayan hayvanlar i!fin de one siiriilebilir. lnsan ol-
mayan hayvanlar inan!flara sahipmi~ gibi davramrlar; tabii
bu, onlann sosyal demokrat ya da ortodoks Yahudi olabile-
cekleri anlamma gelmez. Bazt yunuslar, "Sorf tahtasmt friz-
biye gotiir" ciimlesini, "Frizbiyi sorf tahtasma gotiir" ciimle-
sinden aytrt edebiliyorlar, ki bu kimi diinya liderlerinin bile
yapmakta gii!fliik !fekebilecegi tiirden bir kavramsal i~lemdir.
Oyleyse, kendimiz iizerinde dii~iinmek, yani duyumsal
yorumlanmtzt yorumlamak, bizi biz yapan ~eylerin bir par-
!fasJdtr ve bu, tam bir ele~tirellikle yiirutiilebilir. l!finde bu-
lundugunuz durumun kokten bir ele~tirisini yapmak i!fin,
miithi~ bir !faba sarf etmeye gerek yoktur. Irk aynmcthgmm
hakstz oldugunu takdir etmek i!fin, olaylara metafizik bir
dt~sal boyuttan baktyor olmak zorunda degiliz. Ashnda bu-
nu takdir edemeyeceginiz yer, o dt~sal boyutun ta kendisi-
dir. Oysa, kendi kiiltiiriimiiziin i(erisinde, boyle bir takdir
yetisi kazanmak i!fin beslenebilecegimiz bir!fok unsur vardtr.
Anti-kuramctlar, kiiltiirleri birbirlerinden daha az veya da-
ha !fOk tutarh gorme hatasma dii~erler. Oyle olunca da, yap-
ttklan ele~tiri ya dt~andan olur, ki bu durum kopukluk ya

• Bkz. Alasdair Macintyre, Dcpendenl Ralional Animals, Londra, 1999, bol. 4.


Postmodcmizmc Gidcn Yo! 63

da anla~tlmazhk sonucunu dogurur; ya da i~teriden olur, ki


bu durumda da ele~tiri ger~tek anlamtyla radikal olmaz.
Ama bir kiiltiire yakla~mamn, otekileri ele~tirmemizi sagla-
yabilecek, bir~tok farkh ve birbiriyle ~teli~en yolu vardtr. Ba-
tt'mn ya~am tarzma gore davranmak, Picadilly'e barikatlar
kurmak kadar, o barikatlan ytkmak anlamma da gelebilir.
Dilimlenmi~ ekmek ve krema, bir lngiliz kiiltiirel gelenegini
temsil ediyorsa, kadmlann oy kullanma hakkt da bir digeri-
ni temsil eder. Kiiltiiriimiizden tamamen ka~tamtyor olma-
mtz ashnda iyi bir ~eydir; zira eger ka~tabiliyor olsaydtk, onu
ele~tiri siizgecinden ge~tirme geregi duymazdtk.
Benzer bir ~ekilde, iki kiiltiirii kar~t!a~tlrmak demek,
kendinize ait bir kiiltiirel duru~ noktamzm olmamas1 anla-
mma gelmez. Kiiltiirlerin kendi dt~lannda olan bitenlere de
bakabiliyor oldugu ger~tegi, kiiltiir denen ~eyin bir par~tast­
dtr. Kiiltiirel stmrlann, elektrikli tellerden ~tok, ufuk ~tizgile­
ri gibi gozenekli ve belirsiz olmast, yine kiiltiir ger~teginin bir
par~tastdtr. Kiiltiirel kimligimizden dt~an ve i~teri ka~tan stz-
malar, kiiltiirel kimlik olgusunun bizatihi kendi yaptsmdan
kaynaklamr; yoksa onaylanabilir bir doping ya da onayla-
namaz bir kan kaybt degildir burada olan. Tabii ki, bir kiil·
tiirden digerine ~teviri yaparken ciddi gii~tliikler olabilir.
Ama bunu yapmak i~tin, hayali bir Omega noktasmda duru·
yor olmamz, en az lsve~t~te'den Swahilice'ye ~teviri yapmak
i~tin ii~tiincii bir dili kullanmamz kadar, gereksizdir. Bir kiil-
tiiriin i~terisinde bulunmak, bir cezaevinin i~terisinde bulun-
mak gibi bir ~ey degildir. Daha ziyade bir dilin i~terisinde bu-
lunmak gibidir. Diller, diinyaya i~teriden a~tthrlar. Bir dilin
i~terisinde bulunmak, diinyadan karantinayla soyutlanmak
degil, diinyaya ftr!attlmakur.
Oyleyse, anti-kuramctlar i~tin mesele, kuramla ilgili tiim
o kafa kan~tlnct yaygaraya bula~madan, yapttk!anmtza
odaklanmakttr. "Derin" me~rula~tumalan unutmahytz; de-
rinlik bizim oraya koydugumuz bir ~eydir ve. o ~ey doner;
tahmin edilebilecegi gibi, bizi deh~ete dii~iiriir. Arttk eylem-
lerimizi birtaktm katl metafizik yollardan gerek~telendireme­
yecek oldugumuz dogrudur; ama bu onlan ele~tiriye daha
64 Kuramdan Sonra

a~lk hale getirmez ~unku bizi ozele~tiriye davet edenlerin


kendileri de eylemlerini gerek~elendirecek temellerden yok-
sundur. Dolay1s1yla, derin konu~ma soz konusu oldugu
muddet~e, her zaman ate~kes ilan edebiliriz. Boylece felsefe,
anti-felsefeye donu~ur. Baz1 modern du~i.inurlere gore, yap-
tlklanmzla ilgili du~unmek, yapt1gm1z ~eyi ciddi ~ekilde sek-
teye ugratabilir; aym engelli ko~uda yan~1rken bacak kasla-
nmzm fizyolojisini du~unmenin tavsiye edilmeyecek bir dav-
ram~ olmas1 gibi. Yapugm1z ~ey uzerine du~unmek, engelli
ko~u i~in tehlikeli olabilir; ama du~unmek i~in yuksek ma-
a~lar alan adamlann boyle bir ~1kanma varmalan tuhaf go-
zukuyor dogrusu. \'
Fakat, Nietzsche ve Freud'a gore, ancak edimlerimizin
~ogu i~erigini baskllayarak insan ozneler olarak hareket
edebiliriz. Anti-kuramc1 olmak dogam1zm geregidir, olgula-
n a~1ga ~1karmak i~in kurama ihtiya~ duysak bile. Elbette
~ok fazla bask1lama, bizi basta du~urecektir; ama bu derin
bi~imde anti-romantik olan goru~ i~in, bask1lama kendi
i~inde kotu bir ~ey degildir. 0 olmadan, konu~amaz, du~u­
nemez ve eyleyemeyiz. Sadece kendimizi unutarak kendimiz
olabiliriz. Bizim i~in dogal olan hat1rlama degil, amnezidir.
Ego, ancak kendisini olu~turan ~eylere kar~1 zorunlu bir
korluk i~inde oldugu i~in egodur. Tarihi yapmak i~in, ilk
olarak o kendi urettigimiz, lekelenmi~, kana bulanm1~ soy-
kutugunu silip temizlememiz gereklidir. Bir ba~ka anlam-
daysa, bu du~unce fazlas1yla romantiktir: Entelekt, kendili-
gindenligin olumudur. Etraflmzdaki dunya uzerinde duyarh
~ekilde du~unmek de, Hamlet'in ke~fettigi gibi, eylemi para-
lize eder. Ya da, duyarhhg1 anti-kuram vakasmm altmda ya-
tan ~eye tercume etmek gerekirse: Ya~am tarz1m1z hakkmda,
medeniyetimizin uzerinde in~a edildigi barbarhk gelenegi
hakkmda, haddinden fazla du~unmeye vard1racak kadar so-
rular sormaya ba~larsak, tum iyi yurtta~lann kendiliginden
yapmas1 gereken ~eyleri art1k yapamayabiliriz.
1965'ten 1980'e kadar olan donem, hi~bir ~ekilde dev-
rimci kulturel fikirlerin yirminci yuzy1l Avrupa'smdaki ilk
patlak veri~i degildi. Soz konusu donem, yaratt1g1 tum heye-
Postmodtrniz:mt Gidtn Yor 65

cana ragmen, yi.izyilm ba§lannda kttayt kas1p kavuran bi.i-


yi.ik modernizm ri.izganmn golgesinde kalmi§tir. Eger Avru-
pa ki.ilti.iriini.i doni.i§ti.irmi.i§ olan bir ba§ka, hem de daha sl~­
ri bir on be§ ytl ser;mek gerekirse, 1910'dan 1925'e kadar
ger;en si.ire hir; de fena bir ser;im saytlmaz. Bu ktsa arahkta,
Avrupa ki.ilti.iri.i parr;alanmi§ ve yeniden yapilmt§tir. Bu, Pro-
ust, Joyce, Pound, Kafka, Rilke, Mano, Eliot, Fi.iti.irizm,
Si.irrealizm ve daha birr;ok goz ahc1 unsurun peyda oldugu
bir donemdir. 1960'larla ktyaslandtgmda, r;alkant1h top-
lumsal degi§imlerin de r;ag! olma ozelligiyle one r;tkar; zira,
ikincisinde, ilkinde meydana gelen sava§lar, devrimler ve
toplumsal ayaklanmalarla ktyaslanabilecek olr;i.ide hir;bir
geli§me olmamt§tir. 1960'lar ve 70'ler birtaktm ger;ici solcu
ba§kaldm nobetlerine tamkhk ettiyse, onceki donem,
tarihin ilk i§t;i devletinin dogumunu gormi.i§ti.ir. 1960'lar
ve 70'ler, bir kolonyal devrimler r;ag1 olduysa, 1910'dan
1925'e kadar ger;en ytllar, tarihin en bi.iyi.ik emperyalist
yangmmm tam orta yerine di.i§mi.i§ti.ir.
Modernizm, bi.iti.in bir medeniyetin r;ozi.ili.i§i.ini.i yanstti-
yordu. On dokuzuncu yi.izyil orta stmf toplumuna mi.ikem-
mel bir bir;imde hizmet etmi§ olan liberalizm, demokrasi, bi-
reycilik, bilimsel sorgulama, tarihsel ilerleme, akhn egemen-
ligi gibi inanr;lar, toptan bir krizin ir;ine girmi§lerdi. Yaygm
bir siyasal istikrarstzhgm yamnda, mi.ithi§ bir teknolojik
ilerleme vard1. Di.inyamn dogal bir ir;sel di.izeni olduguna
inanmak giderek gi.ir;le§iyordu. Aksine, di.inyada var oldugu-
nu ke§fettigimiz di.izen, bizzat bizim oraya koydugumuz bir
§eydi. Boylesi bir di.izen varsaytmi i.izerine kurulmu~ olan sa-
natsal gerr;ekr;ilik, r;attrdamaya ve kendi ir;ine dogru r;okme-
ye ba§hyordu. Ronesans'tan beri ger;erli olmu~ olan bir ki.il-
ti.irel form, ti.ikenme noktasma yak1a§tyordu.
Ti.im bunlar I§Igmda, modernizm, ki.ilti.ir kurammm son-
ralan yapacag1 patlamay1 beklemeye ba§lad1. Ashna bakildt-
gmda, ki.ilti.ir kuram1, diger yonleri bir kenara kondugunda,
temelde modernizmin ba§ka arar;larla devamtydt. 1960'lar-
la birlikte, modernizmin verdigi bi.iyi.ik yapttlar, rahatstz
edici etkilerini bi.iyi.ik oranda yitirmeye ba§lamt§lardi. Joyce
66 Kwamdan Sonra

ve Kafka, iiniversite miifredatlanna ahmrken, modernist re-


simler, benim diyen galerinin v.azge«;emeyece~i karh metala-
ra donii~iiyordu. Orta smlflar, Schoenberg'in rezil skandal-
lanna tamk olmak umuduyla siiriiler halinde konser salon-
lanm dolduruyor; Beckett'in su kattlmamt~ kaybeden figiir-
leri Londra sahnelerini siislemeye ba~hyordu. Brecht yeni-
den kabul gormeye ba~hyor ve bir yt~m fa~ist yol arkada~1
siyaseten aklamyordu. A~m deneysel T.S. Eliot, yiiksek pres-
tijli Order Of Merit ile odiillendiriliyordu. Modernist hare-
ketin muhalif giidiileri, ge«; donem Siirrealizm ve Durumcu-
luk'a (Situationism) yapt~arak, bir nebze hayatta kalmayt
ba~anyordu. Ama hareket bir biitiin Qlarak ytklCl ozelli~in­
den yoksun kalmt~tl.
0 muhalif giidiiniin bir ba~ka yerlere gitmesi gerekiyordu
ve ktiltiir kuramt, onun evi belledi~i yerlerden bir tanesiydi.
Barthes, Foucault, Kristeva ve Derrida gibi yazarlar, heykel
ya da romandan «;ok felsefeye merak sarmt~ ge«; donem mo-
dernist sanat«;tlardt aslmda. Onlarda, biiyiik modernist sa-
nat«;tlann sezgisel dokunu~u, put-kmct giicii ve sindirici au-
rast vardt. Onlarla birlikte, kavramsal olan ile yarattct olan
arasmdaki stmrlar flula~maya ba~hyordu. Bu durum, hayal
giictinden daha az nasiplenmi~ felsefecilerin, bu dii~iiniirleri
kotiilemelerinin otesinde, onlann yapuklan ~eyi felsefe ola-
rak bile kabul etmeye yana~mamalanmn altmda yatan ne-
denlerden biriydi. Bu yeni sozde felsefe bi«;imi tuhaf ve tekin-
sizdi; zira felsefe, miimkiin olan en katt ~ekilde tammlamak
gerekirse, belirli ~eylerden belirli bi«;imlerde bahsetmek de-
mekti. Zaman, felsefede me~ru bir konu ba~h~tdtr ama Pro-
ust, ondan olmast gerekti~i bi«;imde bahsetmez. Oliim, kime
sorarsamz sorun, usturuplu bir felsefi kavram de~ildir; ama
onu Martin Heidegger'in dili yerine, Donald Davidson'm-
kiyle tartl~trsamz usturuplu olur. Ki~isel kimlik, her nastl ol-
duysa, bugiinlerde stkt bir felsefi konu olmu~tur; ama act
«;ekmek gibi bir konu felsefe i«;in o kadar uygun ka«;maz. Da-
hast, bu Franstz dii~iiniirler net bir ~ekilde siyasal solda yer
ahyorlardt; oysa, ortodoks felsefecilerin en ufak siyasal yon-
leri bile yoktu. Di~er bir deyi~le, muhafazakarlardt.
Postmodernizme Giden Yo! 67

Oyleyse, kiiltiir kuramt, kiiltiirel pratigi neden dt~lamt~­


u? Buna verilebilecek ilk cevap olduk!fa basittir: \=iinkii kiil-
tiirel pratikler, yiiksek modernist sanat bi!fiminde, zaten
mevcuttu. Hi!fbir ~ey iki kere olmaz !fiinkii bir kere olmu~­
tur zaten. Yirminci yiizytl Avrupa'smm asli sanatt, modern
Batt medeniyetinin krizinin kiiltiirel ya~am iizerindeki ilk,
travmatik darbesinin meyvesiydi. Darbe bir kez vurulduk-
tan sonra, onu o ilk ~ok edici dolay•mstzhgtyla birlikte yeni-
den hissetmek arttk !fOk zordu. San Adreas fay hattmm tam
iizerinde ya~amadtgmtz siirece, ayaklanmzm altmdaki zemi-
nin iist iiste ikinci kez kaydtgma tamk olmamz hi!f de kolay
degildir. Ilerlemenin bir mit, insan akhmn bir yamlsama, in-
san varolu~ununsa nafile bir heves olduguna dair inan!flan-
mtz peki~tik!fe, mutlak degerin kaybedilmi~ligiyle birlikte
ya~amaya da ah~tyorduk. Angst'tmtza iyice ah~mt~ ve zincir-
lerimizden yoksun bir hayatt bagnmtza basmaya ba~lamt~­
uk.
Her ko~ulda, bu dii~iincelerin skandalvari niteliklerinin
goriiliir olmast i!fin, geleneksel, gorece istikrarh bir kiiltiirel
arka plamn olmas1 gerekir. Bu, 1920'de hala alg•lanabilir
olan ama 1970'1e birlikte htzla solmaya ba~layan bir arka
plandt. Postmodernizmin ufukta goriindiigii stralarda, boy-
lesi bir baglama dair zihinlerde !fOk az iz kalmt~tl. Kapitalist
giri~imciligin adtmlan htzlandtk!fa, istikrarstzhk, aksakhk,
sapkmhk ve rezalet giiniin diizeni olma yolunda ilerliyordu.
Bunlar belirgin !firkinlikler olarak algtlanmtyordu; zira orta-
da onlan ol!febilecek bir norm yoktu. Bunlan bildik aile
ocagmm degerleriyle kar~tla~urmak da olanakstz goziikii-
yordu; !fiinkii aile ocag1, aile bireylerinin, televizyon aracth-
gtyla sapkmhgt, bozulmayt ve rezaletleri teneffiis ettigi me-
kana donii~mii~tii.
Modernizm de, 1960'1ar ve 70'1erin kiiltiirii gibi, kiiltii-
rel kurumsalla~ma baglammda, ger!fek!filigin halen egemen
oldugunu varsayabilirdi. Ashna bak1hrsa, ger!fek!filik, tiim
rakiplerini yenerek ayakta kalmayt ba~arabilen Batt tarihi-
nin bagt~tkhgt en gii!flii kiiltiirel formuydu. Ve bu da kokle-
rinden en azmdan baztlanmn Batt'mn psi~esinde yer aldtgi-
68 Kuramdan Sonra

m gosterir. Degerli olan, i!finde kendinizi tamyabileceginiz


bir diinyayt yanS1tan tiirden sanam. Bunun neden degerli
olarak dii~iiniildiigiinii soylemek !fOk gii!ftiir. Cevabm muh-
temelen estetikten daha !fOk biiyiiyle ilgisi vardtr. Diinyada
herkesin goziine muz gibi goriinen bir muz imgesine bak-
maktan neden boyle !fOCUk!fa bir zevk aldtgtmtzt soylemek
ger!fekten hi!f de kolay degildir.
0 halde ger!fek!filik, yeni hareket!erin ytkmak isteyecek-
leri bir ~eydi. Ama boyle olunca da, bu hareket!erin sanat ve
dii~iince alamndaki deneysel !fah~malan ka!ftmlmaz bi!fimde
hala ger!fek!filige bagtmh kahyordu. Kiibist-olmayan tuval-
lere ah~1k olmasaydtk, kiibist bir resm~ .etkileyici bulamaz-
dtk. Uyumsuzluk, ancak belirli bir uyum duygusunun iize-
rinden kendisini var edebilir. Bazt baktmlardan, ger!fek!filige
yonelen modernist saldm ba~anstz olmu~tu. 19 30'larla be-
raber, ger!fek!filik sahnedeki saglam yerini geri ahyordu.
1960'lar ve 70'lerde, yeni kiiltiir kuram1, modernist sanann
destegini arkasma alarak, ger!fek!filigi yerinden etmek i!fin
bir ba~ka ciiretkar hamleye daha kalkt~tl. Ancak bu hiicum
da, biiyiik oranda bozguna ugran!dt. Ne var ki, hi!f kimse
Ban medeniyetinin ger!fek!fi olmaktan !flkt~m tam e~iginde
oldugunu tahmin edemezdi. Kapita!ist top! urn, kendi giinde-
lik ugra~lan i!ferisinde, mit ve fantezi, kurgusal zenginlik,
egzotizm ve abartma, retorik, sana! ger!feklik ve salt goriin-
tiiye giderek daha fazla bagtmh hale geldik!fe, ger!fekligin
kendisi bu kez ger!fek!fi olmayam kucaklamaya ba~lamt~n.
Bu, postmodernizmin koklerinden biriydi. Postmoder-
nizm, diinyaya clair enformasyon sahibi olmak yerine, en-
formasyon olarak diinyamn onemli hale gelmesiyle devreye
girer. Soz konusu donemde, anti-ger!fek!filik birdenbire salt
kuram meselesi olmaktan !ftkmt~n. Ileti~imin devasa, i!f i!fe
ge!fmi~, goriinmez devreler agm1, i~aret!erin bir o yana bir
bu yana vtztldayt~!anm, yani !fagda~ toplumu, ger!fek!fi te-
rimlerle nast! ifade edebilirdiniz ki? Yt!dtz Sava~lan'm ya da
bir biyolojik saldmda milyonlann bir anda olme ihtimalini
neyle temsil edebilirdiniz? Belki de, temsil edecek ya da tem-
sil edilecek hi!f kimse kalmadtgmda, temsilin tiimden sonu
Poslmodemi:!)ne Giden Yol 69

gelecekti. Radikal modernistler, sanat ile ya~am arasmdaki


ikili~i ortadan kald1rmaya !fah~mi~Iardi. ~imdi, hayat bunu
onlar i!fin kendi kendine yapm1~ gozi.iki.iyordu. Ama radikal
modernistlerin akhnda fabrika bah!felerinde ~iirlerinizi me-
gafonla okumak gibi ~eyler varken, postmodernistler kafa-
lanm reklamcihk ve halkla ili~kiler gibi ~eylere takm1~t1.
Postmodernizmin solcu bir alt-akimi, ki.ilti.iri.i toplumsal ha-
yata eklemlemenin daha muhalif yollanm yeniden icat etme-
yi denedi denemesine ama, siyasal gosterilerin ya da televiz-
yondaki reality ~ovlanmn kar~1smda pek tutunamad1. Sabit
de~er hiyerar~ilerine yonelen radikal bir saldm, ti.im de~er­
lerin, pazar olarak bildi~imiz, o devrimci aymla~masmm
i!finde kolayhkla eriyip gitti.
Modernizmin duygusal iklimi ile 1960'lannki !fOk fark-
hydi. Her ikisi de, ani bir modernle~me patlamasmm getir-
di~i zindelik ve co~ku i!ferisindeydi. Bir ki.ilti.ir hareketi ola-
rak modernizm, di~er yonlerinin yam s1ra, bi.iyi.ik !faph mo-
dernle~menin eski geleneksel toplumlarm i.izerindeki, tazele-
yici oldu~u kadar endi~e verici de olan etkisine bir tepki ni-
teli~i de ta~1r. Birle~ik Kralhk'taki (ithal olanlanna kar~1hk)
tek yerli mah modernizmin, ki.ilti.irel olarak gelenek!fi, siya-
sal olarak !falkanuh, yeni modernle~en lrlanda'da ortaya
!fikmi~ olmasm1 bir nedeni de budur. Modernizmin hatm sa-
yihr kismi, o yenilik!fi gi.i!flere kar~1 ~iddetli bir ele~tirel tav1r
takmsa da, onlarm ne~e ve canhh~mdan !fOk ~ey kapar. Yi-
ne de, 1960'lann sakin ve kayitSIZ haletiruhiyesine gore,
modernist donemin tonu genellikle endi~eli ve ac1hydi. Mo-
dernizm medeniyetin !fOki.i~i.i gibi felaket senaryolanyla bo-
~u~urken, 1960'lar aym ihtimali sevin!fle kar~1lamaya haz1r
gori.ini.iyordu. Ancak kurdu~u felaket di.i~lerinden baz1lan
uyu~turucu sannlanndan ibaretti.
Gerek modernizm, gerek ki.ilti.ir kuram1, uluslararas1 ha-
reketlerdi. Her ikisi de, zihinsel ya da fiziksel alamn daral-
tiimasi anlay1~ma kokten kar~1yd1. Tipik modernist sanat!fi-
Iar, si.irgi.inler ve go!fmenlerden !fikiyordu; daha sonraki do-
nemin baz1 onde gelen ki.ilti.ir di.i~i.ini.irleri de oyle. Devrimci
i~<;i Simfi gibi, modernist sanat<;IIar da anayurt nedir tamm1-
70 Kuramdan Sonra

yor, ulusal stmrlan, bir sanat formundan, ekolden ya da ma-


nifestodan bir di~erine ger;tikleri kadar kolay ger;ebiliyorlar-
dt. <;ok dilli metropollerde bir araya ttkt~arak, ulus devleti
de~il sanatm kendisini evleri olarak belliyorlardt. Boylece,
di~er unsurlarla birlikte gerr;ek bir anayurdun ve ulusal ge-
lene~in kaybmt da telafi edebiliyorlardt. Modernizm, r;e~itli
uhisal kiiltiirlerden parr;alan bir arada kayna~ttran melez bir
olguydu. Geleneksel diinya parr;a parr;a olmu~, her insan
kimli~i bir kolaja donii~mii~ olsa da, modernistler bu tarih-
sel zorunluluktan sanatsal bir erdem t;tkaracaktt; onlar bu-
nu, Baudelaire'in r;opliik insanlan gibi, mucizevi yeni eserler
yaratmak ir;in, tiiketilmi~ ideolojilerin siipriintiilerini kan~-
ttrarak yapttlar.
•·
Daha sonralan kiiltiir kuramt, benzer bir ~ekilde, gelenek-
sel akademik bariyerleri olabildigince ihlal ederek, dilbilim,
felsefe, edebiyat, siyaset, sanat, antropoloji vs.'yi harmanla-
yacaktt. Sanki her ~ey, bir kiitiiphane katalogr;usunun kabu-
suydu. "Yaptsalcthk", "kuram", "kiiltiirel r;ah~malar" gibi
iist ba~hklar, bir onceki nesil ir;in "varolu~r;uluk"un olmu~
oldu~u gibi, aslmda r;ok fazla bir ~ey ifade etmeyen e~reti i~a­
ret levhalanydt. Varolu~r;uluk gibi, yeni kiiltiirel fikirler de,
giindelik hayatm yam stra, akademide, zevklerde, duyarhhk-
larda, top! umsal de~erlerde ve ahlaki giindemlerde koklii de-
~i~iklikler ongoriiyordu. Kuram, bunlann yamnda, popiiler
kiiltiir ile azmhk kiiltiirii arasmdaki aynmt da ytktyordu: Te-
mel Reis'in yaptsalct bir okumastm, en az Kayzp Cennet'inki
kadar kolayhkla yapabilirdiniz. Ancak yiiksek-modernist sa-
nat gibi, kuramm popiiler kiiltiirii ele ah~1 da, her ~eyden on-
ce bir tiir de haut en bas (ba~tan a~a~tya) olaytydt. Ister T. S.
Eliot'la vodvile, ister Roland Barthes'le giire~ miisabakalan-
na bula~m1~ olsunlar, her iki hareket de, aurasmdan bir ~ey
kaybetmeden avam olana tenezziil etmeyi ba~arm1~t1. Kuram
ve sanat, stmfstzla~ttkr;a ve giderek tiiketici dostu bir hal al-
dtkr;a, astl kopu~u gerr;ekle~tirme gorevi postmodernizme ka-
hyordu. Smtfsaz bir toplumsal diizeni dii~lemi~ olan kuramct-
lann tek yapmas1 gereken, gozlerini ar;tp, bunun zaten geldi-
~ini ve admm ah~veri~ merkezi oldu~unu gormekti.
Poslmodtmilmt Gidm Yol 71

Yine, her iki donem de, tinsel a~mh!tm ~a!t1yd1. Dil ve sa-
natsal form gibi, erkekler ve kadmlar da, kendileri hakkm-
daki hakikati, bir s1mra zorland1klannda a~I!ta ~Ikaracaklar­
di. Her ~eyi elde etmeye bu kadar yakla~m1~ken, talepleriniz-
den biri neden her ~eyi istemek olmasm ki? Neden modas1
ge~mi~ formlara taviz verip, yeni §arabi eski ~i~elere doldur-
mayi surduresiniz? Bu, salt yeni du~unceler geli~tirmek me-
selesi de!tildi; du~unu~ bi~imimizin ~er~eveleri kmlmah ve
yeniden bi~imlendirilmeliydi. Bu, salt yeni edebiyat ve felse-
fe tiretmek meselesi de de~ildi; butunuyle yeni bir yazma bi-
~imi icat edilmeliydi. Martin Heidegger, Theodor Adorno ve
Jacques Derrida gibi filozoflar, anlatmak istediklerini ancak
~iir ile felsefe arasmdaki s1mrlan kald1ran yeni edebi uslup-
lar olu~turarak ifade edebilirlerdi. Kavramlan kullanmaktan
ba~ka ~areniz yoktu ama aym zamanda, onlann s1mrlarma
dayanmak, kapsamlanm gostermek ve onlan i~lerinden pat-
lamak zorundaydmtz da; bu, modernist ironinin bir tur e~i­
tiydi. Siyasal anlamda konu~mak gerekirse, salt ~iddet ve so-
muruden uzak durmakla kalmayacak, fiziksel ve ahlaki ola-
rak da bunlan uygulamaya elveri~li olmayacak yeni bir in-
san tipi olu~turmamz gerekiyordu. Tum d.iinya felaketin tam
k1y1smda titriyor ve insanh~m olanaks1z arzulannm onu a~a­
!tiya suriikleyece~ine inamyordu. Ge~mi~in telafisi yoktu,
ebediyet ~imdiydi ve gelecek biraz once gelmi~ti.
lki donemin do!turdu~u du~unce zenginli~ine kar~m, her
ikisi de insan akhna clair derin bir ~upheyi payla~1yordu.
Modernizm, en a!tir turunden bir Victoria rasyonalizmine,
yuzunu egzotik, ilkel, arkaik ve bilin~d1~1 olana donerek tep-
ki gostermi~ti. Hakikat, ta ba~usaklarda ve cinsel organlar-
da hissedilmeliydi, kafada de~il. Hayvansal· kendili~inden­
lik, akla clair yap1labilecek en ileri deneydi. Tum oz~bilin~li
modernli~ine kar~m, bu, mit ve bat1l inan~la, kan ve kumla
dolu bir donemdi. Burada, o me~hur karanhk tannlar takm-
tlslyla D. H. Lawrence gibi bir figuru ornek verebiliriz. Ge~­
mi~in, asia var olmam1~ olmas1yla utopyaya benzeyen bir
ge~mi~in, arkaik imgelerine bakarak geriye do~ru gelece~e
surukleni yord uk.
72 Kuramdan Sonra

1960'lar, ilkel ve oryantal olamn diizmece formlannm


yamnda, mutluluk verici zihinsel keyif kiiltlerine de egildi.
S1rlanm1~ bir masumi yet etrafa ya y1lma ya ba~lam1~t1. Ya~r;a
ger;kin hippiler Hyde Park'ta r;1plak dans ederken, entelek-
tiieller iini versi te kiirsiilerinde saf ka y1 ts1zhgm degeri iizeri-
ne dersler veriyorlard1. ~izofrenler, yeni bir bilinr; bir;iminin
habercileri olarak takdim ediliyordu. Erkekler ve kadmlar
hararetli bir ~ekilde zihnin geni~letilmesi gerektigine inam-
yorlardi ama birkar; doz Virgil'le degil, uyu~t 1rucuyla. Her
iki vakada da, akla yonelen yarat1c1 kar~I ~Iki~lar ile eski
moda, basit irrasyonalizm arasmda bir ay1 m yapr.1ak za-
man zaman giir;le~ebiliyordu. Istediginiz tiimiiyk yeni bir
tiir bilinr; miydi, yoksa sorun bilincin kendisi miyf1 i? Man-
tik, egemen s1mfm bir komplosu muydu? "Kapita;i rasyonel
olmadiiti ir;in yok etmek istiyor degiliz" buyuruyordu Jean-
Franr;ois Lyotard, "oyle oldugu ir;in (yok etmek istiyo-
ruz) ". * Her iki donemde de, entelektten basi t k1r ya~amma
dogru ya da bilint;di~Imn sisli derinliklerine, tropik adalara,
s'omut ~iire, ham duyarhhga ya da uyu~turucu destekli hayal
giiciine dogru bir kar;1~ vard1. Dii~iinme, r;oziim degil, soru-
nun ta kendisiydi.
1960'lar ve 70'ler, yiiksek diizeyde karma~1kla~m1~ r;ok
say1da kurama tamkhk etti; ne gariptir ki, bunlann biiyiik
boliimii, kuramsalla~t1rmaya elveri~li olmayan konulardan
etkilenmi~ti. Genel olarak bakarsak, bu tav1r, dii~iiniilebildi­
ginden daha kuramsal dii~iiniilemeyecek olan ~eylere bir de-
ger atfediyordu. Ihtiyar; duyulan, kuramsalhgm otesinde bir
kuramd1. Eger kavramlar gerr;ekten mevcut amn bozulmu~
diline aitlerse, onlann kavray1~lanndan kar;an her ~ey, bizim
ir;in iitopyayla bir anhk goz temas1 saglayabilirdi. Arzu,
farkhhk, beden, bilint;di~I, zevk, yiizer-gezer gosteren; tiim
bunlar, kuramm kendisini, kuramm mazo~ist hazzma kur-
ban ettiler. Fakat bunun farkma varmak, hassas bir dii~iin­
ce yetenegini gerektiriyordu. Keskin zekah bir dii~iiniirii bi-

• Ahntt, Anderson, The Origins of Postmodernity, s. 2 7.


Poslmodernizme Giden Yol 73

le, dii~iincenin smulanm zorlamaya ·kadar gotiiriirdii. Ku-


ram, bir tiir r;ivi r;iviyi soker terapisiydi (homoeopathy),
bizi dii~iincenin Otesine ta~Imak it;in dii~iincenin kendi-
sini kullamyordu. Ama bu, kuramc1lara tavsiyeleri Richard
Rorty'nin "Ka~mmayan yeri ka~1maym" ~eklindeki laubali
tembihinde ozetlenebilecek olan, ger; donem anti-kuramcda-
nnm cahilce ozgiiveninden farkhyd1.
Nihayetinde, modernizm ve "yiiksek" kiiltiir kurammm
ortak noktas1, r;ok yonlii tutkulanyd1. Her ikisi de, tekinsiz
bolgelere ad1m atmaktan r;ekinmiyor, burunlanm her ~eye
sokuyor ve en onemli konulara bula~1yordu. Yeni kavram-
lar olu~turuluyor ve yeni yontemler geli~tiriliyordu. Bu ya-
zarlann iizerinde r;ah~ttklan konular, siyasetten cinsellige,
dilden kiiltiire, etikten ekonomiye, psi~eden insan medeniye-
tine kadar r;e~itlilik gosteriyordu. Bugiiniin kiiltiir kuram1,
biraz daha miitevaztdtr. Derinlik dii~iincesinden ho~lanmaz
ve temellere e1 atmaktan imtina eder. Evrensel kavramm1
duydugunda iirperir ve tutkulu incelemeleri tasvip etmez.
Genellikle, boyle incelemeleri basktci bulur. Yerel, pragma-
tik, tikel olana inamr. Ve ne gariptir ki, bu yonleriyle, yine
yalmzca kendi gorebildigine ve kalduabildigine inanan, o
r;ok nefret ettigi muhafazakar bilimden pek bir fark1 kal-
maz.
Ancak, burada daha derin bir ironi vardu. Tam kiir;iik
dii~iinmeye ba~ladigimiZ anda, tarih biiyiik oynamaya ba~­
lami~tir. "Yerel eyle, kiiresel dii~iin" bildik bir solcu slogan-
dt ama biz, siyasal sagm kiiresel oynad1gi, postmodern so-
lunsa yerel dii~iindiigii bir diinyada ya~amaya ba~ladtk. Ka-
pitalist kiireselle~menin biiyiik anlatiSimn ve ardmdan getir-
digi yikiCI tepkinin gezegenin her yanma yayild1gi bir r;aga,
bu entelektiieller neredeyse siyasal terimlerle dii~iinmeyi ta-
mamen unutmu~ken yakaland1lar. Kar~1smda amans1z ve bu
kez fundamentalist bir siyasal dii~man bulan Bat1, ~iiphesiz
kendi medeniyetinin temelleri iizerine dii~iinmeye daha faz-
la zorlanacakt1.
Ancak Bat! bunu, tam da felsefecilerin gelip ayaklannm
tozuyla temel diye bir ~eyin olmadtgl haberini verdikleri bir
74 Kuramoon Sonra

anda yapmak zorundayd1. Kotii haber, Kral 1t1plakt1. 0 hal-


de Bat1'mn, kendi ya~am bi~timi hakkmda kulaga ikna edici
gelen birtak1m me~rula~tlrma savlan bulmas1 gerekebilirdi;
ama Batl bunu, tam da kiiltiir dii~iiniirlerinin, onu, boyle
me~rula~t1rmalarm ne olanakh, ne de gerekli oldugu konu-
sunda temin etmekte oldugu s1rada yapmahyd1. Kendi var-
olu~unun hakikati ve ger~tekligi iizerine, postmodern dii~iin­
cenin hakikat ve ger~teklige clair ciddi ~iiphelet besledigi bir
anda, dii~iinmeye zorlanacakt1. K1sacas1, ilerledik~te s1gla~an
bir ~tagda, kulaga derinlikli gelen ~eyler soylemesi gerekecek-
ti.
Buradan ~tlkanlabilecek ka~tlmlmaz,~onu~t; kiiltiir kura-
mmm yeniden tutkulu dii~iinmeye ba~lamak zorunda oldu-
gudur; Bat1'ya ihtiya~t duydugu me~rula~tlrma argiimanlan-
m verebilmesi i~tin degil, artlk i~tinden ~t1kamad1g1 biiyiik an-
laulardan b~r anlam ~tlkarmamn yollanm arayabilmesi i~tin.
Bunun ne anlama gelebilecegini incelemeye ba~lamadan on-
ce, kiiltiir kurammm kazan~tlan ve kay1planm yans1tan bir
bilan~to ~t1karmahy1z.
4

KA YRPLAR VE KAZAN~LAR

0 nu ele§tirenlerin bir ktsmma gore, kiiltiir kuramt fik-


rinin arkasmda "fa§ist entelektiiel" ya da "Alaba-
ma'nm mutfah sanatt" gibi terimsel bir \eli§ki yatar. Sanatm
ve edebiyatm tiim anlamt, tikelliklerinde sakhdu. Sanat ya-
pttlan ve kiiltiir ya§amsal deneyimlerdir, soyut doktrinler
degil. Duyumsal, hassas, bireye ozgiidiirler. Peki soyut dii-
§iinceler tum bunlan oldiirmez mi? Sanatt kuramsalla§ttr-
mak, ka§ \atmamn ya da kucakla§manm bilimini yapmaya
\ah§mak gibi bir §ey degil midir? Bireyin bilimini yapamaz-
stmz. Bocekbilimciler boceklerin ya§ammt incelerler ama tek
bir oriimcegi incelemezler. Kuram genel, kiiltiir ozgiildiir.
Kiiltiirii, bir grup insamn kendi durumlanndan simgesel an-
lamlar \Ikarma bi\imleri anlamma gelecek §ekilde, geni§ bir
baglamda ele alsak bile, yine de o insanlann ya§anmt§ dene-
yimlerinden bahsediyor oluruz. Ve bunun nastl kuramsalla§-
unlabilecegini dii§iinmek gii\tiir.
Aslmda, sanat hakkmda soylenebilecek her soz soyuttur.
Bu baktmdan, ki.iltiir kuramt istisna olu§turmaz. ~iirin tonu-
nun, unutulmaz bir bi~imde, umutsuzluktan Jirik bir sevin-
76 Kuramdan Sonra

ce donii§ii hakkmda konu§abilirsiniz ama bu da, yine soyut-


lamalarla konu§mak olur. "Simge" sozcii~ii, en az "goste-
ren" kadar soyuttur. Tek fark, insanlann c;o~unun ikincisin-
den c;ok birincisine ah§ml§ olmas1d1r. Giindelik dil de nil en
§eyin biiyiik ktsm1, ashnda jargon oldu~unu unuttu~umuz
jargonun ta kendisidir. "Karakter" ve "monolog" art1k jar-
gon de~ildir; "stmf miicadelesi" ve "ataerkil" ise hal a oyle-
dir. "Kralic;e, Saygtde~er Majesteleri" jargondur ama Bri-
tanyah bir hanedanc1 (royalist) ic;in de~il. "Ikincil kanser ev-
resi" bir berber ic;in jargondur ama bir cerrah ic;in de~ildir.
Jargon c;o~u zaman bir §ekilde kat!lmad1~1DlZ dii§iinceler an-
lamma da gelir. Times Literary Supplement'in eski editorlerin-
den biri, hie; §a§maz bir bic;imde, "soylein" gibi sozciiklerin
altlanm hep mavi kalemle c;izdi~ini ac;•klaml§tl. Editoryal
koltuktaki selefleri ic;in, alt1 c;izili sozciikler muhtemelen
"montaj" ve "nevrotik" gibileri olmu§tU. Onlann da selef-
leri ic;in, "evrim" ve "sosyoloji "ydi belki.
Her haliikarda, biitiin sanatlann c;arptcl bic;imde tikel ol-
du~u varsay1m1, oldukc;a yeni bir yakla§tmdlr. Tikel olana
duydu~u tiim a§ka ra~men, bu varsaytm tuhaf bir §ekilde
evrensel hakikat taklidi yapar. Sanatm bu §ekilde yeniden
tammlanmas1, yalmzca on sekizinci yiizy1l sonlanndan bu-
giine kadar olan k1sa donemi kapsar. Samuel Johnson, tikel
olamn stklci, evrensel olamnsa heyecan verici 'oldu~unu dii-
§iiniiyordu. Virgil, Euripides, Dante, Rabelais ve Shakespe-
are'in sanat1 boyle gormii§ olma ihtimali c;ok dii§iiktiir. As-
hna bakllma, bu isimlerin bizim bugiin sahip oldu~umuza
benzer bir sanat kavramlanmn, ya da -ic;lerinden baz1lan
ic;in- herhangi bir sanat kavramlanmn olmu§ olma ihtimali
de c;ok dii§iiktiir. Bugiinlerde hie; sorgulamadan kabul etti~i­
miz sanat kavram1, ashnda yalmzca iki yiizyll once icat edil-
di. Do~umundan bir yiizyll kadar sonra da, modernist hare-
ketin yo~un saldmsma maruz kald1.
George Orwell'dan biraz c;arp1tarak ahnttlamak gerekir-
se, biitiin dillerin soyut ama baz1 dillerin di~erlerinden daha
soyut oldu~u do~rudur. Ama bu ilia ki, kuram ile sanat ve
kiiltiirden bahsetmenin oteki bic;imleri arasmdaki fark de~il-
Kayaplar ve Kazandar 77

dir. Genellikle "kuramcllar" olarak goriilmeyen Samuel


Taylor Coleridge veT. S. Eliot, zaman zaman Jacques Der-
rida kadar soyuttur. Bir anlatmm sivri ko§eleri ya da bir ifa-
de bi<;iminin piiriizlii dokusu hakkmda yazabilirsiniz ama
bunlar kabul edilebilir jargon formland1r; oysa, baz1 ba§ka
tiir sanatsal konu§malar oyle degildir. Ashnda, bu kabul
edilebilir jargon tiirii, <;agda§ ele§tirinin ev iislubu ya da yo-
reselleht;esi gibidir. Bu jargon Sidney'den San Diego'ya ka-
dar her yerde, bir mason i<;in k1vnk bir parmagm ayart edi-
lebildigi kadar, <;abucak ayart edilebilir. Bugiin bir edebiyat
ele§tirmeni olmak demek, bu dili ak1c1 bi<;imde kullanmaya
ogrenmek demektir.
Eger "hermenotik fenomenoloji" jargon say1lacaksa, ter-
sane i§<;ilerinin ya da motor ustalanmn kullandaklan dil de
jargon say1lmahd1r. Domuz <;obanlan hukuk<;ulann dilini
karma§Ik bulabiliyorsa, hukuk<;ular da domuz <;obanlanm
anla§llmaz bulabilir. Ihtiyacimaz alan §ey bazen jargondur,
bazen de giindelik diL Doktor bize ya§h midemizle aram1zm
nas!l oldugunu sorarsa ald1rmayiz; ama klinik notlanna
"Y a§h mide §u s1ralar biraz yaramazhk edi yor" yazacak
olursa, onun profesyonel yeteneklerine alan giivenimiz sar-
sahr. Bir sanat ele§tirmeni, tuvalin ortasmda kii<;iik sevimli
bir kirmiZI §ey var diye yazarsa, herhalde onun egitimine
harcanan kamu kaynaklanmn ger<;ekten yerinde kullamhp
kullamlmad1gmi sorgulamaya ba§lanz. Gemicilerin de, i<;ine
binecegimiz cankurtaran botlanm suya indiren hayati me-
kanizma hakkmda aym iislupta konu§tugunu duymak iste-
mezdik. Hayatta, etraflmazda konu§ulanlan anlamaktan
mutsuz olacagimtz bir<;ok durum vardar. "Biraz sol yap,
sonra bir miiddet dosdogru siiziil", hava trafik kontroliin-
den, bindigimiz w;agm pilot telsizine ge<;mesini isteyecegi-
miz tiirden bir ciimle degildir.
Yine de, tiim bunlar, anh §anh bir edebiyat kuramcisimn
§6yle bir ciimle kathama yapmasma bahane olamaz: "Geli§i-
mi na-tamam yore-sel yan-ozne, teolojinin cog-rafyaya §e-
matize edildigi bir diinyada i§levsel bak1mdan tam anlamiyla
donuk olarak kuramsalla§tmlamaz." Anaokulunda, soz-
78 Kuramdan Sonra

ciikleri ktsa ~izgilerle bolmek onlan daha iyi anlamamn bir


yoluydu; burada ise, tam tersi yonde etki yapan aptalca bir
yapmactkhktan ba§ka bir §ey de~ildir. Bu jargon tiiriiniin,
bir kabile aidiyeti ni§am olmast baktmmdan, bir doktoruii-
cebinden fiyakah bi~imde dt§an sarkmast i~in ozellikle ayar-
ladt~l stetoskoptan hi~bir farkt yoktur. Mesele, bu ciimlele-
rin yalmzca onlan tkma stktla anlamaya ~ah§an kitlelere an-
la§tlmaz gelmeleri de~ildir; zira ·tkmtp stktlmayan entelijen-
siyanm biiyiik boliimii i~in de anla§tlmazdtrlar. lnsan bazen
bunlann, onlan iiretenler i~in bile, o da yalmzca belli belir-
siz bir §ekilde, anla§thr oldu~undan §iiphe eQiyor. Boyle ya-
zan insanlar, anla§thr olmakla ilgilenmjyorlar bile. Di~er
§eylerin yamnda ozellikle dile belirli bir yetene~i ve i~giidii­
sel bir yakmh~1 oldu~u i~in maa§ alan bir edebiyat akademis-
yeni olarak bu §ekilde yazmak, miyop bir goz doktoru ya da
a§m obez bir balet olmak gibidir. Rock ytldtzlan ve futbol-
cular, otobiyografilerini yazarken, daha aktlh ve sofistike
goriinmek i~in nastl kirahk yazal"lara ihtiya~ duyuyorlarsa,
boyle yazarlann da, yaztlanmn daha aptalca ve basit olma-
st i~in, ba§ka kirahk yazarlara ihtiyact vardu.
T abii biitiin kuramctlar bu kadar sefil bi~imde yazmtyor-
lar. Ashnda, Theodor Adorno, Roland Barthes, Michel Fo-
ucault, Fredric Jameson gibi, i~lerinden baztlan zamammt-
zm en biiyiik edebi iislup~ulan arasmda bile saytlabilirler.
Anla§Ilmaz olmadan da zor §eyler yazabilirsiniz. Zorluk bir
i~erik meselesidir; oysa anla§tlmazhk o i~eri~i nastl sundu-
~unuzla ilgilidir. Ba§ta bilimsel konularda olmak iizere, ye-
terli derecede basitle§tirilmesi miimkiin olmayan bazt dii-
§iincelerin oldu~u do~rudur. "Biitiin biiyiik sanatlann strn
basitli~inde sakhdtr" diisturu, i§in fazlaca basitine ka~an bir
sa~mahkttr. Ama yine de, nastl bazt kuramctlar basit konu-
lar hakkmda kahramanca bir sapkmhkla ezoterik bir iislup-
ta yazmayt ba§arabiliyorlarsa, bazt ezoterik konular hakkm-
da a~tk bir iislupta yazmak da miimkiindiir.
Radikal kiiltiir kurammm kendisini bu derece kasarak an-
la§Ilmaz olmaya ~ah§masmda oiellikle yiizkaraSl olan bir ta-
raf vardtr. Bu, yalmzca daha ktsa sozciikler kullanmt§ olsay-
Kay1pfar ve Kazandar 79

d1, cahil ci.ihela kitlelere ula§abilecekti meselesi degildir~ Bu-


radaki yi.izkaras1, ki.ilti.ir kurammm arkasmda yatan ana fik-
rin demokratik bir fikir olmasmdan kaynaklamr. 0 eski ko-
ti.i gi.inlerde, ki.ilti.iri.in, s1tma ya da alyuvarlar gibi, kammzda
sahip olmamz gereken bir §ey oldugu varsay1hrd1. Buna mu-
kabil, arkadan gelen nesiller, kaliteli bir metafor ile ucuzu
arasmdaki fark1 hemen ay1rt edebilecek birer centilmen gibi
yeti§tirildiler. Ki.ilti.ir, gozlerinizin i.isti.ine ikinci bir <;ift ka§I
ya da ereksiyon olmamn bilgisini sonradan ne kadar edine-
biliyorsamz, ancak o kadar edinebileceginiz bir §eydi. Mede-
nilik, dogal olarak gelen bir §eydi. Stendhal ve Rembrandt
i.izerine yapabileceginiz yorumlar, en az hap§mk kadar ken-
diliginden, ya§h bayanlar i<;in nezaketle kap1lan a<;mak ka-
dar i<;gi.idi.iseldi. Daha once gormi.i§ oldugumuz gibi 1960'la-
nn o yogun, demokratik cang1hnda dogmu§ olan kuram ise
bunun tersini di.i§i.ini.iyordu. Oyuna katiiabilmeniz i<;in yap-
mamz gereken tek §ey, belirli konu§ma bi<;imlerini ogrenmek
ve kapmm d1§ma baglanmi§ bir <;ift safkan sahibi olmamak-
tl. Ve bu konu§ma bi<;imleri, prensipte herkese a<;1kt1.
Uzmam olmayan hi<; kimse, bir botanik kitabm1 a<;Ip da
i<;inde yazlianlan hemen anlamad1gi i<;in kapagm1 hiddetle
kapatmaz. Sanat ve ki.ilti.ir de en az bitkilerin hayatlan ka-
dar karma§Ik olduguna gore, onlar hakkmda soylenecek
Sozlerin Otekilerden daha kolay anla§Ihr olmaSl beklenemez.
Buna ragmen, botanik bilimini zor bulmakta bir beis gorme-
yen bir<;ok insam, bir heykelin ya da romamn yorumunu an-
layamiyor olmaktan az da olsa rahats1z olur. Ve bunun il-
gin<; bir nedeni vard1r. Sanat ve ki.ilti.iri.in, "teknik" sorun-
lardan ziyade "insani" olanlanyla, darp hukukundan ya da
onbacakhlann organik yap1smdan ziyade a§k, oli.im ve ar-
zuyla ilgilenmesi beklenir. Ve tabii ki "insani" olan her §eyi
anlayabilecegimizi di.i§i.ini.iri.iz. Ashnda, bu son derece ku§ku
goti.iri.ir bir aynmd1r. Aristo i<;in insan olmak bir anla~da
teknik bir olayd1r; aym Thomas Aquinas i<;in a§k, Sigmund
Freud i<;in arzu veya bir levazimat<;I i<;in oli.imi.in oldugu gi-
bi. Ve sanat konusunda, "insani" olam "teknik" olandan
ay1rmak kolay degildir.
80 Kuramdan Sonra

Ancak sanat, onbacakhlann organik yaptlanmn bilgisi-


nin aksine, prensip olarak herkes i~in ula§llabilir goziikiir.
Oysa, onbacakhlar hakkmdaki baz1 makaleleri okumak,
muhtemelen Joyce'un Ulysses'ini ya da Paul Celan'm §iirini
okumaktan ~ok daha kolayd1r. Modernizmle birlikte, sana-
tln dili, ya§asayd1 George Elliot'm kesinlikle §a§lrtlCl bulaca-
gl bir §ekilde, giindelik hayatm dilinden radikal bi~imde
farkhla§lr. lnsanlar zaman zaman Adam Bede gihi konu§mU§
olabilirler ama asia Finnegans Wake gibi konu§an birileri ol-
maml§ttr. Ancak postmodemizmle birlikte, iki soyleyi§ bi~i­
mi birbirine yakla§tmhr: Medyamn dili ve kiiltiiriin biiyiik
boliimii, bir kez daha giindelik hayatm dili olmu§tur. Ve bu,
sanaun bir ortak insan konulan meseldi oldugu ve ortak
konulan hi~ de ortak olmayan bir dille konu§mamn kendi
i~inde ~eli§kili bir §ey oldugu yolundaki (kendisi portmoder-
nizmden daha eski olan) kamy1 destekler.
Bu apa~1k bir hatad1r. Herkesi ilgilendiren sorulann mut-
laka basit oLnalan gerekmez. Akcigerler ve karacigerler her-
kesi ilgilendirir ama tlp adamlan onlan anla§1lmas1 olduk~a
gii~ bi~imlerde tartl§Jdar. Kulland1klan terimlerle belirgin
aynmlar yaparlar ve giindelik dilimizin gerektirmedigi tiir-
den karma§lk siire~lerin portresini ~izerler. Ahlaki meseleler
de insanhgm tiimiinii ilgilendirir; ama iyi ya§amamn ne an-
lama geldigi sorusu cevaplamas1 ~ok zor bir soru oldugu
i~indir ki, ahlak felsefesi onu kar§tlayabilmek i~in kendi
ozelle§mi§ konu§ma formlanm geli§tirmek durumunda kal-
ml§tlr. Aym §ey, nevroz ~e§itlerine ya da siyasal devlete cla-
ir konu§malar i~in de ge~erlidir. Nevroz soz konusu oldu-
gunda, sokak dili diizeyine s1zm1§ ender kuramlardan biri-
nin psikanaliz olmas1 ilgi ~ekicidir. Bu son derece ezoterik
kuram, §a§1rt1c1 bi~imde, sokagm ortak leh~esi olmu§tUr.
"Ego", "Oedipus Kompleksi", "libido", "paranoya" ve
"bilin~dl§l" gibi terimler, "ideoloji ", "meta feti§izmi" ya da
"iiretim bi~imi" gibilerinin aksine, giindelik dilin bir par~a­
sma donii§mii§tiir.
Bunun neden boyle oldugu sorusu, tek ba§ma bir ~ah§ma
konusu olmaya lay1kt1r. Ama bu belki de k1smen, Mark-
sizm'in y a da semiyotigin dilinde hi<; yokken, psikanalizin
dilinde popi.iler hayal gi.ici.ini.i fetheden tuhaf ve <;ekici bir
~eyler olmasmdand1r. Milyonlann ortak konu~ma dili hali-
ne gelen anla~Ilmasi gi.i<; jargonlara bir ba~ka <;arpiCI ornek
ise teolojidir. "llahi inayet", "Teslis" ve "ilk gi.inah", asla
basit terimler degildir ama art1k kesinlikle gi.indeliktirler. SI-
radan insanlar, eger kendi hayatlanyla dogrudan ilgili gozi.i-
ki.iyorlarsa, bu ti.ir karma~1k kavram1an anlamakta gi.i<;li.ik
<;ekmezler; a ym, eger soz konusu alan kendi i.icret artl~lan
ise, karma~1k ekonomik konulan de~ifre etmekte sorun ya-
~amamalan gibi.
Herkesi ilgilendiren konulann gi.indelik dilde tarti~Ilma­
sma ah~t1k. Toplumsal bask1 buna bildik bir ornek. Azmhk
gruplan ilgilendiren konulann uzmanhk gerektiren dillerle
ifade edilmesine de ah~t1k; gi.ivercin tutkunlanmn ya da sa-
do~mazo~istlerin jargonlan gibi. Daha ma d1~1 olam ise,
herkesi ilgilendiren sorunlann ozelle~mi~ bi<;imlerle ifade
edilmesidir. Bu moral bozucudur; <;i.inki.i ger<;ekte anlamadl-
glmlz bu diJi anJay abiJiyor oJmam1z gerektigini hissetmemi-
ze yol a<;ar. Herkesi ilgilendiren konulan uzmanhk gerekti-
ren bi<;imlerde tartl~mak, klasik entelekti.ielin roli.ini.in pek
de fena say!lmayacak bir tasviridir ashnda. Gi.ini.imi.izde
olup biten ~ey ise, "ki.ilti.ir kuramclSI "mn, bir zamanlar en-
telekti.iel olarak bilinen ~ey i<;in yeni bir etiket halini alm1~
olmasidlr. "Ki.ilti.ir", entelijensiyamn en iyi ihtimalle gele-
neksel olarak dillendirmi~ oldugu, terhel soru ve sorgulama-
lan i.izerinde i~leyebilecegimiz ana zeminlerden biridir artlk.
Ama bu, hep boyle degildi. Tarihsel anlamda konu~mak
gerekirse, entelekti.ielin roli.i bir zeminden digerine kaymi~­
tlr. Entelekti.ieller, insanhgm daha genel, daha temel konu-
lanm ifade etmeye yarayacak ozgi.in dili bulmak zorunday-
d!lar. Bir meta-dil diyebilecegimiz ~eyin aray1~mdayd!lar;
yani, siyaset, etik, metafizik ve benzeri konulann hepsine
birden giri~lerini saglayabilecek bir dil. Ve bu ko~ullan yeri-
ne getirebilecek alan ozgi.in dil, zamandan zamana, mekan-
dan mekana degi~iklik gosterdi. Entelekti.iellere i<;inde ika-
met edebilecekleri ge<;ici evi bazen bir akademik konu sag-
82 Kuramdan Sonra

lad1, hazen bir digeri. Ama er ya da ge~, kendilerini hep zor-


la tahliye edilmi~ ve alternatif ikamet aray1~lanna girmi~
buldular.
Entelekti.ielin ~admm kurdugu yer, bir zamanlar teolojiy-
di; bani o insan bilimlerinin sozde krali~esi. Teoloji, etigi, si-
yaseti, estetigi, metafizigi, gi.indelik hayat1 ve nihai hakikati
gayet uygun bi~imde birbirine baghyordu. Ne zaman ki, te-
oloji insan bilimlerinin, sozci.igi.in daha itibars1z anlam1yla,
krali~esi haline geldi, bu anla~ma da sona erdi. Daha sonra,
entelekti.iele evinin bir odasm1 bir si.ire i~in a~an felsefe oldu;
ger~i, felsefeyi kuru bir semantik hadiseye heni.iz indirgeme-
mi~ olan A vrupa ki.ilti.irleri i~in entelek..ti.ielin ev sahibesi ha-
la felsefedir. On dokuzuncu yi.izy1lda, entelekti.ielin olagan
adresi bilimdi. Dogal bilimler, salt fiziksel di.inyamn dogasi-
mn ~ok otesine ge~en yan anlamlanyla birlikte, art1k insan
bilgisinin paradigmas1yd1. Bilim, etki alamm etik, sosyoloji,
teoloji, felsefe ve edebiyata kadar geni~letti ve dolayisiyla
entelekti.ielin kendine ev belleyebilecegi i~lek kav~ak konu-
muna geldi. Eger Voltaire ve Rousseau on sekizinci yi.izy!lm
tipik entelekti.ieUeri olmu~larsa, Darwin ve Huxley de aym
roli.i bir sonraki yi.izy1lda mi.ikemmel bir bi~imde oynami~­
tlf. Ama on dokuzuncu yi.izy1l, gorevi farkh uzmanhklar ge-
rektiren bilgi alanlan arasmda hareket ederek, onlan geni~
bir ahlaki, toplumsal olarak sorumlu ve humanist duru~
noktasmdan yarg!lamak olan yazm adam1 tiplemesinin yi.ik-
seli~ini de gordi.i. Bu ti.ir bilgili ve hevesli amatorler, hayat-
lanm bir yorumcu olarak kazanmak istiyorlarsa, birden faz-
la konuda uzmanla~mak zorundayd!lar. On dokuzuncu yi.iz-
y!l aynca, sosyoloji ve antropoloji gibi, aranan ti.irden meta-
dilleri saglamay1 vaat eden yeni disiplinlerin geli~imine de
tamkhk etti.
Klasik entelekti.iel kavrammm ozi.i i~te burada sakhd1r.
Entelekti.ieller, salt dar alan uzmanlan degiHerdi. Ashnda, o
donem entelekti.iellerinin tamm1m bir ~1rp1da yapmak gere-
kirse, onlann akademisyenlerin Zidd1 oldugu soylenebilii;".
Jean-Paul Sartre, bir ni.ikleer bilimciyi, ancak ni.ikleer testle-
re kar~1 bir dilek~enin altma imza atm1~sa, bir entelekti.iel
olarak kabul ederdi. Entelektiieller, topluma ve insanhga
clair olan dii~iincelerle bir biitiin olarak ilgiliydiler. Temel
toplumsal, siyasal ve metafizik sorularla me~gul olduklan
i~in, birden fazla akademik arenada soz sahibi olmak duru-
mundaydilar. Mesela Raymond Williams, Susan Sontag,
Jurgen Habermas, Julia Kristeva veya Michel Foucault gibi
yazarlara hangi akademik unvan ili~tirilebilir? Bu tiir dii~ii­
niirleri tasvir etmeye yarayacak bildik bir terim yoktur; ki
bu da "kuram" gibi muglak bir sozciigiin varolu~ nedenle-
rinden biridir. Ve yapt1klan ~ah~malann kolay kolay kate-
gorize edilemiyor olmas1, bu ~ah~malann oneminin asli gos-
tergesidir.
Fakat burada a~Ik bir amatorliik tehlikesi de soz konu-
suydu. Bilgi daha karma~1kla~uk~a ve daha teknikle~tik~e,
bilimsel miyopluklanndan kurtulabilen ve toplumun tiimii-
ne birden baz1 rahatSIZ edici sorular yoneltebilen dii~iiniirle­
re zaruii bir ihtiya~ da dogdu. Ashna bak1hrsa, bu sorulann
baz1lan, dogrudan dogruya bu entelektiiel emek aynm1m
yaratmakta olan gii~lerin bizzat kendilerini ilgilendiriyordu.
Ama bilginin ktskan~hktan, dar boliimlere ayn~tmldigi bir
diinyada, boyle bir figiir nereden ~·kacakti ki? Ve boyle bi-
rileri ~1ksa bile, ne diyebilirdi? Konu~mas1, anla~1lmaz bir
ugultunun i~inde bogulmasm diye, dinleyicilere uzak dur-
mak zorunda kalmaz mtydt? Aynca, entelektiiel emek ayn-
mmm kendisine sald1ran bir soylem entelektiiel olarak me~­
ru olabilir miydi?
K1sacasl, ulu bilgeler, peygamberler, Aristovari ahlak~I­
lar, amator edebiyat~Ilar (belle-lettrists), avam filozoflan ve
Evrenin-Anlam1 tiiccarlan i~in aynlan kadro giderek azah-
yordu. Bu, bir baktma olumlu bir geli~meydi. Thomas Carly-
le gibi otoriter perdeden at1p tutan adamlar tarafmdan a~a­
gtlanmaktan ya da Matthew Arnold'un her yone esneyebilen
genellemeleri altmda ezilmekten bir kurtulu~tu. Ama bu du-
rum, kokten bir ~ekilde sorgulanmaya hi~ hevesli olmayan
bir toplumsal diizen i~in de olduk~a elveri~liydi. Aruk ente-
lektiieller, bir yandan centilmen bilginlerin kaygiSIZ amator-
liigiine dii~meden, diger yandan da dar gorii~lii bilginlere
84 Kuramdan Sonra

