You are on page 1of 14

ERKEN MODERN DÖNEMİN SON HAÇLI SEFERİ;

OSMANLININ GİRİT SAVAŞI VE HAÇLILAR


(1645-1669)
DOĞUKAN BOZKURT
BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ OSMANLI VE TÜRK TARİHİ ARAŞTIRMALARI KOORDİNATÖRLÜĞÜ

ÖZET
Osmanlı Devleti, on yedinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Köprülüler dönemi ile birlikte
iç karışıklıkları önemli ölçüde sonuçlandırmış, merkezi otoriteyi tesis etmiş ve yönünü
yeniden Avrupa’ya çevirmişti. 1645’de Sultan İbrahim’in emri ile başlayan Girit seferi ise
1666 yılına gelindiğinde adanın büyük bir bölümü ele geçirilmesine rağmen
sonuçlandırılamamış, savaş Kandiye önünde düğümlenmişti. Osmanlı ile Venedik arasındaki
savaş, kollektif hristiyan güçleri ile Osmanlı Devleti’nin bir hesaplaşması noktasına varacak,
Kandiye önlerinde Osmanlı ordusu, erken modern dönemin son haçlı birlikleriyle mücadele
edecekti. Bu kısa makalemizde Osmanlı’nın Girit seferini ve söz konusu seferi
sonuçlandırılmasında önemli bir dönüm noktasını teşkil eden Kandiye kuşatması sürecini ele
alarak başta Fransa olmak üzere dönemin Avrupalı güçlerin bir araya gelip, adayı Osmanlı’ya
karşı bir haçlı sahasına dönüştürmesi sürecini incelemeye çalışacağız.

SAVAŞ NASIL BAŞLADI?


On yedinci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Osmanlı, yaşadığı iç karışıklıklar ve artan Safevi
tehdidi ile birlikte yönünü doğuya dönmüştü. Sultan II. Osman’ın 1621’deki Hotin seferinden
bu yana Osmanlı orduları Avrupa’ya karşı bir tehdit olmaktan uzaktı. Akdeniz’de de durum
aynıydı. Fakat 1644’e gelindiğinde söz konusu tablo değişti. İstanbul’dan yola çıkan ve
içerisinde Mısır’a sürgüne gönderilen Darüssaade ağası Sünbül, Mekke kadısı tayin olunan
Bursevi Mehmed Efendi ve yüzlerce hacı adayını taşıyan kalyon Malta korsanları tarafından
saldırıya uğradı.1 Saldırının ardından ganimetle birlikte ikmal için Girit’e uğrayan korsanlar

1
Ersin Gülsoy, ​Girit’in Fethi ve Adada Osmanlı İdaresinin Tesisi (1645-1670)​, ( T.C. Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü ) Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1997, s.23. - Her ne kadar Osmanlı
kaynaklarında yer verilmese de, Setton’un iddiasına göre söz konusu gemide Sultan İbrahim’in cariyesi ve
çocuğu da vardı. Bu çocuk sonraları Pedro Ottomano adını aldı ve Hıristiyan oldu. Osmanlı’ya karşı daima bir
tehdit olarak kullanıldı. Ayrıntılı bilgi için bkz. Kenneth M. Setton,​Venice,Austria and the Turks in the
Seventeenth Century,​American Philosophical Society for its Memories Series, Philadelphia 1991, p.110-111.
belkide Osmanlı Devleti’ne Girit seferini başlatmak için yıllardır aradığı fırsatı
verdiklerinden habersizdiler.2

Girit’in, Rodos ve Kıbrıs’ın ele geçirilmesinin ardından Osmanlı için doğal bir hedef haline
geldiği anlaşılıyor. 1636’da Girit valisinin (​Provvedittore​) Venedik senatosuna yazdığı
raporda, Osmanlı gemilerine saldıran korsanlar nedeniyle adanın tehdit altında olabileceği
noktasında endişe ettiğini görüyoruz.3 Savaş gerçekten de korsanların sebep olduğu bir krizle
başlayacaktı. Öte yandan Osmanlı’nın Girit’e karşı geliştirdiği ilginin sebebini yaşanan
korsan krizi neticesinde ortaya çıkan anlık bir tepki olarak düşünmek de eksik bir yaklaşım
olacaktır. Adanın levant ticaretindeki rolü, jeopolitik konumu ve ekonomik potansiyelinin
burayı Osmanlı için son derece cazip bir hedef haline getirdiği anlaşılıyor. Ayrıca 1645’de
İngiliz ve Fransız elçilerinin aktardığına göre Osmanlı sultanı Bizans veraset hakkından
dolayı Girit’te hak iddia ediyordu.4 Yine aynı süreçte Otuz Yıl Savaşları nedeniyle
paramparça olan bir Avrupa ile karşı karşıya kalan Osmanlı, şüphesiz ki bunun savaş için iyi
bir zamanlama olduğuna inanıyordu.5 Tüm bunları bir araya getirdiğimiz zaman 1645’de
Osmanlı savaş çarkının Girit’e doğru dönmesi kaçınılmazdı. Sonuçta valinin 1636 yılındaki
raporuna yansıyan endişelerinde haksız olmadığı, söz konusu rapordan 9 sene sonra, serdar
Yusuf Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasının adaya doğru yola çıkışıyla anlaşılacaktı.

