Professional Documents
Culture Documents
epos
EPOS YAYINLARl-2
lnceleme-1
Remzi Demir
Osmanlılarda Bilimsel Düşüncenin Yapısı
Yayıma Hazırlayan
M. Serdar Kayaoğlu
Düzelti:
Cem Kaan Gürbüz
Kapak Görseli
Seyyid Lokman, 1581
(Takiyüddin ve Arlcadaş/arının rasathane ,·alışması)
Baskı ve Cilt:
Sözkesen Matbaası (0.312) 395 21 10,Ankara
İvedik OSB 1518. Sk. Mat-Sit iş Merkezi No: 2/40
Yenimahalle, Ankara
EPOS YAYINLARI
GMK Bulvan 60/20 (06570) Maltepe-Ankara,
Tel.Fax: (0.312) 232 14 7Cl 2299821
-
eposkitap@eposyayinlari.com
www.eposyayinlari.com
Osmanlılarda
Bilimsel Düşüncenin Yapısı
Remzi Demir
epos
iÇiNDEKiLER
• • •
Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
1. Osmanlılar'da Bilimsel Çalışmaların
Dayandığı Kuramsal Çerçeve . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9
Aristoteles Kuramı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12
Batlamyus Kuramı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12
Galenos Kuramı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13
A. Ari.çtoteles Mantığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18
B. Sınırlı Gözlem ve Deney . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18
C. Kur' an-ı Kerim'e Bakma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33
C . idari Etmen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 72
•
D. iktisadi Etmen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 73
Kaynakça . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 83
Giriş
BiLiMSEL ÇALIŞMALARIN
�
1 Burada ' ' Filozof' sözcüğü y erine, ' 'D üşün ür'' sözcüğü kullanılm ıştır;
ç ünkü Osmanlılar, fels efenin g el i şim s ürecini etki l ey en v e biçiml en di
ren bir filozof y et i ştirem em i şl er v e özg ün bir fel s efi sistem kuramam ış
lardır; muhtem el en Katib Ç el ebi bir istisnadır; ancak onun fel s efi gör üş
leri üzerin de ci ddi bir araştırma yapılmadı ğı için, şim dilik bu yargının
do ğru oldu ğu varsayılacaktır.
il
12 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
Aristoteles Kuramı
Ar istoteles'e gör e, Evr en, Ulvi (Y üksek) ve Sufi! (Alçak) olmak
üzer e iki bö lümden oluşur . Ulvi Evren ' in (Y üksek Evren) üyele
r i olan Felekler ve bu Felekler tar afından taşınan yıldızlar ve ge
zegenler -içten dışa doğr u, Ay, Mer kür , Venüs, Güneş, Mar s , J u
piter ve Satürn- esir den , Sufi! Evr en ' in (Alçak Evr en) üyeler i
olan Madenler , Bitkiler ve Hayvanlar -ve bu ar ada düşünen bir
•
hayvan olan insanlar - ise aşağıdan yukar ıya doğr u Topr ak , Su,
Hava ve Ateş'ten oluşur . Evr en kür eseldir ve mer kezinde Dünya
bulunur . Gö kyüzünde gö zlemlenen günlük ve yıllık değişimler ,
Yer 'in değil, Felekler ' in devinimler inden kaynaklanır . Ulvi Ev
r en' deki har eketler dair esel , Sufi! Evr en' deki har eketler ise doğ
r usaldır .
Batlamyus Kuramı
Batlamyus, Aristoteles' in Evr en Kur amı 'nı benimser ; ancak ge
zegenler in düzensiz devinimler ini ve ö zellikle de Yer 'e gör e
BİLİMSEL ÇALIŞMALARIN DAYANDIÖI KURAMSAL ÇERÇEVE 13
Galenos Kuramı
Yine temelde Aristoteles' in ve Aristoteles ö ncesinde ve sonrasın
da yaşamış olan hekimlerin biçimlendiııııiş oldukları bu kuram,
İ nsan ' ın Kan , Balgam, Sarı Safra ve Kara Safra olmak üz ere dö rt
sıvının muhtelif ö lçülerde karışımından oluştuğunu savunur. Bu
na gö re, sağlık, bu sıvılar arasında kurulmuş olan bir denge duru
mu, hastalık ise bu sıvılar arasında kurulmuş olan bir dengesiz lik
durumudur; tedavi için, dinlenme, ilaç, lavman (kalın bağırsağın
anüs yoluyla yıkanması) vs. gibi yö ntemler uygulanarak yeniden
denge durumuna ulaşmak gerekir.
Yukarıda yapmış olduğum bir uyarıyı burada yinelemek isti
yorum: Elbette bunların dışında da bilimsel kuramlar vardır; an
cak bütün doğayı kuşatıcı olması bakımından en ö nemli olanları
bunlardır.
Burada yeri gelmişken, O smanlı bilginlerinin de sıkı sıkıya
bağlı kaldıkları antroposentriz me, yani insan merkez ci bakışa
14 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
2 ' 'İ s lam Uygarlığı'' ve ''Osman lı Uygarl ığı'' t eriml eri n de y er a lan ''Uygar
lık'' sözc üğ ü, h em İ s lam ve h em de Osmanlı için k ullanı ldığın dan, ok u
y uc uda bir s ıkıntı yaratabilir; evet , b un ların ikisi de bir ''Uygarlık''tır; an-
• •
H a disler ' den naki ller yoluyla, Akli ilimler ise, Mat ematik, Astronomi,
Fizik, Kimya ve Biyolo ji gibi akı l yoluy la g eli ştiri len ilim ler dir.
16 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENiN YAPISI
4 Malum olduğu üzere, bilgi aktarım ı n da en ön emli yollar dan birisi ç evi
ridir; ancak bugün de aynı ilgisizli ğin v e duyarsızl ı ğın sürdü ğü v e ç evi
ri etkinl i ğinin yönünü v e kapsamın ı, g en ellikle yayın evlerinin ticari kay
gıların ın belirl edi ği görülmekt edi r.