teslim olmadan, bu tiir sorgulamalara giri§menin yollanm


bulmak zorundayd1lar. Amatorler ile hocalar arasmda Slkl-
§lp kalml§lardl ve iki tarafa da yakm degillerdi. Hocalara kl-
yasla geleneksel akademik uzmanhg1 fazla kiir;iik goriiyor-
lardl ama amatorlere k1yasla dilleri fazla teknikti. Ve her iki
kampa k1yasla da siyasal tav1rlan fazla keskindi.
On dokuzuncu yiizy1hn sonlanndan itibaren, entelektii-
elin rolii giinbegiin insan bilimlerine dogru kay~:h. Bu donii-
§iimiin birkar; farkh nedeni vard1. Bilim ve ticaretin egemen
oldugu bir diinyada, insan bilimleri artan bir §ekilde kenara
itiliyordu; ama bu durum da, onlara toplumsal diizenle ara-
ya bir mesafe koyma imkam ve dolay1S1~a son derece giir;lii
bir perspektif veriyordu, ki bu mesafeli perspektif ticari, bi-
limsel ve teknolojik r;1kar ili§kilerinin ir;inde olanlarda eksik
olan §eydi. Yani, ins an bilimlerine bir tiir yeni tinsel merke-
ziyet saglayan §ey, tuhaf bir §ekilde, bu bilgi alanlanmn ca-
hil bir toplumda giderek artan gereksizlikleri oluyordu. He-
men hem en a ym nedenlerden dol a y1 da, bu alanlara daha az
ilgi duyulacakt1.
Bunun yam s1ra, insan bilimleri ya da "kiiltiir", bir biitiin
olarak modernitenin krizinin en ince aynntilanna kadar
kaydedildigi bir aland1. Kiiltiir, hepsi de ruhsuz bir endiist-
riyel kapitalizm tarahndan ku§atllml§ olan, medenilik, ce-
maat, imgelemsel yarat1m, tinsel degerler, ahlaki nitelikler,
ya§am deneyiminin dokusu gibi unsurlarla ilgiliydi. Bilim,
felsefe ve sosyoloji, tiimden bu barbarca diizene teslim ol-
mu§ goriiniiyordu. Felsefe, "hir;bir §ey fark etmez" ile "hir;-
bir §ey gark etmez" gibi ifadelerin arasmdaki manuksal ay-
nhga kendisini oylesine kaptlrml§ gibiydi ki, diinyayl degi§-
tirmekle ilgilenecek hali yoktu. Ahlaki dii§iince, bilinr;li ki§i-
sel r;1kann insan hayatmm itici giicii oldugumi varsay1yordu.
Sosyoloji, toplumu, olmas1 gerektigi gibi degil, oldugu gibi
incelemeyi tercih ediyordu. Kiiltiir, Jaute de mieux (ehven-i
§er) olarak, tiim yiikii Slrtlanml§ goziikiiyordu.
Dinin koltugu h1zla sallanmaktayd1 ve boylesi hayali
kavramlara tahammiilii olmayan bir toplumsal ortamda, ar-
uk temel amar;lar ve degerlerle ilgili sorulann giindeme geti-
Kay1plar vt Kazan,lar 85

rilebilecegi tek platformun kiiltiir oldugu goriiliiyordu. Ne


var ki, o donemde kiiltiir ele~tirel olabildiyse, bu k1smen gi-
derek devre d1~1 kahyor olmasmdand1. Onun pek de rahat-
SlZ edici olmayan itiraz1m dillendirmesine izin veriliyordu.
<::agda~ sorunlara getirdigi r;oziimlerin r;ogu, inodas1 ger;mi~,
aristokrat zihniyetli ve tahammiil edilemez derecede kibir-
liydi; bu ozellikleri de ac1ma hissi uyandmyordu. Din gibi,
genellikle kuramsal diizeyde hakk1 teslim ediliyor ama pra-
tikte itibar edilmiyordu. Kiiltiir, bankamza giderken yolda
h1zhca selam verip ger;tiginiz ~eydi. Yani, kiiltiir yalmzca en-
telektiiele, her nas1lsa etrafmda sayg1 uyand1ran bir tinsel
aura yaratm1~ olan ama yeni kanalizasyon sisteminin nerede
kurulacag1 dii~iiniiliirken kimsenin ciddiye almaya tenezziil
etmedigi bir figiir olan entelektiiele gore bir ~eydi. Kiiltiir gi-
bi, entelektiieller de aym zamanda hem ir;eride, hem d1~an­
dayd1. Otoriteleri var ama iktidarlan yoktu. Modern r;agm
sekiiler ruhban Slmflydllar.
Ama kiiltiiriin entelijensiyaya hitap etmesinin arkasmda,
daha olumlu bir neden de vard1. Eger entelektiiellerin bir ta-
raftan r;1tkmld1m centilmen-bilgin, diger taraftan da elleri
nas1r tutmu~ uzmandan uzak durmalan gerekiyorsa, kiiltiir
bunu yapmamn en uygun yolu gibi goziikiiyordu. Bir kere,
hir;bir kavram kiiltiirden daha genel olamazd1. Ashna bakl-
hrsa, kiiltiiriin en biiyiik utanr;lanndan biri, onun neyi kap-
samad1gm1 bilmenin r;ok zor olu~uydu. Sanatm miistesna
doruklanndan giindelik hayatm tekdiize vadilerine kadar
her yeri kaps1yordu. Chopin kiiltiir demekti; r;ifte kaylt yon-
temiyle muhasebe defteri tutmak da oyle. Dahas1, kiiltiir,
h1zla bir ozelle~mi~ alanlar kiimesine donii~iiyordu; aruk so-
yut bir fikir degil, birtak1m ag1r analitik sorgulamalar gerek-
tiren biitiinliiklii bir endiistriydi. Kiiltiir, bir biitiin olarak
toplumsal ya~amm nitelikleri iizerine soz soyleyebiliyorsa,
i~r;i smlf1 sar; stillerinin ya da Ekspresyonizm'in stratejileri-
nin detayh ar;1klamalanm da yapabiliyor olmahyd1. Top-
lumsal bir kavramm ar;1k dokusuna sahipse, estetik bir kav-
ramm s1k1 dokusuna da sahip olmahyd1. Tiim bu yonleriyle,
kiiltiiriin entelektiieller ir;in dogal bir albenisi vard1; zira, on-
86 Kuramdan Sonra

lart yakmdan ilgilendiren sorulan, tek tek toplumsal diizene


teslim alan siyaset, ekonomi, sosyoloji ve felsefe alanlannm
i~inden giindeme getirmek aruk ~ok zor goriiniiyordu. Buna
paralel olarak, entelektiiel de kiiltiir kuramctsma donii~ii­
yordu. Kiiltiir; elinde bebekle kalakalm1~t1; ~iinkii etrafmda-
kiler onu b1rak1p ka~m1~lard1.
Fakat, kiiltiir kuram1 dii~iincesinde kendisiyle ~eli~en bir
~eyler oldugu aktllardan hi~ ~1kmayacakt1. Siyaset ve ekono-
mide entelektiiellik yapmamn hi~bir sakmcast yoktu; zira
bunlar ki~isel olmayan konular gibi duruyordu. Bu konular-
da duygulardan annmt~, tarafs1z bir tav1r almak kolaydt. Ne
var ki, kiiltiir, degerin, tutkunun, duyuqJSal deneyimin ya-
~am alamydt ve diinyanm nastl oldugundan ~ok, bize nastl
hissettirdigi ile ilgiliydi. Ele ahrken akllct ve sogukkanh olu-
nabilecek tiirden bir ~ey degildi. Entelektiieller, Anglo-Sak-
son kiiltiirlerinde uzun sure, kurumu~, robotla~m1~, kasmtt,
hayattan uzak ve onu inkar eden tipler olarak goriilmii~tii.
Burada insamn akhna, TV ~ovu Mastermind'in iirkiin~ a~th~
miizigine kar~1hk, University Challenge'm eglenceli cingth ge-
liyor. Entelekt kavrammda tiiyler iirpertici bir ~eyler vardtr.
Bat1 rasyonalizminin tarihsel algtlam~ bi~imi, onu duygular-
dan tiimiiyle kopararak frijit, hissiz ve tekinsiz ktlmt~ttr. En-
telektiieller, Anglo-Sakson kabusunun kiistah Robespier-
re'leridirler. Bir terorist, buakm sanat hakkmda bir ~ey soy-
lemek, sanatsal bir duygulammm ne oldugunu bilebilir mi?
Buna kaqm, entelektiiellerin popiiler imgesi umut kmct
derecede kafa kan~tkhgtyla doludur. Hem duygusuz olmak-
la ele~tirilirler, hem de bagnazca taraf tuttuklan gerek~esiy­
le kmamrlar. Aslmda, rhuhafazakar bir bak1~ a~tsmdan her
iki tarafm da en kotii ozelliklerini bir arada banndmrlar.
Bir taraftan, gelenek~i kalplerin pek steak bakt1g1 orf, adet
ve inan~lara kat1 bir ~ekilde mesafeli dururlar; diger taraf-
tan, garez, polemik ve tarafgirlikle ozde~le~tirilirler. Donuk
bak1~h ve sert miza~h olduklan kadar, dagtmk sa~h ve ko-
mik derecede pespayedirler de. Bu yonleriyle, palya~olarla
klinik uzmanlann garip bir kan~1m1d1rlar; alay edilecek ka-
dar korkulacak tiplerdir.
Kay1plar ve Kazandar 87

Ne var ki, ~eli§ki sadece gorunii§tedir. Entelektuellerin


taplumsal degi§im i~in yaygara kapanyar gorunmelerinin
tek nedeni, gelenek ve inan~lan memnuniyetle alduklan gi-
bi kabul etmek yerine, anlan incelemeye ~ah§malandu. Sen-
dikacilann tepesine takad1 yapi§tlrmak gerektigi gibi kabul
edilmi§ inan~lardan kendinizi annd1rmak, ~ah§an insanlarm
artlk kullamhp atilabilen metalar gibi muamele gormeyece-
gi bir taplum tutkusunu da beraberinde getirir. Radikal en-
telektueller, tutkudan yaksun degildirler; anlann sadece
muhafazakar tutkulan yaktur. Taplumun genel yap1sma
duygulanmzdan annmi§ bir bi~imde goz atmaya ~abalarsa­
mz, pekala anun koklu bir elden ge~irilme ihtiyac1 duydugu
kamsma vanp, bunu ate§li bir §ekilde s~vunmaya ba§layabi-
lirsiniz. Bu bak1mdan, tarafs1z ile tarafgir birbirine Zit almak
zarunda degildir. Klasik entelektueli aym anda her ikisi ala-
rak da goren papuler onyarg1, neden boyle aldugu hakkm-
da pek bir fikri alma sa da, dagrudur.
Bugunlerde delilik, fantezi, sada-maza§izm, karku film-
leri, eratizm, parnagrafi ve §izaid §iir uzerine ~ah§malarma
tamk aldugumuz entelektuelleri, fazla ak1lci, duygusal ba-
kimdan anemik yarat1klar alarak ele§tirmek abes alurdu.
Bunlan eften puften bulan ~ak insan vardu ama ancak cid-
di derecede acayip alan biri bunlan SlkiCl entelektuel kanu-
lar alarak gorebilir. Ne alursa alsun, Alfred Tennysan'daki
~i~ek betimlemelerini ~ah§mak, tam alarak Dianysas~u bir
aray1§ say1lmaz. Kultur kurammm bu taraflm ele§tirenlerin
gozden ka~1rd1g1 §ey, bu kanulann verdigi saf heyecand1r.
Nesiller bayu ogrencileri en ~ak cezbetmi§ alan, kuramm
geleneksel ele§tirinin sarmaktan ka~mdigl temel sarulan
gundeme getiriyar almasmm yanmda, i§te bu heyecand1.
Bazen kuram1 ele§tirenler, kuram tutkunlanmn, kuramm
kendisini, kuramm a~1klamas1 icap eden sanat yapltlann-
dan daha heyecan verici bulduklanndan §ikayet ederler.
Ama hazen ger~ekten de oyledir. Freud, Cecil Day Le-
wis'ten ~ak daha ilgin~tir. Faucault'nun $eylerin Duzeni,
Charles Kingsley'in ramanlanndan daha etkileyici ve oz-
gundur.
88 Kuramdan Sonra

Kuramm, ancak bize sanat yapttlanm a~tkhyorsa degerli


olabilecegi varsaytmt, ilgin~tir. Bunun arkasmda, fayda sag-
lamayan, dogrudan paraya tahvil edilemeyen herhangi bir
~eyin, giinahkar bir nefsine hakim olamama bi~imi oldugu
yolundaki piiriten kam vardtr. Dii~iinmekten a~k yapmaya
kadar her ~ey, kendi varolu~unu, o gaddar fayda mahkeme-
si oniinde gerek~elendirmek zorundadtr. Dii~iincelerimiz bi-
le, katt bi~imde ara~sal olmak zorundadtr. 'Bu anlayt~ta,
Bertolt Brecht'in dii~iinmenin "ger~ek bir duyumsal zevk"e
donii~ebilecegine yonelik arzusundan eser. yoktur. Dii~iin­
mek, yapmakla dogrudan ili~kili olmadtgl siirece, degersiz-
dir. Bu zemin iizerinde astronomiyi nas1l gerek~elendirebile­
ceginizi tahayyiil etmek zordur. Siyasal sol, "kuram" her za-
man dogrudan "pratik"e yonelik olmak zorundadtr varsayt-
mmdan hareketle, bu kaba pragmatizmin sola ozgii bir ver-
siyonunu benimser. Bir Jackson Pollock'a bakmak, ancak i~­
~i stmfmm kurtulu~una elle tutulur bir katkt saghyorsa, ma-
kuldiir.
Kuramm, sanat yapttlanna clair gii~lii a~tklamalar vere-
bilecegi dogrudur (Ger~i bunu kuramm varhgmm tek me~ru
gerek~esi sayanlann baztlan, ashnda bundan ~iiphe duyar-
lar). Ama tek ba~ma da gayet a~tklaytcl olabilir. Kiiltiir ku-
rammm istisnastz hi~bir dah -feminizm, yaptsalcthk, psika-
naliz, Marksizm, semiyotik vs.- prensipte sanat tartt~masty­
la smuh degildir ya da hayatlanna orada ba~lamamt~larda.
Bu, baz1 ele~tirmenlere gore, onu devre d1~1 btrakmak i~in
yeterli bir gerek~edir. Ne var ki, bunu soyleyenler, aym ~e­
yin sozde geleneksel ele~tiri i~in de dogru oldugunu unut-
maktadtr. ("Sozde" diyorum; ~iinkii salt "estetik" olarak
dar ele~tiri kavram1, hi~bir bi~imde geleneksel degildir. Este-
tik olana clair mevcut dii~iincelerimiz yakm donemin iiriin-
leridirler. Ele~tiri, antik toplumda, kullammlan baktmmdan
hep ~ok ~e~itli ve etkisi baktmmdan da siyasal olmu~ alan
retorik bi~iminde ba~lamt~tlr .) Acilen diizeltilmeye ihtiya~
duyan bir toplumsal diizende, kuramm ger~ekten pratik si-
yasal ama~lara yonlendirilmesi gerektigi dogrudur. Ama bir
toplumsal diizenin bu baktmdan geli~mi~ oldugunu ancak
Kay1p!ar ve Ka:::an,!ar 89

art1k kendimizi, dii~iincelerimizi fayda diizleminde gerek~e­


lendirmek zorunda hissetmeyece~imiz zaman bilebiliriz. An-
cak andan sanra, bizi dii~iincelerimiz i~in oziirler iiretmek
zarunda b1rakan a nevratik i~giidiiyii hissetmeden, amac1
kendi i~inde alan bir dii~iinme eylemine girebiliriz. 0 za-
man, mesela Freud'un, sadece Whe.-e the Wild Things A.-e'a
1~1k tutaca~l i~in de~il, kendisi i~in de akumaya de~er aldu-
~unu gormeyi becerebiliriz.
Kiiltiir kuram1, meta-sarular denilen sarulan s1k~a sarma
ah~kanh~ma sahiptir. "Bu ~iir de~erli midir?" sarusunu sar-
mak yerine, "Bir §iire iyi ya da kotii derken neyi kastediya-
ruz?" diye sarar. Ramamn makul bir izle~i alup almadt~ml
sarmak yerine, her ~eyden once bir ramamn ne aldu~unu
sarar. Klarnet kan~ertasunun tamam1yla inandmc1 almak
i~in yeterince stk1c1 alup almadt~ml de~il, bir kere kan~erta­
lar iiretmek i~in hangi maddi ka~ullara ihtiya~ duydu~unu­
zu ve bunlann yap1tm kendisini nas1l §ekillendirdi~ini sargu-
lar. Ele§tirmenler simgeleri tart1~1rken, kuramcllar hangi gi-
zemli siirecin sanucunda bir §eyin bir di~erini temsil edebil-
di~ini ara~tmrlar. Yine ele§tirmenler Carialanus'un karak-
terinden bahsederken, kuramc1lar sayfa iizerindeki bir soz-
ciikler ~ablanunun nastl·a1up da bir ki§inin yerine ge~ebildi­
~ini sararlar.
Bu meta-sarulann hi~birinin, da~rudan ele~tirel alan sa-
rulann yaini a! mast gerekmez. Her iki tiir saru yu da bir ara-
da sarabilirsiniz. Ama kuram, kendi al~akgoniillii tarz1yla,
geleneksel sanat ele§tirisinin, kendi da~rulanm aldu~u gibi
kabul eden, dedi~im dedik~i tavnndan rahats1z alur. Gele-
neksel ele§tiri, sarulan ~ak fazla uzatmay1 reddederek, ~ak
htzh ve kendinden emin gider. Bizim ger~ekte emin almadt-
~lffilZ her tiirlii §eyi biliyar havasmdad1r. Bu anlamda, ku-
ram geleneksel ele§tiriden daha az dagmatik, daha agnastik
ve a~tk zihinlidir. Kuram, daha az onyargtyt sargusuzca ka-
bul etmek, kendili~inden varsay1mlanm1z1 alabildi~ince in-
celemek ister. Sar:gulama, elbette, bir yerlerden ba§lamak
zorundad1r. Prensip alarak, saruyu geriye da~ru ad i"!finitum
(sm1rstzca) siirdiirmek miimkiindiir. Ama kiiltiire dair duy-
90 Kuramdan Sonra

dugumuz konu~ma bi~imleri, ~oziilmii~ gordiikleri konular-


da fazla sabtrstzdtr.
Bu bakt~ a~tsmdan, kuramc1 olmayanlar kayda deger de-
recede merakstz goziikiirler. Mesela, kurgusal diizyazmm ne
demek oldugunu kendilerine hi~ sormadan, y1llarca kurgu-
sal diizyazt ~ah~m1~ olabilirler. Bu daha ~ok, y1llarca bir
hayva~1 besleyip de, onun bir porsuk, bir tav~an ya da ~ek­
li bozulmu~ bir gelincik mi oldugu hakkmda en ufak bir fi-
kir sahibi bile olmamaya benzer. Bu, kurgunun ne oldugu
sorusunun tek bir cevab1 ya da tatmin edici herhangi bir ce-
vab! oldugunu varsaymak degildir. Burada soylenen, yalmz-
ca sorunun sormaya deger oldugudur.
I'
Kurgunun, i~inde ne yalan soyleyebileceginiz, ne dogru-
yu soyleyebileceginiz, ne de bir yanh~ yapabileceginiz bir
yaz1 tiirii oldugu soylenerek cevap denemesine giri~ilebilir.
Kurguda yalan soyleyemezsiniz; ~iinkii okur, sizin dogrula-
ra sad1k kalmak gibi bir derdiniz oldugunu zaten varsay-
maz. "Bir zamanlar Strmasa~ (Goldilocks) admda kii~iik bir
klz vard1", dogru degildir ama yalan da degildir. "Oh, ha-
yu oyle bir klz,yoktu"' dogru bir kar~lhk olsa bile, alaka-
stzdu. Yalan soylemek, kandtrmak amactyla yanh~ olam
soylemektir ve ortada bizi Strmasatt'm ger~ekten ya~am1~ ol-
duguna inandtrmaya ~ah~an kimse yoktur. "Diger biralann
eri~emedigi yerlerinize canhhk verir"'" ifadesi, dogru degil-
dir; ama boylesi a~ikar bir abartmay1 hi~ kimsenin ger~ek
anlam1yla almast beklenmedigi i~in yalan da degildir. "Bir
zamanlar Strmasa~ admda kii~iik bir k1z vard1 ", her zaman
yeniden yaz1labilir: "Sizi, i~inde bir zamanlar Sumasa~
admda kii~iik bir ktzm ya~ad1g1 kurgusal bir diinyay1 hayal
etmeye davet ediyorum." Eger ii~ tane aytyla tan1~ma ftrsa-
tt bulmu~ alan S1rmasa~ admda kii~iik bir k1z ger~ekten var
olmu~ olsayd1 bile, bu, hikayenin kurgusal konumunu etki-
leme~di. Hikaye, bize olgusal malumat vermek i~in degil,
ahlaki dogru denilen ~eyi gostermek i~indir. "Strmasa~" va-

• Britanya'da un!U bir bira markasmm y11lardu kullanmakta oldu~u, hafif musteh-
cen ~agn~1mlar i~eren reklam slogam. (C:::.N.)
Kayrplar ve Kazandar 91

kasmdaki dogrunun oldukr;a s1radan ve kor gozi.in parma-


gma bir;imde ideolojik oldugu gerr;egi (ne kadar k!lh, huy-
suz ve dort a yak i.izerinde paytak paytak yi.iri.iyor olsalar da,
ba~kalanmn ozel mi.ilkiyetini kurcalamaym), bunu degi~tir­
mez.
Bir ba~ka anlamda ise, kurgu, zaman zaman mi.ithi~ kafa
kan~tmc1 ya da basitr;e yanh~ olabilen gerr;ek hayatm ken-
disinden daha dogru olabilir. Byron'm, Yunanistan'm ba-
gimsizhgi ir;in sava~1rken bir kuqunla vurulmak yerine Yu-
nanistan'da yi.iksek ate~ten olmi.i~ olmas1, gerr;ek hayatm sa-
lakhgidu. Su katilmam1~ bir Victoryan olan Florence Nigh-
tingale'in yirminci yi.izy1~da boylesi bir iz b1rakmasma ya da
Robert Maxwell'in kibarca okyanusa di.i~mesine ve toplu-
mun yi.izkaras1 olmaktan kurtulmasma izin vermesi tarihin
kendi beceriksizligidir. T arihin yerinde sanat olsayd1, bi.iti.in
bunlan r;ok daha ustaca hallederdi.
Ancak, bir diger anlamda, kurgu, dogruyu soylemeye
muktedir degildir. Eger bir yazar, metnin o boli.imi.inde ger-
r;ekten dogruyu soylemekte olduguna -olaym gerr;ekten, bi-
rebir vuku bulduguna- bizi temin etmek ir;in araya girerse,
biz bunu kurgusal bir ifade olarak kabul ederiz. Romanc1lar
ve oyki.ici.iler yalanc1 r;oban gibidirler; ebediyen inamlmama-
ya mahkumdurlar. Ifadeyi dipnota koyup, yanma isminizin
ba~ harflerini ve tariJ'li atabilirsiniz ama bu, ifadenin kendi-
sini kurgudan t;Ikanp olgu di.izlemine r;ekemez. "Bir Ro-
man" i.istba~hg1, ir;eride yazilan her ~eyi kurgusal yapmaya
yeter. Doktor Faust adh romamnda, Thomas Mann, gerr;ek
k~iligine, fiili varhgma inanmam1Z1 istedigi bir adama olan
saygisim ifade etmek ir;in araya girer. Ama yine de, bizi, bu
referans1 kurgusal almaktan ahkoyan bir ~ey yoktur. Bir ro-
man gerr;ek olgulan aktarsa bile, bu onu daha dogru yap-
IJlaZ. Bir kez daha, onun bir roman oldugunu biliyor oldu-
gumuz gerr;egi, bizi bu ifadeleri ta~Id1klan dogruluk deger-
leri bak1mmdan degil, belirli bir kapsamh retorik tasanmm
parr;as1 olarak ele almaya iter. Romanlar, bizlere, lorisin ge-
celeri yava~ hareket eden bir primat oldugunu ya da Hele-
na'mn Montana'mn ba~kenti oldugunu soylemek ir;in var
92 Kuramdan Sonra

olmazlar. Sadece bu tiir olgulan, ahlaki bir ~ablonun parjfa-


Sl olarak kullamrlar. ·
Kurgu ijfin yanh~ yapmak zordur; jfiinkii kurguyla birlik-
te, "Burada soylenen her ~eyi yazann bilinjfli niyetinin sonu-
cu olarak al" ~eklinde iistii kapah bir buyruk da devreye gi-
rer. Eger bir yazar, Napolyon'u ergenlik jfagmdaki bir k1z
yaparsa, bunu sadece inamlmaz derecede bilgisiz egitimcile-
rin eseri olan fahi~ bir hata olarak almay1z. Napolyon'un
adm1 1srarla yanh~ yaz1yorsa, yine bunun da bir tiir simgesel
anlam1 oldugunu varsayanz. Eger bir ya da iki yerde yanh~
yazm1~sa, o zaman bunu pekala as1l edebi metnin ijfinde ol-
mayan bir dizgi hatas1 olarak kabul edeqUiriz. K1saca kur-
gu, olgusal diinyaya clair yalmzca kmlgan bir kavray1~1
olanlar ijfin ideal bir bijfemdir. Hijf kimse onlann bilgisizlik-
lerinin maskesini dii~iiremez. Hiilyah entelektiiellerle yaratl-
Cl yazarlar arasmda ifOk s1k1 bir bag olmasmm bir nedeni de
budur; s1k s1k aym bedeni mesken tutar onlar.
Kuramm muhalifleri, bu tiir sorulan sormamn, bozgun-
culuk, duygusuzluk, ta~kalplilik ve haddinden fazla tarafgir-
lik oldugu hissine kap1labilirler. Digerleri, bunun gerifekten
ilgi ifekici oldugunu dii~iinebilirler. Mesela, ~iir ve diizyaz1
arasmdaki fark1 ele alm. Bu farkm tatmin edici tek tasviri,
~iirde saurlann nerede bitecegine ~airin kendisi karar verir-
ken, diizyaz1da bu i~in dizgiciye kalmas1dlr. l~te iki bijfem
arasmdaki fark1 tasvir etmenin en uygun yolunun neden bu
oldugunu, daha bariz goriinen farklann neden aym i~i gor-
medigini bulmak ijfin, biraz kuram okumamz gerekir.
Veya bir okurun yap1ta ne katt1g1 ve ne kadanm yap1tm
kendisinin saglad1g1 sorusunu bir dii~iiniin. Mesela, Evelyn
Waugh'un "Mr Loveday's Little Outing" adh k1sa oykiisii-
niin, daha komigi zor bulunur ~u ilk ciimlesini alm: '"Baba-
m ilk gorii~te lfOk degi~mi~ bulmayacaksm' dedi Lady Mo-
ping, araba Sehir T1marhanesi'nin giri~ kap1sma dogru do-
nerken." Bu, vahim olan (delirme) ile S1radanhg1 bir araya
getiren, tam bir lngiliz ironi bijfimidir. Grotesk durum ya da
ya~anm1~ felaket duygusuz bijfimde dile gelirken, o soguk-
kanhhgm arkasmda hep bir komiklik unsuru vardu.
Kayaplar ve Kazandar 93

Fakat bunun yamnda, Waugh'un ci.imlesi, lngiliz eksik


soyleyi~inin iyi bir ornegidir de. Bu yoni.iyle, bize ti.im edebi-
yatm, en deh~etli melodramatik anlannda bile, ne kadar az
~eyi ar;tkr;a belirttigini hattrlattr. Edebi yaptt okurunun, o
yapttm anlam kazanmast ir;in gerekli olan enformasyonu bi-
linr;dt~l yollardan nastl sagladtgt ya da di.iz metnin tam ola-
rak garanti etmedigi hayati varsaytmlan nastl yapttgmt gos-
terir. Lady Moping'in arabada giderken yamnda oturmakta
olan kendi r;ocuguyla konu~tugunu ve bu r;ocugun ziyaret
etmek i.izere olduklan ttmarhanenin sakinlerinden birinin de
r;ocugu oldugunu varsayanz. Yine muhtemelen bahsi ger;en
ttmarhane sakininin Lady Moping'in kocast oldugunu da
varsayanz; tahminen Lord Moping.
Fakat bunlann hir;birisi gerr;ekten belirtilmez. Tabii ki,
konunun ashm okudukr;a anlayacagtzdtr ama yine de, sade-
ce belirli varsaytmlar yaparak ar;th~ ci.imlesinin veciz kome-
disinden tat alabiliriz. Eger bahsi ger;en babamn Lady Mo-
ping'in kocast oldugunu varsayarsak, onun duyarstz soguk-
kanhhgmm komik taraft daha da dikkat r;ekici olr;i.ide kes-
kinle~ecektir. Mizah, ancak babamn bir ttmarhane sakini ol-
dugunu varsayarsak gerr;ekten i~lemeye ba~lar; ancak bu
salt tahminden ibarettir. Ashnda ttmarhaneyi ba~ka bir
amar; ir;in ziyaret ederlerken, Lady Moping laf olsun diye
onu anmt~ olabilir ya da baba gerr;ekten binadadtr ama me-
sela ttbbi personelden biri olarak. Babamn r;ok degi~mi~ ol-
mamast, bir varsaytm olarak, eskiden dt~andayken de bu
kadar deli oldugunu ima eder; gerr;i bu, Lady Moping'in,
oglunu ya da ktztm, babasmm gozetim altmda olmasma
kar~m her zamanki kadar akh ba~mda oldugu yolunda te-
selli etme r;abast da olabilir. Ci.imlenin sozdizimi ("araba ...
ktrarken ... "), arabada bir ~ofori.in var olduguna, Lady Mo-
ping'in arabayt kendisi si.irmeyecek kadar zengin olduguna
clair bulamk bir izlenim verir; ancak tabii bu da, okurun oz-
nel mi.idahalesidir.
lyi bir ~akayt r;ok fazla kuramla mahvetmek utanr; verici-
dir. Ama komedi unsuruna neyin i~lerlik kazandtrdtgmt ke~­
fetmek de ilginr; bir i~tir. Bunun, kuramctlann beceremeye-
94 Kuramdan Sonra

cegi soylenen ti.irden, ciddi derecede bir yakm okumayt ge-


rektirdigi dikkati ~ekecektir. Kuramm yakm okuma yap-
maktan aciz olu§u, muhaliflerinin en stk tekrarladtklan ya-
kmmalardan biridir. Bu, aym kelligin ~aresi olmadtgt ya da
Naomi Campbell'm tevazudan yoksun oldugu yolundaki
yaygm inam§ kadar, §imdilerde neredeyse bir erdem merte-
besine yi.ikseltilmi§ tuhaf bir kamdtr. Aslma bakthrsa, nere-
deyse ti.imi.iyle yanh§ttr. Bazt kuramsal ele§tirm~nler dikkat-
siz okurlar olabilirler ama kuramsal olmayan baz1 ele§tir-
menler de oyledir. Soz meseta Jacques Derrida gibi bir di.i§i.i-
ni.ire gelince, daha zekice olan itham, onun a§m titiz bir
okur olu§U i.izerine kurulabilir; Derrida'fi~n metni ~ok yakm-
dan inceledigi, en mikroskobik aynnulan dikkatle kurcala-
dtgt ve bu durumun da, bir resme fazla yakmdan bakarak,
ondaki gorsel bi.iti.inli.igi.i bir koyu ve belirsiz tonlar ki.imesi-
ne indirgemeye benzer bir risk ta§tdtgt gayet makul bi~imde
ileri si.iri.ilebilir. Aym §ey bir~ok yapt-bozumcu yazar i~in
soylenebilir. Diger bi.iyi.ik kuramctlar soz konusu oldugunda
da, metinden fazla uzak durma su~lamas1 hi~birinin i.izerine
yapt§mayacakttr. Bunlann ~ogu, kuramsal olmayan ele§tir-
menler kadar tsrarct okumalar yaparlar ve hatta baztlan da-
ha da fazla. *
Yakm analizin savunuculan, bazen okurla metnin arast-
na konmas1 gereken ideal bir mesafe oldugunu varsayarlar.
Ama bu bir yamlsamadtr. Okumak, bakmak ve dinlemek,
si.irekli odak degi§tirmeyi gerektirir, bazen bi.iti.inden ayn
tek bir boli.ime odaklanmamtz ve bazen de bi.iti.ini.i yakala-
mak i~in geri doni.i§ler yapmamtz gibi. Bazt okuma ve bak-
mabi~imleri, yaptta dogrudan ni.ifuz etmeye ~ah§tr, baztlan
da utanga~ bir tavtrla ucundan kenanndan. Baztlan, yapttm
kendini yava§ yava§ a~I§tna zamanda akan bir si.ire~ misali

• Baz1 ornekler: Theodor Adorno'nun Brecht, Walter Benjamin'in Baudelaire, Paul


de Man'm Proust, Fredric Jameson'm Conrad, Julia Kristeva'mn Mallarmt, Geoff-
rey Hartman'm Wordsworth, Roland Barthes'in Balzac, Franco Moretti'nin Goethe,
Harold Bloom'un Stevens, J. Hills Miller'm Henry james i.izerine yapnklan okuma-
lar. Liste \Ok daha fazla uzanlabilir.
tutunurlar, ba§ka baz1lan ise bir enstantane ya da uzamsal
bir sabit yakalamaya ~ah§Irlar. Baz1lan yap1y1 dikey dilimle-
re ay1rarak sindirirler, otekiler kademe kademe gitmeye ze-
minden ba§larlar. Ana yap1y1 ~evreleyen yan unsurlan yava§
yava§ kavramaya ba§lamadan once, i§e burunlanm yap1t1n
i~ine iyice sokup en kaba ilk izlenimleri sogurarak ba§layan
ele§tirmenler de vard1r. Bu yakla§Imlann hi~biri dogru degil-
dir. Zira, okuma ya da bakma bi~imlerine clair herhangi bir
dogruluk ya da yanh§hk soz konusu olamaz.
Kuram1 ele§tirenlerin ortak varsay1mlanndan birisi, ku-
ramm, ele§tirmenle yap1t "arasma girdigi"dir. Kuram, say-
fadaki sozciiklerin veya tuvaldeki §ekillerin iizerine o kaba
golgesini dii§iirerek, ele§tirmenle yaplt arasma kendi hantal
ciissesini sokar. Yap1tm her yamm kapla yan, s1k dokunmu§
bir doktrin ag1 gibidir; yalmzca baz1 se~ilmi§ par~alann ara-
dan siiziilerek ge~mesine izin verir. Diger par~alar deforme
ya da bloke olarak di§anda kahrlar. Dahas1, aym ag oniine
gelen her yaplta yeknesak bi~imde ortiilerek, yapitlann biri-
cikligi ve farkhhg1 yak edilir. Baz1 ele§tirilerin bu §ekilde ya-
pildigi dogrudur ama bunlann hepsi kuramsal ele§tiri degil-
dir. Ele§tiri §Ovunu yirmi otuz y1l oncesine kadar tekelinde
bulunduran amator edebiyat~I centilmenler, kesinlikle qoy-
lesi bir doktriner filtre kullamyorlard1. Cinsiyet ya da s1mf
~atl§masiyla ilgili alan sanat par~alan diizenli olarak elenir-
ken, biiyiik yazarlara yoneltilen olumsuz ele§tiriler nezaket-
siz bulunuyordu. Sanatm toplumsal baglam1, ancak ciddi §e-
kilde ayiklanmi§Sa kabul goriiyordu. Aym §i§man liigat
-"dikkate deger ol~iide giizel", "harikulade gii~lii", "sikiCl
derecede dogab", "miithi~ usta i~i"- insafs1zca her yap1ta
uygulamyordu. Aristokrat Simfm onyargilan, tiim hantalhk-
lanyla okurla yap1t arasma giriyordu.
Ashna bakllma, ele§tirel bir dilin okurla yaplt arasma
"miidahil olmas1" fikri, tiimiiyle yamltlci bir uzamsal meta-
fordur. Baz1 ele§tirel yorumlar hakikaten i~e yaramaz §eyler-
dir ama sorunun arkasmda yatan neden bu degildir. Bir ke-
re baz1 pe~in hiikiimler olmadan, bir sanat yap1t1m te§his et-
me ~ansimiZ olmazd1. T asarrufumuzda herhangi bir ele~tirel
96 Kuramdan Sonra

dil olmasayd1, neye bakacag1m1Z1 dahi bilemezdik; aym ken-


di i~imizde bulduklanm1z1 te§his edecek bir liigatimizin ol-
mamasl durumunda, i~e bak1§ eyleminin anlamstzla§acagt
gibi. Bir yaplta hi~bir belirli a~1dan yakla§mayan, tiimiiyle
tarafs1z bir bakl§, bir koriin bakt§mdan farks1z olurdu. Bu
tam bir §a§kmhk durumu olurdu, Alpha Centauri'den gelen
bir ziyaret~inin Simpsonlar'la kar§lla§masl gibi.
En kullam§h olduklan hallere bak1lacak olursa, ele§tirel
kavramlar, sanat yap1tma niifuz etmemizi saglayan ara~lar­
dtr, onlarla aram1za set ~eken degil. Onlara el atmamn ~e§it­
li yollan vard1r. Ve bunlann bazllan digerlerinden daha et-
kin olabilir ama bu aynm, kuram ile kty;am-olmayan ara-
smdaki farka tekabiil etmez. Bir ele§tirel kavram, kullam§SlZ
ya da engelleyici olsa bile, bizimle sanat yap1t1 arasma inen
bir perde degildir. Yap1t1 i§lemek i~in ~abalamamn bir yolu-
dur; bazen i§e yarar, bazen yaramaz. En iyi ihtimalle, yap1t1
anlamh bir baglama oturtabilmemiz i~in onun belirli yonle-
rini one ~1kanr. Ve farkh kavramlar farkh yonleri a~1ga ~1-
kanrlar. Kuramc1lar bu bak1mdan ~ogulcudurlar: Yap1t1 bi-
zim i~in biitiiniiyle a~1mlayabilecek tek bir kavram kiimesi
olamaz. En onemli fark, "ekmek" gibi sozciikler kadar §ef-
fafla§abilmi§ bildik kavramlar ile halen "jujuba" (hiinnap)
gibi sozciiklerin garipligini bannd1racak kadar yabanc1 ka-
lan kavramlar arasmdad1r. Genellikle "kuram" olarak ad-
landmlanlar bu ikinci tiir kavramlardtr; oysa ger~ekte, juju-
balann ekmeklerden daha tuhaf bir taraflan yoktur.
Peki kiiltiir kuram1 ne gibi kazammlar saglaml§tlr? llk
olarak, bizi, bir sanat yap1t1m yorumlamamn tek bir dogru
yolu oldugu dii§iincesinden vazge~irmi§tir. Protestan mes-
lekta§tyla sohbet eden tathsu ~ogulcusu Katolik papazm ftk-
rasml haurlayahm: Bir liitufkarhk ornegi gosterirmi§ gibi,
Tann'ya tapmamn bir~ok yolu oldugunu soyler, "Sen ken-
di yolunda taparsm, ben O'nun yolunda." Muhafazakar
ele§tirmenler de kuramc1lan a§ag1 yukan boyle goriirler.
Onlar yap1t1, yapttm -dili olsayd1 soyleyecegi...., bizzat okun-
mak istedigi gibi okurlarken, kuramc1lar sapkm bir tav1rla
yap1tm i~ine bir y1gm siislii dii§iinceyi sokmakta 1srar eder~
Kay1plar ve Kazan~lar · 97

ler. The Waste Land'i, Tann'stz lnsan'm tinsel bo§lugu i.izeri-


ne derinlemesine bir di.i§i.ini.i§ olarak gormek, sayfada yazt-
lam okumakttr; oysa onu, bir emperyalist sava§lar ~agmm
ardmdan iyice ti.ikenmi§ bir burjuva medeniyetinin semp-
tomlanndan biri olarak okumak, kendi garip di.i§i.incelerini-
zi §iire empoze etmektir. D. H. Lawrence'ta tinsel sorgula-
madan bahsetmek, metinlere gore dogrudur; onun yapttla-
. nnda cinsiyet~ilikten bahsetmekse, onlan kendi siyasal
ama~lanmza alet etmektir.
Wuthering Heights't (Ugultulu Tepeler) oli.im hakkmda bir
roman olarak okumak, oni.ini.izde duran metne makul bir
tepki vermektir; onu oli.im gi.idi.isi.i hakkmda bir roman ola-
rak okumaksa, sizinle Heathcliff arasma Freud'un girmesi-
ne izin vermektir. Jane Austen, a§kla, evlilikle ve ahlaki de-
gerlerle ilgilidir; sadece kalpleri sagtr olanlar, ti.im bunlan
onun romanlanndaki mi.ilkiyet ve toplumsal stmf konulan- ·
nm aynlmaz uzant1s1 olarak gori.irler. Philip Larkin'i di.im-
di.iz okumak, onun pastorallngiltere'nin degi§iminden duy-
dugu buruklugu takdir etmektir; onu ideolojik goz ktrpt§la-
nn arasmda okumaksa, onun §iirini bitkin bir post-emper-
yal Britanya'nm par~ast olarak gormektir.
Kral Lear'm birden fazla anlamt oldugunu soylemek,
onun hi~bir anlama gelemeyecegini one si.irmek degildir.
Kuramctlar, her §eyin her anlama gelebilecegi gori.i§i.inde de-
gildirler; yalmzca neden boyle olamayacagma dair verdikle-
ri gerek~eler, oteki a~tklamalardan farkhdtr. Kendi inan~la­
nna getirilebilecek tek alternatifin mutlak inan~stzhk oldu-
gundan korkanlar, yalmzca otoriteryanlardtr. Anar§istler gi-
bi, onlar da etraflannda hep kaos gori.irler; aradaki tek fark,
anar§istler bu kaosu yarattct bulurlarken, onlann tehlikeli
bulmastdtr. Otoriteryan, tam anlamtyla nihilistin aynadaki
aksidir. Ger~ek anlam ne kayalara kazmmt§, ne de herkese
a~tk bir §ey olduguna gore; ne mutlak~tdtr, ne de mutlak
serbestiyet~i (laissez-faire). Sanat yapttmm, sizin yorumunu-
zu destekleyecek niteliklerini one ~tkarabiliyor olmahsmtz-
dtr. Ama bu niteliklerden bir ytgm vardtr·ve bunlann ti.imi.i
de farkh bi~imlerde yorumlanabilir ve aynca neyin bir nite-
98 Kuramdan Sonra

lik olarak kabul edilebilecegi de tartl§maya a~1kt1r. Hi~bir


ele§tirel hipotez yenilmez degildir; hepsinde diizeltilebilecek
bir tara£ vard1r.
Kiiltiir kurammm kazan~ hanesine ba§ka neleri ekleye-
biliriz? Bizi, sanat yap1tmm olu§umuna, yazann kendisinin
yam ma, ba§ka bir~ok unsurun da miidahil olduguna ikna
etmi§tir. Sanat yapttlannda, kendi iireticilerinin kontroliin-
de olmayan, bir tiir "bilin~di§I" vard1r. Aruk §Unu anlami§
bulunuyoruz ki, iireticilerden birisi de, okuyucu, izleyici ya
da dinleyicidir; yani bir sanat yap1tmm ahmlaytciSI onun
olmazsa olmaz bir yan-yaratiCisidir. Kiiltiirel yaraumlarda
iktidar ve arzunun oynad1g1 role kar§I, bu yaraumlann si-
yasal otoriteye onay vermekten ona itiraz etmeye kadar
kendini var ettigi ~ok ~e§itli bi~imlere kar§I daha duyarh
bir hale geldik. Yani bunun en az i~erik kadar bi~im mese-
lesi de oldugunu anladtk. Kiiltiir iiriinlerinin, kendi ozgiin
zaman ve uzamlanna nasll s1k1 bir §ekilde bagh olduguna
ve bu durumun onlann degerini azaltmak yerine nas1l zen-
ginle§tirebilecegine ili§kin daha keskin bir algi ortaya ~1kt1.
Aym §ey, onlara kar§I bizim verdigimiz ve yine tarihsel an-
lamda hep ozgiin olan tepkiler i~in de ge~erlidir. Boylesi sa-
nat yap1tlanmn maddi baglamlanna, kiiltiir ve medeniligin
koklerinin ne kadar ~ok mutsuzluga ve somiiriiye dayandt-
gma, eskiye nazaran ~ok daha fazla dikkat edilir oldu. Kiil-
tiiriin daha geni§ anlamtyla, i~inde terk edilmi§lerin ve ke-
nara atdrnt§larzn ortak anlamlar ke§fedebilecegi ve ortak
bir kimlige tutunabilecegi bir arena oldugunun farkma var-
dtk.
Tiim bu kazan~lann i~inde, en tartl§mahlardan biri, kiil-
tiirle iktidar arasmdaki baglann olmu§tur. Liberaller ve mu-
hafazakarlar i~in kiiltiiriin anlam1, iktidann tam ztddtdtr.
Ashnda, kiiltiir, iktidann sevimsiz egemenliginden hala ka-
~abildigimiz, kutsanmi§ ve ku§attlmi§ yerlerden biridir. Kiil-
tiir, toplumsal ya§am giderek faydamn hiikmii altma girer-
ken, bize degeri olan ama fiyatl olmayan §eylerin de mevcut
oldugunu haurlatmak i~in oradayd1. Son derece·kaba, ara~­
sal bir akll, insan edimleri iizerindeki cenderesini daraltir-
Kayzplar ve Kaz.an,lar 99

ken, kultur, salt kendi i~in varolan ~eylerle, gorunurde ken-


dinden zevk almaktan ba~ka hic;bir ama~ olmadan var ola-
bilen insan edimleriyle birlikte ya~am bulmakta 1srar etti.
Emegin kulfetli boyunduruguna kar~1hk, oyun oynamamn
derinligine tamkhk etti. Insan hayatl giderek daha ol~ulur ve
yonetilir hale geldikc;e, sanat, e~siz bi~imde bireysel olamn
iddialanm yaymak i~in oradayd1. Bizi, bedenin bile aman-
SIZCa metala~tmldigi bir dunyadaki bedensel, duyumsal var-
olu~umuzu yeniden haurlamaya davet etti.
Tum bunlarla birlikte ele ahnd1gmda, kultur bir utopya
ha nrla tmas1 olarak ~ok degerli bir rol oynam1~t1r. Sanat, de-
geri piyasamn verdigi hukme gore tayin eden bir medeniyet-
te, toplumsal hayattaki yerini kaybettik~e, bu luzumsuzlu-
gunu bir tur erdeme donu~turme yetenegi kazand1. Demir-
den yasalann ve amans1z guc;lerin dunyasmda, olumsalhk
adma, yoldan ~1km1~ bir tikellik adma, ihti~amh bir amac;-
Sizhk adma, mucizevi bir istisnailik adma sesini yukseltebil-
di. Ashnda bu olumsalhg1, kendisine giderek daha az deger
veren bir toplumdaki suregiden 1srarh varolu~unun mucize-
sine tutunarak gosterebildi. Kultur, gozle gorunur i~levi gi-
derek azald1g1 ic;in, ~eylerin varolma hakk1 kazanabilmek
i~in i~levsel olmalan gerektigi yolundaki tum gaddar varsa-
yimlan sorgulayabildi. Basitc;e kendisine olan inancm1 inat-
la surdurerek, siyasal bir ele~tiri rolu oynayabildi.
Aym zamanda, toplum ic;indeki ba~1bo~ konumlJnun

avantajm1 kullanarak, toplumsal Simrlann otesine goz at-
may•, insanhgm tumu i~in hayati onemde olan konulara
egilmeyi ba~arabildi. Dar tarihselligi a~Ip, evrensel olabildi.
Yalmzca faydac1, dar goru~lu degil, nihai sorular da sorabil-
di. Evrensel olam elden ~1karanlar, evrenselligin c;ogunlukla
alternatif oldugunu unuturlar. Kultur, ortodoks toplumun
i~e yaramaz supruntu y1gmi diye d1~ma atmi~ oldugu aynk-
si, hayalci, erotik ve a~km tum yurtsuz degerler i~in bir yurt
olabildi. Bu bic;imiyle, onu dogurmu~ olan medeniyet ic;in
canh bir utan~ kaynag1yd1; gosterdikleri ve soyledikleri yu-
zunden degil, sadece o garip, ama~s1z, b1kmak bilmeyen var-
hgi yuzunden.
100 Kurarndan Sonra

0 halde, ki.ilti.ir kuramm1, insan tininin bu son kalesini


ele gec;irmeye c;ah~an bir hareket olarak gorenlerin ofkesi,
ashnda oldukc;a anla~1labilir bir ~eydir. Insani degerlerin
bu yumu~ak karm iktidar ve siyasetle kolayhkla vurulabi-
lecek olsa bile, buradan ba~ka s1gmacak bir yer bulmak
gi.ic;ti.ir. Ashna bak1hrsa, hep boyle olmu§tur. Ki.ilti.ir sahne-
nin merkezine gec;mezden onceki gi.inlerde, tin ic;in ac;1k bir
ya§am alam vard1: din. Din, ki.ilti.iri.in daha so'nra yapmaya
c;ah~acaklannm hepsini yapt1, hem de c;ok daha etkin bi-
c;imde. Yalmzca Horace okuyabilecek ya da Mahler dinle-
yebilecek iyi egitilmi~ azmhg1 degil, milyonlarca insam en
yi.iksek deger i~ine ko~turabildi. Yede~nde, kendisine bu
i~te yard1m etmesi ic;in, cehennem ate~ini sakh tutuyordu;
bu, ikna kabiliyeti ac;ISlndan, Horace okumam1~ olanlann
etrafmdaki estetik zevk yoksunu homurtudan daha gi.ic;li.i
oldugu defalarca kamtlanm1~ bir cezayd1. Din, neredeyse
bi.iti.in popi.iler ki.ilti.ir kuramc1lanmn mahcup bir ~ekilde
onu gormezden gelmesine kar~m, insanhk tarihinin bi.iyi.ik
k1smmda popi.iler ki.ilti.iri.in en onemli bile~enlerinden biri
olmu§tur.
Rituelleri ve ahlaki kurallanyla, din, mutlak degerle ilgi-
li sorulan, insanlann gi.indelik deneyimlerine baglamay1 ba-
~arabildi. Hic;bir §ey Tann'dan, cennetten, gi.inahtan, kurtu-
lu§tan daha az soyut degildi. Sanat temel konulan nas1l i~a­
ret, ses, resim ve ta~la etlendiriyorsa, din de onlan ti.im bir
ikonografi, ibadet duyarhhg1, ki~isel davram§ ~ablonu ve
kendine ozgi.i bir ki.ilt pratikler ki.imesiyle gi.indelik deneyi-
min orta yerine ta~1yordu. Kozmik Kanun'u, bireyin ta de-
rinliklerine, vicdan diye bilinen yetiye yerle~tirdi. Iman, hal-
ki ve entelekti.ielleri, sade inananlan ve ruhbanlan, baglann
en saglam1yla birbirine baghyordu. Bu, herhangi bir azmhk
ki.ilti.iri.ini.in kapasitesinin c;ok otesinde bir ortak amac; duy-
gusu yaratabiliyordu. Aynca din, eskatoloji olarak bilinen,
tarihin en bi.iyi.ik anlatiSim yazd1. Bu kudretli ve heybetli ya-
piya ilahi otoritenin onay yetkisini verirken, sanat, rituel, si-
yaset, etik, mitoloji, metafizik ve gi.indelik hayatl harmanh-
yordu. DolayiSiyla, birc;ok akh ba§mda insana ciddi bic;imde
karanhk ve inandmcthktan uzak gelen bir inan«;lar kiimesi
banndtrmasi, ozellikle talihsiz bir durumdu.
0 halde, kiiltiiriin one «;tkt1g1 andan itibaren kendini ka-
hct bir krizin i«;inde bulmasmda ~a~tlacak bir ~ey yoktur.
\=iinkii tiim bu i~levleri iistlenmek i«;in din-sonras1 bir «;agda
goreve «;agnlmt~tlr ve «;ogunlukla bunlan yerine getirememi~
olmas1 hi«; de ~a~IrtlCI degildir. Dinin giiciiniin bir ktsmi, ol-
guyla degeri, giindelik ya~amm rutin edimleriyle en yiiksek
tinsel onemdeki meseleleri bagda~tuabilmesinden geliyordu.
Ne var ki, kiiltiir bu alanlan tam ortadan ikiye baler. Geni~,
popiiler, giindelik anlamtyla kiiltiir, bir ~eyleri yapma bi«;im-
leri kiimesi; sanatsal anlamtyla, asli degere sahip bir yapttlar
biitiinii anlamma gelir. Ama bu ikisi arasmdaki baglantl va-
him bir ~ekilde eksiktir. Buna kaqthk, din, aym anda her iki
anlamda da kiiltiirdiir.
Biitiinliiklii bir din-sonras1 «;agdan bahsetmek, ashnda
fazla acelecilik olur. Soz konusu «;ag, Leeds ve Frankfurt'ta
bir bi«;imde gQriinebilecekken, Dakka ve Dallas'ta bamba~­
ka bir bi«;imde goriinebilir. EntelektiieHere dind1~1 goriinebi-
lir bu «;ag ama koyliilere ve biiro temizlik«;ilerine hi«; de oy-
le goriinmeyebilir. Bir kere, Amerika Birle~ik Devlederi'nin
biiyiik k1sm1 da dahil olmak iizerine, yerkiirenin biiyiik kts-
mmda, kiiltiir asla dinin yerini almam1~tu. Yerini alabildigi
baz1 bolgelerde dahi, din yaktci bir intikam htrstyla geri
donmektedir. Gezegenin genelinde din hala a«;tk ara en etkin
simgesel bi«;imdir. Insanlar kendilerini daha zaytf ve daha
itibarstz hissettik«;e, «;qitli tiirlerde «;irkin dinsel fundamen-
talizmlerin yiikselmesini bekleyebiliriz. Kiiltiiriin, dinin ve-
kilini oynamaya «;ah~ug1 «;ag, belki de kapamyor. Belki kiil-
tiir, en azmdan bu anlamda, yenilgiyi nihayet kabuHenmi~­
tir.
Muhafazakarlar, radikaHerin kiiltiirii siyasal masumiyet-
ten anndtrmak i«;in dt~anda haz1r bekledigine inanmakta
hakstzdtrlar. Her ~eyden once, «;ogu masumiyet bi«;imi gibi,
bu da hi«;bir zaman var olmadt. Aynca, bugiine kadar kiil-
tiiriin olumlaytct, iitopik boyutunu vurgulam1~ olanlar da,
muhafazakarlar degil radikaHerdir. Tek mesele, bunun ya-
102 Kuramdan Sonra

mnda kiiltiiriin, iktidann naha§ bi.:;imleriyle su.:;artakh~1 i.:;e-


ren taraflanna da i§aret etmi§ almaland1r. Ashnda, kiiltiiriin
bu iki yonii ili§kisizdir. Bizi mevcut alanm otesini dii~leme­
ye te§vik ederek, mevcut taplumsal diizene bir emniyet su-
pabl da kazand1rabilir. Orne~in, daha adil bir gelece~i hayal
etmek, ana ula§mak i.:;in gerekli alan enerjinin bir k1smma
temlik kayabilir. Ger.:;eklikte ula§IIamayan, fantezide tatmin
edilebilir. Zaten her haliikarda fantezi, ileri kapitalist diize-
nin i§leyi§ine yabanc1 alan birinden .:;ak uzakt1r.
Ancak bu durum, kiiltiiriin iitapik raliinii zedelemekten
.:;ak niteler. Yani, kiiltiiriin hem alumlu, hem de alumsuz
anlamda iitapik aldu~u anlamma gelir. ~~tidara direnirse,
kendisi de iktidann zarlayiCI bir farmuna donii§iir. Bir di~er
deyi§le, radikal baki§, sanatsal kiiltiirii su gotiirmez bi.:;imde
de~erli gorenlerin baki§ma k1yasla, daha .:;a~ulcu ve a.:;1k u-r-
ludur; radikaller kanuya daha niiansh ve ku§kulu yakla§u-
lar. Meselenin her iki tarafm1 da gormeyi tercih ederler.
Dagmatik bir genellemeci ruhla, sanatm her zaman ve her
yerde alumlu aldu~unu varsaymazlar. Mesela, .:;a~unlukla
sanatm koklerinde yatan istismar ve somiirii unsurlanna
kar§I duyarhdular. Bu, sanat1 anlar i-rin ge.:;ersiz klimaz; sa-
dece ana yakla§Imlanm daha miitereddit ve .:;ak yonlii k1lar.
Kanu hakkmda, liberal hiimanistlerin yaptl~I gibi, fazla pe-
§in hiikiimlii almaktan sak1mrlar.
lnceledi~imiz k1smiyla kiiltiir kuramma yap1lan standart
itirazlann hepsi de akla yatkm de~ildir. Evet, kuramm baz1
yarumlan katlamlmaz aranda jarganla daludur ama arka-
smda yatan giidii etkileyici bi.:;imde demakratiktir ve bugii-
ne kadar kuramsal-almayan kar§ltmdan muhtemelen daha
.:;ak say1da iyi iislup.:;u iiretmi§tir. Aynca, ozelle§mi§ dilin
baz1 bi.:;imleri, tats1z de~il, arzu edilir §eylerdir. Kiiltiir kura-
mmm yakm akuma yapmaktan -rekindi~i da~ru de~ildir. Ne
duygusuzluk ol.:;iisiinde tarafsizd1r, ne de sa~ukkanh. lnsan
tinini yak etmek i.:;in de~il, tinin ayaklanm yere de~dirmek
i.:;in vard1r. Kendisini ilia ki sanat yap1t1yla anun ahmlayici-
Ian arasma sakmaz. E~er zaman zaman yap1tm anla§IImasi-
mn oniinde ger.:;ekten bir engel alu§turuyarsa bile, aym §ey
Kay1plar ve Kazanc;lar 103

sanat ele§tirisinin diger formlan i<;in de ge<;erlidir. Jeffrey


Archer'm Jane Austen kadar iyi olduguna inanmaz; sadece
bu tiir iddialarda bulunurken ne demek istedigimizi sorgu-
lar.
Kurama yoneltilen itirazlann <;ogu ya yanh§tir, ya da
onemsiz. Onun <;ok daha yikiCI bir ele§tirisi ba§latilabilir.
Kiiltiir kuram1, giindeme geli§i itibariyle, baz1 temel prob-
lemlerle bogu§mayi vaat eder; ama biitiine bakildigmda
bunlan yapmakta ba§ariSIZdir. Ahlak ve metafizikte utan-
ga<;; a§k, biyoloji, din ve devrim konulannda mahcup; kotii-
liik hakkmda sessiz; oliim ve ac1 hakkmda ketum; ozler, ev-
renseller ve temeller hakkmda dogmatik; hakikat, nesnellik
ve tarafs1zhga clair yiizeysel kalmi§tlr. Bunlar, neresinden
baklima baklism, insan varolu§unun iizerine ciddi §ekilde
dii§iilmesi gereken biiyiik bir dilimini olu§turmaktadir. Da-
ha once soyledigimiz gibi, i<;inde bulundugumuz, bu tiir te-
mel sorunlara clair soyleyecek pek az §eyi olmak ya da hi<;-
bir §eyi olmamak i<;in olduk<;a uygunsuz bir tarihsel and1r.
Simdi bu konulara farkh bir baki§Ia yakla§arak, kuramm
soziinii ettigimiz eksikliklerine <;are bulabilir miyiz; bir ba-
kahm.

