Professional Documents
Culture Documents
Prens (Niccolo Machiavelli) PDF
Prens (Niccolo Machiavelli) PDF
PRENS
İtalyanca’dan çeviren
N azım Güvenç
I I Principe
©
G iulio E inaudi E ditöre - 1981
A nahtar K itaplar
Birinci baskı: 1993
İkinci baskı: 1994
•
Sahibi ve Yayın Yönetm eni: M ehm et A ta y
m
K apak Düzeni: Feyyaz Yaman
•
K apak Film ve Baskı: Ebru Grafik
İç Baskı: Özener M atbaası
Cilt: Umut Mücellithanesi
•
ISBN 975-7787-23-X
ıg r TE
mmzm
Kl^pPlR
MACHIAVELLI
PRENS
İtalyanca’dan Ç eviren
N azım Güvenç
İÇ İN D E K İL E R
8
SU N U Ş
m a c h ia v e l l i
Yaşamı
O zamanlar İtalya
(1) Bunların arasında San Marino ile Monako Prensliği bugüne dek gele
bilmişlerdir. San Marino halen yaşayan en eski Cumhuriyettir.
14
m ektedir. B unun ise hem kapitalizm in gelişmesini kösteklem ek
hem de dış güçler karşısında sürekli zayıf kalmak ve işgal altına düş
mek gibi iki ciddi sakıncası olm uştur.
15
Bu ortam da kralların rolü önem kazandı. H enüz tek başına ya
da baskın bir konum da siyasal iktidarı eline alacak kadar güçlene-
memiş burjuvazi çok sayıda feodal beyin zorba ve keyfi yönetim ine,
ayrıca kent devletleri şeklinde artık ticaretin önünde engel halini al
mış bir toplum sal düzene karşı siyasal iktidarın tek bir kralın m ut
lak otoritesi altında toplanm asını; ticaretin, üretim in önündeki feo
dal köstekleri kaldıracak şekilde kent ekonom ilerinin bütünleşm esi
ni tercih eder oldu.
17
R o m a’nın resm i dili Latince’den yerel, ulusal dillerin kopma,
oluşma, ulusal resm i dil olma m ücadelesi; "ulusal" kralların kilise’-
nin ''evrensel1' buyuruculuğuna karşı bağım sız tavır koyma girişim le
ri ve bu uğurda P ap a’yla doğrudan çatışmayı göze alm aları (hatta
F ransa 1515’de R om a’nın karşısına bir başka kardinali papa olarak
çıkartacak kadar ileri gidebilmişti) Kilise’nin otoritesine ağır darbe
ler indirmişti.
Başlıca Güçler:
Düzen, bir yandan, sayıları zaten çok fazla olmayan tüm ailele
ri görünüşte de olsa aynı, eşit çizgide tutacak ve dolayısıyla araların
dan herhangi birinin fazla öne çıkmasına meydan verm em ek am a
cıyla herkesi az çok yönetim e katacak; öbür yandan da, çatlak sesle
ri, m uhalefeti olabildiğince en aza indirecek şekilde kurum ve kural
lara bağlanm ıştır. B ugünün pkuyucusu için garip gelecek uygulam a
ları (zam an zam an kuraya başvurulan seçim sistem leri vs.), oldukça
karm aşık usulleri tümüyle anlatm aya kalkışacak değiliz'. Çünkü böy
le bir şey bu "sunuş"un iki kat uzam asına yol açar. Şu kadarını ekle
mekle yetinelim ki düzenin bu saydığımız niteliklerinden ötürü dev
let aygıtında görev süresi genelde (özellikle seçimle gelinen m akam
larda) iki ay ile en çok bir yıl arasında değişmekte, b u sayede de h e
m en hem en tüm yurttaşlık haklarına sahip ailelerden tem silciler
' devlet yönetim ine şu ya da bu kadem ede katılm ak fırsatını bulm ak
tadır. O ylam alarda bir karar tasarısı lehinde olanlar söz alabilmek-
21
te, aleyhte oy kullanm ak m üm kün ise de tasarı üzerinde aleyhte ko
nuşm aya izin verilm em ektedir!
B ütün b u hassas denge de siyasal istik ran sağlamış olm aktan
uzaktır. M achiavelli’nin doğduğu 1469 yılında M ediciler ailesinden
Lorenzo ve Piero de M edici kardeşler babaları ve 1434’ten b eri Flo-
ran sa’ya egem en olan Cosm e de M edici’nin ölüm ü üzerine iktidarı
devralm ışlardır.
M achiavelli dokuz yaşındayken, 26 N isan 1478’de bir pazar gü
nü bir kesim rakip aile dinsel ayin sırasında iki kardeşe suikast dü
zenlerler. Piero ölür, L orenzo yaralanır ancak halk başkaldırıya ka
tılmayınca M ediciler’in egemenliği zam anla adı "muhteşem" (il
magnifico) sıfatıyla anılan L orenzo’yla sürer. 1492’de ölüm ü üzeri
ne başa geçen II. P iero iki yıl sonra Fransız istilasına karşı koyama-
yıp; herşeyiyle teslim olunca Floransa halkı isyan eder. M ediciler
devrilir ve T an rı’yla konuştuğunu iddia eden dem agog (sözbaz) bir
din adam ı olan G ierom e Savonarole’nin başkanlığında eski cum hu
riyet yeniden kurulur (1494). Ne var ki Savonarole kültür ve servet
düşm anı, yobaz bir katoliktir, Floransa burjuvazisi onu çekemez.
Çok geçm eden bir darbeyle devrilir. 1498 M ayısında Savonarole’-'
nin O rta Çağ usulünce odun ateşinde yakılarak idam ından hem en
sonra 19 Mayıs’ta M achiavelli d ö rt aday arasından "İkinci Sekre
ter" seçilir. 29 yaşındadır.
Devlet Sekreteri
M ediciler’in iktidardan düşürülm esi sırasında M achiavelli 25
yaşındadır, yurttaşlık hakkına sahiptir. Siyasete, devlet yönetim ine
aileden gelem bir ilgisi, m erakı olduğu halde gelişm eleri tarafsız
bir seyirci konum unda izlediği anlaşılm aktadır. M ediciler’in yöneti
m ine karışmamışlığı ve cumhuriyetçi olduğu halde Savonarole yöne
tim inden uzak duruşunun ona devlet kapısını açtığı yargısına varıla
bilir. Çünkü dört yıl önce M ediciler iktidardan alaşağı edildiklerin
de yönetim i onların yandaşlarından arındırm ak gerekm işti. Savona
role iktidardan düşürüldüğünde de yönetim aygıtını bu kez onun
22
yandaşlarından tem izlem ek gerekti. A z sayıda kişinin yurttaşlık hak
kına dolayısıyla yönetime seçilme hakkına sahip olduğu koşullarda
M achiavelli’nin aktif bir siyasal m ücadele içinde bulunmayışına, da
ha önce hiç siyaset ve devlet deneyim inin olmayışına rağm en çok
genç yaşında İkinci Sekreterlik gibi o düzenin çok önem li bir mevki
ine seçilmesi - hele cumhuriyetçiliğiyle sivrilmiş, gözde, köklü bir
aileden gelm e olduğu da hesaba katılırsa - anlaşılır bir şeydir.
"İkinci" sözcüğü dikey bir sıralam ayı değil yatay bir görev bölü-
şüm ünü dillendirm ektedir. Bir başka deyişle, Machiavelli’nin üstün
de bir "birinci" sekreter yoktur, yanında vardır. Şöyle anlatalım: Flo
ransa yönetim inin yukarıda kısaca anlattığım ız yapılanmasında
"G onfaloniere"nin yanında, bakanlar kurulu gibi çalışan "Signoria"-
nın buyruğu altında bir idari aygıt bulunm aktadır. Buna "Birinci
Sekreterlik" denm ektedir. "İkinci Sekreterlik" ise daha önce sözünü
ettiğim iz Büyük Kurul’un seçtiği on üyeli "Özgürlük Ve Barış İçin
O nlar Kurulu" adlı bir tü r "güvenlik konseyi"nin sekretaryasıdır.
G örev alanı bir yandan iç güvenliği, b ir yandan da dış güvenliği kap
sam akta, iç isyanların bastarılm asından savaşta olsun, barışta olsun
dış politika ve diplomatik görüşm elere dek geniş b ir alanda politika
üretm eyi ve yürütmeyi öngörm ektedir.
23
Söz konusu organ bu haliyle günüm üzde bizce en çok A m eri
ka Birleşik D evletleri’ndeki U lusal Güvenlik Konseyi’ni andırm ak
tadır. İkinci Sekreter olarak M achiavelli’nin oynadığı rol de zaten
gerek iç ve dış gelişm elerin çözüm lem esini yapıp politika üretm ek,
üst m akam ların (Beylerin) onayına sunm ak üzere öneriler hazırla
mak ve gerektikçe dış tem aslar yapm ak olduğuna göre, O ’nu bir b a
kıma zam anının H enry K issinger’i* gibi görebiliriz.
'. ' 1 . ■ :/ ■
Bir önrek gerekirse, daha 1449 İEylül’ünde yani göreve geleli
ancak bir yıl olm uşken F loransa adına Piza kentini kuşatan am a iha
net içinde olduğundan kuşkulanılan ünlü milis şefi Paolo V itelli’yi
milislerinin ortasında yakalatır, yargılatır ve idam ettirir. Bütün
bunlar 48 saat içinde olup biter. E rtesi yıl Piza’nın fethi için F ra n
sa’dan sağlanan takviye askerlerin gereksinim lerinin karşılanm ası
kadar, ilişkilerin iyi yürütülm esi ve denetim in elden kaçırılm am ası
da yine M achiavelli’nin om uzlarındadır, 1’50'1’de Floransa’ya bağım
lı Pistoya kentindeki kargaşalıkları yerinde incelemek ve gereken
önlem leri belirlem ek üzere beş kez oraya gider...
(*) Richard Nixon ve Gerald Ford’un ABD başkam olduğu yıllarda Ulu-
, sal Güvenlik Konseyi başkam. F ord.döneminde bu görevinin yanı sıra
ABD’de "Devlet Sekreteri" olarak anılan Dışişleri Bakanı koltuğunu
da işgal etti.
24
dukça duyarlı pazarlıklar yürüttüğünü geçerken belirtelim . B unla
rın yanında, burad a anm am ıza gerek olm ayan daha bir dizi diplo
matik görev üstlendiği biliniyor. Şunu da hem en eklem ekte yarar
var ki M achiavelli görevi gereği yalnızca dış ilişkilerle ilgilenmiş de
ğildir! Aslında gerek kişisel eğilimleri, gerekse m akam ının ona sağ
ladığı ilgi alanı gereği Floransa’nın iç siyaset sorunlarıyla da danış
manlık çerçevesinde de olsa yakından uğraşm ış, özellikle paralı as
kerler yerine "Ulusal" bir milis gücü oluşturulm ası fikrini üstlerine
benim setm ek için büyük çaba sarfetm iştir. H atta kendisine çok gü
venen G onfaloniere Piero Soderini’yi ikna etmeyi başarm ıştır. (So
nunda Floransalı köylülerden ulusal bir silahlı güç kurulur. Ne var
ki iyi eğitim görm em iş bu küçük güç daha ilk ateşle sınavından boz
gun halinde dağılır).
İktidardan Düşiİş
*-Machiavelli ilkin Latin tarihçi Titus Livius’un "târih" kitabı üstüne görüş
lerini kaleme alıyordu. Sonradan 'Titus Livius’un Tarihi’nin İlk ön Kita
bı üstüne Konuşmalar" başlığıyla yayınlanan çalışmasına ara verip
Prens’i yazmaya başladığı anlaşılıyor. (N.G.)
** Latince, "Prenslikler üstüne" demek. Machiavelli kitabını Toskana (Flo
ransa) ağzıyla yazdığı halde başlığı ve bölüm başlıklarını Latince yaz
mıştır. Kitaba İtalyanca "II Principe" başlığını koyan, ilk yayıncısı olmuş
tur. (N.G.) ' '
28
mamazlık. etmeyeceksiniz; kitap bir prens tarafından, özellikle de
genç bir prens tarafından kabul görm eli. Bu yüzden onu Z at-ı Şaha
neleri Giuliano’ya* adıyorum. Filippo Cavasecchia kitabı gördü; si
ze hakkında biraz fikir verecek b ir şeyler anlatabilir, onunla yaptığı
mız tartışm aları da... G erçi henüz kitabı hâlâ genişletip yeniden
gözden geçiriyorum."
