Professional Documents
Culture Documents
ERKEKLER
ERNEST HEMINGWAY
KADINSIZ
ERKEKLER
(HİKAYELER)
Türkçesi'.
'ÜLKÜ TAMER
ğunu gördü.
«Pazar günü için Dük'ün yolladıkları bü
yük bir fiyaskoya sebep olacak,» dedi. <<Hepsi
nin bacakları berbat. Kahvede ne konuşuyor
lar?»
«Bilmem,» dedi Manuel. «Şimdi geldim.»
«Evet,» dedi Retana. «Bavulun elinde.»
Koca masanın arkasında, iskemlesine yas-
lanarak Manuel 'e baktı.
«Otur,» dedi. <<Çıkar kasketini.»
Manuel oturdu; kasketini çıkarınca yuzu
değişiverdi. Soluktu yüzü, kasketinin altından
görünmesin diye tokayla tutturduğu ooleta
sı ( 4) garip bir görünüş veriyordu ona.
<<İyi görünmüyorsun,» dedi Retana.
«Hastaneden yeni çıktım,» dedi Manuel.
«Ayağını kestiler diye duymuştum,» dedi
Re tana.
«Kesmediler,» dedi Manuel. «İyileşti.»
Retana masanın üstünden eğilip Manuel'-
in önüne tahta bir sigara kutusu itti.
«Bir sigara iç,» dedi.
«Teşekkürler.»
Manuel sigarayı yaktı.
Kibriti Retana'ya uzatarak, «Sen?» dedi.
Retana elini salladı. «Hayır. Ben sigara iç-
mem.»
Retana sigara içişine baktı Manuel'in.
di Retana.
«Ne zaman?» diye sordu Manuel.
«Yarın gece.»
<cKimscnin yedeği olmam,» dedi Manuel.
Hep yedekler ölürdü arenada. Salvador bu yüz
den ölmüştü. Parmağıyla masaya vurdu.
«Başka iş yok elimde,» dedi Retana.
«Gelecek haf tanın giireşlerine soksana,»
dedi Manuel.
«Tutmazlar seni,» dedi Retana. «Litri'yi,
Rubito'yu, La Torre'yi istiyorlar sadece. Esas
lı çocuklar.»
Manuel, umutla, « Görmeye gelirler beni,»
dedi.
«Gelmezler. Kim olduğunu bilmiyorlar ar
ttk.»
«Daha geçmedi benden,» dedi Manuel.
«Yarın geceki güreşlere gir işte,» dedi Re
tana. «Genç Hernandez'le birlikte çalışır, Char-
KADINSIZ ERKEKLER 9
Manuel'e baktı.
«Doğru değil,» dedi Manuel .
Retana hala on u süzüyordu, taa uzaklar
dan onu süzüyordu.
«Her zamanki pikadorlar var,» dedi.
«Biliyorum,» dedi Manuel . « Senin o her
zamanki pikadorlarını bilirim ben. »
Retana gülümsemedi. Manuel, meselenin
kapandığını anladı.
Manuel, Retana'yı inandırmak istercesine,
«Tek istediğim, iyi bir başlangıç yapmak,» de
di. «Arenaya çıktığım zaman adamakıllı tepe
lemek isterim boğayı. Bunu da bir tek iyi p i
cek.»
«Peki,» dedi Manuel. «Öyle düşünüyor-
san.»
«Öyle düşünüyorum,» dedi Retana.
«Yarın gece görüşürüz,» dedi Manuel.
«Orada ol acağım, » dedi Retana.
ManueI bavulunu alıp çıktı.
«Kapıyı kapa,» diye seslendi Retana.
Manuel arkasına baktı. Retana öne doğru
nım bundan.»
«Biliyorum,» dedi Manuel . «Bunu istemeye
hakkım yoktu senden.»
«Niye devam ediyorsun bu işe?ı> diye sor
du Zurito. «Kessene coleta'nı, Manolo.»
«Bilmiyorum,» dedi Manuel.
«Neredeyse sen de benim kadar yaşlan
dın,» dedi Zurito.
«Bilmiyorum,» dedi Manuel. «Devam et
mem gerekiyor. Ayarlayabilirsem, kendimi gös-
F: 2
18 KADINSIZ ERKEKLER
tıyordu.
Patio'nun ışıklan yandı.
«Sen çocukları toplarken ben şu midilli
Jerden birine bineyim,» dedi Zurito.
Arkalarından katırların çıngırakları duyul
du, arenaya çıkmak için geliyordu katırlar, ölü
boğayı onlara bağlayıp götüreceklerdi.
Barrera'yla (ı4) tribünler arasındaki ge
çitten eğlenceli numaralan seyretmiş olan
cuadrilla üyeleri yii.ri.iyerek geldiler, patio'daki
elektrik ışığının altında toplanıp çene çalmaya
koyuldular. Sırmalı, turuncu bir elbise giymiş
yakışıklı bir delikanlı yanına yaklaştı Manu
el 'in, gülümsedi.
«Ben Hernandez,» dedi, elini uzattı.
Manuel'le tokalaştılar.
Delikanlı, neşeyle, «Bu gecekiler düpedüz
fil,» dedi.
Manuel kabul etti bunu. «Boynuzlu koca
koca hayvanlar.»
«En berbat güreşe çattın,» dedi delikanlı.
«Zararı yok,» dedi Manuel. «Ne kadar bü
yük olurlarsa, yoksullara o kadar çok et çı
kar. »
Hernandez sınttı. <<Nereden öğrendin bu
lafı?D
«Eskidi bile,» dedi Manuel. «Cuadrilla'nı
sırala da bana kimler kalmış, bir göreyim.»
«Esaslı çocuklar var sende,» dedi Hernan-
na'nın adamına.
«Düğün gibiydi,» dedi adam. «Nefis. Jose- -
şimdi nasıl ?»
Yakın bir dönüşten sonra boğa dizüstü.ye
re kapaklandı. Hemen kalktı, ama kumların
ötesinden Manuel'le Zurito boğanın ·simsiyah
omuzundan oluk oluk akan kanın parlayışını
gördüler.
«Hesabı tamamdır,» dedi Zurito.
«İyi bir boğa,» dedi Manuel.
((Bir daha şişleyecek olursam ölür,» dedi
Zurito.
(<Bizim üçleri değiştirecekler, » dedi Ma
nuel.
«Bak şimdi,» dedi Zurito.
«Oraya gitmem gerek,» dedi Manuel, kar
şıya koşmaya başladı, mono'lar bir atın yula
rına yapışmışlar, bacaklarını kamçılayarak, bir
çeşit tören havası içinde boğaya yaklaştırmaya
çalışıyorlardı onu, boğa da başını önüne eğ
miş, eşiniyordu, saldırıp saldırmama)•a karar
verememişti daha.
