Professional Documents
Culture Documents
Hegel Mantık Bilimi 1 PDF
Hegel Mantık Bilimi 1 PDF
H egel
FELSEFİ BİLİMLER ANSİKLOPEDİSİ I
Mantık Bilimi
(SözdZıısâtze İle birlikte)
idea • İstanbul
İDEA YAYINEVİ
Bilim ve Felsefe Metinleri
İdea Yayınevi
Şarap İskelesi Sk. 4/101 Karaköy, İstanbul
- vvvvvv.ideayayinevi.com / wvvvv.diyalektik.org
Bu çeviri ve Sunuş yazısı için © AZİZ YARDIMLI 1996, 2004
Georg Willıelm Friedrich Hegel
Anahatlarda Felsefi Bilimler Ansiklopedisi I. Mantık Bilimi
Birinci basım 1991
(Almanca koşut metin ile) İkinci basım 1996
Üçüncü basım 2004
Hegel’iıı
Enzyklopcidie der philosophischen PVissenschaft im Grımdrisse
([ 1813 , 1817 ] 1830 )
Erster Teil
Die IVissenscalıft der Logik
(Mit den miindlichen Zıısâtzen)
başlıklı yapıtının bu çevirisi J. Hoffıııeister tarafından düzenlenen
beşinci yayımdan yapılmıştır.
IVilliam Wallace tarafından “Logic o f Hegef’e eklenen
“Notes and Illııstrations” 1892 yayıntından alınmıştır.
Tüm hakları saklıdır.
Bu kitaptaki metinlerin hiçbir bölümü -
İdea Yayınevinin ön izni olmaksızın hiçbir
biçimde yeniden üretilemez.
Baskı: Aydoğaıı Matbaası
Printed in Türkiye
■ ISBN 975 397 089-7
ISBN 975 397 088-9 (Sert Kapak)
İÇİNDEKİLER
Anahatlarda
Felsefi Bilimler Ansiklopedisi I
Giriş §§ 1— 18 — 51
BİRİNCİ BÖLÜM
MANTIK BİLİMİ
§§ 1 9 - 2 4 4
Ön-Kavram%% 19— 8 3 — 73
A. D üşüncenin N esnelliğe Karşı Birinci T utum u
Metafizik §§ 26— 36 — 93
B. D üşüncenin N esnelliğe Karşı ikinci T utum u
I. G örgücülük §§ 37— 39 — 104
II. Eleştirel Felsefe §§ 40— 60 — 108
C. D üşüncenin N esnelliğe Karşı U çüııcii T utum u
Dolaysız Bilme §§ 61— 78 — 135
M antığın D aha Yakın Kavramı ve Bölüm lenişi §§ 79— 83 — 150
**
M antığın Birinci Alt-Böiümü: Varlık Ö ğretisi §§ 84— 111 — 160
A. N ite lik — 161
a. Varlık § 8G — 161
b. Belirli-Varlık § 89 — 169
c. Kendi-için-Varlık § 96 — 177
B. N icelik § 99 — 181
a. A n Nicelik § 99 — 181
b. Nice§ 101 — 184 -
c. Derece § 103 — 186
C. Ö lçü § § 107— 111 — 192
5
c. Şey § 125 — 215
B. G ö rü n g ü § 131 — 220
a. Görüngü Evreni § 132 — 221
b. İçerik ve Biçim § 133 — 222
c. Bıçkı § 135 — 224 . -
C. E dim sellik § 142 — 233 ;
a. Tözsellik İlişkisi § 150 — 244 » •
b. Nedensellik İlişkisi § 153 — 246
c. Etkileşim § 155 — 248
1 Us ve Usdışı
2 Hegel’de felsefenin eytişimi yeniden kavrayışı
3 Hegel’in A n s ik lo p e d is in in Durumu
4 Felsefenin gerçek kavramını üretmek e
5 Doğal bilinçten felsefeye ■■ :
6 Tinin görüngülerinin biliminden arı usun bilimine i
7 Düzen bilincinden felsefi düşünmeye geçiş ’
Not 1 David Hume’dan alıntı , ■'*';, '
Not 2 Felsefeye Karşı Suçlamalar; Popper’ı n ‘Yöntemleri’ • ■
1 Us ve Usdışı
İnsan k endini anlayabilirmı? T ü m kuşkuculuk yanıtında inakçıdır: Hayır!
Oysa insan anlayabilmeyeteııeğinde o lduğu içind ir ki anlamsızı görür,
anlamın eksikliğini duyar, anlamsızın yarattığı düşkırıklığm ı yaşar. A ncak
hayvan anlamsız olanla, anlaşılmayanla kaygılanm az. N ih ilizm e g öre
m o d e rn insan, tinin bu en son g ö rüngüsü, so n u n d a gerçekliğin b ir hiç
o ld u ğ u n u anlam ış, insan güzellikten, sevgiden ve bilgiden b ağ ışlan arak
değersiz, onursuz, umutsuz bir usdışı varoluşa yazgılandığım doğrulamıştır.
N ihilizm şu ya da bu tikel değeri yoksaymaz: Genelde d eğ er ve anlam ı —
G üzeli, iyiyi, ve G erçeği — yoksayar. Ve eğer insan özünü, belirli bir insan
doğası kavramını yadsıyan bu varoluşçu görüngü m antığı dinlersek, insan
h e r nasılsa biryerleretenve birileri tarafından dünyaya atılmış ve sonsuza dek
kini oldıığ u ıııu ı ve n e o ld u ğ u n u n b ilg isin d en yoksun k alm ak ü ze re
ereksiz, amaçsız bir evrende yapayalnız bırakılmıştır.
G erçekten de kuşkucu bilinç yalnızdır — tekil duyusallığında kapalı,
bilgisiz, kavramsız, anlayışsızdır. Bu tekilci bakış açısından in sa n ın özü,
evrensel bir iıısaıı doğası kavramı b ir yanılsam a, en ço ğ u n d a n boş bir
d ü ştü r ve buııa göre insanlaşmış insanlık için özü ile uyum lu kılınm ış b ir
varoluş o lan ağ ın ı b ir yana atm ak gerekir. O z diye birşey yoktur. Oz-
belirlenim yoktur. İıısaıı belirleııimsiz bir varlıktır. Ve Tarih insan için oııa
anlam verecek bir özgürlük ereğinden yoksundur. ‘Iıısaııa sam an ve küspe
salık verilmelidir.’Ya da, insan olmasa da olur, varoluş insansız d a yapabilir.
N ihilizm hiç kuşkusuz felsefe değildir, n e de iıısaıı sorunu ü zerine ussal
b ir düşünm edir. Tersine, b ü tü n ü n d e usu yadsıyan kavramsız, inakçı b ir
kuşku üzerine kuruludur ki, bu kendi göreci zem ininde lıaklı olarak Tinin
7
G ö rü n g ü n ü n kötülüğünden yaptığı tüm evarım so n u cu n d a, böyle in san
lığın b ir Ö zü n ü n ya da U su n u n olam ayacağı vargısına ulaşır. İdealizm in
Usu gerçekleştirm e ve özgürlük ereği ile tam karşıtlık içinde, nihilizm
ereksiz irrasyonalizmesarılır. O n u zorunlu olarak doğrular, çünkü kendi
kavram ına g ö re usu ve tüm ussalcılığı yadsım ak zorundadır, ve böylelikle
kendisi usun sonlu g ö rü n g ü lerin e tam teslim oluşu anlatan bir k ö tü m
serlik, um utsuzluk ve hiçlik bilincine anlatım verir. Ussalcılığm ereksellik,
anlam, iyimserlik, özgürlük, gerçeklik ile b e lirle n d iğ in i d o ğ ru lad ığ ı ve
tanıtladığı insan varoluşu görüşü ile tam karşıtlık içinde, nihilizm sözde
büyük “d eğerleri” ve “ideaları” ile uygarlığın “d o ru ğ u n u ” temsil eden Baü
ek in in küçük m antıksal vargısı olur. T ü m anlam sızlığının ö tesin d e ve
ü stü n d e , “B atı” anlatım ı Usa evrenselYnr saldırı ile, insan d üşüncesinin,
duygusunun ve duyarlığının yaygın b ir yadsmışı ile tanım lanır.
G erçekten de, d eğerleri özdekseleuyarlanm ış tek-boyutlıı b ir kişilikte,
duyguları yitm e n o k tasın a dek bastırılm ış b ir ru h ta , salt yanılsam aya
kısıtlanm ış b ir bilinçte insan ken d in i anlayabilir mi? M odern koşullara
uyarladığı “k eııd i”sinde buld u ğ u zavallı biçim e “Bu b en im k eııd im d ir”
diyebilir mi? O n u ku şatan yalıtılm ış y u rtta şlar to p lu m u n a b u benim
kentim dir, bu tenim dünyam dır diyebilir mi? M odern varoluşçu sızlanm a
ve m ızm ızlanm a hiç kuşkusuz haklıdır: Am a yalnızca ve yalnızca insan
varoluşçu m antığın o n a verdiği bir hiçliğin “d e ğ e rin d e n ” d ah a değerli
o lm a k zorunda o ld u ğ u iç in , an lam sız b ir y o k lu k o la ra k k a lm a m a
özgürlüğünü taşıdığı için.
Modern kişiliğin bilincine anlatım verdiği ölçüde, anlam sız o lan şey
varoluşçu bilincin kendisidir. K endini anlam ayanxe dünyasını anlamayan
insan b ir hiçlikten d ah a değerli olabilir mi? Ve kendi bireyselliği için
kaygısında tükenirken, insanlık için kaygısı hiçliğin ötesine geçebilir mi?
Bu yalıtılmış tekillik, bu atom ik bireysellik evrenseli, insanlık kavram ının
kendisini red d e d er. A ncak anlamayan, ancak anlanı verem eyen, ancak
d eğ e rlerin d e n yofeunlaşmış nihilistbiYmç in sanın trajik yofcıılluğıma ve
yofediciliğine duyarsız kalabilir (ya da salt bir “kapris”iıı gücüyle erdem i,
duyuııcu seçebilir!). Ve anlamayan, lıiçbirşeye anlam verem eyen bilinç
yokluktan başka, yofolmaktan ve yotetm ekteıı başka birşeye uzanabilir mi?
Bilinen anlamsız olamaz. M odern kuşkucu ve inançsız bilinçte an lam
sızlık öte-yanm “yürekten” ve “tasanm ”daıı yitmesi, “T anrının ölmesi,” am a
ayın zam an d a anlam sızın, bilinem ezin şu ya da bu biçim de am a bu kez
dirim siz b ir öte-yan olarak, insanı insanlığında sınırlayan b ir kendinde-şey
o larak y en id en doğuşudur. V aroluşçuluğun ateizm ve teizm arasın d a
şah m ında olm asının n ed e n i bir öte-yan tasarım ından, o n d a bilinçsizce
işleyen b ir «mr-ue-ötesi kavram ından kurtulamayışıdır. V aroluşçuluk insan
payına bilgisizliği saltık olarak doğrular. İster teist ister ateist biçim in d e
olsun, varoluşçuluk bilinemez, erişüemez, in san a kapalı usdışı bir öte-yanm
yalnızca skolastik “varlıkbilimsel” uslam lam anın olum suz evrik biçim i
olarak g ö rü n ü r: İkinciye g öre T anrısal O z — U s /I d e a — V aroluş içerir;
Birinciye gö re Varoluş Tanrısal Oz — U s /Id e a — varoluş içerm ez.) Oz
sözde reddedilir, am a özsiiz Varoluş kendi eytişiminden kaçamaz, 11 e olursa
olsun b ir belirlenim arar, 11 e o lursa olsun bir olum suzluk ile y üklenm ek
zorundadır, insan Varoluşu, tü m nihilist yoksullaşm asına karşın, bireyin
sözde “ö zg ü r seçim i” ile d o ld u ru la c a k b ir tabula rasa, boş b ir ta b le t
olm adığını gösterir. Tersine, kuram sal ve kılgısal eylemi kaçınılm az olarak
özünden kaynaklanır ve ö nem li olan bıı özün 11 e denli eğitilm iş, 11 e denli
açılmış, 11e denli özgürleşmiş olduğudur. Bu anlam da oz ve varoluş birdir,
ya d a varoluş kendini g ö rü n g ü sü n d e anlatan özdür. Oz Mstur, ve tarih
usun eğitimidir. Soyut “varoluş” havram tarafından som utlaştırılm adıkça,
özden ayırılmış b ir kendilik olduğu ölçüde, yalnızca an alitik b ir k u ru n
tudur, sözde b ir “simulacra," b ir “text,” derinliksiz, yüzeysel b ir simgeler,
göstergeler alanıd ır. N ihilizm felsefeyi-eytişim i ta n ım a d a n felsefen in -
eytişim in a la n ın d a oynar, ve an c ak çocuksu ö n e s ü rü m le rin e yaraşır
çocuksu doğrulam alar bulur.
Nihilizmin kavramı ile uyum içinde, o n u n için herşey özsel olarak yokluk
ile ilgilidir. D eğer yoktur. D eğer tinselliğini yokluk sayan sanısı ile tutarlı
olarak, nihilizm duygusunda da yokluk'ûe, tüm tinsel b elirlen im d en nefret
ile yüklüdür. Tıpkı ikiz kardeşi Pozitivizm gibi, gerçekten var o lan d an , u s \e
ussal o la n d an , ideadan ve idealizmden n e fre t eder: B u rad a n ih ilizm ve
pozitivizm b ire kaynaşır. K avram sal tu ta rlığ a 11 e ö lçü d e bağlı kalm ış
o lu rla rs a olsu n lar, N ie tz c h e ’d e n P o p p e r ’a, K ie rk e g a a rd ’d an W itt-
geıısteiıı’a usun karanlık boyutunun sözcülüğünü üstlenen bilinçler için
tü m felsefe, tüm bilim , tüm estetik ve törellik salt gerçekliğe ve erdeme ve
güzelliğe u zandıkları için, anlam ın kendisi oldukları için, o n la ra b irer
karşısav biçim i altında görünür. Özsiiz Varoluş kendini yo ketin eyecek ve
g e n e d e belirli olacaksa, bireyin ö z e ııc i/k a p risi ta ra fın d an biçim leıı-
dirilm elidir. Bu bilinç belirlenimden ürker, çünkü göreli/ analitik bireysel
liğinde k endine tanıdığı biricik “seçm e” özgürlüğü tüm determ in izm d en
kaçabilm eli, belirsiz o lm a lıd ır— şekilsiz, biçimsiz, ideasız, mantıksız, saçma.
Bu m a n tık yoluyla, T örelliği aştığı, ortadan kaldırdığı, iyinin ve k ö tü n ü n ,
d o ğ ru n u n ve eğrinin, Sağ D uyunun ve U sun ötesinde o ld u ğ u sanısına
kapılır. A m a kendisi reddettiği göreli törelliğe katılır, sürüye sü rü d en biri
o lm a n ın , h e rh a n g i biri d en li tö rel yaşam anın ö rn eğ in i verir, bireysel
törelliğin olum sallığım , göreli törelliğin saçm alığını kendisi pekiştirir.
Ö zgürlüğün belirli olduğu, ve eksiksiz Törelliğin eksiksiz D uygunun zemini,
böylece sonsuz Sevginin zem ini olduğu, ve tarihin h e r zam an özgür olan
istencin ideale eğitim i olduğu — b u kavrayışlar varoluşçu b ilincin ilkel
törelliği reddediş ve doğnılayışm m ötesindedir. K ierkegaard “Bir gerçek
lik bulm alıyım , b ir g erçeklik ki benim için gerçek o lm a lıd ır” d e rk e n
çoktandır bayatlamış b ir sofizmi yansıladığını bilmez: iıısaıı (evrensel-ııssal
iıısaıı değil am a tikel, tarihsel iıısaıı) herşeyiıı ölçüsüdür. N ietzsclıe, ayııı
to n d a k o n u şa ra k , “H an g i d u ru m la rın tö re l d u ru m la r o la ra k sayıla
caklarına birey karar verm elidir” diye yazar. “EtTeıısel” dedikleri toplum sal/
göreli ölçüııleri bireysellik adına yadsırken, kendileri Özgürlüğün karşısına
y adsıdıkları d en li kö tü alm aşıklar g etird ik lerin i görm ezler. “S eçm e”
özgürlüğü belirsiz olmalıdır, öyle ki despotizmi seçebilsin ve on a “bir h ü m a
nizm ” diyebilsiıı! (Cam us, sonunda, b u özence yine özenç yoluyla başkal
d ırın O n u n için “kişi salt bir özenç yoluyla erdem li olabilir,” ve duyunca ve
duyguya, Usa sarılarak anlam ın gerçeğini seçer. Öz, doğal us o n d a kendi
reddedilişini reddeder.) G ündelik kuşkucunun kendi öznel bilincinde bu
karanlık m antığı n e düzeye dek g ö tü rd ü ğ ü n ü n hiçbir ö n em i yoktur. Bu
m an tığı ta m am lam ak — gerçekliği, erdemi, usu yadsım anın vargılarını
çıkarm ak — nihilist kuram cının işidir. Ç ünkü bu uğraş iyinin ve k ö tü n ü n
ötesinde, duygusuz ve duyunçsuz bir yüreği, karanlık bir irrasyonalizm i,
ve tüm b u n ların doğal us ile çatışm alarına dayanabilecek b ir ikiyüzlülüğü
gerektirir, ikiyüzlülük — , çünkü bu m antığın bilim e ve felsefeye, ve biraz
da olsa insan d eğ e rlerin e ve güzelliğe uzanm a g ö rü n ü şü n ü takınm ası
kendisi ile tutarsız ikinci yüzüdür, kendi doğal u sunun on a verilen kuşkucu
biçime cılız bir başkaldırısıdır. Vargı olarak, Sokrates ve Platon’dan H egel’e
tüm idealizmin ve ideallerin ve idealistlerin “düşm an” olduğunu bildirm ek,
bu p aran o y an ın form ülasyonlarıııı ü retm ek k endini bu karanlık uslam
lam anın d o ru ğ u n d a bulan bilince düşer. N ihilizm in — ya d a yokoluş-
çuluğım — ıııisolojideıı başka çıkış yolu yoktur.
İn san lığ ın T arih i varoluşçu — ya da yokoluşçu — b ir u m u tsu zlu k
bilin cinde nıi sonlaıınıalıdır?
Kesinlikle Hayır! Tarih saltık Jdeanın, Usun k endini edim selleştirm e
sürecidir, b ir ile rlem ed ir ki salt bu kavram ından ö tü rü b ir ereği, değeri,
anlamı vardır. A ncak hoıııo sapiens ya da tarihinin eşiğinde d uran ve düşünme
yeteneği ile d o n atılı insan k en d in d e sonsuz D uyarlık, sonsuz Duygu,
sonsuz D üşünce olarak tanıtlandığında, T arih “bir b u d ala tarafın d an
anlatılan b ir m asal” olm aktan çıkar. Ve bu süreç özsel olarak ussal olduğu
için d ir ki k en d in i nihilist usdışıııda yitirm ez, ve usun kendisi tarafın d an
b elirlen d iğ i için d ir ki us tarafından anlaşılabilirdir, usun kendi biçimini
almaya yeteneklidir. Yalnızca kavram ın eksiksiz eytişimi aıılam m eksiksiz
b ilin cine ulaşabilir, çünkü anlam usun kendisidir. Tıpkı m u tlu lu ğ u n b ir
erek değil aıııa erdem in doğal duygusu olması gibi, anlam d a gerçekliğin
d o ğ al değeridir. A nlam U stur, tıpkı k ü çük b ir ö ğ ren ci için b ir “fizik”
sözcüğünün anlam ının oıııııı bir Maxwell’deki anlam ının dolu lu ğ u n d an
ve D oğa Felsefesinin ideal an lam ın d an yoksun olması gibi, “varoluş” d a
m odernizm iıı o n a verdiği biçim içinde g ö rüldüğünde, evrensel an lam ın
d an ve ideal gerçekliğinden yoksundur. A m a Us kuram sal olduğu içindir
ki kılgısaldır, k en d in i ereğine g ö tü rü p tam am layan gizillik ve eylemdir.
K eııdi ideal biçim lenişine yer açabilecek erke, ve k en d i tam g erçek
leşm esinin uzam ıdır. Ve an cak edim selleşm iş evrensel ussallık gerçek
özbiliııciıı, tamam lanm ış bireyselliğin varoluşudur, gerçekleşmiş törelliktir,
böylece sonsuz duygudur. G erçek evrenselliğine ulaşam am ış birey gerçek
birey değildir: anlamsız olan, kötü ve kötülük olan yalnızca ve yalnızca
eğitimsiz insanın, yarı-eğitiıııli yarı-iıısamıı varoluşudur. Kötü birey yalancı
türlülüğüıı o n u sınırlayan, o nu bir yabancı yapan, o n u b ir yalancı yapan,
o n u m utsuzun ve anlam sızın duygusu yapan saçm alığından an cak bütün
in sanı gerçekleştirerek özgürleşebilir, ancak tüııı özünü varoluşa yüksel
terek gerçek bireyselliğe ulaşabilir. Ve tam bireysellik k en d in i an cak tam
bireyselliklerde tanıyabilir.
Oz varoluşa geçer. Ussal olan edimselleşir. Varoluş anlamlıdır, çünkü herşey
Kavram dır — tinsellikte ve özdeksellikte, zam anda ve uzayda olan herşey,
en önem siz varlık zerreciğine dek, g iderek hiçliğin k en d isin e d ek bir
kavram ile, b ir kavramlar dizgesi yoluyla belirlenim , varoluş ve an latım
k azan ır ve bilinebilirin a lan ın d a durur. H erşey Ideadır: H içbirşey U sun
b elirlenim inin dışında değildir — ve giderek “keııdiııde-Şey,” “keııdinde-
H erşey” bile hakettiği kadarıyla belirlenimden yoksun değildir, böylece
h akkettiği kadarıyla bilinebilirdir ve b ilin d iğ in d en d a h a çoğu değildir,
ç ü n k ü varolan H erşey varlığını b elirlenim inde ileri sürer. B elirlenim ise
d ü şü n c en in , evrenselin k endisinden başka biışey değildir. Varoluşçu us
kuşkusunda, yadsıdığında, yalancı olanı, görüııgiisel olanı, geçici olanı
aııla m sız /sa çm a b u lu şu n d a hiç kuşkusuz s ü rü n ü n , vulgustın üstiiııe
yükselir. Ama bu eytişimini olum suz son u cu n d a bırakır, an olumsuz, saltık
olumsuz diye birşeyiıı olmadığını, olumsuzlamamn kendisinin olumlamadan
yola çıkarak böylece o n u içerdiğini görem ez. Yalnızca ussal d ü şü n cen in
d oğasını, eytişim in tanıtlama g ü c ü n ü h e n ü z kavram ayan k u şkucu us
anlam sız keııdinde-şey bilm ecesine takılabilir. Ama ne “hiçbirşey,” ııe
“yokluk,” ne d e “keııdiııde-şey” Kavram a d iren m e ayrıcalığını taşır. Tüııı
anlam usun bilinçte kendine verdiği biçime, bilinçteki tikel örüııtüleriııiıı
11 e denli d u ru ve tanı, 11 e denli eksiksiz ve bütünleşm iş o ld u k ların a — ya
d a olm adıklarına — bağlıdır. Bu yüzden insan için us h er zam an bir gizillik
olarak, bir edim seline itkisi olarak g ö rü n ü r; g ene de salt b ir “belirsizden
seçm e” özgürlüğü olarak değil, am a kendi özünü seçnıe olanağı olarak.
Ve kendisi edim selleşm esinin zem inidir çünkü gizilliktir. Eksikliği gibi
tamlığı da kendisidir, ve ikisi arasındaki gerilim insan olm anın yazgısı, iyinin
ve k ötü n ü n , doğ ru n u n ve eğrinin, güzelin ve çirkinin buyanıdır. Olumsal
in san bilinci usun şu ya da bu tikellikler içinde k en d in e verdiği öznel
bireysel biçimdir, sözcüğün tam anlam ıyla özsüz “seçm e” özg ü rlü ğ ü n ü n ,
eğiüm siz istencin o denli de anlam sız varoluşudur.
E rek Ö zgürlüktür. Us yalnızca ve yalnızca kendi ideal biçim lenişini
varoluşa çevirm ek için etkindir, ve kendini sonsuz açın ım ın a şekillen
d irm ek o n u n direnilm ez eytişimsel gücüdür. Erek, eğer törel d eğ e rin d e
d ü şü n ü rsek , id e al b eııle r b içim indeki evrensel kenttir, Ö zgürlüktür.
Yalnızca Zaman tıstın edim selleşm esinin b ed elid ir — bir bedel ki an lam
ve d eğ e rin i karşılığının bilincin sonsuzluk biçim ine Eğitimi o lm asında
tan ıtlar. A m a böylece T arih o d en li d e eğitim sizlik ve anlam sızlıktır,
usdışım n yabanıllığı, yokediciliğin sürekli eylemidir. Hiç kuşkusuz salt bir
yanında, görüngüsünde. Ama özsel anlam ını ancak insanın insana yaraşır
Eğitimi olm asında kazanır — gerisi, gerçeklik için, felsefe için bir olaylar
d iz in in d e n , anlam sızın , gereksizin k e n d isin d e n d a h a ötesi değildir.
“Zaman öyleyse henüz kendi içinde tamamlanmış olmayan T inin yazgısı ve
zorunluğıı olarak görünür:: Die Zeit erscheint dalıer als das Schicksal und dıe
Notıuendigkeit des Geistes, der niclıt in sıdı vollendet İst" ( TGb, § 8 01).
Ö zgürlük T in in salük/sonsuz açınım ıdır, ve b u yüzden ereği gibi sürecin
kendisi de ö zgürlüğün gücüyle belirlenir. Bu y üzdendir ki T arihe an cak
tinin gizilliğinin açınm asına hizm et ed en etm en ler katılır, ancak ken d in i
ortadan kaldırabUm ve böylece katı tinsel şekiller olarak varolmaya son verip
özgürlüğe d o ğ ru yürüyen tinin yeni şekilleri ö n ü n d e geriye çekilebilen
kıpılar tarihsel olm anın değerine yükselirler.
in san lık k en d in i tarihsel süreçte gerçek özbiliııcine d o ğ ru eğitirken,
birkaç insan b u edim sel tarihin h e r tözsel evresinin eşzam anlı çözüm
lemesini yapar, o n u çağın ulaştığı kavramsal açınım ın düzlem inde tarihsel
tinin anlayışı ö n ü n e sunar. Platon ve Aristoteles felsefelerinde kendi çağdaş
d ün y alarının anlamını ürettiler. H eg el’in felsefesi m o d e rn dü n y an ın öz-
biliııcidir. T arihin kavramşı, am a böylece aklanışı değil, tersine gerçek
eleştirisinin olanağıdır. O n u n Taı ilı ve m o d e rn T oplum çözüm lem eleri
olguların usun yeni kavramsal açınım ının bir çıkarsaması, b ir tanıtlam ası
ve böylece hiç kuşkusuz varoluşunun onaylanm asıdır: Us asıl kavram sal
doğasında izin verm edikçe tinsel biçim in varoluşu edimsellik kazanamaz.
Ama b u çözüm lem e gerçek, doğru, tam olduğu ölçüde, aklanan varoluşun
g erilim le rin i, eytişim lerini de gerçek, doğru ve tam olarak a n la m a n ın
o lan ağ ın ı hazırlar. Bu us çözüm lem esi karşısında, tüm geri kalan anlak
çözüm lem eleri gerçekliksiz birer saçmalık, ideolojik birer sapınç, gerçeğe
b ü tü n üyle ilgisiz b irer düşlem yaratısı olarak görünürler.
Bir kez d ah a , H eg e l’in m o d e rn to p lu m u çözüm lem esi T in in T arih te
ulaşüğı en son ussallık düzeyinin bir tanıtı, ve böylece ayııı zam anda ulaşılan
tek-boyutlu m od ern izm in biricik gerçek eleştirisinin olanağıdır. T arihsel
o lg u n u n tanıtlanışı o n u n aklanışı değildir. A ileden T oplum a ve Devlete,
tüm dizgesel yapısı ile TüzeFelsefesiTmin şimdiye dek tarihte başardığı en
yüksek politik biçim lenişin bir çıkarsam asını, bir çözüm lem esini sunar.
A n a lıa tla rm d a b u g ü n tüm d ü n yanın k en d isin e ö y k ü n d ü ğ ü b u istenç
yapısının kavram sal ö zünü kıırgııl çözüm lem e ortaya serer. A m a b u ise
iyinin ve k ö tü n ü n ötesinde değil, tersine iyinin ve kötün ü n yanındadır,
iyidir ve k ö tü d ü r, tikelleşm eleri istencin tözsel ö zg ü rlü ğ ü n ü n so ru m
lu lu ğ u n a bırakılm ıştır. Yalnızca m o d e rn an lam a çabasının b ireşim ini
temsil ed en b u çözüm lem e bölünm üş insanlığın bu eşsiz, b u görkem li —
ve o denli de görkemsiz, giderek u tanç verici— yapılaşmalarının gerçekte
o denli de saltık Ideanm , U sun tüm gizilliğini tüketm ediğini gösterir. Saltık
Tin alan ı D evlet değil am a Sanat, D in ve Felsefe ta ra fın d an b elirlen ir.
Yalnızca toplıımsal-politik olanın — ya da yalnızca sözleşme-yasa ilişkisinin
■— T in in enson b elirlen im i olm ad ığ ın ı, aslında T in in yalnızca alt b ir
b e lirle n im i o ld u ğ u n u g ö re b ilm e k güç olm am alıdır. Devlet H e g e l’in
dizgesinde saltık değildir. Sonluluk alanına, nesnelTm alan ın a aittir.
Kavrayış dolaysızca kendi eytişimini, eleştiriyi, devim in ve ilerlem en in
olanağını getirir. A ncak bilinebilen, ancak anlaşılabilen o d en li de eleşti-
rilebilme yeteııeğindedir. A ncak insan ve o n u n toplum u ü zerin e gerçek
b ir anlay ış insana dünyasal yalıülmışlığmm, ancak birbirini olumsuzlayarak
varolabildi diişmanuluslara ve sınıflara parçalanmışlığın ve b u n u n sonsuz
acısının ve aptallığının b ir bilincini verebilir. A ncak ideal b ir bilinç insana
ald an m a la rın ın ve k en d in i ald atm ala rın ın d erin liğ in in b ir ö lçü sü n ü
verebilir, anlamsızın yaşadığı yalanlardan başka birşey olm ad ığ ın ı gös
terebilir. A ncak idealde birlik insana nihilist yalnızlığının saçm anın kendisi
o ld u ğ u n u gösterebilir. Bu düzeye dek modernizmin tüm gerçek eleştirisi, tüm
tu tu c u nihilizm in an cak p o stm o d ern ist b ir m ızm ızlanm a ile fo rm ü le
etm eye çabaladığı şey, yine H eg e l’in m o d e rn toplu m ü zerin e kavram sal
ta b lo su n u n kendi eytişimidir. T in in bu içinde yaşadığımız son g ö rü n
g üsünün ortadan kalkışı sonlu nesnel Tinin saltık Tinin sonsuz özlem lerine
doyum verm ediğinin kavranmasına bağlıdır. Ama kavramayan, anlamayan,
ve anlamaksam eyleme atılan toy bilinç bu eleştiriyi temsil etm ez. Tersine,
in sa n a karşı zo rb a lığ ın d a k endisi birkaç aydının kendinde iyi isten ç
lerinden, koşulsuz olarak, saltık olarak “iyi isten ç lerin d e n sıyrılıp vulgusun,
lıalkm yabanıl ellerine düşer, tinin zavallı b ir fe n o m e n in d e n d a h a ötesi
olm adığını kanıtlar. T inin G örüngülerinin evrim inde, insanlığın gerçeklik
ve özgürlük ereğine doğru eğitiminde zora dayalı hiçbir kestirm e yol hedefe
ulaşm az, tersin e kendisi h en ü z k en d i özsel doğası k o n u su n d a bilgisiz
insanlığa beklenm edik so ru n lar yaşatır.
Kendinde-U sun tam aç ın ım ın a ulaşarak kendi için Us olm ası süreci
olarak, Eğitim ilerlemenin asıl anlam ıdır. İlerlem enin ereğ in in saltık İd ea
— ya d a T inin gizilliği ve edimselliği arasındaki çelişkinin o rtad a n kalkışı
— olması ölçüsünde, eğitim in kendisi salük Ideaya g ö tü ren süreç olarak
tü m geçici, prag m atik , yararcı an lam ve ö n e m in in ü z e rin e yükselir.
Böylece Gerçek olana Eğitimin kendisi saltık ölçütümüzdür. M antıksal olan,
edim selleşm esi gereken, olması g erek en herşeyin d eğ erin i belirleyen,
d o ğ ru n u n ve yanlışın yargısını veren odıır. Böyle ilerlem eye katılm ayan
herşey, m ilyarların aptallar olarak, çağdaş köleler olarak kalm alarına,
ezilm elerine, küçük düşürülm elerine ve yokedilmesine karşı etkili olmayan
herşey g erçekten değersiz ve anlamsız ve saçma olandır. Sanat ve Bilim —
sözcüklere verilen en yüksek anlam larda, tüm dışsallıklardan özgür olarak
İdealarm da alındıkları düzeye d e k — ilerlemenin gerçek, duyıısal ve düşünsel
çabalarıdır. H e r ikisi d e m oderııist ıısdışmııı o nları indirgediği yararcılık
ve çirkinlik tin in in ö te sin d e ve ü stü n d e , yalnızca ve yalnızca kendileri
uğruna, özgiir olarak yerine getirildikleri ölçüde gerçek insan değerleridir.
Ve h e r ikisi de, tinsel do ğ an ın G üzelliğinin ve özdeksel doğanın G erçek
liğinin anlatım ları olarak, varolan çirkinliğin ve varolan pragm atizm in
asıl y arg ıçlarıd ır. H e r ikisi de k e n d ile rin d e n başka e re k le r u ğ ru n a ,
içgüdüsel olarak kullanılabilir — yokediciliğiıı ve kendini yoketm eııin
h izm etinde, saldırganlığın ve ikiyüzlülüğün hizm etinde. Ö nem li olan
hangi tin tarafından kullanıldıkları, saltık yararlıklarının kavranıp kavran-
madığıdır. B unda Dııyuucım belirleyici olması ölçüsünde, dııyunçsuz pozitif
eğitim yalnızca varolan tiiresizlik dizgesinin sürekliliğinin güvencesi olur.
Bu düzeye dek, T inin Gerçekliğe ve Güzelliğe eğitimi o denli de Dııyuncun
eğitimi olmalıdır.
U sun tarihe bakışı kendi kategorileri yoluyladır ve görüngüsüne gerçek
k ateg o rilerle bakabildiği zam an g ö rü n g ü sü n ü gerçekleştirir, dünyasını
gerçekliğe d ö n ü ştü rü r. K aram sarlığa göm ülm üş öznel niyetler, şu ya da
b u sonlu ö zlem e sa rılan ro m a n tik duygusallıklar, ö znelliğ in ö tesin e
bakanıayan ü rk ek ru h lar — tüm b unlar görüngüyü kendinde olduğu gibi
görem ezler. Ve değiştirem ezler.
***
bilgisine dizgesel bir yapı verme girişiminde bulunan aynı eytişimsel ustalık,
o n d a M antık B ilim i’ııi ve D o ğ a \e T in Felsefelerini ü retir. Bu yüzden,
eytişimin on d a kazandığı sağınlık ile, H egel tarihsel kişiliğiniîeheîesinden
ayırmayı başarır ve ekinsel olarak bir Hıristiyan, bir A vrupalı, b ir Alnıaıı
o lm an ın ötesine, tarihsel olarak koşullu öznel, olum sal b elirlen im lerin
ö tesine geçer. T üm b u n la rın dışında ve ü stü n d e, o b ir felsefecidir, ve h er
felsefeci gibi — ve doğal bilincin hiçbir zam an anlayam adığı gibi — ,
felsefenin tarihsel/ekinsel dışsallıktaıı özgür bir düşünce yolu o ld u ğ u n u
çok iyi bilir. P arm enides ve H erak leito s’u u kavram ları ile başlayan ve
P latonik saltık id e a ile son lan an M antık B ilim in i, tü m felsefe ta rih in in
altın tözünü anlatan bu çalışmayı, klasik Platonik eyüşimi de sağınlaştırarak
k u ran b ir kavrayış g ü cü n ü böyle sonlu, geçici, eksik ö lç ü ııle re in d ir
gem eye yönelm ek yalnızca ve yalnızca b u dışsal bilinç d ü zlem lerin d e
g erçek çi b ir d e ğ e rle n d irm e n in yer alam ayacağını g österir. M o d ern
A vrupa tini (hiç kuşkusuz tarih-dışı O rtodoks ya da Katolik tin ler değil
am a ussalcı Protestan tin) tıpkı h e r felsefe-dışı tin gibi kuram sal d ü şü n
c en in doğasına bütünüyle yabancıdır, ve anlam adığı felsefeyi felsefenin
k ategorileri ile değil am a sıradan düşü n cen in tasarım ları ile yargılar. Ve
eğ er kendi zam anının çocuğu olan felsefenin gene de içinde varolduğu
ekinsel usa karşı kavramsal bağımsızlığı ve eleştirel özerkliği algılanırsa,
felsefeyi b ir çocuk oyunu olarak g ö ren m o d e rn akadem iznıin usu n bu
b iric ik ö zgür bilim i karşısında nasıl tam b ir şaşkınlık iç in d e kaldığı
görülebilir. Avrupa’da son yüzyılda aşağı yukarı baştan sona akadem ikleşen
felsefecilik b u kurumsallaşmas mm bedelini ödem iş, kendisi yerleşik bilinç
b iç im le rin in b ir bileşen i o larak , b ir kez d a h a ayııı skolastik felsefe
p a ro d ile rin e , ayııı görgiicü m etafiziklere geri düşm üştür. A kadem ik
felsefenin yanısıra, bu sözde bilim yuvalarının, üniversitelerin tarihsel
sorum luluk açısından böylesiııe ilgisiz ve güçsüz ve özgürlüksüz olm aları,
aslında h e r durum da popüler politik kararların deııeüm i altında kalmaları
ve politik alanda bir hiç olm aları bilimsel özerkliğin hiçbir zam an gerçek
değil am a h e r zam an gösterm elik olm uş o ld u ğ u n d a n başka b ir an lam a
gelm ez. K urum sal bilim in m odernizm in k u ralların a g öre oynam aktan
b aşka seçeneği yoktur: Politik davranış akadem ik davranışa egem endir,
ve o n u yokedicilik ve değersizlik d ü zenine altgüdiim lü kılar.
Felsefe söz konusu olduğunda, bugün kurum sal felsefecilik b ü tü n ü n d e
tüm ü de kendilerini şu ya da bu yolda L o ck e/H u m e geleneğine bağlayan
usdışı girişim lere yuva olmuştur. Ve bu cansıkıcı yüzeysellik, bilindiği gibi,
analitik ve pozitivist yazarlarda k endini tüm felsefenin, tüm bilim in, tüm
erdem in çüriitülm esinde sonlandırm ıştır (Kant’a bağlanan m o d ern usdışı
girişim ler bile H ıım e’ım o n u n üzerindeki etkisi aracılığıyla aynı kökenleri
gösterirler; nihilist/pozitivist törellik ve estetik yorum ları d a yine K ant’nı
öznelciliği üzerinden aynı kuşkucu değer-sizliğe ulaşırlar). Ve karşıt kam pa
baktığım ız zam an, şu ya da bu ölçüde H egel yorum culuğu ile g ü d ü len en
GÖ RG Ü L BİLİN ÇTEN FELSEFEYE
düşm anlaşan pozitivist tem belliğin d e bir kanıtıdır. G ene de, H eg el’den
so n ra A vrupa felsefeciliğinin k en d i k en d in i çürü tm ey e başlam ası ve
g erilem esi b ü tü n b ir felsefe ta rih in in evrim i göz ö n ü n e alın d ığ ın d a
önem siz bir olaydır. Doğa ve Tin felsefeleri hiç kuşkusuz felsefe tarih in in
başlangıcından bu yana h e r zam an m antıksal yanın kendisi ile birlikte
b ü tü n ü n içersinde işlenmişlerdir. H egel’in özsel katkısı, yine Aristoteles’in
yaptığı gibi, bu iki alanı kendi içlerinde b irer dizgesel b ü tü n o larak ele
alm aktır; ve Mantık Bilimi’nin antik Organon ile ilişkisine gelince, H egel’in
k en d isi yaptığı şeyin yine özsel o la ra k yalnızca b ir d izg eselleştirm e
olduğunu belirtir. Sözleri şöyledir: “[Kant’ırı] Eleştirelfelsefe[si] hiç kuşkusuz
daha şimdiden m etafiziği M antığa çevirmişti, ama, daha önce anımsatıldığı
gibi, o da sonraki idealizm gibi nesnenin önünde ürküp mantıksal belirlenimlere
özsel olarak özrıel bir imlem verdi; böylelikle bu felsefeler aynı zamanda kendisinden
kaçtıkları nesne Heyüklü kaldılar, ve geride birkendinde-şey, bir sonsuz durdurma
onlar için bir öte yan olarak kaldı. A nıa bilincin karşıtlığından kurtuluş — ki
bilim b u n u varsayabilmelidir — düşünce-beiirlenivılerini bu ürkütücü,
tamamlanmamış duruş noktasının üstüne y ükseltir ve onların kendilerinde ve
kendileri için oldukları gibi, böyle bir kısıtlam a ve gönderme olmaksızın
mantıksalın ya da arı-ussallığm kendisi olarak Melenmelerini ister.
K ant bunun dışında mantığa, eş deyişle sıradan anlamda mantık denilen bir
belirlenimler ve önermeler toplağına başka bilimlerden çok erken bir dönemde
tamamlanmış olvıa talihini y ükler; A ristoteles ’ten buyana geriye doğru hiçbir
adım atmamış, ama ileriye doğru da hiçbir adım atmamıştır— , İkincisi, çünkü
tüııı görünüşe karşın bitmiş ve tam am lanm ış görünür. — Eğer m antık
Aristoteles ’ten bu yaııa hiçbir değişime uğramamışsa — ve gerçekte modem mantık
ders kitapları irdelendiğinde değişimler çoğu kez allamalardan oluşur— , o zaman
çıkarılacak vargı Iıiç kuşkusuz mantığın özellikle bütünsel biryeniden-toparlama
[ Umarbeitung] gereksiniminde olduğudur; çünkü tinin iki bin yıl süren çabaları
on un için düş üncesi üzerine ve kendi içindeki arı özselliği üzerine daha y üksek
bir bilinç üretmiş olmalıdır.” {BüyükMantık, Giriş, M antığın G enel Kavramı.)
B ilindiği gibi, P lato n ve A ristoteles ile felsefe d a h a so n rak i felsefi
çabaların ancak öykünebildikleri aşılması güç bir doruğa ulaşmış ve onları
izleyen an tik çabalar hiçb ir zam an b ir d ah a ayıtı yüksekliğe erişem e
mişlerdir. M antık Bilimi A ristoteles’ten kabaca 011 yüzyıl so n ra kapsam lı
o larak b ir kez d ah a Farabi tarafın d an ele alınm ıştır (g erçek te kendi
d ö n em in d e yalnızca m odern d önem deki Descartes gibi bir ö ncü k o n u m
da olm akla kalmayan, am a çok d ah a dünyasal, çok dalıa özgür, çok d ah a
ussal b ir ortam da yazm anın üstünlüğünden de yararlanan Farabi m antık
çalışm aları ile ikinci A ristoteles olarak bilinirdi; lıeııüz çalışm alarının
düzenli bir yayımından yoksunuz).
M antık Bilimi’n in A ristoteles’ten bu yana gelişimi H e g e l’in deyimiyle
b ir Umarbeitung, b iry en id en -to p arla m a, A ristoteles’in çalışm asının bir
m odernleştirilm esidir. B urada doğasını kesinlikle anlam adığı “gelişim ”
20 G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
sözcüğünü saltıklaştıran, çocuksu bir a n a litik /te k yanlı dilek ile herşeyin
gelişmesi, değişmesi gereküğini vurgulayan görgiicü eğilime karşı yalnızca
b u tu tu m u n çok gecikm iş ve bu yüzden antik çağda felsefenin doğuş
ev re sin d ek i saltık d e ğ e rin i b ü tü n ü y le yitirm iş b ir H erak leito sçıılu k
o ld u ğ u n u an ım satm ak gerekir. Iıısan d ü şü n c esin in kurgul d o ğ asın a
yabancı, d ü şü n cen in mantıksal devimi k o n u su n d a en küçilk b ir kavrayışı
bile olm ayan görgücülük yok saydığı usun gelişim inden nasıl söz edebilir?
G e n e de, a n a litik b o zu k -m a n tık ta “g elişim ” k av ram ın ın k e n d isin in
g erç ek te b ir görelilik an lam ın a geldiğini, hiçbirşeyin saltık olm am ası
g erek tiğ in i aııım sam alıyız; ve b u n a g ö re Us da gelişm eli, tıpkı doğal
g ö rü n g ü lerin k endileri gibi b u g ö rü n g ü lerin yasaları d a değişmeli, doğa
hiçbir saltık tanım am alı, tersine kendinde yıldan yıla, çağdan çağa yasalarını
yenileyen kaotik bir belirsizlik olmalıdır. Ya da, yine aynı görecilik m antığına
göre, k en d ilerin d e saltık b irer us işlevi olan yargı ve tasım yetileri de ayııı
yolda hiç olm azsa d ö n em d ö n em değişikliğe uğram alı, tıpkı g eo m etrid e
ya d a sayı kuram ında ussal belitlerle oynayan analitik çokbilmişliğin yaptığı
gibi b am b aşk a tasım b etileri ü retilm eli, ııylaşımsal m a n tık m o d elleri
yaratılm alı, insan m antığı plastik başkalaşım lara yetenekli olm alıdır. Bu
şizofreııik b ilin ce gelişimin kendisinin gelişmediğini, oluş kateg o risin in
kendisinin zamaıısal olmayan ve böylece olunmayan m antıksal bir kategori
o ld u ğ u n u anım satm ak gerekir. Herşey değişkendir, görelidir, akışkandır.
E lbette. A m a yalnızca sudan kafalarda T r a V T a peı — ya da, herşey akış
durumundadır. G örgiicü m antık o n a karşı hiç yüksüııülm edeıı getirilen
h e r k urgul uslam lam anın h akkından gelm esini bilir: O n u anlam ayarak!
Bu sıradaıılıkları tartışmayı gelişimin doğasını diyalektik olarak değil am a
ancak analitik olarak algılayabilen paradigm acı ru h lara bırakabiliriz.
Felsefi bilginin bir görgül bilgiler derlem i olm adığının, tersine görgül
b ilg ideki mantıksal yapıyı, gerçek anlam ı saptayan eytişimsel düşünm e
o ld u ğ unun kavranması ölçüsünde, Ansiklopedi nin bu son iki b ö lü m ü n ü n
ü stlendiği girişim in felsefi bilgi için önem i ve d eğeri sonsuzdur. Bu ayııı
b ağ lam d ad ır ki sınırlı da olsa kavranmış bilgiyi belirsiz b ir görgül bilgiler
kaosundan çok daha değerli, çok daha anlamlı gören Descartes “bugünlerde
Aristoteles’i en büyük tutkuyla izleyenler eğer doğa üzerine onunki denli bilgileri
olmuş olsaydı kendilerini çok mutlu görürlerdi ”d er (Söylem, V I). Ussal bilgi,
m antıksal doğası içinde kavranm ış bilgi sözcüğün tam anlam ıyla bilgi
iken, görgül ‘bilgi,’ yararlığı ne denli yüksek olursa olsun, kütlesi n e denli
büyük o lursa olsun, h en ü z işlenmiş, gerçek ilişkilerini ve böylece gerçek
anlamını bıılm nş bilgi değildir. Felsefe kendi içeriğinde ele aldığı görgül
bilginin düzeyi ile sınırlı olduğu ölçüde, Ansiklopediıûn b u son iki b ö lüm ü
hiç kuşkusuz m o d e rn bilim lerin H e g e l’in za m a n ın d a n so n ra sü ren
gelişim in ve ekinsel dünyada yer alan değişim lerin felsefi irdelem esinden
y o k sundur. A m a b u Ansiklopedi n in eskimişliği gibi g ö rg ü l g ö rü şleri
ak lam a k ta n çok yalnızca ve yalnızca o n u n yukarıda k u ram sal içerik
G Ö RG Ü L B İLİN ÇTEN FELSEFEYE 21
gösterir (ve İter felsefeci d uru m u n d a yinelenir). Bu anom aliler felsefe tarilıi
kavram ının yokluğu ile birlikte giderler, ve ilkin H egel bu tarih in tam
değerini, günüm üz felsefe tarihçiliğinin ancak görgül bir ardışıklık olarak
yorumlayabildiği bu olgunun gerçek m antıksal önem ini görür. (T arihsel/
g ö rg ü l içerik b ir yana, D escaıtes’taıı H e g e l’e ulaşm a süreci m o d e rn
A vrupa felsefesi için Platon ve Aristoteles’e ulaşm a sürecini an la tır). M od
e rn m ek an iğ in G alileo ve K opernik d u ru m u n d a A risto te les/P to lem i
d iz g esin in b ir geliştirilmesi o la ra k nasıl verim li b ir b aşlan g ıç yaptığı
anım sanırsa, felsefede ayııı değerbilir yaklaşımın gösterilmemiş olm asının
ortaya çıkaıı m o d e rn tabloda yol açtığı tuhaflıklar şaşırtıcı gelm em elidir.
(D escartes eytişim k o n u su n d a n b ü tünüyle habersizdir ve 01111 skolastik
tasım öğretisi o larak bilir. M odern felsefede ilk kez K ant eytişimi açık b ir
vurgu ile günışığıııa çıkarır ve büyük çalışmasının yarısını on a ayırır. Ama
g en e de kaynak P laton’d u r ve K ant P latoıı’a borcunu “arı usun tarilıi”niıı
k en d isin e d ek tanı bir yıkım o ld u ğ u n u söyleyerek öder.)
Böylece H eg e l’e d oğru çalışan m o d e rn felsefe süreci A vrupa ek in in in
g en el tarihsel akışına aykırı bir yönde gider. K ıtanın çarpık tarih in asıl
bilinç d ö k ü m ü n ü üstlenen Nietzclıe bütünüyle doğru olarak A vrupa’nın
büyük halksal değer ve idealarııım m antıksal vargısının nihilizm olduğunu
söylerken, felsefe H eg e l’de tam tersine saltık Ideam ıı biricik gerçek değer
olarak kavranışına ulaşır. (H egel’in m antığından b ü tü n b ir m o d ern katkı
ayıklanabilir; tarihsel çözüm lem elerinden bütün bir Hıristiyan term inoloji
ayıklanabilir; so n u çta hiç kuşkusuz çok d ah a yalın ve çok d a h a kolay
anlaşılır b ir d u ru lu k elde etm ek ten başka hiçbirşey yitirilmez. G ö rg ü
cü lü ğün H egelciliği H ıristiyaıılaştırm ası tek b ir sözcükle tem elsizdir ve
y aln ızca tasarım sal an lağ ın v a rg ıla rın d a n b iridir.) O n u n m a n tık sa l
ta rih in d e A vrupa ussallığı h e d e fi ö zg ü rlü k o lan T in in salt y en i b ir
görüngüsünden, geçicib'ır biçim inden başka birşey değildir, ve kendi felsefe
tarih in d ek i sözleriyle, “ [Katolik O rta Çağlar ile göreli olarak] Protestanlık
kendini eytişimsel karşıtlıkların — düşünme ve eylemin, bengi ve bireysel tinin,
bireyin ve dünyanın — daha etkili bir uzlaşması olarak gösterir.’’ Bu yalnızca
“d ah a etkili uzlaşm a” hiç kuşkusuz tüm çelişkinin ortadan kalkışı ile, saltık
Ideam ıı gerçek uzlaşması ile uzaktan yakından karşılaştırılabilecek birşey
değildir. Batı felsefi ekini, tüm boyutlarında, hiçbir biçim de an lam ad ığ ı
H e g e lc i eytişim i b ü tü n ü n d e dışlar, ve b u tu tu c u , k u şk u c u , g ö re c i,
p rag m a tik tin H eg e l’in kurgul kavrayışından çağlar boyu uzaktır. M o
d e m A vrupa felsefeciliğinin H eg e l’d e n sonra gelişmesi b ir yana, yalın
P latonik eytişimin bir kavrayışını gösterm esi bile söz kom ısu değildir, ve
eytişim olmaksızın felsefecilik Kavramın tüm ciddiyetini yitirmiş, m o d e rn
k o ca b eb e k le riıı b ir o y u n u n a d ö n m ü ştü r. H e g e l’de felsefe K avram ın
g erçek sürekliliğini temsil e d e r ve bu bilim i yaratan insanların eytişimini
eksiksizliği içinde yeniden diriltir (M antık Bilimi’n in son b ö lü m ü n d e
“Saltık İd ea” başlığı a la n d a yalnızca eytişimsel düşüncenin bir açımlanışı,
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE 23
“Şim di anlağın tüm ülkesinin yalnızca içinden geçerek her bölüm ünü
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE 27
dikkatle gözden geçirmiş olmakla kalmay ıp, ayrıca onu enine boyuna ölçmüş
ve ondaki her şeyin yerini de belirlemiş olduk. Am a bu ülke bir adadır ve
doğanın kendisi tarafından değişmez sınırlarla kıışatılıdır. Gerçeklik
ülkesidir (tılsımlı bir ad), ve yanılsamanın asıl yuvası olan geniş vefırtınalı
bir okyanus tarafından kuşatılmıştır ki, orada sis bulutlan ve çabucak eriy ip
yiten buzdağlan yeni topraklar üzerine yalancı öykülerle keşifyolculuğuna
çıkmış hayalperest denizciyi boş umutlara düşürür ve onu hiçbir zaman
bırakamayacağı ama hiçbir zaman da sonuna dek götüremeyeceği serüvenlere
sürükler. Am a onu bütün gen işliğinde anıştırabilmek ve orada umudedilecek
birşeyler olup olmadığından emin olabilmek için bu denize açılmayı göze
almadan önce, ilkin ayrılmak üzere olduğumuz ülkenin haritasına bir göz
atmak ve onun kendi içinde kapsadıkları ile yetinip yetinemeyeceğimizi, ya
da zorunlu olarak yetinmemiz gerekip gerekmediğini bir soruşturmak yararlı
olacaktır — çünkii sonuçta üzerinde yerleşebileceğiniz hiçbir toprak olma
yabilir; ikinci olarak, giderek hangi hakla bu ülkenin iyeliğni ele geçirerek
kendimizi tünı düşmanca istemlere karşı güvenlik içinde tutabiliriz?'’
K ant haritaya (“k e n d i” öznel usuna) bir göz atar, ve o n u n la yetine
b ile ce ğ in e k a ra r verir. U sun yargıcının yine an cak u su n k endisi ola
bileceği, b ilm en in yine b ilm en in kendisi tarafın d an olm aksızın sıııana-
mayacağı gibi kavrayışlar bu dalgın bakış açısından kaçarlar.
Bıı düzeye dek felsefenin karşılaştığı b ü tü n güçlük doğal bilincin öz-
sakm ını d ü rtü sü n ü , kendi iç d irencini ilgilendirir, ve b u d iren cin doğal
bilinci d u y ıısal/tasarım sal içeriğine sarılm aya yöneltm esi ö lçü sü n d e,
gerçekliğin aşkınsal b ir saçm alık alanına, b ir tü r öte-clünyaya sürülm esi
b ütü n ü y le inandırıcı, sa ğ g ö rü lü , ve güven verici tu tu m o larak gö rü n ü r.
T üııı kuşkuculuk, tüm p o p ü le r felsefeler bilincin b u zayıflığı ü zerin e
oynarlar. Düşüncenin, usun gü cü n ü yadsıyarak duyulur o lan a geri düşen,
kavram ın evrenselliğini bir yana bırakıp kaba bireysele geri d ö n e n bu
öznelcilik doğal bilinci eşit ölçüde kaba yanın da yakalar.
H eg e l’in k endisinin doğal bilincin felsefeye geçişi k o n u su n d a b irçok
yazısı vardır, ve Göriingübilim e Önsöz ve Giriş yazıları özellikle bu am aca
yöneliktir. Yine Büyük M antık’taki giriş b ölüm leri (özellikle “Bilim N e İle
Başlamalıdır?” başlıklı kesim) doğal bilinci M antık Bilimi’nin gerektirdiği
kavramsal düşünme boyutuna yükseltme girişim lerinin en etkili örnekleridir.
Ansiklopedi’n in de ken d i payına ön kavram b ölüm leri v ardır ve “D üşün
cenin N esnelliğe Karşı T utum ları” m o d ern Avrupa düşü n cesin d e felsefe
kavram ının gerisinde kalan girişim lerin bir irdeleııişi yoluyla kavramsal
olmayan d ü şü n cen in çözüm lem elerini sunar. Bu tu tu m lar aşırı ölçüde
dirençlidir, bug ü n de aram ızdadır, ve o n la ra ilk an latım larım kim in ve
11 e zam an verdiğine bakılm aksızın, k en d ilerin i h e rh a n g i b ir b ilin çte
h erhangi bir d ö n em d e açındırm a güçleri vardır. Usun gerçek kavram ına
u la şa m a y a n inakçı anh\k-M etafiziği, in a k ç ılığ a b a ş k a ld ırıs ın ı u su n
k endisine karşı b ir saldırıya d ö n ü ştü ren kuşkucu Görgücülük, yine U sun
28 G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
buııa göre felsefenin işi görgiil, göreli, duyusal tüm sözde ‘bilgi’ııin ötesinde,
gerçeklik ile b ir olm uş bilgi iledir. ‘G erçeklik’ kuşkucu bilince olanaksız
birşey olarak, açıkça insanüst ü birşey olarak görünür: Oysa ister bilim lerde
ya da m atem atikte, isterse felsefede olsun, ussalcı için, bir O klides için ya
d a b ir D escartes için, gerçeklik açık ve seçik o la ra k k av raııab ileııd ir,
bütünüyle yalın olarak doğal usun kendi ışığı ile üretilendir. Bundan kuşku
duym ak insanüstü bir yenden yoksunluğun değil, iıısaııaltı b ir öznelciliğin
kanıtıdır. D oğal us tüm kavram ların kaynağıdır. D oğal bilincin bilm ediği
şey k av ra m ların gerçek d o ğ a la rıd ır. Ve tü m d u y u m c u lu ğ u n a k arşın
kuşkucu bilince bile birşeyler anlatmayı başarabilen kavTamlar — örneğin
nesne, görüngü, uzay ve zam an, varlık ve şey, özclek, biçim — g e rç e k
doğalarında duyusal olanı, tekil olanı değil, am a b irer evrenseli anlatırlar.
Doğal bilinçte gerçeklik h e r zam an duyulur olanla bir görülür, kimi zam an
nesne, başka zam anlar ise varlık, özdek, şey vb. gibi kavram lar o n u n için
gerçeklik ölçütüdürler. A m a bu kavram ların o çok gerek sin ilen duyusal
güvencey i verip verm ediklerini incelem ek kuşkusu ile küçülm üş b u usun
y eteneğinin ötesindedir.
in diren, insan özgürlüğü ile ve insan olm anın değeri ile alay eden, insanı
k o şu llu te p k e le rin te rim le rin d e y o rum layan dav ran ışçı “r u h b ilim ”
uzm anlarına ve o n ların denetim e yatkın ö zn elerin e yaraşan tutum dur.
Ö zdeksel koşullar u ğ ru n a kurtuluş gereksinim i özdeksel koşullar göreli
de olsa iyileşir iyileşmez kurtuluşun kendisinden vazgeçer. Ve özü gerçekliğine
dek gelişmemiş eğitimsiz insanlık sağ ya da sol egem en lerin in altında tek-
boyııtlıı bir sürü olmayı daha ekonom ik bulur. K urtuluş gereksinim inde
o lanların kendileri gereksinim lerine ihanet ederler. Ö zdeksel değerleri
tarafından aptallaştırılm asına izin veren erdem siz insanlık tüm eşitsizliği,
tüm tiiresizliği, tüm söm ürü ve yokediciliği besleyen zem in olur. Böyle bir
varoluşun da özü vardır, am a bu hiç kuşkusuz ussallık değildir. Öyle bir
özdür ki, nihilizm in — ve en son adıyla postm odernizm iıı — insan adına
ileri sürdüğü irrasyonalizmin kendisinden başkası değildir. G erçekte, eğitim
ve erdemin özsel birliği kavramı karşısında, eğitim sizlik tarihsel kötülük
o lg u su n u n k en d isin i anlatır. Böylece eğitim sizlik ev ren sele y abancı
bireyselliğin, bireyciliğin biricik zeminidir.
Bu saçma varoluş, bu usdışı görüngü tüm çaba ve kaynaklarının en büyük
b ö lü m ü n ü , insan bilim ve dehasının d o ru ğ u n u yokediciliğe uyarlamış,
herşeydeıı çok yoketvıeye\e yokolmayayı\\kın o lduğunu gösterm iştir (Silah
sektörü tüm dünya üretim in d e tarım dan sonra ikinci sırada g elir). Böyle
biryokedicilik d eğ e r yitimi ile koşut gider. Ve nihilizm in kendisi de, tüm
açık sözlülüğü ile, usdışm a sarılır. V aroluşçuluk en iyim ser g ö rü n ü şü n ü
takındığı zam an bile bir kurtuluş, bir ideal'ûen sürem ez, çüııkü insana bir
öz kavram ını, b ir us yetisini yadsır. Ve 11e yazık ki, C am ııs’ııün sanısının
tersine, insanlık b ir “özeııç” ile erdem li olmayı seçmez. Çüııkü erdem bir
eğitim sorunudur, öyle bir düzeye dek ki, erd e m d en yoksun olduğu sürece
tü m d em o k ra sin in p olitik b ir ikiyüzlülük ve d o la n d ırıcılık d ü zen eğ i
o ld u ğ u y eterin d en öte gösterilm iştir — , ve özeııç, usdışı olarak, neyi
seçtiğ in e h iç b ir zam an aldırm az. H iç b ir özü n olm am ası in san için
lıerşeyiıı göreli olm ası, böylece hiçbir değerin olm am asıdır, çünkü d eğer
saltık olduğu ölçüde değerdir. H içbir özün olm am ası varoluşun salt bir
olumsallıklar, özeııçler oyunu olmasıdır. Ve böyle iken h içb ir Gelişimin,
h içbir G ereğin, hiçb ir Eğitim in, hiçbir ile rlem e n in olm am ası dem ektir.
Kötülük eğitimsizliğin belirişi olduğu sürece, kötülüğün sürmesi demektir.
Varoluşçu bilinç kendi öznelliği içinde yalpalayabilir: A nlam arayabilir,
erdem li olmayı seçebilir, kurtuluş tasarlarına katılabilir vb. Ama, kendini
bir öğreti olarak ileri sürdüğü ölçüde, kendi m antığı gereği, usa ve ussallığa
sn khrm alıdır. Çüııkii us varo lu şçu lu ğ u n yo k o lu şu n d aıı başka birşey
değildir.
Varoluş Öz olmaksızın salt analitik bir saçmalıktır, gerçekte olmayan birşey,
b ir soyutlam a, b ir mızmızlıktır. Tersine, Varoluş Ö zün g ö rü n ü şü , tinin
G ö rü n g ü sü d ü r. Öz, insan varoluşu söz k o n u su o ld u ğ u n d a , üst ur, ve
belirleyici olan şey bu Doğal Usun eğitimidir. Ve, yine varoluşçuluğun kendi
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
F en erb a h çe
" 1996 - 2002
NOT 1: Kuşkucu içebakış.
H ıu n e şöyle yazar:
“... Dolayısıyla bize yanlış bir us He, hiç us olmayan arasında ohmdaıı başka hiçbir
seçenek kalmaz, hisarı u sundaki hu çelişkiler ve. eksiklikler karm aşasının yeğiıı
görüşü üzerimde öylesine etkili oldu ve beynimi öylesine kızıştırdı ki, tüm inanç ve.
uslamlamayı yadsımaya hazm ın ve. hiçbir görüşe giderek bir başkasından daha olası
ya da olabilir diye bile bakamıyorum. Neredeyim, ya da. neyim i Varoluşumu, hangi
nedenlerden türetirim, ve hangi durum a geri döneceğimi... Tüm bu sorularla kafam
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE 45
I
Giriş
§ ı
F e lse fe b a ş k a b ilim le rin y a r a rla n d ık la rı b i r ü s tü n lü k te n , nesne
lerinin ta s a r ım yetisi ta r a f ın d a n d o la y sız c a v e rilm iş ve b a ş la m a
ve ile rle m e iç in b ilg ile n m e yön,teminin d a h a ş im d id e n b e n im s e n
m iş o ld u ğ u n u varsaym a o la n a ğ ın d a n y o k s u n d u r. F e lse fe h iç
k u şk u su z n e s n e le r in e ilk o la ra k d in ile o rta k la ş a iyedir. İkisi d e
Gerçekliği n e s n e le ri o la ra k alırlar, ve d a h a s ı e n y ü k sek a n la m d a ,
— T a nrının G e rç e k lik ve salt o n u n G e rç e k lik olm ası a n la m ın d a .
B u n d a n b a ş k a , ikisi d e s o n lu n u n a la n la r ın ı, Doğayı ve in sa n
T in in i, b u n la r ı n b ir b ir le r i ile ve g e r ç e k lik le r i o la ra k T a n r ı ile
iliş k ile rin i e le a lırla r. F e lse fe b u n a g ö r e n e s n e le r i ile b e lli b ir
ta n ışıklığı v a rsa y a b ilir, ya d a d a h a d o ğ r u s u b ö y le b ir ta n ışık lığ ı
ve ayrıca o n la ra d u y u la n b ir ilgiyi varsay m a lıd ır— salt şu n e d e n le
ki, b ilin ç z a m a n a g ö re n e s n e le rin tasarım larım o n la r ın ka vra m
larından d a h a ö n c e o lu ştu ru r, ve düşünen T in bile a n c a k ta sa rım
la m a yoluyla ve o n a başvurarak d ü ş ü n e r e k b ilm e ve k a v ra m a
d ü z le m in e y ü k se lir.
A m a d ü ş ü n s e l ir d e le m e d e ç o k g e ç m e d e n a ç ığ a ç ık a r ki b u
ird e le m e iç e riğ in in zo ru n lu ğ u n u g ö s te rm e ve n e s n e le rin in b e lir
le n im le r in i o ld u ğ u g ibi v a rlık la rın ı d a ta n ıtla m a g e r e k s in im in i
k e n d i iç in d e taşır. B u y ü z d e n o n la rla o ilk ta n ışık lık y etersiz, ve
varsayım lar ve in a n ca la r ile ri s ü rm e ya d a b u n la r ı g e ç e rli saym a
tu tu m u k a b u l e d ile m e z g ö r ü n ü r . A m a b ö y le lik le b ir başlangıç
y a p m a n ın g ü ç lü ğ ü d e o rta y a çıkar, ç ü n k ü b ir b a ş la n g ıç dolaysız
birşey o la ra k k e n d i varsayım ını y a p a r ya d a d a h a d o ğ ru s u k en d isi
b ö y le b ir v arsa y ım d ır.
§2
F e lse fe ilk in g e n e l b ir a n la m d a n e s n e le r i n düşünerek irdelemişi
o la ra k ta n ım la n a b ilir . A m a e ğ e r in s a n ın k e n d in i h a y v a n d a n
d ü ş ü n c e yoluyla ay ııd ettiğ i d o ğ ru y sa (ki hiç kuşk u su z d o ğ r u d u r ) ,
o z a m a n iıısan sa l h erşe y yalnızca ve y alnızca d ü ş ü n c e ta ra fın d a n
o rta y a ç ık a r ıld ığ ı iç in in sa ıısa l o la c a k tır. A ıııa g e n e d e fe lse fe
51
52 MANTIK BİLİMİ
§ 3
B ilin cim izi d o ld u r a n içerik, h a n g i tü r d e n o lu rs a o lsu n , d u y g u la
rın , sezgilerin, im g e le rin , tasarım ların , a m a ç la rın , ö d ev lerin vb. ve
d ü ş ü n c e ve k a v ra m la rın belirliliklerini o lu ş tu ru r . D u y g u , se zg i,
im g e vb. b u b a k ım d a n b u iç e r iğ in B içim leridirler: iç e r ik bir ve
aynı k a lır — iste r d u y u lsu n , sezilsin, ta sa rım la n sın ya d a isten sin ,
isterse yalnızca d u y u lsu n ya d a d ü ş ü n c e le r d e n b ir k a rışım la b ir
likte d u y u lsu n , sezilsin vb., ya d a b ü tü n ü y le katışıksız o la ra k d ü ş ü
n ü lsü n . B u b iç im le rd e n h e rh a n g i b irin d e , ya d a b irç o ğ u n u n k a rı
şım ın d a , iç e rik b ilin c in nesnesidir. A m a b u n e s n e llik te bu biçim
lerin, belirlilikleri de k e n d ile rin i içeriğe katarlar, öyle ki, b u b iç im le r
d e n h e r b irin e g ö re tikel b ir n e sn e o rtay a çıkıyor gibi g ö rü n ü r, ve
b ö y le c e k e n d in d e aynı o la n , ayrı b ir iç e rik g ib i g ö rü n e b ilir.
D u y g u , sezg i, istek , iste n ç vb. b e lirlilik le ri, o n la rın bilincinde
o lu n d u ğ u s ü re c e , k a b a c a tasarım lar o la ra k a d la ııd ırıld ık la rı
iç in , g e n e l o la ra k diyebiliriz ki felse fe düşünceleri, kategorileri,
ya d a d a h a sa ğ ın b ir deyişle, K a v ra n ıla n ta s a r ım la r ın y e rin e
g e ç irir. G e n e l o la ra k ta s a r ım la r d ü ş ü n c e ve K a v ra m la rın
eğretilemeleri o la ra k g ö rü le b ilirle r. A m a ta s a rım la ra iye o lm a k
h e n ü z b u n la r ı n d ü ş ü n m e iç in im le m le r iııi, o n la r a k a rş ılık
d ü ş e n d ü ş ü n c e ve K a v ra m la rı b ilm e k d e m e k d e ğ ild ir. E v rik
o la ra k , d ü ş ü n c e ve K av ram lara iye o lm a k , ve b u n la ra k arşılık
54 MANTIK BİLİMİ
§4
S ır a d a n b ilin c im iz le b a ğ ın tıs ın d a f e ls e f e n in ilk o la r a k ken d in e
özgü bilgilenm e kip i için gereksinim i g ö s te rm e s i ya d a g id e r e k b u
g e re k s in im i u y a n d ırm a s ı g e re k e c e k tir. A m a d in in n e s n e le r i ile,
g e n e l o la ra k gerçeklik ile b a ğ ın tıs ın d a , b u n la r ı k e n d i iç in d e n
b ilm e yeteneğinde o ld u ğ u n u ta n ıtla m a s ı g e r e k e c e k tir ; ve dinsel
ta s a r ım la r la a r a s ın d a o rta y a ç ık a n b ir ayrılık sö z k o n u s u o ld u
ğ u n d a , ay rılık g ö s te re n b e lir le n im le r in i aklam ası g e re k e c e k tir.
§5
B e lirtile n ayrım ü z e rin e b ir ö n açık lam a v e rm e k ve b u n u n la b ağ lı
o la ra k b ilin c im iz in g e r ç e k içeriğinin a n c a k b u iç e r iğ in d ü ş ü n c e
GİRİŞ 55
§6 -
Ö te y a n d a n , eşit ö lç ü d e ö n e m li b ir n o k ta o la ra k , felsefe a n la m a
lıd ır ki iç e riğ i d irim li T in in ü lk e s in d e k ö k e ııse l o la ra k ü r e tile n
ve k e n d in i ü r e t e n iç -g e re ç te ıı, b ilin c in E vreni, dış ve iç E v re n i
y a p ıla n b u iç -d e ğ e ı d e n b a şk a b irşe y d e ğ ild ir — a n la m a lıd ır ki
içeriği Edimsellikivc. B u iç eriğ in e n yakın b ilin c in e deneyim diyoruz.
D ü n y a n ın d u y a rlı b ir iıd e le n iş i b ile iç ve dış v a rlığ ın g e n iş
ü lk e s in d e n e y in s a lt g eç ic i ve a n la m s ız b ir g ö rü n g ü o ld u ğ u n u ,
ve ney in k e n d i iç in d e g e rç e k te n edimsellik a d ın a y araşır o ld u ğ u n u
a y ırd e d e r. F e lse fe b u b ir ve ay n ı iç -g e re c i b ilm e n in b a ş k a tü r-
56 M A NTIK BİLİMİ
. §7
ilk o la ra k , “ üzerine-düşiinm e” b ü tü n ü n d e a lın d ığ ın d a fe ls e fe n in
ilkesini (ki b a şla n g ıç d a d e m e k tir) k ap sar; ve b u n d a n so n ra , yakın
z a m a n la rd a (L u tlıe r R e fo rm asy o n ıı z a m a n ın d a n so n ra ) bağımsız
lığı iç in d e y e n id e n ç iç e k le n d iğ i z a m a n , b a ş la n g ıc ın d a Y u n a n
f e ls e fe s in in b a ş la n g ıç la r ın d a o ld u ğ u g ib i sa lt s o y u t b ir tu tu m a
g itm e y ip te r s in e k e n d in i aynı z a m a n d a g ö r ü n g ü d ü n y a s ın ın
ö lç ü sü z g ö r ü n ü ş ü iç in d e k i g e re c in e v e rd i; b ü tü n b u n la rın s o n u
c u n d a felsefe a d ı öyle b ilg i d a lla r ın a u y g u la n ır o ld u k i, b u n la r
g ö r g ü l te k illik le r d e n iz in d e k i d e ğ iş m e z ö lç ü n ve evrensellerin
b ilg isi iç in o ld u ğ u gibi, o lu m s a lın so n su z ç o k lu ğ u n u n g ö r ü n ü r
d e k i d ü z e n s iz liğ in d e y a ta n Z o ru n lu k ilk e s in in ya d a Yasaların,
sa p ta n m a sıy la d a u ğ ra şıy o rla rd ı; b ö y le ce felsefe içeıiğini d ışın ve
iç in d o ğ r u d a n sezgi ve a lg ısın d a n , şim dideki d o ğ a d a n ve o d e n li
d e in s a n ın şim dideki tin ve y ü r e ğ in d e n alm ıştır.
58 M ANTIK BİLİMİ
K u ra m sa l D e v le t E k o n o m is i d e n i le n P o litik E k o n o m i d e
F e lse fe a d ın ı a lm ış tır.1
§8
B u bilgi ilkin k e n d i a la n ın d a 11 e d e n li d o y u ru c u olsa d a, ilk olarak
o r a d a k a p s a n m a y a n b ir b a ş k a nesneler ç e v re si d a h a k e n d in i
g ö ste rir — Ö zgürlük, Tin, Tanrı. B u n la rın o a la n d a b u lu n m a m a
la rın ın n e d e n i d e n e y im e a it o lm a m a la r ı d e ğ ild ir ; h iç k u şk u su z
d u y u sal o la ra k d e ııe y im le n e m e z le r, a m a b ilin ç te b u lu n a n lıe rşey
d e n e y im le ıım iş tir — b ir a n la tın ı ki, g e r ç e k te b ir g e n e le m e d e n
b aşk a birşey d e ğ ild ir; te rsin e, b u n u n n e d e n i b u n e s n e le rin k e n d i
le rin i içerikleri a ç ıs ın d a n h e m e n so n s u z o la ra k g ö s te rm e le rid ir .
A r is to te le s ’e y an lış o la ra k y ü k le n e n ve f e ls e fe s in in d u r u ş
n o k ta sın ı an latıy o r olm ası gerek tiğ i d ü ş ü n ü le n eski b ir ö n e rm e
v ard ır: ‘ n ih il est in intellectu, quod non fu e rit iıı sensu ’ — d ü ş ü n
c e d e h iç b ir şey y o k tu r ki d u y u d a , d e n e y im d e o lm u ş o lm a s ın .1
'1G enel politik e k o n o m i ilkeleri ile ilgili o larak ‘‘felsefi’’sözcüğü İngiliz devlet
a d a m la r ın ın a ğ ız la rın d a n eksik o lm a z — ü ste lik açık o tu r u m la r d a b ile .
1825’deki (2 Ş ııb at) p a rla m e n to o tu r u m u n d a B ro ııg h a m sarayın sö z lerin e
yanıt o larak sunm ası g erek en söylevi dolayısıyla söyle konuştu: “O zgiir tecim in
d e v le t-a d a m ın a y a ra şır ve felsefi ilk e le rin in — ç ü n k ü b u n la r h iç kuşkusuz
fe ls e fid irle r — o n a y la n m a sı ü z e rin e , m a je s te le ri b u g ü n p a rle m e n to y u
k u tla m ış la rd ır.” A ıııa b u dil y alnızca m u h a le fe t ü y e le rin e özgü d e ğ ild ir.
Y anında D evlet B akanı C a n n in g ve O rd u M uhasebecisi G e n era l Sir C h arles
L o n g ’ıın d a b u lu n d u ğ u B aşbakan L o ıd L iverpool’u n başkanlığı altın d a v erilen
G e m ic ilik B irliğ in in yıllık y e m e ğ in d e (aynı a y d a ), sa ğ lığ ın a k a ld ırıla n
k a d e h le r e y a n ıt o la ra k D evlet B a k an ı C a n n in g d e d i ki: “Bir d ö n e m y e n i
başladı; b u n d a n böyle b u ü lk e n in y ö n e tim in d e b a k a n la r derin bir felsefenin
d o ğ ru ilk e le rin i u y g u lay a b ile ce k lerd ir.” İngiliz felsefesi ile A lm an felsefesi
a ra sın d a k i a y rım lar n e d e n li büyük o lu rsa o lsu n , başka y e rle rd e felsefe adı
y alnızca k ü ç ü m sey ici b ir ad ve alay k o n u su o la ra k ya d a n e fre t u y a n d ırıc ı
birşey o la ra k k u lla n ılırk e n , o n u n İngiliz d e v le t a d a m la rın ın ağ zın d a h e n ü z
o n ıırla n d ırılm a k ta o ld u ğ u n u g ö rm e k sevindiricidir.
[W illianı W allac e ’ın n o tu : “T ah tın k o n u şm a sı 3 Ş u b a t 1825’te o k u n d u .
G em i sa h ip le rin in yem eği 12 Şubattaydı. 14 Ş u b a t tarih li Times C a n n in g ’in
sözlerini “d ü z m e c e d eğil aıııa sağlam fe lse fe n in tü re li ve bilgece d ü z g ü le ri”
o lara k verdi :: T h e speeclı froııı tlıe tlıro n e was re a d o n Feb. 3 Kİ, 1825. T h e
shipovvners’ d in n e r was o n Feb. 12. T h e Times o f Feb. 14 gives as C a n n in g ’s
tlıe vvords “tlıe jııst a n d vvise ıııaxim s o f so u n d n o t spurioııs plıilosoplıy.”]
''[ “ D o ğ u ş ta n d ü ş ü n c e le r k a v ra m ın a k a rşı ç ık a ra k ‘a n la k ta d a h a ö n c e
d u y u la rd a o lm a m ış h iç b irşe y y o k tu r’ g ö r ü ş ü n ü s a v u n a n la r h a k lıd ır la r,”
diyordu L eibniz, “ y eter ki ‘anlığın kendisi d ışın d a ’ sınırlam asını g e tireb ilelim .”
— A.Y.]
60 M ANTIK BİLİMİ
. §9
ik in c i olarak, ö z n e l U s biçim a çısın d a n d a h a ö te b ir d o y u m
is te m in d e d ir ; b u b iç im g e n e l o la ra k Z o ru n lu k tu r (b k z. § 1 ). O
b ilim s e l y o ld a bir y a n d a n o n d a k a p s a n a n evrensel, cin s vb. g ib i
ö ğ e le r k e n d ile r i iç in b e lirs iz d irle r, tikeller ile k e n d ile r i iç in
b a ğ ın tılı d e ğ ild ir le r ; te rs in e , iki yan b ir b ir le r in e d ışsal ve o lu m
sa ld ır, tıp k ı b ir a r a d a to p la n m ış tik e llik le riıı d e k e n d i b a ş la rın a
e ş it ö lç ü d e k a rşılık lı o la ra k dışsal ve o lu m s a l o lm a la rı g ib i. Öte
y a n d a n , b a ş la n g ı ç la r tü m d u r u m l a r d a d o la y sızlıkla r, ve rilm iş-
Tikler, varsayım lardırlar. H e r ik i d u r u m d a d a z o r u n lıık b iç im i
d o y u r u c u o lm a k ta n u z a k tır. Üzerine-düşünce, b u g e r e k s in im le r i
d o y u rm a y a y ö n e ld iğ i s ü re c e , g e rç e k felsefi d ü ş ü n c e , e.d . ku rg u l
düşüncedir. Ö y ley se ü z e r in e - d ü ş ü n c e o la ra k — ki d a h a ö n c e
sö z ü n ü ettiğ im iz ü z e rin e -d ü ş ü n c e ile ortaklığı iç in d e ayııı z a m a n
d a o n d a n ayrıdır d a — felsefi d ü ş ü n c e n in o r ta k b iç im le r d ışın d a
b ir d e ken d in e özgü biçimleri v a r d ır ki, b u n la r ı n e v re n s e lle r i
K a vram dır.
K u rg u l b ilim in b aşk a b ilim le rle ilişkisi b u d ü ze y e d e k yalnızca
şu d u r. Söz k o n u s u b ilim le rin g ö rg ü l iç e rik le rin i k esin lik le b ir
y ana atm az, te rsin e o n la rı ta n ır ve k u lla n ır; yine, b u b ilim le rin
ev re n sellerin i, y asaların ı, c in sle rin i vb. d e k a b u l e d e r ve o n la rı
k e n d i iç e riğ in e u y g u la r; a m a d a h a d a ileri g id e re k b u k a te g o
rile re b a ş k a la rın ı k a ta r ve o n la rı g e ç e rli kılar. B u d ü zey e d ek ,
a r a la r ın d a k i ay rın ı y aln ızc a k a te g o r ile rd e k i b u d e ğ işim i ilg i
le n d irir. K u rg u l m a n tık ö n c e k i m a n tık ve m e ta fiz iğ i k ap sar,
ayııı d ü ş ü n c e - b iç im le rin i, y a sa la rı ve n e s n e le r i sa k lar, a m a
ayııı z a m a n d a o n la rı d a h a geniş k a te g o rile rle d a h a ö te işleyip
d ö n ü ş tü r ü r .
K u rg u l a n la m ı iç in d e k i K avram dım sıra d a n a n la m ı iç in d ek i
k a v ra m ı a y ırd e tm e k g e re k ir. B u tek -y a n lı ik in c i a n la m d a d ır
GİRİŞ 61
§ 1°
F elsefi b ilg in in a r a c ı o la ra k a lın a n b n d ü ş ü n c e n in k e n d is i b ir
y a n d a n z o r u n l u ğ u a ç ıs ı n d a n a n l a ş ı lm a v e ö te y a n d a n s a ltık
n e s n e l e r i b ilm e y e te n e ğ i a ç ıs ı n d a n a k l a n m a g e r e k s iııim in -
d e d ir. A ıııa b ö y le b ir iç g ö r ıın ü n k e n d is i fe lse fi b ilg id ir ve b u
y ü z d e n y a ln ız c a f e ls e f e n in içersine d ü ş e r. B u y ü z d e n b ir ön
a ç ım l a m a k a ç ın ılm a z o la r a k f e ls e f i o lm a y a n b ir n i t e l i k t e
o la c a k ve b ir v a rs a y ım la r, in a n c a l a r ve s ır a d a n u s la m la m a la r
d o k u s u n d a n , e .d . k a r ş ıt la r ı d a e ş it h a k l a o n l a r a k a r ş ı ile r i
s ü r ü l e b i l e c e k b i r o lu m s a l s a y ıltıla r to p l a m ı n d a n d a h a ö te y e
g e ç e m e y e c e k tir .
Eleştirel F e lse fe n in a n a bakış a ç ıla rın d a n b ir in e g ö re , T an rıy ı,
şe y le rin ö z ü n ü vb. b ilm ey e y ö n e lm e d e n ö n c e bilm e-yetisiniu
k e n d isi y o k la ıım a lı ve böyle birşeyi b a ş a rm a y a y e te n e k li o lu p
o lm a d ığ ı s a p ta n m a lıd ır; araç o n u n ara cılığ ıy la o rta y a çık m ası
g e r e k e n iş ü s tle n ilm e d e n ö n c e ta n ın m a lıd ır, ç ü n k ü elverişsiz
ise, tü m ç a b a la r b o ş a g id e c e k tir. — B n d ü ş ü n c e ö y le sin e
usayatkvn g ö r ü n m ü ş tü ki, b ü y ü k b ir h a y ra n lık ve o n ay k a z a n
m ış ve bilgi nesneler için ilg isin d e n ve o n la rla ilgili u ğ ra ş ın d a n
k e n d i ü z e r in e , b iç im se l o la n a g e r i d ö n m ü ş tü . G e n e d e
sö z c ü k le rle aldatılm ayı istem iyorsak kolayca g ö rü le b ilir ki, b iç
k u şk u su z b aşk a a ra ç la r b elirlen m iş o ld u k la rı k e n d ile rin e ö zg ü
işin y e rin e g e tiriliş in d e n d a lıa b a ş k a y o lla rd a y o k la n a b ilir ve
y arg ılan ab ilirler. A m a b ilm e n in y o k la n m ası bilmeden b aşk a b ir
y o ld a o la m a z ; ve b u sö z d e a r a ç d u r u m u n d a o n u y o k la m a k
o n u b ilm e k te n b a şk a b irşey d e m e k d e ğ ild ir. A ıııa b ilm e d e n
önce b ilm e y i is te m e k S k o la stik d ü ş ü n ü r ü n b ilg e c e b ir k a r a r
o la ra k yüzmeyi suya girmeye kalkışm adan ö n c e ö ğ re n m e d ü ş ü n
cesi d e n li sa çm a d ır.
