You are on page 1of 125

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.

net/publication/309858587

Miras Koruma Yoluyla Kentlilik Bilincini Güçlendirmek ve Kaçırılmış bir Fırsat


Olarak Emek Sineması/ The Power of Community Values in Safeguarding the
Urban Heritage: The Emek Cine...

Article · September 2016

CITATIONS READS

0 563

1 author:

Burcu Selcen Coskun


Mimar Sinan Fine Arts University
14 PUBLICATIONS   3 CITATIONS   

SEE PROFILE

Some of the authors of this publication are also working on these related projects:

Dunya Mirasi Zeyrek Çocuklara Emanet View project

All content following this page was uploaded by Burcu Selcen Coskun on 11 November 2016.

The user has requested enhancement of the downloaded file.


Dört Aylık Mimarlık Kültürü Dergisi • Yıl: 16 • Sayı: 57 • Güz 2016

Dosya: Emek Sineması, Cercle d’Orient ve Bir Beyoğlu Hikâyesi


Emek Sineması, Cercle d’Orient
ve Bir Beyoğlu Hikâyesi
Nilay Özlü • Seda Kula Say • Lorans Tanatar Baruh
• B. Selcen Coşkun
İstanbul’un Dubaileştirilmesi ve Mimarın Etiği
Askeri Alanlar: İstanbul’da Kentsel
Dönüşümün Yeni Gözdesi

2016/3
ISSN 1302-8219 57

7,50 TL

57
’’Bizim Standartlarımız

Sizin Güvenliginiz...’’

www.kgsii.com.tr
ARADIĞINIZ KİTAPLAR
MİMARLIK VAKFI KİTABEVİNDE
www.mivkitabevi.com