Zurito, atının üstüne oturmuş, hiçbir ay-
KADINSIZ ERKEKLER 31
Gösterecekti onlara.
Muleta'yı salladı, b oğa kımıldamadı. Ma·
nuel , boğanın tam önünde ileri geri sal la d ı mu·
leta'yı. Faydasız.
Muleta'yı kolu n a dolayıp kılıcı çekti, yan
dönüp sapladı. Saplarken büküldüğünü duydu
kılıcın, olanca ağı rl ı ğıyl a abandı, havaya fır
ladı kılıç, seyi rc ilerin arasına düştü. Kılıç fı r
larken sıçrayıp kurtulmuştu Manuel.
Karanlıktan fırlatılan ilk minderler Manu
el'e çarpmadı. Derken, bir minder, kalabalığa
bakan kanlı yüzünü buldu onun. Minder yağı
yordu artık. Kumların üstü minderl erle dol
muşfo. Yakından bir şampanya şişesi fı rl attı
biri . M anuel 'i n ayağına çarptı şişe. Dunıp ka
ran lığa, minderler fırlat ılan ka ranlı ğa baktı
Manuel . Sonra bir şey vınladı havada, yanma
düştü. Eğilip aldı Manuel. Kılıcıydı. Dizinde
düze l tti, seyircilere doğıu kaldırdı .
« Teşekkür ederim,» dedi. « Teşekkür ede
rim.»
Ah, namussuzlar! Alçak namussuzlar! Ah,
rezil ,alçak namussuzlar! Koşarken bir minderi
tekmeledi.
Karşısındaydı boğa. Eskisi gibi. Peki, re
zil, alçak, namussuz!
Boğanın siyah bu rnu önünde salladı mu
leta'yı.
Faydasız.
Saldıımayacaksın ha! Peki. İyice yaklaştı ,
m u l cta 'nı n sivri ucunu boğanın ıslak bumuna
48 KADINSIZ ERKEKLER
bastırdı.
B oğa saldırdı, Manuel geriye sıçrarken bir
mi ndere takıldı ayağı, boynuzun böğrüne gir
diğini hisset t i . İki eliyle kavradı boynuzu , sım
sıkı t ut ara k geriledi. Boğa bir tos vurdu, tehli
ke geçm i ş t i artık. Yatıyo rd u . Yok t u bir şeyi .
Boğa gitmişti. ...
salladı Manuel.
Alın size, namussuzlar! Bir şeyler söyle
mek i s t edi , öksürmeye başladı. Sıcaktı, boğu
cuydu hava. Yerde muleta'yı aradı. Gidip baş
kam selamlaması gerekiy ordu . Canı cehenneme
ba ş kanı n ! Oturmuş bir şeye bakıyordu ş i mdi .
Boğaya. Dört ayağı havaya dikilmişti. Kalın
dili dışardaydı. Karnının çevresinde, bacakla
rının altında birşeyler kı m ıldan ıyordu . Kılların
seyrek olduğu yerde. Ölü boğa. Canı cehenne
me boğanın ! Hepsinin canı cehenneme ! Doğrul
du, öksünneğe başladı . Ö k sü rerek yine oturdu
yere. Biri gelip ayağa kaldırdı onu.
Alam boydan boya geçirerek revire götür
düler Manuel'i, onunla birlikte kumların üstün
de koştular, katırların tıkadığı kapıda bekledi
ler, sonra karanlık geçitten geçirdiler, homur
danarak yukarı çıkardılar, yatırdılar.
Doktorla beyazlı iki adam onu bekliyorlar
dı. Masaya yatırdılar. Gömleğini kesiyorlardı.
Manuel yorgundu. Alev alev yanıyordu göğsü.
Öksürmeye başladı, ağzına bir şey tuttular. Her
kes çalışıyordu.
Gözüne elektrik ışığı geldi. Gözlerini yum-
du.
Birinin ağır ağır merdivenlerden çıktığını
duydu. Bir şey duymadı sonra. Sonra uzaklar
da bir ses duydu. Seyircilerin sesi. Öteki boğa
sını bir başkası öldürecekti tabii. Bütün göm
leğini kesip atmışlardı. Doktor gülümsedi . Re-
tana da oradaydı. F: 4
50 KADINSIZ ERKEKLER
şa katılmayacağımızı.
Hepimiz madalya almıştık, aynı madalya
dan, yalnız yüzü kara ipekliyle örtülü çocuk,
almamıştı, madalya alabilecek kadar çok kala
mamıştı cephede. Avukat olacak uzun boyl u ,
çok soluk yüzlü çocuk, Arditi'nin yanında teğ
menlik yapmıştı, bizde bi re r tane olan madal
yadan onda üç t ane vardı. Uzun zaman burun
bumn a yaşamıştı ölümle, şimdi serbestti bi
raz. Hepimiz biraz serbesttik, her gün öğleden
sonra hastahanede bulunmak zonmdaydık , o
kadar. Ama bizi birbirimize bağlayan bir şey
vardı, şehrin en belalı mahaliesinden geçip Co
va'ya giderken, karanlıkta, meyhanelerden du
yulan şarkılann, sızan ışıklann arasmda yüriiı-
ken, kaldırımları dol duran kadınlan, erkekle
ri i teleyi p kendimize yol açarken, bizi birbiri
mize bağlayan bir şey vardı, bunun ne olduğu
nu anlamıyordu bizi sevmeyenler.
Cova'yı anlıyorduk biz, seviyorduk, sıca
cıktı, çok aydmlatılmamıştı öyle, belirl i saat
lerde gürül tülü , dumanlıydı, ama masalarda
kızlar, duvardaki raf ta da resimli gazeteler bu
lunurdu hep. Cova'daki kızlar çok vatansever
di, İ talya'da en vatansever kimselerin «kahve
kızlan» olduğunu gördiim - hala vatansever
olduklarım sanıyoru m .
Çocuklar madalya konusunda çok ince dav
randılar önce, madalya almak için ne yaptığı
mı sordular. Kağı t l a rı gösterdim, çok güze1 bir
çli1de yazılmıştı kağı tlar, fratellanza'yla, abne-
56 KADINSIZ ERKEKLER
«Evli misin?»
«Hayır, ama evlenmeyi düşünüyorum.»
«Aptalın aptalıymışsın meğer,» dedi. Çok
kızmışa benziyordu. « İnsan evlenmemeli.»
«Niye, Signor Maggiore? »
« Signor Maggiore deme bana.»
«İnsan niye evlenmemeli?»
'"'
«Evlenemez: Evlenemez» dedi öfkeyle.
« Ret. şeyi l<.aybedebilir insan, ama bunu kay·
bedetek durumu yaratmamalı kendine. Kaybe
decek dunımu yaratmamalı. Kaybedemiyece
ği şeyler a ramalı.»