1645-1648 ARASINDAKİ GELİŞMELER


Savaşın başında Osmanlı Devleti, nihai hedefini kasıtlı bir şekilde Malta olarak gösterdi.6
Hatta inandırıcı olması için Yunanistan’ın batı sahillerindeki Navarin’de çeşitli kuvvetler
toplama girişiminde bulunarak yanıltma hareketleri de yaptı.7 Fakat hedef Girit’ti. Yusuf Paşa
da 23 Haziran 1645’de Girit’e ulaştı ve Hanya kuşatmasını başlattı. Yusuf Paşa, 54 gün süren
kuşatma sonucunda Hanya’yı ele geçirdi. Böylece adada önemli bir liman ve üs bölgesi
kazanan Osmanlı güçleri kısa zamanda ciddi bir moral üstünlüğüne de sahip oldular. Ertesi
yıl da önce Hanya muhafızı ardından ise yeni Girit serdarı atanan Deli Hüseyin Paşa’nın

2
Roger C. Anderson, ​Naval Wars in the Levant 1559-1853​, Princeton University Press, New Jersey 1952,

p.121.
3
Molly Greene,​A Shared World: Christians and Müslims in the Early Modern Mediterranean,​Prınceton

University Press, New Jersey 2000, p.13.
4
Setton, ​
​ a.g.e,​p.115. - Greene, ​a.g.e,​p.17.
5
Setton, ​
​ a.g.e,​p.106.
6
Anderson, ​
​ a.g.e​, p.121. - Setton, ​a.g.e​, p.122.
7
Greene, ​
​ a.g.e,​p.14.
hamleleri ​
ile adanın en büyük şehirlerinden bir diğeri olan Resmo ele geçirildi ve ordu
1648’den itibaren Kandiye önlerinde saldırı hazırlıklarına başladı.8

VENEDİK’İN HAZIRLIKLARI VE AVRUPA’YI DESTEĞE ÇAĞIRMASI


Girit Savaşı’nın başında Avrupa’daki tablo pek iç açıcı değildi. Otuz Yıl Savaşları nedeniyle
birbirleri ile ciddi mücadele içerisindeki Avrupalı devletlerin hiçbirisi barışa yanaşmıyordu.
Bu sırada Osmanlı’nın Girit’e müdahalesi başta Papalık olmak üzere Venedik’i barışı
sağlamak için harekete geçirdi.9 Venedik, Avrupalı büyük güçlerin desteği olmadan adada
Osmanlı’ya karşı direnemeyeceğinin farkındaydı. Bu nedenle Avrupalı güçleri yardıma
çağırdı. Venedik’in 1645’deki yardım çağrısına Papalık, Toskana Dükalığı, Malta, İspanya ve
Fransa ilk etapta destek sözü vermesine rağmen özellikle Fransa ve İspanya’nın aralarındaki
savaş nedeniyle Venedik’in arzu ettiği ölçüde ciddi bir yardım söz konusu olamamıştı.10
Osmanlıların 1645’de Hanya’yı kolayca ele geçirmesinde söz konusu desteğin nispeten az
oluşunun etkili olduğunu düşünebiliriz. Fakat her şeye rağmen Avrupalı güçler, Venedik’in
ve Papalığın çağrısına ellerinden geldiğince kayıtsız kalmamaya çalıştılar. Başta Papa olmak
üzere Toskana Dükalığı, Malta ve Napoli, 21 kalyondan oluşan kollektif bir gücü Papa’nın
yeğeni Niccolo Ludovisi’nin komutasına vererek Hanya Savaşı’na desteğe gönderdiler.11
Yine Hanya’nın Osmanlı güçleri tarafından ele geçirilmesinden bir hafta önce adaya ulaşan
Venedik, Malta, Toskana, Fransa, Papa ve İspanya kollektif güçlerinden oluşan 100 parçalık
donanma ve Alman prensliklerinden gelen yardımcı kuvvetlerin varlığını görüyoruz.12 Fakat
tüm bu çabaların Hanya’nın kaybına engel olmadığı anlaşılıyor. İngiltere ve Hollanda’nın ise
söz konusu kollektif Hıristiyan güçlerine ekonomik menfaatlerinden ve mezhepsel
farklılıklardan dolayı dahil olmadığı, iki tarafa da savaş boyunca eşit mesafede kalmaya özen
gösterdiklerini görüyoruz.13

8
Nuri Adıyeke, “​Girit Savaşları ve Birleşik Hıristiyan Orduları”​, Türkler, Cilt: 9, Yeni Türkiye Yayınları,

Ankara 2002, s.739. - Greene,​a.g.e​, p.18.
9
Geraud Poumarede,​Haçlı Seferine Son Çağrı: Yeniçağ Avrupası’nda Osmanlı İmgesi​, Çev: İsmet İsmet

Birkan, İletişim, İstanbul 2010, s.231.
10
Anderson, ​
​ a.g.e​, p.125-127.
11
Setton, ​
​ a.g.e,​p.128. - Anderson,​a.g.e,​p.122.
12
Adıyeke, ​
​ a.g.m,​s.743.
13
İngiltere ve Hollanda’nın, kollektif Hristiyan güçlere mezhepsel farklılıklar ve levant ticaretindeki statükoyu
sürdürme kaygısıyla destek olmadığı anlaşılıyor. Söz konusu mezhepsel farklılıkların İngiltere dış politikasına
yansımalarını için bkz. Steven C.A. Pincus, ​Protestantism and Patriotism: Ideologies and the Making of English
Foreign Policy 1650-1668​, Cambridge University Press, 1996. - Ayrıca İngiltere ve Hollanda’nın levant
ticaretindeki avantajlı konumları için bkz. Faruk Bilici, ​XIV. Louis ve İstanbul’u Fetih Tasarısı​, TTK Yayınları,
Ertesi sefer mevsiminde de harekatına devam eden Osmanlı güçleri, adanın merkezindeki
Resmo şehrini hedef aldı. Bu noktada Fransa’nın Venedik’e kendi topraklarında paralı asker
toplama izni verip, 12 savaş gemisi donatarak adaya gönderdiğini görüyoruz.14 Fakat
Resmo’nun da kaybına engel olunamadığı görülüyor. Sonuçta Avrupa’da barış
sağlanmadıkça ciddi bir yardımın gelemeyeceğini anlayan Venedik, umutla Vestfalya
Barışı’na giden süreci beklemeye başladı. Avrupa’da barışın sağlanmasıyla aradığı desteğe
doğrudan sahip olabileceğini düşünen Venedik aynı zamanda Kandiye düşerse tüm Avrupa
tehdit altına girer argümanını da kullanıyordu.15 1648’e gelindiğinde Avrupa’da Venedik’in
çok istediği barış sağlansa da, Osmanlı güçleri adanın büyük bir bölümünü çoktan ele
geçirmiş bulunuyordu. Artık hesaplaşma adanın merkezi olan Kandiye önünde
gerçekleşecekti.