MİMARLIK VAKFI İKTİSADİ İŞLETMESİ


KARAKÖY KEMANKEŞ CADDESİ NO: 31 BEYOĞLU 34425 İSTANBUL
T: (0212) 244 86 87 / F: (0212) 244 86 88
EDİTÖRDEN

dör t aylık mimar lık k ült ür ü dergis i


Dünya Mimarlık Gününü Kutluyoruz!
Ekim 2016 • Yıl: 16 • Sayı: 57 Yayın Türü: Yerel, süreli
Dünya Mimarlık Günü her yıl olduğu gibi bu yıl da ekim ayının ilk pazartesi günü
kutlanıyor. Mimarlar ve mimarlık mesleği açısından önemli bir iletişim fırsatı
yaratan Dünya Mimarlık Günü dolayısıyla, farklı ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde
Yayınlayan de çeşitli kurumlar ile Mimarlar Odası ve şubeleri tarafından çok sayıda etkinlik
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi düzenleniyor. Sadece bir güne değil haftalara yayılan programlar, meslektaşların
buluşmaları, tartışmaları ve söyleşileri için de özel bir platform yaratıyor.
Sahibi
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi adına
C. Sami Yılmaztürk
Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) bu yıl “Daha İyi Bir Dünya Tasarla” (Design
a Better World) başlığıyla birçok farklı etkinliğin öncülüğünü yapıyor. Kuşkusuz
“daha iyi bir dünya” arayışı, neredeyse tüm meslek alanlarını içerisine alan bir
Genel Yayın Yönetmeni
çerçeve. Ancak UIA, küresel ölçekte yayımladığı mesajlarla, tüm meslektaşları,
Deniz İncedayı yerkürenin sağlıklı, yaşanılır ve onurlu geleceği konusunda üstlendikleri rolü
yeniden düşünmeye davet ediyor. UIA’nın desteklediği büyük çaplı uluslararası
Yazı İşleri Sorumlusu
etkinlikler olarak, Ekim 2016’da Ekvator’da başkent Quito’da düzenlenen Habitat
Metin Karadağ
III etkinliği1 ile 7 Kasım 2016’da Fas, Marakeş’te düzenlenecek COP 22 oturumu2
Yayın Kurulu
burada duyurulabilir. Habitat III, eylem odaklı yeni bir kentsel gündem önerisi ve
Zafer Akay, Ayşen Ciravoğlu, Zeynep Eres, T. Gül Köksal,
sürdürülebilir gelişme için yeni tanımlanacak standartlara odaklanırken, COP 22
Kubilay Önal, H. Bülend Tuna, Mücella Yapıcı oturumunda da küresel ısınma, çevre sorunları ve yaşam kalitesi bağlamında
mesleğin sorumlulukları ve yaratıcı önerileri tartışılacak.
Danışma Kurulu
Zeynep Ahunbay, Behiç Ak, Nur Akın, Ali Artun,
M imarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de 1-22 Ekim tarihleri arasında
Acar Avunduk, Aife Batur, Cengiz Bektaş, İhsan Bilgin,
düzenlediği programla, söyleşiler, konferanslar, sergiler vb. gibi etkinliklerin
Çelen Birkan, Hasan Çakır (Almanya), B. Selcen Coşkun, yanı sıra, X. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivalini de
H. Besim Çeçener, Nur Esin, Nuran Zeren Gülersoy, mimarlarla ve ilgi duyan kesimlerle paylaşmaya hazırlanıyor.
Ersen Gürsel, Yücel Gürsel, Figen Kafesçioğlu,
Ruşen Keleş, Esin Köymen, Doğan Kuban,
Genelde dünya ölçeğinde, özellikle de ülkemizde bugün neoliberal politikalar
Mehmet Küçükdoğu, Eyüp Muhcu, Derya Oktay,
sürecinde kentleri ve kentsel mekânı yönlendiren, egemenliğine alan rant
Sabri Orcan, Deniz Erinsel Önder, Gülşen Özaydın, merkezli yapılaşmanın yarattığı tehditler, yaşam kalitesi sorunları, maddi ve
Hasan Cevat Özdil, Aslı Erim Özdoğan, Mehmet Özdoğan, manevi kayıplar karşısında mimarlık, kentsel tasarım ve planlama alanlarında
Yıldız Sey, Afşar Timuçin, Rüksan Tuna, Hülya Turgut, toplumsal bilgilenme ve farkındalık büyük önem taşıyor. Bu nedenle Dünya