Çok öfkeli, çok acı konuşuyor, konuşurken
de sadece duvara bakıyordu.
« Niye kaybetsin? »
«Kaybeder,>> dedi binbaşı. Duvara bakı
yordu. Makineye baktı sonra, ufak tefek elini
kayışların arasından çıkaııp kalçasına vurdu
hızla. Nerdeyse bağırırcasına, « Kaybeder,» dedi.
«Tartışma benimle! » Makineleri çalıştıran me
mura seslendi sonra. «Gel de şu boktan şeyi
kapa.»
Elektrik tedavisiyle masaj için öteki oda
ya geçti. Bir telefon edip edcmiyeceği n i sordu
doktora, kapıyı kapadı. Odaya döndüğünde, bir
başka makinede oturuyordum. Pelerinini sırtı
na al mış, şapkasını giymişti, dosdoğru benim
makineye gelip kolunu omuzuma dayadı.
«Affedersin,» dedi, sağlam eliyle sırt": mı
okşadı. «Kabalık etmek istemezdim. Karım ye- ·
bi.»
«Kes artık bunu.»
«Sen başladın,» dedi kız. «Eğleniyordum.
Şu anın tadını çıkarıyordum.»
«Hadi öyleyse, çıkarmaya çalışalım.»
62 KADINSIZ ERK.EKLER
liyorum.»
«İstemediğin şeyi yapma, so�ra - »
«Benim için iyi olmayan şeyi de yapmaya
yım, öyle değil mi?» dedi kız. «Biliyorum. Birer
bira daha işsek mi?»
«Peki. Ama şunu anlamalısın ki - »
«Anlıyorum,» dedi kız. «Konuşmasak ar
tık?»
Masaya oturdular; kız, vadinin kurak ya
nındaki tepelere baktı; adam kıza, masaya bak
tı.
«Anlaınahsın ki,» dedi adam, «istemediğin
şeyi yaptırmam sana. Senin için bö),:lesi iyiyse
böyle· kalsın, ben katlanırım.»
« Peki, senin için bir önemi yok mu bunun?
idare ederdik.»
«Var tabii. Senden başka kimseyi istemi
yorum. Başka kimseyi istemiyorum. Hem bili
yorum, çok basit bir ameliyat bu.»
«Evet, biliyorsun, çok basit.»
« Öyle söylüyorsun ama sahiden biliyorum.»
«Benim için bir şey yapar mısın şimdi?»
«Ne istersen yaparım.»
«Öyleyse n'olur n'olur n'olur n'olur n'olur
n'olur n'olur konuşma artık.»
Bir şey söylemedi adam, istasyonw1 duva
rına dayalı bavullara baktı. Hepsinin üstünde,
gece geçirdikleri otellerin �tiketleri vardı.
«Olmanı istemiyorum,» dedi. «Aldırmıyo
rum bile.»
F: S .
66 KADINSIZ ERKEKLER
sordu arkadaşına .
« Hayır,» dedi arkadaşı.
« Geceleri ne yaparsınız burada ? » diye sor
du AI .
«Yemek yerler,» dedi arkadaşı. «Herkes
buraya gelip koca bir ziyafet çeker kendine. »
«Doğru , » dedi George.
Al , «Demek doğru ? » diye sordu George'a.
« Doğru . »
« Ne zeki şeysin sen. »
«Öyleyimdir,» dedi Georgc.
Öteki adam , «Değilsin,» dedi. « Haksız mı
yım, Al ?»
«Salağın biri , » dedi Al. Nick'e döndü. « Se
nin adın ne? »
«Adams.»
« Bir zeki çocuk daha,» dedi Al. « Ne zeki
şey, değil mi, Max ? »
« Bu şehir zeki çocuklarla dolu , » dedi Max.
George iki tabak koydu barın üstüne. Ta
baklardan birinde dil yumurta, ötekinde de
jambon yumurta vardı. İki tabak da kızarmış
patates koyup mutfağa açılan ara kapıyı kapadı.
« Sizinki hangisiydi ? » diye sordu Al'e.
« Hatırlamıyor musun? »
«Dil yumu� ta. »
«Zeki çocu k , » dedi Max. Eğilip dilli yumur
talı sandviçi aldı. Eldivenlerini çıkarmadan ye
diler. George, onların yiyişini seyretti.
Max, George'a baktı. «Ne bakıyorsun öy
le? »
70 KADINSIZ ERK.EKLER
«Bakmıyorum.»
«Bakıyordun işte. Bana bakıyordun.»
«Belki de şaka olsun diye bakmıştır, Max,»
dedi Al.
George güldü.
« Gülmek zorunda değilsin,» dedi Max.
«Gülmek zon.ıncfa değilsin ; anladın m ı ? »
« Peki,» dedi George.
Max, Al'e döndü. « Pekiymiş. Duydun ya,
pekiymiş. Bu iyi işte.»
« Feylesof,» dedi Al. Yemeye devam ettiler.
Al, « Ş u ilerde oturan zeki çocuk var ya,
adı ne onun ?>> diye sordu Max'e.
Max, « Hey, zeki çocuk,» dedi Nick 'e. «Ba-
rın arkasına geç bakalım, dostunun yanma.»
« Niye? » dedi Nick.
« Niyesi m iyesi yok . »
«Geçsen iyi olur, » dedi A l . Nick, barın ar
kasına geçti.
« Ne yapmak i s tiyorsunuz?» diye sordu
George.
« Sana ne ?» dedi Al. « Mutfakta kim var?»
«Zenci . »
« Ne zencisi ? »
« Yemek yapan zenc i . »
« Söyle, gelsin.»
« Niye? »
« Söyle, gelsin.»
«Nerde sanıyorsunuz kendinizi ?»
Max adlısı, «Nerde olduğumuzu pekala bi-
KADINSIZ ERKEKLER 71
Andreson gelmeyecek.»
« On dakika daha bekleriz,» dedi Max.
Max aynaya, saate baktı. Yediyi gösteri-
KADINSIZ ERKEKLER 75
rede otuntyor?»
Ahçı, sırtını döndü.
« İnatçı çocuklar gibisiniz tıpkı,» dedi.
George, «Hi rsch' i n pan s iyon un da k al ıyor, »
dedi Nick'e.
«Giderim.»
Dışarda sokak fenerinin ışığı ağaçların çıp
lak dallarını aydınlatıyordu. Nick, arabaların
yanından geçip bir sonraki fenerin yan ın da n
köşeyi döndü, yan sokağa saptı. Hirsch'in pan
siyonu üç ev sonraydı. Nick, iki basam ağı çı
kıp zili çaldı. Kapıyı bir kadın açtı.