1648-1660 ARASINDA SAVAŞIN GENEL SEYRİ


Osmanlı güçleri adaya çıktıkları 1645’den 1648’e kadar ki süreçte ciddi ilerleme kaydedip
Girit’in önemli bir bölümünü ele geçirerek Kandiye’ye ulaştı. Fakat müstahkem Kandiye
kalesi önlerine gelen Osmanlı güçlerinin mevcut durumu burayı ele geçirebilecek yeterlilikte
değildi. Kandiye kuşatması 1648’den, sonuçlandığı 1669’a dek 21 yıl sürdü. Bu süreçte ordu
defalarca Kandiye’ye saldırdı. Özellikle Deli Hüseyin Paşa’nın giriştiği iki büyük kuşatmanın
başarıya ulaşamadığını görüyoruz.16 1649’da Kandiye’ye karşı girişilen üçüncü büyük
saldırıdan da sonuç alamayan Hüseyin Paşa, burayı kontrol altına almak için Kandiye’nin tam
karşısına yeni bir kalenin yapımının şart olduğunu merkeze bildirdi ve gerekli izni aldı.17
Evliya Çelebi’nin aktardığına göre 100.000 adam 3 ay gibi kısa bir sürede Kandiye
Kalesi’nin karşısına ​görkemli İnadiye Kalesi’ni inşa ettiler.18 Fakat diğer bir yandan
Venedik’in 1648’den itibaren Çanakkale Boğazı’nı ablukaya alarak savaşı denizlere taşıması
ve 1656’da da Limmi ile Bozcaada’yı ele geçirmesi merkezin Girit’e yardım göndermesi

Ankara 2004, s.296. Mesela Osmanlı, ithal edilen mallarda İngiltere’den %3 gümrük alırken bu oran Fransa için
%5’idi. Konuyla ilgili bkz. Bilici, ​a.g.e,​s.19-20.
14
Bilici, ​
a.g.e,​s.23-24.
15
Setton, ​
​ a.g.e,​p.145.
16
Gülsoy,​a.g.t,​s.48-63.

17
Mücteba İlgürel, “​Hüseyin Paşa,Deli”, ​TDV İslam Ansiklopedisi, 1999, Cilt: 19, s.5.

18
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi,​Haz: Seyit Ali Kahraman, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

2011, 8/1, s.383.
sürecini ciddi ölçüde etkilediği anlaşılıyor.19 Yine 1648’de Sultan İbrahim’in tahtan indirilişi,
ardından Hüseyin Paşa’nın azl edilmesi, yaşanan çeşitli iç karışıklıklar, çekişmeler ve dış
politikadaki yeni öncelikler nedeniyle Kandiye kuşatmasının ikinci plana atıldığını
görüyoruz.

KARDİNAL MAZARİN VE FRANSA’NIN GİRİT POLİTİKASI


Venedik ise 1648’de Avrupa’da Vestfalya ile sağlanan barıştan yararlanmak umuduyla
yeniden destek arayışlarına başladı. Fakat aradığı geniş çaplı desteği bulması kolay olmadı.
Buna rağmen İspanya Savaşı’ndan dolayı adaya yeterince askeri destek gönderemeyen Fransa
başbakanı Mazarin, Venedik’e Girit için 400.000 bin ekü değerinde önemli bir meblağı
bağışlamayı ihmal etmiyordu.20 Başbakan olmadan önce Papa’nın diplomatik temsilciliğini
yürüten Kardinal Mazarin, Osmanlı’ya karşı tüm Avrupa’yı bir araya getirerek, Türkleri
Avrupa’dan atma misyonunun en önemli temsilcisiydi.21 Bu politikasını Girit üzerinden bir
haçlı ittifakına dönüştürmek Mazarin için olası bir seçenekti. Fakat İspanya mücadelesinden
dolayı bu siyasetini istediği ölçüde uygulayamadı. Mazarin öldüğünde ise, mirasından
600.000 bin Fransız lirası gibi bir tutarı Girit’te Türklere karşı kullanmak üzere Papa’ya
bağışlamıştı.22

Mazarin’in Türklere karşı olan radikal politikasını devralan XIV. Louis, Girit’e hem askeri,
hem politik, hem de ekonomik olarak ciddi ölçüde destek olacaktı. Fakat Fransa, söz konusu
desteğini örtülü bir şekilde yapacak, XIV. Louis, adaya gönderdiği güçlerini Papa sancağı
altında mücadele etmeleri hususunda özellikle uyaracaktı.23 Fakat Osmanlı’nın, tüm gizleme
çabalarına rağmen kadim dostunun artık en büyük düşmanına dönüştüğünün farkında olduğu
anlaşılıyor. Bu noktada sadaret kaymakamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Fransız elçisi
Denis de La Haye’ye “​Kandiye yalnız Fransızların yardımıyla ayakta duruyor, orada
bulunan gemiler, para Fransız kaynaklıdır​” şeklindeki sitemi ve Osmanlı askerini adaya
taşımak için kiraladıkları Fransız tüccar gemilerinin yolda bilerek Venedik ve Maltalılara