B u kon uda , dev l etin v e devl et k urumlar ın ın da y eterli gayreti göster
mi ş ol dukları söy l en em ez . Ancak 2000'li yıllara k a dar Türkiye Bilims el
v e Teknik Araşt ıı ıııa K urum u' n un (TÜB İ TAK ) y eni bir çı ğır açtı ğın ı be
lirtm eden g eçmek haksızlık olacaktır; bu k urum un yay ımlamış ol duğu
bilimsel es erl ere duy ulan ilginin büyüklüğü çok şa şırtıc ı dır v e sosyolo
jik bir araştıı ıııanın konus u olacak kadar çarpıcı dır.
BİLİMSEL ÇALIŞMALARIN DAYANDIÔI KURAMSAL ÇERÇEVE 17
••
5 Daha ayrıntılı bilgi için bkz . , A . A dnan A dıvar, o�·manlı Türklerinde İlim,
•
Dördüncü Baskı, Remzi Kitabev i , Istanbul 1982, s .3 1 - 40; A dıvar ' ı n , Bi-
zanslı tarihç i l erden Kritovulos'un es erin den aktardı ğına göre, Fatih Sul
tan M ehm ed, Aristotel esçi v e Stoacı ö ğretileri , daha yakın dan tanımak
için, bu konuları iyi bi l en uzmanları öğretm en olarak yan ına almıştır;
bkz . , a.g .e . , s .32.
6 T ürkl erin, Batı bilim v e teknolojisini akta ı ııı akta, Ruslar v e Ja ponlar gi bi
di ğer Doğulu mill etler ölçüs ün de başa rılı olamayı şlarının n eden l erini
ıs OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
izin veııııez . Ondeyiden uzak durulur; çünkü her şey Tann 'nın is-
temine uygun bir biçimde gerçekleştiği için, bugün ve burada
böyle olan, yarın ve şurada şöyle olabilir; yasadan uzak durulur;
çünkü matematiksel bir gösterimle sunulabilen yasa, Tann 'nın is
temini ve gücünü sınırlar.
Bu yüzden, Gazzali'nin meşhur ateş-pamuk örneğinde , ateş
ile pamuğun ilişkisi zorunlu bir ilişki değildir; yani günlük göz
lemler ve deneyler, her ne kadar, ateşin pamuğa teması neticesin
de pamuğun yandığını gösterse de, buradan kalkılarak, aynı ko
şullar altında ve her zaman-mekanda ateşin pamuğu yakacağı bi
çiminde bir genelleme yapmak, Doğa'ya ve doğal oluşumlara
mutlak bir bağımsızlık yüklemek olur; oysa Yaratılanlar, asla ve
asla Yaratan'dan bağımsız değillerdir; hem var oluş biçimleri ve
hem de birbirleriyle olan ilişkileri Yaratan tarafından önceden
belirlenmiştir; dolayısıyla tanrısal müdahale, gözlem ve deneye
dayanılarak yapılan genellemelerden farklı bir biçimde tecelli
••
veya n edenl er, Niçin -Sonuç B a ğlantıs ı ' n da ise, bir olg un un ol uşumunu
sağladı ğına inanılan niçin veya niçinl er aranır; kısacas ı ilk yöntem de,
doğa -içinde kalınırken, ikinci yöntemde do ğa -dı şına çıkılır; dolayısıyla
burada Osmanlı düşün ürl erinin Aristot el es 'in Niçi n 'i arayan t el eolojik
fizik anlay ı şını da dı şlayan bir yaklaşım s ergi ledikl eri görül ür.
20
.. ..
miştir; hatta gelişerek, Madenler Alemi ' nden Bitkiler Alemi ' ne gir-
meye yaklaşmıştır ve bitkiler içinde bu niteliklere sahip olan huriııa
ağacıdır ki kendisinde duyum ve iradi hareket belirtileri açıkta ve or
tadadır. Mesela huıIııa ağacından bazıları eril ve bazıları ise dişildir;
eril olan , dişil olana doğru yönelmeye ve dönmeye amadedir ve
erilden , tohum ve nutfe gibi bir nesne dişile ulaşmayınca, dişil se
mer ve meyve veıiııez; hatta bazı çiftçilerden aktarılmıştır ki huııııa
ağaçlarından bazıları , sadece kendilerine benzeyen huı ıııa ağaçlarına
yönelir ve sadece onlardan tohum aldıklarında meyve verirler ve bu
aşk belirtisidir ki hayvanlarda duyulmuş ve görülmüştür; ve huı ıııa
ağacının başında ak bir nesne vardır; ona ''Ceman'' derler; hayvan
ların yüreğine benzer ki doğal ısısının kaynağıdır ve bir yara alsa ve
ya suda boğulsa, huııııa ağacı helak olur ve Hadis-i Nebevi' de gel
miştir ki ''Akrabanız olan hurmaya saygı gösterin ; çünkü o ,
•
11
Veya şakk; cinler topluluğunda bulunan yarı-insan biçimindeki efsane
vi varlık.
24 OSMANLILARDA BiLiMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
------ - ---- -
- --
- -- - - - - - · - - · - ----·--·- -----------· ---
bari d-rat bdır ve hayyizi havanın tahtında dır; zira eskll -i m uzafdır. Dör
düncüsü türa bdır ki blirid-yabi s dir ve hayyizi cüml enin tahtında dır; zira
eskll-i m utlakdır; siklet esfel olmak iktiza eder.
Ve mürekkeb dahi iki kısım dır; zira hali deği l dir k i feyz olan suret -i
mürekk ebin t erkibini hayli zaman hıfz etm eğe kadir ola ya olmaya; ol
mayana mürekk ebat- ı gayr-ı tam m e derl er, asar-ı ' ulviyye gi bi , 'ani s el e
ve s ehab ve saki' ve onlann misali g i bi . Terkibini hayli zaman hıfz et
m eğe kadir olana mürekk ebat-ı tamme derler ve ol -dahi üç cinsdir: biri
ma' den , biri n ebat, biri hay van. B unlara m evalld-i s elas e derl er; n it e
kim mürur etdi . Ve cins-i hayvanın n ev'-i i n san ı efdali ve eşrefıdir. Pes
m erati b- i t efazül dört olur: ma den ve n ebat ve hay van ve insan ve h er
cinsin en va'ında dahi t efazül var dı r, ya'nl bazı en va ' - ı cins ba zı ahardan
efdal dir ve h er cinsin efdal -i en va ' ı fevkinde olan cinsin edna-yı en
va' ına karlb ol ub eks er ha vass ve I evazımında müşarik ol ur.