<ı Ole Andreson burada mı?»
«Görmek mi istiyorsunuz onu?»
« Evet, evdeyse eğer.»
Nick, kadının arkasından merdivenleri çı
kıp koridorun sonuna kadar yiiıiidü. Kadın,
kapıyı çaldı.
«Kim o ? »
«Biri görmek istiyor sizi, Mr. Andreson.»
«Ben, Nick Adams.»
«Gel. »
Nick kapıyı açıp odaya girdi. Ole Andre
son, sırtında elbisesi, yatağa uzanmıştı. Ağır
sıklette döğüşen bir boksördü eskiden, yatağa
uzun geliyordu. Başının altına iki yastık koy
muştu . Nick'e bakmadı.
« Ne var?» diye sordu.
« Henry'nin lokan t a s ındaydı k , » dedi Nick,
<ı i ki adam ge ld i, ahçıyla beni bağladılar, se ni
öldüreceklerini söylediler.»
78 KADINSIZ ERKEKLER
yok . »
« Yapabileceğim bir şey yok mu ? »
« Yok . Yapılacak bir şey yok . »
« Belki d e palavraydı . »
«Hayır. Palavra deği l . »
O l e Andreson duvara doğru döndü.
Duvara doğru konuşara k , « Sokağa çıkıp
çıkmamaya karar verem iyorum , » dedi . « Bütün
gün buradaydım. »
« Şehirden kaçsan ?>>
« Hayır,» dedi Ole Andreson. « Bıktım kaç
maktan . »
KADINSIZ ERKEKLBR '79
Duvara baktı.
«Yapılacak bir şey yok artık.»
«Bir yolunu bulsan?»
«Hayır. Kıstırdılal· beni.» Aynı düz sesle
konuşuyordu. «Yapılacak bir şey yok. Çıkıp
çıkmamaya birazdan karar veririm.»
«İyisi mi ben gidip George'u göreyim yi
ne,» dedi Nick.
<(Güle güle,» dedi Ole Audreson. Nick'e bak
madı. « Geldiğin için teşekkürler.»
Nick odadan çıktı Kapıyı kaparken Ole
Andreson'a baktı; Ole Andreson, sırtında elbi
sesi, yatağa uzanmış, duvara bakıyordu.
Aşağı inince, «Bütün gün odasından çık·
matlı,» dedi pansiyoncu kadın. «Hasta galiba.
'Mr. Andreson, böyle güzel bir sonhabar gü
nünde çıkıp biraz dolaşsanız, dedim; ama çık
mak istemedi.»
«Çıkmak istemiyor.»
«Yazık. Hasta galiba,» dedi kadın. «Öyle
tatlı bir adam ki. Boksörmüş eskiden.»
«Biliyorum.»
«Yüzüne bakmasa anlamaz insan,» dedi ka
dın. Eşikte konuşuyorlardı. « Öyle ince bir in
san ki. »
« İy i geceler; Mrs. Hirsch,» dedi Nick.
«İyi geceler,» dedi kadın.
Nick, karanlık sokak ta yürüyüp fenerin ay
dınlattığı köşeye geldi, sonra arabaları geçip
Henry'nin lokantasına girdi. George içerde, ba
rın arkasındaydı .
80 KADINSIZ ERKEKLER
«Ole'u gördün mü ?»
« Gördüm , » dedi N ick . « Odasında. Çıkını·
yor. »
Ahçı, Nick'in sesini duyunca ara kapıyı
açtı .
« Dinlemiyorum bile,» dedi, kapıyı kapa ttı.
« Ap la tt ın n:ı; ?» diye sordu George.
«Tabii. Anlattım ama o zaten biliyormuş .»
J< N e ya.paca k ? »
,ı« Hiç.»
«Öldürecekler onu.»
« Herhalde.»
« Chi cago d a b irşeylere bu laşmı ştır bel k i . »
'
<<Boktan şey.»
«Hem de nasıl,» dedi Nick.
Bir şey söylemediler. George bir havlu alıp
barı sildi.
«Ne yaptı acaba ?» dedi Nick.
« Birini dolandırmıştır. Onun için öldüre-
ceklerdir.»
«Ben bu şehirden gidiyorum,» dedi Nick.
« Evet, » dedi George. «İyi edersin.»
« Odada öyle beklediğini, kurtulamayacağı·
nı b i le rek beklediğini düşünmek . . . Dayanamam
buna. Berbat şey.»
«Neyse,» d edi George, «artık düşünme bu
kon uyu »
.
CHE Ti DICE LA PATRIA? (29)
zi sevmiyorsunuz. »
«Almanız biz,>> dedim guru rl a , « eski Al
manlardan, Güney Almanya'dan. »
« Söyle, güzel b i r çocuk o,» dedi kız. Otuz
sekizindeydi Guy, Fransa'da satıcı sanıldığı için
nedense böbürleniyordu. « Güzel bir çocuksun» ,
dedim.
«Kim diyor?!!J diye sordu Guy. « Sen m i o ,
mu?»
<r0 diyor. Ben sadece çeviriyorum. Yanına
bunun için almadın mı ben i ?»
« İy i ki o demiş » dedi Guy. « Sen i de bı
,
YAGMURDAN SONRA
« Öyle m i ? »
« Okuyun. »
« Okuyamıyorum. Pis.»
Bezle sildim.
« Şimdi nası l ? »
«Yirm i beş liret.»
« N�?» dediı:ıı . « Pekala okunabiliyordu. Yol-
lar yüzünden böyle oldu.»
« İ talyan yollannı beğ\.!nmiyor musunuz ? »
« Pis.»
« Elli lire t . » Yola tükürdü. «Arabanız da
pis, siz de pissiniz.»
«Peki. İmzalı makbuz veri n . >�
Bir koçan çıkardı, makbuzlar ortadan zım
balanmıştı, ortadan kesiliyor, bir yanı parayı
verende, bir yanı da koçanda kalıyord u . Kopya
kağıdı kullanılmıyordu.
« Elli liret veri n . »
Kopya kalemiyle yazdı, makbuzu koparıp
verdi . Baktım.
«Yirmi beş liret yazıyor.»
«Yanlışlık olmuş , » dedi, yirm i beşi ell i
yaptı .
« Koçandaki n i de düzeltin . O nu da elli ya
pın . »
Güzel b i r İ talyan gülümseyişiyle gülümse
di, bana göstermeden birşeyler yazdı koçana.
« Hadi,ı> dedi, « plakanız yine kirlenmeden
gid i n . »
Hava karardıktan sonra i ki saat daha git
t ik , o geceyi Mentone'de geçird ik Neşeli , te-
.
KADINSIZ ERKEKLER 95
«Nerde? »
« B i r avuç saçma bil� atsa vuramaz seni. »
« Saçmaya razıyım ben,» dedi Jack. « Saç-
manın lafı mı olur? »
« B u herife kolay dayak atılır,» dedim.