Yıldız Uysal, Zekiye Yenen, Emre Zeytinoğlu Mimarlık Günü dolayısıyla, mimarlıktaki güncel tartışmaların, meslektaşların
sesinin, duyarlılıklarının ve önerilerinin çeşitli yayın araçlarıyla ve etkinliklerle
Tarandığı İndeks toplumla paylaşılabilmesi önemli. Bu bağlamda, sadece ülkemizde değil,
DAAI - Design and Applied Arts Index küresel ölçekte de meslek odalarının, sivil toplum örgütlerinin dayanışma ve
işbirliklerini güçlendirerek iletişimi yaygınlaştırmaları meslek alanında çağdaş
Yayın Yönetim Yazışma Adresi sorumluluğun önemli bir parçası olarak görülmeli.
Kemankeş Cad. No.31 Karaköy, Beyoğlu 34425 İstanbul
Tel: (212) 251 49 00 Faks: (212) 251 94 14 Bu dosyamızda da, aynı çerçevede düşünülebilecek olan Beyoğlu kültür
e-posta: dergi@mimarist.org dünyasının ve özelde Emek Sinemasının yitirilmesi sürecine ışık tutmak istedik.
www.mimarist.org/yayinlar/mimarist Süreci, bilim-sanat alanından uzmanlarla incelemek ve bu örnek üzerinden
yaşanan olumsuz gelişmeleri, kent, mekân, insan, kültür perspektifinden
Mali Koordinasyon tartışmayı amaçladık. Bildiğiniz gibi, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
Can Taşkıran de bu süreçte aktif olarak rol üstlendi. Sosyal yaşam, kültür ve bellek değeri
olarak Emek Sineması mekânının yitirilmesinin ötesinde, kentsel değer olarak
Graik Tasarım Beyoğlu’nun ranta teslim olmuş dönüşümünde ve kimliksizleştirilmesi sürecine
Zehra Şenoğuz itirazlarını ve bu konudaki meslek politikasını netlikle ortaya koydu. Yasal
yollarla sürecin takipçisi oldu ve sosyal alanda da çok sayıda etkinlikle, basın
Graik Uygulama toplantısı ve oturumlarla süreci destekledi. Yaşanan olumsuz gelişmeler,
Ebru Laçin bundan sonra da kent ve kültür mirasımız, değerlerimiz açısından her zaman
çok disiplinli bir araştırma ve sorgulama konusu olmaya devam edecektir.
Baskı-Cilt
Bayramoğlu Matbaacılık ve Reklam Hizmetleri, İstanbul Dergimizin içeriğinde diğer başlıklarda da özel katkılar bulacaksınız. Proje-
Tel: (212) 482 17 96 Profil sayfalarımızda, Büyük Sinan Ödülü sahibi değerli meslektaşımız Cengiz
Bektaş ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Baskı Tarihi
Ekim 2016 Gelecek sayımızda ise, dosyamızda kentin mega ölçekli proje ve uygulamalarını
mercek altına almayı planlıyoruz. Bu konudaki önerilerinizi ve birikimlerinizi
Dağıtım paylaşmanızdan mutlu oluruz.
Zip Dağıtım
Dergimize destek ve katkı veren tüm kıymetli yazarlarımıza, değerlendirmelere
Ofset Hazırlık, Reklam ve Yapım Organizasyon katılan Danışma Kurulu üyelerimize vakitleri ve emekleri için ve siz değerli
Mimarlık Vakfı İktisadi İşletmesi okuyucularımıza destekleriniz ve ilginiz için Yayın Kurulumuz adına içten
Kemankeş Cad. No.31 Karaköy, Beyoğlu 34425 İstanbul teşekkür ederim.
Tel: (212) 244 86 87 pbx Faks: (212) 244 86 88
Dünya Mimarlık Gününüz kutlu olsun!
Fiyatı: 7.50 TL
Yıllık abone ücreti: 26.00 TL Saygılarımla,
Öğrencilere % 50 indirim uygulanır.
Deniz İncedayı
Mimar.ist dergisi Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi üyelerine 1. Habitat Konferansları, her 20 yılda bir düzenleniyor ve 1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirilmişti.
ücretsiz olarak gönderilir. Yazılarda ileri sürülen görüşlerin sorumluluğu Detaylı bilgi için: https://habitat3.org.
yazarlarına aittir. Dergi adı belirtilmek koşuluyla alıntı yapılabilir. 2. Detaylı bilgi için www.cop22-morocco.com.