19
​ emal Tukin, “​Girit”,​TDV İslam Ansiklopedisi, 1996, Cilt: 14, s.87.
C
20
Faruk Bilici, “​XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İki Savaş Anatomisi: Saint-Gotthard ve Kandiye”,​

XIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, 4-8 Ekim 1999, Cilt: III / I, Ankara 2002, s.148.
21
Bilici, ​
​ XIV. Louis,​s.21-22 ve 28.
22
Bilici, ​
​ XIV. Louis,​s.28.
23
Bilici, ​
​ XIV. Louis,​s.27.
teslim olmasından şikayet etmesi manidardır.24 Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa’nın Avusturya
seferi dönüşünde İstanbul’daki Fransız elçisine hakaret etmesini, Saint-Gotthard
mücadelesinde Avusturyalılara destek veren Fransız aristokratların ve subayların sebep
olduğu bir asabiyet olarak değerlendirebiliriz.25 Zaten Köprülü Mehmed Paşa’nın sadareti
sırasında yaşanan Fransız elçinin tutsak edilmesi hadisesi ile birlikte ilişkiler kopma
noktasına gelmişti.26

1660-1666 ARASINDA YAŞANANLAR; ADAYA GELEN HRİSTİYAN GÜÇLERİ


1660 senesine gelindiğinde Kandiye önünde düğümlenen savaşın şiddeti Avrupalı güçlerin
destekleriyle artmaya başladı. Fransa’nın, 1659’da İspanya ile imzaladığı İkinci Pirene
Antlaşması’ndan sonra Venedik’e daha ciddi destek göndermeye başladığını görüyoruz.27
Ardından Venedik ve Papalık ile diplomasi trafiğini hızlandıran Fransa, 1660 baharında Prens
Almeric d’Este’nin komutasında 4.000 yaya, 200 süvari, önemli miktarda gıda ve at
desteğinden oluşan güçlü bir donanmayı Girit’e gönderdi.28 Aynı sene içerisinde Savoy Dükü
de önemli bir kuvveti Fransa, Malta, Toskana ve Papa ile birlikte kollektif birliğe dahil
etmeyi taahhüt etti.29 Kağıt üzerinde, Osmanlı güçlerine karşı daha 1660’da ciddi bir kuvvet
oluşturulduğu anlaşılıyor. 1660’da yaşanan çarpışmalarda ise kollektif hristiyan güçleri, başta
Prens Almeric olmak üzere birçok kayıp vermiş olmalarına rağmen Osmanlı kuvvetleri
pozisyonlarını korumayı başarmışlardı.30 Osmanlı kuvvetlerinin bu başarısında muhtemelen
Köprülü Mehmed Paşa’nın 1657’de, Limmi ve Bozcaada’daki Venedik işgaline son vererek
Çanakkale ablukasını kaldırmış olması etkili olmuş olabilir. Böylece adadaki kuvvetlere
muntazam destek gönderilmesinin önünün açıldığı anlaşılıyor. Bu saldırının ardından ise
tarafların nispeten suskunluğa gömüldüğünü görüyoruz. 1662 yılında ise yeniden güçlü bir
haçlı donanması bir araya getirme arzusu vardıysa da İspanya buna yeterli desteği veremedi.31
Osmanlı’nın 1663-1664 Avusturya seferinden dolayı, söz konusu suskunluk Türkler

24
Ayşe Pul,​“Osmanlı-Fransız Diplomasisinin İki Mühim Evresi: Girit ve Mısır Seferleri”​,​OTAM (Ankara

Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi), 2007, Sayı: 22, s.163.
25
Bilici, ​
​ Saint-Gotthard ve Kandiye​, s.146.
26
Ahmet Refik Altınay, ​Köprülüler​, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2001, s.68-70.

27
Bilici, ​
​ XIV. Louis,​s.27.
28
Setton, ​
​ a.g.e,​p.189-190. - Bilici, ​XIV. Louis​, s.27-28. - Ayrıca Anderson’a göre söz konusu Fransız
kuvvetlerinin sayısı 3500 askerdi . Ayrıntılı bilgi için bkz. Anderson, ​a.g.e​, p.171.
29
Setton, ​
​ a.g.e,​p.190.
30
Setton,​a.g.e,​p.190 - Bilici, ​XIV. Louis, s​.28.

31
Anderson, ​
​ a.g.e,​p.174.
tarafından da bozulamadı ve böylece 1661-1666 arası sakin geçti.32 Avusturya seferi
sonucunda imzalanan 1664 tarihli Uyvar Antlaşması ile birlikte de, Osmanlılar için Girit’e
giden süreçte artık hiçbir engel kalmamıştı.

KANDİYE KUŞATMASI: SADRAZAM FAZIL AHMED PAŞA’NIN ADAYA GELİŞİ


VE KUŞATMAYA BAŞLAMASI
Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa, Avusturya seferinin dönüşünde, artık arap saçına dönen Girit
meselesini çözümlemek için padişaha bir telhis sundu.33 Ardından padişahın onayıyla Girit
serdarı tayin olunan sadrazam, sefer hazırlıklarına başladı. Sadaret kaymakamlığına
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tayin edildikten sonra, sadrazam ve Sultan IV. Mehmed ordu
ile birlikte Edirne’ye hareket etti.34 Burada 12 yıldır tutsak olarak tutulan Venedik elçisi ile
yapılan görüşmelerden istenilen sonuç çıkmayınca sadrazam sefere devam kararı aldı.35 Yaz
aylarında İstefe İskelesi’nde bulunan sadrazam, donanmayla adaya asker ve mühimmat
naklinin gerçekleştirilmesinin ardından kendisi de Kasım ayının başında Benefşe’den hareket
ederek Hanya’ya doğru yola çıktı.36 Hanya’ya gelen sadrazam burada çeşitli temaslarda
bulunduktan sonra kuşatma öncesi son keşif için Kandiye’ye gitti.37 Kısa bir süre sonra
Hanya’ya dönen sadrazam burada Cezayir, Tunus ve Trablus beylerine donanmaları ile
gelecek sefer yılında adaya gelmeleri için davette bulundu.38 Buradan gelecek donanma
desteğinin önemi büyüktü. Osmanlı donanması tek başına Venedik donanması ile dahi
mücadelede zorlanırken artık karşısında bir haçlı donanması bulunuyordu. Zaten sadrazamın
bu siklet farkını idrak ettiği için donanma savaşından kaçındığı anlaşılıyor.39 Ayrıca söz
konusu Cezayir, Trablus ve Tunus gemilerinin gelişiyle birlikte ciddi yararlılıklar
gösterdikleri anlaşılıyor. Fakat tedarik için geri dönmek istediklerini sadrazama ilettiklerinde
sadrazam muhtemelen geri dönmeyeceklerini düşünerek gitmelerine izin vermedi ve