« Tabii » dedi Jack, « uzun süre dayanamaz.
,
cuktur, Soldier. »
«Orası öyle. İyi olmasına iyidir. »
« Neyse,» dedim, «güle güle, Soldier. »
Tren gelmişti. Elinde çantasıyla bindi.
«Hoşça kal. Jcrry,» dedi. «Maçtan önce ge-
lecek misin şehre?»
« Sanmıyorum.»
«Görüşürüz.»
Trene bindi, kondoktör bayrağını salladı,
t ren gitti. Arabayla yurda döndiim. Jack sun
durmada oturmuş, kansına mektup yazıyordu.
Posta gelmişti, gazeteleri alıp sundurmanın öte
ki yanına gittim, oturup okumaya başladım.
Hogan geldi, yanıma yaklaştı.
« S ol d ier la kavga mı etti ?»
'
görürdüm seni. »
« Niye bıraktın ? » diye sordu Hogan.
«Kaybettim. » .
Yanıma oturdu Jack. S ırtını bir direğe da
yadı. Güneşte gözlerini kapadı.
« İskemle ister misin ? » diye sordu Hogan.
KADINSIZ ERKEKLER 101
mez . »
«Walcott'ı h i ç görmedim,» dedim.
(<Öldüıür bunu,» dedi Hogan. « Parça par
ça eder.»
« Eh,ıı dedim, <<eninde sonunda herkes ye
n i l ir.»
«Ama böyle .,,
yenilmez,» dedi Hogan. «Hiç
..
antrenman yapmamış diyecekler. B izim yurt
içi1l yüzkc;ırası . »
« Gazeteciler ne demişler, duydun m u ? »
« D uymaz olur muyum! Berbat demişler.
Dövüşmesine izin verilmemeli demişler.»
« Ama,» dedi m , « gazeteciler hep yanı lır, öy
l e değil m i ? »
« Evet,» dedi Hogan. «Ama b u keresir.dc
haklılar. »
« Nerden o kadar emin olabiliyorlar?
«0 kadar da salak deği ller ya,» dedi Ho
gan.
« Toledo'da Willard'ı tuttulardı. Şimdi o
kadar akıllı geçinen Lardner var ya, sor baka
lım, niye Willard'ı tutmuştu Toledo'da ?»
«Lardner gitmemişti ki maça,» dedi Ho
gan. <( Sadece öneml i maçları yazar o . »
« Kim olurlarsa olsunlar,» dedim. « Ne bi
liyorlar sanki ? Belki yazıyorlar, ama bir bok
b i l d i kleri yok ! »
«Jack'i n formunda olduğunu sanmıyorsun
·
ğiştirerek ip atlıyordu.
«Eee,» d ed i , «yine ne kaynatıyorsunuz öy
le?»
«Artık ça l ışm asa n iyi olacak,» dedi H oga n .
« Yorulacaksın . »
« Ydiu la c a k s fü »
.
n i ? »:
« İyi göıiinüyorsun,» dedi Steinfel t.
«Değil mi,» dedi Jack. « Bana bak,» d�di
John'a. « Benim menajeıimsin sen . Esaslı para
alıyorsun. Gazeteciler geldiğinde sen niye yok
tun burada ? Jerry'yle ben mi konuşayım gaze
tecilerle?»
« Philadelphia'daydHn, Lew'in maçında, »
dedi John.
« Bana ne bundan ?» dedi Jack. « Menaje
rimsin. Esaslı para alıyorsun benden, öyle de
ğil m i ? Philadelphia'ya bana para kazandırma
ya gitmedin ya ? Burada olman gerektiği za
man niye yoktw1 ?»
« Hogan buradaydı.»
«Hogan m ı ? » dedi Jack. «Hogan da benim
gibi salağın teki.»
Konuyu değiştirmek için, « Soldier Bartlett
buradaydı , bir süre çalıştı seninle, öyle değil
·
salonları var.»
« Uzun zamandır yoktum,» dedim.
« Evet,» dedi Hogan. « Şu Happy Steinfelt
büyük üçkağıtçı. »
«Adını duymuştum,» dedim.
« Kaypak herifin teki,» dedi Hogan. «İkisi
de dürnencidir.»
« Neyse,» dedim, «yarım saat sonra görmek
istiyorlar bizi.»
<<"Yani yarım saatten önce görmek istemi
yorlai· mı?»
«Evet.»
« Hadi, yazıhaneye gel,» dedi Hogan. «Canı
cehenneme hepsinin.»
Otuz dakika kadar sonra Hogan'la birlikte
yukanya çıktık. Jack'in kapısını vurduk. Oda
da konuşuyorlardı.
« Bir dakika,» dedi birisi.
«Ne oluyor yani,» dedi Hogan. «Beni gör
mek isterseniz aşağıda yazıhanedeyim.ı>
Kilidin sesini duyduk. Kapıyı Steinfelt aç-
tı.
«Gel, Hogan,» dedi. «Gel de birer kadeh
içelim.»
«İçelim bakalım,» dedi Hogan.
Girdik. Jack yatağın üstünde oturuyordu.
John'Ia Morgan birer iskemleye çökmüşlerdi.
Steinfelt ayaktaydı.
«Esrarengiz adamlarsınız doğrusu,» · dedi
Hogan.
«Merhaba, Danny,» dedi John.
KADINSIZ ERKEKLER 109
« B i r kadeh daha. »
ıı Sarhoş muyum? Saçmalıyor muyum yok
sa ? »
« İyisin » .
ıı Ne
biçim şeydir bilemezsin. Kimse bile
mez ne biçim şey olduğunu bunun.»
« Karından başka,)) dedi m .
« Karım b il ir,» dedi Jack. « Pekala bilir o .
Bilir. B ilmez olur m u hiç?»
«Biraz su k oy şuna,» dedim.
ııJerry,» dedi Jack, « ne biçim şeydir bile
mezsin.»
Adamakıllı sarhoştu. Gözlerini dikmiş, ba
na bakıyordu. Hiç kımıldamıyordu gözleri.
« İyi bir uyku ç eke rs in bu gece, » dedim.
«Bana bak, Jerry,» dedi Jack. «Biraz para
kazanmak ister misin? Walcott'a oyna. »
« Eee?»
« Bana bak, Jerry.» Kadehini bıraktı Jack.
« Sarhoş değilim, anladın mı ? B i l iyor musun
kaç para yatırdım bu işe ? Elli bin papel.ı>
« İyi para . »
« Elli b i n papel,» dedi Jack, « ikiye bir. Yir·
mi beş bin papel kazanacağım . Walco tt'a oy.
na, Jerry.»