Ol ma 'deniyyat içinde m ercan dedikl eri c evh erdir; eğerçi ma' de
niyyatdandır amma fi'l-cüm l e n eş v u n ema asarı onda müşah eddir, hat
ta karlb olmuşdur ki makam-ı ma' deniyyat dan t erakki edi b ufuk -ı
'al em-i n ebat- ı namly e dah il ola ve n ebatat içinde bu hal i l e m uttasıf
olan diraht-ı h uı ıııa dır ki asar-ı hiss u harek et-i iradi onda zahir u p ey da
dır. M es ela diraht -ı h uı ıııadan ba zı n er ve bazı ma dedir ve n er, made ca
n i bi n e mail ve m unsarif olma ğa ama dedir ve n erden tohum ve n utfe gi
bi bir n es n e madey e vası l olmayınca made s em er u m ey vey e hamil ol
maz, hatta baz ı erba b- ı fılahatdan menku l dür k i diraht-ı h uı ıııa dan baz ı
vardır bi - 'aynihi bir h uı ıııaya mail ol ub ondan toh um vasıl olmağa bar
ver olması münhasırdır ve bu asar-ı ' aşk dır k i hay vanatda şayi' ve m eş
hu ddur ve diraht-ı h uııııanın başında ak bir n esn e vardır, ona c eman der
l er; hay vanatın yüreği m esabesin dedir ki m en ba '-ı hararet-i garlziyy esi
dir ve ona bir zahm y etişse ya s uda gark olsa fi' I-hal diraht-ı h uı ıııa h e
lak ol ur ve hadls -i n ebevide ' ala-ka' ilihi efdalü's-sala vat vari d olmuş
dur k i 'Ekrimu ' am m et eküm en -nahl e fe-inneha h ulikat min bakıyy eti
A
tini A dem ' h emana bu manaya iş iir et dir ve bu m ertebe 'al em-i n ebatın
nihay eti ve ufuk -ı 'al em -i hay vanın hi day et i dir ve bun dan ya'nl ufuk -ı
n ebat dan efdal 'al em -i hay vanatdır ve onun ednası isfencat dedi k l eri dir
•
ki bir ak n esn edir, deryada ol ur. ink ı baz u inbisat-ı iradi eder ve ondan
y ukarı hayvanat-ı müt evelli dedir k i sayf eyyamında s ular irkindisinde
t evalü d u z evac etm eden müc erred hararet-i fas ı ve ufun et -i tin den ha
yat bulub harek et-i iradi eder ve havass -ı zahire i l e m uttasıf o l ub tal eb
i gıda da s eri' harekat eyl er ve onl a nn em sali k eyk ve s up uş yani pire ve
bit dedikl eri ufuk -ı 'al em-i insanın ednas ı dır, şol ta vaif g i bi ki etraf- ı
26 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
Çağ Islam Dünyası ' nda ve 1575 yılında Istanbul 'da çok gelişmiş
rasathaneler kurulmuş ve buralarda yapılan gözlemler sonucun
da,
14 Muhammed i bn E bi Bekr e l Ma r aşi Tertfb el- ' Ulum, Yayıma H azı rla
- ' ,
likte diğer gezegenler ve yıldızlar Güneş ' in çevresinde, Ay ise Yer ' in
çevresinde dairesel yörüngeler üzerinde dolanmaktadır.
30 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENiN YAPISI
felek çarkı her ne tahmin ile dönerse dönsün, Alem'in bütün bölüm-
leriyle sonradan yaratıldığını (Hudfis) yadsımaya imkan olmadığına
ve Yüce Yaratıcı'nın bir eseri olmasının dışında başka bir yol bulun
madığına inanmanın ve güvenmenin dinin gereklerinden olduğu bu
kitabın metninde anlatıldı ve açıklandı."18
-- -
- --------------- ---- --- ----
devreden gerek Güneş olsun ve gerekse Yer olsu n , iki durumda da
hi günlük hareketin miktarı birdir. Şu kadar ki Güneş 'in bir günlük
dolanımı denilecek yerde, Güneş'in etrafında Yer'in bir günlük do
lanımı denilmesi lazım gelip, gerçek durum malum olduktan sonra,
böyle bazı ibarelerin değiştirilmesiyle, ibareler arasındaki ihtilafın
düzeltilmesi kolay bir şey olduğundan, yukarıda görülen zic20 ve
takvim meselelerinin yeni astronomi hükümlerine zıt düşmeyeceği
açık bir şeydir."2 1
20
Ortaçağ İslam Dünyası'nda ve Osmanlı Dünyası'nda, teorik ve pratik
astronomiyi bütün yönleriyle tanıtan ve bir rasathanede yapılmış Ay, Gü
neş ve gezegen gözlemlerinin sonuçlarını, tablolar halinde veren eserle
re zic deniliyordu .
21
Ahmed Cevdet Paşa, Takvlmü 'l-Edvar (Takvimler), Yayıma Hazırlayan
lar: Remzi Demir ve Yavuz Unat, Gündoğan Yayınlan, Ankara 1 996 ,
s .86-88.
BİLİMSEL ÇALIŞMALARIN DAYANDIÔI KURAMSAL ÇERÇEVE 33
ler 'in öğr etilmesi ve ür etilmesi için r esmi bir kur um kuııııamış
lardır . Matematiksel bilimler ile fiziksel bilimler in , toplum içer i
sinde yeter ince benimsenmemesinin en önemli nedenler inden bi
r isi bu olgu olmalıdır .
•
nun öğr etimine ağır lık ver ilmiştir ; buna kar şın Akli Ilimler 'den
mantık ve ar itmetik ilimler inin, sadece Nakli İ limler ' in ger ektir
diği ölçüde öğr etildiği anlaşılmaktadır .