32
​ etton, ​
S a.g.e,​p.192-193.
33
Ayşe Pul, ​
​ Girit Savaşı İle İlgili Bir Türk Kaynağının Tahlili​(​TTK Kütüphanesi’nde Bulunan Girid Fethi
Tarihi Başlıklı Yazma)​, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Ankara 2004, s.133.
34
Pul, ​
​ a.g.t​, s.136.
35
Abubekir Sıddık Yücel, ​Mühürdar Hasan Ağa’nın Cevahirü’t-Tevarih’i​, T.C. Erciyes Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Kayseri 1996, s.289-292.
36
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, ​Büyük Osmanlı Tarihi,​TTK Yayınları, Cilt: 1, 7. Baskı, s.415.

37
Yücel, ​
​ a.g.t​, s.311-312.
38
Yücel, ​
​ a.g.t​, s.316.317. - Pul, ​a.g.t,​s.187.
39
Yücel, ​
​ a.g.t​, s.326​.
tedariklerini İzmir’den sağladı.40 1660’da Trablus’da iki kadırganın sırf Girit Savaşı’na
çağrılmasın diye sökülmesi41 bizlere zaten savaşa pek gönüllü gelmediklerini de gösteriyor.

1667 Mayıs’ında Kandiye’ye hareket eden Osmanlı ordusunda bulunduğu anlaşılan Evliya
Çelebi’ye göre sadrazam usülen teslim çağrısı yaptıysa da bu çağrı Venedik tarafından
reddedildi.42Ardından sadrazamın emri ile birlikte yaz kış aralıksız 2,5 yıl sürecek olan son
Kandiye kuşatması başlamış oldu. Sadrazam ise hazırlıkları çok sıkı tutuyor, bir an olsun
metrisdeki askerin yanından ayrılmıyordu. Bu nedenle ölüm tehlikesi geçirdiği dahi kayıtlara
geçmesine rağmen sadrazamın uyarılara aldırış etmediği anlaşılıyor.43 Yine kuşatma sırasında
kalenin hemen karşısına sadrazamın emri ile bir tophane inşa edildiğini görüyoruz.44
Tophanede kullanılan çamur ve tuğla, adada yeterince bulunmadığı için Kağıthane’den
getiriliyordu. Sadrazam, kuşatma sırasında söz konusu çamurun Fransa, Hollanda, Ceneviz ve
İngiliz tüccarlar tarafından çalındığını öğrenip merkeze emir göndererek bu hususa engel
olunmasını da istemişti.45 Sadrazam Kandiye için bu denli detaylı çalışıyordu.

KANDİYE KUŞATMASI: SON HAÇLI ORDULARI


Osmanlı’nın başta sadrazam olmak üzere devletin tüm kadrolarıyla Kandiye önlerine gelip
muhasaraya başlaması Venedik’i telaşa düşürdü ve Avrupa’yı yeniden yardıma çağırdı. Bu
sefer alacağı destek ise çok daha güçlü olacaktı. Fransa zaten en başından itibaren kollektif
hristiyan kuvvetlerin başını çekiyordu. Kandiye Kalesi’nin tahkimi ve muhasaraya
hazırlanması sürecinde de Fransızların aktif görev aldığını görüyoruz.46 1665’de Fransız
subay François de Ville, Kandiye Kalesi’ni müdafaya hazırlamak için Venedik hizmetine
gönderilmişti.47 Zaten kuşatmaya başlamadan önce sulh görüşmesine gelen Venedik elçisinin
yalnız olmadıklarını belirterek, Papa, Malta, Floransa ve diğerlerinin kendilerine yardıma
gelecekleri şeklindeki üstü kapalı tehditi bu noktada önemlidir.48 Fakat her şeye rağmen
sadrazamın, Kandiye’nin Osmanlı’ya terki dışında hiçbir formüle yanaşmamasının tehditleri

40
​ ücel, ​
Y a.g.t​, s.409-410.
41
Emrah Safa Gürkan, ​Sultanın Korsanları,​Kronik Kitap, İstanbul 2018, s.480.

42
Evliya Çelebi​, s.386.

43
Yücel, ​
​ a.g.t​, s.357.
44
Evliya Çelebi​, s.385.

45
Pul, ​
​ a.g.t,​s.193. - Yücel, ​a.g.t,​s.407.
46
Bilici, ​
​ Saint-Gotthard ve Kandiye​, s.148.
47
Bilici,​XIV. Louis,​s.31.

48
Uzunçarşılı, ​a.g.e​, s.415.

boşa çıkardığı anlaşılıyor. Diğer bir yandan elçinin görüşme sırasında dile getirdiği destekçi
devletler arasında ise Fransa’nın adını açıkça vermemesi de dikkate değerdir.