« Fena değil, » dedim.
« Nasıl yenerim onu? » dedi Jack. «Şike sa
yılmaz. Nasıl y eneri m ? Bari para kazanayım
biraz . »
« Biraz s u koy şuna,» dedim.
F; 8
1 14 KADINSIZ ERKEKLER
sordu Hogan.
«Öğleden önce,» dedi Jack. «Ün bir treniy
le.»
«O tur, Jerry,» dedi Jack. Hogan çıktı.
Masaya o turdum. Jack greypfrut yiyordu.
Ağzına çekirdek gelince kaşığa çıkarıyor, sonra
da tabağa bıralqyordu.
« Dün gece epey içtim galiba,» diye başla-
dı söze.
t<Biraz içtin. »
« Saçmaladım gal iba.»
« Fena değildin.»
« Hogan nerede ? » diye sordu. Greypfrutu
bitirmişti.
« Yazıhanede. »
«Maç hakkında n e dedim ?» diye sordu
Jack. Elindeydi kaşık, greypfrutla oynuyordu.
Kız yumurtayla j ambon getirdi, greypfru
tu aldı.
«Bir bardak süt daha, » dedi Jack. Kız çık-
tı.
«Walcott'a elli bin papel oynadığını söy-
ledin,» dedim.
«Doğru,» dedi Jack.
« Epey para . »
« İçim o kadar rahat değil,» dedi Jack.
« Bakarsın, bir şey olur.»
« Olmaz,» dedi Jack. « Herifin gözü unvan
da. Nasıl olsa onu tutacaklar. »
«Belli olmaz. »
<<Yok yok. Gözü unvanda. Onun için para-
KADINSIZ ERKEKLER 117
lo geliyor? »
« Bı rak havluyu,» dedi Freedman.
Taıi:anlara, « Kaç kilo?» diye sordu Jack.
Tartanlardan şişman olanı, «Altmış beş ki-
lo,» dedi.
« İyisin, Jack,» dedi Frecdman.
tı Onu da tartın,» dedi Jack.
Walcott ta'i-tıya çıkt ı . Ağır sıklette döğüşen
bir boksör gibi geniş omuzlan, kalın kollan
va rdı; sarışındı. Bacaktan pek uzun değildi .
Jack on beş santim kadar uzundu ondan.
« M erhaba, Jack , » dedi. Yamru yumruydu
yüzü.
« Merhaba,» dedi Jack. « Nasılsın ? »
« İyiyim,» dedi Walcott. Belindeki havluyu
çözüp yere bırakt ı , tartıya çıktı. Omuzlarıyla
sırtı geniş mi genişti.
«Altmış altı buçuk kilo.»
Walcott indi, Jack'e sırıttı.
« Eee,» dedi John, <eJack bir buçuk kilo
daha hafif senden . »
«Maç başladığında daha d a ağır olacağı m ,
yavrum,» dedi Walcott. « Gidip yemek yiyece
ğ i m şimd i . »
Soyunma odasına döndük, Jack giyindi.
« Azgın bir herife benziyor,» dedi Jack.
«Birkaç kere adamakıllı dayak yemiş anla
şılan.»
« O rası öyle,» dedi Jack. « Dövmesi kolay. »
Jack giyinince, « Nereye gidiyorsun ?» diye
·
şordu lohn ,
KADINSIZ ERKEKLER 121
« Yağıyor mu hala?»
« Evet.»
« Otelde yiyelim,» dedi John.
« Peki ,» dedi Jack. « B i r kere daha oynaya
lım seninle, yemeğin e . »
Bir süre sonra ayağa kalktı Jack, « Yemek
ler senden, John,» dedi, aşağıya inip büyük sa
londa yemek yectik.
yemekten sonra yukarıya çıktık, Jack yine
dama oynadı John'la, iki buçuk dolarını aldı.
Epeyce keyiflenmişti Jack . John 'un yanında eş
ya dolu bir bavul vardı. Jack gömleğini çıkarıp
yün bir gömlekle b i r kazak giydi, dışarı çıkın
ca üşütmemek için ; maçta giyecekleriyle bor
nozunu bir bavula koydu.
« Hazır mısı n ? » diye sordu John. «Telefon
edip bir taksi çağırayım.»
Az sonra telefon çaldı, taksinin beklediğini
söylediler.
Asansörle indik, salonu geçip taks iye bin
dik, Garden'a gittik. Bardaktan boşanırcasına
yağıyordu yağmur, ama birsürü insan vardı so
kaklarda. Maçın bütün biletleri satılmışt ı . So
yunma odasına giderken salonun ne kadar do
hı olduğunu gördüm . Arka sıradan ıinge kadar
yanın mil vardı sanki. B ü tün ışıklar sönük ti.i .
Ringin ışıkları yanıyordu sadece.
« İyi ki bu yağmurda açık havaya almadı
lar maçı, » dedi John.
« Epey kalabalık,» dedi Jack.
«Daha büy ük olsaydı Garden1 daha da dc;r
KADINSIZ ERKEKLER 123
]ardı.»
« Hava belli olmuyor ki,» dedi Jack.
John soyunma odasının kapısına gelip ba
şını uzattı. Jack sırtında bornozu, otuıuyordu,
kollarını kavuşturmuş yere bakıyordu. İki yar
dımcı vardı John'un yanında. John'un omuzu
nun üstünden bakıyorlardı. Jack başını kaldır
dı.
« Gitti mi?» diye sordu.
« Şimdi indi,» dedi John.
Kalktık. Walcott ringe çıkıyordu. Seyirci
ler epey alkışladılar onu. İplerin arasından gd·
çip yumruklarını kavuşturdu, gülümsedi, rin
gin bir köşesine gitti önce, yumruklarını salla
yarak seyircileri selamladı, sonra öteki köşesi
ne gitti, sonra da oturdu. Seyircilerin arasın·
dan geçerken Jack de epey alkış aldı. Jack İr
landalıdır, İrlandalılar da hep alkış alırlar za
ten. Yahudiler ya da İtalyanlar kadar alkışlan
mazlaı· New York'da, ama epey alkış alırlar.
Jack ringe tırmandı, iplerin arasından geçmek
için eğildi, Walcott köşesinden kalkıp geldi,
Jack'in rahatça geçebilmesi için ipleri araladı.
Seyirciler eşsiz bir davranış olarak kabullendi
ler bunu . Walcott elini Jack'in omuzuna koy
du, bir saniye hiç kımıldamadan öylece durdu
lar.
« Demek sen de şu sevilen şampiyonlardan
biri olmak istiyorsun,» dedi Jack. «Çek şu la
net elini omuzumdan . »
« Kendine gel,» dedi Walcott,
124 KADINSIZ ERKEKLER
muydun ?»