Osmanlı aydınlar ı ger ek eğitimde ve ger ekse ar aştıı ıııada ''El-
••
sine-i Selô.se'' [Uç Dil] olar ak adlandır ılan Ar apça, Far sça ve
Tür kçe diller ini kullanmışlar dır; ancak ilmi eser ler de Ar apça'nın
ve edebi eser ler de ise Far sça'nın ağır lıkta olduğu gör ül mektedir .
Medr eseler de, Ar apça'nın sar f (söz-çekimi) ve nahiv (söz-di
zimi) ilimler iyle bir likte öğretilmesinin iki önemli nedeni bulun
maktadır :
•
2. Tefsir, hadis, fıkıh ve kelam gibi Nakli Ilimler ' i öğreten temel
başvuru eserlerinin Arapça olması.
Akli Ilimler 'in diline gelince, far klı bir dur umla kar şılaşıl makta-
dır. Genellikle, yüksek düzeydeki ilmi eser ler in Ar apça, alçak
36 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
Bab-ı 'Ali Tercüme Odası 'nda, Namık Kemal 'e Fransızca dersle-
ri verdiği için ''Kemal'in Hocası'' olarak tanınan gazeteci Meh
22
med MansOr, meşhur İ skenderiye Kütüphanesi'ni Müslümanla
n n yakmadığını kanıtlamak amacıyla Batılı kaynaklardan yararla
narak yazdığı İskenderiye Kütübhanesi ( İ stanbul 1 882) adlı ese
23
rinde , bu konuya da değinmekte ve bir ülkede, bilimlerin ana-
22 Daha ayrıntılı bilgi için bkz . , Hilmi Ziya Ülken, Türkiye 'de Çağdaş
Dü�·ünc·e Tarihi, Uçüncü Baskı , Ulken Yayınları, Istanbul 1 992 , s.60.
• • • • •
''Her iki taraf, yani halk ve seçkinler uzun müddet cehalet denizine
gark olmuş durumdayken , bundan takriben yüz elli sene önce, her
nasılsa eski ve terk edilmiş dillerde yazılmış olan çeşitli kitapların
konuşulan dillere tercümesiyle beraber, ilimlerin ve fenlerin de her
milletin kendi dilinde talim ve tedrisine başlanmış olduğu için, ilim
ve marifet tahsili isteği derhal bütün halka sirayet etmiş ve bu cihet
le ilimler ve fenler az zaman zarfında Avrupa'nın her tarafına yayıl
mıştır. O sırada yetişen edipler ve filozoflar bugün bile Avrupalıla
rın muallimleri mevkiinde olup ilimlerin ve fenlerin konuşulan dil
lere nakledilmesi de bugünkü medeniyetin doğuş tarihi sayılsa ge
rektir."25
24 Mehmed Mansur, s .9 8 .
25 Mehmed Mansur, s . 1 00 .
38 OSMANLILARDA BiLiMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
ça gibi gayet geniş bir dilde ilim tahsil ettikleri halde, l bn Sina,
•
KURAMSAL ÇERÇEVE'NIN
w
landın labilir. Her ikisi de temelde Yar atılan-Yar atan ilişkisi ' ni te-
mele alıyordu; ancak Şer iat, Yar atılanlar ile Yaratan' ı ayn varlık
alanlar ı olarak gör ürken, Tasavvuf, yani Yeni Platoncu Felse
fe 'nin İ slami versiyonu, Yar atılanlar ile Yaratanı aynı var lık alanı
olarak gör üyor du .
''Akıl-Nakil Çatışması'' veya ''Bilim-Din Çatışması'', Osman
lı bilim anlayışının biçimlenmesinde oldukça etkili olmuştur ; an
cak bu çatışmanın nedenler i ve sonuçlar ını tar tışmaya geçmeden
önce, Osmanlı ilim anlayışını biraz daha ayrıntılı bir biçimde ta
nıtmak gerekecektir .
Osmanlı alimler i , her tür lü bilgi ör üntüsünü ilim olar ak adlan
dıı ıııışlar ve ilimler i genel olar ak,
•
1 . Akli i l i m ler
2. Nakli i l imler
2. Şeri ilimler
•
1 . Matematik
2. Fizik
3 . Metafizik
1 . Ahlak
2. Ev Yönetimi (İktisat)
3 . Kent Yönetimi (Siyaset)
1 . Aritmetik
2. Geometri
3 . Astronomi ve
4 . Müzik
1. Tefsir
2. Hadis
3. Fıkıh
4 . Kelam
na ve lbn Rüşd büyük bir gayret sarf etmiş , ancak bütün bunlara
karşın, Müslümanlar'ın çoğunun benimseyebilecekleri bir sistem
oluşturulamamıştır.
Yahudi , Hıristiyan ve Müslüman tarihleri incelendiğinde gö
rülmektedir ki, bilim ile din arasında muhtemel dört ilişki biçimi
mevcuttur.
1 . Uzlaşma
2. Ayrışma
3 . Dinin bilimi bastıı ıııası
4 . Bilimin dini bastıııııası
hi açısından çok parlak çağlar dır ; özellikle 16. yüzyılda bilim ala
nında çok önemli atılımlar ın gerçekleştir ildiği ve çok büyük ge
lişmeler in yaşandığı görülmektedir ; öyle ki bunlar dan bazılar ı
Batı bilimi üzer inde de etkili olmuş olabilir . 1 Bununla bir likte bu
dönemde de geleneksel dinin bilimi bastıı ıııası yaklaşımının ko
runduğu anlaşılmaktadır ; mesela 1 6. yüzyılın önde gelen düşü
nür ler inden Bir givi Mehmed Efendi ( 1 523- 1 57 3), bazı konular da
İ mam Gazzali'yi bile eleştir en İ bn Teymiyye'nin etkisiyle , akli
ilimler i , ''bid'at'', yani dine sonr adan sokulmuş bir kurum olar ak
göı ıııüş ve bir ikisi istisna diğer ler iyle uğr aşılmasını yasaklamış
tır ; işte 17 . yüzyılın bir inci yar ısında Katib Çelebi 'nin şiddetle
eleştir diği Kadızade Mehmed Efendi ile onun oluştur duğu Kadı
zadeliler Har eketi' ne mensup olan diğer vaizler , Birgivi Mehmed
Efendi 'nin gör üşler ini benimsemiş ve dönem dönem ortaya çı
kan bilim kar şıtlığının güçlenmesinde önemli bir r ol oynamışlar
dır .