1667, Venedik için oldukça sancılı başladı. Fransa ve İspanya’nın yeniden savaşa tutuşması
Girit’i ister istemez ikinci plana attı.49 Bu nedenle 1667’deki çatışmalarda Venedik nispeten
yalnız kaldı. Fakat yine de kollektif hristiyan güçleri yardım göndermeyi ihmal etmediler.
1667’nin Şubat ayında Giron François ve marquis de Ville idaresinde 16 kalyon, 5 büyük
savaş gemisi, onlarca kadırga, 6.000 asker ve İsviçreli top mühendisi Johann Werdmüller
Kandiye’ye ulaştı.50 Zaten Fransa ve İspanya arasında Mayıs 1668’de imzalanan
Aix-la-Chapelle Antlaşması sonrasında Girit tekrar ilgi odağı haline gelecekti.51 1668’e
gelindiğinde Dük de la Feuillade liderliğinde 500’e yakın aristokratın da adaya geldiğini
görüyoruz.52 Bunun yanı sıra 3.000 civarında Alman, Malta ve İtalyan askerleri ile birlikte
6.000 Fransız, sayıyı 10.000 dolaylarına çıkarıyordu ki bu ciddi bir güçtü.53 Öte yandan tıpkı
1660’da gönderilen Prens Almeric kuvvetlerinin Papa sancağı altında dövüşmesi gibi Dük
Feuillade kuvvetleri de Fransa sancağı yerine Malta sancağı altında dövüşerek XIV. Louis’in
gizlilik politikasına dikkat etmeye çalıştı.54 Yine aynı dönemde Papa IX. Clement’in, yeğeni
Vincenzo Rospigliosi komutasında 5 kalyonu adaya gönderdiğini görüyoruz.55 Özellikle
Fransız aristokratlar tarafından adanın bir haçlı sahası olarak görüldüğü ve bunların savaşa
büyük bir istekle katıldığı anlaşılıyor. Diğer bir yandan hristiyan güçlerin adaya yoğun
desteği Osmanlı tarafını tedirgin etmişe benziyor. Özellikle Fransız aristokratların 10.000
askerle adaya gelişinin Osmanlı kaynaklarında yer edinmesi bunun ne denli ciddi bir destek
olduğunu anlamamız açısından mühim. Bu sıralarda Sultan IV. Mehmed’in savaşı yakından
takip etmek için Yenişehir taraflarına geldiği hatta kuşatma ertesi seneye sarkınca savaşa
katılmak için adaya geçmeye teşebbüs ettiğini görüyoruz.56 Fakat gelen destekler sadece
savaşı uzatıyordu. Sadrazam ise bir an olsun tereddüt göstermeyerek zafere yürüyordu. İkinci
muhasara ise 30 Haziran 1668’de başlamış, aristokratların başını çektiği kollektif haçlı

49
​ etton,​a.g.e,​p.197.
S
50
Setton, ​
​ a.g.e,​p.193.
51
Bilici, ​
​ XIV. Louis,​s.32.
52
Bilici, ​
​ Saint-Gotthard ve Kandiye​, s.148-149. - Setton, ​a.g.e,​p.222.
53
Adıyeke, ​
​ a.g.m​, s.743-744.
54
Setton, ​
​ a.g.e,​p.223.
55
Setton, ​
​ a.g.e,​p.198.
56
Defterdar Sarı Mehmed Paşa, ​Zübde-i Vekayiat​, Cilt: 1, Haz: Abdülkadir Özcan, Tercüman 1001 Temel Eser,

İstanbul 1977, s.26-28.
birlikleri bu çarpışmalarda ağır kayıplar vererek adayı terk etmişlerdi.57 Fakat Osmanlı da,
1668’deki saldırılardan sonuç alamadı. Kuşatma, hristiyan güçlerin Venedik’e olan yoğun
desteği nedeniyle uzamış, Sultan IV. Mehmed, savaşı takip ettiği Yenişehir’den sadrazama
gönderdiği hatt-ı hümayunda; “​Fi’l vaki eğer ‘aklınuz kal’a fethini keserse kal’a’i isterüz ve
eger bir sene dahi kal’a ile ceng olınur ise ‘asker ve cebe-hane ve sa’ir alat-ı mühimmat
yetişdirmeğe cümle memalik-i mahrusem ‘aciz olmuşdur​.”58 diyerek endişelerini belirtmiştir.
Sultanın sadrazama bu şekilde çıkışması boşuna değildi. Savaşın başından bu yana
diplomatik görüşmelerde anlaşamadıkları sadrazamın ardından dolanarak doğruca sultana
giden Venedikliler, sadrazam ile sultan arasında ufak çaplı bir krize sebep olmuşlardı.59 Fakat
Osmanlı cephesi bu krizi sadrazamın dirayeti ile kısa sürede aşmayı başardı. Sadrazamın
sultana yazdığı telhiste, kalenin fethine kısa bir zaman kaldığı bu nedenle huzura gelen elçiyi
reddederek geri göndermesini isteğini görüyoruz.60

Osmanlı cephesinde Venedik’in diplomatik hamlesinden doğan ufak çaplı krizin yankıları
sürerken, 1668 sonlarına doğru adaya ciddi bir yardım daha ulaştı. Bu defa Alman
İmparatoru, 3.000 asker gönderdiği gibi, yine Brunswick Dükü 2.400, Strasbourg Piskoposu
önderliğinde 3.000 ve Malta’dan da 3.000 asker aynı kafile ile adaya gelmişti.61 Osmanlı
cephesinde ise artık bıkkınlık başlamış, asker Mart ve Mayıs 1669’da iki defa isyana teşebbüs
ederek hoşnutsuzluklarını dile getirmişlerdi.62 Sonuçta iki yılı aşkın bir süredir yaz kış
demeden bitmek tükenmek bilmeyen düşmana karşı amansız bir savaş veren ordu ciddi
kayıplar veriyordu. Fakat ordunun asıl korktuğu 1669 Haziran’ında başına geldi. Papa IX.
Clement’in yardım çağrılarına kayıtsız kalmayan XIV. Louis, Navailles Dükü Philippe de
Mauntault de Benca’ı 7.000 kişilik kara ordusunun başına, amcazadesi Fransa Deniz
kuvvetleri komutanı Beaufort dükünü de donanmanın başına atayarak bol miktarda barut, top,
erzak ve çadırla adaya gönderdi.63 Bu adaya gönderilen son ve en ciddi destektir. Biz bu
desteğin önemini şüphesiz ki adaya gelen donanma ve asker sayısının çokluğu ile değil, söz
konusu kuvvetlerin başına atanan komutanları hasebiyle ölçümlüyoruz. Beaufort dükü bizzat