Son Yılları
A ncak 1525’te siyasal durum tam da M achiavelli’nin öngördü
ğü ve zam anında P ap a’yı uyardığı yönde bozulur. K utsal R om a
G erm en İm p a ra to ru ŞarlkenC Fransa K ralı I. François’yı bozguna
uğratır. Bu gelişm e F ran sa’yla ittifak halindeki R om a ve F loran
sa’da (bütün T oşkana bölgesinde) haklı bir .panik yaratır.
30
Sonraki iki yıl içinde P ap a’njn kararsızlığının, teslimiyetçiliği
nin, burnunun ucunu görem eyişinin de (bunlar devrin öndegelen ta
rihçilerinden G uichardin’in nitelem eleridir) kolaylaştırıcı etkisiyle
Şarlkent’in orduları R om a’ya kadar gelirler ve kenti yağmalarlar:
15 yıl önce İspanyolların P rato ’yu yağm alarını cum huriyetçileri gö
türm üş M ediciler’i getirmişti. A lm anların R o m a’yı yağmalamaları
da bu kez M ediciler’i götürür. C um huriyet yeniden kurulur.
Machiavelli bu haberi aldığında b ir şatoya kapatılmış olan Pa-
pa’nın serbest bırakılm asını sağlam ak üzere birtakım pazarlıklar
yapm a hazırlığı içindedir. Cum huriyetçi yeni yönetim bir m ektupla
Machiavelli’ye Floransa adına herhangi bir girişimde bulunmayı ya
saklar.
Um utsuzluk içinde Floransa’ya dönen Machiavelli, eski dostla
rından İkinci Sekreterlik görevinin yine kendisine verilmesini ister.
Oysa M ediciler’le işbirliği çabaları C um huriyetçilerde tepki yarat
mıştır. Bunlar Machiavelli’yi artık kendilerinden saym am aktadırlar.
Yapılan oylamada Machiavelli lehine yalnızca 12 oy çıkar, aleyhin
de ise 555 oy verilmiştir.
12 gün sonra 22 H aziran ] d2 / de ölür.
IL P R IN C IP E
PRENS
33
ise "Jules" deniyor. Bu yüzden, Prens'in Fransızca çevirisinden Vah-
di H atay tarafından yapılan çeviride V atikan’da geçerli resm i hitap
tarzıyla Papa Julius, Fransızca’daki biçimiyle "Jules" olarak; Sela-
hattin Bağdatlı’nın çevirisinde ise İtalyanca’ya uygun şekilde "Giu-
lio" olarak anılıyor. Bir başka deyişle, Söz konusu olan bir ve aynı
kişi am a Batı’da, bizce yersiz bir şekilde kişi adları da tıpkı bir nes
ne gibi dilden dile çevrilince sanki farklı kişilerden sözediliyormuş
gibi bir durum ortaya çıkıyor. *
Çözüm olarak bizim tuttuğum uz yol, kişinin özgün adı ne bi
çimdeyse onu benim sem ek oldu. Dolayısıyla papaların adları söz
konusu olduğunda, bunları Machiavelli (ve İtalyan yayıncılar) gibi
İtalyanca, ya da Fransızca çevirilerdeki gibi Fransızca sesletimleriy-
le vermek yerine V atikan’da geçerli dil ve hitap şekli Latince oldu
ğu için ve papa seçilenler kendi adları ne olursa olsun Latince bir
ad aldıkları için L atince’siyle yazdık. Sözgelimi İtalyanca m etinde
İtalyanca sesletim e uygun olarak "Sisto", Fransızca m etinde Fransız
ca sesletime uygun olarak "sixte" şeklinde geçen adı, Latince’siyle
"Sixtus” olarak yazdık. (Vahdi H atay’ın çevirisinde "Sixte", Selahat-
tin Bağdatlı’nınkinde "Sisto" deniyor).
Aynı yöntem i R om a İm paratorlarının adlarında da izledik. Bir
başka deyişle, İtalyanca ve Fransızca m etinlerde görülen ve H atay
ile Bağdatlı tarafından da T ürkçe’ye aynen öyle aktarılan İtalyanca-
laştarılmış, Fransazcalaşlırılm ış biçimleri yerine R om a İm parato rla
rının özğiin L atince adlarını bulup çevirimizde kullandık. B una gö
re, sözgelimi İtalyanca seslerimde "M arco Aurelio" ya da Fransızca
seslerimle "M arc A uele"yerine özgün biçimiyle "M areus Aurelius"
dedik.
35
Niccolo Machiavelli
M uhteşem L orenzo de M edici’ye
H aşm etm eapları, bu küçük arm ağanı kendilerine hangi iyi duy
gularla sundum sa dilerim ki aynı iyi duygularla karşılarlar. E ğer dik
katle okurlarsa, talihin ve kişisel meziyetlerinin ona vaat ettiği bü
yüklüğe eriştiğini görmeyi ne denli arzuladığım ı fark edeceklerdir.
Ve, eğer H aşm etm eapları bulundukları yüksek m evkiden çürüyüp
gittiğim şu aşağılara bir göz atarlarsa kaderin uzun ve sürekli uğur
suzluğunu nasıl haksız yere taşıdığım a tanık olacaklardır.
37
I
K A Ç T Ü R PR E N SL İK O L D U Ğ U
V E H A N G İ Y O L L A R L A E L E G E Ç İR İL D İK L E R İ Ü ST Ü N E
40
1 4
lim: 84’te“' V enediklilerin ve 10’da P apa Julius’lın saldırılarına kar-
şıkoyabilmiş olması ailesinin iktidarının eskiliğinden başka bir ne
denden ötürü değildir. Çünkü doğal -bir prensin, tebasına karşı şid
det kullanması için daha'az neden ve daha az gereklik vardır o yüz
den de daha çok sevilse gerektir. Ve çirkin, kötü alışkanlıklarla nef
ret çekm edikçe halk doğal olarak kendisine sevgi besler. İktidarın
eskiliği ve sürekliliği istikrarsız-dönem lerin anısını ve nedenlerini
unutturur; çünkü her değişiklik bir yenisi için zem in hazırlar.
(3 ) 1484
(4) 1510
41
III
K A R M A PR E N SL İK L E R
(1) Fransa Kralı XII. Louis (1498^-1515) Milano beylerinden Gian Giaco-
mo Tirivutei’nun yolgöstericiliğinde bu dukalığa bir ordu göndererek
kenti işgal etti, (Eylül 1499) XII. Louis öncesinde yine Fransızların
desteğiyle Milano Dükü olmuş olan Ludovico Sforza il Moro
(1452-1510) Almanya’ya sığınarak canını kurtardı. Bir süre sonra Mi
lano halkı Tirivulzio’ya başkaldırdı. Fransızlar çekildi. Ludovico il Mo
ro Milano’ya geri döndü, Növara’yı yeniden işgal etti ve savaşı yeniden
başlattı. Ama İsviçre’li paralı askerlerinin ihanetine uğrayınca Nova-
ra’da Fransızlara esir düştü, (Nisan 1500). Fransa’ya götürülerek Loc-
hes kalesinde hapsedildi. 1510’da orada öldü.
(2) 1511 Ekiminde Papa II. Julius’un çabalarıyla İspanya ve Venedik’in de
katıldığı bir "Kutsal İttifak" kuruldu. Amacı Fransa’yı İtalya’dan çıkart
mak olan bu ittifak başarılı oldu. 11 Nisan 1512’de .Ravenne’da yapı
lan savaşta Fransızlar, komutanları Gaston de Fobc’nm ölümü üzerine
dağıldılar.
43
ha eski bir devlete bağlanan devletler ya aynı topraktan, aynı dilden
dirler ya da değildirler. Birinci durum da, onları elde tutm ak çok ko
laydır hele özgür yaşam aya alışık değillerse; ve onlara güvenilir bir
şekilde sahip olm ak için daha önce başta bulunan prensin soyunu
kurutm ak yeter. E ğer eski koşulları sürdürülürse, büyük gelenek
farkları yoksa halk sakin sakin yaşar. U zun yıllardır F ra n sa’nın
olan Burgonya, Brötanya, Gaskonya ve N orm andiya’da böyle ol
du.3 D ilde bazı farklılıklara rağm en, görenekleri birbirine benzer
ve kolayca birbirlerine uyum sağlayabilirler. O nlara sahip olmayı
sürdürm ek istiyorsa bu topraklan elegeçiren kişi iki şeye dikkat et
melidir: Eski prenslerinin soyunu kurutm ak; yasalarına ve vergileri
ne ise hiç dokunm am ak. O zam an bu yeni topraklar çok geçm eden
eskilerle kaynaşıp tek bir vücut haline gelirler.
A m a dili, görenekleri vc k u ru m lan farklı bir toprağı kazan
mak başka bir şeydir; işte burada talihin desteğine ve büyük bir us
talığa ihtiyaç vardır. En iyi, en sağlam çarelerden biri fatihin gidip
bizzat oraya, yerleşm esidir. Böylcce sahip olduğu toprak daha güve
nilir ve daha kalıcı-olur. Türk de Y unanistan’da öyle yaptı;4 eğer
yerleşmeseydi o rad a tutunm ak için alacağı tüm öteki önlem ler boşa
giderdi. Yerinde, karışıklıkları daha uçverirken görür, anında m üda
hale edersin; am a uzaktan ancak (karışıklık) artık bastırılanı ayacak
kadar büyüdüğünde haberin olur. Ayrıca orası adam ların tarafın
dan yağmalanmaz. T cban, şikayetlerini doğrudan dile getirebilecek
leri bir prens olm asından hoşnutluk duyar, bu nedenle eğer uslu ya
şarlarsa onu sevmek için, başka bir yola saparlarsa ontlan korkm ak
için çok daha fazla gerekçeleri vardır. Bu devlete saldırm ak isteye
cek yabancı da daha fazla kararsızlık çeker. Kısacası prens oraday
ken bir m em leketi elegeçirm ek çok daha güçtür.
fi
D em ek ki Louis beş hata işlemişti: E n zayıfları ortad an kaldıra
rak,"'İtalya’da güçlü birinin gücünü daha da a rttıra ra k ,'o ra y a çok
güçlü bir yabancıyı sokarak,"*gelip oraya yerleşm eyerek, hiç göçmen
gönderm eyerek. B unlar öyle hatalardı ki eğer V enediklilere oyun
etm ek gibi bir alımcısını da işlemeseydi hiç değilse kendisinin sağlı
ğında devletine zararı dokunm ayabilirdi.22 Aslında Kilise’yi büyült- •
mek ve Ispanya’yı İtalya’ya sokmak yanlışını yapm am ış olsaydı V e
nediklileri güçten düşürm ek mantığın gereğiydi ve zorunluydu; am a
bu ilk tavrı alınca onların yok olmasını istememeliydi; çünkü güçlü
olurlarsa ötekileri Lom bardiya girişiminin dışında tutarlardı m eğer
ki kendileri de bun d an pay alsınlar. A m a ötekilerin de bu toprakla
rı V enedik’e verm ek için Fransa'dan kopartm ak gibi bir niyetleri
yoktu; her ikisiyle birden kapışmaya da hiç hevesli değillerdi. Buna
şöyle itiraz edilebilir: Kral Louis bir savaşın çıkışını önlem ek için
R om ayna’yı Papa A lexander’e, bir tahtı da Ispanya’ya bıraktı; buna
daha önceki gerekçelerle yanıt vereceğim, savaştan kaçınacağım di
ye asla bir karışıklık çıkmasına meydan verm em ek gerekir, zira asla
kaçınılm az olan bir şey senin aleyhine olm ak üzere ancak geciktiri
lebilir. E ğer bazıları, kralın P apa’ya kendisinin evlilik sorununu
(22) XII. Louis, Aralık 1508’de Papa II. Julius, İmparator Maximillien ve
Ferdinatıd d’Aragon ile "Jiga di Cambray" denilen bir ittifak kurdu ve
ortaklaşa alman kararı uygulamak üzere Venediklilerin üzerine yürü
yüp onları 14 Mayıs 1509’da Agnadello’da yendi. Daha sonra Milano
Dükalığım yeniden işgal etti. (Bk. Dipnot 1) Venedik Cumhuriyeti
yok olmak tehlikesiyle yüz yüze geldi.