5
HAKKKAT, ERDEM
VE NESNELLKK

rv. agda~ kiiltiir kuraml nezdinde, mutlak hakikat dii-


~iincesinden daha az popiiler bir dii~iince yoktur. Ifa-
denin kendisi dogmatizm, otoriteryanizm kokar; zamanlar
iistii ve evrensel olana duyulan bir inanc1 ~agn~tmr. 0 hal-
de i~e, bu ciddi derecede miitevaz1, yiiksek derecede makul
kavram1 savunmaya ~ah~arak ba~layahm.
Mutlak hakikati, ozel bir hakikat tiirii olarak dii~iinmek
yanh~ur. Bu gorii~e gore, degi~en ve goreli hakikatler ve bir
de, her ikisi de olmayan yiiksek bir hakikat tiirii vard1r. Bu
hakikat, ebediyen sabitlenmi~tir. Mesele ~udur: ~ogunlukla
dogmatik ve otoriteryan bir zihniyete sahip alan baz1 insan-
lar bu yiiksek hakikat tiiriine inamrlarken, tarihselciler ve
postmodernistler gibi digerleri, buna inanmazlar. Ashna ba-
kihrsa, baz1 postmodernistler hakikatin hi~bir tiiriine inan-
madiklanm iddia ederler ama bu sadece hakikati dogma-
tizmle ozde~le~tirdikleri ve dogmatizmi reddederken hakika-
ti de onunla birlikte gozden ~Ikard1klan i~indir. Bu, garip ve
106 Kuramdan Sonra

anlamstz bir manevradtr. Daha stg baz1 pastmadern «;evre-


lerde, bir kamya dayah alarak belirli bir pazisyan almak na-
ha~ bir atariteryanhk, muglak, ~iipheci ve karamz almak
ise bir tiir demakratiklik alarak goriiliir. 0 durumda, de-
makrasiye clair muglak ve karars1z dii~iinceleri alan birine
kar~thk, demakrasiye tutkuyla bagh alan biri hakkmda ne
denebilir, kestirmek gii«;.
Pastmadernizmin bu cinsi i«;in, bir pazisyanun bir dige-
rinden daha yeg aldugunu soylemek, kabul edilemez bi«;im-
de "hiyerar~ik"tir. Bu kurama gore de, anti-hiyerar~ik alma-
mn hiyeraqik almaktan neden daha yeg tutulmast gerektigi
pek a«;tk degildir. Hi«;bir ~ey hakkmda ne 1 di.i~iindiigiinii tam
alarak bilememeye duyulan bu pastmadern sempati, belki
de en belirgin yanstmastm, her ii«; ya da dart sozciigiin ara-
sma "gibi" sozciigiinii stkl~tmveren Kuzey Amerika kanu~­
ma ah~kanhgtnda bulur. Buna gore, bir ~eyin ger«;ekten al-
dugu ~ey aldugunu soylemek dagmatik alacaktu. Onun ye-
rine, kanu~mamza bir tereddiit ritueli sakmak, siirgit bir se-
mantik ge«;i~tirme halinde kanu~uyar almak gerekir.
Hakikati dagmatik alarak goren ve dalaytstyla anunla
hi«;bir ah~veri~ i«;ine girmek istemeyen insanlar, ahlakm yal-
mzca insanlan birlikte yataga girmekten ahkaymak anlamt-
na geldigine inandtklan i«;in kendilerine ahlak kar§Itl diyen
insanlar gibidirler. Boylesi tipler, donme pi.iritenlerdir. Piiri-
tenler gibi, ahlak1 baskllamayla bir tutarlar; ahlaki bir hayat
ya§amak, berbat zaman ge«;irmektir. Ama pi.iritenler berbat
zaman ge«;irmenin miikemmel bir §ey aldugunu ve iistiine
iistliik karakteri iyi yonde geli§tirdigini dii§iiniirlerken, bu
insanlar aym fikirde degildirler ve ahlak1 taptan reddederler.
Benzer §ekilde, hakikate inanmayanlar da biiyiik «;agunluk-
la donme dagmatistlerdir. Zaten hi«;bir makul insamn savu-
namayacagt bir hakikat dii§iincesini reddederler.
Ashnda, baztlanmn meleklere inanmas1 ve bazllanmn
inanmamas1 gibi, inanabileceginiz ya da inanmayabilecegi-
niz iistiin bir mutlak hakikatler stmfmm yam stra, bir diin-
yevi, tarihsel alarak degi§ebilir hakikatler stmh vardtr §ek-
linde bir aynm yapamaytz. Baz1 ciimleler yalmzca belirli ti-
Hahihal, Erdem ve Nesndfih 107

kel bak1~ a~1lanna gore dogrudur: Buna me~hur bir ornek,


yalmzca dunyaya belirli bir geometrik ~er~eveden bakanlar
i~in dogru olan, "Fransa alt1gendir" ciimlesidir. Ama hi~bir
anlamda yiiksek ya da iistiin olmadan da mutlak olan bir-
~ok ba~ka hakikat vard1r ... "Bu bahk biraz bayat", eger
dogruysa, en az "Size dogrusunu soyleyeyim, Ibrahim dog-
madan once ben vardtm"m (lncil, Yuhanna 8:58 c;.N.) ol-
dugunu iddia ettigi kadar mutlak hakikattir. Bu tiir hakikat-
lerin mutlak olmas1 ~ok biiyiik onem ta~1maz. Sadece, bir
ciimle dogruysa, aym anda onun ztddmm da dogru olama-
yacagl ya da ancak ba~ka bir bak1~ a~Ismdan dogru olabile-
cegi anlamma gelir. Bahgm hem biraz bayat olmas1, hem de
biraz bayat olmamast miimkiin degildir. Aym bahk senin
i~in taze, benim i~in kokmu~ olamaz; ben bahgt kokmu~ ye-
meyi seviyor olsam bile. Bu durum, ~iiphe veya belirsizlik
olas1hgm1 bertaraf etmez. Bahgm bayat olup olmad1gmdan
emin olmayabilirim. Ama eger emin degilsem, emin olmad1-
g1m mutlak olarak dogrudur. Aym zamanda hem emin, hem
karars1z olamam. Kendi bak1~ a~1ma gore emin olmam, se-
ninkine gore emin olmamam diye bir durum soz konusu
olamaz. Belki de, bahkiki saat once iyi durumdayd1 ve ~im­
di ise kesinlikle taze ile bayat arasmda bir yerde. 0 durum-
da, iki saat once mutlak olarak dogru olan ~ey, art1k dogru
degildir. Ve bunun artlk dogru olmad1g1 ger~egi, en az iki
saat once dogru olmu~ olmas1 kadar mutlaktu.
Burada, "mutlak olarak dogru", ger~ekten sadece "dog-
ru" anlamma gelir. "Mutlak "1 tamam1yla kullammdan ~1-
kartabilirdik, ki bu da, adlanndan da anla~1lacag1 iizere, ha-
kikatin goreli oldugunda tsrar eden gorecilere kar~1 bir sa-
vunma ihtiyacmdan kaynaklamyor olmazd1. Neyse ki, hem
"Su anda Sam'day1m"m, hem de "Su anda Doncaster'da-
y1m"m, aym ki~i tarafmdan, zamamn aym amnda soylenmi~
olmas1 durumunda bile, dogru olabilecegini iddia edebilecek

• Mutlak hakikat kavramanln mi.ikemmel bir savunusu i~in, bkz. Paul O'Grady;
Relativizm, Chesham, Bucks, 2002, boL2, Aynca bkz. Bernard Williams, Tn1th and
Tndltfuluess, Princeton ve Oxford, s. 258.
108 Kuramdan Sonra

kadar ate~li gorecilerin say1s1 fazla de~ildir. Gorecilerin ~o­


~unlu~u, daha ziyade, aym onermenin, senin i~in do~ru, be-
nim i~in yanh~ ya da Pazartesi do~ru, Cuma yanh~ ya da
Hollandahlar i~in do~ru Zandeler i~in yanh~. olabilece~ini
one surer. Ortahkta bir~ok hakikat u~u~ur ancak bunlann
~o~u inandmc1 de~ildir. Senin do~run, benim i~in de do~ru­
dur. Ben kendimi ~ok mutlu hissederken, senin moralinin
bozuk oldu~u do~ruysa, benim i~in senin moralinin bozuk
oldu~u do~rudur. Pazartesi rahats1z ama Cuma gi.ini.i iyi his-
sediyorsan, Pazartesi rahats1z hissetmi~ olman Cuma gi.ini.i
hala do~rudur .
. Burada di.inyay1 sarsacak kadar one111li bir mesele yok-
tur. Boyle di.i~i.inmekte otoriteryan bir taraf da yoktur. Ha-
kikatin mutlak olmas1, sadece e~er bir ~ey bir kere do~ru
olarak saptanm1~sa -ki bu zaten yeterince zahmetli ve kan-
~·k bir i~tir ve her zaman di.izeltilmeye a~1kt1r- ona clair iki
farkh de~erlendirmenin mi.imki.in olmamas1 anlamma gelir.
Bu, hakikatin yalmzca tarafs1z bir bak1~ a~Ismdan ke~fedile­
bilece~i anlamma gelmez. Ashnda, hakikate nasll ula~aca~I­
miza clair hi~bir ~ey soylemez. Sadece hakikatin kendi do~a­
siyla ilgili bir ~ey sayler. Bi.iti.in hakikatler belirli bak1~ a~da­
nyla saptamr; ama benim baki§ a~1ma gore banyoda bir
kaplan var, seninkine goreyse yok demenin bir anlam1 yok-
tur. Seninle ben, banyoda bir kaplan olup olmad1~ma clair
§iddetli bir tartl~mamn ·i~ine girebiliriz. Ama hakikate mut-
lak demek, ikimizden birinin yanh§ olmasi gerekti~ini soyle-
mektir.
E~er 1rk~1h~m koti.i bir §ey oldu~u do~ruysa, bu sadece
bir §ekilde ondan ma~dur olmu~ olanlar i~in do~ru de~ildir.
Onlar, 1rk~1h~a koti.i diyerek, yalmzca nasll hissettiklerini
ifade ediyor olmazlar; §eylerin olu§lanna ili~kin bir iddiada
bulunuyor olurlar. "Irk~1hk koti.idi.ir" onermesi, "Yeni bas-
kldan ~1km1§ gazete ka~1dmm kokusunu hep mutluluk ve-
rici bulurum" onermesi ti.iri.inden bir onerme de~ildir. Da-
ha ziyade, "Banyoda bir kaplan var" ifadesine ·benzer. Irk-
~lhk ma~durlanna teselli vermek i~in, onlara, neden oyle
hissettiklerini gayet iyi anladi~mi, o duygunun onlar a~1sm-
Hahihal, Erdem ve Nesnellih 109

dan tabii ki tumuyle me§ru oldugunu mmldanan birini ha-


yal edebilirsiniz; onlann yerinde olmu§ olsaydt, §liphesiz o
da aym duyguyu hissederdi; ama gen;ekte onlann yerinde
degildir ve dolayisiyla 1rk~1 olma durumunun ne demek ol-
dugunu akhndan bile ge~irmez. Bu ki§i, goreci olarak bili-
nir. Ashnda aym ki§inin, daha az nazik bir du§linme bi~i­
miyle, uk~1 olarak da bilinmesi muhtemeldir. Bu ki§i belki
magdurlara verdigi teselliyi, mevcut durumun pekala 1rk~1
gibi gorunuyor olabilecegi ama i§in ac1 taraflm tatml§ olan-
lann birka~ y1l sonra geri donup bakuklannda, ashnda du-
rumun hi~ de 1rk~1 olmadtgmi gorecekleri yolunda sa~ma­
hklarla doldurabilir. Bu sadece bo§ teselli degildir; tumuyle
tutarstzd~r da.
Bir durumun 1rk~1 oldugu dogruysa, o zaman mutlak ola-
rak dogrudur. Bu sadece benim ya da senin fikrinden ibaret
degildir. Ama tabii ki dogru olmayabilir de. Ya da k1smen
dogru olabilir; o durumda ise, tamamen dogru ya da tama-
men yanh§ degil, mutlak olarak ktsmen dogrudur. Mutlak
hakikatin savunuculanmn ilia ki dogmatik olmalan gerek-
mez. Dogmatizm, her zaman, bir elle masaya yumrugu pat-
latmak, digeriyle de kar§ltlmzm bogazma sanlmak demek
degildir. Inan~lanmz i~in gerek~eler vermeyi reddetmek,
onun yerine basit~e otoriteye s1gmmak demektir, Nazik ve
yumu§ak soylemlere sahip bir y1gm dogmatik vardu. Bir §e-
yi mutlak olarak dogru kabul etmek, onu, aleyhindeki olas1
tum kamtlara ve argumanlara kar§I olumlamayi surdurmek
ve hatah oldugunuzu ortaya koyan hi~bir ko§ulu kabul et-
memek anlamma gelmez. Mutlak hakikate inananlar, peka-
la a~1k~a reddedilemez olmadtgl surece herhangi bir §eyi
dogru kabul etmekte hastahkh derecede ihtiyath davranan
turden insanlar da olabilirler. Hayat boyunca §lipheciligin
pusunu ve §liphenin zehirli havasm1 soluyarak yalpalayabi-
lirler. Ancak yalmzca, belki her on ytlda bir kere, istemeye-
rek de olsa· "Ba§ bah~1van biraz once kendisini ayagmdan
vurdu" gibi bir onermenin dogru oldugunu kabul etme nok-
tasma geldikleri zaman, bunun tersinin aym anda dogru ol-
masmm mumkun olmadtgmi ve bunun onlar i~in dogru ol-
110 Kummdan Som·a

masmm ba~ka herkes i~in de dogru olmas1 anlamma geldi-


gini fark ederler.
"Mutlak olarak dogru", her tiir baglamdan bag1mslz
olarak dogru anlamma da gelmez. Diinyaya, ancak belirli
bir ~er~evenin i~erisinden yarg!lar getirebiliriz. Ama bu, bir
bak1~ a~1sma gore dogru olamn, bir digerine gore yanh~ ol-
mas! gerektigi anlamma gelmez. Filler senin i~in kutsal ola-
bilir, benim i~in alma yabilir; bu ~eli~ki, yalmzca ikimizin
onlan gosterme bi~imleri arasmda bir fark olduguna dala-
lettir. Ama fillerin ger~ekten kutsal olmasmm ya da olma-
masmm, onlann ger~ekten dort ayakh olmas1 gibi bir dog-
rulugu yoktur. Kiiltiirler, diinyay1 fark~ ~ekillerde anlam-
landmrlar ve baz1lanmn bir olgu olarak gordiigii ~eyi, ote-
kiler olgu olarak gormezler; ama hakikat basit~e bizim-i~in­
hakikat anlamma geliyorsa, o zaman bizimle oteki kiiltiirler
arasmda bir ~at1~ma olamaz; zira hakikat onlar soz konusu
oldugunda da onlar-i~in-hakikattir. Bu durum, fillerin kut-
salhg!yla ilgili tart1~mada yeterince ho~ goriilebilir bir ~ey­
dir. Aynca, kom~u kiiltiiriimiizden farkh olarak, kii~iik ~o­
cuklan cinsel ili~kiye zorlamamn, ilerleyen y11larda onlann
duygusal geli~imlerine ve psikolojik dengelerine olumlu yon-
de katk1 yapacag1 gibi gorii~lere sahipsek, bu esneklik bizim
i~in a~m derecede kullam~h olur. Onlann gorii~ii, tiimiiyle
onlann kendi ya~am tarzlanna baghysa, bizim davram~lffi!Z
iizerinde dogal olarak hi~bir etkisi olamaz. Eger her kiiltii-
rel ~er~eve diinyay1 birbirinden yeterince farkh ~ekillerde
kuruyorsa, aym ortak onermeyi nas1l payla~abileceklerini
anlamak zaten gii~tiir. Farkh bir diinya, farkh bir anlam ifa-
de eder.
Mutlak hakikatin, fanatizmle hi~bir ilgisi yoktur. Onun,
hararetli bir bi~imde sadakat gosterdiginiz tiirden oir haki-
kat olmas1 gerekmez. "Erlangen Almanya'dad!r", mutlak
olarak dogrudur ama bunun i~in kimse kimseyi oldiirmez.
Damarlardaki kam co~turan ve kalbi daha h1zh attlran tiir-
den bir dogru degildir. "Biiyiik teyzemi bogarak oldiirdiin,
seni a~agil1k pi~ kurusu!" ile aym duygusal giice sahip degil-
dir. Mutlak hakikatlerin ~ogu, olduk~a s1radan ve onemsiz-
Hal1iha1, Erdtm vr Nrsnrflifl 111

dir. Aym ~ey, ahlaki bir soylem i~erisinde kuHamldt~mda,


"mudak" sozci.i~i.i i~in de ge~erlidir. Thomas Aquinas i~in,
"mudak olarak yanh~", "~ok, ~ok yanh~" anlamma gelmek
zorunda de~ildir. "Mudak" sozci.i~i.ini.in, burada anlamt yo-
~unla~nnct bir nitdi~i yoktur. Sadece, "hi~bir ko~ulda ya-
pllmamasl gerekir" anlamma gdir. Aquinas biraz garip bir
~ekilde, yalan soylemenin mudak olarak yanh~ oldu~unu
ama oldi.irmenin olmadt~mt di.i~i.ini.iyordu; ama yalan soyle-
menin oldi.irmekten daha bi.iyi.ik bir su~ oldu~una tabii ki
inanmtyordu. Yalan soylemenin bazen olduk~a zararstz ol-
du~unu yeterince takdir edebilecek kadar akh ba~mdaydt.
Tek mesele, ona gore yalan soylemenin mudak olarak yan-
h~ olmastydt.
Mudak hakikat, zamandan ve de~i~imden anndmlmt~
hakikat de~ildir. Bir zaman do~ru olan ~eyler, bir ba~ka za-
man do~ru olmaktan ~tkabilir ya da ortaya yeni hakikader
~tkabilir. Bir hakikatin mudak oldu~u iddiast, bir ~eye do~­
ru demenin ne anlama gddi~i ile ilgili bir iddiadtr; farkh za-
manlarda farkh hakikaderin oldu~unun reddi de~ildir. Mut-
lak hakikat, tarihsel-olmayan hakikat de~ildir: Gokyi.izi.in-
den inen ya da Utah'h bir sahte peygamber tarafmdan li.itfe-
dilen ti.irden hakikaderden de~ildir. Tam tersine, bunlar ar-
gi.iman, kamt deney ve ara~nrmayla ke~fedilen hakikader-
dir. Herhangi bir verili zamanda (mudak olarak) do~ru ka-
bul edilenlerin bir~o~u, ~i.iphesiz ileride yanh~ da ~tkabilir.
En su goti.irmez gori.inen bilimsel hipotezlerin ~o~unun, da-
ha sonralan bo~luklarla dolu oldu~u ortaya ~tkmt~nr. Do~­
ru varsaytlan her ~ey, ger~ekten do~ru de~ildir. Ama her
do~ru varsaytmtmn benim kendi bakt~ a~tmdan kaynaklam-
yor olamayaca~t da a~ikardtr.
Peki ti.im bunlar neden onemli? bncelikle bir nedenden
oti.iri.i onemli: Bu, thmh di.izeyde ra.syond yaranklar olarak,
bizim hakikati bilme konusunda kendimize duydu~umuz
saygtyla ili~kilidir. Ve buna, hakikat hakkmdaki hakikati
bilmek de dahildir. Kendimizi kandtrmamak, e~er bunu ba-
~arabilirsek, en iyisidir. Aynca onemlidir; ~i.inki.i "mudak"
sozci.i~i.i i.izerinde sa~masapan bir umact yarattlmt~nr ve
112 Kuramdan Sonra

!fiinkii e~er goreciler hakhysa, hakikat de~erinden !fOk ~ey


kaybeder. Bernard Williams'm i~aret etti~i gibi, gorecilik
ger!fekten !fati~mayl a!flklamamn bir yoludur. * E~er, sen de-
mokrasinin herkesin oy verme hakk1 anlamma geldi~ini one
siirerken, ben yalmzca birtak1m illet derecede karma~1k ze-
ka testlerini ge!fmi~ olanlann oy verebilece~i anlamma geldi-
~ini one siirersem, her ikimizin de kendi bak1~ a!fllanmlzdan
hakh oldu~umuzu soyleyecek bir liberal, her zah1an bir yer-
lerden peyda olabilir. E~er do~ru giiciinii kaybederse, siya-
sal radikaller, kadmlann bask1 gordii~iiniin ya da gezegenin
ticari h1rs yiiziinden yava~ yava~ zehirlendi~inin tart1~mas1Z
bi!fimde do~ru oldu~u yolunda konu~m~1 bir kenara b!ra-
kabilirler. Mant1~m bir egemen s1mf komplosu oldu~unda
hala 1srar etmek isteyebilirler ama kimsenin kendilerine
inanmas1m mant1ksal olarak bekleyemezler. Aydmlan-
ma'mn yilmaz savunuculan hakhd1r: Hakikat hakikaten
vard1r. Ama onlan ele~tiren Aydmlanma-kar~ltlan da hakh-
dir: Hakikat hakikaten vard1r ama korkun!ftur.

Mutlak hakikat bugiinlerde gozden dii~mii~ ise, nesnellik


dii~iincesi de oyledir. Belki bu dii~iincenin rehabilitasyonu-
na, onu ilk ba~ta insanh~m esenli~i sorunu ba~lammda ele
alarak ba~layabiliriz. Biitiin insanlar esenlik aray1~mdad1rlar
ama problem, bunun ne oldu~unu bilmekte yatar. Belki her-
kes i!fin farkh bir anlam1 vard1r; ya da her donem ve kiiltiir
i!fin. Neyin esenlik sayllaca~l a!flk olmaktan !fOk uzak oldu-
~u i!findir ki, ahlak ve siyaset felsefesi gibi, onu !fOZiimleme-
ye yarayacak derinlikli soylemlere ihtiya!f duyuyoruz. E~er
kendimize kar~1 ~effaf olsayd1k, bu ezoterik konu~ma bi!fim-
lerine ihtiya!f olmazd1. Sadece kendimize bakarak ya da sa-
dece i!fgu"diiyle, iyi ya~amamn ne demek oldu~unu bilebilir-
dik.

• Bkz. Bernard Williams, Ethics and the Limits of Philosophy, Cambridge, Mass.,
1985, s. 156.
Hakikal, Erdem vr Nrsndlik 113

Bu, ijfgiidusel olarak kurba~alar ijfin yaptlmas1 en iyi olan


~eyin nas!l yap1laca~m1 bilen kurba~alann g1pta edilecek du-
rumudur. Sadece ijflerindeki kurba~a do~asm1 takip ederler ve
onlar ijfin bunu yapmak, onlar ijfin iyi olam yapmakt1r. Kotu
yerine iyi bir kurba~a olmak, tatminkar, kurba~ams1 bir var-
olu~u ya~amak demektir. lyi kurba~alar, ifOk kurba~ams1
olanland1r. Fakat bu kutlanacak turden bir iyilik de~ildir; zi-
ra kurba~ams1 olmak, yapmay1 engdleyemeyecekleri bir ~ey·
dir. Bu bir ba~an de~ildir. Kurba~alar, kurba~a olduklan ijfin
madalya kazanmazlar. lyi bir kurba~a olabilir ama erdemli
bir kurba~a olamaz. Ancak, bir gorli?e gore (ki bu, bugunun
en popiiler goru~u de~ildir, ozellikle de kultur kuramc1lan
arasmda); insanlar, insan olabilmek ijfin lfOk ifah~mak zorun-
dad!rlar ve dolay!Siyla, insan olduklan ijfin kutlanabilirler.
Do~am1za kar~1 yanh~ yapmaya muktedir oldu~umuz ijfin,
do~am1za kar~1 do~ru olmam1zda bir erdem vard1r.
· Oyleyse, belki de, bizler de, ba~anh bir insan olmamn ge-
re~i olan bir ya~am tarz1 anlammda, bir do~am1zm olmas1
ve bu do~amn, e~er ona kar~1 do~ru olursak, iyi ya~amam1·
z1 sa~lamas1 bak1mmdan kurba~alara benziyor olabiliriz.
Sadece neyin ne oldu~undan em in de~iliz, o kadar. Ya da
belki, do~am1z zamanla de~i~iyordur. Dilsel hayvanlar oldu-
~umuz ijfin, do~am1z, tabii e~er oyle bir ~ey varsa, kurba~a­
lannkinden lfOk daha e~ilip bukulebilir ve karma~1kt1r. Dil,
emek ve beraberlerinde getirdikleri kulturel olanakhhklar
sayesinde, dilsel-olmayan hayvanlann aksine, olu~ bijfimi-
mizi donu~turebiliriz. Ne oldu~umuzu ke~fetmek ve kendi
do~amiZI bilmek ijfin, onun hakkmda lfOk s1k1 du~unmek zo-
rundaylz ve sonuif olarak, yuzy1llardan sonra elimizde insan
olmamn ne demek oldu~una clair ya da, bir sumuklubocek
veya bir papatyayla kar~lla~tmld1~mda, bir insan hayvan
ijfin iyi ya~amamn ve geli~menin ne oldu~una clair kafa ka-
n~tmcl bir de~i~ik versiyonlar silsilesiyle kalakalm1~1Z. Ah-
lak felsefesinin tarihi, pas tutmu~, terk edilmi~ iyi ya~am
modellerinin ifbplii~udur.
Mesela, mutluluk kavramm1 ele alm. Mutlulu~un, insan-
lann pe~inde ko~tu~u ~ey oldu~una; bunun, iyi ya~amm
114 Kuramdan Sonra

kendine ozgi.i tarzma verilen bir ad olduguna inanmak ol-


duk~a makul gozi.ikiir. Bu, sabahm kori.inde fi~ek gibi ya-
taktan kalkan insanlardan, ak~amlan di~ flr~alanm ozenle
kurutanlara kadar, etraflm1zda olup bittigini gordi.igi.imi.iz
bir~ok ~eyi a~1klamaya yeter. Ama mutlulugun kendisi ne-
dir? Eger basit bir memnuniyet anlamma geliyorsa, o zaman
insanlar, muhtemelen gi.inde on dart saat televizyonun kar-
~lsmda miskinlik i~inde ylglhp, potansiyel olarak oldi.iri.ici.i
maddelerden olu~an abur cuburlan avu~ avu~ aglzlanna tl-
karak da mutlu olabilirler. lnsan olarak iyi bir hayat ya~a­
manm, bundan daha fazlasm1 i~ermesi gerektigi ~i.iphesin­
den kurtulmak ger~ekten zordur. Zira b~. kulaga daha ~ok,
bir tav~anm mutluluktan anlad1g1 ~eymi~ gibi geliyor.
0 zaman, bu, abur cubur t1k1mc1lanmn ger~ekten mutlu
olmad1g1 anlamma m1 gelir? Belki de oyledir, eger mutluluk
miskin memnuniyetten daha fazlas1ysa. lnsanlar kendilerini
feci halde kand1rabilirler, mutlu olup olmad1klan hakkmda
bile. Tam anlam1yla sefil olmak ve bunu bilmemek mi.im-
ki.indi.ir. Eger bir kiirek mahkumu, yara bere i~indeki ba~l­
m, yorgunluktan ti.ikenmi~ bedeni baygm di.i~meden once,
son bir kez boguk sesiyle, imparatoruna hizmet etmek i~in
ki.irek mahkumlugundan daha ayncahkh bir mevki di.i~i.ine­
meyecegini hayk1rmak i~in kaldmrsa, burada ideolojik bir
mistifikasyonun devrede oldugundan ~i.iphe ederiz. Ya da bu
ki~i, boyle sadist bir psikopatm, kar~1sma kaptam olarak
~1kt1g1 i~in kendisini ~ok ~ansh hisseden bir mazo~ist olabi-
lir. Ya da bundan onceki durumu ~ok daha koti.i olmu~ ola-
bilir ve ~imdiki, eskisine k1yasla cennet gibi bir yerdir. Ya da
sadece bundan daha tatminkar bir ya~am di.i~lemeye akh
yetmiyordur. Bir zamanlar tatt1g1 bir tutam ozgi.irli.igi.in, ya-
~ad1g1 tutkulu bir a~km ve k1y1da bir yerde saygm bir i~te el-
de ettigi ~arp1c1 ba~annm kendisine mutluluk verip vermedi-
gini, ona tekrar sormam1z gerekecektir.
Oyle olsa bile, mutlu olduklanm soyleyen nkm1c1lar gibi
insanlar, en azmdan sozci.igi.in bir anlam1yla, pekala hakh
olabilirler. Yapt1klanndan keyif ahyor, kendilerini koltukla-
nnda~ kald1rmak i~in bir arzu duymuyor (tabii eger hala
Hakikar, Erdem ve Nesndlik 115

bunun pratik bir olanakhhg1 varsa) ve diinyaya clair en ufak


bir kayg1 hissetmiyor olabilirler. Ancak belki daha derin bir
anlamda bakarsak, mutlu olmad1klan da soylenebilir. Zen-
gin insan potansiyelinin derinliklerine inmiyor olabilirler.
Ama o derinlikler, sevin~ kadar ac1 da banndmr. Belki de
mutlu olmamn bir~ok yolu vard1r ve bu onlardan biridir.
Bunun yamnda, ac1masiz ve ~iddet kuHanan insanlar da
mutlu olabilirler, en azmdan kendi hayadanndan memnun
olmak anlammda. Gangsterler, kendilerinden memnun ol-
mak bir yana, yapt1klanndan yiiksek diizeyde i~ tatmini ah-
yor bile olabilirler. Yapt1klanmz1 Tann'mn buyrugu olarak
goriirseniz, hamilelige son veren doktorlan oldiirmekten
ciddi diizeyde zevk alabilirsiniz. Askeri komutanlar, yerel
niifusu toptan katlettikleri zor bir i~giiniiniin ardmdan, dun-
yay! ozgiirliik i~in bir par~a daha giivenli bir yer haline ge-
tirmi~ olmamn tatminiyle iislerine donerler. T abii yine, bu
insanlar, sozciigiin daha derin anlam1yla mutlu olmam1~
olabilirle~. Ama bu, hi~ mutlu olmad1klan anlamma gelmez;
bu kiirtajc1lan ve Aborjinleri katletmi~ olmaktan nefret et-
tikleri anlamma degil, kendilerini aksi yonde ikna etmeyi
ba~arabildikleri anlamma gelir. Insanlann ideolojik kendini-
kandirma mekanizmalanna ba~vurarak ki~isel sorumluluk-
lanndan kurtul~alanna her za~an goz yumulmamahd~r.
Kotii insanlar, kotiiliiklerinden memnun olabilirler ve ken-
dilerini iyi hissedebilirler. Onlar i~in kotii sonla noktalanan
k1ssadan hisse hikayeleri okumak da ho~ olabilir ama kurgu
ger~ek hayat degildir. Henry Fielding, kotii karakterlerini
sonunda hep tepetaklak eder; ama ~ogunlukla okura, bunun
sadece bir romamn i~inde olduklan i~in kotiilerin ba~ma
geldigi yolunda ironik mesajlar vermekten de geri durmaz.
Halbuki ger~ek hayatta olsalar, ba~bakan bile olabilecekler-
dir.
Kotiiler mutlu olabiliyorsa, iyiler genellikle mutsuz olur-
lar. Vah~i bir diinyada erdemli olmak, Fielding'in sa£ verna-
sum karakterleri gibi, igren~ ~ekiUerde istismar edileceginiz
anlamma gelir. Boyle bir toplumda, masumlar kendilerini
iyi koHamak zorundad1rlar; ama bunu yaparak masum kal-
116 Kuramdan Sonra

may1 nas1l siirdiirebilirler? l~kence altmda, yolda~lanmza


ihanet etmeyi reddederek erdemli olabilirsiniz ama mutlu
olamazsm1z. Bir ~ehit, kendi mutlulugunu, otekilerin bekas1
i~in feda eden ki~idir. Bunu miithi~ tatmin edici bu:labilirsi-
niz ama bunun bir saadete erme meselesi oldugunu soyleye-
mezsiniz. Durum fiilen oyle gerektirmeseydi, yapmay1 se~e­
ceginiz ~ey bu olmazd1. \=llgmca bir mutluluk i~inde olen bir
~ehidin konumu anca\< ku~kulu bir ~ahadet olabilir. Sehitler,
hayatlanm, sahip olduklan en degerli ~ey hayatlan oldugu
i~in feda ederler, olmeye ~ok hevesli olduklanndan degil.
Tum bunlara kar~m, i~imizden gelen bir ses bize, insan
olmamn cinayetten ve cips ukmmaktan d~ha fazlas1 oldugu-
nu sayler. Alkolizm onu a~agllara ~ekene kadar, belki de ta-
rihteki en iyi futbolcu olan George Best'in o iinlii hikayesini
hat1rlaym. Eski futbolcu Best, i~i havyar ve ~ampanya dolu
bir be~ ylld1zh otel odasmda, yamacmda ~ehvetli bir eski
Diinya Giizeli oldugu halde uzamrken, ~ok daha liiks e~ya­
lara ah~km olan bir otel gorevlisi i~eri girer. Yerde pinekle-
yen ylld1za goz ucuyla bakar, ba~m1 iiziintiiyle iki yana sal-
layarak mmldamr: "George, bu hale nas1l dii~tiin?"
Hikayedeki espri, tabii ki, boylesine bir sefahat i~inde yii-
zen biri i~in i~lerin ters gittigini iddia etmenin hayli gii~ ol-
mas1d1r. Best'in kendi hikayesini anlat1~ bi~imi boyledir.
Ama otel ~ah~am yine de hakhyd1: Best'in hayat1 yanh~ git-
mi~ti. Yapabilecegi ~eyi yapm1yordu. Yapuklanndan kesin-
likle keyif ahyordu, hatta bir anlamda mutlu olmu~ bile ola-
bilirdi ama serpilip geli~miyordu. Miikemmele ula~mak i~in
en iist diizey yeteneklerle donattld1g1 konuda ba~ans1z ol-
mu~tu. Simdiki hayatmm, ara s1ra antrenman yapmas1 i~in
gece kliiplerine gidi~lerine ara vermek zorunda b1raklld1g1 o
eski futbolculuk giinlerinde olmu~ oldugundan daha zevkli
bile oldugu soylenebilirdi belki. Ama hayattan biitiin bir lig-
deki oyunculann tiimiine yetecek kadar keyif ald1ysa da,
onun, hayattim bir futbolcu olarak keyif almak anlammda,
daha mutlu olmu~ oldugu soylenemezdi. Konu, futbol son-
rasl ya~am tarzmm, sefihlerin hayatta her zaman hak ettik-
lerini ald1klan yoniindeki Evanjelik gorii~ii dogrularcasma,
Hakikat, Erdem ve Nesneflik 117

ona biiyiik aCllar vermi~ olmast da degildir. Daha ziyade,


onun ki~isel geli~iminin durmu~ olmastd!r. Best'in hayat1,
zenginlik, ya~amaya degerli~ ve keyif vericilik anlammda,
mutlu olabilirdi ama hi«rbir yere gitmiyordu. "Nas1l gidi-
yor?" ~eklindeki rasgele selamlama bi«rimi, ashnda ahlaken
anlamh bir ~eye i~aret eder. Best, bir insan olarak dagilmt~­
tl. lnsan, onun kendi hazin hikayesini ne~eyle nakletmesinin,
k1smen i~te bu ger«regi reddediyor olmasmm bir ifadesi olup
olmadigmi merak ediyor dogrusu.
Ama insan ha-y.atlanmn nereye gitmesi gerekiyor? Netice-
de, insan hayat1 dedigimiz ~ey otobiisler ya da bisiklet yan~­
lan gibi degildir ve hayatm, bir amaca ula~mak i«rin atlama-
mz gereken bir engeller dizisi oldugu dii~iincesi, izci ~efleri­
nin, generallerin ve ~irket yoneticilerinin cezact piiriten fan-
tezisinden ba~ka bir ~ey degildir. Best'in hayatmda felaket
olan ~ey, art!k ba~anh olamtyor olmas1 degildi, kendini ger-
«rekle~tiremiyor olmasiydi. Arttk golleri, giimii~ kupalan ve
maa~ «rekleiini Siralayamiyor olmast degildi, tabiri caizse,
hayatl elinden gelebilecegi kadar iyi ya~am1yor olmasiydi.
Bir insan olarak, olabileceginin en iyisi olam1yordu. Ashnda,
aktif bir ~ekilde bu potansiyeli yok ediyordu. Daha ukala
yorumculann tabiriyle, futbol sonrast "dag1tma" donemi,
belki de ba~armaya «rah~manm alternatif bir bi«rimiydi. Best,
art!k, bir tiir ma«r iistiine ma«r kazanma grotesk parodisi i«re-
risinde, bir kadm y!ldtzdan ya da i«rki ~i~esinden bir digerine
ko~uyordu.
Siirdiiriilmesi gittik«re zorla~1yor olsa da, futbol kariyerini
bir kenara b1rakmast, bir anlamda ba~an etiginin ciiretkar
bir reddiyesi olarak goriilebilirdi. Ne kadar bulamk da olsa,
bu, hayatm, sozciigiin her anlamiyla, bir ama«rlar meselesi
olmad1gma clair bir farkmdahkt1. Best, bir bireysel miite~eb­
bis gibi ya~amaktansa, hayattan keyif almakta ozgiirdii ar-
uk. Bir ba~ka anlamda, «rilgmca savurgan bir hayatl tercih
etmesi tam da bu ozgiirliigiin golgesini yansittyordu. Arzu-
nun doldurulamaz bo~lugu, ba~anmn sahteliginin yerini al-
mi~tt. Her iki ya~am tarz1 i«rin de, ~imdiki zaman olduk«ra de-
gersizdi. Bu, ileride aym yola «r1kttg1 anla~Iiacak, gelecege
118 Kuramdan Sonra

attlmt~ bir kopriiydii sadece. Best'in kendinden ve hayattan


gen;ekten keyif almasmm tek yolu futbol oynamay1 siirdiir-
mesi olurdu. Her zaman zevkli olmayabilirdi ve ~iiphesiz ki-
mi zaman kendinden ho~nutsuz oldugu anlar da olabilirdi
ama bu, yapabileceklerinin en iyisiydi. Onun ir;in futbol oy-
namak, ahlaken yaptlmasi gerekeni yapmak olurdu.
Belki de Best'i r;okii~e gotiiren, salt futbol oynamak ir;in
futbol oynama imkamna sahip olmam1~ olmastyth. Oyuncu-
lardan, i~in artistik yoniinden ve seyircilerden r;ok hissedar-
larla ilgili alan bir spar endiistrisinde, hir;bir futbolcu bu im-
kana sahip degildi. Bu her claim ticari bask1 altmda alan bir
tasanmcmm, Michelangelo gibi ya~ayabi~c:;cegini sanmas1 gi-
bi bir ~ey olurdu. Gerr;ekten tatminkar bir hayat ya~amak
ir;in, yapuklanmiZI salt kendileri ir;in yapmamaza izin veril-
mesi gerekir. Best, salt verdigi keyif ir;in futbol oynama ~an­
sma sahip degildi art1k ve oyle olunca da, hazz1 keyfe tercih
etti. Onun hazcthg1, elinin tersiyle itmi~ oldugu arar;sal ak-
hn oteki yiiziinden ba~ka bir ~ey degildi.
Insan dogasmm ozii, bir amac1 oJmamastdir. Bu yoniiy~e,
herhangi bir ba~ka hayvamn dogasmdan farkh degildir. Por-
suk olmamn bir anlam1 yoktur. Ziirafa olmak sizi bir yere go-
tiirmez. Ziirafa olmak, ziirafahgm gerektirdigi ~eyleri, salt
kendileri ir;in yapma meselesidir. Fakat insanlar tarihsel yara-
tiklar olduklan ir;in, sanki bir yerlere gidiyormu~ gibi gorii-
niirler; oyle oldugu ir;in de, bu hareketin, erekbilimsel terim-
lerle yanh~ okumasm1 yapmak ve bunun amacmm tiimiiyle
kendinde oldugunu unutmak r;ok kolayd1r. Doga, niteledigi
~eyleri nihai olarak belirleyen bir kavramd1r; bir ziirafamn
yapttklanm neden yapmas1 gerektigini soramazsmtz. "Bu
onun dogasma ait bir ~ey" demek, yeterli bir cevapt1r. Ondan
daha derine inemezsiniz. Aym ~ekilde, insanlann kendilerini
neden mutlu ve tam hissetmeleri gerektigini soramazsmtz. Bu,
birinin a~tk olarak ne elde etmeyi umdugunu sormak gibi
olur. Mutluluk, belirli bir amaca yonelik bir arar; degildir.
Birisi size neden olmek istemediginizi sorarsa, bitirilmesi
gereken bir roman iir;lemeniz oldugunu ya da biiyiimelerine
tamk olmak istediginiz torunlanmzm oldugunu yahut da
Hahihal, Erdem ve Nesnellih 119

kefenin renginin ttrnaklanmzm rengine hi<; yakt§rtlayacagtm


soyleyerek cevap verebilirsiniz. Ama ya§amak istediginizi
soylemek de kesinlikle yeterli bir cevap olur. Belirli ama<;la-
n tammlamaya gerek yoktur. Ya§amak kendi i<;inde yeterli
bir nedendir. Oli.imi.i tercih ettirecek kadar koti.i ko§ullarda
ya§ayan insanlar mudaka vardtr ama boyle olmayanlann,
ya§amayt si.irdi.irmek i<;in bir nedene ihtiya<;lan yoktu.r. Ne-
den ya§amak istediginizi a<;tklamak, neden akbabalar tara-
fmdan e§elenmekten ho~lanmayacagmtzt a<;tklamak kadar
li.izumsuzdur. Tek sorun, ya§amak gibi, kendi i<;inde degerli
olan ya da olmas1 gereken bir §eyin sona ermesi i<;in ortada
gori.ini.ir bir sebep olmamastdu. Kendisinden ba§ka bir §eye
yonelik bir ara<;salhk niteligi ta~tmadtgma gore, onun i~levi­
ni yerine getirdigi ve amacma ula§ttgmt soyleyebilmemizi
anlamh ktlacak bir di.izlem yoktur. Oli.imi.in her zaman key-
fi gori.inmeye mahkum olmasmm bir nedeni de budur. An-
cak kendisini ti.imi.iyle ger<;ekle§tirmi§ bir hayat, son bul-
maktan gam yemeyebilir. Hayatta oldugumuz si.irece, her
zaman kendini daha fazla ger<;ekle~tirmek mi.imki.indi.ir.
Dogamzt sahip oldugunuz potansiyelin hakkmt verecek
~ekilde ger<;ekle~tirmek ya da tamamlamak di.i~i.incesi, kapi-
talist ba~an etigine zttttr. Kapitalist toplumda her ~eyin bir
amact ve anlamt olmak zorundadtr. lyi bir ~ey yaparsamz,
bir odi.il beklersiniz. Buna kar~thk, Aristo'ya gore, iyi ~eyler
yapmak, zaten kendi i<;inde bir odi.ildi.ir. Nefis bir yemek ye-
mek ya da sabah erkenden denize girmek kar§thgmda, bun-
Ian yaparken aldtgmtz keyiften daha fazla bir odi.il bekle-
mezsiniz. Erdemin odi.ili.i mutluluk degildir; erdemli olmak
zaten mudu olmakttr. Dogamzt ger<;ekle~tirmekten gelen de-
rin mutluluktan keyif almakttr. T abii bu erdemli olanlann,
di.inya i~leri baktmmdan her zaman ba~anh olacagt anlamt-
na gelmez. Henry Fielding'in de gozlemledigi gibi, tek bir
mahsuru vardtr bu doktrinin: Dogru degildir.
Cesur, sevecen, kararh, merhametli, yarattct ve becerikli
olursamz, di.inyada esenlige eri§me ihtimaliniz yi.iksek olur.
Oteki insanlann size tuzaklar kurma ihtimali azahr, kursa-
lar bile bunlardan kurtulma becerisine sahip olursunuz.
120 Kw-amdan Sonm

Ama erdem sahibi insan, elbette felakete ugrayabilir. Ve a


zaman, mutlu aldugu da soylenemez. Fakat erdem, kimi za~
man mutsuzluk getirebilmesine ragmen, Arista'nun gorii~ii­
ne gore, krndi i«;inde bir tatmin kaynag1d1r. Mesela, fiziksel
alarak saghkh almamn bazen bir ~ekilde ba~m1za nas1l bela
a«;abilecegini dii§iiniin. Size oylesine cazibeli bir goriinii~e
sahip, adaleli bir viicut kazand1rabilir ki, «;elimsiz bar ku~la­
nmn k1skan«; saldmlanna maruz kalabilirsiniz. Ama saghk-
h almak, kendi i«;inde yine de keyif vericidir. Aynca Arista,
hayatta iyi ~eyler yapmami§Samz, cehennem ate§iyle ya da
cennetten aniden ~utlanmakla degil, bazuk, yanh§ bir hayat
ya§ami§ almakla zaten cezalandmldigmiZ\ ,dii~iiniir.
Tabii ki, bunlann hepsine inanmayabilir ve pekala bir
anti-ozcii alabilirsiniz. Anti-ozciiler, her §eyden once, bir
dagaya sahip almak dii~iincesine inanmazlar. Bir §eyin bir
dagaya sahip almasmm, anun sansuza kadar sabit ve degi~­
mez kalmak zarunda almas1 demek aldugunu dii~iiniirler.
Onlara gore, dagadan bahsetmek, belirli §eylerin artak nak-
talanm da artaya «;1kanr, ki bu, farkhhga en iist diizeyde de-
ger atfeden bir «;agda, pek de papiiler almayan bir ~eyi yap-
mak alur. bzciiliigii ele~tirenler, biraz da hakh alarak, ka-
nu ziirafalardan ziyade insanlara gelince, "Bu benim da-
gamda var" cevabmm, genellikle ka«;amak bir kendini ma-
ruz gosterme mekanizmasma tekabiil ettiginden ku~kulamr­
lar. Sanu«;ta, kar i«;in yerel kabile cemaatlerini yak etmek de,
insan dagasmm bir par«;as1d1r. Kanm1 dovmek de, beni ben
yapan §eylerden biridir. Dalayisiyla anti-ozciiler, aym kapi-
talizm savunuculanmn yapt1g1 gibi, daga dii§iincesine ihti-
yath yakla~1rlar. Kapitalizm, insanlann s1mrsiz derecede bii-
kiilgen ve uyumlu almalarim ister. Bir sistem alarak, serma-
yenin smm1z birikiminin oniinde engel te§kil edecek her ~e­
ye kar§l, Faust«;u bir sa bit smular karkusu besler. Bir anlam-
da kusursuz ~ekilde maddeci bir sistemse, bir ba~ka anlam-
da da, oliimciil derecede anti-maddi bir sistemdir. Madde-
sellik anun yalunu t1kayan §eydir. Maddesellik, anun gor-
kemli ~emalanna diren«; gosteren, kat! ve inat«;l bir bi«;imdir.
Kat1 alan her §ey, «;oziindiiriilmek zorundad1r.
Hahihar, Erdem ve Nesndlih 121

lnsan dogasma duyulan geleneksel bir inan~ ile ~nun


"ilerlemeci" bir saik ta~tyan top tan reddi arasmdaki ~att~­
ma, krah oldi.irme planlanna giri~meden hemen once, Mac-
beth ile Lady Macbeth arasmda patlak verir:

MACBETH:
lnsana yak1~1r her ~eyi yapmaya haz1nm;
Fazlasma kalk1~an insan degildir.

LADY MACBETH:
i~i yapmaya ciirelin varken·insandm;
... Bu
0 anda oldugundan jazlasm1 olabilmek i.;:in,
Daha da bir insan olmaya haz1rdm.

(1. PERDE, 7. SAHNE)

Bu, Macbeth gibi insan dogasmm smulamalanm yaratlct


unsurlar olarak gorenlerle Lady Macbeth gibi insan olmamn
si.irekli olarak o smtrlamalan a~maya ~ah~mak olduguna
inananlar arasmdaki bir tartt~madu. Macbeth'in kendisine
gore, o yarattct smulamalann otesine ge~mek, kendinizi in-
kar etmek, her ~ey olmayt hedeflerken hi~bir ~ey olamamak
demektir. Bu antik Yunanlann hubris (a~m kibir) olarak ni-
teledigi ~eydir. Lady Macbeth'e goreyse, boyle smtrlay1c1 bir
doga yoktur: Insanhk, potansiyel olarak s1mrstz bir si.ire~
i~erisinde, kendisini iradi bi~imde tekrar tekrar kurmakta
ozgi.irdi.ir. Ne kadar ~ok yaparsan, o kadar ~ok olursun.
Kendi adma, Aristo, Macbeth'in tarafmt tutard1. Bize ya-
bancl olan bir S1mrs1zhgt gerektirdigi i~in, kar ama~h ekono-
mik i.iretimin dogal olmad!glm di.i~i.ini.iyordu. Sosyalizm i~in
oldugu gibi, Aristo i~in de, ekonomik olan, ahlaki olan i~in­
de gomi.ili.i olmak zorundaydt. Ne var ki, kapitalizm olarak
bilinen bu sistem ~arklanm olanca gi.ici.iyle dondi.irme. evre-
sine ge~tiginde, zamanla insan dogasma aykm gori.inen sos-
yalizm oldu.
T arihte hi~bir ya~am tarzt, kapitalizm kadar, stmr-a~Imt­
na ve doni.i~i.ime, melez ve ~ogulcu olana boylesi bi.iyi.ik bir
122 Kuramdan Sonra

a~kla baglanmaml~tlr. Onun, insafs1z derecede ara<;sal alan


manug1 i<;erisinde, tiim varolu~unu, hi<;bir ama<; dii~iincesi
olmadan, salt kendisi i<;in, kendini ger<;ekle~tirmek ve a<;lm-
lamak iizerine kuran bir doga dii~iincesine ay1racak vakti
yoktur. Bu toplumsal diizenin, boylesi bir ama<;s1z tatmin
bi<;iminin en harikulade imgesi olarak goriilebilecek alan sa-
nattan cahilane bir korkuya kap1lmasmm bir nedeni budur.
Bu aynca, modern <;agda estetigin ~a~lftlCI derecede onemli
bir ahlaki ve siyasal rol iistlenmi~ olmasmm da nedenidir.
<::ogu anti-ozciiniin yapug1 gibi, ~eylerin dogalanmn ebe-
diyen sabit olmalan gerektigini dii~iinmeye gerek yoktur.
Bir ~eyin, kendisini siirekli olarak yeniqcrn-yapan dogasma
clair elimizdeki en <;arplCI ornek, insan dogas!dlr. Smu-a~l­
mmm savunuculan, kendimizi a~mamn dogam1zda varolan
bir ~ey oldugu konusunda, en azmdan i~in bu boyutuyla
hakhd1rlar. Oretken, dilsel, cinsel, toplumsal hayvanlar ol-
dugumuz i<;in, her zaman degi~ebilen, <;ok <;e~itli ve a<;1k u<;-
lu alan kiiltiir olgusunu yaratmak, bizim dogam1zm bir par-
<;as!d!r. 0 nedenle, bizim kendimize ozgii dogamiZI, hi<;bir
dogaya sahip olmamakla kan~urmak ve kendimizin Faust-
<;u bir imgesini yaratan smlr-a~1m1 savunuculan gibi ortaya
<;1kmak olduk<;a kolaydu. Sozde "maddeci" kiiltiir kuraml-
mn yapt1g1 gibi, kiiltiiriin maddi dogam1zm tamamen yerine
ge<;tigini, onun tiim izlerini kokiinden sildigini ve hatta
onun mezan iizerinde tepindigini de hayal edebiliriz.
Bu §ekilde dii~iinmenin <;ok kolay olmasmm bir ba~ka
nedeni de, doga kavrammm <;oklukla i~lev dii~iincesiyle bag-
lantllandmhyor olmas!d!r. Bir saat, zamam tam olarak dog-
ru gosterme i§levini yerine getiriyorsa, saatlerin yapmas1 ge-
reken ~eyi yapt1g1 i<;in, iyi bir saattir. Kulaga bir par<;a sa<;-
ma gelme riskini goz alarak, onun dogasm1 ger<;ekle~tirdi­
ginden bile bahsedebiliriz. Ama insanlann i~levi nedir? ln-
sanlar ne i,indir? Bunun cevab1 kesinlikle ~udur: hi<;bir ~ey.
Ama zaten mesele de tam olarak budur. I~levimiz, i§levsiz
olmakt1r. Burada, "kendinde bir ama<; olarak kendimizi ger-
<;ekle~tirmek" demekten sakmabilmek i<;in "doga" sozciigii-
ne ihtiya<; duyuyoruz; zira, yapmaya yetkin oldugumuz ~ey-
Hahihal, Erdem ve Nesndlih 123

lerin <;o~u hi<;bir ~ekilde giin 1~1~1 gormemelidir. Yani, bura-


da "do~a", "serpilip geli~me ihtimalimizin en yiiksek oldu-
~u do~rultu" gibi bir ~ey anlamma geliyor. Ve bunun ne ol-
du~unun hi<;bir ~ekilde a<;1k olmamasi, durumun bir do~aya
sahip olmamakla kan~tmlmaya <;ok elveri~li olmasmm bir
ba~ka sebebidir.
Bu, anti-ozciilerin hatasidir. lnsanlann, fiziksel, madde-
sel anlamda bir do~aya sahip oldu~unu, bizi bir tiir olarak
karakterize eden belirli niteliklerin var oldu~unu kabul ede-
bilirler. (Gerc;i bunu, insanlar ve di~er hayvanlar arasmda
keskin bir kopukluk oldu~u varsay1mma ba~lamamn da bir
liizumu yoktur; Do~a, vakumlardan ve kopukluklardan nef-
ret eder .) Ama, buradan birtak1m ozel ahlaki ya da siyasal
sonu<;lann <;Ikti~lfil kabul etmezler. Onlara gore, bu, bize
bilgi i<;erikli bir ~eyler soylemek i<;in fazla genel bir konu~ma
bi<;imidir. Yeterince do~rudur ama bo~tur. Anti-ozciiler, in-
san do~as1 muhabbetinin rahats1z edici derecede genel oldu-
~undan yakmmakta hakhd1rlar. Ama onlan bekleyen bir
tehlike, idealizmin bir bi<;imine dii~mektir. lnsanh~m maddi
"tiirsel varhk"1m hafife ahrsamz, insanlann salt anlam ve
de~er diizeyinde var oldu~u varsayimiyla ba~ ba~a kahmmz.
Ve bu, entelektiiellerin dii~meye <;ok yatkm oldu~u bir hata-
dir.
Siyaset felsefecisi John O'Neill, post modern dii~iiniirlerin
"ozciiliik" diye ele~tirdi~i ~eyin, ashnda ozler doktrininin
hi<; kimse tarafmdan savunulmayan bir karikatiirii oldu~u­
na i~aret etmi~tir. • Ozciiliik, der O'Neill, ~eylerin, oldukla-
n gibi olabilmeleri i<;in sahip olmalan gereken baz1 ozsel ni-
telikler oldu~una duyulan inan<;tlr. Bir ~eyin bak1r olmas1
ic;in, haddelenebilirlik, doviilgenlik, eritilebilirlik, elektriksel
iletkenlik, atom numaras1 29 olmak vs. gibi niteliklere sahip
olmas1 gerekir. Bu, bir nesnenin tiim niteliklerinin onun i<;in

• Bkz., John O'Neill, The Mar he!: Erhics, Knowledge and Politics, Londra, !998, bol.
I. Aynca bkz., Terry Eagleton, The Illusions of Postmodemism, Oxford, s. 97-104.
(Turk~esi i~in bkz., Poslmodernizmin Yanalsamalan, ~ev. Mehmet Ku~uk, Aynnn
Yaymlan)
124 Kuramdan Sonra

ozsel oldugu ya da aym stmfm nesneleri arasmda biiyiik bir


farkhhk ya da \e§itlilik olamayacag1 anlamma gelmez. Bii-
tiin koyunlar benzersizdir. Ozciiliik, birornek\ilik demek
degildir. Aym stmfa sokulan tiim nesnelerin, ozsel nitelikle-
rinin ortak olmas1 da gerekmez. Neyin ne oldugunu anla-
mak i\in, baktp gormemiz gerekir. Ozciiliik, dogal ve kiiltii-
rel fenomenler ar:asmdaki farkhhg1 gormezden gelmeyi ge-
rektirmez. Kiiltiirel fenomenler, birtaktm ozsel niteliklere
sahip olabilirler. Sarktlar, i\lerindeki sesler olmadan §arkt
olamazlar. Anti-ozciiliik, biiyiik oranda bir felsefi amator-
liik ve cehaletin iiriiniidiir.
lnsan dogasl soylemi, ger\ekten utan\,verici derecede ge-
neldir. (Ger\i, kendisi de bu gorii§iin taraftan alan Aristo,
etigin bir evrensel prensipler meselesi olduguna inanmtyor-
d u.) "lnsan", alum Ia ytet bir terim olabilir ("Ektoplazma
iizerine diinyanm en onde gelen otoritesi olmasma kar§m,
kendisi §a§tlacak kadar insan goriiniiyordu ") ya da "fazla
insani" deyiminde oldugu gibi al\alttct bir yargmm ifadesi.
Biraz daha ileri gitsek ve iyi ya§amt, i\inde dogamzt miim-
kiin oldugunca ozgiirce ve tam olarak ger\ekle§tirebilecegi-
niz bir ya§am bi\imi olarak tammlasak bile, bunun somut
olarak ne anlama geldigi yine de netle§mez. lnsanlar, her-
hangi bir verili tarihsel anda, bir\ok far~h gii\ ve kapasite-
lere sahiptirler ve bunlann hangilerini ve hangi §ekillerde
ger\ekle§tirmeye \abalamalan gerektigi \Ok a\tk degildir.
Kapasitemizi, mf fiziksel olarak oyle yapmaya yetkin oldu-
gumuz i\in, ba§kalanm ezmek i\in mi kullanmahytz? Eger
ba§kalanna i§kence yapabiliyorsak, o zaman i§kencenin bir
anlamda bizim i\in dogal oldugu da soylenebilir. "lnsan do-
gast", nastl yarattklar oldugumuzu betimliyor olabilir ya da
nastl davranmamtz gerektigini ve betimsel anlamdan norma-
tif anlama nastl Sl\rayacagtmtzl bilmek hi\ de kolay degildir.
Aristo, bizim tiiriimiizdeki yarattklar i\in, tabiri caizse,
en iyi ya§am imkam saglayan belirli bir ya§am tarzmm var
olduguna inamyordu. Bu, erdemlerin rehberliginde ya§am-
lan hayatn. Yahudi-Htristiyan gelenegi, bunu, merhamet ve
sevginin hiikiim siirdiigii hayat olarak ahr. Bunun anlam1,
Hakikal, Erdcm vc Ncsncllik 125

kabaca soylemek gerekirse, her birimizin bir digerimiz i!fin


kendini-gerifekle~tirme vesilesi olmas1d1r. Ben ancak senin
kendini-tamamlamamn (self-fulfilment) arac1 olarak, kendi-
mi tamamlayabilirim, sen de benimkini. Aristo'nun kendi-
sinde, bu kar~1hkhhga clair pek fazla vurgu yoktur. Bu etigin
siyasal formuna sosyalizm diyoruz, ki buna gore, Marx'm
da yorumladlgl gibi, her bir bireyin ozgiir geli~imi, biitiiniin
ozgiir geli~iminin ko~uludur. Bu, adeta politize edilmi~ sev-
gi ya da her yana yaydm1~ kar~1hkhhk gibi bir ~eydir.
Sosyalizm, kendini-gerifekle~tirme dii~iincesini, Aris-
to'nun aksine, herkesin eyleme miidahil olmas1 gerektigi yo-
lundaki Yahudi-Huistiyan ya da demokratik-Aydmlanmac1
amentiiyle harmanlayarak evrenselle~tirmemiz durumunda
ne olur sorusuna bir cevapt1r. Eger bu boyleyse ve insanlar
dogal olarak siyasal toplumda ya~1yorlarsa, siyasal hayat1,
herkesin birbirinin yolunu kesmeden kendi e~siz kapasitesi-
ni gerifekle~tirebilecegi ~ekilde diizenlemeye ifah~abiliriz, ki
bu liberalizm olarak. bilinen doktrindir; ya da siyasal ku-
rumlan, insanlann kendini-gerifekle~tirme siireiflerini miim-
kiin oldugunca kar~lhkh kllacak ~ekilde orgiitleyebiliriz, bu
da sosyalizm denilen kuramd1r. Sosyalizmin liberalizme iis-
tiin oldugunu ongoren yargmm bir nedeni, insanlann, yal-
mzca, kendini-tamamlama anlammdaki ki~isel tatminleri
aifiSmdan birbirlerinin ihtiyaiflanm gozetmek zorunda ol-
duklan i!fin degil, gerifekte en derin ki~isel tatminlerini an-
cak otekiler iizerinden saglad1klan i!fin de, siyasal hayvanlar
olduklan yoniindeki inaniftlr.
Ne var ki, herkes, sevginin ya da kendini-tamamlamamn
ne oldugunda ya da hangi erdemlerin onemli oldugunda ya
da iyi ya~amm bu modeli konusunda hemfikir degildir. Aris-
to'nun digerlerine iistiin tuttugu erdemler, biz modernlerin
olumlamay1 tercih edecekleri olmayabilir. Bunlar, onun ken-
di toplumsal tarihine s1k1 s1k1ya baghd1r; ote yandan, onun
insan dogas1 gorii~ii, aksine, genellikle !fOk ciizi bir tarihsel-
lik i!ferir. Ancak bir tiir gizli Aristocu alan Karl Marx, ken-
disinin biiyiik rehberi Hegel'in yapt1g1 gibi, bu etikten tarih-
selligi ag1r basan bir ele~tiri kotarmay1 ba~armi~tlr. Durum,
126 Ku.-amdan Son,-a

kendini-gen;ekle~tirmenin ne anlama geldigine clair birbiri-


mizle tartt~mamtz gerekiyormu~ gibi duruyor ve biitiin bu
i~, bizim tatminkar bir lfOZiime ula~abilmemiz ilfin fazla ka-
n~lk da olabilir. <::ok par~fah, ozelle~mi~ ve lfOk 1fe~itli alan
modern varolu~ bilfimi, soruna, aralanndan basitlfe bir se-
lfim yapmamtzt giilfle~tirecek oranda, lfOk fazla lfOZiim getir-
mi~tir.
Fakat, bilhassa modern donemin ahlaki sorulan ele al-
mayt giilfle~tirmi~ olmasmm bir ba~ka nedeni daha vardtr.
Bu durum, yalmzca, karma~1k bir toplumda lfOk az yerine
lfOk fazla cevabm mevcut olmasmdan degil; modern tarihin,
bizim ara~fsal-olmayan ara~flarla dii~iinmemizi ozellikle zor-
la~tmyor olmasmdan da kaynaklamr. Modern kapitalist
toplumlar, ara~flar ve ama~flar baglammda, hangi yontemle-
rin hangi hedeflere etkin bilfimde ula~abilecegi baglammda
dii~iinmekle oylesine me~guldiirler ki, bu model onlann ah-
laki dii~iince bilfimlerine bile bula~tr. lyi ya~amak, boylece,
belirli bir amact ger~fekle~tirebilecek ~ekilde hareket etmek
meselesine donii~iir. Tek sorun, ahlaklftlann amacm ne ol-
masl gerektigi hakkmda 1feki~meye devam etmeleridir. Prag-
matistlere gore, en fazla saytda bireye en fazla mutlulugu ge-
tirecek ~ekilde hareket etmeliydik. Hazetlara goreyse, ba~ta
kendimizinki olmak iizere, hazz1 maksimize edecek ~ekilde
hareket etmeliydik. Insan eyleminin amacmm, siyasal devle-
ti yiiceltmek olmast gerektigini dii~iinenler de olmu~tur.
Bunlann dt~mda, toplumsal adaleti ya da ovgiiye deger ba~­
ka ama~flan yakalayacak ~ekilde hareket etmemiz gerektigi-
ne inananlar da vardtr. bnemli olamn sonu~flar oldugu bir
ahlaki iklimde, insanlar, biraz sonra lfOkecek alan 1fatmm al-
tmda kalarak olecegini kesin olarak bildikleri, yerinden kt-
pudayamayan yarah bir adama yardtm etmeye 1fah~mak ko-
nusunda pekala tereddiit edebilirler. Yine de, aym durumda
birlfok insan ona yardtm edecektir ve bunun nedenini kendi-
mize sormak her zaman ilginlftir.
Biitiin modern ahlak dii~iinceleri ara~fsal degildir. Aslma
bakthrsa, modern ahlak dii~iincesinin en etkili okullanndan
biri, Filozof Immanuel Kant'tan tiireyen dii~iince okulu tam
Haltiltar, hdem ve Nesnellilt 127

aksi taraftad1r. Kant~1lara gore, onemli alan ama~lar degil,


sonu~lanndan ve mutlulugumuza yapabilecegi katk1dan ba-
g,mslz olarak belirli bir dogrultuda hareket etmemizi sagla-
yan iradenin anhg1du. Ahlak, bir odevler meselesidir; zevk,
tatmin, fayda ya da toplumsal adalet degil. Bu sert, di.inyevi
olmayan ahlak doktrinini, ama~ odakh di.i§i.inceye bir a§m
tepki olarak gorebilirsiniz. Sanki zevk, mutluluk ve benzer-
leri gibi ama~lar modern toplumda oylesine kmlganla§ml§
ve banalle§mi§ler ki, artlk otantik ahlaki deger onlardan
dikkatle ayn§tmlmak zorundayml§ gibi. Kant, ahlaki dav-
ranmamn kendinde bir ama~ olmas1 gerektigi konusunda
hakhdu. Bu sadece bir yerlere ula§maya ~ah§ma meselesi de-
gildir. Ama Kant, bunu yalmzca kendinde-ama~hhg1, mutlu-
luk ve tatminden ay1racak §ekilde formi.ile edebilir. Ve daha
klasik bir ahlaki di.i§i.incenin ula§maya ~ah§t1g1 kombinas-
yon da, tam olarak budur.
Aristo gibi klasik ahlak~alar i~in, mutluluk ya da esenlik,
miskince bir ho§nutlugun veya si.iregen bir orgazmik zevk
durumunun degil, ugra§ ya da geli§ip serpilme diye tammla-
nabilecek bir hayatln tesis edilmesine baghd1r. "Geli§ip ser-
pilme" sozci.igi.i, bize daha sert, erkek-egemen, yi.iz kizartiCI
~agn§lmlar yapabilir ama boyle olmak zorunda degildir.
Mesela, merhamet gostermeyi ya da birini sempatiyle dinle-
meyi de i~erebilir. Burada geli§ip serpilme di.i§i.incesini, vii-
cut geli§tirme salonunun d!§Inda ele almam1z gerekiyor. Do-
gam!ZI, kendi i~inde keyif verici bir ama~ olarak, ger~ekle§­
tirdigimiz zaman, iyi ya§anz. Ve dogam1z kendi ti.iri.imi.izden
alan diger yarauklarla payla§tlgimiz bir §ey oldugu i~in, ah-
lak dogal olarak siyasete i~kin bir konudur. Philippa Fo-
ot'un kaydettigi gibi, "Bir bireyin olmas1 gerektigi gibi olup
olmadtgmt bilmek i~in, ti.iri.in ya§am formunu bilmemiz ge-
rekir." •
0 halde, iyi ya§am, tamam1yla keyifli bir varolu§la ilgili-
dir ama bu, onun birincil amac1 degildir. Keyfi hayatm ama-

• Philippa Fear, Nafumf Goodness, Oxford, 2001, s. 91.