R e in lıo ld ’’ b ö y le b ir b a ş la n g ıc a e g e m e n o la n k a rışık lığ ı
g ö rm ü ş, ve b u g ü ç lü ğ ü g id e rm e k için geçici o la ra k varsayımlı
ve belkili b ir fe lse fe yolu y la b a ş la m a y ı ve b n y o ld a , n a s ıld ır
b ilin m ez , kökensel gerçeğe tılaşılm caya d e k d u r m a d a n ilerlem ey i
■'[Kari Leonhard Reinlıold, liri imge zur leichlenı ObmirJıl des ZusUmdes der
Philosnphie beim An[ınıge des 19. [alırhunderts, H a m b u rg 1801.]
62 M ANTIK BİLİMİ
ö n e r m iş ti. D a h a y a k ın d a n b a k ıld ığ ın d a b ö y le b ir y o lu n
o ld u k ç a s ır a d a n b ir yola, eş deyişle g ö r g ü l b ir d a y a n a ğ ın ya
d a b ir ta n ım iç e rs in e g etirilm iş geçici b ir sa y ıltın ııı ç ö z ü m le
m e s in e v a rd ığ ı g ö rü lü r. R e in h o ld ’u n y a k la ş ım ın d a d o ğ r u b ir
b ilin c in yattığını, v arsayım lara ve geçici ilk e le re dayalı s ıra d a n
b ir g id işin ö n sa v lı ve b e lk ili b ir y ö n te m o la ra k a ç ık la n d ığ ın ı
g ö rm e k zo r d eğ ild ir. A m a bıı d o ğ ru iç g ö rü böy le b ir y ö n te m in
yapısını d e ğ iştirm e z , te rsin e d o ğ r u d a n d o ğ ru y a elverişsizliğini
o rta y a se re r. • • ’ : -' r .
11
F e lse fe y e d u y u la n g e r e k s in im d a h a d a ö te şöy le b e lir le n e b ilir .
T in d u y u m s a y a n ve s e z e n tin o la ra k d u y u s a l şe y le ri, d ü ş le m
o la ra k im g e le ri, is te n ç o la ra k e re k le ri vb. n e s n e a lırk e n , b elirli-
v a rlığ ın m ve n e s n e le r i n in hu biçimleri ile ka rşıtlık iç in d e ya d a
y a ln ız c a ayrım iç in d e b ir d e e n y ü k se k iç s e lliğ in e , düşü n cesin e
d o y u m sa ğ lam alı ve D ü şü n ce y i n e sn e si o la ra k k a z a n m a lıd ır. T in
b ö y lece sö z c ü ğ ü n e n d e r in a n la m ın d a kendine gelir, ç ü n k ü ilkesi,
e n k a tık sız “k e n d i l i ğ i ,” D ü ş ü n c e d ir . A m a b u u ğ r a ş ı iç in d e
D ü ş ü n c e k e n d in i ç e liş k ile re d ü ş ü r ü r, e .d . d ü ş ü n c e le r i n k a tı
ö z d e şsiz liğ in d e k e n d in i yitirir, ve b ö y le ce k e n d i k e n d is in e u la ş
m a k y e rin e k a r ş ıtın d a tu ts a k kalır. S ö zü e d ile n o y ü k se k g e re k
s in im s a lt a n la k d ü z e y in d e k i d ü ş ü n c e n in b u s o n u c u n a k a rşı
d u r u r , ve te m e lin i d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e n vaz g e ç m e m e s i,
k e n d i-k e n d is in d e -o lm a s n ım b u b ilin ç li y itiş iııd e b ile k e n d in e
b ağ lı kalm ası, “üstesinden gelebileceği’ ve d ü ş ü n m e n in k e n d is in d e
k e n d i ç e liş k ile rin in ç ö z ü m le rin i ta m a m la y a b ile c e ğ i o lg u s u n d a
b illu r.
D ü ş ü n c e n in d o ğ a s ın ın k e n d is in in E y tişim o ld u ğ u , a n la k
o la r a k k e n d i k e n d is in in o lu m s u z u n a , ç e lişk i iç in e d ü ş m e s i
g e r e k tiğ i iç g ö riis ü M a n tığ ın b aşlıc a y a n la r ın d a n b ir in i o lu ş-
tıırıır. D ü ş ü n c e k e n d in i iç in e d ü ş ü r m ü ş o ld u ğ u ç e liş k in in
ç ö z ü m ü n ü kendi içinden b a ş a ra b ile c e ğ in d e n u m u d u n u kestiği
za m a n , başka k ip ve b iç im le rin d e k i T in e özgü ç ö z ü m le re g eri
d ö n e r e k k e n d i n i d in g in le ş tirir. G e n e d e , b u g e r i d ö n ü ş te
d ü ş ü n c e P l a t o n ’u ıı d a lıa o z a m a n la r g ö r m ü ş o ld u ğ u us-
nefretine d ü ş m e m e li ve k e n d in e k arşı d ü ş m a n c a b ir p o le m ik
tu tu m u n a g ir m e m e lid ir — o dolaysız bilme d e n ile n y ak laşım
k e n d isin i g e rç e k lik b ilin c in in biricik b içim i o la ra k ileri s ü rd ü ğ ü
z a m a n o ld u ğ u g ib i.
g ir iş 63
§ 12 . ; -
F else fe n in o sö zü e d ile n g ere k sin im i izleyen d o ğ u ş u deneyimi, e.d.
d o la y sız ve s ır a d a n u s la m la m a la r d a ile r le y e n b ilin c i başlangıç
noktası o la r a k alır. B u yolla b ir u y a rı ile u y a n d ır ıla n d ü ş ü n c e
k e n d in i özsel o la ra k öyle b ir y o ld a b e lir le r ki, d o ğ a l, d u y u sa l ve
s ıra d a n - u s la n ıla m a c ı b ilin c in ü z e r in e k e n d i k atık sız ö ğ e s in e
yükselir ve böy lece ilkin k e n d in i o b a şla n g ıç ta n u z a k la ştıra ra k o n a
karşı olum suz bir tutum a girer. B öylece k e n d i iç in d e , b u g ö r ü n g ü
le rin evrensel ö z le r in in I d e a s ıııd a ilk d o y u m u n u b u lu r ; b u I d e a
(Saltık, T a n rı) az ço k soyut olabilir. E vrik o la ra k , g ö rg ü l b ilim le r
d e k e n d ile r iy le b irlik te b ir u y arı g e t ir ir l e r ve b u n a g ö re iç e rik
le rin in v a rsıllığ ın ı y aln ızc a d olaysız ve v e rili şe y le rin b ir to p la ğ ı
o la ra k , ya ııya n a k o y u lm u ş ç o k y a n lı n e s n e le r in b ir y ığ ın ı o la ra k
ve böy lece b ü tü n ü n d e b ir olum sallıklar a la n ı o la ra k s u n a n biçimin
y enilm esi ve b u iç eriğ in z o ru n lu ğ a yükseltilm esi g e re k ir; b u uy arı
d ü şü n c e y i o e v re n se llik te n , kendinde sa ğ la n m ış d o y u m d a n d ışa rı
ç e k e r ve kendi içinden gelişmeye iter. B ir y a n d a n b u gelişim yaln ızca
iç eriğ in ve b u n u n o rtaya su n u la n b e lirle n im le rin in k ab u l e d ilm e
sid ir; ö te y a n d a n , aynı z a m a n d a b u iç e riğ e k ö k e n s e l d ü ş ü n c e y e
ö zgü b ir a n la m d a ö zg ü r olan ve salt o lg u n u n k en d isin in z o rıın lu ğ u
ile ııy ın n iç in d e o rta y a çık an b ir şek li verir.
B ilinçteki dolaysızlık ve dolaylılık ilişkisi ü z e r in d e ile r d e d a h a
a ç ık ve d a h a a y rın tılı o la ra k k o n u ş a c a ğ ız . B u r a d a g e ç e r k e n
yalnızca ş u n u b elirteb iliriz ki, b u iki k ıp ı n e d e n li ayrı görünseler
d e , ikisinden hiç biri eksik o la m a z ve ayrılm az b ir b irlik iç in d e
d u r u r la r . — B öylece, T a n r ın ın b ilg isi, g e n e ld e d u y u lu r
h e rşe y in bilgisi d u r u m u n d a o ld u ğ u g ib i, özsel o la ra k d u y u sa l
algı ya d a sezgi ü z e rin e yükselişi k ap sar; b u y ü zd e n ilk d u y u sal
v eriy e k a rş ı olum suz b ir tu tu m u , a m a b ö y le lik le dolaylılığı
k ap sar. Ç ü n k ü d o la y lılık b ir b a ş la n g ıç y ap m ış ve b ir İk in ciy e .
d o ğ r u ile rle m iş o lm a k tır, öyle ki b u İkin cisi a n c a k o n a k a rşı
s ın d a k i b ir b a ş k a d a n g e lin d iğ i s ü re c e v ard ır. G e n e d e , T a n rı
n ın b ilg isi o d e n li d e b u g ö rg ü l y a n d a n b a ğ ım sız d ır, ü s te lik
k e n d in e b ağım sızlığı özsel o la ra k b u o lıım su z la m a ve yükseliş
yoluyla verse bile. — E ğ e r dolaylılık k o şu llu lu k o la ra k g ö r ü le
cek ve tek-yanlı o la ra k v u rg u la n a c a k o lu rsa, o za m a n d e n e b ilir
ki — g e n e d e b u n u n la ço k şey sö y le n m iş o lm a z — felsefe ilk
d o ğ u ş u n u d e n e y im e {a posteriori o la n a ) b o r ç lu d u r (g e rç e k te
d ü ş ü n m e özsel o la ra k dolaysızca b u lu n a n ın o lu m su z la n m a sı-
d ır ) ; a m a y in e e ş it h a k lılık la d e n e b ili r ki, in s a n y e m e s in i
4 M ANTIK BİLİMİ
b e s in le re b o r ç lu d u r , ç ü n k ü b u n la r o lm a sa y d ı y e m e e d im i d e
o la n a k sız o lu r d u ; y em e İliç k u şk u su z b u ilişk id e iy ilik b ilm ez
y an o la ra k d ü ş ü n ü le c e k tir , ç ü n k ü k e n d i k e n d is in i b o r ç lu
o ld u ğ u şe y in tü k e tilm e s id ir. D ü ş ü n c e d e b u a n la m d a e şit
ö lç ü d e iy ilik b ilm e z d ir.
A m a d ü ş ü n c e n in k e n d is in in k e n d i iç in e yan sıy an , öyleyse
k e n d i iç in d e d o la y lı dolaysızlığı (a priori y aııı) evrenselliktir,
g e n e l o la ra k k e ııd i-k e n d is iııd e -o lm a sıd ır; o n d a k e n d i iç in d e
d o y u m lu d u r ve b u d ü z e y e d e k o n u n iç in tikelleşmeye k a rşı,
a ıııa b ö y le c e k e n d i a ç ın ım ın a k a rş ı ilg is iz lik d o ğ a s ın d a n
g e lir. D in iç in d e ay ııı şey g e ç e r lid ir ; ve is t e r a ç ın m ış ve
g e lişm iş is te r s e g e liş m e m iş o ls u n , is te r b ilim s e l b ilin c e
g elişm iş iste rse s a f in a n ç ta ve y ü re k te tu tu lu y o r o ls u n , o d a
d o y u m ve m u tlu lu ğ u n ayııı y eğ in d o ğ a s ın a iy ed ir. A ıııa e ğ e r
d ü ş ü n c e I d e a n ı n evrenselliğinde d u r u p k a lır s a , — ki ilk
fe lse fe le rd e , (ö rn e ğ in E le atik O k u lu n Varlıkta, H e r a k le ito s ’ıın
O luş ta ta k ılm a s ı vb. g ib i) d ıırıım z o r u n lu o la r a k b u d u r — ,
h a k lı o la ra k biçim cilik ile s u ç la n a b ilir; g e lişm iş b ir fe ls e fe d e
b ile y a ln ız c a so y u t ö n e r m e le r in ya d a b e l ir le n im le r in s a p
ta n d ığ ı — ö r n e ğ in “S altık ta h erşe y B ird ir,” “ö z n e l ve n e s n e lin
ö z d e ş liğ i” — ve tik e lle r d e y a ln ız c a b u n la r ı n y in e le n d iğ i
g ö r ü lü r. D ü ş ü n c e n in ilk s o y u t e v re n s e lliğ i g ö z ö n ü n e a lın
d ığ ın d a , f e ls e f e n in gelişim ini d e n e y im e b o r ç lu o ld u ğ u s ö z
le r in d e d o ğ r u ve te m e l b ir a n la m yatar. G ö rg ü l b ilim le r b u
y a n d a n g ö r ü n g ü n ü n tekilliğinin a lg ıla n ış ın d a d u r u p k alm az ,
te r s in e , d ü ş ü n c e n i n y a rd ım ıy la e v r e n s e l b e l ir le n im le r i,
tü r le ri, y asala rı b u la ra k felsefeye g e re ç sa ğ la rla r; b ö y le ce tü m
b u tik e lle rin iç e rik le rin i felsefeye a lın m a y a h a z ır b ir d u r u m a
g e tir ir le r . Ö te y a n d a n , b ö y le lik le b u s o m u t b e l ir le n im le r e
d o ğ ııı ile rle m e si iç in d ü ş ü n c e n in k e n d i p a y ın a b ir zo rlam ay ı
im le rle r. Ü z e rin e y a p ışa n dolay sızlık ve v e rilm iş liğ in d ü ş ü n
ce ta r a f ın d a n o r ta d a n k a ld ırıld ığ ı b u iç e r iğ in felsefey e a lın
m a sı ayııı z a m a n d a d ü ş ü n c e n in k e n d i iç in d e n b ir gelişimidir.
F elsefe b ö y le ce g e lişim in i g ö rg ü l b ilim le re b o rç lu y k e n , k e n d i
p a y ın a o n la rın iç e rik le rin e d ü ş ü n c e n in ( a priori o la n ın ) özsel
ö zgürlük ş e k lin i ve zo r u n lu ğ u n gerçeklem esini v e r ir ; b u n u n la
o n la r ı s a lt v e rili o la n ve g ö r g ü le n e n o l g u n u n o n a y ın a b a
ğ ım lılık ta n k u r ta r ır , b ö y le c e o lg u d ü ş ü n c e n i n k ö k e ııs e l ve
b ü tü n ü y le b a ğ ım sız e tk in liğ in in b ir b e tim le n m e s i, b ir eşlem i
o lu r.
giriş D D
§ 13
D ışsal ta rih in k e n d in e ö z g ü şe k li iç in d e fe ls e f e n in d o ğ u ş u ve
gelişim i bu bilim in tarihi o la ra k g ö rü lü r. B u şekil I d e a n ın g elişim
b a s a m a k la r ın a olum sal b ir a r d ış ık lık b iç im in i v e rir ve d e ğ iş ik
felsefi d iz g e le rd e so m u tla şa n ilk e le ri y a ln ız c a türlülükleri iç in d e
su n a r. A m a b in le r c e yıllık b u e m e ğ in u sta sı tek bir d irim li A n lık
ya d a T in d ir ki, d ü ş ü n e n d o ğ ası ne o ld u ğ u n u n b ilin c in e v a rm a k
ve b u b ö y le c e n e s n e o lu r k e n ay n ı z a m a n d a o n u n ü z e r in e
y ü k s e le re k k e n d i iç in d e d a h a y ü k se k b ir b a s a m a ğ a u la şm a k tır.
Felsefe Tarihi tü r lü lü k iç in d e g ö r ü n e n fe lse fe le rd e b ir y a n d a n sa lt
d eğ işik g e lişim b a s a m a k la rın d a k i tek bir felsefeyi serg iler, ve ö te
y a n d a n h e r b iri b ir dizgeye te m e l o la n tik e l ilkelerin y aln ızca b ir
ve aynı b ü tü n ü n dallan o ld u k la rın ı gösterir. Z a m a n a g ö re e n so n
fe lse fe tü m ö n c e k i fe ls e fe le rin s o n u c u d u r ve öyleyse tü m ü n ü n
ilk e le rin i k ap sıy o r olm alıdır, ve b u n e d e n le , e ğ e r b aşk a b a k ım la r
d a n felse fe a d ın a yaraşıyorsa, e n a ç ın m ış, e n varsıl ve e n s o m u t
fe lse fe o la c a k tır.
Felsefi d iz g e le rin ço k lu k ve türlülük g ö rü n ü ş le ri göz ö n ü n e
a lın d ığ ın d a , Evrensel ve Tikel k e n d i ö z g ü n b e lirle n im le rin e
g ö re b ir b ir in d e n ayırd ed ilm elid ir. E v ren sel biçim sel o la ra k
a lın ıp tik e lin ya n ın a k o y u ld u ğ u z a m a n , k e n d is i d e tik e l
birşey olur. Böyle b ir in d irg e m e k e n d in i g ü n d e lik yaşam ın
n e s n e le r i d u r u m u n d a b ile y e te rs iz ve u y g u n s u z o la ra k
g ö ste rir; ö rn e ğ in , m eyva isteyen b iri kirazı, a rm u d u , ü z ü m ü
vb. b u n la r k ira z , a r m u t, ü z ü m vb. o ld u k la r ı a m a m ey v a
olmadıkları iç in g eri m i çevirir? G e n e d e felsefe söz k o n u s u
o ld u ğ u z a m a n o n a d u d a k b ü k ü lm e s i şöy le a k la n ır: p e k
ço k d e ğ iş ik fe lse fe v a r d ır ve h e r b iri sa lt bir fe lse fe d ir,
genelinde felsefe değildir, — sanki kiraz m eyva d eğ ilm iş gibi.
Sık sık g ö r ü le n birşey d e ilkesi e v re n se l o la n b ir felse fen in
ilk e si tik e l o la n ın y a n m a , g id e r e k fe lse fe diye b irş e y in
o lm a d ığ ı in a n c a s ın ı v e re n ö ğ r e ti le r in y a n ın a k o y u lm a sı,
ve b u ik isin in yalnızca değişik felsefe g ö rü şle ri o ld u k la rın ın
s ö y le n m e sid ir — tıpkı ay d ın lığ ın ve k a ra n lığ ın d a yaln ızca
iki ayrı a y d ın lık tü r ü o ld u k la r ın ın s ö y le n e b ile c e k o lm a sı
g ib i.
§ 14
D ü ş ü n c e n in felsefe ta rih in d e s e rg ile n e n aynı a ç ın ım ı fe ls e fe n in
k e n d is in d e d e s e rg ile n ir, a m a o ta rih s e l d ış s a llık ta n k u r tu lm u ş
66 MANTIK BİLİMİ
§ 15
F e ls e fe n in h e r b ir b ö lü m ü felse fi b ir b ü tü n d ü r , k e n d in i k e n d i
iç in d e k a p a y a n b ir ç e m b e rd ir; a m a felsefi Id e a tik e l b ir b elirlilik
ya d a ö ğ e iç in d e o r a d a d ır. T ekil ç e m b e r, k e n d i iç in d e b ü tü n lü k
o ld u ğ u iç in , k e n d i ö ğ e s in in s ın ırla rın ı p a r ç a la y a r a k d a h a g e n iş
b ir a la n k u ra r; b ü tü n k e n d in i b u n a g ö re lıe r b iri z o ru n lu b ir kıpı
o la n ç e m b e rle r d e n b ir ç e m b e r o la ra k su n a r, öyle ki k e n d in e ö zgü
ö ğ e le rin in dizgesi b ü tü n İdeayı o lu ş tu ru r ve Id e a d a k e n d i p ay ın a
e şit ö lç ü d e h e r b ir te k il ç e m b e rd e g ö r ü n ü r.
§ 16
Ansiklopedi o la ra k B ilim tik e lleşm esin in ay rın tılı a ç ım lam şı iç in d e
s u n u la m a z ; te r s in e , tik e l b ilim le rin b a ş la n g ıç la r ın a ve te m e l
k a v r a m la r ın a s ın ırla n m a s ı g e re k ir.
T ik e l b ir b ilim in o lu ş u m u n a n e d e n li tik e l b ö lü m ü n g ird iğ i
belli b ir düzey e d e k b elirsiz kalır, ç ü n k ü g e rç e k o la b ilm e k için
b ö lü m sa lt y alıtılm ış b ir k ıp ı d eğ il a m a k e n d is i b ir b ü tü n lü k
o lm a lıd ır. F e ls e fe n in b ü tü n ü öyleyse g e r ç e k te tek bir b ilim
o lu ş tu r u r ; a m a o d e n li d e b irç o k tik e l b ilim d e n o lu ş a n b ir
b ü t ü n o la r a k g ö r ü le b ilir . — F e lse fe A n s ik lo p e d is i b a ş k a
GİRİŞ 67
§ ıv
F e lse fe n in y ap m ası g e r e k e n başlangıca g e lin c e , öyle g ö r ü n e b ilir
ki b a ş k a b ilim le r d u r u m u n d a o ld u ğ u g ib i o d a b ü tü n ü n d e
d ü ş ü n ü ld ü ğ ü n d e ö z n e l b ir v a rsa y ım la b a ş la m a lı, b a ş k a b ir
d ey işle tik e l b ir n e s n e y i, b a şk a b ilim le rd e k i uzay, sayı vb. g ib i o
d a b u ra d a düşünceyi d ü şü n c e n in n esnesi yapm alıdır. A m a D ü şü n ce
ö z g ü r e d im iy le k e n d in i öyle b ir d u r u ş n o k ta s ın a k o y ar ki o r a d a
k e n d i k e n d is i iç in d ir ve b ö y le lik le kendine n esn esin in ken d isin i
üretir ve verir. D ah ası, böyle dolaysız o la ra k g ö r ü n e n d u ru ş n o k tası
b ilim in iç e r s in d e k e n d in i so n u ç , ve h iç k u ş k u s u z e n s o ıı s o n u ç
y a p m a lıd ır — b ir s o n u ç ki o n d a b ilim y in e b a ş la n g ıc ın a e riş ir
ve k e n d i iç in e g e r i d ö n e r. B u y o ld a felse fe k e n d in i k e n d i iç in e
g e ri d ö n e n b ir ç e m b e r o la ra k g ö ste rir ki, b aşk a b ilim le rd e g ö rü
le n a n la m d a h iç b ir b a ş la n g ıc ı y o k tu r, öyle ki b a ş la n g ıç y aln ızca
fe lse fe y a p m a y a k a r a r v e r e n kişi o la ra k ö z n e ile ilg ilid ir, b ilim
o la ra k b ilim ile d eğ il. — Ya d a, y in e aynı şey, B ilim K avram ı, ve
öyleyse ilk K a v ra m , — ki ilk o ld u ğ u iç in d ü ş ü n c e n in ( b e n z e r
o la ra k d ışsal b ir y o ld a ) felsefe y a p a n b ir ö z n e iç in n e s n e o lm a sı
a n lm ın d a b ir a y rılm a y ı k a p s a r — B ilim in k e n d is i ta r a f ın d a n
k a v ra n m a lıd ır. B u g id e r e k f e ls e fe n in b ir ic ik e r e ğ i, e y le m i ve
h e d e f id ir — K a v ra m ın ın K a v ra m ın a ve b ö y le c e g e r i- d ö n ü ş ü n e
ve d o y u m u n a u la ş m a k .
GİRİŞ 69
§ 18
N asıl ki b ir felse fen in g e n e l b ir ö n ta sa rım ı verilem ezse — ç ü n k ü
yalnızca b ilim in bütünü Id e a n ın a ç ım la n ışıd ır — , yine öyle bölüm
lenişi d e ilk in a n c a k b u b ü tü n d e n k a v ra n a b ilir; b ö lü m le n iş , tıp k ı
o n a kay n ak lık e d e n g e n e l ö n ta sarım gibi, a n c a k ö n g ö rü le n b irşey
o lab ilir. A m a I d e a k e n d in i b a ş ta n s o n a k e n d i ile ö zd eş d ü ş ü n c e
o la ra k ve b u s o n u n c u y u ise k e n d i k e n d isin i k e n d i için o la b ilm e k
için k e n d i k arşısın a koyan ve b u b a şk a sın d a salt k e n d i k e n d isin d e
o la n e tk in lik o la ra k ta n ıtla r. B ö y lece B ilim ü ç b ö lü m e ay rılır:
Y ukarıda (§ 15) b elirtild iğ i gibi, tikel felsefi b ilim le rin ay rım ları
y a ln ız c a I d e a n ın k e n d i b e l ir le n im le r id ir le r ve b u d e ğ iş ik
ö ğ e le r d e s e rg ile n m e k te o la n y a ln ız c a ve y a ln ız c a I d e a d ır.
D o ğ a d a ta n ın a c a k o la n şey I d e a d a n b a şk a sı d e ğ ild ir, a m a
b u r a d a I d e a dışlaşm a b iç im in d e d ir , tıp k ı T in d e y in e ayıtı
I d e a n ın kendi için varlık ve ken d in d e ve ken d i için oluş k ip le
r in d e b u lu n u y o r olm ası gibi, iç in d e Id e a n ın g ö r ü n d ü ğ ü böyle
b ir b e lir le n im ay n ı z a m a n d a a kışka n b ir k ıp ıd ır; b u n a g ö re
tek il b ilim in b ir y a n d a n iç e riğ in i varolan n e s n e o la ra k b ilm esi
ve ö te y a n d a n o d e n li d e b u iç e riğ in o r a d a n a sıl d o la y sız c a
k e n d i d a h a y ü k se k ç e m b e r in e g e ç tiğ in i g ö rm e s i g e re k ir.
Bölüm leme d ü şü n c e si b u n a g ö re b e lli b ir d ü zey e d e k y an lıştır,
ç ü n k ü tik e l b ö lü m le r i ya d a b ilim le r i sa n k i b u n la r y a ln ız c a
d in g in ve ayrım ları iç in d e tözsel b irim le rm iş gibi, — tıp k ı türler
g ib i — , y a n y a n a koyar.
A n ah a tla rd a Felsefi B ilim ler A n siklop ed isi
BİRİNCİ BÖLÜM
MANTIK BİLİMİ
On-Kavram
§19
M a n tık arı Ideam ıı, eş dey işle so y u t düşünce ö ğ e s in d e k i İ d e a n ın
b ilim id ir.
B u b e lir le n im a ç ıs ın d a n o ld u ğ u g ib i b u ö n -k a v ra m d a k a p s a
n a n b a şk a la rı aç ısın d a n d a g e ç e rli o la n şey g e n e l o la ra k felsefe
ü z e r in e ö n c e d e n d e ğ in ile n k a v r a m la r d u r u m u n d a g e ç e r li
o la n la ayn ıd ır: T ü m ü d e b ü tü n ü n g ö z le m in d e n çıharak ve b u
g ö z le m le uyu m lu olarak tü r e tilm iş b e lir le n im le r d ir .
H iç k u şk u su z d e n e b ilird i ki M a n tık düşünm enin, o n u n belir
lenim ve y a s a la n n ın b ilim id ir; a m a g e n e d e g e n e l o la r a k
d ü ş ü n m e yalnızca iç in d e İ d e a n ın m a n tık sa l o la ra k v a ro ld u ğ u
evrensel belirliliği ya d a öğeyi o lu ş tu r u r , id e a b iç im s e l o la r a k
d ü ş ü n c e d eğ ild ir, te rsin e, d a h a ö n c e d e n iye o lm a d ığ ı ve k e n d i
iç in d e h a z ır b u lm a d ığ ı a m a k e n d i k e n d is in e v e rd iğ i ö z g ü n
b e l ir le n im ve y a s a la rın ın k e n d in i a ç ın d ır a n ve g e liş tir e n
b ü t ü n lü ğ ü o la ra k d ü ş ü n c e d ir.
M a n tık en zor b ilim d ir, ç ü n k ü se zg ilerle ilg ile n m e z , n e d e
g e o m e tr i g ib i s o y u t d u y u sa l ta s a r ım la r ı e le a lır; te r s in e a r ı
so y u tla m a la rla ilgilenir, ve a rı d ü ş ü n c e le r iç in e çe k ile b ilm e k ,
o n la r a s a rılıp o n la r d a d e v in e b ilm e k iç in b ir g ü ç ve b e c e r i
g e re k ir. M a n tık , ö te y a n d a n , en kolay b ilim o la ra k g ö rü le b ilir,
ç ü n k ü iç erik k e n d i öz d ü ş ü n c e m iz d e n ve b u n u n ta n ıd ık b e lir
le n im le r in d e n b aşk a birşey d e ğ ild ir, ve b u b e lir le n im le r ay n ı
z a m a n d a en yalın ve en öğesel şeylerdir. B u n la r ayrıca en tanıdık
şeylerdir, V arlık, Y okluk vb., B elirlilik, B üy ü k lü k vb., K e n d in d e -
v a rlık , K e n d i-iç in -v a rlık , Bir, Ç o k vb. G e n e d e , b ö y le b ir
ta n ışık lık d a lıa ç o k M an tık ça lışm asın ın g ü ç lü ğ ü n ü a rttırır; b u
y a n d a n d o ğ a llık la b ö y le sin e ta n ıd ık şe y lerle u ğ ra ş m a k s ık ın
tıya d e ğ m e z g ib i g ö r ü n ü r k e n , ö te y a n d a n y ap ılm a sı g e r e k e n
şey o n la r l a ö n c e k in d e n b ü tü n ü y le b a ş k a , ü s te lik o n a k a r ş ıt
b ir y o ld a ta n ışm a k tır. M a n tığ ın yararı o n u n ö zn e ile ilişkisini,
73
74 MANTIK BİLİMİ
§ 20
D ü ş ü n c e y i e n yü zey sel ta s a rım ı iç in d e a lırs a k , ( a ) ilk o la ra k
o la ğ a n ö z n e l a n la m ı iç in d e tin sel e tk in lik ya d a y e tile rd e n b iri
o la ra k g ö r ü n ü r ve sö z g e lim i d u y a rlık , se zg i, d ü ş le m vb. ya d a
iste k , is te n ç vb. g ib i b a ş k a la rın ın y a n ın d a d ıırıır. B u e tk in liğ in
ü r ü n ü , d ü ş ü n c e y e ö z g ü b e lirlilik ya d a b iç im evrenseldir, b ü tü
n ü n d e s o y u t o la n d ır . D ü ş ü n c e , etkinlik o la ra k , b ö y le lik le etkin
ÖN-KAVRAM 77
e v re n s e ld ir, ve d a h a s ı e d im ya d a ü r ü n d e b ir e v re n se l o ld u ğ u
iç in , k e n d in i e tk in le ş tir e n e v re n s e ld ir. D ü ş ü n c e , özne o la ra k
ta s a r ım la n d ığ ı z a m a n , d ü şü n e n d ir, ve d ü ş ü n e n o la ra k v a r o la n
ö z n e n in y alın a n la tım ı “B en”dir.
B u r a d a ve b u n u izley en p a r a g r a f la r d a s u n u la n b e lir le m e le r
d ü ş ü n m e ü z e rin e ö n e s ıırü m le r ve benim görüşlerim o la ra k a lın
m a m a lıd ır ; g e n e d e , b u ö n k e s im le rd e h iç b ir ç ık a rs a m a ya
d a h iç b ir ta n ıtla m a y e r a la m a y a c a ğ ı iç in , a n c a k b i r e r veri
d e ğ e r in i ta şırlar, öyle ki, h e r in s a n d ü ş ü n m e k te ve d ü ş ü n c e
le rin i ird e le m e k te o ld u ğ u za m a n ev ren sellik ıra sın ın ve b e n z e r
o la r a k o n u iz ley e n d a h a ö te b e lir le n im le r in d e b ilin c in d e
b u lu n d u k la r ım g ö r g ü l o la r a k sa p ta y a c a k tır. H iç k u ş k u s u z
b ilin c in d e k i v e rile rin ve ta s a rım la rın ın g ö zlem i için d ik k a t ve
s o y u tla m a y e te n e k le r in in b ir ö n e ğ itim d e n g e ç m iş o lm a la rı
g e re k ir.
B u ö n a ç ım la m a d a d a h a ş im d id e n d u y u m , ta s a r ım ve
d ü ş ü n c e ara sın d a k i ay rım d a n söz ettik; ayrım b ilg in in d o ğ asın ı
ve tü r le r in i a n la m a k iç in özsel ö n e m d e o ld u ğ u iç in , b u r a d a
o n a d ik k a ti ç e k m e k d u r u m u a y d ın la tm a d a y a rd ım c ı o la b ilir.
— D u yu lu r o la n ı aç ık lam ak için ilkin dışsal k ö k e n in e , d u y u la ra
ya d a d ııy ıı-ö rg e n le rin e g id ile b ilir. A m a ö r g e n i a d la n d ır m a k
o n u n la a y rım s a n a c a k o la n ın h iç b ir b e lir le n im in i v e rm e z .
D u y u lu r u n d ü ş ü n c e d e n ay rım ı şöyle a ııla tıla b ilir. D u y u lu r u n
b e lir le n im i tekillik ya d a bireyselliktir, ve tek il o la n ( b ü tü n ü y le
so y u t o la ra k a to m ) ayrıca b ir b a ğ la m iç e rsin d e d u r d u ğ u için ,
d u y u lu r k e n d ilik birbirine-dışsallığı, ve b u n u n d a h a ay rın tılı ve
so y u t b iç im in d e , birbiri ile y a n y a n a lığ ı ve ardardalığı a n la tır.
— Tasarım böyle duy u sal b ir g e re c i iç e rik o la ra k alır, a m a b u
iç e riğ in “B en”d e o lm a s ın d a n ö tü r ü “benim ki' b e lir le n im in d e ,
ve öyleyse evrensellik, k en d i-ile-b ağ ıııtı, yalınlık b e lir le n im in d e
ko y u lm u ş o larak . — Ö te y a n d a n ta sa rım içerik o la ra k d u y u lu r
o la n d a n b a ş k a ay rıc a ö z -b ilin ç li d ü ş ü n c e d e n k a y n a k la n a n
g e r e c i d e a la b ilir, ö r n e ğ in tü z e l, tö r e l, d in s e l ve g id e r e k
d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e n tü r e y e n ta s a r ım la r d a o ld u ğ u g ib i;
a m a böyle tasarımların aynı iç erik li düşüncelerden a y rım la rın ın
n e r e d e y attığ ın ı sa p ta m a k p e k kolay d eğ ild ir. B u ra d a iç e riğ in
d ü ş ü n c e o lm a s ın ın y a n ıs ıra a y rıc a e v re n s e llik b iç im i d e
b u l u n u r ki o n u n la b ir iç e r ik “Be?t”d e d ir, g e n e l o la r a k b ir
ta sa rım d ır. A m a ta sa rım ın ö z g ü n lü ğ ü g e n e l o la ra k b u b a k ım
d a n d a o n d a b u iç eriğ in aynı y o ld a tekilleşm iş o la ra k d u rm a sın -
MANTIK BİLİMİ
d a yatar. T ü z e , tü z e l ve b e n z e r i b e l ir le n im le r h iç k u şk u su z
uzayın b ir b ir le r in i d ışla y a n d u y u lu r te k ille ş m e le r i iç e r s in d e
d u rm a z la r. Z a m a n sa l o la ra k b e lli b ir d ü z e y d e a r d a r d a g ö r ü
n ü y o r o lsa la r d a , iç e rik le rin in k e n d ile ri z a m a n d a n etk ile n m iş
o la ra k ya d a o n d a geçici ve başkalaşıcı o la ra k tasarla n am a zla r.
A m a b ö y le k e n d i le r in d e tin s e l b e l ir le n im le r d e g e n e ld e
ta sa rım ın iç, so y u t e v re n se lliğ in in g en iş a la n ın d a y in e tekilleş
miş o la ra k d u r u rla r . B u te k ille şm e iç in d e ya lın d ırla r — H ak ,
Ö d ev, T a n rı. T a s a rım b u d u r u m d a ya “H a k H a k tır,” “T a n rı
T a n r ıd ır ” b ild ir im le r in d e d u r u p kalır, ya d a , ö r n e ğ in “T a n rı
e v re n in Y a ra tıc ısıd ır, h e rşe y i bilir, h e ış e y d e n g ü ç lü d ü r, v b .”
b e lir le n im le r in i ö n e sü re b ile c e k b ir e ğ itim d ü z e y in e y ü k se l
m iş tir; b u r a d a d a b e n z e r o la ra k te k ille şm iş p e k ç o k y alın
b e lir le n im b ir b ir i ü s tü n e d iz ilm iş tir k i, o n la r ı ö z n e le r in e
b a ğ la y a n b irliğ e k a ış m b ir b ir le r in in d ış ın d a k alırlar. T asarım
b u r a d a a n la k ile ça k ışır: a r a la r ın d a k i b ir ic ik a y rım a n la ğ ın
e v re n se l ve tik e l ya d a n e d e n ve etk i vb. ilişk ile rin i g e tirm e si
ve b u yolla ta sa rın ım yalıtılm ış b e lirle n im le ri a ra sın a z o ru ıılu k
b a ğ ın tısın ı koym asıdır, ç ü n k ü ta sa rın ı b u n la rı sa lt b ir “Ayrıca’'
ile b a ğ lay a ra k belirsiz u za y la rın d a yanyana bırak ır. — T asarını
ve d ü ş ü n c e a r a s ın d a k i a y rım ın ö ze l b ir ö n e m i v ard ır, ç ü n k ü
g e n e l o la r a k d e n e b ili r ki felse fe ta s a r ım la r ı d ü ş ü n c e le r e
ç e v ir m e k te n b a ş k a b irşey y a p m a z , — a m a b ira z d a h a ile ri
g id e r ve y a lın d ü ş ü n c e le ri K av ram lara çevirir.
B u n d a n b a ş k a , d u y u lu r a la n tekillik ve birbirine-dışsallık
b e lirle n im le ri ile y üklü olsa da, b u r a d a b u n la rın k e n d ile rin in
d e yine d ü ş ü n c e le r ve e v re n se lle r o ld u k la rı e k le n e b ilir. M a n
tık ta g ö rü le c e k tir ki d ü ş ü n c e ve ev re n sel sa lt k e n d isi ve k e n d i
b a ş k a sı o lm a k ta n b a ş k a b irşe y d e ğ ild ir ; k e n d i k a r ş ıtın ın
ü z e rin e yayılır ve hiçbirşeyi k e n d in d e n kaçırm az. D il d ü ş ü n c e
n in ü r ü n ü o ld u ğ u iç in , o n d a e v re n s e l o lm a y a n h iç b ir şey
a n la tıla m a z . Y alnızca demek istediğim b irşey benim dir, b u tik e l
b irey o la ra k b a n a aittir; a m a dil yalnızca ev re n seli an latıy o rsa,
o z a m a n y aln ızc a demek istediğimi sö y le m e m o la n a k sız d ır. Ve
“söylenemeyen,” d u y g u , d u y u m e n eşsiz, e n g e rç e k d eğ il, te rsin e
e n a n la m s ız ve g e r ç e k lik te n e n y o k su n o la n d ır . “Birey,” “bu
b ire y ,” “b u r a s ı,” “ş im d i” d e d iğ im z a m a n , b u n la r ı n tü m ü d e
e v r e n s e llik le rd ir ; “her şey” ve “her bir şey” b ir “te k il”d ir, b ir
“b u ”d u r, ve e ğ e r d u y u lu r ise, “b u r a s ı”d ır, “ş im d i”dir. B e n z e r
o la ra k , “B e n ” d e d iğ im za m a n , tü m b a şk a la rın ı dışlayan bu tikel
ÖN-KAVRAM 79
§ 21
((3) D ü ş ü n c e n e s n e le rle b a ğ ın tıs ın d a e tk in o la ra k , b irşey üzerine
dü şünce o la ra k a lın d ığ ı iç in , e tk in liğ in in ü r ü n ü o la ra k e v re n se l
d e o lg u n u n d e ğ e r in i k ap sar, özsel, iç, gerçek o la n d ır.
§ 5 ’te sö z ü e d ile n eski in a n c a g ö re n e s n e le rd e , d u r u m la rd a ,
o la y la r d a g e r ç e k o la n , iç ve ö zsel o la n , ü z e r in e lıe rşe y in
d a y a n d ığ ı o lg u k e n d in i dolaysızca b ilin ç te g ö s te rm e z , n e d e
g id e r e k ilk g ö r ü n ü ş ya d a iz le n im ta r a f ı n d a n s u n u ld u ğ u
g ib id ir; te r s in e , n e s n e n in g e r ç e k y a p ıs ın a u la ş a b ilm e k iç in
ilk in o n u n üzerine düşü n m ek g e r e k ir, ve ü z e r in e - d ü ş ü n m e
y o lu y la b u y ap ıy a e rişile c e k tir.
§ 22
(y) U z e rin e -d ü ş ü ıım e yoluyla iç e riğ in ilk o la ra k d u y u m d a , sezg i
d e , ta s a r ım d a b u lu n u ş y o lu n d a b irşe y değiştirilir.; öyleyse a n c a k
b ir d e ğ işim dolayısıyladır ki nesnenin gerçek d o ğ a sı b ilin c e gelir.
§ 23
(8) Ü z e rin e -d ü ş ü n n ıe d e g e rç e k d o ğ a o rtay a çık ark en , b u d ü ş ü n
c e n in benim e tk in liğ im o k lu ğ u d a e ş it ö lç ü d e a ç ık tır; b ö y le c e
g e rç e k d o ğ a o d e n li d e benim — ve h iç k u şk u su z d ü ş ü n e n ö z n e
o la ra k — a n s a l ü rü n ü m d ü r: Y alın e v re n s e lliğ im d e , sa ltık o la ra k
kendisinde varolan ‘B e n ’iıt e v re n s e lliğ in d e , Ö zgürlüğüm de ü r e til
m iştir.
“K en d in d ü ş ü n ” deyim ini sık sık duyarız, sanki b u n u n la an lam lı
b irşey sö y len irm iş gibi. G e rç e k te h iç kim se b aşkası için o n u n
iç in yiyip iç e b ile c e ğ in d e n d a h a ö te d ü ş ü n e m e z ; b u d e y im
öyleyse b ir p le o n a z ıııd ır. — D ü ş ü n m e d e özgürlük d o la y sız ca
b u lu n u r , ç ü n k ü d ü ş ü n c e e v r e n s e lin e tk in liğ id ir, b u y ü z d e n
so y u t b ir kendi-ile-ilişkidir, ö zn e llik aç ısın d a n b e lirle n im siz b ir
k e n d in d e - o lm a d ır ki içerik a ç ıs ın d a n ayıtı z a m a n d a y a ln ız c a
olguda ve b u n u n b e lirle n im le riııd e d ir. B u y ü zd en , e ğ e r felsefe
ile ilg ili o la ra k a lç a k g ö n ü llü lü k ve k e n d in i b e ğ e n m iş lik sö z
k o n u s u e d ilirs e , ve e ğ e r a lç a k g ö n ü llü lü k k e n d i ö z n e lliğ in e
h iç b ir tikel ö z e llik ya d a e d im y ü k le n ıe m e k te n o lu şu y o rsa , o
z a m a n felsefecilik e n a z ın d a n k e n d in i b eğ e n m işlik k o n u s u n d a
b ağ ışla n ır, ç ü n k ü d ü ş ü n c e iç e rik a ç ıs ın d a n sa lt o lg u d a d e r in
le ş tiğ i ö lç ü d e g e r ç e k tir ; ve b iç im a ç ıs ın d a n ise d ü ş ü n c e
ö z n e n in tikel b ir d u r u m u ya d a e d im i d eğ ild ir, te rs in e sö z c ü
ğ ü n ta m an lam ıy la b ilin cin so y u t “B e n ” o la ra k , e.d. tü m b aşk a
n ite lik , d u r u m ve b e n z e ri tikeliiklerden özgür b ir y o ld a d a v ra n
m a s ın d a n ve y aln ızc a iç in d e tü m b ire y le r le ö z d e ş o ld u ğ u
ev re n sel etk in lik te b u lu n m a s ın d a n oluşur. — A risto teles b ilin ci
bö y le b ir tu tu m u n değerine yükselm ey e ça ğ ırd ığ ı z a m a n , b ilin
ce v erd iğ i b u d e ğ e r tikel san ı ve k a n ıla rd a d ire tm e k te n v azg eçe
re k olguyu k e n d i iç in d e e g e m e n k ılm a k ta n o lu ş u y o rd u .
§ 24
D ü ş ü n c e le r b u b e lir le n im le r e g ö r e nesnel d ü ş ü n c e le r o la r a k
a d la n d ır ıla b ilirle r , ve ö n c e lik le s ır a d a n m a n tık ta ir d e le n m iş ve
o r a d a g e n e llik le sa lt bilinçli d ü ş ü n c e b iç im le ri o la ra k g ö r ü lm ü ş
o la n b iç im le r d e b u n la r a r a s ın d a sa y ıla cak tır. M a n tık , öy ley se,
M e ta fiz ik ile, düşüncelerde s a p ta n a n şeylerin, b ilim i ile ç a k ış ır —
d ü ş ü n c e le r ki şeylerin özselliklerini a n la tm a g ü c ü n ü ta şırlar.
Böyle K avram , Y argı ve T asını g ib i b iç im le rin N e d e n se llik vb.
g ib i b a ş k a la rı ile ilişk ile ri a n c a k M a n tığ ın k e n d i iç e r s in d e
v e rile b ilir. A ıııa şu k a d a r ı ş im d id e n a ç ık tır ki, e ğ e r d ü ş ü n c e
84 M ANTIK BİLİM İ
E k 1. E ğ e r d ü ş ü n c e n i n n e s n e l d ü ş ü n c e o l a r a k d ü n y a n ın “iç i” o ld u ğ u
sö y le n e c e k o lu rsa , b u n u n la san k i d o ğ a l şe y lere b ilin ç y ü k le n iy o rm u ş g ib i
gelebilir. Şeylerin iç etkin lik lerin i d ü şü n c e o lara k g örm eye karşı belli b ir d ire n ç
d u y a rız , ç ü n k ü d e r iz ki in s a n k e n d in i d o ğ a l o l a n d a n d ü ş ü n c e y o lu y la
ay ırd ed er. B u n a g ö re , D o ğ a d a n bilinçsiz d ü ş ü n c e d izgesi o larak , S c h e llin g ’in
deyim iyle, taşlaşm ış b ir anlık olarak söz etmeliyiz. Z>iijüncganlatımını k u llan m ak
ye rin e , yanlış a n la m a y ı ö n le m e k için, d a h a iyisi, düşünce-belirlenimidiyebiliriz.
— Ş im diye d e k sö y len m iş o la n la ra g ö re , m a n tık sa l ilk e le r g e n e ld e d ü ştin c e -
b e lirle n im le rin in b ir dizgesi o larak a raştırılm alıd ır — b ir dizge ki, o ra d a öznel
ve n e s n e l a r a s ın d a k i k a rşıtlık (o la ğ a n a n la m ın d a ) yiter. D ü ş ü n c e n in ve
b e lirle n im le rin in bu im lem i eskilerin “v o ü ç /n o u s dünyayı y ö n e tir” deyişlerinde
d a h a d o ğ ru o la ra k anlatılır, — ya d a ,“LJs d ü n y a d a d ır” d e n d iğ i zam an, b u n u n la
a n la şılan şey U s u n için e yerleştiği d ü n y a n ın ru h u , o n u n içkin ilkesi, e n öz, e n
iç d o ğ ası, o n u n e v re n se li o ld u ğ u d u r. D a h a y a k ın b ir ö r n e k v erirsek , b e lirli
b ir h a y v an d a n söz e d e rk e n o n u n b ir hayvan o ld u ğ u n u söyleriz. H ayvan olarak
hayvan d e ğ il a m a a n c a k b e lirli b ir h a y v an g ö s te rile b ilir. Genelde h a y v an
v a ro lm az ; o tekil h a y v a n la rın e v ren se l d o ğ a la rıd ır, ve v a ro la n h e r hayvan
b ü tü n ü y le s o m u t o la ra k b e lirli ve tikel birşeydir. A m a hayvan o lm a k , — b ir
ev re n se l o la ra k tü r — , b e lirli h ayvana ö z g ü d ü r ve o n u n b e lirli ö zselliğ in i
o lu ş tu r u r. K ö p e k te n h a y v an lık u z a k la ş tırıla c a k o lu rs a o z a m a n o n u n n e
o ld u ğ u sö y le n e m e z . G e n e ld e şe y lerin kalıcı b ir iç d o ğ a la rı ve b ir d e dış-
v arlık ları vard ır. Y aşarlar ve ö lü rle r, o rtay a ç ık a r ve yitip g id e rle r; özsellikleri,
e v re n s e lle ri tü r d ü r , ve b u n u sa lt o rta k la ş a b irşe y o la r a k a n la m a k d o ğ r u
değildir.
D ü ş ü n c e dışsal şe y lerin tö z ü n ü o lu ş tu r d u ğ u gibi, ayrıca tin sel o la n ın d a
e v re n s e l tö z ü d ü r. T ü m in s a n se z g is in d e d ü ş ü n c e v a r d ır; y in e , d ü ş ü n c e
e v re n s e l o l a r a k tü m ta s a r ım la r d a , a n ıl a r d a v e g e n e l o la r a k h e r a n s a l
e tk in lik te , tıım istek le rd e, d ile k le rd e vb. b u lu n u r. B u n la rın tü m ü d e yalnızca
d ü ş ü n c e n in d a h a ö te tik e lle şm e le rid ir. D ü şü n c e y i b u y o ld a g ö r d ü ğ ü m ü z
z a m a n a ld ığ ı k o n u m d ü şü n m e -y etisi y alnızca a lg ıla m a , ta s a rım la m a , iste m e
vb. g ib i b a şk a y e tile r a ra s ın d a ve y a n ın d a h e r h a n g i b ir y e tid ir d e d iğ im iz
z a m a n o ld u ğ u n d a n d a h a başka g ö rü n ü r. D ü şü n ce y i tü m d o ğ a l ve ayrıca tü m
ÖN-KAVRAM 85
d u d a k l a r ı m ı z d a n d ö k ü l ü r ve b u n e d e n l e b a ş ta n s o n a t a n ı d ı k o l a r a k
g ö r ü n ü rle r. O ysa böyle ta n ıd ık o la n la r g e n e llik le e n az ta n ıd ık o la n la rd ır.
B öylece, ö r n e ğ in Varlık b ir a rı d ü ş ıın c e -b e lirle n im id ir; g e n e d e “Dır1'i b ir
i r d e l e m e n e s n e s i y a p m a k h iç b ir z a m a n d ü ş ü n ü lm e z . S ır a d a n s a n ı iç in
S a ltığ ın u z a k la rd a , b ir ö te d ü n y a d a y a tıy o r o lm a sı g e re k ir; a m a te r s in e o
b ü tü n ü y le ö n ü m ü z d e , şim d id e b u lu n u r, öyle ki d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z sü re c e açıkça
b ilin c in d e o lm a sa k d a h e r z a m a n o n u k e n d im iz le b irlik te taşır ve k u lla n ırız .
B u d ü ş ü n c e -b e lirle n im le ri h e rş e y d e n ö n c e d ild e s e rg ile n irle r; ve b ö y lece
ç o cu k lara v erilen dilbilgisi dersleri o n la rın dikkatlerini bilinçsiz o lara k d ü şü n c e
a y rım la rı ü z e r in e çev irm e y a ra rın ı taşır.
G e n e llik le d e n ir ki M a n tığ ın işi yaln ızca biçimlerle ilg ilid ir ve b u n la r ın
içerihlerinüse b a şk a b ir y e rd e n alır. O ysa m a n tık sa l d ü ş ü n c e le r tü m b a şk a
iç e riğ e k arşı h iç d e b ir Yalnızca d e ğ ild irle r, te rs in e tü m b a şk a iç e rik o n la ra
k arşı y a ln ız ca b ir Y alnızcadır. O n la r h e ı şeyin k e n d in d e ve k e n d i için v a ro la n
z e m in id irle r. — ilgiyi böyle a rı b e lirle n im le re y ö n e ltm e k o ld u k ç a yü k sek b ir
e ğ itse l ve e k in se l d üzeyi g e re k tirir. B u n la rı k e n d ile rin d e -v e -k e n d ile ri-iç in
ir d e le m e k bu b e lirle n im le ri d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e n tü re ttiğ im iz ve gerçek
o lu p o lm a d ık la rın ı k e n d ile rin d e n g ö r d ü ğ ü m ü z a n la m ın a d a gelir. O n la rı
d ışa rd a n alıp d a h a so n ra tan ım lam am ız, ya d a d e ğ e r ve g eçerlilik lerin i b ilin çte
a ld ık la rı şe k ille rle k a rşıla ştıra ra k g ö s te rm e m iz söz k o n u su d e ğ ild ir. B öyle
olsaydı, g özlem ve d e n e y im d e n yola çıkar, ve ö rn e ğ in “kuvvet” te rim in i ş u ra d a
ve ş u n u n iç in k u lla n m a a lış k a n lığ ın d a y ız d e r d ik . Bu t ü r ta n ım la r, e ğ e r
n e s n e l e r i n e ilişk in o la r a k s ı r a d a n b ilin c im iz d e b u l u n a n t a s a r ı m la r la
b a ğ d a ş ıy o rla rs a , “d o ğ r u ” o la ra k n ite le n d irilir le r. A m a böyle b ir y o ld a b ir
K avram k e n d in d e ve k e n d i için d e ğ il d e b ir v arsayım a g ö re b e lirle n ir, ve b u
varsayım d a h a s o n ra “d o ğ ru lu k ” için b ir ö lçü t, b ir d e n e k taşı o la ra k kullanılır.
A m a b öyle b ir d e n e k taşın ı k u lla n m a m a lı, te rs in e k e n d i iç le rin d e d irim li
b e lirle n im le ri k e n d i d e v im lerin i izlem eye bırakm alıyız. D ü şü n ce -b elirle n im -
le rin in g e rçe k lik lerin e ilişkin s o m s ıra d a n bilin ce yadırgatıcı geliyor olm alıdır,
ç ü n k ü b u n la r a n c a k verili n e s n e le re u y g u la n ışla rın d a g e rçe k lik k ap sıy o r gibi
g ö r ü n ü r l e r ve b u y ü z d e n b u u y g u la m a o lm a k sız ın g e rç e k lik le rin i s o rg u la
m a n ın h iç b ir a n la m ı olm az. Oysa b u so ru g e n e d e ü z e rin e h e rşey in d a y an d ığ ı
s o ru d u r. B u ra d a h iç k u şk u su z g e rç e k lik te n n e a n la şılac ağ ın ı b ilm e k g erekir.
G e n e llik le g e r ç e k liğ i b ir n e s n e n i n ta s a r ım ım ız ile b a ğ d a ş m a s ı o la r a k
ta n ım la rız . B u ra d a b ir n e s n e v arsayarız ki o n a ilişkin ta sa rım ım ız ın o n u n la
u y u m iç in d e o lm ası g erekir. — Ö te y a n d a n , felsefi a n la m d a g e rçe k lik , g e n e l
o la ra k soyu t b ir a n la tım la, b ir içe riğ in k e n d i k e n d isi ile b ağ d aşm a sı d e m e k tir.
Bu öyleyse g e rçek liğ in y u k arıd a d e ğ in ile n d e n b ü tü n ü y le b aşka b ir a n la m ıd ır.
A ynı z a m a n d a , g e rç e k liğ in d e r in (felsefi) a n la m ı b e lli b ir d ü z e y d e d ilin
g ü n d e lik k u lla n ım ın d a d a b u lu n u r. B öylece, ö r n e ğ in gerçek b ir a rk a d a ş ta n
söz edilir, ve b u n d a n davranış b içim i a rk ad a şlık K avram ı ile u y u m iç in d e o lan
b ir a rk a d a ş a n la şılır; b e n z e r o la ra k , gerçek b ir s a n a t ç a lışm a s ın d a n söz edilir.
G e rçe k -o lm a y an o z a m a n k ötü ile aynı şey, ya d a k e n d i iç in d e u y g u n su z o lan
d e m e k tir. Bu a n la m d a k ö tü b ir d e v le t g e rç e k o lm a y a n b ir d e v le ttir; ve k ötü
88 M ANTIK BİLİMİ
o lm a k ve g e rç e k o lm a m a k g e n e l o la ra k b i r n e s n e n in b e lir le n im i ya d a
K avram ı ile v a ro lu ş u a r a s ın d a yer a la n ç e liş k id e n o lu şu r. B öyle k ö tü b ir
n e s n e n in d o ğ ru b ir tasarım ın ı o lu ştu rab iliriz, a m a b u ta s a rım ın içeriği k e n d i
için d e g erçek -o lm ay an birşeydir. Bu tü r “d o ğ ru lu k la r”d a n — ki aynı z a m a n d a
“g e rç e k -o lm a y a n la r”d ırla r — kafam ızda p e k ç o ğ u n u taşıyabiliriz. — Y alnızca
T a n rı K av ram ın ve o lg u sa llığ ın g e rç e k b a ğ d a ş m a sıd ır; tü m so n lu şey ler ise
k e n d il e r i n d e g e rç e k -o lm a y a n b ir y a n ta ş ırla r: B ir K a v ra m la rı ve b ir d e
v a r o lu ş la r ı v a rd ır, a m a b u v a r o lu ş la r ı K a v r a m la rın a u y g u n d ü ş m e z . Bu
n e d e n le yok o lm a lıd ırla r, ve o z a m a n K a v ram ları ve v a ro lu şla rı a ra sın d a k i
u y g u n su z lu k s e rg ile n ir. H ayvan tekil birşey o la ra k K a v ram ın ı c in s in d e taşır,
ve cin s k e n d in i te k illik te n ö lü m yoluyla k u rta rır.
G e r ç e k liğ in b u r a d a a ç ık la n d ığ ı a n la m d a k e n d i ile b a ğ d a ş m a o la ra k
ird e le n iş i M a n tığ ın k e n d in e özgü ilgi a la n ın ı o lu ş tu ru r. S ıra d a n b ilin ç te
d ü ş ü n c e -b e lirle n im le rin in g e rç e k lik le rin e ilişkin s o ru h iç b ir b iç im d e b u lu n
m az. M a n tığ ın işi şöyle d e a n la tılab ilir: o n d a d ü şü n c e -b e lirle n in ıle ri G e rçe ğ i
k a v ram ay a n e ö lç ü d e y e te n e k li o ld u k la r ı a ç ıs ın d a n ir d e le n irle r . Ve so ru
b ö y le c e ş u n a g e ç e r: S o n s u z u n b iç im le ri n e le r d ir , ve s o n lu n u n b iç im le ri
n e le rd ir? S ıra d a n b ilin ç so n lu d iişü n c e -b e lirle n im le rin d e n h iç kuşku duym az
ve o n la rı s o rg u s u z c a g e ç e rli sayar. O ysa tü m a ld a n m a so n lu b e lir le n im le re
g ö re d ü ş ü n m e k ve d a v ra n m a k ta n doğar.
§25
N esnel D üşünceler• a n la tım ı Gerçekliği b e lir tir — G e r ç e k lik ki
fe ls e fe n in sa ltık nesnesi o lm a sı g e re k ir, yalnızca hedefi d eğ il. A ıııa
ta m b u a n la tım g e ııe l o la ra k öyle b ir k arşıtlığ ı g ö s te rir ki, b e lir
le n m e s i ve g e ç e rliğ i ç a ğ ın felse fi b ak ış a ç ıs ın ın ilg i o d a ğ ın ı
o lu ş tu r u r , ve G e rç e k lik ve s a p ta n m a s ın a ilişk in s o r u la r o n u n
çe v re sin d e d ö n e rle r. E ğ e r d ü şü ııc e -b e lirle n im le ri katı b ir k arşıtlık
taşıyorlarsa, e.d ., e ğ e r sa lt sonln d o ğ a d a iseler, o za m a n k e n d in d e
ve k e n d i iç in sa ltık o la n G e rç e k lik iç in u y g u n d e ğ ild ir le r , ve
b ö y le c e G e rç e k lik d ü ş ü n c e d e o rta y a ç ık a m a z . Y aln ızca so n ln
b e lir le n im le r i ü r e te n ve b u n la r d a d e v in e n d ü ş ü n c e y e (sö z c ü ğ ü n
92 M A N T I K BİLİMİ
I. M e t a f i z i k
. r § 26
ilk TııU ım s a f y ö n te m d ir ki, h e n ü z d ü ş ü n c e n in k e n d i iç in d e ve
k e n d i n e k a rşı k a r ş ıtlığ ın ın b ilin c in d e n y o k su n o la ra k , üzerine
d ü şü n m e yoluyla Gerçeklik bilinebilir ve n e s n e le r g e r ç e k te n o ld u k
la rı g ibi b ilin c in ö n ü n e g e tirile b ilirle r inancını kapsar. Bu in a n ç la
d ü ş ü n c e d o s d o ğ ru n e s n e le re g id e r, d u y u m ve se z g ile rin iç e rik le
r in i k e n d i iç in d e n b ir d ü ş ü n c e iç e riğ i o la ra k y e n id e n ü r e te r e k
b ö y le b irş e y d e G e rç e k liğ in d o y u m u n u e ld e e d e r. B a şla n g ıç
ev re le rin d e k i tü m felsefe, tü m bilim ler, g id e re k b ilin c in g ü n d e lik
e tk in lik ve işleyişi d e b u in a n ç iç in d e yaşarlar.
§ 27
Bıı d ü ş ü n m e yolu k e n d i k arşıtlığ ı ü z e rin e bilin çsizliğ i n e d e n iy le
iç y a p ısın a g ö re g e rç e k b ir kurgul felsefecilik olabileceği g ib i sonlu
d ü ş ü n c e - b e lirle n im le r in d e , e .d . h e n ü z çözülmemiş k a rşıtlık d ü z e
y in d e d e ta k ılıp k alab ilir. B u ra d a , b u G iriş b ö lü m ü n d e y aln ızc a
b u d ü ş ü n c e tu tu m u n u sın ırın d a ird e le m e k ilgin ç o la b ilir ve b u n a
g ö re ilk o la ra k b u son felsefi tu tu m u ele alacağız. — B u e n b elirli
ve bize e n yak ın d u r a n g elişim i iç in d e K a n t’ııı fe lse fe sin d e n ö n c e
a ra m ız d a o ld u ğ u biçim iyle eski M etafizik ti. B u M etafizik g e n e d e
a n c a k fe lse fe ta r ih i ile b a ğ ın tı iç in d e eski b irş e y d ir; k e n d i iç in
g e n e l o la ra k h e r za m a n b u lu n u r ve U s n e s n e le rin e ilişk in o la ra k
y a lın A n la k görüşüdür. Ve b u y ü z d e n d ir ki ta r z ın ın ve b a ş lıc a
iç e r iğ in in d a h a y a k ın d a n ir d e le n m e s i ay n ı z a m a n d a b u d o ğ r u
d a n ve sü re k li y a ra rı taşır.
§ 2S
B u b ilim d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in i şeylerin temel-belirlenimleri
o la ra k g ö rü y o rd u ; var o la n h erşe y in d ü şünülm ü ş o lm a k la kendinde
b ilin e b ilir o ld u ğ u n u v arsa y ıy o r ve b u v a rsa y ım ın g ü c ü y le d a h a
s o n ra k i E le ştire l F e lse fe d e n d a h a y ü k se k b ir k o n u m d a d u ru y o r-
93
94 MANTIK BİLİM İ
§29
B u tü r y ü k le m le r k e n d i b a ş la r ın a sın ırlı b ir e r iç e r ik tir le r ve
k e n d i le r in i T a n r ı, D o ğ a , T in vb. g ib i tasarım ların d o lu lu ğ u n a
u y g u n o lm a y an ve o n la rı h iç b ir b iç im d e tü k e te m e y e n b e lirle n im
le r o la ra k g ö ste rirler. B u n d a n başka, bir ö z n e n in y ü k le m le ri o la ra k
b ir b ir le r iy le b a ğ lı o lm a la rın a k a rş ın , iç e r ik le ri y o lu y la b ir b ir le
r in d e n ay rılır ve b ö y le ce b ir b ir le r i k a rş ıs ın d a dışardan g e tirilm iş
k e n d ilik le r o la ra k d u ru rla r.
D o ğ u lu la r ilk eksikliği ö rn e ğ in T a n rın ın b e lirle n im i d u r u m u n
d a o n a y ü k le d ik le ri b irç o k ad yoluyla g id e rm e y e çalışıy o rlard ı;
a m a g e n e d e a d la r ın sonsuz ç o k lu k ta o lm a sı g e re k iy o rd u .
... §3° .
(2) E sk i M e ta fiz iğ in nesneleri h iç k u ş k u s u z k e n d i le r in d e ve
k e n d ile ri için Usa, k e n d i iç in d e som ut e v re n se lin d ü ş ü n c e s in e a it
o la n b ü tü n lü k l e r d ile r , — R u h , D ü n y a , T a n rı. A m a M e ta fiz ik
b u n la r ı tasarını a la n ın d a n alıyor, verili hazır özneler o la ra k a n la k
b e l ir le n im le r in in u y g u la m a s ın d a te m e l y a p ıy o r ve y ü k le m le rin
u y g u n ve y eterli o lu p o lm a d ık la rın ı sa p ta m a n ın ölçütünü yalnızca
o ta s a rım a l a n ın d a b u lu y o r d u .
§31
R u h , D ü n y a , T a n rı ta sa rım la rı ilk in d ü şü n c e y e sağlam b ir d e s te k
s u n u y o r g ib i g ö r ü n ü rle r . A m a k e n d ile r in e tik e l ö z n e llik ıra sın ın
k arışm ış o lm a sı ve b u y ü zd e n o ld u k ç a d eğ işik a n la m la r k a z a n a b ili
y o r o lm a la rı o lg u su b ir y an a, ö n ce lik le k e n d ile ri d ü ş ü n c e yoluyla
sa ğ la m b ir e r b e lir le n im k a z a n m a g e r e k s in im in d e d ir le r. B u d u
r u m ö z n e n in , e .d . b a ş la n g ıç ta s a r ım ın ın n e o ld u ğ u n u n ilk in
yüklem yoluyla (felsefed e d ü şü n c e -b e lirle n im i yoluyla) b elirtilm e si
g e r e k e n h e r ö n e r m e d e b ö y led ir.
“T a n rı b e n g id ir vb.” ö n e rm e s in d e “T a n rı” ta sarım ı ile b aşlan ır;
a ıııa b u n u n n e o ld u ğ u h e n ü z bilinmez', n e o ld u ğ u n u ilk in
y ü k le m sö y le y e c e k tir. B u n e d e n le m a n tık s a lın a l a n ın d a , ki
o r a d a iç e rik y a ln ız c a ve y a ln ız c a d ü ş ü n c e n in b iç im in d e
b e lir le n ir , b u b e l ir le n im le r i özneleri T a n rı ya d a — d a h a
b u la n ık o la ra k — S altık o la n ö n e r m e le r e y ü k le m y a p m a k salt
D Ü ŞÜ N CEN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İLK T U T U M U 97
,§ 32
(3) B u M etafizik inakçılık b iç im in i a ld ı, ç ü n k ü s o n lu b e lir le n im
le rin d o ğ a s ın a g ö re iki karşıt önesürüuıdm — ki y u k a rıd a k ile r b u
t ü r ö n e r m e le r d il e r — b ir in in gerçek, ö te k in in ise y a n lış o lm a s ı
g e r e k tiğ in i v arsa y m ak z o r u n d a k ald ı.
§ 33
D ü z e n li şe k li iç in d e k i bıı M etafiziğ in b irin c i b ö lü m ü Varlıkbilimi
o lu ş tu r u r — soyut Varlık belirlenimleri ü z e r in e ö ğ re ti. Ç o k lu k la rı
ve so n lu g e ç e rlik le ri iç in d e b u b e lir le n im le r b ir ilk e d e n y o k su n
d u r la r ; b u n e d e n le a n c a k görgül ve o lu m sa l b ir y o ld a s ır a la n a
b ilirle r, ve d a h a ta m içerikleri y a ln ız c a tasarım ü z e r in e , b ir
s ö z c ü k te ta m o la r a k ş u n u n ya d a b u n u n d ü ş ü n ü lü y o r o ld u ğ u
inancası ü z e r in e , b elk i d e g id e re k k ö k e n b ilim ü z e rin e d ay a n d ırı-
labilir. B u ra d a yalnızca ç ö z ü m le m e n in d il k u lla n ım ı ile b a ğ d a şa n
d o ğ ruluğu ve g ö r g ü l tam lık ile ilg ile n ilir, b u tü r b e lir le n im le r in
k e n d ile r in d e ve k e n d ile r i için gerçeklik ve zorunlukla rı ile d e ğ il.
V arlık, b elirli-V arlık ya d a S o n lu lu k , Y alınlık, B ileşiklik v b .n in
kendilerinde ve kendileri için gerçek K avram lar o lu p o lm a d ık la rı
s o ru su y ad ırg a tıc ı olm alıdır, e ğ e r y alnızca bir önermenin g e rç e k
liğ in in söz k o n u s u o la b ile c e ğ i ve a n c a k (sö y le n d iğ i g ib i) b ir
K a vra m ın bir özneye g erç ek lik le y ü k le n ip y ü k le n e m e y e c e ğ iııin
so rııla b ile c e ğ i sa n ılır ve gerçeksizliğin ta sa rım ın ö zn esi ile o n a
y ü k le n e n K av ram a r a s ın d a b u lu n a n çe lişk iy e b a ğ lı o ld u ğ u
d ü ş ü n ü lü r s e . A m a s o m u t b irşe y o la ra k K av ram ve g id e r e k
g e n e l o la ra k h e r b e lirlilik ö zsel o la ra k k e n d i iç in d e d e ğ işik
b e lirle n im le rin b ir birliğidir. E ğ e r b u n a g ö re g erç ek lik çelişki
n in y o k lu ğ u n d a n b aşka birşey olm asaydı, o za m a n h e r K avram
d u r u m u n d a ilkin o n u n k e n d i için böyle b ir iç çelişki k ap say ıp
k a p s a m a d ığ ın ın in c e le n m e s i g e r e k ird i.
DÜ ŞÜ N CEN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İLK T U T U M U 99
§ 34
İk in c i b ö l ü m R u h u n , e .d . b i r şey o l a r a k g ö r ü l e n T i n i n m e t a f i z ik s e l
d o ğ a s ı i le i lg i l i o l a n U s sa l R u h b i l i m y a d a P n ö m a to lo ji i d i.
Ö l ü m s ü z l ü ğ ü n a r a n d ı ğ ı y e r b ile şik lik, z a m a n , n ite l b a ş k a la ş ım ,
n ic e l a r tm a y a d a a z a l m a n ı n y e r a l d ı k l a r ı a l a n d ı .
......................... § 35
U ç ü ııc ü b ö l ü m ü n , E v r e n b i l im in e l e a l d ı ğ ı k o n u l a r E v r e n , o l u m
s a llığ ı, z o r u n lu ğ u , b e n g iliğ i, u z a y v e z a m a n d a s ın ır la n m ış lığ ı,
b a ş k a la ş ı m la r ı i ç in d e k i b iç im s e l y a s a la r, v e a y r ıc a i n s a n ö z g ü r
lü ğ ü v e k ö t ü lü ğ ü n k ö k e n iy d i.
B u r a d a s a ltık k a r ş ıtlık la r o la r a k g e ç e r li s a y ıla n la r a r a s ın d a
100 MANTIK BİLİM İ
§36
D ördüncü b ö lü m , doğal ya d a ussal T annbilim , T a n r ı K a v ra m ın ı
ya d a o la n a ğ ın ı, v a r o lu ş u n u n ta n ıtla rın ı ve ö z e llik le rin i ird e le r,
(a) T a n rın ın a n la k d ü z e y in d e k i b u ird e le n iş in d e k i b elirley ic i
n o k ta bizim T a n rı o la ra k tasarım ladığım ız şeye h a n g i y ü k le m
le rin u y d u k la rı ya d a u y m a d ık la rıd ır. O lg u sa llık ve o lu m su z -
la m a k arşıtlığ ı b u r a d a sa ltık b ir k a rşıtlık o la ra k o rta y a çık ar;
b u n a g ö r e , a n la ğ ın a ld ığ ı b iç im iy le K avram iç in s o n u n d a
g eriy e k a la n şey y aln ızc a b o ş b ir b elirsiz Varlık, a rı o lg u sa llık
ya d a o lu m lu lu k s o y u tla m a sı, m o d e r n A y d ın la n m a n ın ö lü
ü r ü n ü d ü r . ( b) S o n lu b ilg in in ta n ıtla m a y o lu g e n e l o la ra k
şe y le rin k o n u m la r ın ı te r s in e ç e v irm e y e g ö tü r ü r . B u y o ld a
T a n r ın ın v a rlığ ın a n e s n e l b ir z e m in in v e rilm e s i g e r e k ir ve
so n u ç ta T a n rı k e n d in i başkası ile dolaylı birşey o la ra k g ö sterir.
A n la k ö z d e ş liğ in i k u r a l a la n b u ta n ıtla m a so n lu d a n sonsuza
g e ç iş y a p m a g ib i b ir g ü ç lü k le k a rşılaşır. B ö y le c e ya T a n rıy ı
d ışs a l o la ra k v a r o la n E v re n in o lu m lu k a la n s o n lu lu ğ u ııd a n
k u rta ra m a z ve b öylece T a n rın ın k e n d in i E v re n in dolaysız tö zü
o la ra k b e lir le m e s i g e r e k ir (K a m u ta n rıc ılık ), — ya d a T a n r ı
ö z n e y e k a rşı d u r a n b ir n e s n e o la ra k , ve b ö y le c e so n lu b irşey
o la ra k k a lır (ik ic ilik ), (c) Özellikler, g e n e d e b e lir li ve tü r lü
o lm a la rı g e re k tiğ i iç in , g e r ç e k te a rı o lg u s a llık g ib i, b e lirs iz
V arlık gibi so y u t b ir K av ram d a yitip g itm işle rd ir. A m a ta sarım
d ü z e y in d e h e n ü z gerçek b ir v a rlık o la ra k s o n lu E v re n ve
k a r ş ıs ın d a T a n rı d u r u y o r o ld u ğ u s ü r e c e , T a n r ı ile E v re n
a r a s ın d a k i d e ğ işik iliş k ile rin b ir ta b lo s u k e n d i n i g ö s te rir.
B u n lar, ö ze llik ler o la ra k b e lirle n d ik le ri için , b ir y a n d a n s o n lu
d u r u m la r la ilişk ile r o la ra k k e n d ile r i s o n lu b ir tü r d e o lm a lı
d ır la r (ö rn e ğ in d o ğ r u , iyi, g ü ç lü , b ilg e v b .); a m a ö te y a n d a n
a y n ı z a m a n d a s o n s u z o lm a la r ı g e re k ir. B u ç e lişk i b u d u r u ş
n o k ta s ın d a a n c a k ö z e llik le rin n ic e l b ir y ü k se ltilişle ri y o lu y la
b u la n ık b ir ç ö z ü m e izin v e rir ve o n la rı b e lirle ııim siz liğ e , sen-
su m eminentiorem iç e rs in e iter. A m a b ö y le c e ö z e llik g e r ç e k te
h iç e in d ir g e n ir ve k e n d is in e sa lt b ir a d kalır.
102 MANTIK BİLİMİ
. I. G örgücülük
§37
B ir y a n d a n k e n d i b a ş ın a e v r e n s e ll ik le r in d e n tik e lle ş m e y e v e
b e lirle n im e ile rley e m ey e ıı a n la ğ ın so y u t k u r a m la rın a k arşı som ut
b ir iç e rik g e re k s in im i, ö te y a n d a n s o n lu b e lir le n im le r a la n ın d a
ve b u n la rın y ö n te m in e g ö re herşeyi tanıtlayabüm e o la n a ğ ın a karşı
sağlam bir destek g e r e k s in im i ö n c e lik le G örgücülüğe y ö n e ld i —
G ö r g ü c ü lü k ki, G e rç e ğ i d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e a r a m a k y e r in e
d en e yim d e n , dış ve iç ş im d id e n b ıılııp g e tirm e y e g id er.
Ek. G ö rg ü c ü lü k k ö k e n in i yuk arıd a b e lirtile n o somut bir içerikse sağlam bir destek
b u lm a k o n u s u n d a soyut a n la k m eta fiz iğ i ta ra fın d a n k a rşıla n a m a y a n g e r e k
sin im in e b o rç lu d u r. B u ra d a içeriğin so m u tlu ğ u ile d e n m e k iste n e n şey g e n e l
o l a r a k b i li n c in n e s n e l e r i n i n k e n d i i ç l e r i n d e b e lir li o la r a k ve d e ğ iş ik
b e lirle n im le rin b irliğ i o la ra k b ilin m e le ri g e rek tiğ id ir. A m a b u , g ö r d ü ğ ü m ü z
g ib i, e ğ e r ilk e sin i izleyecekse a n la k m e ta fiz iğ i d u r u m u n d a k e sin lik le söz
k o n u s u d e ğ ild ir. S alt a n la y a n d ü ş ü n c e so y u t e v re n se l b iç im e s ın ırlıd ır ve b u
e v ren selin tik elleşm esine ilerleyem ez. B öylece ö rn e ğ in eski M etafizik d ü şü n c e
aracılığıyla R u h u n ö z ü n ü n ya d a tem el b e lirle n im in in n e o ld u ğ u n u sap tam ay a
g irişiy o r ve d a h a s o n ra b u n u n yalın o ld u ğ u n u b ild iriy o rd u . B u ra d a R u h a
y ü k le n e n bu yalınlık ayrım ın d ışlanm asıyla soyut b ir yalınlık a n la m ın ı taşırken,
ayrım ise bileşiklik olarak, b e d e n in tem el b e lirlen im i ve böylece g e n e ld e ö z d ek
o la ra k d ü ş ü n ü lü y o r d u . A m a so y u t y a lın lık ç o k s ıra d a n b ir b e lirle n im d ir, ve
o n u n la R u h u n ve ü ste lik T in in v a rsıllığ ın a h iç b ir b iç im d e u laşıla m a z. S o y u t
m e ta fiz ik s e l d ü ş ü n c e b u y o ld a a n c a k e lv e riş siz liğ in i ta n ıtla r k e n g ö r g ü l
r ııh b ilim e sığ ın m a z o rıın lu ğ u d o ğ m ay a b a şlad ı. U ssal fizik d u r u m u n d a d a
a y n ı şey o ld u . B u r a d a ö r n e ğ in “U zay s o n s u z d u r ,” “D o ğ a h iç b ir s ıç ra m a
y a p m a z ” vb. d e n d iğ i z a m a n y in e b u n la r d a D o ğ a n ın y aşam ve d o lu lu ğ u
k a rş ıs ın d a d o y u ru c u o lm a k ta n b ü tü n ü y le uzak tılar.
§ 38 _
G örgücülük b u kaynağı b ir y a n d a n M etafiziğin ken d isiy le paylaşır,
ç ü n k ü M etafizik d e ta n ım la rın ın — h e m varsay ım ları ve h e m d e
d a h a b e lirli iç e rik le ri k a p s a m a k ü z e re — in a n d ırıc ılığ ı iç in tıp k ı
104
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U 105
§ 39
B u ilke ü z e rin e ilkin d o ğ ru b ir yaklaşım la deneyim d e n ile n ve tekil
o lg u la r ın y alın te k il a lg ıla r ın d a n a y ırd e d ile n o la y d a iki ö ğ e n in
b u l u n d u ğ u d ü ş ü n ü l d ü , — b ir in c is i b a ğ ım s ız te k illiğ i iç in d e
so n su z çokluktaki özdek, İkincisi ise biçim, e.d. evrensellik ve zo n m lu k
b e lir le n im le r i. D e n e y im p e k ço k , b e lk i d e sa y ıla m a y a c a k d e n li
ç o k b e n z e r algı su n a r; a m a evrensellik g e n e d e b ü y ü k b ir ç o k lu k ta n
b ü tü n ü y le b aşk a b irşeydir. B e n z e r o la ra k , d e n e y im h iç k u şk u su z
a rd ışık lık g ö s te r e n b a ş k a la ş ım la r ın ya d a b itişik lik g ö s te r e n
n e s n e l e r i n a lg ıla r ın ı d a s u n a r ; a m a b ir zo ru n lu k b a ğ la n tıs ı
v e r m e k te n u z a k tır. E ğ e r b u d u r u m d a a lg ın ın G e rç e k lik o la ra k
g e ç e rli o la n ın te m e li k a lm a sı g e re k irs e , o z a m a n e v re n s e llik ve
z o r u n lu k a kla n m a m ış b irşe y o la ra k , ö z n e l b ir o lu m s a llık ya d a
s a lt b ir a lış k a n lık o la ra k g ö r ü n e c e k le r d i r ki iç e riğ i şö y le ya d a
108 MANTIK BİLİM İ
b ö y le o lu ş m u ş o la b ilir. B u r a d a n ç ık a n ö n e m li b ir s o n u ç d a b u
g ö rg ü l y ö n te m d e tü z e l ve tö r e l b e lir le n im ve y a sa la r g ib i d in in
i ç e r iğ in in d e o lu m s a l ş e y le r o la r a k g ö r ü n m e s i ve b u n l a r ı n
n e s n e llik ve iç g e r ç e k lik l e r in d e n vaz g e ç ilm e s id ir. H u m e ’u n
k u ş k u c u lu ğ u — ki y u k a rıd a sö y le n e n le r özellikle o n u n la ilg ilid ir
— Y u n a n K u ş k u c u lu ğ u n d a n a ç ık ç a a y ır d e d ilm e lid ir . O n u n
k u ş k u c u lu ğ u g ö r g ü l o la n ın , d u y g u n u n ve s e z g in in gerçekliğini
te m e l o la r a k a ld ı ve d u y u sa l a lg ı y o lu y la a k la n m ış o lm a m a la r ı
z e m in i n d e e v r e n s e l b e l ir le n im ve y a s a la ra k a r ş ı ç ık tı. E sk i
k u ş k u c u lu k d u y g u y u , sezgiyi G e r ç e k liğ in ilk e si y a p m a k ta n
ö y le sin e u z a k tı ki, te rs in e ö ze llik le k e n d in i d u y u lu r o la n a k a rşı
ç e v iriy o rd u . (E skisi ile k a rş ıla ş tırm a iç in d e ç a ğ d a ş k u ş k u c u lu k
ü z e r in e bkz. S c h e llin g ve H e g e l ta r a f ın d a n Kritische J o u r n a l der
Philosophie, 1802, I. B d., 2. S t.111) . . ,
I. E l e ş t ir e l F e l s e f e .
§ 40
E le ş tire l F e lse fe d e n e y im i biricik b ilg i k a y n a ğ ı o la ra k a lm a d a
G ö rg ü c ü lü k ile o rtak tır, am a b u b ilg ileri g e rç e k lik le r o la ra k d eğ il,
te rs in e s a lt g ö r ü n g ü le r in b ilg ile ri o la ra k g e ç e rli sayar.
E le ş tir e l F e lse fe b a ş la n g ıc ın ı d e n e y im in ç ö z ü m le m e s in d e
b u lu n a n ö ğ e le rin , duyusal gereçlerin ve b u n la rın evrensel ilişkileri
n in ay rım ı ile yapar. B u n o k ta d a E le ştirel F elsefe G ö rg ü c ü lü ğ ü n
y u k a r ıd a § 3 9 ’d a d e ğ in ile n y an ıy la, e .d . a lg ıd a b e lir tik o la ra k
y a ln ız c a tekil olan ve y a ln ız c a olm uş olan k a p s a n ır b iç im in d e k i
g ö z le m le a n la ş ır k e n , ay n ı z a m a n d a d e n e y im d e n i le n şe y d e
evrensellik ve zo n m lu ğ u n d a eşit ö lç ü d e özsel b e lirle n im le r o la ra k
b u lu n d u k la r ı olgusu üzerinde diretir. Ç ü n k ü b u ö ğ e, g e n e l o la ra k
d e n e y im d e n g elm ed iğ i için, düşüncenin k e ııd iliğ in d e n liğ in e ö zg ü
ya d a a prioridir. — D ü şü n c e -b e lirle n im le ri ya d a anlak-kavram lan
d e n e y im b ilg ile rin in nesnelliğini o lu ştu ru rla r. B u n la r g e n e l o la ra k
ba ğ ın tıları k a p s a rla r, ve b ö y le c e a priori bireşimli y a rg ıla rı (e .d .
k a r ş ıtla r ın k ö k e n s e l b a ğ ın tıla rın ı) o la n a k lı k ıla rlar.
B ilg id e e v re n sellik ve z o ru n lıık b e lir le n im le rin in y er a ld ığ ın ı,
b u o lg u y u H u m e ’u n K u ş k u c u lu ğ u b ile y a d sım a z . A m a y in e
§41
E le ştire l F elsefe ilk in M e tafiz ik te — b u n u n d ış ın d a ay rıca b aşk a
b ilim le r d e ve s ır a d a n ta s a rım s a l d ü ş ü n m e d e d e — k u lla n ıla n
a nlak-ka vra m la n n ın d e ğ e r in i sın a m a y a geçer. B u e le ştiri g e n e d e
b u d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in in içeriklerine ve b ir b ir le r in e k a rşı
b e lirli ilişk ilerin in k e n d ile rin e y ö n elm ez, a m a o n la rı g e n e l o la ra k
öznellik ve nesnellik k arşıtlığı aç ısın d a n ird eler. B u k arşıtlık , b u r a d a
a lın d ığ ı biçim iyle, d e n e y im in içersindeki ö ğ e le rin ay rım ıy la ilg ili
d ir (bkz. ö n c e k i §). Nesnellik b u r a d a evrensellik ve zoru n lu k öğesi,
e .d . d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in in k e n d ile r i d e m e k tir — a priori
d e n i le n yan. A m a E le ş tire l F else fe k a rş ıtlığ ı ö y le b ir y o ld a
g e n işle tir ki, öznellik d e n e y im in toplamını, e.d. b iıa ıa d a o iki öğeyi
iç in e a lır ve k a rş ıs ın d a K endinde-şeyûen b a şk a h iç b irş e y k alm az.
