Professional Documents
Culture Documents
Ai̇le Ombudsmanliği Hakkinda
Ai̇le Ombudsmanliği Hakkinda
Mehlika AYTAÇ
UHDİGM Tetkik Hâkimi
I. Giriş
Türkiye’de kamu denetçiliği (ombudsmanlık) kurumu oluşturulması
çalışmaları sürerken, Avrupa Konseyince, üye ülkeleri, belirlenmiş standartlara
uygun olarak aile hukuku alanında ombudsmanlığın geliştirilmesi veya mevcut
değilse kurulmasını teşvik etmek amacıyla kabul edilen No.R (98) 1 sayılı
Ailede Arabuluculuğa İlişkin Tavsiye Kararı’nın Türk aile hukukunda olabilecek
etki ve sonuçları yönünden incelenmesinde yarar görülmüştür. Bu nedenle “aile
arabuluculuğu” kavramının tanım ve tarihsel gelişim sürecine değinilmiş ve
daha sonra tavsiye kararının nitelik ve amaçları açıklanmıştır.
II. Aile ombudsmanlığının gelişimi
Son yıllarda küreselleşme süreciyle birlikte, ülkelerde meydana gelen
hızlı sosyal değişimin evlenme oranlarının düşmesine ve boşanma
oranlarının artmasına yol açtığı bir gerçektir. Evliliğe yaklaşımda yeni
eğilim, genç insanların yasal evliliği bir arada yaşama anlaşmasına yol açan
birlikteliğin meşru şekli olarak algıladıkları, mümkün olduğunca evliliği
geciktirdikleri veya hiç evlenmediklerini göstermektedir. Örneğin, Viyana’da
1996 tarihinde mevcut boşanma trendi dikkate alınarak yapılan bir araştırma
sonucunda Avrupa’daki evliliklerin % 85’inin 2000 yılında boşanmayla sona
erebileceği olasılığı ortaya çıkmıştır.(1)
Bununla birlikte, ailenin toplumun kalbi olduğu ve çocukların yetişmesi
için en iyi ortamı oluşturduğu hâlen çok geniş çevrede kabul gören bir inançtır.
Bunun için bozulan aile ilişkileri doğal olarak asla göz ardı edilemez.
Ailevî uyuşmazlıklar, diğer hukukî nitelikli ihtilâflardan farklı
olarak, duygusal, abartılmaya elverişli ve yoğun kişisel ilişkileri içerir.
Ayrılık veya boşanma davası sırasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar taraflar
arasındaki anlaşmazlığın gerçek niteliğini gizler ve bu, en çok genellikle
anlaşmazlıkta yer almayan diğer aile üyelerini özellikle çocukları etkiler.
Boşanma, yansımaları daha sonra uzun yıllar süren bir süreç olarak
nitelenmiştir. Boşanmanın sonuçlarının çocuklar üzerinde etkileri
yönünden yapılan araştırmalarda(2) boşanan eşlerin çocuklarının genellikle
maddî sıkıntı içinde yaşadıkları, davranış problemlerine sahip, depresif
belirtiler gösterdikleri, okulda düşük performans gösterdikleri veya okulu
terk ettikleri, ilk yetişkinlik çağında, yüksek oranda sigara ve içki
kullandıkları sonucuna varılmıştır. Bu sonuçlarda, kuşkusuz aile yapısında
çok yönlü değişim, çocuğun velâyet hakkına sahip olmayan ebeveyni ile
temas kaybı ve ana-babasının ayrılmasının yarattığı kızgınlık ve
umutsuzluk duygularının üstesinden gelebilecek motivasyonların
bulunmaması gibi faktörler etkili olmaktadır.
Arabulucu;
Bu yüzden sosyal bir olgu olan boşanmanın özellikle daha zayıf konumdaki
çocuk ve anne için artık bir ceza olmaktan çıkarılarak yeni toplumsal destekler
sağlanması sadece dava ve sonucun adaleti için değil ayrıca çağdaş sosyal
hedeflere ulaşmak için de gerekli kabul edilmektedir. Ailede arabuluculuk
sistemi, bu yönden bir başlangıç oluşturacaktır.