128 Kurarndan Sonra

c1 haline getirmek, mesela Mick Jagger'in yapmakta ciddi ~e­


kilde ba~anh goziiktiigii gibi, bunu planlamak ir;in r;ok fazla
zamam feda etmi~ olmak anlamma gelebilir; ki bu da haya-
tlniZI daha az k_eyifli k1lmak sonucunu dogurabilir. T abii bu,
Mick Jagger'in ·hayatmdaki en trajik eksiklik gibi goziikmez
ama gerr;ekten kendinizi-tamamlamak istemeniz durumun-
da, buna ula~mamn en iyi yolunun kendinizi dii~iinmemek
olduguna i~aret eder. Bu, ba~kalanm rahat ir;inde ya~atmak
ir;in kendi ihtiyar;lanm unutan ezilmi~lerin fedakarhgm1 sa-
hk vermek degildir. Bu, sadece esenligin dogrudan hedefle-
nebilecek bir ~ey olmad1gmt soylemektir; zira esenlik, diger
iyilerin arasmda herhangi bir iyi degildir;., Daha ziyade, bir-
r;ok farkh iyinin sonucudur. Bu anlamda, Aristo, neyin iyi
ya~am sayllabilecegi konusunda, bir r;ogulcudur.
Keyif, Aristo'ya gore, esenligin, erdemli bir hayat ya~a­
maktan dogan, derin anlammdan gelir. "Erdem", burada,
bir nevi insan alma teknigi ya da beceri-bilgisi anlamma ge-
lir. Insan olmak, daha iyisini yapmayt ogrenmeniz gereken
bir ~eydir; bilardo oynamak ya da kiray1 isteyen ev sahibin-
den kar;mak gibi. Erdemliler, insan olmakta ba~anh olanlar-
dtr; bir kasabtn ya da caz piyanistinin kendi i~inde ba~anh
olmas1 gibi. Baz1 insanlar, erdemli olmamn ustahk mertebe-
sine bile ula~m,~larda. Erdem, bu anlamda diinyevi bir olay-
dtr; ama vaat ettigi tek ba~an odiiliiniin, salt kendisi olmas1
anlammda diinyevi degildir. Yapuklan i~in zaten kendi ir;in-
de bir zevk olmas1 gerekr;esiyle, maa~lanndan feragat edecek
r;ok fazla ~irket yoneticisi bulamazsmtz. lyi ya~am, saba ge-
rektiren, teknik bir i~tir; kalbinizden ger;enleri yapmakla el-
de edebileceginiz bir ~ey degildir. Aym iyi bir sahne oyunu
gibi, yapmamz gerekenleri defalarca prova etmenizi gerekti-
rir. Bir insamn dogasm1 nastl gerr;ekle~tireceginin bilgisi,
kendisine dogal olarak gelmez. Bir piiriten buna pekala ka-
ulabilir ama iyi ya~amm, keyifli bir kendini-tamamlama me-
selesi olduguna o kadar kolay ikna olmaz. Ona gore, zevk-
siz olmayan, ahlaki olamaz.
Biitiin bunlar, ahlaka clair arar;sal fikirlerin kesilip at!l-
mastm onermek anlamma gelmez. Tarihsel hayvanlarsak
Hakikat, Erdem ve Nesnellik 129

e~er, aym zamanda ara~lan ama~lara uydurmay1 kendine


dert edinen ara~sal hayvanlar olmaya da mahkumuzdur.
E~er iyi ya~am, do~amlZl ger~ekle§tirmekle oluyorsa ve e~er
bu herkes i~in do~ruysa, o zaman boylesi bir ger~ekle~tirme
si.irecini her yerde mi.imki.in kllabilmek i~in maddi ko§ullar-
da kokli.i de~i§ikliklere gitmek gerekmektedir. Ve bu da, ra-
dikal siyaset olarak bilinen ara~sal eylem bi~imini gerektirir.
l§levsel bir ya~am si.irmek zorunda kalmayaca~1m1z bir or-
tam yaratabilmek i~in, bir~ok i~levsel etkinli~e ihtiya~ var-
dlr. Modern ~a~da, bu projeye sosyalizm ad1 verilmi§tir.
Burada, ara~lar ile ama~lar arasmda, potansiyel olarak
trajik sonu~lara gebe bir ~eli§ki vard1r. Daha az ara~-ama~­
takmt1h bir ya§am bi~imi yaratmak i~in ara~sal hareket et-
mek durumundaysak, daha az arzu edilir bir §ekilde ya~a­
mayt kendi nzam1zla kabul etmemiz gerekir. En koti.i ihti-
malle, bu, baz1 insanlann, trajik bi~imde, ba§kalan i~in ken-
di mutluluklanm feda etme ihtiyac1 hissedece~i anlamma ge-
lir. Buna trajik demek, boylesi bir fedakarh~m, ya~amak
i~in en arzu edilir yol olmamasmdand1r. Ahlak, benli~i ger-
~ekle~tirmekle ilgilidir, inkar etmekle de~il. Ne var ki, baz1
insanlar soz konusu oldu~unda, benli~in inkan, o arzu edi-
lir ya~am bi~imini meydana getirmek i~in tarihsel olarak zo-
runlu olabilir. Benli~in, ancak feda edilerek ger~ekle~tirilebi­
lece~i, baz1 trajik durumlar vard1r. Tarih, bugi.ine de~in ol-
mu§ oldu~u kadar, u~ursuz olmasaydt, bu durumlar zorun-
lu olmazd1. Adil bir di.inyada, benli~imizin yeniden-in~ast
i~in ytktlmast gerekmezdi.
Peki, ti.im bunlann nesnellikle ne ilgisi var? Her ~eyden
once, geli§ip serpilmenin ger~ekten oznel bir olay olamaya-
ca~tyla ilgisi var. Bu, geli§ip serpilmenin bizimle hi~bir ilgisi
olmamast anlammda nesnel oldu~u anlamma gelmez; bu da-
ha ~ok, Giant's Causeway'in• biz ana baksak da bakmasak
da, bizden ba~1ms1z olarak orada durmas1 gibi bir §eydir.
Etik, ti.imi.iyle insanlara ili§kin bir §eydir ama onlann neyi

• lrlanda'nm Amrim bolgesinde, devasa boyutta bazalt kolonlardan olu~an ve de-


nize do~ru uza1\an bir iskele ya da mendirek izlenimi veren do~al olu~um. (<;:.N.)
130 Kuramdan Sonm

sevdikleriyle degil, neye benzedikleriyle ilgilenir. lnsanlar,


«;ogunlukla kendilerini hayatlarmdan memnunolduklan yo-
niinde kandtrabildikleri i«;in, bazt mutluluk tiirleri ozneldir.
Bazen onlann soziine inanmaktan ba~ka «;areniz yoktur.
Sozciigiin derin anlamt goz oniinde tutuldugunda, mutlu ol-
dugunuzu dii~iiniirken yamhyor olabilirsiniz; ama birinin
kendisini iyi ve huzurlu hissetmek konusunda yamlmast, en
az bir agnst olup ondan haberi olmamast kadar'zordur.
Fakat onemli olan mutluluk tiirii, tespiti «;ok daha zor
olan tiirdiir. Hayatmtzm geli~im gosterip gostermedigini,
basit bir i«; gozlemle anlayamazsmtz; «;iinkii bu nastl eyledi-
ginizle ilgili bir konudur, nastl hissettigiqizle degil. Mutlu-
luk, iyi ya~amak ve iyi ~eyler yapmakla ilgilidir, salt iyi his-
setmekle degil. Aristo'ya gore, bir ruh halinden «;ok, bir pra-
tik ya da etkinlik bi«;imidir. Hayata dair belirli bir gorii~
edinmek degil, sahip oldugunuz kapasiteleri hayata ge«;ir-
mekle ilgilidir mutluluk.
Sadece nastl hissettiginizi kola«;an etmek yerine, hayattm-
za «;ok daha geni~ bir baglamda bakmamz gerekir. Aris-
to'nun siyasetten anladtgt, i~te bu geni~ baglamm ta kendi-
sidir. Aynca kendinize zamansal bir baglamda da bakmamz;
iyi gidip gitmedigi hakkmda bir yargtya varabilmek i«;in, ha-
yattmza kendi i«;inde bir anlattymt~ gibi yakla~mamz gere-
kir. Bu, «;ocukken ilk di~inizin «;tkmasmdan, di~lerinizin «;o-
gunun ya~hhktan dokiilmesine kadar ge«;en siirede ya~adtgt­
mz her ~eyin manttksal olarak tutarh bir biitiin olu~turmast
gerektigi anlamma gelmez. Herhangi bir sanatsal incelik dii-
zeyine sahip bir anlattda, zaten boyle bir biitiinliik kaygtst
olmaz. Anlattlar «;oklu, kmkh, tekrarh ve dagmtk olabilirler
ve yine de anlattdtrlar. Son olarak, nelerin insana ozgii bir
iyiye gidi~ gostergesi saytlacagma dair bir fikrinizin olmast
gerekir. Bu salt bireysel bir olay degildir. Bir geyik i«;in han-
gi durumlann zihinsel denge hali saytlacagma nastl siz tek
ba~mtza karar veremezseniz, nelerin bu tiir bir iyiye gidi~
kapsammda saytlacagma da siz karar veremezsiniz. "Tirol-
liilere i~kence etmek, benim it;:in bir ilerleme gostergesidir"
diyemezsiniz; yalmzca bu dogru olmadtgl i«;in degil, bunun
Hakikal, Erdem ve Nesnellik 131

yasasm1 koymak size bagh olmadtgt i~in. Ahlaki degerler,


kararctlann (decisionists) ya da varolu~~ulann one siirdiik-
leri gibi, sizin bir ~ekilde benimsemi~ bulundugunuz ~eyler­
den ibaret degildir. Baz1 ahlak dii~iiniirleri ise, bunlann he-
pimizin benimsemi~ bulundugu ~eyler olduklanna, yani oz-
nel degil, ozneler-aras1 bir nitelige sahip olduklanna inamr-
lar. Ama ahlaka boyle bakmak yetersizdir. Hepimiz Tirollii-
lere i~kence etmenin miikemmel bir fikir oldugunda hemfi-
kir olsak bile, bu, soz konusu eylemin, insanhgm geli~imi
a~tsmdan bir ol~iit saytlmasma yetmez. Bazt insanlar bunu
kesinlikle nesnel bir pozisyon olarak gorebilir ama muhte-
melen Tirolliiler hari~.
Geli~me gosterip gostermediginizi salt i~inize bakarak bi-
lemeyect!k olmamzm bir ba~ka nedeni de, geli~i p serpilme
kavrammm, bir dizi farkh faktorleri i~eren, olduk~a karma-
~tk bir kavram olmastdtr. Bazt baktmlardan iyiye gidiyor,
bazt ba~ka baktmlardan gitmiyor olabilirsiniz. Kendinize;
saghkh, mutlu, kendiniz ve digerleriyle ban~tk, hayattan ke-
yif alan, yarattct i~ler yapan, duygusal olarak ozenli ve du-
yarh, tatminkar dostluklar kurabilen, sorumluluk sahibi,
ozgiivenli ve benzeri niteliklere sahip bir insan olup olmadt-
gmtzt sormahsmtz. Bunlann ~ogu, tiimiiyle sizin kontrolii-
niizde olmayan ~eylerdir. Salt bir iradi eylemle, mutlu ya da
kendinizle ban~tk olamazsmtz. Bu, diger bir~ok ~eyin yam
sua, belirli toplumsal ve maddi ko~ullann da var olmasm1
gerektirir.
Ahlakh bir hayat, yani insanlara yara~an tiirden tatmin-
kar bir hayat ya~ayabilmeniz, en nihayetinde siyasete daya-
mr. Aristo'nun ahlak ve siyaset arasmda keskin bir aynm
yapmamasmm bir nedeni budur. Nicomachean Ethics'in he-
men ba~mda, "insan i~in en yiiksek iyinin ne oldugunu ince-
leyen bir bilim"in var oldugundan bahseder bize ve umul-
madtk bir ~ekilde bunun siyaset oldugunu ekler. Ona gore
etik, siyasetin bir tiir dahdtr. Hi~ kimse, a~hktan kmhrken,
sefil bir hayat ya~arken ya da ezilirken, geli~me kaydede-
mez; ne var ki, bu ger~ek, Aristo'yu ki~isel olarak koleligi ve
kadmlann ikinci stmfhgmt benimsemekten ahkoymamt~tlr.
13 2 Kuramdan Sonra

lyi bir insan ·Olmak istiyorsamz, iyi bir topluma ihtiyactmz


vardtr. Elbette berbat toplumsal ko~ullar altmda da azizler
ti.ireyebilir; ama bu insanlara hayranhk duymamtzm neden-
lerinden biri de, zaten onlann ~ok nadir olmalandtr. Bir etik
doktrininin temelini bu insanlann varh~t i.izerine kurmak,
sadece az saytdaki birtaktm tuhaf insan boyle bir diyetle
mutlu mesut.hayatta kalabilecekler diye, herkesi gi.inde i.i~
adet pi~memi~ havuca talim etmeye mahkum etrflek gibi bir
~ey olurdu.
Aristo'nun gori.i~i.inde etik, insan arzusunun bilimidir; zi-
ra arzu, ti.im eylemlerimizin arkasmdaki itici gi.i~ti.ir. Etik bir
e~itimin amac1, arzulanmtzl oyle bir ~elQ.lde yeniden e~it­
mektir ki, iyi eylemler yapmaktan zevk, koti.i eylemler yap-
maktan act duyahm. Bu sadece di~imizi stktp birtaktm bu-
yurgan ahlak yasalanna teslim olmak meselesi de~ildir:
Adil, merhametli, ba~tmstz vs. olmaktan keyif almay1 o~ren­
memiz gerekir. I~inde bize hitap eden bir ~ey yoksa, o do~­
ru ahlak de~ildir. Ve ti.im arzulanmtz, toplumsal nitelikte
olduklanna gore, daha geni~ bir ba~lama yonlendirilmeli-
dirler; ki bu da siyasettir. Radikal siyaset, arzulanmtzm ye-
niden e~itilmesidir. Aristo, elbette bir radikal de~ildi ama si-
yasette aktif rol almamn kendi i~inde erdemli bir ~ey oldu-
~una inamyordu. Cumhuriyet~ilik, siyasetin etik bir bi~imi­
dir. Siyasal olarak aktif olmak, erdemli olmamn toplumsal
ko~ullanm yaratmamtzda bize katk1 sa~lar ama kendi i~in­
de de bir erdem bi~imidir. Hem bir ara~, hem de bir ama~­
ttr.
0 halde, geli~me gosterip gostermedi~iniz konusunda ya-
mlgtya di.i~ebilirsiniz ve ba~ka biri, bu konuya clair, bizzat
sizden daha gi.i~li.i bir kavrayt~a sahip olabilir. Ahlak1 nesnel
ktlari onemli etmenlerden biri budur. Kendinizi mutlu his-
setmeniz, bir insandan beklenece~i i.izere -bu, her ne demek-
se- ilerleme kaydetti~inizin gostergelerinden biridir; ama
sarstlmaz bir kanlt de~ildir. Ka~trdt~mtz yavruca~m anne
babas1, ellerinde fidye parastyla ~tkageldikleri i~in kendinizi
mutlu hissediyor olabilirsiniz. Yahut bu, genellikle keyifsiz-
li~in hakim oldu~u bir varolu~un i~indeki ender saadet an-
Hahihar, Erdem ve N esndlilt 13 3

lanndan biri olabilir. Mesele §U ki, kolonyalistler, yerli halk-


lann ilerleme kaydettikleri konusunda bizleri temin etmeye
~ah§tiklan zaman, buna ihtiyatla yakla§mamtzda fayda var-
dtr.
Fakat astl problem, ilerleme kaydettiklerini bize yerlilerin
kendilerinin soylemesi durumunda ~tkar. 0 zaman ne diye-
cegiz? Kolonyalistlerin hakh oldugunu soylemeye yana§ma-
yan liberaller ve postmodernistler, onlann hiikmettigi insan-
lann yamldtklanm soylemekten de saktmrlar. Acaba somiir-
ge halklanm, onlara sefalet i~inde olduklanm anlamayacak
kadar kahn kafah olduklanm hi~ soylemeden, yeterince hi-
maye etmedik mi? Ashna bakthrsa, ikinci stmf insan mu-
amelesi goren insanlann, i§lerin iyiye gittigine inanacak ka-
dar kahn kafah olmalan zaten ~ok dii§iik bir ihtimaldir. Her
§eyden once, bu seviyede bir zekadan yoksun olsalardt,
muhtemelen somiiriilmeye elveri§li olmazlardt. Zaman za-
man hallerinden ho§nut olabilirler ya da daha iyisini hak et-
mediklerine inamyor olabilirler; hatta i~inde bulunduklan
duruma stoact bir anlayt§la yakla§tyor bile olabilirler ama
tabii bu tamamen farkh bir olaydtr. Eger al~aluct bir §ekil-
de himayem altma almadan size bir §eyler soyleyemiyorsam,
siz de bana soyleyemezsiniz. Son on ytl i~inde, bir ka§tk ku-
ru ot par~astm kursagtma ukmak i~in yalmzca ii~ parmagtm
serbest kalacak §ekilde, tonlarca ~iiriimii§ asbestin altmda
gomiilii kalmt§ olsam bile, sizin gibi liitufkar se~kincilerin,
bana, ya§amak i~in daha iyi bir yol olabilecegini soylemesi
katlanamayacagtm bir §ey olacakttr. Verdigim kararlar her-
bat olabilir ama en azmdan bana aittirler.
Oyleyse, bizim ya da ba§ka birilerinin geli§me gosterip
gostermedigini tespit etmek i~in belirli kamusal ol~iitler
mevcuttur.lyi §eyler yaptlgtmt, sadece ruhumun i~ine baka-
rak soyleyemem. Ludwig Wittgenstein'm belirttigi gibi, ru-
hun en iyi imgesi insan bedenidir. Ne oldugumun en iyi im-
gesi, nastl da vrandtgtmdtr. Bu ikisi, birbirlerine, en az soz-
ciik ile anlamt kadar stkt §ekilde baghdtr. Bu kamusal ol~iit­
ler, mutlulugun ya da esenligin pratik bir durum degil, bi-
reysel bir ruh hali oldugunu savunanlara kar§l elimize gii~lii
134 Kuramdan Sonra

bir koz verir. Nasii satranr; oynamak bir ruh halinden ibaret
degilse, mutluluk da salt bir ruh haliyle tammlanamaz. In-
sanlar durumlanndan memnun olabilirler; ama mesela, ken-
di hayatlanm belirlemekte aktif rol oynamaktan ahkonulu-
yorlarsa, Aristo'nun gozi.inde gerr;ekten tatmin olmu~ sayll-
mazlar. Aristo'ya gore erdem bir ti.ir mi.ikemmelliktir ve ko-
leler hazen kendilerini r;ok iyi hissetseler dahi, insan olmak-
ta nas1l mi.ikemmelle~ilecegine clair ornek te~kil etmezler.
Oyle olsalard1, onlan azat etmeye hit; yana~mazd1k. Nesnel-
lik, birr;ok ba~ka ~eyin yamnda, siyasal bir olayd1r da: Ken-
dimizi iyi hissediyor oldugumuz si.irece her ~eyin yolunda
olacagm1 di.i~i.inenlerin gori.i~lerini r;i.iri.it~enin yollanmn var
olmas1 meselesidir nesnellik. Tatil kamp1 zihniyetinin bir
ele~tirisidir de. Ya da Bertolt Brecht'in daha az nazikr;e ifa-
de ettigi gibi, "kalplerini lSltmak isteyen pislikler"in bir ele~­
tirisidir. Hir;bir maddi temeliniz yokken kendinizi iyi hisset-
meniz, kendinize haks1zhk etmektir.
Fakat, nesnellik ve etik arasmda bundan daha da derin
bir ili~ki vard1r. Nesnellik, otekilerin ihtiyar;lanna kar~1 ben-
liksiz bir ar;1khk anlamma da gelebilir; ki bu sevgiye r;ok ya-
km bir kavramd1r. Ki~isel r;1kar ve kanaatlerin degil, egoiz-
min z1dd1d1r. Otekilerin durumunu gerr;ekte oldugu gibi
gormeye r;ah~mak, onlan umursuyor olmamn on ko~uludur.
Bu, bir durumun yalmzca tek bir tarifi oldugunu soylemek
degildir. "Bir kitap yazma"nm, ~u an yapt1g1m i~in dogru
bir tarifi oldugunu soylemek, ba~ka bir ~ekilde tarif edileme-
yecegini soylemek degildir. Her neyse; as1l mesele, birilerini
gerr;ekten umursuyor olmamn, o insanlann durumlanm ol-
dugu gibi gormeyi engelleyen degil, tam tersine mi.imki.in kl-
lan bir ~ey olmas1dtr. "A~km gozi.i kordi.ir" deyi~inin aksine,
a~k radikal bir kabullenme gerektirdigi ir;in, otekileri olduk-
lan gibi gormemizi saglar.
Ba~ka birileri ir;in kayg1 duyuyor olmak, onlar ir;in yok-
luk bir;iminde var olmak, kendini ihmal eden ti.irden bir du-
yarhhk halinde var olmak demektir. Kendini ihmal etmek
ir;in gerekli ozgi.iveni veren ~ey, bu duyarhhgm kar~1hgmda
oteki taraftan gelmesi olas1 sevgi veya gi.ivendir; bu kar~1h-
Hahihar, Erdem ve Nesnellih 135

gm eksikligi ise \Ok tehlikelidir. Ktsmen korku yiiziinden,


kendimizi de dii~iinmek zorundaytz ama kar~1 tarafm bize
duydugu giivenle bu korkunun iistesinden gelebiliriz. Boyle-
si bir nesnellige herhangi bir mutlak bi\imde eri~inek i\in,
kendimizi tiimiiyle durumun d1~ma \tkarmamtz gerekecek-
tir; elbette duruma miidahale etmenin en iyi yolu bu degil-
dir. Ama bunun tamam1yla olanakstz olmas1, bizi ona eri~­
meye \ali~maktan vazge\irmemelidir.
Nesnel olmaya \ah~mak, sonunda ancak erdemlilerin ba-
~arabilecegi, \Ok \etin, yorucu bir i~tir. Sadece sabtr, diiriist-
liik, cesaret ve azim gibi niteliklere sahip olanlar, durumu
ger\ekte oldugu gibi gormemizi engelleyen kendini kandu-
ma siirecinin yogun katmanlanm delip ge\ebilirler. Bunu
yapmak, iktidardakiler i\in ozellikle zordur; \iinkii iktidar,
benligi huysuz bir narsisizme indirgeyen tehlikeli fantezile-
rin iiremesine elveri~li bir baglamdu. Biitiin o gozii a\1k fay-
dacthgma ragmen, tum diinyamn itaatkar bir ~ekilde kendi-
sini merkez ald1g1 yamlsamasma dii~er. Ger\ekligi, kendi ar-
zulanm yansttan bir aynamn i\inde eritir. Diinyamn yeterin-
ce somut olmad1gm1 dii~iinmeye meyledenler, kendi maddi
varolu~lan olduk\a somut olanlardu. lktidar dogal olarak
tekbencidir; kendini soyutlayarak ger\ege bakamaz. Cinsel-
lik gibi, en \Ocuksu oldugumuz yerdir. Diinyamn bizim ihti-
ya\lanmiZI tatmin etmek i\in var olmad1gm1 ve bize sadece
bir bak1~ at1p kendi bildigi yolda donmeye devam ettigini
takdir etmeye en yakm olanlar, iktidara bula~mam1~ olan-
lardu.
0 halde, bilgi ve ahlak, modern \agm varsayd1g1 gibi,
birbirinden nihai olarak aynlabilir ~eyler degildir. Bunu
ozellikle, hayal giicii, duyarhhk, duygusal zeka ve benzeri
ahlaki kapasiteleri gerektiren, birbirimizi bilme konusunda
gorebiliriz. Bir ba~ka insam bilmek, Rio'nun en 1~1lt!h barla-
nm bilmeye benzemez; ahlaki degere stkt s1k1ya bagh bir bil-
gi tiiriidiir. Modern \ag, bilgi ile ahlak, olgu ile deger arasi-
na bir aynm koyar; ama diinyamn karma~Ikhg1, onun bazt
goriinii~lerinin yamlt!c1hgt ve kendimizi yamltmaya olan
kronik yatkmhgtmlZ goz Oniinde bulunduruldugunda, olgu-
136 Kuramdan Sonra

lan saptamak ~ogunlukla zor bir siire«; oldugu i«;in, bir tiir
ahlaki deger de i~ermek zorundadtr. Bilgi oyle bir disipline
edilmeli, oyle bir sagduyulu, titiz, oz ele~tirel, se«;ici hale ge-
tirilmelidir ki, erdem sahibi olmayan hi~ kimse yuvarlak
bugday kurtlanmn biiyiik tarihini yazamasm ya da «;arp1c1
bir bilimsel bulu~la ortaya ~tkamasm. Kendi kendisine nasll
olup da dogru diiriist bir insan olmadan iyi bir mantlk«;t ola-
bildigini sorarken, Ludwig Wittgenstein'm aktmdaki ~ey
belki de buydu. Otekilerle diyaloga, onlan dinleneye, onlar-
la diiriist«;e tartt~maya ve hakstz oldugu zama·t bunu kabul
etmeye a«;1k olmayan hi«; kimse, diinyayt ara~ umakt< ger-
«;ek bir yol katedemez. ,_
Otekilerin durumunu ger«;ekte oldugu gibi gormek, duy-
gusalc1hgm (sentimetalism) ztdd1d1r. Duygusalethk, diinyay1
iyi niyetle boyanm1~ bir ~ekilde goriirken, bencillik diinyayt
kendi kotii niyetiyle boyar. Diinyay1 egonun hayali bir ayna-
st olarak goren bu ben-merkezciligin tersi, modern kuramm
"gayn-merkezci" dedigi ya da daha geleneksel olarak «;lkar-
stzhk (disinterestedness) diye bilinen ~eydir. Bugiinlerde kiil-
tiirel sol tarafmdan, diizmece bir tarafstzhgt ~agn~t1rd1g1 ge-
rek«;esiyle neredeyse evrensel olarak hor goriilen bir kavram
olan «;1kamzhk, on sekizinci yiizytlda, «;tkarlann degil, ki~i­
sel-«;lkann tersi olarak ortaya «;tkt1. Hobbes«;u ve miilkiyet«;i
bireycilere kar~t kullamlmaya haz1r bir silaht1. \=lkarstzhk,
diinyaya ulu bir Olimpos yiiksekliginden bakmak degildir;
bir tiir sevecenlik ve yolda~hk duygusudur. Bir ba~kasmm
deneyimini, hayal giiciinii kullanarak hissetmeye «;ah~mak,
kendini dii~iinmeden onlann keyif ve tstuaplanm payla~­
mak anlamma gelir. • George Eliot, bu ahlaki ~izginin on
dokuzuncu yiizy1ldaki biiyiik miras«;tlanndan biridir. Bu
baglamda, ahlaki olanla estetik olan stkt s1k1ya ili~kilidir.
Bu, kendimize ait «;1karlanmtz olmad1g1 anlamma gelmez;
sadece kendi «;lkanmtzm, kendimizde degil ba~kalannda

• Ornegin bu, on sekizinci yuzythn buyuk lrlandah filozofu Francis Hurcheson'm


~tkarstzhk kavramtdtr. Bkz. R. S. Downie (der.), Francis Hutcheson: Philosophical
Writings, 1994.
Hakikaf, Erdcm vc Ncsncllik 13 7

yatt1g1 anlamma gelir. Bu tiir yaratlc! sempati, Aristo i~in er-


demin oldugu gibi, kendi kendisinin odiiliidiir; fayda pe~in­
de ko~maz ama ba~kalanmn mutlulugundan neredeyse du-
yusal bir haz ahr. <::1kamzhk -postmodern kurama gore, ya-
mlsamamn son sozii- erken donem orta s1mf toplumunun
egoist bireyciligine at!lan bir tokatt1r. Oziinde, radikal siya-
sal bir kavramd1r ~Ikars1zhk.
Tutkulardan annm1~ bir yarg1 i~in ~abalamak, duygusal
olarak zahmetli bir olayd1r. Dogalhkla ortaya ~1kmaz. Nes-
nellik makul bir miktar tutku gerektirir, ozelde en koklii on-
yarg!lanmzi degi~ime a~acak hareketleri yapmak i~in duyu-
lan tutkuyu. <::1karsizhk, sihirli bir ~ekilde ~1karlardan ann-
mi~ olmak anlamma gelmez ama baz1 ~1karlanmzm sizin
i~in iyi olmad1gmi ya da ~imdilik bunlardan baz!lanm bir
kenara koymamn etkin bir i~ -yapmak olacagm1 fark etmek
anlamma gelir. Hayal giicii, sempati ve oz disiplin ister. Be-
lirli bir durum ozelinde, bir ba~kasmm ~1karlanmn sizinki-
lere iistiin tutulmas1 gerektigine karar vermek i~in, ruhani
bir edayla yiikselerek ~1kar ~atl~masma tepeden bakmamz
gerekmez. Aksine, bu yarg1y1 i~eriden dogru koymak, ~ati~­
mamn tam orta yerinde olmay1, durumu i~eriden dogru de-
gerlendirmeyi, hi~bir ~eyi bilme olanagm1zm bulunmad1g1
iki cephe arasmda bir yerlerde oyalanmamay1 gerektirir.
U~agm1Z1, sadece kii~iik bir kutu Turk lokumu almas1 i~in,
kara k1~10 ortasmda, haydutlarla dolu bir ormamn i~inden
ge~en on be~ millik bir yolu yiiriimeye gondermenin, onun
oliim do~egindeki babasmm yamnda kalmasma izin ver-
mekten daha oncelikli olmamas1 gerektigini anlamak i~in,
bu ikileme metafizik bir d1~sal boyuttan bak1yor olmak zo-
runda degilsinizdir. Bu ko~ullarda u~ag1 lokum almaya gon-
derme konusunda Israrci olan biri, akli davranm1yor demek-
tir; ak!ld!~Ihgi degil, akh soguk ve duygusuz bulanlar i~in
dii~iiniip ta~mmaya deger bir nokta.
U~ag1 on be~ millik bir yola gondermeye k1yamamamzm
nedeni, elbette kendi ki~isel ~1karlanmz da olabilir. Belki de,
onu bu takdire ~ayan liitufkarhgm1zla ezmek istiyorsunuz-
dur; hem boylece maa~mdan bir miktar kesinti yapmak i~in
13 8 Kuramdan Sonra

bahaneniz de olabilir ya da onun misilleme olarak i<; <;ama-


§lrlanmzdan birka<;1m iitii Slfasmda kas1th bi<;imde yakma-
smdan korkuyorsunuzdur. Ancak ge<;erli alan, ne yapt1g1-
mzd1r. Niyetlerinizin hi<;bir onemi olmamasmdan degil ama
yalmzca daha az onemi olmasmdan. Niyet takmt1s1, baz1 ah-
lak dii§iincelerinin korkulu riiyast olmu§tur. Dolaytstyla, §U
ana kadar soylediklerimiz daha <;ok klasik etik lehine bir so-
nu<; ortaya <;tkanr; ahlaki deger, zihinlerimizde Clegil, diinya-
dadtr. Bu baktmdan, ilk olarak kafalanm1zm yerine tarihin
i<;inde varolan anlama benzer.
Erdem, Aristo'ya gore, bir ruh bali degil, bir egilimdir; ki
bu da, hi<;bir §ey yapm1yor olsamz bile, siirekli olarak belir-
li bir bi<;im ve dogrultuda davranmaya egilimli olmak anla-
mma gelir. Verili bir durumda, genel egiliminizin sizi nastl
davranmaya itecegi meselesidir. lyi insan olmak, bir ah§kan-
hk meselesidir. Fliit <;almak gibi, bunda da, daha <;ok pratik
yapt1k<;a daha iyiye gidersiniz. Biz, post-Romantiklerin var-
saydtgt gibi, i<;sel ahlaki duygularla hayata ba§hyoruz ve
bunlar da eylemlerimizde a<;tga <;tktyor gibi bir durum soz
konusu degildir. Bunu dii§iinmek, birinin ii<; ytl boyunca ka-
fasmm i<;inde <;ah§arak fliit <;almay1 ogrendigine ve aleti eli-
ne ahp, a~1iden ondan giizel melodiler <;1karmay1 ba§ladtgma
inanmak gibi bir §eydir. Eylemlerimiz, onlara uygun ruh
hallerini yarattrlar, tersi degil. Pratikte cesur ve comert dav-
ranmayt ah§kanhk haline getirerek, cesur ve comert oluruz.
Yine bu da, anlam sorunu gibidir. Once i<;sel olarak <;ileden
<;1kmak kavramma sahip olup, sonra onu sozciiklere dokme-
yiz; <;ileden <;1kmak kavramma sahip olmak, sozciigiin nastl
kullamld1gma clair toplumsal ah§kanhga a§ina olmak mese-
lesidir.
Nesnellik, hi<;bir zeminde durmakstzm yarg1da bulun-
mak degildir. Aksine, durumun nastl oldugunu, ancak bir
bilme pozisyonundaysamz bilebilirsiniz. Ona ancak belirli bir
a<;tdan yakla§lrsamz, ger<;eklik goziiniiziin oniinde aydmla-
nabilir. Mesela, yeryiiziindeki ezilenlerin, insanhk tarihinin
hakikatini anlama ihtimali, efendilerinden daha fazlad1r; al-
gtlama yetenekleri dogu§tan daha gii<;lii oldugu i<;in degil,
Haltiltal, Erdcm vc Ncsncllilt 139

insanhgm ~ok biiyiik ~ogunlugu i~in tarihin despot iktidar-


lar ve nafile emekten ibaret oldugu bilgisini giinliik dene-
yimlerinden ~1karabildikleri i~in. Michael Hardt ve Antonio
Negri'nin lmparatorluk adh ~ah~malannda i~aret ettikleri gi-
bi: "Yalmzca yoksullar, deneyimledikleri yoksulluk ve lStl-
rap i~inde, fiili ve mevcut varolu~u radikal bi~imde ya~arlar
ve dolayls1yla, yalmzca yoksullar varolu~u yenileme yetene-
gine sahiptirler.""' Ancak ~eylerin ger~ekten ne kadar berbat
oldugunu bilenler, yakalanm yamlsama ya da ~arp1tma ille-
tinden yeterince kurtarabilirler. Sorunun derinligini idrak
etmediginiz siirece, durumu etkin bi~imde degi~tiremezsiniz
ve bunu tam olarak yapabilmek i~in, i~in zor tarafmda ol-
mamz ya da en azmdan haberleri o taraftan duymu~ olma-
mz gerekir.
0 halde, sozsiiz ya da formel olmayan bilgi diizeyinde,
tarihin nasll oldugunu yoksullar, onlan yonetenlerden daha
iyi bilirler. Nesnellik ile tarafgirlik yanda~t1r, rakip degil. Bu
konuda nesnellige yard1mc1 olmayan ~ey ise, liberallerin sag-
duyulu yans1zhkland1r. Yalmzca tara£ tutmazsamz, ~eyleri
olduklan gibi gorebilirsiniz masahna kananlar, liberallerdir.
Bu, ger~ekligin, endiistriyel papazm goziinden goriinii~iidiir.
Liberaller, hakikat yoniinden, bir tarafm, diger taraftan ~ok
daha ag1r bast1g1 durumlarda gii~liik ~ekerler, ki bu nere-
deyse tum temel siyasal durumlar demektir. Zira, bu, libe-
rallerin gorii~iine aykm bi~imde, hakikati simetri yerine tek-
tarafhhkla ozde~le~tirmektir. Onlara gore, hakikat genellik-
le ortada bir yerlerde yatar ya da bir keresinde Raymond
Williams'm yorumlam1~ oldugu gibi: ~iipheye dii~tiigii za-
man, lngiliz'in akhna sarka~ gelir. <:;ogunlukla dert ve s1km-
t1 anlamma gelen yoksulun tarih alg1s1yla yiizle~ince, liberal
i~giidiisel olarak ortayolculuga yonelir: T arih bu olumsuz-
luklann yam ma biiyiik bir ihti~am ve deger de yaratmad1
m1? Evet ashnda yarattl; ama bu ikisinin birbirini dengeledi-
gini one siirmek kesinlikle ger~egi ~arp1tmakt1r. Burada yan-

• Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, Cambridge, Mass., 2000, s. 157; Ti.irk-
~e ~evirisi i~in
bkz., lmparalorluh, Ayrmtth Yay., ~ev. Abdullah Ytlmaz.
140 Kuramdan Sonra

s1zhk, nesnelligin hizmetinde degildir. Gen;ek sagduyululuk


tara£ tutmaktu.
Genellikle oznel olam, benlige ili~kin, nesnel olamysa
diinyamn kendisine ili~kin olarak dii~iinmeye meylederiz.
bznel olan bir deger, diinya ise bir olgu meselesidir ve bu
ikisinin nas1l bir araya gelecegi, ~ogunlukla pek net degildir.
Yine de, bunlann ortak bir noktada bulu~masmm bir yolu,
kendi iizerine dii~iinme (self-reflection} eyleminP,e, bir ba~ka
deyi~le, benligin, kendisini bir bilgi nesnesi olarak ald1g1, o
garip ters takla veya geri donii~ hareketinde yatar. Nesnel-
lik, benligin dt~ansmdaki bir ko~ul degildir sadece. Kendi-
nin-bilgisi (self-knowledge} bi~imini aldtgmda, tiim ba~anh
ya~am ugra~1smm onko~ulu olur. Kendihin-bilgisi, aynlmaz
bir bi~imde olgu ve degere ili~kin bir meseledir. Bir kendini
bilme sorunudur ama bu bilme eyleminin kendisi, orkidele-
rin ve timsahlann ula~abileceginin ~ok otesinde yer alan tiir-
de bir degeri yansttzr.
Diinyayt bilmek, ~ogu zaman kendini kand1rmamn birbi-
rinden karma~tk katmanlannda bir oyuk a~may1 gerektiri-
yorsa, kendini bilmek bunu daha da fazla gerektirir. Ancak
kendinden olmast gerekenden ~ok daha fazla emin olan biri-
si, giin 1~1gma ~tkardtklanm mazur gosterme ihtiyac1 duyma-
dan ya da nafile bir su~luluk duygusu tarafmdan yenip biti-
rilmeden, kendisiyle yiizle~me cesaretine sahip olabilir. An-
cak sevilmek ve giivenilmek konusunda hi~bir olumsuz endi-
~e duymayan birisi, boylesi bir ozgiiveni yakalayabilir. Bu,
bilgi ve ahlaki deger arasmdaki bir ba~ka baglant1 noktast-
dtr. Korku, dogal egilimlerimizden biri olduguna gore, insan-
lar kendilerini, yalmzca sevdikleri ve giivendikleri ki~ilerin
bilgisine tam olarak a~abilirler. Shakespeare'in Measure for
Measure'undaki Duke'un, iflah olmaz kinik Lucio'ya soyledi-
gi gibi, "Sevgi, bilginin dilinden iyi anlar, bilgi de daha derin
sevginin". Giiven iizerine ger~ekle~en kendini a~ma eylemin-
de, bilgi ve deger kol kola i~lerler. Benzer ~ekilde, biri ancak
kabul edileceginden eminse, kendisinin hakikatiyle yiizle~me­
ye curet edebilir. Bu baktmlardan da, deger ile nesnellik, bir-
~oklanmn dii~iindiigii gibi, birbirinin kar~ttl degildir.
Hahihat, Erdem ve Nesndlih 141

NesneHi~in kaqltlanndan biri, narsisizmdir. Diinyamn


benim hayaumdan ba~IffiSIZ bir nesne oldu~una inanmak,
onun benim oliimiimden sonra da miithi~ bir kayitsizhkla
donmeye devam edece~ini kabul etmektir."' Bu bir yandan
salt spekiilasyondur zira gen;ekle~ti~ini tasdik etmek ir;in or-
talarda olmayaca~1m; ama ote yandan da, tabiri caizse,
oliimciil bir kesinliktir. Diinya kusursuz olr;iide demokrat ve
yansizd~r: Hir;birimize ozel bir sayg1S1 yoktur. Kolenin efen-
disine olan ba~1mhh~I gibi, varolu~unu siirdiirmek ir;in onun
hakkmdaki olumlu gorii~lerimize ihtiyac1 da yoktur. Bu ko-
nuda terk edilmi~ miZffilZ a~1klar gibi davrananlar, yalmzca
gerr;ekli~in onlara sayg1 duyuyor olabilecegi ya da bir zaman-
lar duymu~ oldu~u fantezisini kuranlard1r. Diinyamn onlar-
dan ozel olarak ho~landi~mi, varolu~u ir;in bir anlamda on-
lann varolu~una muhtar; oldu~unu hayal edenler asia biiyii-
meyeceklerdir. Freud'u ciddiye ahyorsak, asia biiyiimeyece-
~imiz ve yeti~kinli~in sadece genr;lerin kurdu~u bir fantezi
oldu~u do~rudur. Ama r;ocuksulu~un dereceleri vard1r. Sii-
permodeller ve idealist felsefeciler, i~te bu derecelendirmede
oldukr;a yiiksek yerled i~gal ederler.
Bu tiir insanlann, otekilerin ozerkli~ini takdir etmek ko-
nusunda sikmtiian olmas1 da kuvvetle muhtemeldir. Diinya-
mn nesnel oldu~unu anlamamn bir yolu, davram~lan araci-
h~Iyla, r;ok temel bir diizeyde de olsa, bizimle a~a~1 yukan
aym gerr;ekli~e sahip olduklan gerr;e~ini ar;1khkla gosteren
oteki insanlann varh~m1 fark etmektir. Ya da, oyle goriin-
miiyorsa bile, en azmdan birlikte yaz1 tura ataca~Imiz biri-
leri olmu~ olur. Ashna bak1hrsa, nesnelli~in paradigma va-
kas! otekilerdir. Otekilik, yalmzca bizden ba~lffiSlZ olan
diinyaya ait bir unsur olmamn otesinde, bize bu hakikati
gerr;ekten dayatabilecek tek diinyevi unsurdur. Tam da bi-
zimle birlikte varolan ozneler olduklan ir;in, bize otekilikle-

• BagJmsJzhk ve nesnelligin ayn1 ~ey oldugunu soylemek kesinlikle miimkiin degil-


dir. Ama bir ~eylerin bizden bagJmSJZ olduklanm fark ettigimiz i.;indir ki, onlan
ger.;ekte olduklan gibi gormek gibi bir .;aba giindeme gelmektedir. Y oksa, haliisi-
nasyonlanmJZI ger.;ekte olduklan gibi gormeye .;abalama)'IZ.
142 Kuramdan Sonra

rini a~abilirler ve aym a~ma eyleminin i~inde bize bizim ote-


kiligimizi de a~arlar. Muhafazakarlar i~in, diinyada doku-
nulmaz olan §ey, miilkiyettir. Radikaller i~in de, miidahale
hakktmtzm hi~ olmadtgt §ey, otekilerin ozerkligidir. Nesnel-
lik kavramtmtzm temelinde bu ikisi yatar. Liberaller ise, ka-
rakteristik olarak, hem miilkiyete, hem de ozerklige inana-
rak; her iki ata birden binmeye ~ah§trlar.

l.
6
AHLAK

iiltiir kuramctlan, olduk~a uzun bir sure, utamlacak


K bir ~ey olarak gordiikleri ahlak sorununa dokunmak-
tan uzak durdular. Ahlak onlara, sanki vaaz niteliginde, ta-
rihsel olmayan, ukalaca ve hatta fazlastyla hantal bir konu
gibi goriiniiyordu. Daha dik kafah kuramcliara gore de, a~t­
n duygusal ve bilimsellikten uzakt1. Oteki insanlara bask1
yapmamn kthfiydt sadece. Ahlak, ebeveynlerimizin neye
inandtgma ili~kin bir konuydu, bizim ne dii~iindugiimiize
degil. Biiyiik ktsmt seksle ilgiliydi, daha dogrusu onu neden
yapmamamz gerektigiyle. 1960'larda seks yapmak, gozlere
siirme ~ekmek ya da atalanmza tapmak gibi, bir tiir kutsal
zorunluluk saytld1g1 i~in, ahlak yerini htzla iisluba btrakt-
yordu; daha dogrusu siyasete. Etik varo~lardakiler i~indi;
oysa siyaset afilli bir ~eydi.
Etik, birlikte yataga girip girmeme konusunda bir ytgm
liizumsuz tela~ yapanlar i~indi, siyasi tipler i~in degil. Siyasi
tipler birlikte yataga girmediklerinden degil, sadece bunu
mesele yapmadtklanndan. Mahalledeki kitap~tdan pahah
bir Nietzsche kitabtm ~ahp ~almamak gibi sozde ahlaki so-
144 Kuramdan Sonra

rular, bu eylemin i~l{i smtfmm kurtulu~unu ne kadar htzlan-


dtracagmt ya da geciktirecegini sorarak !fOZiilebilirdi ve o
kurtulu~u uzun siire geciktirmeye kimsenin giicii yetmeyece-
ginden, muhtemelen gidip kitabt l{almakta yanh~ bir ~ey
yoktu. Neticede, kiitiiphanelerdeki ve kitap!ftlardaki raflar
dolusu Nietzsche ve Marcuse ortadan kayboldu; geriye Wal-
ter Scott ve Winston Churcill'in mektuplan kalm1~t1.
Bu ahlak algtstmn hatah oldugunu zaten belirtmi~tik.
Ahlak, tiimiiyle hayatm keyfi ve bereketiyle ilgilidir ve kla-
sik dii~iince il{in, etik ile siyaseti birbirinden aytrmak zordur.
Buna kar~m, kiiltiir kuramctlan, ahlaki sorulanndan rahat-
stzhk duymu~lardtr; !fiinkii ki~isel olan adma ,, siyasal olam
ihmal etmi~lerdir. Ahlak, iicret diizenlemeleri ya da TV telif-
lerinden !fOk, verdiginiz sozleri tutmak ve zina etmemek gi-
bi konularla ilgili degil miydi? Anlakm, uzun siire boyunca,
!fOZiimii zor siyasal sorunlar kar~1smda, onlan ki~isel olana
indirgeyerek, kafayt kuma gommenin bir yolu olmu~ oldu-
gu dogrudur. Sozde terorizme kar~1 sava~ta, mesela, "~er"
sozciigii gerl{ekte ~u anlama gelir: Hi!{ bo~una siyasal bir
al{tklama aramaym. Teroristler basitl{e ~eytani yarattklarsa,
o zaman onlann yapttklan igren!f ~iddet eylemlerinin arka-
smda yatanlan ara~ttrma ihtiyact duymazsmtz. Filistin hal-
kmm ya da Batt'nm kendi bencil, petrole doymayan amal{-
lan il{in destekledigi rezil sagct otokrasilerin elinden !fOk
!fekmi~ olan Arap halklanmn ofkesine goz yumabilir hale
gelirsiniz.
"~er" sozciigii, astl soruyu bu diinyevi alandan ugursuz
bir metafizik alana transfer eder. Boylece teroristlerin i~le­
dikleri korkun!f su!flann arkasmda bir ama!f oldugunu fark
edemez olursunuz; zira bu insanlara birtaktm amal{lar yiik-
lemek, onlan, zihinleri ne kadar yanh~ fikirlerle dolu olsa
da, rasyonel yarattklar olarak kabul etmek demektir. Dii~­
manmtzt, bir ytgm kana susamt~ canavar olarak karikatiiri-
ze etmek daha kolaydtr; halbuki bu c;ok tehlikeli bir hare-
kettir; c;iinkii dii~mammzt yenmek ic;in, once onu anlamamz
gerekir. Britanya boyah basmt, IRA'yt bir gerilla orgiitiin-
den !fOk, bir goril siiriisii olarak, eylemlerinde hil{bir rasyo-
Ahlah 145

nalite olmayan vah~iler olarak gormu~ olabilir; ama Britan-


ya istihbaratl, bunlardan r;ok daha saghkh bilgilere sahipti.
Cumhuriyetr;i cinayet ve katliamlann amar;s1z olmadtgmt
anlamt~lardt. Ashna bak1hrsa, du~mammza deli etiketi ya-
pl~ttrmak, onu, ahlaki baglamda konu~mak gerekirse, olast
gunahlanndan, i~ledigi sur;lann sorumlulugundan pe~inen
kurtarmak demektir.
Ahlak1, salt bireysel duzlemde tat~tmlamak, sozgelimi, bir
suiistimal ve duygu istisman tarihinin, bir r;ocugun bir adi
sur;luya donu~mesiyle uzaktan yakmdan hir;bir ilgisi olama-
yacagma inanmak demektir. Bu gori)~u savunanlar, zaman
zaman, istismar edilen r;ocuklann hepsinin sur;lulara donu~·
medigini one surerler; ama oyleyse, sigara ir;icilerin hepsinin
de akciger kanseri olmadtgt soylenebilir. Ne var ki, bu ikisi
arasmdaki ili~kinin varhgmt yanh~lamaz. Ahlaki degerler,
sanatsal gur;lerden oldugu kadar, toplumsal gur;lerden de
bagtmstz olmak zorundad1r. Bu goru~un altmda yatan, olay-
lara ar;tklama getirmenin, onlan mazur gormek anlamma
gelebilecegi yolundaki endi~edir; bu duygusalc1 bir ahlak an-
layt~ma, insamn kotu olabilecegi gerr;ekligini reddeden sos-
yal-gorevli ahlak kuramma kap1lma korkusudur.
Yine de, hit; kimse, Hitler'in yukseli~ine yol ar;an karma-
~Ik tarihsel etmenleri ar;tklamamn, i~ledigi sur;lar ir;in onu
affetmek anlamma geldigine inanmaz. Zamamnda pekala
bir du~unce sur;u olarak gorulmu~ olabilecek olsa bile, en
azmdan ~u anda buna hit; kimse inanmaz. Bu, k1smen, bu-
gun ortada bir terorizm tehdidinin mevcut olmas1 ve ona ge-
tirilen siyasal ar;tklamalann, gerr;ekte onun yenilmesine kat-
kt saglayacak olsalar bile, ona bir tur hareket alam saghyor-
mu~ gibi gorulmeleri yuzundendir. Bu gorii~un daha thmh
bir versiyonuna gore ise, toplumsal baglamm ir;erisinde
ar;tklayabilecegimiz baz1 ahlakdt~l eylemler vardtr; ama bir
de kotuluk olarak bilinen ozel bir eylem stmft vardtr ki, bun-
lan aym baglamda ar;tklayamaytz. Bu gorii~e itiraztmtzt da-
ha sonra ele alacagtz.
Ahlaka at1fta bulunmak, psikolojiye anfta bulunmak gi-
bi, r;ogu zaman siyasal tartl~malardan kar;mmamn bir yolu
146 Kuramdan Sonra

olmu~tur. Protestoculann manttkh bir gerek!feleri yoktur;


sadece ana-babalan fazla ho~goriiliidiir, o kadar. Cruise fii-
zelerine kar~1 !ftkan kadmlann, i!flerini kemiren penis kis-
kan!fhgmdan ba~ka dertleri yoktur. Anar~istler, tuvaletin
nerelere yap!lmas1 gerektigi konusundaki terbiye noksanhgi-
mn iiriinleridirler. Klasik ahlak dii~iincesinin 1~1gmda, tiim
bunlar iflah olmaz derecede ironik a!fiklamalardir. Daha on-
ce de gordiigiimiiz gibi, Aristo'ya gore, etik ile siyaset s1k1 st-
kiya ili~kilidir. Etik 2 insan olmakta miikemmele ula~makla
ilgilidir ve hi!f kimse, bunu toplumsal anlamda yaht1lmt~ bir
ortamda ger!fekle~tiremez. Dahas1, hi!f kimse bunu, kendisi-
ni miimkiin k1lan siyasal kurumlar mevcut olmad1gi siirece,
\'
ger!fekle~tiremez. Ekonomiyle ilgili dii~iincesinde bile Aris-
to'ya !fOk ~ey bor!flu olan Karl Marx tarafmdan miras ah-
nan, i~te bu ahlaki dii~iince bi!fimidir. Iyiye ve kotiiye dair
sorular, yanh~ bir ~ekilde, toplumsal baglamlanndan soyut-
lanmi~lardi ve onlann i!fine tekrar yerle~tirilmek zorunday-
d!lar. Bu bak1mdan, Marx, sozciigiin klasik anlammda, bir
ahlak!fiydi. Ahlaki sorgulamamn, salt ki~isel olanlan degil,
belirli bir eylemi ya da ya~am tarzm1 olu~turan tiim faktor-
leri incelemesi gerektigine inamyordu.
Ne yaz1k ki Marx, aym Dante'nin Orta!fag'da ya~amak­
ta oldugunun farkmda olmamas1 gibi, kendisinin klasik bir
ahlak!fl oldugunun farkmda degildi. Onun zamamndan bu-
giine kadar ya~am1~ olan radikallerin bir!fogu gibi, Marx da,
ahlakm, bir biitiin olarak, ideolojiden ba~ka bir ~ey olmadi-
gmi dii~iiniiyordu. * Bunun nedeni, ahlak ile ahlak!fihgt bir-
biriyle kan~tumaya dayanan karakteristik burjuva hatastm

-• Bu giirii~iin ~ok tipik bir iirne~i, Fredric Jameson'm ~ah~masmdaki birka~ ben-
zer formiilasyondan biri alan ~u siizciiklerde ifadesini bulur: " ... etik, hangi giirii-
niimii ahrsa a Ism, kendisinden daha siyasal ve diyalektik bir perspektifin karma~1k
ve ikircimli yarg1lanm iyice anla~llmaz hale getirmek ve ozellikle bunlarm yerine
ikili bir mitin basitle~tirilmi~ bi~imlerini ge~irmek iste~inin bir i~areti olarak alma-
bilir" (Fables of Agression, Berkeley ve Los Angeles, 1979, s. 56). Jameson, tiim eti-
~in siyasetin ikamesi olabilece~ine inanma yanh~ma dii~mekle kalmaz; aynca ha-
tah bir ~ekilde, eti~in, her zaman, iyiye kar~1 kiitiiden olu~an katl bir ikilik mesele-
si oldu~unu varsayar. Bu, a~m basit oldu~u samlan bir fenomenin a~m basitle~ti­
rilmi~ bir a~lklamasldlr.
Ahlah 147

tekrarlamastydt. Ahlak!fthk, ahlaki sorular olarak bilinen


bir soru kumesinin var olduguna ve bunlann, toplumsal ya
da siyasal sorulardan net bir bi!fimde aynld1gma inamr.
"Ahlaki olan"m, insan davram~mm dokusunu ve niteligini,
olabildigince zengin ve duyarh bir bi!fimde ara~ttrmakla ilgi-
li oldugunu ve bunun insanlan toplumsal!fevrelerinden so-
yutlayarak yaptlamayacagmt goremez. Bu, onun kurallara,
yasaklara ve yukumliiluklere indirgenebilecegine inanlara
kar~1, mesela, Romanct Henry James'in anladtgt anlamdaki
ahlakttr.
Fakat Marx ahlakt ahlak!fthk olarak tammlama yanh~ma
du~mu~ ve gayet anla~1hr bi!fimde onu reddetmi~tir; kendisi-
nin modern !fagm Aristo'su oldugunu anlamamt~tlf. Klasik
ahlakm zamamm1zdaki paradigmas1, ahlaki olan ile siyasal
olamn, iktidar ile ki~isel olanm i!f i!fe girmi~ligine, kendine
has tarz1yla vurgu yapan feminizm olmu~tur. Aristo ve
Marx'm nadide miras1, ba~ka her ~eyden daha fazla, bu ge-
lenegin i!ferisinde derinle~tirilmi~ ve yenilenmi~tir. Bu, ki~i­
sel olan ile siyasal olamn aym ~ey oldugu anlamma gelmez.
lnsanlann a~m siyasalla~t1rma yapmalan kadar, a~m ki~i­
selle~tirme yapmalan da olanak dahilindedir. Bir ofke amn-
da yakasma "Ki~isel olan da ki~iseldir, oyleyse defolun" ya-
z1s1m ili~tirmeyi du~unen lngiliz feministi, tam da bunu soy-
lemeye !fah~tyordu. Astl mesele, ki~isel olan ile siyasal olan
arasmdaki aynmm, ahlaki olan ile siyasal olan arasmdakiy-
le aym olmamastdu ve bu !fOk degerli kavray1~ bi!fiminin za-
mamm1zdaki muhaflz1, feminizm olmu~tur.
Ahlak1, buyuk bir romancmm anlad1g1 ~ekliyle anlamak,
onu nuanslann, farkh niteliklerin ve ince tonlann !fOk !fap-
ra~lk bi!fimde orulmu~ bir dokusu olarak gormektir. Ro-
manlar ahlaki dogrulan naklederler; tabii burada sozcugun
Oral Roberts'm ya da Ian Paisley'in kullanabilecegi anlam-
lanndan hi4!birini kastetmiyoruz. Ahlaki ders i!feren bir ro-
man muhtemelen, ahlaki olarak ilgi !fekici olmayacakur.
Mesela, "Sumasa4!", fabllann en derinliklisi .degildir. Ama
bu, daha once de soyledigimiz gibi, kurallan, ilkeleri ve yii-
kumlulukleri ciddiye almad1g1m1zdan degildir. Ashna bakt-
148 Kuramdan Sonra

hrsa, bu tiir ~eylerden Henry James'te de bir miktar vard1r.