A priori ö ğ e n in , e.d . d ü ş ü n c e n in , a m a h iç k u şk u su z n e s n e lli
ğ in e b ak ılm ak sızın sa lt ö z n e l e tk in lik o la ra k g ö rü le n d ü ş ü n c e n in
d a h a yak ın biçimleri k e n d ile r in i a ş a ğ ıd a k i y o ld a s u n a rla r , — b ir
d iz g ese lle ştirm e ki, a slın d a yalnızca rııh b ilim se l-tarih se l te m e lle re
d a y a n ır.
§42
(a) K u ra m sa l Yeti, g e n e l o la ra k b ilg ile n m e .
E le ş tire l F e lse fe a n la k -k a v ra m la rın ın b e lirli zem ini o la ra k
“Beri’in d ü şü n c e d e k i kökensel özdeşliğini (ö zb ilin cin aşkııısal b irliğ i)
g ö sterir. D uygu ve sezgi yoluyla v erilen ta sa rım la r içeriklerine g ö re
b ir e r fö/i/udurlar; ve yine, b iç im le ri yoluyla, d u y arlığ a ö zg ü birbiri-
dışındalık yoluyla d a b ir e r ç o k lu d u rla r, ç ü n k ü d u y a rlığ ın iki b içi
m in in — uzay ve z a m a n — a ltın d a d u ru rla r, ve b u b iç im le r sezgi
b iç im le ri (e v re n se lle r) o la ra k k e n d ile ri a /trio n d irler. B u d u y u m
ve sezgi ç o k lu s u “B e n ” ta r a f ın d a n k e n d is i ile iliş k ile n d irilirk e ıı
ve k e n d i iç in d e tek bir b ilin ç o la ra k b irle ştirilirk e n (arı ta m a lg ı) ,
b ö y le lik le ö z d e şlik iç in e , k ö k e n s e l b ir b ire şim iç in e g e tirilir. B u
ilişk in in b e lirli k ip le ri a rı a n la k -k a v ra m la rıd ır, — K a te g o rile r.
B ilin d iğ i g ib i K an t F elsefesi k a te g o rile ri bulm ada k e n d in i p e k
sık ın tıy a so k m a d ı. “Ben, ” ö z b ilin c in b irliğ i, b ü tü n ü y le s o y u t
ve b a ş ta n s o n a b e lirs iz d ir; öyleyse “B e n ”in belirlenimlerine,
k a te g o r ile r e n a s ıl g id ile c e k tir? H o ş b ir ra s la n tıy la , s ır a d a n
m a n tık ta değişik yargı türleri d a h a ş im d id e n g ö r g ü l b ir y o ld a
v erili o la ra k b u lu n u r la r. A m a y arg ı b e lirli b ir n e s n e ü z e r in e
düşü n m ed ir. Ö n c e d e n h a z ır o la ra k s ır a la n m ış d e ğ iş ik y arg ı
tü r le r i öyleyse d e ğ işik d üşü n ce belirlenim lerini sa ğ la rla r. —
F ic h te ’n in F e lse fe sin in d ü ş ü n c e - b e lirle n im le r in i zo ru n lu kla rı
iç in d e g ö ste rm e ve o n la rı özsel o la ra k çıkarsama g e re k sin im in i
a n ım sa tm ış o lm a g ibi d e r in b ir d e ğ e ri vardır. — B u felse fen in
y ö n te m ile, M a n tık ile y e te rin c e ilg ile n m iş o lm a sı g e re k ird i;
e n a z ın d a n b e k le n e b ilir d i ki, g e n e ld e d ü ş ü n c e - b e lirle n im -
le r in in ya d a g e le n e k s e l m a n tık sa l g e re c in , K av ram , Y argı ve
112 MANTIK BİLİM İ
Ek 3. Kategorilerimi bize ait olarak (öznel olarak) görmek doğal bilince oldukça
tu h af geliyor olmalıdır; ve hiç kuşkusuz burada çarpık birşey vardır. Ama
k ategorilerin dolaysız duyum da kapsanm adıkları da o denli doğrudur.
Ö rneğin bir parça şekeri alalım; serttir, aktır, tatlıdır vb. Şimdi, tüm bu
özelliklerin bir nesnede birleştiklerini, ve bu birliğin duyumda olmadığını
söyleriz. Yine, iki olayı birbirlerine karşı neden ve etki ilişkisinde duruyor olarak
düşündüğüm üz zaman da aynı şey olur; burada algılanan şey zaman içinde
birbirini izleyen tek tek iki olaydır. Ama birinin neden ve ötekinin etki olduğu
(aralarındaki nedensel bağ) algılanam az, tersine salt düşüncem iz için
bulunur. Gene de, gerçi kategoriler (örneğin birlik, neden ve etki vb.) genel
olarak düşünceye ait olsalar da, bundan bu nedenle kategorilerin yalnızca
bizim oldukları ve eşit ölçüde nesnelerin kendilerinin belirlenim leri de
olmadıkları sonucu çıkmaz. Oysa Kant’ın görüşünde kategorilerin yalnızca
bize ait olmaları gerekir, ve “Ben”in (bilen özne) bilginin biçimini olduğu gibi
gerecini de sağlıyor olması ölçüsünde — ilkini düşünen özne ve İkincisini
duyumsayan özne olarak — Kan t’m felsefesi öznel idealizmdir. — Bu öznel
idealizmin içeriği üzerine gerçekte tek bir sözcük bile harcamaya değmez.
Belki de ilk bakışta sanılabilir ki birlikleri özneye taşındığı için nesneler
olgusallıktan yoksun kalacaklardır. Ama yalnızca varlıkları olması olgusundan
ne nesneler ve ne de biz birşey kazanırız. Önemli olan nokta içeriktir, bunun
gerçek bir içerik olup olmadığıdır. Şeylerin yalnızca varolduklarını söylemenin
onlara hiçbir yararı yoktur. Var olan zamanı geldiğinde var olmayan olacaktır.
— Yine, denebilir ki, insan öznel idealizme göre kendisi ile büyüklenebilir.
Ama, eğer dünyası bir duyusal sezgiler kütlesi ise, o zaman böyle bir dünyadan
g u ru r duyması için hiçbir n eden yoktur. Öyleyse, öznellik ve nesnellik
arasındaki bu ayrım genel olarak bir hiçe varır; tersine, herşeyin gelip
dayandığı nokta içeriktir, ve içerik nesnel olduğu denli de özneldir. Eğer
yalnızca varoluş nesnelliği anlatıyorsa, bir suç da nesneldir, ama kendi içinde
boş bir varoluştur ki böyle olduğu ceza günü ortaya çıkar.
§43
B ir y a n d a n k a te g o rile r yolu y lad ır ki yalın algı n e s n e lliğ e , deneyime,
y ü k se ltilir; a m a ö te y a n d a n y in e b u k a v ra m la r, y a ln ız c a ö z n e l
b ilin c in b ir lik le r i o la ra k , v e rili g e r e ç y o lu y la k o ş u llu d u r la r ,
k e n d ile r i iç in b o ş tu r la r ve u y g u la m a ve k u lla n ım la r ın ı y a ln ız c a
114 M ANTIK BİLİM İ
d e n e y im d e b u lu r la r ; d e n e y im in d u y g u - ve s e z g i- b e lirle n im le r i
o la ra k ö te k i b ile ş e n i d e b e n z e r o la ra k s a lt ö z n e l b irşey d ir.
Ek. Kategorilerin kendileri için boş olduklarını öne sürmek, bunların her
durum da belirli olmaları olgusunda içeriklerini bulmaları ölçüsünde, temelsiz
olacaktır. Hiç kuşkusuz kategorilerin içeriği duyusal olarak algılanabilir bir
içerik, uzaysal-zamansal bir içerik değildir; gene de bu onların bir eksiklikleri
olm aktan çok üstünlükleri olarak görülmelidir. Bu durum sıradan bilinçte
de doğrulanır, öyle bir yolda ki, örneğin bir kitap ya da konuşma söz konusu
olduğu zaman onun kapsadığı düşünceler, genel sonuçlar vb. ile orantılı olarak
içerikli olduğu söylenir, — tıpkı, evrik olarak, bir kitabın, diyelim ki bir romanın
bir dizi tekil olay, durum vb. kapsadığı için içerikli görülmeyecek olması gibi.
Öyleyse, gündelik bilinç tarafından bile açıkça kabul edilir ki, içeriğe duyusal
gereçten daha çoğu düşer: bu “daha çoğu” ise düşünceler ve burada ilk olarak
kategorilerdir. — Ama gene de belirtmek gerek ki, kategorilerin kendileri için
boş oldukları önesürüm ü hiç kuşkusuz belli bir anlam da doğrudur: onlarda
ve bütünlüklerinde (mantıksal idea) durup kalınmamalı, tersine D oğanın
ve Tinin olgusal alanlarına ilerlenmelidir; ama bu ilerleme onunla mantıksal
Ideaya dışardan yabancı bir içerik getiriliyor anlam ında anlaşılmamalıdır:
tersine, kendini Doğaya ve T ine doğru daha öte belirleyen ve açındıran
mantıksal İdeanın kendi öz etkinliğidir.
§ 44
K a te g o rile r b u n a g ö re S a ltığ ın b e lir le n im le r i o lm a y e te n e ğ in d e
d e ğ ild irle r, ç ü n k ü S altığ ın b ir a lg ıd a v erilm esi söz k o n u s u d e ğ il
d ir; ve a n la k , eş d ey işle k a te g o r ile r y o lu y la b ilg i, b u n e d e n le
kendilerinde şeyleri b ilm e y e te n e ğ in d e d e ğ ild ir.
Kendinde-şey (ve şey a ltın d a g id e re k T in ve T an rı b ile k a p s a n ır)
n esneyi anlatır, am a öyle b ir n e s n e ki b u ra d a bilinç için taşıdığı
tü m ö z e llik le rin d e n , tü m d u y u s a l-b e lirle n im le rin d e ıı o ld u ğ u
gibi, o n a ilişkin tü m belirli d ü ş ü n c e le rd e n d e soyutlanır. G eriye
n e y in k a ld ığ ın ı g ö rm e k k o la y d ır — eksiksiz b ir soyutlam a, sa lt
b ir “öte-yan” o la ra k b e lirle n e n ta m b ir boşluk, ta sa rım ın , d u y g u
n u n , b e lirli d ü ş ü n c e n in vb. olum suzu. A m a b u capııt mortum n-
ıııı k e n d is in in sa lt b ir d ü ş ü n c e ü r ü n ü o ld u ğ u n u , a rı so y u tla
m ay a d e k ilerlem iş d ü ş ü n c e n in , k e n d i k e n d isin in b u b o ş özdeş
liğini nesne y a p a n boş “B e n ”in b ir yaratısı o ld u ğ u n u d ü ş ü n m e k
d e o d e n li kolaydır. B u soyut ö zd eşliğ in b ir nesne o la ra k k a z a n
d ığ ı olum suz b e lirle n im d e y in e K a n t’m k a te g o rile ri a r a s ın d a
say ılır, ve, tıp k ı d a h a ö n c e sö z ü e d ile n o b o ş ö z d e ş lik g ib i,
ta n ıd ık birşeydir. — B u y ü z d e n kendinde-şey in n e o ld u ğ u b ilin e
m e z y olundaki sözlerin öylesine sık yinelenm esi karşısında an c ak
şaşkınlık duyabiliriz; ve b u n u b ilm ek ten d a h a kolay birşey yoktur.
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U 11 5
§ 45
B u d e n e y im b ilg ile r in in koşullu d o ğ a la r ın ı g ö r e n U stur, K oşul
su zu n yetisidir. B u ra d a U s-nesııesi d e n ile n şey, — K oşulsuz ya d a
Sonsuz — , “k e n d iııe -ö z d e ş”teıı başka birşey d eğ ild ir, ya d a “Ben"in
y u k a rıd a (§ 42) d e ğ in ilm iş o la n düşüncedeki kökeıısel özdeşliğidir.
U s b u a rı özdeşliği k e n d in e n e s n e ya d a e re k y a p a n soyut “Ben" ya
d a d ü ş ü n c e d e m e k tir (bkz. ö n c e k i §, n o t) . B u b ü tü n ü y le belirle-
nim siz ö zd e şlik iç in d e n e y im b ilg ile ri elverişsizdir, ç ü n k ü b u n la r
g e n e l o la ra k belirli iç e rik le re ilişkindir. Böyle K o şu lsu z u n k e n d isi
S altık ya d a U su n G erçe ğ i o la ra k (İdea o la ra k ) a lın ırk e n , b ö y lece
d e n e y im b ilg ile rin in d e g e rç e k o lm a d ık la rı, görüngüler o ld u k la rı
a ç ık la n ır.
Ek. İlkin Kant iledir ki Anlak ve Us arasındaki ayrım belirli olarak vurgulanır,
ve öyle bir yolda saptanır ki, birincisi sonlu ve koşullu olanı nesne alırken,
İkincisi sonsuz ve koşulsuz olanı alır. Yalnızca deneyim e dayanan anlak-
bilgisinin sonlu olduğu görüşünü geçerli kılmış ve bu bilginin içeriğini görüngü
olarak belirtmiş olması Kant Felsefesinin en önemli sonuçlarından biri olarak
kabul edilmelidir; ama gene de bu felsefenin bu olumsuz sonuçta durup
kalmaması ve Usun koşulsuzluğunu yalnızca soyut, ayrımı dışlayan bir kendine-
özdeşliğe indirgememesi gerekirdi. Us böyle bir yolda yalnızca anlağın sonlusu
ve koşullusu üzerinden aşma olarak görülürken, gerçekte bununla kendisi
sonlu ve koşullu birşeye indirgenir, çünkü gerçek sonsuz yalnızca sonlunun
öte-yanı değildir, tersine onu ortadan kaldırılmış olarak kendi içinde kapsar.
Yine Kant tarafından saygınlığına kavuşturulan Idea için de aynı şey geçerlidir;
Kant onu soyut anlak-belirlenim lerinden ya da salt duyusal tasarım lardan
(ki bunlar bile gündelik Almanca’da genellikle “Idee”olarak adlandırılırlar)
ayrı olarak Us için akladı; ama yine onun açısından da olumsuzda ve yalın
"gerek"te durup kaldı. — Dolaysız bilincimizin görgül bilgilerin içeriğini
oluşturan nesnelerinin yalnızca görüngüler olarak anlaşılmasına gelince, bu
da hiç kuşkusuz K ant F elsefesinin ö nem li so n u ç la rın d a n b iri olarak
görülm elidir. Sıradan (e.d. dııyusal-anlaksal) bilinç için bildiği nesneler
tekillikleri içinde bağımsız ve kendi üzerlerin e dayanan şeyler olarak
geçerlidir; ve kendilerini birbirleri ile bağıntılı ve birbirleri yoluyla koşullu
olarak tanıtladıkları zaman, bu birbirlerine karşılıklı bağımlılıkları nesnelere
dışsal olan ve özlerine ait olmayan bir durum olarak görülür. Buna karşı
kuşkusuzca ileri sü rü lm e lid ir ki, dolaysızca bilinen n e sn e le r yalnızca
görüngülerdir, ya da bunlar varlıklarının zeminlerini kendi içlerinde değil
am a bir başkasında taşırlar. Böylece sorun gelip bu başkasının nasıl belirlen
diğine dayanır. K ant Felsefesine göre, bildiğim iz şeyler bizim için salt
görüngülerdir, ve "kendinde"leri bizim için erişilmez bir öte-yan olarak kalır.
Bilincimizin içeriğini oluşturan şeyleri yalnızca “bizimkiler’’ olarak alan, salt
bizim tarafımızdan konu danan birşey olarak alan bu öznel idealizme saf bilinç
t
116 MANTIK BİLİM İ
haklı olarak içerlemiştir. İşin gerçeği şudur: Dolaysızca bildiğimiz şeyler salt
bizim için değil, ama kendilerinde de yalnızca görüngülerdir, ve böylece sonlu
şeylerin gerçek belirlenim leri varlıklarının zeminini kendilerinde değil ama
evrensel tanrısal Ideada taşıyor olmalarıdır. Şeyleri bu yolda alan görüş te
eşit ö lçüde idealizm olarak, am a gene de Eleştirel Felsefenin o öznel
idealizm inden ayrım içinde saltık idealizm olarak belirtilm elidir; Saltık
İdealizm , sıradan realist bilincin çok ötesinde olm asına karşın, gene de
gerçekte yalnızca felsefenin bir iyeliği olarak görülmemelidir; tersine, belli
bir düzeye dek tüm dinsel bilincin temelini oluşturur, çünkü bu bilinç de var
olan herşeyin toplam ını, genel olarak varolan Evreni, Tanrı tarafından
yaratılıyor ve yönetiliyor olarak görür. , (
§ 46
A m a b u özdeşliği ya d a boş kendinde-şeyi b ilm e g e re k sin im i o rtay a
çıkar. Ş im di, bilme b ir n e s n e ile o n u n belirli iç eriğ in e g ö re ta n ışık
lık ta n b a ş k a b irşey d e m e k d e ğ ild ir. A m a b e lirli iç e rik n e s n e n in
k e n d is in d e ç o k lu b ir bağlantı k a p s a r ve b a ş k a b ir ç o k n e s n e ile
b a ğ la n tıy ı te m e lle n d ir ir . O S o n s u z u n ya d a kendinde-şeyin b u
b e lir le n im i iç in b u Us kategorilerden b aşk a h iç b irşey b u la m a z ; ve
o n la r ı b ö y le k u lla n m a y ı is te r k e n U s aşkın ( tra n s z e n d e n t) o lu r.
B u ra d a Usun Eleştirisinin ikinci yanı ortay a çıkar, ve b u İkincisi
k e n d i u ğ r u n a b ir in c id e n d a h a ö n e m lid ir. B irin c isi, y u k a r ıd a
a ç ık la n d ığ ı gibi, kategorilerin k ay n a k la rın ı ö zb ilin c in b irliğ in d e
b u ld u k la r ın ı, b ö y le c e o n la r y o lu y la e ld e e d ile n b ilg in in
g e r ç e k te n e s n e l h iç b irşe y k a p s a m a d ığ ın ı ve o n la r a y ü k le n e n
n e s n e lliğ in (§ 40, 41) k e n d is in in sa lt öznel b irşe y o ld u ğ u n u
b ild irir. B u ra d a n d a g ö rü ld ü ğ ü gibi, K a n t’ın E leştirisi y aln ızca
öznel (b ay ağ ı) b ir idealizm dir ki, içerik ile ilg ile n m e z , y aln ızca
s o y u t ö z n e llik b iç im le rin i g ö z ö n ü n e alır, ve d a h a s ı te k y an lı
o la ra k b ir in c id e , ö z n e llik te , b ü tü n ü y le o lu m lu e n s o n b e lir le
n im o la r a k ta k ılıp kalır. A ıııa U s u n n e s n e le r i n in b ilg is in i
e d i n m e k iç in k a te g o r ile r le y a p tığ ı o s ö z d e u y g u la m a n ın
ird e le m e s in d e e n a z ın d a n kinıi b e lirle n im le r a ç ısın d a n k a te g o
r ile r in iç e riğ i söz k o n u s u e d ilir, ya d a o r a d a e n a z ın d a n söz
k o n u s u e d ileb ilec eğ i elverişli b ir d u r u m yatar. K a n t’m kategori
lerin K oşulsuz üzerine b u u yg u la n ışın ı, e.d . m e ta fiz iğ i n a s ıl
y a r g ıla d ığ ın ı g ö r m e k ö z e llik le ilg in ç tir; b u y ö n te m b u r a d a
k ısa c a a k ta rıla c a k ve e le ştirile c e k tir.
§47
(1 ) K a n t’ın ird e le d iğ i ilk koşulsuz k e n d ilik (bkz. y u k a rıd a § 34)
R u h tu r. — B ilin c im d e k e n d im i h e r z a m a n ( a ) belirleyen özne
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞ E KARŞI İKİN Cİ T U T U M U 11 7
l a n z a m a n , ilk in b ir in i ya d a ö te k in i e k sik li o la ra k g ö r m e
se ç e n e ğ i vardır. K a n t’ın id e a liz m in d e n e za m a n u ssallık la ilgili
b ir s o r u n o rtay a çıksa eksiklik d ü ş ü n c e le re y ü k le n ir ve y etersiz
o ld u k la r ı, ç ü n k ü a lg ıla n a n la r iç in ve a lg ıla m a a la n ın a sın ırlı
b ir b ilin ç için u y g u n o lm a d ık la rı, böyle b ir y e rd e d ü ş ü n c e le rle
k a rşılaşılm ay a ca ğ ı sö ylenir. D ü ş ü n c e n in iç e riğ i b u r a d a k e n d i
u ğ r u n a söz k o n u s u e d ilm e z .
§48
(2) U s ikin ci n e s n e n in (§ 3 5 ), E vren in “k o ş u ls u z ”u m ı ta n ım a
ç a b a s ın d a çatışkılara d ü şe r; eş deyişle, aynı n e sn e ü z e rin e iki karşıt
ö n e r m e ile r i s ü re r, ve d a h a s ı bıı ik i ö n e r m e d e n h e r b ir in i e ş it
z o r u n lu k la ile ri s ü rm e s i g e re k ir. B u r a d a n b e lir le n im le r i b ö y le
b ir çelişkiye d ü ş e n d ü n y asal iç e riğ in kendinde d eğ il, a m a y aln ızca
g ö r ü n g ü o la b ile c e ğ i s o n u c u çıkar. Çözünı çe lişk in in k e n d in d e ve
k e n d i iç in n e s n e d e b u lu n m a d ığ ı, a m a y a ln ız c a b ilm e e tk in liğ i
iç in d e k i U sa d ü ş tü ğ ü d ü r .
B u r a d a çelişkiyi o rta y a ç ık a ra n ın iç e riğ in k e n d isi, e .d . k e n d i
le ri iç in k a te g o rile r o ld u ğ u d ü şü n c e si söz k o n u su edilir. A nlak-
b e lir le n in ıle r i yolu y la Us a la n ın a g e tir ile n ç e liş k in in özsel ve
zo ru n lu o ld u ğ u d ü ş ü n c e s i ç a ğ ın fe lse fe d e k i e n ö n e m li ve e n
ile ri a d ım la rın d a n b iri o la ra k g ö rü lm e lid ir. A m a b u g ö rü ş açısı
n e d e n li d e rin se , çö z ü m öylesine b a sm a k a lıp tır; yaln ızca d ü n
y a n ın ş e y le rin e d u y u la n b ir şe fk a tte n o lu şu r. Ç elişk i le k e s in i
ü z e r in d e taşıyan d ü n y asal varlık o lm a m a lı, te rs in e b u yalnızca
d ü ş ü n e n U sa, T in in özüne y ü k le n m elid ir. H iç k u şk u su z k im se
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U 11 9
Ek. Eski M etafiziğin bakış açısına göre, b ilm e çelişkilere d ü ştü ğ ü zam an, b u n u n
yaln ızca o lu m sal b ir sa p ın ç o ld u ğ u ve ç ık a rsa m a ve u sla m la m a d a k i ö z n el b ir
yanlışa bağlı o ld u ğ u sanılırdı. B u n a karşı, K a n t’a g ö re so n su zu bilm eyi istediği
z a m a n ç e lişk ile re (ç a tış k ıla ra ) d ü şm e si d ü ş ü n c e n in d o ğ a s ın a özı'ınlü b ir
e ğ ilim d ir. Ş im d i, y u k a rıd a k i p a ra g ra fa n o tta d e ğ in ild iğ i g ib i, ç a tışk ıla rın
g ö ste rilm esi felsefi b ilg in in ç o k ö n e m li b ir istem i o la ra k g ö rü lm e lid ir, ç ü n k ü
b ö y le lik le a n la k m e ta fiz iğ in in k a tı in a k ç ılığ ın ın ü s t e s i n d e n g e li n i r ve
120 M ANTIK BİLİMİ
§49
(y) B ilin m e si, e .d . düşü n ce ile belirlenmesi g e r e k e n ü çü n c ü Us
n e s n e si T anrıdır (§ 36) . A n lak iç in y alın özdeşlik k a rş ıs ın d a tü m
b e lir le n im sa lt b ir sınırdır, g e n e l o la ra k b ir o ltım s u z la m a d ır ;
b u n a g ö re tü m o lg u s a llık y a ln ız c a sın ırsız , e .d . belirsiz o la ra k
a lın m a lıd ır; ve b ö y le ce T a n rı tü m o lg u sa llığ m to p la m ı o la ra k ya
ela e n o lg u sa l V arlık o la ra k yalın soyut b irşey o lu r, ve b e lir le n im
o la ra k geriye y alnızca y in e b ü tü n ü y le so y u t b elirlilik , Varlık kalır.
Soyut özdeşlik — ki b u ra d a K avram o la ra k a d la n d ırılır — ve Varlık
U su n b irle ştirm ey e çalıştığı iki k ıp ıd ır; b u b irle şm e Usun idealidir.
§50
B u b irle ş m e iki yol ya d a b iç im e izin v e rir; Varlık ta n b a ş la y a ra k
o n d a n d üşü n cen in soyutuna g eç ile b ilir, ya d a , ev rik o la ra k , geçiş
soyut o la n d a n Varlık y ö n ü n d e y e rin e g e tirile b ilir.
V arlık ile b aşlan g ıç söz k o n u su o ld u ğ u z a m a n , V arlık, dolaysız
o la n o la ra k , k e n d in i so n su z tiirlü lü k te b e lirli b ir V arlık o la ra k ,
d o lu lu ğ u iç in d e k i E v re n o la ra k s u n a r. D a h a y a k ın d a n b a k ıld ı
ğ ın d a , b u E vren so n su z ço k lu k ta b ir o lu m sa llık la r to p la m ı o la ra k
( evrenbilim sel ta n ıtla m a la r d a ) ya d a s o n s u z ç o k lu k ta k i ereklerin
ve ereksel ilişk ile rin b ir to p la m ı o la ra k (fıziksel-tannbilim sel ta n ıtla
m a la rd a ) b e lirle n e b ilir. — B u d o lu varlığı düşünm ek o n u tek illik
ve o lu m s a llık b iç im le r in d e n sıy ırm a k ve e v re n s e l, k e n d in d e ve
k e n d i iç in z o r u n lu , k e n d in i e v re n s e l e r e k le r e g ö r e b e lir le y e n
etk in b ir varlık o la ra k — ki o ilk v arlık tan ay rıd ır — , k ısaca T an rı
o la ra k a lm a k d e m e k tir. — K a n t’ın b u gid iş y o lu n u e le ş tiris in d e
a n a n o k ta b u n u n b ir tasım , b ir geçiş olm asıyla ilgilidir. D a h a açık
b ir deyişle, algılar ve to p la k la rı, E vren, böyle o la ra k k e n d ile rin d e
d ü ş ü n c e n in o iç e rik te n a rıttığ ı ev re n selliğ i g ö s te rm e d ik le ri için,
b u ev ren sellik o g ö rg ü l E v ren-tasarım ı yoluyla ak la n a m a z . D ü şü n
c e n in g ö r g ü l E v re n - ta s a rım ın d a n T a n rıy a y ü k se lişi b ö y le c e
H u m e ’u n k o n u m u ile k arşıtlık iç in d e d ir (b o zu k v a rg ılar d u r u m u n
d a o ld u ğ u g ib i, bkz. § 4 7 ), — b ir k o n u m ki a lg ıla rı düşünm eyi,
e.d . o n la rd a n ev re n sel ve z o ru n lu o la n ı çık arsam ay ı hak sız b u lu r.
İ n s a n d ü ş ü n e n b ir v a rlık o ld u ğ u iç in , s a ğ la m s a ğ d u y u g ib i
fe lse fe d e in s a n ın T a n rıy a g ö rg ü l d ü n y a - g ö r ü ş ü n d e n çıkarak
2 M ANTIK BİLİMİ
§ 51
İdeaR o rta y a ç ık a rm a s ı g e r e k e n ö te k i b ir le ş m e y o lu d ü şü n cen in
so y u tu n d u n b a ş la r ve b e lir le n im e d o ğ r u ile rle r, a m a b e lir le n im
iç in g e riy e y a ln ız c a Varlık k a lm ıştır; — T a n rın ın v a ro lu şu n u n
varlıkbilim sel ta n ıtı. B u r a d a b u lu n a n k a rş ıtlık D ü şü n ce ve Varlık
k arşıtlığı ik e n , ö te y a n d a n o ilk yolda Varlık h e r iki y an a d a o rta k tır
ve k a rş ıtlık y a ln ız c a b ire y se lle şm iş o la n ve e v r e n s e l a r a s ın d a k i
ayrım ı ilg ile n d irir. A n lağ ın b u ik in ci yola y ö n e lik karşıçık ışı k e n
d in d e d a h a ö n c e sö zü e d ile n o ilk karşıçıkışla ay n ıd ır: o n u n için
n asıl g ö rg ü l o la n d a ev ren sel b u lu n m u y o rsa , evrik o la ra k ev re n sel
d e d e b e lirli o la n k a p s a n m a z , ve b e lir li o la n b u r a d a V arlık tır.
Ya d a , V arlık ç ö z ü m le m e y o lu y la K a v ra m d a n tü r e tile m e z .
K a n t’m v a rlık b ilim s e l ta n ıta y ö n e lttiğ i e le ş tir in in k a z a n d ığ ı
a ç ık ç a o lu m lu ve sın ırsız o n a y h iç k u ş k u s u z y a r a rla n d ığ ı
b e n z e tm e d e n gelir; K an t D ü şü n c e ve V arlık a ra sın d a k i ayrım ı
a ç ık lam ak için yüz Taler ö rn e ğ in i k u lla n d ı ki b u , iste r o la n ak lı
iste rse e d im s e l o ls u n , K avram a ç ıs ın d a n ay n ı y ü z lü k o la c a k ,
a m a benim p a r a d u r u m u m sö z k o n u s u o ld u ğ u z a m a n b u
d u r u m özsel b ir a y rım a yol a ç a c a k tı. — H iç b irş e y d ü ş ü n d ü
ğ ü m ü n ya d a ta s a rım la d ığ ım ın b u y ü z d e n e d im s e l o lm a m a
s ın d a n d a h a a ç ık o la m a z : T a s a r ım la m a n ın ya d a g id e r e k
K av ram ın b ile V arlığ a erişe m e y e c e ğ i d ü ş ü n c e s i. — G e n e d e ,
öyle yüz T a le r g ib i şe y leri K avram diye a d la n d ır m a y a h iç b ir
h a k s ız lığ a y o l a ç m a k sız ın b a r b a r lık d e n e b ilir ; b u b ir y a n a ,
d u r m a k s ız ın fe lse fi Id e a y a k arşı D ü ş ü n c e ve V a rlığ ın ay rı
o ld u k la r ın ı y in e le y e n le rin e n s o n u n d a fe ls e f e c ile r in d e e şit
ö lç ü d e b u d u r u m k o n u s u n d a b ilg isiz o lm a d ık la r ın ı k a b u l
e tm e le ri g e re k ir; g e rç e k te b u n d a n d a h a b a s m a k a lıp b ir b ilg i
o la b ilir m i? B u n u n la b irlik te, T a n rı söz k o n u s u o ld u ğ u zam an ,
o n u n yüz T a le rd e n b aşk a tü r lü b ir n e s n e o ld u ğ u , herhangi bir
tik e l K a v ra m d a n , ta s a rım d a n ya d a n asıl a d la n d ırılırs a a d la n
d ırılsın böyle b irşe y d e n b ü tü n ü y le ay rıldığı gö z ö n ü n e a lın m a
lıdır. G erçe k te tü m sonlular yalnızca ve yaln ızca belirli-varhkları
K a v ra m la rın d a n a"rı olan şe y le rd ir. T a n r ın ın ise, te rs in e ,
k e s in lik le y a ln ız c a “ varolan olarak d ü şiin ü leb ilen ” o lm a sı ve
o n d a K av ram ın V arlığ ı k e n d i iç in d e k a p s a m a sı g e re k ir. Kav
ra m ve V arlığ ın b u b irliğ id ir ki T a n rı K avram ın ı o lu ştu ru r. —
B u h iç k u şk u su z h e n ü z T a n r ın ın b iç im se l b ir b e lir le n im id ir
ve b u n e d e n le g e rç e k te yalnızca K avram ın k e n d is in in d o ğ asım
k apsar. A m a b ü tü n ü y le so y u t a n la m ı iç in d e k i K av ram ın d a h a
ş im d id e n Varlığı k e n d i iç in d e k a p s a d ığ ın ı g ö r m e k k o la y d ır.
Ç ü n k ü K av ram , b a ş k a b e l ir le n im le r i n e o lu r s a o ls u n , e n
126 M ANTIK BİLİMİ
§52
D ü şü n ce iç in b u y o ld a e n y ü k se k n o k ta s ın d a belirlilik o n a dışsal
b irş e y o la ra k k a lır; ve b ö y le c e b u r a d a h e r z a m a n Us o la ra k
a d la n d ır ılm a s ın a k a rşın , b a ş ta n s o n a soyut düşünce o la ra k k alır.
T ü m b u n la r ı n s o n u c u U su n d e n e y im le r in y a lın la ş tır ılm a s ı ve
d iz g e se lle ştirilm e si iç in biçimsel birlikten b aşk a h iç b irşe y sa ğ la m ı
y o r o lm a s ıd ır; o g e r ç e k liğ in b ir k a n o n u d u r, b ir orgaııonu d e ğ il;
sağlayabileceği şey b ir so n su zlu k öğretisi değil, am a a n c a k b ilm e n in
b ir Eleştirisidir. E n s o n ç ö z ü m le m e s in d e b u E le ştiri d ü ş ü n c e n in
k e n d i iç in d e a n c a k belirsiz birlik ve b u belirsiz birliğin etkin liğ i
o ld u ğ u in a n c a sın d a n o lu şu r.
§ 53
(b) E le ştirel F else fe d e K ılgın Us k e n d i k e n d is in i b e lirle y e n , a m a
hiç k u şk u su z evrensel k ip te b e lirle y e n , e.d . dü şü n e n iste n ç o la ra k
alın ır. B u n u n b u y ru m s a l, n e s n e l ö z g ü rlü k y a s a la rın ı, e .d . n e y in
olması gerektiğini söyleyen y asaları verm esi gerek ir. B u ra d a d ü ş ü n
ceyi nesnel olarak belirleyen b ir e tk in lik o la ra k (e .d . g e r ç e k te bir
Us o la ra k ) a lm a n ın h a k lılığ ı k ılg ın ö z g ü r lü ğ ü n deneyini yoluyla
tanıtlanabilm esi, e .d . ö z b iliııc in g ö r ü n g ü s ü n d e g ö s te rile b ilm e s i
o lg u s u n a d a y a n d ırılır. B ilin ç te k i b u d e n e y im e k a rşı B e lirle n im
c iliğ in d e b e n z e r o la ra k k a rş ıt d e n e y im d e n ü r e ttiğ i h erşe y ,
ö z e llik le in s a n la r a r a s ın d a h a k ve ö d e v o la r a k g e ç e rli o la n
şey lerin , e.d. n e s n e l o lm a la rı g e re k e n ö z g ü rlü k y a sa la rın ın sonsuz
tü rlü lü ğ ü n d en k u ş k u c u (ay rıca H u m e c u ) tü m e v a r ım çık arılır.
§ 54 .....................................
K ılg ın d ü ş ü n c e n in k e n d in e yasa y a p a c a ğ ı şey iç in , k e n d i iç k in
belirlenim inin ö lç ü tü iç in y in e şu ay n ı s o y u t a n la k özdeşliğinden
b a şk a b irşey y o k tu r; b e lirle n im d e h iç b ir çelişki o la m az ; — kılgın
U s b ö y le ce kuram sal U su n d o r u k n o k ta sı o lm a sı g e r e k e n b iç im
c iliğ in ö te s in e g e ç m e z .
A m a b u k ılg ın U s e v re n se l b e lir le n im i, iyiyi sa lt k e n d i iç se l
liğ in e sın ırla m a z ; a m a b u ilk k ez iy in in d ü n y a s a l b elirli-v arh k ya
d a dışsal n e s n e llik ta şım a sı is te m in d e , e .d . d ü ş ü n c e n in y aln ızc a
öznel d e ğ il aıııa g e n e l o la ra k n e s n e l o lm a sı is te m in d e s ö z c ü ğ ü n
ta m a n lam ıy la kılgın o lu r. K ılgın U su n b u k o n u tla m a s ı ü z e rin d e
d a h a s o n r a d u ra c a ğ ız .
§55
(c) D erin-düşünce d ü z e y in d e k i Yargı-yetisine sezgisel b ir a n la ğ ın
ilk e si y ü k le n ir; eş d e y işle , evrensel (so y u t ö z d e şlik ) iç in o lu m sa l
o la n ve o n d a n tü re tile m e y e n tikel o a n la k ta b u e v re n se lin k en d isi
y o lu y la b e lir le n ir — tik e l ki S a n a tın ve örgensel D o ğ a n ın ü r ü n le
r in d e d e n e y im le n ir.
Yargının E leştirisi’ild e k i ç a rp ıc ı n o k ta K a n t’ın o r a d a Id ea n m
ta s a rım ın d a n , g id e re k b ir d ü ş ü n c e s in d e n söz etm iş olm asıd ır.
Sezgisel b ir a n la k , b ir iç e r e k s e llik vb. g ib i b ir ta s a r ın ı ay n ı
z a m a n d a k e n d i iç in d e s o m u t o la ra k d ü ş ü n ü le n b ir evrensel
dir. B u n a g ö re K an t F elsefesi k e n d in i yalnızca b u ta sa rım la rd a
ktırg u l o la ra k g ö ste rir. B irç o k la rı, ö z e llik le S e b ille r, sa n a tsa l
güzellik I d e a s ın d a , d ü ş ü n c e ve d u y u sa l ta s a r ın ım som ut b irli
ğ in d e , b ö lü n m ü ş a n la ğ ın soyutlam alarından kaçış y o lu n u b u l
d u la r, — b a ş k a la rı ise, is te r d o ğ a l isterse a n lık s a l d irim s e llik
o ls u n , g e n e l o la ra k dirim selliğin se z g isin d e ve b ilin c in d e . —
S a n a t ü r ü n le r i d e h iç k u şk u su z d irim li b irey se llik g ib i iç e rik
le r i n d e s ın ır lıd ır la r ; a m a , iç e r iğ in e g ö r e d e k a p s a m lı o la n
Id ea y ı K a n t D o ğ a ya d a z o r u n lu k ile ö z g ü rlü k e re ğ i a ra s ın d a
k o ııu tla n a n u y u m d a , d ü n y a n ın o lg u sa lla şm ış o la ra k d ü ş ü
n ü le n so n e r e ğ in d e s u n d u . A m a düşünce te m b e lliğ i d iy e b ile
ce ğ im iz tu tu m , b u e n y üksek Id e a ile ilg ile n irk e n , so ıı-e re ğ in
e d im s e l o lg u s a lla ş m a s ın a k a rşı K av ram ve o lg u s a llığ m ayrıl-
n ıışlığ ın a sa rılm ak için "gerek”te çok kolay b ir kaçış yolu b u lu r.
G e n e d e, d irim se l ö rg e ıılik le rin ve sa n atsa l g ü ze lliğ in b u lu n u şu
d a h a ş im d id e n duyu ve sezgi için idealin edimselliğini g ö ste rir.
K a n t’ın b u n e s n e le r ü z e r in e g ö z le m le ri öyleyse b ilin c i som ut
Id e a y ı s a p ta m a y a ve d ü ş ü n m e y e g ö tü r m e k iç in ö z e llik le
uygundu.
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U 129
§56
B u r a d a a n la ğ ın evrenseli ile s e z g in in tikeli a r a s ın d a k u ra m s a l ve
kılgısal Us ö ğ re tile rin in te m e lin d e y a ta n d a n d a h a b aşk a b ir ilişki
d ü şü n c e si o rtay a sü rü lü r. A m a b u d ü ş ü n c e b irin c in in gerçek ilişki,
g id e re k gerçekliğin k e n d isi o ld u ğ u iç g ö rü s ü n e b a ğ la n m a z . B u n u n
y e r in e , b u b ir lik y a ln ız c a s o n lu g ö r ü n g ü le r d e v a ro lu ş a ç ık tığ ı
b iç im iy le a lın ır ve deneyimde g ö ste rilir. B öyle b ir d e n e y im ilk
o la ra k özned e n kay n ak lan ır: — ya D ehadan, estetik id e a la r ü re tm e
y e tisin d e n g e lir (e ste tik id e a la r ile a n la şıla n şey özgür im g e le m in
b ir id eay a h iz m e t e d e n ve düşünm eye g ö tü r e n ta sarım larıd ır, a m a
böyle b ir iç e rik b ir K av ram d a an latılm a z ya d a o n d a a n la tılm a sın a
iz in v e rm e z ); — ya d a B eğeni-yargısından, ö z g ü r lü k le r i iç in d e k i
sezgiler ya d a ta sa rım la r ile yasallığı ya d a k u rallılığ ı iç in d e k i anlak
a r a s ın d a k i bağdaşm a d u y g u s u n d a n g e le b ilir.
§57
D e rin -d ü ş ü ıım e d ü z e y in d e k i Y argı-yetisinin dirim li D oğa-ürünleri
için ilkesi K an t ta ra fın d a n Erek o la ra k b e lirle n ir — etk in K avram ,
k e n d i iç in d e b e lir le n m iş ve b e lirle y e n e v re n s e l. A ynı z a m a n d a
dışsal ya d a sonlu ereksellik ta sa rım ı u z a k la ş tırılır ki b u n d a E re k
iç le rin d e k e n d in i o lg u sa lla ştıra c a ğ ı a ra ç ve g e re ç iç in sa lt dışsal
b iç im d ir. B u n a karşı, dirimli k e n d ilik te E re k ö z d e ğ e içk in b e lirle
n im ve e tk in lik tir ve tü m ü y e le r b ir b ir le r i k a rş ıs ın d a eşit ö lç ü d e
A raç ve E re k tirle r.
. § 58
B öyle b ir İ d e a d a e r e k ve a ra ç a r a s ın d a k i, ö z n e llik ve n e s n e llik
a ra sın d a k i anlak-ilişkisiııin o rta d a n k a ld ırılm a sın a k arşın , b u n u n
la çelişki iç in d e E re k öyle b ir n e d e n o la ra k a ç ık la n ır ki, sa lt b ir
tasarını o la ra k , e.d . öznel birşey o la ra k v a ro lu r ve d a v ra n ır — , ve
b u n a g ö r e e re k s e l b e lir le n im d e sa lt bizim a n la ğ ım ız a ö z g ü b ir
yarg ı ilk esi o la ra k aç ık la n ır.
E le ştire l F e lse fe U su n y aln ızca görüngüleri b ile b ile c e ğ i s o n u
c u n a v a rd ık ta n s o n ra bile, d irim li D o ğ a a ç ısın d a n e n a z ın d a n
eşit ölçüde özııel ik i d ü ş ü n c e k ip i a r a s ın d a b ir se ç im y a p m a
o la n a ğ ı v ard ı, ve g id e re k K a n t’m a ç ım la m a sın a g ö re b ile D o ğ a
ü r ü n le r in in b ilg isin i y aln ızc a n ite lik , n e d e n ve e tk i, b ile şim ,
b ile ş e n le r vb. g ib i k a te g o r ile re s ın ırla m a m a g ib i b ir y ü k ü m
lü lü k söz k o n u s u y d u . Iç ereksellik ilkesi, b ilim se l u y g u la m a d a
s a p ta n ıp g e liş tirilm iş o lsa y d ı, D o ğ a n ın b ü tü n ü y le b a ş k a ve
d a h a y ü k se k b ir k ip te ird e le ııiş in e g ö tü re c e k ti.
130 M ANTIK BİLİMİ
§ 59
B u ilkeye g ö re b ü tü n b ir sınırsızlığı iç in d e k i Id e a şöyle o lacak tır:
U s ta ra fın d a n b e lirle n e n evrensellik, saltık so n -erek , İyi, d ü n y a d a
e d in ıs e lle ş tirile c e k tir, ve d a h a s ı, b ir ü ç ü n c ü ta r a f ın d a n , b u so n -
e re ğ iıı k e n d isin i k o y an ve o lg u sa lla ştıra n g ü ç, e.d . Tanrı ta ra fın
d a n ; ve b ö y le lik le O n d a , s a ltık G e rç e k lik te , o e v r e n s e llik ve
b irey sellik , ö z n e llik ve n e s n e llik k arşıtlık la rı ç ö z ü lü r ve b ağ ım sız
lık ta n ve g e r ç e k lik te n y o k s u n lu k la rı g ö ste rilir.
§ 60
A m a d ü n y a n ın so n -e re ğ in i im liy o r o la ra k g e tirile n İyi d a h a b aştan
s a lt bizim iy im iz o la ra k , bizim k ılg ın U s u m u z u n a h la k s a l yasası
o la r a k b e lir le n ir ; öyle k i, b ir lik d ü n y a d u r u m u n u n ve d ü n y a
o la y la r ın ın a h la k a n la y ış ım ız la b a ğ d a ş m a s ın d a n d a h a ö te y e
g e ç m e z ." B u n d a n b a ş k a , b u s ın ırla m a iç in d e b ile Son-erek, İyi
g ib i te r im le r b e lirle n m iş iz b ir e r so y u tla m a o la ra k k a lırla r, tıp k ı
Ödev o lm a sı g e re k e n şey gibi. D ahası, b u u y u m a karşı iç e riğ in d e
gerçek olmadığı sa p ta n m ış o la n karşısav u y a n d ırıla ra k y e n id e n ileri
s ü r ü lü r ve böylece u y u m sa lt öznel birşey o la ra k b e lirle n ir, — salt
o lm a s ı gereken, e .d . ay n ı z a m a n d a olgusallık ta ş ım a y a n b irşe y
o la r a k , — in a n ıla n b irşe y o la ra k ki, sa lt ö z n e l p e k in lik taşır,
g e rç e k lik te n , Id ea y a k a rşılık d ü ş e n o n e s n e llik te n yoksundur. —
B u ç e lişk i I d e a n ııı o lg u s a lla ş m a s ın ııı o r a d a İ d e a n m d a o la c a ğ ı
b ir za m a n a , b ir g e le c e ğ e e r te le n m e s i y o lu y la g iz le n m iş g ib i
g ö r ü n s e d e, za m a n g ibi d u y u sa l b ir k o şu l d a lıa ç o k ç e liş k in in b ir
ç ö z ü m ü n ü n te rs id ir ; ve k a rşılık d ü ş e n a n la k ta s a r ım ı o la ra k
so n su z ilerleme ise d o ğ r u d a n d o ğ ru y a o b itim siz o la r a k k o y u la n
ç e liş k in in k e n d is in d e n b a şk a b irşey d e ğ ild ir.
B ilg in in d o ğ a s ın a ilişk in o la ra k E le ş tire l F e ls e fe d e n kay
n a k la n a n ve ç a ğ ın b ir ö n y a rg ıs ın a , yaygın b ir v a rsa y ım a
d ö n ü ş m ü ş o la n s o n u ç ü z e r in e g e n e l b ir g ö z le m d e b u lu
n a b iliriz .
T ü ııı ik ic i d iz g e le r d e , a m a ö z e llik le K a n t’ııı d iz g e s in d e ,
te m e l ek sik liğ i e le v e r e n şey az ö n c e b a ğ ım sız o la ra k ve b u
Ek 1- E le ş tire l F e ls e f e n in b ü y ü k o lu m s u z y a ra rı a n la k - b e lir le n im le r in in
s o n lu lu ğ a a it o ld u k la r ı ve b u n la r ın iç e rs in d e d e v in e n b ilg in in G e rç e ğ e
ulasam ıy acağ ı k a n ısın ı g e ç e rli kılm ış o lm a sın d a yatar. A m a b u felsefe o d e n li
d e tek-yanlıdır, ç ü n k ü a n la k -b elirle n im le rin in so n lu lu k la rm ı b u n la rın yalnızca
bizim ö zn el d ü şü n c e m iz e a it o lm a la rın a b a ğ la r ve b u d ü ş ü n c e için k e n d in d e -
şeyin saltık b ir öte-yan k alm ası g e re k tiğ in i ile ri sü re r. O ysa g e rç e k te a n lak -
b e lirle n im le rin in so n lu lıık ları o n la rın ö z n e llik le rin d e yatm az; te rs in e b u n la r
k e n d ile r in d e s o n l u d u r l a r ve s o n lu lu k la r ın ın k e n d il e r i n d e g ö s te rilm e s i
g erek ir. B u n u n la b irlik te , K a n t’a g ö re d ü ş ü n d ü k le rim iz o n la rı d ü ş ü n e n biz
o ld u ğ u m u z iç in y a n lış tır la r . — Bu f e ls e f e n in d a h a ö te b i r e k sik liğ i d e
d ü ş ü n c e n in salt aıılatısal b ir b e tim le m e sin i ve b ilin c in k ıp ıla rın ın yalnızca b ir
s ıra la m a s ın ı v e riy o r o lm a sıd ır. Bu s ır a la m a h iç k u s k u s u z a n a n o k ta la rd a
d o ğ r u d u r , a m a b ö y le g ö r g ü l o la r a k b ir a r a y a g e t i r i l e n ş e y le r in z o r u n -
lu k la rın d a n h iç söz e dilm ez. B ilincin değişik e v releri ü z e rin e y a p ıla n d ü şü n sel
ird e le m e le rin s o n u c u o la ra k sö y le n en te k şey h a k k ın d a b irşe y le r b ild iğ im iz
h erşey in içe riğ in in yalnızca g ö rü n g ü o ld u ğ u d u r. Bu so n u ç so n lu d ü ş ü n c e n in
yalnızca g ö rü n g ü le rle ilgili o lm ası ö lç ü s ü n d e o nay lan ab ilir. A m a b u g ö rü n g ü
b a sa m a ğ ı ile h e rşe y b itm iş o lm az; te rs in e , b u n d a n d a y ü k se k b ir a la n d a h a
v a rd ır ki, K a n t F e lse fesi için u laşılm az b ir öte-yan o la ra k kalır.
D o l a y s iz B il m e [S e z g i]
§6i
E le ştirel F e lse fe d e d ü ş ü n c e öyle b ir y o ld a a n la şılır ki, öznelâıv ve
enson, ve ü s te s in d e n g e lin e m e z b e lir le n im i soyut evrensellik ya d a
b iç im se l ö z d e şlik tir; d ü ş ü n c e bö y lece k e n d i iç in d e s o m u t e v re n
sellik o la n G e rç e k lik ile k a rşıtlık iç in e k o y u lu r. D ü ş ü n c e n in Us
o la n b u e n y ü k se k b e lir le n im in d e k a te g o r ile r ir d e le m e a ltın a
a lın m a z . — K a rşıt d u r u ş n o k ta s ı ise d ü ş ü n c e n in y a ln ız c a tikel
o la n ın e tk in liğ i o la ra k g ö rü lm e s in d e n ve b u y o ld a b e n z e r o la ra k
G erçe ğ e erişm ey e y eteneksiz o ld u ğ u n u n b ild irilm e s in d e n o lu şu r.
. . . § 62 . . . .
T ik e lin e tk in liğ i o la ra k d ü ş ü n c e ü r ü n ve iç e riğ i o la ra k y aln ızc a
kategorileri alır. B u n la r, a n la k ta r a f ın d a n sıkı sıkıya tu tu ld u k la r ı
z a m a n , sın ırlı b e lir le n im le r , koşu llu , bağındı, dolaylı o la n ın
b iç im le rid ir le r . B u n la r a s ın ırlı d ü ş ü n c e iç in S o n su z ve G e rç e k
d iye b irşe y o la m a z ve o n la r a h iç b ir g e ç iş y a p ıla m a z (T a n r ın ın
v a r o lu ş u n u n ta n ıtla r ı n a k a r ş ı) . B u d ü ş ü ııc e - b e lir le n im le r in e
K a v ra m la r d a d e n ir, ve b ir n e s n e y i ka v ra m a k b u y ü z d e n o n a
ko şu llu ve dolaylı b irşe y b iç im in d e u la ş m a k ta n b a ş k a b irşe y
a n la m ın a g e lm e z ; b ö y le ce e ğ e r o n e s n e G e rç e k , S o n su z ve
K oşulsuz ise, k o şu llu ve dolaylı birşeye çev rilir ve böyle b ir y o ld a
G e rç e ğ i d ü ş ü n e r e k a y rım sa m a k y e rin e , te rs in e , G e rç e k g e rç e k
o lm a y a n b irşe y e evrilir.
T a n rı ve G e r ç e k ü z e r in e y a ln ız c a d o la y sız bilgiyi ile ri s ü r e n
b a k ış a ç ıs ın ın o rta y a k o y d u ğ u b ir ic ik y a lın p o le m ik b u d u r .
D a h a ö n c e k i b ir e v re d e iııs a n b iç im s e l o la ra k n ite le n e n h e r
tü r ta sarım s o n lu o la ra k ve b öylece so n su z için d eğ ersiz o la ra k
T a n r ıd a n u z a k la ş tır ıld ı ve b u y o lla T a n r ı o ld u k ç a b o ş b ir
v a rlığ a in d ir g e n d i. A m a o z a m a n la r d ü ş ü n c e - b e lirle ııim le ri
g e n e l o la r a k iııs a n b iç im s e l b ir b a ş lık a ltın d a to p a r la n m a z ,
te rs in e d ü ş ü n c e n in S altığ ın ta s a r ım la r ın d a n s o n lu lu ğ u g id e -
135
13 6 M ANTIK BİLİMİ
§ 63
Aynı z a m a n d a Gerçeklik Tin. içindir g ö rü şü öylesine v u rg u lu o la ra k
ile ri s ü r ü lü r ki, in sa n ı o lu ş tu ra n ın yalnızca Us ve u s u n ise T anrının
bilgisi o ld u ğ u b ild irilir. A m a d o la y lı b ilm e n in y a ln ız c a s o n lu
iç e rik le sınırlı olm ası g e re k tiğ i için, Us dolaysız bilvıe olarak, Inaııç
o la ra k alın ır.
1:1 [F rie d ric h H e in ric h Ja c o b i, Uber die Lehre des Spinoza in liri e.fm an den
Herrn Moses Mendelssokn (1 785), n e u e verm . A usgabe, 1789.)
l4|Jo s e p h Je rö ıııe L alan d e , 1732-1807, Fransız gökbilim ci.]
D Ü ŞÜ N C EN İN NESNELLİĞE KARŞI Ü Ç Ü N C Ü T U T U M U 137
§<34
B u d o la y sız b ilm e n in b ild iğ i S o n su z o la n ın , B e n g i o la n ın ,
T a n r ın ın tasarım ım ızda o ld u ğ u d e n li d e va r o ld u ğ u , ve b ilin ç te
b u tasarım ın o n u n varlığ ın ın p e k in liğ i ile d o la y sız ca ve ayrılıııa-
m a c a s m a b a ğ lı o ld u ğ u d u r .
D olaysız b ilm e n in b u ö n e rm e le ri ile çelişm eyi is te m e k felsefe
iç in e n a n la m s ız tu tu m la r d a n b iri o la c a k tır; te r s in e , o n u n
g id e re k b ü tü n b ir ev ren sel içeriğ in i a n la ta n b u eski ö n e rm e le
rin in , b u açıkça felsefi-olm ayan yolda bile olsa, b elli b ir ö lç ü d e
ç a ğ ın g e n e l ö n y a r g ıla r ı o lm u ş o lm a sı fe lse fe iç in s e v in d iric i
D Ü ŞÜ N C E N İN NESNELLİĞE KARŞI Ü Ç Ü N C Ü T U T U M U 139
§ 65
B u dolaysız b ilm e k o n u m u dolaylı b ilm e n in , yalıtılm ış o la ra k a lın
d ığ ın d a , G erçe k lik iç in yetersiz o ld u ğ u n u g ö s te rm e k le y etin m ez;
a m a k e n d in e özg ü yanı dolaysız b ilm e n in a n c a k d o lay lılığ ın dışlan
ması ile yalıtılmış o la ra k a lın d ığ ın d a G erçekliği iç e rik o la ra k alab i
le c e ğ i sa n ıs ın d a yatar. — B öyle b ir d ış la m a n ın k e n d is in d e sö zü
e d ile n b u k o n u m k e n d in i h e m e n m etafiziksel a n la ğ a , o n u n “ Ya—
Ya da” tu tu m u n a b ir g e ri d ü şü ş o la ra k ele v erir; b ö y le ce g e rç e k te
k e n d isi dışsal d olaylılık yoluyla ile rle m e tu tu m u n a g e ri d ü ş e r ki,
b u r a d a s o n lu lu k a la n ın ın tek-yaıılı b e lir le n im le r in e s a rılır ve
yanlış o la ra k b u a la n ı a rk a d a b ırak tığ ın ı sanır. G en e d e b u noktayı
d a h a ö te y e g ö tü r m e d e n b ıra k m a lıy ız ; d ışlay ıcı d o la y sız b ilm e
a n c a k bir olgu o la ra k ile ri s ü r ü lü r , ve b u r a d a G iriş b ö lü m ü n d e
o n u yalnızca b u dışsal b akış aç ısın d a n ele alabiliriz. S o ru n u n özü
k e n d i n d e g e lip d o la y sız lık ve d o la y lılık k a r ş ıtlığ ın ın m a n tık s a l
y ap ısın a dayanır. A m a b u k o n u m o lg u n u n d o ğ asın ı, e.d. K avram ı
ird e le m e y i yadsır, ç ü n k ü b ö y le b ir ir d e le m e d o la y lılığ a , ü ste lik
b ilg iy e b ir ile r le m e o la c a k tır. G e rç e k ir d e le m e , e .d . m a n tık s a l
D Ü ŞÜ N C E N İN NESNELLİĞE KARŞI Ü Ç Ü N C Ü T U T U M U 141
§ 66
B ö y lece b u r a d a d o lay sız b ilm e n in b ir olgu o la ra k a lın m a s ın ı
g e r e k tir e n n o k ta d a n d a h a ö te y e g e ç m iy o ru z . A m a b ö y le lik le
ir d e le m e deneyim a la n ın a , rnhbilim sel b ir f e n o m e n e y ö n e lir. —
B u b a k ım d a n e n s ır a d a n d e n e y im le r d e n b iri o la ra k b e lir tm e k
g e re k ki, k arışık o la n ve çok yüksek b ir d ü z e y d e dolaylılık iç e re n
ird e le m e le rin so n u ç la rı o ld u k la rı o ld u k ç a iyi b ilin e n G erçe k lik le r
k e n d ile r in i b ö y le b ir b ilg i ile ta n ış ık o la n b ir in in b ilin c in e
dolaysızca s u n a rla r . M a te m a tik ç i, tıp k ı b ir b ilim d e ö ğ r e n im
g ö rm ü ş o la n h e rk e s gibi, o ld u k ç a karışık b ir çö z ü m le m e süreciyle
varılan ç ö z ü m le ri dolaysızca k afasın d a taşır; ve h e r eğ itim li in sa n ,
a n c a k ço k y ö n lü b ir d e r in d ü ş ü n c e s ü r e c in d e ve u z u n b ir yaşam
d e n e y im in d e ü re tilm iş o la n p e k ç o k g e n e l b ak ış açısın ı ve ilkeyi
b ilg is in d e d o la y sız c a taşır. H e r h a n g i b ir tik e l b ilg i tü r ü n d e , ve
a y rıc a s a n a ts a l ve u y g ıılay ım sal b e c e r ile r d e u la ş tığ ım ız a k ıc ılık
ve u sta lık y alnızca böyle b ilg ilerin ya d a e tk in lik tü rle rin in o rtay a
ç ık a n h e r d u r u m d a dolaysızca b ilin c im iz d e , ve g id e r e k d ışa
y ö n e lik e tk in lik le r d e ve ö r g e n le riıııiz d e b u lu n u y o r o lm a s ın d a n
o lu şu r. — T ü m b u d u r u m la r d a b ilm e n in do lay sızlığ ı d o la y lılığ ı
y aln ızc a d ış la m a m a k la k alm az, te rs in e b u n la r b irb irle riy le ö y le
sin e b a ğ lıd ırla r ki, g id e re k dolaysız b ilm e dolaylı b ilm e n in ü r ü n ü
ve s o n u c u d u r.
Eşit ö lç ü d e b asm a k a lıp b ir b aşk a iç g ö rü d e dolaysız varoluşun
k e n d i d o la y lılığ ın a b a ğ lı o lu ş u d u r ; ü r e m e g ö z e c ik le ri ve
e b e v e y n le r ü re tm iş o ld u k la rı ç o c u k la r vb. a ç ıs ın d a n dolaysız
ve ö n v a r o lu ş la r d ır la r . A m a ü r e m e g ö z e c ik le ri, e b e v e y n le r,
g erç i v a ro ld u k la rı için g e n e l o la ra k dolaysız o lsalar d a, b e n z e r
o la ra k ü re tilm iş k en d ilik le rd ir; ve ç o c u k la r vb., v a ro lu şla rın ın
d o la y lılığ ın a b a k ılm a k sız ın , d o la y s ız d ırla r, ç ü n k ü vardırlar.
B e rlin ’d e olmam, b u dolaysız b u lu n u ş u m , b u ray a yapılm ış o la n
y o lc u lu k dolayısıyladır, o n u n la dolaylıdır.
§67
T a n rın ın , T ü ze lin ya d a Törelin dolaysız bilgisi söz k o n u s u o ld u
ğ u n d a — ki b a ş k a d u r u m la r d a iç g ü d ü , d o ğ u ş ta n id e a la r, sa ğ
d u y u , d o ğ a l u s vb. o la ra k a d la n d ır ıla n b e lir le n im le r , ya d a b u
k ö k e n s e lliğ e v e rile b ile c e k d a h a b a şk a b iç im le r d e dolaysız b ilg i
142 M ANTIK BİLİMİ
§68
S ö zü e d ile n d e n e y im le r d e k e n d in i d o la y sız b ilm e ile bağlı g ö s
te r e n b irşe y ü z e r in e d ay a n ılır. B u b a ğ ın tı ilk in y a ln ız c a dışsal,
g ö rg ü l b ir b a ğ la n tı o la ra k alın sa bile, g e n e d e k e n d in i — ü ste lik
g ö r g ü l ir d e le m e iç in b ile — ö z se l ve a y rıla m a z o la ra k ta n ıtla r,
ç ü n k ü d e ğ işm e z d ir. A m a, d a h a sı, e ğ e r b u dolay sız b ilm e g ö rg ü l
b ak ış a ç ıs ın d a n k e n d i b a ş ın a a lın ırsa , T a n rıy a ve ta n rıs a l o la n a
ilişkin b ilm e o ld u ğ u sü re c e , böyle b ir b ilin ç g en e llik le d u y u lu ru n ,
s o n lu n u n üzerine, d o ğ a l y ü re ğ in d o la y sız iste k ve e ğ ilim le r in in
üzerine b ir yükseliş o la ra k b e tim le n ir — b ir y ü k seliş ki, T a n rıy a
ve ta n rıs a l o la n a in a n c a g e ç e r ve o n l a r d a s o n la n ır , öyle k i b u
in a n ç dolaysız b ir b ilm e ve p ek in lik tir, a m a g e n e d e e şit ö lç ü d e
o d o la y lılık s ü r e c in i ö n g e re ğ i ve k o şu lu o la ra k alır.
D a h a ö n c e d e b e lir tild iğ i g ib i, T a n r ın ın v a r o lu ş u n u n s o n lu
varlık tan yola çıktığı söylenen o ta n ıtla rı b u yükselişi an latırla r,
ve aş ırı in c e b ir d ü ş ü n c e n in u y d u r m a la r ı d e ğ il a m a te rs in e
T in in k e n d is in in z o r u n lu o la ra k b a ş v u r d u ğ u d o la y lı k ılm a
e d im le r id ir le r — ü s te lik b u ta n ıtla m a la r ın s ır a d a n b iç im le ri
iç in d e eksiksiz ve d o ğ r u a n la tım la rın ı b u la m ıy o r o lsa la r bile.
§ 69
Ö z n e l I d e a d a n v a rlığ a sözü e d ile n o geçiş (§ 64) dolaysız b ilm e
k o n u m u için b aşlıc a ilgi a la n ın ı o lu ştu ru r, ve b u n u n özsel o la ra k
k ö k e n s e l, d o la y lılık sız b ir b a ğ la n tı o ld u ğ u ile ri s ü rü lü r. G ö rg ü l
o la ra k g ö r ü n e n b a ğ ın tıla r b ü tü n ü y le g ö z a r d ı e d ile r e k a lın
d ığ ın d a , b u o r ta - n o k ta kendi içinde s ö z c ü ğ ü n ta m a n la m ıy la
d o laylılığı g ö ste rir; ve d a h a sı, b u d o lay lılık b u r a d a k e n d i g e rç e k
b e lir le n im in d e o ld u ğ u g ib id ir, — d ışs a l b irş e y a ra c ılığ ıy la ve
o n u n y o lu y la d e ğ il, a m a k e n d in i k e n d i iç in d e s a p ta y a n b ir
d o la y lılık o la ra k . ....
§ 70 ..
Bu k o n u m u n ö n e s ü rü n ıü şu d u r: N e salt öznel b ir d ü şü n c e o la ra k
Id e a , n e d e salt b ir k e n d i için varlık G e rç e k tir; — yaln ızca k e n d i
için v arlık , I d e a ııın v arlığ ı o lm a y a n b ir v a rlık , E v re n in d u y u lu r,
so n lu v a rlığ ıd ır. B u n u n la öyleyse d o la y sız c a I d e a n m y a ln ız c a
v a rlık dolayısıyla ve e v rik o la r a k v a r lığ ın y a ln ız c a I d e a do la yı
sıyla Gerçek o ld u k la r ı ile ri s ü rü lm ü ş olur. D olaysız b ilm e n in savı
h ak lı o la ra k b e lirsiz , boş dolaysızlığı, so y u t v arlığ ı ya d a yaln ızca
k e n d i iç in b irliğ i d e ğ il, te rs in e İd ea n m V arlık ile b irliğ in i ister.
G e n e d e değişik b e lir le n im le r in b ir liğ in in y a ln ız c a a r ı d o la y sız
144 M ANTIK BİLİMİ
§71
B u k o n u m u n te k -y a n lılığ ı k e n d isiy le b ir lik te b e lli s o n u ç ve
b e lirle n im le r g e tir ir ki b u n la rın a n a çizg ileri şim d i te m e l ilk e le r
ü z e rin e s ü r e n ta rtışm a ile u y u m lu o la ra k o rta y a k o y u lacak tır, ilk
olarak, içeriğin doğası d e ğ il a m a bilincin olgusu G e rç e k lik ö lç ü tü
o la ra k o rtay a s ü r ü ld ü ğ ü için, öznel b ilu ıe ve “B e n kendi b ilin cim d e
p e k in b ir iç e r ik b u l u r u m ” in a n c a s ı g e r ç e k o la r a k b ild ir ile n in
te m e li olur. B e n im kendi b ilin c im d e b u ld u ğ u m b ö y le ce herkesin
b ilin c in d e b u lu n m a n o k ta s ın a d e k a b a rtıla ra k b ilin c in doğasının
k e n d isi diye g ö ste rilir.
Ö n c e le ri T a n r ın ın v a ro lu ş u n u n ta n ıtla rın ın a ra s ın a consensus
gentium d a a lın ırd ı ki, b u n a b aşv u ru C ic e ro ’ya d e k gider. Cou-
sensus gen tiu m ö n e m li b ir y e tk e d ir, ve b ir iç e r iğ in herkesin.
b ilin c in d e b u lu n m a s ın d a n o n u n b ilin c in d o ğ a s ın ın k e n d is in
d e yattığı ve o n u n için z o ru n lu o ld u ğ u v arg ısın a geçiş o ld u k ç a
kolaydır. B u genel uylaşım k a te g o risin d e eğitim siz in sa n ın b ile
g ö z ü n d e n k a ç m a y a n ö zsel b ir b ilin ç y a tıy o rd u : B ire y se lin
b ilin c i aynı z a m a n d a tikel, olum sal birşeydir. E ğ e r b u b ilin c in
d o ğ a s ın ın k e n d is i y o k la n m ıy o r, e.d . tik e l ve o lu m s a l y a n la rı
u z a k la ş tır ıla ra k d e r in - d ü ş ü n m e n in y o r u c u işle m i y o lu y la
k e n d in d e ve k e n d i için evrensel yanı b u lu n u p çık arılam ıy o rsa,
o z a m a n a n c a k b ir iç e rik ü z e r in e herkesin g ö r ü ş b irliğ i o
iç e riğ in b ilin c in d o ğ a s ın ın k e n d is in e ö z g ü o ld u ğ u b iç im in
d e k i s a y g ıd e ğ e r b ir ö n y a rg ıy a d a y a n a k sa ğ la y a b ile c e k tir.
D ü ş ü n c e n in k e n d in i böyle genel o la ra k b u lu n u y o r g ö s te re n i
zo ru n lu o la ra k b ilm e g e re k s in im i iç in consensus g en tiu m h iç
k uşkusuz y eterli d eğ ild ir; aıııa o lg u n u n o g e n e lliğ in in d o y u ru
c u b ir ta n ıt o la c a ğ ı varsayılsa b ile , T a n rıy a in a n m a y a n b ire y
D Ü ŞÜ N C E N İN N ESN ELLİĞE KARŞI Ü Ç Ü N C Ü T U T U M U 145
ve u lu s la r ın b u lu n u y o r o lm a sı g ib i b ir g ö z le m ü z e r in e o
ilk e d e n b u in a n c ın b ir ta n ıtı o la ra k v azg eçilm iştir.17 O ysa d a h a
kısası ve d a h a u y g u n u s a lt şu y a lın in a n ca yı ile ri s ü r m e k
o la c a k tır: B ilin c im d e b ir iç e riğ i g e r ç e k liğ in in p e k in liğ i ile
b u lu r u m ve b u n a g ö re b u p e k in lik tik el ö z n e o la ra k b a n a d eğ il
a m a T in in k e n d is in in d o ğ a s ın a aittir.
§ 72 ,
Dolaysız bilmen in g e rç e k liğ in ö lç ü tü o lm a sı g e r e k ir d ü ş ü n c e s in i
ikin ci olarak tü m b o ş in a n ç ve p u tp e r e s tliğ in g e rç e k lik o la ra k
b ild irilm e si ve iste n c in e n haksız ve g e le n e ğ e e n aykırı iç e riğ in in
a k la n m a s ı s o n u c u izler. H in tli iç in in e ğ in , m a y m u n u n , B ıa lı-
m a n ın ya d a L a m a n ın T a n rı o la ra k g e ç e r li o lm a s ın ın n e d e n i
d o la y lı b ilm e d e n i le n şey, u s la m la m a ya d a ta sım d e ğ ild ir, —
§73
S o n o la ra k , T anrıya ilişkin dolaysız b ilg in in yalnızca “T a n rı v a rd ır”
n o k ta s ın a d e k v a rm a s ı g e re k ir, “T a n rı nedir?” s o r u s u n a d e ğ il;
ç ü n k ü b u s o n u n c u s u b ir b ilg i o la ca k ve d o la y lı b ilm e y e g ö tü r e
c e k tir. B ö y lece T a n r ı d in in n e s n e s i o la ra k k e s in lik le genelde
Tanrıya, b e lirsiz d u y u lu r ü s tü n e sın ırla n m ış ve d in ise iç e riğ in d e
e n a z ıııa in d ir g e n m iş olıır.
E ğ e r bir Tanrı o ld u ğ u in a n c ın ı k o r u m a k , ya d a g id e r e k b u
in a n c ı y a ra tm a y ı b a ş a r m a k g e r ç e k te n z o r u n lu o lsa y d ı, o
za m a n d in se l b ilg in in e n k ü ç ü k k ırın tısın ı b ir k az an ç sayabileıı
ve k ilisesin d e o ç o k e s k id e n A tin a ’d a b u lu n m u ş ve Bilinmeyen
Tanrıya, s u n u lm u ş a lta ıa g e ri d ö n e n ç a ğ ın y o k s u llu ğ u n a şaşır
m a k g e re k ird i.
§ 74 ;
H e n ü z dolaysızlık hiçinim in g e n e l d o ğ a s ın ı k ısa c a b e lir tm e m iz
g ere k iy o r. K e n d isi tek-yanlı o ld u ğ u iç in iç e riğ in i d e te k -y an lı ve
b ö y le c e sonlu y a p a n y in e b u b iç im in k e n d is id ir. Evrensele b ir
so yu tlam anın te k -y a ııh h ğ ın ı v e rir ve b ö y le ce T a n r ı b e lirle n m iş iz
b i r v a rlık o lu r; oysa T in a n c a k ken d isin i k e n d i iç in d e ken d i ile
dolaylı kılan birşey o la ra k b ilin d iğ i sü re c e T an rı o la ra k g ö rü leb ilir.
Salt b öylece somuttur, d irim li ve T in d ir; T a n rın ın T in o la ra k bilgisi
ta n ı b u n e d e n le d o la y lılığ ı k e n d i iç in d e k a p s a r. — D o lay sızlık
b içim i tikel o la n a kendi kendisi ile bağıntılı olma b e lirle n im in i verir.
A m a tikel olıııa s ö z c ü ğ ü n tam an lam ıy la k e n d in i d ışın d a k i başka
b irş e y ile b a ğ ın tılı k ılm a d ır ; o b iç im y o lu y la so n lu o la n s a ltık
o la ra k k o y u lm u ş o lu r. D olaysızlık b içim i b ü tü n ü y le so y u t o la ra k
her içeriğe karşı ilgisiz ve ta m b u n e d e n le h e r iç e riğ e k a rşı d u y arlı
o ld u ğ u için, p u tp e re s t ve a h la k a aykırı içeriği d e tıp k ı k a rşıt içerik
g ib i onaylayabilir. Y alnızca b u iç eriğ in b ağ ım sız o lm a d ığ ı, te rsin e
bir başkası ile dolaylı o ld u ğ u iç g ö rü s iıd ü r ki o n u s o n lu lu k ve
g erç ek siz liğ in e in d irg e r. Böyle b ir içgörii, içerik dolaylılığı k en d isi
ile b irlik te taşıd ığ ı için, dolaylılık kapsayan b ir bilg id ir. B ir içerik
a n c a k b ir b aşkası ile d o laylı k ılm m a d ığ ı, so n lu o lm a d ığ ı, öyleyse
k e n d in i k e n d i k e n d is i ile do lay lı k ıld ığ ı ve b ö y le c e d o la y lılık ve
ay n ı z a m a n d a k e n d i ile d o la y sız ilişki o ld u ğ u s ü r e c e G e rç e k
D Ü ŞÜ N C EN İN NESNELLİĞE KARŞI Ü Ç Ü N C Ü T U T U M U 147
§ 75
G erçe ğ e y ö n e lik d ü şü n c ey e v erilen b u ü ç ü n c ü tu tu m u n yargılan
ması a n c a k b u d u ru ş n o k ta sın ın k e n d i iç in d e dolaysızca b ild ird iğ i
ve o n a y la d ığ ı b ir k ip te y e rin e g e tirile b ilird i. B ö y lelik le, d o lay sız
b ir b ilm e n in , e .d . is te r b a şk a sı ile is te r s e k e n d i iç in d e k e n d is i
ile o ls u n d o la y lılık o lm a k sız ın y e r a la n b ir b ilm e n in v a r olduğu
b ir olgu o la r a k y a n lışla n m ış o lu r. B e n z e r o la ra k , d ü ş ü n c e n in
ya ln ızca başka birşey ile dolaylı — s o n lu ve k o ş u llu — b e lir le
n im le r d e ile rle d iğ i, ve y ine d o la y lılık ta b u d o la y lılığ ın k e n d is in i
o rta d a n k a ld ırm a d ığ ı g ö rü ş ü n ü n b ir o lg u n u n g erç ek liğ in i ta şım a
d ığı d a aç ık la n m ış olur. Ö te y a n d a n , tek-yanlı dolaysızlıkta o ld u ğ u
g ib i te k -y a n lı d o la y lılık ta d a ile r le m e y e n b ir b ilg in in b ir olgu
o ld u ğ u n u g ö s te rm e k iç in M a n tığ ın k e n d is i ve bütün, bir Felsefe
örnektir.
§ 76
D olaysız b ilm e n in ilk e sin i y u k a rıd a k e n d is iy le b a ş la d ığ ım ız s a f
M etafizik ile b a ğ ın tı iç in d e ele a lırsa k , b u k a rş ıla ş tırm a d a o n u n
b u M etafiziğ in y a k ın la rd a K artezyen F elsefe o la ra k alm ış o ld u ğ u
b a ş la n g ıç n o k ta s ın a geri döndüğü g ö rü le c e k tir. H e m J a c o b i h e m
d e D escaı tes ile ri s ü r e r le r ki:
(1) D ü şü n ce ile d ü ş ü n e n in v a rlığ ın ın y alın ay rılm a z lığ ı —
Cogito, ergo su m — ş u n u n la b ü tü n ü y le a y n ıd ır: B a n a b ilin ç te
“B e ıı”in varlığı, olgıısallığı, v a ro lu şu dolaysızca b ild irilir (D escar-
tes ay n ı z a m a n d a k e s in lik le d ü ş ü n c e ile g e n e l o la ra k bilinci
a n la d ığ ın ı b ild irir — Principia philosophiae I, 9 ), ve b u ayrılm azlık
148 M ANTIK BİLİMİ
§77
B u iki k o n u m u n a y rım la rı ise; (1) K artezyen F elsefe b u ta n ıtla n
m a y an ve ta m tla ııa m a z o la ra k a lm a n v a rsa y ım la rd a n ileriye daha
öte a çınan bilgiye g e ç e r ve b u yo ld a m o d e rn b ilim le re k ay n ak lık
”sD escartes, Principia philasophiae, I, 15: “Magis hoc (ens sunim e p erfectu m
existere) cre.det, si a tte n d a t, nııllius alterius rei ideaııı a p ııd se inveniri, in qııa
eo d em nıo d o n ecessariam existentiam c ontineri aniıııadvertat; intelliget, illam
id e a m e x h ib e re v e ra m e t im m u ta b ile m n a tu ra m , q ııa e q u e non pole.sl. non
exi.st.ere, cum n ecesseria existentia in ea aml.ineal.ur [ (O k u r) e ğ e r başka hiçbir
şey d u r u m u n d a k e n d is in d e z o ru n lu v a ro lu şu aynı y olda k apsayan b ir id ea
b u lam a d ığ ın a d ik k at e d e rse (e n eksiksiz olgusallığın v a ro ld u ğ u n a ) d a h a çok
inanacaktır, ç ü n k ü böylece anlayacakur ki bu idea g erçek ve değişm ez bir doğa
s e rg ile r — b ir d o ğ a ki va ro lm a k sa m olamaz, ç ü n k ü onda z o r u n lu v a ro lu ş
kapsanır]." B u n u izley en ve dolay lılık g e tir e n b ir ta n ıtla m a gibi g ö r ü n e n
a n la tım ın b u ilk te m e le h iç b ir k atkısı y o k tu r. — S p in o z a ’d a d a d u r u m
b ü tü n ü y le ay n ıd ır: T a n rın ın özü, e.d. soyut tasarım , v a ro lu ş u k e n d i iç in d e
kapsar. S pinoza’nm ilk tanım ı causa sui ü zerin ed ir ve b u n u şöyle açıklar; “cujus
essentia involvit existentiam ; sive id, cujus natura non pntesl concipi, nisi existens”
[“özü varoluş iç e re n ya d a doğası varolmaksızın la.sarl.anam.ayan”; Tantalim , 1.
T an ım ]; — K avram ın V arlıktan ayrılm azlığı tem el b e lirle n im ve varsayım dır.
A m a h a n g i K avram b u V a rlık tan ayrılm azlığı içe rir? Sonlu şeylerinki, değil,
ç ü n k ü b u n la r öyle b ir d o ğ a d a d ırla r ki v a ro lu şla rı olumsal ve yaratılm ış b ir
varoluştur. — S p in o za’d a [ Törebilim] bir tam ü a n ıa ta ra fın d a n izle n en “T anrı
[...] z o ru n lu o la ra k v a r d ır ” b iç im in d e k i 11. Ö n e r m e , ve y in e “T a n rın ın
varoluşu ve özü bir ve aynıdır” biçim indeki 20. Ö n e rm e yüzeysel bir tanıdam a
biçim ciliği su n a rla r. “T a n rı g e n e l o lara k (ve h iç kuşkusuz b iric ik ) T ö zd ü r;
a m a T öz causa .vuidir, öyleyse T a n rı z o r u n lu o la r a k v a r d ır ” d e m e k , T a n rı
K avram ı ve Varlığı ayrılam az o la n d ır d e m e k te n başka birşey değildir.]
D Ü ŞÜ N C E N İN NESNELLİĞE KARŞI Ü Ç Ü N C Ü T U T U M U 149
• ... . . . § ? 8 . . .
iç e r iğ in ya d a b ilm e n in b ağ ım sız b ir d o la y sız lığ ı ile b u n a k a rşı
e ş it ö lç ü d e b a ğ ım sız ve o n u n la b a ğ d a ş m a z o lm a sı g e r e k e n b ir
d o la y lılık a r a s ın d a k i karşıtlık ilk in s a lt b ir varsayım ve te m e lsiz
b ir inanca o ld u ğ u için b ir y an a b ırak ılm alıd ır. Yiııc, b ilim e g irişte
iste r ta s a r ım d a n isterse d ü ş ü n c e d e n a lın m ış o ls u n la r tü m b a şk a
v arsayım ya d a ö n y a rg ıla rd a n d a v a z g e ç ilm e lid ir; ç ü n k ü b u tü r
tü m b e lir le n im le r i ilk kez sın a y ac ak ve k e n d ile r in d e ve karşısav-
la r m d a n e y in b u lu n d u ğ u n u sa p ta y a c a k o la n şey b ilim d ir.
K u ş k u c u lu k , tü m b ilg i b iç im le r in e u y g u la n a n o lu m s u z b ir
b ilim o la ra k , k e n d in i b ö y le v a rs a y ım la rın h iç liğ in i g ö s te r e n
b ir giriş o la ra k sunabilir. A m a k u şk u c u b ir giriş yaln ızca sıkıcı
o lm a k la k a lm a y a c a k , ay rıc a g e re k s iz d e o la c a k tır, ç ü n k ü
ey tişim sel o la n ın k en d isi, az s o n r a g ö s te rile c e ğ i g ib i, o lu m lu
b ilim in ö z se l b ir k ıp ısıd ır. Y ine, K u ş k u c u lu k s o n lu b iç im le ri
a n c a k b ilim s e llik te n u z a k g ö rg ü l b ir y o ld a b u la b ilir ve v erili
o la ra k a la b ilir. Böyle s o n u n a d e k v a r d ır ıla n b ir k u ş k u c u lu k
is te m in d e b u lu n m a k B ilim in herşeye u y g u la n a n bir ikircim
§ 79 •
M a n tık s a lın b iç im a ç ıs ın d a n ü ç y a n ı v a rd ır: ( a ) soyut ya d a
anlayan., (P) eytişimsel ya da olunısuz-ussal, (y) kurgul ya d a olum lu-
ussal.
B u ü ç y an M an tığ ın ü ç bölüm ünü o lu ştu rm a zlar, a m a m antıksal-
olgusal herşeyiıı, e.d . lıe r K av ram ın ya d a g e n e l o la ra k g e rç e k
o la n h e rş e y iıı kıpılarıdırlar. T ü m ü d e ilk k ıp ın ın , A n la m a
k ıp ısın ın a ltın a g etirileb ilir ve böy lece b irb irle rin d e n yalıtılm ış
o la r a k tu tu la b ilir le r ; a m a b ö y le y k e n G e rç e k lik le ri iç in d e
g ö r ü le m e z le r. — B u ra d a M a n tık sa lın b e lir le n im le r i ü z e r in e
y a p ıla n a ç ık la m a d a tıpkı b ö lü m le n iş g ibi y in e salt b ir ö ııcele-
n ıe d ir ve b ir a n la tı d o ğ a s m d a d ır.
§ 80
( a ) D ü ş ü n c e A n la k o la ra k d u r a ğ a n b e lir le n im le r d e ve b u n la r ın
b a ş k a la rın a karşı ay rım la rın d a d u r u p kalır; o n u n için böyle sın ırlı
so y u t b irşey k e n d i için kalıcı ve v a ro la n birşey o la ra k g e ç e rlid ir.
Ek. G enel olarak düşünce ya da giderek Kavram söz konusu olduğu zaman
göz önüne getirilen çoğunlukla yalnızca Anlağın etkinliğidir. Ve hiç kuşkusuz
düşünce ilk olarak anlayan düşüncedir, ama orada durup kalmaz, ve Kavram
yalnızca anlak-belirleııimi değildir. — Anlağın etkinliği genel olarak içeriğine
evrensellik biçimi vermekten oluşur; ve dahası Anlak yoluyla koyulan evrensel
soyııtbir evrenseldir ki,böyleolarak katı birbiçiıııde tikelin karşısında tutulur,
am a bu yolla aynı zam anda kendisi de yine bir tikel olarak belirlenir.
N esnelerine karşı ayrıştırıcı ve soyutlayıcı bir yolda davranan A nlak bu
nedenle h er zaman somut olanla ilgilenen ve onda durup kalan dolaysız
sezginin ve duyum un karşıtıdır.