50
'j'y
(23) XII. Louis bu sözle XI. Louis’nın kızı ve VIII. Charles’m kızkardeşi
Jeanne’dan boşanmasına Papa’mn iznini aldı ve böylece Anne de Bre-
tagne ile evlenmek olanağım buldu.
Boşanmanın yasak olduğu ve ancak Vatikan’ın özel izniyle gerçekleşe
bildiği böyle bir işte aracılık eden Rouen Piskoposu, Georges d’Am-
boise (1460-1510) kardinal yapılarak (1498), Cesare Borgia da Va-
lencia topraklan ve Dük ünvanı verilerek ödüllendirildiler.
(24) Bkz. Bl. XVIII.
(25) Machiavelli o sırada, (Kasım. 1500) Fransa’da Birinci kâtip olarak el
çinin yerine görevliydi.
51
IV
İSK E N D E R ’İN İŞG A L E T T İĞ İ D A R A ’N IN K RALLIĞI
N E D E N İSK E N D E R ’İN Ö L Ü M Ü N D E N SO NRA
Y E R İN E G E Ç E N L E R E B A ŞK A LD IRM A D I?
52
ğil kanlarının eskiliğinden ö tü rü sahiptirler. Bu baronların kendileri
ne öze] arazileri ve onları efendileri olarak gören ve doğal bir sevgi
besleyen tebaları vardır. B ir prensin ve yardım cılarının yönetim inde
ki devletlerde ise prens daha güçlü bir buyuruculuğa sahiptir çünkü
ülke tek büyük olarak onu tanır; eğer halk bir başkasına boyuneği-
yorsa, bu, onun, prensin b ir bakam ya da bir görevlisi olm asından
dır; yoksa halk ona özel olarak hiçbir sevgi, dostluk beslem ez.
53
yenmeyi başarırsa, T ü rk ’ü bir daha ordusunu kuram ayacak denli
bozguna uğratırsa o zam an yenik düşenin soyundan başka korkaca
ğı kim se kalmaz; onun ocağı da bir kez söndü m ü kim se kaygılandı-
ram az artık. Ç ünkü ötekilerin halk üzerinde hiçbir nüfuzları yok
tur; istilacı nasıl ki zaferden önce desteklerine güvenem ez idiyse za
ferden sonra da o nlardan korkacak hiçbir şey kalmaz.
F ransa usulünce yönetilen krallıklarda ise olan bun u n tam ter
sidir; çünkü o ralara şu ya da bu b aronu yanm a çekerek kolayca gi
rebilirsin. Değişiklik isteyen hoşnutsuzlar h er zam an bulunur. Bu
kim seler yukarıda belirtilen nedenlerle sana yolu açabilirler ve zafe
rini kolaylaştırabilirler. A m a sonra, fethini kendine saklam ak ister
sen kurbanlarından olsun, işbirlikçilerinden olsun bin türlü güçlük
dikilir karşına. Ve eski efendinin ocağını söndürm ek de yetm ez çün
kü yeni hüküm ette baş olmak isteyecek beyler kalacaktır; onları da
yok edem ediğin ya da doyuramadığm için ilk fırsatta bu to p rak lan
kaybedersin.
E ğer D a ra ’nm 5 hüküm eti hangi türdendi diye araştıracak olur
sanız, T ürk’ünkine b enzer bulacaksınız onu. O yüzden İskender
orayı bütünüyle işgal etm ek, düşm an birliklerini m eydan savaşında
yenm ek zorunda kaldı; bu zaferden ve D a ra ’nm ölüm ünden sonra
ülke yukarıda belirtilen nedenlerle tepki gösterm eden İskender’in
elinde durdu. V e eğer İskender’in yerine geçenler de birlik halinde
kalmış olsalardı fazla çaba sarfetm eden saltanat sürebilirlerdi çün
kü kendilerinin yolaçtıklarından başka hiçbir kargaşalık m eydana
gelm edi bu prenslikte. A m a Fransa gibi dirlik düzenlik içindeki dev
letler söz konusu olduğunda bunları böylesine tem belce yönetm ek
imkânsızdır. İspanya, Fransa ve Y unanistan’da R om alılara karşı
pek sık m eydana gelen ayaklanmaların ardında yatan da bu devletle
ri oluşturan çok sayıda prensliğin bulunm asıdır. O nların anısı sür
dükçe R om alılar diken üstünde oturm uş gibiydiler. N e var ki bir
kez bu anı belleklerden silinince iktidarlarının gücü ve sürekliliği
(5) Söz konusu olan, İ.Ö. 335-330 yıllarındaki Pers Kralı III. Dara’dır.
54
yeni efendilere sağlam bir mülk sağladı. H a tta birbirleriyle savaştık
tan sonra bu eyaletlerin bir bölüm ünü her birinin oradaki nüfuzuna
göre kendi aralarında paylaşabildiler; ve bu eyaletlerin eski efendi
lerinin soyu da kurum uş olduğu için R om alılardan başka efendi ta
nımadılar. O halde bütün bunları göz önüne getirince kimse artık
İskender’in Asya İm paratorluğunu tutm asındaki kolaylığa da, Pirus
ve benzerleri gibi ötekilerin fethedilen yerleri elde tutm akta çektik
leri güçlüğe de şaşırm az. Olan, işgalcinin az ya da çok becerisinden
değil, fethedilmiş devletlerin farklarından doğm uştur.
55
F E T H E D İL M E D E N Ö N C E K EN D İ Y A SALARI U Y A R IN C A
YAŞAYAN K E N T L E R İ YA D A P R E N SL İK L E R İ
N A SIL Y Ö N E T M E K G E R E K T İĞ İ
(1) 30 yıl süren, Peloponnez Savaşından üstün çıkan İsparta, Atina’ya "O-
tuz Tiran" (Otuzlar Meclisi) diye anılan bir oligarşik yönetim dayatmış
tı (İ.Ö. 404). Benzeri bir yönetim de İ.Ö. 382’de Tebai’de kurulmuştu.
çırm adılar." Y unanistan’ı ise az çok Ispartalıların yaptığı gibi kendi
öz yasaları altında özgürce yaşam aya bırakarak tutm ak istediler ve
başarısızlığa uğradılar; öyle ki sonradan bu ülkeyi elde tutm ak için
birçok kentini yıkmak d urum unda kaldılar.3 Çünkü hakikatte onları
elde tutm anın tek kesin yolu yıkm aktır. Ö zgür yaşamaya alışmış bir
kenti kim ki elegeçirir de yıkmaz ise onun tarafından yıkılmayı bek
lem elidir; çünkü bir başkaldırıda, özgürlük adı ve ayrıca ne geçen
zâm anın uzunluğunun ne de yapılan hiçbir iyiliğin belleklerden sile
mediği eski görenekler ona sığınak olur. N e yaparsan yap, neye giri
şirsen giriş, eğer o kentin yerlilerini sürm ekte, dağıtm akta duraksar
san, asla, ne bu adı ne de bu alışkanlıklarını unutm azlar ve en kü
çük bir fırsatta bunlara sarılırlar. F loransa’ya yüz yıl boyun eğişin
ardından Piza’da olan budur.4 A m a kentler ya da eyaletler bir efen
dinin yönetimi altında yaşam aya zaten alışıksalar ve hatta onun so
yu da kurum uş ise, bir yandan, boyuneğm eye alışık olduklarından,
öbür yandan, kendi içlerinden yeni birini çıkartm akta anlaşam adık
ları için am a özgürce yaşam asını da bilm ediklerinden silaha sarıl
m akta daha ağır kanlı olurlar; bir prens onlara çok daha iç rahatlı
ğıyla güvenebilir ve gönüllerini kazanabilir. Cum huriyetlerde ise,
tam tersine, yaşam, nefret, öç arzusu m ayalanır durur; eski günler
deki özgürlüğün anısı bir türlü akıldan çıkmaz; dolayısıyla en sağ-
JâîîLyol .onları--ya ortadan kaldırm ak ya da oraya gidip yerleşm ektir.
(2) İ.Ö. 216’da Roma’ya başkaldıran Capua aslında Canne savaşında tam
bir bozguna uğramıştı. Ancak, yenik düştüğü için zaten olmayan ba
ğımsızlığının ardından yasal ağırlığı da elinden alındı. Kartaca İ.Ö.
. 146’da, Numanzia’da İ.Ö. 1.33’te yıkıldı.
(3) İ.Ö. 196’da Korint’te T.Q. Flaminino Yunanistan’ın özgürlüğünü tanı
mıştı. Ancak, Romalılar bu şekilde Yunanistan’ı denetleyemediklerini
görünce bir dizi savaşın ardından Korint’i yıktılar ve Yunanistan’ı yeni
den Roma’nın bir eyaleti yaptılar.
(4) Floransalılar, Piza’yı 1405’te Gabriele Visconti’den almışlar ve bir yıl
içinde egemen olmuşlardı. Ancak, 1494’te Fransa Kralı VIII. Char-
les’ın. İtalya üzerine seferi sırasında ellerinden kaçırdılar.
57
VI
İNSANIN K E N D İ O R D U L A R I V E K E N D İ B E C E R İSİY L E
E L E G E Ç İR D İĞ İ Y EN İ PR E N SL İK L E R Ü ST Ü N E
(1) İ.Ö. 13 Yüzyılda yaşamış olan ve Yahudi dininin kurucusu Musa Pey
gamberin Tanrı’yla konuştuğuna ve bunun sonunda On Emir’i ilan et
tiğine inanılır.
(2) Kastedilen "Büyük" lakabıyla anılan Pers Kralı (İ.Ö. .559-528) II. Ku-
sur’tur. İ.Ö. 555’te Med’leri yenerek Kral Astiyage’yi devirdi; 546’da
Lidya Kralı Krezus’u yendi. Babil’i elegeçirdi ve tüm Batı Asya’ya ege
men oldu.
(3) Roma kentinin kurucusu ve Romalıların ilk Kralı. İ.Ö. VIII. Yüzyılda
yaşadı.
(4) Helenlerin efsanevi kahramanı. Yunanlı tarihçiler, İ.Ö. 12 Yüzyılda
Atina kralı olan Teseus’un kentin kurucusu ve ilk yasama düzeninin
örgütçüsü olduğuna inanırlar.
59
B ununla kıyaslanabilir bir becerinin etkileriyle prens olanlar
prensliklerini güçlükle fethederler am a kolayca tutunurlar. Fetihle
ri sırasında karşılaştıkları engeller kısm en devletlerini kurm ak ve
berkitm ek için yürürlüğe koymak zo ru n d a kaldıkları yeni düzenle
m elerden ileri gelir. Ve düşünün ki yeni kurum lar yerleştirm eye gi
rişm ekten daha güç, yapması daha tehlikeli ve başarısı daha şüpheli
iş yoktur; çünkü yenilikçiye eski düzenin kayırdığı herkes düşm an
kesilir, o ise yeni düzenin gözeteceklerinde ancak ılımlı savunucu
lar bulur. Bunların ılımlılıkları kısm en, yasaların onlardan yana ol
duğu hasım larından korkudan, kısm en de insanlara özgü o doğal
şüphecilikten kaynaklanır. Şu sonuç çıkar ki düşm anların, sana sal
dırm aya fırsat buldukları h er seferde partizan hiziplerin hıncıyla
davranır; oysa dostlarının gevşekliği savunm adan çok kesinkes fiyas
ko kapısıdır. Bu noktayı iyi kavram ak için yenilikçilerin kendilerini
dayatm aya iktidarları var mı yoksa başkasına mı bağlılar bunu ince
lem ek gerekir; bir başka deyişle, girişim lerini başarıya götürm ek
için dualarına mı güveniyorlar, güçlerine mi? Yalnızca dua gücüyle
hareket ediyorlarsa kaçınılmaz bir şekilde yenilgiye m ahkûm durlar;
am a eğer güçleri varsa yenilgi çok enderdir. İşte bunun içindir ki
tüm silahlı peygam berler m uzaffer olm uşlardır; silahsız peygam ber
ler ise elleri böğürlerinde kalm ışlardır. B una bir de halkların değiş
ken yapısını ekleyelim; halkı belirli b ir şeye inandırm ak kolaysa da
onu bu inanışında tutm ak güçtür; o yüzden artık inanm az oldukla
rında onları zorla inandıracak önlem leri almış olmak gerekir. M u
sa, Keyhüsrev, Teseus ve R om ulus silahsız olsalardı ferm anlarını
uzun boylu dinletem ezlerdi. G ünüm üzde rahip G irolam a Savonaro-
la’nın5 başına gelenler budur. Yığın inanm ayı bıraktığı an yenilikle
ri de kendisi de çöktü, çünkü ne inanm ışlara sürekliliği dayatabile
cek ne de inanm aktan kaçınanları inandıracak olanakları yoktu. So
60
nuç olarak, b u yüksek b eceri sahibi kim seler hiç h ata yapm am aya
dikkat etm elidirler; tah tların a o tururkendir ki yetenek ve enerjileri
sayesinde üstesinden gelecekleri en büyük güçlüklerle karşılaşırlar;
am a bir kez yerleştikten sonra da artık herkesçe boyun eğileli beri
ve doğum larından ö tü rü onları kıskananlar da artık sönm üşken, ni
hayet güçlerinden em in olarak güvenlik, şan ve m utluluğu tadabilir
ler.