Onemli olan, bunlan farkh bir baglamda kurmakt1r. Baz1
davram~ bir;imleri, insanhgm genel geli~imi ir;in oylesine ya-
~amsal, ya da alternatif olarak oylesine zararhd1r ki, onlann
etraflm kanunlarla, ilkelerle ve yiikiimliiliiklerle r;evreleriz.
Onlar, kendi ir;lerinde amar; degil, iyi ya~amm iskeletinin bir
parr;asidirlar. Bu, ilkeler sars1lmaz bir;imde kat1yken, geri
kalan eylemlerimizin goz karan bir nitelik sergilemesinden
kaynaklanmaz. llkeler esnek olabilirler ve buna ragmen ilke-
selliklerini korurlar. Onlan, hayatlmizm geri kalan kismm-
dan ay1ran, kat1hklan degildir. Muhaflzhk ettikleri ya da sa-
vunduklan ~eyin ya~amsal, hayatm bereketini art1rmak a~!­
smdan ya~amsal dogas1d1r. Bunu, mesela, me~ru olmayan ci-
nayetleri yasaklayan bir hukukunuz olmadan yapamazsmtz.
tlerleme kaydeden her ya~am bir;iminin, kendi yiikiimliiliik-
leri ve yasaklamalan olacakur. Tek sorun, bu durumda ah-
lakt, ilerlemenin kendisi yerine, yiikiimliiliikler ve yasakla-
malarla ozde~le~tirme riskinizin bulunmasidir.
Bu kabaca St. Paul'iin Musevi yasalar kar~tsmda ald1g1
pozisyondur. St. Paul, soz konusu hukuk sistemine ele~tirel
yakla~1r ama bunu, Yahudi hukukunu salt ritud adetler ve
kanuni yasaklamalara, Htristiyan Incil'ini ise sevgiye daya-
nan bir anlay1~ olarak gorme yanh~ma dii~tiigii ir;in yapmaz.
Kendisi de samimi bir Yahudi olan St. Paul, Musa'mn huku-
kunun, sevginin ve adaletin hukuku oldugunu gayet iyi an-
lar. 0, yalmzca nevrotik bir ytkanma ve orur; tutma tela~m­
dan ibaret degildir. Insani merhamet adma kanunlan bir ke-
nara btrakmak, Musevi hukukuna aykm degildi. Mesela,
Tann'mi1 oyma imgelerini yapmaya kar~1 konan kanun, as-
linda feti~izme getirilen bir yasaklamadtr. Bir Tann totemi
oymak, ondan, daha sonra kolayhkla manipiile edilerek si-
zin isteklerinizi kar~1layan biiyiilii bir araca donii~tiiriilebile­
cek, ideolojik bir put yapmakt1r. Yahudi kutsal metinlerine
gore, T ann 'mn imgelerini imal edemezsiniz ve hatta ona bir
isim bile veremezsiniz r;iinkii T ann'mn tek imgesi insanhk-
tir. Ve insanhk da, tammlanmaya aym derecede direnr; gos-
terir. Benzer bir ba~ka feti~ de r;ah~mad1r; o nedenle, kanun,
Ahfah 149

insanlann Sabat Giinii'nde donemsel bir dinlenmeye !fekil-


meleri kanusunda tsrar eder. Bunun kiliseye gitmekle bir il-
gisi yaktur. 0 zaman kilise kurumu yaktu. Bu, tamamen l{a-
h~madan ba~ zaman gel{irmekle ilgili bir ~eydir.
Benzer ~ekilde, !falmamn yasaklanmasmm da, ozel miil-
kiyetle uzaktan yakmdan bir ilgisi yaktur. Eski Ahit uzman-
lanmn l{agunun bugiin hemfikir alduklan yarum, bunun,
e~yalan degil, insanlan l{almakla, yani adam kal{trmayla il-
gili bir yasaklama aldugu yalundadu. 0 donemde, bu tiir
~eyler l{ak stk ya~amyardu; boylece ba~ka kabilelerden gen!f
erkeklerin emek giiciine el kayabiliyardunuz. Eski Ahit Ya-
hudileri, zina kanusunda l{ak daha net alan hassasiyetlerinin
aksine, ozel miilkiyete kar~1 a derece kayttstzdtlar ki, anlara
bu kanuya clair Sina Dagt'ndan ozel bir ferman gelmesi ge-
rekmi~ti. Babamz1 veya annenizi anurlandumamz, tiimiiyle
ya~hlara nastl davramlmas1 gerektigiyle ilgili bir meseleydi;
ne kabilenin ekanamik !ftkarlanyla ilgisi vardt, ne de !fekir-
dek aile gelenegiyle. Zira, a donemde l{ekirdek aile diye bir
~ey de yaktu.
Eski Ahit Yahudileri'nin bir grup biirakratik yasakl{t al-
dugu dii~iincesi, bir par!fa Htristiyan anti-Semitizm'inden
ba~ka bir ~ey degildir. Aym zihniyet zaten, yer yer anti-Se-
mitik unsurlar banndtran ve Ferisileri de bu ~ekilde karika-
tiirize eden Yeni Ahit'in il{inde de mevcuttur. Ferisiler, ke-
sinlikle a~mhk!ftydt; ama aym zamanda, devrimci yeralt1
grubu alan Zealatlara sempatiyle yakla~an anti-emperyal
Yahudi milliyet!fileriydiler. Isa'nm soylemek durumunda
kaldtgl ~eylerin l{agu, kulaga standart Ferisi soylemleri gibi
gelir; gerl{i kendisi, ktsmen belki anlarla arasma mesafe kay-
mak istedigi il{in, Ferisilere l{ak agtr bil{imde sovmii~tiir de.
Aym ~ekilde, hukuk almadan sevgi de alamaz. Yahudi-
Htristiyan gelenegi il{in sevgi, belirli maddi bil{imlerde dav-
ranmak anlamma gelir, kalbinizde steak bir pmlt1 hissetmek
degil. Hastalar ve mahkumlara bakmak anlamma gelir, an-
lar hakkmda Ramantik hislere kaptlmak degil ve bunlann
yer yer al{tkl{a kanun halinde artaya kanmas1 gerekir ki,
yaksullann karunmas1 garanti altma ahnabilsin. Fakat yak-
150 Kuramdan Sonra

sullann kendilerinden iistiin olanlann tuhaf comertliklerine


giivenmeleri aptalhk olurdu. Sevgi, c;apra§lkhg1yla nam sal-
ffil§, karmakan§lk bir olayd1r ve ahlaki dil, sevgi olarak ka-
bul edilen §eyleri daha keskin bir incelemeye tabi tutmamn
bir yoludur. Kom§unuzu sevmeniz yolundaki emir, bir Hl-
ristiyan icad1 degildir; Leviticus'un Eski Ahit Kitab1'ndan
kaynaklamr. Insanlar birbirlerine iyi davranmak ic;in, muh-
temelen akil hocas1 Vaftizci Yahya'dan daha az kalabahk
c;ekebilen, anla§llmasl giic; bir birinci yiizy1l Yahudi peygam-
berini beklemek zorunda degillerdi.
Kanunlar kesin olmak zorundadu; c;iinkii muglakhk ada-
letsizlikle sonuc;lanabilir. Bir tecaviizcii, tiirf kanun koyucu
konu hakkmda c;ok belirsiz §eyler yazm1§ oldugu ic;in, ser-
best kalabilir. Kat1 i§verenlerle pazarhk edenlere, miimkiin
oldugunca c;ok detayh maddelerle donatilml§ bir sozle~me
yapmalan tavsiye edilir. Kanunun ruhu, her zaman onun
yazil1 hiikiimlerine tercih edilmez. Shakespeare'in
Shylock'u, senedinin yaz1h metnine sad1k kalmak ic;in "in-
sanhk d1§1" bir c;aba gosteriyorsa, bunun tek nedeni, boyle
yaparak, kendi sorumlulugundan kurtulmak ic;in her tiirlii
ucuz manevraya ya da kurnaz kelime oyunlanna tenezziil
edebilecek olan H1ristiyan egemen s1mfmm ikiyiizliiliigiinii
te§hir etmek istemesidir. Shylock'un saplant1h yasalc!hg1,
kar§1tlanmn kendi sahte yasalcihklarmm korkunc; bir paro-
disine donii§ecektir. Ve bu durum, horlanan bir Yahudi ic;in,
hie; de fena bir ba§an say1lmaz.
Oyleyse, bir tiir yumu§ak kalpli duygusalcihk nobetine
kap1hp da, kanunlann kesinliginden yakmmamak gerekir.
Isa, yasalC!hga ofke kusar ama soyledikleriyle c;ogu zaman
Yahudi hukukunu onaylar. Yahudi egemen s1mfmm, onu
somiirgeci Romah giic;lere teslim etmi§ olmasmm bir nedeni,
belki de onun Musevi yasalanm ihlal edip etmemi§ oldugu
konusunda hala hemfikir olamam1~ olmalanyd1. Hukuk,
§emsiyesi altmdaki biitiin insanlara e§it mesafede durabil-
mesi ic;in, ki§isellikten tartl§ma gotiirmez bir bic;imde uzak
olmahdu. "Ayncahk" (privilege), "ozel hukuk" (private
law) demektir. lnsanlara e§it §ekilde muamele etmek, onla-
Ahlak 151

ra, hepsi birbirinin aymymt§ gibi muamele etmek anlamma


gelmez; her bir bireyin e§siz durumuna yans1zhkla yakla§-
mak anlamma gelir. E§itlik, bir bireyin tikelligine digerinin-
kine verilen kadar ag1rhk vermektir. Daha santa, sevgi ka-
nusunda da benzer bir insani almayan ananimlik aldugunu
gorecegiz.
St. Paul'a gore, kanunlar gen;ekte sadece ~acuklar ve ye-
ti§kin almayanlar i~indir; ahlaki alarak heniiz bag1ms1z al-
mayan ve dalaytstyla ayakta durabilmeleri i~in baz1 a~1k
yonlendirme ve ele§tirilere muhta~ alanlar i~indir. Onlar he-
niiz kendiliginden erdem ah§kanhgm1 geli§tirmemi§lerdir ve
ahlak1 hala yiizeysel bir bi~imde, yiiksek bir atariteye kar§l
~1kmak ya da itaat etmek meselesi alarak goriirler. Onlarda
heniiz emekleme seviyesinde alan bir etik kuram1 vard1r.
Kanun, anlann keyifli bir ahlaki ozerklige adJm atmalanna
yard1mc1 alabilir; ama ancak kanunun verdigi kaltuk deg-
neklerinden kurtulup tek ba§lanna ayakta durabilecek nak-
taya geldikleri zaman bunu ba§arml§ alurlar. Benzer §ekilde,
birinin ancak kendisini sozliikten kurtarabildigi zaman Ar-
navut~a'yt iyi bildigini soyleyebiliriz. Ya da birinin, ancak
kendisine ogretilmi§ alan resim yapma ve ol~ii kurallanm
esnetmeye ve daga~lama §ekilde kullanmaya ba§lad1g1 za-
man, sanatsal kariyerinde ger~ekten bir yerlere geldigini dii-
§iiniiriiz. Kurallan ogrenmek, ana bu kurallan ne zaman bir
kenara b1rakmas1 gerektiginin sezgisini de verir.
Kiiltiir kuramc1lanmn, ahlaki soylem almadan ya§ama-
mn neredeyse imkans1z aldugunu anlamalanmn iizerinden
uzun zaman ge~medi. Siyasal iktidara sahip alanlar, bu gii~
i§i ba§armaya muktedir alabilirlerdi; zira siyasal iktidarlan-
m her zaman yonetimsel terimlerle tammlama imkamna sa-
hiplerdi. Siyaset, teknik bir kamu yonetimi i§iydi aysa ahlak
ozel bir alayd1. Siyaset yonetim kurulu adasma, ahlaksa ya-
tak adasma aitti. Bu da, ahlaks1z yonetim kurulu adalannm
ve siyasal alarak bask1c1 yatak adalanmn artaya ~1kmasma
neden aldu. Siyaset, salt hesabi ve faydac1 alarak yeniden ta-
mmlanml§ aldugu i~in, artlk etik alamn neredeyse tam tersi
alarak algtlamr almu§tU. Ama etik alam diipediiz kokiinden
152 Kuramdan Sonra

sokiip atmaya kimsenin yiizii tutmad1g1 u;m, siyaset, aym


zamanda ihlal etmeden edemedigi, birtak1m ahlaki degerler
adma yap1lmak durumundayd1. lktidar, kendisine me~ruiyet
kazand1rmak i«;in o degerlere ihtiya«; duyuyordu ama aym
degerler, iktidann yolunu ciddi ~ekilde kesme tehdidinde de
bulunuyordu. Bizim bugiin, diinya iktidarlanmn art1k lflp-
lak «;Ikarlanm o sahte fedakar dille ortmeye bile tevessiil et-
medigi, hatta bu konuda kiistah«;a bir samimiyet'gosterdigi,
yeni, etik-sonras1 bir «;agm dogu~una tamkhk ediyor olabil-
memizin bir nedeni de budur.
Fakat siyasal sol, siyasal olam boylesine salt teknik bir
·~ekilde tammlayamaz; zira onu digerlerin9~n ay1ran kurtu-
lu~«;u siyaset anlay1~1, ka«;1mlmaz olarak belli deger kayglla-
nm i«;erir. Baz1 geleneksel sol dii~iince ak1mlanmn sorunu
~uydu: Siyasal programmiZI saglamla~tirdigmiz, onu, bo~ bir
iitopik riiyadan ziyade, bilimsel, maddeci bir olgu haline ge-
tirdiginiz ol«;iide, bu programm ger«;ekle~tirmeyi hedefledigi
degerlerin inamhrhgm1 sars1yordunuz. Mesela, adalet dii-
~iincesini bilimsel bir temel iizerine kurmak imkans1z gorii-
niiyordu; o halde, kapitalizme, kolelige ve cinsiyet«;ilige tam
olarak ne adma kar~I «;Ik1yordunuz? Ezilmemeriin nas1l bir
~ey olduguna ya da her ~eyden once ezilmenin neden kotii
bir ~ey olduguna clair belirsiz de olsa bir fikriniz yoksa, bi-
rilerini ezilen olarak tammlayamazsm1z. Bu konuda herhan-
gi bir fikir sahibi olmak normatif yargilan gerektirir; bu da,
siyasetin naho~ bir ~ekilde etik gibi goriinmesine yol a«;ar.
Biitiiniine baktigmizda, kiiltiir kurammm bu i~te ba~an­
SIZ oldugu a~ikarda. Otekileri boyunduruk altma almakta
ya da onlara kotii da vranmakta yanh~ bir ~ey gormeyenlere
kaq1 ikna edici bir argiiman geli~tirememi~tir. Bugiine ka-
dar bu ~ekilde idare edebilmi~ olmasmm tek nedeni, etrafta
o tiir dii~iinen insanlardan «;ok az olmas1da. Neredeyse her-
kes, insanlan somiirmenin yanh~ oldugunda hemfikirdir.
Sadece neden bu konuda hemfikir olduklannda hemfikir
olamazlar. Neyin somiirii say1lmas1 gerektiginde de hemfikir
olamazlar; mesela, kapitalizmin sosyalist ele~tirisinin ya da
erkek egemenligin feminist ele~tirisinin su gotiirmez olmak-
Ah!ah 153

tan ~ak uzak almasmm nedeni de budur. Bir durum ozelin-


de suiistimal ya da somiirii ili~kisi gormek, ka~mlimaz ala-
rak a durumun bir yarumunu onermek demektir. Bir duru-
mu, ancak belirli bir varsay1mlar baglam1 i~erisinden bu ~e­
kilde tammlayabiliriz.Bask1, mar bir benegin size a~1k~a go-
riinmesi gibi, arada gozlerinizin hemen oniinde duran bir
~ey degildir.
Peki bu, baskmm sadece bir gorii~ meselesi aldugu anla-
mma m1 gelir? Haya. Bir durumun anti-Semitik alup alma-
dig! kan usunda tartl~mak, alan bitenlere getirdigimiz ya-
rumlan ~atl~tumaktu, ana verdigimiz oznel tepkileri degil.
Bu, ikimizin de, ahlaki alarak notr alan aym fiziksel eylem
kiimesini goriip, ana sizin "iyi" oznel deger-yarg1s1m ekle-
meniz, benimse "kotii" oznel deger-yarg1s1m eklemem mese-
lesi degildir. Ahlaki dil, eylemleri anayladigimiZI ya da
anaylamadigimiZI belirtmek i~in kullandigimiz bir kavram-
lar kiimesinden ibaret degildir; bu dil, eylemlerin kendi ta-
mmlanmn i~ine de girer. Anti-Semitik bir saldmy1, salt psi-
kolajik terimlerle tammlarsam, ger~ekte neyin vuku buldu-
gunu gormiiyarum demektir. Orada ger~ekten alan ~eyi,
i~erdigi inan~ ve mativasyanlara ba~vurmadan tammlaya-
mayiz. Aym ~ekilde, ~acuklar hakkmda hi~bir fikri almayan
bir gozlemciye, bir kii~iik ~acugun bir digerinin elinden
ayuncagm1 kapt1g1 zaman neler aldugunu, k1skan~hk, reka-
bet ve hm~ gibi kavramlan kullanmadan anlatamay1z. Ahla-
ki dilin sadece oznel almamasmm nedenlerinden biri budur.
Radikallerin, somiiriiniin neden yanh~ aldugu sarusuna
cevap vermek i~in, hi~biri de ~ekici almayan, iki yallan var-
da. Evrensel bir baglam kullamp, bir tiir alarak insanhgm
saygmhguia nelerin yara~tlgmdan bahsedebilirsiniz; ya da
yerel bir baglamda, ozgiirliik ve adalet dii~iincelerinin, her
ne kadar salt kiiltiirel ve tarihsel de alsalar, iizerimizde zar-
layicl bir gii~ alu~turan geleneklerden kaynaklandiklanm
one siirebilirsiniz. Ilk yakla~1mdaki sarun, tarih baglamm1
fazla geni~letmesiyken, ikinci yakla~1mdaki sarun, tarihe
fazla dar bir pencereden bakmas1da. llki, fazla kullam~h
alamayacak kadar gene! goriiniirken, ikincisi ahlaki goreci-
154 Kuramdan Sonra

ligin olagan sorunlanndan muzdariptir. Ya eger kabileniz


veya geleneginiz, aym Aristo'nunki gibi, kolelikte yanh~ bir
taraf gormuyorsa? Bu, onu kabul edilebilir kllmaya yeter
mi? Sizin, intikamm ahlakd1~1 oldugu goru~unu benimseme-
niz tumuyle dogruyken, somurgenizdeki tebaamzm aym go-
ru~u savunmamas1 da dogru olabilir mi? Yani onlann soru-
nu, bu yuce gonullu ideallere eri~ecek duzeyde olmamalan
gibi basit bir ~ey midir? Mesele, yamyamlan degi~tirmek de-
gil de, anlamaya ~ah~mak m1du? Eger oyleyse, aym ~eyi ne-
den uyu~turucu tuccarlan i~in de du~unmeyelim?
Kultur kuram1, bu konulan dolamba~h yollardan gunde-
me getirmek zorunda kald1g1 ender duruollarda bile, buyuk
oranda ka~ak gure~me yoluna gitmi~tir. Ama bu tavnn oyle
ya da boyle kabul edilebilir sayild1g1 donem sona dogru yak-
la~maktadu. Su anda, Bau'da pragmatik turdeki ahlaki ge-
rek~elendirmeler reva~ta. Mesela, ifade ozgurlugune ya da
.belirli bir oranda ·i~sizligin ka~m!lmaz olduguna inamyoruz;
~unku bunlan bizim kulturel mirasimizm par~as1 olarak go-
ruyoruz. Bu, arkasmda hi~bir metafizik destek olmayan, ta-
mamiyla olumsal bir kiilturel miras; ama tabii aym manuk,
sizin alternatif davram~ bi~imleriniz i~in de yurutulebilir.
Eger degerlerimize hi~bir mutlak gu~ atfedemiyorsamz, on-
lara kar~1, onlan yenebilecek hi~bir arguman da uretemezsi-
niz. Bir anlamda, yaptlgimiZI yap1yoruz ~unku yaptlgimiZI
yap1yoruz. Ozerinden uzun sure ge~ince, tarih, kendi kendi-
sinin gerek~elendirmesine donu~ur; Edmund Burke'un Bri-
tanya lmparatorlugu'nu ve Lordlar Kamaras1'm savunmak-
ta 1srar etmesi gibi. Ah~kanhk ve pratik, olas1 en iyi argu-
manlardlr.
Yalmzca Burke gibi Romantik muhafazakarlarla degil,
Richard Rorty gibi postmodern filozoflarla da ozde~le~tirilen
bu anlay1~, Bat1 medeniyetine, bu metafizik-sonras1 zaman-
larda iyi hizmet etmi~tir. Ama butun bunlann saati dolmak
i.izere olabilir. Bunun bir nedeni, a~mhk~1hgm ve saldirganh-
gm kuresel boyutta egemen oldugu yeni bir evreye girerken,
boylesi sakmgan ve doga~lama terimlerle ya~am bi~iminizi
gerek~elendirmenin daha da zorla~1yor olmas1du. Am erika
Ahlah 155

Birle~ik Devletleri hiikiimeti, ~u anda a~mhk~1lann ve yan-


fanatik fundamentalistlerin elinde ve bu, iktidann El Kaide
tarafmdah ele g~irilmi~ oldugundan degil. Bir ba~ka nedeni,
kendini gerek~elendirme konusunda giderek daha ihmalkar
ve vurdumduymaz hale gelen bir ya~am bi~imini gerek~elen­
dirmenin, entelektiieller i~in daha da zorla~1yor olmas1d1r.
<;ok uzun olmayan bir zaman once, Bat1 medeniyeti, baz1
~iiphe uyand1ran etkinliklerini me~rula~t1rmak i~in kulaga
ciddi gelen ~e~itli doktrinlere ba~vurma ihtiyac1 duyuyordu:
Tann'mn lradesi, Bat1'mn Kaderi, Beyaz Adamm Yiikii. Bu
ideallerin utan~ verici tarafi, insanlann ger~ekte yaptiklany-
la grotesk bir bi~imde ~eli~meleriydi. Olgu ile deger arasmda,
kapat1lmas1 olduk~a gii~ bir inandmc1hk a~1g1 olu~mu~tu.
Pratikte, kapitalizm varolan tiim kisitlamalardan huzursuz-
luk duyuyordu; fakat, geleneksel olarak kendi ahlaki kural-
lanmn altmda yatan o anar~ik itkiyi bask1layagelmi~ti.
Bat1 kapitalizmi kendi metafizik-sonras1 evresine girer-
ken, bu kurallar inandmc1hklanm kaybetmeye ba~hyorlar.
Kapitalizmin kendisinin yaratm1~ oldugu sekiiler, pragmatik
zihniyet iklimi, onlara, Tann'mn soykmma neden miisaade
ettigi iizerine verilen bir vaazm sahte timsim veriyor. Yayga-
raci bir ikiyiizliiliik, yerini kiistahhk derecesinde a~1k~a d1~a
vurulan bir ~Ikarc1hga b~raktyor. Saygm orta s1mflar giderek
ge~mi~e gomiilen hal ve tav1rlar, iki boyutlu bir siiriikleni~,
kinizm ve ~Ikarc1hk diinyasm1 yans1tmaya ba~larken, kat1
ahlak kurallan gev~iyor. Size ne yapmamz gerektigini soyle-
yen ahlaki degerler tam anlam1yla idealisttir ama ger~ek
davram~1mzla apa~1k bi~imde ilgisizdir; ger~ek davram~Im­
Zl yans1tan ahlaki degerler ise ~ok daha inandmcid!r ama
onlar da eyleminizi me~rula~t1rma i~levini yitirmi~tir.
Her ~eye kar~m, Bat1 sistemi, Soguk Sava~ sonras1 done-
minde, iizerinde bir siyasal dii~mamh baskisim daha az his-
settik~e, etkinligini, art1k bir insanilik ve kiiresel fedakarhk
kisvesi altmda gizlenmesini gii~le~tirecek kadar geni~letebil­
di ve yogunla~tlrabildi. Kendisini gerek~elendirmesi gereken
kimselere de daha az ele~tiri yoneltilir oldu. Ancak ayri1 za-
manda, Bat1'mn kendisine fundamentalist lslam goriinii-
156 Kuramdan Sonra

mi.indeki yeni bir metafizik di.i~man kazanmas1, Bat1'mn en


sonunda, otoriteryanizmden ho~lanmadt~mt ya da ho~landt­
~~ ~eyin dev yaym ~irketlerinin «;Ikard1~1 kitaplarla oyalan-
mak oldu~unu soylemekten daha fazlasmt yapmak zorunda
kalaca~t anlamma gelir. Kapitalizm daha vah~ile~tik«;e ve
yozla~ttk«;a, ya~am tarzm1 inandmct bi«;imde sa vunabilmesi
daha gi.i«;le~mekte, Ote yandan Slfilr tammayan h1rslanmn
azdtrdi~l siyasal di.i~manhk kar~1smda, bu savunuyu yapma-
st daha keskin bir aciliyet arz eder olmaktad1r. Ne var ki, te-
mel de~erlere yaptlacak boylesi gondermeler, Bau'mn sava~­
mak durumunda oldu~u ti.irden bir fundamentalizmden
ayirt edilmesi gi.i«; bir hal alabilir. 0 nedenle, Bat1'mn di.i~­
manlanmn zafer kazanm1~ sayilabilmesinih yollanndan biri,
Batt'yt, amans1z bi«;imde kendilerinin aynadaki bir imgesine
doni.i~ti.irmektir; ne gariptir ki, Batt'mn onlara kar~1 verdi~i
mi.icadele eyleminin kendisi i~te tam da bu sonuca hizmet et-
mektedir.
Ki.ilti.ir kuram1 nihayet etik sorularla u~ra~ma cesaretini
kendinde buldu~unda, bunu, ~a~trtlcl ~ekilde, Kant«;1 bir an-
layi~la yaptl. Sa~Irtici; «;i.inki.i Kant'm ahlak di.i~i.incesi, «;a~­
da~ kuramm bi.iyi.ik ktsmtmn benimsemi~ oldu~u e~ilimle
hi«; ilgisi olmayacak bir bi«;imde mutlak«;Idir. Kant«;! eti~in
duru iklimi, postmodern di.i~i.incenin hazc1 ~enlik«;ili~iyle hi«;
de uyum i«;inde gozi.ikmez. (Fakat, kuramm baz1 akimlan-
mn, ~enli~i, ciddi, akli ve hatta bir par«;a goz korkutucu bir
olaya doni.i~ti.irmeyi ba~ard1~1 da do~rudur.) Nihayet, Paul
de Man, Emmanuel Levinas, Jacques Derrida, Jean-Fran«;o-
is Lyotard ve J. Hillis Miller gibi ele~tirmenlerin ve felsefeci-
lerin «;ah~malannda belirmeye ba~lam1~ olan ahlak kuram1,
bize mutlak, ko~ulsuz bir talebi dayatan ve bize kar~1 da ay-
m derecede stmrsiz bir sorumluluk duyan bir Oteki'de so-
mutla~mi~ haline tamk oldu~umuz, bir ti.ir gizemli, biline-
mez bir ahlaksal hukuku andmyordu ...

• Bu erik anlay1~mm bir a~1klamas1 i~in, bkz. Terry Eagleron, "Dt:wnsrrucrion and
Human Righfsn, Barbara Johnson (der.), Freedom and lnlerprelalion, New York,
1993.
Ahlah 157

B':J bak1~ a~Isma gore, ahlaki yargtlar vardtr; ancak bun-


lar herhangi bir kriter ya da rasyonel temelden yoksundur-
lar. Aruk, diinyamn ger~ekte nas1l oldugu ile onun i~inde
nas1l davranmamtz gerektigi ya da nas1l oldugumuz ile ne
yapmam1z gerektigi arasmda, Aristo veya Marx'm gordugii-
niin aksine, herhangi bir ili~ki yoktur. \=iinkii, bu dii~iiniir­
lere gore, bizim ve diinyamn olu~ bi~imleri, hi~bir ozgiinliik
i~ermezler; o nedenle de, ahlaki yarg!lar i~in bir temd te~kil
edemezler. Dolaytstyla, Hukuk ya da Oteki gibi ulvi perde-
lerden konu~an birtak1m muammalar tarafmdan, a~1k~a ne-
densiz bir ~ekilde bizden talep edilen o yarg!lar, havada ast-
h kahrlar. Jacques Derrida i~in, etik bir mudak kararlar me-
sdesidir; ya~amsal ve gerekli ama bir o kadar da "olanak-
stz" ve her tiir verili normun, bilgi ve kavramsaHa~ttrma bi-
~iminin dt~mda kalan kararlardtr bunlar. * Oyle olunca da,
birinin davasmm mahkemede goriilmesi durumunda, tek
yapabildiginiz jiiride yer almamay1 ummak olur.
Ilk olarak, bunun, sozciigiin her anlamtyla, ne kadar da-
yatman bir ahlak kavram1 olduguna dikkati ~ekebiliriz. Ah-
lakm, temelde zorlama ve yiikiimliiliikle ilgili bir ~ey oldugu
yolundaki, bugiinlerde olduk~a fazla ele~tiri alan, kohne dii-
~iinceyi yeni dilde tekrar giindeme getirir. Ama aynca ulvi,
terbiye edici, kibirli olmak anlammda da dayatmactdtr. Bir
ba~ka deyi~le, etik olamn apa~1k bayag1hgm1 unutur. Etigi,
dinsel dii~iince gibi, giindelik olandan ~ok, ezeli ve ebedi
olana ili~kin goriir. Etik olan, Oteki'nin o nurlu yiiziinii bi-
ze dondugii ve iizerimizde esrarh fakat ka~tmlmaz bir hak
talep ettigi ayncahkh bir alandtr. Bu, kesif bir dinseHigin au-
rastyla, dinsel dili biiyiik oranda belirlemeci anlammdan ko-
paran bir din retorigiyle ytkanmt~ bir etiktir. Ad1 kotiiye ~Ik­
mi~ i~erigini tskartaya aymrken, aym Matthew Arnold ve F.
R. Leavis'in kendi zamanlannda yapm1~ oldugu gibi, dinsel
dii~iincenin halesini c;alar.

• Bkz. Jacques Derrida, "Donner Ia mort", Jean-Michel Rabate ve Michael Wetzel


(der.), L"Efhique du don, jacques Denida et Ia pense edu don, Paris, 1992.
158 Kuramdan Sonra

Buna kar§thk, Yeni Ahit'teki etik gori.i§, a<;tk bi<;imde din


dt§tdtr. Matta gospeli, Eski Ahit'ten aynen ahnttlanmt§ me-
lekler, tahtlar ve ihti§am bulutlan imgelerinin e§liginde,
lsa'mn ikinci kez di.inyaya geli§inden bahseder. Ne var ki,
kullandtgl i.islup dikkatlice ayarlanmt§ bir di.i§i.i§ etkisi yara-
ttr. 0 muhte§em kurtulu§ gi.ini.i, yi.ikseltilmi§ beklentilerin
aksine, a<;lan doyurmak, <;tplaklan giydirmek ve di.i§ki.inleri
ziyaret etmek gibi yavan maddi i§lere yonelir. Tipik Yahudi
i.islubuyla, kurtulu§, bir ki.ilt olarak degil, etik bir mesele
olarak kaqtmtza <;tkar. Rituel vecibelerinizde ne kadar titiz
davrand1gm1z degil, yoksulu zenginin §iddetinden korumaya
<;ah§tp <;ah§madtgmtz sorusu i.izerinde yogunla§tr. Temelde
biyolojik bir olaydtr. Aynca, Yeni Ahit sekse kar§t olduk<;a
rahat bir tavtr taktmr ve dikkat <;ekici ol<;i.ide gev§ek bir ai-
le kavram1 vardtr.
Ahlak temelde biyolojik bir olaydtr demek, bize dair her
§ey gibi, onun koklerinin de ti.imi.iyle bedende oldugunu soy-
lemektir."' Alasdair Maclyntyre'm saptad1g1 gibi, "lnsan
kimligi, ti.imi.iyle degilse bile asli olarak, bedenseldir ve do-
laytstyla hayvansal bir kimliktir" . .,. Ti.im ahlaki di.i§i.inceye
temel olu§turan §ey, oli.imli.i, kmlgan, act <;eken, esrik, muh-
ta<;, bagtmh, arzulu, merhametli bedendir. Ahlaki di.i§i.ince,
bedeni soylemimize geri sokar. Friedrich Nietzsche, adale-
tin, sagduyunun, cesaretin, itidalin ve hatta ti.im ahlak feno-
meninin koklerinin ka<;tmlmaz olarak hayvansal oldugunu
one siiri.iyordu. Bu anlamda, etik, on sekizinci yiizythn orta-
lannda, sanata dair bir dil olarak degil ama bedensel dene-
yimi bir inceleme bi<;imi olarak ortaya <;tkmt§ alan estetige
benzer. On sekizinci yi.izytl, i.ireuigi duygu ve duyarhhk ki.il-
ti.i ve kendi a§mhk<;t tarztyla, ahlaka dair konu§mayt temel-
de bedene dair konu§mak olarak anladt. Duyarhhk ki.ilti.i,
ahlaki alan ile maddi olam, sempati ile sinir sistemini aym

• Alan Badiou'ni.in, biyolojik olam, etigin ger,.ek etki alam olarak gormemesi, 'i'O-
gunlukla mi.istehcen unsurlar i'i'eren 'i'ah~mas1mn tartl~maya ac;1k noktalanndan bi-
ridir, Ethics: An Essay on the Understanding of Evil, Londra ve New York, 2001.
•• Alasdair Macintyre, Dependent Rational Animals, Londra, 1998, s. 8.
Ahlah 159

potada yo~urabilen bir dil geli~tirdi. Erimek, yumu~amak,


bay1lmak, kalbi h1zh atmak, heyecanlanmak ve uyanlmak
gibi olaylara dair yap1lan konu~malar, miitereddit bir;imde
fiziksel ile tinsel arasmda gidip geliyordu. Bunun tersine, on
dokuzuncu yiizyii, olaym biitiinii hakkmda r;ok daha kibirli
bir tav1r takmd1.
Ahlakm evrenselli~inden bahsedebiliyor olmamiz, her
~eyden once beden sayesindedir, Aydmlanma soyutlamas1
sayesinde de~il. Tiiriimiiziin zaman ve uzamda yay1lmi~ olan
geri kalamyla payla~ti~Imiz en onemli ortak nokta, maddi
bedendir. Tabii ki, ihtiyar;lanmizm, arzulanm1zm ve aciian-
mizm her zaman bir kiiltiirel ozgiinliik unsuru ir;erdi~i do~­
rudur. Ama maddi bendelerimiz, prensip olarak kendi tiirle-
rinden olanlar ir;in bir duygusal yakmhk hissetme kapasite-
sine sahiptir, hatta buna mecburdur. Ahlaki de~erler, i~te bu
duyguda~hk kapasitesi iizerine kuruludur ve bu duyguda~h­
~10 kendisi de, birbirimize kaq1 duydu~umuz maddi bagim-
hhk iizerine kuruludur. Melekler, e~er. varsalar, bizim anla-
di~Imiz anlamda ahlaki varhklar olamazlar.
Baz1 insan bedenlerinin sevgi ve ~efkatimize lay1k olma-
diklanna bizi ikna edebilecek tek ~ey kiiltiirdiir. Insan tiirii-
niin baz1 iiyelerini insanhk d1~1 olarak de~erlendirmek, belir-
li bir miktar kultiirel derinlik gerektirir. DuyulanmiZin ta-
mkh~ma kulak asmamay1 gerektirir. Neresinden bakarsamz
bakm, bu durum, kiiltiirii ir;giidiisel olarak olumlayici bir te-
rim kabul edenieri durup dii~iindiirmelidir. Kultiiriin, kendi-
sini insan bedenlerinin arasma sokabilece~i bir bir;im daha
vard1r; buna teknoloji diyoruz. Teknoloji, bedenlerimizin,
onlann birbirleri ir;in yakmhk duyma kapasitelerini korelte-
bilen bir uzantiSidir. Otekileri, yiirek burkan feryatlanm
duymak zorunda kalmadan, uzaktan yok etmek art1k kolay-
dir. Askeri teknoloji; olum yarat1r ama olum deneyimini
yok eder. Binlerce insam bir anda yeryiiziinden silecek bir
fuze saldmsm1 ba~latmak, tek bir askere birini oldiirme em-
ri vermekten daha kolayd1r. Cellatlar art1k kurbanlann her
zaman ozlemini r;ekmi~ oldu~u aciSIZ oliimii bah~ediyor on-
lara. Teknoloji, bedenlerimizi r;ok daha esnek ve geni~ ama
160 Kuramdan Sonra

baz1 bak1mlardan da ~ok da:ha az duyarh k1lar. Duyulanml-


Zl, derinlik, devamhhk ya da yogunluk yerine ~abukluk ve
~e~itlilik odakh olarak yeniden diizenler. Marx bunu, kapi-
talizmin, duyulanmlZl bile metalara donii~tiirerek, bedenle-
rimizi yagmalamas1 olarak degerlendirir. Marx'a gore, du-
yulanmlZl geri kazanmak i~in, ciddi bir siyasal donii~iime
ihtiyac1m1z vard1r.
lnsanlarla diger hayvanlar arasmda paralell~r kurmak,
bu ikisi arasmda kapatlimaz bir a~1khk oldugunda 1srar
eden hiimanistlerce pek ho~ kar§llanmazd1. Bugiinlerde kiil-
tiirelciler (culturalists) de, bu fikre s1cak bakm1yorlar. Kiil-
tiirelciler, bir insan dogas1 ya da ozii dii~9ncesini reddede-
rek, hiimanistlerden aynhrlar ama bir tarafta kiiltiir ve dil
ile diger tarafta dilsiz, kaba doga arasma keskin bir aynm
koymak konusunda onlarla birebir ortii§iirler. Alternatif
olarak da, kiiltiiriin dogay1 ba§tan sona somiirmesine ve
boylece maddeselligin anlamm i~erisinde ~oziinmesine
olumlu yakla~1rlar. Hiimanistler ve kiiltiirelcilerin tam kar-
§lsmda, insanhgm i~inde bulunan dogal unsurlan one ~lka­
ran ve insanlarla diger hayvanlar arasmda bir devamhhk go-
ren, dogalcliar (naturalists) yer ahr.
Ashnda, dogal olanla insani olan, maddi olanla anlamh
olan arasmdaki baglantl, ahlakm kendisidir. T abiri caizse,
ahlaki beden, maddi dogam1zm, anlam ve degerle bulu§tugu
baglamd1r. Kiiltiirelciler de, dogalc1lar da, bu bulu§ma nok-
taslm, birbirine z1t bakl§ a~1lanyla, insanlarla diinyay1 pay-
la~tlklan diger yarauklar arasmdaki devamhhg1 ya hi~
onemsemedikleri ya da fazla abartuklan i~in, gozden ka~l­
nrlar. Bir anlamda, kiiltiirelciler hakhd1r: Dile sahip olmak,
duyular diinyas1 da dahil olmak iizere, birinin tiim diinya-
smda miithi§ bir s1~rama gerektirir. Bu, yalmzca dilsel bir
art1s1 olan bir hayvan olmak degildir. Yine de, Alasdair Ma-
cintyre, kiiltiirel varhklar olarak bile, "hayvansal kimlikler-
le, hayvansal benlikler olarak kalmaya devam ederiz" de-
mekte son una kadar hakhd1r. * Dilsel olmayanla dilsel olan

• a.g.e., p. 49.
Ahfah 161

arasmda, I. Charles'm saray1 ile III. William'mki arasmdaki


ya da Baudelaire ile T. S. Eliot arasmdaki devamhhk ili~ki­
sinden ziyade, donii~tiiriicii devamhhk diyebilece~imiz tiir-
den bir devamhhk vardu.
Oyleyse, birlikte do~mu~ oldu~umuz bedenlerimiz saye-
sindedir ki, evrensel hayvanlanz. Mesela sansarlar, bizden
r;ok daha dar gorii~lii yarauklardu. Bedenleri karma~1k lire-
tim ve ileti~im siirer;lerine elveri~li olmadt~I ir;in, duyusal va-
rolu~lan baktmmdan bizden daha stmrhdtrlar. Koyiin delisi
ya da mahalli polis gibi, tammlan gere~i yerel alan yarat!k-
lardu. Tabii buradan kesinlikle onlan himaye etmek gerek-
ti~i sonucu t;tkmaz. Sansarlar kendi yerel varolu~ bir;imleri
ir;erisinde gayet iyi idare ederler ve hit; ~iiphe yak ki, birr;ok
baktmdan ~ahane yarauklardu. Az ya da r;ok duyulanmn
dolaytmstz diinyasma hapsedildikleri ir;in, Cruise fiizeleri
yapmak ve bunlan birbirlerinin tepesine ya~dtrmak gibi so-
yut te~ebbiislere merakh de~ildirler; tabii ~ayet ir;ten ir;e boy-
le sinsi emeller beslemiyorlarsa. Daha "yiiksek", daha zeki
hayvanlann, duyulanndan daha ba~tmstz hareket edebildik-
leri ve eri~im alanlanm bedenlerinin r;ok daha otesine geni~­
letebildikleri do~rudur; ama bu alanlann kapsamt, bizim gi-
bi gosterge kullanan hayvanlannkiyJe kaqtla~tmldt~mda
bir hir;tir. Sansarlann varolu~ bir;imi, bizimkine oranla r;ok
daha stktctdtr ama aym ~ekilde r;ok daha az risklidir de. Be-
denlerimizin boyle olmasmdan dolay1, prensip olarak, ken-
di tiiriimiiziin iiyeleriyle girece~imiz fiziksel temas ili~kisin­
den r;ok daha derin ve zengin ileti~im ili~kilerine girebiliriz.
"Prensip olarak", kesinlikle ya~amsal oneme sahip bir
kayttt!r. Kabaca soylemek gerekirse, bu kaydt dii~memizi
zorla~tlran, hatta yer yer imkanstz ktlan, kiiltiir ve siyasettir.
Kultiir temel aynm kayna~Imtzdtr, Robert Musil'in Nitelik-
siz Adam adh romamnda kiir;iimser sozlerle belirtti~i gibi:
"Goniil rahath~tyla birbirlerinin kafalanna vurdular ve su-
ratlanna tiikiirdiiler; ama bunu sadece yiiksek kiiltiirel kay-
gtlar adma yapular ... " Kiiltiirii bir anahtar sozciik kabul
edenler ya da kiiltiirel farkhh~1 kattkstz bir;imde kutsayan-
lar, e~er kiiltiirel farkhhklar tarih sahnesine hit; r;tkmamt~
162 Kuramdan Sonra

olsayd1 ya da tiim diinya niifusu gay Ginlilerden olu~mu~ ol-


saydi, insanhk tarihinin neredeyse kesinlikle r;ok daha hu-
zurlu ger;mi~ olacagm1 akiilarma getirmelidirler.
Marx'm yapt1g1 gibi, insan bireylerin "tiirsel bir ortak
varolu~ bir;imi"ni payla~t1gmi one siirmek, mesela, onlann
kiiltiirel ve siyasal nedenlerden dolay1 r;ati~abilecegini, kar-
~Ihkh komplolar kurabilecegini, birbirlerini oldiirebilecegini
ya da aralannda oliimciil anla~mazhklar r;1kabiiecegini de
one siirmektir aym zamanda. 0 halde, ba~kalanyla ortak
bir dogay1 payla~mak bu derece s1cak bir ~ey olsa gerek.
Sansarlarla tart1~maya girmeyiz. Ostiinden bir karayolu ge-
r;irmek ir;in dogal ortamlanm yerle bir ettigimiz zamanlarda
oldugu gibi, hazen bizim ihtiyar;lanmiz, onlannkilerle r;eli~e­
bilir ama bu konu hakkmda onlarla konu~mam1z miimkiin
olmadigl ir;in, onlarla anla~mazhga dii~tiigiimiiz de soylene-
mez. Sansarlar, bizimle olan farkhhklanm dayatamazlar.
Farkhhk kavramma sahip degildirler. Yalmzca ileti~im ku-
rabileceginiz birileri, sizinle olan farkhhklanm da ya tabilir.
Geli~ki, yalmzca belirli bir r;err;eve ir;erisinde olanakhdu.
Sosyalistlerle kapitalistlerin ya da feministlerle mar;o erkek-
lerin farkh ~eylerden konu~uyor olmalan, kanh b1r;akh da
olduklanm gostermez. Farkhhk, yakmhg1 ongerektirir.
Oliimciil anla~mazhklara zemin hazulayan ortak insan
dogas1, dayam~maya da zemin hazular. Bir sansarla daya-
m~ma yapamazsm1z. Her ~eyden once bedeni bizimkinden
r;ok farkhd1r ve dolayisiyla yapt1klan ~eyler de. Eger insan
tiiriiniin bir ba~ka iiyesi onlann kokiinii kurutmaya niyetle-
necek olursa, sansarlara sempati duyabilirsiniz ama onlarla
tamamlayici, her iki taraf ir;in de tatmin edici olan bir ili~ki­
ye giremezsiniz, en azmdan bir y1gm sinir bozucu psikiyatr
ziyaretine r;ok merakh degilseniz.
Insan bedenleri, yalmzca kiiltiirle birlikte hayatta kalabi-
lir ve geli~im gosterebilir. Kiiltiir bizim ir;in dogal olamd1r.
Kiiltiir olmadan, r;ok r;abuk oliirdiik. Bedenlerimiz, maddi
olarak kiiltiire uyumlu bir yap1da olduklan ir;in anlam, sim-
gecilik, yorum ve benzeri ~eyler bizi biz yapan zorunlu un-
surlar olduklan ir;in sansarlarla yapamazken, farkh kiiltiir-
Ahlah 163

lerden olanlarla belirli bir baglam iizerinden ili~ki kurabili-


riz. Sansarlarla konu~amadigimiz i~in, onlann hayatlan bi-
ze ebediyen kapahd~r. Ne yapt1klanm gozlemleyebiliriz ama
onlara ne anlamlar yiiklediklerini bilemeyiz. En azmdan bir
filozofun iddiasma gore, bu tiir hayvanlar konu~abilseydi
bile, bedenleri ve dolayisiyla maddesel pratikleri bizimkiler-
den radikal derecede farkh oldugu i~in, ne soylediklerini an-
layamazdik. Bir sansann, bizimki gibi bir "ruh "u yoktur.
Peki bunu nasi! biliyoruz? Bunu, ne yapt1gma bakarak bili-
yoruz. Mesela, karma~1k iiretim siire~lerine girmeye uyumlu
olarak ~ekillenmemi~ bir bedenin, insan "ruh"una sahip ol-
dugu soylenemez. Bir kere sansarlann bunlan yapacak elle-
ri yoktur.
Tabii bu, modern insanhgm trajedilerinden en biiyiigii
olmayabilir. Sansarlann ebedi sessizliginden daha iiziicii ko-
nular da vard1r. Ancak buradaki as1l mesele, bizimkinden
~ok daha farkh kiiltiirlerden olan insanlann, bizim i~in, sa-
dik ve sevgili spanyel cinsi kopegimizden prensip olarak da-
ha ula~Ilabilir olmalandir. Bu, k1smen, onlann da bizler gi-
bi kiiltiirel yarat1klar olduklan gen;egi nedeniyle boyledir.
Bir kiiltiirel yarauk olmak, ~ok miktarda payla~1lan pratik-
ler biitiiniinii ongerektirir. Bir ba~ka neden ise, aram1zdaki
engeller ne olursa olsun, farkh kiiltiirlerden olanlarla kurdu-
gumuz ileti~im, dilsel olmayan yarauklarla kurabilecegimiz
ili~ki bi~imleriyle kar~Jla~tmlamayacak kadar zengindir.
"Anlamak" sozciigiiniin kendisi, span yeller hakkmda ko-
nu~mayi hirakip, Sardinyahlardan soz a~mca donii~iime ug-
rar.
0 halde, bedenlerimiz iizerine kurulu bu maddeci evren-
sellik dii~iincesini, postmodernistlerin suyu buland1rarak ya-
ratmaya ~ah~uklan ucube evrensellik imgesiyle bir kar~Ila~­
tmn. Onlara gore, evrensellik, Bau'mn, yerel deger ve inan~­
lanmiZI kotii niyetli bir ~ekilde tiim yerkiireye yansitmayJ
ama~layan bir komplosudur. Ashnda bu soylenenin biiyiik
k1smi ger~ekten olmaktad1r. Bu saurian yazmakta oldugum
~u anda, bu diizmece evrenselcilik George Bush ad1yla bili-
niyor. Bat1'nm, hayatta kalmaktan ba~ka hi~bir istegi olma-
164 Kuramdan Sonra

yan daha zay1f ve yoksul kiiltiirlerden §imdiki talebi, farkh-


hklanm silmeleridir. Geli§mek i~in, aruk oldugunuz gibi ol-
mayi buakmamz gerekiyor. Ama postmodernistlerin dii§iin-
celerini evrensellige dondiirdiikleri anda, evrenselligi her
§eyden once degerler ve dii§iinceler baglammda gormeleri de
onemli bir noktadu. George Bush da evrenselligi tam olatak
boyle goriiyor. Bu maddeci degil, idealist bir evrensellik
kavram1d1r. '
Evrensellik, bugiin bir anlamda maddi bir ger~ektir. Sos-
yalizmin amac1, bu ger~egi bir degere donii§tiirmek olmu§-
tur. Evrensel boyutta ileti§imsel bir tiir haline gelmi§ oldu-
gumuz ger~egi -biiyiik oranda kapitalizme bor~lu oldugu-
muz bir ger~ek- i~inde her bir bireyin ihtiya~lanmn kar§I-
Ianabilecegi bir kiiresel diizenin zeminini olu§turmahdu.
Kiiresel koy, kiires~l kooperatif cumhuriyete donii§mek zo-
rundadir. Bu salt ahlaki bir re~ete degildir. "-meli, -mah"
kipi, "-ebilmek, -abilmek" kipini i~erir: Kiiresel bir varolu-
§a imkan veren kaynaklar, yeni bir siyasal varolu§ bi~imini
de prensip olarak olanakh kiimi§tlr. Marksistler boyle bir
hayatm, art1k 1500 y1lmda olmu§ oldugu gibi bo§ bir hayal
olmad1g1 konusunda geleneksel olarak 1srarc1 olmu§lardu.
Kapitalizm tarafmdan geli§tirilen baz1 teknolojilerle birlik-
te, aruk onu ger~ekle§tirebilecegimiz maddi zemini elde et-
mi§ bulunuyoruz. Ashnda, eger onu ger~ekle§tirmezsek, eli-
mizde hi~bir maddi zeminin kalmamas1 durumuyla ba§ ba-
§a kalabiliriz. Herkes maddi ve manevi bak1mdan yeterli
ara~larla donatiimi§ olarak siyasal eyleme dahil olabildigin-
de, ~eli§kinin, tarti§mamn, farkhhgm ve itirazm ba§ goster-
mesini bekleyebiliriz. Boylesi bir durumda, gorii§lerini dil-
lendirme ve kamuya duyurma §ansma sahip ~ok fazla insan
olacakur. Bu da bir siikunet iitopyasmm tam tersi olacak-
tu.
Diizmece evrenseHik tiirleri hepimizin aym oldugunu one
surer. Ama kimin duru§ noktasmdan? Farkhhklan yok eder-
ler ama sadece onlan ~eli§kiler olarak dola§Ima geri siirmek
iizere. Farkhhklan yok etmek §iddet i~eren bir i§tir ve bu i§-
ren dolay1 kimlikleri tehlikeye girenler de biiyiik bir ihtimal-
Ahlalt 165

le a ym ~ekilde, kanh b1r;akh kar~ll1k vereceklerdir. Fakat


gerr;ek evrensellik turleri, o farkhhgm ortak dogam1za ir;kin
bir ~ey oldugunu idrak eder. Bunun tersi ger;erli degildir. Be-
den, belki de aram1zdaki en temel ortakhk bir;imidir; ama
aym zamanda, e~siz ~ekilde bireyle~me bir;imimizdir de. 0
halde, bir ba~ka insan bedeniyle kar~lla~mak, birbirinden
aynlamaz bir;imde, hem aymhklarla, hem de farkhhkla kar-
~lla~makur. Otekinin bedeni, aym anda, hem yabanc1d1r,
hem de bildik. Onun otekiligini ar;1ga t;1karan, i~te tam da
onunla bu ili~kiyi kurabildigimiz gerr;egidir. Dunyadaki ote-
ki ~eyler bize aym anlamda yabanc1 degildir.
Bireyle~me, bizim tursel varhg1m1za ozgu etkinliklerden
biridir. Bir pratiktir, verili bir durum degil. Ortak olarak
payla~t1g1m1z dolay1mlar alamndan kendimiz ir;in e~siz bir
kimlik koparmaya giri~tikr;e yapt1g1m1z bir ~eydir bu. Bir in-
san birey olmak, bir ~eftali birey olmak gibi degildir. Bu, ha-
yata ger;irmemiz gereken bir projedir. Ortak varolu~ bir;imi-
miz zemininde kendimiz ir;in yaratt1g1m1z bir ozerklik alam-
dlr; yani bag1mhhg1m1za alternatif olmaktan r;ok, bag1mhh-
g1m1zm bir i~levidir. Tursel ya~am1m1z oyle bir nitelige sa-
hiptir ki, tur ile, ki~isel kimlik olarak bilinen, e~siz bir ili~ki
bir;imi geli~tirmemizi olanakh k1lar. Madde her zaman i~in
tikel yamdu, karakteristiklerin ozgun k1sm1m olu~turur.
"Ozgun" sozcugunun kendisi, hem kendine ozgu, hem de
"ture ait" anlamma gelir.
Gunumuzun kultur kuramma gore, insanlan dogal bir
tur olarak ele alan tum bu zoolojik konu~ma bir;imi, olduk-
r;a ~uphe uyandmc1du. Humanizm, yani insanlann Do-
ga'mn ir;erisinde e~siz bir konuma sahip oldugu inanc1 art1k
eskisi kadar moda olmad1g1 ir;in, insamn ustunlugunun sa-
vunuculugu gorevi kulturelcilere ger;mi~ bulunuyor. Kultu-
relcilik, aym ekonominin her ~eyi ekonomik baglama r;ek-
mesi gibi, her ~eyi kulturel baglamda goren bir indirgemeci-
lik bir;imidir. 0 nedenle, oteki ~eylerin yanmda, dogal mad-
di nesneler ya da hayvanlar da oldugumuz hakikatinden ra-
hatslzhk duyar ve bunun yerine, maddi dogam1zm kulturel
olarak yap1land1gm1 one surer.
166 Kuramdan Sonra

Tiim diinyayt kiiltiirden ibaret saymak, onun bizden ba-


gtmstz varhgm1 reddetmenin ve dolaytstyla oliimiimiiziin
olanakhhgm1 yadstmamn bir yoludur. Eger diinya, gen;ekli-
gi i~in bizim ona dair kurdugumuz soyleme bagtmh ise, o
zaman, bu durum, insan hayvana, her ne kadar "gayri-mer-
kezi" de olsa, dayatmact bir merkeziyet verir. Varolu~umu­
zun daha az olumsal, ontolojik olarak daha saglam ve haliy-
le ahlaka daha az muhta~ goziikmesini saglar. Gen;eklikle
mutlak kaos arasmda duran tek ~ey biz oldugumuza gore,
bizler anlamm nadide muhaftzlan oluruz. Etraftmtzdaki dil-
siz ~eylere, dil veren biz oluruz. Kiiltiirelcilik, oliim gibi do-
gal bir olaym, saytstz kiiltiirel iislupla an~qmlandmlabilece­
ginde tabii ki hakhdtr. Ama yine de oliiyoruz. Oliim, Do-
ga'mn kiiltiir iizerindeki nihai zaferini temsil eder. Kiiltiirel
olarak anlamlandmld1g1 ger~egi, onu, yarattlmt~lara has do-
gamtzm olumsal olmayan bir par~as1 olmaktan ahkoymaz.
Oliim, anlamlandtrmalanmtzm yok olu~u degil, bizzat bi-
zim zorunlu yok olu~umuzdur. Etraftmtzdaki dilsiz ~eyler,
hizim sahnede beliri~imizden once de varhklanm gayet iyi
siirdiiriiyorlardt. Aslmda, o zamanlar hi~ de dilsiz degillerdi;
zira onlan siikutla tammlayan da biziz. Ne var ki, her ~eye
kadir iradeye a~tlamaz bir Slntr c;eken oli.im, bagnndan bir-
c;ok kiiltiirelci dii~iince c;tkaran bir toplumda (Amerika Bir-
le~ik Devletleri) konu~ulmak ic;in fazla yakt~tkstz bir olaydtr;
hatta boyle dii~iincelerin orada geli~ebiliyor olmasmm ne-
denlerinden biri de bu olabilir.
Kiiltiirelciler, kiiltiirel hayvanlar oldugumuzu kendimize
siirekli olarak hattrlatmazsak, bizleri degi~mez varhklar ola-
rak gorme ve varolu~umuzu "dogalla~tlrma" egilimindeki o
pusuda bekleyen ah~kanhgm agma dii~ecegimizden korkar-
lar. Daha ziyade John Locke ve Jeremy Bentham gibi burju-
va dii~iincesinin ktdemli duayenleri tarafmdan sahk verilebi-
lecek tiirden bir tavtr olan ~iddetli ozciiliik kar~tthgma tu-
tunmalan da bu yiizdendir. Ashnda, insan, kiiltiir hakkmda,
ancak Doga hakkmda olabilecegi kadar ozcii olabilir. Nere-
sinden bakthrsa baktlsm, bu gorii~, kahct olan her ~eyin ar-
zu edilmeyen ve her tiir degi~imin arzu edilir oldugunu var-
Ahlah 167

sayar goziikiir, ki bu olduk~a absiirddiir. Insan varolu~u­


nun, minnettar olmamtz gereken ~ok saytda makul kahct
ozelligi vard1r ve bunun yamnda, y1ktc! niteliklere sahip bir-
~ok degi~im de vardu.
Her ~eyin siirgit yogrulabilirliginin postmodern savunu-
culan ne dii~iiniirlerse dii~iinsiinler, degi~im, kendi i~inde
arzu edilir bir ~ey degildir. Kendi i~inde arzu edilmeyen bir
~ey de degildir. W. B. Yeats'in yakmmasmdaki dokunakh
ton, kalbinizi titretir: "lnsan hep sever ve hep kaybolam se-
ver. Daha ne soylenebilir ki?" Yine de, vebadan erkek ege-
menligine kadar kolay kolay ortadan kaybolmayan bir siirii
~ey vardtr. Varolu~umuzun, ozel bir rahatstzhk duymadigi-
mtz siirece, ger~ekten degi~tiremeyecegimiz bir siirii iyi tara-
h da vard1r. Insanlann her zaman ve her yerde toplumsal
hayvanlar olarak var olduklan degi~tirilemez bir ger~ektir
ama hi~ de trajik bir ger~ek degildir. Kahc1hk biiyiik oran-
da memnuniyet duyulacak bir ~eydir. Ya~1 ellinin iizerinde-
ki akademisyenlerin, digerlerinin aksine, otomatik olarak
k1h~tan ge~irmedigi eski gelenek, hepimiz i~in olmasa bile,
bir k1sm!mtz i~in bir keyif kaynagtdu. Eger bazt ideolojiler
tarihsel olam dogal olanla bir tutuyorsa, bu tiim ideolojile-
rin boyle yapttgt anlamma gelmez. Hatta baz1lan bunun
tam tersini yaparak, muzaffer bir havayla Doga'mn elleri-
mizde ~ekillenmeye hazu bir kilden ibaret oldugunu one sii-
rerler.
<;agda~ Batth bireylerin, ~eylerin degi~ebilirliginin onem-
senmemesinin, bizi bekleyen en biiyiik tehlikelerden biri ol-
dugunu tahayyiil edebilmeleri olduk~a istisnai bir durum-
dur. Aksine, etrafta ~ok fazla degi~im vard1r. Ya~am tarzla-
n, neredeyse bir gecede biitiiniiyle yok olabilmektedir. In-
sanlar hurda ytgmma aulmak istemiyorlarsa, yeni yetenek-
ler kazanabilmek i~in ~1lgmca kap1~mak zorundadtrlar. Tek-
nolojiler heniiz emeklerne ~agmdayken bile 1skartaya aynl-
makta, devasa ol~iilerde ~i~mi~ ~irketler her an i~lerine dog-
ru ~okme riskiyle ya~amaktadtrlar. Samlmaz goriinen ne
varsa, bankalar, emeklilik planlan, silahs1zlanma program-
Ian, obez gazete patronlan, hepsi eriyip gitmektedir. Insan
168 Kuramdan Sonra

kimlikleri, ktyafetler gibi \tkanlmakta, yeniden dikilmekte,


ebat uymu~ mu diye denenmekte, sonra da tahrik edici bir
edayla riste giyilip toplumsal hayatm podyumlannda goz
abet ~ekillerde te~hir edilmektedir. Bu arahkstz kt~ktrtma or-
tammda, sosyalist olmak i\in bulunabilecek herhangi bir
makul neden nefes a\tCl bir ila\ gibi gelir.
Beden, faniligin o mrinasebetsiz hattrlattctst, kopanlmak-
ta, delinmekte, oyulmakta, dovrilmekte, ~i~iriltnekte, \ekil-
mekte ve yeniden bi\imlendirilmektedir. Et, bir cesedin por-
nografik anlamstzhgt i\inde yok olup gidece ~i o olrim am
aktllardan trimriyle uzakla~tmlarak, gosterge: e donri~trirril­
mektedir. Olri bedenler uygunsuzdur: ~ahcup edid bir sa-
mimiyetle trim maddenin strnm, onun anlamla a\tk ~ir ili~­
kisinin olmadtgt ger\egini a\tga vururlar. Olrim am, anla-
mm adeta durdurulamaz bir kan kaybt gibi bizden ka\tlgt
andtr. 0 halde, bedenin kutsanmast olarak gozriken ~eyin
altmda olrimcril bir anti-maddecilik de gizleniyor olabilir:
Bu ham, \rirrimeye yriz tutmu~ malzemeyi, daha dayamkh
sanat ve soylem formlanna donri~trirme arzusu. Bedenin ye-
niden dirili~i, hayatlanmtza bu kez dovme drikkanlannm
bekleme salonu ve estetik cerrahlarm dam~ma odast olarak
girer. Bu ele avuca stgmaz malz~meyi, ellerimizde ~ekillen­
meye haztr bir kil par\asma indirgemek, hrikmedilemez ola-
na hrikmetme fantezisinden ba~ka bir ~ey degildir. Bu, olri-
mrin reddi, bizi biz yapan smmn inkandtr.
Trim kaba maddeciligine kaqm, kapitalizmin de madde-
ye alerjisi vardtr. Hi\bir tekil nesne, bitimsiz srirek avmda
bir nesneden digerine ko~an ve her yakaladtgmt nihai arzu-
sunu tatmin arayt~tmn lanetli hi\ligi i\inde yok eden kapita-
lizmin doymak bilmeyen i~tahmt doyuramaz. Maddeyle ya-
~adtgt, Toskana villalan ve duble brendilerde somutla~an a~­
ka ragmen, kapitalist toplum, maddeye kar~t gizli bir nefret
besler. Bu, fanteziyle fel\ edilmi~, kokrine kadar idealist,
Doga'yt par\alara aytrmayt dri~leyen cisimsiz bir iradeyle
gri\lendirilmi~ bir kriltrirdrir. Maddeden kendine bir put ya-
par ama onun kendi ~atafath drizenine gosterdigi direni~i
hazmedemez.
Ah!ah 169