Bir bütün olarak düşünceye karşı yönelen ve onun katı ve tek-yanlı olduğu
ve tutarlı olarak geliştirildiğinde zararlı ve yıkıcı sonuçlara götürdüğü
biçim indeki o sık yinelenen suçlam alar Anlak ve duyum arasındaki bu
karşıtlıkla ilgilidir. Eğer içerikleri açısından aklanıyorlarsa, bu suçlam alara
verilecek ilk yanıt bundan genel olarak düşüncenin ya da özel olarak ussal
151
152 M ANTIK BİLİMİ
d ü ş ü n c e n in d e ğ il, a m a a n c a k a n la k d ü z e y in d e k i d ü ş ü n c e n in e tk ile n d iğ i
b iç im in d e o lac ak tır. B u n u n la b irlik te e k le m e k g e re k ki, y a ln ız c a a n la m a
işlevindeki d ü ş ü n c e n in h a k k ı ve d e ğ e ri d e h iç d ııra k sa m ak sız ın ta n ın m a lıd ır
ve b u d e ğ e r g e n e l o la r a k k u ra m s a l o ld u ğ u g ib i k ılg ısa l a la n a d a A n la k
olm ak sızın h iç b ir sa ğ lam lığ ın ve b e lirliliğ in g ire m e m e si o lg u s u n d a yatar. Bu
b a k ım d a n bilgiyi ilg ilen d iren ilk şey ö n ü n d e b u lu n a n n e sn e le ri belirli ayrım ları
iç in d e y a k a la m a k , ve b ö y le c e D o ğ a n ın ir d e le n iş in d e ö r n e ğ in ö z d e k le ri,
ku v v etleri, tü rle ri vb. a y ırd e tm e k ve b u y a lıtılm ış lık la rm d a k e n d ile ri için
sa p ta m a k tır. D ü ş ü n c e b u r a d a A n la k o la ra k d a v ra n ır ve ilkesi ö zd eşlik , y alın
k e n d i ile b a ğıntıdır. B ilgide b ir b e lirle n im d e n b ir b aşk asın a ilerleyişi k o şu llan
d ır a n ilk in b u ö z d e ş lik te n ba şk a sı d e ğ ild ir. B öylece ö r n e ğ in M a te m a tik te
b ü y üklük, tü m b aşk a b e lirle n im le rin g özardı edilm esiyle, ü z e rin e ile rle m e n in
d a y a n d ığ ı genel b e lirle n im d ir. B u n a g ö re , G e o m e trid e b e tile r b irb ir le ri ile
k a rşıla ştırılır ve ö z d e şlik le ri b u y olla sa p tan ır. Y ine, b ir b a şk a b ilg i a la n ın d a ,
ö r n e ğ in T ü ze b ilim in d e , ilk o la ra k ö zd eşlik ü z e rin d e ile rle n ir. B u ra d a b ir
b e lir le n im d e n b ir başkası ç ık a rsa n ırk e n b u ç ık a rsa m a ö z d eşlik ilk e sin e g ö re
ile rle m e d e n başka birşey değildir. — K u ra m d a old u ğ u gibi kılgıda d a A nlaktan
v azgeçilem ez. K a ra k te r d a v ra n ışta özseldir, ve k a ra k te rli b ir in sa n a n la k lı b ir
in s a n d ır ki, b ö yleyken b e lirli e re k le ri göz ö n ü n d e tu ta r ve b u n la r ı sıkı sıkıya
izler. K im b ü y ü k b irşe y y a p m a y ı isterse, G o e th e ’n in d e d iğ i g ibi, k e n d in i
sın ırla m ay tb ilm elid ir. B u n a karşı kim herşeyi isterse, g e rç e k te h içbirşey istiyor
d e ğ ild ir ve h içb irşe y b a şa ra m a z . D ü n y a d a ilginç p e k ç o k şey v a rd ır; Ispanyol
şiiri, kim ya, politik a, m ü z ik — , tü m ü d e çok ilg in ç tir ve b u n la ra ilgi d u y m a d a
h iç b ir k ö tü lü k a ra n m a s ı g e re k m e z ; a m a b ir b irey o la ra k b e lirli b ir d u r u m d a
b irş e y o rta y a ç ık a ra b ilm e k iç in b e lirli b irşe y e s a rılm a lı ve g ü ç ç o k y a n a
dağ ıtılm am alıd ır. Yine, h e r m esle k te ö n e m li o lan o n u n A n la k ile izlenm esidir.
B ö y le c e ö r n e ğ in y a rg ıç y a s a la r a s a r ılm a lı, o n l a r l a u y u m lu y a r g ıla r d a
b u lu n m a lı, ve ş u n d a n ya d a b u n d a n e tk ile n m e m e li, sa ğ ın a s o lu n a b a k m a k
sızın ve h iç b ir ö z re izin v e rm e k siz in d a v ra n m a lıd ır. — D a h ası, g e n e l o lara k ,
A nlak özsel b ir ek in kıpısıdır. E ğitim li b ir insan b u la n ık ve b elirsiz izlen im lerle
y e tin m e z , te rs in e n e s n e le r i k a tı ve sağ lam b e lirlilik le ri iç in d e k av rar; b u n a
karşı eğitim siz in sa n g üvensizlik için d e ileri g e ri y a lp a lar ve söz k o n u su birşey
ü z e r in e o n u n la b ir a n la şm a y a v a rm a k ve ele a lın a n b e lli b ir n o k tay ı k a ra rlı
o la ra k göz ö n ü n d e tu tm a s ın ı sa ğ la m a k çoğu kez b ü y ü k ç a b a la ra p atlar.
Ö te y a n d a n , ö n c e k i ta rtışm a y a g ö re , g e n e ld e M a n tık sal y a ln ız ca ö zn el
b i r e tk in lik o la r a k d e ğ il a m a te rs in e b ü tü n ü y le e v re n se l ve b ö y lec e aynı
z a m a n d a n e sn e l o lara k a n la şıld ığ ın d a, b u olgu uyg u lam asın ı A nlakta, M an tık
sa lın b u ilk b iç im in d e d e b u lu r. A nlak b u n a g ö re T a n rın ın iyiliği d e n ile n şeye
k a rş ılık d ü ş ü y o r o la r a k g ö rü le b ilir , e ğ e r b u iy ilik te n s o n lu ş e y le rin var
o ld u k la rı, b ir k a lıc ılık ta ş ıd ık la rı a n la şılıy o rsa. B ö y lec e ö r n e ğ in D o ğ a d a
T a n r ın ın iyiliği d e ğ iş ik h a y v an sal ve b itk ise l s ın ıf ve t ü r l e r i n k e n d ile r in i
s ü r d ü r m e le r i ve s e rp ilip g e lişm e le ri için g e re k sin d ik le ri h e rşe y in sa ğ lan m ış
o lm a sı o lg u su n d a tan ın ır. Y n e in sa n için d e d u r u m b ö y le d ir ve o da, h e m b ir
b ire y o lara k h e m d e b ü tü n b ir u lu s olarak, kalıcılık ve gelişim i için g e re k e n le ri
M A NTIĞIN KAVRAMI VE BÖ LÜM LENİŞİ 153
§81
(P) Eytişim sel k ıp ı bö y le so n ln b e lir le n im le r in k e n d i k e n d ile r in i
o r ta d a n k a ld ır m a la r ı ve k a rş ıtla rın a g e ç işle rid ir.
(1) E y tişim se l k ıp ı A n la k ta r a f ın d a n k e n d i b a ş ın a y alıtılm ış
o la ra k a lın d ığ ın d a , özellikle bilim sel K av ram lard a g ö r ü n d ü ğ ü
g ib i, K u ş k u c u lu ğ u o lu ş tu r u r ; K u ş k u c u lu k ey tişim sel k ıp ın ın
s o n u c u o la r a k y aln ızc a o lu m s u z la m a y ı k a p sa r. (2) E ytişim
g e n e llik le d ışs a l b ir s a n a t o la ra k g ö r ü lü r , öyle ki b a ş ın a
b ııy r u k lu ğ u ile b e lirli K a v ra m la ra b ir k a rışık lık g e tir ir ve
154 MANTIK BİLİMİ
§ 82
(y) K u rg u l ya d a O lum lu-U ssal k ıp ı k a rş ıtlık la rı iç in d e k i b e lir le
n im le r in b ir liğ in i kav rar, — b u n la r ı n ç ö z ü lü ş ve g e ç iş le r in d e
k a p s a n a n olu n d u öğe.
(1) E y tişim in olum lu b ir s o n u c u v ard ır, ç ü n k ü belirli b ir içerik
ta ş ır ya d a s o n u c u g e r ç e k te boş, soyut yo klu k d e ğ il a m a belli
belirlenimlerin o lu m su z la n m a sıd ır; ve b u n la r so n u ç ta k a p s a n ır
lar, ç ü n k ü s o n u ç dolaysız b ir yokluk d e ğ il a m a b ir s o n u ç tu r.
(2) B u U ssa l [so n u ç ] d ü ş ü n s e l ve g id e r e k so y u t o lm a s ın a
k arşın aynı z a m a n d a somuttur, ç ü n k ü yalın, biçimsel b irlik d eğ il,
te rs in e ayrı belirlenim lerin birliğidir. Ö yleyse b ü t ü n ü n d e
fe ls e f e n in y a lın s o y u tla m a la rla ya d a b iç im s e l d ü ş ü n c e le r le
h iç b ir işi y o k tu r, te rsin e , felsefe y aln ızc a s o m u t d ü ş ü n c e le rle
ilg ilen ir. (3) K u rg u l M a n tık ta yalın A n la k M a n tığ ı k a p s a n ır ve
b u s o n u n c u s u o n d a n h e m e n tü r e tile b ilir ; y a p ıla c a k te k şey
o n d a n y a ln ız c a E ytişim sel ve U ssa l y a n la r ı u z a k la ş tırm a k tır;
b öylece sıradan M antık o la ra k b ilin e n şeye d ö n e r, so n lu lu k la rı
iç e r s in d e s o n s u z say ılan ç e şitli d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in i
to p a rla y a n b ir anlatıya in d irg e n ir.
Ek. Ussal öğe ipm ğro«göre yalnızca fe lsefe n in iyeliği o lm a k tan öylesine u z ak tır
ki, te rs in e , e ğ itim in ve tin sel g elişim in h a n g i b a s a m a ğ ın d a o lu rla rsa o lsu n la r
tü m in sa n la r için b u lu n d u ğ u söylenm elidir; ve b u a n la m d a d ır ki insan e sk id en
b e ri h a k lı o la ra k ussal b ir varlık o la ra k a d la n d ırılm ış tır. U ssal o la n ı b ilm e n in
g ö rg ü l g e n e l yolu ilk ö n c e önyargı ve varsayım yolu d u r, ve U ssalın ırası, ö n c ek i
ta rtışm a y ı iz le rs e k (§ 45 ), g e n e l o la ra k k o şu lsu z b irşe y ve b ö y lec e k e n d i
b e lirliliğ in i k e n d i iç in d e k apsayan b irşe y o lm a k tır. Bu a n la m d a in sa n h e r
şey d e n ö n c e T anrıyı biliyorsa, ve o n ıı b ü tü n ü y le ö z -b elirle n im li b irşey o la ra k
biliy o rsa, U ssal o la n ı bilir. Y ine, b ir y u rtta ş ın k e n d i ü lk esi ve b u n u n y a sa la rı
ü z e rin e bilgisi U ssalın b ir bilgisi olacaktır, e ğ e r b u n la r o n u n için o n la ra k e n d i
birey sel iste n c i ile b o y u n e ğ eceğ i k o şu lsu z ve aynı z a m a n d a ev ren se l g ü ç le r
o la ra k g e ç e rli ise le r; ve aynı a n la m d a , ç o c u ğ u n bilgisi ve isten ci d e ussaldır,
e ğ e r b ü y ü k le rin in iste n c in i b iliyor ve istiyorsa.
D a h a s ı, g e n e ld e K urgul kıpı, düşünülm ekte o ld u ğ u sü re c e , U s sa ld a n (ve
h iç k u şk u s u z O lu m lu -U s s a ld a n ) b a şk a b irşe y d e ğ ild ir. G ü n d e lik y a ş a m d a
Spekülasyonyada Kurgu an latım ı o ld u k ça b u la n ık ve aynı z am an d a a ltg ü d ü m lü
b i r a n l a m d a k u lla n ılır , ö r n e ğ in e v lilik ya d a te c im a la n ı n a d ü ş e n b i r
158 M ANTIK BİLİMİ
§83
M a n tık ü ç b ö lü m e ayrılır: ■ :
I. Varlık öğretisi,
II. Öz öğretisi,
III. K a v ı anı ve Idea öğretisi,
Eş deyişle, ü ç D ü ş ü n c e Ö ğ re tis in e ayrılır:
I. D olaysızlığı iç in d e , — kendinde K avram .
II. Yansım ası ve dolaylılığı iç in d e , — K av ram ın kendi-için-varlığı
ve g ö rü n ü şü .
III. K e n d i içine geri d ö n m ü şlü ğ ü ve g e lişm iş k e ııd is in d e -k a lış ı
iç in d e , — kendinde ve kendi için K avram .
§ 84
V arlık s a lt ke ndinde K av ram d ır; b e lir le n im le r i ‘ olan b e lir le n im
le r d ir ve a y rım la rı iç in d e b ir b ir le r in e k a rşı b ir e r İla d a d ır la r , ve
d a h a ö te b e lir le n im le ri (eytişim selin b iç im i) başkasına b ir geçiştir.
B u ö te -b e lir le n im kendinde v a ro la n K a v ra m ın h e m e n b ir ortaya
koyuluşu ve b ö y le lik le açılışı ve aynı z a m a n d a V arlığ ın kendi-içine-
gidişi, k e n d i iç in d e b ir d erin leşm e sid ir. K av ram ın V arlık a la n ın d a
a ç ın ıla n ışı V arlığ ın b ü tü n lü ğ ü o lu rk e n , b ö y le lik le V arlığ ın d o la y
sızlığı ya d a V arlık o la ra k V arlık b iç im i d e o r ta d a n k alk ar.
§85
V arlığ ın k e n d is i ve o n u iz ley e n b e lir le n im le r i, ve ay rıc a g e n e l
o la ra k m a n tık sa l b e lirle n im le r S altığın ta n ım la rı o la ra k , T anrının
metafınksel tanım ları o la ra k g ö rü le b ilirle r; ya d a, d a h a ta m o la ra k ,
h e r z a m a n y a ln ız c a b ir a la n ın ilk y a lın b e lir le n im i, ve s o n r a ,
a y rım d a n yalın k e n d i ile b ağ ın tıy a g e ri d ö n ü ş o la ra k , ü ç ü n c ü s ü .
Ç ü n k ü T a n rıy ı ıııe ta fiz ik s e l o la ra k ta n ım la m a k d o ğ a s ın ı g e n e l
o la ra k düşüncelerde a n la tm a k d e m e k tir; ve M a n tık lıe n ü z d ü ş ü n c e
b iç im in d e o ld u k la r ı s ü re c e tü m d ü ş ü n c e le r i k ap s ar. B u n a k a rşı
ikinci b e lir le n im le r ise, ayrımları iç in d e b ir e r a la n o la ra k , so n la
m ı n ta n ım la r ıd ır la r . A m a ta n ın ı b iç im i k u lla n ıla c a k o lu r s a , b u
ta s a rım s a l b ir d a y a n a ğ ın g ö z ö n ü n e g e tir ild iğ in i im le r; ç ü n k ü
S a ltık b ile , T a n rıy ı d ü ş ü n c e n in a n la m ve b iç im in d e a n la tm a s ı
g e r e k e n b irş e y o la ra k , y ü k le m i ile, d ü ş ü n c e le r d e k i b e lirli ve
e d im s e l a n la tın ı ile ilişki iç in d e sa lt sa n ısa l b ir d ü ş ü n c e , k e n d i
iç in b e lirsiz b ir d a y a n a k o la ra k kalır. D ü ş ü n c e , b u r a d a h e rş e y in
ç e v re s in d e d ö n d ü ğ ü o lg u , y a ln ız c a y ü k le m d e k a p s a n d ığ ı iç in ,
ö n e r m e b iç im i d e tıp k ı o ö z n e gibi b ü tü n ü y le g e re k siz b irşe y d ir
(bkz. § 31, ve a ş a ğ ıd a Y argı ile ilg ili b ö lü m [§ 166 v s.]).
160
VARLIK Ö Ğ R ETİSİ 161
olmaya son verir. Nicelikhum. karşı Varlığa dışsal, onun için ilgisiz belirliliktir.
Böylece, örneğin bir ev, ister büyük olsun isterse küçük, ne ise öyle kalır, ve
kırmızı, ister açık olsun isterse koyu, kırmızı kalır. Varlığın üçüncü basamağı,
Ölçü, ilk ikisinin birliğidir, nitel Nicelik. Tüm şeylerin Ölçüleri vardır, e.d. nicel
olarak belirlidirler, ve şu ya da bu büyüklükte olm alarına karşı ilgisizdirler;
am a aynı zam anda bu ilgisizliğin de sınırı vardır ki, biraz daha çok ya da az
ile aşılırsa şeyler olmuş oldukları gibi olmaya son verirler. Ölçüyü İdeanın
ikinci ana alanına, Öze ilerleme izler.
Varlığın burada değinilen üç biçimi, yalnızca ilk olmaları nedeniyle, aynı
zam anda en yoksul, e.d. en soyut biçimlerdir. Dolaysız, duyusal bilinç, aynı
zamanda düşünen olarak davrandığı sürece, özellikle soyut Nitelik ve Nicelik
belirlenimleri ile sınırlıdır. Bu duyusal bilinç genellikle en somut ve bu yüzden
aynı zam anda en varsıl bilinç olarak görülür; bu gene de salt gerece göre
böyledir, am a düşünce içeriği açısından ise gerçekte en yoksul ve en soyut
bilinçtir.
... a
Nitelik , :
a. Varlık
§ 86
A n Varlık b a ş la n g ıc ı y ap a r, ç ü n k ü b e lir le n im s iz , y a lın , d o la y sız
b irşey o la ra k o d e n li d e a rı d ü ş ü n c e d ir ; ilk b a ş la n g ıç ise d o la y lı
ya d a d a h a ö te b e lirli b irşey o la m a z .
B ilim in so y u t boş Varlık ile b a ş la m a s ın a karşı y ö n e ltile b ile c e k
tü m k u ş k u la r ve u y a rıla r b a ş la n g ıc ın d o ğ a s ın ın k e n d is i ile
b ir lik te n ey i g e tird iğ in in y alın b ilin c i yolu y la k a lk a c a k la rd ır.
V a rlık B e n = B e n o la ra k , saltık ayrım sızlık ya d a özdeşlik vb.
o la r a k b e lir le n e b ilir . Ya sa ltık o la r a k pekin birşey , e .d . öz-
p e k in lik ile , ya d a saltık Gerçeğin b ir ta n ım ı ya d a se zg isi ile
b a ş la m a g e re k s in im in d e , b u ve b u n a b e n z e r b iç im le re sa n k i
ilk o lm a la rı g e re k irm iş g ib i b a k ıla b ilir. A m a b u b iç im le r d e n
h e r b ir in in iç e r s in d e d a h a ş im d id e n dolaylılık o ld u ğ u iç in ,
b u n la r g e rç e k ilk d e ğ ild irle r; d o la y lılık b ir ilk te n b ir İkinciye
g e ç m iş liğ i ve k e n d in d e n ayrı b irş e y d e ıı d o ğ m u ş lu ğ u im le r.
E ğ e r B e n = B e n ya d a g id e r e k a n lık s a l sezg i g e r ç e k te n d e
y a ln ız c a ilk o la n o la ra k a lın ırsa , o z a m a n b u a rı d o la y sız lık ta
Varlıktan b aşk a hiçbirşey y o k tu r; tıpkı, evrik o larak , arı V arlığın
d a b u n d a n böyle b u soyut o lm a y a n a m a k e n d i iç in d e dolaylı-
1 lık k ap say a n V arlık o la ra k arı d ü ş ü n c e ya d a sezgi o lm ası gibi.
162 MANTIK BİLİM İ
dizge İdeanın açınım sürecindeki tikel bir kıpının ya da tikel bir basamağın
sunulusu olarak görülm elidir Bir felsefenin çürütülmesi, öyleyse, yalnızca
sınırının asılması ve belirli ilkesinin ideal/düşünsel bir kıpıya indirgenm esi
anlam ına gelir. Felsefe Tarihi böylece özsel içeriği ile uyumlu olarak geçmiş
olan ile değil, tersine bengi olan ve saltık olarak bulunan ile ilgilenir, ve
sonuçlan açısından insan tininin sapınçlarının bir galerisini değil, tersine
tanrısal şekillerden bir Panteonu andırır. Ama bu tanrısal şekiller İdeanın
eytişimsel gelişimde birbiri ardına ortaya çıkan değişik basamaklarıdır. Bu
arada Felsefe Tarihine düşen görev, daha belirli olarak, bir yandan bu içeriğin
onda yer alan açınımının arı mantıksal İdeanın eytişimsel açınımı ile ne ölçüde
uyuştuğunu, öte yandan ondan ne ölçüde saptığını ortaya çıkarm aktır;
böylece burada ilkin Mantığın başlangıcının gerçek Felsefe Tarihinin başlangıcı
ile aynı olduğuna değinmek yeterli olacaktır. Bu başlangıcı Eleatiklerde, ve
özellikle ‘Yalnızca Varlık vardır, ve Yokluk yoktur” diyerek Saltığı Varlık olarak
kavrayan Parmenides’te görürüz. Bu felsefenin gerçek başlangıcı olarak
görülmelidir, çünkü felsefe genel olarak düşünerek bilm edir — , ve ilk kez
b uradadır ki arı düşünce sıkı sıkıya yakalanmış ve kendi kendisi için nesnel
olmuştur.
insanlar hiç kuşkusuz başlangıçtan beri düşünm üşlerdir, ve yalnızca
düşünce yoluyla kendilerini hayvanlardan ayırdıklarını söylemek gerekir;
am a düşünceyi arılığı içinde ve aynı zam anda gerçekten nesnel olarak
görmeye ulaşm ak için binlerce yılın geçm esi gerekti. Eleatikler yürekli
düşünürler olarak ünlüdürler; ama bu soyut hayranlığa sık sık bıı felsefeci
lerin çok ileri gittikleri, çünkü yalnızca Varlığı Gerçek olarak tanıyarak
bilincim izin içeriğini oluşturan başka herşeye G erçekliği yadsıdıkları
biçimindeki gözlem eşlik eder. Salt Varlıkta durup kalınamayacağı hiç kuşkusuz
bütünüyle doğrudur; ama bilincim izin daha öte içeriğini sanki Varlığın
yanında ve dışında bulunuyormuş gibi ya da ayrıca o da varmış gibi görm ek
düşüncesizlik olacaktır. Buna karşı gerçek ilişki şudur: Varlık olarak Varlık
değişmez bir enson değildir, tersine eytişimsel olarak karşıtına döner ki, benzer
olarak dolaysızca alındığında, Yokluktur. Herşey bir yana, önemli olan nokta
Varlığın ilk arı düşünce olmasıdır, ve başlangıç başka ne ile yapılırsa yapılsın
(Ben = Ben ile, saltık aynmsızlıkile ya da T anrının kendisi ile), bu başkası
ilkin salt tasarım lanm ış birşeydir, düşünülm üş birşey değil, ve başlangıç
düşünce içeriğine göre sözcüğün sağın anlamıyla yalnızca Varlıktır.
§87
A m a b u a rı V arlık a n soyutlam adır, b ö y le c e sa ltık-o lu m su zd u r ki,
b e n z e r o la ra k d o la y sız ca a lın d ığ ın d a , Yokluk tur.
(1) B u r a d a n S a ltığ ın ik in c i ta n ım ı çık ar: S altık Yokluktur.
K endinde-şeyin belirsiz, b ü tü n ü y le biçim siz ve b öylece içerik siz
o ld u ğ u , ya d a T a n rın ın salt en yüksek V arlık o ld u ğ u ve b u n d a n
b a şk a birşey o lm a d ığ ı sö y le n d iğ i z a m a n d a g e rç e k te b u ta n ım
164 M ANTIK BİLİMİ
belirlenimsizliktir. Bıı ikisinin ayrımı böylece salt saııısal bir ayrım, bütünüyle
soyut bir ayrım dır ki aynı zam anda bir ayrım değildir. Tüm başka ayrım
durum larından her zaman bir de ayırdedilenleri kendi altında kapsayan
ortak bir nokta buluruz. Örneğin iki ayrı türden söz ediyorsak, burada tür
ikisine de ortak olandır. Benzer olarak deriz ki, doğal ve tinsel kendilikler
vardır. Burada kendilik her ikisine de ortaktır. Buna karşı Varlık ve Yokluk
d u rum unda ayrım dayanaksızlığı içindedir, ve her iki belirlenim de aynı
dayanaksızlık oldukları için ayrım bir ayrım değildir. Eğer dense ki Varlık ve
Yokluğun her ikisi de düşüncedir ve böylece düşünce h er ikisine de ortak
olandır, o zaman burada Varlığın tikel, belirli bir düşünce olmadığı, am a
tersine bütünüyle belirsiz ve tam bu nedenle Yokluktan ayırdedilmeyen bir
düşünce olduğu gözden kaçırılmış olur. — Yine hiç kuşkusuz Varlığı saltık
varsıllık olarak ve Yokluğu ise saltık yoksulluk olarak tasarım lam ak da
olanaklıdır. Ama tüm evrene bakıp da herşeyin var olduğu söylenir ve daha
öte hiçbir şey söylenmezse, o zaman belirli herşey uzaklaştırılmış ve böylece
saltık doluluk yerine yalnızca saltık boşluk alınmış olur. Aynı şeyi Tanrının
yalın Varlık olarak tanımı üzerine uygulamak da olanaklıdır; ama bu tanımın
Bııdistlerin tanımlarının karşısında daha yüksek bir değeri olduğu söylenemez
— Budistler ki Tanrıyı Yokluk olarak görür ve bundan çıkarak insanın kendini
yok ederek Tanrı olacağını ileri sürerler.
§ 88
Yokluk b u d o la y sız ve k e n d in e ö z d e ş Y ok lu k o la ra k o d e n li d e
evrik o la ra k Varlık o la n ile aynıdır. V arlığın o ld u ğ u gibi Y o k lu ğ u n
G e rç e k liğ i d e öyleyse ik isin in birliğidir; b u b irlik O luştur.
(1) “ Varlık ve Yokhık aynıdır’’ ö n e rm e si tasanın yetisi ya d a a n la k
iç in ö y le sin e p a ra d o k sa l b ir ö n e r m e o la ra k g ö r ü n ü r ki, b elk i
d e cid d iy e alın m a sı bile g e re k m e z . G e rç e k te n d e b u d ü ş ü n c e
d e n b e k le n e b ile c e k e n z o r iş le r d e n b irid ir, ç ü n k ü V arlık ve
Y okluk karşıtlığ ı b ü tü n dolaysızlığı iç in d e , e.d . te rim le r d e n h iç
b ir in d e o n u n ik in c i ile b a ğ ın tıs ın ı k a p sa y a c a k b ir b e lir le n im
koyulm uş olm aksızın se rg ilerler. A m a, y u k a rıd a k i § ’d a g ö ste ril
diği gibi, b u b e lirle n im i kapsarlar, — b ir b e lirle n im ki ik isin d e
d e b ü tü n ü y le ay n ıd ır. B irlik le r in in ç ık a ıs a n m a s ı b u d ü z e y e
d e k b ü tü n ü y le çözümseldir, tıpkı, g e n e l o la ra k , felse fen in b ü tü n
b ir ile rle m e sin in y ö n te m se l o la ra k , e.d . zorunlu olarak yaln ızca
b ir K a v ra m d a d a h a ş im d id e n k a p s a n ıııa k ta o la n ın ortaya
ko yu lm a sın d a n b a şk a b irşey o lm a m a s ı gibi. — A m a V arlık ve
Y o k lu ğ u n b ir o ld u k la rın ı sö y le m e k n e d e n li d o ğ ru y sa, b ü tü n
üyle ayrı o ld u k la r ın ı, b ir in in ö te k i o la n olm adığını sö y le m e k
d e o d e n li d o ğ r u d u r. A n c a k a y rın ı b u r a d a h e n ü z k e n d in i
b e lirle m iş o lm a d ığ ı için (ç ü n k ü V arlık ve Y okluk h e n ü z dolay-
166 MANTIK BİLİMİ
g ö z a r d ı e d iy o r g ö r ü n ü r le r . G e r ç e k te k tırg u l b ir b e lir le n im
k e n d in i bö y le b ir ö n e r m e n in b iç im in d e d o ğ r u o la ra k a n la ta
m az: b irlik aynı z a m a n d a bulunan ve ortaya koyulan b ir tü rlü lü k
içinde k a v ra n m a lıd ır. O luş V arlık ve Y o k lu ğ u n s o n u ç la r ın ın
g e r ç e k a n la tım ıd ır , o n la rın b irliğ id ir; a ıııa y aln ızc a V arlık ve
Y o k lu ğ u n birliği d e ğ ild ir, te rs in e o d e n li d e k e n d i iç in d e
dinginsizlikûr, — b ir b irlik ki, y aln ızca k e n d i-ile -b a ğ m tı o la ra k
d evim siz d e ğ ild ir, te rsin e V arlık ve Y o k lu ğ u n o ııd a k i tü rlü lıık -
le ri yoluyla k e n d i iç in d e k e n d in e karşıdır. — B u n a karşı, Belirli-
Varlık b u birlik tir ya d a b u b ir lik b iç im in d e k i O lu ş tu r ; b u
n e d e n le b e lirli-V a rlık tek-yanlı ve so n lu d u r. K arşıtlık sa n k i
yitm iş g ib id ir; yalnızca kendinde b irlik te k ap san m ış aıııa b irlik te
ortaya koy ulm avnştır.
(5) “V arlık Y okluğa ve Yokluk V arlığa g e ç iştir” ö n e rm e sin in ,
b u O luş ö n e r m e s in in k a rş ıs ın d a , “ Y okluktan yo klu k gelir,”
“B irşey a n c a k b ir ş e y d e n o lu r ” ö n e r m e s i, K a m u ta n rıc ılığ ııı,
ö z d e ğ in b e n g iliğ i ö ğ re tis in in ö n e rm e s i d u r u r. E sk ile r “B irşey
b irşe y d e n g e lir” ya d a “Y oktan yok g e lir” ö n e rm e s in in g e rç e k te
O lu ş u o r ta d a n k a ld ır d ığ ı g ib i y a lın b ir g ö z le m i g ö z d e n
k a ç ırm ıy o rla rd ı; ç ü n k ü “o lu ş tu ra n ” ve “o lu ş a n ” b ir ve ay n ıd ır;
o ö n e r m e y a ln ız c a so y u t a n la k -ö z d e şliğ i iç in g e ç e rlid ir. A ıııa
“Y o k lu k ta n y o k lu k g e lir,” “B irşey b irş e y d e n g e lir ” ö n e r m e le
r in in ç a ğ ım ız d a b ile ta n ı b ir sa flık la ile ri s ü r ü ld ü k le r in i
g ö r m e k , ve b u n u n b u ö n e r m e le r in K a m u ta n rıc ılığ ııı te m e li
o ld u k la r ın ın e n k ü ç ü k b ir b ilin c i b ile o lm a k sız ın ve esk ile rin
b u ö n e r m e le r ü z e rin e sö y le n e b ile c e k lıe rşey i söylem iş o ld u k
la rı b ilin m e k s iz in y a p ıld ığ ın ı g ö r m e k y a ln ız c a şa şırtıc ıd ır.
Ek. Olıış ilk somu t düşünce ve öyleyse ilk Kavramdır; buna karşı Varlık ve Yokluk
ise boş soyutlamalardır. Varlığın Kavramından söz ediyorsak, bu yalnızca
O luştan söz etm ek anlam ına gelecektir, çünkü Varlık olarak Varlık boş
Yokluktur ve Yokluk olarak ise boş Varlık. Varlıkta öyleyse Yokluğu buluruz ve
Yoklukta Varlığı; bu Varlık ise, ki Yoklukta kendi kendisinde kalır, Oluştur.
O luşun birliğinde ayrımı atlam am ak gerekir, çünkü o olmaksızın yine
kaçınılmaz olarak soyut Varlığa geri düşülecektir. Oluş yalnızca Varlığın
gerçekliğine göre koyulnnışluğııdur.
Sık sık düşüncenin Varlığa karşıt olduğunun ileri sürüldüğü duyulur. Bu
ileri sürüldüğü zaman sorulacak ilk şey Varlıktan neyin anlaşıldığıdır. Varlığı
derin-düşünce tarafından belirlendiği yolda alırsak, onun yalnızca salük olarak
özdeş ve olumlu birşey olduğunu söyleyebiliriz. Ve daha sonra düşünceyi
irdelersek, onun da en azından benzer olarak bütünüyle kendine özdeş
olduğu gözüm üzden kaçmaz. Varlığa ve Düşünceye, ikisine de böylece aynı
belirlenim düşer. Aıııa Varlık ve D üşüncenin bu özdeşliği som ut olarak
VARLIK Ö Ğ RETİSİ 16 9
alınmamalı ve böylece varolan birşey olarak taşın düşünen bir insanla aynı
olacağı söylenmeme] idir. Somu t birşey genel olarak soyut bir belirlenim den
bütünüyle başka birşeydir. Oysa Varlık durum unda somu t hiçbirşey söz konusu
değildir, çünkü Varlık sözcüğün tam anlamıyla yalnızca soyut olandır. Ve
böylelikle kendi içinde sonsuz ölçüde som ut olan Tanrının Varlığına ilişkin
soru da bütünüyle önemsizleşir.
Oluş ilk som ut dıışünce-belirlenim i olarak aynı zam anda ilk gerçek
düşünce-belirlenimidir. Felsefe Tarihinde mantıksal Ideam n bu basamağına
karşılık düşen dizge Herahkitos'un felsefesidir. Herakleitos “Herşey akıyor”
(ncnrra pel /p a n ta rei) dediği zaman, bu Oluşun var olan herşeyin temel
belirlenim i olduğunu anlatıyordu; buna karşı Eleatikler ise, daha önce
belirtildiği gibi, Varlığı, değişmez ve süıeçsiz Varlığı biricik Gerçek olarak
düşünüyorlardı. Eleatiklerin ilkesiyle ilgili olarak Demokrilos*0şunları söyler:
“VarlıkYokluktan daha çoğu değildir” (ouSev pöAAov t o ö v t o ü pp ö v t o ç ecri);
ve burada soyut Varlığın olumsuzluğu ve onunla kendi soyutluğu içinde eşit
ölçüde dayanıksız olan Yokluğun Oluşta ortaya koyulan özdeşliği anlatılır. —
B urada aynı zam anda bir felsefi dizgenin bir başkası tarafından gerçek
çüıütülüşünün bir örneğini de görürüz ve çürütm e çürütülen felsefenin
ilkesini kendi eytişimi içinde göstermekten ve İdeanın daha yüksek bir somu t
biçiminin ideal/düşünsel kıpısına indirgem ekten oluşur. — Dahası, Oluş da
yine kendinde ve kendi için henüz çok yoksul bir belirlenim dir ve kendini
kendi içinde derinleştirmesi ve doldurması gerekir. Oluşun kendi içinde böyle
bir derinleşmesini örneğin Yaşamda buluruz. Yaşam bir Oluştur, ama Yaşam
Kavramı b u n u n la tükenmez. Daha da yüksek biçim indeki Oluşıı TzVi.de
buluruz. Tin de bir Oluştur, ama yalın mantıksal Oluştan daha yeğin, daha
varsıl bir Oluş. Birlikleri Tin olan kıpılar yalın Varlık ve Yokluk soyutlamaları
değil, am a mantıksal İdea ve Doğa dizgeleridir.
, b. Belirli-Variık
§ 89
O lu ş ta Y okluk ile b ir o la ra k V arlık, b ö y le c e V arlık ile b ir o la ra k
Y okluk, y a ln ız c a y ite n y a n la r d ır ; O lu ş k e n d i iç in d e k i ç e lişk isi
y o lu y la iç in d e ik is in in d e o r ta d a n k a ld ır ıld ık la r ı b irliğ e s ö n e r;
sonucu b ö y le c e belirli-Varlıklır.
B u ilk ö r n e k te § 82 ve ayııı y e rd e k i N o tta v erilm iş o la n la r ilk
ve s o n k ez a n ım s a n m a lıd ır ; b ilm e d e ile r le m e ve g e lişm e y e
te m e l o la b ile c e k b iric ik şey s o n u ç la r a g e r ç e k lik le r i iç in d e
sa rılm ak tır. E ğ er h e rh a n g i b ir n e s n e d e ya d a K av ram d a çelişki
Ek. Sıradan tasarım düzeyinde bile kabul edilir ki, eğer bir Oluş varsa orada
birşey ortaya çıkar ve böylece Oluşun bir sonucu vardır. Ama burada niçin
Olıış salt Oluş olarak kalmaz da bir sonucu olur sorusu doğar. Bu soruya yanıt
kendini bize daha önce Oluş olarak göstermiş olan şeyden gelir. Oluş h er
zaman kendi içinde Varlığı ve Yokluğu kapsar, ve dahası öyle bir yolda ki, bu
ikisi her zaman birbirlerine döner ve karşılıklı olarak birbirlerini ortadan
kaldırırlar. Böylece Olıış kendini baştan sona dinginliksiz olan, ama bu soyut
dinginliksizlikte kendini saklayamayan birşey olarak tanıtlar; çünkü Varlık
ve Yokluk Oluşta yittikleri ve salt bu onun Kavramı olduğu için, böylelikle
kendisi de yiten birşeydir, — sanki bir ateştir ki, gerecini tüketince kendi içinde
söner. Ama bu sürecin sonucu boş Yokluk değil, tersine olumsuzlama ile özdeş
Varlıktır ki, bunu belirli-Varlık olarak adlandırırız ve birincil imlemi açıktır ki
olmuş olmasında yatar.
§90
( a ) Belirli-Varlık b ir belirliliği o la n V arlıktır, ve b u b elirlilik , d o la y
sız ya d a v a r o la n b e lirlilik o la ra k , N iteliktir. B e lirli-V arlık , b u
b e lirliliğ in d e kendi içine yansım ış o la ra k , belirli bir varlıktır, Birşey
dir. — Belirli-Varlıkta. a ç ın a n K ate g o riler yalnızca özetle verilecektir.
VARLIK Ö Ğ RETİSİ 171
Ek. Nitelik genel olarak Varlık ile özdeş, dolaysız belirliliktir, — daha sonra
irdelenecek olan ve hiç kuşkusuz benzer olarak Varlık belirliliği olmasına
karşın gene de bundan böyle onunla dolaysızca özdeş olmayan, tersine Varlığa
karşı ilgisiz ve onun için dışsal bir belirlilik olan Nicelikten ayrımı içinde. —
Birşey ne ise Niteliği yoluyla odur, ve Niteliğini yitirdiği zaman ne ise o olmaya
son verir. Bundan başka, Nitelik özsel olarak salt bir sonluluk kategorisidir,
ve bu nedenle kendine özgü yerini Tinin dünyasında değil am a yalnızca
Doğada bulur. Böylece, örneğin Doğadaki yalın özdekler, oksijen, azot vb.,
varolan Nitelikler olarak görülmelidirler. Buna karşı Tin alanında Nitelik
ancak altgüdıım lü bir kipte ortaya çıkar ve ondan Tinin herhangi belirli bir
şeklini tam olarak yoğurabilmesi beklenemez. Örneğin Ruhbilimin nesnesini
oluşturan öznel Tini irdelersek, hiç kuşkusuz diyebiliriz ki insanda karakter
olarak adlandırılan yanın mantıksal imlemi onu bir Nitelik olarak sunar; ama
bu gene de dem ek değildir ki karakter o denli de ruha yayılan ve onunla
dolaysızca özdeş olan bir belirliliktir; bu bakış açısı Doğanın yukarıda değinilen
yalın özdekleri açısından da geçerlidir. Bununla birlikte, sözcüğün tam anla
mıyla Nitelik olarak Nitelik kendini belli durum larda giderek Tinde bile göste
rebilir, örneğin bağımsızlığını yitirip hastalıklı bir durum a düştüğü zaman
olduğu gibi. Özellikle tutku, ve çılgınlığa dek yeğinleşmiş tutku d u rum unda
olan bu dur. Bilincini bütünüyle kıskançlık, korku vb. bürüm üş çılgın biri için
bilincinin Nitelik olarak belirlenmiş olduğunu söylemek yanlış olmaz.
§91
Varolan b e lirlilik o la ra k N ite lik o n d a iç e rile n a m a o n d a n ay ııd e -
d ile n O lum suzlam aya k a rş ıt o la ra k O lgusallık tır. O lu m s u z la n ıa ,
b u n d a n b ö y le so y u t Y okluk d e ğ il a m a b ir b elirli-V a rlık ve Birşey
o la ra k , y aln ızca b u s o n u n c u d a k i b iç im d ir, B aşkalık o la ra k v ard ır.
N ite lik , b u b a ş k a lık o ıııın öz b e lir le n im i, aıııa ilk o la ra k o n d a n
ayrı o ld u ğ u iç in , Başkası-için-Varliktu, — b elirli-V arlığ ın , B irşey in
b ir g e n le şm e si. N ite liğ in g e n e ld e V arlığı, başkası ile b u b ağ ın tıy a
k a rş ıt o la ra k , Kendin,de-Varlıktır.
§92
((3) B e lir lilik te n sık ı sıkıya ayrı tu tu l a n V arlık , Kendinde-V arlık,
y aln ızca boş V arlık soyutlam ası o lacak tır. B elirli-V arlıkta b e lirlilik
V arlık ile b ird ir, ve aynı z a m a n d a O lu m s u z la m a o la ra k k o y u ld u
ğ u n d a , Sınır d ır. B u n a g ö re B aşk alık o ııu n d ış ın d a ve o n a ilgisiz
o la n b irşe y d e ğ il, te rs in e o n u n k e n d i k ıp ıs ıd ır. Birşey N ite liğ i
y o lu y la ilk in so n lu ve ik in c i o la ra k başkalaşabilirdir, öyle ki
s o n lu lu k ve b a ş k a la ş a b ilirlik o n u n V a rlığ ın a a ittirle r.
belirtilmesi yoluyla anlatılır. Birseye karşıt olan Başkasının kendisi bir Birşeydir,
ve buna göre deriz ki: başka Birşey, yine öte yandan ilk Birşey, eşit ölçüde Birşey
olarak belirlenen Başkasına karşıt olarak, kendisi de bir Başkasıdır. Başka Birşey
dediğimiz zanıan, ilk olarak Birşeyin, kendi için alındığında, yalnızca Birşey
olduğunu ve bir Baskası olma belirlenim inin ona ancak bütünüyle dışsal bir
irdeleme yoluyla yüklendiğini düşünürüz. Böylece örneğin Ayın, ki Güneşten
başka birşeydir, Güneş olmasaydı da pekala olabileceği sanılır. G erçekte ise
Ay (Birşey olarak) kendi Başkasını kendisinde taşır, ve bu onun sonluluğunu
oluşturur. Platon “Tanrı Evreni Birin ve Başkasının ( t o ü E T E p o ü ) doğasından
yaptı; bunları biraraya getirerek bundan bir üçüncüyü oluşturdu ki Birin ve
Başkasının doğasaldadır” der.121— Burada genel olarak sonlunun doğasından
söz edilm ektedir: bu Birşey olarak Başkasına karşı ilgisiz durmaz, tersine
kendinde kendisinin Başkasıdır ve böylece kendini başkalaştırır. Başkalaşmada
böylece belirli-Varlığa daha başından yüklü olan ve onıı kendi ötesine iten iç
çelişki kendini gösterir. Tasarım için belirli-Varlık ilkin yalın olumlu olarak ve *
aynı zam anda kendi sınırı içersinde dingin ve kalıcı olarak görünür; yine hiç
kuşkusuz biliriz ki tüm sonlular (ve belirli-Varlık ta böyle bir sonludur)
başkalaşım a uğrarlar. Ama belirli-Varlığm bu başkalaşabilirliği tasarım
düzeyindeki düşünceye salt bir olanak olarak görünür, öyle ki olgusallaşması
sanki kendi içinde temellenmiş değildir. Gerçekte ise kendini başkalaştırmak
belirli-Varlığın Kavramında yatar, ve başkalaşım yalnızca belirli-Varlığın
kendinde ne olduğunun sergilenişidir. Dirimli olan ölür, ve hiç kuşkusuz
yalnızca dirimli olarak ölümün tohum unu kendi içinde taşıdığı için.
§9 3
B irşey b ir B aşk ası o lu r, a m a B a ş k a s ın ın k e n d is i b ir B irşe y d ir,
öyleyse b e n z e r o la ra k o d a b ir B aşk ası o lu r, ve b u son su za d e k
b ö y le g id e r.
§94
B u S o n su z lu k kötü ya d a olum suz so n s u z lu k tu r, ç ü n k ü s o n lu n u n
o lu m s u z la n m a s m d a n başka birşey d e ğ ild ir; a m a s o n lu eşit ö lç ü d e
y e n id e n o rtay a çıkar, öyleyse o d e n li d e o r ta d a n k ald ırılm a m ıştır,
— ya d a b u so n su z lu k yalnızca s o n lu n u n o rta d a n k a ld ırılm a sın ın
gereğini a n la tır. S o n su z a ile r le m e s o n lu n u n k a p s a d ığ ı ç e liş k in in
— o e şit ö lç ü d e Birşey ve b ir Başkasıdır — b ild irilm e s in d e takılır,
ve b irb ir le r in i o rtay a ç ık aran b u b e lirle n im le r a ra sın d a k i alm a şın
b itim siz y in e le n işid ir.
. ■; § 95
(y) B ııra d a ö n ü m ü z d e b u lu n a n şey g e rç e k te B irşeyin b ir B aşkası
ve g e n e l o la ra k B a şk a sın ın B a şk ası o lu ş s ü re c id ir. B irşe y b ir
B aşkası ile ilişk id e ik e n k e n d isi o n a k arşı b ir B aşk asıd ır; öyleyse
iç in e g e ç ile n ve g e ç e n b ü tü n ü y le ay n ı o ld u k la r ı iç in , — ikisi d e
b ir B aşkası o lm a k g ibi b ir ve aynı b e lir le n im d e n d a h a ö te h iç b ir
b e lir le n im ta ş ım a d ık la rı iç in — , b ö y le c e B irşey B a ş k a s ın a
g e ç işin d e salt keııdi kendisi ile b iraray a gelir, ve g eçişte ve B aşk asın
d a k e n d i k en d isi ile b u b ağ ın tı gerçek Sonsuzluktur. Ya d a, o lu m su z
o la ra k g ö r ü ld ü ğ ü n d e : b a ş k a la şa n B aşkasıdır, B a şka sın ın B aşkası
o lm a k ta d ır. B ö y lec e V arlık , a m a o lu m s u z la m a n ın o lu m s u z la n
m a sı o la ra k , y e n id e n k u r u lm u ş tu r ve Kendi-iç in-Varlık tır.
S o n lu ve S onsuz karşıtlığ ın ı ü ste s in d e n g e lin e m e z k ılan ikicilik
b ö y le b ir y o ld a h e m e n s o n s u z u n y a ln ız c a ikisinden biri o ld u
ğ u n u , bö y lece sa lt b ir tikele in d irg e n d iğ in i, b u s o n u n c u s u için
s o n lu n u n ö te k i tik el o ld u ğ u n u g ö rm ey i b a şa ra m a z . B öyle sa lt
b ir tik e l o la n so n s u z s o n lu n u n ya n ın d a d ır, ta m b u n e d e n le
o n d a s ın ırın ı b u lu r, o lm a sı g e r e k tiğ i g ib i değil, s o n s u z d e ğ il,
te r s in e y a ln ız c a sonludur. — S o n lu y u bu y a n d a , s o n s u z u öte
y a n d a , b irin c iy i bu-dünya, İkinciyi öte-dünya o la ra k a la n b ö y le
b ir ilişk id e so n lu y a so n s u z ile eşit değerde k a lıc ılık ve b a ğ ım
sızlık y ü k le n ir; so n lu n u n V arlığı saltık b ir V arlık y ap ılır ve böyle
b ir ik ic ilik te k a s k a tı k e n d i b a ş ın a d u r u r . D ey im y e rin d e y s e ,
s a n k i s o n s u z u n d o k u n u ş u ta r a f ı n d a n y o k e d ile c e k tir; ve
s o n s u z u n o n a d o k u n a m a n ıa s ı, a r a la r ın d a b ir u ç u r u m u n ,
s o n s u z u sa ltık o la ra k ö te -y a n d a ve so n lu y u b ıı-y a n d a bırakan
aşılm az b ir b o şlu ğ u n b u lu n m a sı g erekir. S o n lu n u n so n su z k a r
şıs ın d a k i b u k a tı d ir e n g e n liğ in i ile ri s ü r e r e k tü m m e ta fiz iğ in
ö te s in d e o ld u k la rın ı sa n a n la r g e rç e k te h e n ü z e n sıra d a n a n la k
m e ta fiz iğ i d ü z e y in d e d e v in m e k te d ir le r. B u r a d a y in e s o n s u z
ile r le m e d u r u m u n d a o la n a b e n z e r b irşe y o lıır: ilk o la ra k
s o n lu n u n ken d in d e ve kendi için, olm adığı, b a ğ ım sız e d im s e l-
lik te n , saltık V arlıktan y o k su n ve y aln ızca g eçici b irşey o ld u ğ u
k a b u l e d ilir; a m a ik in c i o la ra k b u h e m e n u n u tu lu r ve s o n lu
so n su z a yalnızca karşıt, o n d a n b ü tü n ü y le ayrı ve yok o lm a k ta n
k u r ta r ılm ış , b ağ ım sız , k e n d i b a ş ın a k a lıc ı b irşe y o la ra k ta s a
rım la n ır. — D ü şü n c e b u y o ld a so n su z a y ü k se ld iğ in i s a n ırk e n ,
ta m tersiyle k arşılaşarak b ir so n su z a u la şır ki salt b ir so n lu d u r,
ve o n u n iç in a r k a d a k a lm ış o la n s o n lu ise te r s in e s ü r e k li
o la ra k k o r u n u r ve sa ltık b irşe y yapılır.
S o n lu ve so n s u z a r a s ın d a k i a n la k - k a r ş ıtlığ m ın h iç liğ in i
g ö sterm ey e yönelik b u ird e le m e d e n çık arak (ki b u n u P la to n ’tın
176 MANTIK BİLİM İ
. c. Kendi-içiıı-Varlık , ■
§96
( a ) K eııcli-için-Varlık k e n d i k e n d isi ile b a ğ ın tı o la ra k dolaysızlıktır,
ve o lu m s u z u n k e n d i k e n d is i ile b a ğ ın tıs ı o la ra k k e n d i-iç in -
v a r o la n d ır , B irdir, — k e n d i iç in d e ay rım sız, öyleyse b aşkasını
k e n d is in d e n dışlayandır.
olacaktır. “O r ta d a n k a ld ırm a ” ile ilkin u zaklaştırm ayı, olum sıızlam ayı a n la rız
ve b u n a g ö re ö rn e ğ in b ir yasanın, b ir d ü z e n le m e n in o rta d a n k a ld ırılm asın d an
söz edilir. A m a, ö te y a n d a n , ortadan kaldırm a o d e n li d e saklam a d e m e k tir ve
b u a n la m d a b ir e şy an ın b ir y e rd e tu tu lm a k ü z e re k a ld ırılm a s ın d a n söz edilir.
D ilin aynı sö z c ü ğ e b ir o lu m su z ve b ir d e o lu m lu a n la m v e re n b u iki-an lam lı
k u lla n ım ın ın o lu m s a l o ld u ğ u d ü ş ü n ü lm e m e lid ir, n e d e k a rışık lığ a n e d e n
olu y o r diye dilin su çlan m ası gerekir. T ersine, b u n d a d ilin salt a n la k d ü zey in d e
k a la n “Ya— Ya d a ”n ın ü z e rin e y ü k se len k tırg u l tin in i tanım alıyız.
97
(P) O lu m s u z u n k e n d i ile b a ğ ın tıs ı o lu m su z b a ğ ın tıd ır , öyleyse
B irin k e n d i k e n d is in d e n ayrılışı, B irin itmesi, e.d . birçok B irin
k o y u lm a sıd ır. K e n d i-iç in -v a ro la n m dolaysızlığı ile u y u m lu o la ra k ,
b u Ç o k lu k varolan b irşe y d ir, ve v a ro la n B irle rin itişi b u d ü z e y e
d e k b u n la r ı n o r ta d a b u lu n a n [B irle r] o la ra k birbirlerini itiş le ri
ya d a k a rşılık lı o la ra k dışlam alarıdır.
Ek. B ird e n söz e d ild iğ i z a m a n g e n ellik le o n u n la b irlik te ilkin Çok d a kafam ız
d a n geçer. B u ra d a b u Ç o k d a n e r e d e n g e lir so ru s u d o ğ a r. Bu so ru y a tasarım
yetisi h iç b ir yanıt verem ez, ç ü n k ü tasarım için Ç ok dolaysızca b u lu n a n birşeydir
ve B ir y aln ız ca b ir Ç o k tak i B ir o la ra k g e ç e rlid ir. A m a b u n a karşı K avram a
g ö re B ir Ç o k o lm a n ın ö n g e re ğ in i o lu ş tu ru r, ve k e n d in i Ç o k o la ra k o rta y a
k o y m ak B irin d ü ş ü n c e s in d e y atar. B aşka b ir deyişle, k e n d i iç in v a ro la n Bir,
B ir o lara k , V arlık gibi b ağ ın tısız birşey d e ğ ild ir; te rsin e , belirli-V arlık gibi o d a
b ir b a ğ ın tıd ır; a m a Birşey o lara k b ir Başkası ile b ağ ın tılı değildir, tersin e Birşey
ile B a şk a sın ın b irliğ i o la ra k k e n d i k e n d isi ile b a ğ ın tıd ır, ve d a h a s ı b u b a ğ ın tı
o lu m s u z b ir b a ğ ın tıd ır. B öylece B ir k e n d in i k e n d isiy le b ü tü n ü y le geçim siz
o la ra k , k e n d in i k e n d is in d e n ite n birşey o la ra k ta n ıtla r, ve k e n d in i o ld u ğ u
g ibi o rtaya k o y d u ğ u n d a Çolıtur. K endi-için-V arlık sü re c in d e k i b u y anı im gesel
b ir a n la tım la itme o la ra k b e lirteb iliriz, itm e d e n ilk o la ra k ö z d e ğ in ird e le n iş i
d u r u m u n d a söz e d ilir ve b u n u n la b ir Ç ok o la ra k ö z d e ğ in b u b irç o k B irin h e r
b ir in d e tü m g e ri k a la n la r a karşı dışlayıcı o la ra k d a v ra n d ığ ı anlaşılır. G e n e
d e itm e s ü r e c in i s a n k i B ir iten ve Ç ok ise itilenm iş g ib i a n la m a m a k g e re k ir;
tersin e , Bir, d a h a ö n c e b e lirtild iğ i gibi, yalnızca k e n d in i k e n d is in d e n dışlayan
ve Ç ok o la ra k k o y a n d ır; a m a Ç o k ta k ile rin h e r b irin in k e n d isi B irdir, ve b öyle
o ld u ğ u ö ğ e le r B irle r o ld u k la r ı iç in , o n la r d a k e n d is i ile b a
ğ ın tılıd ır. İ tm e , öyleyse, o d e n li d e ö zsel o la ra k Çekmed ir ; ve
d ış la y a n B ir ya d a K en d i-iç in -V a rlık k e n d in i o r ta d a n k a ld ır ır.
B ird e k e n d in d e -v e -k e n d i-iç in -b e lirle n m işliğ in e e rişe n n ite l b e lir
lilik b öylece oıtadan kaldırılmış olarak b elirliliğ e, e.d. Nicelik o la ra k
V arlığ a g eç m iştir.
A tom cu felse fe S altığı K en d i-iç in -V a rlık o la ra k , B ir o la ra k , ve
b irç o k B ir o la ra k b elirley e n k o n u m d u r. B u n la rın te m e l kuvvet
le ri o la ra k k e n d in i B ir K a v ra m ın d a g ö s te re n itm e a lın m ış tır;
o n la rı b ira ra y a g e tirm e si g e re k e n şey ise Ç e k m e d eğ il, te rs in e
raslantı, e.d . düşüncesizliktir. B ir B ir o la ra k d ııra ğ a n la ştırıld ığ ı
iç in , b a ş k a la rı ile b ir a ra y a g e lm e s i h iç k u ş k u s u z b ü tü n ü y le
dışsal birşey o la ra k g ö rü lec ek tir. — A to m la r için ik in ci b ir ilke
o la ra k a lın a n Boşluk itm e n in k e n d is id ir ve A to m la r a r a s ın d a
varolan Y okluk o la ra k ta sa rım la n ır. — M o d e rn A to m c u lu k —
ve F izik h e n ü z b u ilke d ü z e y in d e kalm ayı s ü r d ü r ü r — k ü ç ü k
p a r ç a c ık la r a , m o le k ü lle r e s a rıld ığ ı ö lç ü d e A to m la r d a n vaz
g eç m iştir; böy lece k e n d in i d u y u sal ta sa rım la ra y aklaştırır, a m a
d ü ş ü n c e b e lir le n im le r in d e n vaz geçer. — D ahası, İtm e kuvve
tin i b ir Ç e k m e kuv v etin in y a n m a ko y m ak h iç k u şk u su z k a rşıt
lığ a b ir b ü tü n lü k v e rir; ve b u sö z d e d o ğ a -k u v v e tin in b ilin ir
o lm a sı b ü y ü k b ir g u r u r k aynağı o lm u ştu r. A m a ik isin in o n la r
d a s o m u t ve g e r ç e k o la n ı o lu ş tu r a n k a rşılık lı b a ğ ın tıla r ın ın
K a n t’ın Doğa B ilim in in M etafiziksel B aşlangıç ilkeleri'ııd e b ile
iç in d e b ır a k ıld ığ ı b u la n ık lık ve k a rış ık lık ta n k u r ta r ılm a s ı
g e re k ird i. — Ç ağ ım ızd a A to m c u bakış açısı p o litik b ilim le rd e
fizik sel b ilim le rd e o ld u ğ u n d a n d a h a b ü y ü k b ir ö n e m k a z a n
m ıştır. B u k u r a m a g ö re bireylerin b ir e y le r o la ra k is te n ç le r i
D e v le tin ilk e sid ir; çek im kuvveti g e re k s in im le rin , e ğ ilim le rin
tik e lliğ in d e y a ta rk e n e v re n se l ö ğ e ya d a D e v le tin k e n d is i ise
d ışsa l sö z le şm e ilişkisidir.
Ek 1. A to m cu Felsefe I d e a n ın tarih sel a ç ın ım ın d a özsel b ir b a sa m a k o lu ş tu ru r
ve b u fe ls e f e n in ilk esi g e n e l o la ra k Ç o k ş e k lin d e k i K e n d i-iç in -V arlık tır.
B u g ü n l e r d e A to m c u lu k M e ta f iz ik k o n u s u n d a h iç b irş e y b ilm e y e n D o ğ a
a ra ştırm a c ıla rın ın g ö z ü n d e b üyük b ir saygınlık kazanm ış olsa da, M etafizik ten
ve D o ğ a n ın k ö k e ııse l o la ra k d ü ş ü n c e te r im le r in e g e tirilm e s in d e n A to m c u
lu ğ u n k o lla rın a a tılara k kaçılam ıyacağını a n ım sa m a k gerekir, ç ü n k ü g e rç e k te
A to m u n k e n d is i b ir d ü ş ü n c e d ir ve b u y ü z d e n ö z d e k A to m la rd a n o lu ş u r
a nlayışı m eta fiz ik sel b ir anlayıştır. N e w to n b ilin d iğ i gibi Fiziğe M e ta fiz ik te n
sa k ın m a sı için k esin b ir u y arı g e tirm işti; g e n e d e o n u n o n u r u n a b e lirtm e k
g e re k ki, k e n d is i h iç d e b u uyarıyla u y u m lu o la ra k d a v ra n m a m ıştır. K atıksız,
a rı fizik çiler g e rç e k te y alnızca h a y v an lard ır, ç ü n k ü d ü ş ü n m e z le r; b u n a k arşı
180 M ANTIK BİLİM İ
B
Nicelik
' a. A n Nicelik
§99
Nicelik a r ı V a rlık tır ki o n d a b e lir lilik b u n d a n b ö y le V a rlığ ın
k e n d is i ile b ir o la ra k d e ğ il a m a ortadan kaldırılm ış ya d a ilgisiz
o la ra k k o y u lm u ş tu r.
(1) B ü y ü k lü k a n la tım ı b a ş lıc a belirli N ic e liğ i im le d iğ i ö lç ü d e
N ic e lik iç in u y g u n d e ğ ild ir. (2) M a te m a tik b ü y ü k lü ğ ü g e n e l
lik le arttırılabilen ya d a eksilt ilebilen o la ra k ta n ım la r; b u ta n ın ı
ta n ım la n a n ın k e n d is in i b ir k ez d a h a k a p s a d ığ ı iç in ek sik
o lm a sın a k a rşın g e n e d e y a ra rlıd ır, ç ü n k ü b ü y ü k lü k b e lir le n i
m in in değişebilir ve ilgisiz o la ra k k o y u lm u ş o ld u ğ u n u g ö ste rir,
öyle ki, a r ta n b ir u z a m ın ya d a y e ğ in liğ in g e tir d iğ i d e ğ işim e
k a rş ın , şey, ö r n e ğ in b ir ev, ev olm ay a, k ırm ız ı k ırm ız ı o lm a y a
so n verm ez. (3) S altık a rı N iceliktir, — b u k o n u m g e n e l o la ra k
S altığ a Özdek b e lir le n im in in v erilm esiy le ç a k ışır — Ö z d e k ki,
h iç k u şk u su z B içim i o lm a sın a k a rşın , b u n u g e n e d e ilgisiz b ir
b e lir le n im o la ra k alır. N ice lik d e S altığ ın te m e l b e lirle n im in i
o lu ş tu r u r , e ğ e r S a ltık o n d a , S a ltık -Ilg isiz d e , tü m a y r ım la r ın
y a ln ız c a n ic e l o la c a ğ ı b ir y o ld a a n la şılırsa . — B u n d a n b aşk a
a rı Uzay, Z am an vb. d e N icelik ö rn e k le ri o la ra k alın ab ilir, a m a
a n c a k o lg u s a lı U zay ya d a Z a m a n ı d o ld u r a n ilgisiz b irşe y
o la r a k g ö rm e y i k a b u l e d e b ilirs e k .
§ 100
N ic e lik ilk o la ra k k e n d i ile d o la y sız b a ğ ın tıs ın d a ya d a ç e k im
y o lu y la o rta y a k o y u la n k e n d i ile ö z d e şlik b e lir le n im in d e sürekli
b ü y ü k lü k tü r; ve ik in c i o la ra k o n d a k a p s a n a n B ir b e lir le n im in d e
kesikli b ü y ü k lü k tü r. A m a s ü r e k li N ic e lik o d e n li d e k e s ik lid ir,
ç ü n k ü sa lt Ç okun s ü r e k liliğ id ir; k e sik li N ic e lik d e e ş it ö lç ü d e
sü re k lid ir, sü re k liliğ i b irç o k B irin A ynısı o la ra k B ird ir, Birim dir.
184 M ANTIK BİLİMİ
■ b. Nice (D as Q u a ııtu m )
§ 101
N ice lik , özsel o la ra k o n d a k a p s a n a n dışlayıcı b elirlilik le koyulm uş
o la ra k , M ced ir; s ın ırlı N ice lik . /
\
Ek. N ic e N ic e liğ in belirli-Varlığıdır, b u n a k a rşı a rı N ic elik Varlığave (b u n d a n
s o n r a i r d e l e n e c e k o la n ) D e r e c e Kendi-için-Varlığa k a rş ılık d ü şe r. — A rı
N icelik ten N iceye ilerleyişe d a h a y ak ın d a n b a k ıld ığ ın d a , b u n u n tem e li şu d u r:
a r ı N ic e lik te ay rım sü re k lilik ve kesiklilik a y rım ı o la ra k ilkin sa lt k e n d in d e
b u l u n u r k e n , b u n a k arşı N ic e d e ise o rta y a k o y u lm u ştu r, ve d a h a s ı öyle b ir
VARLIK Ö Ğ RETİSİ 185
102
N ic e g e lişim in i ve ta m a m la n m ış b e lirliliğ in i Sayıda, b u lu r. Sayı,
ö ğ e si o la n B ir g ib i, k e s ik lilik k ıp ıs ın a g ö r e M ikta rı, s ü r e k lilik
k ıp ıs ın a g ö re B irim i n ite l k ıp ıla rı o la ra k k e n d i iç in d e k ap sar.
A ritm e tik te işlem türleri g en e llik le Sayıları ele a lm a n ın o lu m sal
y o lla rı o la ra k su n u lu r. E ğ e r b u iş le m le rd e b ir z o r u n lıığ u n ve
b ö y le ce b ir a n la m ın yatm ası g ere k iy o rsa, b u b ir ilk e d e o lm a lı
d ır, ve b u ilk e a n c a k Sayı K a v ra m ın ın k e n d is in d e k a p s a n a n
b e lir le n im le r d e y a tıy o r o la b ilir; b u ilk e n in b u r a d a k ısa c a
g ö ste rilm e si g ere k ir. — Sayı K av ram ın ın b e lirle n im le ri M iktar
ve B irim dir, ve S ay ın ın k e n d is i ik isin in b irliğ id ir. A m a b irlik ,
g ö rg ü l S ay ılara u y g u la n d ığ ın d a , y aln ızc a b u S ay ıla rın Eşitliği
d i r ; b ö y le c e iş le m tü r l e r i n i n ilk e si S ay ıla rı B irim ve M ik ta r
ilişk isin e k o y m a k ve b u b e lir le n im le r in E ş itliğ in i o rta y a
ç ık a r m a k o lm a lıd ır.
B irle r ya d a S a y ıla rın k e n d ile r i b ir b ir le r in e k a rşı ilg isiz
o ld u k la r ı iç in , iç e r s in e a lın d ık la r ı b ir lik g e n e l o la r a k d ışsal
b ir to p a r la m a o la ra k g ö r ü n ü r , iş le m y a p m a ö yleyse g e n e l
o la ra k Saym adır, işle m türlerinin, a y rım ı y a ln ız c a b ir a r a d a
to p la n a n S a y ıla rın n ite l y a p ıla r ın d a y atar, ve y a p ı iç in ilk e
B irim ve M ik ta r b e lir le n im le r id ir .
N um aralandırm a ilk tir — , genel olarak Sayı y a p m a , iste d iğ i
m iz d e n li Birin, b ir a r a y a to p a r la n m a s ı. — B ir işle m tü rü ise
b u n d a n b ö y le y a ln ız c a B irle r in d e ğ il a ıııa d a h a ş im d id e n
S ay ıla r o la n k e n d ilik le rin b irlik te sa y ılm a la rıd ır.
S ay ılar dolaysızca ve ilk o la ra k b ü tü n ü y le b e lirsiz g e n e ld e
S a y ıla rd ır, ve öyleyse g e n e l o la ra k e ş its iz d irle r; b u n la r ı n
b ir a r a y a to p a r la n m a la r ı ya d a sa y ılm a la rı Toplam adır.
B u n d a n s o n ra k i ilk b e lir le n im S a y ıla rın g e n e l o la ra k eşit
o lm a la rı ve b ö y le ce tek bir B irlik o lu ş tu rm a la rıd ır, — ve b u n
la r ın b e lli b ir M ikta rı ö n ü m ü z d e b u lu n u r ; b ö y le S a y ıla rın
sayılm ası Çarpmadır. B u ra d a M iktar ve B irlik b e lirle n im le rin in
ç a rp m a işle m in d e k i iki Sayıya ya d a e tm e n e n asıl d a ğ ıld ık la rı
ilgisiz b ir n o k ta d ır, ve b ö y le c e b u e t m e n le r M ik ta r o la ra k ya
d a te rs in e B irlik o la ra k a lın a b ilirle r.
Ü ç ü n c ü ve e n s o ıı b e lir lilik M ik ta r ve B irliğ in eşitliğidir.
186 M ANTIK BİLİMİ
c. Derece
§ 103
S ın ır N ic e n in k e n d is in in b ü tü n ü ile ö z d e ştir; kendi içinde ç o k lu
o la ra k uza n d ı, a m a k e n d i iç in d e y a lın b e lirlilik o la ra k yeğin.
b ü y ü k lü k ya d a Dereced ir.
S ü re k li ve k esik li b ü y ü k lü k le rin ıız am lı ve yeğ in b ü y ü k lü k le r
d e n ayrım ı b irin c ile rin genelde Niceliğe u y g u la n ırk en , İk in cilerin
ise sınııa ya d a o n u n sın ır o la ra k b elirliliğ in e u y g u la n m a la rın
d a n o lu şu r. — B e n z e r o la ra k ıız am lı ve yeğin b ü y ü k lü k le r d e
b ir i ö te k in in ta ş ım a d ığ ı b ir b e lirliliğ i k a p sa y a n iki b ü y ü k lü k
tü r ü d e ğ ild ir ; ıız am lı b ü y ü k lü k o la n o d e n li d e y eğ in o la ra k
b ü y ü k lü k tü r, ve ev rik o la ra k .
§ 104
D e r e c e d e N ice K avram ı koyulm uştur. D e re c e kendi için ilgisiz ve
y alın o la ra k b ü y ü k lü k tü r, a m a öyle b ir y o ld a ki, o n u N ice y a p a n
b elirliliğ i b ü tü n ü y le o n u n dışında b aşk a b ü y ü k lü k le rd e b u lu r. B u
çelişk id e, kendi-için-varolan ilgisiz sın ırın saltık dışsallık o lm a sın d a ,
sonsuz n ic e l ilerleme o rta y a k o y u lm u ş tu r, — b ir dolaysızlık ki,
d o la y sız ca k a rş ıtın a , dolaylılığa d ö n e r (az ö n c e k o y u la n N ic e n in
ö te s in e g e ç iş ), ve ev rik o la ra k .
Sayı d ü ş ü n c e d ir , a ıııa k e n d in e b ü tü n ü y le d ışsa l b ir V arlık
o la ra k d ü ş ü n c e . Sezgiye a it d e ğ ild ir, ç ü n k ü d ü ş ü n c e d ir , a m a
s e z g in in d ışs a llığ ın ı b e lir le n im i o la ra k a la n d ü ş ü n c e d ir . —
N ice b u n a g ö re yalnızca so n su z a d e k a rttırıla b ilm e k ya d a azal-
tıla b ilm e k le kalm az, te rsin e k e n d isi K avram ı yolu y la b u k e n d i
ö te sin e gidiştir. S o n su z n ic e l ile rle m e d e b ir ve aynı çe lişk in in
d ü şü n c e siz c e y in e le n işid ir — b ir çelişki ki, g e n e l o la ra k N ice,
ve b e lir liliğ i iç in d e k o y u ld u ğ u n d a D e re c e d ir. B u ç e liş k id e n
so n s u z ile r le m e b iç im in d e sö z e tm e n in g e re k s iz liğ i ü z e r in e
h ak lı o la ra k Zenon — A risto te le s’te n a k ta rırsa k — şöyle d iy o r
d u : ‘birşeyi bir kez söylem ekle sürekli olarak söy lem ek a y n ıd ır.’211
yalnızca D o ğ a n ın d e ğ il a m a g id e re k T a n rın ın s o n s u z lu ğ u n u d a ö rn e k le m e k
iç in k u lla n ılm ıştır. Ö r n e ğ in H a lle r ’d e T a n rın ın s o n s u z lu ğ u n u n ü n lü b ir
b e tim le m e sin i b u lu ru z:
Y ığarım e n g in sayıları,
.. M ily o n la rd a n d a ğ la rı ü stü ste : ,
K oyarım z a m a n ı z a m a n . ...... '
Ve dü n y ay ı d ü n y a ü s tü n e , N
Ve tü y le r ü r p e rtic i y ü k se k ten
B aşım d ö n e r e k y in e S a n a b a k tığ ım d a :
. . T ü m g ü c ü sayının, .
B in kez a rts a b ile,
G e n e d e b ir p a rç a n d e ğ ild ir S e n in .21
B u ra d a öyleyse ilk o la ra k N iceliğin ve özellikle Sayının k e n d i ö te s in e o sü re k li
itilişini b u lu ru z ki, K an t b u n u ü rk ü tü c ü b u lu y o rd u . G e n e d e b u r a d a g e rç e k te
ü rk ü tü c ü o lan şey sürekli o lara k b ir sın ırın koyulm ası ve s o n ra h e m e n o rta d a n
k a ld ırılm a s ı ve b ö ylece te k b ir a d ım b ile ile rle y e m e m e n in v e rd iğ i sık ın tıd ır.
A m a sözü e d ile n o z an ın yine o k ötü so n su zlu ğ u n b e tim le m e sin e e k lediği vargı
y e rin d e d ir:
B u n la rı ç e k e rim , ve b ü tü n ü y le ö n ü m d e s in — .
B u ra d a g e rç e k so n s u z lu ğ u n y aln ız ca s o n lu n u n b ir ö tesi o la ra k g ö rü le m e
yeceği ve o n ıın b ilin c in e u laşab ilm e k için o progressııs in infınitum u yadsım am ız
g e re k tiğ i b elirtilir.
■^[Diels-Kranz, Z en o n B 1.]
2 l[A lb re c h t von Plaller, “U ııv o llk o m n ıen es G e d iclıt iib e r die E rvigkeit,”
Varsıldı sclmmzm.scher ('.edichlr' d e n , B ern 1732.]
190 M A NTIK BİLİM İ
§ 105
N ic e n in b u kendi-için-varolan b e lirliliğ in d e k e n d i k e n d is in e dışsal-
lığı Niteliğini o lu ştu ru r; N ice ta m b u dışsallıkta k e n d is id ir ve k e n d i
ile b ağ ın tılıd ır. D ışsallık, e.d. N icel, ve K endi-için-varlık, e.d . N itel,
o n d a b irleşm işlerd ir. — N ice, kendi kendisinde b u y o ld a k o y u ld u ğ u
za m a n , n ic e l Orantıdır, — b elirlilik ki, dolaysız b ir N ice, b ir U stıir,
ve o d e n li d e dolaylılık, e .d . h e r h a n g i b ir N ic e n in b ir b aşk ası ile
b ağ ın tısıd ır, — o r a n tın ın iki yanı, ki ikisi d e dolaysız d e ğ e r le r in e
g ö re g e ç e rli d e ğ ild irle r, d e ğ e r le r i sa lt b u b a ğ ın tıd a yatar.
§ 106 . .
O ra n tın ın ya n la n h e n ü z dolaysız N ic e le rd ir ve n ite l ve n ic e l b e lir
le n im le r h e n ü z b ir b ir le r in e dışsald ır. A m a g e rç e k lik le r in e g ö re ,
— e .d . n ic e l o la n ın k e n d is in in d ış s a llığ ın d a k e n d i ile b a ğ ın tı
o ld u ğ u ya d a b e lir liliğ in k e ııd i-iç in -v a rh ğ ım n ve ilg is iz liğ in in
b irle şm iş o ld u k la r ı g ö z ö n ü n e a lın d ığ ın d a — , o r a n tı Ö lçüdür.
§ 108
N ite lik ve N ice liğ in Ö lç ü d e sa k dolaysız b ir b irlik iç in d e o ld u k la rı
d ü z e y e d e k a r a la r ın d a k i a y rım d a k e n d in i o n d a b e n z e r o la ra k
dolaysız b ir k ip te g ö ste rir. Ö zg ü l N ice b u d ü zey e d e k b ir y a n d a n
y alm N ic e d ir, ve belirli-V arlık b ir a r tm a ya d a az alm ay a y e te n e k
lidir, g e n e d e o düzeye d e k b ir kural o la n Ö lç ü böy lelik le o rta d a n
k a ld ırılm a k s ız ın ; a m a ö te y a n d a n N ic e n in d e ğ iş im i a y rıc a b ir
N ite lik d e ğ işim id ir.
.. .. § 109
Ölçüsüz ilk o la ra k b ir Ö lç ü n ü n n ic e l do ğ ası yoluyla n ite l b elirliliğ i
n in ö te sin e geçişidir. A nıa ik in ci n ic e l o ra n , b irin c in in Ö lç ü sü z ü ,
o d e n li d e n ite l o ld ıığ ıı iç in , Ö lç ü s ü z d e b e n z e r o la r a k b ir
Ö lç ü d ü r ; N ite lik te n N icey e ve o n d a n y in e b irin c iy e b u iki g eçiş
so n suz ilerleme o la ra k ta s a r ım la n a b ilir — Ö lç ü n ü n k e n d in i
Ö lç ü s ü z d e o r ta d a n k a ld ır ıp y e n id e n k u rm a s ı o la ra k .
Ek. N icelik, g ö rd ü ğ ü m ü z gibi, y alnızca değişm eye, e.d. artm ay a ya d a azalm aya
yete-nekli d e ğ ild ir: g e n e ld e N ic elik o la ra k k e n d i ö te s in e a şa n b ir d o ğ a d a d ır.
N ic e lik b u d o ğ a sım g id e re k Ö lç ü d e b ile saklar. A n a Ö lç ü d e b u lu n a n N icelik
belli b ir sın ırın ö tesin e geçerse, böylelikle o n a karşılık d ü şe n N itelik d e o rta d a n
kalkar. G e n e d e b u n u n la g e n e ld e N ite lik d e ğ il a m a sa lt b u b e lirli N itelik
o lu m s u z la n m ış o lu r ki, y eri h e m e n y in e b ir b a şk a N ite lik ta r a f ın d a n alınır.
K e n d in i a lm aşık lı b ir y o ld a y a ln ız ca N ic elik d e ğ işim i o la ra k ve d a h a s o n ra
VARLIK ÖĞ RETİSİ 195
§110
B u r a d a g e r ç e k te y e r a la n şey h e n ü z g e n e l o la r a k Ö lç ü y e ö z g ü
dolaysızlığın o r ta d a n k ald ırılm a sıd ır; N itelik ve N ice liğ in k e n d ile ri
Ö lç ü d e ilkin dolaysız o la ra k b u lu n u rla r, ve Ö lç ü o n la rın salt göreli
özdeşlikleridir. A m a Ö lç ü k e n d in i Ö lç ü s ü z d e o r ta d a n k a ld ırılm ış
o la ra k g ö ste rir; g e n e d e b u Ö lç ü s ü z d e , ki Ö lç ü n ü n o lu m s u z la n
m ası o lm a sın a k a rşın k e n d isi N ice lik ve N ite liğ in b irliğ id ir, Ö lç ü
e şit ö lç ü d e sa lt kendisi ile k arşılaşır.
§ 111
S o n su z o la n , e .d . o lu m s u z la m a n ın o lu m s u z la n m a s ı o la ra k
o lu m la m a , şim d i y a n la r ı o la ra k V arlık ve Y ok lu k , B irşey ve b ir
B aşk ası vb. g ib i s o y u t ö ğ e le r y e r in e N ite lik ve N ic e liğ i alır.
B u n la r d a n ( a ) ilk in N ite lik N ic e liğ e (§ 9 8 ) ve N ic e lik N ite liğ e
(§ 105) geçmiş ve b ö y le c e ikisi d e olum suzlam alar o la ra k g ö s te ril
m iştir. (P) A m a birliklerin d e (Ö lç ü d e ) ilk o la ra k a y rıd ırla r ve b iri
sa lt ö te k i dolayısıyladır; ve (y) b u b ir liğ in d o la y sız lığ ı k e n d is in i
k e n d in i o r ta d a n k a ld ır a n b irşe y o la ra k g ö s te r d ik te n s o n r a ,
b u n d a n b ö y le b u b ir lik kendinde o ld u ğ u g ib i, e .d . y a lın k e ııd i-
ile -b a ğ m tı o la ra k ko y u lu r ki, g e n e l o la ra k V arlığ ı ve b iç im le rin i
o r ta d a n k a ld ırılm ış o la ra k k e n d i iç in d e k a p s a r. — V arlık ya d a
d o la y sız lık , ki k e n d i k e n d in i o lu m s u z la n ıa y o lu y la ken d i ile
d o la y lılık ve k e n d i ile b a ğ ın tıd ır , ki öyleyse e ş it ö lç ü d e k e n d in i
o r ta d a n k e n d i ile b a ğ ın tıy a , d olaysızlığa k a ld ır a n d o lay lılık tır, —
b u V arlık Özdür.
197
198 M A NTIK BİLİMİ
giderken parlak bir yüzeye çarparak bunun tarafından geri döndürülm esini
anlatır. Burada iki noktayı belirtebiliriz: ilkin dolaysız, varolan birşey, ve İkincisi
dolaylı ya da koyulmuş olarak yine aynı şey. Biz bir nesne üzerine düşünürken
["toenn ıvir übereinen Gegenstand reflektieren"}, ya da (yine yaygın bir anlatım
olarak) bir nesneyi derinine düşünürken [“nachdenken"] olan şey sözcüğün tam
anlamıyla bııdur, çünkü burada nesne dolaysızlığı içinde geçerli değildir,
tersine onu dolaylı kılınmış olarak bilmeyi isteriz. Felsefenin görevi ya da amacı
genellikle şeylerin Özlerini saptam ak olarak görülür, ve b undan yalnızca
şeylerin dolaysızlıkları içinde bırakılmamaları, tersine başka birşeyle dolaylı
kılınmış ya da temellendirilmiş olarak tanıtlanmaları gerektiği anlaşılır. Şeyin
dolaysız Varlığı burada bir bakıma bir kabuk olarak ya da bir perde olarak
tasarımlanır ki, arkasında Öz gizlidir. — Dahası, tüm şeylerin bir Özleri vardır
dendiği zaman, bununla onların gerçekte kendilerini dolaysızca gösterdikleri
gibi olmadıkları anlatılır. Öyleyse sorun yalnızca bir nitelikten bir başkasına
gidip gelmekten ve yalnızca nitel birşeyden nicel birşeye ya da nicel birşeyden
nitel birşeye ilerlem eden daha çoğudur: şeylerde kalıcı bir yan vardır, ve bu
ilk olarak Özdür. Öz kategorisinin başka imlem ve kullanım larına gelince,
burada öncelikle anımsanabilecek olan şey Almanca’da sein [ olmak] yardımcı
eylem-sözcfığünde geçmiş zamanı anlatm ak için Wesen [Öz] sözcüğünden
yararlanılıyor olmasıdır: geçmiş varlık getvesen olarak belirtilir. Dil kullanı
mındaki bu kuralsızlık belli bir ölçüde Varlık ve Öz ilişkisinin doğru bir sezgisine
dayanır, çünkü Özü hiç kuşkusuz geçmiş Varlık olarak görebiliriz; am a gene
de belirtmek gerek ki, geçmiş olan bu nedenle soyut olarak olumsuzlanmaz,
tersine yalnızca ortadan kaldırılır ve böylece aynı zamanda saklanır. Böylece,
örneğin “Câsar istin Gallien getvesen" dendiği zaman, bununla yalnızca burada
Sezar üzerine söylenmiş olanın dolaysızlığı yadsınır, ama genel olarak Gal’deki
kalışı olumsuzlanmaz, çünkü tam bu kalış bu söylenenin içeriğini oluşturur,
gerçi bu içerik burada ortadan kaldırılmış olarak düşünülse de. — Gündelik
Almanca’da Wesen sık sık bir birlik ya da bir tümlük imlemini taşır, ve böylece
örneğin Zeitungswesen [Basın,] Postıvesen [Posta-işleri,] Steuenvesm [ Vergi-işlerü] vb.
gibi anlatım lar söz konusu olduğu zaman, bununla anlaşılacak olan en
çoğundan bu şeylerin tekil olarak ve dolaysızlıkları içinde değil, tersine
karm aşık şeyler olarak ve bundan başka belki de çeşitli bağıntıları içinde
alınıyor olmalarıdır. Böyle bir dil kullanım ında bizim için Öz olarak ortaya
çıkmış olan şey ancak yaklaşık olarak kapsanır. — Yine Almancada “endlicken
Wesen” [sonlu ‘Ö z’] anlatımı kullanılır ve insandan “ein endlichen Wesen”
olarak söz edilir. Ama Özden her söz edilişinde gerçekte sonluluğun ötesine
geçilir, ve bu n a göre insanı bu anlatım la belirtm ek o düzeye dek doğru
değildir. Dahası, yine denir ki: “es gibt ein höchstes Weseıı” [“bir en yüksek
Öz v ard ır/'verilidir’”], ve bununla belirtilm ek istenen Tanrıdır. B urada iki
noktayı belirtebiliriz, ilkin, “geben’’ [vermek] anlatımı sonluyu imleyen bir
anlatımlıdır, ve böylece denir ki “es gibt soundsoviel Plaııeten” [“şu kadar
gezegen var”] , ya da “es gibt Pflanzen von solcher und es gibt Pflanzen voıı
solcher Bescaffenheit” [“şu ya da bu yapıda bitkiler var”] . Böyle bulunan birşey
ÖZ ÖĞ RETİSİ 199
bıı yüzden dışındave yanında daha başkaları da bulunan birşeydir. Oysa Tanrı,
saltık olarak sonsuz birşey olmakla, böyle yalnızca bulunan ve dışmdave yanında
daha başka “Öz”lerin de bulunduğu birşey değildir. Tanrının dışında bulunan
birşeye Tanrıdan ayrılığı içinde hiçbir özsellik düşmez, tersine bu yahtılmışlıkta
kendi içinde destek ve özden yoksun olarak, salt b ir g ö rü n ü ş olarak
görülmelidir. Ama, ikinci olarak, Tanrıdan yalnızca en yüksek Oz olarak söz
etmek uygunsuz bir anlatım olarak görülmelidir. Burada kullanılan nicelik
kategorisi gerçekte yerini yalnızca sonlunun alanınd a bulur. Buna göre
örneğin bu yeryüzündeki en yüksek dağdır dediğimiz zaman bu en yüksek
dağın dışında benzer olarak yüksek başka dağların da olduğunu düşünürüz.
Yine, birinin ülkesindeki en varsıl ya da en bilgili insan olduğunu söy
lediğimizde de durum böyledir. Oysa Tanrı yalnızca tekve üstelik yalnızca en
y üksek değil ama genel olarak Özdür; ama burada hem en belirtm ek gerek ki,
bu Tanrı anlayışının dinsel bilincin gelişiminde önem li ve zorunlu bir aşama
oluşturmasına karşın, gene de bununla Hıristiyan Tanrı tasarımının derinliği
hiçbir biçimde tüketilmiş olmaz. Eğer Tanrıyı yalnızca Öz olarak görüyor ve
burada durup kalıyorsak, onu ilkin yalnızca evrensel, direnilm ez güç olarak,
ya da başka türlü anlatılırsa, Efendi olarak biliriz. Efendi korkusu ise hiç
kuşkusuz bilgeliğin başlangıcı, ama yalnızca başlangıcıdır. — Tanrıyı Efendi
olarak, ve özde yalnızca Efendi olarak anlayan dinler ilkin Musevi ve sonra da
İslam dinleridir. Bu dinlerin eksikliği genel olarak onlarda sonluya hakkının
verilmeyişinde yatar; bu sonlunun kendi için vurgulanışı ise (bu ister doğal
birşey, isterse Tinin sonlusu olsun) putperestliğin ve böylece aynı zamanda
çoktanrılı dinlerin ırasalun oluşturur. — Ote yandan, yine sık sık ileri sürülen
bir başka şey de Tanrının, en yüksek Varlık olduğu için, bilinemeyeceğidir.