(6) Sözü edilen, Sicilya Adası’ndaki Sirakuza kentinin zorba kralı II. Hie-
ron’dur. (İ.Ö. 306-215). İ.Ö. 265-215 arasında hüküm.süren II. Hie-
ron Kartacalılara karşı Romalılarla ittifak yaptı.
(7) Giustino, Tarih, (XXIII, 4) "Kral olmak için bir tek krallığı eksikti.".
61
VII
BAŞKASININ G Ü C Ü V E T A L İH İY L E
E L E G E Ç İR İL E N PR E N SL İK L E R
Sade kişi iken ancak talihin bir cilvesiyle prens olanlar bu yük
selişi pek çaba sarf etm eden elde ed erler am a tutunm ak için çok
ter dökerler; yollan çakışmış, iktidara doğru uçm uşlardır; am a asıl
güçlükler bundan sonra doğar. Bu durum devlete parayla ya da bir
bağışlayanın lütfuyla sahip olunduğunda ortaya çıkar. D arius’un1
Y unanistan’da sıkıca elde tutm ak ve şanını yaymakla yükümlü kılıp
atabey atadığı İyonya ve H ellespont gibi kentlerde sık sık böyle ol-
m uştur." Aynı şekilde, soylu değilken im parator olan kişiler de as
kerleri satın alarak bu mevkiye gelm işlerdir.3 B unlar sadece kendi
lerini yükseltenin iradesi ve talihiyle tu tû n u rlar ki bu her iki şey de
Papa Altıncı A lexander dük oğlunu büyük bir bey yapm akta o
sırada ve sonra pek çok engelle karşılaşmıştı. İlkin, Kilise’ye ait
(10) 25 Nisan 1501’de Faenza’yı işgal eden Cesare Borgia Bolonya’yı ele-
geçirmek üzere ilkin Bolonya Kalesine yönelik bir vurkaç darbesi de
nemeye kalkıştı. Ancak Orsinilerin varlığı, Fransız milislerin kendisi
ni izlemekte isteksizlikleri gibi nedenlerle sonunda Bolonya Beyi Gi-
ovanni Bentivoglio ile anlaşmak zorunda kaldı. Urbino Dukalığı ise
1502 Haziranında alındı.
65
yi araya koyarak onunla yeniden barışm ak istediler. [Cesare, Orsi-
ni’yi] iyi niyetine inandırm ak için ihsanlara boğdu: Giysiler, para, at
lar; öyle ki hasım ları kendi ayaklarıyla, saf saf Sinigaglia’ya, avucu
nun içine geldiler.11 Böylece D ük, bu büyük başları devirdikten son
ra yandaşlarını kendisiyle dost geçinmek zorunda Ijırakarak gücüne
harika tem eller atmıştı. U rbino Dükalığı ve bütün R om ayna’ya sa
hipti; bunların da ötesinde onun kendilerine sağladığı iyiliklerin ta
dına varmaya başlam ış olan halkların da dostluğunu kazanm ış oldu
ğunu düşünüyordu.
67
• • I'} •
mişti. Ve Fransa ile b ü tü n bağların kopartıldığı gün (ki, Ispanyol -
lar Fransızları N apoli’den atınca h er iki taraf da onun dostluğunu
satın alm ak zorunda kalm ışlardı) b u da gecikmedi ve bir sıçrayışta
Piza’ya erişti. Lucca ve Siena da kısm en korkudan, kısm en Floran-
sa’ya im rendiklerinden teslim bayrağım çekiyorlardı; yardım sız ka
lan Floransa da aynı yazgıyı paylaştı. E ğ er tüm p lan lan başarılı ol
saydı (ki A lexander’in öldüğü yıl b u da olacaktı) o denli güç ve şan
kazanmış olacaktı ki kendi gücüyle tutunabilirdi ve artık bir başkası
nın talihine ve gücüne değil de yalnızca kendi kendisine ve yeteneği
ne güvenecekti.14 A m a A lexander, [Cesare] kılıcm rkınından ilk kez
çıkarttıktan beş yıl sonra, onu, sadece uysallaştırılmış R om ayna ile
başbaşa bırakarak öldü. B ütün geri kalan daha havadaydı ve çok
güçlü iki düşm an o rd u arasında kıstırılmış olan D ük ölüm cül hastay
dı. A m a o kadar kararlı, o kadar yürekli idi ve insanlar nasıl kazanı
lır, nasıl yitirilir öyle iyi biliyordu ki onca kısa zam anda atılan tem el
ler o derece dayanıklıydı k i karşısında b u hasım ordular bulunm a-
saydı ya da sağlığı yerinde olsaydı m uzaffer olurdu. V e bu tem elle
rin ne kadar sağlam o ldukları da görüldü; R om ayna onu b ir aydan
fazla bekledi; R o m a’da yan-ö lü halde iken tam b ir güvenlik içinde
kaldı ve düşm anları Baglioniler, Vitelliler, O rsiniler ona karşı hiç
bir şeye kalkışam adılar; istediği kişiyi P apa seçtirem edi am a en
azından istem ediklerini de saf dışı bıraktı. E ğer A lexander öldüğün
de kendi sağlığı yerinde olsaydı h er şey çok kolay olurdu. V e bizzat
kendisi, ikinci Julius P ap a seçildiği zam an babasının ölüm ünden
75
IX
SİV İL PREN SLİK Ü STÜ N E
79
X
B İR PREN SLİĞİN GÜCÜNÜN NASIL Ö LÇ Ü LEC EĞ İ
82
XI
RUHBAN P R E N SL İK L E R İ ÜSTÜNE
(2) 1508 yılında Venediklilere karşı Papa II. Julius, Fransa Kralı XII. Lou
is, Cermen İmparatoru Maximilien ve İspanya kralı Ferdinando’nun
oluşturdukları Cambrai Ligası kastediliyor. Bu Liga aracılığıyla Fransa
Kralı XII. Louis Papa’nın iradesi doğrultusunda Agnadello (Lombardi-
ya’nın bir kenti) savaşında Venediklileri yenilgiye uğrattı. (1509) Bun
dan az sonra da Papa, Fransızları Lombardiya ve Cenova’dan kaçırttı.
(1512-1513).
(3) VIII. Charles.
(4) IV. Sixtus adıyla papa olan (1471-1484) Francesco Della Rovere
(1414-1484)..
84
lerin hiçbirinin yapam adığı b ir şeyi, p ara ve asker gücüyle bir P a
pa’nin neler yapabileceğini gösterdi; V alentino D ü k ü ’n ü n yardım ı
ve Fransızların İtalya’ya inm elerinden de y ararlanarak yukarıda
D ük’ün eylem lerinden söz ed erk en anlattığım işleri yaptı. G erçi ni
yeti Kilise’yi değil D ü k ’ü güçlendirm ekti am a sonuçta bundan Kili
se yararlandı çünkü kendisinin ve oğlunun ölüm ünden sonra onla
rın çabalarının m irasına kondu. Julius5 papa olduğunda Kilise’yi b ü
yümüş, bütü n R om ayna’ya yayılmış, R o m a b aronlarını ocağı söndü
rülmüş, A lexander’in d arb eleri altında hizipleri tasfiye olm uş halde
buldu; ayrıca A lexander’den önce hiç denenm em iş olan p ara bul
m a işinin yolu açılm ıştı.6 Julius yalnızca b u yolda yürüm ekle kalm a
dı daha da ileri gitti; B olonya’yı almayı, V enediklileri ezmeyi ve
Fransızları İtalya’dan kovmayı kurdu; ve tasarladığı tüm bu işleri
başardı; bunları kişisel çıkarı için değil de Kilise’nin güçlenip büyü
mesi için yaptığından ö tü rü de daha büyük bir şan kazandı. Ayrıca
Orsini ve C olonna’ları bulcİuğu d urum da bıraktı; kendi aralarında
bazı anlaşm azlık n edenleri kalm ış olsa da iki şey bunları rahat dur-
durttu: Biri, K ilise’nin korkutucu hale gelen gücü; öbürü, araları
nın açılm asının ardm daki ned en olan kendi içlerinden kardinal çı-
kartabildikçe b u iki hizipin asla birbirleriyle barışık olm ayacakları
dır; çünkü R o m a ’da ve dışarıda onların rekabetini körüklüyorlar ve
baronlar d a kendilerine d estek olm ak zorunda kalıyorlar; yani b a
ronlar arası anlaşm azlık ve geçimsizlik yüksek dereceli din görevlile
rinin ihtiraslarından doğuyor. B u ndan ö türü P a p a L eo7 H azretleri
papalığı öylesine güçlü buldu. U m u lu r ki kendinden öncekilerin si
lah zoruyla büyülttüğünü o, iyiliği ve sayısız öteki m eziyetleriyle çok
daha büyük, çok d ah a saygıdeğer kılacaktır.
(5) II. Julius adıyla papa olan (1503-1513) Giuliano Della Rovere. Kili
se’ye cismani gücünü yeniden kazandırdı. Venediklilere karşı Cambrai
Ligası’nın (1508), Fransızlara karşı da Kutsal İttifak’m (1512) kurulma
sına öncülük etti.
(6) Bulunan çare üst düzey Kilise görevlerinin elaltından ruhbanlardan en
fazla parayı verene satılmasıydı.
(7) X. Leo adıyla Papa olan (1513-1521) Jcan dc Medicis.
85
X II
D E Ğ İŞİK M İLİS T Ü R L E R İ V E PA R A L I A S K E R L E R
90
yorgunluk ve korkudan uzak kılm ak üzere çarpışm alarda birbirleri
ni öldürm em ek, sadece esir alıp karşılığında fidye istem em ek gibi
kaçam aklara başvurdular. G eceleyin saldırm azlar, kuşatm a altında
kiler de kuşatanlara karşı saldırıya geçm ezler; ordugâhın çevresin
de ne siper kazarlar, ne hendek açarlar; kışın sefere çıkm azlar. B ü
tün bunlar, dediğim gibi, yorgunluk ve tehlikeden kaçm ak için ken
dileri tarafından uydurulm uş askeri kurallardır. O k adar ki İtalya’yı
köleliğe ve şerefsizliğe sürdüler.
91
X III
YABANCI, K A RM A V E Ö Z A SK E R L E R
Bir başka işe yaram az kuvvet de yedek birliklerdir yani bir ya
bancı gücü çağırdığında sana yardım a, seni savunmaya gelen birlik
ler. P apa Julius’un yakınlarda yapmış olduğu btıdur. F errara’ya kar
şı giriştiği savaşta paralı askerleri fos çıkınca yardımcı askerlere
döndü; ve İspanya Kralı F erdinando’yla adam ları ve askerleriyle
kendisine yardım a gelm esinde anlaştı. B u birlikler, kendileri için iyi
ve yararlı olabilir, am a onları çağıran için h em en her zaman zararlı
dır; çünkü, yenik düşerse sen de yenilirsin, kazanırsa esiri olursun.
E ski tarih bunun örnekleriyle doludur am a ben taze bir örneği, P a
pa II. Julius’u söylem eden geçm ek istem iyorum . Aslında kalkıştığı
iş bundan daha m antıksız olam azdı zira F e rra ra ’yı elegeçirmek için
kendisini bir yabancının ellerine bırakm ıştı. A m a iyi talihi onu h ata
sının bedelini çekm ekten kurtaran üçüncü b ir durum yarattı. Raven-
n a ’ya gönderilen yardımcı birlikler yenildikleri bir sırada ne onun
ııe de başkalarının beklem edikleri b ir şey oldu; isviçreliler boygös-
terd iler ve kazananları yenip kaçırttılar;1 böylece ne savaş
Şu halde, yenm eyi istem eyen kişi bu tür birlikleri kullanm alı
dır çünkü onlar paralı askerlerden daha tehlikelidir. O nlarla yıkılı
şın haphazırdır; birlik içindedirler, başkasına itaate alışm ışlardır.