•
Olanın Seçilmesinde Doğr uluğun Olçüsü , 1 656] adlı eser inin gi-
•
mak konusunda çok ser t davr andılar ; hatta Hazr et-i Omer , Mısır
•
2 A ' raf, 1 85 .
46 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
6 Geometri .
türleri vardır.
KURAMSAL ÇERÇEVENİN KURULUŞUNDAKİ ETMENLER 47
Bir kimse, boyu ve eni yüz zira olmak üzere , bir tarlayı başkasına
satıp, teslim edeceği zaman, boyu ve eni ellişer zira iki tarla verdi.
Aralarında uyuşmazlık çıkıp, bir kadıya vardılar ki hendese bilmez
di. Hakkı budur diye hükmeyledi . Sonra bir hendese bilen kadı bu
lup dinlettiler; yarım hakkıdır dedi. Doğrusu da budur. Bunların as
lını bilmek isteyen riyaziyat8 göııııeye heves eyleye.
8 Matematik.
9 Yasin 39.
1 0 Astronomi .
48 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
Sor ulardan bir i budur: Güneş' in Batı ' dan doğması heyet ka
idesine 1 2 uygulanır mı?
Bir i de, altı ay gündüz ve altı ay gece olan yerlerde, beş vakit
namaz nice kılınır ve oruç nice tutulur?
Biri de Mekke-i Mükerreme'den başka yerde, dör t yön kıble
olur mu?
Öyle ise istidatlı kimseler e ma 'kfilat 1 3 ve r iyaziyat öğr enme
ye çalışmak ger ek . Ta ki nazar yolunda zan ve şüphe sahibi,
çok vehimli ve çok şüpheli olmasın ." 1 4
''Madde-i Ula
Müftl-yi mühendis ile gayr-ı mühendis fetvasıdır.
Bir kimesne tfili ve 'arzı ve ' u mkı 4 zira' bir bi'r hafr itmeğe aheri 8
akçeye isticar idüb, ol dahi tfili ve ' arzı ve ' u mkı 2 zira' bir bi 'r hafr ey
ledi. Dört akçe istedi. Fetva itdirdiler. Hendese bilmez müft! ''Dört akçe
hakkıdır'' ded i . Müftl-yi mühendis ''Hakkı bir akçedir'' diyu fetva vird i .
Hakk dahi budur; zira iki zira' bi'rin sumunudur.
Madde-i Saniye
Kadı-yı mühendis ile gayr-ı mühendis hükmüdür.
Bir kimesne tfili ve ' arzı 1 00 zira' olmak üzere bir tarlayı il.here bey'
eyleyüb teslim mahallinde tfili ve 'arzı ellişer zira' iki tarla verd i . Arala
rında niza' vaki' olub bir kadıya vardılar ki hendese bilmezdi ''Hakkı bu
dur'' diyu hükm eyled i . Sonra bir kadı-yı mühendis bulub da'vayı dinlet
diler, ''Nıst· hakkıdır'' ded i . Hakkı dahi budur. Bunların aslını bilmek mu
rfid iden riyfiziyyaı görmeğe heves eyleye.
Madde-i Salise
'A llame Beyzavi, kavluhu ta'ala: ''Ve ' l -Kamer kaddernahu mena
zil'' ayeti tefsirinde Kamer 'in yigirmi sekiz menzilini beyan itdikden
sonra , ''Yenzilu ' l -Kamer külli Ieyletin fi vahidin minha, la yetehatau ve
la yetekasiru ' anhu'' demişdir. Eğer Kamer 'in her menzile nüzulü bir
KURAMSAL ÇERÇEVENiN KURULUŞUNDAKİ ETMENLER 49
vakitde olaydı kelam-ı mezbur sahih olurdu. Lakin öyle değildir. Gah
evasıt-ı leylde bir menzilden bir menzile intikal ider. Gah bir gicede
iki menzile hareket ider. Ve her menzil içün takriben on üç derece
hadd-i mu 'ayyen vardır. Kamer'in seyri gah on bir derece gah on beş
derece olur. Bu hususun aslına vukuf murad iden nücum ve felekiyyat
fennlerini göre .
Ve bir madde dahi Sedd-i Iskender'dir. Beyne's-Seddeyn ayetinde
•
'
r evler inden diğer i olan Hır istiyanlıktı . inanç Çağı'nda, hem Müs-
lüman ve hem de Hır istiyan düşünür ler bu iki bileşeni uyumlu
bir biçimde bütünleştiı ııı eye çalıştılar ; ancak Hır istiyanlar , özel
likle de 1 4 . yüzyıldan itibar en önde gelen nominalistler den Oc
camlı William' ın ( 1 300?- 1 349) eser ler i sayesinde, böyle bir uz
laştır ma gir işiminin kur amsal yönden çıkar mış olduğu sor unlar ın
çözümünün olanaksız olduğunu kavr adıklar ı ve akıl ve imanın
alanlar ını bir bir ler inden ayııııı aya başladıklar ı halde, Müslüman
lar kavr ayamadılar ve akıl ve imanın alanlar ını bir bir ler inden ayır
1 5
maya başlayamadılar . Şayet bu yapılabilmiş olsaydı; Batı'da ol-
duğu gibi, Doğu ' da da laik düşünce doğacak ve böylece hem öz
gür düşünmenin ve hem de özgür inanmanın yolu açılabilecek
ti _ ı 6
Bilim tar ihi alanının kur ucular ından Geor ge Sarton da bu gö
r üşü onaylamakta ve lntroduction to the History of Science [Bi
lim Tar ihine Gir iş] adlı büyük eser inin bir inci cildinin gir işinde,
Orta Çağ H ır istiyan Dünyası ' ndaki skolastisizme değinir ken şun
lar ı söylemektedir : Skolastisizmden söz edildiğinde , genellikle
Hır istiyan Skolastisizmi akla gelmektedir ; çünkü Hır istiyan Sko
lastisizmi, çok ayr ıntılı bir biçimde incelenen ve dolayısıyla çok
iyi tanınan bir skolastisizmdir ; fakat Orta Çağ' a inildiğinde gör ü
lecektir ki bu ter imle belirtilen akılsal tutum, sadece Hır istiyanla
r a özgü değildir ; şayet skolastisizmi, laik bilgi ile laik olmayan
bilgiyi -yani dini bilgiyi- uzlaştır ma gir işimi olar ak tanımlar sak
ve özellikler ini aceleyle yapılmış genellemeler e , keyfi inançlar
dan ve küçük miktar daki deneysel ver ilerden yar ar lanmaya da
yalı çıkar ımlar a ve dini metinler i yüceltmeye düşkünlük olar ak
belir ler sek, bu akılsal tutumun Orta Çağ boyunca, hemen hemen
evr ensel olduğunu çıkar sayabilir iz . Müslümanlar da böyle dü
şünmeye eğilimliydiler ve diğer dini topluluklar gibi , onlar da
skolastik düşünceye yönelmekten kendiler ini kurtar amamışlar
dı _ ı7
• •
Oyleyse bur ada şu sor uyu sor·ıııak ger ekir : Doğu ile Batı ne-
den ayr ıştılar ? Sarton' a gör e bunun yanıtı çok kolaydır: Doğulu
lar skolastisizmden kurtulamadıklar ı halde, Batılılar kurtulmuş-
- -- --- -·------ -----
18
Sarton , aynı yer, s .28-29.