Elbette paz1lanmza dovme yapt1rmak su<; degildir. Bat1,


zaten uzun siiredir Doga'y1 kendi arzulan dogrultusunda ~e­
killendirme dii~iincesine inamyordu; aradaki tek fark bu-
giinlerde postmodernizm olarak bilinen ~eyin, bir zamanlar
oncii ruh olarak amlm1~ olmas1du. Mississipi'yi 1slah etmek
ve gobeginizi deldirmek, aym ideolojinin yalmzca onceki ve
sonraki versiyonland1r. Araziyi kendi imgemize gore ~ekil­
lendirip kendimize benzettikten sonra, miidahaleleri ~imdi
de bizzat kendi iizerimizde yapmaya ba~lad1k. In~aat mii-
hendisligine kozmetik cerrahi eklendi. Ama gobeginizi del-
dirmek i<;in, az ya da <;ok makul nedenleriniz olabilir. Ma-
kul neden, bunun eglenceli olmasidir; makul.olmayan neden
ise, bedeninizin, banka hesabm1z gibi, tiimiiyle size ait ve
onunla her istediginizi yapabileceginiz bir ~ey oldugu inanc1
olabilir. Gogsiiniize bir akbaba resmi <;izdirmek ya da bur-
nunuza <;elik bir halka takurmak i<;in miikemmel nedenleri-
niz olabilir; ama bu onlardan biri degildir.
Bedeni "ki~iselle~tirmek", onun vazge<;ilmez niteliklerin-
den biri olan gayri-ki~iselligini inkar etmenin bir yoludur.
Bedenin gayri-ki~iselligi, onun benden once tiire ait oldugu
ger<;eginde yatar ve tiirsel-bedenin oliim, zay1fhk, hastahk ve
benzeri gibi oyle baz1 nitelikleri vard1r ki bunlann hi<; olma-
mi~ olmasm1 pekala tercih edebiliriz. Tersi olsa bile, bedeni-
min bana ait olmasmm hi<;bir tutarh anlam1 yoktur. Kumi-
Zl bir fes ya da cep telefonu gibi sahip olunan bir e~ya degil-
dir bu. Sahibi kim olacakur ki? Asia edinmedigim ve asia
ba~kasma veremeyecegim bir ~eye "e~ya" demek kulaga <;ok
tuhaf gelir. Duyulanmm sahibi degilimdir. Siddetli bir san-
Cimm olmas1, tiivit bir ~apkamm olmas1 gibi bir ~ey degildir.
Bedenime "benim" diyebilirim ama bu, onun sahibi oldugu-
mu degil, benim bedenimle sizinki arasmdaki aynm1 belirt-
mek i<;indir.
Beden, insan varolu~unun verilmi~ligine clair elimizdeki
en a<;Ik i~arettir. Se<;tigimiz bir ~ey degildir. Bedenim, bir pe-
ruk gibi i<;ine girmeyi se<;tigim bir ~ey degildir. Her ~eyden
once "i<;inde" oldugurri. bir ~ey degildir. Bir bedeni olmak,
bir tankm i<;erisinde olmak gibi degildir. Bu bedensiz "beri"
170 Kuramdan Sonra

kim olacaktr ki? Daha ifOk bir dili olmak gibidir. Bir dili ol-
mak, daha once gordiigiimiiz iizere, bir tankm ya da bir ha-
pishanenin iifinde kapah kalmak gibi degildir; bir diinyamn
ortasmda varolma biifimidir. Bir dilin "i!ferisinde" olmak,
size aifrlmr~ bir diinyamn olmasr demektir, yani aym zaman-
da onun "dr~ansmda" olmaktrr da. Aym ~ey insan bedeni
i!fin de dogrudur. Bir bedeni olmak, diinyada etkin bir yer
alma bi!fimidir, ondan yahtrlmr~ bir varolma bi!fimi degil.
Etimden srynlabilseydim, ~eyleri daha iyi etkiyebilirdim di-
ye yakmmak abestir. Bu, eger konu~ma denen ~u kaba, bi-
ifimsiz ~ey araya girmeseydi, seninle daha iyi konu~abilirdim
demek gibidir. \<

Bedenimin benim sahip oldugum ~eylerden biri olmadrgr


gerifegi, size onun iizerinde istediginizi yapma hakkr vermez
tabii ki. Ona siz de sahip olamazsmrz. Ama bu, miilkiyet
hakkr tartl~mah olan karh bir araziyi ilk kapatan ki~i gibi,
bedenimi once ben kapatt1g1m i!fin degildir. Bedenlerin ozel-
liklerinden biri de, ozerklikleridir. Bedenlerimizle i!fli di~h­
yrzdrr ama onlan biitiin olarak ele ge!firemeyiz. Bedenimin
i!finde, benim ancak kenanndan bakabilecegim, bir tiir "di-
~ansr" vard1r hep. Beden, benim otekilere kar~1 mevcut ol-
ma bi!fimimdir; ama bu olu~ bi!fiminde her zaman benim
mutlak hakimiyetimden kaifan baz1 unsurlar olacaktu. lnat-
lfl maddesel mant1gmr, benim kiistah i!fsel diizenim kar~Ism­
da dayatugmda yapugr gibi, kontroliimden iflkrverir. Tiim
bunlar, onun faniligini dr~a vurur; zira hilfbir ~ey bize oliim
kadar aym anda hem yakm, hem yabancr degildir. Oliimiim,
benim oliimiimdiir, kemiklerime kadar sinmi~, bedenimde
gizlice i~lemekte olan bir saattir, hayat1mm iizerine biner ve
onu sanki bir ba~ka boyuttan sondiiriir. Hep vakitsizdir.
Bedenin gayri-ki~iselligi, sevginin anonimligiyle ili~kili­
dir. Burada sevgi, agape (ilahi sevgi) ya da muhabbet olarak
geleneksel anlammdadu, onu erotik ya da Romantik bir i!fe-
rige srkr~tlran, indirgenmi~ anlammda de gil. "Sevgi "nin yo-
gunluguyla ate~i nispeten daha dii~iik olan "dostluk" ara-
smda bir yerde konumlandrrabilecegimiz bir terime ihtiyaci-
mrz var ve boyle bir terimden yoksun oldugumuz gerifegi,
Ahlah 171

kendi il{inde manidar goriiniir. Sevgi, ki~iler arasmda aynm


yapmaz. Kat1ks1z bil{imde soyuttur, herhangi bir ya~h bede-
nin ihtiyal{lanm kar~1lamaya haz1rd1r. Bu yoniiyle, kiiltiirel
farkhhklara kar~1 oldukl{a kay1ts1zd1r. Farkhhga, insanlann
ozel ihtiyal{lanna kor olmak anlammda kay1ts1z degildir.
Eger oyle olsayd1, o ihtiya~lan kar~1hyor olmazd1. Ama ki-
min ozel ihtiyacm1 kar~1lad1gma kar~1 kay1ts1zd1r. Bu, onun,
tiimiiyle tikel ki~ilerle ilgili olan dostluktan aynld1g1 nokta-
lardan biridir. Dostlann yerleri ba~kalan tarafmdan doldu-
rulamaz ama sevmek zorunda olduklanmlZln yerleri doldu-
rulabilir. Sevgi aynca tek tarafh ve ko~ulsuz olma anlamm-
da da kay1ts1zd1r. Alacagt varsay1m1yla vermez. Tepkisizdir
de, incitilmeye incitmekle kar~1hk vermez. Onu, insani deger
denen giiliinl{liikten kar~1smdakine misilleme yapmaya te-
nezziil etmeyecek kadar kopuk olan kinizmden ay1rmamn
zaman zaman giil{ olmasmm bir nedeni de budur.
Sevginin paradigmasmm dostlara duyulan sevgi degil
-Bundan daha az talepkar ne olabilir?- yabancllara duyulan
sevgi olmas1 tiimiiyle bu yiizdendir. Sevgi salt hayali bir
olay, egolann birbirlerini kar~1hkh olarak yans1tmas1 degil-
se, otekindeki o korkak ve inatl{l yabanc1hga dokunmahd1r.
Otekindeki, bizim de iliklerimize i~lemi~ olan o "insani ol-
mayan" ~eyi sevmek meselesidir bu. Kendini-sevmek, kendi-
ne-hayran olmaktan daha fazlas1ysa, tum rezilligimiz ve
inatl{lhgtmlzm il{inde kendimizi de sevmeliyiz. Otekileri ken-
di gibi sevmenin, hil{bir ~ekilde kulaga geldigi kadar kolay
olmamasmm nedeni budur. Ashnda, belki her iki etkinlik
bil{imi de yapabileceklerimizin Slnlflanmn otesindedir. Fa-
kat bunlar, kendisi de aym ~ekilde gayri-ki~isel olan ve ken-
disini adeta bir canavar gibi benligin kalbine saplayan arzu-
nun yol al{tlgl zararlan hafifletmek il{in yapdmas1 gereken-
~ lerdir. Arzunun hil{bir ki~iselligi yoktur. Ve ancak onun gibi
gayri-ki~isel olan bir giil{ onun yaratt1g1 korkun!f tahribatl
telafi etmeye muktedir olabilecektir.
Aristo'nun erdemli insam, ben-merkezci olmas1yla iinlii-
diir. Dostluktan iyi ya~amm bir parl{ast olarak keyif ahr;
ama en degerli buldugu ~ey entelektiiel hayatt1r. Aristo'nun
172 KuramdanSonra

tam olarak goremedigi ~ey, erdemin kar~1hkh bir olay oldu-


gudur. Erdemin yalmzca siyasal toplumun ic;erisinde geli~e- ·
bilecegini kesinlikle gorur ama erdemin insanlar arasmda
olu~tugunun, onun ili~kilerin bir fonksiyonu oldugunun far-
kma gerc;ek anlamda varamaz. Onun sozde "yuce ruhlu in-
san "1, endi~e verici derecede kendine-yeterlidir. Dostluk er-
demli insan ic;in onemlidir ama gerc;ek sevgiden c;ok, kar~I­
hkh hayranhg1 andmr. Alasdair Maclntyre'm soyledigi gibi:
"Soz konusu olan ki~inin iyiligi, ho~lugu ya da yararhhg1 de-
gil de, ki~inin sevgisi ise, Aristo'nun or ada yeri yoktur." *
Kendine-yeterlililigin kar~1t1 bag1mhhktu. Birazdan gore-
cegimiz baz1 diger anahtar terimler gibi, q1,1 da maddi olan
ile ahlaki olan arasmda bir yerlerde durmaktadu. lc;ine dog-
dugumuz acz durumu du~unuldugunde, fiziksel varhgimizm
bekas1 ic;in ba~kalanna bag1mh oldugumuz, maddi bir ger-
c;ektir. Ancak bu maddi bag1mhhk, ilgi, ozgecilik, koruyucu-
luk ve kollayicihk gibi ahlaki kapasitelerden tam anlam1yla
ayn~tmlamaz; zira bizi gozetenlerde bag1mh oldugumuz
~eyler, tam da bu kapasitelerdir. Bu Freud'a gore, bag1mh
olan tarafta ahlaki duygunun minnet ~eklinde ortaya c;Iki-
~mdan da ayn du~unulemez. Bel bagladiklanmiz duygulam-
sal ve ileti~imsel hayatlanm bizimle payla~mad1klan surece,
insan hayvan olmaktan C{Iklp gerc;ek anlamda ki~iler olama-
yiz. Bu bak1mdan, ahlaki olanla maddi olan aym madalyo-
nun farkh yuzleridir.
Aristocu lnsan, der Macintyre, sevginin yabancis!dir.
Sozcuk, bugun ki~iler-aras1 olmayan her ~ey ic;in kullamla-
rak sac;mala~tmlm1~ olsa bile, sevgi adil bir toplumun mode-
lidir. Sevgi, bir ba~kas1 ic;in, ic;inde geli~ip serpilebilecegi bir
alan yaratmak, aym zamanda onun da sizin ic;in aymsm1
yapmas1 demektir. Bir ba~kasmm mutluluguna vesile ol-
makta mutluluk bulmak demektir. Bir motosikletin uzerin-
de birbirine yap1~1p ac;1k yolda h1zla gitmek gibi, her iki ta-
rafm da kendisini tamamlamak ic;in aym amaca tutunmas1
degildir; daha once gormu~ oldugumuz gibi, her birinin ken-

• Alasdair Macintyre, A Short History of Ethics, Londra, 1968, s. 80.


Ahlah 173

disini otekinde tamamlamaszdzr. Belirttigimiz iizere, bu kav-


ramm i~inde halihaz1rda gizil bir siyasalhk vard1r. Liberal
toplum modeli, bireylerin yalmzca kendilerine aynlm1~ alan-
larda, kar~1hkh miidahale olmadan, geli~melerini ister. Oy-
leyse soz konusu siyasal alan, notr bir nitelik ta~1r: Bir ki~i­
nin kendini-ger~ekle~tirmesi bir ba~kasmmkine kostek ol-
masm diye, insanlan birbirlerinden ay1rmak i~in oradad1r. *
Bu, birc;ok bak1mdan sayg1deger olan bir siyasal gelenek-
le beslenmi~, hayranhk verici bir idealdir. Ozerine titredigi
"negatif" ozgiirliiklerin, adil olma iddiasmdaki her toplum-
da ya~amsal yeri vardu. Ama sevginin i~indeki alan daha
pozitiftir. Bekleme odasmdaki bo~ bir koltuk gibi ba~tan ve-
rilmek yerine, ili~ki eyleminin kendisi tarafmdan yarat1hr.
Bu tiir ozgiirliige ula~mak, ki~inin yersiz korkuya kapllma-
dan, olas1 en iyi performansm1 gosterebilmesi demektir. Do-
layisiyla, insani geli~imin ya~amsal onko~uludur. Dogamz1
ger~ekle~tirmekte ozgiirsiiniizdiir ama bu, mf bir ~ekilde si-
ze ait oldugu i~in bir itkiyi d1~a vurmak anlammdaki yanh~
bir dogalczhk olarak tezahiir etmez. <;unkii boyle bir tav1r
i~kence ve cinayet ihtimaHerini devre d1~1 b1rakmayacaktu.
Dogamz1, otekinin de ayms1m yapmasma olanak tamyacak
~ekilde ger~ekle~tirirsiniz. Ve bu da dogamz1 olas1 en iyi ~e­
kilde ger~ekle~tirdiginiz anlamma gelir; zira eger otekinin
kendini-tamamlay1~1 sizin kendinizi geli~tirme ortam1mz ise,
~iddet yanhs1, bask!Cl ya da bencil olmakta ozgiir degilsiniz-
dir.
Bu durumun siyasal e~itine, daha once de gordiigiimiiz
gibi, sosyalizm diyoruz. Aristo'nun geli~im etigi daha etkile-
~imsel bir baglama oturtuldugunda, kar~In!Za Marx'm siya-
sal etigi gibi bir ~ey ~1kar. Sosyalist toplum, i~inde her bir ki-

• Buna verilecek ~agda~ orneklerden biri, Jurgen Habermas'm ~ah~mas1 olabilir.


Habermas'm kamusal alanmda, her bir ki~i, kendisini istedi~i gibi ifade etmekte
ozgiirdiir; ama roplumsal erkile~imin bireysel kendini ifade edi~in ya§amsal orram1
olabilece~ine dair pek bir farkmdahk yoktur. Burada hi~ kimse, meseleyi farkh bir
kuramsal tabirle ortaya koymak gerekirse, otekinin soylemesi gerekene uygun du-
yarhhkla kar§Ihk vermenin otesinde, kendisini Oteki'nden bir ozne olarak geri ka-
zamyormu~ gibi goziikmez.
174 Kuramdan Sonm

§inin ozgiirliigiine ve ozerkligine, otekilerin kendilerini-ger-


r;ekle§tiri§lerinde ve onlarla birlikte eri§ecegi bir toplumdur.
Sosyalizm, bunu olanakh ktlacak kurumsal yapllar kiimesi-
dir sadece. Burada, e§idigin sosyalizm ir;in neden anahtar ni-
teliginde bir kavram oldugunu gormek de zor degildir. Giin-
kii bu kar§thkh kendini-gerr;ekle§tirme siireci ancak e§it bi-
reylerin arasmda olanakhd1r. Daha ko§eli konu§mak gere-
kirse, e§idik sevgi ir;in gerekli degildir. Gocuklanmzt ya da
mesela, hamstenmz1 sevebilirsiniz. Baz1 insanlar, yatak oda-
Sl terliklerini bile severler. Ama Aristo'nun philia ya da dost-
luk dedigi §ey ir;in sevgi gereklidir ve daha yerinde olan si-
yasal terim sevgiden ziyade dosduktur. E§it-olmayanlar
,. ara-
smda tam dosduk ili§kisi olamaz. Ortamda bizden iistiin bi-
rinin varhgt kar§tsmda, kendimizi tam ve ozgiir olarak ifade
etmek ir;in fazla ktstdanmt§ hissederiz; ote yandan iistiin ta-
raf da, otoritesini koruma ihtiyacmm kendisini sizinle pay-
la§Im kurmaktan ahkoydugunu hissedebilir. Ancak bir e§it-
lik ili§kisi bireysel ozerklik yaratabilir. Soz konusu olan §ey,
yalmzca iki ozerk bireyin bir araya gelip e§idikr;i bir ili§ki
geli§tirmeleri degildir. Aksine, onlann ozerk olmastm sagla-
yan aralanndaki e§idiktir. Dosduk, sizi, siz olabilmeniz ir;in
ozgiirle§tirir.
Erken donem Paris Yaztlan'nda, Marx, bedenin nas1l ol-
dugundan nastl olmast gerektigine giden bir formiilasyon
arayt§mdaydt. Tiirsel-varhgtmtz ya da ortak maddi dogam1z
temeline dayanan bir etik ve siyaset istiyordu. Ama bu, bil-
dik nedenlerden dolayt, oldukr;a tehlikeli bir giri§imdir. Fel-
sefeciler, geneHikle olgulardan degerler tiiretme yoniindeki
bu tiir denemelere yasak getirmi§lerdir. Bir durumun diiz
betimi, size ona clair ne yapmamz gerektigini soylemez. In-
san dogas1 r;ok r;e§itli §ekiHerde betimlenebilir ve bunlann
arasmdan, farkh etik kuramlanm yedekleyebilecek birr;ok
rakip versiyon r;tkabilir. "Doga" kaypak bir terimdir; olgu
(nas1l oldugu) ile deger (nas1l olmas1 gerektigi) arasmda gi-
dip gelir. Bu ikircikliligi, baztlanmn Doga'mn kar§Itl olarak
gordiigii "kiiltiir" sozciigiiyle payla§tr. Ashnda bedensel du-
rumlarla ahlaki olanlan baglanttlandtran koca bir liigatimiz
Ahlah 175

vardtr: duyarh, hassas, hissiz, il{lenmi~, il{li, vurdumduymaz,


duyars1z ve benzeri. Bu dilin varhg1, bedenin gerl{ekte nastl
oldugu ile nas1l davranmam1z ya da davranmamamiz gerek-
tigi arasmda bir baglanttya i§aret eder. Ama bu sorunlarla
dolu bir baglanttdtr. Bir ba~kastyla aym tiirden olmak anla-
mmda "duyarh" olmak, !fOgu zaman olmek ya da oldiiriil-
mek, tahakkiim altma almakya da ahnmak il{in yeterli bir
nedendir. Birbirimize kar~1 "duyarh" olmasaydtk, herhalde
birbirimize !fOk daha iyi davramrd1k. Hi!{ kimsenin bocekle-
ri kendine itaat ettirmek gibi ozel bir kaygiSI yoktur.
Yahut insan toplumsalhgi kavrammt ele aim. 0 da, olgu
ile deger arasmda bir yerde sikt§mi~tlr. Dogal olarak siyasal
havyanlar oldugumuz, yalmzca toplumun il{inde gerl{ek evi-
mizde oldugumuz, bir olgudur. Birbirimizle i~birligine gir-
medigimiz siirece, hayatta kalamay1z. Ama toplumsalhk, i~­
birliginin aktif, pozitif bir formu anlamma da gelebilir, ki bu
salt biyolojik olarak kai{Imlmaz olmamn otesinde, arzu edi-
lir bir ~eydir. Yer yer Marx'm, top! umsalhgm bu anlamtyla
her zaman pozitif oldugunu dii§iindiigiine tamk oluruz. Fa-
kat fa~ist bir toplum da i~birligi iizerine kuruludur. Oliim
kamplan karma§Ik bir i§birligi projesiydi. Diinya Banka-
si'mn iiyeleri arasmda da giil{lii bir dayam~ma vard1r. lnsan
i~birligi kendi il{inde bir erdem degildir. Buradaki erdem, ki-
min kiminle hangi ama!f il{in i§birligi yapt1gma baghd1r.
Marx, baz1 insanlann, ba§kalanmn toplumsal kapasiteleri-
ni kendi bencil !f!karlan il{in nastl talan ettigini goriir. Ona
gore, bu s1mfh toplumun bir betimlemesidir. Sm1fh toplum-
da, bir tiir olarak bize ait olan giil{ ve yetiler bile -emek me-
sela, ya da ileti~im- bir amacm aracma indirgenir. Ba§kala-
nmn !fikarlan il{in ara!fsalla~ttnhrlar. Aym §eyler cinsel ha-
yat il{in de rahathkla soylenebilir. Cinsellik, erkek egemen
toplumda bir iktidar, egemenlik ve ki~isel tatmin aracma
donii~en bir dayam~ma ortamid!r.
Amaya belirli hil{bir §ey il{in i~birligine yana~m1yorsamz?
Elbette, ekonomik olarak hayatta kalmak il{in birlikte !fah~­
mamz gerekir. Tiiriin yeniden iiremesi il{in cinsellik de ge-
reklidir. l§birligi genellikle pratik bir amaca yoneliktir. Ama
176 Kuramdan Sonra

ya ondan aym zamanda kendi i<;inde bir ama~ olarak da ke-


yif ahmyorsa? Ya hayatm payla~Ilmas1, sanat olarak bildigi-
miz etkinlik gibi, kendi kendisinin amacma donu~urse. ln-
sanlann neden birlikte ya~ad1klan ve birbirlerinin varhgm-
dan -en azmdan kimi zaman- neden ho~nut olduklan soru-
lanna bir cevap bulmamz gerekmiyor. Bunu yapmak doga-
lannda vard1r. Bu onlann ozgi.in hayvansalhklanna clair bir
olgudur. Ama bu "tam olarak" bir olguya don\i~ti.igi.inde
-kendisinin otesindeki bir amacm arac1 olarak degil de, ken-
di i<;inde bir etkinlik olarak var olmaya ba~lad1gmda- bir
deger kaynagma da doni.i~ur. Sosyalist bir toplum, belirli
maddi ama<;lar i<;in i~birligi i<;inde <;ah~Ir arna insan dayam~­
masmi, kendi i<;inde muteber bir ama<; olarak gormeye de
devam eder. Bu yoni.iyle, dayam~madan, bir deger ya dado-
yum kaynagmdan <;ok, goni.ilsi.iz bir konsensi.is ya da sahte
bir konformizmi anlayan <;agda~ ki.ilti.ir kurammm kavray1~
yetisinin <;ok otesine ge<;er.
7
DEVRRM, TEMELLER
VE FUNDAMENTALR§TLER *

azt kiiltiir dii~iiniirlerinin, etigin biyolojik olamn ba-


B yagt diinyasmdan ~tkanhp, tiimiiyle daha muammah
ve esrarh bir alana ta~mmasmdan yana olduklanm gormii~­
tiik. Bu bakt~ a~tsma gore, gen;ekten maddeci bir etik ola-
maz. Yine de Derrida, Lyotard, Badiou ve aym gorii~ii savu-
nan digerleri bir baktma hakhdalar. Etik olan, giindelik ha-
yat kadar, ~ok onemli, ya~amt degi~tiren kar~Ila~malarla da
ilgilidir. 0, hem ihti~am bulutlan, hem de a~larm karmm
doyurmak demektir. Tek mesele, bu dii~iiniirlerin bir biitiin

• Bu noktada, "temel" olarak <;evirmeyi uygun gordu~um "foundation" sozcu~u­


nun, yine temel ya da temel niteli~inde anlamma gelen "fundamental" sozcu~u ile
etimolojik olarak aym "fund-" kokunden ttiredi~ine dikkati .;ekmekte fayda var-
dtr. "Fundamentalism" kavramt, bu metin ozelinde, uzerinde durulan metafizik te-
mellere dair ideolojik bir okuma ve algt bi<>imi anlammda kullamldt~mdan, .;o~u
zaman tercih edildi~i gibi "koktencilik" olarak ,.evrilmek yerine, "fundamenta-
lizm" olarak Turk,.ele~tirilmi~tir. Boy Ieee, yazann da tsrarla uyardt~t uzere, funda-
mentalizmi, koktencili~e daha uygun bir kar~thk olan radikalizmle ozde~ tutma ya-'
mlgtsma du~ulmemi~rir. (i.;:.N.)
178 Kuramdan Sonra

olarak uhrevi olam diinyevi olana tercih etmeleridir. Ama


aslmda ikisi yan yana gider; zira ac;larm doyurulaca~1 bir
diinya yaratmak, c;arplCI bir donii~iim gerektirecektir. The-
odor Adorno'nun soyledi~i gibi: "Y almzca en yahn talepte
duyarhhk vardtr: Aruk hie; kimsenin ac; kalmamas1." *
Mesela, I~aya'nm (Isaiah) Kitabt gibi devrimci bir belge-
yi ele aim. Bu kitab1 yazan ozan, ac;lit~l Yahudi Tanns1 Ye-
hova'mn gec;irdi~i din kar~ltl bir ofke buhramni anlatarak
yapar. Yehova, insanlanna onun ic;in yapuklan torensel
toplantliardan ve kurban takdimlerinden aruk btktl~ml
("tiitsii i~rendi~im bir ~ey") soyler ve onlara, biitiin bunla-
nn yerine, "adaleti araym, zulmii kaldmrt; yetimleri koru-
yun, dullara yard1m edin" der.
Ashnda bu standart Eski Ahit o~retisidir. Yehova, pato-
lojik derecede kiilt dii~kiinii alan insanlanna, kurtulu~un
dinsel de~il siyasal bir olay oldu~unu, hep haurlatmak zo-
runda kahr. Kendisi, bir Tann-olmayan-tanndtr, "heniiz
gerc;ekle~memi~ alan "m tanns1d1r, heniiz yeryiiziine inme-
mi~ bir toplumsal adaleti temsil eder ve bir giin putperestli-
~e meyilli inananlan tarafmdan bir ba~ka feti~e donii~tiirii­
lebilece~i endi~esi bile onun ic;in yersizdir. 0, statiikonun
pragmatik ihtiyac; ve c;tkarlanna alet edilemez. 0, insanlan-
na ~unu bildirir: Yabanctlann buyur edildi~ini, ac;lann ka-
nnlannm giizel yiyeceklerle doyuruldu~unu ve zenginlerin
eli bo~ gonderildi~ini gordiikleri zaman, O'nun amac1 anla-
~liml~ olacakt1r.
Bu tiir sozler, siyasal c;alkantliarla bo~u~an birinci yiizyli
Filistin'indeki baz1 yeralt1 devrimcilerinin dillerine pelesenk
olacakt1 ve Luka da bunlan, Isa'ya hamile oldu~unu o~re­
nen Meryem'in a~zmdan soyletecekti. Halk ise, kendi adma,
ac;lan doyurmakta de~il, orgiitlii dinde teselli aramay1 tercih
edecekti. I~aya gibi peygamberler tarafmdan ele~tirilmeleri­
nin nedeni budur. Peygamberin rolii, gelece~i tahmin etmek
de~il, insanlara, yapttklanm yapmaya devam etmeleri duru-

; Theodor Adorno, Minima Moralia, Londra, 1974, s. 156. (Ti.irk'<e '<evirisi i'<in
bkz., Minima Moralta, Metis Yaymlan, 1998, '<ev: Ahmet Dogukan, Orhan Ko .. ak.)
Dtvrim, Tcmcllcr vc Fundamtnlalislltr 179

munda, gelecegin fazlastyla i\ karart1c1 olacagm1 hat~rlat­


makttr.
Eski Ahit'e gore, Tann-olmayan-tann Yehova ile yoksul-
lann "yokluk"lan birbirine s1k1 stktya baglanttltdu. Ashnda
bu, boyle bir ili§kiyi kuran ilk tarihsel belgedir. Devrimci bir
altiist olu§ durumunda, ger~k gii\, gii\siizliikten dogar. St.
Paul'iin Korintliler'de yazd1g1 gibi: "T ann, gii\liiyii mahcup
etmek i\in, diinyadaki en zaytf olam ... hatta olan §eyleri
hi\lige gommek i\in, olmayan §eyleri se\ti." Tiim Yahudi-
Htristiyan dii§iincesi, bu ironik, paradoksal, ba§a§agt kahp-
ta ifadesini bulur. Umutsuz sefalederiyle siyasal diizenin ba-
§anstzhgim somutla§tuan diinyamn ezilen stmflan, Eski
Ahit'te anawim olarak nitelenirler. Gelecegin tek me§ru im-
gesi, §imdinin ba§anstzhgtdtr. Yehova'mn en sevdigi evlatla-
n olan anawimlerin mevcut durumdan hi\bir beklentileri
yoktur ve yoksuHuklanyla bir gelecek imgesi olu§tururlar.
Miilksiizler, kahc1 tek giiciin, ba§anstzhgm kabuliine bagh
olarak kendini var eden gii\ oldugu hahkatinin canh bir ka-
mttdtrlar. Bu ger\egi fark edemeyen bir gii\, kendisini kendi
kiistahhgmm kurbanlanna kar§l korkuyla savunarak farkh
bir anlamda zay1f dii§er. Giiciin kuHamm1 zaytfhgm itiraft
yanmda \Ocuk oyuncagtdtr. Gii\ koca §ehirleri yerle bir ede-
bilir ama bunda takdire §ayan bir §ey yoktur. Koca §ehirle-
ri yok etmek gorece basit bir i§tir.
Yeni Ahit'in yazarlan Isa'y1 bir anawim tiplemesi olarak
goriirler. 0, tehlikelidir \iinkii mevcut duruma ili§kin bir so-
rumlulugu yoktur. Adalet i\in seslerini yiikseltenler, devlet
tarafmdan yok edilirler. Toplum mazlumlardan intikamm1
korkun\ §ekilde ahr. Varolan tek Tann olii olamdtr; 0,
diinyamn tuhaf bir ko§esinde ba§anstzhga ugramt§ bir siya-
sal su\ludur. Iman ile ba§ans1zhg1 bir arada bulundurmayan
hi\bir ba§an olamaz. 0 zamandan bu yana, emperyalist ma-
ceralan, kadmlara bask1 yapllmasim, inanmayanlann bag~r­
saklanmn de§ilmesini, Isa'ya kiifredilmesini, \Ocuklann
suisstimal edilmesini ve kiirtajc1lann kadedilmesini me§ru-
la§tlrmak i\in kuHamlan, i§te bu imand1r. Bu iman, bir or-
giitlii §iddet bi\imi olarak, zenginlerin, gii\liilerin ve vatan-
180 Kuramdan Sonra

severlerin simgesine doni.i.§mi.i.§ti.ir. Arttk Amerikan Evanje-


listlerinin mide bulandmc1 riyakarhg1m, Tann'mn Kuzu-
su'nun (lsa) kanlanyla y1kanm1§ bomba tutkunu militarist-
lerin sevin~ ~1ghklanm ve ki.i~i.ik dolandmctlann ve kanlan-
m dovenlerin ancak varo§larda s·atabildikleri cakayz temsil
eder olmu§tur. Parlak, orta yolcu, §atafath ve yaygarac1d1r.
Ba§ans1zhgm zerresine tahammi.il edemez ve anawimleri so-
kaklardan defeder. Askeri-endi.istriyel kompleksin, Ameri-
kan Kartah'na omuz veren ha~m, insan somi.iri.isi.ini.in i.izeri-
ne serpi§tirilen kutsal suyun logosudur.
Aym zamanda, bugi.inki.i ateizm de bi.iyi.ik oranda dinin
tersyi.iz edilmi§ bi~iminden ibarettir. AteiSfler, dinin, sagdu-
yulu hi~ kimsenin benimsemeyecegi ve di.iri.ist~e reddedecegi
bir versiyonunu one ~tkarma gayretindedirler. Herhangi
ba§ka bir bilimsel ara§tzrma alamnda asia yana§mayacakla-
n turden abartth kli§eleri, konu din olunca kabul ediverirler.
Feminizmden penis ktskan~hgml ya da sosyalizmden ~ah§­
ma kamplanm anlayan tiplere benzerler. Richard Dawkins
gibi parti i.iyesi bir ateist, bu anlamda, Ian Paisley'nin ayna-
daki aksinden farks1zdzr. Her ikisi de Yehova'y1, Eski
Ahit'te Tann'mn ~eytani bir imgesi olarak ~izilen (William
Blake'in tabiriyle) Nobodaddy olarak gori.irler. 0, tapmmak
ya da ba§kald1rmak i~in otoriter bir superego veya bir tur
Semavi lmalat~l isteyenlerin kafalanndaki Tann imgesidir.
Bu Tanrz, evreni ti.imi.iyle hi~likten imal ederek elindeki
malzemeleri ne derece ekonomik kullanabilecegini kamtla-
d1g1 i~in, usta bir mi.ite§ebbis de say1hr. Kaprisli bir rock yll-
dzzt gibi, ufak diyet konulanm mesele yapar ve huysuz bir
diktator gibi, si.irekli gi.izel sozlerle teskin edilmek ve ovi.il-
mek ister. Mafya babasz ile prima donna kan§zmz bir melez-
dir; onun hakkmda Tann olu§undan ba§ka olumlu hi~bir
§ey yoktur. Ateist ile Evanjelik arasmdaki tek fark, ilki bu
imgeyi reddederken, ikincisinin kabul etmesidir. Onun dt-
§mda, a§ag1 yukan aym bak1§ a~1sma sahiptirler. Astl zor
olam, dinin ger~ekten reddetmeye degecek bir versiyonunu
olu§turmaktlr. Ve buna, rakibinizin en iyi yamm kar§lmza
alarak ba§lamahsmtz, en kotu degil.
Devrim, Temeller ve Fundamentalistler 181

Bu, Yahudi-H1ristiyan gelenegi ir;in oldugu kadar Islam


ir;in de dogrudur. Islam ilk olarak, cemaatin zay1f iiyelerine
bakmak gibi eski, e~itlikr;i kabile degerlerinin yerini kar gii-
diisiine b1rakmaya, sald1rgan bir ticari zihniyetin hakim ol-
maya ba~lad1g1 Mekke'nin adaletsiz ve e~itliksiz ortammm
radikal bir ele~tirisi olarak ortaya t;1kt1. "Okumak, topla-
mak" kokiinden tiireyen Kur'an sozciigii, Muhanimed'in ilk
takipr;ilerinin r;ogunun okuma yazma bilmediginin gosterge-
sidir. Boylece, Miisliimanlann kutsal kitabmm ba~hg1 bile,
donemdeki yoksuHuk ve mahrumiyetin izlerini ta~1r. "Tes-
lim olmak" anlamma gelen Islam, temel ilkeleri merhamet,
e~itlik, ~efkat ve yoksullann koruyuculugu alan AHah'a tii-
miiyle kendini-adamay1 gerektirir. Miisliiman bedeni, Mek-
ke toplumunda h1zla yayllan kibir ve ozgiivenden annmak
ir;in, secde gibi harekederle yeniden-egitilmek zorundayd1.
H1ristiyanlann Biiyiik Perhiz'de yapug1 gibi, Miisliimanlar
da kendilerine yoksullann r;ektikleri sikmtiyi ammsatmak
ir;in Ramazan'da orur; tutmak zorundad1rlar. Siddet kar~lt­
hgl, cemaat ve toplumsal adalet, teolojik spekiilasyona ozel-
likle kapah alan lslami inanr; sisteminin kalbinde yatar. Hl-
ristiyanhkta oldugu gibi, kutsal alan ile giindelik alan, uhre-
vi alan ile diinyevi alan birbirinden aynlm1~t1r. Tiim inanan-
lann e~itligini vurgulamak ir;in, H1ristiyanhk'ta yer etmi~
alan ruhban s1mfmm her tiirii yasaklanm1~t1r. Zamamm1zda
petrol zengini otokratlarla kadm ta~lay1c1lanmn, fa~ist kafa-
h mollalarla cani yobazlann doktrini haline gelmi~ alan, as-
hnda i~te bu hayranhk verici inanr; sistemidir.
l~aya'mn Kitab1, ir;inde bulundugumuz bu devrimcilik-
sonrasl giinler ir;in giir;lii bir metindir. Ancak hit; kimse ar;1p
okumaya zahmet etmedigi ir;in, aruk sadece otel odalannda
kalm1~tir. Onu oraya koyanlann, ir;inde ne yazd1gma dair en
ufak bir fikri olsayd1, ona pekala bir porno iiriinii muame-
lesi yapar ve derhal imha ederlerdi. Devrim soz konusu ol-
dugunda, insan tiirii, diinyay1 giderek biiyiiyen bir esenlik
okyanusundaki sefalet adalanndan ibaret gorenlerle onu, gi-
derek biiyiiyen bir sefalet okyanusundaki esenlik adalann-
dan ibaret gorenler arasmda ikiye boliiniir. Aynca, tarihte
182 Kuramdan Sonra

insanhgm biiyiik kismi i<;in hi<; dogmam1~ olmak daha iyi


olurdu, diye dii~iinmekte Schopenhauer'e hak verenlerle,
bunu solculann abartma ah~kanhgmm deh~etli orneklerin-
den biri olarak gorenler arasmda da ikiye boliiniir. Bu, neti-
ce itibanyla, belki de ge<;erli tek siyasal boliinmedir. Yahu-
dilerle Miisliimanlar, Hiristiyanlarla ateistler, erkeklerle ka-
dmlar ya da liberallerle komiiniteryanlar arasmdaki boliin-
melerden <;ok daha temeldir. Bu oyle bir <;eli~kidir ki, her bir
tarafm, oteki tarafm inand1g1 ~eye nas1l inanabildigini anla-
·masi i<;in zahmetli bir hayal giicii eylemine giri~mesi gerekir.
Bu, elbette, biitiin anla~mazhklar i<;in ge<;erli degildir. Bro-
kolinin lezzetli olup olmadigl ya da Dork\o.g'in Avrupa'da-
ki en heyecan verici ~ehir ol up olmad1gmda anla~mazhga
dii~ebilirsiniz ama yine de, bu konularda anla§mamn nas1l
bir §ey olabilecegini kolayhkla hayal edebilirsiniz.
Radikaller, esenlik-okyanusu kuramm1 reddetmezler;
<;iinkii onlar zaten ilerleme ger<;egini reddederler. Bu kuram1
reddedenler, yalmzca muhafazakarlar ve postmodernistler-
dir. Baz1 postmodern <;evrelerde, "ilerleme" sozciigii, aslen
Elvis Presley'nin yiiziiniin esrarengiz §ekilde <;ikolatah kura-
biyelerde goriinmeyi siirdiirdiigiine inananlar i<;in kullamma
haz1r bekletilen tiirden, sindirici bir tepeden bakma tavnyla
kar§IIamr. Ancak ilerleme fikrine §iipheyle yakla~anlar, di§-
<;ideki anesteziklere burun kivirmazlar ya da musluklann-
dan akan temiz su biraz fazla bir tazyikle fi~kird1gmda nas1l
<;ileden <;Ikt1klanna dikkat etmezler. Biiyiik Patlama muha-
fazakarlan diyebilecegimiz tipler, altm <;agdan beri her ~eyin
kotiiye gitmekte olduguna inamrlarken, Duragan Hal mu-
hafazakarlanna gore altm <;ag bile· ah1m ~ah1m bir donem
olmami§tir. Onlara gore, y1lan zaten hep bah<;ede k1vnla
k1vnla siiriinmekteydi. Gidi§atm her zaman kotii yonde ol-
masi mant1ksal olarak §iiphelidir; ama bu iikmti baz1 muha-
fazakarlann boyle dii§iinmekteki 1sranm vazge<;irememi~
goriiniir. Baz!lan, tarihin tiim donemlerinin e§it §ekilde bo-
zuk oldugunu, baz1lan da ge<;mi~in bugiine iistiin oldugunu
one surer. T. S. Eliot'm The Waste Land'i, her iki inanc1 sa-
vunuyormu§ gibi de okunabilir.
Devrim, Temeller ve Fundamentalis!ler 183

Postmodernistler, ilerleme di.i~i.incesini reddederler r;i.inki.i


bi.iyi.ik anlatllardan rahats1zhk duyarlar. tlerlemeye duyula-
cak bir inancm, tarihin bir bi.iti.in olarak ba~tan beri istikrar-
h bir ~ekilde yukanya dogru gittigi gori.i~i.ini.i benimsemeyi
de zorunlu k1lacagm1 varsayarlar, ki bu gori.i~i.i de bir yaml-
sama oldugu gerekr;esiyle dogal olarak reddederler. Eger bi.i-
yi.ik anlaular konusunda daha az takmtllllarsa, kendi bildik-
leri yolu takip edip, ilerlemeye kar~1 daha pragmatik bir ta-
Vlr ahrlar ve dogru ama bir o kadar da s1k1c1 bir sonur; olan,
tarihin baz1 bak1mlardan ilerlerken, baz1 ba~ka bak1mlardan
bozulmaya ugrad1g1 gori.i~i.ine vanrlar. Marksizm, daha ya-
ratlCl bir di.i~i.insel hamleyle, ilerlemenin ve bozulmamn, ay-
m anlatmm birbirine s1k1 s1k1ya bagh farkh yi.izleri oldugu-
na i~aret ederek, bu fazlasiyla h1rpalanm1~ kli~enin kulaga
daha az bayag1 gelmesini saglamaya r;ah~1r. Kurtulu~un ze-
minini haz1rlayan ko~ullar, tahakki.imi.in de zeminini hazlr-
larlar.
Bu, diyalektik di.i~i.ince olarak bilinir. Modern tarih, aJ-
dmlanml~ bir maddi zenginlik, liberal degerler, sivil haklar,
demokratik siyaset ve toplumsal adalet masah olarak anla-
ulml~tlr; ama aym ~eyi berbat bir kabus olarak anlatmak da
mi.imki.indi.ir. Bu iki hikaye birbirinden asia kopuk degildir.
Yoksullann durumunu i~inden r;1k1lmaz yapan ~ey, k1smen
onu hafifletecek kaynaklann ancak belirli bir bolluk ir;inde
var olabilmesidir. Ar;hk deh~et vericidir r;i.inki.i gereksizdir.
Toplumsal degi~im, gezegenin ir;ler ac1s1 durumundan dola-
Yl gereklidir ama maddi geli~melerden dolay1 olanakhd1r da.
Ne var ki, r;ogulculuklanyla gurur duyan postmodernistler,
ilerleme sorununu daha tek tarafh degerlendirmeyi tercih
ederler.
Devrimin gerekliligini ortaya koyan, bir anlamda, di.iz
gerr;ekr;iligin ta kendisidir. Gezegenin ir;inde bulundugu du-
rumu inceleyen hir;bir aydmlanm1~, ortalama zeka sahibi
gozlemci, i~lerin esash bir doni.i~i.im olmadan yoluna koyu-
labilecegi sonucuna varamaz. Bu bak1mdan, gozi.i kapah ha-
yalciler, r;1lgm solcular degil, r;1karc1 pragmatistlerdir ashn-
da. Bunlar gerr;ekten stati.ikonun duygusalc1land1rlar. An-
184 Kuramdan Sonra

cak esash bir donii~iimden bahsetmek, bu degi~imin alacagt


bi«;ime clair bir ~ey soylemez. Devrimler, ne kadar htzh, kan-
h ve ani olduklanyla degil, ne kadar koklii olduklanyla ka-
rakterize edilirler. Bazt par«;ah reform siire«;leri, bir«;ok silah-
h ayaklanmadan daha fazla ~iddet dogurmu~tur. Ortak tari-
himizi iireten devrimlerin tamamlanmast, birka«; yiizyllt bul-
mu~tur. Bu devrimler, iitopik bir gelecek adma degil, mev-
cut durumun eksiklikleri yiiziinden yaptlmt~ttr. '
Walter Benjamin'in soyledigi gibi, insanlan devrim yap-
maya iten, ozgiirle~ecek torunlanmn hayalleri degil, kolele~­
tirilmi~ atalanmn hattraland!r. Bu, k1saca, o me~hur soru-
nun radikal versiyonudur: Geli~im denen ~ey bizim i«;in bu-
giine kadar ne yapmt~ttr? Hi«; kimse, birtaktm merak uyan-
dmct kuramsal deneyler adma radikal degi~imin getirecegi
aksakhklann ac1 verici sonu«;lanm goze almaz. Giiney Afri-
ka'daki trk aynmcthgmm ortadan kalk1~mda ya da Komii-
nizm'in ytklh~mda oldugu gibi, boylesi degi~imler ancak
ger«;ekten gerekli olduklan zaman yapthrlar. lnsanlar, ancak
rejimin ger«;ekle~tirilebilir bir alternatifinin, rejimin kendi-
sinden daha korkun«; olma ihtimali dii~iik oldugu zaman,
art1k eskisi gibi ya~amay1 siirdiirmemek gibi yiiksek diizey-
de rasyonel bir karar verebilirler.
Sivilceli, ~i~man ve a~m derecede utanga«; liseli ktzlar gi-
bi, radikaller de olduklan gibi olmamt~ olmayt yeglerler.
Kendilerini, tiiriin mevcut durumunun dayamgt birtak1m
uygunsuz, hafif tuhaf gorii~leri savunmak zorunda kalmt~
hissederler ve i«;ten i«;e normal olma y1 arzularlar. Ya da da-
ha dogrusu, arttk boylesi miinasebetsiz inan«;lar tarafmdan
cendere altma ahnmayacaklan zira bunlann zaten pratige
ge«;irilmi~ olacagt bir gelecegi ozlemle beklerler. l~te 0 Za-
man, insan ukmm geri kalamna kattlmakta ozgiir olacaklar-
du. Siirekli olarak «;izginin d1~mda olmak ho~ bir ~ey degil-
dir. Aynca insan varolu~unun toplumsalhgma inananlann,
bu anlattya yap1~arak kendilerini dogalanna aykm bi«;imde
ya~amaya zorlamalan paradoksaldu. Hayat'm amigolanna
gore, bu kabul edilemez derecede «;ileci bir tercihtir. Oysa,
t;ileciligin, tabii eger buna «;ilecilik denebilirse, herkes i«;in
Devrim, Temdler ve Funclamentalis.tler 185

daha bereketli bir hayat adma yapiidigim gormezler. Ashn-


da radikaller, Yeats'in deyimiyle, "Payla~IImami~ hi~bir ~ey
I Yegane ya da tam olamaz" ger~eginin farkmda olan insan-
lardan ba~kalan degildir. Bunun boyle olmas1 da, onlann
su~u degildir. Onlara kalsa, boyle olmam1~ olmasm1 tercih
ederlerdi.
~imdi, maddeci ahlak anlay1~ma, bu kez Shakespeare'in
Kral Lear'I tarafmdan sergilendigi ~ekliyle, bir kez daha baka-
hm. Lear oyuna her ~eye kadir olmasmm nedenlerinden biri-
nin bir bedene sahip olmay1~1 oldugunu zanneden mutlak
egemenlik megalomanisini ornekleyerek ba~lar. Kendi bede-
ninin meyvelerinden birini, k1z1 Cordelia'y•, ac!masizca red-
dederek, iktidarlann en maddi olammn kalbinde yatan be-
densizle~me fantezisini d1~a vurur. Bu noktada Lear, her ~ey
olduguna inamr; ama her ~ey olan bir kimlik, buyuklugunu
ol~mek i~in kendisini kar~!la~tiracak hi~bir ~eye sahip olma-
d!gi i~in, bir bo~luktan ibarettir. Benzer ~ekilde, egemenligin-
de tamam1yla kureselle~en bir ulusun, k1sa sure sonra kendi-
sinin kim olduguna clair en ufak bir fikri kalmayacaktu; tabii
eger daha once boyle bir fikri olmu~sa. Kendinin-bilgisi i~in
vazge~ilmez zorunluluk olan otekiligi yok etmi~ olacakt!r.
Oyunun ak1~1 i~erisinde, Lear mutevaz1 bi~imde belirlen-
mi~ bir "bir ~ey" olmamn, anlams1zca kureselle~mi~ bir
"her ~ey" olmaktan daha tercih edilebilir oldugunu ogrene-
cektir. Bunu ogrenmesi, digerlerinin ona soylemesiyle ger-
~ekle~mez; kald1 ki, etrafmdakiler ~ogu zaman onun azap
verici "Kim bana benim kim oldugumu soyleyebilir?" soru-
suna bile cevap veremeyecek kadar korkak ve ki~iliksizdir­
ler. Bunu, kendisine, mutlak iktidann unutmaya yatkm ol-
dugu ~eyi, yani bir bedeni oldugu ger~egini acimas!zca ha-
tirlatan Doga'mn vah~i inat~Ihg•yla yuzle~mek zorunda kal-
digmda ogrenir. Doga, onu nihayet kendi sonluluguyla ba-
n~mas! i~in terorize eder. Ve bunun i~ine otekilere duydugu
ve yaratiim1~ varhklara has olan merhamet de dahildir.
Boylece Doga, onu y1kimdan degilse bile yamlsamadan kur-
tar!r. .
Oyun, o unli.i hi~bir ~eyler ati~masiyla a~1hr.
186 Kuramdan Sonra

LEAR: ... karde~lerinden daha degerli bir par(:a i(:in ne


diyeceksin.
Konu~ bakaltm.
CORDELIA: Hi(:bir ~ey efendimiz.
LEAR: Hi(:bir ~ey mi.
CORDELIA: Hi(:bir ~ey.
LEAR: Hi(:bir ~eyden hi(:bir ~y (:tkmaz. Bir ~eyler soyle.

(1. PERDE, 1. SAHNE)

Lear'm parmagmt huysuzca saga sola sallamasma kar§tn,


en sonunda hi~bir §eyden ya da neredeyge hi~bir §eyden bir
§eyler ~tkar. Bu paranoid monark ancak feci §ekilde oliimlii-
liik koktugunu anladtktan sonra, kurtulu§ yoluna girer. Et-
rafmdaki yalanct sarayhlar da bu andan sonra onun goziin-
den dii§eceklerdir:

"Evet" dedigime "evef', "hayrr" dedigime "hayrr" dediler hep!


Yaltaklanmayla soylenen "evet" ile "haytr" Tann'ya inananlara
yakr~maz! Ama yagmurlar iliklerime i~leyip ruzgarlann beni
titrettigi gun; gok gurultusu ~agnlanma kulak asma yrp gurleme-
ye devam edince, ne mal olduklanm anladrm,foyalan pktr orta-
ya. Hadi oradan, onlar sozunun eri adamlar degil! Bana her ~e­
ye kadir oldugumu soyluyorlardt. Yalan, koca bir yalan! Bak i~­
te, ate~ler i(:inde krvramyorum, hummaya kar~r koyamryorum.

( 4. PERDE, 6. SAHNE)

Onun kiistah fantezilerini sondiiren hrtina, Lear'm yara-


ttlmt§b.gmt a~tga vurmu§tur. Kendi etini ilk kez ke§fetmi§tir
ve bunun yamnda kmlganhgmt ve sonlulugunu da. Glouces-
ter da korle§tirildiginde ve "Dover'a kadar yolunu koklaya-
rak bulma ya" zorlandtgmda a ym §eyleri hissetmi§ti. Kendi-
sinin de soyledigi gibi, "hissederek gormek"i ogrenmek zo-
rundaydt; akhmn, duyarh ve act ~eken bedeninin stmrlama:-
lan i~erisinde hareket etmesini saglamak i~in. Bedenimizin
dt§tna ~tkttgrmtz zaman, akhmrzm da dt§tna ~tkanz.
Drv~im, Temd[e~ vr Fundamenta!ist[e~ 187

Lear'in yeni ke~fettigi duyumsal maddecilik, yoksullarla


siyasal dayam~ma bijfimini ahr:

(:ml~1pla~ bi~areler,
her ~imseniz,
Bu acrmaszzfzrllnamn sellerine go gus gerenler,
Ba~lanmz• so~aca~ bir damm1z olmadan,
Bir deri bir ~emi~ ~alm1~ bedenlerinizle,
Lime lime olmu~ pa~avra giysilerinizle,
NasJI ~oruyabiliyorsunuz ~endinizi bOyle havalardan?
Tuhaf ~ey, ben bunlan hi~ du~unmemi~tim ~imdiye ~adar!
Ey dunyanm yuce ve gu~lu ~i~ileri,
l~te size ~ayJts•zyure~lerinizi iyile~tirmenin ilaCJ:
Bu zavalhlann ~e~ti~lerini siz de ~e~in ~i,
Ihti ya~lanmzdan jazlas1n1 onlara verip,
Tannlann ashnda daha adil oldu~lanm gosterebilesiniz.

(3. PERDE, 4. SAHNE)

lktidann bedeni olsayd1, iktidardan ifekilmeye zorlamrd1.


Zira kendi yaramg1 sefaletin acllanm duyumsayamamasmm
nedeni etsizligidir. Onun duyulanm korelten ise, bir maddi
miilkiyet fazlahg1d1r. Kendisine ait bir bedeni yoksa bile, sahip
oldugu maddi ~eyler, adeta bir tiir kalm, yagh et tabakas1 gibi
etrafm1 sarmalayarak onu merhamet duygusundan yaht1r:

.)ehvete doymu~lara, ba~~alanm du~unmeden bollu~ i~inde


yuzenlere,
Vurdumduymaz, ~ay1ts1Z ya~amlanyla,
Siz tannlann il~elerini hi~e say1p ~ole edenlere
Gosterin gucunuzu va~it ge~irmeden,
Ortadan ~al~szn bu dengesiz dag1hm,
Her~es ihtiyacJ ~adar edinsin.