A m a paralı askerler, sana saldırm ak için, zafer halinde bile daha
uzun bir süreye ve d ah a elverişli b ir fırsata gereksinim duyarlar çün
kü birlik berab erlik içinde b ir kuvvet değildirler, senin tarafından si
lah altm a alınm ışlardır ve paralarını ödeyen de sensin; içlerinden
baş olarak seçeceğin kişi de kısa zam anda sana saldıracak kadar b u
yurganlık kuram az. Ö zetle paralı askerlerde en büyük tehlike cesa
ret eksikliği, yardım cılarda ise cesaret fazlalığıdır.
(6 ) Bl. III.
(7) L a tin ta rih ç i T a c ilu s ’u n Annali adıl y a p ıtın d a (X III, 19) h a fız a d a n ve
eksik alıntı. D o ğ r u c ü m le şöyledir: "Nihil renim monalium tam instabi
le ac flım ım est quam fama potentiae non ana vi nixae." (H iç b ir şey
k e n d i öz g ü c ü n d e d ay an m ay a n b ir ik tid a r g österişi k a d a r z ay ıf v e istik
rarsız d e ğ ild ir.)
95
ya da senin yarattığın kişilerden m eydana gelir. Tüm ötekiler ya p a
ralı askerlerdir ya da yardım cı askerler. Böyle bir orduyu nasıl dü
zenlem ek gerektiğini ise yukarıda anılan dört örnekteki8 düzenleme-
le-de bulm ak, ve Büyük İskender’in babası Filip’in9 ve çok sayıda
başka prenslik ile cum huriyetin nasıl silahlanıp ordulandıklarına
bakm ak yeter. Dolayısıyla kendi yargım ı tam am en onların davranış
larına bırakıyorum.
96
X IV
B İR PR E N SİN O R D U S U Y L A İL G İL İ O LA RA K
Y APM ASI G E R E K E N
(1 ) B kz. Bl. I
(2 ) L u d o v ic o il M o ro 1500 yılında ik tid a rd a n d ü ştü . O ğlu M assim ilian o
S fo rz a (1 4 9 3 -1 5 3 0 ) d a K u tsa l L ig a (1512) say esin d e b a şa g e çti ise d e
F ra n s a K ra lı I. F ra n ç o is’m n M a rig n a n o ’d a k i z a fe rin d e n s o n ra (13 E y
lü l 1515) devrildi.
97
yaşaması m antıklı değildir. B irilerinde dudak bükm e, öbüründe şüp
he oldukça b irarad a anlaşabilm eleri düşünülem ez. Aynı, şekilde, as
kerlik sanatından b ir şey anlam ayan bir prens, söylemiş olduğum
öteki sıkıntıların yanı sıra hem askerleri tarafından sayılmaz, hem
de o onlara güvenem ez.
98
düzenini bozm adan onlarla nasıl tem as kurulabilirdi? E ğ e r geri çe
kilmek isteseydik ne yapm am ız gerekirdi?- Böylece gezinti sırasın
da onlarla tüm olası durum ları öngörürm üş. O nların fikirlerini alır,
kendininkini söyler, savlarla fikrini desteklermiş. Öyleki bu sürekli
düşünm eler sayesinde askerî harekâtlar sırasında hiçbir kaza mey
dana gelm ezm iş ki bir çaresini bulmasın.
99
XV
İNSANLARIN, Ö Z E L L İK L E D E PR E N S L E R İN
Ö V G Ü YA D A Y E R G İ
A L D IK L A R I Ş E Y L E R Ü S T Ü N E
(1) F lo ra n sa ağzı.
(2) C im ri, p in ti.
101
XVI
E LİA Ç IK LIK V E ELİSIK ILIK
104
X V II
ZA LİM LİK V E M E R H A M E T Ü S T Ü N E V E SE V İLM EK M İ
D A H A İY İD İR K O R K U L M A K M I?
105
Res dura, et regni novitas me talia cogunt
M oiiri, et late fines custodo tueri“
B ununla birlikte, yeni bir prens inanm akta ve harek ete geç
m ekte ağır olm alı am a gölgesinden de korkm am alı, sakınganlık ve
insancıllıkla ılımlı davranm alı ne aşırı güven duyup sakınm azlığa ne
de aşırı güvensizlik gösterip çekilmez biri haline düşm em eye b a k
malıdır.
106
bunun açık bir nedeni, haklı bir gerekçesi olmalıdır; h er şeyden ön
ce başkasının m alına dokunm aktan kaçınm alıdır; çünkü insanlar b a
balarını kaybetmeyi babalarından kalan m alı kaybetm ekten daha
tez unuturlar. Yoksa, birini m alından m ülkünden etm ek için m aze
ret hiç eksik olmaz. V urgun yapm aya başlayan biri başkalarının top
raklarına elkoymak için h er zam an uygun bir gerekçe bulur; tersine
kan dökm ek için ise gerekçe daha enderdir ve daha çok eksikliği çe
kilir.
107
m ek isteyen b ir senatör, onun, başkalarının hatalarım cezalandır
m ak yerine kendisi h ata işlem em eyi d ah a iyi bilen insanlardan oldu
ğunu söylemişti. [K om utanlıkta kalsa ve] aynı tavrını sürdürseydi
uzun vadede bu Scipion’un ün ve şanını lekelerdi. A m a Senato’nun
denetim i altında yaşadığı için bu tehlikeli meziyeti ona zarar ver
m ek şöyle dursun şanını büsbütün arttırdı.
108
X V III
P R E N SL E R S Ö Z L E R İN İ N A SIL T U T M A L ID IR L A R ?
109
D em ek ki bir prens, eğer ille de hayvan gibi davranm ası gere
kirse tilki ve aslanı seçm elidir; çünkü aslan kendini ağdan, tilki de
kurttan korum asını bilmez. T uzakları tanım ak için tilki olm ak g e re
kir, kurtları ürkütm ek için aslan. S adece aslanlık etm ek istem ekle
kendilerini sınırlayanlar bu işten hiçbir şey anlam ıyorlar dem ektir.
Bunun içindir ki sakıngan bir bey sözünde durm am alıdır eğer bu
duruş kendisine karşı dönecekse ve sözverisinin nedenleri ortad an
kalkmışsa. Ve eğer insanların tüm ü iyi kim seler olsalardı yerilesi
bir öğüt olurdu bu; am a nasıl ki tüm ü de küçük adam lardır ve sana
verdikleri sözleri tutm azlar, senin de onlara verdiğin sözde durm an
gerekm ez. Ve bir prens hiçbir zam an kaypaklığını şirin gösterm ek
için haklı gerekçeler bulm akta d ard a kalm am ıştır. G ünüm üzde kaç
barışın, kaç sözverinin prenslerin sözlerinin eri olm ayışlarından ö tü
rü boşa gittiğini, ve tilkilik etm esini iyi bilenin işlerinin tıkırında git
tiğini gösteren sayısız örnek verm ek m üm kündür. A m a bunu usta
ca allayıp, pullamak, göz boyamayı olduğu gibi renk vermemeyi de
çok iyi becerm ek gereklidir. Ve insanların öylesine basitlikleri var
dır, ânın gereklerine öylesine kölece boyun eğerler ki aldatıcı kişi
her zam an aldatılm aya hazır birini bulacaktır.
Taze bir örneği anm adan geçm ek istem em . VI. A lexander in
sanları aldatm aktan başka hiçbir şey yapm adı, hiçbir şey düşünm e
di ve her zaman da bir fırsatını buldu. H iç kimse ondan daha tum
turaklı sözverilerde bulunm am ıştır, d ah a ateşli yeminler içm em iştir
ve bunları daha tez unutm am ıştır; yine de çevirdiği dolaplar h er se^
ferinde yanına kâr kalm ıştır, zira b u sanatı m ükem m elen bilirdi. O
halde, bir prensin yukarıda sayılan tüm m eziyetlere sahip olm ası ge
rekli değildir; onlara sahipm iş gibi gözükm esi yeter.
D aha iyisi, iddia ediyorum ki, eğer bunlara sahip olsa ve her
zam an uysa idi kendi zararlı çıkardı; am a sahipmiş gibi yapması
kendisine yararlı olur. BÖylece iyi yürekli, sadık, insancıl, nam uslu,
dindar görünebilirsin ve gerçekte olabilirsin de am a o zam an zihni
ni öyle ayarlamalısın ki eğer olm am an gerekiyorsa tam tersini yapa
bilmelisin. Ve ayrıca belirtm ek gerekir ki bir prens, hele ybni prens
olmuş biri anlam alıdır ki insanları övgüye değer kılan tüm bu şeyle
ri yerine getirem ez çünkü devleti elinde tutm ak için sık sık verdiği
110
söze karşı, iyilikseverliğe karşı, insanlığa karşı, dine karşı davran
m ak zorunda kalır. Bu yüzden talihin rüzgârlarına göre, durum la
rın değişm elerine göre, dönm eye hazır bir zihne sahip olmalıdır, ve
daha önce de dedim ya, elverirse iyilikten uzaklaşm asın am a gereki
yorsa kötülüğü seçmesini bilsin.
İli
X IX
H O R G Ö R Ü L M E K V E N E F R E T E D İL M E K T E N
NASIL K A ÇIN ILA C A Ğ I
Kendisiyle ilgili olarak böyle bir kanaat yayan bir prens büyük
b ir ün kazanır; ve bu ün, eğer düşm anları onun bu m eziyetlere ve
halkının desteğine sahip olduğuna ikna olurlarsa tahtına karşı saldı
rıları, fesatlık çevirmeleri felç edecektir. Çünkü prens iki korku bes
lemelidir: biri iç, tebasından gelen; öbürü dış, yabancı beyliklerden
gelen. Y abancılara karşı iyi ordular ve iyi ittifaklarla kendini savu
112
nacaktır; ve eğer kendisine sadık askerleri varsa h er zam an kendisi
ne sadık dostları da olur. Dış işleri yolundaysa iç işleri de yoluna gi
rer m eğer ki bir fesatlık ortalığı karıştırm asın. Y abancılar kıpırda
m ak istediklerinde bile, eğer benim öğütlerim e uygun davranırsa,
şaşırıp kalmazsa, Ispartalı N abis’in 1 örneğinde olduğu gibi her tür
lü saldırıya dayanacak güçte olacaktır. T ebasm a gelince, her türlü
dış korku dışında bir prens olası b ir fesatlığı önceden görmelidir:
E ğer nefret edilm ek ve horgörülm ekten kaçınırsa, halk ondan m em
nunsa, ki bunlar, yukarıda dediğim gibi m utlaka gereklidir her tür
lü fesattan yakasını kurtarır. D a rb e girişim lerine karşı en güçlü ilaç
lardan biri halkın nefretini çekm em ektir; zira darbeciler hep prensi
öldürerek halkı m em nun edeceklerini düşünürler; am a halkı yarala
yacaklarını düşünürlerse göğüslem ek durum unda kalacakları sayısız
güçlükler yüzünden böyle bir şeye kalkışmayı göze alam azlar. Tarih
gösteriyor ki tezgâhlanan onca fesatlıktan ancak çok azı başarılı ol
m uştur: Çünkü bir fesat çeviren tek başına hareket edem ez ve ken
disine yandaş olarak ancak gayrı-m em nun olduklarını sandığı kim
seleri alır; am a bir gayrı-m em nuna duygularını açtığın andan başla
yarak ona m em nun olabilm enin yolunu da sağlamış olursun. Seni
ihbar ederek hoşuna gidecek h er şeye sahip olacağını um abilir. Öy
le ki bu yolda sağlam bir kazanç, seninle ise kuşkulu ve rizikolu bir
kazanç göreceğinden sana sadık kalm ası için ya az bulunur bir dos
tun ya da prensin inatçı bir düşm anı olm ası gerekir. O lanı kısa öne
rilere indirgem ek üzere diyeceğim o ki darbecinin safında yalnızca
karışıklık, korku, haset, ceza yem e kaygısı vardır; prensin safında
ise, iktidar, yasalar, devletin ve yakınlarının desteği vardır. O dere
cede ki, tüm bu kozlara bir de halkın sevgisi eklenirse darbecinin
görülm em iş bir gözükaralıkta olm ası gerekir. Z ira darbesini indir
m eden önce korku duyarsa da, indirdikten sonra daha da duyması
gere kecektir, çünkü halk ona karşıdır ve hiçbir korunm a beklentisi
yoktur.