Bu genel olarak çağdaş Aydınlanmanın ve daha tanı olarak soyut anlağın
konum udur ki, ily a un etresupreme [bir en yüksek varlık vardır\ demekle yetinip
sorunu bu noktada bırakır. Böyle konuşmak ve Tanrıyı yalnızca en yüksek öte-
dünya Varlığı olarak görmek Evreni dolaysızlığı içinde değişmez ve olumlu
birşey olarak almak ve gerçek Varlığın yalnızca dolaysız heı şeyin ortadan
kaldırılışı olduğunu unutm aktır. Eğer Tanrı soyut öte-dıınya Varlığı ise,
böylece tüm ayrını ve belirlilik onun dışına düşüyorsa, gerçekte salt bir addır,
yalnızca soyu damacı anlağın bir caput mortııumıdm [posa (‘ölü kafa’)]. Gerçek
Tanrı bilgisi böylece şeylerin dolaysız Varlıkları içinde hiçbir gerçeklik
taşımadıklarım bilmekle başlar.
Yalnızca Tanrı ile değil ama başka bağıntıları ile ilgili olarak da Öz kate
gorisi çoğunlukla soyut bir yolda kullanılır ve böylece şeyin irdelenişinde Özü
görüngüsünün belirli içeriğine karşı ilgisiz ve kendi için kalıcı birşey olarak
saptanır. Böylece örneğin insanda onun edim ve davranışlarının değil ama
yalnızca Özünün önemli olduğu söylenir. Bu hiç kuşkusuz belli ölçüde doğru
dur, çünkü bir insanın yaptığı dolaysızlığı içinde değil ama yalnızca içi ile dolaylı
olarak ve içinin sergilenişi olarak görülmelidir. Ama gene de gözden kaçır
mamak gerek ki, Öz ve daha da ötesi İç kendilerini böyle olarak ancak görün
güye çıkmakla gerçeklerler; buna karşı insanların edim lerinin içeriğinden
200 M A NTIK BİLİMİ
ayrı olan Öze başvurmalarının altında yatan neden genellikle yalın öznel
liklerini geçerli kılma ve kendinde ve kendi için geçerli olandan kaçma
niyetleridir.
.. .. § 113
Ö z d e k e n d i-ile -b a ğ m tı Ö z d e şliğ in , keııdi-içine-yansım anın b iç im i
d ir; b u b u r a d a V arlığın dolaysızlığının y e rin i alm ıştır; ikisi d e aynı
k e n d i-ile -b a ğ ın tı so y u tla m a sıd ır.
D u y a rlığ ın s ın ırlı ve s o n lu h e rşe y i varolan b irşe y o la ra k a la n
d ü ş ü n c e s iz liğ i a n la ğ ın y in e so n lu ve s ın ırlı h e rş e y i k en d i-ile-
ö z d e ş , k e n d i iç in d e k e n d i ile ç e liş m e y e n b irşe y o la ra k a la n
d ik k a fa lılığ ın a g eç er.
§ H4
B u ö zd eşlik , V arlık tan o rta y a ç ık a rk e n , ilk in y aln ızc a V arlık b e lir
le n im le r i ile y ü k lü ve V a rlık ile dışsal b irşe y ile o ld u ğ u g ib i
b a ğ ın tılı g ö r ü n ü r . B öyle Ö z d e n ay rı b irşe y o la r a k a lın a n b u
V arlığ a Özsel-olmayan d e n ir. A m a Ö z K en d i-iç in d e-V arlık o ld u ğ u
iç in , a n c a k o lu m s u z u n u , e .d . b a şk a sı-ile -b a ğ ın tıy ı, d o la y lılığ ı
k e n d i iç in d e ta şıd ığ ı ö lç ü d e özseldâr. Ö yleyse Ö z se l-o lm a y a n ı
k e n d i g ö r ü n ü ş ü o la ra k k e n d i iç in d e taşır. A m a g ö r ü n ü ş te ya d a
d o la y lılık ta a y rım k a p s a n d ığ ı iç in , ve a y ır d e d ile n in ise iç in d e n
çık tığ ı ve iç in d e o lm a d ığ ı ya d a g ö rü n ü ş o la ra k yattığ ı ö z d e şlik te n
a y rım iç in d e k e n d is i ö z d e şlik b iç im in i k a z a n d ığ ı iç in , G ö rü n ü ş
b ö y le c e k e n d in i k e n d i ile b a ğ ın tıla y a n d o la y sız lık ya d a V arlık
k ip in d e d ir. Ö z a la n ı b u yolla dolaysızlık ve dolaylılığın h e n ü z eksik
b ir b a ğ la n tıs ı o lu r. O n d a h e rş e y öyle b ir y o ld a k o y u lm u ş tu r ki,
k e n d i n i k e n d is i ile b a ğ ın tıla r ve ay n ı z a m a n d a b u n u n ö te s in e
g eç er, — yansım ış b ir V arlık o la ra k , iç in d e b ir B a şk a sın ın g ö r ü n
d ü ğ ü ve k e n d isi b ir B a şk asın d a g ö r ü n e n b ir V arlık o la ra k . — B u
ö y ley se ay n ı z a m a n d a V arlık a la n ın d a s a lt ken d in d e o la n ç e liş
k in in koyu ld u ğ u a la n d ır.
H e rş e y d e tözsel o la n tek bir K avram o ld u ğ u iç in , Ö z ü n g elişi
m in d e V arlığın g e lişim in d e o la n la rla aynı b e lir le n im le r b u lu
n u r , a m a ya n sım ış b iç im d e . B ö y lece Varlık ve Yokluk y e rin e
şim d i O lum lu ve O lum suz b iç im le ri o rta y a çıkar; b irin c isi ilk in
Özdeşlik o la ra k k a rşıtlık sız V arlığ a k a rşılık d ü ş e r k e n , İk in cisi
( k e n d i iç in d e g ö r ü n e r e k ) A yrım o la ra k g e lişir; b ö y le c e y in e
O luşun k e n d isi d e Zem in o la ra k h e m e n belirli-Varlığın Z e m in i
o lu r, a m a b u ra d a belirli-V arlık Z em in e yansım ış o la ra k Varoluş
tu r, vb. — M a n tığ ın b u (e n g ü ç ) b ö lü m ü b a ş lıc a M e ta fiz iğ in
ve g e n e l o la ra k B ilim lerin k a te g o rile rin i kapsar. B u k a te g o rile r
Ö Z ÖĞRETİSİ 201
ü z e rin e -d ü ş ü n m e d ü ze y in d e k i a n la ğ ın ü r ü n le r id ir le r — a n la k
ki, ay rım ları bağımsız o la ra k alır ve aynı z a m a n d a g ö relilik le rin i
de koyar, a m a ik isin i b ir “de” y o lu y la y a n y a n a ya d a a r d a r d a
b a ğ la r ve b u d ü şü n c e le ri b iraraya g e d rip K avram a b irleştirm ez.
A
Varoluşun Zemini Olarak Oz
a. A n Deriıı-D üşünce B elirlenim leri
a . Ö z d e şlik
§1 15
Ö z kendi içinde g ö r ü n ü r ya d a a rı y a n s ım a d ır; öyleyse s a lt k e n d i
ile b a ğ ın tıd ır — dolaysız o la ra k d eğ il, te rs in e yan sım ış o la ra k — ,
kendi ile Özdeşlik.
B u Ö zd eşlik , sıkı sıkıya tu tu lu p A y rım d an soyutlandığı ö lç ü d e ,
biçimsel Ö z d e şlik ya d a anlak-özdeşliğdir. Ya d a d a h a d o ğ r u s u
so y u tla m a b u b iç im s e l ö z d e şliğ in k o y u lm a sı, k e n d i iç in d e
s o m u t b irşey in b u y alın lık b iç im in e d ö n ü ş tü rü lm e s id ir. B u iki
y o ld a o la b ilir: Ya s o m u t o la n d a b u lu n a n b e lir le n im le r ç o k lu
s u n u n b ir b ö lü m ü gözardı edilerek (çözümleme d e n i le n şey le)
b u n la r d a n s a lt biri se ç ile b ilir, ya d a tü r lü lü k le r i g ö z a rd ı
e d ile r e k b e lir lilik le r ç o k lu ğ u bire yoğunlaştırılabilir.
Ö zd e şlik b ir ö n e r m e n in ö zn esi o la ra k S altık ile b a ğ la n ırs a
ö n e r m e şöyle o lu r: Saltık kendine özdeş olandır. — B u ö n e r m e
n e d e n li d o ğ r u olsa d a, g erç ek liğ i iç in d e a m a ç la n ıp a m a ç la n
m a d ığ ı ik ir c im lid ir; ve b u n e d e n le e n a z ın d a n a n la tım ın d a
e k s ik tir: ç ü n k ü so y u t anlak-ö zd eşliğ in in m i, e .d . b a ş k a Ö z
b e lir le n im le ri ile k arşıtlık iç in d e k i ö z d e şliğ in ıııi, yoksa k e n d i
iç in d e som ut o la n ö z d e ş liğ in m i d e n m e k is te n d iğ i k a r a rla ş
tırılm ış d e ğ ild ir; b u so n Ö zd e şlik , g ö r ü le c e ğ i g ib i, ilk o la ra k
Z e m in ve s o n r a d a h a y üksek g e rç e k liğ i iç in d e K avram dır. —
“Saltık” s ö z c ü ğ ü n ü n k en d isi b ile ç o ğ u k ez “s o y u tta n d a h a ö te
b ir a n la m d a k u lla n ılm a z ; b ö y le c e saltık uzay, saltık z a m a n
soyut u z a y d a n ve so y u t z a m a n d a n d a h a ö te si d e m e k d eğ ild ir.
Ö z ü n b e lirle n im le ri özsel b e lirle n im le r o la ra k a lın d ık la rın
d a varsayılan b ir ö z n e n in y ü k le m le ri o lu r la r ki, b u ö zn e, o n la r
özsel o ld u k la rı için, H et şeydir. Bu yolla o rtay a çık an ö n e r m e le r
evrensel D üşünce-yasaları o la ra k a d la n d ır ılır la r . B u n a g ö re
Özdeşlik Önermesi şö y led ir: “Herşey kendi ile özdeştir, A = A ”; ve
2 0 2 M ANTIK BİLİMİ
Ek. Özdeşlik ilkin yine daha önce Varlık olarak bıılmus olduğum uz şeyle
aynıdır, ama dolaysız belirliliğin ortadan kaldırılışı yoluyla “olmuş” olarak —,
böylece İdeallik olarak Varlıktır. Özdeşliğin gerçek imlemini gerektiği gibi
anlam anın büyük önem i vardır, ve bunun için her şeyden önce onu yalnızca
soyut Özdeşlik olarak, e.d. Ayrımın dışlanmasıyla Özdeşlik olarak anlamamak
gerekir. Bu tüm kötü felsefenin kendini felsefe adına yaraşır biricik felsefe
karşısında ele verdiği noktadır. Gerçekliği içindeki Özdeşlik, dolaysızca
varolanın Idealliği olarak, dinsel bilincimiz için olduğu gibi genel olarak başka
düşünce ve bilinç türleri için de yüksek bir belirlenimdir. Denebilir ki, gerçek
Tanrı bilgisi onu Özdeşlik olarak, saltık Özdeşlik olarak bilm ekle başlar. Bu
aynı zamanda Evrenin tüm gücünün ve görkeminin Tanrı önünde çöktüğünü
ve yalnızca Onun gücünün ve Onun görkeminin görünüşü olarak kalıcılığını
sürdürebileceğini imler. — Yine aynı yolda Özdeşlik özbilinç olarak insanın
ken d ini genel olarak D oğadan ve özellikle hayvanlardan ayııdetm esini
sağlayan şeydir, — hayvan ki kendini “Ben” olarak, e.d. kendisinin kendi
içinde arı birliği olarak anlam a noktasına dek varamaz. — Bundan başka,
Özdeşliğin düşünce açısından taşıdığı imleme gelince, b u rad a her şeyden
önemli olan nokta Varlığı ve belirlenimlerini ortadan kaldırılmış olarak içinde
kapsayan gerçek Özdeşliği soyut, yalnızca biçimsel Özdeşlik ile karıştırma
maktır. Duyum ve dolaysız sezgi konum undan düşünceye sık sık yöneltilen
ÖZ ÖĞ RETİSİ 203
(5. A yrım
§ 116
Ö z y a ln ız c a a rı Ö z d e ş lik ve k e n d i iç in d e G ö r ü n ü ş tü r , ç ü n k ü
k e n d in i k e n d isi ile b ağ m tıla y aıı o lu m s u z lu k ve b ö y le ce k e n d in in
k e n d in d e n itilm e s id ir ; öyleyse ö zsel o la ra k A y n ın b e lir le n im in i
k a p s a r ..
B a şk alık b u r a d a b u n d a n bö y le nitel b a ş k a lık , b e lirlilik , s ın ır
d e ğ ild ir; te rs in e , k e n d in i k e n d i ile b a ğ m tıla y a n Ö z d e o ld u ğ u
iç in , o lu m s u z la m a aynı z a m a n d a b a ğ ın tı, ayrım, koyulm uşluk,
dolaylılık o la ra k v ard ır.
Ek. Özdeşlik nasıl Ayrıma varır? diye sorulduğu zaman bu soruda yalın olarak
Özdeşliğin, e.d. soyut olarak Özdeşliğin kendi için birşey olduğu, ve yine
benzer olarak Ayrımın da eşit ölçüde kendi için başka birşey olduğu varsayımı
yatar. Ama bu varsayım yoluyla ortaya koyulan bu sorunun yanıtlanması
olanaksızlaşır, çünkü eğer Özdeşlik Ayrımdan ayrı olarak görülürse, o zaman
gerçek te geriye yalnızca Ayrım kalır, ve bu n e d e n le Ayrıma ilerleyiş
tanıtlanam az, çünkü kendisinden derlenm esi gereken şey ilerlem enin
“nasıl”ını soran için o rtad a bulunur. Böylece bu soru, d ah a yakından
bakıldığında, kendini baştan sona bir düşüncesizlik olarak gösterir. Bu soruyu
g etiren e herşeyden önce Ö zdeşlikten ne anladığı gibi ikinci bir soru
yöneltildiği zaman, bunun üzerine hiçbirşey düşünmediği ve Özdeşliğin onun
için salt boş bir ad olduğu ortaya çıkacaktır. Dahası, gördüğümüz gibi, Özdeşlik
hiç kuşkusuz olumsuz birşeydir, ama gene de soyut, boş bir Yokluk olarak
Yokluk değil, tersine Varlığın ve belirlenim lerinin olumsuzlannıasıdır. Ama
böyle olarak Özdeşlik aynı zamanda kendi ile bağıntı, ve dahası olumsuz
bağıntıdır, ya da kendinin kendi kendisinden ayırdedilmesidir.
§ 117
A yrım (1) dolaysız A yrını, e.d . Trirlülükt ü r ki, b u n d a a y ırd e d ile n -
le rin h e r b iri kendi için n e ise o dıır, ve b aşkası ile b ağ ın tısın a karşı
ilg isiz d ir; b u b a ğ ın tı öyleyse o n a d ışsal b ir b a ğ ın tıd ır. T ü llü lü k
g ö s te re n k e n d ilik le r in A y rım la rın a k a rşı ilg isiz lik le ri n e d e n iy le
204 M ANTIK BİLİMİ
Ek. Anlak kendini Özdeşliği irdelemeye verdiği zaman gerçekte daha şimdiden
onıın ötesindedir, ve önünde duran yalın Türlülük şeklindeki Ayrımdır. Eğer
o d üşüncenin sözde Özdeşlik yasasına uyar ve “Deniz denizdir,” “Hava
havadır,” “Ay Aydır” dersek, bu dıırım ıda bu nesneler bizim için birbirlerine
karşı ilgisiz olarak geçerlidirler ve böylece önümüzde olan şey Özdeşlik değil,
tersine Ayrımdır. Ama gene de şeyleri yalnızca ünlülükleri içinde görme
noktasında durup kalmayız; tersine onları birbirleri ile karşılaştırır, ve bu yolla
Benzerlikse Benzemezlik belirlenimlerini elde ederiz. Sonlu bilimlerin işi büyük
ölçüde bu belirlenimlerin uygulanmasından oluşur; ve bugünlerde ne zaman
“bilimsel irdeleme” söz konusu olsa, bununla öncelikle irdeleme altına alman
nesneleri birbirleri ile karşılaştırmayı amaçlayan yöntem anlaşılır. Bu yolda
hiç kuşkusuz oldukça önem li sonuçlara ulaşıldığını yadsımamak gerekir, ve
bu bağlam da çağımızın özellikle karşılaştırmalı Anatomi ve karşılaştırmalı
Dilbilim alanlarındaki büyük başarıları anım sanm alıdır. Ama gene de
belirtm ek gereksizdir ki, bu karşılaştırma yönteminin tüm bilgi alanlarında
eşit başarıyla uygulanabileceğini sanmak çok şey beklemek olacaktır. Yine,
özellikle vurgulamak gerek ki, yalnızca karşılaştırma hiçbir zaman bilimin
§118
B e n ze rlik y alnızca b irb irle ri ile aynı olm ayanların, özdeş o lm a y an
la rın b ir Ö z d e ş liğ id ir, — ve B e n z e m e z lik b e n z e m e z o la n la r ın
bağıntısıdır. Ö yleyse ikisi d e ilgisizce b ir b ir le r in in d ış ın a d e ğ işik
y a n la r a ya d a b a k ış a ç ıla rın a d ü ş m e z , te r s in e b iri ö te k in d e
g ö rü n ü ş tü r. T ü r lü lü k b u n a g ö re d e r in - d ü ş ü n c e n in A yrım ı ya d a
kendi kendisinde Ayrını, belirli A yrım dır.
Ek. Yalın Türlülük içindeki şeyler kendilerini birbirlerine karşı ilgisiz olarak
gösterirken, buna karşı Benzerlik ve Benzemezlik bir çift belirlenimdir ki saltık
olarak birbirleri ile bağıntılıdırlar ve birini öteki olmaksızın düşünm ek
olanaksızdır. Yalın Türlülükten karşıtlığa bu ilerleme belli bir ölçüde sıradan
bilinçte bile bulunur, ve buna göre bu bilinç bile karşılaştırmanın yalnızca
bulunan bir Ayrım varsayımı altında, ve evrik olarak ayırdetmenin de yalnızca
bulunan bir Benzerlik varsayımı altında bir anlam taşıdığını kabul eder. Buna
göre, eğer görev bir Ayrımı bildirmekse, yalnızca Ayrımları dolaysızca gün
ışığında yatan nesneleri (örneğin bir kalem ve bir deve) birbirlerinden
ayırdeden bir kimseye hiç de büyük bir düşünsel derinlik yüklenemez; yine,
benzer olarak, yalnızca birbirlerine yakın nesneleri — bir kayını ve bir meşeyi,
bir tapınağı ve bir kiliseyi — karşılaştırmayı bilmek de ileri bir karşılaştırma
gücünün belirtisi değildir. Öyleyse, Ayrımda Özdeşliği ve Özdeşlikte Ayrımı
isteriz. Bununla birlikte, görgül bilimler alanında sık sık bu iki belirlenimden
biri üzerine öteki gözden kaçırılır ve böylece bilimsel ilgi bir kez ortada duran
Ayrımları Özdeşliğe indirgemeye yönelirken, bir başka kez eşit ölçüde tek-
206 MANTIK. BİLİMİ
yanlı bir yolda yeni Ayrımların bulunuşuna yönelir. D urum özellikle Doğa
bilim lerinde bııdıır. B urada am aç ilk olarak her zaman yeni ve daha da yeni
özdekler, kııvveüer, cinsler, türler vb. bulmaktır. Ya da, bir başka yönde,
şim diye dek yalınlıkları içinde geçerli sayılmış cisim leri bileşik olarak
tanıtlamaktır, ve çağdaş fizikçi ve kimyacılar yalnızca dört ve yalın olmayan
öğe ile yetinmiş olan eskilere hiç kuskusuz güleceklerdir. Ö te yandan, yine
yalın Özdeşlik başlıca sorun olarak alınır, ve buna göre yalnızca elektrikselliğin
ve kimyasallığın özsel olarak bir ve aynı görülmesiyle kalınmaz, am a giderek
örgensel sindirim ve özümseme süreçleri bile yalın birer kimyasal süreç olarak
kabul edilir. Daha önce belirtildiği gibi (§ 103, Ek), çağdaş felsefenin adı
Özdeşlik Felsefesine çıkmıştır. Ama gene de Ayrımı soyutlayan yalın anlak-
özdeşliğinin hiçliğini gösteren sözcüğün tam anlamıyla felsefe ve özellikle
kurgul mantık olmuştur; gerçi salt Tiirlülük ile yetinmemeyi, tersine varolan
herşeyin iç birliğini saptamayı da eşit ölçüde vurgulayan hiç kuşkusuz yine o
olmuş olsa da.
§ 119
(2) K en d in d e A yrını özsel A y rım d ır, O lum lu ve O lu m su z, öyle ki
b irin c isi O lu m su z olmayacağı b ir yo ld a k e n d i ile ö zd e ş b a ğ ın tıd ır
ve İk in cisi O lu m lu olm ayacağı b ir y o ld a k e n d i iç in ay rı o la n d ır.
H e r b iri başkası olm ayarak k e n d i iç in o ld u ğ u n d a n b a ş k a s ın d a
görünür, ve a n c a k b aşk ası v a ro ld u ğ u s ü re c e v ard ır. O z ıın A yrım ı
öyleyse K arşıtlıktır ki, b u n a g ö re ayrı o la n k a rşıs ın d a genel olarak
b ir b a ş k a s ın ı d e ğ il a m a kendi b a ş k a sın ı b u lu r ; e .d . O lu m lu ve
O lu m s u z u n h e r b ir i k e n d i öz b e lir le n im in i y a ln ız c a ö te k i ile
b a ğ ın tıs ın d a ta ş ır ve y a ln ız c a ö te k in e y a n s ırk e n k e n d i n e y an sır;
b u ö te k i iç in d e b ö y le d ir; b ö y le c e h e r b ir i ken d i b a ş k a s ın ın
b a ş k a s ıd ır.
K e n d in d e A yrım şu ö n e r m e y i v e rir: “Herşey özsel olarak ayrı
birşeydir,” — ya d a şöyle d e an latılır: “ik i karşıt yüklem den birşeye
salt biri düşer, ve bir üçüncüsü yoktur.” — B u K arşıtlık ö n e rm e si
Ö z d e şlik ö n e r m e s i ile k e s in b ir ç e lişk i iç in d e d u r u r , ç ü n k ü
b ir in e g ö r e B irşe y in s a lt ken d i ile bağıntı o lm a sı g e r e k ir k e n ,
ö te k in e g ö re ise b ir karşıt olm ası, kendi başkası ile bağıntı olm ası
g e re k ir. B öyle iki çelişk ili ö n e rm e y i, ü ste lik o n la rı k a rşıla ş tır
m aya bile g itm ek sizin , yasalar o la ra k y an y an a k o y m a k so y u tla
m a n ın k e n d in e ö z g ü d ü ş ü n c e s iz liğ id ir. — D ışla n m ış ü çü n c ü
ö n e rm e s i çelişkiyi k e n d in d e n u za k tu tm a k iste y e n a m a b u n u
y a p a rk e n o n u n iç in e d ü ş e n b e lirli a n la ğ ın ö n e rm e s id ir. A ya
+ A ya d a - A o lm a lıd ır; b ö y le ce d a h a ş im d id e n b ir ü ç ü n c ü ,
öyle b ir A söz k o n u s u d u r ki, ııe + ne de - d ir ve o denli de + A
o la ra k ve - A o la ra k k o y u lu r. E ğ e r + B B atı y ö n ü n d e 6 m ili,
ve - B D o ğ u y ö n ü n d e 6 m ili im liy o rsa, ve + ve - b ir b ir le r in i
ÖZ ÖĞ RETİSİ 207
asit aynı zam anda bazdır, e.d., Varlığı saltık olarak kendi bankası ile bağıntılı
olmaktır. Öyleyse bu durum da asit de karşıtlıkta dingin olarak kalıcı birşey
değildir, tersine kendini kendinde olduğu gibi koymaya çabalar. Genel olarak
Dünyayı devindiren şey çelişkidir ve çelişkinin düşünülem ez olduğunu söyle
mek gülünçtür. Bu ileri sürülende doğru olan tek şey sorunun kendini çeliş
kide sona erdiremiyeceği ve çelişkinin kendini kendisi yoluyla ortadan kal
dırmakta olduğudur. O rtadan kaldırılmış çelişki ise soyut Özdeşlik değildir,
çünkü bunun kendisi yalnızca karşıtlığın bir yanıdır. Çelişki olarak ortaya koyul
muş karşıtlığın en yakın sonucu Zemindir ki, Özdeşliği olduğu gibi Ayrımı da ortadan
kaldırılmış ve yalın düşünsel kıpılara indirgenmiş olarak kendi içinde kapsar.
§ İ2Ö
O lum lu o la n o ayrım lı k e n d ilik tir ki, k e n d i iç in o lm a sı a m a ay n ı
z a m a n d a kendi başkası ile b a ğ ın tısın a karşı ilgisiz olmaması gerekir.
O lu m suzun d a e ş it ö lç ü d e b ağ ım sız o lm a sı, kendi ile o lu m s u z b ir
b a ğ ın tı o la ra k ke n d i için olm ası, a m a ay n ı z a m a n d a O lu m s u z
o la ra k h e r n e o lu rs a o lsu n b u k e n d i ile b a ğ ın tısın ı, O lu m lu s u n u ,
y aln ızca b a ş k a sın d a taşım ası gerek ir. Ö yleyse O lu m lu ve O lu m s u
z u n h e r ikisi d e a ç ık ç a k o y u lm u ş ç e liş k id ir, ikisi d e kendilerinde
a y n ıd ır. İk isi d e a y rıc a kendileri için b ö y le d ir, ç ü n k ü h e r b ir i
b a ş k a sın ın ve k e n d i k e n d is in in o r ta d a n k a ld ırılm a s ıd ır. B öylece
[ o r ta d a n k a lk a r ya d a ] Zem ine d ü ş e r le r [ g e h e n zu G runde]. —
Ya d a özsel A yrım , k e n d in d e ve k e n d i için A yrım o la ra k , dolaysız
ca s a lt k e n d is in in k e n d is in d e n A y rım ıd ır, ö yley se ö z d e ş o la n ı
k ap sar; b ü tü n ü y le k e n d in d e ve k e n d i iç in v a ro la n A yrım a öyleyse
k e n d isi d e n li Ö z d e ş lik d e aittir. — K e n d in i ken d in e b ağıntılayan
Ayrım o la ra k o n d a n yine kendine özdeş olarak d a söz edilir, ve k arşıt
g e n e l o la ra k birini ve b u n u n başkasını, k e n d in i ve kendi ka rşıtın ı
k e n d i iç in d e k a p sa y a n d ır. Ö z ü n k e n d i-iç in d e liğ i, b ö y le b e lir le n
d iğ in d e , Zem indir.
y. Z em in
§ 121
Zem in Ö z d e ş lik ve A y rım ın b ir liğ id ir; k e n d i le r in i A yrını ve
Ö zd e şlik o la ra k o rta y a ç ık a ra n la rın g e rç e k liğ id ir, — k en d i-için e -
y a n sım a ki o d e n li d e başk ası-için e- y a n s ım a d ır, ve ev rik o la ra k .
Z em in B ü tü n lü k o la ra k k o y u lm u ş Özdür.
Z em in ö n e rm e s i şöyledir: “H e rşe y in y e te rli Z em in i v a rd ır”; şu
d e m e k tir ki, birşey in g erç ek özselliği n e k e n d i ile özdeş o la ra k
n e d e ay rım lı o la ra k , n e salt o lu m lu n e d e sa lt o lu m su z birşey
o la ra k b e lir le n im i d eğ il, a m a V arlığ ın ı b ir b a ş k a sın d a taşım a-
210 MANTIK BİLİMİ
sid ir — ki b u b a ş k a sı o n u n k e n d i-ile -ö z d e ş y a n ı o la ra k Ö z ü
dür. O z b u düzey e d e k soyut kendi içme y an sım a d eğ il, te rsin e
başkasına y a n s ım a d ır. Z e m in kendi içinde v a r o la n Ö z d ü r, ve
Ö z ö zsel o la ra k Z e m in d ir, ve a n c a k b irş e y in , b ir b a ş k a s ın ın
Z e m in i o ld u ğ u s ü r e c e Z e m in d ir.
§ 122 _
Ö z ilk o la ra k ken d i içinde g ö r ü n m e ve d o la y lılık tır; d o la y lılığ ın
b ü t ü n lü ğ ü o la r a k k e n d i ile b irliğ i ş im d i a y rım ın ve b ö y le c e
d o laylılığın k e n d in i o rta d a n k ald ırm ası o la ra k koyulur. B u öyleyse
dolaysızlığın ya d a Varlığın y e n id e n k u r u lu ş u d u r, — V arlığın, a m a
dolaylılığın ortadan kaldırılmasıyla dolaylı o ld u ğ u sü rec e. B u V arlık
Varoluştur.
Z e m in h e n ü z k e n d in d e ve k e n d i iç in b e lir li h iç b ir içerik
taşım az, n e d e Erektir, öyleyse n e etkin n e d e üretkendir; te rsin e ,
b ir V a ro lu ş Z e m in d e n y a ln ız c a ortaya çıkar. Belirli Z e m in
öyleyse b iç im s e l birşey, h e r h a n g i b ir b e lirlilik tir, y e te r ki
o n u n la e ş g ü d ü m lü o la n dolaysız V aro lu ş ile ilişki iç in d e kendi
kendisi ile bağıntılı o la ra k , o lu m la m a o la ra k k o y u lm u ş o lsu n .
D e ğ il m i ki Z e m in d ir, öyleyse o d e n li d e iyi b ir Z e m in d ir,
ç ü n k ü “iyi” b ü tü n ü y le s o y u t o la ra k o lu m lu b irş e y d e n d a h a
ö te s i d e ğ ild ir , ve h e r h a n g i b ir y o ld a a ç ık ç a o lu m lu b irşe y
o la ra k sö z ü e d ile b ile n h e r b elirlilik iyidir. B öylece h e rşe y iç in
b ir Z em in b u lu n a b ilir ve v erileb ilir, ve iyi b ir Z em in ( ö rn e ğ in
e y lem iç in iyi b ir g ü d ü ) b irşey o rta y a ç ık a ra b ilir ya d a çıkara-
m aı, b ir s o n u c u o la b ilir ya d a olamaz. O ö r n e ğ in o n u ilk kez
e tk in k ıla n ve b ir n e d e n y ap a n iste n c e a lın a ra k b ir g ü d ü o lu r,
b irşe y i o rta y a çık arır.
b. Varoluş '
§ 123
V aroluş k en d i-için e -y a n sım a ile b a şk ası-iç in e-y a n sım a n ın dolaysız
b irliğ id ir. B u n a g ö r e V aro lu ş k e n d i-iç le rin e -y a n s ıy a n la r o la ra k
v a r o la n la r ın b e lirs iz b ir ç o k lu ğ u d u r ki, b u s o n u n c u la r ay n ı
z a m a n d a o d e n li d e b aşk ası iç in d e g ö r ü n e r e k görelidirler, ve
214 M A NTIK BİLİMİ
§ 124
A m a v a r o la n ın b a ş k a sı-iç in e -y a n sım a sı k e n d i-iç in e -y a n s ım a d a n
a y rılm a z ; Z e m in b u n la r ı n b ir lik le r id ir ve V a ro lu ş b u b ir lik te n
o rta y a çık m ıştır. V a ro la n öyleyse g ö re liliğ i ve b a ş k a v a r o la n la r
ile ço k y an lı b a ğ la n tıla rı k e n d is in d e k a p s a r ve k e n d i iç in e Zemin
o la ra k yansım ıştır. V a ro la n b ö y le c e peydir.
K a n t fe ls e f e s in d e b ü y ü k b ir ü n k a z a n m ış o la n kendinde-Şey
b u r a d a k e n d in i o rta y a çık ışı iç in d e , e .d . s o y u t k e n d i-iç in e -
y a n s ım a o la ra k g ö s te r ir ki, b aşk a sı-iç in e -y a ıısım a y a k a rşı ve
g e n e l o la ra k a y rım la şm ış b e lir le n im le r e k a rş ı b u n la r ı n b o ş
temelleri o la ra k ü z e r in d e d ir e tile n şey o d ıır.
ÖZ ÖĞ RETİSİ 215
■■ <'■ $ey , ,
_ § 125 :
Ek. Şeyde tüm derin-düşünce belirlenim leri varolan belirlenim ler olarak
yinelerler. Böylece Şey, ilkin kendinde-Şey olarak, kendi ile özdeş olandır.
Ama Özdeşlik, gördüğüm üz gibi, Ayrımdan yoksun değildir ve Şeyin iye
olduğu Özellikler türlülük biçiminde varolan Ayrımdırlar. Daha önce türlülük
içinde duran öğeler kendilerini birbirlerine karşı ilgisiz olarak gösterir ve
birbirleri ile bağıntıları yalnızca onlara dışsal bir karşılaştırma yoluyla koyu
lurken, bundan böyle Şeyde türlü Özellikleri altalta bağlayan bir bağ buluruz.
Bundan başka, Özellik Nitelik ile karıştırılmamalıdır. Hiç kuşkusuz birşeyin
Niteliklere iye olduğu da söylenir. Ama bu anlatım yolu “iye oIma”mn henüz
Niteliği ile dolaysızca özdeş olan Birşeyin payına düşmeyen bir bağımsızlığı
imliyor olması ölçüsünde yerinde değildir. Birşey, ne ise, salt Niteliği yoluyla
o d u r; b u n a karşı Şey de b en z er olarak Ö zelliklere iye olduğu sürece
varolmasına karşın, gene de şu ya da bu belirli özelliğe bağlı değildir ve öyleyse
bu özellik yitebilir, am a Şey bu nedenle ne ise o olarak sona ermeksizin.
§ 126
(P) A m a başk ası-için e-y an sım a Zem inde b ile d o lay sızca k e n d in d e
k e n d i-iç in e -y a n s ım a d ır, ve b u n a g ö re Ö z e llik le r d e e şit ö lç ü d e
k e n d ile r i ile ö z d e ş, bağımsız, ve Şeye b a ğ la n m ış lık la r ın d a n
k u r tu lm u ş la r d ır . G e n e d e b u n la r k e n d i-iç le rin e -y a n sım ış o la ra k
Şeyin birbirlerinden ayırdedilen b elirlilik leri o ld u k la rı iç in k e n d ile ri
Ş eyler d e ğ ild irle r — ç ü n k ü Şeyler s o m u ttu r; te rs in e , so y u t b elirli
lik le r o la ra k k e n d i-iç le rin e -y a n sım ış V a ro lu ş la rd ırla r — Özdekler.
Ö z d e k le r d e — söz g e lim i m a n y e tik , e le k trik s e l Ö z d e k le r —
Şeyler o la ra k a d la n d ırılm a z la r. — B u n la r b e lir li N ite lik le rd ir,
V arlıkları ile b ird irle r, dolaysızlığa u la şm ış b elirlilik tirle r, a m a
b u V arlık y an sım ış b ir V arlıktır, V a ro lu ştu r.
Ek. Şeyin iye olduğu özelliklerin onu oluşturan Ö zdekler olarak bağımsız
laş tırılmaları hiç kuşkusuz Şeyin Kavramında temellenm iş tir ve bu nedenle
deneyim de de bulunur. Ama, bir Şeyin örneğin renk, koku vb. gibi belli
özelliklerinin kendilerini tikel renk-özdeği, koku-özdeği vb. olarak sundukları
görüşünden çıkarak sorunun tamamlanmış olduğu, ve Şeylerin gerçeğine
ulaşmak için onları bileşimlerinde bulunan Özdeklere ayrıştırmaktan başka
yapılacak hiçbirşeyin kalmadığı vargısı düşünce ile bağdaşmayacağı gibi
o z ö ğ re tis i 217
. A 127 ..
Ozdek b ö y le ce soyut ya d a belirsiz başkası-içine-yansım a ya d a aynı
z a m a n d a belirli o la ra k k e n d i-iç in e -y a n s ım a d ır; öyleyse dışsal
olarak varolan Şeyliktir, Şeyin kalıcılığıdır. Şey b u yolla Ö z d e k le rd e
k en d i-için e -y a n sım a sın ı b u lu r (§ 1 2 5 ’in te rs i), k e n d is in d e n d e ğ il
am a Özdeklerden o lu ş u r ve y aln ızc a o n la r ın yüzeysel b a ğ la n tıla rı,
d ışsal b ir b a ğ la n ış la rıd ır.
§ 128
(y) O z d e k V a ro lu ş u n k e n d i ile dolaysız birliği o la ra k b e lir liliğ e
k arşı d a ilg isiz d ir; b u n a g ö re b irç o k d e ğ işik O z d e k bir Ozdeğe, ya
d a d e r in - d ü ş ü n c e n in özdeşlik b e lirle n im i a ltın d a V aro lu şa b irle şir
ki, b u n a karşı o la ra k b u d eğ işik b e lirlilik le r ve b u n la rın b irb irle ri
ile Ş ey d ek i d ışsal bağıntıları Biçim dir, — d e r in - d ü ş ü n c e n in ayrını
b e lir le n im i, a m a v a r o la n ay rım o la ra k ve b ü tü n lü k o la ra k .
218 M ANTIK BİLİMİ
B u b e lir le n im s iz te k Ö z d e k k e n d in d e -Ş e y o la n la a y n ıd ır,
y aln ızc a b u İk in c isi k e n d i iç in d e b ü tü n ü y le so y u tk e n , o ise
k e n d in d e ayrıca başkası için ve ilkin Biçim için v aro la n birşeydir.
Ek. Şeyi oluşturan değişik Özdekler kendilerinde alındığında biri öteki ile aynıdır.
Böylece tek bir genelde Özdek elde ederiz ki, onda ayrım ona dışsal olarak,
e.d. salt Biçim olarak koyulmuştur. Şeyleri tümüyle bir ve aynı Özdeği temel
alıyor olarak ve salt dışsal olarak biçimleri açısından türlülük içinde görmek
derin-düşünce düzlemindeki bilincin oldukça yaygın görülen bir tutumudur.
Bu d u rum da Ö zdek kendinde baştan sona belirsiz ve gene de tüm belir
lenim lere yetenekli, aynı zam anda saltık olarak sürekli, tünı değişim ve
başkalaşımlarda kendine özdeş kalan birşey olarak geçerlidir. Özdeğin belirli
biçim lere karşı bu ilgisizliği hiç kuşkusuz sonlu Şeylerde kendini açıkça
gösterir; örneğin bir m erm er kütlesi ona şu ya da bu yontunun ya da bir
sütunun biçiminin verilmesine karşı ilgisizdir. Gene de gözden kaçırmamak
gerek ki, böyle m erm er kütlesi gibi bir Özdek Biçime karşı yalnızca göreli
olarak (yontucu ile bağıntı içinde) ilgisizdir, ama hiçbir zaman genel olarak
Biçimden yoksun değildir. Buna göre mineralbilimci de salt göreli olarak
Biçimsiz m erm eri belirli bir taş oluşumu ya da biçimlenişi olarak, eşit ölçüde
belirli kumtaşı, porfir vb. gibi başka oluşum lardan ayrıntı içinde düşünür.
Öyleyse, Özdeği yalıtılmışlığı içinde ve kendinde Biçimsiz olarak saptayan
soyutlamaca anlağın kendisidir; buna karşı gerçekte Özdek düşüncesi Biçim
ilkesini baştan sona kendi içinde kapsar ve bu nedenle giderek deneyimde
bile hiçbir yerde Biçimsiz bir Özdekle varolan birşey olarak karşılaşılma/. Gene
de, Özdeğin kökensel olarak bulunan ve kendinde Biçimsiz Ozdek olarak
anlaşılması çok eskilere gider ve ilk olarak Yunan ekininde varolan Evrenin
Biçimsiz temeli olarak tasarımlanan mitsel Kaos şeklinde karşımıza çıkar. Böyle
bir tasarınım sonucunda Tanrı imgesi Evrenin yaratıcısı olarak değil ama
yalnızca Evren-Biçimlendirici olarak, Demiurge olarak görülür. Ö te yandan,
T anrının Evreni Yokluktan yaratmış olması gene de daha derin bir sezgi
boyutunu simgeler ve bunun genel ünlemini izlersek, bir yandan genel olarak
Özdek bir bağımsızlıktan yoksundur, ve öte yandan Biçim Özdeğe dışardan
gelmez, tersine bütünlük olarak Özdek ilkesini kendi içinde taşır. Bu özgür
ve sonsuz Biçim bize kendini daha sonra Kavram olarak gösterecektir.
§ 129
Şey b ö y le ce Özdek ve Biçim e ayrılır ki b u n la r d a n h e r b iri Ş eyliğin
b ü tü n lü ğ ü d ü r ve b a ğ ım s ız o la ra k k e n d i iç in d ir. A m a Özdek, ki
o lu m lu , b e lirs iz V a ro lu ş o lm a sı g e re k ir, V a ro lu ş o la ra k k e n d i-
iç in d e-V arlığ ı o ld u ğ u g ib i b aşk ası-içiııe-y an sım ay ı d a k a p s a r; b u
b e lir le n im le r in b irliğ i o la ra k k e n d isi B içim b ü tü n lü ğ ü d ü r . A m a
B içim b e lirle n im le r b ü tü n lü ğ ü o la ra k d a h a ş im d id e n k endi-içine-
y an sım ayı k ap sar, ya d a , kendi ile bağıntılı B içim o la ra k , Ö z d e ğ in
ÖZ ÖĞ RETİSİ 219
§130
§ey b u b ü tü n lü k o la ra k çelişkidir: — o lu m s u z b irliğ in e g ö re Biçim
o lm a k , ki O z d e k o n d a b e lirle n ir ve Özelliklere in d irg e n ir (§ 125),
— ve ayıtı z a m a n d a Ozdeklerden oluşm ak, ki b u n la r Ş eyin k e n d i
iç in e y a n s ım a sın d a ayıtı z a m a n d a o lu m s u z la n m ış o ld u k la rı d e n li
d e b a ğ ım s ız d ırla r. Şey b ö y le k e n d in i k e n d i iç in d e o r ta d a n
k a ld ır a n b ir V aro lu ş o la ra k ö zsel V a ro lu ştu r, — G örüngü.
Şeyde O z d e k le rin eşit ö lç ü d e ortaya koyulm uş oluııısuzlanm alan
ve b a ğ ım sız lık la rı F izikte k e n d in i gözeneklilik o la ra k g ö ste rir.
B irç o k O z d e k te n (renk -ö zd eğ i, k o k u -ö zd e ğ i ve k im ile rin e g ö re
g id e r e k se s-ö zd eğ i, ve ay rıca ısı-ö z d eğ i, e le k trik s e l ö z d e k vb.
g ib i b a ş k a la rı) h e r b ir i o d e n li d e o lıım s u z la n m ış tır, ve b u
o lu m s u z la n m a la rın d a , g ö z e n e k le rin d e , b aşk a b irç o k b ağ ım sız
O z d e k v a r d ır ki b e n z e r o la ra k g ö z e n e k lid ir le r ve k e n d i
iç le r in d e k a rşılık lı o la ra k b a ş k a la rın ın v a r o lm a la rın a d a iz in
v erirler. G ö z e n e k le r görgül k e n d ilik le r d eğ ild ir, te rsin e b a ğ ım
sız O z d e k le rin o lu m s u z la n m a k ıp ıla rın ı b u k ip te ta sarım lay a n
a n la ğ ın u y d u rm a la rıd ır. Ç e lişk ile rin d a h a ö te g elişim i iç in d e
tü m O z d e k le rin bağımsız o ld u k la rı ve y in e tü m ü n ü n b ir b ir le r i
iç in d e eşit ö lç ü d e olum suzlandığı o b u lu ts u k arg a şa ile ö r tü lü
d ü r. — E ğ e r b e n z e r o la ra k y e tile r ya d a e tk in lik le r d e T in d e
tö z s e lle ş tiriliy o rla rs a , o z a m a n b u n la r ı n d irim li b ir lik le r i d e
y in e aynı y o ld a h e r b irin in ö te k ile r ü z e r in d e k i e tk ile rin in b ir
k a rışık lığ ı o la c a k tır.
N a sıl k i g ö z e n e k le r (söz k o n u s u g ö z e n e k le r ta h ta d a , d e
rid e o ld u ğ u gibi ö rg eıısel b ir d o k u n u n g ö z e n e k le ri d eğ il, a m a
te rs in e re n k -ö z d e ğ i, ısı-özdeği vb. g ib i sö z d e Ö z d e k le rd e k i ya
d a m e ta lle r d e k i, k ris ta lle rd e k i vb. g ö z e n e k le r d ir ) g ö z le m d e
g e r ç e k le n m e le r in i b u la m a z la rs a , y in e ö y le Ö z d e ğ in k e n d is i
d e , d a h a s ı o n d a n ayrılm ış b ir B içim , ilk o la ra k Şey ve b u n u n
Ö z d e k le rd e n olu şm ası, ya d a Şeyin k e n d is in in kalıcı ve y alnız
ca ö z e llik le r e iye o ld u ğ u g ö r ü ş ü , — tü m b u n la r d a d e r in -
d ü ş ıın c e d ü z e y in d e k i a n la ğ ın ü r ü n le r id ir , a n la k ki, g ö z le rk e n
ve yalnızca g ö z le d iğ in i o rtay a k o y d u ğ u n u b ild irirk e n g e rç e k te
öyle b ir m e ta fiz ik ü r e tir ki, tü m y a n la r ın a g ö re çe lişk id ir, ve
b u g e n e d e o n a gizli kalır.
2 2 0 M ANTIK BİLİMİ
B
Görüngü
§ 131
Ö z görünm elidir. G ö r ü n ü ş ü o n d a k e n d in i o r t a d a n d o la y sız lığ a
k a ld ırm a s ıd ır. B u d o la y sız lık k e n d i-iç in e -y a n s ım a o la ra k kalıcı
olan (Ö z d e k ) ik e n , o d e n li d e B iç im d ir, b a ş k a sın a -y a n sım a d ır,
kendini ortadan kaldıran kalıcıd ır. G ö rü n ü ş Ö z ü V arlık d e ğ il a m a
Ö z y a p a n b e lir le n im d ir , ve g elişm iş G ö r ü n ü ş G ö r ü n g ü d ü r . Ö z
öyleyse G ö r ü n g ü n ü n arkasın d a ya d a ötesinde d e ğ ild ir ; te rs in e ,
Ö z ü n v a ro la n o lm a s ı y o lu y la V aro lu ş G ö r ü n g ü d ü r .
Ek. Varoluş, çelişkisi içinde koyulduğu zaman, G örüngüdür. Ama bunu yalın
G örünüş ile karıştırm am ak gerekir. Görünüş Varlığın ya da dolaysızlığın en
yakın gerçekliğidir. Dolaysız olan, onda bulduğum uzu sandığım ız gibi,
bağımsız olan ve kendi üzerine dayanan değil, tersine salt bir Görünüştür, ve
böyle olarak kendi içinde varolan Özün yalınlığında toplanmıştır. Öz ilk olarak
kendi içinde görünenin bütünlüğüdür; am a bu içsellikte d u ru p kalmaz,
tersine Zemin olarak Varoluşa çıkar; ve bu Varoluş, Zem inini kendi içinde
değil ama bir başkasında taşımakla, yalnızca G örüngüdür. G örüngüden söz
ettiğimiz zaman buna varolan Şeylerin belirsiz bir çokluğunun tasarımını
yükleriz; bu Şeylerin varlıkları baştan sona dolaylılıktır ve buna göre kendi
ü z e rle rin e dayanm azlar, tersine ancak kıpılar olarak g eçerlik leri söz
konusudur. Ama burada aynı zamanda Oziin G örüngünün arkasında ya da
ötesinde kalmadığı da imlenir; tersine, sanki Öz sonsuz iyiliktir ki Görünüşünü
özgürce dolaysızlığa çıkmaya bırakır ve ona dışvarlığın sevincini bağışlar. Böyle
koyulan Görüngü kendi ayakları üzerinde durm az ve Varlığını kendi içinde
değil ama bir başkasında taşır. Oz olarak Tanrı kendi içinde G örünüşünün
kıpılarına Varoluş vererek bir Evren yaratan iyilik gibidir; ve aynı zamanda
kendini bunun üzerindeki güç ve doğruluk olarak tanıtlar, öyle ki varolan
bu Evrenin içeriğini, bu Evren kendi için varolmayı istediği ölçüde, yalnızca
bir Görüngü olarak sergiler.
Görüngü bütününde alındığında mantıksal Ideanm oldukça önemli bir
basamağıdır, ve denebilir ki felsefe kendini sıradan bilinçten bu bilinç için
varolan ve bağımsız birşey değerinde olanı salt Görüngü olarak görmekle
ayırdeder. Ama b u ra d a herşey G ö rü n g ü n ü n a n lam ın ın do ğ ru olarak
anlaşılmasına dayanır. Birşey ile ilgili olarak onun yalnızca Görüngü olduğu
söylendiği zaman bu öylesine yanlış anlaşılabilir ki, sanki bu salt görüngüsel
olanla karşılaştırıldığında varolan ya da dolaysız olan daha yüksek birşeymiş
gibi gelir. Ama sorunun gerçeği bunun tam tersidir, ve Görüngü salt Varlıktan
daha yüksek bir basamaktır. Görüngü genel olarak Varlığın gerçekliğidir ve
ondan daha varsıl bir belirlenimdir, çünkü kendi-içine-yansıma ve başkası-
ÖZ ÖĞ RETİSİ 2 2 1
a. Görüngü Evreni
§ 132
G ö rü n g ü s e l o la n ö y le b ir y o ld a v a r o lu r ki, kalıcılığı d o la y sız ca
o r ta d a n k a ld ır ılm ış tır ve b u k a lıc ılık s a lt B iç im in k e n d is in in bir
k ıp ısıd ır; B içim kalıcı o la n ı ya d a Ö z d e ğ i b e lir le n im le r in d e n b iri
o la ra k k e n d i iç in d e k ap sar. G ö rü n g ü s e l o la n b ö y le c e Z e m in in i
Ö z ü o la ra k b u B iç im d e , d o la y sız lığ ın a k a rş ı o la ra k k e n d i-iç in e -
222 M ANTIK BİLİMİ
§ 133
G ö r ü n g ü E v re n in d e k i b ir b ir i- d ış m d a lık b ir b ü tü n l ü k t ü r ve
b ü tü n ü y le kendi-ile-bağıntısı iç in d e k a p s a n ır. G ö r ü n g ü n ü n k e n d i
ile b ağ ın tısı böy lece ta m o la ra k belirlidir, Biçim i k e n d i iç in d e taşır,
ve b u ö z d e ş lik iç in d e o ld u ğ u n d a n , ö z ü n d e k a lıc ı o la n o la ra k
taşır. B öylece B içim İçeriktir ve gelişm iş b e lirliliğ in e g ö re G ö rü n
g ü n ü n kasasıdır. K en d i içine yansım am ış o la ra k B içim e G ö r ü n g ü
n ü n o lu m s u z u , b a ğ ım sız -o lm a y a n ve b a ş k a la ş a b ilir-o la n d ü şe r,
— ve b u B içim ilgisiz, dışsal Biçim dir.
B içim ve iç e r ik k arşıtlığ ın d a iç e riğ in B içim siz o lm a d ığ ı, te rsin e
B içim i o n u n iç in dışsal birşey olm asıyla eşit ö lç ü d e kendi içinde
taşıdığı o lg u s u n u n özsel ö n e m in i k av ra m ak g ere k ir. B ir Biçim
ç iftle n işi söz k o n u s u d u r . B ir k ez k e n d i iç in e y an sım ış o la ra k
B içim iç e r ik tir , ve ik in c i k ez k e n d i iç in e y a n s ım a m ış o la ra k
dışsal, iç e riğ e ilgisiz V aroluştur. Kendinde b u r a d a b u lu n a n şey
iç e r ik ve B içim a r a s ın d a k i S a ltık İlişk i, b a ş k a b ir d ey işle,
b u n la r ı n b ir b ir le r in e d ö n m e le r id ir , öyle ki İ ç e rik B iç im in
İ ç e riğ e dönm esinden ve B içim iç e r iğ in B iç im e dönm esinden
b a ş k a b irşe y d e ğ ild ir. B u d ö n ü ş ü m e n ö n e m li b e lir le n im
le r d e n b irid ir. A m a b u ilk k ez Saltık ilişkid e ortaya koyulur.
Ek. Biçim ve İçerik derin-düşünce işlevindeki anlağın sık sık yararlandığı bir
çift belirlenimdir. Ama bunlar başlıca öyle bir yolda ele alınırlar ki, İçerik
özsel ve bağımsız olarak görülürken Biçim ise özsel olmayan ve bağımlı olarak
görülür. Gene de buna karşı gerçekte ikisinin de eşit ölçüde özsel olduklarını
belirtmek gerekir, ve Biçimsiz bir içeriğin bulunması tıpkı Biçimsiz bir Özdeğin
bulunm ası gibi olanaksızken, bu ikisi (içerik ve Özdek) İkincinin kendinde
Biçimsiz olmasına karşın varoluşunda kendini Biçime karşı ilgisiz göstermesiyle,
ve öte yandan genel olarak içeriğin ancak gelişmiş Biçimi kendi içinde
kapsayarak bir İçerik olmasıyla birbirlerinden ayrılırlar. Ama öte yandan
Biçimi İçeriğe karşı ilgisiz ve ona dışsal bir Varoluş olarak da buluruz, ve bu
durum un nedeni genelde G örüngünün henüz dışsallık ile yüklü olmasında
yatar. Söz gelimi bir kitabı alırsak, bu hiç kuşkusuz İçeriğine karşı ilgisizdir —
ÖZ ÖĞRETİSİ 223
ister elle yazılmış isterse basılmış olsun, ister kağıtla isterse deriyle ciltli olstın.
Ama böyle dışsal ve ilgisiz Biçim bir yana bırakılırsa, ne olursa olsun kitabın
İçeriğinin kendisinin Biçimsiz olduğu söylenemez. Hiç kuşkusuz İçerikleri
açısından Biçimsiz olarak görülmeleri haksız olmayacak yeterince kitap vardır;
am a gene de bu bağlam da içerikteki Biçimsizlik kötü bir Biçim ile eş
anlamlıdır, ve bununla genel olarak Biçimin yokluğu değil, ama yalnızca doğru
Biçimin bulunmayışı anlaşılmalıdır. Bu doğıu Biçim ise içeriğe karşı ilgisizlikten
öylesine uzaktır ki, tersine içeriğin kendisidir. Doğru Biçimden yoksun bir
sanat çalışması tam bu nedenle doğru, e.d. gerçek bir sanat çalışması değildir,
ve çalışmalarının içeriğinin çok iyi (üstelik olağanüstü) olduğunu ama doğru
bir Biçimden yoksun olduklarını söylemek bir sanatçı için kötü bir özürdür.
Gerçek sanat yapıtları öyle çalışmalardır ki içerik ve Biçim özdeşliğini baştan
sona sergilerler. Iliaddnin içeriğinin Truva Savaşları ya da daha belirli olarak
Aşil’in öfkesi olduğunu söyleyebiliriz. Bunda herşey ve gene de yalnızca çok
az şey yatar, çünkü Mada’yı Mada yapan şey o içeriği yoğuran şiirsel Biçimdir.
Yine, Romeo veJulkt’m içeriği iki sevgilinin aileleri arasındaki anlaşmazlığın
neden olduğu yıkımlarıdır; ama bu kadarı henüz Shakespeare’in ölümsüz
trajedisi değildir. — içerik ve Biçimin bilimsel alandaki ilişkisine gelince, bu
bağlam da felsefe ve başka bilimler arasındaki ayrımı anımsamak yerinde
olacaktır. Bu sonuncuların sonlulııkları genel olarak burada düşüncenin salt
biçim sel bir etkinlik olarak içeriğini d ışardan verilen bir içerik olarak
alm asından ve içeriğin onun tem elinde yatan düşünce yoluyla içerden
belirlenmiş olarak hilinmemesi ve buna göre Biçim ve içeriğin baştan sona
içiçe geçmiş olm am alarından oluşur. Buna karşı felsefede bu bölünm e
giderilir ve bu nedenle felsefe sonsuz bilgi olarak adlandırılır. Gene de, felsefi
düşünce bile sık sık yalnızca biçimsel bir etkinlik olarak görülür; ve özellikle
yalnızca düşünceler olarak düşünceleri ele aldığı kabul edilen m antığın
Içeriksizliği ise üzerinde görüş birliği olan bir noktadır. Eğer içerikten yalnızca
ele gelir olan, duyusal olarak algılanabilir olan anlaşılırsa, o zaman hiç
kuşkusuz bütün bir felsefenin ve özellikle Mantığın hiçbir içeriğinin, e.d. öyle
duyusal olarak algılanabilir bir içeriğinin olmadığını isteyerek kabul etm ek
gerekir. Ama sıradan bilinç ve genel dil kullanımı bile içerikten ne anlaşıldığı
noktasında kesinlikle ne salt duyusal algılanabilirlikte ne de genel olarak salt
dışvarlıkta durup kalmaz, içeriksiz bir kitaptan söz edildiği zaman, bundan
herkesin bildiği gibi sayfalan boş bir kitap değil am a içeriği neredeyse yok
denecek denli zayıf bir kitap anlaşılır. Ve daha yakın bir gözlem le son
çözümlemede ortaya çıkar ki, eğitimli bir bilinç için ilkin içerik olarak belirtilen
şeyin düşünceye-uygunlııktan başka bir anlamı yoktur. Bununla aynı zamanda
d ü şüncelerin içeriğe karşı ilgisiz ve k en d ilerin d e boş Biçim ler olarak
görülm em eleri gerektiği de kabul edilmiş olur, ve sanatta olduğu gibi tüm
başka alanlarda da içeriğin gerçekliği ve özgün değeri özsel olarak kendini
Biçime özdeş olarak tanıtlamasında yatar.
224 MANTIK BİLİMİ
§ 134
A m a dolaysız V aro lu ş B iç im in o ld u ğ u g ib i k a lıc ılığ ın k e n d is in in
d e b e lir liliğ id ir ; b u n a g ö re iç e r iğ in b e lir liliğ in e d ışsa ld ır, tıp k ı
b u dışsallığm — ki iç e rik k e n d i kalıcılık kıpısı yoluyla b u n a iy ed ir
— o n a e ş it ö lç ü d e ö zsel o lm a sı g ib i. G ö r ü n g ü , b ö y le k o y u ld u
ğ u n d a , İlişkidir, öyle ki b ir ve aynı şey, gelişm iş B içim o la ra k iç e rik
b ağ ım sız V a ro lu şla rın dışsallık ve karşıtlıkları ve ö zd e ş b a ğ ın tıla rı
o la ra k b u lu n u r , — b ir b a ğ ın tı ki a y ır d e d ile n le r n e is e le r a n c a k
o n d a ö y le d irle r.
c. ilişki
§ 135 . .
( a ) Dolaysız İlişki B ü tü n ü n ve Parçaların İlişk isid ir; İç e rik b ü tü n
d ü r ve p a r ç a la r d a n (B iç im ), k e n d i k a r ş ıtın d a n oluşur. P a r ç a la r
b ir b ir le r in d e n a y r ıd ır ve b a ğ ım sız k e n d ilik le r d ir . A m a a n c a k
b ir b ir le r i ile ö z d e ş lik b a ğ ın tıs ı iç in d e , ya d a b ir a r a d a a lın a r a k
B ü tü n ü o lu ş tu r d u k la r ı ö lç ü d e P a r ç a la r o lu rla r. O ysa b u “birara
da" P a r ç a n ın k a rş ıtı ve o lu m s u z la n m a s ıd ır.
Ek. Özsel İlişki belirli, bütünüyle evrensel görünüş kipidir. Varolan herşey İlişki
içinde dıırur ve bu ilişki her varoluşta gerçek olandır. Varolan böylelikle soyut
olarak kendi için değil, tersine yalnızca bir başkasındadır, ama bu başkasında ken
di ile bağıntıdır, ve ilişki kendi ile bağıntının ve başkası ile bağıntının birliğidir.
Bütün ve Parçaların İlişkisi bu ilişkinin Kavram ve olgusallığının birbirleri
ile uyuşmuyor olm aları ölçüsünde gerçeklikten yoksundur. Bütünün Kavramı
Parçalar kapsamaktır; am a Bütün Kavramına göre olduğu yolda koyulacak
olursa, parçalanırsa, bir Bütün olmaya son verir. Hiç kuşkusuz bu ilişkiye
karşılık düşen şeyler vardır, ama bunlar gene de tanı bu nedenle yalnızca alt
ve gerçek-olmayan varoluşlardır. Burada anımsanmalıdır ki bir felsefi tartışma
bağlamında “gerçek-olmayan” şeyler söz konusu olduğunda, bundan bu tür
şeylerin varolmadıklarının ileri sürüldüğü anlaşılmamalıdır. Kötü bir Devlet
ya da hasta bir beden gene de varolabilir; am a bu nesneler “gerçek-olmayan”
nesnelerdir, çünkü Kavramları ve olgusallıkları birbirlerine karşılık düşmez.
— Bütün ve Parçaların ilişkisi, dolaysız ilişki olarak, genelde derin-düşıınce
düzeyindeki anlağın çok yakınında yatan bir ilişkidir ve bu yüzden gerçekte
daha derin ilişkilerin söz konusu olduğu yerde bile anlak çoğu kez bununla
yetinir. Ö rneğin dirim li bir bedenin üyeleri ve örgenleri yalnızca o n u n
Parçaları olarak görülmezler, çünkü bunlar ne iseler ancak birlikleri içinde
öyledirler ve hiçbir zaman bu birliğe karşı ilgisiz davranmazlar. Bu üyeler ve
örgenler ilk kez dirimli bedenle olmaktan çok kadavra ile ilgilenen anato-
micinin elinde Parçalar olurlar. Bu hiç kuşkusuz böyle bir parçalanm anın
genel olarak yer almaması gerektiğini imlemez; önemli olan nokta Bütün ve
o z ö ğ r e t is i 225
§ 136
(P) B u İliş k in in “b ir ve a y n ı”sı, o n d a b u lu n a n k e n d i ile b a ğ ın tı,
b ö y le lik le d o la y sız ca k e n d i ile olum suz b a ğ ın tıd ır , ve d a h a s ı b ir
d o la y lı k ılm a e d im i o la ra k b ö y le d ir, ö yle ki o “b ir ve a y n ı” b ir
y a n d a n ay rım a karşı ilgisizken,, ö te y a n d a n kendi ile olum suz b a ğ ın tı
o la ra k k e n d i k e n d is in i k eııd i-iç in e -y a n sım a o la ra k ay rım a ite r e k
k e n d in i b a ş k a sı-iç in e -y a n sım a o la r a k v a ro lu ş a k o y ar ve e v rik
o la ra k b u b aşk ası-iç in d e-y a n sım a y ı k e n d i ile b a ğ ın tıy a ve ilg isiz
liğe g e r i g ö tü r ü r , — K uvvet ve Belirişi.
B ü tü n ve Parça ilişkisi dolaysız ve öyleyse d ü şü n c e siz İlişk id ir
ve kendi-ile-özdeşliğiıı tü rlü lıığ e çevrilişidir. B ü tü n d e n P a rç a la
r a ve P a rç a la rd a n B ü tü n e geçilir, b ir in d e ö te k in e karşı k arşıtlık
u n u tu lu r , h e r b iri k e n d i iç in ik e n , b ir k ez B ü tü n ve b ir b aşk a
k ez P a rç a la r bağım sız v a ro lu şla r o la ra k alınır. Ya d a P a rç a la rın
B ü tü n d e ve b u n u n o n la rd a n o lu şm ası g e re k irk e n , b ir k ez b iri,
b ir b a ş k a k ez ise ö te k i kalıcı olan o la ra k a lın ır ve y in e h e r
z a m a n b u n u n b aşk ası özsel-oiıuayan, o la ra k g ö rü lü r. Y üzeysel
b iç im i iç in d e k i d iiz en e k sel ilişki g e n e l o la ra k P a rç a la rın b ir b ir
le r in e k a rşı ve B ü tü n e karşı b a ğ ım sız o lm a la rın d a n o lu ş u r.
Sonsuza ilerleme, ki Özdeğin bölünebilirliğini ilg ile n d irir, b u
iliş k id e n d e y a ra rla n a b ilir ve b u d u r u m d a o İlişk in in iki y an ı
ile d ü ş ü n c e s iz b ir alm aşık d ev im d ir. B ir şey b ir kez b ir B ü tü n
o la ra k a lın ır, s o n r a P arçaların belirlenmesine g e ç ilir; b u b e lir
le m e d a h a s o n r a u n u tu lu r ve P a rç a o lm u ş o la n şim d i B ü tü n
o la ra k g ö rü lü r; so n ra yine P a r ç a n ın b e lirle n m e s i o rta y a g elir,
ve b u s o n s u z a d e k bö y le g id e r. A m a b u so n s u z lu k o lu m s u z
o la n o la ra k a lın d ığ ın d a — ki b ııd tır — İlişkideki olumsuz k e n d i
ile b a ğ ın tıd ır , K uvvettir, iç k in -v a rlık o la ra k k e n d i ile ö z d e ş
B ü tü n d ü r , — ve b u iç k in -v a rlık o la r a k k e n d in i o r ta d a n k a l
d ır a n ve b e lirte n d ir, ve evrik o la ra k B eliriştir ki y iter ve K uvvete
g e ri d ö n e r.
K uvvet bıı so n su z lu ğ a b a k ılm a k sız ın o d e n li d e s o n lu d u r ;
ç ü n k ü iç e rik , K uvvetin ve B e lirişiıı “ bir ve a y n ıs i’ ilk in s a lt
226 MANTIK BİLİMİ
bitkilerin büyümesine vb. neden olan sey çekim, büyüme vb. gibi Kuvvetler
ise, geriye tanrısal Evren yönetimi diye birşey kalmayacak ve böylece Tanrı
bu Kuvvetlerin oyununda aylak bir seyirci düzeyine indirgenmiş olacaktı. Hiç
kuşkusuz, Doğa-bilimciler, ve özellikle Nevvton, D oğanın görüngülerini
açıklamak için derin düşüncenin Kuvvet biçim inden yararlanırken, herşey-
den önce bununla kesinlikle Evrenin yaratıcısı ve yöneticisi olarak Tanrının
onuruna hiçbir zararın gelmemesi gerektiğini savundular; gene de, Kuvvet
lere dayalı bu açıklam anın vargısında sıradan uslam lam alarda ilerleyen
anlağın tekil Kuvvederin her birini kendi için saptama ve bunlara bu sonluluk
içinde birer enson olarak sarılma eğilimi yatar. Bağımsız Kuvvetlerin ve
Ö zdeklerin bu sonlulaştırılmış Evrenine karşı Tanrının belirlenim i olarak
geriye yalnızca öte dünyada yatan bilinemez bir en yüksek Varlığın soyut
sonsuzluğu kalır. Bu ise özdekçiliğin ve m odern Aydınlanmanın konum udur
ve bunların Tanrıya ilişkin bilgileri onun Varlığının ««olduğunu bir yana bıra
karak kendini yalnızca onun olduğunu ileri sürm e noktasına indirger. Kilise
ve dinsel bilinç burada sözü edilen polemikte belli ölçüde haklıdırlar, çünkü
sonlu anlak-biçimleri hiç kuşkusuz Doğayı olduğu gibi tinsel dünyanın şekil
lerini de gerçeklikleri içinde bilmek için elverişli değildir; buna karşın, gene
de görgül bilimlerin biçimsel haklarını gözardı etmem ek özellikle gerekir —
bir hak ki, genel olarak içeriğinin belirliliği içinde varolan Evrenin düşünen
bilm e için aklanm asından ve yalnızca Evrenin Tanrı tarafından yaratılması
ve yönetilmesi gibi soyut inançlarla yetinmemekten oluşur. Kilise yetkesi üzeri
ne dayanan dinsel bilincimiz bize Tanrının herşeye gücü yeten istenciyle Evreni
yaratan olduğunu, yıldızları kendi yollarında yönlendiren ve tüm yaratıklara
kalıcılıklarını ve gelişmelerini bağışlayanın o olduğunu öğretirken, gene de
burada Niçin ?sorusu yanıtlanmamış kalır, ve bu sorunun yanıtı genel olarak
Bilimin, görgül olduğu gibi felsefi Biliminin de ortak görevini oluşturur. Dinsel
bilinç bu görevi ve onda kapsanan hakkı tanımayıp kendini tanrısal kararın
araştırılamazlığı görüşüne dayandırdığında kendisi salt anlak Aydınlanma
sının yukarıda değinilen konumunu üstlenir; böyle bir yola başvuru Hıristiyan
dininin Tanrıyı Tinde ve gerçeklikte bilmek gerekir biçimindeki kesin bııyrusu
ile çelişen boş bir inanca olarak görülmeli ve kesinlikle Hıristiyanca olmayan
kibirli ve bağnaz bir alçakgönüllülüğe yüklenmelidir.
§ 137
Kuvvet, k e n d is in d e k e n d i ile o lu m su z b a ğ ın tı o la n b ü tü n o la ra k ,
k e n d in i k e n d in d e n itm e ve k e n d in i belirtmedir. A m a b u başkası-
iç in e-y an sım a , p a r ç a la rın ayrım ı, o d e n li d e k en d i-için e -y a n sııııa
o ld u ğ u iç in , b e liriş b ir d o la y lılık s ü r e c id ir ki k e n d i iç in e g e ri
d ö n e n K u v v etin K uvvet o la ra k v a r o lm a s ın ı sa ğ lar. B e liriş in in
k e n d is i b u iliş k id e b u lu n a n iki y a n ın tü r lü lıik le r in in o r ta d a n
k ald ırılışı ve kendinde içeriği o lu ş tu ra n ö zd eşliğ in o rtay a koyuluşu-
d u r. K uvvet ve B e liriş in in g e rç e k lik le ri öyleyse ik i y a n ı s a lt İç ve
D ış o la ra k a y ırd e d ile n ilişkidir.
ÖZ ÖĞ RETİSİ 229
§138
(y) İç Z e m in d ir, — b u s o n u n c u s u G ö r ü n g ü n ü n ve İliş k in in b ir
y a n ın ın y a ln ız c a b iç im i o lm a k ü z e r e ; ya d a b o ş k e n d i-iç in e -
y a n s ım a b iç im id ir ki, k a rş ıs ın d a V a ro lu ş (ki b e n z e r o la r a k
ilişk in in ö te k i y a n ın ın b iç im id ir) b o ş başkası-için e-y an sım a b e lir
le n im i ile Dış o la ra k d u ru r. Iç ve D ışın ö z d e şlik le ri y e rin e g e tiril
m iş ö z d e ş lik tir, içeriktir, k e n d i-iç in e -y a n s ım a ve b a ş k a sı-iç in e -
y a n s ım a n ın K uvvetin d e v im in d e k o y u lm u ş birlikleridir; ik isi bir
ve ay n ı b ü tü n lü k tü r , ve b u b irlik o n la r ı iç e r ik y ap ar.
§ 139
Dış öyleyse ilk in İç ile aynı içeriktir. İç se l o la n d ışsal o la r a k d a
b u lu n u r , ve e v rik o la ra k ; G ö r ü n g ü Ö z d e o lm a y a n lıiç b irş e y i
g ö s te rm e z , ve s e rg ile n m e y e n h iç b irş e y Ö z d e b u lu n m a z .
§ 140
İkinci olarak, İç ve Dış b iç im -b e lirle n im le ri o la ra k b ir b ir le r in e ve
h iç k u ş k u s u z s a ltık o la ra k karşıttırlar — , b iri k e n d i ile ö z d e ş lik
so yutlam ası o la ra k , ve ö te k i salt ç o k lu lu k ya d a o lg u sallık so y u tla
m a sı o la ra k . A m a te k b ir b iç im in k ıp ıla r ı o lm a k la ö zsel o la ra k
ö zd e ş o ld u k la r ı iç in , ilk in salt b ir s o y u tla m a d a o rta y a k o y u lm u ş
o la n dolaysızca o d e n li d e salt ö te k in d e k o y u lm u ştu r. B u n a g ö re
salt içsel b irşe y o la n , b u y ü z d e n o d e n li d e salt dışsal b irş e y d ir,
ve salt d ışsa l b irşe y o la n o d e n li d e ilk in salt içsel b irşey d ir.
Özü s a lt Iç o la ra k a lm a k d e r in d ü ş ü n c e n in o la ğ a n y a n ılg ı
la r ı n d a n b irid ir. E ğ e r Ö z y a ln ız c a b ö y le a lın ırs a , o z a m a n
g id e r e k b u b ak ış b ile b ü tü n ü y le dışsal b ir b ak ış ve o ö z ise
b o ş d ışs a l so y u tla m a d ır.
D o ğ a n ın iç in e — diyordu bir ozan —
h iç b ir tin işle m e z e ğ e r y ara tılm ışsa,
N e m u tlu , sa lt dış k a b u ğ u b ilirs e .-7
T e rsin e , d e n m e liy d i ki, e ğ e r o n u n iç in D o ğ a n ın ö zü İç o la ra k
b e l ir le n e c e k o lsay d ı, o z a m a n s a lt dış k a b u ğ u b ili r d i .28 —
§ 141
T ek b ir ö zd e ş iç e riğ in h e n ü z ilişki iç in d e k a lm a s ın a yol a ç a n b o ş
s o y u tla m a la r d o la y sız g e ç işte — b iri ö te k in e o lm a k ü z e r e —
k e n d ile r in i o r ta d a n k a ld ırırla r; iç e riğ in k e n d is i b u n la r ın ö z d e ş
liğ in d e n b aşk a b irşe y d e ğ ild ir (§ 138), ve b u s o y u tla m a la r Ö z ü n
g ö r ü n ü ş o la ra k k o y u lm u ş g ö r ü n ü ş ü d ü r le r . K u v v etin b e liriş i
Ö Z Ö Ğ RETİSİ 233
C
Edimsellik
. . - §142 ■
E d im s e llik Ö z ve V a ro lu ş u n ya d a Iç ve D ışın d o la y sız la şm ış
b irliğ id ir. E d im se lin belirişi e d im se lin k e n d isid ir, öyle ki b u b eli-
ıiş te e şit ö lç ü d e özsel birşey o la ra k k a lır ve a n c a k dolaysız d ışsal
V a ro lu ş ta o ld u ğ u ö lç ü d e özsel o la n d ır.
D a h a ö n c e d o la y sız ın b iç im le ri o la ra k Varlık ve Varoluş ile
k a rşıla şılm ıştı; Varlık g e n e l o la ra k y a n s ım a m ış d o la y sız lık ve
b a ş k a s ın a geçiştir. Varoluş ise V arlık ve y a n s ım a n ın d o la y sız
b irliğ id ir, b u y ü z d e n G örüngü d ü r, Z e m in d e n g e lir ve Z e m in e
d ü ş e r. E d im s e l o b irliğ in k o y u lm u şlu ğ u d u r, k e n d i ile ö z d e ş
o lm u ş iliş k id ir; b u n a g ö r e , geçişten b a ğ ış ık tır ve dışsallığı
E rk e s id ir; b u n d a k e n d i iç in e y a n s ım ıştır; d ışv arlığ ı s a lt ken d i
k e n d isin in belirişidir, b ir b a ş k a s ın ın d e ğ il.
§ 143
E d im sellik , b u s o m u t [birlik] o la ra k , o sözıi e d ile n b e lirle n im le ri
ve b u n la r ın a y rım la rın ı k ap sar, ve b u y ü z d e n o d e n li d e o n la rın
a ç ın ım la rıd ır, öyle ki b u n la r o n d a aynı z a m a n d a g ö rü n ü ş o la ra k ,
salt k o n ııtla n m ış o la ra k b e lirle n irle r (§ 141). ( a ) G e n e ld e özdeşlik
o la ra k E d im se llik ilk in O lanaktır; — k e n d i-iç in e -y a ıısım a ki,
e d im s e l o la n ın so m u t b irliğ i ile k a rş ıtlık iç in d e , soyut ve özsel-
olm ayan özsellik o la ra k k oyulur. O la n a k E d in ıse lliğ e özsel o la n d ır,
a m a öyle b ir y o ld a ki ay n ı z a m a n d a yalnızca O la n a k tır.
H iç k u şk u su z O lanak b e lirle n im iy d i ki K a n t’ı o n u ve o n u n la
b irlik te E d im se llik ve Z o ru n lu k k a te g o rile rin i Kiplikler o la ra k
g ö rm e y e g ö t ü r d ü , “ç ü n k ü b u b e l ir le n im le r n e s n e o la ra k
k av ram ı e n k ü ç ü k b ir b iç im d e a rttırm a z , a ıııa te rs in e yaln ızca
bilg i yetisi ile ilişkiyi a n la tırla r.” 111 G e rç e k te O la n a k boş keııdi-
%)[A n Usun Eleştirisi, B 226.] . .
ÖZ ÖĞ RETİSİ 235
iç in e -y a n s ım a s o y u tla m a s ıd ır ki, d a h a ö n c e Iç d e n m iş o la n
şe y d ir, a m a şim d i o r ta d a n k a ld ır ılm ış , yalnızca varsayılm ış,
d ışsal İç o la ra k b e lir le n ir ve b ö y le ce h iç k u şk u su z o d e n li d e
y alın b ir k ip lik o la ra k , y etersiz b ir so y u tla m a o la ra k ve ( d a h a
s o m u t o la ra k a lın d ığ ın d a ) yalnızca ö zn e l d ü şü n c e y e a it o la ra k
varsayılır. B u n a karşı E d im se llik ve Z o ru n lıık ise g e rç e k te h iç
d e b ir b a ş k a sı iç in sa lt b ir e r tü r ve kip d e ğ ild ir le r ; te r s in e ,
b u n u n ta m k arşıtıd ırlar: varsayılırlar, ve g e n e d e salt v arsay ım
sal d e ğ il a m a k e n d i iç in d e ta m a m la n m ış s o m u t b irşey o la ra k .
— O la n a k ilkin ed im se l birşey o la ra k s o m u t o la n ın k a rşısın d a
y alın kendi-ile-özdeşlik b iç im i o ld u ğ u iç in , b u n u n iç in k u r a l
y a ln ız c a b irşe y in k e n d i iç in d e k e n d is i ile ç e liş m e m e s id ir, ve
b ö y le ce herşey olanaklıdır, ç ü n k ü so y u tlam a yoluyla h e r iç e riğ e
b u ö zd e şlik b iç im i verilebilir. A m a herşey o d e n li d e olanaksız
dır, ç ü n k ü h e r iç erik te , b u s o m u t birşey o ld u ğ u için , b e lirlilik
b e lir li k a rş ıtlık o la ra k ve b ö y le c e çe lişk i o la ra k a n la ş ıla b ilir.
— B u n e d e n le böyle o la n a k ve o la n a k sız lık ü z e r in e o la n d a n
d a h a b o ş b ir k o n u ş m a y o k tu r. Ö z e llik le f e ls e fe d e “ birşey
olanaklıdır” ya d a “bir başkası da olanaklıdır’’ ve, b aşk a b ir d ey im
s e ç e rse k , “birşey düşünülebilirdir* g ib i a n la tım la rd a n k e sin lik le
k a ç ın m a k g e re k ir. T a rih y a z a n d a k e n d i iç in h iç b ir g e rç e k lik
ta şım a d ığ ı ş im d id e n o rta y a ç ık a rıla n b u k ateg o riy i k u lla n m a
m aya d o ğ r u d a n ö ze n g ö ste rm e lid ir; aıııa boş a n la ğ ın b ilg e liğ i
e n b ü y ü k h a z z ın ı o la n a k ve d a h a p e k ç o k o la n a ğ a ilişk in b o ş
u y d u r m a la r d a b u lu r.
Ek. O lanak tasarım düzeyindeki düşünceye ilkin daha varsıl ve daha kapsamlı
ve buna karşı Edimsellik ise daha yoksul ve daha sınırlı bir belirlenim olarak
görünür. Buna göre denir ki, herşey olanaklıdır; ama olanaklı herşey bıı
yüzden o denli de edimsel değildir. Gerçekte, eş deyişle düşünceye göre, gene
de Edimsellik daha kapsamlı olandır, çünkü kendisi som ut düşünce olmakla
Olanağı soyut bir kıpı olarak kendi içinde kapsar. Bu durum edimsel olandan
ayrımı içinde olanaklı olandan söz ederken bıınu ancak olanaklı birşey olarak
belirten sıradan bilincimizde de görülür. — O lanak için genellikle düşünıı-
lebilirlikten oluştuğu söylenir. Ama burada düşünme ile anlaşılan şey yalnızca
bir içeriğin soyut özdeşlik biçiminde görülmesidir. Ama her içerik bu biçim
altına getirilebileceği ve bunun için yalnızca içinde durduğu bağıntıdan
koparılması gerektiği için, en saçma ve en anlamsız şeyler bile olanaklı olarak
düşünülebilirler. Bu gece ayın dünyaya düsm esi olanaklıdır, çünkü ay
dünyadan ayrı bir cisimdir ve bu nedenle pekala havaya atılmış bir taş gibi
düşebilir; — T ürk Sultanının Papa olması olanaklıdır, çünkü bir insandır,
böyle olmakla Hıristiyanlığa dönebilir, Katolik bir rahip olabilir, vb. Olanaklar
üzerine bu tür bir konuşmada daha önce belirtilmiş olduğu yolda uygulanan
236 MANTIK BİLİM İ
şey başlıca zemin yasasıdır, ve bıına göre belli bir zemini verilebilen herşey
olanaklı olacaktır. Bir insan ne denli eğitimsizse, gözlem ini yönelttiği
nesnelerin belirli bağıntılarını ne denli az tanıyorsa, kendini her türden boş
olanağa bırakma eğilimi de o denli yüksek olur. Ö rneğin politik alanda kahve-
politikacıları denilen kişiler açısından durum budur. Bundan başka kılgısal
yaşam bağlamında da kötü istencin ve tembelliğin belirli yükümlülüklerden
kaçınabilmek için olanak kategorisi arkasına sığınmaları da seyrek karşılaşılan
bir durum değildir. Burada da daha önce yeterli zemin yasasının kullanılması
üzerine belirtilm iş olanlar geçerlidir. Ussal, kılgıya önem veren insanlar
kendilerini salt olanaklı olduğu için olanaklı olanın dayatması altına bırakmaz,
tersine edimsel olana sarılırlar, ama hiç kuşkusuz yalnızca dolaysızca dışsal
olarak varolan birşey anlam ında edimsel olana değil. Gündelik yaşamda pek
çok özdeyiş soyu t olarak olanaklı olanın haklı bir küçıımsenişini anlatır. Böylece
örneğin denir ki “Eldeki bir serçe damdaki on serçeden iyidir.” — Dahası,
olanaklı olarak görülen herşey eşit haklılıkla olanaksız olarak da görülebilir,
çünkü her içerik, ki böyle olarak her zaman somu t birşeydir, yalnızca değişik
değil ama karşıt belirlenim leri de kendi içinde kapsar. Böylece örneğin var
olm am dan daha olanaksız hiçbirşey olamaz, çünkü “Ben” kendi ile yalın
bağıntı ve aynı zam anda baştan sona başkası ile bağıntıdır. Doğal ve tinsel
dünyalardaki başka her içerik açısından da durum böyledir. Denebilir ki,
özdek olanaksızdır, çünkü itme ve çekmenin birliğidir. Aynı şey yaşam, hak,
özgürlük, ve herşeyden önce gerçek, e.d. biı de-üç olan Tanrının kendisi için
de geçerlidir — bir Tanrı kavramı ki, Aydınlanmanın soyut anlağı tarafından
sözde onun ilkesine göre düşünce ile çeliştiği için yadsınmıştır. Genel olarak
konuşursak, bu boş biçim lerde dolanıp duran boş anlaktır, ve bu bağlamda
felsefenin işi yalnızca bu biçimlerin hiçlik ve içeriksizliklerini gösterm ekten
oluşur. Bir şeyin olanaklı mı yoksa olanaksız mı olduğu içerik üzerine, eş deyişle
Edimsellik kıpılarının bütünlüğü üzerine dayanır — Edimsellik ki, kendini
açınımı içinde Zorunluk olarak tanıtlar.
§ 1 44
(P) A m a e d im s e lin k e n d isi, k e n d i-iç in e -y a n sm ıa o la ra k O la n a k
ta n a y rım ı iç in d e , y a ln ız c a dışsal s o m u ttu r, özsel-olmayaıı d o la y
sızd ır. Ya d a , e d im s e l o la n ilk o la ra k (§ 142) iç ve d ışın y a lın ,
k e n d isi dolaysız b irliğ i olm ası ö lç ü s ü n d e , dolaysızca özsel-olmayaıı
d ış tır ve b ö y le c e aynı z a m a n d a (§ 140) salt içsel o la n d ır, k e ııd i-
iç in e -y a n s ım a so y u tla m a s ıd ır; b ö y le lik le k e n d is i salt o la n a k lı
b irşe y o la ra k b e lir le n ir . B öyle sa lt b ir O la n a k d e ğ e r in d e ik e n
e d im s e l o la n b ir O lum saldır, ve e v rik o la ra k O la n a k y alın
O lu m salın k e n d is id ir.