(4. PERDE, 1. SAHNE)

btekiler ijfin hissettigimiz sempati duyumsal olarak ta-


mamen tiikenmediyse, onlann yoksunluklanndan oyle e.tki-
188 Kumrndan Sonm

leniriz ki, bizi onlann peri§anhklanm hissetmekten ahkoyan


e§yalan onlarla payla§mak isteriz. Boylece, sorunun kendisi,
~oziim olur. Bedenin yenilenmesi ile servetin radikal bi~im­
de yeniden-da~ttllmast arasmda yakm bir ba~lant1 vardtr.
Tam olarak algtlayabilmek i~in hissetmek zorundaytz ve be-
deni hissedebilmek i~in, onu haddinden fazla miilkiyetin
uyu§turucu etkisinden kurtarmamtz gerekir. Zenginler, duy-
guda§hktan bir miilkiyet a§mh~t yiiziinden U7!akla§trken,
yoksuHann bedenlerini hissizle§tiren miilkiyeti,n azh~tdtr.
Zenginler i~in kendi duyumsal yoksunluklanm gidermek,
btekilerin maddi yoksunluklanm hissetmek anlamma gele-
cektir. Ve bunun sonucu, salt bir duygusal de~i§im de~il, ra-
dikal bir toplumsal de~i§im olacakur. Sh~kespear'in hayal
giiciinde, komiinizm ile bedenseHik s1k1 stktya ili§kilidir.
Zenginlerin sorunu, miilkiyetin onlan §imdiki zamamn
i~inde sanp sarmalamast ve boylece oliimii dii§iinmekten
ahkoymastdtr. Zenginlerin daha gelip ge~ici; yoksullannsa
daha giivenli bir hayat ya§amaya ihtiyact vardtr. Bu durum-
da ideal kombinasyon, e§yamn yeterlili~i i~inde ama her an
e§yadan vazge~meye haztr §ekilde ya§amaktlr. Bunun yaka-
lanmast olduk~a gii~tiir; ama ashnda herkes en sonunda,
oliimle birlikte, bu feragatte bulunmaya mecbur edilir. E§ya-
dan hemen §imdi vazge~meye haztr olmak, bir giin oliim gel-
di~inde, onu oldu~undan daha az korkun~ ktlar. Yoklukla
ya§amaya ah§mt§sak, arzulanmiZl pudar ve feti§lerle doyur-
mayt reddetmi§sek, ya§arken oliim i~in gerekli provay1 yap-
mt§IZ ve onun daha az korkutucu goziikmesini sa~lamt§IZ
demektir. Ya§arken kendinden-feda etmek, blum amndaki
nihai kendinden-vazge~i§in bir provastdu. Sorun §U ki, zen-
ginler var olduk~a, yoksuHar boHuk i~inde ya§ayamazlar,
ote yandan yoksuHar var olduk~a, zenginler kendilerine ge-
lip geQicilik temelinde bir ya§am kuramazlar. Her iki tarafm
da, siirekli olarak arkalanm sa~lama almast gerekir.
Miilkiyet, sizi ger~ek bir gelecekten yoksun btraktr. Sizi,
gelece~in, §imdinin bitimsiz tekranndan ibaret olaca~ma
inandmr. Gelecek, kodamanlar i~in, aym §imdiki gibi ola-
caktu. En biiyiik umut, onemli hi~bir §eyin olmamastdtr. En
Devrirn, Ternrller ve Fundarnrnrahsrlrr 189

~ok neden korktuklan soruldugunda, zenginler, eski bir Sri-


tanya ba~bakammn sozleriyle cevap verebilirler: "Olaylar,
sevgili ~ocugum, ola ylar." Kinin degilse bile, fesa thklann
~ogunun kokiinde yatan ~ey, nefretten ziyade korkudur.
Zenginlerin hayatlannda ihtiya~ duyduklan ~ey, daha fazla
devams1zhk, yoksullannsa daha fazla istikrard1r. Zenginle-
rin gelecegi yoktur ~iinkii onlann fazlas1yla "~imdi"si var-
dlr; ote yandan yoksullann da gelecegi yoktur ama bu onla-
nn ~ok az "~imdi"sinin olmasmdand1r. Oolay1s1yla, iki ke-
sim de kendilerine ait tatmin edici bir anlau kuramaz.
Bat1, ve ozellikle Amerika, Lear' dan pek ders almam1~tir.
ABO, ba~ans1zhg1 utan~ verici, kii~iik dii~iiriicii ve hatta dii-
pediiz giinah olarak goren bir ulustur. Kiiltiiriinii digerlerin-
den ay1ran, onun hac1 yatmaz karakteri, hi~bir ~eyden etki-
lenmeyen ne~eliligi, ~okmeyi, ~ekilmeyi ya da "hay1r yapa-
mazsm" demeyi ~iddetle reddetmesidir. Profesyonel ~ikayet­
~ilerden, alaycllardan ve stoac1 ~ileke~lerden olu~an ve bizim
Britanyahlar olarak bildigimiz insan kiimesinin aksine~
Amerikan ulusu hevesli evet-deyicilerden ve hararetli yapa-
bilirimcilerden olu~ur. Psikanalistler d1~mda hi~bir insan
grubu "riiya" sozciigiinii onlar kadar s1k kullanmaz. Ameri-
kan kiiltiirii, s1mr kavramma ve dolay1s1yla insan biyolojisi-
ne derin bir dii~manhk besler. Postmodernizmin beden ta-
kmtlSl ve biyoloji fobisi vard1r. Bed en, ABO' deki kiiltiirel
~ah~malarda ~ok popiiler bir konudur ama bu plastik, yeni-
den-~ekillenebilir, toplumsal olarak yap1landmlm1~ beden-
dir, hastalanabilen ve olen madde par~as1 degil. Oliim,
oniinde sonunda kar~1m1za ~1kan mutlak ba~ans1zhk oldugu
i~in, Amerika'da hi~bir zaman tart1~ma konulanndan en
~ok tercih edileni olamam1~t1r. Britanya filmi Dort Nikah Bir
Cenaze'nin ABO'Ii dagltlmc1lan, ba~aramad1larsa da, filmin
ad1m degi~tirmek i~in ~ok ugra~m1~lard1.
Boylesi bir kiiltiirde, ya~anabilecek olaylar ne derece kor-
kun~ olursa olsun, hi~bir trajedi olamaz. Amerika Birle~ik
Oevletleri, ~u anda tarihinin belki de en korkun~ donemiyle
yiizle~mek zorunda kalm1~ olsa da, derin bir ~ekilde anti-tra-
jik olan bir toplumdur. Zira trajedi, partneri komedi gibi,
190 Kurarndan Sonra

insan hayatmm defolu, kusurlu dogasmm i~sel kabulune da-


yamr; ger~i trajedi soz konusu oldugunda, ki~inin bu farkm-
dahk duzeyine eri~mesi i~in yolunun cehennemden ge~mi~
olmast gerekir, insamn kendini-kandtrmast o derece inat~1
ve direngendir. Komedi, puruzliiliigu ve kusurlulugu en ba~­
tan sineye ~ektigi i~in, dinsel ideallerle ilgili yamlsamalara
kaptlmaz. Boylesi ~atafath budalahklara kar~t, gundelik ya-
~amm al~akgonullu, suregiden, yok edilemez n\alzemesini
one ~tkanr. Hi~ kimse i~inde bulundugu durumun trajikligi-
nin farkma varamaz; ~unku hi~ kimse o kadar e~siz bi~imde
degerli degildir.
Bunun tersine, trajik ba~ karakterlerin, Aefolulugun ~eyle­
rin dokusuna i~kin oldugunu ve puruzluluk ve kusurlulugun
insan hayatmm i~lemesini saglayan unsurlar oldugunu takdir
etmeleri i~in, etraflanmn bir ate~ ~emberiyle ~evrelenmi~ ol-
mast gerekir. Bir bi~im olarak, trajedi hala o katt, affetmeyen
superegonun, onlara uygun ~ekilde ya~amamtz i~in ba~anstz­
hklanmtzt gozumuze sokarcasma bize hattrlatan o zalimane,
talepkar ideallerin esareti altmdadtr. Aym zamanda, komedi-
den farkh olarak, tum ideallerin yapmactkhktan ibaret olma-
dtgmm da farkmdadtr. Trajedi boylesi havah kavramlara iti-
,bar etmeyi goze ahyorsa, komedi de bunlara clair bir tur po-
pulist kinizmi goze ahr. Trajedi ba~anstzhktan zaferi gu~luk­
le sokup ~tkarmakla ilgiliyken, komedi dogrudan dogruya
ba~anstzhgm zaferiyle, zaytfhgtmtza ili~kin ~arptk bir farkm-
dahgm bizi nastl daha gu~lu ktldtgtyla ilgilenir.
Trajedideki konulann ~ogu, kaderimizin tumuyle bizim
elimizde olmadtgl ger~egi etrafmda doner. "Se~imlerimden
ben sorumluyum"un gayet olagan, "0 benim hatam degil-
di"nin kabul edilebilir bir ifade saytldtgt Amerikan kulturu-
nun hazmetmekte gu~luk ~ektigi, i~te bu ger~ektir. Bir~okla­
nm idam hucrelerine sokan, i~te bu doktrindir. Ge~mi~i
olumle dolu, yorgun Avrupa'da ise, i~inde kendi se~imlerini
hayata ge~irebilmek i~in kendi ozgurlugune bile ket vuran
benligin gomulu oldugu tarihin devasa moloz ytgmlanm
gormezden gelmek ~ok daha zordur. Bu nedenle, orada her
an meydan okumaya haztr bekleyen idealizmden ~ok, ki-
Dtvrim, Ttmtlltr vt Fundamentalistltr 191

nizm modadtr. ABO isten«;-gi.ici.ini.in i.ilkesiyse, Avrupa bazt


baktmlardan neredeyse tam tersi olan Nietzche'nin gi.i«; is-
tencinin evidir.
Amerika'da oli.imsi.iz olan, yatmayt ve olmeyi reddeden,
kesinlikle isten«;tir. Arzu gibi, her zaman sonsuz kaynagm-
dan «;tkmaya haztr, daha fazla isten«; vardtr. Ama arzuyu
basktlamak hayli zorken, isten«; basktlayamn ta kendisidir.
Bu,_korkutucu derecede tavizsiz bir di.irti.idi.ir; h1z kesmek ya
da gemlenmek, ironi ya da kendinden-~i.iphe etmek nedir
bilmez. Di.inyaya kar~l oylesine h1rsh, oylesine a«;gozli.idi.ir
ki, onu o muazzam gazab1yla parampar«;a etmek, o doymak
bilmez bogazma tlkl~tlrmak ister. Isten«;, gordi.igi.i her ~eye
a~1k olurmu~ gibi gori.ini.ir ama ashnda gizliden gizliye ken-
disine a~1kt1r. ~ogunlukla askeri bir bi«;im almast hi«; de ~a­
~lrt!Cl degildir; zira i«;inde yerinde duramayan bir oli.im di.ir-
ti.isi.ini.i saklar. Erkeksi enerjisiyle panik i«;indeki bir oli.imi.i
inkar «;abas1m ortmeye «;ah~1r. Onda olast en gi.i«;li.i kendine-
yeterlilik iddiasmm kibri vardtr.
Bu her ~eyi yok eden isten«;, kendi yans1masmt Amerikan
ki.ilti.iri.ini.in iradecilik kli~elerinde bulur: Tek sm1r gokyi.izi.i-
di.ir, asia asia deme, kendine inancm varsa i.istesinden gele-
meyecegin ~ey yoktur. Ozi.irli.iler yi.iri.iyemiyorlarsa, eri azm-
dan kendilerini i.istesinden gelinmesi zor bir ~eye meydan
okuyan kahramanlar olarak yeniden-tammlayabilirler. Ger-
«;ek di.inyaya «;ok gev~ek baglarla baglanm1~ olan her ideolo-
jide oldugu gibi, insanlar "hayat kutsaldtr", "her insan ozel-
dir", "hayattaki en iyi ~eyler bedelsizdir" ti.iri.inden, fiyaka-
h" ama uyduruk soylemlere aym zamanda hem inamrlar,
hem de inanmazlar. ldeoloji, Freud«;u bilin«;d1~1 gibi, «;eli~ki­
leri yasaklayan kanunun hi«; el si.irmedigi bir alandtr. ~tlgm­
ca aktif olan isten«; varhgm1 si.irdi.irdi.igi.i si.irece, hi«;bir son-
luluk ve dolayis1yla hi«;bir trajedi olamaz. Isten«; ki.ilti.i toy,
kitsch bir iyimserligin i.iri.ini.idi.ir; gozler geni~ vizyonu ku-
caklayacak kadar a«;tk, keman nagmeleri usul usul inlemek-
tedir.
Arstzca umut dolu olan bu iklimde, negatif di.i~i.inmek bir
di.i~i.ince su«;una ve hiciv, bir siyasal ihanete doni.i~i.ir. Herkes
192 Kuramdan Sonra

kendini iyi hissetmeye zorlamr ama sorun baz1lanmn zaten


yeterince kotii bir §eyler hissetmiyor olmas1d1r. Evanjelik
H1ristiyanlar, dolandtrlClhk ya da pedofili su<;lanndan ha-
pishaneye gotiiriiliirlerken bile, yiizlerinde manik bir smtl§
oldu~u halde, erken donem Filistin'inde bir idam mahkumu
olan lsa'ya duyduklan imam haykmyorlar. Smm sayg1s1zca
inkar etmesiyle, kahn kafah ne§elili~iyle ve <;1lgmhk diizeyi-
ne ula§ffil§ idealizmiyle, sonsuz olana duyulan bn arzu, an-
tik Yunanlan iirpertiyle titretecek ve korku dolu gozlerle
gokyiiziine bakuracak tiirden bir a§m kibir halini temsil
eder. Ashnda bugiinlerde istencin baz1 ylimaz savunuculan,
lntikam Tann<;as1'mn i§aretlerini gormekt\<;in, korku dolu
gozlerle gokyiiziinii tanyorlar.
Amerikan imperium'unu destekleyenler, bu tiir yorumla-
ra kar§lhk vermek zorunda de~ildirler. Bunlara basit<;e
"Amerikan-kaq1t1" yaftas1 yapl§tlrarak dikkate almayabi-
lirler. Bu ola~aniistii kullam§h bir taktiktir. Buna gore,
Amerika Birle§ik Devletleri'ne yonelen her tiirlii ele§tiri, Su-
sam Sokagt ve domuzburgere duyulan patolojik bir g1c1khk-
tan kaynaklanmaktad1r. Bunlar, akh ba§mda ele§tiriler de-
~il, daha talihsiz medeniyetlerin i<;ini kemiren k1skan<;h~m
ifadesidirler. Bu takti~in uygulama alammn daha da geni§-
letilmemesi i<;in goriiniirde hi<;bir sebep yoktur. Mesela, Ku-
zey Kore'nin i~ren<; insan hakk1 ihlallerine yonelen ele§tiri-
lerin, yalmzca Kore-kar§lth~mm hastahkh belirtileri oldu~u
soylenebilir. y a da yine benzer §ekilde, \=in'in idamlanyla
mutlu otokrasisine soviip sayanlann, Avrupa-merkezli dii-
§iinme saplant1s1 olanlardan ibaret oldu~u da.
"Ger<;ekte her §ey karmakan§lk bir kar§lhkh ba~lmhhk­
lar a~1yla belirlenirken" der W. G. Sebald'm Vertigo roma-
nmda bir karakter, "ki§inin olaylann akl§lm, kendi miida-
halesiyle, salt isten<;-giiciiyle de~i§tirmeye muktedir oldu~u
dii§iincesi, kokiine kadar <;1lgmcad1r." Is ten<; kiiltii, bedensel
varolu§ bi<;imimizden kaynaklanan ba~1mh oldu~umuz ha-
kikatini yads1r. Bir bedene sahip olmak, ba~tmh olarak ya-
§amaya mahkum olmak demektir.lnsan bedenleri kendine-
yeterli de~ildir: Onlann miza<;lannda, arzu olarak bilinen ve
Devrim, Ttmtfltr vt Fundamtntalistltr 193

onlan kendilerine yabanc1 klian bir ~ey vard1r. Bizi hayvan-


olmayan-hayvan yapan bu arzudur: dikba~h, serseri ve do-
yumsuz. Vah~i hayvanlar gibi ya~1yor olsayd1k, varolu~u­
muz ~bk daha az ~arp1k olurdu. Arzu, sahip oldu!tumuz
hayvansal i~giidiilere s1zar ve onlan do!tru yoldan ~1kanr.
Ote yandan, bizim, tiirsel varh!tlmlztn s1mrlan i~erisinde
kendimizi donii~tiirebilen tarihsel yarat1klar olmam1z da, di-
!ter bir~ok~eyin yamnda, arzu sayesindedir. Kendini-belirle-
yen olmaya muktedirizdir; ama ancak daha derin bir ba!tlm-
hhk temelinde. Ba!t1mhhk, ozgiirlii!tiimiiziin ko~uludur, ih-
lali de!til. Yalmzca ba~kalan tarafmdan desteklenenler, ken-
dilerini ozgiir olmaya yetecek kadar giivende hissedebilirler.
Kimli!timiz ve esenli!timiz, her zaman Oteki'nin korumas1
altmdad1r.
"Kendine-isten~li olmak" der St. Augustine Confessi-
ons'mda, "kendi kendini ho~nut etmek anlammda tek bir
benli!tin i~inde olmakur; bu da tiimiiyle hi~bir ~ey olmak de-
!tilse bile, hi~li!te ~ok yakla~mak demektir." Ba!tlffiSIZ olarak
var olmak, bir tiir s1hr olmakt1r. Kendine-isten~li olanlar,
bir totolojinin bo~lu!tuna sahiptir. Benli!tin d1~mdaki kural-
lara gore hareket etmeyi, kendi kaderinin yazan olmamakla
bir tutma yanh~ma dii~erler. Hakikat ise, bizim i~in, hi~bir
tekil bireyin icat etmemi~ oldu!tu kural ve geleneklere uy-
mak d!~mda, bir ereksel eylem alammn olmadl!tldlr. Bu ku-
rallar, Romantiklerin dii~iindii!tii gibi, bireysel ozgiirlii!tiin
iizerinde bir sm~rlama de!tildir, aksine onun varolu~ ko~ulla­
nndan biridir. Prensip olarak yalmzca benim i~in anla~!labi­
lir olan kurallara gore hareket edemem. Boyle hareket etme-
ye ~ah~sayd1m, ne yapt1!t1m hakkmda ba~ka herhangi birin-
den daha fazla fikrim olmazd1.
Ne var ki, istencin kar~1smda muazzam bir ket vard1r:
kendisi. Diinyay1 istedi!ti ~ekle sokabilir ama oyle yapabil-
mek i~in, kat1, boyun e!tmez olmas1 ve dolay1s1yla kendi
elastikiyet dii~kiinlii!tiinden kurtulmas1 gerekir. Bu kauhk,
imal etmi~ oldu!tu diinyadan keyif alamayaca!t1 anlamma da
gelir. Oyleyse geli~menin oniindeki Slmrdan kurtulmak i~in,
bizi 0 Stn!rlann Otesine itmeye ~ah~an istencin gitmesi gere-
194 Kuramdan Sonra

kir. lhtiyac1m1z olan, surekli olarak ~ekil verilebilir bir dun-


yadlr ama uzla~maz istenr;ten annm1~ haliyle. E~er dunyamn
kendisi oznelli~in yuzer-gezer do~aS1010 tum ozelliklerine
sahip olacaksa, direngen insan ozne ortadan kaybolmak zo-
rundadlr. Ve bu, postmodernizm kulturudur. Postmoder-
nizmle birlikte, istenc; kendisine geri doner ve o c;ok gayret-
ke~ istenr;li ozneyi esir ahr. Her parc;as1, etrafmdaki toplum
gibi da~m1k ve r;e~itli olan bir insan turu do~urur~
Postmodern du~uncenin meydana getirdi~i, merkezsiz,
hazc1, kendini-yeniden ureten, durmaks1zm her ~eye uyum
sa~layabilen bir yarat1kt1r. 0 nedenle, disko ve supermar-
kette ortama mukemmel bir uyum sa~la.,yan bu tipleme,
okulda, mahkeme salonunda ve ~apelde o kadar ba~anh de-
~ildir. Konu~mas1, Endonezyah bir bahkc;1dan c;ok Los An-
gelesh bir medya patronunu andmr. Postmodernistler, ev-
renselli~e kar~1 c;1karlar ve bu noktada tutarhd1rlar da; zira
hayranhk duyduklan insan turunden daha yerel olan hir;bir
~ey yoktur. Art1k kimli~imizi ozgurlu~umuze feda etmek zo-
rundayml~lz gibi du~unurler ama geriye o ozgurlu~u kulla-
nacak kimin kalaca~1 sorusu cevaps1z kahr. Dur durak ver-
meden seyahat etmekten, adm1 haurlayamaz hale gelecek
kadar ba~1 donmu~ ve sersemlemi~ bir ~irket yoneticisi gibi
oluruz. Insan ozne, nihayet kendi ozgurlu~une k1s1tlama ge-
tiren kendisinden kurtulur. Kat1 olan her ~ey eriyip havaya
kan~acaksa, insan bunun bir istisnas1 olamaz.
Buna, toplumsal hayatm sa~lam temelleri oldu~una clair
du~unceler de dahildir. "Yapt1~1m1z hir;bir ~ey" diye yazar
Ludwig Wittgenstein, "mutlak ve nihai bir;imde savunula-
maz""'; bu, modern du~uncenin dayanak noktalanndan biri
olarak ahnabilecek bir ifadedir. Vah~ice fundamentalist
olan bir c;a~da, tum du~uncelerimizin, ozellikle post-yap1sal-
c1h~a ve postmodernizme has olan bu gec;ici do~as1, son de-
rece hay1rh bir ~eydir. Bu kuramlann kor noktalan ve on-
yargllan neler olursa olsun, fundamentalistlerin 0 olumcul

• Ludwig Wittgenstein, Culture and Value, Oxford, 1966, s. 16.


Devrim, Teme!ler ve Fundamenta!ist!er 195

kendini -iistiin gorii~leriyle k1yasland1gmda soluk kahrlar.


Ve hatta fundamentalizmin bu tavnna panzehir bile olabi-
lirler. Sorun ~u ki, bir k1s1m postmodern dii~iincenin destek-
leyicisi olan ~iiphecilikle onun, tam da yiizle~ilmesi gereken
"derin" ahlaki ya da metafizik diizeydeki fundamentalizmle
muhatap olmaktan ho~lanmamasm1 birbirinden ay1rmak
zordur. Ashna bakll1rsa, bu, bugiin kiiltiir kurammm ir;ine
dii~tiigii ikilemin ozeti olarak dii~iiniilebilir. Postmoderniz-
min, aym ger; donem Wittgenstein'm oldugu gibi, derinlige
kar~1 bir alerjisi vard1r; fundamentalizmde yanh~ olan ~eyin,
onun argiimanlanm evrensel, ilk-ilkesel, tarihsel-olmayan
bir diizeyde kuru~u olduguna inamr. Bu noktada, postmo-
dernizm hatahd1r. Sorun, fundamentalizmin iddialanm
oturttugu dii:iey degildir, bizzat bu iddialann dogas1d1r.
Birtak1m kendini-kamtlayan ilk ilkelere baglanmadtgt sii-
rece, soyledigimiz ya da yaptlgtmlz her ~eyin havada ur;u~a­
cagt dii~iincesi dogru degildir. Birileri bana toplum ir;inde
neden kafamda kese kagtdtyla dola~makta tsrar ettigimi so-
racak olursa, kendi goriinii~iimiin bilincinde oldugumu soy-
lemem benim ir;in yeterli bir ar;1klama olur. Daha da ileri gi-
dip, kiir;iikken ebeveynimin bana Boris Karloff'un minyatiir
versiyonuna benzedigimi soylediklerini ve boyle soyledikle-
rini r;iinkii onlann, benim ozgiivenimi lime lime etmekten
sap1kr;a bir haz duyan psikopat sadistler olduklanm ekle-
mem gerekmez.
Ebeveynimin neden o hale geldiklerini de ar;1klamak zo-
runda degilimdir. "Kendi goriinii~iim hakkmda bir oz-bi-
lince sahibim", bir ar;1klama olarak, "baz1 insanlar psiko-
patttr i~te" ~eklinde ilk ilkelere dayandtrmaya r;ah~acagtm
ar;1klamalardan ne eksik ne fazladtr. Soyledigim ~imdilik
bir dip-r;izgi olarak i~ gorebilir. Wittgenstein'm tavsiye etti-
gi gibi: Size koydeki son evin hangisi oldugunu sorarlarsa,
boyle bir evin olmad1g1 r;iinkii her an birilerinin yenilerini
in~a edebilecegi gibi bir cevap vermeyin. Evet yenisini yapa-
bilirler ama ~u an ir;in orada duran ev, en sonuncusudur.
Koy bitimsizdir. Ar;1klamalar ise bir yerde son bulmak zo-
rundadlr.
196 Kummdan Sonra

T abii, bunun tehlikeleri de vard1r. "Gerekr;elendirmeleri


son una kadar tiiketmi~sem ", der Wittgenstein o basit, ta~ra­
h ki~ili~ine uyacak ~ekilde, "Kaya katmamna ula~mr~rm ve
kiire~im yamulmu~ demektir. l~te o zaman, ~oyle soylerim:
'Elimden bu kadan geliyor."'>~- Ama ya elimden gelen ~ey,
ya~h insanlan doland1rarak, onlann hayat boyu didinip ya-
rattrklan birikimleri eHerinden almaksa? Bunlan soylerken,
Wittgenstein'm bundan daha temel meseleleri dU~iinmekte
oldu~u do~rudur. Akhnda, dii~iindiiklerimizi dii~iinmemizi
ve yaptrklanmrzr yapmamrzr sa~layan kiihiirel formlar var-
dlr. Bizi her ~eyden once insan ozneler olarak kuran ya~a­
mm bir;imi iizerine ele~tirel bir ta vrr alm•ya r;ah~tl~rmrzda
kiire~imiz sert kayadan geri seker. Ama yine kendimizi bu
durumdan hir; de rahatsrz hissetmeyebiliriz. Bizi biz yapan
~eylerin r;o~u, nesneHe~tirmeyi bile ba~aramayaca~rmrz ah~­
karihklara kadar uzanmaz. Wittgenstein bu konuya tartr~­
maya ar;rk bir;imde fazla antropolojik yakla~ml~tlr.
Peki oralara kadar uzanan herhangi bir ~ey var m1d1r?
Modern kuramm biiyiik krsmr ir;in cevap "kiiltiir"diir. Ni-
etzscheciler ir;in giir;tiir. Bazr anti-kuramcrlar ir;in inanr;trr.
lnanr;lanmlZln nereden geldi~ini soramayrz zira bu soruya
verilebilecek cevabm kendisinin de o inanr;lann dilinde ifa-
de edilmesi gerekir. Onceki sayfalarda biz, olas1 bir cevap
olarak, bugiinlerde hir; popiiler olmasa da, irisan do~asr ya
da tiirsel-varh~I onerdik. Do~ a kola yhkla ka vranabilecek
bir terim de~ildir. Alpha Centauri yrldrzmdan gelen antro-
pologu, miizik yapmamn ve iizgiin hissetmenin do~amrzda
varolan ~eyler oldu~u konusunda bilgilendirdi~imiz zaman,
artrk ona soyleyebilece~imiz daha fazla ~eyimiz kalmaz.
"Ama neden?" diye sorarsa, do~a kavrammr yakalayama-
mr~ demektir.
En azmdan insanlar soz konusu oldu~unda, bu bir tiir
ozciiliiktiir. lnsanlarla ilgili bazr ~eylerin de~i~medi~ini on-
goriir goziiktii~ii ir;in, bugiinlerde radikal dii~iiniirler ona

• Ludwig Wittgenstein, Philosophical Investigations, Oxford, 1963, s. 85.


Devrim, Temeller ve Fundamentalistler 197

clair derin ~i.ipheler beslerler ve bu ~i.iphelerinde kesinlikle


hakhd1rlar. Oli.im, zamansalhk, dil, toplumsalhk, cinseHik,
ac1 ~ekmek, i.iretim ve benzeri olgular gibi baz1 ~eyler, insan-
hk durumunun zorunluluklan olma anlammda, degi~mez­
ler. Ama daha once de sozi.ini.i ettigimiz i.izere, anti-ozci.ile-
rin, neden moda tasanmc1lan ve TV programc1lanyla aym
di.i~i.insel ~izgiye girerek, degi~imin her zaman arzu edilir bir
~ey oldugunu varsaymalan gerektigi merak konusudur. Or-
tahkta, insanlann konu~mamalan ve seks yapmamalanmn
arzu edilir ~eyler oldugunu di.i~i.inen, ketum ve garip pi.iriten
tipler olabilir ama ~ogumuz bu fikirde degilizdir. Daha kur-
naz anti-ozci.iler, daha once gormi.i~ oldugumuz gibi, boyle
~eylerin tahammi.il edilmesi gereken ger~eklikler oldugunu
kabul ederler ama buradan onemli bir sonu~ ~lkanlamaya­
cagml one si.irerler. Onemli olan ki.ilti.irdi.ir; bu evrensel ha-
kikaderin insanhk tarihinin ak1~1 i~erisinde fiilen gori.ini.imi.i-
ne bi.iri.indi.igi.i ~ok ~e~idi, birbiriyle ~at1~an formlardan olu-
~an ki.ilti.ir.
Bu bir anlamda dogrudur, bir ba~ka anlamda da olduk-
~a tuhafur .. Mesela, oli.imi.in bi.iri.indi.igi.i ~e~idi ki.ilti.irel
formlann oli.imi.in ger~ekliginden daha onemli oldugu nasll
di.i~i.ini.ilebilir? Baz1 insanlar ayakta gomi.ili.irken, bazilanmn
tabudan ba~mda ti.ifekle ate~ etme seremonisinin yapllmas1
olgusu, neden bir yi.izy1l sonra hi~birimizin etrafta olmaya-
cagi gibi deh~et verici bir hakikatten daha onemli gozi.iksi.in
ki? Oli.imsi.iz Alpha Centauri antropologu, bunlardan han-
gisini daha kayda deger bulurdu? Bir ~eyin dogal oldugu
ger~egi, onu otomatik olarak kabul edilebilir yapmaz; anti-
ozci.ilerin korktugu ~ey k1smen budur. Oli.im dogald1r ve ba-
ZI hastahk bi~imleri de muhtemelen oyle; ama bir~ogumuz
onlardan tamamen kurtulmay1 tercih ederdik. Kara mamba-
lann o kadar korkutucu derecede h1zh hareket etmemeleri,
bizim i~in daha tercih edilebilir bir durum olurdu ama i.izer-
lerine ag1rhklar koyamayacag1m1za gore, bu konuda elimiz
kolumuz bagh gibi gozi.iki.iyor. Her hali.ikarda, insamn ozi.i,
ti.imi.iyle degi~imle ilgilidir. Her ~eyden once bir rarihe sahip
olmamiz, i.iretken, roplumsal, cinsel, dilsel hayvanlar olu~u-
198 Kurarndan Sonra

muzdan kaynaklamr. Bu doga radikal bi~imde degi~ecek ol-


saydt ki.ilti.irel, tarihsel yarat1klar olmaktan ~1kard1k. 0 ne-
denle, anti-ozci.iler §iiphesiz bir ikilemin i~indedirler.
Temelle ilgili sorun, her zaman altlna bir ba~kasm1 kay-
dirmamn olanakh gozi.ikmesidir. Onu tammladigmiz anda,
nihailigini kaybeder gozi.iki.ir. Di.inya bir filin i.izerinde duru-
yor olabilir ve fil de bir kaplumbagamn; ama kaplumbaga
neyin i.izerinde duruyor? Kendinizi iyice kas1p, ahti-temelci-
lerin o me~hur cevab1 gibi, a§agmm ti.imi.iyle kaplumbaga-
larla dolu oldugunu one si.irebilirsiniz, ama nereye kadar?
Pascal'm Pensees'de i~aret ettigi gibi: " ... nihai oldugu varsa-
yilanlann (ilkelerin) kendi ba~lanna ay<Jkta durmadigmi,
ba~kalanna dayand1gm1 ve onlann da daha ba~kalanna da-
yandigmi ve boylece hi~bir nihailigin mi.imki.in olmadigmi
herkes gorebilir.""' Dostoyevski'nin Yeraltmdan Notlar'mm
ac1h ba~kahramam, "elime ge~irdigim her birincil neden be-
raberinde derhal bir ba~kasm1 getiriyor ve bu yenisi ilkinden
daha da birincil oluyor ve bu surgit devam ediyor" diye ya-
kmir. Bu sonsuz geri gidi~ten ka~mabilmeniz i~in ihtiyacm1z
alan ~ey, kendini-kamtlayan ve kendini-gerek~elendiren bir
temeldi. Kendini-temellendiren bir temele ihtiyacamz vard1.
Ve bu role soyunabilecek makul adaylarla ~1kagelmek, gele-
neksel olarak felsefenin gorevi oldu.
T ann di.i~i.incesini icat etmek, bu probleme getirilebilecek
en si.iratli ~ozi.imdi.ir; ~i.inki.i Tann, tamm1 geregi, daha deri-
nine inemeyeceginiz ~eydir. 0, Spinoza'mn soyledigi gibi,
bir "kendisinin nedeni alan Neden'dir"; ama~lan, gerek~e­
leri ve niyetleri ti.imi.iyle kendisinin i~erisindedir. Ne var ki,
bu sonsuza dek ya~ayacak bir ~ozi.im degildi. Her ~eyden
once, Tann, bir c;ozi.im i~in fazla muglakt1, bulamktl. 0, bir
ilke, bir varhk, tammlanabilir bir ~ey ya da hatta AI Go-
re'un, tart1~mah da olsa, oldugu anlamda bir ki~i bile degil-
di. T ann ve evreni toplarsamz, iki etmez. \=i.inki.i eger T ann
ger~ekten di.inyamn temeli olsayd1, o zaman ~ok net bi~im­
de ti.im evreni kriminal bir umursamazhk amnda alelacele

• Blaise Pascal, Penstes, Londra, 1995, s. 62.


Devrim, Temeller ve fundamenca!iscler 199

yaratm1~ ve a<;Iklanmasi gi.ic; bir<;ok ~ey yapm1~ demek olur-


du. Mesela, kloroformun yamnda bize ned en kolera y1 da
verme ihtiyac1 hissetmi~ oldu~unu anlayamazdtk. Ti.im pro-
je, <;1lgmhk derecesinde a~m tutkulu olmu~ olurdu ve radi-
kal bi<;imde yeniden elden ge<;irilmeye ihtiya<; duyardt. Tan-
n di.i~i.incesini, derileri kimyasal silahlarla kavrulan ki.i<;i.ik
<;ocuklarla yan yana di.i~i.inmek olduk<;a gi.i<; olurdu.
Fakat Tann'mn saygmh~ma golge di.i~i.iren daha ba~ka,
onun gori.inen vah~etinden ote nedenler vardt. Bir temelden
bekledi~iniz, ~eylerin neden olduklan gibi olmak zorunda
olduklanna clair anlamh bir a<;tklamaydt; ama Tann bunun
i<;in yeterli bir cevap de~ildi. Ashna bakthrsa, bir baktma
bunun tam tersiydi. Yarad1h~ di.i~i.incesi, onun di.inyay1 yal-
mzca e~lence olsun diye, ~oyle bir neler oluyor diye bakmak
i<;in imal etti~i anlamma geliyordu. Bunu yapmak zorunda
de~ildi. Tann olarak, hi<;bir ~eyi yapmak zorunda de~ildir.
Yarat1h~ ti.imi.iyle olumsaldu. Ama pekala oyle olmayabilir-
di de. Bu, Tann'mn kendi yaratt1~1 di.inyayt a~abilece~i iddi-
asmm anlamlanndan biridir. Tann, salt hi<;lik yerine, her-
hangi bir ~eylerin var olmasmm sebebidir. Ama bu, ger<;ek
hi<;bir sebep yok demenin bir ba~ka yoludur sadece.
Bunun yam stra, Tann, evreni ~ekillendirirken oli.imci.il
bir gaf yapm1~t1. Onu ozgi.ir olabilecek ~ekilde, kendisinden
ba~Imsiz olabilecek ~ekilde yaratm1~t1. Gi.inki.i di.inyamn
onun yarat1m1 olmas1, onun ozgi.irli.i~i.ini.i payla~tl~l ve dola-
ytstyla, kendini-belirleyen oldu~u anlamma geliyordu. Ve bu
ozellikle, ozgi.irli.ikleri onun bir imgesi olan insanlar i<;in ge-
<;erliydi. lnsanlann ona benzer ~ekilde yaradtlmt~ olmast bu
anlamdayd1; oteki ti.irli.isi.i tuhaf bir iddia olurdu zira Tan-
n'mn tahminen yumurtahklan veya ayak ttrnaklan yoktur.
Paradoksal bi<;imde, ona ba~h olarak, ozgi.ir oluyorlardt. Ne
var ki, ozgi.irli.ik temsil edilemez. Kavranmas1 <;ok gi.i<;ti.ir; ci-
va gibidir, parmaklanm1zdan kay1verir ve imgelenmeyi red-
deder. Onu tammlamak, onu yok etmekrir.
Oyleyse, dunya temelini ozgurlukte buluyordu; ama bu
hi<;bir temeli olmamak gibi de gori.ini.iyordu. Ve kendi ba~t­
na i~leyebilseydi, bir Tann'ya neden ihtiya<; olsundu ki? Bu-
200 K11ramdan Sonra

nun yerine, dunyay1 kendi ozerkli~i i~inde kabul eden bir


soylem geli§tirebilirdik ve onun olmayan imalat~lstm bir ke-
nara btraktrdtk. Buna bilim deniyordu. Tann, bizzat kendi
yarat1m1 tarahndan i§ten ~tkanlmt§tl. Maa§ bordrosunda
ona yer ayumamn art1k bir anlam1 yoktu. Onu nihayet or-
tadan kaldtran, kendisinin comert~e ve biraz da aceleyle al-
ffil§ oldu~u, diinyamn tiimiiyle kendi ba§ma i§lemesine izin
veren karardt. Kendisine ait eskimeyen deri projesinin ~izim­
leri bir ayakkabt fabrikast tarahndan satm ahnm ve sonra
da alevlere attlarak yok edilen bir mucit gibi bir nok.taya
kadar ~ok aktlh davranabilmi§ti ve sonunda l endisim i§ten
atttrmt§tl. \_
Fakat temeller i~in alternatif aday ktth~t yoktu. Do~a,
Aktl, Tarih, Tin, lktidar, Oretim, Arzu: Modern ~a~ bunla-
nn hepsinin geli§lerini gordii, ~o~unun gidi§lerini de. Hepsi
kendi tarzlannda lnsan'm anlaulanydtlar. Buna gore, lnsan
yeni temel i§levi gorebilirdi. Ama bu da pek tatmin edici de-
~ildi. tlk olarak, lnsan'1, lnsan'm temeli olarak almak, tuhaf
bi~imde dongiisel goziikiiyordu. Ashnda Insan, bedensel ve
gozle goriiliir bir §ey oldu~undan, temel olma konumu i~in
Tann'dan daha fazla umut vadeden bir aday gibi duruyor-
du. Tann'mn goriinmezli~i, bir temel olarak kariyerinin ba-
§anst i~in hep bir dezavantaj olmu§tu; oyle ki, bir~oklanm
onun orada ama saklamyor oldu~una inanmaktan ahkoy-
mu§, ashnda hi~ orada olmad1~1 yolundaki hi~ de manttkstz
olmayan sonuca vardtrmt§tl.
lkinci nokta da, lnsan'm bu rolii yerine getirmesi i~in
etinden ve kamndan soyunmak zorunda olmastydt. Soyut
insan ozneye indirgenmesi gerekiyordu; burada "ozne"
sozcii~ii, altmda yatan ya da temel olan anlammdadtr. Bu
~ok saygm rolii oynamak i~in iizerindeki bedensel ger~eklik
kabu~unu de~i§tirmesi gerekiyordu. Tarihsel insan olarak
Insan, etkin bir temel olmak i~in fazla sonlu ve stmrhyken,
evrensel ozne olarak Insan fazla soyuttu. Aynca, o da, oz-
giirluk tarafmdan kuruldu~u i~in, halihaztrda Tann'mn ba-
§101 yakmt§ olan tum sorunlann i~inde buldu kendini. Du-
ru§unuzu ozgiirluk iizerinde kurmak, hi~bir somut §ey iize-
Devrim, Ttmtfler vt Fundamtntalistler 201

rinde durmamaya benziyordu. Ozgur olmak, bilinemez ol-


maksa, Ins an da T ann kadar ka vramlamaz olmu~ demekti,
kendisi i«;in bile. 0 halde gucunun doruk noktasmdayken,
kendine-korle~iyordu. Insan, dunyamn merkezinde duran
bir muammayd1. Butun her ~eyin dip «;izgisiydi ama her ~e­
yin i«;inde temsil edilemiyordu. Insan ozunde lanetli bir
yokluktu.
Bu yan ilah konumuna yukseltilmek, Insan i«;in dogal
olarak gurur ok~ay1ciyd1. Tum dunyamn bize bag1mh oldu-
gunu ve biz yok olursak onun da yok olacagm1 hissetmek ol-
duk«;a tatmin ediciydi. Ama aym zamanda gu«;lu bir endi~e
kaynag1yd1. Ortahkta nes~el bi~ diyalog kurabilecegimiz ve
boylece degerimiz ve kimligimiz konusunda kendimizi tak-
dir edebilecegimiz kadar bizden bag1mSIZ hi«;bir ~ey olmadi-
gl anlamma geliyordu. Butun diyalog, kendi-kendine-diya-
logdan ibaret kahyordu. Bu, insamn kendisiyle hokey oyna-
maya «;ah~mas1 gibi bir ~eydi. Bize en ustun degeri ihsan
eden, aym zamanda onun alum oyan ~ey oluyordu. Kendi
tarihimizin yazarlan olarak, diledigimizi yapmakta ozgur-
duk; ama kurallan icat eden biz oldugumuz i«;in, bu ozgur-
luk grotesk bi«;imde luzumsuz gorunuyordu. Kimsenin kar-
~~ «;Ikmaya curet edemedigi ama iktidan artt1k«;a varolu~~
da aym ol«;ude anlams1z gorunen mutlak monarklard1k. Bi-
zi ozel yapan ~ey, bizi tek ba~ma da b1rakan ~eydi aym za-
manda. Ebediyete kadar kendimize mahkum edilmi~tik, bir
~arap partisinde dayamlmaz bir can sikmtisimn i«;inde kisi-
hp kalmak gibi.
Dolayisiyla, zarrian i«;inde Insan da, en dikkat «;ekici ola-
rak Freidrich Nietzsche tarafmdan onerilen bir darbeyle,
tahttan indirilmek i«;in yeterli olgunluga ula~u. Tann'nm ol-
dugune, yani aruk metafizik temellere ihtiyacimizm kalma-
digma i~aret eden o oldu. Bizi boynumuzdan surukleyen tas-
ma, sadece odleklik ve hastahkh nostaljiydi. Art1k mutlak
degerlere inanm1yorduk ama bir zamanlar inanm1~ oldugu-
muzu da inkar edemezdik. Sekulerle~tirici etkinligimizin bu-
tun sald~rganhgiyla kendi metafizik temellerimizi sokup ata-
rak Tann'y1 oldurmu~ olan bizlerdik ve katilin bizler olma-
202 Kuramdan Sonra

st cesedin uzerini ortmek i~in bir ba§ka nedendi. Ilahiligin


suikast~tlanydtk ama T ann katlimizi namert~e inkar ediyor-
duk. Ve bu inkar, olumcul derecede basta olan bir T ann'yt
hayatta tutan yapay solunum cihazt i§levi goruyordu. Ni-
etzsche, postmodern takip~ileri gibi, sadece bizden bu konu-
da netle§memizi istiyordu. Evliligi ytllardtr olu durumda
olan ama bunu bir turlu kabul etmeyen ~iftler gibiydik.
Edimsel bir ~eli§kiye hapsolmu§tuk; itirazlarumz, davram§-
lanmJza sa\mahk duzeyinde aykmydt. Bir bankact ya da si-
yaset~i, mutlak degerlere inandtgmt iddia edebilir ama ge-
nellikle, sadece ne yapttgmt gozlemleyerek, oyle olmadtgmt
gorebilirsiniz. Onun ruhuna niifuz etmeqi,z gerekmez. Beyaz
Saray, her §eye kadir olan Tann'ya dindarhk ol~ulerinde
inamr ama ne yapttgma bakttgmtzda, oyle bir §eye inanma-
dtgt §effaf bi~imde gozukur.
Nietzsche'ye gore, T ann'mn yerine insam ge~irmenin
bir alemi yoktu. Bu, sadece T ann'mn vefattyla yuzle§mek-
ten ka~mmak i~in uydurulmu§ bir ba§ka kurnazca hileydi.
Dinin putperestliginin yerine humanizmin putperestligini
ge~irmek, bize hi~bir §ey kazandumazdt. lkisinin amentu-
su de, birlikte ayakta durur ya da birlikte dii§erdi. Tan-
n'mn olumu, beraberinde Tann'mn yeryuziindeki suretin-
den ibaret olan lnsan'm olumunu de gerektirmeliydi. Bu,
ironik bi~imde, Htristiyanhk'm kendi ogretisinin tersine
~evrilmi§ bir versiyonuydu. Htristiyan inam§tna gore, bir
insamn (lsa) olumu, Tann'mn intikam ahct baba olarak
imgesinin olumu demekti. Burada T ann, dost, sevgili ve
kurban olmayt insanla payla§an biri olarak gosterilmekte-
dir, Nobodaddy olarak degil. Lacanct jargonda soylemek
gerekirse, bir A§km Gosteren (Master Signifier), yerini ken-
disinden geriye kalan bir a~ttga buakmaktadu. Nietzsc-
he'nin, bunun Tann'yt iki kere oldurmek anlamma gelece-
ginin farkma varmadan yerinden sokmeye ahdettigi, Tan-
n'mn i§te bu ataerkil imgesidir. Gorece ve ge~ici bi~imde,
temeller olmadan ya§ama cesaretini gostermek zorunda ytz.
Yahut da bunun yerine, inan~lanmtzm pratiklerimizi yaka-
la.masma izin vererek, "Ne yapahm, i§te biz boyle ya§tyo-
Dev~im, Temelle~ ve Fundamenralisrle~ 203

ruz" diye itirafta bulunma samimiyetini gostermek zorun-


dayiz. Soylediklerimizin kokleri, fiilen yapmakta olduklan-
mizda yer etmek zorundad1r, aksi halde tiim giic;lerini kay·
bederler.
Nietzsche, bu noktadan hareketle, burjuva medeniyetinin
metafizik-sonrasi bir c;aga dogru gec;i§ini onceden sezer.
Tann, Ozgiirliik, Ulusalhk ve Aile gibi mutlak degerler, top-
lumsal istikrann muhte§em garantileridir; ama kanmzm
oniinde engel de olabilirler. Soz konusu olan para ile meta-
fizik arasmda bir sec;im yapmaksa, ikincisine elveda dene-
cektir. Sistemin, kendini me§rula§tlrmanm yeni yollanm
bulmaya ihtiyac1 vard1r ve kendi post-Nietzscheci evresinde
~a§IrtiCI bir kokten c;oziimle c;•kagelmi§tir: Kendini me§rula§·
t1rmaya hie; ugra§ma. Ya da en azmdan nihai bir me§ruiyet
arama. Me§ruiyet, sorunun parc;asidir, c;oziimii degil. Her
haliikarda anlams1z bir dongiisellik iiretir; c;iinkii yapugm1z
§eyler ic;in one siirdiigiiniiz mazeretler de, kac;m1lmaz olarak,
savunmaya c;ah§tigmiz ya§am tarzmdan siiziilen dilin c;erc;e-
vesi ic;erisinde ifade edilmek zorundad1r. Kendini-gerekc;e-
lendirmeyle ilgili Protestan saplanu, bizi basta yapan ~eydir.
Neticede, kendimizi kime gerekc;elendirecegiz ki?
Temellere inanmakla fundamentalist olmak arasmda bir
fark vard1r. Bir fundamentalist olmadan da, insan kiiltiirii·
niin temelleri olduguna inanabilirsiniz. Ashna bak1hrsa, fun-
damentalizmin ne oldugu sorusu, onun Ortadogu'da oldugu
kadar Montana'da da geli§tigi dii§iiniildiigiinde, giindeme
getirmeye deger bir sorudur.
Bir anlamda, herkes fundamentalisttir; zira hepimizin ha-
yatlannda temel nitelikte baZI teslim olu§lara yer vard1r. Bu
teslim olu§lann, c;ok derinlikli ya da hararetli ya da ozellik-
le onemli olmas1 bile gerekmez, sadece ya§ammlZln bic;imine
ili§kin temel bir nitelik arz etmesi gerekir. Kendinizi onlar
ic;in oliimiine· sava§maya haz1r hissetmeniz gerekmez; ancak
yanh§ olanlan bir yana, Slradan bir teslim olu§ ic;in de oli.i-
mi.ine sava§mamz her zaman miimkiindiir. Hic;bir §eyin hic;-
bir §eye degmeyecegine inanmak da, reenkarnasyona ya da
diinya c;apmda bir Yahudi komplosuna inanmak kadar te-
204 Kuramdan Sonra

mel bir teslim olu~ bi~imidir. Mesela, hayat1mm geri kalam-


m Mullingar'da ya~ayarak ge~irmek istemedi~ime kani ol-
mam gibi baz1 inan~lanm, onlara clair dii~iincelerimin de~i­
~ebilece~ini tahayyiil edebilmem anlammda, olduk~a ge~ici­
dirler. Beni, Mullingar'm, toplam ya~am kalitesi a~1smdan,
Vancouver'dan a~1k farkla daha iyi oldu~una ikna etmek,
~ok biiyiik u~ra~lar gerektirmeyebilir.
Ama sahip oldu~um baz1 ba~ka inan~lar vard1r -mesela,
Henry Kissinger'm gezegendeki en takdire ~ayan adam ol-
madi~I gorii~iim- Ve bunlar ki~ili~ime oyle derinlemesine i~­
lemi~lerdir ki, onlan savunmazsam kendimi tiimiiyle farkh
bir ki~i gibi hissederim. Mesele, Kissinger'm\
benim sand1~1m
kadar i~ren~ biri olmadi~mi kamtlayabilecek olas1 kamtla-
ra, kendimi dogmatik bi~imde kapatm1~ olmam de~ildir;
bundan ziyade, oylesi kamtlan kabul etmemin, benim kim-
li~imde, onu tamamen terk etmi~ hissi uyand1racak kadar
zorlayici bir yenilenme gerektiriyor olmasidir. Ama e~er
Kissenger, ashnda sadece bir yanh~ anla~1lmaya kurban git-
mi~ olan, utanga~, yumu~ak kalpli, sevimli bir ya~h oyuncak
ay1ysa, muhtemelen go~iislemeye haz1r olmam gereken de
bu yenilenmedir.
Ashnda, ancak bu tiir temel diizeyde teslim olu~lara sa-
hip oldu~umuz i~indir ki, bir kimli~e sahip olmaktan bahse-
debiliyoruz. Neticede, ne kadar u~ra~sak da terk edemeye-
ce~imiz teslim olu~lanm1z vard1r ve bu sadakatler, ister ov-
giiye de~er ister i~ren~ olsunlar, bizim kim oldu~umuz iize-
rinde belirleyicidirler. En derinlere kadar i~leyen teslim olu~­
lar soz konusu oldu~unda, onlan ancak smah bir anlamda
se~ebilece~imizi soyleyebiliriz; buras!, iradecili~in a~maza
dii~tii~ii yerdir. Sa~miZI ortadan ay1rmaktan vazge~meye ka-
rar verebilece~iniz gibi, bir an durup, bir Taoist ya da bir
Tro~kist olmaktan vazge~meye karar veremezsiniz. Oldu~u­
nuz ki~i olmak, yapllmasm1 onemli veya de~erLi buldu~unuz
~eylere do~ru yonelmi~ olmakur. Biitiin bunlar elbette de~i­
~ebilir; ama de~i~im yeteri kadar derinlere giderse, ortaya ~~­
kacak olan ~ey, yine kendine gore baz1 onceliklere sahip ye-
ni bir kimlik olacakt1r. Hi~bir ~eyin bir di~erinden daha
Devrim, Temdler ve fv.ndamencali5Cier 205

onemli olmad1gma samimiyetle inanan herhangi biri, aym


~izgiyi mf modaya uygun bi~imde "anti-hiyerar§ik" goriin-
diigii i~in savunanlardan farkh olarak, bizim ki§i olarak ta-
mmladigimiz kavrama kar§Ihk gelmez. Ve boyle iddialan
olan tiplerin, buna ger~ekten inanmad1gmi anlarriamz i~in
onlan eylem halinde be§ dakika gozlemlemeniz yeterli ola-
caktir.
0 halde, fundamentalizm belirli temel inan~lara sahip
olmakla ilgili bir mesele degildir. Ama o inan~lara sahip
olu§ bi~iminizle ilgili de degildir. Burada soz konusu olan,
yalmzca bir iislup sorunu degildir. Onlan biiyiik bir ~ekin­
genlik ve kendini-al~alti§Ia ifade ediyor olmamz ve derin
bir tevazu i~erisinde her birka~ dakikada bir neredeyse ke-
sinlikle ina~1 oldugunuzu itiraf etmeniz, fundemantalist
inan~lar ta§Imayi biraktJgmiz anlamma gelmez. Solcu tarih-
~i A. J. P. Taylor, bir bilimsel ara§ttrma bursu i~in Magda-
len College, Oxford'da girdigi miilakatta, kendisine soguk
bir tav1rla yoneltilen, herhangi bir a§m siyasi gorii§ii savu-
nup savunmadtgt yolundaki soruya, bu tiir gorii§leri oldu-
gunu ama onlan 1hmh bir §ekilde savundugunu soyleyerek
cevap vermi§ti.
Buna kar§tt olarak, olduk~a thmh siyasi gorii§leri olan
ama bunlan a§m bir §ekilde savunanlar da vard1r; ornegin,
Irk~1hk ya da cinsiyet~ilik gibi belirli siyasal konularda ava-
Zl ~1kttg1 kadar bagtran ama ba§ka konularda kusursuz bi-
~imde orta yo leu gorii§leri sa vunan tipler. Taylor, belki de
!aft onun inandtgmi sand1klan §eylere ger~ekten inanmadi-
gma getiriyordu ya da inand1g1 §eylere ger~ekten inandtgmi
ama bunu yaparken, kendisi gibi inanmayanlann ellerini
kollanm baglamak ve ag1zlanm ttkamak, sonra da kar§Ila-
nna ge~ip gorii§leri hakkmda onlara ahkam kesmek §eklin-
de bir tav1r i~ine girmedigini anlatmaya ~ah§Iyordu. Belki de
bu onun temel inan~lanndan biriydi.
Entelektiiel otoriteryanizmin Zittl, §iiphecilik, kayltSizhk
ya da hakikatin her zaman ortada bir yerde yatttg1 kanaati
degildir. Sizin de, kendi temel ilkelerinize, en az benim be-
nimkilere sanldigJm kadar, hararetle sanlabileceginizi go-
206 Kuramdan Sonra

ni.illi.ili.ikle kabul etmeye haz1r olmaktu. Ashna bak1hrsa, an-


cak bunu kabul ederek, sizin o Neanderthal onyarg1lanmza
en bi.iyi.ik zaran verebilirim. Ho§gbri.i ile tarafgirlik ba~da§­
maz de~ildir. llki her zaman mmldamrken, ikincisi hep ba-
~mr, diye bir §ey de yoktur. Ho§gbri.ini.in Zitti, tutkulu ka-
naat de~ildir. Ashnda, ho§gbri.ili.i olanlann tutkuyla sanl-
diklan di.i§i.incelerden biri, otekilerin de kendi gori.i§lerinde,
«;o~u zaman onlann kendi gori.i§lerinde oldu~u kadar hakla-
n oldu~u inanc1dir. Buradan onlann kendi gori.i§lerini istek-
sizce savundu~u sonucu «;Ikmaz.
Burada "«;o~u zaman" diyoruz; «;i.inki.i tabii ki herkesin
her istedi~ini savunmakta ozgi.ir oldu~unu ileri si.irmi.iyo-
ruz. Neredeyse hi«; kimse SlfilrSIZ ifade ozgi.irli.i~i.ine inan-
maz. Kamu oni.inde ba§kalanm, ellerinde en ufak bir karut
olmadan sava§ su«;lusu olmakla itham eden insanlar, adila-
ne olmak §aruyla pekala yargilanmahdirlar. Zaten funda-
mentalistlerle onlan ele§tirenler arasmdaki farkhhk sansi.ir-
le ilgili de~ildir; zira sansi.iri.i desteklemeyen «;ok az insan
bulunabilir. Fundamentalizm, salt dar gori.i§li.ili.ik de~ildir,
dar gori.i§li.i olup da fundamentalist olmayan bir y1~m insan
vard1r. Fundamentalistler de, anti-fundamentalistler de,
mesela, be§ ya§mdaki «;ocuklann pornografik filmlerde te§-
hir edilmesini mide bulandmc1 bulurlarken, anti-funda-
mentalistler 1rk«;1 gori.i§lerin kamu oni.inde ifade edilmesinin
yasaklanmas1 gerekti~ine inamrlar. 0 halde, fundamenta-
lizmin tam olarak neye denk di.i§ti.i~i.i sorusunu cevaplama-
ya ba§langi«;ta oldu~umuzdan daha yakm gozi.ikmi.iyoruz.
Bu, bir temel nitelikteki gori.i§leri savunma, sansi.irci.ili.ik ya
da hatta dogmatizm meselesi bile de~ildir. Mutlaka gori.i§-
lerinizi ba§kalanna dayauyor olmamz da gerekmez. Yeho-
va Sahitleri, fundamentalisttir; ama genellikle on kap1dan
i«;eri sessizce bir ad1m atmak varken evinize silahla dalma-
ya kalkmazlar.
Yehova ~ahitleri fundamentalisttir; «;i.inki.i lncil'deki her
bir sozci.i~i.in ger«;ek anlamda harfi harfine do~ru oldu~una
inamrlar ve bu, kesinlikle, fundamentalizmin ger«;ekten di§e
dokunur tek tamm1d1r. Fundamentalizm, metinsel bir olay-
Devrim, Temeller ve Fundamenralisller 207

dtr.* Yaztya katt bi~imde


sadtk kalmak anlamma gelir. Ya-
ztlmamt~, doga~lama ya da belirlenmemi§ olana duyulan bir
korku, a§mhk ve anlam belirsizliginden deh~etle sakmma
refleksidir. Fundamentalizmin gerek Islam, gerek Htristi-
yanhk versiyonu putperestligi kmar ama her ikisi de kutsal
bir metini putla§tmr. Oysa, mesela bir tek El Kaide sozcii-
gii, hukuk, soz, temel ya da ilke anlamlanmn hepsine birden
gelebilir.
Kutsal Metni, hayatm kendisinden daha onemli goren
inan~, meyvelerini §iddet bi~iminde verebilir. lncil de, Kuran
da, binalan diimdiiz edebilir. lncil'deki "yazt oldiiriir" ifa-
desi, ~agda§ diinyada trajik bi~imde tescil edilmi§tir. 11
Mart 2002'de Mekke'deki Ktz Ortaokulu No.31'de bir yan-
gm patlak verdiginde, dini polis ka~maya ~ah~an ktzlardan
baztlanm iizerlerinde ~ar~af ve tiirbanlan olmadtgt gerek~e­
siyle okula geri girmeye zorlamt§tl. On dort ktz oldii ve dii-
zinelercesi feci ~ekilde yaralandt. Diinyanm ba~ka bir yerin-
de, hamileliklere son veren Amerikah doktorlar, kendi aile-
lerinin gozleri oniinde, ailenin ve ya·~amm kutsiyetine ina-
nan ama lrak ya da Kuzey Kore'yi niikleer silahlarla yerle
bir etmeye de ~ok hevesli olan tipler tarafmdan vurularak
oldiiriilii yorlar.
Fundamentalistler, "kutsal me tin" if adesini kendi i~inde
~eli~kili gormezler; hi~bir metin kutsal olamaz ~iinkii her ya-
zt par~ast bir anlam ~oklugu tarafmdan kirletilir. Yazt, her-
kesin, her yerde kullanabilecegi bir anlamm orta yerde btra-
ktlmastdtr. Yaztya dokiilmii§ anlam, hijyenik degildir. U~­
kuru dii~iiktiir, kendini online gelen herkese vermeye haztr-
dtr. Fundamentalistlerin goziinde dil fazla dogurgan bir ~ey­
dir, siirekli yumurtlar ve dogurur, bir kerede tek bir ~eyi
soylemekten acizdir. Dilde, en iyi ihtimalle, bir miktar a~tk- '
hk elde edilebilir; fakat buna en biiyiik tehdit yine dilin ken-

• Fundameritalizm, sadece metinsel bir mesele de~iidir. Geleneksel o~reti ve inan~­


lara kar~l kat! bir ba~hhk, bir dinin de~i~mez temel inan~lan olarak alman fikirle-
re bir reslim olu~ gibi ~eyleri de i~erir. Ama oziinde yorumun harfi harfine yapll-
masi zihniyeti yatar.
208 Kuramdan Sonra

disidir. Eger ar;tkhk yoksa, yani hir;bir anlam mecaz ve be-


lirsizlikten azade degilse, ayaklanmtzt basacagtmtz bir yer
bulabilmemiz ir;in fazla suratli ve kaygan olan bir diinyada,
hayatlanmtz ir;in yeterince saglam bir zemini nastl olu§tura-
cagtz?
Bu kiir;iimsenecek bir endi§e degildir. Insanlardan, kendi-
lerini bir gecede yeniden yaratmalanmn istendigi, emeklilik
tazminadanmn §irketlerin doymak bilmez ar;goz1iiliikleri ve
tiirlii hileleriyle aniden pervastzca siliniverdigi ya da tiim ya-
§am tarzlanmn rasgele hurdaya r;tkanldtgl bir diinyada, bir
tiir saglam zemin aramakta bir beis ya da cahilce bir §ey yok-
tur. Ayaklanmzm yere bir tiirlii saglam b~samadtgmt hisset-
mek ho§ degildir. <::ogu insan, ki§isel ya§ammda bir giiven-
lik noktast ister, aym §eyi toplumsal ya§amtmzda neden ta-
lep etmeyesiniz ki? Bunu yapmak ir;in mutlaka fundamenta-
list olmak gerekmez.
Fundamentalizm, bu arzunun hastahkh bir versiyonudur
sadece. Varolu§umuz ir;in nevrotik bir saglam temeller ara-
Yl§tdtr; insan ya§ammm, ayaklann yere basmamastyla degil,
piiriizliiliikle ilgili bir mesele oldugunu kabul etmekteki bir
acz durumudur. Piiriizliiliik, fundamentalist bir bakt§ ar;tsm-
dan, felaket derecesinde bir ar;tkhk ve kesinlik yoksunlugu
olarak goriilebilir; bu, Everest'i son milimetresine kadar olr;-
memi§ olmamn, bizi onun ne kadar yiiksek oldugu hakkm-
da tiimiiyle cahil ktldtgmt ileri siirmeye benzer. Bir anlamda
et piiriizlii bir §ey, seks de piiriizlii bir ah§veri§ olduguna go-
re, fundamentalizmin beden ve cinsellikte bastmlmast gere-
ken tehlikelerden ba§ka hir;bir §ey gormemesi siirpriz olma-
mahdtr.
lncil fundamentalizminden basit bir ornek, onun sar;ma-
hgmm alum r;izmek ir;in yeterli olacakur. Yeni Ahit'in Luka
olarak bilinen yazan, lsa'mn muhtemelen Galilee'de dog-
mu§ oldugunun farkmdadtr; ancak Mesih'in, Davud'un
memleketi Judea'dan r;tkacagt kehanetini dogrulamak ir;in
onun Judea'da dogdugunu one siirmesi gerekmektedir. Her
haliikarda, Isa Mesih olacaksa, Galilee gibi itibarstz bir ta§-
ra kasabasmda dogmu§ olamaz. Boylesi, bir ar§idiikiin Indi-
Dcvrim, Teme!ler ve Fundamentalistler 209

ana, Gary'de dogmu~ olmas1 gibi bir ~ey olurdu. Dolay1s1y-


la, Luka biiyiik bir sogukkanhhkla, hir;bir tarihsel kamta
ba~vurmadan Roma lmparatorlugu'nda niifus kay1tlanm
yapt1rmak ir;in herkesi dogduklan yerlere geri donmeye r;a-
glran bir Roma niifus kanunu icat eder. Boylece, lsa'mn Da-
vud'un soyundan gelen babas1 Yusuf, hamile karlSl Mer-
yem'le birlikte Bethlehem'e, Davud'un ~ehrine gider ve lsa
adma yara~1r bir ~ekilde orada dogar. Bu inandmcli1ktan
yoksun anlat1yla birlikte, Luka kendisi ir;in dogru olan soy-
kiitiigiinii elde etmi~ ol ur.
Biitiin Roma lmparatorlugu'nun niifusunu kUtiige kay-
detmek ir;in, herkesi dogduklan yerlere gondermekten daha
giiliinr; bir yol tasa vvur etmek oldukr;a giir;tiir. Ned en herkes
oldugu yerde kaydedilmesin ki? Boylesi budalaca bir say1m
sisteminin sonucu, toptan kaos olurdu. Roma lmparatorlu-
gu'nun tiim hizmet ~ebekesi bir ucundan digerine kadar ki-
litlenirdi. Bunu goz ard1 etsek pile, birinci yiizy1lda boyle de-
vasa olr;iilerde bir toplu gor; hareketi olmu~ olsayd1, bunu
neredeyse kesinlikle, hem de Luka'mn gospelinden r;ok da-
ha giivenilir kayriaklardan duymu~ olurduk.
Fundamentalist, toplumsal hayattn piiriizlii zemininde
siiriiklenir; mutlak kesinligin, iizerinde dii~iinebileceginiz
ama yiiriiyemeyeceginiz buz gibi yiizeyini nostaljiyle ozler.
Muhafazakann r;ok daha patolojik bir versiyonudur; r;iinkii
muhafazakar da, suger;irmez kurallar ve kesin s1mrlar olma-
masl durumunda kaos r;1kabileceginden ku~ku duyar. Ve
kurallara uygulanabilecek kurallar olmad1g1 ir;in de, kaos
her zaman yam ba~m1zdad1r. Muhafazakarlar, sel bendi ar-
giimam diyebilecegimiz ~eyi r;ok severler: Bir kere bile bir ki-
~inin, uzun bir hapis cezas1 almadan, arabasmm cammdan
d1~an kusmasma izin verirseniz, siz ne oldugunu bile anla-
madan, siiriiciiler arar;lanndan onlerine gelen her yere kus-
maya ba~larlar ve yollar kusmuktan ger;ilmez olur. Kesinlik
diizeyinde ar;1k yasalar, kavramlar tiiketilene kadar aynntl-
landmlml~ tammlar ve kendini-kamtlayan ilkeler, bizimle
medeniyetin r;okii~ii arasmda duran tek engeldir. Hakikat
ise bunun tam tersidir: Fundamentalizmin paranoid ilkeleri-
210 Kuramdan Sonr,a

nin medeniyetin sonunu getirme ihtimali, kinizm ya da ag-


nostisizmden c;ok daha yiiksektir. Yokluktan bu kadar kor-
kan ve nefret edenlerin, oteki insanlann kollanm bacaklan-
m uc;urmaya bu kadar hevesli olmalan c;ok ironiktir.
Muhafazakann ya da fundamentalistin as1l sorunu, "ka-
nun" ya da "kural" dediginiz anda, belirli bir kaosun r;tk-
masmt onlememi~, hatta aksine tahrik etmi~ olmamzda. Bir
kurah uygulamak, basit bir trafik i~aretine uymaktan c;ok,
T ac Mahal binasmm yap1 bilgisini Lego kullanarak c;ozmek
gibi yarattCI, ac;1k uc;lu bir olaydtr. Wittgenstein'm dikkati
c;ektigi gibi, teniste topun ne kadar yiiksege hrlattlacagt ya
da ona hangi sertlikte vurulacagt hakkmda\hir;bir kural yok-
tur ama bunlara kar~m, tenis kurallar tarafmdan yonetilen
bir oyundur. Kanuna gelince, onun kaypakhgm1 hir;bir ~ey,
daha once de degindigimiz, Venedik Taciri'ndeki Portia'nm
yasalc1 safsatalanndan daha iyi sergileyemez. Portia, mah-
kemede Shylock'un imzalad1gt senedin, Antonio'nun bede-
ninden bir poundluk eti ipotek altma aldtgma ama etin ya-
mnda kamm da almak konusunda hir;bir ~ey soylemedigine
i~aret ederek, Antonio'yu ir;ine dii~tiigii giic; yasal durumdan
c;1kanr.•
Ne var ki, gerr;ekte hir;bir mahkeme boyle aptalca bir ar-
giimam kabul etmez. Hir;bir yazt parc;ast, ir;inden r;tkanlma-
Sl olast biitiin anlamlan tek tek s1ralayamaz. Aym ~ekilde,
Shylock'un senedinin bir btr;agm kullammma ya da btr;akla-
ma amnda Shylock'un sac;mm ahmh bir at kuyrugu ~eklin­
de arkadan bagh olup olmamas1 gerektigine clair hir;bir gon-
derme yapmadtgmi da one siirebilirsiniz. Portia'mn senedi
okuyu~u hatahd1r r;iinkii fazla sadtktlr: Fundamentalist bir