57
​ ülsoy, ​
G a.g.t,​s.123 ve s.125-126.
58
Yücel​
​ , a.g.t,​s.419.
59
Setton, ​
​ a.g.e,​p.207.
60
Altınay, ​
​ a.g.e,​s.128. - Uzunçarşılı, ​a.g.e​, s.416-418. - Yücel, a​.g.t,​s.421.
61
Setton, ​
​ a.g.e,​p.214.
62
Gülsoy, ​
​ a.g.t,​s.127-128.
63
Bilici, ​
​ XIV. Louis,​s.32. - Setton, ​a.g.e​, p.223-224.
XIV. Louis’in amcazadesi idi. O tarihlerde meşru varisi bulunmayan kralın olası ölümünde
Fransa tacına sahip olacak kişiydi. Bu ismin, Kandiye destek kuvvetlerinin başına atanması,
şüphesiz Fransa’nın meseleye ne denli önem verdiğini gösteriyor. Mart 1669’da Beaufort
düküne verilen talimatta savaşın başından bu yana özenle sürdürülen gizliliğe onun da uyması
talep edilmişti. Fakat söz konusu talimatın yerine getirilemediğini Osmanlı kaynaklarının şu
ifadelerinden öğreniyoruz; “​Balada zikr olunan altmış pare kalyon meger Efrence donanması
imiş. Bu kadar müddet-i medid şulh üzre iken hala bu sene Venedik keferesine imdad idüb ve
Frence kıralunun ‘ammüsi oğlı Sezar-oğlı Karansusko Debofrut nam la’in pişüva-yı dalale
ve ser-dar-ı mel’aneleri olub…​”64

25 Haziran’da söz konusu kuvvet harekete geçti. Kandiye önlerindeki Osmanlı tabyalarına
saldıran Fransa’nın başını çektiği kollektif hristiyan güçleri ağır zahiyatlar vererek geri
çekildiler. Söz konusu zahiyatların arasında XIV. Louis’in amcazadesi, donanma komutanı
Beaufort dükü de vardı. Osmanlı kaynakları olayı şöyle anlatıyor;“​Ve şehr-i mezburun
yigirmi sekizinci güni küffar kalyonlarından vira bayrağı bir kayık gelüb; ne geldinüz deyü
süval olındukda cevab virdiler ki ceng esnasında üç-dört kapudanımuz zayi’ olmışdur.
Birinün adı Sezar-oğlı Frensiskos Debofrut dirler sarı saçlı uzun boylıdur. Eger sağ ise ne
istersenüz virelüm. Eger mürd ise laşesine ağırlıgınca altun virelüm...​”65 Aynı kaynağın
aktardığına göre sadrazamın emri ile esir ve ölülere baktıklarını, muhtemelen sıcaktan
deforme olmuş dükün kellesini bulamadıklarını, bulsalar da sadrazamın emri ile Fransızlara
vermek yerine sultana göndermek arzusunda olduklarını belirtir. Sadrazam ise söz konusu
müjdeli haberi sultana bir telhis ile şöyle bildirmişti; “​França dedikleri melun bugün sulha
mugayir münafıkane hareket ettiklerinden lut-ı hak ile işleri rast gelmeyip serdar namına
olan Emmisi oğlu Dük Döbufor müteayyin melun ki-kendinden sonra kral olacak o hınzır-i
​ ”66 Kralın amcazadesi Beaufort’un
bed-hisal imiş-muharebe-i mezburede katlolunup…
ölümünün orduya ve sadrazama ciddi bir moral verdiği anlaşılıyor. Çünkü erken modern
dönemde, bir soylunun üstelik Beaufort dükü gibi Fransa tahtına namzet bir ismin savaş
meydanında öldürülmesinin büyük bir prestij olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu durumun
Osmanlı tarafını ne denli mutlu etti ise kollektif haçlı güçlerini ve özellikle Fransa’yı da o

64
​ ücel, ​
Y a.g.t​, s.450.
65
Yücel, ​
​ a.g.t​, s.451.
66
Altınay, ​
​ a.g.e,​s.131.
denli paniğe sevk ettiği anlaşılıyor. Bu panik ile hem komutanları Beaufoırt dükünün
intikamını almak hem de son bir gayretle saldırmak için hesapsızca harekete geçtiler.
Temmuz’un sonunda bir araya gelen Papa, Venedik, Fransa, Toskana ve Malta’dan oluşan
haçlı donanması bu şartlar altında Osmanlı metrislerine saldırdı.67 Fakat söz konusu saldırı da
ciddi bir başarısızlıkla sonuçlandı. Donanma saldırısında da hüsrana uğrayan haçlılar arasında
ciddi tartışmaların başladığı anlaşılıyor. Venedik’in söz konusu donanma harekatına yalnızca
6 kalyonla katılmış olması, XIV. Louis’i oldukça öfkelendirmişdi.68 Ardından, Ağustos
sonunda da Fransızların Kandiye’den ayrıldıklarını görüyoruz. Kandiye Generali Thomas
Morosini de, tek başlarına daha fazla dayanamayacaklarını anlayarak Fransızların gidişinden
bir gün sonra, 28 Ağustos 1669’da barış istemiş, 6 Eylül 1669’da da 24 yıllık Girit Savaşı’nı
sona erdirecek olan Paliocastro Antlaşması imzalanmıştı.69 Sultan IV. Mehmed’in ise,
sadrazamın Kandiye’nin alındığı müjdesini verdiği telhisini okuyunca sevinçten gözyaşlarına
boğulduğunu görüyoruz.