19 Kelam, yani dini felsefe ile uğraşan alimlere , mütekellim denir.
KURAMSAL ÇERÇEVENiN KURULUŞUNDAKi ETMENLER 53
Oğr eti üzer ine kuşku düşür ebileceği ger ekçesiyle, bu alanlar da
der inleşmek doğr u değildir .
A
20
Gazzali , el-Munkizu min ed-Daliil, Türkçeye Çeviren: Hilmi Güngör,
•
B. Sosyal Etmen:
Katib Çelebi 'nin, Dü.çtur el- 'Amel fi-Islah el-Halel (Bozuklukla
rın Düzeltilmesinde Tutulacak Yollar- 1 652) adlı eserinde, o dö
nemdeki toplumsal tabakalar veya idari açıdan bakmak gerekirse
yönetilenler, Galenos 'un Sıvılar Kuramı' ndan yararlanılarak,
A
1 . Alimler
2 . Askerler
3. Tacirler
4. Çiftçiler
22
Katip Çelebi, Bozukluklcırın Düzeltilmesinde Tutulal·ak Yollar ( Dü�·tu
ru 'l- 'Amel li-Isliihi 'l-Halel), Yayıma Hazırlayan: Ali Can, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınlan, Ankara 1 982, s .22-23 .
KURAMSAL ÇERÇEVENİN KURULUŞUNDAKİ ETMENLER 57
)er inde Cari Olan Kanfin-ı Kadim Ne Idüğü Beyan Olunur'' (On-
A A
masına bağlar :
min bekası 'ulema iledir. Ol cihetden ecdad-ı izamları zamanında ' il
me ve erbabına olan hüııııet ve 'izzet bir devletde olmamışdır. Ve an
lara olan ri 'ayet semeresiyle nice asar-ı cemile müşahede etmişlerdir.
intizam-ı hal-i 'ulema mühimmat-ı din ü devletdir. Bu esnada gayet
muhtell ve müşevveş olub halleri diğer-gfin olmuşdur...
Halen tarik-i ' ilm dahi fevka'l-hadd mütegayyir olmuşdur ve ara
larında cari olan kanfin-ı kadim tenezzül bulmuşdur. Mukaddema bir
talib-i ' ilm danişmend olmak mfirad eylese 'ulemadan birisi mütehar
rik olub evvela andan mahrec dersi okuyub isti'dad ve liyakatin mü
şa hede etdikden sonra müderrisinden birine gönderirdi. Andan birine,
60 OSMANLILARDA BiLiMSEL DÜŞÜNCENiN YAPISI
' izam şimdiki gibi hadem ü haşem ashabı değil idi . Lakin bir müder
ris da'lleri yoldan geçse halk-ı 'alem ikbal-i tanım ve külli ta'zlm ü ih
tiram ederlerdi. 'Irz u vekarları kemal inde idi . Taşra çıkdıklarında ken
dileri ve ademleri babayane libaslar ile kat'an zlnet Ü zerafet yok idi .
Ye bl-hfide seyr ü süluk ve taleb-i ca-i mansıbda değiller idi . Herkes
evlerinde iştigal-i 'ilm edüb çıkdıklarında ya derse , ya cami '-i şerife
yahfid li-llah nıuhabbet etdikleri kimesnelerin ziyaretine çıkarlard ı .
Amma halk nazarında her biri müctehid mesabesinde mu'azzez ve
mükerrem idi. Bu 'asırda dahi 'alim ve cahil bir görülmeyüb ashab-ı
' i lm ü ma'rifete imtiyaz veri lse zaman-ı kalllde yine evvelki mertebe
ye varırdı.
Menasıb-ı 'ilmiyye şet·a· atle verilmek reva değildir, a'lem kangısı
ise ana gerekdir. Tarlk-i kazada medar ' il imdir, sinn ü sal ve haseb ü
neseb değildir. Şimdi ziyade adi etdikleri zamanda mansıbı eskiye ve
rirler, eskilik ' inde ' l-lah medar-ı kaza değildir. Seccade-i şeri ' at 'al i m
ve 'adil olanlara gerekdir. Medreseler dahi dakayık-ı ' ilmiyye istihra
cına kadir olanlara gerekdir. Bir cahil mücerred eskidir deyü bir 'ali-
•
cak pirler takdim olunmak evladır. Amma ' ilm ü ma'rifetden hl-behre
olıcak bin yaşında olsa ibadu ' l -laha nef'i olmaz. Ye hakkı batıldan
temyize kadir olmaz . . . Mü.fô.maha ile 'ô.lenı elden gider."; bkz., Koçi
Bey, Koçi Bey Risalesi, Yayıma Hazırlayan: Yılmaz Kurt, İkinci Bas
kı, Akçağ Yayınlan, Ankara 1 998, s .39-46; Koçi Bey ' in bu eleştirile
rinin büyük bir kısmının, bugün için de geçerli olması çok düşündürü
cüdür.