§ H5
O la n a k ve O lu m s a llık E d im s e lliğ in iki k ıp ıs ıd ır — iç ve dış — ,
ve e d im se lin dışsallığını o lu ş tu ra n y alın b iç im le r o la ra k k o y u lu r
Ö Z ÖĞ RETİSİ 237
Ek. O lanak edim selliğin salt içi olm akla ayrıca salt dış edim sellik ya da
Olumsallıktır. Genel olarak konuşursak, olumsal olan öyle birşeydir ki varlığının
zeminini kendi içinde değil am a başkasında taşır. Bu edimselliğin kendini
bilince ilk sunuş şeklidir ve sık sık edimselliğin kendisi ile karıştırılır. Ama
olumsal olan yalnızca tek-yanlı başkası-içine-yansıma biçimindeki edimseldir
ya da salt bir olanaklının imlemini taşıyan edimseldir. Buna göre olumsal olanı
olabilen ya da olmayabilen, şöyle ya da böyle olabilen ve varlığı ya da yokluğu,
şöyleliği ya da böyleliği kendisinde değil ama başkasında temellenmiş birşey
olarak düşünürüz. Bu olumsallığı yenmek genel olarak konuşursak bir yarıdan
bilginin görevidir; benzer olarak öte yandan kılgısal alanda da önem li olan
şey yine istencin olumsallığında ya da özençte durup kalmamaktır. Bununla
birlikte, özellikle yakınlarda olmak üzere sık sık görüldüğü gibi, yersiz olarak
yükseltilen olumsallığa Doğada olduğu gibi tinsel dünyada da gerçekte hakkı
olmayan bir değer verilir. Bu açıdan ilkin Doğayı alırsak, çoğu kez ona özellikle
yapısının varsıllığı ve türlüliiğü nedeniyle hayranlık duyulduğunu görürüz.
Bununla birlikte, genel olarak bu varsıllık, Ideanın orada bulunan açınımına
bakılmaksızın, usun yüksek ilgilerinden hiçbirini doyurmaz ve örgensel-
olmayan ve örgensel yapıların geniş türlüliiğü içersinde bize yalnızca kendini
belirsizlikte yitiren olumsallığın sezgisini sunar. H er ne olursa olsun, bitki ve
hayvanların tekil türlülüğünüıı dış koşullar tarafından belirlenen renkli
oyunu, bulutların karmaşık, değişken betileniş ve kümelenişleri vb. kendini
kendi özenci içersine bırakan tinin eşit ölçüde olumsal düşlemlerinden daha
yüksek görülm em elidir Ve böyle görüngülere duyulan hayranlık öylesine
soyu t bir tutum dur ki ondan Doğanın iç uyum ve yasallığına yönelik içgörüye
ilerlemek gerekir. — istenç ile ilgili olumsallık açısından doğru bir değerlen
dirme yapmak özellikle önemlidir. İstenç özgürlüğü söz konusu olduğu zaman,
bununla sık sık yalnızca özenç, eş deyişle olumsallık biçimindeki istenç anlaşılır.
Şimdi, gerçi özenç şuna ya da buna karar verme yetisi olarak hiç kuşkusuz
kavramına göre özgür olan istencin özsel bir kıpısı olsa da, gene de hiçbir
yolda özgürlüğün kendisi değil ama ilkin salt biçimsel özgürlüktür Gerçek
özgür istenç, ki özenci ortadan kaldırılm ış olarak kendi içinde kapsar,
içeriğinin kendinde ve kendi için sağlam bir içerik olarak bilincindedir ve
aynı zam anda onu baştan sona kendininki olarak bilir Buna karşı özenç
basam ağında durup kalan istenç, içerik açısından gerçek ve haklı olandan
yana karar veriyor olsa bile, gene de her zaman eğer dilemiş olsaydı başka
tü rlü de karar verebilecek olduğu gibi bir kuruntuyla yüklüdür. D aha
yakından bakıldığında, özenç kendini belli ölçüde bir çelişki olarak gösterir,
238 M ANTIK BİLİMİ
§ 146
D a h a y a k ın d a n b a k ıld ığ ın d a , E d im s e lliğ in o dışsallığı ş u n u
k a p s a r; O lu m s a llık , d o la y sız e d im s e llik o la ra k , ö z ü n d e sa lt
varsayılm ışlık o la r a k k e n d i ile ö z d e ş o la n d ır ; a m a b u say ıltı o
d e n li d e o r ta d a n k a ld ırılm ış tır, v a ro la n b ir d ışsa llık tır. B ö y lece
O lu m sa llık var-sayılnuş b irşey d ir ki dolaysız dışvarlığı ayııı z a m a n
d a b ir O lanak tır ve o r ta d a n k ald ırılm a — b ir b a ş k a sın ın O la n a ğ ı
o lm a — b e lir le n im in i taşır. B u o la n a k K oşuldur.
Ek. Olumsal olan, dolaysız edimsellik olarak, aynı zam anda bir başkasının
olanağıdır, ama artık yalnızca o başlangıçta bulmuş olduğumuz soyut olanak
değil, tersine varolan olarak olanaktır, ve bu ise Koşuldur. Bir şeyin Koşulundan
ÖZ ÖĞRETİSİ 239
söz ettiğimiz zaman burada bir ikircim yatar: ilk olarak bir belirli-varhk, bir
varoluş, genel olarak dolaysız birşey, ve ikinci olarak bu dolaysızın ortadan
kaldırılmış olma ve başka birşeyin edimselleşmesine hizmet etme belirlenimi.
— Dolaysız edimsellik genel olarak böyle iken hiçbir zaman olması gerektiği
gibi değildir, tersine kendi içinde bölünm üş, sonlu bir edimselliktir, ve
belirlenimi tüketilmektir. Edimselliğin öteki yanı ise özselliğidir. Bu ilk olarak
İçtir ki, yalın olanak olarak, eşit ölçüde ortadan kaldırılmaya belirlenmiştir.
O rtadan kaldırılmış olanak olarakyeııi bir edimselliğin ortaya çıkışıdır ki, ilk
dolaysız edimsellik bu İkincinin öngereği olmuştu. Koşul kavramının kendi
içinde taşıdığı almaşım bu dur. Bir olgunun Koşullarını irdelediğimiz zaman,
b u nlar bütünüyle yansız olarak görünürler. G erçekte ise böyle dolaysız
edimsellik kendi içinde bütünüyle başka birşeyin tohumlarım taşır. Bu başkası
ilkin salt olanaklı birşeydir ki, bu biçim daha sonra kendini ortadan kaldırıp
edimselliğe çevirecektir. Böylece ortaya çıkmış olan bu yeni edimsellik kullanıp
tüketmiş olduğu dolaysız edimselliğin kendi içidir. Böylece şeylerin bütünüyle
başka bir şekli ortaya çıkar, ve bu gene de başka birşey değildir: çünkü ilk
edimsellik salt özüne göre ortaya çıkarılmış olur. Oz-veride bulunan, yok olan
ve tüketilen koşullar öteki edimsellikte yalnızca kendi kendileri ile biraraya
gelirler. — Edimsellik süreci genel olarak böyle bir yapıdadır. Edimsellik salt
dolaysızca varolan birşey değildir, tersine, özsel varlık olarak, kendi dolaysız
lığının ortadan kaldırılışıdır ve bu yolla kendini kendisi ile dolaylı kılar.
§ 147
(y) B u b ö y le g e liş e n d ışsa llık O la n a k ve d o la y sız E d im s e llik
b e lir le n im le r in in b ir çemberidir, ve b u n la r ın b ir b ir le r i y o lu y la
dolaylılıkları g e n e l o la ra k olgusal O lanaktır. D a h a sı, b ö y le b ir
ç e m b e r o la ra k b ü tü n lü k tü r, b ö y le ce içerik tir, k e n d in d e ve k e n d i
iç in b e lir li o /g m lu r; ve o d e n li d e , b e lir le n im le r in b u b ir lik te k i
a y rım ın a g ö r e , k e n d i iç in biçimin s o m u t b ü tü n lü ğ ü , iç in d ışa ve
d ışın içe k e n d ile rin i dolaysızca çevirişleridir. B içim in b u ö zd ev im i
E tkinliktir, o lg u n u n k e n d in i o r ta d a n e d im se lliğ e k a ld ıra n olgusal
z e m in o la r a k e tk in le ş m e s i, ve o lu m s a l e d im s e lliğ in , k o ş u lla r ın
e tk in le şm e le ri, eş deyişle k eııd i-içleriııe y an sım a ları ve k e n d ile rin i
o r ta d a n b a ş k a b ir e d im se lliğ e , o lg u n u n e d im s e lliğ in e k a ld ır m a
la rıd ır. E ğ e r tü v ı k o ş u lla r b u lu n u r s a , o lg u e d im s e l o lm a lıd ır, ve
o lg u n u n k e n d is i k o ş u lla r d a n b irid ir, ç ü n k ü ilk in “iç ”in k e n d is i
o la ra k s a lt v arsa y ılm ış b irşey d ir. Gelişmiş e d im s e llik , iç ve d ış ın
b ire d ü ş e n alm aşı o la ra k , tek bir d ev im e b irle şe n k a rşıt d e v im le ri
n in a lm a ş ı o la ra k , Z orunluktur.
Z o r u n lu k h iç k u şk u su z h a k lı o la ra k o la n a ğ ın ve e d im se lliğ in
b ir liğ i o la r a k ta n ım la n m ış tır. A m a s a lt b ö y le a n la tıld ığ ın d a
b u b e lir le n im yüzeysel ve b u n e d e n le a n la şılm a z o lu r. Z o ru n
lu k K avram ı o ld u k ç a g ü çtü r, ve h iç k u şk u su z K av ram ın k e n d isi
240 MANTIK BİLİM İ
suçlanırsa, bıı bütünüyle anlamsız bir suçlama olacaknr. Tarih Felsefesi böylece
birTeodezi imlemini kazanır, ve tanrısal Kayrayı ondan zorunlıığu dışlamakla
onurlandırdıklarını sananlar gerçekte bıı soyutlama ile onu kör ve us yoksunu
bir özenç düzeyine indirirler. Saf dinsel bilinç Tanrının bengi ve değişmez
buyruklarından söz ettiği zaman, b unda zorunluğun T anrının özüne ait
olduğunun kesin kabulü imlenir. Tanrıdan ayrımı içindeki insan tikel sanı ve
istenci ile heves ve özençlerinin peşinden giderken çoğu kez edim lerinin
amaçlamış ve istemiş olduğundan bütünüyle başka sonuçlara vardığını görür;
buna karşı Tanrı ne istediğini bilir, bengi istencinde iç ya da dış olumsallıklar
tarafından belirlenmez ve istediğini karşı durulam az bir yolda yerine getirir.
— Zorunluk bakış açısı genel olarak kafa yapımız ve davranışımız açısından
büyük bir önem taşır. Olanlara zorunlu olarak baktığımız zaman b unlar ilk
bakışta bütünüyle özgürlükten yoksun durum lar gibi görünürler. Eskiler
bilindiği gibi zorunlıığu Yazgı olarak görürlerdi. Buna karşı modern bakış açısı
Avun (tur. Avunç genel olarak eğer am açlarım ızdan, ilgilerim izden vaz
geçersek, bunu bir karşılık elde etm e beklentisi ile yaptığımızı anlatır. Buna
karşı Yazgı avunçsıızdıır. Ama eskilerin Yazgı konusundaki anlayışlarını daha
yakından irdelersek, bu bizde hiçbir biçimde bir özgürsiizlük değil, tersine
dahaçok bir özgürlük duygusu yaratacaktır. Bunu açıkça görebilm ek için
özgürsüzlüğün karşıtlıkta diretmekten ve böylece olanı ve olmuş olanı olması
ve olmuş olması gerelim ile çelişki içinde duruyor olarak görm ekten kaynak
landığını anımsamamız gerekir. Öte yandan eskilerin anlayışı şöyleydi: değil
mi ki böyle birşey vardır, öyleyse vardır, ve değil mi ki öyledir, öyle olması
gerekir. Burada öyleyse hiçbir karşıtlık ve böylelikle hiçbir özgürsiizlük, hiçbir
acı, hiçbir üzüntü yoktur. Yazgıya karşı bu tutum daha önce de belirtildiği
gibi gerçekten de avunçsıızdıır, ama böyle bir anlayış o denli de avımca gerek
duymaz, çünkü burada öznellik henüz sonsuz imlemine ulaşmış değildir. Bu
bakış açısı eski anlayış ile çağdaş Hıristiyan kafa yapımızı karşılaştırırken
kesinlikle göz önüne alınmalıdır. Öznellikten yalnızca tikel ilgi ve eğilimlerin
olumsal ve özençli içeriği ile yüklü sonlu dolaysız öznellik, genel olarak
sözcüğün vurgulu anlam ında olgudan (ki bu anlam da söylenegelen — ve
haklı olarak söylenegelen — şey kişinin değil ama olgunun önem taşıdığıdır)
ayrı olarak “kişi” denilen şey anlaşılırsa, o zaman insan eskilerin kendilerini
dinginlikle yazgıya bııakışlarına hayran olm aktan ve bu anlayışı çağdaş
anlayıştan daha yüksek ve daha değerli olarak tanımaktan kendini alamaz
— m odern anlayış ki, dikbaşlılıkla kendi öznel am açlarını izler ve, onlara
ulaşma um udundan vazgeçmek zorunda kaldığını gördüğü zaman, kendini
yalnızca kazanılacak bir başka şekildeki ödülün beklentisi ile avutmaya yönelir.
Ö te yandan gene de öznellik yalnızca olgunun karşısında duran kötü ve sonlu
öznellik olarak görülmemelidir; tersine, öznellik gerçekliğine göre alındığında
olguya içkindir ve böyle sonsuz öznellik olarak olgunun kendisinin gerçek
liğidir. Bu yolda anlaşıldığında avunç bakış açısı bütünüyle başka ve daha
yüksek bir inileni kazanır, ve bu anlam dadır ki Hıristiyan dini avunç dini
olarak, ve giderek saltık avunç dini olarak görülmelidir. Hıristiyanlık bilindiği
242 M ANTIK BİLİM İ
§ 148
U ç k ıp ı, K oşul, O lgu ve E tk in lik a ra s ın d a ,
a. K o şu l (a ) var-sayılm ış o la n d ır [Vorausgesetzte]; y a ln ız c a “sayıl
m ış” [Gesetztes] o lm a y a n ın d a y a ln ız c a o lg u ile g ö r e lid ir [ o n u n
ta ra fın d a n ‘koyulur’]', a m a “v a f ya da “önsel' [voraus] o la ra k k e n d i
iç in d ir, — o lu m s a l, d ışsa l d u r u m d u r ki o lg u y a b a k ılm a k s ız ın
v a r o lu r; a m a ay ın z a m a n d a b u o lu m s a llık ta b ü tü n lü k o la n o lg u
Ö Z ÖĞRETİSİ 243
§149 . . . ■•
Z o ru n lu k böylece k e n d in d e kendi ile özdeş, a m a içerik li bir Özdür,
ve b u Ö z k e n d i iç in d e öyle b ir y o ld a g ö r ü n ü r ki, ayrım ları bağımsız
edimsel k e n d ilik le r b iç im in i a lır; ve b u [ k e n d in e ] ö z d e ş ay n ı
z a m a n d a sa ltık biçim o la ra k d o la y lılık ta [d o lay sızlığ ın ] ve d o la y
sız lık ta d o la y lılığ ın o r ta d a n k a ld ırılm a s ı etkinliğidir. — Z o ru n lu
o la n b ir başkası yo lu y la v a rd ır, ve b u b aşk ası dolaylı kılıcı zem ine
(o lg u ve etk in lik ) ve b ir dolaysız e d im se lliğ e , aynı z a m a n d a k o şu l
o la n o lu m s a l b irşe y e d a ğ ılm ış tır. Z o r u n lu o la n , b ir b a ş k a s ı
yoluyla o lm a k la , k e n d in d e ve k e n d i için d eğ il a m a sa lt varsayılmış
o la n d ır . A m a b u d o la y lılık e ş it ö lç ü d e d o la y sız ca k e n d i n in
o r ta d a n k a ld ır ılm a s ıd ır ; z e m in ve o lu m s a l k o şu l d o la y sız lığ a
çe v rilirle r ve b u yolla o varsayılm ışlık o r ta d a n ed im se lliğ e k a ld ırı
lır ve o lg u kendi kendisi ile biraraya gelmiştir. B u k e n d i iç in e g e ri
d ö n ü ş te z o r u n lu o la n — k o ş u ls u z e d im s e llik o la r a k — saltık
olarak b u lu n u r . — Z o ru n lu o la n şö y led ir: b ir d u r u m la r ç e m b e ri
244 M ANTIK BİLİM İ
a. Tözsellik ilişkisi
§150
Z o r u n lu o la n k e n d i iç in d e saltık ilişkidir, e.d . (ö n c e k i p a r a g r a f
la rd a ) g e liş e n s ü r e ç tir ki o n d a ilişki o d e n li d e k e n d in i o r ta d a n
sa ltık ö z d e ş liğ e k a ld ırır.
D o lay sız b iç im in d e a lın d ığ ın d a , tözselliğin ve ilinekselliğin
ilişkisidir. B u ilişk in in k e n d i ile sa ltık ö zd e şliğ i g e n e l o la ra k Töz
d ü r k i, Z o r u n lu k o la ra k b u iç sellik b iç im in in o lu m s u z lu ğ u d u r ,
ve b ö y le c e k e n d in i edimsellik o la ra k k o y ar, a m a o d e n li d e b u
d ış s a lın o lu m su zlu ğ u d u r. B u o lu m s u z lu ğ a g ö r e , e d im s e l o la n
d o la y sız b irşe y o la ra k y a ln ız c a ilineksel o la n d ır ki s a lt o la n a ğ ı
y o lu y la b ir b a ş k a e d im s e lliğ e g e ç e r; b ir geçiş ki, biçim-etkinliği.
o la ra k (§ 148, 149) tö z sel ö zd e şlik tir.
. § 151
T ö z b u n a g ö re İlin e k le r b ü tü n lü ğ ü d ü r , o n la r d a k e n d in i o n la rın
saltık o lu m s u z lu k la rı o la ra k , e.d . saltık güç o la ra k ve aynı z a m a n
d a tü m içeriğin varsıllığı o la ra k b e lirtir. A m a b u iç e rik bu belirişin
ke n d isin d en başka birşey değildir, ç ü n k ü k e n d i iç in d e iç e riğ e
y a n sım ış b e lir liliğ in k e n d is i s a lt b ir b iç im k ıp ıs ıd ır k i T ö z ü n
g ü cü n e g e ç e r. T ö z se llik sa ltık b iç im -e tk in liğ i ve z o r u n lu ğ u n
g ü c ü d ü r , ve tü m iç e rik a n c a k b ir k ıp ıd ır ki s a lt b u s ü re c e a ittir,
— b iç im ve iç e r iğ in b ir b ir le r in e sa ltık d ö n ü ş ü m ü .
Ek. Felsefe Tarihinde Töz karsımıza Spinoza felsefesinin ilkesi olarak çıkar.
Ünlü olduğu denli de kötü ünlü olan bu felsefenin imlem ve değerine ilişkin
olarak Spinoza’nın zam anından bu yana büyük yanlış anlam alar doğmııs ve
üzerinde ileri geri pek çok sey söylenmiştir. Spinoza’nın dizgesine karşı
yöneltilen başlıca suçlam alar tanrıtanım azcılık ve daha sonra kam utanrı-
cılıktır. Bunların nedeni hiç kuşkusuz Spinoza’nın dizgesinin Tanrıyı Töz
o larak ve yalnızca Töz olarak g ören anlayışıdır. Bu suçlam a ü ze rin e
düşünülm esi gereken noktalar ilkin Tözün mantıksal Ideanın dizgesinde
aldığı yerden çıkacaktır. Ideanın gelişim sürecinde özsel bir basamak olmasına
karşın, Töz gene de Ideanın kendisi değil, saltık Idea değil, ama henüz sınırlı
Zorunluk biçim indeki Ideadır. Hiç kuşkusuz Tanrı Zorunluktur, ya da yine
denebilir ki, saltık Olgudur; ama aynı zamanda o denli de saltık Kişidir, ve bu
nokta Spinoza’nm felsefesinin erim inin ötesinde yatar. Bu bağlam da kabul
etm ek gerek ki, Spinoza felsefesi Hıristiyan dinsel bilincin içeriğini oluşturan
gerçek Tanrı kavramının gerisinde kalır. Spinoza kökenine göre bir Musevi
o z ö ğ r e t is i 245
idi, ve genel olarak sonlu herşeyi geçici ve yiten birşey olarak gören Doğunun
bakış açısıdır ki felsefesinde düşünceye uygun anlatımını bulmuştur.Bu Doğuya
özgü Tözsel birlik görüşü hiç kuşkusuz tüm daha öte gerçek gelişimin temelini
oluşturur, ama üzerinde durup kalınacak bir nokta değildir; onda eksik olan
şey Batıya özgü bireysellik ilkesidir ki, felsefi bir şekil içinde Spinoza ile
eşzamanlı olarak ilk kez Leibniz’in M onadolojisinde ortaya çıkmıştır. -—
Buradan geriye Spinoza’m n felsefesine karşı yöneltilen tanrıtanım azcılık
suçlamasına bakarsak, bıı suçlamanın temelsiz olduğu ve yadsınması gerektiği
görülecektir, çünkü Spinoza felsefesi Tanrıyı yadsımak bir yana, tersine omı
biricik gerçek Varlık olarak tanır. Ne de Spinoza’nın Tanrıdan biricik Gerçek
olarak söz etmiş olmasına karşın Tanrısının gerçek Tanrı olmadığı ve bu
nedenle Tanrı olarak adlandırılamayacağı ileri sürülebilir. Eğer bu doğru
olsaydı, eşit doğrulukla söylemek gerekirdi ki, felsefeleri ile Ideanm daha
altgüdüm lü bir basamağında durup kalan tüm başka felsefeciler de, ve yine
Tanrıyı yalnızca Efendi olarak bildikleri için Musevi ve Müslümanlar değil, ama
onlarla birlikte Tanrıyı bilinemez, en yüksek ve öte-dünyasal bir Varlık olarak
gördükleri için tüm Hıristiyanlar da tanrıtanımazcılık ile suçlanabilirlerdi.
Spinoza felsefesine karşı getirilen tanrıtanımazcılık suçlaması daha yakın bir
irdelemede kendini bu felsefede ayrımlaşmaya da sonluluk ilkesine hakkının
verilmemiş olduğu noktasına indirger, ve bu yüzden gerçekte olumlu bir varlık
anlam ında hiçbir dünya tanımadığı için bu dizge tanrıtanım azcılık olarak
değil, tersine Akozmizm olarak nitelendirilm elidir. Buradan hamutanncılık
suçlaması konusunda da nelerin söylenebileceği ortaya çıkar. Genellikle
olduğu gibi, kamu tanrıcılıktan sonlulukları içindeki sonlu şeyleri ve bunların
karmaşalarını Tanrı olarak gören bir öğreti anlaşılırsa Spinoza’nın dizgesine
kam utanrıcılık suçlam asını yüklem ekten vaz geçm ek gerekir, çünkü bu
dizgeye göre sonlu şeyler ya da genel olarak dünya baştan sona hiçbir gerçeklik
taşımaz; öte yandan, bu felsefe tam da Akozmizmi nedeniyle hiç kuşkusuz
kamu tanrıcıdır. Burada içerik açısından kabul edilmiş olan eksiklik kendini
aynı zamanda biçim açısından bir eksiklik olarak da gösterir, çünkü Spinoza
ilkin Tözü dizgesinin doruğuna koyup düşünce ve uzam ın birliği olarak
tanımlar, am a bunu bu ayrıma nasıl ulaştığını ve bunu geriye tözsel birliğe
nasıl g ö tü rd ü ğ ü n ü gösterm eksizin yapar, içeriğin d ah a öte irdelenişi
m atematiksel denilen yöntem de gelişir, buna göre ilkin tanım lar ve belitler
saptanır, bunların üzerine kuram lar sıralanır ve bu kuram ların tanıtları ise
yalnızca anlak düzeyinde kalınarak geriye o tanıtlanm am ış varsayımlara
inm ekten oluşur. Spinoza’nm felsefesi içerik ve sonuçlarını baştan sona
yadsıyanlar tarafından bile yönteminin sağlam sonuçları nedeniyle övülmüş
olsa da, gene de biçimin bıı koşulsuz tanınışı gerçekte içeriğin koşulsuz
yadsımşı denli temelsizdir. Spinoza felsefesinin içeriğinin eksikliği biçimin ona
içkin olarak bilinm em esinden ve bu nedenle ona salt dışsal, öznel bir biçim
olarak yaklaşmasından oluşur. Töz, ön bir eytişimsel dolaylılık olmaksızın
Spinoza tarafından dolaysızca anlaşıldığı gibi, evrensel olumsuz güç olarak,
bir bakıma salt karanlık ve şekilsiz bir uçurum dur ki tüm belirli içeriği baştan
246 MANTIK BİLİM İ
sona kendi içinde yutar ve kendisinden kendi içinde olumlu bir kalıcılık taşıyan
hiçbir şey üretemez.
§ 152
S a ltık g ü ç o la ra k T ö z ü n k e n d in i kendisi ile s a lt iç o la n a k o la ra k
ilişkilendiren ve böy lece k e n d in i ilin ek se lliğ e b e lirle y e n g ü ç o lm a
sın a , ve b u yolla k o y u la n d ışsallığm b u g ü ç te n ayrı o lm a sın a g ö re
— tü m b u kıpıya g ö re — z o ru n lu k asıl ilişkidir, tıpk ı ilk z o ru n lıık
b iç im in d e T ö z o lm a sı g ib i. B u ilişki N edensellik İlişkisidir.
. §153
T ö z Nedendir, ç ü n k ü ilin ek selliğ e g eç işin e karşı k e n d i iç in e y an sır
ve b ö y le ce kökensel olgudur; a m a o d e n li d e kendi-için e-y an sım ay ı
ya d a y alın o la n a ğ ın ı o r ta d a n k a ld ırır, k e n d in i k e n d i o lu m s u z u
o la ra k k o y a r ve b ö y le ce o rta y a b ir E tki, b ir e d im se llik g e tir ir ki,
sa lt varsayılm ış b ir e d im se llik o lm a s ın a k a rşın E tki sü re c i y o lu y la
ay n ı z a m a n d a z o r u n lu d u r .
N e d e n kökensel olgu o la ra k saltık bağım sızlık ve k e n d in i Etkiye
k a rşı s ü r d ü r e n kalıcı b irşey b e lir le n im i taşır, a m a z o r u n lu k ta
— ki b u n u n ö zd e şliğ i o k ö k e n s e lliğ in k e n d is in i o lu ş tu r u r —
y alnızca E tkiye geçm iştir. Y ine, b elirli b ir iç e rik te n söz e d ile b i
le c e ğ i d ü zey e d ek , E tk id e h iç b ir iç e rik y o k tu r ki N e d e n d e d e
o lm a s ın ; — b u ö z d e şlik s a ltık iç e r iğ in k e n d is id ir ; a m a e şit
ö lç ü d e d e b iç im -b e lirle n in ıid ir, N e d e n in k ö k e ııse lliğ i E tk id e
o r ta d a n k a ld ırılm ış tır ki b u n d a N e d e n k e n d in i koyulm uş birşey
yapar. A m a N e d e n böylelikle yitm ez ve yalnızca Etkiyi e d im se l
b irş e y o la r a k b ıra k m a z . Ç ü n k ü b u ko y u lm u şlu k o d e n li d e
d o la y sız ca o r ta d a n k a ld ırılır ve d a h a ç o k N e d e n in k e n d i iç in e
y ansım asıdır, k ö k en selliğ id ir; ilkin E tk id e d ir ki N e d e n e d im se l
d ir ve N e d e n d ir . N e d e n b u n a g ö r e k e n d in d e ve k e n d i iç in
causa su id ir. — J a c o b i, tek-y an lı dolaylılık ta s a rım ın d a d ir e te
rek , (Briefe iiber Spinoza, ikinci basım , s. 416) causa suiy'ı ( effectus
su i d e a y n ı ş e y d ir) , N e d e n in b u sa ltık g e r ç e k liğ in i, s a lt b ir
b iç im c ilik o la ra k a ld ı. A yrıca T a n r ın ın z e m in o la ra k d e ğ il,
a m a te r s in e ö z ü n d e N e d e n o la ra k b e lir le n m e s i g e r e k tiğ in i
b e lir tti. N e d e n in d o ğ a sı ü z e r in e d a h a te m e ld e n b ir d ü ş ü n c e
J a c o b i’n in b u y o lla a m a ç la d ığ ın ı k a z a n a m a m ış o ld u ğ u n u
g ö s te re c e k tir. G id e re k sonlu N e d e n d e ve b u n u n ta s a r ım ın d a
b ile iç e rik a ç ıs ın d a n b u ö z d e şlik b u lu n u r ; y ağ m u r, N e d e n , ve
Ö Z ÖĞRETİSİ 247
§ 154
E tk i N e d e n d e n asrıd ır. E tk i o la ra k E tk i koyulm uşluktur. A m a
k o y u lm tışlu k o d e n li d e k e n d i-iç in e -y a n sım a ve d o lay sızlık tır, ve
N e d e n in E tk isi, o n u o rta y a k o y m a sı, E tk in in N e d e n d e n a y rılı
ğ ın d a d ir e tild iğ i s ü re c e , ay n ı z a m a n d a önceden-koyma ya d a var-
saym adır [ Voraussetzen]. B öylece ü z e r in d e E tk in in y e r a ld ığ ı b ir
başka töz b u lu n u r . B u töz, dolaysız o la ra k , k e n d in i k e n d is i ile
iliş k ile n d iıe n b ir o lu m s u z lu k d e ğ il, etkin d eğ il, te rsin e edilgindir.
A m a tö z o la ra k o d e n li d e e tk in d ir , v arsa y ılm ış d o la y sız lığ ı ve
o n d a k o y u lm u ş E tkiyi o r ta d a n k a ld ırır, tepkir, e .d . ilk tö z ü n
e tk in liğ in i o r ta d a n k ald ırır; a m a b u ilk töz d e b e n z e r o la ra k k e n d i
d o la y s ız lığ ın ın ya d a o n a k o y u la n E tk in in b u o r ta d a n k a ld ı
r ılm a s ıd ır ; b ö y le lik le ö te k in in e tk in liğ in i o r ta d a n k a ld ır ır ve
te p k ir. N e d e n s e llik b ö y le c e E tkileşim ya d a K arşılılık iliş k isin e
g e ç m iştir.
E tk ile ş im d e , g e r ç i N e d e n s e llik h e n ü z k e n d i g e r ç e k b e l ir le
n im in d e k o y u lm u ş o lm a sa d a , N e d e n le r d e n ve E tk ile r d e n
s o n s u z a ile r le m e b i r ile r le m e o la r a k g e r ç e k k ip te o r ta d a n
k ald ırılm ış, ç ü n k ü N e d e n le r d e n E tk ilere ve E tk ile rd e n N e d e n
le re d o ğ r u s a l d ev im geriye dönerek k e n d i iç in e y a n sım ıştır.
S o n s u z a ile r le m e n in k e n d i iç in d e k a p a n a n b ir ilişk iy e b u
b ü k ü lm e s i h e r z a m a n o ld u ğ u g ib i y in e şu y a lın g ö z le m d ir:
y u k a r ıd a k i d ü ş ü n c e s iz y in e le m e d e s a lt b ir ve ay n ı şey, eş
d e y işle , bir N e d e n ve b ir başka N e d e n ve b u n la r ı n b ir b ir le r i
ile b a ğ ın tıla rı vardır. G en e d e b u b a ğ ın tın ın gelişim i, E tkileşim ,
y aln ızca ayrım ların a lm aşıd ır, — N e d e n le r in d eğ il a m a k ıp ıla
r ın a y r ım la r ın ın ; ve b u k ıp ıla r ın kendi için her birinde, y in e
“N e d e n E tk id e N e d e n d ir (ve e v rik o la r a k ) ” özdeşliğine g ö re ,
b u a y rılm a z lığ a g ö r e , öteki k ıp ı d a e ş it ö lç ü d e varsayılır.
\ c. Etkileşim ,
§ 155
E tk ile ş im d e a y rılık la rın d a d ire tile n b e lirle n im le r ( a ) kendilerinde
a y n ıd ır la r ; b ir y an N e d e n d ir , k ö k e n s e l, e tk in , e d ilg in vb., tıp k ı
ö te k i g ibi. B e n z e r o la ra k b ir b a şk a y a n ın v arsay ılm ası ve ü z e r in
d e k i E tki, dolaysız k ö k eııse llik ve alm aş yoluyla k o y ıılm u şlu k , b ir
ve a y n ıd ırla r. İlk o la ra k v arsa y ıla n N e d e n do lay sızlığ ı y ü z ü n d e n
edilgindir, k o y u lm u şlu k tu r ve E tkidir, ik i o ld u k la r ı s ö y le n e n
N e d e n le r a ra s ın d a k i ay rım b u y ü z d e n b o ştu r, ve kendinde sa lt bir
N e d e n v a rd ır ki, k e n d in i E tk isin d e töz o la ra k o rta d a n k a ld ırırk e n
ÖZ ÖĞ RETİSİ 249
o d e n li d e k e n d i n i ilk in b u e tk i m e d e b a ğ ım s ız la ş tır a n N e d e n
o la ra k b u lu n u r.
§ 156
A m a b u b i r l i k a y r ı c a [(i] k e n d i i ç i n d i r , ç ü n k ü b u b ü t ü n a l m a ş
N e d e n i n k e n d i n i o rta y a k o y m a s ı d ır v e s a l t b u k e n d i n i o r t a y a
k o y m a s ı v a r lığ ıd ır . A y r ı m l a r ı n h i ç l i ğ i y a l n ı z c a k e n d i n d e y a d a
b iz im d e ıin - d ü ş ü n c e m iz d e ğ ild ir (ö n c e k i § ), a m a e tk ile ş im in
k e n d i s i g e t i r i l e n h e r b e l i r l e n i m i y in e o r t a d a n k a l d ı r m a k v e k a r ş ı ta
ç e v irm e k , b ö y le c e k ıp ıla r ın o k e n d ile r in d e h iç lik le r in i o rta y a
k o y m a k tır . K ö k e n s e l li ğ e b i r E tk i g e ti r i li r , e .d . k ö k e n s e l l i k o r t a d a n
k a l d ı r ı l ı r ; b i r N e d e n i n e y le m i b i r t e p k i o l u r , v b .
§ 157
[y] B ıı k e n d i ile a r ı alm aş böy lelik le açılmış ya d a ortaya koyulm uş
Z o ru n lu ktıır. G e n e l o la ra k Z o r n n lıığ n n b ağ ı h e n ü z iç ve gizli
o la ra k ö z d e şlik tir, ç ü n k ü edimsel şe y le r o la ra k g e ç e rli o la n la r ın
ö z d e ş liğ id ir, ü s te lik b u n la r ı n b a ğ ım s ız lık la r ın ın s ö z c ü ğ ü n ta m
a n la m ıy la Z o r u n lu k o lm a sı g e re k s e b ile . T ö z ü n n e d e n s e llik ve
e tk ile şim y o lu y la ilerleyişi b u n a g ö re y aln ızc a bağım sızlığın kendi
ile so n su z olum suz bağıntı o ld u ğ u n u n ortaya koyulmasıdır, — g e n e l
o la r a k olum suz b ir b a ğ ın tı, ç ü n k ü o n d a a y ııd e tm e ve d o la y lı
k ılm a b ir b ir le r in e k arşı bağımsız edimsel şe y lerin b ir k ö k e n s e lliğ i
o lu r, — ken d i ile sonsuz bağıntı, ç ü n k ü b u n la r ın b a ğ ım s ız lık la rı
s a lt ö z d e ş lik le ri o la ra k v ard ır.
§ 158
Z o ru n lu ğ u ıı b u gerçekliği öyleyse Ö zgürlük tür, ve T ö zü n gerçekliği
ise K avram , — b ağ ım sızlık , ki k e n d in i k e n d is in d e n ayrı b ağ ım sız
şe y lere itiş olsa b ile , b u itiş o la ra k k e n d i ile ö zd e ştir, ve b u kendi
ken d isinde k a la n d e v im se l e tk ile şim s a lt kendi iledir.
§ 159
K a vra m b ö y le c e Varlık ve Ö zü n G erçekliğidir, ay n ı z a m a n d a
b a ğ ım sız d o la y sız lık tır ve ç ü n k ü k e n d i iç in e y a n s ım a g ö r ü n ü ş ü
ayrı b ir e d im s e lliğ in b u Varlığı d o la y sız c a s a lt b ir ken d i içinde
g ö rü n ü ş tü r.
K av ram k e n d in i V arlık ve Ö z ü n g e rç e k liğ i o la ra k ta n ıtla r ve
b u ikisi zem inleri o la r a k o n a g e r i d ö n e r k e n , e v rik o la ra k
K av ram d a k e n d in i zem in i o la ra k V arlıktan geliştirm iştir.
İ le r le m e n in ilk y a n ı V a rlığ ın k e n d i iç in d e b ir derinleşmesi ve
böy lece iç in in o rtay a serilişi o la ra k , ve ik in ci y an ı ise daha tam
olanın daha eksik olandan o rta y a çıkışı o la ra k g ö rü le b ilir. Böyle
b ir g e lişim s a lt b u ik in c i y a n a g ö r e ir d e le n ir s e , b u n u n la
fe lse fe y e k a rşı h a k s ız lık y a p ılm ış o la c a k tır. “D a h a e k s ik ” ve
“d a h a ta m ” gibi yüzeysel d ü ş ü n c e le rin b u r a d a ta şıd ık ları d a h a
b e lirli iç e rik k e n d i ile dolaysız b irlik o la ra k V arlığ ın k e n d i ile
özgür dolaylılık o la ra k K a v ra m d a n ayrım ı dır. Varlık k e n d in i
K a v ra m ın b ir kıpısı o la ra k g ö s te r ir k e n , K av ram d a b u y o lla
k e n d in i V arlığın g erç ek liğ i o la ra k ta m tla m ıştır; b u k en d i-için e-
y a n s ım a sı o la ra k ve d o la y lılığ ın o r ta d a n k a ld ır ılm a s ı o la ra k
K avram dolaysız olanın var sayılm asıdır — b ir varsayım ki k en d i-
iç in e-g eri-d ö n ü şle özdeştir, ve b u özd eşlik Ö z g ü rlü ğ ü ve Kavra
m ı o lu ştu ru r. E ğ e r kıpı “eksik o la n ” o la ra k b e lirtile c e k o lu rsa ,
o z a m a n K av ram , “ta m o la n ,” h iç k u ş k u s u z k e n d in i “ek sik
o la n ”d a n g eliştirir, ç ü n k ü özsel o la ra k k e n d i v a rsa y ım ın ın b u
o r ta d a n k a ld ırılışıd ır. A m a aynı z a m a n d a y aln ızc a K a v ra m d ır
ki k e n d in i o rta y a k o y a rk e n ö n g e r e ğ in i d e k o y a r — tıp k ı
k e n d in i g e n e lin d e n e d e n se llik te ve d a h a ta n ı o la ra k etk ile şim
d e g ö s te rm iş o ld u ğ u gibi.
B ö y lece V arlık ve Ö z ile b a ğ ın tı iç in d e K av ram ya lın
dolaysızlık o la n Varlığa geri dönen Öz o la ra k b e lirle n ir; b u yolla
Ö z ü n g ö r ü n ü ş ü e d im se llik ta şır ve e d im se lliğ i ay n ı z a m a n d a
252 M A N T IK BİLİMİ
§ 160
K avram Ö zgür o la n d ır , k en d i için varolan tözsel g üç o la ra k ; ve
b ü tü n lü k tü r ki, o n d a her bir k ıp ı o o la n b ü tü n d ü r ve o n u n la
a y rılm a z b ir b ir lik o la ra k k o y u lm u ş tu r; b ö y le c e K av ram k e n d i
ile ö z d e ş liğ in d e ke ndinde ve kendi için belirli o la n d ır.
253
254 M ANTIK BİLİM İ
§ 161 '
K a v ra m ın ile r i d e v im i b u n d a n b ö y le b a ş k a s ın a g e ç iş ya d a
b a ş k a s ın d a g ö r ü n ü ş d e ğ il a m a G elişim dir, ç ü n k ü ay rı ö ğ e le r
d o la y sız ca b ir b ir le r in e ve aynı z a m a n d a b ü tü n e ö z d e ş o la ra k , ve
b e lir lilik b ü tü n K a v ra m ın ö z g ü r b ir v arlığ ı o la ra k k o y u lu r.
_ § 162 ’
K avram ö ğ re tisi ü ç b ö lü m e ayrılır. 1. ö z n e l ya d a biçimsel K avram
ö ğ re tis i; 2. d o la y sız lığ a b e lir le n m iş K av ram ya d a N esnellik
ö ğ retisi; 3. idea, ö z n e -n e sn e , K avram ve n e s n e lliğ in b irliğ i, saltık
G e rç e k lik ö ğ retisi.
Sıradan m antık k e n d i iç in d e y alnızca b u r a d a b ü tü n ü n ü çüncü
b ö lü m ü n ü n b ir bölüm ü o la ra k b u lu n a n g e re c i, b u n u n y an ısıra
y u k a rıd a sözü e d ile n o sözde d ü ş ü n c e y asaların ı ve u y g u lam alı
m a n tık ta b ilg ile n m e y e ilişk in b irk a ç n o k ta y ı k a p s a r; g e n e d e
b u n la r o r a d a ru h b ilim se l, nıetafıziksel ve b aşk a h e r tü r g ö rg ü l
g e re c e bulaşm ış o la ra k b u lu n u rla r, ç ü n k ü o d ü ş ü n c e b iç im le ri
e n s o n u n d a k e n d ile r in d e n b e k le n e n le r iç in k e n d i b a ş la r ın a
p e k y e te rli o la m a z la r; b ö y le lik le b u b ilim k a r a r lı b ir y ö n ü
yitirir. — B u n d a n b a ş k a , y in e o r a d a e n a z ın d a n m a n tığ ın
k e n d in e ö z g ü a la n ın a d ü ş e n b iç im le rin y a ln ız c a b ilin ç li
d ü ş ü n c e n in , ve ü ste lik ussal d eğ il a m a sa lt a n la k d ü z e y in d e k i
b ilin ç li d ü ş ü n c e n in b e lir le n im le r i o la ra k a lın m a la r ı g e re k ir.
D a h a ö n c e k i m a n tık s a l b e lir le n im le r , V a rlığ ın ve Ö z ü n
b e lir le n im le r i, h iç k u şk u su z y aln ızc a d ü ş ü n c e - b e lirle n im le r i
d e ğ ild ir le r ; g e ç iş le r in d e , ey tişim sel k ıp ıd a , ve k e n d i iç le r in e
ve b ü tü n lü ğ e g e ri d ö n ü ş te k e n d ile rin i K avram lar o la ra k ta n ıt
larlar. A m a b u n la r yalnızca belirli K avram lar (bkz. § 84 ve 112),
k e n d ile rin d e ya d a — y ine ayııı şey — bizim için K av ram lard ır,
ç ü n k ü başkası, — ki lıe r b e lir le n im o n a geçer ya d a o n d a
görünür ve böylece g ö re li b irşey d ir — , Tikel o la ra k b e lirle n m iş
d eğ ild ir, n e d e ü ç ü ııc ü le ri Tekil ya d a Özne o la ra k b e lirle n m iş
tir; ve b e lir le n im in k a r ş ıtın d a ö z d e şliğ i, ö z g ü r lü ğ ü ortaya
koyulm uş d e ğ ild ir, ç ü n k ü b e lir le n im E vrensellik d e ğ ild ir. —
G e n e llik le K a v ra m la r ile a n la ş ıla n şey anlak-belirlenim leri,
g id e re k y aln ızc a g e n e l tasarım lardır: b u y ü z d e n g e n e l o la ra k
sonlu b e lir le n im le r d ir ; bkz. § 62.
K av ram m a n tığ ı ç o ğ u k ez s a lt biçimsel b ir b ilim o la ra k
a n la ş ılır ve b ö y le c e K av ram , Y argı ve T asım b iç im le ri ile sa lt
b iç im le r o la ra k ilg ile n d iğ i d ü ş ü n ü lü r ; b irş e y in gerçek o lu p
256 M ANTIK BİLİM İ
o lm a d ığ ı s o r u s u n a n e o lu r s a o ls u n h iç b ir y o ld a d o k u n m a z ,
ç ü n k ü b u s o ru y a y a n ıtın y aln ızc a içeriğe b ağ lı o ld u ğ u sa n ılır.
K av ram ın m a n tık sa l b iç im le ri g e rç e k te n ö lü o lsa la rd ı, ta sa rım
la rın ya d a d ü ş ü n c e le rin etkinliksiz ve ilgisiz taşıyıcıları o lsa la r
d ı, o z a m a n b ilg ile ri d e g e rç e k lik için b ü tü n ü y le g e re k siz ve
v a z g e ç ile b ile c e k b ir öyküden b a ş k a b irşe y o lm a z d ı. G e r ç e k te
ise , ta n ı te r s in e , b u n la r K a v ra m ın b iç im le ri o la r a k edimsel
olanın dirindi T inidirler, ve e d im se l o la n aç ısın d a n g e rç e k o la n
yaln ızca bu biçimlerin gücüyle, onlar yoluyla ve onlarda g erçek tir.
A m a b u b iç im le rin g e r ç e k lik le r i şim d iy e d e k k e n d ile r i iç in
ird e le n m e m iş ve y o k la n m a m ıştır; d a h a sı, a r a la r ın d a k i z o r u n
lu b a ğ la n tıla r a ç ıs ın d a n d a b u e ş it ö lç ü d e b ö y le d ir.
. A '
Öznel Kavram
§ 163
K av ram o la ra k K avra m b e lir liliğ i iç in d e k e n d i ile ö z g ü r e ş itlik
o la ra k E vrensellik k ıp ıs ın ı k a p s a r; — Tikellik k ıp ıs ın ı k a p s a r, b ir
b e lirlilik ki o n d a E v re n se l d u r u lu ğ u iç in d e k e n d in e e şit k alır; ve
Tekillik k ıp ısın ı k a p s a r ki, E v re n se llik ve T ik e llik b e lir lilik le r in in
k e n d i-iç le rin e -y a n sım a la rı o la ra k , k e n d i ile o lu m s u z b ir b irlik tir,
ken d in d e ve kendi için belirli ve ayııı z a m a n d a k e n d i ile ö z d e ş ya
d a e v re n s e l b irşey d ir.
T ek il o la n e d im se l o la n ile aynıdır, yalnızca, b irin c isi K av ram
d a n d o ğ m u ş, böy lelik le b ir ev re n sel o la ra k , k e n d i ile o lu m su z
ö z d e şlik o la ra k koy ulm uştur. E d im se l o la n , ilk in s a lt ken d in d e
ya d a dolaysızca O z ve V a ro lu ş u n birliği o ld u ğ u iç in , b ir e tk i
yaratabilir, a m a K a v ra m ın tekilliği sa ltık o la ra k etkin o la n d ır,
ve h iç k u şk u su z b u n d a n b ö y le b a ş k a b irşe y i o rta y a ç ık a r m a
g ö r ü n ü ş ü y le neden g ib i d e ğ il, te rs in e kendi k e n d isin i o rta y a
ç ık a r m a o la ra k . — T ek illik g e n e d e s a lt dolaysız te k illik
a n la m ın d a a lın m a m a lıd ır , te k ii ş e y le r d e n , in s a n la r d a n söz
e d e r k e n o ld u ğ u g ib i; b u s o n u n c u te k illik b e lir le n im i ilk in
Y arg ıd a o rta y a çık ar. K a v ra m ın h e r k ıp ıs ın ın k e n d is i b ü tü n
K a v ra m d ır (§ 1 6 0 ), a m a T ek illik , e .d . Ö z n e , b ü tü n lü k o la ra k
ko yulm uş K av ram d ır.
KAVRAM Ö Ğ RETİSİ 257
Ek 1. Kavramdan söz edildiği zaman göz önüne getirilen şey genellikle salt
soyut evrenselliktir, ve buna göre Kavram çoğu kez genel bir tasarım olarak
tanımlanır. Böylece renk, bitki, hayvan vb. kavramlarından söz edilir, ve bu
kavramların değişik renkleri, bitkileri, hayvanları vb. birbirlerinden ayırdeden
dkelliklerin uzaklaştırılarak tüm üne ortak olan öğelerin korunması yoluyla
ortaya çıktıkları düşünülür. Bu anlağın Kavramı anlam a yoludur ve duygu
böyle kavramları boş ve kof olarak, salt şemalar ve gölgeler olarak bildirmekte
haksız değildir. Bununla birlikte, Kavramın evrenseli tikele karşı kendi için
kalıcılığını taşıyan salt ortak bir öğe değildir; tersine, o kendi kendisini
tikelleştiren (belirleyen) ve kendi başkasında eksiksiz bir duruluk içinde kendi
kendisinde kalandır. Yalnızca ortak olanın gerçekten genel olanla, evrensel
ile kaı ıştırılmamasının bilgilenme için olduğu gibi kılgın davranışlarımız için
de büyük bir önemi vardır. Duygunun bakış açısından genel olarak düşünceye
ve özel olarak felsefi düşünceye karşı yapılan tüm suçlamalar, ve düşünceyi
sözde çok ilerilere götürm enin tehlikeleri üzerine durmaksızın ileri sürülen
kaygılar zeminlerini bıı ikisinin karıştırılmasında bulurlar. Gerçek ve kapsamlı
anlamıyla evrensel öyle bir düşüncedir ki, insan bilincine girişinin binlerce
yıla patlamış olduğunu söylemek gerekir, ve ilkin Hıristiyanlık yoluyladır ki
tam tam nm ışhğm a ulaşm ıştır. Başka bakım lardan yüksek bir gelişim
düzeyinde bulunan Yunanlılar 11e Tanrıyı gerçek evrenselliğinde bilirlerdi,
ne de insanı. Yunan tanrıları yalnızca tinin tikel güçleriydiler, ve evrensel
tanrı, ulusların tanrısı, A tm alılar için henüz gizli bir tanrıydı. Böylece
Yunanlılar için kendileri ve barbarlar arasında saltık bir uçurum bulunur ve
insan olarak insan henüz sonsuz değeri ve sonsuz hakkı içinde tanınmazdı.
M odern A vrupa’da köleliğin ortadan yitişinin n edeninin n ere d e yattığı
sorusu sorulmuş, ve kimi zaman şu, kimi zaman bu tikel durum bu olayın
açıklaması olarak ortaya sürülmüştür. Hıristiyan Avrupa'da artık hiçbir kölenin
bulunmamasının gerçek nedeni Hıristiyanlığın kendi ilkesinden başka hiçbir
yerde aranm am alıdır. Hıristiyan dini saltık özgürlük dinidir, ve yalnızca
Hıristiyan içindir ki insan olarak insan sonsuzluğu ve evrenselliği içinde
geçerlidir. Kölede eksik olan şey onun kişiselliğinin tanınmasıdır; ama kişisellik
ilkesi evrenselliktir. Efendi köleyi kişi olarak değil, tersine “keııdi”siz bir şey
olarak görür; ve kölenin kendisi bir “Ben” değerinde geçerli değil, tersine
efendi onun “Ben”idir. — Yalnızca ortaklaşa olan ile gerçek evrensel arasında
daha önce sözü edilen ayrım Rousseau’nun ünlü Contrat socialinde çarpıcı
bir yolda şöyle anlatılır: bir devletin yasaları genel istençten (volonte generale)
ortaya çıkmalıdırlar, ama bıı nedenle hiç de herkesin istenci (volorıte de tous)
olmaları gerekmez. Roıısseaıı devlet kuramı ile ilişkili olarak daha temel
noktaları ortaya koyabilirdi, eğer bu ayrımı h er zaman göz önünde tutmuş
olsaydı. Evrensel istenç istencin Kavramıdır, ve yasalar istencin bıı Kavramda
temellenmiş tikel belirlenimleridir.
§ 164
K avram saltık o la ra k som ut o la n d ır, ç ü n k ü k en d in d e-v e-k en d i-iç in
b e lir le n m iş lik o la ra k k e n d i ile o lu m s u z b irliğ i, b u te k illiğ in
k e n d is i o n u n k e n d i ile b a ğ ın tıs ın ı, e v r e n s e lliğ in i o lu ş tu r u r .
K a v ra m ın k ıp ıla r ı b u d ü z e y e d e k y a lıtıla m a z la r; d e r in - d ü ş ü ııc e
b e lir le n im le r in in h e r b ir in in k a rş ıt o la n d a n y a lıtılm ış o la ra k
k e n d i iç in a n la ş ılm a s ı ve g e ç e rli o lm a sı gerekir; a m a K a v ra m d a
k ıp ıla r ın ın özdeşlikleri ko y u ld u ğ u iç in , h e r b iri d o la y s ız c a s a lt
b a ş k a la r ın d a n ve o n la r la b ir lik te a n la şıla b ilir.
E v re n se llik , T ik e llik ve T e k illik s o y u t o la ra k a lın d ık la r ın d a
ö z d e ş lik , a y rım ve z e m in ile a y n ıd ırla r. A m a e v re n s e l ay n ı
z a m a n d a o n d a tik e l ve te k ilin d e k a p s a n m a s ı g ib i kesin bir
anlam da k e n d i ile ö zdeş o la n d ır. D ahası, tikel o la n ay ırd e d ile n
ya d a b e lirlilik tir, a m a k e n d i iç in d e e v re n s e l o lm a s ı ve te k il
b irşe y o la ra k b u lu n m a s ı a n la m ın d a . B e n z e r o la ra k te k il o la n
Özne o lm a , te m e l o lm a a n la m ın ı taşır, ve b u s o n u n c u s u cin s
ve tü r ü k e n d i iç in d e k a p s a r ve k e n d is i tö z se ld ir. A y rım la rı
iç in d e k i k ıp ıla r ın ortaya koyulan ay rılm a z lığ ı b ııd tır (§ 1 6 0 ),
— K avram ın duruluğu ki, o n d a h e r b ir ayrım h iç b ir k o p u k lu k ,
b u la n ık lık y a ra tm a z , te rs in e e şit ö lç ü d e sa y d am kalır.
Sık sık K av ram ın soyut b irşey o ld u ğ u n u n sö y le n d iğ i d u y a
rız. B u b ir y a n d a n K av ram ın ö ğ e s in in g ö rg ü l, so m u t, d u y u lu r
b irşe y d e ğ il a m a g e n e l o la ra k d ü ş ü n c e olm ası, ve ö te y a n d a n
K a v ra m ın h e n ü z Idea o lm a m a s ı ö lç ü s ü n d e d o ğ r u d u r . B u
d ü z e y e d e k ö z n e l K avram h e n ü z biçimseldir-, a m a b u g e n e d e
KAVRAM Ö Ğ RETİSİ 259
. . § 165
Ilkiıı Tekillik k ıp ısıd ır ki K avram ın k ıp ıların ı a y rım la r o la ra k koyar,
ç ü n k ü te k illik K av ram ın o lu m su z k e n d i-için e -y a n sım a sı, ve b u n a
g ö re ilk in K a v ra m ın ilk olum suzlam a o la ra k ö z g ü r c e a y rım la ş
m a sıd ır. B u o lu m s u z la m a ile K avra in in belirliliği k o y u lu r, a m a
tikellik o la ra k , öyle ki, a y ırd e d ile n le r ilk o la ra k b ir b ir le r in e karşı
salt K avram k ıp ıla rın ın b elirlilik lerin i ta şırk en ikin ci o la ra k o d e n li
d e ö zd e şlik le ri, — b ir in in ö te k i o lm a sı — koyulur. K av ram ın b u
koyulm uş tik e lliğ i Yargıdır.
K av ram ların açık, seçik ve yeterli o la ra k o la ğ a n s ın ıfla n d ırm a s ı
K av ram a d e ğ il, a m a a ç ık ve se ç ik k a v ra m la r ile tasarım ların
kastedilm esi ö lç ü sü n d e ru h b ilim e aittir. O ra d a aç ık b ir kav ram
soyut, yalın b ir belirli tasarım iken, seçik b ir kavram ise öyle b ir
ta s a rım d ır ki o n d a b u n a ek o la ra k b ir ayırmaç, e.d . h e r h a n g i
b ir b e lirlilik öznel b ilg ile n m e iç in b ir in i d ü z e y in e y ü k s e ltil
m iştir. G e n e d e M a n tığ ın d ışs a llığ m ııı ve b o z u k lu ğ u n u n
a y ırm a c ı o la ra k o ç o k d e ğ e r v e rile n ayırm aç k a te g o r is in d e n
d a lıa u y g u n u y o k tu r. “ Yeterli” n ite le m e s i ile K av ram a, ya d a
g id e re k Ideay a d a h a b ü y ü k b ir a n d ın ın d ü z e y in e ulaşılır, a m a
n e o lu rsa o lsu n b ir k av ra m ın ya d a b ir ta sa rım ın k e n d i n esn esi
ile, d ışsal b ir şey ile b a ğ d a ş ıy o r o lm a sı g ib i b iç im s e l b ir
d u r u m d a n d a h a ö te sin i an latm az . — A ltg ü d ü m lü ve eşgüdüm lü
260 M A NTIK BİLİMİ
d e n i le n k a v ra m la r e v r e n s e l ve tik e l a r a s ın d a k i k a v ra m sa l
o lm a y a n b ir ay rım ı ve b u n la r ın dışsal b ir g ö z le m d e k i b a ğ ın tı
ve iliş k ile rin i im le r. D a h a s ı, aykırı ve çelişik, olum lu , o lu m su z
k a v ra m la r vb. g ib i tü r le r in b ir sıra la n ış ı d ü ş ü n c e b e lir lilik le
r in in ra sg e le b ir to p a rla n ış ın d a n ö te si d e ğ ild ir — b e lirlilik le r
ki, k e n d i b a ş la r ın a V arlık ya d a Ö z a la n ın a a ittir le r (ki d a h a
ö n c e o r a d a ir d e le n m iş le r d i) ve g e n e l o la ra k K av ram -b e lirli-
liğ in in k e n d is i ile h iç b ir ilg ile ri y o k tu r. — K a v ra m ın g e r ç e k
a y rım la rı o la ra k e v re n s e l, tik e l ve te k ilin d e o n u n tü rlerin i
o lu ş t u r d u k la r ı sö y le n e b ilir, a m a a n c a k d ışsa l b ir d ü ş ü n c e
y o lu y la b ir b ir le r i d ış ın d a tu tu ld u k la r ı z a m a n . — K a v ra m ın
iç k in a y rım la şm a ve b e lir le n iş i Y argıda b u lu n u r , ç ü n k ü Y argı
K a v ra m ın b e lir le n m e s id ir.
; y Yargı
§ 166 ,
Yargı, k ıp ıla r ın ın a y rın ıla ştırıc ı bağıntısı o la ra k , tik e lliğ i iç in d e k i
K a v ra m d ır — [b ir b a ğ ın tı ki, o n d a ] k ıp ıla r k e n d ile ri iç in v a ro la n
ve a y n ı z a m a n d a b ir b ir le r i ile d e ğ il a m a k e n d ile r i ile ö z d e ş
k ıp ıla r o la ra k k o y u lu r.
Y argı söz k o n u su o ld u ğ u n d a g en e llik le ilkin u ç la rın , e.d . Ö zn e
ve Y ü k le m in bağım sızlığı d ü ş ü n ü lü r , ve b u n a g ö r e Ö z n e b ir
şey ya d a k e n d i iç in b ir b e lir le n im o la ra k , Y ü k lem ise o
Ö z n e n in d ış ın d a , söz g eliıııi k a fa m d a b u lu n a n g e n e l b ir
b e lirle n im o la ra k a lın ır ve so n ra yine b e n im ta ra fım d a n Ö zn e
ile b ile ş tirilir ve b ö y le lik le y a rg ıd a b u lu n u lu r . G e n e d e “ diı”
k o şacı Ö z n e n in Y üklem in i b ild ird iğ i için, b u dışsal, ö z n e l alta-
alm a y in e o r ta d a n k a ld ır ılır ve Y argı nesnenin k e n d is in in b ir
b e lirle n im i o la ra k alınır. — Urteil/ Yargı sö z c ü ğ ü n ü n A lıııan ca-
’d ak i kökenbilimsel im le n ıi d e r in d ir ve K avram ın b irliğ in i “İlk ”
o la ra k ve a y rım la şm a sın ı kökensel b ö lü n m e o la ra k a n l a tı r ki,
g e rç e k liğ i iç in d e k i Yar-gı b ııd u r.
Soyut Yargı şu ö n e rm e d ir: “ Tekil Evrenseldir.” B u n la r Ö zneyi
ve Y üklem i ilkin b irb irle rin e karşı o la ra k a la n b e lirle n im le rd ir,
ç ü n k ü K avram ın k ıp ıları dolaysız b elirlilik leri ya d a ilk so y u tla
m a la r ı iç in d e a lın ırla r. (“ Tikel Evrenseldir,” ve “Tekil T ikeld ir”
ö n e r m e le r i Y a rg ın ın d a h a ö te b e lir le n im in e a ittir le r.) H er
y a rg ıd a “ Tekil E vrenseldir,” ya d a d a h a b e lirli o la ra k , “ Özne
Y üklem dir” ( ö rn e ğ in “T a n rı sa ltık T in d ir ” ) g ib i ö n e r m e le r in
b ild irilm e s i o lg u s u n u m a n tık k ita p la r ın d a v erili b u la m a m a k
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 261
tu h a f b ir g ö z le m y o k su n lu ğ u o la ra k g ö rü lm e lid ir. H iç k u ş k u
suz T ekillik ve E v ren sellik , Ö z n e ve Y üklem g ib i b e lirle n im le r
o d e n li d e a y rıd ırla r, a m a h e r Y a rg ın ın o n la r ı ö z d e ş o la ra k
b ild ird iğ i g e n e d e b ü tü n ü y le e v re n s e l b ir olgu o la ra k kalır.
“D ir ” k o şa c ı K a v ra m ın d o ğ a s ın d a n , d ış la ş m a s ın d a k e n d i ile
özdeş o lm a s ın d a n g elir; T ekil ve E v re n se l o n u n k ıp ıla rı o la ra k
öyle b e lir le n im le r d ir ki y alıtılam azlar. Ö n c e k i d e rin -d ü şi'ın c e
b e lirle n im le ri de ilişkileri iç in d e b irb irle ri ile b ağ ın tılıd ır, a m a
b a ğ la n tıla rı yaln ızca “iye olma” d ır [Haben], “olma” [Seiıı] d eğil,
özdeşlik olarak ko yu lm u ş özdeşlik ya d a evrensellik d e ğ il. Y argı
b u n e d e n le ilk in K a v ra m ın g e r ç e k tikelliğidıv, ç ü n k ü Y argı
o n u n evrenselliğini y itirm e k siz in b e lir liliğ i ya d a a y rım la ş
m a sıd ır.
§ 167
Y argı ç o ğ u n lu k la y aln ızca ö zb ilin ç li d ü ş ü n c e d e b u lu n a n b ir işlem
ve b içim o la ra k öznel a n la m d a alınır. A ıııa b u ay rım ın m a n tık sa lın
a l a n ın d a h iç b ir y e ri y o k tu r ve o r a d a Y argı b ü tü n ü y le e v re n s e l
o la ra k a lın ır: T ü m şeyler birer yargıdır, — e.d . k e n d i iç le r in d e b ir
evrensellik ya d a iç d o ğ a o la n tekillerdirler, ya d a tekilleşm iş b ir
evrenseldirler; ev re n sellik ve tekillik o n la rd a b ir b ir le r in d e n ayrılır,
a m a ay n ı z a m a n d a ö z d e ştir.
Y arg ın ın sa lt ö z n e l o lm a sı g e r e k e n o a n la m ı — sa n k i ben b ir
ö z n e y e b ir y ü k le m yiiklüyorm uşum g ib i — y a rg ın ın k e s in lik le
n e s n e l a n la tım ı ile çelişir: “G ü l k ırm ız ıd ır,” “A ltın m e ta ld ir,”
vb.; o n la r a ilk in b irşe y y ü k le y e n ben d e ğ ilim d ir. — Y a rg ıla r
önerm elerden a y ırd e d ilm e lid ir; b u s o n u n c u la r ö z n e y e ilişk in
b ir b e lir le n im k a p s a r la r ki, b u o n u n la b ir e v re n s e llik ilişkisi
iç in d e d u rm a z , — b ir d u r u m , te k il b ir ey lem , ve b e n z e r le ri.
“S e z a r fila n ta r i h te R o m a ’d a d o ğ d u , G a l’d e o n yıl sav aştı,
R u b ik o ıı’u n ü z e r in d e n g e ç ti” vb. a n la tım la rı ö n e r m e le r d ir ,
y arg ılar değil. Yıııe, “D iin gece iyi uyudum ," ya da, “ Silahla selam
d u rT tü r ü n d e k i ö n e r m e le r in yargı b iç im in e ç e v rileb ilir o ld u k
la r ın ı s ö y le m e n in h iç b ir a n la m ı y o k tu r. “B ir a r a b a g e ç iy o r”
b ild irim i b ir yargı, ve d a h a sı ö zn e l b ir yargı o lab ilir, a m a e ğ e r
d e v in e ııin b ir a r a b a m ı o ld u ğ u , ya d a g ö z le m d e b u lu n
d u ğ u m u z d u r u ş n o k ta s ın ın d e ğ il d e n e s n e n in m i d e v in d iğ i
k o n u s u n d a b ir ik irc im varsa; h e n ü z y e te rin c e b e lirli o lm a y an
b ir ta s a rın ı iç in b e lir le n im b u lm a g ib G b ir s o r u n varsa.
§ 168
Y a rg ın ın d u r u ş n o k ta s ı so n lu lu ktu r, ve b u d u r u ş n o k ta s ın d a n
ş e y le rin so n lu lu ğ u b i r e r Y argı o lm a la r ın d a n , b e lir li- v a r h k ve
e v r e n s e l d o ğ a la r ın ın ( b e d e n ve r u h la r ın ın ) b irle şm iş o lm a s ın a
k a r ş ın (yoksa şe y ler o lm a z d ı) , g e n e d e b u k ıp ıla r ın ın ş im d id e n
ayrı o lm a la rı gibi g e n e l o la ra k d a ayrılab ilir o lm a la rın d a n oluşur.
KAVRAM Ö Ğ RETİSİ 263
§ 169
“ Tekil Evrenseldik so y u t y arg ısın d a ö zn e k e n d i ile o lu m s u z b a ğ ın tı
iç in d e d o la y sız c a som ut o la n , a m a b u n a k a rşı y ü k le m ise soyut,
b elirsiz, evrensel o la n d ır. A nıa ikisi “diı” y o lu y la b ira ra y a b a ğ la n
d ık la rı iç in , e v re n se lliğ i iç in d e k i y ü k le m ö z n e n in b e lirliliğ in i d e
k a p sıy o r o lm a lıd ır, b ö y le ce tikellik tir ve b u ise ö z n e ve y ü k le m in
koyulm uş özdeşliğidir; ve böy lelik le b u b iç im -a y rm ım a k arşı ilgisiz
b irşe y o la ra k içeriktir.
Ö z n e k esin b e lirlilik ve iç e riğ in i ilk in y ü k le m d e b u lu r; k e n d i
için ö zn e b u n e d e n le salt b ir ta sarım ya d a b o ş b ir ad d ır. “ Tanrı
e n o lg u s a ld ır ” vb., ya d a “Saltık k e n d in e ö z d e ş tir ” vb. g ib i
y arg ılard a Tanrı, Saltık salt boş b ir e r a d d ırla r; ö z n e n in n e oldu
ğu ilkin y ü k le m d e söylenir. Ö z n e n in s o m u t b irşey o la ra k b aşk a
b a k ım la rd a n n e olabileceği yargıyı ilg ilen d irm e z (bkz. § 31).
Ek. Dense ki: “Özne kendisine ilişkin olarak birşey söylenilen ve yüklem ise
söylenendir,” bu oldukça basmakalıp bir birşeydir ve bu yolla bu ikisi arasındaki
ayrım konusunda daha yakın hiçbirşey öğrenilmiş olmaz. Özne, düşüncesi
açısından, ilkin tekil olan ve yüklem ise evrensel olandır. Yargının daha öte
gelişiminde öznenin yalnızca dolaysız tekil ve yüklemin ise yalnızca soyut
evrensel olarak kalm adıkları ortaya çıkar; özne hem en ayrıca tikelin ve
evrenselin, ve yüklem ise tikelin ve tekilin im lem lerini kazanır. Yargının iki
yanının im lem lerindeki bu almaş özne ve yüklemin her iki adlandırm asının
altında yatan şeydir.
.. § 170 ..
Ö z n e ve Y ü k lem in b e lirlilik le rin e d a h a y a k ın d a n b a k a rsa k , Ozııe,
k e n d i k en d isi ile o lu m su z b ağ ın tı o la ra k (§ 163, 166 N o t), te m e ld e
y atan d a y a n a k tır ki Y üklem kalıcılığını o n d a b u lu r ve d ü ş ü n s e ld ir
(Ö z n e y e ilin tilid ir ) ; ve Ö z n e g e n e l o la ra k ve dolaysızca s o m u t
o ld u ğ u iç in , Y ü k le m in b e lirli iç e riğ i Ö z n e n in birçok b e lirlili-
_ ğ in d e n salt biridir ve Ö z n e Y ü k lem d en d a h a varsıl ve d a h a geniştir.
E vrik o la ra k , Yüklem b ir e v re n s e l o la ra k k e n d i iç in k a lıc ı ve
ilg isiz d ir — b n Ö z n e is te r o ls u n , is te rs e o lm a s ın ; Ö z n e n in
ö te s in e g eçer, o n u k e n d i altına alır ve k e n d i y a n ın d a n Ö z n e
d e n d a h a g e n iştir. Y alnızca Y ü k lem in belirli içeriği (ö n c e k i §)
ik is in in ö z d e ş liğ in i o lu ş tu ru r.
.. . § 171
Ö z n e , Y üklem ve b e lirli iç erik ya da ö zd e şlik ilk in Y arg ıd a b a ğ ın
tıla r ın d a b ile ayrı ve b ir b ir le r i d ış ın d a k o y u lu rla r. A m a kendile
rinde, e.d. K avram a g ö re , özdeştirler, ç ü n k ü Ö z n e n in s o m u t b ü tü n
264 M ANTIK BİLİMİ
lü ğ ü h e r h a n g i b ir b e lirs iz ç o k lu lu k d e ğ il a m a y a ln ız c a tekillik
o lm a k , b ir ö zd e şlik iç in d e k i tik el ve ev re n sel o lm a k tır — ve tam
b u b irlik Y ü k le m d ir (§ 170). — D ah a sı, k o şa ç ta Ö z n e ve Y ü k le
m in özdeşliği h iç k u şk u su z koyulm uştur, a m a ilkin sa lt so y u t “di'V
o la ra k . B u özdeşlik ile u y u m iç in d e Ö zn e Y üklem in b e lirle n im in d e
d e koyulur, b u y o lla Y ü k le m Ö z n e n in b e l ir le n im in i d e k a z a n ır
ve k o şa ç k e n d in i doldurur. B u ise iç e rik li k oşaç y o lu y la Y arg ın ın
T asım a sürekli-belirleuişidir. İlk o la ra k Y a rg ıd a d ır ki bıı sü re k li-
b e lirle n iş , b a ş la n g ıç ta k i so y u t, d uyusal evrenselliğin tümlüığe, cinse
ve liire ve g elişm iş K avranı-evrenselliğine b e lir le n iş i y e r alır.
Y a rg ın ın b u s ü r e k li-b e lir le n ıııe s in in b ilg is id ir ki g e n e llik le
Y argı türleri o la ra k b e lir tile n şey d e b ir a n la m ve b ir bağlam
b u lm a y a g ö tü rü r. B u o la ğ a n sıra la m a e d im i b ü tü n ü y le o lu m
sal o la ra k g ö r ü n m e s in in y a n ıs ıra g e r e k s iz d ir ve g id e r e k
a y r ım la rı b ild ir m e s in d e b ir tü r k a b a lık ve k a rış ık lık b ile
g ö s te rir; o lu m lu , k e s in , ö n e s ü r ü m lü Y a rg ıla r a r a s ın d a k i
a y rım la r ya b ü tü n ü y le h a v a d a n k apılır, ya d a b elirsiz b ırak ılır.
O ysa d e ğ işik Y a rg ıla r z o r u n lu o la ra k b ir b ir le r in i iz le m e li ve
K a v ra m ın b ir sürekli-belirlenişi o la ra k g ö r ü lm e lid ir , ç ü n k ü
Y arg ın ın k e n d isi belirli K a v ra m d a n b a şk a b irşe y d e ğ ild ir.
Ö n ce k i Varlık ve Öz a la n la rı ile b a ğ ın tı iç in d e b ak ıld ığ ın d a ,
belirli K a vra m la r Y a rg ıla r o la ra k b u a la n la r ın b i r e r y e ııid e ıı-
ııre tiliş id irle r, a m a K av ram ın yalın b a ğ ın tısı iç in d e k o y u lm u ş
o la ra k .
b a sa m a k la r dizisi o lu ş tu ru y o r o la ra k g ö rm e k g e r e k ir ve b u b a s a m a k la rın
ayrım ı y ü k le m le rin m a n tık sa l im le m le rin e dayanır. Bu o lgu sıra d a n b ilin ç te
b ile b u lu n u r ve b u n a g ö re ö rn e ğ in y alnızca “Bu d u v a r y e şild ir,” “Bu so b a
sıcaktır” vb. gib i y argıları o lu ştu rm a alışk an lığ ın d a o lan b irin e d ü şü n m e k sizin
sa lt ç o k k ü ç ü k b ir yarg ı yetisi y ü k le n irk e n , ö te y a n d a n y a rg ıla rın d a b e lli b ir
s a n a t y a p ıtın ın g ü zel o lu p o lm a d ığ ı, b ir e y le m in iyi o lu p o lm a d ığ ı vb. gibi
n o k tala rın ö n e m k azan d ığ ı b irin d e g e rçe k b iry aı gılam a g ü c ü n ü n b u lu n d u ğ u
söylenir. Sözü e d ile n ilk yargı tü rü n d e içerik sal t soyu t b ir n ite lik o lu ş tu ru r ki
b u lu n u ş u n u dolaysız algı yoluyla ye te rli b ir b iç im d e s a p ta m a k o la n a k lıd ır;
b u n a karşı b ir s a n a ty a p ıtı ü z e rin e o n u n güzel o ld u ğ u , ya d a b ir eylem e ilişkin
o la ra k iyi o ld u ğ u sö y len d iğ i zam an , söz k o n u su n e s n e le r o lm a la rı g e re k e n le ,
e.d. K av ram ları ile k a rşıla ştırılırla r. . . . . . . .
a . N ite l Y argı
§ İ7 2
D olaysız Y argı belirli-Varlığın yargısıdır; ö z n e y ü k le m i o la ra k öyle
b ir ev re n selliğ e k o y u lu r ki, dolaysız (böylece d u y u sa l) b ir n ite lik
tir. (1) O lu m lu Y argı: T ekil b ir T ik e ld ir. A ıııa, T ek il b ir T ik e l
değildir; ya d a d a h a ta n ı o la ra k , bö y le te k il b ir n ite lik ö z n e n in
s o m u t d o ğ a s ın a k a rşılık d ü ş m e z — (2) O lum su z Y argı.
“G ül k ırm ız ıd ır,” ya d a “kırınızı d e ğ ild ir” g ib i n ite l b ir Y argının
g e rç e k lik k a p s a y a b ilm e s i özsel b ir m a n tık s a l ö n y a rg ıd ır.
B u n la r doğru o la b ilir le r — , a lg ın ın , s o ııln ta s a r ım la m a ve
d ü ş ü n m e n in s ın ırlı ç e m b e ri iç e r s in d e ; b u iç e rik ü z e r in e
b a ğ ım lıd ır, ve iç e rik d e b e n z e r o la ra k s o n lu d u r , k e n d i b a ş ın a
g e r ç e k o lm a y a n b ir iç e rik tir. A n ıa g e r ç e k lik y a ln ız c a b iç im
ü z e r in e , e .d . o rta y a k o y u la n K avram ve o n a k a rş ılık d ü ş e n
o lg u sa llık ü z e r in e d a y a n ır; a m a bö y le g e rç e k lik n ite l Y arg ıd a
b u lu n m a z .
Ek. D o ğ ru lu k ve G e rç e k lik g ü n d e lik y a şa m d a ç o ğ u kez eş a n la m lı o la ra k
k u lla n ılır ve b u n a g ö re sık sık yalnızca d o ğ ru lu ğ u n söz k o n u su o ld u ğ u y e rd e
b ir içeriğin g e rç e k liğ in d e n söz edilir. D o ğ ru lu k g e n e l o la ra k yalnızca tasarım
la rım ız ın iç e rik le ri ile b içim se l b a ğ d a ş m a la rın ı ilg ile n d irir, b u iç e rik nasıl
o lu şm u ş o lu rsa o lsu n . B u n a karşı g e rç e k lik ise n e s n e n in k e n d i k e n d isi ile,
e.d. K avram ı ile b a ğ d a şm a sın d a n oluşur. Bir in sa n ın h a sta o lm ası ya d a b irin in
hırsızlık yapm ış olm ası h iç kuşkusuz d o ğ ru olabilir; a m a ljöyle b ir içerik g erçek
değ ild ir, ç ü n k ü h a sta b ir b e d e n b e d e n K avram ı ile b a ğ d a ş m a için d e değildir,
ve b e n z e r o la ra k h ırsızlık öyle b ir e y lem d ir ki in sa n e d im i K avram ı ile b a ğ d aş
m az. Bu ö rn e k le rd e n g ö rü lü r ki, dolaysız tekil birşeye soyut b ir n ite lik yükleyen
dolaysız b ir yargı, n e d e n li d o ğ ru olsa da, g e n e d e h iç b ir g erçe k lik kapsam aya
b ilir, ç ü n k ü o n d a ö z n e ve y ü k lem b irb irle ri ile o lg u sa llık ve K avram ilişkisi
266 M A NTIK BİLİMİ
iç in d e d urm azlar. — D ahası, Dolaysız Y argının g e rçe k olm am ası biçim ve içeri
ğ in in b irb irle ri ile b a ğ d a ş m a m a la rın d a n oluşur. “Bu gül k ırm ız ıd ır” d e d iğ im iz
z a m a n , “diı1’ k o şa c ın d a ö z n e ve y ü k le m in b irb irle ri ile b a ğ d a ş m a la rı o lg u su
im le n ir. A ıııa giil s o m u t birşey o la ra k yalnızca k ırm ızı d e ğ ild ir, te rs in e ayrıca
k o k u lu d u r, belirli b ir biçim i ve d a h a başka p e k çok belirlen im i v a rd ır ki “kırmızı”
y ü k le m in d e k ap san m azlar. Ö te y a n d a n bu yüklem , soyut b ir e v re n se l olarak ,
y a ln ız ca b u özn ey e özgü d e ğ ild ir. D a h a b a şk a ç iç e k le r ve g e n e l o la r a k b a şk a
n e s n e le r d e v a rd ır ki e şit ö lç ü d e kırm ızıdırlar. Ö z n e ve y ü k lem D olaysız Yargı
d a b irb irle rin e b ir b a k ım a yalnızca ftzrnoktada değer, a m a öı tüşm ezler. Kavra
m ın Yargısı ile d u ru m değişir. “B u eylem iyidir” ded iğ im iz zam an , b u K avram ın
b i r Y arg ısıd ır. H e m e n g ö r ü ld ü ğ ü g ib i, b u r a d a ö z n e ve y ü k le m a r a s ın d a
D olaysız Y argıda o ld u ğ u gibi gevşek ve dışsal b ir ilişki yer alm az. D olaysız Yargı
d a yük lem özneye a it o lab ilen ya d a o lm ayabilen h e rh a n g i b ir so y u t n ite lik te n
o lu ş u r k e n , b u n a k a rşı K a v ra m ın Y a rg ısın d a y ü k le m b ir b a k ım a ö z n e n in
r u h u d u r ki, o n u n la ö z n e, b u r u h u n b e d e n i o lara k , b a şta n s o n a b e lirle n ir.
§ 173
ilk o lu m s u z la m a o la ra k b u o lıım s u z la m a d a h e n ü z ö z n e n in
y ü k le m ile bağıntısı sü rer. Y üklem b u yolla g ö re li o la ra k e v re n se l
d ir ki, belirliliği y alnızca o lıım su z la n m ıştır; (“G ül k ırm ız ı değildir”
a n la tım ı g ü lü n g e n e d e h e n ü z r e n k li o ld u ğ u n u im le r, — ilk
o la ra k b ir b aşk a r e n k ta şıd ığ ın ı, a m a b u d a y in e s a lt o lu m lu b ir
Yargı o la c a k tır). A ıııa T ekil b ir E vrensel değildir. B öylece (3) Yargı
k e n d i iç in d e b ö lü n ü r : a a ) b o ş özdeş b a ğ ın tı: T ek il T e k ild ir, —
Özdeş Y argı; b b ) k e n d i iç in d e ö z n e ve n e s n e n in ta m b a ğ d a ş m a z
lığ ın ı s u n a n sonsuz d e n ile n Y argı.
Bu s o n u n c u y a ö rn e k le r: “A nlık b ir fil d e ğ ild ir,” “B ir a s la n b ir
m a s a d e ğ ild ir,” vb. — Ö n e r m e le r ki d o ğ r u a m a sa ç m a d ırla r,
tıp k ı şu ö zd eş ö n e r m e le r gibi: “B ir aslan b ir a s la n d ır,” “A n lık
a n lık tır .” Bu ö n e r m e le r h iç k u şk u su z d o lay sız, n ite l d e n ile n
Y arg ın ın g e rç e k liğ id irle r, a m a g e n e l o la ra k yarg ı o lm a la rı söz
k o n u s u d e ğ ild ir ve a n c a k ö z n e l b ir d ü ş ü n c e d e b u lu n a b ilirle r,
ç ü n k ü o r a d a g e rç e k -o lm a y a n b ir so y u tla m a b ile b ir d a y a n a k
b u la b ilir . — N e s n e l o la ra k g ö r ü ld ü k le r in d e , b u t ü r y a rg ıla r
varolan şe y le rin ya d a duy usal şe y le rin d o ğ a la r ın ı, d a h a açık
b ir d ey işle , boş b ir ö z d e ş liğ e ve dolu b ir b a ğ ın tıy a b ö lü n
m ü ş lü k le r in i a n la tır la r ki b u g e n e d e bağıntılı o la n la rın nitel
başkalıkları, ta m b a ğ d a ş m a z lık la rıd ır.
§ 174
T ek il o la n ın , y a r g ıd a te k il olarak ( k e n d i iç in e y a n s ım ış o la ra k )
k o y u ld u ğ u n d a , öyle b ir y ü k le m i v a rd ır ki, o n u n k a rşıs ın d a ö z n e ,
k e n d i ile b a ğ ın tılı o la ra k , aynı z a m a n d a b ir başkası o la ra k kalır.
— Varoluşta, ö z n e b u n d a n böyle dolaysızca n ite l d e ğ ild ir, te rs in e
bir başkası ile, b ir dış d ü n y a ile ilişki ve bağlan tı iç in d ed ir. Evrensellik
b ö y le c e b u g ö r e liliğ in ü n le m in i k a z a n ır. ( Ö r n e ğ in , y a ra rlı,
te h lik e li; a ğ ırlık , asit, — ya d a iç g ü d ü vb.)
§ ro
(1) Ö z n e , tekil olarak tekil (tekil Y arg ıd a), b ir e v re n se ld ir. (2) B u
b a ğ ın tıd a te k illiğ in in ü z e r in e y ü kselir. B u g e n iş le m e d ışsa l b ir
g e n iş le m e d ir , ö z n e l d e r iıı-d ü ş ü ııc e d ir , ve ilk o la r a k b e lirs iz
tikellik tir (do lay sızca o lu m lu o ld u ğ u d e n li d e o lu m s u z o la n tikel
Y arg ıd a; — te k il k e n d i iç in d e b ö lü n m ü ş tü r , b ö lü m s e l o la ra k
k e n d i ile, ve b ö lü m s e l o la r a k b a şk a sı ile b a ğ ı n tıla n ır ) . (3)
K im ileri ev re n se ld ir, b ö y le c e tik e llik e v re n se lliğ e g e n iş le r; ya d a
e v re n s e llik , ö z n e n in te k illiğ i y o lu y la b e lir le n e r e k , tü m lü k tü r
( o rta k lık , ya d a derin,-düşüncenin s ır a d a n e v re n s e lliğ i).
Ek. Ö z n e fefri/Yargıda e v re n se l b irşe y o la ra k b e lirle n d iğ i için, b ö y lelik le bu
yalın tekillik o la ra k k e n d i ö tesin e geçer. “Bıı bitki sağlığa y a ra rlıd ır” d e d iğ im iz
z a m a n b u ra d a yalnızca bıı tekil b itk in in d eğil a m a d a h a başk a b irç o k b itk in in
d e sa ğ lığ a y a ra rlı o ld u ğ u im le n ir, ve b u ise tikel Yargıyı v e rir (“K im i b itk ile r
sa ğ lığ a y a ra rlıd ır,” “K im i in s a n la r b ıılu ş ç u d u r” vb.). T ik e llik yoluyla dolaysız
tekil b irşey b a ğ ım sız lığ ın ı y itirir ve başkası ile b a ğ la n tı iç in e g irer, in s a n bu
in s a n o la ra k y alnızca b u tekil in sa n d eğ ild ir, tersin e başk a in s a n la rın y a n ısıra
d u r u r ve böylece ç o k ta k i b ird ir. T am b u n e d e n le k e n d i e v re n s e lin e a ittir ve
b u y olla yükseltilm iştir. T ik el Yargı o lu m lu o ld u ğ u d e n li d e o lu m s u z d u r. Salt
k im i c isim le r e sn e k ise, g e ri k a la n la r e sn e k d eğ ild ir. — B u ra d a y in e d e rin -
d ü ş ü n c e y a rg ısın ın ü ç ü n c ü b iç im in e , tü m lü k Y argısına ilerleyiş y a ta r (“T ü m
i n s a n l a r ö l ü m l ü d ü r ; “T ü m m e t a l l e r i l e t k e n d i r ” ). T ü m l ü k ç o ğ u k ez
evrenselliğin d e rin -d ü şü n c e ta ra fın d a n sa p ta n a n ilk biçim idir. T ek ille r b u ra d a
tem e li o lu ştu ru r, ve ö zn el e d im im iz d ir ki o n ları b iraraya g e tiririp “tü m ” o larak
belirler. E vrensel b u ra d a salt b ir dış b a ğ o larak g ö rü n ü r ki, k e n d ile ri için kalıcı
ve o n a karşı ilgisiz o la n te k ille ri kuşatır. G e rç e k te e v re n se l g e n e d e tek ilin
z e m in i ve to p rağ ı, kökü ve tö z ü d ü r. Ö rn e ğ in C aiııs’u, T itu s ’ıı, S e m p ro n iııs ’u
ve b ir k e n tin ya d a ü lk e n in g e ri k a la n in s a n la rın ı a lırsak, t ü m ü n ü n d e in sa n
o lm a la rı o lg u su y a ln ız ca o n la r a o rta k la ş a b irşe y d e ğ il, te r s in e evrenselleri,
cinsleridir ki, b u cinsleri o lm aksızın tü m bu b irey lerin k e n d ile ri v a ro lm az lard ı.