• Venedih Taciri'nde, Antonio, Shylock'tan ald1~1 borca kar~1hk bedenini teminat


gosterir. lmzalanan senede gore, belirtilen giine kadar bon; geri odenmedi~i takdir-
de, Shylock borcun kar~1h~1 olarak Anronio'nun bedeninin kalbine yakm bir bol-
gesinden bir poundluk et koparma hakkma sahip olacakur. Mahkemeye bakmas1
ir;in gonderilen genr; hukuk doktoru Portia, senedin fundamentalist bir okumasm1
yaparak, orada yalmzca etten bahsedildi~ini, kan dokiilmesine clair hir;bir ibare ol-
madl~ml one surer. Bunun yam s1ra, Venedik kanuna gore bir yabancmm bir dam-
la H1ristiyan kam ak1tmas1 durumunda tiim malvarhgma el konulaca~1 i.. in de, Ya-
hudi Shylock hakh oldu~u davada ironik bi .. imde bor ..lu ... kanhr. (<;:.N.)
Devrim, Temeller ve Fundamenlalisller 211

okumad1r, yaz1h metne saplant1h bir;imde yap1~1r ve gerr;ek


anlamm1 pervas1zca r;arp1tu. Kesin olmak ir;in yorumun ya-
rat1Cl olmas1 gerekir. Hayatm ve dilin nas1l i~ledi~ine clair
soze dokiilmeyen bir on anlay1~1, asla tam olarak formiile
edilemeyecek tiirden bir pratik bilgiyi ir;ermesi gerekir; bu
da Portia'mn yapmay1 reddettigi ~eyin ta kendisidir. Miim-
kiin oldu~unca ar;1k olmak istersek, belirli bir piiriizliiliik
kar;m!lmaz hale gelir.
Fundamentalisder, diinya ir;in giir;lii bir temel isterler ve
onlar ozelinde bu genellikle kutsal bir metin olur. Bir met-
nin bu amar; ir;in olas1 en kotii malzeme oldu~unu gordiik.
Esnek olmayan bir metin dii~iincesi, esnek olmayan bir yay
dii~iincesi kadar abestir. Bu ba~lamda, fundamentalizmi,
Kabala olarak bilinen, kutsal metinleri ars1zca istedi~i yone
r;ekmekte mahsur gormeyen, onlan ozlerine aykm bir;imler-
de okuyan, onlara kriptogram muamelesi yapan ve onlar-
dan en ezoterik anlamlan t;Ikartan, heterodoks Yahudi yo-
rum gelenegiyle kar~Ila~tlrabiliriz. Baz1 Kabalisdere gore,
kutsal yaz1larda eksik boliimler vard1r; oyle ki, bunlar yerle-
rine konuldu~unda, bu yaz1lar r;ok daha farkh okunacaklar-
dir. Baz1 ba~kalanna gore, kutsal yaz1lann sozciikleri arasm-
daki bo~l uklar, i~te bu eksik yazilara denk gelir; T ann bir
giin bunlan nas1l yorumlamam1z gerekti~ini bize O~retecek­
tir.
Fundamentaliste goreyse, eksik yaz1 diye bir ~ey yoktur.
Fundamentalist, hayat1 oliimle desteklemek, ya~ayanlann
Slrtlanm alii yazilara yaslamak ister. Incil'in veya Kuran'm
yazdan bir kere kan~t1~1 zaman, temeUer sars1lmaya ba~lar.
Matta'mn gospeli, bir dikkatsizlik anmda, lsa'y1 Kudiis'e
dogru aym anda bir taym ve bir s1pamn s1rtmda giderken
resmeder; bu durumda Tann'mn O~lu'nun ikisinin iistiine
hirer baca~m1 atm1~ olmas1 gerekir. Yaz1, e~er ki hayata olii-
miin kesinli~ini ve nihaili~ini bah~edecekse, kat1 bir ~ekilde
mumyalanmak zorundad1r. Anlam, su S1Zd1rmaz ve kar;ak
yapmaz olmahd1r. lngilizce "bank" sozcii~iiniin birden faz-
la anlam1 oldu~unu bir kere kabul etmeye goriin, siz ne ol-
du~unun bile farkma varmadan, "proleptic "ten (onsezili)
212 Kuramdan Sonra

"staphylococcus"e (bir tiir bakteri) kadar bin;ok farkh an-


lama gelebilir.
Ancak burada bir paradoks vard1r. Fundamentalizm bir
tiir nekrofilidir, bir metnin olii sozlerine a~1kt1r. Sozciiklere,
sanki pirin~ bir ~amdan kadar ai;1r ve bukiilmez ~eylermi~
gibi yakla~1r. Boyle yapar !flinkii bail anlamlan ebediyete
kadar dondurmak ister; ne var ki, anlamm kendisi maddi
dei;ildir. 0 halde, fundamentalist i!fin ideal durum, yaz1h dil
olmadan anlamlara sahip olabilmektir; zira yaz1 fani, beden-
.sel ve kolayhkla kirletilebilen bir ~eydir. Boylesi kutsalhk
yiiklenmi~ hakikatler i!fin fazla bayai;I bir ara!f olarak kal1r.
FundamemaJizmin, biitiin dei;erini cisimJcr~tirdii;i oliimsiiz
hakikate bor!flu olan sozciii;iin maddi bedenini ku!fiimseme-
si ile insan hayatma kar~1 duyars1z yakla~1m1 arasmda bir
bai;lanti vard1r. Bir dii~iincenin anhi;m1 korumak i!fin yara-
dilmi~lann tiimiinii yok etmeye haz1rd1r. Ve bu, kesinlikle
bir delilik bi!fimidir. Anhi;a duyulan arzu, yokluk i~in duyu-
lan bir arzudur. ~imdi bu konuya donebiliriz.
8
OLOM,KOTOLOK
VE YOKLUK

undamentalistler, esasen feti~isttirler. Sigmund Fre-


F ud'a gore, feti~ ugursuz bir bo~lugu ukamak ir;in kul-
landtgmlz her ~eydir ve fundamentalistlerin, doldurmak ir;in
r;abaladtgt umut kmc1 bo~luk, insan varolu~unun muglak,
piiriizlii, ar;tk ur;lu dogas1d1r. Ve onu ttkamak ir;in kullan-
dtklan ~ey, dogmadtr.
Bu Sisyphusr;a bir i~tir; r;iinkii bizi biz yapan ~eydir yok-
luk. "Biz Irlandahlar" der Irlandah filozof George Berkeley,
"bir ~eyi ve hir;bir ~eyi, birbirine yakm kom~ular olarak dii-
~iinmeye meyilliyizdir." Insan bilinci, kendi ir;inde bir ~ey
degildir, ancak bakmakta ya da dii~iinmekte oldugu ~ey iize-
rinden tammlanabilir. Kendi ir;inde, tiimiiyle bo~tur. Belki
de Britanyah filozoflann en biiyiigii olan David Hume, zih-
nine bakugmda, ba~ka bir ~eylerin algtsl ya da duyusu di~m­
da, an bir;imde kendisi olan hir;bir ~ey bulamad1gmt itiraf et-
mi~ti. Dahast, tarihsel hayvanlar oldugumuz ir;in her zaman
bir olma siireci ir;erisindeyiz, siirekli olarak kendimizin ileri-
214 Kuramdan Sonra

sine odakh bir hareket halindeyiz. Hayat1m1z, bir mevcut


anlar dizisinden ziyade bir proje oldugu ir;in bir sivrisinegin
ya da bir kiiregin istikrarh kimligine asla ula~amay1z.
Giinii ya~amak ir;in hir;bir ~eyi kafana takma, yagmur ya-
garken kiipiinii doldur, yann hir; olmayacakm1~ gibi ya~a,
giil goncalan topla ve ye ir;, keyfine bak tiiriinden sozler, bu
kimlikleri acemice taklit etme r;abasmdan oteye ger;emez.
Hayatlanm1z1 giinliik kayltlardan anlaulara c;eviren ~ey,
~imdide ya~ayamayacaglmlz, ~imdinin bizim ir;in hep bitme-
mi~ bir projenin parr;as1 oldugu gerr;egidir. Havuz bahg1 gi-
bi ya~amakta ozellikle degerli o!an bir ~ey yoktur. Tarihsel-
olmayan bir;imde ya~amay1 ser;emeyiz; taf~h, en az oliim ka-
dar bizim kaderimizdir.
Geleceklerin bile ahmp sauld1g1 bir toplumda, bir zam-
bak gibi ya~amamn tam olarak nasll bir ~ey oldugunu bil-
mek r;ok zor olsa da, bahr;edeki zambaklann pekala taklit
edilmeye deger olabilecegi dogrudur. Bir zambak gibi nok-
tasal bir boyutta ya~ayabiliyor olsayd1k, varolu~umuz ~iip­
hesiz oldugundan r;ok daha az r;alkant1h olurdu. Ama ~air
Edward Thomas'm deyi~iyle, ~imdiki am kokiine kadar kav-
ramak, bir tiir sonsuzluk deneyimlemek olurdu. Wittgenste-
in'm gormii~ oldugu gibi, eger bir yerlerde sonsuzluk diye
bir ~ey varsa, burada ve ~imdi olmahdu. Ve sonsuzluk bize
gore degildir. lnsanlar soz konusu oldugunda, her zaman ol-
dugundan daha fazla varhk vard1r. Bizler, bir "~imdi" den
r;ok, bir "heniiz-olmayan"1z. Hayat1m1z, varolu~umuzu di-
bine kadar oyan tiirden hir arzu hayaudu. Eger ozgiirliik
oziimiize ir;kin bir ~eyse, o zaman kendimizin aynnuh ta-
mmlanndan kar;maya mahkumuz. Ve iistiine iistliik, yer ile
gokyiizii, hayvan olan ile melek olan arasmda s1k1~1p kal-
ml~, kendiyle-r;eli~en yarat1klarsak eger, tammlanmaya ve
temsil edilmeye daha da direnr;liyiz demektir.
lnsanlar, destedeki jokerdir; manzaramn ortasmdaki ka-
ranhk lekedir; diinyamn medan iftihan, ~akas1 ve muamma-
s1d1r. Pascal'a gore, insanhk bir hilkat garibesidir, "tiim an-
la y1~ yetisini a~an bir ucubedir." Bizler, ~a~1rt1c1, kaotik ve
paradoksal varhklanz: "Zavalh yer solucam, hakikat depo-
Oliim, K"tiiliik ve Yokluk 215

su ... evrenin ihti~am1 ve si.ipri.inti.isi.i!" * Insan, diye sonuca


baglar Pascal, "lnsan'a a~kmd1r". Dogam1Z1 ihlal etmek ya
da a~mak, bize dogal olarak gel en bir ozelliktir. Hegel 'in go-
zi.inde an varhk, tamam1yla belirsizdir ve dolayis1yla hi~lik­
ten ay1rt edilemez. Schopenhauer'e gore benlik, "dipsiz bir
kuyu"dur. Anar~ist Marx Stirner'e gore insanhk, bir ti.ir
"yaratiCI hi~bir ~ey" dir. Martin Heidegger'e gore otantik
olarak ya~amak, kendi hi«;ligimizle ban~mak, varolu~umu­
zun olumsal, zeminsiz ve se«;ilmemi~ oldugu ger«;egini kabul
etmektir. Sigmund Freud'a gore bilin«;d1~1mn olumsuzlugu,
her sozci.ige ve edime s1zar.
Ideoloji, bizi gerekli hissettirmek i«;in vard1r; felsde, bize
var olmad1gimiZI hat1rlatmak i«;in yedekte durur. Di.inyay1
oldugu gibi gormek, onu olumsalhg1 1~1gmda gormektir. Ve
bu da, onu kendi potansiyel yoklugunun golgesinde gormek
anlamma gelir. "Varolan ne varsa" diye yazar Theodor
Adorno, "olanakh yoklugu i.izerinden deneyimlenir. Tek ba-
~ma bu, onu sahip olunan bir ~ey k1lar ... "** Bir ~eyi ger«;ek-
te oldugu gibi gormek, onun varolu~unun kutlu tesadi.ifi.ine
alk1~ tutmakur. T emellerin olmad1g1 bir ~agda varolan mo-
dernist sanat yap1t1, otantik olabilmek i«;in, kendisinin peka-
la hi«; var olmam1~ da olabilecegi hakikatini bir ~ekilde d1~a
vurmahd1r. Kendisini ge«;ici bir olgu olarak gormesi, hakika-
te en «;ok yakla~abilecegi noktad1r. lroninin bu kadar gozde
bir modernist figi.ir olmasmm nedenlerinden biri de budur.
lnsanlar da ironik ya~amak durumundad1rlar. Varolu~u­
muzun temelsizligini kabul etmek, ba~ka ~eylerle birlikte,
oli.imi.in golgesinde ya~amak anlamma gelir. Ne kadar ge-
reksiz varhklar oldugumuzu, hi«;bir ~ey oli.imli.ili.igi.imi.izden
daha «;arp!Cl bi«;imde gostermez. Oli.imi.i kabul etmek, daha
bereketli ya~amak olur. Hayatlanm1zm ge«;ici oldugunu ka-
bul ederek, onlar i.izerindeki nevrotik hakimiyetimizi gev~e­
tebilir ve boylece onlardan daha fazla lezzet alabiliriz. Bu
anlamda, oli.imle ban~mak, ona kar~1 .hastahkh bir istek

• Blaise Pascal, Pemtes, Londra, 1995, s. 34.


•• Theodor Adorno, Minima Moralia, Londra, 1974, s. 79.
216 Kuramdan Sonr"a

duymamn tam tersidir. Dahas1, oliimii gen;ekten akhm1zda


tutabilirsek, oldugumuzdan c;ok daha erdemli davranacagi-
miz neredeyse kesindir. Siirekli olarak oliim amnda ya~asay­
dik eger, dii~manlanmiZI affetmemiz, ili~kilerimizi onarma-
miz, Bayswater'm tiimiinii satm almak ve ir;indeki kirac1lan
tahliye etmek ir;in yiiriittiigiimiiz son kampanyadan bu ka-
dar ba~ agnsma degmez diyerek vazgec;memiz,_ tahminen
c;ok daha kolay olurdu. Bu tiir ~eyleri yapmaktan bizi ahko-
yan, k1smen, sonsuza kadar ya~ayacagimiz yamlsamasidir.
Oliimsiizliik ve ahlaks1zhk arasmda c;ok yakm bir ittifak
vard1r.
Oliim bize hem yabanc1, hem de c;ok yakmd1r; ne tiimiiy-
le di~Imizda, ne de mutlak olarak bize aittir. Bu baglamda,
ki~inin oliimle ili~kisi, ki~inin, kendisine hem tamdik hem
yabanc1 gelen oteki insanlarla ili~kisine benzer. Oliim tam
olarak bir dost olmayabilir ama tiimiiyle dii~man da degil-
dir. Bir dost gibi, beni kendim hakkmda aydmlatabilir an-
cak bir dii~man gibi, bana duymak dahi istemeyecegim ~ey­
ler de yapar. Yaraulmi~hgimi ve sonlulugumu, varolu~umun
kmlgan, gelip gec;ici dogasm1, kendi aczimi ve otekilerin za-
yifhgmi bana hat1rlaur. Bunlardan ders alarak, olgulan de-
gerlere donii~tiirebiliriz. Hayatlanm1zm ic;ine bu ~ekilde i~le­
yen bir oliim, korkutucu, salt bizi yok etmeye yonelik me-
~um bir giic; olmaktan bir nebze c;Ikabilir. Ashnda oliim, ger-
c;ekten de bizi yok etmek ic;in vard1r; ama siirec; ic;erisinde
nas1l ya~amam1z gerektigine clair bize ipuc;lan verebilir. Ve
bu dostc;a bir davram~ tiiriidiir.
Ama tek mesele, oliimiin bize dostc;a tavsiyelerde buluna-
bilmesi degildir. Dostlar, bizi oliimden kurtarabilirler ya da
en azmdan on un deh~etini etkisiz hale getirebilirler. Oliimiin
bizden talep ettigi mutlak kendini-b1rakmak ancak ya~arken
onun ir;in haz1rhk yapm1~sak katlamlabilir bir ~eydir. Dost-
lugun ic;indeki kendini-vermek unsuru, bir tiir petit mort (kii-
c;iik oliim), oziinde olmekle aym yap1daki bir eylemdir. Bu,
~iiphesiz St. Pa ul'iin "her an oliiriiz" ozdeyi§inin kastettigi
~eydir. Bu anlamda, oliim toplumsal varolu~un kendi ic;sel
yap1lanndan biridir. Antik diinya, kendi toplumsal diizenini
Ohlm, Kattlltlh ve Yohluh 217

bir arada tutan harem fedakarhk oldu~una inamyordu ve


bu kesinlikle do~ruydu. Sadece bu fedakarh~1, bir kar~1hkh
kendini-verme yap1s1 i«;inde de~il, tannlar i«;in i«;kilerini dok-
mek ve ke«;ilerini kesmek ~eklinde algthyorlardt. Toplumsal
kurumlar, kendini-verme eylemini kar~1hkh ve yaygm ktla-
cak ~ekilde diizenlendikleri zaman, bazt insanlann otekilerin
bekas1 i«;in kendi mutluluklanndan vazge«;meleri anlamm-
daki nefret verici fedakarhk daha az gerekli olacakttr.
Oliimden sakman bir toplumun, yabanctlann tacizine
u~ramast da yiiksek bir olasthkttr. Oliim kadar yabanctlar
da hayatlanmtzm stmrlanm belirler, onlan hazmedilmesi
gii«; ~ekillerde gorelile~tirir. Ama bir anlamda, tiim otekiler
yabanctdtr. Benim kimli~im, otekilerin beni himayesinde ya-
tar ve bu, onlar beni kendi «;tkar ve arzulanmn kahn siizge-
cinden ge«;irerek algtladtklan i«;in, asia giivenli bir himaye
olamaz. Otekiler iizerinden yans1tt1~1m benlik, her zaman
de~erinden kaybetmi~ olarak bana geri doner. Onlann ken-
di arzulan -bana duyduklan arzu de~il- tarafmdan ytpratl-
hr. Ama yine de, kim oldu~umu ve nastl hissetti~imi, ancak
bir dile ait olarak, ki o da asla benim ki~isel miilkiim de~il­
dir, bilebilecek olu~um de~i~mez. Benim kendili~imin muha-
ftzlan, otekilerdir. Filozof Maurice Marleau-Ponty'nin soy-
ledi~i gibi, "Ben, kendimi otekilerden odiin«; ahnm." • Her-
hangi bir anlam1mm olmast ancak onlarla payla~t1~1m ko-
nu~mamn i«;inde olanakhd1r.
Bu anlam, ne benim ne de onu ~ekillendirenlerin tiimiiy-
le sahip olabilece~i bir anlamdu. <;iinkii bu, salt onlann be-
nim hakktmdaki fikirleri meselesi de~ildir. E~er oyle olsay-
dt, sadece onlara sormak yeterli olmaz mtydt? Bu, benim va-
rolu~lumun, onlann hayatlan i«;erisinde, ne benim ne de on-
lann tiimiiyle farkmda olabilece~i ~ekillerde yer etmesi me-
selesidir. En onemsiz eylemlerimin ya da salt diinyadaki ka-
ba mevcudiyetimin onlar iizerinde yarattl~l dalgalanma et-
kisini izleyebilmem i«;in, her yere koca bir ara~t1rmactlar or-
dusu konu~landtrm<lm gerekirdi. Bu yalmzca modern bir an-

• Maurice Marleau-Ponty, Signs, Chicago, 1964, s. 159.


218 Kuramdan Sonra

layt~ de~ildir; benli~in bir oze sahip olmadt~mt <;iinkii onun


saytstz otekinin hayatlanna s1k1 stktya ba~h, onlann se<;im
ve eylemlerinin bir iiriinii oldu~unu soyleyen biiyiik Budist
bilge Nagarjuna'nm o~retisinin de bir pan;astdtr bu. Benlik,
bu anlamlar a~mdan tiimiiyle ayn~tmlamaz. Bunun yamn-
da, hayatlanmtz anlamlanm ktsmen oldiikten sonra ahrlar:
Gelecek bizleri hep yeniden yazacakur, belki de zamanmda
trajedi olandan komedi <;tkararak, ya da tersi. Hayattmzm
anlammm, siz ya~arken sizden siirekli ka<;masmm ald1~1 bir
ba~ka bi<;im de budur. Varolu~unuzla ifade etti~iniz anlam,
oliimiiniizle son bulmaz.
Oliim, bize hayatlanmtzm nihai hiikm~dilemez ve dola-
ytstyla otekilerin hayatlanna hiikmetme <;abasmm nafile
oldu~unu gosterir. Kendime kar~t bile kattysam, otekiler-
den esneklik talep edemem. Ancak kendinize yanh~ dav-
ranmtyorsamz, kendiniz iizerinde nihai bir hakimiyetiniz
olamayaca~m1, kendinize bir yabanc1 oldu~unuzu kabul
ediyorsamz, kendinizle ili~kileriniz, Otekilerle kuraca~lnlZ
ili~kiler i<;in bir model olu~turabilir. Ki~i, oteki insanlann,
kendisinin onlara davrand1~1 gibi, davranmalanm istemez.
Ve bu, istencin oliimle ban~ma ideolojisinin reddi anlamt-
na gelir.
Bu, tam da fundamentalistin yapmayt beceremedi~i ~ey­
dir. Olumsalh~t kabul edemez. Onun hayau, oliimii sezinler
ama tiimiiyle yanh~ ~ekillerde. Oliimiin ger<;ekli~i, onun ha-
yatl iizerinde kurdu~u basktyt gev~etmek ~oyle dursun, so-
nuna kadar artmr. Fundamentalist, kendi mutlak<;th~tm ha-
yata yansttma ve boylece hayatm kendisini sonsuz ve yok
edilemez yapma stratejisiyle, oliimii kurnazca alt etmeye <;a-
h~tr. Peki o halde fundamentalistin a~tk oldu~u ~ey hayat
mtdtr, yoksa oliim mii? Yoklukla, yoklu~a a~tk olmadan,
ya~amamn bir yolunu bulmak zorundaytz; zira ona a~tk ol-
mak oliim diirtiisiiniin aldattcl marifetidir. Hi<;li~in mutlak
giivenli~ine eri~ebilmemiz i<;in bizi kendimizi mahvetmemiz
yoniinde kandtrmaya yeltenen, oliim diirtiisiidiir. Yokluk,
nihai anhkur. Her ~eyi olumsuzlamamn mutlak berrakh~t,
beyaz bir sayfanm kusursuzlu~udur.
Ohlm, Kolllluh ve Yohluh 219

0 halde fundamentalizm, derin bir paradoksa mahkum-


dur. Bir taraftan, yokluktan, maddi di.inyanm her yere yayt-
lan apa~tk li.izumsuzlugundan mi.ithi§ bir korku duyar ve bu
kmk doki.ik yaptdaki ~atlaklan, ilk ilkeler, sabit anlamlar ve
kendini-kamtlayan hakikatlerden olu§an bir dolgu malze-
mesiyle stvamak ister. Di.inyamn olumsalhgt, doga~lama at-
mosferi, ana di.inyanm pekala var olmamt§ olmasmm da
mi.imki.in oldugu ger~egini dayamlmaz bi~imde hattrlattr.
Fundamentalizm, nihilizmin, kendi mutlak~thgmm aynada-
ki imgesinden ibaret oldugunu goremedigi i~in, nihilizmden
korkar. Nihilist, neredeyse hep gozi.i a~tk bir mutlak~tdtr;
rrtetafizik babanm asi Oedipal ~ocugudur. Babast gibi o da,
degerler mutlak degilse, hi~bir deger yoktur inancmdadtr.
Babast hakstzsa, ba§ka hi~ kimse hakh olamaz.
Fakat nihilizm ile fundamentalizm arasmda daha derin
bir yakmhk vard1r. Fundamentalizm, yokluktan nefret et-
mekle birlikte, onun olasthgt tarafmdan cezbedilir; ~i.inki.i
hi~bir §ey, yanh§ yorumlamaya ondan daha fazla kapah de-
gildir. Yokluk, kararstzhk ve belirsizligin di.i§mar,udtr. Hi~­
bir i~erigi olmadtgt i~in, onun i~erigi i.izerine tartt§amazsmtz.
Ahlak yasast kadar mutlak ve a~tk, bir §ifre kadar kesindir.
Fundamentalist, di.inyayt madde fazlahgmdan temizlemek
isteyen bir ~ilecidir. Boyle yaparak, onu, onun mide bulan-
dmct keyfiliginden anndtrabilir ve onu salt katt gereklilige
indirgeyebilir. <::ileci, maddenin korkun~ dogurganhgmdan
tiksinir ve boylece hi~ligin eline di.i§en bir kurban olur. Ona
gore, etrafta haddinden fazla varhk vardtr, en azmdan -ls-
lamdundamentalistlerin bakt§ a~tsma gore- Batt'da.
<::ileci, etrafmda bir ti.iketim di.i§ki.inli.igii i~erisinde mide-
sini ttka basa doldurmaya ~ah§an maddenin igren~ a§mh-
gmdan ba§ka bir §ey goremez. (ABD'li fundamentalistler,
maddenin bu a§m fazlahgmdan pek §ikayet~i degildirler,
hatta baztlanm yiyerek ti.iketmeyi severler bile.) Bu obez
nesne, Janet bir ektoplazma gibi, her bo§lugun u~ noktasma
kadar stzar ve her yanktan i~eriye akar. Onun sonsuzlugu,
oli.imsi.izli.igi.in ti.iyler i.irpertici bir parodisidir ve onun dina-
mizmi, yalmzca oli.imci.illi.igi.ini.i gizlemeye yarar. blum biz-
220 Kuramdan Sonra

leri salt anlams1z nesnelere indirger; bu da metamn onceden


sahneledigi bir durumdur ashnda. Tiim goz ahc1 erotizmine
kar~m, meta oliimiin alegorisinden ba~ka bir ~ey degildir.
Eger, tiim bu siirekli iireyen nesne olumsalsa, varolu~u
i~in hi~bir neden yoksa, o zaman, sizi onun i~inde biiyiik bir
delik a~maktan ahkoyacak hi~bir ~ey yoktur. Bu, lngiliz
edebiyatmdaki ilk intihar bombacismm, Josepi;I Conrad'm
The Secret Agent adh romamndaki ~IIdirmi~ anar~ist profeso-
riin projesidir. Profesoriin yok etmeyi kafasma takt1g1 ~ey,
ama~s1z maddenin igren~ligidir. Maddenin ilk, felaket geti-
ren ortaya ~Ik1~1, belki de Adem'in (Giinaha·) Dii~ii~'iidiir.
Belki de Dii~ii~ ve Yarad1h~ ortii~iiyordur}'tiyle ki, ancak va-
rolan her ~eyin ~iddetle ortadan kaybolmas1 bizi kurtaracak-
tlr. Profesor, amac1 kendinde olan yok olu~a a~tk, yok edici
bir melektir. Onun getirecegi ytktm, aym derecede kendinde
bir ama~ olan Yaradth~'m aynadaki imgesidir.
Oliim diirtiisii, ama~h bir anlat1 degil, tiim anlaulann if-
lastdtr. Yalmzca yok etmenin verdigi igren~ zevk i~in yok
eder. Kusursuz terorist bir tiir Dadaisttir; ~u ya da bu an-
lamh par~aya degil, anlamm kendisine saldmr. Toplumun
hazmedemedigi ~eyin sa~mahklar, yani konu~mayt anla~tl­
maz hale getirerek anlam1 oldiirecek kadar a~m ama~s1z
olaylar olduguna inamr. Ya da bunlar, anlamlan ancak yap-
ttglmtz her ~eyin akd almaz bir donii~iimiiniin -kendisi olii-
miin bir imgesi olabilecek kadar mutlak bir donii~iim- ar-
dmdan anla~tlabilecek eylemlerdir.
Yoklukla kurulan bu e~zamanh a~k ve nefret ili~kisini
Nazizm'in anlat1smda gozlemlemek miimkiindiir. Naziler,
bir yandan oliim ve yokluga a~1klard1; bir y1k1m ve yok olu~
tutkusunun esiriydiler. Yahudileri, hi~bir zorlaytct askeri ya
da siyasal ama~ i~in degil, mf keyif i~in yok ettiler. Diger
yandan, onlan oldiirdiiler ~iinkii korktuklan ve nefret ettik-
leri deh~etli bir yoklugu cisimle~tiriyormu~ gibi goriiniiyor-
lardt. Ondan korkuyorlard1 ~iinkii onlara kendi i~lerindeki
korkun~ bir yoklugu gosteriyordu. -Nazizm, ~i~irilmi~ reto-
rik ve abartdt idealizmle ttka basa dolu oldugu kadar, mide
bulanduacak kadar bo~tur da.
Olam, Kotalak ve Yokluk 221

Bu ikilik, bize kotiiliigiin iki yiizii diyebilecegimiz §eyi


gosteriyardu. "~er" sozciigiiniin Beyaz Saray'da analizi kes-
tirip atmanm bir yalu alarak ~ak papiilerle§mi§ aldugu ger-
~egi, bizi anu ciddiye almaktan ahkaymamahdtr. Liberaller
kotiiliigii hafife ahrlarken, muhafazakarlar anu fazla abar-
ttrlar. Ote yandan, bazt pastmadernistler de, kotiiliigii sade-
ce karku filmlerinden bilirler. Muhafazakarlar, kotiiliik ger-
~egini es ge~en liberal rasyanalistlere ve duygusal humanist-
Jere kar§t ~tkmakta kesinlikle hakhdtrlar. Onun karku veri-
ci, igren~, travmatik dagasma, anun dindirilemez kotii niye-
tine, nihilist alaycthgma, ikna almaya kar§t gosterdigi kinik
dirence dikkati ~ekerler. Kendi a~tlanndan, liberaller de, ko-
tiiliigiin i~inde zarunlu alarak a§km alan hi~bir §ey almadt-
gmt one siirmekte sanuna kadar hakhdtrlar. Hi~bir §ey ko-
tiiliikten daha diinyevi alamaz; tabii bu daha yaygm alamaz
demek degildir. Anne baba sevgisinden biraz yaksun btraktl-
mak bile, bizleri canilere ~evirebilir.
Amact belirli §eyleri belirli nedenler yiiziinden yak etmek
degil de, varhgm kendisini alumsuzlamak gibi goziiken, gi-
zemli bir kotiiliik tiirii vardtr. Shakespeare'in laga'su, bu
nadir kategariye ait goriiniir. Hannah Arendt, Halakast'u,
insani nedenlerle insanlan oldiirmekle degil, daha ~ak tiim
insanhk kavrammt yak etmeye ~ah§makla ilgili bir mesele
alarak yarumlar. * Tann'nm yaratma eyleminde buldugu
dii§iiniilebilecek tiirden bir argazmik rahatlamayt, ytktm ey-
leminde bulan bu kotiiliik ~e§idi, ilahi alamn ~eytani bir pa-
radisidir. Bu, nihilizm bi~imini almt§ kotiiliiktiir; salt insan
almamn kendi ba§ma bir degeri aldugu yalundaki giiliin~
dinsel varsaytmm kar§tsmda attlan ala yet bir kahkahadtr. 0
miistehcen ukalahgtyla, altmda gosteri§li bir yapmactkhk
yatan insan degerinin maskesini indirmekten zevk ahr. Va-
ralu§un kendisine yonelmi§ ha§in, kinci bir ofkedir. Kirahk
bir suikast~mm, hatta herhangi bir siyasal ama~ i~in yaptl-
mt§ bir katliamm kotiiliigiinden ~ak, meseta Nazi oliim
kamplannm kotiiliigii gibidir. Kotiiliik yoniinden a§agt kal-

• Bkz. Richard J. Bernstein, Radical Evil, Cambridge, 2000, s. 215.


222 Kuramdan Sonra

mayan ama bunun yamnda bir anlamr da olan bin;ok tero-


rizm r;e§idinden farkh bir kotiiliik tiiriidiir.
Kotiilii~iin oteki yiizii, bunun tam tersi olarak ortaya r;I-
kar. Bu kotiiliik tiirii, yoklu~u yaratmak yerine onu yok et-
mek ister. Yoklu~u, i~renr;, pis ve sinsi bir §ey olarak, ki§i-
nin benli~inin biitiinlii~iine yonelmi§ isimsiz bir tehdit ola-
rak goriir. Ki§inin benli~ini r;iiriiten bu korkun~ SIZintinm,
kendi ba§ma hissedilebilir bir bir;imi yoktur, o yiizden ola-
Sl kurbanlannda paranoyaya neden olur. Her yerde ve hir;-
bir yerdedir. Dolayisiyla, bu berbat giice yerel bir isim ve
ya§am alam verme arzusu iiretir. Isim listesi kalabahkt1r:
Yahudi, Arap, Komiinist, kadm, e§cinsel ya da bu kiimeden
yaprlabilecek her tiirlii permutasyon. Bu, kotiilii~iin, varhk
yoniinden yetersizlik ir;inde olanlardan ziyade, bir varhk
fazlah~ma sahip olanlann baki§ ar;rsrndan goriinen yiizii-
diir. Bu ki§iler, sava§ ar;t1klan o siimiiksii, her yere yay1lan
nesnenin, kendilerine yabanc1 olmak §6yle dursun, nefes al-
mak kadar yakrn oldu~u hakikatini kabul edemezler. Yok-
luk bizim yapita§rmizdir. Bunlar, her §eyin otesinde, arzuyu
kabul edemezler; r;iinkii arzu duymak, eksiklik duymakt1r.
Arzulanna ket vurmak yerine, onu feti§lerle doldururlar.
Bunu yapmak, arzulama eylemimizin kalbinde yatan dipsiz
oyu~un temsil etti~i, oliimiin mutlak bo§lu~unu reddet-
mektir.
Belki bu, Holokost'ta neden o kadar r;ok insamn oldiiriil-
dii~iinii ar;1klamaya yard1m eder. Mutlak y1k1m dii§iincesin-
de, §eytani bir cazibe vard1r. Nihilist zihni ba§tan r;1karan,
plandaki sap1kr;a miikemmellik, kusursuz anhk, karma§rk
amar;lardan ya da olumsal fazlahklardan annmr§hktlr. Bu
yoklu~un en ufak bir parr;asrnr bile sa~lam b1rakmak, onun
kendini yeniden iiretmesine ve gelip sizi bir kez daha bo~­
masrna olanak tammakt1r. Sorun §udur ki, yokluk tamm1
gere~i yok edilemez. Etrafrnrzda daha fazla nesne yaratarak
yoklu~u ortadan kald1rmaya r;ah§mamz, tiimiiyle kendini-
olumsuzlayan, r;1lgrnca bir u~ra§1d1r.
Bu amans1z umutsuzluk dongiisii ir;inde hapsolan proje,
hir;bir zaman bir biitiin olarak son bulamaz; bu kadar r;ok
Oltlm, Kllttlltlh ve Y ohluh 223

hayatt harcamasmm bir nedeni budur. Bir diger neden ise,


yok etme arzusunun kendisine a§tk olmastdtr; somurtkan
bir r;ocuk edasayla dine gden her ti.irli.i nesneyi bir kenara\
ftrlatan, sadece kendi si.irekli hareketinden tatmin olan ve
ancak kendi arzusunun nesnesi olarak kendisini ahnca yatt-
§an biriktirme di.irti.isi.i gibi. Ne yaparsamz yapm, ya§adtgt-
mz si.irece, ir;inizdeki yoklugu yok etmeyi ba§aramazsmtz.
Kendi varhkla dolulugundan korkan koti.ili.ik, benlige a§t-
n deger yi.ikleyen bir megalomani de ir;erir. Cehennem, ken-
dilerini olmek ir;in fazla degerli gorenlerin ya§ayan oli.imi.i-
di.ir. Diger yandan, benligin ortadan kaybolu§undan igrenr;
bir zevk alan, Freud'un oli.im di.irti.isi.i olarak tammladtgt §ey
tarafmdan kt§ktrttlan koti.ili.ik ti.iri.i de, degerin kendisini yok
etmek ister. Modernite r;agmda, bu iki diirti.i, oli.imci.il §ekil-
de birbirine kan§zr; r;i.inki.i azgmhk derecesinde zorlayzct
olan istencin, yani bi.iti.in degerlerin mudak kaynagmm one-
mi etrafmdaki her §eyi hir;le§tirecek kadar ezmesi, degersiz
ve ti.ikenmi§ hale getirmesinden gdir. Modern r;ag1 karakte-
rize eden, iradecilik ile nihilizmin bu oliim sar;an kombinas-
yonudur. D. H. Lawrence'm Women in Love romamndaki
Gerald Critch karakterinde, bu kombinasyonun kataksaz bir
imgesi vardtr; §enlikli bir ir;sd bo§luk, ir;e doni.ik istenr; gi.i-
ci.iyle birle§tirilmi§tir. Benligin maniklik di.izeyine varan a§t-
n olumlam§t, onun bo§lugunun tath cazibesine kar§t bir sa-
vunma mekanizmasma doni.i§i.ir. Koti.ili.ik, i§te korkunr; bir
a§mhga vardmlmt§ olan bu diyalektigin ta kendisidir.
Kasacast, tipik modern ikilem, oli.im di.irti.isi.ini.in dt§a vu-
rulu§unun da, basktlam§tntn da sizi varhktan yoksun buak-
mastdtr. Ashna bakthrsa, doymak bilmeyen istenr;, oli.im
di.irti.isi.ini.in dt§a yonelmi§ halinden, onun cazibeli kucagm-
dan kar;mak i~in oli.imi.i aldatmamn bir yolundan ba§ka bir
§ey degildir. Modernitenin oznesi, kendiPrometeci istencini,
kendi yaratt1g1 bir bo§luga, istencin eylemlerini hir;e indirge-
yen bir bo§luga dayattr. Istenr;, etrafmdaki di.inyayt hakimi-
yeti altma almakla, kendi eylemi i.izerindeki ti.im smarlama-
lan kal~mr ama aym eylemin ir;inde, kendi kahramanca
projderinin degerini de di.i§i.iri.ir. Her §eye izin varsa, hir;bir
224 Kuramdan Sonra

~ey degerli degildir. Tanrtla~m1~ benlik, kendi yalmzhgmdan


en ~ok aci ~eken benliktir. Potmodernizm de aym ~ekilde sJ-
mrlamalan yok eder; ama bunun yamnda istenci de eriterek
nihilizmle iradeciligin oliimciil dongiisiinii klfar. bzgiirliik,
hakim isten~ten kopanhp arzu oyununun i~ine yerle~tiril­
dik~e, ozerk benlik de par~alamr.
Kotiiliigiin iki yiiziiniin gizli bir ortak yonii vardtr: bir
kirlilik deh~eti. Ama bu kendisini kimi zaman si~in varhkla
dolu olu~unuzun iistiinii kapatmaya ~ah~an tarifsiz igren~­
likte bir kir tabakast olarak ve kimi zaman da varhgm ken-
disinin mide bulandmct fazlahg1 olarak gosterir. Varhgm ig-
ren~ ~ekilde dogurgan oldugunu hissedenler i~in, anhk yok-
lukta yatar. Onlann arzusu, Wittgenstein'm ifadesiyle, pii-
riizlii yiizeyden kau~tkstz buza ge~mektir.
Elbette fundamentalistin mutlaka kotii olmast gerekmez.
Ama ayaklannm altmda bir yokluk u~urumunun a~!ldigmi
hissettigi i~in, saglam ilkelerine stms1k1 sanlmak ister. Onun
kendisini ~ok ag1r hissetmesine neden olan, varhgm dayaml-
maz hafifligidir. ~u anda fundamentalizmin en popiiler al-
ternatifi, bir tiir pragmatizmdir. Ashna bak1hrsa, Amerika
bu ikisinin arasmda ortadan ikiye boliinmii~tiir. Ama ikin-
cisini, birincisine kar~1 one siirmek, yangm1 sondiirmek i~in
oksijen onermeye benzer. Pragmatizm, fundamentalizmin
bagnazhgma gayet etkili ~ekilde kar~1 durabilir ama onun
kendini yeniden iiretmesine de katk1da bulunur. Pragmatik
bir toplumsal diizen, insanlann dini yonelimlerini ve gele-
neksel baghhklanm hi~e sayarak temel degerleri reddettigi
i~indir ki, insanlar kendi kimliklerini bu kadar oldiiriicii bi-
~imde dayatmaya kalkarlar. Aile degerleri ve satrh.k seks,
aym madalyonun farkh yiizleridir. Somiirmek i~in diinyamn
bakir bir ko~esini arayan her ~irket.yoneticisi i~in, onu uzak-
ta tutmak i~in oldiirmeye haztr olabilecek ulusalc! bir kira-
hk katil vardtr.
Her ~eye kar~m, pazar anar~isine tapan devletler, koltuk-
lanmn altmda birka~ mutlak deger saklama ihtiyac1 duyar-
lar. Dizginsiz bir market ne kadar y1k1m ve istikrarstzhk ya-
ratiyorsa, onu o ol~iide liberallikten uzak bir devletin i~ine
Olum, KOtilfilh ve Yohf11h 225

yerle~tirmeniz gerekir. Ozgiirliik, daha vah~ice otoriter olan


ara~larla savunulduk~a, ger~ekte yapuktanmzla inandi~mi­
Zl iddia ettikleriniz arasmdaki bo~luk, sizi i~levsizle~tirecek
~ekilde a~1lmaya ba~lar. Tabii bu, karanhk ara~larla aydm-
lanmi~ de~erlerin savunulmasm1 de~il, sadece vah~ice karan-
hk olan bir devlet isteyen lslamc1 fundamentalizm i~in bir
so run de~ildir.
Ne var ki, medeniyetinizin temelleri ger~ek anlamda ate~
altmdaysa, kuramsal anlamdaki pragmatizm, ciddi bir tepki
olabilmek i~in fazla hafif, fazla rahat kahr. As!l yap!lmas1
gereken ~ey, kotii anlamdaki bir yoklu~a, iyi anlamdaki bir
yoklukla kar~1 ~1kmaktu. Her ikisi de belirli kotiiliik tiirle-
rine ozgii olmak iizere, yoklu~un reddi kadar yoklu~a duyu-
lan bir merak ve hayranh~m da soz konusu oldu~unu gor-
diik. Ama yoklu~un, yiklc!hktan ote, yap!Cl olan bir ba~ka
anlam1 da mevcuttur. Bu noktada, insamn akhna, hi~lik dii-
~iincesine iyi tarafmdan bakmaya ~ah~an lrlandah romanc1
Laurence Stern'in "diinyada daha ne kotii ~eyler var" ~ek­
lindeki sozleri geliyor. Yok olu~un, kotii bir bi~imi oldu~u
kadar, verimli bir bi~imi de vardu. Bu bi~imi, Marx'm pro-
letaryaya atfen, "tiim s1mflann yok olu~u olan bir s1mf" de-
yi~inde gorebiliriz; burada proletarya sanki "insanh~m top-
tan kaybedi~i"ni gosterir. Mevcut sistemin d1~ma itilmi~le­
rin, onda hi~bir pay1 olmayanlann "yokluk"lanm temsil
eder ve bu yoniiyle, alternatif bir gelece~in bir bo~ gostereni
olarak i~lev goriir. Ve soz konusu olan, giderek artan bir nii-
fustur.
Fundamentalizm, en do~urgan ve iiretken zeminini, ke-
sinlikle ezilmi~lerin ve yoksunla~tmlmi~lann arasmda bulur.
Intihar bombacisimn cisminde, yoksunlu~un yoklu~u daha
oliimciil bir olumsuzlama bi~imine donii~iir. Intihar bomba-
cisi, umutsuzluktan umuda ge~mez; onun silah1, umutsuzlu-
~un ta kendisidir. Antikitede, giiciin umutsuzlu~un derinlik-
lerinden geldi~i yolunda trajik bir inam~ vardu. Sistemin en
dibine dii~mii~ olanlar, ashnda bir anlamda ondan kurtul-
mu~ ve boylece ona kar~1 bir alternatif geli~tirme ozgiirlii~ii­
ne sahip olmu~ olanlardu. Daha a~a~1 dii~e111iyorsamz, aruk
226 Kuramdan Sonra

yalmzca yukan dogru gitme ve yenilginin agzmdan yeni ha-


yau koparma vaktiniz gelmi~ demektir. Kaybedecek hi\bir
~eyi olmamak, s1mrs1z ~ekilde gii\lii olmak demektir. Ancak
yine de, bu trajik ozgiirliigiin, daha olumlu toplumsal degi-
~im hareketlerine vesile olabilecek olmasmm yanmda, tero-
rizm gibi y1k1cl hi\imler de alabilecegi a\lktlr.
Mevcut siyasal sistemimiz, insanm yoksunlugunun yok-
lugu iizerine kurulmu~tur. Onun yerine koymar.;uz gereken
de, yine yokluk iizerine kurulmu~ bir siyasal diizendir; ama
bu kez insanui, kendi zay1fhgmm ve temelsizliginin farkrn-
dahgl olarak yokluk. Yalmzca bu, kendisine kar~l umutsuz,
hastahkh bir tepki olarak fundamentalizmin dogmasma ne-
den olan a~m kibri durdurabilir. Trajedi, bize yoklukla kar-
~lla~ma siirecinde, kendimizi yok etmememizin ne kadar zor
oldugunu haurlaur. Nas1l bu deh~eti kii\iik gorebilir ve ya-
~amaya devam edebiliriz? Bize aym zamanda, bu travmatik
yiizle~meyi ger\ekle~tirmeye cesareti olmayan bir ya~am tar-
zmm, en sonunda hayatta kalmaya giiciiniin yetmeyecegini
de haurlaur. Bir ya~am tarzl ancak bu ba~ans1zhkla yiizle~e­
rek geli~im gosterebilir. 1\imizdeki yokluk, dii~lerimizi ra-
hatslz eden ve projelerimizde \atlakJar yaratan ~eydir. Ama
daha parfak bir gefecek ~anSlffilZ i\in odememiz gereken be-
defdir de. lnsanhgm a\lk U\lu dogasma duymay1 siirdiirdii-
gumiiz inan\tlr ve dolaylslyla bir umut kaynag1d1r.
Onsuz dii~iinsel bir insan ya~amt olamamas1 anlammda,
asia "kuramdan sonra" var olamay1z. Sadece i\inde bulun-
dugumuz durum degi~tik\e, belirli dii~iinme tarzlanm terk
ederiz. Soz~e terore kar~l sava~m yam s1ra kapitalizmin ye-
ni bir kiiresel anlausmm ortaya \1kmas1yla birlikte, postmo-
dernizm olarak bilinen dii~iinme tarzl da aruk pekala sonu-
na yakla~1yor olabilir. Her ~eye ragmen, bizi biiyiik anlaula-
rm ge\mi~te kalm1~ ~eyler olduguna ikna eden, kuramm
kendisiydi. Belki ileride ge\mi~e bakuglmlzda, bunu kura-
mm bir zamanlar \Ok sevmi~ oldugu kii\iik anlaulardan bi-
ri olarak gorebilecegiz. Yine de bu durum, kiiltiir kurammm
kar~1sma yeni bir gii\liik \lkaruyor. Eger tutkulu bir kiiresel
tarih anlausma giri~ecekse, kar~1la~ugl durumun derinligine
Ohlm, K<'ltllhlk ve Yokfuk 227

ve kapsamma denk, yetkin kaynaklara sahip olmak zorun-


dadtr. Art1k basitr;e aym s1mf, Irk ve cinsiyet anlaulanm ak-
tarmakla yetinebilecek durumda degildir, bu konu ba~hkla­
n her ne kadar vazger;ilmez olsalar da. Risk ahp ~ansmt zor-
lamak, bogucu ortodokslugun penr;esinden kurtulmak ve en
azmdan bu gune kadar anla~tlmaz bir ~ekilde r;ekingen yak-
la~tlgl yeni konulan incelemek zorundad1r. Bu kitap, soz ko-
nusu yeni ara~t1rma ir;in bir ar;II1~ hamlesi olmu~tur.
•·
DiZ!N

A 51,66, 70,78,94
Baudrillard, Jean, 51
Adorno, Theodor, 31, 71, 78, Beckett, Samuel, 58, 66
94, 178, 215 Benjamin, Walter, 31, 94, 184
agnostisizm, 155,171, 190, Bentham, Jeremy, 166
191,210 Berkeley, George, 146, 213
ahmlama kuram1, 54 Best, George, 16, 117, 118
Althusser, Louis, 1, 2, 34, 35, Blake, William, 14, 180
38 Bloch, Ernst, 31
anar§izm, anar§ist, 17, 20, 45, Bourdieu, Pierre, 1, 35
97, 146, 215, 220 Brecht, Bertolt, 18, 47, 66, 88,
Anderson, Perry, 16, 17, 52, 72 94, 134
Anglo-Sakson, 86 . Burke, Edmund, 154
anti-kolonyal, anti-kolonyalist, Bush, George, 163, 164
9, 11, 12, 22, 32, 46, 47, Byron, 91
70
anti-Ozcti, 120, 122, 123, 124, c-e;
197, 198
anti-Semitizm, anti-Semitik, 28, Carlyle, Thomas, 83
149, 153 Celan, Paul, 80
Aquinas, Thomas, 79, 111 Cixous, Helene, 1
Archer, Jeffrey, 4, 102 Coleridge, Samuel Taylor, 77
Arendt, Hannah, 221 Condorcet, Marquis de, 33
Arnold, Matthew, 83, 157 Connolly, James, 33
ateizm, ateistler, 178, 180, 182 Conrad, Joseph, 94, 220
Augustine, St., 193
Austen, Jane, 4 D
Aydmlanma, 33, 112, 125, 159
Darwin, Charles, 82
B Davidson, Donald, 66
Dawkins, Richard, 180
Badiou, Alain, 158, 177 Derrida, Jacques, 1, 2, 15, 35,
Barthes, Roland, 1, 2, 34, 37, 51,66,71,77,94, 156,
230 Kuramdan Sonra

157, 177 Hall, Stuart, 40


dogmatik, 89, 102, 103, 105, Hardt, Michael, 139
106,109,204 hazctlar, 126
dogalcdar, 160 Hegel, 44, 59, 125, 215
Dostoyevski, 39, 198 Heidegger, Martin, 4, 66, 71,
215
E Herrick, Robert, 4
Hitler, Adolf, 145
Eliot, George, 65, 76, 136 Horkheimer, Max, 31
Eliot, T.S., 66, 70, 77, 161, 183 Hume, David, 213
emperyalizm, 192 Huxley, 82
entelektiiel, 3, 10, 29, 30, 35, hiimanistler, 18, 102, 160, 221
81, 82 83, 86, 87, 171,
205 1-i
estetizm, 45
Fanon,25,33 lkinci Enternasyonal, 45
feminizm, 2, 3, 25, 34,45, 47, lrigaray, Luce, 1
48,88,147 isten~, 191, 192, 193, 194, 223,
224
F

Fielding, Henry, 115, 119


J
Fish, Stanley, 55, 59 Jagger, Mi~k, 128
Foot, Philippa, 1, 127 James, Henry, 94
Foucault, Michel, 1, 2, 15, 35, Jameson, Fredric, 1, 31, 78, 94,
36, 38, 51, 66, 78, 83, 87 146
Freud, Sigmund, 6, 36, 64, 79, Johnson, Lyndon, 28
87, 89, 97, 141, 172 191, Johnson, Samuel, 76
213, 215, 225 Joyce, James, 65, 66, 80
fundamentalizm, fundamenta-
lis~46,50,51, 101,155,
K
156, 177, 194, 195,203,
206,207,208,210,211,
Kafka, 65, 66
212,213,218,219,224
Kant, Immanuel, 12 7, 15 6
kapitalizm, 6, 10, 11, 19, 20,
G 24,25,2~29,31, 3~41,
49,50,53, 84,120,121,
Gandhi, Mahatma, 33 152,155,156,160,164,
Goldmann, Lucien, 91 168, 226
Gonne, Maud, 45 kinizm, 126, 184
Gramsci, Antonio, 31, 47 Kissenger, Henry, 204
Gramsci, Walter, 25 kolonyal, 10, 12
Komiinist Manifesto, 12, 42
H komiinizm, 31, 188
Kristeva, Julia, 1, 34, 37, 66,
Habermas, Jurgen, 1, 83, 173 83,94
Dizin 231

kiiltiir kuranu, 1, 3, 4, 24, 29, N


30, 39, 45, 61, 87, 88, 89,
98, 102 103, 154, 156 Negri, Antonio, 139
kiiltiirelciler, 160, 165, 166 Neitzsche, Friedrich, 4, 158
Nightingale, Florence, 91
L nihilizm, nihilist, 97, 219, 221,
222,224
Lacan, Jacques, 1, 2, 51, 202
Larken, Philip, 97
Lawrence, D.H., 21, 72, 97,
0-b
223
O'Grady, Paul, 107
Leavis, F.R., 157
Lefebvre, Henri, 35 O'Neill, John, 123
Lenin, Vladimir, 9, 32 orta s1mf, 9, 10, 11, 16, 17, 19,
25,26,28,29,31,47,48,
Levinas, Emmanuel, 4, 156
Levi-Strauss, Claude, 1, 34 65, 66, 136, 155
Orwell, George, 76
Lewis, Cecil Day, 87
liberaller, 13, 14, 29, 98, 133,
139, 142, 182, 221 p
Locke, John, 166
Lyotard, Jean-Fran~ois, 35, 38,
Paisley, Ian, 147, 180
51, 72, 156, 177
Pascal, Blaise, 198,214,215
Paul, St., 148, 151, 179, 216
M Picasso, 18
Pitt, Brad, 55
Macintyre, Alasdair, 62, 160, Plato, 24
172 postmodernizm, 18, 29, 41, 49,
Man,Paulde,94, 156 53,58,68,70, 80,169,
Mann, Thomas, 91 194,195,226
Marcuse, Herbert, 25, 31, 32, post-kolonyalizm, 10, 12, 53
144 post-yapisalcihk, 2, 29, 53, 54,
'.Markievicz, Constance, 45 70,88
Marksizm, Marksist, 8, 31, 32, pozitivizm, 44
34,35,36,37,40,44,45, pragrnatizm, pragmatistler, 52,
47,51 88,224,225
Marx, Karl, 42, 146, 160, 215 Proust, Marcel, 18, 65, 66, 94
Maxwell, Robert, 91
Merleau-Ponty, Maurice, 32
Miller, J. Hillis, 94, 156 R
modernite, 84, 229
modernizm, 18, 58, 64, 65, 69, Reagan, Ronald, 43
70,73,80 Reich, Wilhelm, 25, 31, 32
Morris, William, 45 Rimbaud, Arthur, 18, 40
muhafazakarlar, 14, 98, 101, Rorty, Richard, 55, 59, 73, 154
142,154, 182,209,22r Rousseau, 82
Musil, Robert, 161 Ruskin, 33
232 Kuramdan Sonra

S-~ W
Said, Edward, 1, 10 Waugh, Evelyn, 92, 93
Sartre, Jean-Paul, 31, 36, 82 Wilde, Oscar, 14,40, 45
Saussure, Ferdinand de, 2 Williams, Bernard, 1, 107, 112
Schleiermacher, Friedrich, 23, Williams, Raymond, 1, 35, 83,
24 139
Schoenberg, 66 Wittgeenstein, Ludwig, 133, 36,
Schopeahauer, 182, 215 194, 195, 196,210,214,
Seebakl, W.G., 192 224
semiyotik, 34, 88
Shakespeare, William, 48, 76,
140, 150, 185,221 y
Sontag, Susan, 83
lsOsyalizm, sosyalist, 1, 9, 12, yaplsalclhk, 2, 29, 88
20, 32, 39, 42, 44, 45, 47, Yeats, W.B., 45, 167, 185
51, 53, 121, 125, 129, Yeni-Hegelcilik, 44
152, 162,164,168,17~ Young, Robert J.C., 32
174, 176, 180
Spinoza, 198
Stalin, Joseph, 9, 10, 37
Stern, Laurence, 225
Stirner, Max, 215
Streisand, Barbra, 55

T
Taylor, A.J.P., 77, 205
Thatcher, Margaret, 43
Thomas, Edward, 79, 83, 91,
111, 214
Tolstoy, 33

U-0
ulus devlet, 11, 22, 68, 70
O'fi=Uncti Dtinya, 9, 10, 11, 13,
25, 33,44

v
Voltaire, 82
Manchester Oniversitesi'nde
KOitOr Kuram1 ProfesorO'dOr.
Edebiyat Kuram1 kitab1 neredeyse
tom dOnya Oniversitelerinde ders
kitab1 olarak okutulmaktad1r.
Kuramsal bin;ok ~al1~masmm
d1~mda, yazd1~1 oyunlar,
senaryolar da ilgi uyand1rm1~t1r.

istanbul Teknik Oniversitesi,


EndOstri MOhendisli~i BoiOmO'nO
bitirdikten sonra, Middlesex
Oniversitesi, Modern Avrupa
Felsefesi programmdan Master
derecesi ald1. Kant, Hegel, Marx,
Heidegger ve ~ans kuram1 Ozerine
~ah~malar yapt1. Halen Bo~azic;:i
Oniversitesi'nde felsefe
doktorasma devam ediyor. Yine
yaymevimizden c;:1kan Avrupa'da
Ronesans ve yay1 ma
haz1rlanmakta olan Umut,
c;:evirdi~i diger kitaplard1r.
"Yaplsalcilik, Marksizm, post-yaplsalcillk ve benzerleri, art1k
eskisi kadar seksi konular degil. $imdi seksi olan ~ey daha ziyade
seksin kendisi. Akademinin vah~i sularmda, Frans1z felsefesine
duyulan ilgi, yerini FranSIZ opocogone gosterilen teveccOhe
b1rakt1. Baz1 kOitOrel fevrelerde de mastorbasyon siyaseti
Ortadogu'nun siyasal olaylarmdan daha fazla ilgi fekiyor."
Terry Eagleton, ~ag1m1z entelektuelinin dramatik bir vicdan
muhasebesi ve onurlu bir ~1k1~ aray1~1 olarak da okunabilecek
Kuramdan Sonra adh bu son kitab1yla bir kere daha tart1~malann
oda~1na yerle~iyor.

Sivri dilini, kendisi dahil, herkese bat1ran Eagleton'a gore,


postmodern solun yerel dO~Onmeye ba~lad1~1 bir anda, tarih
buyuk oynuyor; siyasal sa~ kuresel ~apta eylemde bulunurken,
sol butun kuresel meselelerden feragat ediyor.
Bu tespitlerden hareket eden Eagleton ~u sorulan gOndeme
getiriyor: Her ~eyin mubah garOidO~O postmodern ~a~da, politik
tarat olmak mOmkun mOdOr? DOnyamn yans1 a~llktan k~nllrken,
kuramm kendini gundelik hayatm ve yerelin meselelerine bOylesine
kapt1rmas1 hakll gorulebilir mi? Kuram, gOnOmOz dOnyasmm
acil ~ozOm bekleyen sorunlanna nas1l yakla~mahd1r?
Bu zamana kadar kOitOr kurammm tepeden bakt1~1 ya da inkar
etti~i a~k, k6t010k, 610m, ahlak, metafizik, din ve devrim gibi
konularm acil olarak 6n saflara ~ekilmesi gerekti~ini savunan
Eagleton, kapitalizmin ba~an eti~ine, insamn torsel ve bireysel
potansiyellerini ger~ekle~tirmeyi eylemin nihai amac1 olarak
koyan Aristocu bir etikle yamt veriyor.

You might also like