62 OSMANLILARDA BiLiMSEL DUŞUNCENIN YAPISI
.. . . .
Oy leyse,
karşısında tutunamamışlardır.
4 . Alevilik, şifahi kültür aşamasından , kitabi kültür aşamasına geçe
memiş ve dolayısıyla dünyaya bakış biçimlerini ve inançlarını
sergileyen büyük düşünürleri ve eserleri yaratamadığı iç in, top
lum içinde gerektiği gibi kurumsallaşamamıştır; birbirinden uzak
düşen Alevi topluluklarına veya bireylerine göre çeşitlenmiştir.
5 . Osmanlılarla Safeviler arasındaki siyasi ve askeri çatışmalar sıra
sında, Aleviler, Şah İsmail 'in Anadolu 'ya göndeııııiş olduğu mis
yonerlerin etkisi altında kalarak, Safevileri desteklemiş ve Safe
viler yenilince, Aleviler de büyük bir dış destekten mahrum kal
mışlardır.
6 . Osmanlı ordusunun vurucu gücü olan Yeniçeriler, süreç içerisin
de Bektaşi Tarikatı 'yla bütünleşmişlerdir; ancak hem belirli bir
dönem boyunca Bektaşilik, Sünnilik'in belirlediği dini çerçeve
içerisinde kaldığı için ve hem de Yeniçeriler, kapıkulu düzeninin
kurallarına uymak mecburiyetinde bırakıldıkları için, bir dini mu
halefet unsuru haline gelememişleridir. Bilindiği üzere , özellikle
1 7 . yüzyıldan sonra sık sık karşılaşılan Yeniçeri ayaklanmaları ,
aslında Yeniçeriler' in toplum içerisinde işgal etmiş oldukları ko
numu korumaya yöneliktir; yani bu ayaklanmaların dini bir bo
yutu yoktur.
vazi -veya ticari malı üreten ve/veya satan tacirler sınıfı- bu işle
vi görmüştür; öyle ki tacirler, bu dönemde, hem kilise mensupla
rının egemen kıldıkları dini bakış biçiminin karşısına, kendi dün
yevi bakış biçimlerini bir seçenek olarak koymuşlar ve hem de
yönetsel gücü , yani aristokrasiyi, borçlandırma yoluyla dizginle
yerek, en azından karşı tarafa destek çıkmalarını engellemişlerdir.
Bu gelişme, bir yerde kiliseye bağlanmayan veya kiliseden kop
maya çalışan bilginlerin önünü açmış ve bir yandan bilginlere
güçlü bir koruyucu kazandırırken, diğer yandan tacirlere de yete
nekli bir danışman kazandııı11ıştır. Böylece süreç içinde, bilginler
akın akın gelerek tacirlerin çevresinde halkalanmış ve kendi çı
karlarını onların çıkarları ile birleştiı ıııişlerdir.
Doğu'da veya Osmanlılar 'da, bazı yönlerden farkları olmakla
birlikte, kilise mensuplarının üstlendiği görevi medrese mensup
ları , yani alimler üstlenmiştir; ancak Osmanlı tacirleri , hiçbir asır
da, Batılı meslektaşlarının erişmiş oldukları iktisadi ve siyasi gü
ce erişemedikleri için , sultanları yönlendirerek rakiplerini etkisiz
kılamamıştır; dolayısıyla Osmanlı toplumu içinde alimlerin belir
lediği çizginin dışına çıkan veya en azından çıkma teşebbüsünde
bulunan bilginler, bazı güçlü sultan ve vezirlerin dışında, kalıcı
bir koruyucu bulamamıştır. Böyle olunca da laiklik için gerekli
olan toplumsal ortamın temelleri atılamamış ve Orta Çağ'dan mi
ras alınan Kuramsal Çerçeve'nin yıkılması için gerekli olan atı
lımlar gerçekleştirilememiştir; yani kısaca söylemek gerekirse,
tartıştığımız asırlarda, bazen yönetsel güçle ve bazen de toplum
sal sınıflardan bir diğeri olan askerlerle işbirliği yapmış olan
alimler -bu arada şunu unutmayalım ki medreseden mezun olan
alimler, hukuki ve idari görevlere getiriliyorlar ve mesela kadılık,
kazaskerlik, şeyhülislamlık gibi makamları işgal ederek kendi sı
nıflarının gücünü daha da arttırıyorlardı-, tacirlerden güçlü olduk
ları için, dini bakış biçimini, bütün toplum üzerinde egemen kıl
mış ve tabiri caizse kendi borularını öttüı·ı1ıüşlerdir. Medreseden
yeni mezun olmuş alimler, geleneğe mensup hocaları tarafından
çizilen bu yörüngede kaldıklarında, alimler topluluğu tarafından
KURAMSAL ÇERÇEVENİN KURULUŞUNDAKİ ETMENLER 69
25 Sonuç çıkarsama.
26
Tartışma.
70 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
27 Rum 32.
28 Medeni olmanın .
29 Katip Çelebi , Mfzanü '1-Hakfi İhtiyari ' 1-Ahak, Hazırlayan: Orhan Şaik
ya yöneltmiştir.
b . Toplumsal ve belki bundan da önemlisi fiziksel çevresinden ko
parmıştır.
c . Dünyevi bir amaç için çalışmayı ve üretmeyi anlamsız kılmıştır.