«Bakın -» dedi hakem, bilinen sözleri tek
rarladı. Walcot t bir ara sözünü kesti hakemin.
Jack'in koluna yapıştı, «Beni böyle tutarken
vurabilir miyim?» dedi.
« Çek elini üstümden,» dedi Jack. «Film
mi çeviriyoruz burada?»
Köşelerine döndüler. Jack'in sırtından bor
nozunu aldım, Jack iplere tutunup eğildi, bir
kaç kere dizlerini büktü, ayakkabılarını reçi
neye sürdü. Gong çaldı, hemen dönüp ortaya
fırladı Jack. Walcott da yaklaştı, eldivenleriy
le tokalaştılar; Walcott ellerini indirir indir
mez, Jack Walcott'un suratına üstüste iki sol
çaktı. Jack'den iyi boksör yoktu doğnısu. WaI
C:ott peşini bırakmıyordu Jack'in, çenesini göğ
süne dayamış onu kovalıyordu ringde. Kroşe
ciydi, ellerini aşağıda tutuyordu biraz. Bütün
numarası yaklaşıp kroşe patlatmaktı. Ama ne
zaman yaklaşsa, Jack'in solu suratında patlı
yordu. Sanki kendiliğinden oluyordu bu. Jack
sol elini kaldırdı mı, yumruğu Walcott'un su
ratını buluyordu mutlaka. Üç-dört kere sağım
denedi Jack, ama Walcott'ın ya omuzunu ya da
kafasının üstünü buldu. Öteki kroşeciler gibiy
di Walcott. Sadece kroşeden korkardı. Kendi
ni iyi kolluyordu. Suratına inen sollara aldır
mıyordu bile.
Dört raund kadar sonra Walcott'ın suratı
nı kan içinde, yara bere içinde bıraktı Jack;
ama Walcott da ne zaman yaklaştıysa kroşesi-
126 KADINSIZ ERKEKLER
« Eminim . »
Binbaşı bir göz a t t ı emir erine. «Yıkılma
dığına da emin misin? »
« Yıkılmakla n e demek istediğinizi anlaya
madım. »
« Peki,» dedi binbaşı . «Üstünli.ik taslama.»
Pinin yere baktı. B inbaşı esmer yüzüne , .
sonra ellerine baktı onun . Gülümsemeden de
vam etti: « Demek sen de aslında -» binbaşı
durakladı. Pinin yere baktı. « Senin asıl iste
ğin -» Pinin yere baktı. B inbaşı, başmı sırt
çantasına dayadı yine, gülümsedi . Gerçekten
rahatlamıştı : orduda çok çapraşıktı hayat. « İyi
bir çocuksun,» dedi . « İyi bir çocuksun, Pinin.
Ama üstünlük taslama, sonra dikkat e t , bir baş
kası gelip avucunun içine almasın sen i . »
Pinin ranzanın yanında duruyordu hala.
« Korkma,» dedi binbaşı. Ellerini battani
yenin üstünde kavuşturmuştu. « Dokunmayaca
ğım sana. İstiyorsan birliğine dönebilirsin. Ama
burada emir erim nlarak kalman daha iyi.
Ölüm tehlikesi daha az burada.»
« Benden bir istediğiniz var mı, signor
maggiore? »
«Yok,» dedi binbaşı. «Git hadi, işine bak.
Çıkarken kapıyı açık bırak. »
Pinin kapıyı açık b ırakarak çıktı. Odada
şaşkın şaşkın yüıüyüp kulübenin kapısından
çıkarken, emir subayı ona baktı. Sarhoş gibiy
di Pinin, soba için odun geti rirken yürüdüğün
den çok daha başka yüıüyordu şimdi. Emir su-
136 KADINSIZ ERKEKLER
muştur herhalde.»
« Y ok canım,» dedi Joe. « Pıudie'ye gözku
lak ol, Nick . »
Karısı birşeyler fısıldadı Joe'mm kulağına,
Joe güldü.
«Niye gülüyorsun? » diye sordu Frank .
« Sak,ın söyleme, Garner,» dedi karısı. Joe
yine güldü.
«i>rudence fena değil, » dedi Joe Garner.
« B enimki de fena değil.»
« Ne biçim konuşuyorsun,» dedi Mrs. Gar
ner.
Atlar, kumlu yolda zorlanıyordu. Joe ka
ranlıkta kırbacını şaklattı .
« Hadi bakalım, deeh. Yarın işiniz daha çe
tin.»
Araba sarsıla sarsıla tepeden indiler. Çift
liğe varınca herkes indi arabadan. Mrs. Garner
kapıyı açtı, içeri gird i , elinde bir fenerle çık
tı. Carl'la Nick, arabanın arkasındaki eşyalan
indirdiler. Frank öne oturdu , ahıra götürecek
ti arabayı, atlan çözecekti Nick merdivenleıi
çıkıp mutfak kapısını açtı. M rs . Garner ocakta
ateş yakıyordu. Odunlara gaz döküyordu, dö
nüp baktı.
« Hoşça kalın, Mrs. Garner,» dedi Nick.
«Beni de aldığınız için teşekkürler. »
« B ir şey değil, Nickie.»
« Çok eğlendim . »
« Seninle olmak hoşumuza gidiyor. Yemeğe
kalmaz mısın?»
KADINSIZ ERKEKLER 141
«Ayakkabılarını ne yaptın?»
«Gamer'ların arabasında bıraktım.»
«Mutfağa gel hadi.»
Elinde fenerle öne düştü babası . Buz kutu
sunun önünde durup kapağını kaldırdı. Nick
mutfağa gitti. B abası b i r parça soğuk p iliç koy
du taba_ğa, bir sJirahi de süt getirip masaya,
Nick'in önüne bıraktı. Feneri de m asaya bı
raktı.
« Biraz da çörek var,» dedi . «Yeter mi ? �,
«Çok b ile.»
Muşambayla örtülü masa başındaki iskeı:rı
leye oturdu babası. Gölgesi kocaman vunıyor
du mutfağın duvarına.
« Maçı kim kazandı? »
« Petoskey. 5 3 . »
-
meye. »
« Kimseyi görmedin mi ?»
« Arkadaşını gördüm , Pıudie'yi. »
« Neredeydi ? »
«Komdaydı , Frank Washburn'la. Onlara
rasladım. Keyifleri yerindeydi doğrusu .»
Nick'e bakmıyordu b abası .
« Ne yapıyorlard ı ? »
« 0 kadar kalamadım yanlarında. »
« Söylesene, ne yapıyorlardı ? »
« Bilmem,» dedi babas ı . « Seslerini duydum
sadece. »
<< Onlar olduğunu nereden anladı n ? »
« Gördüm.»
« Hani görn1em iş t i n ? »
« Yok yok, gördüm tabii.»