Ö te y a n d a n o yüzeysel, sa lt sö z d e g e n e llik a ç ısın d a n d u r u m b a şk a tü rlü d ü r,
ç ü n k ü b u g e rç e k te y aln ız ca tü m te k ille re a it ve o n la ra o rta k la ş a birşeydir.
B elirtilm iştir ki, insanlar, h a y v an lard a n ayrı o larak, kulak m e m e le rin in olm ası
o lg u s u n d a b ir b irle ri ile o rta k tırla r. A m a a çık tır ki, şu ya d a b u in s a n ın k u la k
m e m e s in in o lm a m ası o n u n v a rlığ ın ın başk a y a n la rın ı, k a ra k te rin i, y e te n e k
le r in i vb. e tk ile m e z k e n , b u n a k arşı C a iu s’u n b ir in sa n o lm a k sız ın g e n e d e
yürekli, bilgili vb. o lab ileceğ in i d ü ş ü n m e n in h içb ir a n la m ı olm ayacaktır. Tekil
in sa n tikellikte n e ise a n c a k h erşey d e ıı ö n c e insan o lara k in sa n ve g e n e l o larak
in s a n o ld u ğ u sü re c e od tır, ve b u g e n e llik yalnızca b a şk a so y u t n ite lik le rin ya
d a sa lt d e rin -d ü ş ü n c e b e lir le n im le r in in d ışın d a ya d a y a n ın d a d u r a n birşey
d e ğ ild ir, te rs in e tü m tik e lle re yayılır ve o n la rı k e n d i iç in d e k ap sar.
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 269
. • § 176 ‘
Ö z n e n in d e ay n ı y o ld a b ir e v re n se l o la ra k b e lir le n m e s i y o lu y la
o n u n ve y ü k le m in ö z d e şliğ i d e b ö y le lik le tıp k ı y a rg ı-b e lirle ııi-
n ıin in k en d isi gibi ilgisiz o la ra k koyulur. Ö z n e n in o lu m s u z k eııd i-
içiııe-yansım ası ile ö zdeş evrensellik o la ra k içeriğin, b u birliğ i yargı-
b a ğ ın tıs m ı zo ru n lu b ir b a ğ ın tı yapar.
y. Z o ru n lu k Y argısı
. . § 177
A yrılığı iç in d e k i iç e r iğ in ö z d e ş liğ in in y arg ısı o la ra k Z o r u n lu k
Yargısı (1) y ü k le m d e b ir y a n d a n öznenin tö zü n ü ya d a doğasım ,
som ut e v re n se li k a p s a r — Cinsi; ö te y a n d a n , b u e v re n s e l o d e n li
d e o lu m su z o la ra k b e lirliliğ i k e n d i iç in d e k a p s a d ığ ı için , dışlayıcı
özsel b e lirliliğ i, T ü m k a p s a r; — kesin Y argı.
(2) T ö zse llik leriııe g ö re h e r iki yan b ağım sız ed im se llik şek lin i
k a z a n ır ki, b u n la r ı n Ö z d e ş lik le ri sa lt iç ö z d e ş lik tir, b ö y le lik le
b ir in in e d in ıse lliğ i ayııı z a m a n d a kendi e d iıııse lliğ i d e ğ il, te rsin e
başkasının v a rlığ ıd ır; — varsayım lı Y argı.
(3) K avram ın b u dışlaşm asın d a aynı z a m a n d a iç ö zdeşlik koyul
duğu iç in , e v re n se l d ışlayıcı te k illiğ i iç in d e k e n d i ile ö zd e ş o la n
cin stir; iki yaııı o la ra k bu ev re n seli a la n yargı — b ir kez ev re n sel
o la ra k , ik inci kez k e n d in i dışlayan tik e lle şm e sin in ç e m b e ri o la ra k
(ki b u n u n “Ya — Ya da’’ sı d a tıpkı “Hem, — Hem de”si gibi cin stir)
— ayrık Yargıdır, ilk in cins o la ra k ve şim d i ayrıca tü r ü n ü n çevresi
o la ra k ev ren sellik böylelikle b ü tü n lü k o la ra k b e lirle n ir ve koyulur.
Ek. Kesin Yargı (“A ltın m eta ld ir,” “G ül b ir b itk id ir” ) dolaysız z o ru n lu k Yargısıdır
ve O z a la n ın d a tözsel ilişkiye karşılık d üşer. T ü m şe y ler b ir e r k esin Y argıdır,
e.d. sa ğ lam ve d e ğ işm e z te m e lle rin i o lu ş tu ra n tö zsel d o ğ a la rı vardır. Ilkiıı
şe y le ri c in s le r i n in b a k ış a çısı a lt ı n d a ve b u n l a r t a r a f ın d a n z o r ıın lu k la
b e lirle n m iş o la ra k g ö rd ü ğ ü m ü z z a m a n d ır ki yargı g e rç e k b ir yargı olm aya
başlar. “A ltın d e ğ e rlid ir” ve “A ltın m e ta ld ir” gibi y a rg ıla r aynı d ü zey d e d u ra n
yargılar olarak g ö rü lü rse , bu m antıksal eğitim deki b ir eksikliği e le verir. A ltının
d e ğ e rli o lm a sı o n u n b izim eğ ilim ve g e re k sin im le rim iz le , e ld e e d ilm e s in in
pah ası vb. ile dışsal b ir bağ ın tısın ı ilgilendirir, ve a ltın b u dışsal b a ğ ın tı değiştiği
270 M ANTIK BİLİMİ
• - § 178 -■ / ■‘ :
K a v ra m ın Yargısı K av ram ı, y alın b iç im d e k i b ü tü n lü ğ ü , ta m
b elirliliğ i ile ev re n seli iç eriğ i o la ra k alır. Ö z n e (1) ilk o la ra k tekil
b ir ş e y d ir ki y ü k le m i o la ra k tik e l b e lirli-v a rlığ m k e n d i e v re n se li
ü z e r in e ya n sım a sın ı alır, — b u iki b e lir le n im in b a ğ d a ş m a la r ı ya
d a b a ğ d a ş m a m a la r ı; iyi, g e rç e k , d o ğ r u vb. — önesürünılü Y argı.
G ü n d e lik y a şa m d a b ile ilkin b ir n e s n e n in , b ir e y le m in vb. iyi
ya d a k ö tü , g e rç e k , g ü z e l vb. o lu p o lm a d ığ ın ı b ild ir e n y a rg ı
la ra y arg ı d e n ir ; y a ln ız c a “B u g ü l k ır m ız ıd ır ,” “B u re s im
k ırm ız ı, yeşil, to z lu d u r ” vb. g ib i o lu m lu ya d a o lu m s u z
" y a rg ıla rd a b u lu n m a y ı b ile n b irin e ise h iç b ir z a m a n b ir y aıg ı-
g ü c ü y ü k le n m e z .
K en d i b a ş ın a “g e ç e rli olm ası g e re k ” b iç im in d e k i iste m in in
to p lu m d a u y g u n su z g ö r ü le r e k g e ri çevrilm iş o lm a s ın a k arşın ,
d o la y sız b ilm e ve in a n ç ilk e si y o lu y la ö n e s ü r ü m l ü Y argı
g id e re k felse fed e b ile b iric ik ve özsel ö ğ re ti b iç im i yapılm ıştır.
. B u ilkeyi ile ri s ü r e n sö z d e felse fi ç a lış m a la r d a us, b ilg i,
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 271
d ü ş ü n c e vb. ü z e r in e y ü z le rc e ve y ü z le rc e in a n ca o k u n a b ilir
ki, b u n d a n b ö y le d ışsal y e tk e p e k g e ç e r li o lm a d ığ ı iç in , b ir
ve ay n ı şey in sayısız y in e le n işi y o lu y la k e n d ile r in i in a n d ır ıc ı
k ılm ay a ç a lışırla r.
§ 179
Ö n e s ü r iım lü Y argı ilk in dolaysız o la n ö z n e s in d e tik e l ve e v r e n
se lin y ü k le m d e a n la tıla n b a ğ ın tıs ın ı k a p s a m a z . B u y arg ı b u n a
g ö re sa lt b ir öznel tik e llik tir, ve k a rş ıs ın d a e şit h a k la ya d a d a h a
d o ğ r u s u e şit h a k s ız lık la k a rş ıt in a n c a d u r u r ; öyleyse (2) h e m e n
y aln ızca b ir belkili Y argıdır. A m a (3) n e s n e l tik e llik özneye koyul
duğu. ve ö z e lliğ i b e lirli-v a rlığ ım n y ap ısı o la r a k a lın d ığ ı z a m a n ,
ö z n e şim d i o n e s n e l tik e lliğ in k e n d i y ap ısı ile, e .d . cin si ile
b a ğ ın tıs ın ı, b ö y le c e y ü k le m in iç e r iğ in i o lu ş tu r a n ı (ö n c e k i §)
a n la tır (bu — dolaysız tekillik — ev — cins — , şu ya da bu yapıda
o lm a k la — tik e llik — , iyi ya d a k ö tü d ü r ) — tanıtlı Yargı. — T üm
şeyler tikel b ir y a p ıd a k i tekil b ir e d in ıs e llik te b ir e r c in stirle r
(b e lirle n im le ri ve e re k le ri); ve so n lıılu k la rı tik e lle rin in e v re n sele
u y g u n o la b ilm e s i ya d a o la m a m a sıd ır.
§ 180 "
B u y o ld a ö z n e ve n e s n e n in h e r b ir in in k e n d is i b ü tü n y a rg ıd ır.
Ö z n e n in dolaysız yapısı k e n d in i ilk o la ra k e d im se l o la n ın tekilliği
ve ev re n selliğ i a ra s ın d a k i dolaylılık zem ini o la ra k , y a rg ın ın z e m in i
o la ra k g ö s te rir. G e r ç e k te o rta y a k o y u lm u ş o la n şey K a v ra m ın
k e n d isi o la ra k ö z n e ve y ü k le m in b irliğ id ir; K av ram b o ş “ dir” in ,
k o şa c ın d o ld u r u lm a s ıd ır , ve k ıp ıla rı ay n ı z a m a n d a ö z n e ve
y ü k le m o la r a k a y rım la ş tık la rı iç in , K av ram , b ir lik le r i o la ra k ,
o n la rı d o la y lı k ıla n b a ğ ın tı o la ra k k o y u lm u ş tu r, — Tasını.
.. .. c. Tasım
§ 181
Tasını Kavram ve Y argının birliğidir; — yalın özdeşlik olarak Kavram
d ır ki, y a rg ın ın b iç im -ay rım ları o n a g e ri d ö n m ü ş tü r ; ve Y argıdır,
ç ü n k ü ay n ı z a m a n d a o lg u sa llık ta , e .d . b e lir le n im le r in in ay rım ı
iç in d e k o y u lm u ş tu r. T asım ussal o la n d ır ve u ssa l o la n lıerşeydiv.
T asım o ld u k ç a g e n e l b ir y o ld a ussalın biçim i o la ra k s u n u lu r,
a m a g e n e d e ö z n e l b ir biçim o la ra k , ve o n u n la b ir b aşk a ussal
iç erik , ö r n e ğ in ussal b ir ilke, ussal b ir eylem , d ü ş ü n c e vb. a r a
s ın d a h e r h a n g i b ir b a ğ la n tı g ö ste rilm e k sizin . Sık sık Ustan söz
272 MANTIK BİLİMİ
§ 182
Dolaysız T asım K av ra m -b e lirle n im le riu in soyut o la ra k b ir b ir le r in e
karşı yalnızca dışsal ilişki iç in d e d u rm a la rıd ır, öyle ki iki u ç tekillik
ve evrensellik ik e n , K avram ise ikisini b ira ra y a b a ğ la y a n orta terim
o la ra k ayııı y o ld a s a lt so y u t tikellik tir. B ö y lelik le u ç la r tıp k ı o r ta
te rim le rin e o ld u ğ u g ibi b irb irle rin e karşı d a ilgisiz ve kendileri için
k alıcı o la ra k k o y u lu rla r. B u tasını böy lece K avram sız o la ra k ussal
KAVRAM Ö Ğ RETİSİ 273
Ek. U ssalın biçim i o la ra k y u k a rıd a sözıi e d ile n T asım anlayışıyla uyııın için d e ,
U s u n k e n d is i ta s ım la m a y e tisi o la ra k , b u n a k a rs ı A n la k ise K a v ra m la rı
o lu ş tu rm a yetisi o la ra k ta n ım la n m ıştır. B u ra d a te m e ld e y a ta n yüzeysel T in
ta s a rım ın a b a k ılm ak sız ın — ki o n u b irb irle ri ile yan y aııa v a ro la n g ü ç le rin ya
d a y e tile rin sa lt b ir to p la m ı o la ra k g ö r ü r — , A n la ğ ın K avram ile ve U su n
T asını ile b u b a ğ la n ışı ü z e r in e b e lirtm e k g e re k ki, K avram ı yaln ızca anlak-
b e lirlen im i o larak g ö rm e k tıpkı Tasım ı d o ğ ru d a n d o ğ ru y a ussal o larak g ö rm e k
d e n li a n la m sız d ır. Ç ü n k ü , b ir y a n d a n b iç im se l m a n tık b a ğ la m ın d a tasım
ö ğ re tisin d e e le a lm a n şey g e rç e k te çoğu kez y a lın a n la k -ta s ım m d a n başk a
b irşey d e ğ ild ir ve u ssalın b içim i o lara k , ü ste lik b ü tü n ü y le ussal o la n o la ra k
g e ç e rli o lm a o n u r u h iç b ir b iç im d e o n a d ü şm e z; ö te y a n d a n , K avram o la ra k
K avram yaln ızca a n la k b içim i o lm a k ta n öy lesin e u z a k tır ki, te rs in e o n u bıı
noktaya in d irg e y en in kendisi soyu dam acı a n la k ta n başkası değildir. B u n a g ö re
g e n e llik le s a lt a n la k -k a v ra m la rm ın ve u s -K a v ra m la rım n b i r b ir l e r i n d e n
a y ır d e d ilm e le r in e k a rş ın , b u g e n e d e s a n k i ik i t ü r K a v ram varm ış g ib i
a n laşılm am alıd ır; tersin e , yalnızca o lum suz ve soyııt K avram b iç im in d e d u r u p
kalm ak gibi, o n u g e rç e k doğası ile uyum içinde aynı z a m a n d a o lu m lu ve so m u t
birşey o la ra k g ö rm e k d e bizim, e d im im iz d ir. B öylece ö r n e ğ in salt b ir a n lak -
kavram ı o lara k ö z g ü rlü k z o ru n lu ğ u n soyut karşısavı o la ra k g ö rü lü rk e n , b u n a
k arşı g e rç e k ve ussal ö z g ü rlü k K avram ı z o ru n lıığ u o r ta d a n k a ld ırılm ış o la ra k
k e n d i iç in d e kapsar. Y ine, D eizm diye b ilin e n g ö rü ş ü n o rta y a s ü rd ü ğ ü T a n rı
ta n ım la rı y alnızca a n la k d ü z ey in d ek i T a n rı k a v ra m la rıd ır; b u n a karşı T anrıyı
ü ç lü lü k o la ra k b ile n H ıristiy a n d in i ussal T a n rı K a v ra m ın ı kapsar.
274 M ANTIK BİLİMİ
a . N ite l T asım
. § 183 '
İlk ta sın ı belirli-varlığın T asım ı, ya d a nitel T a s ım d ır — ö n c e k i
p a r a g r a f ta b ild irild iğ i g ib i. (1) T e— T i— E, e .d . te k il o la ra k b ir
ö z n e bir nitelik y o lu y la b ir evrensel belirlilik ile birleştirilir.
Ö z n e n in ( term inus m inör) te k illik te n d a h a ö te b e lir le n im le
r in in d e o lm ası, tıp k ı ö te k i u c u n d a (tasım v arg ısın ın y üklem i,
terminus majör) sa lt b ir evrensel o lm a k ta n d a h a ö te b elirlen m iş
o lm a sı gibi, b u r a d a g ö z ö n ü n e a lın m a z ; b u r a d a ilgi y aln ızc a
b u te r im le r in b i r T asım o lu ş tu r m a la r ın ı sa ğ la y a n b iç im le re
y ö n e lik tir.
§184
B u tasını ( a ) b e lir le n im le r in e g ö re b ü tü n ü y le olum saldır, ç ü n k ü
o r ta te rim s o y u t tik e llik o la ra k y a ln ız c a ö z n e n in herhangi bir
belirliliğidir. A m a ö z n e , dolaysız ve b ö y le ce g ö rg ü l-s o m u t b ir ö z n e
o la ra k , b u n la r d a n p e k ç o ğ u ııa iyedir, ve b u n a g ö r e e şit çoklukta
başka e v re n se llik le r ile b irle ştirile b ilir. Y ine böyle, tekil b ir tik ellik
d e k e n d i iç in d e y in e çeşitli b e lirlilik le r ta şıy a b ilir, ve d o lay ısıy la
ö zn e aynı vıedius term inus yoluyla değişik e v re n s e lle r ile b a ğ la n a
bilir.
T a s ım la m a n ın g ö ste rişli k u lla n ım ın d a n v az g eç m e y e g ö tü r e n
şey y a n lış lığ ın ın g ö r ü lm e s in d e n ve b ö y le b ir y o ld a k u lla n ıl
m a m a s ın ı a k la m a y ı is te m e k te n ç o k b ir m o d a y a b a ğ lıd ır. B u
ve b ıın ıı iz le y e n p a r a g r a f ta b u t ü r ta s ım la m a n ın g e r ç e k lik
a ç ıs ın d a n y a ra rsız lığ ı ü z e r in d e d u ra c a ğ ız .
P a r a g r a f ta b e lir tile n b akış a ç ıs ın a g ö r e b u t ü r ta sım la m a
y o lu y la e n a y k ırı v a rg ıla r b ile , e ğ e r d e y im u y g u n d ü ş e rs e ,
tanıtlanabilir. G e re k e n şey yalnızca b ir medius terminus b u lm a k
tır, ç ü n k ü b u n d a n a r a n a n b e lir le n im e g eç iş y a p m a o la n a ğ ı
d o ğ a c a k tır. A m a b ir b aşk a vıedius term in u s ile b a ş k a birşey ,
ü s te lik k a rşıtlık n o k ta s ın a d e k ta n ıtla n a b ilir. — B ir n e s n e n e
d e n li s o m u ts a , o n a a it o la n ve m edius term inus o la ra k h iz m e t
e d e b ile c e k y a n la rı d a o d e n li çok tu r. B u y a n la rd a n h a n g isin in
ö te k ile r d e n d a h a ö zsel o la c a ğ ı d a y in e b ö y le b ir ta s ım la m a
ü z e r in d e d a y a n a c a k , ve b u ta s ım la m a te k il b ir b e lir lilik
ü z e r in d e d ir e t e r e k o n d a k e n d is in i önem li ve zo ru n lu olarak
geçerli g ö s te rm e s in i sa ğ la y a c a k b ir y an ve bakış açısını e ş it
k o la y lık la b u la b ile c e k tir.
Ek. Y a şa m ın g ü n d e li k a k ış ın d a in s a n a n la k - ta s ım ı ü z e r i n e n e d e n li az
d ü ş ü n ü rs e d ü ş ü n s ü n , b u tasım o ra d a r o lü n ü o y n am ay ı s ü rd ü rü r. B öylece
ö rn e ğ in b ir y u rtta şlık h a k la rı d avasında avukatın işi sa v u n d u ğ u y an ın y a ra rın a
olan yasal h a k la rı işletm ektir. Böyle b ir yasal h a k ise m antıksal a çıd an b ir vıedius
terminusısm b a şk a b irşey d eğildir. A ynı şey d ip lo m a tik g ö rü ş m e le r a ç ısın d a n
d a g e ç e rlid ir, ö r n e ğ in d e ğ işik g ü ç le rin b ir ve aynı to p ra k p a rça sı ü z e rin d e
h a k ile ri s ü rm e le ri d u r u m u n d a o ld u ğ u gibi. B u ra d a d a k a lıt h akkı, ü lk e n in
c o ğ rafi k o n u m u , in s a n la rın ın soy ve d ille ri ya d a b a şk a h e rh a n g i b ir z em in
vıedius terminus o la ra k v u rgulanabilir.
276 M ANTIK BİLİMİ
§185 ...
((5) B u ta sın ı o ııd a k i b a ğ ın tın ın b iç im i y o lu y la d a e ş it ö lç ü d e
o lu m s a ld ır. T a sım ın K a v ra m ın a g ö re g e r ç e k lik ay rı te r im le r in
b irlik le ri o la n b ir o rta te rim yoluyla b a ğ ın tıla rın d a yatar. U ç la rın
(öncüller o la ra k b ilin e n yanlar, büyük ve küçük öncüller) o rta te rim
ile b a ğ ın tıla rı ise d a h a ç o k dolaysız b a ğ ın tıla rd ır.
T a s ım la m a n ın b u çe lişk isi k e n d in i y in e b ir s o n s u z ilerleme
y o lu yla d a a n la tır, ç ü n k ü ö n c ü lle r d e n h e r b ir i b e n z e r o la ra k
k e n d is in in b ir ta sın ı y o lu y la ta n ıtla n m a s ın ı iste r; ve b u y en i
ta sım ın d a eşit ö lç ü d e dolaysız iki ö n c ü lü o ld u ğ u iç in d u r u m
y in e le n ir ve is te m k e n d in i sü re k li o la ra k sonsuza dek çiftler.
§ 186
B u ra d a (g ö rg ü l ö n e m i a ç ısın d a n ) T asım ın eksikliği o la ra k b e lirtil
m iş o la n şey, k e n d is in e b u b iç im d e sa ltık d o ğ r u lu k y ü k le n m iş
o la n ta s ım ın d a h a ö te b e lir le n im in d e k e n d iliğ in d e n o r ta d a n
k a lk m a k z o r u n d a d ır . B u r a d a , K a v ra m ın a la n ı iç e r s in d e , tıp k ı
y a rg ıd a o ld u ğ u g ib i, karşıt b elirlilik y aln ızca kendinde b u lu n m a z :
te rs in e , ko y u lm u ştu r ve b ö y le c e ta sım ın s ü r e k li-b e lir le n iş i iç in
g e r e k e n şey y a ln ız c a h e r a d ım d a ta sım ın k e n d is i y o lu y la o rta y a
ç ık m ış o la n ın k a b u l e d ilm e s id ir.
Te— T i— E dolaysız tasım ı yoluyla Tekil E v rensel ile dolaylı kılı
n ır ve b u tasını-vargısında Evrensel o la ra k koyulur. Ö z n e o la ra k ve
b ö y le c e k e n d is i E v re n s e l o la ra k T ekil şim d i ik i u c u n b irliğ i ve
d o lay lı kılıcı e tm e n d ir; b u ta sım ın ikinci betisini verir, (2) E— Te—
T i. B u b ir in c in in g e r ç e k liğ in i a n la tır: D o la y lılık te k illik te y er
a lm ıştır, ve öyleyse o lu m s a l b irşey d ir.
§ 187
İk in c i b e ti E v re n se li (ki ö n c e k i ta sım -v arg ısıııd an te k illik yoluyla
b e l ir le n e r e k ik in c i b e tiy e g e ç e r, ve b ö y le lik le ş im d i d o la y sız
ö z n e n in y erin i alır) T ik e l ile birleştirir. Evrensel b ö y le ce b u tasını-
v arg ısı yoluyla T ik e l o la ra k , öyleyse u ç la rın d o la y lı k ılıcı e tm e n i
o la r a k k o y u lu r ve y e r le ri şim d i ö te k ile r ta r a f ı n d a n a lın ır. B u
ta s ım ın ü çü n c ü betisidir: (3) T i— E— Te.
T asım ın betileri d e n ile n şeyler (A ristoteles h a k lı o la ra k b u n la rı
y aln ızc a üç o la ra k s a p ta d ı; dördüncüsü ise y e n ile r in g e re k siz
ve ü s te lik a n la m s ız b ir k a tk ıla rı o la ra k k a lm ış tır) s ır a d a n
ird e le n iş le rin d e yan y an a d iz ilirle r — z o ru n lu k la rın ı ve g id e re k
iıııle m ve d e ğ e r le r in i g ö s te rm e k o n u s u n d a e n k ü ç ü k b ir
b iç im d e d ü ş ü n ü lm e k s iz iıı. B u n e d e n le b e tile r in d a h a s o n r a
la rı y a ln ız c a b o ş b i r e r b iç im c ilik ü r ü n ü o la r a k g ö r ü lm ü ş
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 277
o lm a la r ın d a şa şıla c a k b irşe y y o k tu r. A m a o ld u k ç a te m e l b ir
a n la m la r ı v a r d ır ki, her bir kıpı iç in K a v ra m -b e lir le n im in in
k e n d isi o la ra k b ü tü n o lm a ve dolaylı kılıcı zem inin k o n u m u n a
g e ç m e z o r u n lu ğ ıı ü z e r in e d ay a n ır. — A m a d e ğ işik b e tile r d e
doğru b ir ç ık a rs a m a y a p a b ilm e k iç in ö n e r m e le r in h a n g i
b e lir le n im le ri ta şım a ları g e re k tiğ in i, b u n la r ın ev re n sel vb. m i
yoksa o lu m s u z m u o la b ile c e k le rin i b u lm a y a çalışm ak düzenek-
sel b ir a r a ş tır m a d ır ki, K a v ra m d a n y o k s u n d ü z e n e ğ i ve iç
an la m sız lığ ı n e d e n iy le h a k lı o la ra k u n u tu lm a y a b ıra k ıla b ilir.
— Böyle b ir a ra ş tırm a n ın ve g e n e lin d e a n la k -ta sım m m ö n e m i
k o n u s u n d a A ris to te le s ’e d a y a n m a k y a p ıla b ile c e k e n s o n şey
o lm a lıd ır. H iç k u şk u su z A risto te le s b u ve b u n u n g ib i sayısız
başka tin sel ve d o ğ a l biçim i b e tim le m iş, b e lirlilik le rin i a ra ş tır
m ış ve aç ım lam ıştır. A m a m etafizik sel K avram larında d a, tıp k ı
d o ğ a l ve tin s e l K a vra m la rın d a o ld u ğ u g ib i, a n la k -ta s ııııın ı
te m e l ve ö lç ü t o la ra k alm ay ı is te m e k te n ö y le sin e u z a k tı k i,
a n la k -y a sa la rı a ltın a a lın a c a k o ls a la rd ı, h iç k u şk u su z b u
K a v ra m la rd a n te k b iri b ile o rta y a ç ık a m a z ve ç ık a rıla m a z d ı.
A risto te le s’in k e n d i y o rd a m ın a g ö re ö zsel b ir d e ğ e rle ü re tm iş
o ld u ğ u sayısız b e tim le m e ve ç ö z ü m le m e s in d e k i e g e m e n ilk e
h e r z a m a n ku rg u l K avram o lm u ş , ve b ö y le siııe b e lir li o la ra k
ilk in k e n d is i ta r a f ın d a n g ö ste rilm iş o la n a ııla k -ta s ım ın ın b u
a la n a g ir m e s in e h iç b ir z a m a n iz in v e rm e m iştir.
Ek. Tasını betilerinin nesnel anlamı genel olarak ussal herşeyiıı kendini üçlü
bir tasını olarak gösterm esinde yatar, öyle ki tasııııııı üyelerinin h er biri bir
ııcun yerini olduğu gibi aracılık eden orta terimin yerini de alabilir. Örneğin
felsefe biliminin üç üyesi, e.d. mantıksal Idea, Doğa ve Tin durum unda bunu
görebiliriz. Burada ilk olarak Doğa aracılık edici, birleştirici üye konum unda
durur. Doğa, bu dolaysız bütünlük, kendini mantıksal Idea ve Tin olarak iki
uca açındırır. Tin ise ancak Doğa yoluyla dolaylı kılınmış olduğu ölçüde Tindir.
Sonra, ikinci olarak, bireysel ve etkin olan olarak bildiğimiz Tin orta terimdir,
ve Doğa ve mantıksal Idea ise uçlan oluştururlar. Doğada mantıksal İdeayı
tanıyan ve böylece onu özüne yükselten Tindir. Yine, üçüncü olarak, mantıksal
İdeanın kendisi orta terimdir; Doğanın olduğu gibi Tinin de saltık tözüdür,
evrenseldir, herşeye yayılan ilkedir. Bunlar Saltık Tasınım üyeleridirler.
_ § 188
H e r b ir k ıp ı sıray la o r ta te rim in ve u ç la r ın y e r le rin d e n g e ç e rk e n
b u n la rın b ir b ir le r in e karşı b elirli ayrımları o r ta d a n kalkar, ve tasım
ilk o la ra k k ıp ıla r ın ın b u ayrım sızlık b iç im in d e ik e n dışsal an lak -
ö zd e şliğ in i, eşitliği b ağ ın tısı o la ra k alır; — nicel ya d a matematiksel
tasım , ik i şey b ir ü ç ü n c ü y e eyüseler, b ir b ir le r in e e şittirle r.
278 M ANTIK BİLİMİ
Ek. Burada sözü edilen nicel tasım bilindiği gibi matematikte bir belit olarak
ortaya çıkar ki, başka belitler için olduğu gibi onun için de genellikle içeriğinin
tanıtlamaya kapalı olduğu, giderek bu tanıtlamaya gerek bile olmadığı, çünkü
dolaysızca açık olduğu söylenir. Gerçekte gene de bu matem atiksel belitler
mantıksal önermelerden başka birşey değildirler ki, tikel ve belirli düşünceleri
anlatm aları ölçüsünde, evrensel ve kendi kendisini belirleyen düşünceden
türetilebilirler, ve bu sözcüğün tam anlamıyla tanıtlanm aları olarak görül
melidir. M atematikte belit olarak getirilen nicel tasım açısından da durum
bu dur, ve bu tasım kendini nitel ya da dolaysız tasınım en yakın sonucu olarak
gösterir. — Nicel tasım bundan başka bıı tünüyle biçimsiz tasımdır, çünkü onda
üyelerin Kavram yoluyla belirlenen ayrımları ortadan kalkmıştır. Burada
hangi önerm elerin öncüller olmaları gerektiği dışsal durum lara bağlıdır, ve
bu nedenle bu tasımın uygulanışında başka bir yerde daha önce saptanmış
ve tanıtlanmış olan şey bir varsayıma dönüştürülür.
§ 189
B ö y lelik le biçivı a ç ıs ın d a n ilk o la ra k şıı o rta y a ç ık a r ki, (1) h e r
k ıp ı orta terinim., ve do lay ısıy la g e n e l o la ra k b ü t ü n ü n b e lir le n im
ve y e rin i alır, b ö y lelikle so y u tlu ğ u n u n tek-yaıılılığı (§ 182 ve 184)
ken d in d e y itm iştir; (2 ) dolaylılık (§ 185) ta m a m la n m ış tır, b e n z e r
o la ra k salt kendinde, e.d . sa lt karşılıklı o la ra k b ir b irle rin i ö n g e re k -
t i ı e n d o la y lılık la rın b ir çemberi o la ra k . İlk T e— T i— E b e tis in d e
iki ö n c ü l, T e— T i ve T i— E, h e n ü z dolaylı d e ğ ild ir; ö n c e k i ö n c ü l
ü ç ü n c ü , so n ra k i ik in c i b e tid e d o laylı kılınır. A m a b u iki b e tid e n
h e r b ir i ö n c ü lle r in in d o la y lılığ ı iç in o d e n li d e ö te k i iki b etiy i
ö n g e re k tirir.
B u n a g ö re , K a v ra m ın d o la y lı kılıcı b irliğ i b u n d a n b ö y le sa lt
so y u t tikellik o la ra k d e ğ il, te rsin e tekillik ve ev re n se lliğ in gelişmiş
b irliğ i o la ra k k o y u la c a k tır, ve h iç k u şk u su z ilk in b u b e lir le n im
le rin yansım ış b irliğ i o la ra k ; tekillik e v re n se llik o la ra k b e lirle n ir.
B öyle b ir o r ta te rim D erin-D üşünce T asım ını verir.
' ■
§ 190
O r t a te rim ilk in (1) y a ln ız c a ö z n e n in so y u t, tikel b ir b e lirliliğ i
o la ra k d e ğ il, a m a ay n ı z a m a n d a b u b e lirliliğ i d e a n c a k b a ş k a la
r ın ın yaııısıra kapsay an tüm tekil somut ö z n e le r o la ra k a lın d ığ ın d a ,
T ü m lü k T a sım ın ı v erir. A m a b ü y ü k ö n c ü l, — ki tik e l b e lirliliğ i,
term inus m ediusıı, tü m lü k o la ra k ö z n e a lır — , o n u v arsay m ış
o lm a s ı g e r e k e n vargıyı te rs in e k e n d is i varsayar. B u n a g ö re (2)
T ü m evarım ü z e r in e d a y a n ır ki, o r ta te rim i g e n e l o la ra k tavı b ir
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 279
T i—Te — E
Te
■ Te ' ; ' •
§ 191
B u ta sım , sa lt so y u t b e lir le n im le r e g ö re a lın d ığ ın d a , o r ta te rim
o la ra k Evrenseli alır, tıp k ı d e rin -d ü ş ü n c e ta sım ın ın Tekilliği alm ası
g ib i — b u s o n u n c u s u ik in c i, ilki ise ü ç ü n c ü b e lite g ö re o lm a k
ü z e r e (§ 187); E v re n se l k e n d i iç in d e özsel o la ra k b e lirli o la ra k
k o yulur. İlk o la ra k (1) Tikel belirli cins ya d a tü r a n la m ın d a ara cı
ya d a d o la y lı kılıcı b e lir le n im d ir , — kesin T a sım d a ; (2) Tekil
d o la y sız v a rlık a n la m ın d a a lın ır ve b ö y le c e e ş it ö lç ü d e d o la y lı
k ılan ve dolaylı k ılın a n d ır, — varsayımlı T asım da; (3) dolaylı kılıcı
Evrensel ayrıca tikelleşmelerinm b ü tü n lü ğ ü o la ra k ve tekil b ir T ik el,
d ışlay ıcı te k illik o la ra k k o y u lu r, — ayrık T a sım d a ; — öyle ki, b u
KAVRAM Ö Ğ RETİSİ 281
192
T asım k a p s a d ığ ı a y rım la ra u y g u n o la ra k a lın m ış tır, ve b u n la r ın
g e liş im le r in in g e n e l s o n u c u o n d a b u a y r ım la r ın ve K a v ra m ın
k e n d i-d ışm d a lığ ın m k e n d ile rin i o rta d a n k a ld ırd ık la rın ı g ö ste rm e
le rid ir. Ve (1) h e r b ir k ıpı k e n d in i k ıp ıla rın b ü tü n lü ğ ü o la ra k ve
b ö y le c e b ü t ü n ta sım o la ra k g ö s te rd iğ i iç in , b u n la r kendilerinde
özd eştir; ve (2) a y rım la rın ın ve b u n la rın d o la y lılık ların ın olum suz
lanm ası kendi-için-varlığı o lu ş tu ru r; öyle ki b u b iç im le rd e o la n ve
böylece ayrıca ö zd e şlik leri o la ra k d a k o y u la n b ir ve ayııı E v ren sel
dir. K ıp ıla rın bıı d ü ş ü n s e lliğ in d e ta s ım la m a s ü r e c i ö zsel o la ra k
o n u b ir g e lişim y a p a n b e lirlilik le rin olum suzlanm a sı b e lirliliğ in i
k az an ır, b ö y le lik le d o la y lılığ ın o r ta d a n k a ld ır ılm a s ı y o lu y la b ir
d o laylılık ve ö z n e n in b ir başkası ile d e ğ il a m a ortadan kaldırılm ış
b ir b aşk ası ile, ken d i kendisi ile b ir b irle ş m e s i o lu r.
§ 193 ... .
K a v ra m ın b u olgusallaşm ası, ki b u n d a e v re n se l k e n d i iç in e g e ri
d ö n e n b u bir b ü tü n lü k tü r, — b ir b ü tü n lü k ki ay rım ları eşit ö lç ü d e
b u b ü tü n lü ğ ü n k e n d is id irle r, ve dolay lılığ ın o r ta d a n k a ld ırılm a sı
yo lu y la k e n d in i dolaysız b irlik o la ra k b e lirle m iştir, — b u o lg u sa l
la şm a Nesnedir.
Ö z n e d e n , g e n e lin d e K av ram d an ve d a h a ta m o la ra k T asım d an
— ö z e llik le g ö z ö n ü n e g e tir ile n sa lt a n la k -ta s ın ıı ve b ilin c in
b ir ed im i o la ra k ta sım la m a ise — N esneye b u geçiş ilk b ak ışta
n e d e n li tu h a f g ö r ü n s e d e , b u g eçişi ta sa rın ı-y e tisi iç in ıısa-
y a tk m k ılm ay a ç a lış m a k b ü tü n ü y le g e re k siz o la c a k tır. A n ın ı-
s a ııa b ile c e k b ir ic ik n o k ta Nesne d e n ile n şeye ilişk in s ır a d a n
ta s a rım ım ız ın b u r a d a N e s n e b e lir le n im in i o lu ş tu r a n şeye
y aklaşık o la ra k k a rşılık d ü ş ü p d ü şm e d iğ id ir. N e s n e ile g e n e l
lik le s a lt so y u t b ir v a rlık ya d a v a ro la n b ir şey ya d a g e n e ld e
ed im sel birşey d eğ il, te rsin e so m u t, k e n d i iç in d e tam am lanm ış,
b ağ ım sız birşey a n la şılır; b u ta m a m la n m ışlık K avra m ın b ü tü n
lüğüdür. B ir N esim ıin [Objekt] o d e n li d e karşıda-duran [ Gegen-
sta ııd ] ve b ir b a ş k a s ın a dışsal b irşe y o lm a sı o lg u s u N e sn e
k e n d in i öznel o la n la karşıtlık iç in e k o y d u ğ u z a m a n d a h a
b e lir g in o la ra k g ö r ü le c e k tir ; b u r a d a ilk in K a v ra m ın k e n d i
d o la y lılığ ın d a n ç ık ıp iç in e g e ç tiğ i şey o la r a k N e s n e sa lt
dolaysız, d o ğ r u d a n N e s n e d ir , tıp k ı K a v ra m ın d a ilk in d a h a
s o n r a iç in e g ir e c e k o ld u ğ u k a rş ıtlık ta öznel b irşe y o la ra k
b e lir le n iy o r o lm a sı g ib i.
D a h a sı, g e n e lin d e N esne h e n ü z k e n d i iç in d e b e lirs iz bir
b ü tü n , g e n e l o la ra k n e s n e l d ü n y a, T an rı, saltık N esn e d ir. A m a
N e sn e o d e n li d e k e n d is in d e ayrım taşır, k e n d i iç in d e b elirsiz
ço k lu ğ a d a ğ ılır (n e sn e l dünya o la ra k ); ve b u tekilleş melerin h e r
b iri b ir N esn e d ir, k e n d i iç in d e so m u t, ta m a m la n m ış , b ağ ım sız
b elirli-v arlık tır.
N e s n e lliğ in v a rlık , v a ro lu ş ve e d im s e llik ile k a r ş ıla ş tırı
la b ilir o lm a sı g ib i, v a r o lu ş a ve e d im s e lliğ e g e ç iş te (v arlığ a
d e ğ il, ç ü n k ü v a rlık ilk , b ü tü n ü y le s o y u t d o la y sız o la n d ır )
n e s n e lliğ e geçiş ile k a rşıla ştırıla b ilir. K e n d is in d e n v a ro lu ş u n
o rtay a çıktığı zemin, ve k e n d isin i o rta d a n e d im se lliğ e k a ld ıra n
d e r in - d ü ş ü n c e ilişkisi, h e n ü z ek sik o la ra k ortaya ko yu lm u ş
K a v ra m d a n b a ş k a b irşe y d e ğ ild ir, ya d a o n u n y a ln ız c a so y u t
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 283
: b ' >
a. D üzeneksellik . .
§195
N e sn e (1) do lay sızlığ ı iç in d e sa lt kendinde K avram d ır, o n u ö z n e l
K avram o la ra k ilk in dışında taşır, ve tü m b e lir lilik d ışsal b ir
b e lirlilik o la ra k koy u lu r. Ayrı o la n la rın b irliğ i o la ra k b u n e d e n le
b ir bileşik, b ir to p la k tır, ve başk ası ü z e r in d e k i e tk e r lik d ışsal b ir
b a ğ ın tı o la r a k k alır, — Biçim sel D üzeneksellik. — N e s n e le r b u
b a ğ ın tıd a ve b a ğ ım lılık ta eşit ö lç ü d e b a ğ ım sız , d ir e n ç g ö s te re n ,
b ir b ir le r in e dışsal n e s n e le r o la ra k k alırlar.
B asınç ve D ü r tü n ü n d ü z e n e k se l ya d a m e k a n ik ilişk iler o lm a
la rı gibi, sö z c ü k le rin bizim için an lam sız o lm a la rı ve d u y u la ra ,
ta s a rım y e tis in e ve d ü ş ü n c e y e d ışsa l k a lm a la r ı ö lç ü s ü n d e
b ilg im iz in d e m e k a n ik ya d a ezbere o ld u ğ u n u b iliriz; b u n la r
aynı y o ld a b ir b ir le r in e d ışsal o la r a k a n la m s ız b ir a rd ış ık lık
o lu ş tu ru rla r. D avranışlar, d in d a rlık vb. d e e ş it ö lç ü d e m ekanik
tir, e ğ e r k işin in y ap tık ları tö re n k u ra lla rı ta ra fın d a n , b ir ö ğ ü tç ü
vb. ta r a f ı n d a n b e lirle n iy o rs a , ve k e n d i ö z tin i ve is te n c i
e y le m le r in d e d e ğ il ve d olayısıyla o n u n k e n d is in e d ışsalsa.
§ 196
N e sn e şiddete u ğ r a m a s ın a yol a ç a n b a ğ ım lılığ ı a n c a k (ö n c e k i §)
b a ğ ım sız o ld u ğ u ö lç ü d e taşır, ve k e n d i n d e k o y u lm u ş K av ram
o la ra k b u b e lir le n im le r d e n b iri k e n d in i k e n d i b a ş k a s ın d a o r ta
d a n k a ld ırm a z ; a m a N e sn e o lu m s u z la n m a s ı, b a ğ ım lılığ ı y o lu y la
k e n d in i k e n d isi ile b irle ş tirir ve ilkin b ö y le lik le bağ ım sızd ır. Böy
lece aynı z a m a n d a dışsallık tan ayrım iç in d e , ve b u dışsallığı k e n d i
b a ğ ım s ız lığ ın d a o lu n ıs u z la y a ra k , b u b a ğ ım s ız lık k e n d i ile olum
suz birlik, özeksellik, ö z n e llik tir, — ki b u n d a k e n d is i d ışsal o la n a
y ö n elik ve b a ğ ın tılıd ır. A m a b u dışsal N e sn e d e e şit ö lç ü d e k e n d i
iç in d e ö z e k se ld ir, b ö y le c e eşit ö lç ü d e sa lt b a ş k a ö ze k ile b a ğ ın tı
lıd ır, ve e ş it ö lç ü d e ö z e k se lliğ in i b a ş k a s ın d a ta şır; — (2) İlgi
Düzenekselliği [differenter M echanisvm s] (d ü ş m e , istek , to p lu m s a l
lık itk isi v b .) .
§ 197
B u ilişk in in gelişim i b ir tasım o lu ştu ru r, öyle ki içkin o lu m su z lu k
b ir N e s n e n in özeksel te k illiğ i o la ra k (so y u t ö z e k ) k e n d in i ö te k i
u ç o la ra k b a ğ ım lı N e s n e le r ile iliş k ile n d ir ir — b ir o r ta te rim
yoluyla ki, ö zek selliğ i ve N e sn e le rin b a ğ ım lılık la rın ı k e n d i iç in d e
b ir le ş tir ir — g ö r e li ö zek . B u (3) Saltık D üzeneksellik tir.
§ 198
V erili b u ta sım (T e— T i— E) b ir ta s ım la r ü ç lü s ü d ü r. B a ğ ım lı
N e s n e le rin k ö tü tekilliği, ki b u n d a b iç im s e l d ü z e n e k s e llik asıl
y e rin i b u lu r, b a ğ ım lılık o la ra k o d e n li d e d ışsal evrensellik tir. B u
N e s n e le r b u n a g ö re saltık ve göreli ö z e k le r a r a s ın d a k i orta terimi
d e o lu ş tu ru r la r (ta sım ın biçim i E— T e— T i ) ; ç ü n k ü b u b ağ ım lılık
y o lu y la d ır ki b u ikisi a y ırılır ve u ç la r o lu r la r, tıp k ı b ir b ir le r i ile
b a ğ ın tıy a g ir m e le r i g ib i. B e n z e r o la ra k , sa ltık özeksellik tö zsel
e v re n se l ( ö r n e ğ in ö z d e ş-k a lıc ı y e rç e k im i) o la r a k , ki a rı o lu m
su z lu k o la ra k o d e n li d e tek illiğ i k e n d i iç in d e k ap sar, göreli özek
ve bağımlı N e s n e le r a ra sın d a k i dolaylılık e tm e n id ir, — tasım T i—
E— T e b iç im in d e o lm a k ü z e re . D ah ası, iç k in te k illiğ in e g ö re eşit
ö lç ü d e özsel o la ra k ayırıcı b ir yolda d a v ra n ır, tıp k ı ev re n se lliğ in e
g ö re ö z d e ş b ir b ir lik te lik b a ğ ı ve d in g in k e n d i-iç in d e lik o la ra k
d a v ra n m a s ı g ib i.
G ü n eş d izg esi g ib i, kılgısal a la n d a d a ö r n e ğ in D ev let b ir ü ç lü
ta sım d iz g e sid ir. (1) Tekil (Kişi) k e n d in i tikelliği (fizik sel ve
tinsel g e re k sin im le r, ki k e n d ile ri için d a h a ö te g elişerek y u rttaş
to p lu m u n u v e r ir le r ) y o lu y la evrensel ( T o p lu m , tü z e , yasa,
h ü k ü m e t) ile b ir le ş tirir; (2) iste n ç b ir e y le rin e tk in liğ i o la ra k
290 M ANTIK BİLİMİ
d o la y lılık e tm e n id ir ki b u g e re k s in im le r iç in to p lu m d a , tü z e
d e vb. d o y u m ü r e ti r ve to p lu m a , tü zey e vb. iç e rik ve e d im se l
le şm e v e rir; (3 ) e v re n s e l ise (D e v le t, h ü k ü m e t, tü z e ) tö z sel
o r ta te r im d ir ki o n d a b ire y le r ve d o y u m la rı y e rin e g e tirilm iş
o lg u s a llık la r m ı, d o la y lılık la rın ı ve k a lıc ılık la rın ı b u lu r ve
kazan ırlar. B e lirle n im le rd e n h e r b iri, dolay lılık o n u ö te k i u çla
b irle ştird iğ i iç in , o n d a sa lt k e n d i k en d isi ile b irle şir ve k e n d in i
ü re tir, ve b u ü r e tim öz-sakm ım dır. — Y alnızca b u b irle şm e n in
d o ğ a sı yoluyla, u ç la rı ayııı o la n b u ta s ım la r ü ç lü s ü y o lu y la d ır
ki b ir b ü tü n k e n d i ö rg ü tle n m e si iç in d e d o ğ r u o la ra k anlaşılır.
§ 199
N e s n e le rin sa ltık d ü z e n e k s e llik te ta şıd ık la rı v a ro lu şsa l dolaysızlık
b a ğ ım sız lık la rın ın b ir b ir le r i ile b a ğ ın tıla rı yolu y la, ve b u y ü z d e n
b a ğ ım lılık la rı y o lu y la d o la y lı k ılın m a s ı o lg u s u n d a kendinde
o lu m s u z la n ır. B ö y lec e N e s n e v a r o lu ş u n d a kendi b a ş k a s ın a k arşı
ilgili [di/ferent] o la r a k k o y u lu r.
. . ; b. K im yasallık ... ;
ilişki yoluyla b irb irle ri ile b a ğ ın tılı o la ra k g ö ste rirler. D evim , uzay ve z a m a n ın
b irliği o la ra k , g e n e d e salt b ü tü n ü y le dışsal ve so y u t b a ğ ın tıd ır; bu y ü z d e n
öyle g ö rü n r ki b irb irle ri ile dışsal o lara k b a ğ ın tılı g ö k cisim leri b irb irle ri ile b u
b a ğ ın tıla rı o lm a k sız ın b ile o ld u k la rı gibi olm ayı ve kalm ayı s ü rd ü re c e k le r d ir
B u n a k arşı kim yasallıkta d u r u m b ü tü n ü y le d e ğ iş ir K im yasal o la ra k ilgili
n e sn e le r n e iseler a n ca k ilgileri yoluyla o d ıırla r ve böylece k e n d ile rin i b irb irle ri
yoluyla ve b ir b ir le rin d e b ü tü n le ştirm e y e d o ğ ru sa ltık itk id ir le r
§201
K im yasal s ü r e ç b u n a g ö re g e r g in u ç la r ın ın yüksiiz ö ğ e s in i — ki
b u u ç la r kendilerinde b u y ü k sü z ö ğ e d i r l e r — U riin o la ra k a lır;
K avram , s o m u t e v re n se l, k e n d in i n e s n e le r in ilg ile ri ya d a tik e l
leşm e yolu y la te k illik ya d a Ü rü n ile ve b u n d a sa lt k e n d i k e n d isi
ile b ileştirir. B e n z e r o la ra k b u s ü re ç te d e ö te k i ta sım lar k a p s a n ır;
tek illik , e tk in lik o la ra k , yine do lay lı k ılıcı e tm e n d ir, tıp k ı g e rg in
u ç la rın Ü r ü n d e b elirli-varlık k a z a n a n ö z le ri o la ra k s o m u t e v r e n -
sel gibi.
§ 202
K im yasallık h e n ü z n e s n e lliğ in d e r in - d ü ş ü n c e d ü z e y in d e k i ilişkisi
o la ra k n e s n e le r i n ilg ili d o ğ a la r ın ı ve ay n ı z a m a n d a dolaysız
b a ğ ım s ız lık la rın ı varsay ım o la ra k alır. S ü re ç h e n ü z b ir b ir le r in e
k a rşı d ışsa l k a la n b iç im le rin b ir in d e n ö te k in e ile ri g e r i g id ip
g e liş te n o lu ş u r. — Y üksüz Ü r ü n d e u ç la r ın b ir b ir le r in e k a rşı
taşım ış o ld u k la rı b elirli ö ze llik ler o r ta d a n k ald ırılırla r. A ıııa g e rç i
U rü ıı K avram ile u y u m lu olsa d a, dirimselleştirici ilg ilileşm e ilk esi
d o la y sız lığ a g e r i d ü ş m ü ş o la n Ü r ü n d e v a ro lm a z ; y ü k sü z Ü r ü n
b u n e d e n le b ö lü n e b ilir birşeydir. A m a yük sü z ü r ü n ü ilgili u ç la ra
ay ıra n ve g e n e l o la ra k ilgisiz n e s n e y e b ir b a ş k a s ın a k arşı ilg isin i
ve d iriliğ in i veren yargı ilkesi, ve g erilim li b ir ayrılm a o la ra k sü re ç ,
o ilk s ü r e c in d ış ın a d ü şe rle r.
.... § 203 .
B u ik i s ü r e c in — ilg ilin in y ü k sü z e in d ir g e n m e s in in ve ilg isiz in
ya d a y ü k s ü z ü n ilg ilile ş m e s in in — d ışsa llık la n b u s ü r e ç le r in
b ir b ir le r in e k arşı b ağ ım sız o la ra k g ö r ü n m e le r in e izin v erir; a m a
g e n e d e iç in d e o r ta d a n k a ld ır ıld ık la r ı ü r ü n e g e ç iş te o n la r ı n
s o n lu lu k la r ın ı g ö ste rir. E v rik o la ra k , s ü r e ç ilg ili n e s n e le r in
v a rsa y ıla n d o la y s ız lık la rın ı b ir h iç o la r a k s u n a r. — İ ç le r in d e
292 M ANTIK BİLİM İ
Ek. K im yasallıktan e rek b ilim se l ilişkiye geçiş kim yasal sü re c in b u iki b içim in in
b irb irle rin i k arşılıklı o r ta d a n k a ld ırm a la rın d a im le n ir. Bu y olla o rtay a çık an
ise k im y a sa llık ta ve d ü z e n e k se llik te ilkin sa lt kendinde b u lu n a n K a v ram ın
ö z g ü rle şm esid ir, ve b ö y lelik le k e n d i için v a ro la n K avram Erek tir
‘ c. Erekbilim '
§204
E re k d o la y sız n e s n e lliğ in olu m su zla n m a sı d o lay ısıy la ö z g ü r
v a ro lu ş a çık m ış kendi-için-varolan K a v ra m d ır. E re k öznel o la ra k
b e lirle n m iştir, ç ü n k ü b u o lu m su z la n ıa ilkin soyuttur ve b u n e d e n
le ilk in n e s n e llik ile y a ln ız c a k a rş ıtlık iç in d e d u r u r . A m a b u
ö z n e llik b e lir liliğ i K a v ra m ın b ü tü n lü ğ ü n e k a rş ı tek-yanlıdır, ve
d a h a s ı Ereğin kendisi için b ö y le d ir, ç ü n k ü o n d a tü m b e lirlilik le r
k e n d ile r in i o r t a d a n k a ld ırılm ış o la ra k k o y m u ş la rd ır. B ö y lece
o n u n iç in g id e r e k v arsa y d ığ ı n e s n e b ile s a lt d ü ş ü n s e l, kendinde
hiçbirşey o la n b ir o lg u sa llık tır. K en d i ile ö z d e şliğ in in o n d a o rtay a
k o y u la n o lu m s u z la m a y a ve k a rşıtlığ a k a rşı b u çe lişk isi o la ra k
E re ğ in k e n d is i b ir o r ta d a ıı- k a ld ırm a etkin liğ id ir ki, k a rşıtlığ ı
k e n d isi ile ö zd e ş o la ra k o rta y a k o yacak b ir y o ld a o lu m su zla r. B u
Ereğin olgusallaşm asıdır ki o n d a E re k k e n d in i k e n d i ö z n e lliğ in in
b a ş k a sı y a p a r a k n e s n e lle ş tird iğ i, ik is in in a y rım ın ı o r ta d a n k al
d ırd ığ ı iç in , k e n d in i salt kendi ile b irle ş tirm iş ve saklam ıştır.
E rek-K avram ı b ir y a n d a n g ere k sizk e n , ö te y a n d a n h ak lı o la ra k
U s-Kavramı o la ra k a d la n d ır ıla r a k a n la ğ ın so y u t-e v re n s e lin in
k a rş ıs ın a k o y u lu r — a n la k ki k e n d in i y a ln ız c a a ltg ü d ü m lü
o la ra k tik e l ile ilişk ile n d irir, a m a o n u k e n d is in d e taşım az. —
D a h a sı, Sonsal-nedeıı o la ra k E re ğ in g ü n d e lik d ild e n e d e n
o la ra k a d l a n d ır ıla n o y alın etker n e d e n d e n a y r ım ın ın b ü y ü k
b ir ö n e m i vardır. N e d e n h e n ü z açığ a se rilm em iş k ö r z o ru n lu k
a la n ın a a ittir ; b u n a g ö re k e n d i b a ş k a s ın a g e ç iy o r ve o r a d a
k ö k e n s e lliğ in i k o y ıılm u ş lu k ta y itiriy o r o la r a k g ö r ü n ü r ; sa lt
k e n d in d e ya d a b iz im iç in d ir ki n e d e n e tk id e ilk k ez n e d e n
o lu r ve o n d a kendi içine g eri d ö n er. E rek, b u n a karşı, kendisinde
b e lirliliğ i ya d a y a lın n e d e n s e llik iliş k is in d e h e n ü z b a ş k a lık
o la ra k g ö r ü n e n i, etk iy i, k a p sıy o r o la ra k k o y u lu r, öyle ki
e tk e r liğ in d e g e ç iş y a p m a z , te rs in e k e n d i n i sahlar, e .d . sa lt
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 293
T a n r ın ın v a r o lu ş u n u n sö z d e ta n ıtla r ın d a v e rm iş o la n an la k -
ta s ım la ıın m b iç im in d e g ö z d e n k a ç ırılm ış ve g ö z a rd ı e d ilm iş
o la n k ıp ıd ır.
§205
E re k b ilim s e l b a ğ ın tı ilk in d o lay sız o la ra k d ışsal ereksellik tir, ve
K avram varsayılan b ir n e s n e ile karşıtlık iç in d e d u ru r. E re k b u n a
g ö re sonludur — , b ir y a n d a n içeriğe g ö re, ve ö te y a n d a n olgusallaş-
m a s ın ın gereci o la r a k ö n ü n d e b u ld u ğ u n e s n e d e d ışsa l b ir k o şu l
ta şıy o r o lm a sı o lg u s u n a g ö re ; ö z -b e lirle n im i b u d ü z e y e d e k sa lt
biçimseldir. D a h a y a k ın d a n b a k ıld ığ ın d a , do lay sızlık ta k e n d i iç in e
y an sım ış o la ra k tikelliğin (ki biçim -belirlenivıi o la ra k E re ğ in
öznelliğidir) ya d a içeriğin biçim bü tü n lü ğ ü n d e n , kendinde ö zn e llik
te n , K a v ram d an ayrı o la ra k g ö rü n m e s i o lg u su yatar. B u tü r lü lü k
Ereğin kendi içersindeki s o n lu lu ğ u n u o lu ştu ru r, iç e rik d e böylelikle
tik e l ve h a z ır b u lu n a n b irşe y o la n n e s n e ile e ş it ö lç ü d e s ın ırlı,
o lu m s a l, v erili b irşe y d ir.
: § 206 ■
E re k b ilim s e l b a ğ ın tı b ir ta s ım d ır k i b u n d a ö z n e l E re k d ışs a l
n e s n e llik ile ik is in in b irliğ i o la n b ir o r ta te rim y o lu y la b irle ş ir.
B u b irlik b ir y a n d a n ereksel etkinlik o la ra k ve ö te y a n d a n dolaysızca
E re k a ltın a k o y u lm u ş n e s n e llik o la ra k , e.d . Araç o la ra k b u lu n u r.
Ek. E reğ in İd eay a gelişim i üç b asam ağı izler: ilk in ö zn el E re k basam ağı, İkincisi
k e n d in i y e rin e g e tirm e k te o la n ve üçüncüsü k e n d in i y e rin e g e tirm iş E re k
b a sa m a k la rı. — İlk o la ra k ö n ü m ü z d e ö z n e l E re k b u lu n u r , ve b u , k e n d i iç in
v a ro la n K a v ra m o la r a k , k e n d is i K a v ram k ı p ıl a r ın ı n b ü tü n lü ğ ü d ü r . Bu
k ıp ıla rd a n ilki k e n d i ile ö z d eş e v re n se llik tir, b ir b a k ım a iç in d e h e rş e y in
k a p sa n d ığ ı a m a h e n ü z h iç b ir olayın y e r a lm a d ığ ı yü k sü zilk Su. İk in cisi b u
e v re n se lin o n a b e lirli b ir içe rik k a z a n d ıra n tik e lle şm esid ir. Bu b e lirli iç e rik
yine e v ren selin etkinliği yoluyla ortaya koy u ld u ğ u için, evrensel k endisi yoluyla
k e n d i için e g e ri d ö n e r ve k e n d in i k e n d isi ile bağlar [schliejkn]. B u n a g ö re , b ir
e re ğ i ö n ü m ü z e k o y d u ğ u m u z z a m a n d e riz ki birşeye karar kıldık [ beschlieJSen],
ve b u n u n la k e n d im izi ilkin b ir b a k ım a açık ve şu ya d a b u b e lirle n im e g ireb ilir
o la ra k g ö rü rü z . B e n ze r o la ra k birşeye karar verrniş [ entschliefieri\ o lm a k ta n söz
e d ilir ve b u n u n l a a n la tıla n şey ö z n e n in sa lt k e n d i için v a ro la n iç s e lliğ in d e n
çıktığı ve k a rşısın d a d u r a n n e sn e llik ile b e lli b ir e tk ile şim e g ird iğ id ir. Bu salt
ö z n el e r e k te n d ışa d ö n ü k e rek se l e tk in liğ e ilerleyişi verir.
§ 207
(1) Ö znel E re k b ir ta sım d ır. B u ta s ım d a evrensel K av ram tik e llik
yoluyla te k illik ile öyle b ir yolda b a ğ la n ır ki, tek illik ö z-b e lirlen im
o la ra k yargılar, e.d . b ir y a n d a n h e n ü z b e lirs iz e v re n se li tik e lle ş
tir e re k o n u b e lirli b ir içerik y a p a r ve ö te y a n d a n ay rıc a ö z n e llik
ve n e s n e llik karşısavını o rtay a koyar, — ve k e n d in d e aynı z a m a n
d a k e n d i iç in e g e r i d ö n ü ş tü r , ç ü n k ü K a v ra m ın n e s n e lliğ e k a rşı
o rta y a k o y u la n ö z n e lliğ in i k e n d i iç in d e to p a rla n m ış b ü tü n lü k le
k arşılaştırm a iç in d e eksik birşey o la ra k b e lirle r ve b ö y lece k e n d in i
aynı z a m a n d a dışa çevirir.
§ 208
(2) B u dışa dönük etkinlik k e n d in i — ö z n e l E re k te iç in d e iç e riğ in
y anısıra dışsal nesnelliğin d e kapsandığı ü k e llik ile ö zd eş — tekillik
o la ra k ilk in dolaysızca n e s n e ile iliş k ile n d ir ir ve o n u b ir A raç
o la ra k k e n d in in e d in ir. K avram b u dolaysız güçtür, ç ü n k ü k e n d i
ile ö zdeş o lu m s u z lu k tu r ki o n d a n e s n e n in varlığı b a şta n so n a salt
düşünsel b ir varlık o la ra k b elirlen m iştir. — B ü tü n Orta Terim şim d i
etkinlik o la r a k K a v ra m ın b u iç g ü c ü d ü r ve A raç o la ra k nesne
K avram ile d o la y sız c a b irle ş m iş tir ve o n u n a ltın d a d u ru r.
S o n lu e r e k s e llik te o r ta te rim b ir b ir in e d ışsa l b u iki k ıp ıy a ,
296 M ANTIK BİLİMİ
§ 209
(3) E re k se l e tk in lik k e n d i A racı ile h e n ü z d ışa y ö n e lik tir, ç ü n k ü
E re k d e n e s n e ile ö z d e ş değildir; b ııııa g ö re o d a ilk in n e s n e ile
d o lay lı k ılın m a lıd ır. N e sn e o la ra k A raç b u ikinci öncülde ta sın ım
öteki, u c u ile, v a rsa y ıla n n e s n e llik ya d a g e re ç ile dolaysız b a ğ ın tı
iç in d e d ir. B u b a ğ ın tı şim d i E re ğ e hizmet eden ve g e rç e k lik le ri ve
ö z g ü r K avram ları E re k o la n d ü ze n ek sellik ve kim yasallık alan ıd ır,
iç in d e nesnel ş e y le rin k e n d ile r in i b ir b ir le r i ü z e r in d e a ş ın d ır ıp
o r ta d a n k a ld ır d ık la r ı b u s ü r e ç le r in g ü c ü o la ra k ö z n e l E re ğ in
k e n d in i onların dışında tu tm ası ve o n la rd a kendini saklayan olması,
— b u o lg u U s u n H ilesidir.
Ek. Us giiçlü olduğu d en li d e kurnazdır. H ile genel olarak dolaylı kılıcı etkinlikten
o lu şu r. Bu e tk in lik n e s n e le ri k e n d i öz d o ğ a la r ın a u y g u n o la ra k b irb irle ri
ü z e r in d e e tk im ey e ve b irb irle rin i tü k e tm e y e b ıra k ır ve b u s ü re c e d o ğ r u d a n
k arışm azk en g e n e d e salt kendi e re k le rin i y erin e getirir. Bu a n la m d a d e n e b ilir
ki T an rısa l K ayra d ü n y a ve sü re ç le ri k a rşısın d a sa ltık h ile o la ra k d avranır.
T a n rı in s a n la ra tikel tu tk u la rın ı ve ilg ilerin i b a ğ ışla m ıştır, ve b u n u n s o n u
c u n d a ortaya çıkan şey O nun niyetlerin in yerine g e tirilm esid ir ki, b u n la r O n u n
k u lla n m a k ta o ld u k la r ın ın a m a ç la d ık la rı e r e k le r d e n b ü tü n ü y le b a şk a d ırlar.
§ 210
O lg u s a lla şm ış e r e k b ö y le c e ö z n e l ve n e s n e lin ortaya koyulm uş
birliğidir. A m a b u b irlik özsel o la ra k öyle b ir y o ld a b e lirle n m iş tir
ki, ö zn e l ve n e s n e l y alnızca tek-yanlılıklanna g ö re yüksıizleştirilm iş
KAVRAM Ö Ğ R ET İSİ 297
§211
A m a so n lu E re k se llik te g id e re k y e rin e g e tirilm iş E re k b ile k e n d i
iç in d e b ö lü n m ü ş b irş e y d ir — tıp k ı o r ta te rim ve b a ş la n g ıç ta k i
E re k d u r u m u n d a o lm u ş o ld u ğ u gibi. B u n a g ö r e sa lt h a z ır b u lu
n a n g e re ç ü z e r in e dışsal o la ra k v e rile n b iç im o rta y a ç ık m ıştır ki,
s ın ırlı E re k -iç e riğ i n e d e n iy le b e n z e r o la ra k o lu m s a l b ir b e lir le
n im d ir. E rişile n E re k b u n a g ö re s a lt b ir n e s n e d ir ki, y in e b a ş k a
E re k le r iç in a r a ç ya d a g e re ç tir, ve b u sonsuza d e k b ö y le g id e r.
§212
A m a E re ğ in o lg u sa lla şm a sın d a kendinde o lm u ş o la n şey tek-yanlı
öznelliğin ve o n u n k arşısın d a b u lu n a n n e s n e l bağ ım sızlık g ö r ü n ü
ş ü n ü n o r ta d a n k a ld ırılm ış o lm a sıd ır. A ra c ın e le g e ç ir iliş in d e
K avram k e n d in i n e s n e n in kendinde v a r o la n ö z ü o la ra k k o y a r;
d iiz en e k sel ve kim yasal s ü re ç le rd e n e s n e n in bağım sızlığı kendinde
d a h a ş im d id e n y itip g itm iştir, ve b u n la r ı n E re ğ in e g e m e n liğ i
a ltın d a işle y e n s ü r e ç le r in d e o b a ğ ım s ız lık gö rü n ü şü , K a v ra m a
karşı d u r a n o lu m su z yan o rta d a n kalkm ıştır. A m a y e rin e g etirilm iş
E reğ in yalnızca A raç ve g ere ç o la ra k b e lirle n m iş o lm ası o lg u s u n d a
b u n e s n e h e m e n k e n d in d e boş birşey, sa lt d ü şü n se l b irşey o la ra k
ortaya koyulur. Böylelikle içerik ve biçim karşısavı d a yitm iştir. E re k
b iç im - b e lir le n im le r in in o r ta d a n k a ld ır ılm a s ı y o lu y la k e n d i n i
k en d isi ile b irle ştird iğ i için, b iç im k e n d i ile özdeş o la ra k , b ö y le ce
iç e rik o la r a k k o y u lu r, öyle ki biçinı-etkinliği o la ra k K a vra m s a lt
kendini içerik o la ra k alır. Ö yleyse g e n e l o la ra k b u sü re ç y o lu y la d ır
ki E re k K a v ra m ın ın n e o lm u ş o ld u ğ u ortaya koyulur, ö z n e l ve
n e s n e lin ken d in d e varolan b irliğ i şim d i kendi için va ro la n b ir lik
o la ra k b u lu n u r . B u İdeadır.
' .. c ‘ "
idea
. §213
İd e a kendinde ve kendi için G e rç e k o la n d ır, K avram ve Nesnelliğin
sa ltık birliğidir. İ d e a l / d ü ş ü n s e l iç e riğ i b e l ir le n im le r i iç in d e k i
K a v ra m d a n b a ş k a b irşe y d e ğ ild ir ; r e e l / o l g u s a l iç e riğ i y a ln ız c a
K av ram ın k e n d in e b e lirli-v a rlık la r b iç im in d e v e rd iğ i b e liıiş id ir,
ve b u şek li id e a lliğ in d e k a p a y a ra k k e n d i g ü c ü iç in d e ve b ö y le ce
k e n d in i o n d a tu ta r.
“Saltık İd ea d ır” ta n ım ın ın şim d i k e n d isi sa ltık tır. T ü m ö n c e k i
ta n ım la r b u n a g e ri d ö n e rle r. — id e a Gerçekliktir; ç ü n k ü G erçek
lik N e sn e lliğ in K avram a karşılık d ü şm e sid ir, — dışsal şey lerin
b e n im ta s a rım la rım a karşılık d ü ş m e le ri d eğ il; b u n la r yalnızca
bu tekil ‘ben ’ ta r a f ı n d a n ta ş m a n d o ğ r u ta s a r ım la r d ır . I d e a d a
11 e ‘b u , ’ n e ta s a rım la r, 11 e d e d ışsal şe y le rle h iç b ir ilg im iz
y o k tu r. — A m a g e n e d e e d im s e l o la n herşey g e r ç e k o ld u ğ u
ö lç ü d e İ d e a d ır ve g e r ç e k liğ in e a n c a k İ d e a y o lu y la ve o n u n
g ü c ü y le iy e d ir. T ek il v a rlık id e a n ın h e r h a n g i b ir y a n ıd ır, ve
b u n a g ö re o n u n iç in d a h a b aşk a e d iıııs e llik le r d e g e r e k ir ki,
b u n la r d a y in e ö z e l o la ra k k e n d ile r i iç in k a lıc ı g ö r ü n ü r le r ;
a n c a k h e p b ir lik te o n la r d a ve b a ğ m tıla r m d a d ır ki K av ram
o lg u sallaşır. T ekil o la n k e n d i için K av ram ın a k arşılık d ü şm e z;
b elirli-v arlığ m m b u sın ırlan m ışlığ ı so n lu lu ğ u n u ve yitişini o lu ş
tu ru r.
KAVRAM Ö Ğ RETİSİ 299
Ek. G e rçe k lik ile ilk o la ra k birşeyin nasıl olduğunu bilmem anlaşılır. Bıı g e n e d e
salt b ilin ç ile b a ğ ın tı iç in d e k i g e rçe k lik ya d a b içim se l g e rçe k lik tir, y aln ız ca
d o ğ ru lu k tu r. B u n a karşı d a h a d e rin a n la m ın d a G erçek lik N esnelliğin K avram
ile ö zd eş o lm a s ın d a n olu şu r. G e rçe k liğ in b u d e r in a n la m ı ö rn e ğ in gerçek b ir
devlet ya d a gerçek b ir s a n a t çalışm ası söz k o n u su e d ild iğ in d e k e n d in i gösterir.
Bu n e s n e le r o lm a la rı gerektiği gibi o ld u k la rı, e .d . o lg u sa llık la rı K a v ram ların a
karşılık d ü ştü ğ ü z a m a n gerç£kûr\er. Böyle g ö rü ld ü ğ ü z am an , g e rç e k o lm a m a k
b ir b a k ım a k ö tü o lm a k la aynı şeydir. K ö tü b ir in sa n g e rç e k o lm a y a n b ir
in sa n d ır, e .d . K av ram ı ya d a b e lirle n im i ile u y u m iç in d e d a v ra n m a y a n b ir
insandır. K avram ve o lgusallığın ö zd eşliğ in d en b ü tü n ü y le yoksun b irşey h iç b ir
kalıcılık g ö ste re m e z . K ötü ve g erçeğ e-ay k ırı şe y ler b ile a n c a k o lg u sa llık la rı
h e n ü z h e r h a n g i b ir y o ld a K avram ları ile b a ğ d a ş tığ ı su re c e vardırlar. B aştan
s o n a k ö tü ya d a K av ram a aykırı o la n tam b u n e d e n le k e n d i iç in d e yiteridir.
Y alnızca K avram y o lu y la d ır ki şeyler d ü n y a d a k a lıc ılık la rın ı b u lu rla r, ya da,
dinsel ta sa rım d ilin d e an latılırsa, şeyler a n c a k o n la ra içkin tan rısal ve b öylece
yaratıcı d ü ş ü n c e yoluyla şeyler o la ra k v a ro lu rla r. — Id e a söz k o n u su o ld u ğ u
z a m a n , b u n u n l a ilk in u z a k ta , ö te -y a n d a d u r a n b irşe y i ta s a rım la m a m a k
gerekir. Id e a , te rs in e , b a şta n so n a şim d id e b u lu n a n d ır ; ve b e n z e r o la ra k h e r
b ilin ç te d e b u lu n u r, ü ste lik b u n e d e n li b u la n ık ve s ö n ü k o lsa bile. — D ünyayı
b u y u k b ir b ü tü n o la ra k ta s a rım la rız ki, T a n rı ta r a f ın d a n y a ra tılm ıştır, ve
300 M ANTIK BİLİM İ
§ 214
İ d e a Us o la ra k (b u t/su n g e rç e k felsefi a n la m ıd ır) , b u n d a n b aşk a
özne-nesne o la ra k , ideal ve reelin (d ü şü n sel ve olgusalın), so n lu ve
sonsuzun, ruh ve bedenin birliği o la ra k , edimselliğini kendi kendisinde
taşıyan olanak o la ra k , doğası salt varolan olarak kavranabilen o la ra k
vb. g ö r ü le b ilir , ç ü n k ü o n d a tü m a n la k iliş k ile ri, a ıııa k e n d i
iç le rin e sonsuz g e ri-d ö n ü şle ri ve ö zü ıılü -ö zd e şlik leri iç in d e k ap sa
n ırla r.
A n la ğ ın İ d e a ü z e r in e s ö y le n e n h e rş e y i k e n d i iç in d e çelişkili
o la ra k g ö s te r m e k g ib i kolay b ir işi v a rd ır. B u e ş it k o la y lık la
g e r i ç e v rile b ilir, ya d a d a h a d o ğ r u s u b u iş İ d e a d a ş im d id e n
y e r in e g e tir ilm iş tir ; — b ir iş ki, U s u n iş id ir ve h iç k u şk u su z
a n la ğ ın k i d e n li kolay değildir. — A n lak Id e a n m k e n d i k en d isi
ile ç e liş tiğ in i g ö s te re b ilir, ç ü n k ü ö r n e ğ in ö z n e l y a ln ız c a
ö z n e ld ir ve n e s n e l ise te rsin e o n a k arşıttır, V arlık K a v ram d an
b ü tü n ü y le b a şk a b irşe y d ir ve b u n e d e n le o n d a n tü re tile m e z ;
y in e , s o n lu y a ln ız c a s o n lu d u r ve s o n s u z u n ta m k a rş ıtıd ır,
öyleyse o n u n la ö z d e ş o la m a z — ve b u tü m b e lir le n im le r
a ç ıs ın d a n bö y le g id e r; oysa M a n tık ta n ı k a rşıtın ı g ö ste rir: sa lt
ö z n e l o lm a sı g e r e k e n ö z n e l, sa lt so n lu o lm a sı g e r e k e n so n lu ,
salt so n su z olm ası g e re k e n sonsuz vb. h iç b ir g erç ek lik taşım az,
. k e n d is i ile ç e liş ir ve k a rş ıtın a g e ç e r; b u y ü z d e n b u g eç iş ve
iç in d e u ç la rın o r ta d a n k ald ırılm ış o la ra k , b ir e r g ö rü n ü ş ya d a
k ıp ı o la ra k b u lu n d u k la r ı birlik, k e n d in i o n la rın G e rç e k lik le ri
o la ra k se rg ile r.
KAVRAM Ö Ğ R ET İSİ 301
§ 215
İd e a özsel o la ra k Süreçtir, ç ü n k ü özdeşliği a n c a k saltık o lu m su zlu k
ve d olayısıyla ey tişim sel o ld u ğ u ö lç ü d e K av ram ın sa ltık ve ö zg iir
ö z d e ş liğ id ir. Ö y le b ir ile rle y iş tir ki, o n d a K av ram te k illik o la n
e v re n s e llik o la r a k k e n d in i n e s n e lliğ e ve b u n a k a rşı k a ışısa v a
b e lir le r , ve K av ram ı tö z ü o la ra k a la n b u d ışs a llık k e n d in i iç k in
ey tişim i y o lu y la öznelliğe g e ri g etirir.
İ d e a (a) süreç o ld u ğ u iç in , S a ltık iç in “s o n lu ve s o n s u z u n ,
d ü ş ü n c e ve v a rlığ ın vb. birliği” g ib i a n la tım la r, p e k ç o k k ez
a n ım sa tıld ığ ı g ibi, y an lıştırlar; ç ü n k ü b irlik soyut, dingin kalıcı
ö zd e şliğ i a n la tır. I d e a (b) öznellik o ld u ğ u iç in , o a n la tım yolu
b ir kez d a h a yanlıştır, ç ü n k ü o b irlik g e rç e k b irliğ in “ kendinde”-
sini, “ tözseFin i anlatır. S onsuz böylece so n lu ile yalnızca yiiksüz-
leştirilmiş o la ra k g ö r ü n ü r , ve ö z n e l n e s n e l ile, d ü ş ü n c e v arlık
ile. A m a id e a n ı n olum suz b ir liğ in d e s o n s u z b a ş ta n s o n a
s o n lu n u n ü z e rin e yayılır, ve d ü şü n c e v arlığ ın ü z e rin e , ö zn e llik
n e s n e lliğ in ü z e rin e . Id e a n m b irliğ i ö z n e llik , d ü ş ü n c e , so n su z
lu k tu r ve b ö y le ce töz o la ra k İ d e a d a n özsel o la ra k ay rıd ır, tıp k ı
b u üste ya yıla n ö z n e lliğ in , d ü ş ü n c e n in , s o n s u z lu ğ u n k e n d in i
y a rg ıd a ve b e lir le m e d e in d irg e d iğ i tek-yanlı ö zn e llik , tek-yanlı
d ü ş ü n c e ve te k -y an lı s o n s u z lu k ta n a y ırd e d ile c e k o lm a sı gibi.
§217
D irim li k e n d ilik b ir ta s ım d ır ki k ıp ıla r ın ın k e n d ile r i k e n d i
iç le r in d e b i r e r d iz g e ve b i r e r ta s ım d ır (§ 198, 2 0 1 , 2 0 7 ); a m a
b u n la r e tk in ta sım la r ve sü re ç le rd ir, ve d irim lin in ö zn e l b irliğ in d e
salt bir sü re ç o lu ştu ru rla r. D irim li böy lece k e n d i ile b irle ş m e s in in
s ü r e c id ir ve b u n u n k e n d isi üç süreç iç in d e n g eçer.
§218
(1) B irin c isi d ir im lin in k e n d i içersindeki sü re ç tir. B u s ü r e ç te
k e n d in i k e n d i k e n d is in d e b ö le r ve b e d e n s e lliğ in i n e s n e s in e ,
örgensel-olmayan d o ğ a s ın a in d ir g e r. B u b e d e n s e llik , g ö r e li d ışsal
b irşe y o la ra k , k e n d i k e n d is in d e k ıp ıla rın ın ay rım ve k a rş ıtlık la rı
iç e r s in e g e ç e r; b u k ıp ıla r k e n d ile r in i k a rşılık lı o la ra k a d a r, h e r
b ir i ö te k in i k e n d in e b e n z e ş tir ir ve k e n d i k e n d in i ü r e t e r e k
s ü r d ü r ü r . A m a ü y e le rin b u e tk in liğ i y a ln ız c a ö z n e n in b ir e tk in
liğ id ir ki, ü r ü n l e r i o n a g e r i d ö n e r , ve b ö y le c e b u ü r ü n l e r d e
y a ln ız c a ö z n e ü re tilir, e.d . ö z n e k e n d in i y aln ızc a y e n id e n -ü re tir.
304 MANTIK BİLİMİ
§219
(2) A m a K a v ra m ın yargısı ö z g ü rc e nesnel o la n ı b a ğ ım sız b ir
b ü tü n lü k o la ra k k e n d i d ışın a b ırak m ay a ile rle r; ve d irim li o la n ın
k e n d i ile o lu m s u z b a ğ ın tıs ı, dolaysız te k illik o la ra k , o n u n la
k a rş ıtlık iç in d e d u r a n ö rg e n s e l-o lm a y a n b ir D o ğ a va rsa yım ın d a
b u lu n u r. D irim lin in b u o lu m su zu o d e n li d e o n u n k e n d i K avram -
k ıp ısı o ld u ğ u iç in , aynı z a m a n d a s o m u t b ir e v re n se l o la n d ir im
lid e b ir eksiklik o la ra k b u lu n u r. N e sn e n in kendinde b ir h içlik o la ra k
o r ta d a n k a ld ır ılm a s ın ı sa ğ la y a n e y tişim ö z -p e k in liğ i iç in d e k i
d ir im lin in k e n d i e tk in liğ id ir — d ir im li ki, örgensel-olmayan b ir
D o ğ ay a k a rşı b u s ü re ç te b ö y lelik le kendi kendisini saklar, geliştirir
ve nesnelleştirir.
§ 220
(3) ilk s ü r e c in d e k e n d i iç in d e ö z n e ve K avram o la ra k d a v ra n a n
d ir im li b irey , ik in c i s ü r e c i y o lu y la d ışsa l n e s n e lliğ in i k e n d in e
b e n z e ş tir ir ve b ö y le c e o lg u sa l b e lirliliğ i kendi içinde koyar, ve
b ö y le c e şim d i kendinde T ü r [ G attung] ya d a tö zsel e v re n se llik tir.
T ü r ü n tik e lle ş m e s i ö z n e n in k e n d i t ü r ü n ü n bir başka öznesi ile
b a ğ ın tısıd ır, ve yargı T ü r ü n b u b öylece b irb irle rin e karşı b e lirle n
m iş b ir e y le r i ile iliş k ile rid ir; — Eşeysel-Ilgi.
KAVRAM Ö Ğ R ET İSİ 305
§ 221
T ü rü n s ü re c i tü r ü kendi-için-varlığa g etirir. Y aşam h e n ü z do lay sız
İ d e a o ld u ğ u iç in , b u s ü re c in ü r ü n ü iki y a n a b ö lü n ü r. B ir y a n d a
g e n e l o la ra k d irim li birey, ki ilk in d o lay sız o la ra k v a rsa y ılm ıştı,
şim d i dolaylı ve üretilm iş b irşe y o la ra k o rta y a ç ık a r; ö te y a n d a
d irim li tekillik, ki ilk d o la y sız lığ ı n e d e n iy le e v re n s e lliğ e k a rş ı
o lum suz o la ra k d a v ra n ır, b u n u n g ü c ü n d e yiter.
§ 222
A m a Y aşam İd e a sı böy lelik le k e n d in i y aln ızca herhangi bir (tik el)
dolaysız ‘b u ’d a n d e ğ il, a m a g e n e lin d e b u ilk d o la y s ız lık ta n d a
k u r ta rm ış tır; b u n u n la kendine, k e n d i gerçekliğine g elir; b ö y le lik le
kendi için özgür tü r o la ra k varoluşa g e ç e r. S a lt d o la y sız te k il
d ir im s e lliğ in ö lü m ü T in in doğuşudur.
b. Bilnıe
§ 223
I d e a a n c a k e v re n se lliğ i v a r o lu şu n u n ö ğ e si o la ra k a ld ığ ı ya d a
n e s n e lliğ in k e n d is i K av ram o la r a k b u lu n d u ğ u , I d e a k e n d in i
n e s n e o la ra k a ld ığ ı s ü re c e ö z g ü rc e kendi için v a ro lu r. E v re n s e l
liğ e b e lirle n m iş ö z n e lliğ i o n u n k e n d i içersindeki arı ayırdetmeû'ır,
— se zg i, ki k e n d in i b u ö z d e ş e v r e n s e llik te tu ta r. A m a b e lir li
a y ırd e tm e o la ra k Id e a b ir b ü tü n lü k o la ra k k e n d in i k e n d i n d e n
itm e g ib i d a h a ö te b ir yargıdır, ve d a h a sı ilkin k e n d in i dışsal Evren
o la ra k varsayar. İk i y a rg ı v a rd ır, kendilerinde ö z d e ş, a m a h e n ü z
ö z d e ş o la ra k koyulm uş d e ğ ild irle r.