SONUÇ YERİNE
Literatürde son haçlı seferinin 1396 yılındaki Niğbolu Savaşı olduğu aktarılsa da, 24 yıl süren
Girit Savaşları boyunca Osmanlı, başta Fransa olmak üzere; Papalık, Malta, Toskana, Savoy,
İspanya ve Alman Prenslikleri gibi çeşitli hristiyan güçlere karşı mücadele etti. Papa’nın
yardım çağrıları ile harekete geçen bu güçlerin adadaki ekonomik ve politik çıkarları bir
yana, temel hedeflerinin Türkleri ilk etapta Kandiye’de durdurmak, sonrasında ise tüm
Avrupa’dan atmak olduğu anlaşılıyor. Bu noktada, XIV. Louis ve Mazarin’in Papa ile birlikte
Osmanlı’ya karşı girişilen mücadelede başı çektiği görülüyor. Ayrıca Fransa’nın Osmanlı’ya
karşı girişilen bu prestijli savaşın onurunu başka bir güce kaptırmak istemediği anlaşılıyor.
Osmanlı’nın ise söz konusu haçlı cephesini, protestanlığa yaklaşan İngiltere ve, Fransa ile
sorunlar yaşayan Hollanda aracılığıyla kırdığı anlaşılıyor. Sonuçta, başta Fransız aristokratlar
olmak üzere Avrupa’nın dört bir yanından adaya Osmanlı ile savaşmaya gelen şovalyeler, din
adamları, korsanlar ve askerler nedeniyle erken modern dönemin son haçlı seferi
yakıştırmamız oldukça yerinde görünüyor.

67
​ ilici, ​
B Saint-Gotthard ve Kandiye,​s.150.
68
Setton,​a.g.e,​p.226.

69
Pul, ​
​ a.g.m,​s.164 - Adıyeke, ​a.g.m,​s.741.
KAYNAKÇA
ADIYEKE, Nuri, “​Girit Savaşları ve Birleşik Hıristiyan Orduları”,​ Türkler, Cilt: 9, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara 2002, s.738-745.
ALTINAY, Ahmet Refik, ​Köprülüler​, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2001.
ANDERSON, Roger C., ​Naval Wars in the Levant 1559-1853​, Princeton University Press, New Jersey 1952.
BİLİCİ, Faruk, “​XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İki Savaş Anatomisi: Saint-Gotthard ve Kandiye”​,
XIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, 4-8 Ekim 1999, Cilt: III / I, Ankara 2002, s.139-151.
BİLİCİ, Faruk, ​XIV. Louis ve İstanbul’u Fetih Tasarısı,​TTK Yayınları, Ankara 2004.
DEFTERDAR, Sarı Mehmed Paşa, ​Zübde-i Vekayiat​, Cilt: 1, Haz: Abdülkadir Özcan, Tercüman 1001 Temel
Eser, İstanbul 1977.
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi​, Haz: Seyit Ali Kahraman, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
2011, 8/1.

GÜLSOY, Ersin, ​Girit’in Fethi ve Adada Osmanlı İdaresinin Tesisi (1645-1670),​( T.C. Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü ) Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1997. (Bu tez daha sonra kitap olarak basıldı
ise de biz yazımızda orjinal tez metnini kullandık.)

GÜRKAN, Emrah Safa, ​Sultanın Korsanları,​Kronik Kitap, İstanbul 2018.


GREENE, Molly, ​A Shared World: Christians and Müslims in the Early Modern Mediterranean,​ Prınceton
University Press, New Jersey 2000.
İLGÜREL, Mücteba, “​Hüseyin Paşa,Deli”, T
​ DV İslam Ansiklopedisi, 1999, Cilt: 19, s.4-6.
PİNCUS, Steven C.A., ​Protestantism and Patriotism: Ideologies and the Making of English Foreign Policy
1650-1668,​Cambridge University Press, 1996.

POUMAREDE, Geraud,​Haçlı Seferine Son Çağrı: Yeniçağ Avrupası’nda Osmanlı İmgesi​, Çev: İsmet İsmet
Birkan, İletişim, İstanbul 2010.

PUL, Ayşe​ , Girit Savaşı İle İlgili Bir Türk Kaynağının Tahlili​(​TTK Kütüphanesi’nde Bulunan Girid Fethi
Tarihi Başlıklı Yazma)​, (T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Ankara 2004. (Bu tez daha sonra kitap olarak basıldı ise de biz yazımızda orjinal tez metnini kullandık.)

PUL, Ayşe,​“Osmanlı-Fransız Diplomasisinin İki Mühim Evresi: Girit ve Mısır Seferleri”,​​OTAM (Ankara
Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi), 2007, Sayı: 22, s.159-176.

SETTON, Kenneth M., ​Venice,Austria and the Turks in the Seventeenth Century,​American Philosophical
Society for its Memories Series, Philadelphia 1991.

TUKİN, Cemal, “​Girit”,​TDV İslam Ansiklopedisi, 1996, Cilt: 14, s.85-93.

UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, ​Büyük Osmanlı Tarihi​, TTK Yayınları, Cilt: 1, 7. Baskı.

YÜCEL, Abubekir Sıddık, ​Mühürdar Hasan Ağa’nın Cevahirü’t-Tevarih’i​, (T.C. Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü) Yayınlanmamış Doktora Tezi, Kayseri 1996.

You might also like