C. idari Etmen:
Yönetim açısından bakıldığında, bir toplum içerisinde yaşayan bi
reyleri , yönetenler ve yönetilenler olmak üzere iki topluluğa böl
mek olanaklıdır; Platon 'un veya Farabi'nin tasarlamış oldukları
•
D. iktisadi Etmen
Eski Kuramsal Çerçeve 'ye duyulan bağlılık nedeniyle, 1 9 . yüz
yıldan önce bilim ile teknoloji arasındaki bağın ayrımına varıla
madığı görülmektedir; Batı'da bu bağ , doğrudan doğruya, yuka
rıda tanımlanan yararcı bakış sayesinde kavranmıştır. Bilimin Do
ğa'daki güçleri ve sonuçta Doğa 'yı denetim altına alabilmesi ve
insanların -burada Hıristiyanlar'ın- çıkarları doğrultusunda dö
nüştürebilmesi için bir aracıya gereksinimi vardı ve bu amaca en
uygun aracı , sanatçıların -burada zanaatçıların yerine kullanılmış
tır- üretim eylemi sırasında kendisini açık bir biçimde sergileyen
teknolojiydi. Bilimsel çalışmalarla geliştirilen ve yönlendirilen
74 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
l . Savaş
2 . Ticaret
1. Ya önce Atlas Okyanusu ' nu Kuzey' den Güney 'e doğru ve sonra
Hint Okyanusu' nu Batı' dan Doğu' ya doğru geçerek Hindistan' a
76 OSMANLILARDA BiLiMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
ve Çin'e ulaşacaklardı.
2. Ya da Atlas Okyanusu 'unu Batı' dan Doğu 'ya doğru geçerek Hin
distan' a ve Çin'e ulaşacaklard ı .
30 Hint Okyanusu.
3 1 Akdeniz.
32 Feııııa, Eski Mısır'da Pelusium denilen yer.
33 Rahman 20.
78 OSMANLILARDA BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
37 Yukarı Mısır.
38 Yahya ibn Halid el-Beııııekl, Harun el-Reşld ' in hilafeti döneminde
Amr ibn As39 -ki Mısır ' ı fethetti- söz konusu işi makul görüp, Haz-
ret-i Omer 'e arz eyledi ve Hazret-i Omer hidayet eseri aynı mahsu-
• • • •
cut olmakla birlikte , Amnis Trajanus denilen eski bir kanal , Nil nehri
aracılığı ile Kızıldeniz ve Akdeniz'i birbirine bağlıyordu ve Amr ibn el
As , Harameyn'e hububat sevk etmek için bu su yolunu yeniden açtır
mıştı; J. Walker, ''Süveyş'', İslam Ansiklopedisi, Cilt 1 1 , İstanbul
1 979, s .256, (Bu madde, Hamid inandık tarafından ikmal edilmiştir);
•
Sultan 'ın ödenek denizlerinden bir katre sarf olunsa, en kısa sü
rede iki denizin arasını birleştiııııeye imkan olurdu . ''Su, aktığı yere
yine akar." meşhur meselinden de anlaşılacağı üzere , bu suyolunun,
özellikle daha önce de kullanılmış olan söz konusu yerde açılması
gerekir. B u yapıldığında, saadet yeri ve saltanat tahtının şehri Kos
tantiniyye-yi Mahmiyye'den gemiler ve donanmalar tertip edip,
Kulzüm Denizi'ne göndermeye ve Harameyn sahillerini korumaya
ve muhafazaya mecal olurdu ve kısa bir sürede, iyi tedbirlerle Sind
ve Hind limanlarının çoğunu almaya ve tutmaya, kötü yaradılışlı ka
firleri , o bölgeden kovduktan ve uzaklaştırdıktan sonra Sind ve
Hind nefayisini , Habeşe ve Sudan nevadirini , Hicaz ve Yemen mal
larını , B ahreyn ve Aden incilerini az bir uğraşla Payitaht'a ulaştır
maya imkan olurdu ."43
••
yi uygun bulmuştur.
3 . Uygarlık götüı ıııe veya uygarlaştıı ıııa savının arkasına saklanarak,
asırların birikimi olan çeşitli uygarlıkları tarih sahnesinden silme
mişlerdir; çünkü aynı anlayış gereği , uygarlık-yıkıcılığın değil,
uygarlık-tanıyıcılığın devletleri açısından daha doğru bir siyasi tu
tum olduğunu düşünmüşlerdir; başka toplumlarla ve uygarlıklar
la karşılaştıklarında, bunları yakından tanımaya çalışmışlar ve ya
rarlı buldukları toplumsal kurumları , aktarmakta ve kullanmakta
bir sakınca göı ıııemişlerdir.
4 . Müslümanlaştıııı1a veya Türkleştirme siyaseti gütmemişler, her
topluluğu , kendi iman ve amellerinde özgür bırakmışlardır; bu
nedenle insan hukukuna, mesela Portekizlilerden veya İspanyol
lardan çok daha fazla özen göstermişlerdir.
5 . 1 7 . yüzyıldan itibaren siyasi dengeler değişmeye başlamıştır; Os
manlı Devleti ' nin Doğu 'daki , Batı 'daki, Kuzey'deki ve Gü
ney'deki rakipleri giderek güçlenmiş ve Osmanlı deniz ve kara
ordularını bölmeyi ve yenmeyi başarmışlardır.
6. 1 6 . ve onun izleyen 17 . yüzyıllarda, toprak düzeninin bozulması
na bağlı olarak ciddi ayaklanmalar çıkmış ve Osmanlı toplumu
büyük bir iktisadi bunalımın içine sürüklenmiştir; bu bunalımı
çözmeye yönelik girişimler sırasında, içteki gelişmeler, dıştaki
gelişmelerin önüne geçmiştir.
82 OSMANLILARDA BiLiMSEL DÜŞÜNCENiN YAPISI
Koçi Bey, Koçi Bey Risalesi, Yayıma Hazırlayan: Yılmaz Kurt, ikinci
Baskı, Akçağ Yayınlan , Ankara 1 998 .
83
84 OSMANLILARDA BiLiMSEL DÜŞÜNCENİN YAPISI
•
..- '.. •
• •
.
. ·.::'-•' •• •' •• . •
•• . • • " • .. • • •
.·-.
• • -•
epos
ANTİK SİTE
Yunan'dan Roma'ya kadar tapınma, hukuk ve kurumlar
Fustel de COULANGES
mesı .
••
epos
BİLİM İNSANININ TOPLUMDAKİ ROLÜ
Joseph Ben-David
epos