§ 224:
K endilerinde ya d a Y aşam o la r a k ö z d e ş o la n b u ik i İ d e a n ın
b a ğ ın tıs ı b ö y le c e göreli b a ğ ın tıd ır , ve b u g ö r e li b a ğ ın tıd ır ki b u
306 M ANTIK BİLİM İ
§225
B u sü re ç g e n e l o la ra k Bilmedir. K endinde b u s ü re ç te tek bir e tk in
lik te k a rşıtlık , n e s n e lliğ in tek-y an lılığ ı ile b irlik te ö z n e lliğ in tek-
y a n lılığ ı o r ta d a n k a ld ırılm ış tır. A m a b u o r ta d a n k a ld ır m a ilk in
sa lt k en d in d e y e r a lır; b u n a g ö re g e n e l o la r a k s ü r e c in k e n d is i
d o la y s ız c a b u a la n ın s o n lu lu ğ u ile y ü k lü d ü r ve d ü r t ü n ü n ay rı
o la ra k k o y u la n çifte d e v im in e b ö lü n ü r — , id e a n ın ö znelliğinin
te k -y a n lılığ ın ı varolan d ü n y a y ı k e n d i iç in e , ö z n e l ta s a rım ve
d ü ş ü n c e y e a lm a s ı dolayısıyla o r ta d a n k a ld ırır, ve so y u t ö z-p ek in -
liğin i ise içerik o la ra k b u bö y lece g e rç e k lik o la ra k g ö r ü le n n e s n e l
lik le d o ld u r u r — , ve ev rik o la ra k , b ö y le lik le b u r a d a te rs in e sa lt
b ir g ö rü n üş o la ra k , b ir o lu m s a llık la r ve k e n d ile r in d e b o ş şe k ille r
to p la ğ ı o la ra k g e ç e rli o la n n e s n e l d ü n y a n ın tek-yanlılığnı o rta d a n
k ald ırır, o n u b u r a d a g e rç e k te n v aro la n n e s n e l o la ra k g e ç e rli o la n
ö z n e lin /fi yoluyla b e lir le r ve b iç im le n d irir. B irin c i dev im b ilm e
n in G e rç e k liğ e d ü r tü s ü , B ilgilenm e olarak Bilgilenm e, — İ d e a n ın
kuram sal e tk in liğ i; ve İk in cisi y in e aynı şeyi y e r in e g e tir m e k iç in
/y m in d ü r tü s ü , istenç, — id e a n ın kılgısal e tk in liğ i. <
, • a . B ilm e . -.
§226
B ilm e n in e v re n s e l s o n lu lu ğ u — ki te k b ir y a rg ıd a , k a rş ıtlık var
sayım ında (§ 224) y a ta r ve e d im in in k e n d is i b u v arsa y ım ın k a rşı
s ın a ç ık a r ıla n ç e liş k id ir — , k e n d in i d a h a ta m o la ra k k e n d i
I d e a s m d a öyle b ir y o ld a b e lirle r ki, k ıp ıla rı b ir b ir le r in e k arşı tü r
lü lü k b iç im in i k az an ır, ve g e rç i ta m o lsa la r d a , b ir b ir le r in e k arşı
K a v ra m ın d e ğ il a m a d e r in - d ü ş iin c e n in ilişk isi iç in d e d u r u r la r .
KAVRAM Ö Ğ R ET İSİ 307
V erili b irşe y o la ra k g e r e c in ö z ü m s e n n ıe s i b u n a g ö re o n u n ay n ı
z a m a n d a o n a dışsal k a la n ve b ir b ir le r in in k a rş ıs ın a e ş it ö lç ü d e
tü r lü lü k iç in d e ç ık a n K a v r a n ı-b e lir le n im le r in e a lın m a sı o la ra k
g ö r ü n ü r. U s b u r a d a A n la k o la ra k e tk in d ir. B u B ilm e n in u la ştığ ı
g e rç e k lik d e öyleyse b e n z e r o la ra k sa lt sonlu g e rç e k lik tir; K avra
m ın so n su z g e rç e k liğ i o n u n iç in sa lt kendinde v a ro la n b ir h e d e f ,
b ir öte-yan o la ra k s a p ta n ır. G e n e d e b u B ilm e d ışsal e d im in d e
K a v ra m ın y ö n e tim i a ltın d a d u r u r , ve K a v ra m ın b e lir le n im le r i
ile r le m e n in iç çizg isin i o lu ş tu ru r.
§ 227
S o n lu b ilg i o n d a n ayrı o la n ı v e rili ve o n u n la k a rş ıtlık iç in d e
v a r o la n b irşe y o la ra k — d ış D o ğ a n ın ya d a b ilin c in ço k -y a n lı
olguları — v a rsa y d ığ ı iç in , (1) ilk in e tk in liğ in in b iç im i o la r a k
biçimsel özdeşliği ya d a e v re n s e llik soyutlam asın ı alır. B u e tk in lik
öyleyse verili s o m u tu a y rıştırm a k ta n , a y rım la rın ı te k ille ştirm e k te n
ve b u n la r a soyut evrensellik b iç im in i v e r m e k te n o lu ş u r ; ya d a
s o m u t o la n ı zem in o la ra k b ır a k ır ve ö zsel-o lm a y aıı o la r a k g ö r ü
n e n tik e llik le rin s o y u tla n m a sı yolu y la s o m u t b ir e v re n se li, Cinsi
ya d a K uvveti ve Yasayı ö n e ç ık a rır; — çözümleıııeci Yöntem.
§ 228
B u evrensellik (2) o d en li d e belirli b ir evrenselliktir; etk in lik b u ra d a
K av ram ın k ıp ıla rın d a ile rle r; a m a s o n lu bilmede so n su z lu ğ u iç in d e
o lm a y a n K avram a n la k düzeyinin belirli K avram ıdır. N e s n e n in b u
K a v ra m ın b iç im le ri iç e r s in e a lın m a s ı bireşimsel yöntem dir.
§ 229
(a a ) N e s n e , ilk o la ra k b ilm e y etisi ta r a f ın d a n g e n e ld e b e lir li
K av ram ın b iç im in e g etirild iğ i ve b öylece b u yolla cinsi ve ev re n sel
belirliliği o rta y a k o y u ld u ğ u z a m a n , T anım dır. T a n ım ın g e r e c i ve
te m e lle n d ir m e s i ç ö z ü m se l y ö n te m (§ 2 2 7 ) ta r a f ın d a n s a ğ la n ır.
B e lirliliğ in g e n e d e s a lt b ir A yırm aç o lm a s ı g e re k ir, — n e s n e y e
d ışsal o la n s a lt ö z n e l b ir b ilm e n in y a ra rın a .
§ 230
( b b ) İ k i n c i K a v r a m - k ı p ı s ı n m , e .d . tik e lle ş m e o l a r a k e v r e n s e l i n
b e li r l il i ğ in i n b ild ir ilm e s i, h e r h a n g i b i r d ış s a l b a k ış a ç ıs ın a g ö r e
B ö lü m le m e d ir .
§231
(cc) Som ut tekillikle — ki b u n d a ta n ım d a k i y alın b e lirlilik bir ilişki
o la ra k a lın ır — n e s n e değişik b e lir le n im le r in b ire şim li b ir b a ğ ın
tısıd ır; — b ir Teorem. B u b e lir le n im le r in ö z d e şlik le ri, b u n la r ayrı
o ld u k la r ı iç in , dolaylı b ir ö z d e şlik tir. O r ta te r im le r i o lu ş tu r a n
g e r e ç le rin sa ğ la n m a sı Çizim, ve b ilg ile n m e sü re c i iç in b u b a ğ ın
tın ın z o r u n lu ğ u n u tü r e t e n d o la y lılığ ın k e n d is i ise T anıtlam adır.
B ire şim se l ve ç ö z ü m se l y ö n te m le r a r a s ın d a k i a y rım a ilişk in
s ır a d a n a n la y ış a g ö r e b u n la r d a n h a n g is in in k u lla n ıla c a ğ ı
b ü tü n ü y le iste ğ e b ağ lı g ib i g ö r ü n ü r. E ğ e r b ire şim li y ö n te m e
g ö re sonuç o la ra k s u n u la n s o m u t şey varsayılacak o lu r s a , o
z a m a n o n d a n varsayım ları ve ta n ıtla m a iç in gereci o lu ş tu rm u ş
o la n so y u t b e lirle n im le ri sonuçlar o la ra k ç ö z ü m le m e k o la n a k
lıdır. E ğ ri çizgilerin ce b irsel ta n ım la n g e o m e trik g id iş y o lu n d a
teoremlerdir, b ö y le ce söz g e lim i P isag o ras k u ra m ı b ile , d ik a çılı
o M ANTIK BİLİMİ
ü ç g e n in ta n ım ı o la ra k a lın d ığ ın d a , g e o m e tr id e d a h a ö n c e
o n u n u ğ r u n a ta n ıtla n m ış o la n ö n e r m e le r i ç ö z ü m le m e yoluyla
v e re b ilir. İki y ö n te m d e n b ir in i s e ç m e n in keyfiliği ik is in in d e
dışsal birer varsayım dan y ola ç ık m a la r ın a b a ğ lıd ır. K a v ra m ın
d o ğ a s ın a g ö r e ç ö z ü m le m e ö n c e g elir, ç ü n k ü v erili g ö ıg ü l-
s o m u t g e re c i h e rşe y d e ıı ö n c e e v re n se l so y u tla m a la r b iç im in e
y ü k seltm esi g e re k ir ki, b u n la r ilk kez o za m a n ta n ım la r o la ra k
b ir e ş im li y ö n te m in ö n ü n e k o y u la b ilirle r.
B u y ö n te m le r k e n d ile r in e ö z g ü a la n la rın d a n e d e n li özsel
ve p a rla k so n u ç la ra g ö tü rs e le r d e, felsefi b ilg ile n m e a ç ısın d a n
u y g u n s u z lu k la rı k e n d iliğ in d e n a ç ık tır, ç ü n k ü v a rsa y ım la r
k a p s a r la r ve b ilg ile n m e o n la r d a a n la k o la ra k d a v r a n a r a k
b iç im se l ö z d e şlik ç iz g isin d e ile rle r. Ö z e llik le g e o m e tr ik y ö n
te m i — ve h iç k u şk u su z kurgul K a v ra m d a n y an a — k u lla n m ış
o la n S p in o z a ’n m d u r u m u n d a b u y ö n te m in biçim selliğ i h e m e n
g ö z e ç a rp a r. W o lf f ü n fe lse fe si, ki y ö n te m i kılı k ırk y a rm a
n o k ta s ın a d e k g ö tü r m ü ş tü r , iç e riğ i a ç ıs ın d a n b ile b ir a n la k
m e ta fiz iğ i id i. — B u y ö n te m le rin b iç im c ilik le ri ile fe ls e fe d e
ve b ilim le rd e y a ra ttık la rı sa ç m a lık la rın y e rin i so n z a m a n la rd a
çizini [K onstruktion] d e n ile n şe y d e n k a y n a k la n a n s a ç m a lık la r
alm ıştır. M a te m a tiğ in k e n d i K a v ra m la rın ı çizdiği d ü ş ü n c e s in i
o rta y a a ta n K a n t o ld u . Ve bıı m a te m a tiğ in işin in k a v ra m la rla
d eğ il a m a yalnızca duyusal sezginin soyut b e lirle n im le ri ile ilgili
o lm a s ın d a n b a şk a b irşe y i a n la tm ıy o rd u . B ö y lece b ir y a n d a n
K a v ra m ın a r k a s ın d a n d o la ş a r a k a lg ıd a n to p a r la n a n d u y u sa l
b e lirle n im le r d e n b ir b ild irim e ve ö te y a n d a n felsefi ve b ilim sel
n e s n e le ri ö n c e d e n varsayılan b ir şem ay a g ö re b ir ta b lo iç in d e
— a m a b u n u n d ış ın d a k işisel k a n ıla r a g ö r e keyfi o la ra k —
s ın ıfla n d ırm a g ibi d a h a ö te b ir b iç im c iliğ e K avram ın ‘çizilm esi’
a d ı v e r ild i. B u r a d a h iç k u ş k u s u z id e a n ın , e .d . nesnellik ve
K avram ın b irliğ in in b u la n ık b ir ta sa rım ı, tıp k ı Id e a ıım s o m u t
lu ğ u n u n b e lirsiz b ir ö n se zisi g ib i, a r k a ta s a rd a yatar. A m a b u
sö z d e ç iz m e o y u n u b u birliği — ki g e n e lin d e K a v ra m ın
b ir liğ id ir — s e rg ile m e k te n ço k uzaktır, tıpkı se zg in in duy u sal-
s o m u t u n u n u s u n ve İ d e a n ın s o m u t u n d a n e şit ö lç ü d e u z a k
o lm a s ı g ib i.
B u n d a n b aşk a, geometri uzay ın duyu sa l a m a soyut sezgisi ile
ilg ili o ld u ğ u iç in , u z a y d a y alın a n la k - b e lirle n im le r in i e n g e l
sizce sap tay ab ilir; b u n e d e n le so n lu b ilg in in b ireşim li y ö n te m i
ek sik sizliği iç in d e y aln ızca o n u n p a y ın a d ü şe r. A m a, ö ze llik le
b e lir tm e y e d e ğ e r ki, g id iş in d e e n s o n u n d a eşölçünısiizlük ve
kesirsizliğe ç a ta r, ve o r a d a b e lir le m e e d im in d e d a h a ile r i git-
KAVRAM Ö Ğ R ET İSİ 3 11
§ 232
S o n lu b ilg ile n m e n in tanıtlam ada ü re ttiğ i zorunluk ilk o la ra k dışsal
b ir z o ru n lu k tu r, sa lt ö z n e l kavrayış iç in b e lirle n m iş tir. A m a g e n e l
o la ra k z o ru n lu k ta b ilg ile n m e n in k en d isi v arsay ım ın ı ve b aşlan g ıç
n o k ta sın ı, iç e riğ in in ö n c e d e n h a z ır b u lu n a n rlerilmişliğini b ir y an a
b ıra k m ıştır. K e n d in d e a lın d ığ ın d a , g e n e ld e z o r u n lu k k e n d i
k e n d is i ile b a ğ ın tılı K a v ra m d ır. Ö z n e l I d e a k e n d i n d e b ö y le c e
k e n d in d e ve k e n d i iç in b e lirli o la n , verili-olm ayan ve b u n a g ö re
özne o la ra k k e n d is in e içkin o la n a u la şm ış ve istenç Ideasına
g eç m iştir.
(i. İste n ç
§ 233
Ö z n e l İd e a , k e n d in d e ve k e n d i için b e lirli birşey ve k e n d in e eşit,
y alın içerik o la ra k iyidir. O n u n k e n d in i o lg u s a lla ş tırm a d ü r tü s ü
Gerçek olanın İd ea sıııa karşı evrik b ir ilişki iç in d e d u r u r ve d a lıa ç o k
ö n ü n d e b u ld u ğ u d ü n y a y ı Ereği ile u y u m lu o la ra k b e lir le m e y e
y ö n elik tir. — B u istenç b ir y a n d a n v arsa y ıla n n e s n e n in hiçliğinin
p e k in liğ id ir, a m a ö te y a n d a n s o n lu o la ra k ayııı z a m a n d a İy in in
e r e ğ in i s a lt öznel I d e a o la ra k ve n e s n e y i ise bağım sızlığı iç in d e
v arsay ar.
§234
B u e tk in liğ in s o n lu lu ğ u b u n a g ö re çelişkidir, ç ü n k ü n e s n e l d ü n
y a n ın k e n d ile r i ç e liş k ili b e l ir le n im le r in d e İyinin, Ereği y e r in e
g e tir ild iğ i d e n li d e g e tirilm e z , ö z se l o ld u ğ u d e n li d e ö zsel-
o lıııa y a n , e d im s e l ve ay n ı z a m a n d a s a lt o la n a k lı b ir e r e k o la ra k
k o y u lu r. B u çelişk i k e n d in i d ü ş ü n c e y e iy in in e d im s e lle ş m e s in in
sonsuz ilerlemesi o la ra k s u n a r ve b ö y le ce İyi sa lt b ir “ Gerek" o la ra k
sa p ta n ır. A m a biçimsel açıdan b u çe lişk in in yitişi e tk in liğ in e r e ğ in
ö z n e lliğ in i ve b ö y le lik le n e s n e lliğ i, h e r ik is in i d e s o n lu y a p a n
k a rşıtlığ ı, ve bu ö z n e lliğ in y aln ızc a te k -y a n lılığ ım d e ğ il a m a o n ıı
g e n e l o la r a k o r ta d a n k a ld ır m a s ın d a y a ta r; b ö y le başka b ir
ö z n e llik , e .d . k a rşıtlığ ın yeni b ir iire tilişi, ö n c e k i o lm a sı g e r e k e n
d e n a y rı d e ğ ild ir. Bu k e n d i iç in e g e r i d ö n ü ş ay n ı z a m a n d a iy i
o la n ve iki y a n ın k e n d in d e v a ro la n ö z d e şliğ i o la n içeriğin k e n d i
iç in d e anım sam asıdır, — k u ra m sa l tu tu m u n v arsay ım ın ın (§ 2 2 4 ),
e .d . n e s n e n in k e n d in d e tözsel ve g e rç e k o ld u ğ u n u n a n ım sa n ış ı.
Ek. A n la k yalnızca d ünyayı olduğu gibi a lm a k la ilg ilen irk en , b u n a karşı İste n ç
d ü n y a y ı ilkin o lm a sı gerektiği gibi y ap m ay a geçer. D olaysız o la n , verili o la n
h iç b irşe y is te n ç için sa ğ lam b ir varlık o la ra k g e ç e rli d e ğ ild ir, te rs in e salt b ir
g ö rü n ü ş tü r, k e n d in d e b ir hiçlik tir, in s a n ın a h la k sa l bakış a ç ıs ın d a n iç in d e
d o la n ıp d u r d u ğ u ç elişk ile r b u n o k ta d a k e n d ile rin i g ö ste rir. G e n e l o la ra k
kılgısal b a ğ la m d a K a n t’m v e ayrıca Fichte’i lin felsefesin in b ile k o n u m u bıı dur.
iy in in o lg u sa lla ştırılm a sı g e rek ir; kişi b u n u o rta y a ç ık a rm a k için çalışm alıdır,
ve is te n ç y a ln ız ca k e n d in i e tk in le ş tire n iyidir. A m a d ü n y a o lm a sı g e re k tiğ i
gib i olsaydı, o z a m a n is te n c in e tk in liğ i yitip g id e rd i, iste n c in öyleyse k e n d isi
e r e ğ in in o lg ıısa lla şm a m a sın ı ister. B u n u n la İste n c in so n lu lu ğ u d o ğ ru o la ra k
a n la tılm ış o lu r. A m a b u s o n lıılu k ta d u r u p k a lm a m a k g e re k ir, ve İs te n ç
s ü re c in in k e n d is i y o lu y la d ır ki s o n lu lu k ve o n d a k a p s a n a n çelişki o r ta d a n
kaldırılır. U zlaşm a iste n c in k e n d i s o n u c u n d a b ilg ile n m e n in ö n g e re ğ in e g e ri
d ö n m e s in d e n , ve b ö y lec e k u ra m s a l ve kılgısal İd e a n ın b ir liğ in d e n o lu şu r.
KAVRAM ÖĞ RETİSİ 313
. § 235 .
iy in in gerçekliğini k u ra m sa l ve kılgısal id e a n ın b irliğ i o la ra k koyan
şey İyiye k e n d in d e ve k e n d i iç in e rişilm iş o lm a s ıd ır, — n e s n e l
d ü n y a b öylece k e n d in d e ve k e n d i için İd ea d ır, tıp k ı aynı z a m a n d a
k e n d in i s o n s u z lu k b o y u n c a E re k o la ra k k o y m a k ta ve e tk in lik
yo lu y la o n u n e d im s e lliğ in i ü r e tm e k te o lm a sı g ib i. — B ilg ile n
m e n in ay rım ve s o n lu lu ğ u n d a n k e n d in e g e ri d ö n m ü ş ve K av ra
m ın e tk in liğ i yolu y la o n u n la ö z d e şle şm iş b u Y aşam ku rg u l ya da
saltık İdeadır.
r - .
c. Saltık idea
.. . § 236
O z ııe l ve n e s n e l İ d e a n ın b irliğ i o la ra k İ d e a İ d e a n ın K a v ra m ıd ır
— b ir K av ram ki k a r ş ıs ın d a İ d e a o la ra k İ d e a d u r u r , o n u n iç in
n e s n e id e a d ır ; — b ir n e s n e ki o n d a tü m b e lir le n im le r b ira ra y a
g e lm iş le rd ir. B u b ir lik b ö y le c e saltık ve tü m Gerçekliktir, k e n d i
k e n d in i d ü ş ü n e n İd e a d ır, ve h iç k u ş k u s u z b u r a d a d ü ş ü n e n
olarak, m a n tık sa l o la ra k İd e a d ır.
b irlik ki, b irlik o lara k , ve dolaysızlığı iç in d e , ilkin Y aşam Id e asıd ır. Y aşam ın
eksikliği yaln ızca ilkin kendinde v a ro la n İd e a o lm a sın d a y atar; b ıın a karşı eşit
ö lç ü d e tek-yanlı b ir y olda b ilg ilen m e salt kendi için v aro lan İdeadır. Bu ikisinin
b irlik leri ve g erçek lik leri kendindeve kendi için v aro lan ve böylece sallılı id ead ır.
— Ş im d iy e d e k İd eay ı d e ğ işik b a s a m a k la rı b o y u n c a g e lişim i iç in d e bizim
n e sn e m iz o la ra k alm ıştık; a m a b u n d a n böyle Id e a k e n d i kendisi için n esn eld ir.
B u vörjaıç vofıaEcoçtur ki d a h a ö n c e d e n A risto tele s ta ra f ın d a n I d e a n ın e n
y üksek b iç im i o la ra k b elirtilm iştir.
§ 237
O n d a h iç b ir g eç iş ve h iç b ir v arsa y ım o lm a d ığ ı, g e n e l o la ra k
a k ış k a n ve sa y d a m o lm a y a n h iç b ir b e lir lilik b u lu n m a d ığ ı iç in ,
saltık İdea k e n d i için K avram ın a n biçimidir ki kendi içeriğini k e n d i
k e n d is i o la ra k seyreder. K e n d isin in k e n d is in d e n d ü şü n se l ay ııd e-
d iliş i o lm a s ı ö lç ü s ü n d e k e n d is i k e n d i içeriğidir ve a y ırd e d ile ıı-
le ı d e n b iri k e n d i ile ö z d e şlik tir, a m a b u n d a b iç im in b ü tü n lü ğ ü
iç e r ik - b e lirle n im le r in iıı d iz g e si o la ra k k a p s a n ır. B u iç e rik M a n
tıksa l o la n ın d iz g e sid ir. B içim o la ra k b u r a d a Id e a y a b u iç e r iğ in
Y ö n tem inden b a şk a b irşey k alm az , — k ıp ıla rın ın n a k it d e ğ e r in in
b e lir li b ilg isi.
§ 238
K u rg u l Y ö n te m in k ıp ıla rı ş u n la rd ır: ( a ) Başlangıç, ki Varlık ya. d a
Dolaysız o la n d ır ; k e n d i iç in d ir — b a ş la n g ıç o lm a sı g ib i y alın b ir
n e d e n le . A m a k u r g u l İ d e a y a n ın d a n b a k ıld ığ ın d a V arlık o n u n
kendini-belirlemesiâir ki, sa ltık o lu m s u z lu k ya d a K av ram ın d ev im i
o la ra k yargılar ve k e n d in i k e n d i k e n d is in in o lu m s u z u o la ra k
koyar. Varlık, ki b a ş la n g ıç o la ra k b a ş la n g ıç iç in s o y u t o lu m la m a
o la ra k g ö r ü n ü r, b ö y le ce te rs in e olum suzlam a, koyulm uştuk, g e n e l
o la ra k d o la y lı-k ılm m ışlık ve tıarsayılm ışlıktır. A ıııa b a ş k a lığ ın d a
b a ş ta n so n a k e n d in e ö zd eş ve k e n d i ö z -p e k in liğ i o la n K a vra m ın
o lıın m ız la m a s ı o la ra k , V arlık h e n ü z K av ram o la r a k k o y u lm u ş
o lm a y a n K av ram ya d a kendinde K av ram d ır. — B u V arlık b u
n e d e n le h e n ü z b e lirsiz , e .d . sa lt k e n d in d e ya d a d o lay sız o la ra k
b e lirli K av ram o la ra k o d e n li d e Evrenseldir.
D olaysız V arlık a n la m ın d a başlan g ıç se zg id e n ve a lg ıd a n alınır,
— so n lu b ilg ile n m e n in çözümlemeci y ö n te m in in b a ş la n g ıc ı;
e v re n s e llik a n la m ın d a k i b a ş la n g ıç ise s o n lu b ilg ile n m e n in
b ire ş im li y ö n te m in in b a ş la n g ıc ıd ır. A m a m a n tık s a l o la n
d olaysızca v a ro ld u ğ u g ibi e v re n se l d e o ld u ğ u iç in , d o lay sızca
K av ram ın k e n d is i o ld u ğ u g ib i o n u n ta ra fın d a n v arsa y ıla n d a
o ld u ğ u için , m a n tık sa lın b aşlan g ıcı çö z ü m se l o ld u ğ u d e n li d e
b ire ş im s e l o la n b a ş la n g ıç tır.
_ § 239
(P) İlerleyiş İ d e a n ın o rta y a k o y u la n yargısıdır. D olaysız e v re n s e l,
k e n d i n d e K av ram o la ra k , d o la y sız lığ ın ı ve e v re n s e lliğ in i k e n d i
iç in d e b ir k ıp ıy a in d ir g e m e E y tişim id ir. B ö y lec e b a ş la n g ıc ın
o lu m su zu ya d a k e n d i belirliliği iç in d e k i “ilk ” k o y u lm u ş o lu r ; o
biri içindir, ay rı o la n la r ın bağıntısıdır, — derin-düşünce kıpısı.
B u ile r le m e çözümseldir, ç ü n k ü iç k in E y tişim y o lu y la y a ln ız c a
d o la y sız K a v ra m d a k a p s a n a n o rta y a k o y u lu r; ve o d e n li d e
bireşimseldir, ç ü n k ü b u K a v ra m d a b u a y rım h e n ü z o rta y a k o y u l
m u ş d e ğ ild i.
. §240
ile r le m e n in soyut biçim i V arlıkta b ir başkası ve b ir b a şk asın a geçiş,
Ö z d e karşıt olanda görü n ü ş, K a v ra m d a tekilin evrensellik te n a y rı
lığ ıd ır, ki b u s o n u n c u s u k e n d in i b ö y le o la ra k o n d a n a y ııd e -
d ile n d e s ü rd ü rü r ve o n u n la özdeşlik olarak v ard ır.
• . . . §241
ik in c i a la n d a ilk in k e n d in d e v a ro la n K avram g örünüşe d e k g e l
m iş tir ve böylece ke ndinde d a h a ş im d id e n İdeadır. — B u a la n ın
g elişim i ilk in e b ir g e rile m e o lu r, tıp k ı ilk in in g e lişim in in İkinciye
b ir g e ç iş o lm a sı g ib i; s a lt b u çifte d e v im y o lu y la d ır ki a y rım
h a k k ın ı k az an ır, ç ü n k ü a y ırd e d ile n iki y a n d a n h e r b iri k e n d in d e
d ü ş ü n ü ld ü ğ ü n d e k e n d in i b ü tü n lü ğ e ta m a m la r ve b u n d a k e n d in i
b aşk ası ile b irliğ e katar. S alt ikisinin tek -y an lılık larm ın k e n d ile rin i
kendilerinde o r ta d a n k a ld ır m a la r ıd ır ki b irliğ i tek -y a n lı o lm a y a
b ır a k m a z .
• . . § 242
ik in c i a la n ayrı o la n la rın b a ğ ın tısın ı ö n ce lik le o ld u ğ u şeye, k e n d i
iç in d e k i çelişkiye g e liş tirir — ki sonsuza ilerlemede g ö r ü lü r. B u
çelişki k e n d in i (y) Ereğe ç ö z e r ve bö y lece ayrım K avram d a o ld u ğ u
g ib i k o y u lu r. E re k ya d a S o n İlk in o lu m s u z u ve o n u n la ö z d e şlik
o la ra k k e n d i k e n d is in in o lu m s u z lu ğ u d u r ; b ö y le lik le B irlik tir ki
o n d a b u ilk le r in h e r ikisi d e id e a l ve k ıp ıla r o la ra k , o r ta d a n
k a ld ırılm ış o la ra k , e.d . ay n ı z a m a n d a sa k la n m ış o la ra k b u lu n u r
k a v r a m ö ğ r e t is i 317
. § 243 .
Y ö n te m b u y o ld a d ışsa l b ir b iç im d e ğ il a m a iç e r iğ in r u h u ve
K avram ıdır, ve iç e rik te n a n c a k K avram ın k ıp ıla rı g id e re k kendile
rinde d e belirlilikleri iç in d e K a v ra m ın b ü t ü n lü ğ ü o la ra k g ö r ü n
m eye b a şla d ık la rı ö lç ü d e ayrılır. B u b elirlilik ya d a iç e rik k e n d in i
b iç im ile Id ea y a g e ri g ö tü r d ü ğ ü için, Id e a k e n d in i dizgesel b ü tü n
lü k o la ra k s u n a r ki, sa lt bir Id e a d ır, b u n u n tik e l k ıp ıla rı kendile
rinde İ d e a d ırla r , tıp k ı K a v ra m ın ey tişim i y o lu y la İ d e a n ın y alın
kendi-için-varlığın ı ü r e tm e le r i g ib i. — B ilim b u y o ld a k e n d i
K a v ra ıü m ı a r ı I d e a n m K av ram ı o la ra k k a v ra m a k la s o n la n ır ki,
o n u n iç in I d e a v ard ır.
§244
K endi için o la n İd e a b u k e n d i ile birliğine g ö re görüldüğünde Sezgi
d ir ; v e s e z e n İ d e a .Doğadır. A ıııa sezg i o la ra k İ d e a d ışsa l d e r in -
d ü ş ü n c e yoluyla tek-yanlı dolay sızlık ya d a o lu m s u z la m a b e lir le
n im in d e k o y u lu r. G e n e d e , İ d e a n ın sa ltık özgürlüğü n e y aln ızc a
g e n e l o la ra k yaşam a g e ç m e si, n e d e s o n lu b ilg ile n m e o la ra k
y aşam ı k e n d i iç in d e görünm eye b ır a k m a s ı d e ğ il, a m a k e n d i
k e n d is in in sa ltık g e rç e k liğ in d e k e n d i tik e llik ya d a ilk b e lirle m e
ve b a ş k a lık k ıp ıs ın ı, dolaysız Ideayı y a n sım a sı o la ra k , — k e n d in i
Doğa o la ra k — , ö z g ü rc e kendi d ışın a bırakm aya karar vermesidir.
Giriş § 1-18
{Gönderme § 2; § 112 Ek] After-thoııght/Derin düşünce/Nachdenken
After-thoııglıt = Nachdenken, e.d. bir kökenseli yeniden-izleyeıı, yeniden-
ü re te n , am a yüzeyin altında yatan düşünce (bkz H egel, Werke, vi, S. xv):
'Reflexion’dnn ayırdediliyor (bkz. Werke, i. 174).
VVallace’ın Notu Üzerine
After-thought\/e Nachdenken arasında bir anlam birliği yoktur. İngilizce sözcük
321
322 W ILLIAM WALLACE NO TLARI
“iş işten geçtikten sonra" ile, “geç kalm a” ile ilgilidir. Alm anca sözcük ise
sözcüğün doğal anlamında b irş e y üzerine derinlem esine düşünm eyi anlatır.
VVallace’ın eşitlemedeki amacı iki sözcük arasındaki biçim sel/yapısal bezerliği,
ön takının zam ansal ve konumsal özdeşliğini göstermektir. Bunun dışında,
Nachdenken ve after-thought arasındaki biricik ortak yan her ikisinin de
düşünceyi dolaysızlığı değil ama belli bir dolaylılık içinde anlatm alarıdır; ama
b ö yle b ir o rta klık s e m a n tik ö zd eşliğin güvencesi değildir. İng. çe virid e
Nachdenken için kullanılan karşılık Reflexiondur.
Collins Eng. Dict.: a fte r-th o u g h t n. 1. a comment, reply ete., that oc-
curs to one after the opportunity to deliver it has passed. 2. an addition
to som ething already completed.
The Concise O xford Dict.: a fte r-th o u g h t something that is thought of
or added later.
Wahrig Wörterbuch: n a ch d e n ke n eine Sache gründlich, durehdenken,
überlegen
(Almanca sözcük Türkçe “derin-düşünm e” ya da “üzerine düşünm e” ile çakışır.)
— R eflexion için bkz. ayrıca § 112, E k (A.Y.).
{ G ö n d e rm e § 3} E v re n se l, B irey sel
Evrenselin (düşünce) ve bireyselin (duyum ) algı (Wahmehmung) d enilen
şeyde karışım ı için bkz. Ansiklopedi [3’üncü cilt] §§ 420, 421.
{G önderm e § 3} Ö n ce d en B ilinenin Anlaşdırlığı
Bkz. Fichte, Werke, ii. 454: “Sıradan dinleyici ve okuyucu tü rü için sıradan
vaaz, konferans ve yazıların sıradışı anlaşılırlığmm nedeni budur. B unların
tek bir sözcüğü bile kendi için düşünen insan için anlaşılır değildir, çünkü
g erçek te o n la rd a anlaşılacak hiçbirşey yoktur. Kiliseye g id en yaşlı kadın
— ki o n u n için olanaklı tüm saygıyı duyduğum u belirtm em g erek ir —
ezbere bildiği ve yineleyebileceği yığınla m etni ve ilahi dizelerini kapsayan
b ir vaazı çok anlaşılır ve çok yüceltici bulur. Ayııı yolda, kendilerinin o n dan
ço k ço k ü stü n o ld u k la rın ı sa n an o k u rla r o n la ra d a h a şim d id en b il
d ik le rin i söyleyen b ir çalışm ayı çok ö ğ retici ve çok d o ğ ru , ve d a h a
ş im d id e n in a n d ık la rın ı g ö ste re n ta n ıtla m a la rı çok sağlam b u lu rla r.
O k u ru n bir yazardan aldığı haz kendinden aldığı gizli bir hazdır. Ne büyük
b ir adam ! (d er k endi kendisine); sanki kendim i duym uş ya d a okum uş
gibiyim.”
{G ö nderm e § 6) U ssal O lanın Edim selliği
Bkz. Hegel, Werke, viii. 17: “Felsefeci gibi h e r yalın insan da şu kanı içinde
d u ru r: U sauygun olan edim seldir, ve edim sel olan usauygundıır; ve h em
tinsel h em de doğal evreni incelerken felsefe ondan yola çıkar.... B ununla
b irlik te, büyük olan şey zam ansal ve geçici olanın g ö rü n ü şü n d e içkin
o lan tözü ve şim dide olan bengiliği tanım aktır. Ç ünkü usu n (ki İd ea ile
an lam d aştır) çalışması, edim selliğinde eşzam anlı olarak dışsal varoluşa
geçtiği zam an, sonsuz bir biçim ler, fe n o m e n ler ve evreler varsıllığı ile
b irlikte çıkar, ve özünü bilincin en erken tanıştığı re n g â re n k k ab u ğ u ile
kuşatır — b ir kabuk ki kavram iç yürek atışını bulabilm ek ve o n u n dış
ev relerd e bile attığını duyabilm ek için o n u n içine işlem elidir. A m a bu
dışsallıkta o n d a ışıyan özün ışığı tarafından oluşturulan sonsuz d u ru m lar
W ILLIAM WALLACE N O TLA RI 323
Ön-Kavram § 19-83
{G önderm e § 19} G erçeklik F elsefede Ö zel B ir A nlam T aşım alıdır
Gerçeklik: — 1801 gibi erken bir tarihte (Werhe, i. 1801), H egel — belki
d e ja c o b i’ııin ö rn eğ in d e n etkilenerek — şu vargıya ulaşmıştı: “G erçeklik
felsefi söylem de an c a k B engi o la n ın ve görgül-olm ayan E dim selin
pekiııliğiııe ilişkin olarak kullanılm ayı hak e d e n b ir sözcüktür.” (Ve
Spinoza için deböyledir, ii. 310.)
{ G ö n d e rm e § 19 Ek 1} G en ç lik Ve G e n ç le re D alk a v u k lu k
“G ençlere dalkavukluk edilm iştir” — ö rn eğ in F ichte tarafın d an , Werke,
i. 435: “Bu yüzden bu bilim de kendini daha şim diden olgunlaşmış insanlar
a ra sın d a b irk aç d ö n m ü şe v aa d ed e r: E ğ er h e r h a n g i b irşey ler için
um ıtdedebilirse, bunları dalıaçok doğuştan güçleri h en ü z yaşın gevşekliği
tarafından yokedilm em iş genç dünyadan uım ıdedebilir.”
[“The young have beerıflattered" :: “ Gençlere dalkavukluk edilmiştir." W allace’ın
serbest am a hiç kuşkusuz çok daha vurgulu çevirisi. Alın, m etinde: “Man
hat der Jugend eingeredet ...”
{G önderm e § 20} Ben: Kant; F ichte’nin İdealizm i
Kaııt’ın edim sel olarak söylediği şey (Arı Usun Eleştirisi, “Ö ğeler Ö ğretisi,”
§ 16) “D üşünüyorum tüm tasarım larım a ( Vorslellungen) eşlik edebiliyor
o lm alıdır” idi. B urada, başka yerlerde de sık sık o ld u ğ u gibi, H egel
bellekten alıntı yapıyor görünür, — saltık doğruluktan biraz uzaklaşarak.
Fichte’nin idealizm i kaynağım bu n oktadan alır. “T ü m pekinliğiıı —
yaşamdaki o lgunun tüm bilincinin, ve bilimdeki tüm tanıtlanm ış bilginin
pekiııliğinin — zem ini şudur: O rtaya koyduğum uz (setzen) tek b ir şeyde
ve o şeyle (ve ortaya koyduğum uz herşey zorunlu olarak tekil birşeydir)
326 W ILLIAM WALLACE N O TLA RI
ve aslında iki kavram b irb irin e çevrilebilirdir. K endim izi bireyler olarak
gördüğüm üz sürece — ve kendimizi yaşamda h e r zam an böyle görüriirüz,
gerçi felsefede ve soyut im gelem de böyle olmasa da — , düşüncelerim izde
‘kılgısal’ bakış açısı d ed iğ im n o k ta d a d u ru ru z (saltık b en in d u ru ş
noktasına ise ‘k urgul’ diyorum ). Birinci bakış açısından bizim için bizden
bağım sız bir dünya vardıı, — yalnızca değiştirebileceğim iz b ir dünya;
oysa arı b en (ki bu yükseklikte bile b ü tünüyle ö n ü m ü z d en yitmez,)
dışımıza koyulur ve Tanrı olarak adlandırılır. Yoksa Tanrıya yüklediğimiz
ve kendimize yadsıdığımız özellikleri nasıl bulabilirdik, eğer lıerşeye karşın
onları kendi içimizde bulmasaydık, ve onları belli b ir açıdan, e.d. bireyler
olarak kendimize yadsımasaydık? Bu ‘kılgısal’ bakış açısı düşüncelerim izde
başat olduğu zam an, realizm en yüksektir: K u rg u n u n kendisi bu du ru ş
noktasını çıkarsadığı ve tanıdığı zam an, felsefe ile sıradan anlak arasında
dizgem in söz verdiği gibi tam bir uzlaşm a doğar.
“Ç ü n k ü , o zam an k u rg u l d u ru ş n o k ta sın ın ve o n u n la b irlik te
felsefenin b ü tü n ü n ü n yararı eğer yaşanı içiıı değilse ııe içindir? Eğer
in sa n lık b u yasak m eyvadaıı tatm am ış olsaydı, tü m felsefed en vaz
geçebilirdi. A m a insanlıkta bireyin ötesinde yatan o a lan a bakm ak için,
o n a yalnızca yansımış b ir ışıkta değil am a yüz yüze bak m ak için duyulan
b ir dilek vardır. T an rın ın varoluşuna ilişkin b ir so ru g etiren ilk iıısaıı
engelleri parçaladı, insanlığı en temel sütunlarında sarstı, ve o n u yerinden
kaldırıp h en ü z yatışmamış olan ve ancak kurgul o lan ın ve kılgısal olanın
b ir g ö rü n d ü k le ri o yüksek noktaya yürekle ile rley e re k b ir çözüm e
bağlanabilecek b ir iç çekişm e içersine attı. Y üreğin gururuyla felsefe
yapmaya başladık, ve böylece suçsuzluğum uzu yitirdik: Çıplaklığım ıza
baktık, ve o günden bu yana kefaretimiz gerektirdiği için felsefe yapıyoruz.”
{ G ö n d e rm e § 24} D o ğ a l B ilim F e ls e f e n in E lin e Ç a lış m a k
Z o rundadır
Fizik ve D oğa Felsefesi: bkz. Werke, vii. I, s. 18: “D oğa Felsefesi o n u n için
fizik tarafın d an d eneyim den hazırlanm ış gereci fiziğin o n u getirm iş
olduğu n o k ta d a üstlenir, ve o n u en so n u n d a deneyim in yetkesi ü zerin e
dayaııdırmaksızm yine dönüştürür. Fizik öyleyse felsefenin eline çalışmak
zorundadır, öyle ki felsefe o n a iletilen soyut evrenseli gerçek bir k a n a m a
(Begriff) çevirebilsin, ve oıııın bu kavram dan özünlii olarak zo ru n lu bir
b ütün olarak nasıl çıktığını göstersin. Olguları koym anın felsefi yolıı uzun
b ir süre bacaklar ü ze rin d e yürüdükten sonra bir kez d e keyfi olarak kafa
üzerinde yürüm ek, ya da h er günkü yüzüm üzü bir kez de boyaya bulaşmış
g ö rm e k iç in b ir ö ze ııç d eğ ild ir. H ayır; fiziğ in y ö n te m i k av ram ı
doyurm adığı içindir ki d ah a ileri gitm em iz gerekir.”
{G önderm e § 24} Fichte: Sıradan M antık — K urgul M antık
Sıradan ve kurgul m antıklar arasındaki ayrım bir ölçüde Fichte tarafından
(i. 68) M antık ve Wissenschafstlehre arasında yapıldığı gibidir. ‘Birincisi,’
d e r Fichte, ‘İkincisi ta ra fın d an koşullandırılır ve b elirlen ir.’ M antık
yalnızca biçim ler ile ilgilenir; bilgikuram ı içerik ile de.
332 W ILLIAM WALLACE NO TLARI
A.
Düşüncenin Nesnelliğe Karşı ilk Tutumu: Metafizik
§ 2 6 — 36
{G önderm e § 28} Fichte: Felsefenin Deneyim e Bağlılığı; W olff
F ichte — dizgesinin d eneyim se!/görgül gerçekliğini vurgulam ak için
— şunları söyler : ( Werhe, ii. 331): “Felsefe için böyle belirtilen erim e salt
çıkarsama yoluyla genişleyebileceğim ileri süren bir felsefe vardı. O n a göre
düşünm e onu bizim betimlediğim iz gibi değildi, verili olanın çözümlemesi
ve başka biçim lerde yeııideıı-bileştirilm esi değildi, am a aynı zam anda
b ü tü n ü yle yeni birşeyin b ir üretim i ve yaratılışı idi. Bu dizgede felsefeci
sıradan anlağın oıılarsız yapması gereken belli bilgi parçalarının yalnızca
k endisinin elinde o ld u ğ u n u görürdü. O n d a felsefeci uslam lam a yoluyla
k en d in e bir Tanrı ve b ir ölüm süzlük üreteb ilir ve k en d in i o n u n bilge ve
iyi olduğu vargısına inandırabilirdi.”
W o lfuıı felsefe tanım ı ‘olabildiği ölçüde olanaklının Bilim i’dir; ve
olanaklı = çelişkili-olmayaıı.
{Gönderm e § 29} Doğu Bilgeliği
D oğu bilgesi (bkz. ITegel, IVerhe, xii. 229) A ıeopagit Dionysius olarak
bilinen yazara karşılık düşer (De Mystica Theologia, ve De Divinis Nominibus).
— Sonsuzun (Tanrı) Sonlu (evren) ile ilişkisi üzerine aynı so ru n Yahudi
k u rg u ların d a tanrısal ad lar sorusu olarak tartışılır (Saddia, M uinini vb.
tarafın d an ) — bir an lak ki “Çıkış”ta, xxxıv. 6., Tanrıya u y gulanan o n ü ç
ad (ya da yüklem ) ü zerine kuruludur. (Bkz. D. K aufm am ı, Geschichte der
Attributenlehre.) Ayııı tin İslam ’da A llah’ın 99 “üstün a d ı”ıım listesine
g ötürm üştür, bir liste ki gelen ek tarafından M ııham m ed’d en türetilir.
{Gönderm e § 31} Kurgul Önermenin Doğası
{Tinin Görüngübilimi, O ıısöz, § 61] ‘Y argının ya da ö n e rm e n in doğası —
b ir özne ve yüklem ayrım ı içerdiği için — ‘kurg ııl’ ö n e rm e tarafın d an
yokedilir. Ö nerm e biçim inin oıııı yokedeıı kavramsal birlik ile bu çatışması
d izem de ölçü ve vurgu arasındaki karşıtlığa benzer. D izem dolaşan
‘özek’ten ve ikisinin birleşm esinden oluşur. Bu yüzden ‘felsefi’ ön erm ed e
bile özne ve yüklem birliğinin bu n ların ö n erm e n in biçim i tarafın d an
anlatılan ayrımlarını o rtadan kaldırması gerekm ez: Birliklerinin bir uyum.
olarak doğması gerekir. Ö nerm e biçimi yerine getirilm esindeki bir aynını
gösteren belirli to n u n ya d a vurgunun görünm esine izin verir: Oysa töze
an latım veren yüklem de, ve kendisi evrensele düşen ö zn ed e, içinde
b u n d a n böyle v u rg u n u n işitilm ediği birliği b uluruz. Böylece ‘T anrı
V arlıktır’ ön erm esin d e yüklem Varlıktır; içinde ö zn en in çö zü n ü p yittiği
VVILLIAM WALLACE N O TL A R I BB3
Jaco b i’deki başka pekçok şey gibi — S c h o p e ııh a u e r’in kullanım ı ile
bağlantıları vardır: “H iç kim se,” d e r Jacobi, “bir hayvansal Vemunfttan söz
etm em iştir: Salt hayvansal bir Verstand ise tüm üm üzün bildiği ve sözünü
ettiği birşeydir” (Jacobi, Werke, iii. 8). S ch o p eııh au er gözlem i yineler ve
pekiştirir. T ü m hayvanlar, d er S chopeııhauer, n edenselliğ i ayrım sama,
n esn eleri tanım a gücti taşırlar: O lgusal şeylerin dolaysız ve sezgisel bir
bilgisi için yeti: Bu Verstanddıv. A m a insana özgü olan Vernunft gerçekliğin
bilgisidir {algusallığmd e ğ il): Yeterli bir ııedeıı ile soyut b ir yargıdır (Welt
als W. i. § 6).
M odern ayrımı geriye Platon ve Aristoteles’e giden, am a Yeni-Platonist
o ku ld a şekillenen ve B oethiııs ile Latin dünyaya g iren eski b ir ayrım ile
bağlam a y ö n ü n d e bir itkiden kaçm ak güçtür. Consol. Phil. iv. 6: Igitur uti
est ad intellectum ratiocinatio, ad id quod est id qnod gigrıitur, ad aeternitatem
tempus, ve v. 4 ’te sensııs, imagnıatio, ratio, ve intelligerıtianııı yükselen b ir
düzen içinde tam b ir ayrım ı vardır. Ratio id ean ın diskursif bilgisidir
(universah consideratione perpendit): intelligentia o n u h e m e n ve yalın b ir
forma olarak ayrım sar (pııra mentis acie contııeur); [bkz. Stob. Ecl. i. 826
832; Porfiri, Tümceler. 15]. U slam lam a insan tü rü n e aittir, tıpkı anlığın
yalnızca tanrısala ait olması gibi. G ene d e — tanrısal önbilgiyi açıklam ak
ve özgürlüğü savunm ak için bir girişim de — in sanın belli b ir ölçüde
k en d in i tanrısal d uru ş n oktasına koyduğu varsayılır (v. 5).
Yüksek bir ansal yeti (mens) ve alt bir ansal yeti {ratio) arasın d a giderek
A q u in as’ın bile A ristoteles’i yoru m u n d an (Snmma Theol. i. 79, 9) kabul
etüği b u zıtlık gizemciliğin elindeki gözde silahtır. Dionıısius A reopagit’in
ö rn e ğ in d e n sonra, Cusalı N icolaus, R euchlin ve R ö n e san s’ın başka
d ü ş ü n ü r le r i sa lt d is k u r s if d ü şü n c e y i ve m a n tık s a l u sla m la m a y ı
değersizleştirirler. Yalın b ir ışık ışını gibi, dolaysız ve görü lm ez b ir edim
yoluyla tanrısalın içine işleyerek, bize yüksek bilim e giriş olanağı veren iç
menstir. Bu simplex intelligentia, G ersoıı’u n dediği gibi, Consid. de Th. 10,
im gelem e ya da uslamlamaya üstün olmakla, kiıııi zaıııaıı mens olarak, kimi
zaman spiritus, anlık ışığı, m elek anlığının gölgesi, tanrısal ışık olarak
adlandırılır. Scotııs E rig e n a ’daıı Cusalı N icolas’a b ir g elen e k aktarılır:
E verard Digby gibi in sa n la r ta ra fın d an (Theoria Analytica’sıııd a), ve
onyedinci yüzyılda bir ktim e C anıbridge Platonisti ve Spinoza tarafından
üstlenilir, ve büyük ölçüde değiştirilm iş olarak 1790 ve 1820 arasın d a
A lm an idealizm inde y eniden görünür.
{ G önderm e § 50} D oğal T annbilim
“D oğal T anrıbiliııı,” [D ahaöııce§ 36’da] genel olarak Ussal T anrıbilim e
eşdeğer olarak g ö rü lü rk en , b u ra d a d ah a d ar b ir a n lam d a alııv.r. B urada
“Fiziksel-tanrıbilim ” d em ek tir — doğadaki tasardan uslamlama.
{ G önderm e § 50} Spinoza: T anrı Kavram ı
S pinoza — Tanrıyı “düşü n cen in uzam ile birliği” olarak tanım lam ası. Bu
sözel olarak doğru değildir; çünkü Törebilim’e göre, i. Ö n e rm e 11, Tanrı,
ya d a töz, h e r biri bengi ve sonsuz özü anlatan sonsuz yüklem den oluşur.
W ILLIAM WALLACE N O TLA RI 339
A nıa Spinoza “yüklem lerin” yalnızca ikisinden söz eder: Törebilim, ii. O n.
1 D üşünce T anrının bir yüklemidir: O n. 2, U zam T anrının bir yüklemidir.
Ve ekler ki, Törebilim , i. Ön. 10, Ek: “T özün yüklem lerinin tüm ü de h er
zaman onda biraı adaydılar, ve İliç biri öteki ta ra fın d an ü retilem ez.” Ve
Törebilim, ii. 7. Ek: “D üşüneli töz ve ıızamlı töz şim di bu, soııra şu yüklem
altında kavranan aynı tözdür.”
{G önderm e § 54} Kant’ta ‘Kılgısal’
“Sözcüğü ı gerçek an lam ın d a kılgısal.” Bkz. K ant, Werke, Ros. ve Sch. i.
581: “Bilimsel yöntem ler üzerinde zararlı bir etki yaratan büyük b ir yaıılış-
anlayış kılgısal felsefede yerini aklayacak b ir an lam d a ‘kılgısal’ sayılması
gereken şey açısından hüküm sürmektedir. Diplomasi ve fıııans, toplum sal
etkileşim kurallarından d aha az olm am ak üzere ekonom i kuralları, sağlık
ilkeleri ve b ed e n in k in d e ıı d ah a az olm am ak ü zere ru h u n besini, tü m ü
de bir kılgısal ö n e rm e le r toplam ı kapsıyor olm aları zem in in d e kılgısal
felsefe olaraksm ıflaııdınlm ışlardır. Ama bu tü r kılgısal ö n erm eler şeylerin
o lan ağ ın ı ve d o ğ aların ın açım lam asını içerik olarak alan kuram sal
ö nerm elerden bildirim kipinde aynlsalar da, ayııı içeriği taşırlar. Sözcüğün
asıl a n lam ın d a alındığında, yalnızca yasalar altın d a Özgürlük ile ilgili
ö n erm eler ‘kılgısal’dırlar. T üm ötekiler ne olursa olsun şeylerin doğası ile
ilgili olanın k u ram ın d an başka birşey d eğ ild irler — yalnızca o kuram
şeylerin bizim tarafım ızdan bir ilke ile uyum içinde üreüliş yolu üzerin d e
işletilir; e.d. şeylerin olanağı kendisi d e fiziksel n e d e n le r ara sın d a
sayılabilecek istem li b ir eylemin sonucu olarak sunulur.” Ve Kant, Werke,
iv. 10. “Bu yüzden felsefe tarafından verilen bir kılgısal ilkeler toplam ı salt
bunlar kılgısaldır diye onun özel bir bölüm ünü (kuramsal ile eş-güdümlü)
oluşturmaz. Kılgısal olabilirler, üstelik ilkeleri bütünüyle doğanın kuramsal
bilgisinden türetilm iş olsa bile — uygulayımsal-kılgısal kurallar olarak.
B u n la r ilk e le ri doğ a-k av ram ıııd aıı (ki h e r za m a n d u y u sal o la ra k
koşulludur) ödünç alınmadığı ve dolayısıyla yalnızca özgürlük kavramının
biçimsel yasalar tarafından bilinebilir kıldığı duyııluriistü üzerine dayandığı
zam an ve dayandığı için gerçek an lam d a kılgısaldırlar. Öyleyse törel-
kılgısaldırlar, e.d. yalnızca şıı ya da bu ııiyet ile ilkeler ve kurallar değil, am a
am aç ve n iyetlere öıı gön d erm e olm aksızın yasalardırlar.”
{ G ö n d e rm e § 54} M u tç u lu k
M utçuluk. A m a M utçuluk vardır, M utçuluk vardır; şöyle: H egel, Werke, i.
8: “B ed en d en ve dünyadan öteye sonsuz özlem in k en d in i varoluşun
olgusallığı ile uzlaştırm ası zam anı gelm işti. G en e de ru h u n kendisiyle
uzlaştırıldığı olgusallık — öznelliğin tanıdığı nesnellik — edim sel olarak
yalnızca görgül varoluş, sıradan dünya ve edimsellikti. ...Ve gerçi uzlaşm a
y üreğinde ve zem in in d e em in ve sağlam olm uş olsa da, hen ü z bu zem in
ıçııı nesnel b ir biçim gereksinim iııdeydi: D oğa zo ru n lu ğ u n u n kendisi
gorgül varoluşun olgusallığıııa g öm ülm enin kö r pekiııliğiııi kendisi için
b ir aklam a ve bir duyunç temizliği aramaya götürdü. Bilinç için bu uzlaşma
M utluluk öğretisinde bulundu: Yola çıkışın değişm ez noktası görgül özne
340 W ILLIAM WALLACE NO TLARI
Hegel Werke, iii. 163. “Sonlu ‘id eal’d ir önerm esi idealizm i oluşturur.
Felsefenin İdealizmi sonlunun hiçbir gerçek varlığının olm adığının kabul
edilm esinden başka birşeyden oluşm az...: İdeal istik ve realistik felsefelerin
karşıtlığının öyleyse h iç b ir önem i yoktur. G enel olarak sonlu varoluşa
gerçek, enson, saltık bir varlık yükleyen bir felsefe felsefe ad ın a yaraşmaz.
... ‘İd eal’ ile d enm ek istenen bilinçte bir tasarım olarak varolm adır: Ansal
b ir kavram, idea ya da im gelem olan herşey ‘id e a l’dir: ‘id e a l’ yalnızca
‘im g elem deki’ için başka b ir sözcüktür — olgusal o la n d an yalnızca ayrı
değil, am a özsel o larak olgusal olmayan birşey için. A nlık aslında büyük
idealisttir: A nlığın d u yu m unda, tasarım ında, dü şü n cesin d e olgu olgusal
varoluş denilen şeyi taşımaz; Beniıı yalınlığında böyle dışsal varlık yalnızca
o rtad an kaldırılır, benim için ve ‘ideal olarak ’ b e n d e varolur. Bu öznel
idealizm yalnızca b ir içeriğin benim olm asını sağlayan tasarım sal biçim
ile ilgilenir.”
{ G önderm e § 96} Schelling: D oğa — T in
D oğa ve anlığın olgusal ve ideal olarak ayrımı özellikle S ch ellin g ’indir:
bkz. Einleihmg, vs., iii. 272. “Eğer Aşkınsa] Felsefenin so ru n u olgusal olanı
ideal olana altgüdüm lü kılmaksa, doğa felsefesinin so ru n u tersine ideali
olgusaldan açıklam aktır.”
{ G ö n d e rin e § 98} M o d e rn A to m c u lu k
M o d ern A to m c u lu k ta parçacık ya da m olek ü l kavram ın ın yaııısıra
m atem atiksel kuvvet özekleri kavramı vardır.
{ G ö n d e r m e § 98} N evvtoıı’ıın P r in c ip ia ve O p tic s ’iııe
G ö n d erm e
Neıvtoıı: bkz. Principia’ııın sonundaki Not, ve krş. Optics, iii. qu[em es]. 28.
{ G önderm e § 98} K ant: O zdek Kavramı
Kant, Werke,\. 379 (yay. haz. Roseıık.). “Ö zdeksel d o ğ an ın dinamiğinin
genel ilkesi dışsal duyuların nesnelerindeki tüm olgusallığın deviııdirici
kuvvet olarak görülm esi gerektiğidir: B una g öre böylelikle katı ya da
saltık içine-işlenem ezlik anlam sız bir kavram olarak doğal bilim in dışına
atılır, ve yerine itici kuvvet geçirilir; oysa gerçek ve dolaysız çekim kendini
aldatan b ir metafiziğin inceliklerine karşı savunulur ve özdek kavram ının
o lanağının kendisi için tem el b ir kuvvet olarak bildirilir.”
{ G ö n d e rm e § 98} K a s tn e r
A braham G otthelf K astner (1719-1800), G ö ttin g e n ’de 44 yıl boyunca
p ro fe sö r; oıısekiziııci yüzyılın ikinci y arısın d a h e m yazın h em d e
m a te m a tik te bü y ü k ü n kazandı. Y erg ile rin d en k im ileri b u g ü n de
alıntılanır.
{ G ö n d e rin e § 102} A ritm e tik
Sayının iki “kıpısı,” Birim ve M iktar (Anıahl) Y unanlıların b ir ve aritm os
arasındaki ayrımı ile karşılaştırılabilir (bkz. Arist. Fizik iv. 12). Rosenkı aıız’a
göre (Leben Hegels) aritm etiksel işlemleri sınıflandırm ak sık sık H eg e l’iıı
araştırm asına konu oldu. K ant’m aritm etikte “bireşim ” k o n usundaki
görüşü ile karşılaştırılabilir.
WILLIAM WALLACE N O TLA RI 349
M an tm n İkinci Alt-Bölümü:
Oz Öğretisi § 1 1 2 159 —
o f K n o u 'le d g e .
O çalışm anın başında H eg e l’deıı, Werke, v. 139, alın tılan an
pasaj s. 318’deki ‘T lıe iııterest, th e re fo re ,’ vs. tüm cesine koşuttur.
(G ö n d e rm e § 187} D ördüncü Tasım Betisi
D ördüncü beti. G alen betisi d e n ile n b u beti ilk b e tid e n beş kipin*
ayırılmasıyla ayrımlaştırıldı ve (Aristoteles’i izleyerek, Birinci Çözümlem i. 7.
ve ii. 1) Teofrastııs ve en azından B oethius’a dek sonraki ö ğ ren ciler tara
fından geçerli d ö rt tam tasım tip in e b ir alt eklem e o larak katıldı. A m a
G ale n ’d en k öken almış olması k o n u su n d a kuşkular azdır.
(G ö n d e rm e § 190} T asım /T üm evarım
Bkz. Mili, Logic, Kitap ii, böl. 3. “Vargıyı tanıtlam ak için b ir u slam lam a
o larak d ü şü n ü le n h e r tasım da bir petitio principi vardır.”
H e g e l’in tüm evarım ı sağın olarak tüm evarım d en ilen tüm evarım ya
d a tam tüm evarım , edimsel deneyim lerin toplam ınd an uslam lam adır, —
per enumerantionem sinıplicem, ve dia p antoıı. H iç kuşkusuz raslantı yoluyla
ya da yapay düzenlem e yoluyla olm aksızın böyle bir tam lık in rerum. natura
ya da d o ğ ad a olanaksızdır.
(G ö n d e rm e § 190} D oğa Felsefesi B ağlam ında Suçlam alar
B u ra d a d e ğ in ile n “D oğa fe lse fe si” b ü y ü k b ir o la sılık la O k eıt ve
S ch ellin g cileriıık id ir; am a d a h a so n rak i e le ştirm e n le r (ö rn . R ieh l,
Philosoph. Criticismus, iii. 120) H e g e l’iıı kendisini b u b ö lü m d e d ah a da
büyük küstahlıklarla suçlamışlardır.
(G ö n d e rm e § 192} Sıradan M antıkta B ölüm ler
Elementarlehre: Ö ğeler K uram ı, H am ilto n ta ra fın d an (M antık Üzerine
Dersler, i. 65) yöntem bilim ile karşıtlık içinde ‘S to ich eio lo g y /ö ğ eb ilim ’
olarak adlandırıldı. Bkz. P ort Royal m antığı. K aııt’ın Eleştiri’si k o n u n u n
ayııı b ö lü n ü şü n ü izler.
[stoikheion: Yun. öğe]
( G ö n d e r m e § 193} A n selm
Proslogiurn, c. 2. Monologium’d a A nselm koşulludan koşulsuza olağan
uslam lam ayı açım lar (Est igitur unum aliqııid, quod solum maxime et sumnıe
omnium est; per quod est quidquid est bonum vel mağmum, et omnino quidqııid
aliquid est. Monol. c. 3). Ama Proslogiurn’da quod nullo ad se probandum quam
se solo indigeret b ir uslam lam a arar — e.d. olabilecek en yüksek ve en
büyiiğim (Tanrı olarak) kavram ından (aliquidquonihilmajus cogitari potest)
o n u n varlığını çıkarsar (sic ergo vere EST aliquid quo majus cogitari non
potest, ut nec cogitari possit non esse). Saltık eğer düşüncesi ipso facto varoluş
im lem ese saltık olmazdı.
M am outierli Gaunilo Liberpro insipiente’de böyle uslam lam aya gerek
sinim olm ası o lgusunun düşünce ve olgusallığııı prima facie ayrı o ld u k
larını gösterdiği yolunda karşı çıktı. Ve gerçekte A ııselm ’in uslam lam ası
* m m d (= mod): Tasım biçimi. B ileşen ö n e rm e le rin nicelik ve nitelik lerin e
g ö re sın ıfla n d ırılır ve gelen ek sel o la ra k A, E, I, O h a rfle rin d e n o lu ştu ru la n
b ir dizi ile gösterilir. B urada ilk h a rf büyük ö n cü lü , İkincisi k üçük ö n c ü lü , ve
ü ç ü c ü sii vargıyı belirtir.
360 W ILLIAM WALLACE N O TLA RI
SÖZLÜ K
365
366 I IF.GL'L METİNLERİ İÇİN ALMANCA-TURKÇE SOZI.UK
4 E rwkin
â g ıın g (O (l- ird e tn e le .
gc-nm -k
fa k tisc h sjl. o lg u sal; bk. b ir
f e s t s t e h e n eyl. d a y a n ık lı
o lm a k , sa ğ la m o lm a k
f o r tm a e h e n eyl. ile r le m e k
f o r ts c h li e s t eyl. f o r t; d a h a
d üşünm e o lg u o la ra k ; f e s ts t e l l e n eyl. s a p ta m a k ; ö t e ; s e h l i e s e u ; ç ık a ı-
e r w â h n e n eyl. d e ğ in m e k , F a k t ö r (ııı) tı. e t m e n b ild ir m e k •saıııak
siy/, e t m e k F a k tıım ( ıı) «. o lg u F e u c h ü g k e i t (f) «. n e ıu f o r t s e h r e i t e u eyl. i l e r
E rvvâhnm ıg (t) « .d e ğ in m e F a il tı. d ü ş m e , b o z u lm a ; F e n e r ( u ) tı. a te ş le m e k
e r w e c k e n eyl. u y a ı ı ( d ı r ) - d u ru m F en ereb ru n st a ateş, yaııguı f o r t s e h r e i t e n eyl. i l e r l e
ıııa k f a lle ıı eyl. d ü ş m e k F ıg u r a tio n (f) «. lx * i!e u iş m ek
e r w e i s e n eyl. ta n ıtla m a k , f a ll e n eyl. d ü ş m e k , d e v F ık tio ıı (i) a. y a n ıtı, k u r F o r t s c h r i t t ( m ) a. i l e r
b e lg ille m e k ; g ö s te r- rilm e k , yıkılm ak g u , ım lıım ıa le m e
ııu -k fa ls c h sjl. yanlış f i n d e n eyl. b u lm a k f o r ts e tz e n tyL s ü r d ü r m e k ,
e r w e i t e m eyl. g e n iş le m e k , fâ ls c h lic h bil. y an lışlık la F m g e r (m ) tı. p a r m a k ile rle tm e k , ile ri g ö
g e n le ş m e k F a m ilie (I) tı. a ile f i n s t e r sjl. k a ra n lık tü r m e k
e r w e r b e n eyl. k a z a n m a k , f a n g e n tyL y a k a la m a k , e le F ın s t e m i s (f) n. k a r a n lık f o r tw â h r e ıı d bit. s ü r e k li,
eld i- e t m e k g e ç ir m e k ; fa ııg e n a n : F lâ c h e ([) a. yüzey s ü r e k li o la r a k , s ü rg it
e r w e r b e n eyl. k a z a n m a k , (b k z ) a u f a u g e n F le is c h (ıı) tı. et f ö r d e r n eyl. g e l i ş t ir m e k ,
e ld e e tm e k F a r b e (f) a. r e n k f lie h e n eyl. k a ç m a k ile rle tm e k
e r w i d e r n eyl. y a n ıtla m a k , F a r b e s to f f a. r e n k g e re c i flieB eıı eyl. a k m a k F o r d e r u n g (t) «. ile rle m e ,
k a rş ılık v e n ııe k F a r b s t o f f (ııı) «. r e n k F in c h (ııı) a. ile u ç g elişm e
e r w i e s e n sjl. ta n ıtla n m ış , g ereci F lu c h t ( 0 «. k aç ış fö n n l i c h sjl. b iç im s e l
ta n ıtlı F a r n k r â u t e r n tı. e ğ r e l - Fİ n id a a. a k ım F ra g e (f) «. s o r u
e r z a h l e n eyl. a n l a tm a k tio lıı F luB (m ) a. ırm a k fr a g e n eyl. s o rm a k
E r z â h l u n g ( f ) «. o y k iı, f a s s e ı ı eyl. a y r m ıs a n ıa k , F luB (m ) n. ırm a k ; a k tım F r e ie (ıı) « .a ç ı k lı a v a ; iııı
a n la tı a n l a m a k ; y a k a la m a k ; flü e h lig sjl. k a ç ıc ı, g e ç ic i F r e i e u ; bU. d ı ş a r ı d a ,
e r z e u g e n eyl. ü r e tm e k kapsam ak, flü ssig sjl. akıcı a ç ık h a v a d a
E r z e n g n is ( n ) a. üı ü n faB lich sjl. a n la şılır F liis s ig k e it (t) «. akım lık f r e i s p r e e h e n eyl. b a ğ ı ş
E r z i e h u n g ( f ) «. yetiş* F a s s ı ı n g (1) tı. t a k m a , F o lg e (f) tı. s o ıu ıç la m a k
ti n ıı e , eğ ilim k u r m a ; taslak , b iç im f o l g e n eyl. i z le m e k , d e n f r e m d a r t i g sjl. a y rış ık , ya
E s e l (ııı) «. e şe k F a t a l i s m u s (ııı) «. y a z d o ğ m a k , tü re m e k b a n c ı tü rd e n , tü rd e ş
e s s e n eyl. y e m e k gıcılık f o l g e n d e r m a B e n ilg. aş a o lm a y a n
e tlic h e n sfl. b irk a ç F a ıılh e it ( 0 <t. te m b e llik ğ ıd a k i gibi F r e n d e (f) a. se v in ç
E tw a s ( n ) a. birşey f e h le n eyl. e k sik o lm a k f o lg e n ı eyt. çıkam am ak, b ir F r e u n d (m ) a. a r k a d a ş
e u c h ItU. siz e f e h l e r h a f t sjt. e k s ik , k u varg ıy a u la ş m a k F r e u n d s c h a f t (f) a. a r k a
E u d a m o n i s m ı ı s «. m u t s u rlu f o r d e n ı eyl. is le m e k daşlık
ç u lu k f e i e r n eyl. y ü c e l t m e k , F o r d e r u n g (f) a. isteııı F r e v e l ( m ) «. k ö t ü l ü k ,
e u r e bU. sizin o n u rla n d ırm a k F o r m (f) «. b iç iıu g ü n a lı
E v a n g e liu m ( n ) a. In c il F e ig h e it ( 0 «. k o rk a k lık f o r m a l sjl. biçim sel F r i e d e (m ) tı. b a r ış
e v i d e n t sfl. aç ık F e in d (ııı) «. d ü ş m a n F o n n a t i o n ( 0 tı. o lu ş u m fr is c h s/l. ta z e , y e n i, dinç,
e x a c te s sjl. sa ğ ın fe iııd lic h e bil. d ü ş m a n c a F o r m e l (f) a. f o r m ü l f r o m m sjl. d i n d a r , d in s e l
e x a k t e sjl. sa ğ ın fe in d s e lig b/l. d ü ş m a n c a f o r ın e ll sjl. b iç im s e l F r ö m m i g k e it (f) a. d iu -
E x c e l le n c e tı. ü s t ü n lü k F e l d (m ) tı. a la n f o r t bit. ileriy e , d a h a ö le tlarlık
E x p l i k a t i o n (O a. a ç ım F e l d s p a t (ııı) a. fe ld s p a t F o r t b e s t i m m e u «. l o r t ; F r u c h t (I) «• ıııe y v a
la m a F e ls e n (ıı) a. kaya d a h a ö te ; h e s ü n u u e u : f r ü h e r bil. ö n c e k i , e s k i;
E x p o n e n t (m ) «. üs f e m sjl. u za k b e lirle m e k d a l ı a ö n c e , cla lıa e sk i,
E x p o s i t i o n (O «. a ç ı m f e n ı e r bil. d a h a s ı, b m ıd a ıı f o r td a u e m eyl. s ü r d ü r m e k ö n c e d e n , ö n c e le ri
la m a lıa ş k a f o r t d a u e r n d bit. s ü r e k li f r ü h e s t e n sjl. e n e r k e n , et;
E x t e n s i o n (O tı. u z a m f e m e r e r bil. d a h a d a ö tesi o la ra k önceki
e x te n s iv s/l. ıızam lı (b k z , f e r u e r ) F o r tg a n g ( m ) a. ile rle y iş , F u r c h t (f) a. k o r k u
E x t r e m (ıı) <ı. u ç f e r n e r h i n bit. g e l e c e k te ; g id iş, s ü rü ş F u r c h t s a m k e it (f) «, k o r
b u r a d a ö le ; d a h a d a f o r t g e h e n eyl. a y r ılm a k , kaklık
F ö le l e r k e u n e k ; ile r le m e k , F u ri Ö ç T a n r ıç a s ı
F a c h w e rk ( n ) n. ç e rç e v e f e m s t e n sjl. e n u z a k sü rd ü rm e k , sü rm e k F n B (m ) a. a y a k
I-lEGEL METİNLERİ İÇİN M.MANCA-TÜRKÇK SÖ/.I Ü K 375
g e s e l l e n eyl. k a t ı l m a k , g e v v is s e r m a B e n b i r b a G Ö tz e n d ıe n s t (m ) a. p u t b a f te n eyl. y a p ış m a k
b a ğ d a ş m a k , e s l i k e t- k ım a , d e y im y e r iu - p e re s tlik b a lb sjl. y ı n ( ı n )
in e k devse G r a d (m ) a. d e r e c e H a lt (m ) «. d e s te k
G e s e lls c h a ft (l) a. to p lu m G evviB heit (I) «• p e k iıılik G r a m m a tik (l) «. dilbilgisi h a lte n eyl. tın m a k ; (birşeyi
G e s e t z ( u ) a. y asa G e w o h n h e i t (f ) a. a lış g r a n d i o s e n s jl. b ü y ü k , s ö y le ya d a İk iy le ) d ü
G e s e t z g e b e r (m ) «. yıısa- k ın lık g ö rk e m li, m u h te ş e m şü n m e k , say m ak , g ö r
m açı g e v v o r f e n b k z . v v e rie ıı; G r a n i t (m ) «. g ra n it m ek; kapsam ak; d u r
G e s e tz m â B ig k e it a. yasal i i b e r d e n H a u f e n w.: g r a u s e n sjl. ü r k ü t ü c ü d u rm a k ; s ü r m e k
lık . y asa y a u y g u n lu k eyl. d e v i r m e k , a lt üst. G r a v i ta t io n (T) «. ç e k im h a ltlo s sjl. deste ksiz, te m e l
G e s i c h t s p u n k t ( m ) a. e tm e k g r e if e n eyl. k a v ra m a k s iz , g ü e u l i k s i z , d a y a
h ık ı? ayısı g ev v ö h ııen eyl. a lış m a k G r e is (m ) « .y a s l ı a d a m nıksız.
C ^ s u in t u ı g (f) a. tu tu m ; g ew ö h ıılich bU. g e n e llik le , G r e n z e (T) «. s ın ır H a l t l o s i g k e i t a. d e s t e k -
k a l a y a p ıs ı, g ö r ü ş , y at alış ıld ığ ı g ib i, g e le n e k g ro B sjl. b ü y ü k ; y ü k se k siz.lik, d a y a n ı k s ı z lı k ,
kınlık sel o la ra k ; s ıra d a n , G rÖ B e (T) «. b ü y ü k lü k ; tem elsizlik
g e s p a n n t sjl. g e r g in o rta la m a , g e n e l. K ıy ığ ı y ü kseklik H a ıı d (!) «. el
G e s p r â c h (ıı) a. söyle$i G ip s (m ) (i. a lç ı G r u b e (T) «. ç u k u r h a n d e l n eyl. e y le m d e b u
G e ş ta lt (Q a. sek il g la n z e n sfl. p a r la k G n u ı d (m ) «. / e m i n lu n m a k , d a v ra n m a k ; A,
g e s ta ltlo s e sjl. içe rik siz G la u b e (m ) n. iııa ııç G r u n d b e g r i f f «. t e m e l ru m ya d a über. ilg ili
G e s t a l t u n g (f) «. ş e k i l g la u b e n eyl. i n a n m a k k av ram o lm a k ; es hnude.U sich
le n m e , o lu ş u m ; sek il G la u b e n s le b re (l) a. G r u n d b e s tiın m u n g a. um: s o l u n s u d u r k i
g e s t a t t e n eyl. iz in v e rm e k ; i n a n ç ö ğ r e tis i, d in s e l le ıııo l-b elirleııim h a n d g r e i f l i c h «. e l e g e lir,
lıo sg ö m ıe k ö ğ re ti G r u n d f o r ı n «. te m e l İli e lle t u tu la b ilir
G e s t i m ( ıı) a. yıldı/, gLaııbige sft. in a n a n , inançlı ç'im h a n d h a b e n eyl. k u l l a n
g e s u n d sjl. s a ğ la m G lâ u b ig e r (m ) « .a la c a k lı G r ım d k r a f t a. te m e l ku v m a k , is le tm e k , u y g u la-
g e t r e u sfl. b a ğ lı, g ü v e n ilir g le ic h sjl. ö z d e ş , e şit, lx ‘iı- v et ıııa k
g e t r i i b t sft. b u l a n ı k , b u z.er G r u n d la g e (f) «. te m e l H a n cU ıın g (V) a. ey le m
l u tlu g le ic h b e d e u te n d sjl. e ş a n G r u n d m a ıig e l «. te m e l H a u d l u u g s v v e is e ( t ) n.
g e ü b t sjl. İK -cerikli, d e n e lam lı, es iııılem li eksiklik d a v ra n ış b iç im i, ey le m
yim li, ulıskııı; b k z . itimi g l e i c h b l e ib e n d sft. ö z d e ş G r u n d s a t z (m ) «. te m e l b içim i
G e ü b th e i t ( 0 «. b e c e ri k a la n ö n e r m e , ilke h a n g e n eyl, a s ılm a k , K ığ lı
G ew âhr (0 a. g ü v e n c e ; g le ic h e rv v e is e bil. b e n z e r G r u n d s tiic k (n ) «. to|>rak o lm a k ; b k z . z ııs a m -
g ü v e n lik o la ra k p a rç a sı m e ı ılıa n g e ıı: b ir a r a y a
g e w â h r e ı ı eyl. s u n m a k , g le ic h f a lls bit. In u ız e r o la G r u n d t a u s c b u u g a. t e K ığ h o lm a k , b a ğ ın tılı
v e r m e k , s a ğ la m a k rak m e l a ld a n ış o lm a k : a b l ı a n g e n voıı:
G e w a lt (f) a. g ü ç ; y e tk e ; g le ic h g ü ltig sjl. ilgisiz G r u n d to n (m ) «. u n a to n K ığ ın ılı o lm a k
d e n e l im ; zo r, ş i d d e t G le ic h h e it <l eşitlik , ö z d e ş G r u p p i e r u n g (T) a. k ü h a r m l o s sft. z a ra rs ız
g ev v altsam bU. z o ra k i lik , İK 'tızerlik m e le ş m e H a r m o n ie (C) a. u y u m
g e w â rtig sjl. lx*kleyeıı g le ic h s a ın bğl. b i r b a k ım a g riiıı sjl. ycv>il h a r m o n i s c h sft. u y u m lu
G e w e b e ( n ) a. d o k u ; d o g le ic h s e tz e n eyl. e ş itle m e k g r ü n d e n eyl. t e m e l l e n h a r t sft. k a tı, s e r t; g ü ç
kum a g leich v v o h l bğl. g e n e d e , d irm e k H â r t e «. g ü ç lü k ; s e n l i k
G e w e h r ( u ) «. s ila lı b u n u n l a b irlik te g r ü n d lic h sjl. tam , sağ lam , h a r th ö r i g sjl. g ü ç iş itir
g e w e s e n s e i ı ı ( y a r d ım c ı g le ic h z e itig sjl. es za m an lı, d erili; kapsam lı; kö k ten h a r tn a c k ig sjl. d ik k a ta lı
e y le m ) zam andas, çağdaş G u n s t ( l ) «. k a y r a , k a H a r ü ı â c k i g k e it (T) a. di-
G e w i c h t ( ıı) «. a ğ ı r l ı k , G lic d (ti) «. ö rg e n ; ek le m ; y ırm a ; y a n d a ş lık , kbaslılık
t a r t ı ; (uğr.) ö ııe m te rim , h a lk a G u t (ıı) «. iyi H a u f e n (ııı) a. y ığ ın ; d e
g e w ie s e n v o u d e r H a m i G lim m e r (m ) «. m ik a g u t sfl. iyi vim : ü b e r d e n I I . \\e r -
g .: eyl. y a d s ım a k G lü c k (ıı) a. ta lih G u t d ü n k e ı i (ıı) «. g ö rü ş , Teıı: a l t ü s t e t m e k
G e w in ıı ( m ) a. k a z a n ç g liic k ljc h sjl. s a m lı, ta lih li d e ğ e r le n d ir m e h a u f e n eyl, y ığ m a k , b ir ik
g ev v in n e n eyl. k a z a n m a k , G lü c k s e lig k e it (f) « .m u t g ü ltig sfl. g e ç e r li, y ü r ü r tirm e k
e ld e e tm e k lu lu k lü k le h â u f ig bit. sık s ık , y in e le
g ev v in n e n eyl. k a z a n m a k ; G n a d e (Q a. k a y ra G ü ltig k e it (f) «. g e ç e rlik y e re k , ç o ğ u n lu k la ,
e ld e e tm e k G o ld (u ) «. a ltın g ü ııs tig sjl. k a y n ı n , y a n H a u p t a r t e n a. a n a t ü r
G e v v in n u n g (f ) «. k a z a G o t t (m ) «. T a n r ı d a ş , d e s te k le y e n H a u p ti ı ı h a l t e s a. b a ş lıc a
n ım g o t d o s sfl. ta n rıs ız G ü te ( i) es. iyilik içe rik
gevviB sjl. p e k in g ö ıın e n eyl. iz in v e r m e k g iitig sjl. isi, iyiliksever H a u p t i n t e r e s s e ( ıı) «.
gevvisse bil. lx lli, kuskusuz; G ö tte rg e s ta lte n (1) «. a n a ilgi
h iç k u s k u s u z , T anrı şek illeri H H a u p tm a n g e l (m ) « .a n a
G e vvissen (ıı) a. d n y u ııç g ö ttlic h e sfl. ta n rıs a l H a a r (ıı) saç eksiklik, b aşlıca eksiklik
G e v v is s e n s ra t a. d u y ın ıç G ö t t l ic h k e i t (f) «. t a n r ı h a b e n y. eyl. iv e o lm a k ; H a u p t s a c h e (1) «. a n a
ö ğ ü d iı sallık H a b s u c h t (l) «• lıırs n o k ta
IIEC EL METİNLERİ İÇİN ALMANCA-TÜRKÇE SÖ7XÜK 377
ıın b e s tiın m t sfl. b e liıs iz U n g e b ild e t «. e ğ itim siz u n m ö g lic h sfl. o la n a k s ız U n te rre d u n g ( 0 söyleşi
U n b e s t i m m t h e i t (f ) a. u n g e b i l d e t sjl. e ğ i t i l m e U n m ö g lic h k e it (t) «. o la U n t e r r i c h t (m ) «. ö ğ r e
m iş, e ğ itim siz , k a b a n ak sızlık tim
Ix-lirsv7.uk
u n b e s t r a f t s f l c e za sız saba u n n ö t i g sjt. g e r e k s iz u n t e r r i c h t e n eyl. ö ğ r e t
g e rç e k w e il b ğ l ç ü n k ü m a k ; y a r d ım c ı e y le m v v ie d e ru m bit. y in e , y e n i-
W a h rh e it ( 0 a. g e rç e k lik , W feinflasche il ş a r a p şisesi v v erfen eyl. a lm a k tle ıı; ö le y a n d a n , te r
Nevvton 228; (en büyük felsefeci ünü) Ö z d e k 217; ( b ö lü n e b ilir liğ i) 225;
58; (“fizik, m e ta fiz ik te n sa k ın ”) (e v re n se l o la ra k ) 136; (itm e ve
179; (fiziğine D o ğ a F elsefesi adı çek m en in birliği) 180; (ve Biçim)
verildi) 58 182, 218; özdek olarak özdek 107;
Nice (Das Çhıantum) 184; (N iceliğin özdekçilik 132, 182, 228; (görgücü
belirli-Varlığı) 184 lü ğ ü n vargısı) 107
nicel sonsuz 188 Ö zdekler 216
N icelik 181*; (çıkarsam a) 179; (D oğa Ö zdeşlik 200ss; (ve Karşıüık) 207
da) 183; (süreklilik ve kesiklilik) 183 Özdeşlik Felsefesi 206
N itelik (so n lu lu k kategorisi; asıl yeri Özdeşlik Ö n e rm esi 201
T in d e ğ il 171; (V arlık ile özdeş) Özellikler 215
160; (varolan belirlilik) 170; N .ten özgürlük 83, 250 ; (kendi başkasında
N iceliğe geçiş 180 k e n d in d e olm ak) 86
vöpaıs vonoEcoç (Aristoteles) 314 Ö zne ve Yüklem 260, 263
voûç 85 ö zn el (sıra d a n ) b ir id ealizm (K ant)
n o u s 6 0 , 84 s; n o u s - u s (d ü n y a y ı 116
yönetir) 84 öznel ve nesnel (Kant) 110
n u m a ra la n d ırm a 185 öznellik (K a n t’ta: deneyim in toplam ı)
109
O özsel 200; (ve özsel-olm ayan 200
O ğul (D oğa) 255
O İanak 234; (ve O lum sallık) 236 P
O lg u sallık 171, 176*; (K an t) 121; TraVTa peı 169
(ve İdeallik) 177; (O . ve olum suz Paralogiznıier 118
lam a karşıtlığı) 101 Parm enides 163, 189;
O lum lu ve Olum suz 196, 200, 206s “Parm enides” (Platon) 155
Olum sal 236 Pilatus 74 .
O lu m sa llık 56; (D o ğ a n ın yüzeyinde Pisagoras 189
özgürce yayılm ıştır) 238 Pisagoras felsefesi 190
O lum suzlam a 171 Pisagoras k u ram ı 309
O luş 165,* 200; (ilk so m u t düşünce, Platon 103, 173, 213, 230, 234, 254;
ilk d ü şü n ce -b elirle n im i) 169; (Kav (eytişim in b u lu cu su ) 155; (“File-
ra m ın en yakın ö rn e ğ i) 167; (Ya bus") 176; (us-nefretini görüyor)
şam , T in olarak) 169 62; (P laton ve A ristoteles’in felse
omnis deternıinatio est negatio (Spinoza) feleri arasındaki ilişki) 234
171 P latonik a n ım sam a 142
O ra n tı 191 Platonik İdea 234 ,
o rta terim 272 Pnöm atoloji 99
o rta d a n kaldırm a (A ufhebm ) 177 p ragm atik tarihçilik 232
ö ğ re n m e (y aln ızca a n ım sa m a : P la progressus in infînitum 189
to n ) 254 Protagoras 155 . ,
Ö lçü (çıkarsanm ası) 191 p utlar (Çin, H in t vb.) 145 .
Ölçüsüz 194 putperestliK 199
ölüm süzlük 99
önerm e 202; (kurgul belirlenim i anla R
tamaz) 158, 168; (ve yargı) 262 realist bilinç 116
Öz (çıkarsam ası) 195 Realitat 172
Öz Ö ğretisi 141; (M antığın e n güç bö Refexion 197
lü m ü ) 200 Refonııasyon 57
özbilincin aşkınsal birliği (K ant) 11 İs Reinhokl, Kari 61
/D İZ İ N 401