« Ki m vardı yanında?» diye sordu Nick .
« Frank Washburn . »
« İ kisi de . . . İkisi de . . . »
« Evet ? »
« Mutlu muydu?»
«Galiba. »
Babası masadan kalkıp mutfak kapısından
çıktı. Döndüğünde, Nick tabağına bakmaktay
dı. Ağlamıştı.
« Daha ister misin ? » Çörek kesmek i ç in
bıçağı aldı babası.
« İstemem,» dedi Nick.
« Biraz daha yesen ? »
·
« İstemem. »
Babası masayı topladı.
144 KADINSIZ ERKEKLER
kerlerin .
Lit salon kompartımanında, duvardaki üç
yatağı çekip açm ı ş tı memur, hazırlamı ş t ı . Ge-
KADINSIZ ERKEKLER 147
di kıza.
Kız içkileri getirdi, köylü schnapps'ı içti.
Pencereden dışanya baktı. Zangoç onu seyre
d iyord u. J ohn başını masaya dayamıştı. Uyu
yordu.
Hancı içeri girip masaya gitti. Kendi leh
çeleriyle konuştu, zangoç cevap verdi. Köylü
pencereden bakıyo rdu Hancı odadan çıktı.
.
« Peki ?»
«Lehçemizi anlıyor musunuz? » diye sordu
hancı .
« Hayır.»
«Ne olmuş ?» diye sordu John.
«Kasabaya gelirken mezara toprak atan
köylüy.ü gördük ya, onu anlatacak.»
« Benim bir şey anladığım yok zaten, » dedi
John. « Çok hızlı konuşuyorlar.»
«Bu köyl ü,» dedi hancı, «bugün kansını
getirdi, gömülmek için. Kasını ayında ölmiiş.»
« Aralık'ta,» dedi zangoç.
« Farketmcz. Aralık'ta ölmilş. Muhtarlığa
bildirmiş.»
« On sekiz Aralık'ta,» dedi zangoç.
« Neyse, karlar eriyinceye kadar zaten ge
tiremezdi kansını.»
« Paznaun'un öteki yamacında oturuyor,»
dedi zangoç. «Ama bu kiliseye bağlı. »
« Getiremez miydi kansını?» diye sordum.
« Getiremezdi. Ancak karlar eridikten son
ra kayakla gelebilir buraya·. Bugün getirdi, gö
mülmesi için, papaz da kadının yüzüne bakın
ca onu gömmek istemedi. Sen anlat,» dedi zan
goca. «Almanca konuş, lehçemizi anlamıyorlar.»
« Papazın hali ömürdü,» ded i zangoç. « Muh
tarlığa verilen belgede kalpten ölmüş yazılıy
dı. Kalbi olduğunu burada biliyorduk zaten.
Kilisede arasıra bayılırdı. Uzun zamandır gel
miyordu. Dağı tırmanacak kadar gücü yoktu .
Papaz onun yüzünü açtıktan sonra, 'Karın çok
KADINSIZ ERKEKLER 159
acı çekti mi?' diye sordu Olz'a. 'Hayır,' dedi
Olz. ' Eve geldiğimde yatakta ölü yatıyordu.'
« Papaz yine baktı kadına. Durumunu pek
beğenmedi .
«'Nasıl oldu da böyle oldu yüzü ?'
« ' B ilmiyorum,' dedi Olz.
« 'Düşün bakalım ,' dedi papaz, battaniyeyi
kadı nın yüzüne örtti.i yine. Olz bir şey söyle
medi. Papaz ona b ak t ı . Olz papaza baktı. 'Bil
mek istiyor musun ? '
«'Mutlaka,' dedi papaz.»
« Burası güzel işte, )) dedi hancı . «Dinleyin
bakın. Devam et, Franz.»
«'Ölünce,' dedi Olz, ' muhtarlığa bildirdim,
ölüsünü de kilere kaldırıp koca bir odunun üs
tüne yatırdı m . Koca odunu kullanmaya sıra
gelince kaskatı kesilmişti ölüsü, kaldırıp du
vara dayadım. Ağzı açıkt ı , geceleri odunu kes
mek için kilere gidince, feneri ağzına asardım .'
« ' N iye b öyle yaptın ? ' diye sordu papaz .
.:'Bilmem,' dedi Olz.
«' Çok m u yaptın ? »
« ' Ne zaman kilere gitsem geceleri, öyle
yapardım.'
« 'Doğru deği l , ' dedi papaz. ' Karını sever
miydin?'
« 'Ja, severdim,' ded i Olz. ' Pekala sever•
diın.'»
«An ladınız mı?» d iye sordu hancı. « Karı
sına ne yaptığını anladınız m ı ? »
« Duydum .»
160 KADINSIZ ERKEKLER
ekşitir. )
2. Asker - Şu palavracı !
1 . Asker - Bilmem artık orasını. B ugün
keyfi yerindeydi.
2. Asker - Niye inmedi çamuhtan ?
-- 1 . Asker -
İ nmek istemedi çaımıhtan.
Canı istemedi .
2. Asker - Çarmıhtan inmek istemeyen
birini göstersene bana.
1. Asker - Hadi be sen de, senin bir şey
den çaktığın yok. George'a sor. İnmek istedi
mi çarmıhtan, George?
Şarapçı - Bakın, beyler, ben orada yok·
tum. Beni il gi len d i ren bir şey değil bu.
170 KADINSIZ ERKEKLER
Bombokum b u gece.
2. Asker Çoktandır buradasın.
-
ğil . Bombokum.
2. Asker Çoktandır buradasın. O yüz
-
den.
PERDE
KÖTÜ HİKAYE
pacaksınız ?»
« Bir gazetede çalışırım.»
« Chicago'da mı?»
<c Belki .»
« Şu Brisbane'in yazdıklarını okuyor musu
nuz? Karım, yazı1annı kesip kesip yolluyor ba
na .»
« Okuyorum tabii.»
«Tanışır mısınız?»
«Hayır, ama gördüm onu.»
« Tanışmak isterdim o herifle. İyi bi r ya
?:ar. Kanın 1nşilizc�den anlamaz, ama ben ora·
1 86 KADINSIZ ERKEKLER
SON
İÇİNDEKİLER
Yenilmeyen . . . . 5
Bir Başka Ülkede . . 52
Beyaz Fillere .Benzeyen Tepeler 60
Katiller . . . . . . 67
Che Ti Dice La Patria? . 81
Elli Bin Papel 96
Basit Bir Soruşturma . 132
On Kızılderili . . . 137
Birine Bir Kanarya 145
Bir Alp Şiiri . . . 152
Bir Kovalamaca Yarışı 161
Bugün Cuma . . 168
Kötü Hikaye . . 174
Uzanmış Yatarken 177