(1) Z alim liğiyle ü n lü Is p a rta lı tira n . İ.Ö . 207 - İ.Ö . 192 y ılla rın d a h ü k ü m
sürdü. A yrıca, B kz. Bl. IX .
113
Bu konuya ilişkin olarak sayısız örnek verilebilir: ben sadece
atalarım ızın zam anından kalm a bir örnek vereceğim. Şimdiki Anni-
b ale’nin dedesi Senyör A nnibale Bentivogli akrabaları ve rakipleri
Canneschi’ler kendisine karşı darbe tezgâhlayıp öldürdüklerinde
Bolonya Beyi idi.2 Beşikteki oğlu Giovanni dışında da mirasçısı yok
tu. Cinayetten hem en sonra, halk ayağa kalktı ve tüm C anneschiİe-
ri katletti. Bu, halkın o devirde Bentivogli’lere gösterdiği sevginin
bir sonucuydu. Bu sevgi o denli büyüktü ki A nnibale’nin ölüm ün
den sonra devleti yönetebilecek hiç kim senin sağ kalmayışından ötü
rü o sıralar Floransa’da yaşayan ve kendisini bir demircinin oğlu sa
nan bir mirasçısı bulunduğu söylenen F loransa’ya Bolonyalılar gel-
* . O
diler; onu arayıp buldular ve kentlerinin yönetim ini verdiler.' O da
G iovanni’nin kendisinin yerine geçebileceği güne gelinceye dek bu
nu elinde tuttu.4
114
onları dizginlemesini bildi. Ö te yandan, halkm büyük beylere karşı
nasıl bir korku beslediğini iyi bilerek ve yatıştırm ak isteyerek bu ge
reksinimin kralın sırtına yüklenm em esine özen gösterdi. Bu şekilde
küçükleri kollayarak büyüklerin, büyükleri kollayarak küçüklerin
hıncını çekm ekten kralı koruyordu. Dolayısıyla üçüncü bir kişiyi yar
gıç yaptı ki, prensin m üdahalesi olm adan kibirlilere darbe vurul
sun, ve arkasızlara destek olunsun. Bundan daha bilgece hiçbir ön
lem olamaz, hiçbir kralın ve krallığın davasını daha iyi savunam az
dı. Bundan bir başka genellem e çıkartılabilir: Prensler pis işleri baş
kasının sırtına yüklem eli ve iyi işleri kendileri Üstlenmelidir. Ve yi
ne sonuç olarak derim ki prens elbette büyüklere dikkat etm elidir
ama zayıfların kalbini kazanm aya da bakmalıdır.
115
birliklerin gelirlerini şişirecek, talanına m eydanı boş bırakacak şekil
de halka karşı kullanacak bir prensten hoşlanıyorlardı. Birbirlerine
ters düşen bu istekler, her iki tarafı da dizginlemek için doğal ya da
sonradan edinilmiş yeterli saygınlığa sahip olmayan im paratorların
devrilmesine yol açtı. Çoğu ve özellikle de bir birine karşıt bu iki ta
vır önünde kendilerini bulan yeni prensler halka kötü davranm anın
pek dert olmadığını düşünüp askerlerin keyfini yerine getirm eyi ter
cih ederler. Bu tavrı alm aları gerekirdi; çünkü bir prens nefret edil
m ekten kaçınam azsa hiç değilse herkes tarafından nefret edilm e
sin; ve tebası içinde bir seçim yapması gerekirse, en güçlülerin nef
retini çekm ekten kaçınmaya çalışmak daha iyidir. Bu nedenle, tah
ta çıkışlarının yeniliği yüzünden olağandışı desteklere gereksinim
duyan im paratorlar halktan çok orduyu kazanm aya çaba sarfediyor-
lardı. Ne var ki bu her zam an yararlı bir tavır alış olmuyordu; pren
sin bir de adam ları nezdinde saygınlığını korum ası gerekiyordu. Oy
sa M arcus, Pertinax ve A lexander mütevazi zevkleri olan, adaleti se
ven, zalimlikten nefret eden, h er zam an insanca ve m erham etle dav
ranan im paratorlar oldular; işte bunun içindir ki M arcus dışında tü
m ünün sonu hüzünlü oldu. Bir tek M arcus6 şan içinde yaşadı ve öl
dü çünkü tahta m iras yoluyla çıktı; yani ne halka ne de askerlere
borçlu değildi; çok üstün, çok saygıdeğer m eziyetlere sahip olduğu
için de her iki grubu da tam yerli yerinde tutm asını bildi ve asla ne
nefret çekti ne de horgörüldü. Pertinax ise tersine, birliklerinin ira
desine rağm en im parator yapıldı; C om m odus’un saltanatı sırasında
keyiflerince yaşamaya alışmış olan askerler Pertinax’ın kendilerine
dayatm ak istediği dürüstçe davranışları kaldıram adılar; bu yüzden
im paratorun ilerlemiş yaşından kaynaklanan horgorüye bir de nef
ret eklendi; öyle ki saltanatının daha başlarında devrilip gitti.7
116
İnsanın sadcce kötü işlerle değil iyi işlerle de n efret çekebileceği
uyarısında bulunm anın tam yeri şimdi. Bu nedenle daha yukarıda
dediğim gibi, devletini ayakta tutm ak isteyen bir prens zulme baş
vurmalıdır; aslında, yerinde kalm ak için desteklerine gereksinim
duyduğun grup, halk olsun, askerler ya da soylular olsun yozlaşmış
sa da onun ardından gitm ek ve isteklerini yerine getirm ek zorunda
sın; o durum da en iyi eserler en kötü şeylerdir. A m a biz Al.exan-
der’e gelelim: O nun hakkında söylenen sonugelmez övgüler arasın
da şu vardır: O n dört yıllık im paratorluğunda kimseyi yargılam adan
asmadı; bununla birlikte, kendisini tam am en annesinin ellerine tes
lim etmiş kadınsı biri olduğu için horgörüldü, ordu ona karşı fesat
o
çevirdi ve öldürdü.
117
yürüttü ve onun yola çıktığı haberi daha gelm eden o İtalya’ya vardı.
K ente girmesiyle, dehşet içinde kalmış olan Senato’nun Julianus’un
ölüm ünü oylaması ve Severus’u onun yerine im parator ilan etm esi
bir oldu. Bu iyi başlangıcın ardından Severus bütün devleti elegeçir-
m ekte iki güçlükle karşılaştı: Biri A sya’da kendini im parator ilan et
tirm iş olan doğu orduları kom utanı N iger idi;13 öbürü Batı’da gözü
yine im paratorlukta olan Albinus’tu. H em onun hem öbürünün düş
m anı gözükmeyi tehlikeli bularak N iger’e14 saldırmaya, A lbinus’u
da aldatm aya karar verdi. O na m ektup yazarak Senato tarafından
im parator seçildiğini, b u onuru onunla paylaşmayı düşündüğünü
söyledi; gerçekten de ona Sezar unvanı verdi ve Senato’yu onu ken
disine ortak yapmaya ikna etti. A lbinus bütü n bunları geçerli sandı.
A m a Severus Niger’i yenerek o rtadan kaldırıp doğu topraklarım
tek durdurunca R om a’ya geri döndü ve Senato’da A lbinus’tan ya
kındı. G ördüğü iyiliklere nankörlük eden ortağının kendisini kalleş
çe öldürtm eye yeltendiğini söyledi; bu yüzden, bu haini gidip ceza
landırmalıydı. Ve Galya’ya gidip onu devirdi ve canını aldı.
(1 3 ) C a io P e sc e n n iu s N iger. A n ta k y a ’d a k i L ejy o n a k o m u ta e d e rk e n k e n d i
ni im p a ra to r ilân etti. (İ.S . 193).
(1 4 ) D e c iu s C lau d iu s S e p tim iu s A lb in u s. B rita n y a L ejy o n u k o m u tan ı.
(1 5 ) M a rc u s A u re liu s A n to n in u s B e rria n u s (C a ra c a lla ). İ.S. 2 1 1 - 2 1 7 yılla
rın d a h ü k ü m sürdü.
118
o denli duyulm am ış oldu ki herkes ondan nefret etti. Sonugelm ez
sayıda özel cinayetlerden sonra R om a ve İskenderiye halkının b ü
yük bir bölüm ünü kırdı geçirdi. Sonunda kendi yakın çevresine bile
korku saldı, o kadar ki ordusunun ortasında bir m uhafızı tarafın
dan öldürüldü. G eçerken şunu da kaydedelim ki, hiçbir prens bu
tür suikastlere karşı kendini koruyam az. Kesin niyet etm iş ve kelle
yi koltuğa almış herhangi bir kişi bunu yapabilecek güçtedir; am a
bunun seyrek oluşu korkuyu azaltm aktadır. Sadece [prens] her gü
nü kendisiyle birlikte geçen şu ya da bu bakanına yahut hizm etlisi
ne ağır şekilde hak aret etm ekten kaçınmalıdır. Bu, A ntonino’nun
yaptığı hataydı. M uhafızının kardeşini alçakça öldürtm üştü ve onu
da her gi'ın tehdit ediyordu; yine de onu kişisel m uhafızları arasında
tutuyordu ki bu da işlediği ikinci hataydı: Ancak kendi sonunu ,kış-
kırtabilirdi ve nitekim öyle oldu.
Com m odus’a gelelim .16 Tacını m uhafaza etm ek ona kolay gö
züküyordu çünkü M arcus’un oğlu olarak tacını m iras yoluyla alm ış
tı. H em halkı hem de orduyu aynı anda m em nun etm ek için babası
nın izinde yürüm esi yeterdi. A m a zalim ve hayvanca bir tabiatı oldu
ğundan halkın sırtından vahşi duygularım tatm in etm ek için, asker
leri kendisine bağlam ak için onları h er kötülüğü yapm akta serbest
bıraktı. İm paratorluk onurunu zerrece um ursam adan bizzat aren a
ya inip gladyatörlerle cenk ediyor ve daha yüz çeşit rezillik yapıyor
du. Bütün bunlar adam larının onu horgörm esine yolaçtı. Bir taraf
tan horgörülür, öbür taraftan nefret edilirken sonunda fesat çevi
renlerin darbeleriyle devrilip gitti.
119
horgörü çekti: Biri, aşağı tabakada doğmuş olması; bir zam anlar
Trakya’da çobanlık ettiğini herkes biliyordu ve bu onun aleyhiney-
di; öbürü, saltanatının başlarında R om a’ya gidip tahta çıkışını gecik
tirerek kenti her biri öbüründen daha kan dökücü valilerin eline bı
rakm asından ileri gelen gaddarlık ünü. Böylece soyunun düşüklü
ğünden kaynaklanan aşağısam a ve insanlık dışılığından ötürü öfkey
le ayağa kalkan tüm im paratorluk isyan bayrağını açtı, önce Afrika
topraklan, sonra R o m a halkıyla birlikte Senato; nihayet bütün İtal
ya ayaklanmaya katıldı. Bunun üzerine ordu da başkaldırdı; o sıra
larda A quileia’yı kuşatm ış am a aslında güçlük çeken ordu onun so-
nugelmez gaddarlıklarından gına getirm iş bir halde ve düşm anları
nın çoğalm asından da güç bularak ayaklanıp tepeledi.
120
h er şeyden önce gelir. Aynı şekilde M ısır sultanının saltanatı da b ü
tünüyle askerlerin elindedir dolayısıyla sultan, halkı hiçe sayarak as
kerlerle iyi geçinmek zorundadır. B elirtm ek gerekir ki onun devleti
tüm öteki prensliklerden farklıdır; çünkü ne soydangelm e ne de ye
ni prenslik olarak ad lan d ırılm ay acak olan papalığa benzer: Eski
prensin yerine geçenler oğullan değildir, yetki sahibi kişilerin bu
m akam a seçtikleri biridir. Bu düzen çok eskiden beri olduğu için
yeni prenslik de denem ez zaten yenilere özgü güçlüklere de rastlan
maz; prens yeni olsa da devletin düzeni eskidir ve soydan gelme gi
bi kabul edilir.
121
XX
K A LELER V E P R E N S L E R İN H E R G Ü N Y A PTIĞ I
T Ü M Ö TEK İ ŞE Y L E R Y A R A R L I M ID IR , D E Ğ İL M İD İR ?
123
ları usta bir prensin yerine göre bizzat düşm anlıklar çıkartıp sonra
onların hakkından gelerek büyüklüğünü arttırm ası gerektiği kanısın-
dadırlar.
Prensler, ve özellikle de yeni olanlar kendilerine başlangıçta
şüpheli gibi gözükenlerde ilk andan beri m üttefikleri olanlara kıyas
la daha fazla sadakat ve yararlılık bulm uşlardır. Siena Prensi Pan-
dolfo Petrucci devletini bu berikilerden çok kendisine ilkin şüpheli
gözükm üş kişilerle yönetirdi. A m a bu konuda genellem elere gidile
m ez çünkü durum lara göre değişir. Sadece diyeceğim ki eğer baş
langıçta prense düşm an olan bu adam lar tutunm ak için onun deste
ğini gereksiniyor iseler prens onları h er zam an çok kolayca kazana
bilir; haklarındaki kötü izlenimi silmek için onlar da daha bir canla
başla hizm et etm ek gereğini duyarlar. Böylece prens, fazla güven
içinde olduklarından ötürü işlerini yapm ayanlardan çok bunlardan
yararlanır.
Y eri gelmişken, içeriden gördüğü yardım la bir devleti elegeçi-
ren prense bu yardımın nedenleri üzerinde durm ası gerektiğini
anım satacağım ; eğer bu, sana doğal bir yakınlık duym alarından de
ğil de eski yönetim den hoşnutsuzluklarından ötürü ise dostluklarını
ancak büyük çabalar ve güçlükle sürdürebilirsin çünkü onları hoş
nut etm ek imkânsızdır. Eşki ve m odern örnekler üzerinde dikkatle
durulursa, görülür ki, eski yönetim den hoşnut oldukları için kendisi
ne düşm an kesilenlerin dostluğunu kazanm ak hoşnutsuz oldukları
için kendisine dost olan ve işgali kolaylaştıranları kazanm aktan da
ha kolaydır.
D ev letlerin i ellerin d e sıkıca tu ta b ilm ek için p ren slerin ani
b ir saldırıya karşı güvenle sığınm ak ve m u h tem el d ü şm anların
g ö zü n ü k o rk u tm ak için k aleler y a p tırm a la rı âd et o lm u ştu r. Bu
çok eski h a re k e t tarzını doğru buluyorum . B ununla b irlik te gü
n ü m ü zd e N iccolo V itelli’n in 1 devletini elinde tu tm ak için C itta
124
di Castello’da2 iki kaleyi yıktırdığım görürüz. U rbino D ükü G uido
U baldo da, C esare B orgia tarafından kovulduğu ülkesine dönünce
tüm kaleleri yıktırdı; onlar olm adan ülkesini daha zor kaybedeceği
ni düşünüyordu. Bentivogliler, keza, Bologna’ya geri döndüklerin
de aynı şekilde davrandılar.3 D em ek ki şartlara göre kaleler iyidir
ya da kötüdür; ve bir yandan işine yararlarsa, öbür yandan da zarar
verebilirler. Bu işe şöyle bakm ak gerekir: Y abancılardan çok kendi
halkından korkan prens kale yaptırm alıdır; am a halktan çok yaban
cılardan korkuyorsa ona boşverm elidir. Francesco Sforza’nm, M ila
no’da yaptırdığı şato, bu aileye devletteki tüm başka karışıklıklar
dan daha fazla zarar verm iştir ve verecektir. E n iyi kale halkın nef
retini çekm em ektir; çünkü halk senden nefret ederse yaptırdığın k a
le seni kurtarm az; zira halk bir kez silaha sarıldı mı ona yardım a ge
lecek yabancılar eksik olmaz. Z am anım ızda bir kalenin herhangi
bir prense yaradığı görülm em iştir m eğer ki kocası K ont G irola-
m o’nun Öldürülüşünden sonra Furli Kontesi sayıla; zira halkın gale
yanına karşı kaleye sığınmış, M ilano’dan yardım gelm esini bek le
miş ve devletine yeniden sahip olm uştur.4 O sırada durum öyle idi
ki yabancılar halkın yardım ına gelem ezdi; am a sonraları C esare
Borgia saldırınca ve düşm an olan halk da kaledekilere karşı onunla
birleşince kale pek işe yaram adı. Bu saldırıda olduğu kadar ilkinde
de kaleden çok halkın nefretini çekm em iş olmak onun için daha gü
venli olurdu. D em ek ki bütün bunları göz önünde tutunca, kale yap
tıranları da yaptırm ayanları da öveceğim; am a kalelerine güvenip
halkın nefretini önem sem eyenleri kınayacağım.
125
XXI
K E N D İN İ SA Y D IR M A K İÇİN
BİR PR E N S NASIL D A V R A N M A L ID IR
126
yoktur. Sonra yine hep aynı ö rtü altında A frika’ya akın yaptı;3 N a
poli krallığını elegeçirdi;4 sonunda kutsal Birlik’in başında Fran-
c
sa’ya çullandı. Bu m uazzam girişim lerle sonucu m erakla bekleyen
tebasım n hayranlığım kazandı. Eylem leri birbirine ö kadar iyi eklen
mişti ki kimse ona karşı koyacak boş zam an bulam am ıştı. Bir prens
için iç sorunlarda da becerisinden dikkat çekici örnekler verm ek
çok yararlı olur. H ü k ü m ette iyilikte ya da kötülükte ceza ya da ödül
de hiç duyulmam ış ve unutulm az eylem ler söz konusu olduğunda
Milano Beyi B ern ab o 6 akla gelir. H epsinden önemlisi, bir prens
çap ve zekâ olarak eylemleriyle büyük ve harika bir insan ününü ka
zanmaya bakm alıdır.
Bir prens, dostluğu ya da düşmanlığı ikirciksiz olduğunda da
saygı kazanır; yani birinden yana mı, birine karşı mı açıkça ifade et
tiğinde. Bu tavır ona h er zam an yan tutm azlıktan daha çok kazandı
racaktır. Z ira iki güçlü kom şu kapışırlarsa iki şık ortaya çıkar: Y e
nen taraftan korkacağın bir şey ya olacaktır ya da olm ayacaktır. Bu
her iki durum da da yüzünü açm an ve elini açıkça oynam an sana da
ha yararlı olacaktır; zira birinci şıkta eğer tavrını açıkça belli etm e
mişsen ister istem ez kazananın avı olacaksın, yitiren de bundan bü
yük keyif duyacak ve kim seden de yardım İşleyemeyeceksin. Biri,
kötü gününde kendisine hiç-yardımı dokunm ayan, dostluğu kuşkulu
birini istem eyecektir; öbürü onun yazgısını paylaşmak istem em iş
olan sana yardım a gelmeyi reddedecektir.
127
Etolyalılar Rom alıları sürüp çıkartm ası için A ntiokhus’u Yuna-
n
nistarı’a çağırmışlardı. A ntiokhus R om a’nin dostu olan A khalılara
elçiler göndererek yan tutm adan d u rm alarını istedi; bir başka yan
d an ise R om alılar onları kendileri ile aynı safta silaha sarılmaya ik
na etm eye çalışıyorlardı. K onu A khalıların m eclisinde tartışıldığın
da A ntiokhus’un elçisi onlara yansız kalm alarını telkin etti: R om a
elçisinin ise ona cevabı şöyle oldu: "Q uod autem istıı diçunt non in-
terponendi vos bello, nihil nıağis alienum a rebus vestris est; sine gra-
tia, sine dignitate, praem iunı vietoris eritiş."
H iç de dostun olmayan h er zam an senden taraf tutm adan kal
m anı isteyecek, dostun ise kendi yanında vuruşm anı dileyecektir.
K ararsız prensler, o an tehlikeyi savuşturm ak için genellikle taraf
tutm azlar ve çok kez olduğu gibi b u yol onları felakete götürür. Oy
sa, tersine, bir prens açıkça taraflard an birinin yanında yer aldığın
da eğer bu taraf üstün gelirse senden güçlü de olsa sen onun insafı
na kalmış da olsan sana dostluk ve şükran duyacaktır; insanlar, o
durum da, seni ezecek denli nankörlük edecek kadar vefasız değil
lerdir; ayrıca bir zafer asla kazanan tarafın adaleti ayaklar altına al
m asına elverecek kadar tam değildir. E ğ e r tersine tuttuğun taraf ye
nik düşerse, o da olabildiğince senin yardım ına gelecektir; böylece
onunla bir gün düzelecek b ir kader birliği etm iş olacaksın.
İkinci şıkta da yine sakınganlık senin işe karışm anı gerektirir;
çünkü böylelikle bir tarafın öbür tarafı yenm esine yardım ınla katkı
da bulunm uş olursun aslında o eğer akıllı olsaydı sana karşı onunla
ittifak kurardı; ortak zaferiniz m üttefikini senin insafına bırakır; üç
tarafın en güçlüsü sen olduğuna göre de senin yardım ınla üstün gel
m em esi imkânsızdır.
128
Bunun üstüne bir de şunu kaydetm ek gerekir ki, bir prens, sa
vaş zam anı daha önce de dedim ya, çok zorunlu olm adıkça asla ken
dinden daha güçlü ile bir olm am alıdır. E ğer kazanırsa onun tutsağı
olursun ve prensler ellerinden geldiğince bir başkasının insafına kal
m a durum una düşm ekten kaçınm aya bakm alıdırlar. Venedik, M ila
no Düküne karşı F ran sa ile ittifak kurdu9 oysa kendi sonunu geti
ren bu ortaklıktan kaçınabilirdi. B una karşılık, eğer kaçınm ak m üm
kün değilse İspanya K ralı ve papa, askerlerini Lom bardiya üzerine
saldırttıkları zam an Floransalıların yaptığı gibi yukarıda belirtilen
nedenlerle böyle bir ittifakı kabul etm ek gerekir. H içbir devlet g ü - .
venli bir taraf tuttuğundan em in olamaz, her şey belirsizdir; çünkü
düzen öyledir ki bir sakıncalı durum dan kaçayım derken bir başkası
na düşülür; burada sakınganlık, sakıncaları ölçüp biçm ek ve en az
zararlıyı iyi kabul etm ektir.
129
X X II
P R E N S L E R İN BA K A N LARI
(1 ) A n to n io G io rd a n i d a V e n a fro (1 4 5 9 -1 5 3 0 ). S tu d io di S ie n a ’da h u k u k
o k u ttu , d a h a so n ra C on sig lio d elle R ifo rm a g io n i (R e fo rm K onseyi)
yargıcı oldu v e P a n d o lfo P e tru c c i’ye dan ışm an lık yaptı.
130
yargılam a gücüne sahip oldukça bakanının eylem lerinde iyiyi kötü
den ayırdedebilecek, birini körüklerken, ötekini düzeltecektir; ve
onu faka bastıram ayacağm ı anlayan bakanı da doğru yoldan ayrıl
mayacaktır.
131
X X III
D A LK A V U K LA R D A N NASIL KAÇILACAĞI
132
söz ederken kim seden öğüt alm adığını am a hiçbir şeyi de kendi ka
fasına göre yapmadığını söylüyordu. Bu dem ektir ki benim yukarı
da söylediklerim in tersine hareket ediyor. Çünkü İm p arato r gizli
bir adam dır, h er kim olursa olsun hiç kimseye tasarılarım açmaz,
kimseye danışm az. N e var ki tasarılarım gerçekleştirm eye kalkıştı
ğında bunların ne olduğu anlaşılır ve danışm anları da eleştirm eye
koyulurlar; kendisi de dediğim -dedik biri olm adığı için fikrinden ca
yar. Bir gün yaptığım ertesi gün bozm ası, hiçbir zam an niyetinin ne
olduğunun açıkça anlaşılam am ası ve kararlarının kalıcılığına güveni-
lem em esi işte bundan ötürüdür.
133
XXIV
N E D E N İTA LY A N PR E N S L E R İ
D E V L E T L E R İN D E N O L D U L A R ?
134
ya halkın nefretini çekm işler ya da halka kendilerini sevdirmiş ise
ler de büyüklerin desteğini kazanm asını bilem em işlerdir; çünkü bir
orduyu sefere hazır tutacak kadar gücü olan bir prens bu iki hatayı
işlemedikçe devletlerinden olmaz. M akedonyalI Filip, am a İsken
der’in babası olan değil de Beşinci T itus tarafından yenilgiye uğratı
lan3 istilacı R om alılar ve Y unanlıların karşısında onlarınkinden da
ha büyük bir devlete sahip değildi; b ununla birlikte savaşkan biri ol
duğu ve kendisini halkına sevdirmesini, büyüklerin de desteğini al
masını bildiği için düşm anlarıyla uzun yıllar savaşabilmiştir. Sonun
da birkaç kenti yitirdiyse de tahtından olm am ıştır.
A m a , ö z e l e g e ld i ğ i m d e , d iy e c e ğ im ki ş u y a d a b u p r e n s i n ö z ü n
d e , d a v r a n ı ş l a r ı n d a b i r d e ğ iş ik lik o lm a d ığ ı h a l d e b u g ü n m u t l u ik e n
y a rın b a tt ı ğ ın ı g ö r ü y o r u m . B ence bu d u ru m ö n c e l i k le y u k a r ıd a
u z u n c a s e r g ile d iğ im n e d e n l e r d e n ile rıg c liy o r: o p r e n s b ü t ü n ü y l e t a l i
h in e d a y a n m ı ş t ır v e t a lih i k e n d in d e n y ü z ç e v ir in c e d ü ş m ü ş t ü r . Y in e
in a n ıy o r u m k i d a v r a n ı ş t a r z ın ı z a m a n a u y d u r m a s ın ı b i le n m u tlu
o lu r , a y n ı ş e k i ld e z a m a n a t e r s d ü ş e n , ise m u ts u z o lu r . Ç ü n k ü i n s a n
la r ş a n v e s e r v e t s a h i b i o lm a y ı a m a ç l a r l a r a m a h e r b i r i n i n t u tt u ğ u
y o l a y rıd ır: b i r i s a k ı n g a n l ı k la ö b ü r ü g ö z ü k a r a lı k l a ; b i r i ş i d d e t l e ö b ü
rü u s ta lık la ; b ir i s a b ı r l a ö b ü r ü ise ' s a b ır s ız lık la a m a c ı n a v a r m a k is
t e r v e b u y o l la r ı n t ü m ü n d e n d e h e d e f e v a r ıla b ilir . Y in e ik i s a k ı n g a n
d a n b ir in in h e d e f i n e u la ş tığ ı, ö b ü r ü n ü n u la ş a m a d ığ ı g ö r ü l ü r ; v e a y
n ı ş e k ild e b ir i s a k ı n g a n l ı k la , ö b ü r ü g ö z ü k a r a lı k l a d a v r a n a n ik i k iş i
d e n ik is in in d e m u t l u l u ğ a e r iş tiğ i g ö r ü l ü r . H e r ş e y k u l la n ı la n y o l la
r a u y g u n d ü ş e n y a d a d ü ş m e y e n k o ş u l l a r a b a ğ lı d ı r . B u n d a n , d a h a
ö n c e s ö y le d iğ im s o n u ç ç ık a r: F a r k l ı d a v r a n m a b i ç i m l e r i n d e n a y n ı
s o n u ç d o ğ a r v e h e r şe y iy le b i r b i r i n e b e n z e y e n ik i g i d i ş a t t a n b ir i
a m a c ı n a u la ş ır , ö b ü r ü fiy a s k o y la b i te r . S o n u c u n d e ğ iş k e n ö z e lliğ i
d e b u n d a n d ı r . B ir k im s e s a b ı r v e te m k in lilik îe k e n d in i ç e k i p ç e v ir i
y o r o ls u n ; e ğ e r iş l e r b e lli b i r b iç im d e g i d e r s e y ö n e ti m i y e r in d e d ir ,
b a ş a r ı g ü v e n c e d e d i r ; e ğ e r a n s ız ın iş le r y ö n d e ğ iş ti r i r s e h a r e k e t t a r z ı
nı d e ğ iş ti r m e s in i b i le m e d i ğ i iç in a n c a k z a r a r l ı ç ık a r . B ilg e lik le r i n e
o l u r s a o ls u n ç o k a z i n s a n b u o y u n a a y a k u y d u r m a s ın ı b ilir ; y a k e n d i
t a b i a tl a r ı n ı n o n l a r ı s o k t u ğ u y o ld a n a y r ıl a m a d ık l a r ı iç in y a d a b u y o l
d a n g ittik ç e l ıe p k a z a n ç lı ç ık m ış o ld u k la r ı iç in b i r t ü r l ü b i r b a ş k a
yol t u t m a y a k e n d i l e r i n i i k n a e d e m e z l e r . B u n u n iç i n d i r k i s a k ı n g a n
b ir t a b i a t ı o l a n i n s a n g e r e k t i ğ i n d e g ö z ü k a r a k e s i le m e z ; b u d a o n u n
m a h v ı n a n e d e n o l u r . E ğ e r k o ş u l l a r d e ğ iş ti ğ i n d e s e n d e t a b i a t ı n ı d e
ğ iş tir m e s in i h i le y d i n t a l i h in h iç d e ğ iş m e y e c e k ti.
137
Papa II. Julius her zam an gözüpek hareket eder; ve ortam da
hareket tarzına öylesine denk gelm iştir ki her seferinde m utlu sona
ulaşabilmiştir. D ah a üstat Giovanni Bentivogli sağken Bolonya’ya
karşı ilk girişimine bakın. Venedikliler bundan m em nun değillerdi;
keza İspanya Kralı da; Fransa ile de bu girişimi görüşüyordu; o ise
şiddet ve atılganlığıyla bizzat sefere çıktı.1 Bu durum İspanya ve V e
nediklileri tedirgin etti ve hareketsiz bıraktı. V enedikliler korktukla
rı için, İspanyollar de bütün Napoli Krallığını geri alm ak arzusuyla;
ve öte yandan Fransa K ralı da onun ardına takıldı; zira kralı öylesi
ne kararlı gören ve Venediklilerin burnunu sürtmeyi arzulayan
Fransa Kralı P ap a’yı da kendi yanma çekmeye bakıyordu bu yüz
den onu herkesin önünde küçük düşürm eden yardım isteğini geri
çeviremeyeccğini düşündü. Cüretli kararıyla Julius başka hiçbir pa
panın aşırı sakınganlık yüzünden başaram ayacağı işi başardı; çün
kü, eğer herhangi b ir başka papanın yapacağı üzere R om a’dan yola
çıkmak için tüm pazarlıkların kesin bir sonuca bağlanm asını bekle
se idi asla başaram azdı; çünkü Fransa Kralı bin çeşit özür bulur,
ötekiler de bin çeşit korku salarlardı ona. Tüm ü de birbirine benze
yen ve tüm ü de başarılı olmuş öteki eylem lerinden söz etmeyi bir
yana bırakıyorum; öm rünün kısalığı ona farklı bir dururrçu yaşama
fırsatı verm edi; çünkü sakınganlıkla hareket edilmesi gereken bir
dönem e gelmiş olsaydı işi bitmişti. Z ira tabiatının onu yatkınlaştırdı-
ğı hareket tarzlarından asla sapmayacaktı.
138
XXVI
İT A L Y A ’YI A LM A Y A V E B A R B A R L A R IN
E L İN D E N K U R T A R M A Y A Ç A Ğ RI
139
Lom bardiya’nın talan edilm esine, N apoli ve T oskana’nm vergiye
bağlanm asına son verecek ve onca uzıın zam andır irinleşmiş yarala
rını dağlayacak kişiyi hâlâ bekliyor. H e r gün kendisini bu barbar za
lim liklerden, zorbalıklardan kurtarm ak üzere bir kurtarıcı gönder
m esi için T anrı’ya yakarıyor. İşte ardından gidilmeye haphazır bir
bayrak, yeter ki birisi sahip çıkmayı istesin. V e sizin şanlı ocağınız
dan2 daha çok nereye um ut bağlayabilir, bilinmez. Sizden başka on
ca talih ve erdem zengini, üstelik T anrı ve başında bulunduğunuz
Kilisece kayırılan kim var bu kurtuluşa önderlik edebilecek. Bu,
pek de güç olmayacaktır eğer yukarıda anılanların yaşam ve eylem
lerini hep göz önünde bulundurursanız. Ve bunlar az rastlanır, hari
ka insanlar olmakla birlikle sonuçta sadece insandılar ve her biri
şim dikinden çok daha az elverişli koşullarla karşı karşıya kalmıştı:
M usa, Keyhüsrev, T eseus’un giriştikleri iş ne daha haklı, ne de da
ha kolaydı. Tanrı da onlara size olduğundan daha fazla yardımcı ol
m adı. Adalet yerinde. "Justum enim est bellum (juibus est necessa-
rium, et pia arma ubi nuila ııisi in arm iş pes est ."'5 H er şey hazır;
ve böylesi koşullarda, ciddi hiçbir engel karşınıza dikilemez yeter ki
size erişilecek hedef olarak önerdiğim kişilerden esinleniniz. Bütün
bunların dışında, Tanrı tarafından yönlendirilmiş benzeri görülm e
miş m ucizeler var: D eniz açıldı; bir bulut izlenecek yolu gösterdi;
taştan su fışkırdı; gökten kudret helvası yağdı. H er şey sizin büyük
lüğünüze doğru koşturuyor. Gerisi size kalmış. Tanrı hareket özgür
lüğümüzü ve bize düşen şan payını azaltm am ak için her şeyi yap
m ak istemez.
D aha Önce anılan İtalyanlardan hiçbiri4 haklı olarak sizin ünlü
ocağınızdan beklenenleri gerçekleştirem edi ise; ve eğer, bunca al
tüst oluş ve savaş arasında İtalya’nın askeri yeteneği yitmiş gö zü
140
küyorsa b unda şaşacak bir şey yok. Bu, kim senin düzeltem ediği es
ki düzenden ileri geliyor. B una karşılık, yeni bir prense hiçbir şey
yeni yasalar ve yeni hüküm etler yaratm ak kadar şan kazandırm az,
hele ki bunlar herkeste, her zam an saygı ve hayranlık uyandıran
sağlam tem ellere dayalı, büyük şeylerse. İtalya’da düzeltecek çok
şey var. İnsanlarda da bunun için yeterince erdem var am a baştan
yoksunlar. İtalyalara bir bakm, karşılıklı vuruşm alarda ya da küçük
gruplar halindeki kapışm alarda5 nasıl güç, yetenek ve zekâda üstün
ler. A m a iş ordulara gelince kıyaslanam azlar bile. B unun nedeni ön
derlerinin yetersizliği; zira işi bilenlere itaat edilmiyor am a herkes
bildiğini sanıyor ve bugüne dek hiçkimse talihinin yardım ı ya da bi
leğinin gücüyle kendini öteki herkese kabul ettirebilecek denli yük
selmeyi becerem edi. Ve bunun içindir ki, şu son yirmi yıl içinde ve
rilen savaşlarda ne zam an bir ordu tümüyle İtalyanlardan kurulu
idiyse sonu hep hüsran oldu. T aro, İskenderiye, C apua, Cenova,
Vaila, Bolonya, M estri [savaşları] bunun tanığıdır.
141
yadelerince bozguna uğratılm ışlardır. G erçi bu, henüz tam olarak
gerçekleşm edi am a, İspanyol piyadelerinin saldırdığı R avenna m u
harebesinde bunun bir kanıtı görüldü; İspanyollar çeviklikleri ve
kalkanları sayesinde düşm anın m ızrakları altından arkasına sızmış
lar, takatten kesilmiş A lm an piyadelerinin rahat deflerini dürm ek
üzereydiler; Fransız süvarisi bindirdi de A lm anlar bire kadar kırıl
m aktan kurtuldular. Dolayısıyla bu iki piyade gücünün çatlaklarını
bilerek hem atlı hem de yaya birliklere karşı koyabilecek yetenekte
yeni bir kuvvet oluşturm ak m üm kündür:
(6 ) P e tra rc a ’nm "Italia m ia, b a n c h e il p a rla r sia in d arn o " a d lı şark ısın ın al
tıncı bcn ti.
142
Gerçekten Machiavelli, machiavelist
miydi?
SYkrm