mimar•ist 2016/3 1
mimar.ist Ekim 2016/3
ISSN 1302-8219

4 HABER / ETKİNLİK
ICOMOS Genel Kurulu İstanbul’da Yapılacak / İclal Dinçer ................................................................................4
2017 RIBA Altın Madalyası Paulo Mendes da Rocha’ya Verildi ........................................................................6
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Mimari Koruma Kültürü Konferansları ...................................................7
İstanbul ve Konut Kültürü: Değişim, Dönüşüm ve Devamlılık ...........................................................................7
Akdeniz Mimar Sinan Ödülü Programı 2016 Ödül Töreni, Sergi ve Konferans Etkinliği....................................8

9 DENEME
Çevrenin Çok Yüzü / R. Ruşen Dora ...................................................................................................................9

10 ANMA
Prof. Dr. Bülent Özer’in Ardından / Mete Tapan ................................................................................................10
Bir Anadolu Kâşifi ve İstanbul Beyefendisi: Martin Bachmann / Turgut Saner ..................................................10

11 KÜTÜPHANE
İstanbul’da Konut (Binbir Çeşit) / Nur Esin ......................................................................................................11
Mimarlık Üzerine 17 Mektup / Hakan Tüzün .....................................................................................................13

14 GÖRÜŞ
Kabataş Martı Projesi: İstanbul’un Dubaileştirilmesi ve Mimarın Etiği / Cihan Uzunçarşılı Baysal......................14
İstanbul’un Tarihi Yarımada Dışı Coğrafyasında Göz Ardı Edilen Tarihöncesi Kültürler / Mehmet Özdoğan .......18

2 mimar•ist 2016/3
İÇİNDEKİLER

23 DOSYA: EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Dönüşen Beyoğlu Üzerine Notlar: Cercle d’Orient ve Emek Sineması Örneği / Nilay Özlü ................................24
Serkldoryan-Emek Bloğundan Grand Pera’ya: Kazanılanlar-Kaybedilenler / Seda Kula Say ..............................30
1870 Yangınından Sonra Beyoğlu’nda İki Bina Yatırımı ve Bir Sokak / Lorans Tanatar Baruh .............................42
Miras Koruma Yoluyla Kentlilik Bilincini Güçlendirmek ve
Kaçırılmış Bir Fırsat Olarak Emek Sineması / B. Selcen Coşkun ........................................................................52

63 SÖYLEŞİ
Cengiz Bektaş: “Benim Geleneği Sürdürebilmem İçin, Önce Çağdaş Olması Lazım” / Söyleşi: Nezih Aysel ...63

70 İNCELEME
Bir Geleneğin Son Temsilcisi: Orhan Şahinler / Aykut Köksal...........................................................................70
Kentsel ‘Oyun Kuruculuk’tan Yedek Kulübesine: Üsküdar Rumi Mehmed Paşa Camii’nin
Kent İçi Konumundaki Dönüşüm Üzerinden Morfolojik Bir Okuma / Murat Çetin - İrfan Özgül ..........................75
Bir Semtin Kimliğinin Sürdürülmesinde Kentsel Belleğin Yeri: Yeldeğirmeni Örneği /
Cansu Çolpan - Nilgün Çolpan Erkan ..................................................................................................................83

94 EĞİTİM
Karaköy Liman Bölgesi Dönüşüyor, Farkında mıyız? / Derleyenler: Hale Gönül - Ersen Gürsel.............................94

102 KENT
Askeri Alanlar/Kışlalar: İstanbul’da Kentsel Dönüşümün Yeni Gözdesi/Öznesi / Jülide Alp ............................102
Ataköy’ün Gelişim Sürecinin Siyasi, Sosyoekonomik ve Teknolojik Bir Analizi / Erdal Aktulga.......................109

112 ÇİZGİ
Behiç Ak ........................................................................................................................................................112

mimar•ist 2016/3 3
HABER
ETKİNLİK

ICOMOS Genel Kurulu İstanbul’da Yapılacak

• ICOMOS Yıllık Genel Kurulu ve bir değişikliğe tabi tutularak yenilen- liğinde Yıllık Genel Kurul ve Danışma
Danışma Kurulu toplantıları ile miştir (http://www.icomos.org/en/ Kurulu toplantılarını, her üç yılda bir
bilimsel sempozyumu about-icomos). de Genel Kurul toplantılarını gerçek-
(AGA&AdCom 2016) 15-21 ICOMOS’un organları, “Genel Kurul”, leştirmekte, bu toplantılar bir bilimsel
Ekim 2016’da İstanbul’da “Yönetim Kurulu ve Yürütme Kurulu”, sempozyum eşliğinde yapılmaktadır.
gerçekleştirilecek “Danışma Kurulu ve Bilimsel Konse- Üç yılda bir yapılan ICOMOS genel
Koruma alanının uluslararası en yi”, “ulusal komiteler”, “uluslararası kurulları, dünyada ICOMOS örgütü
önemli sivil toplum örgütlerinden biri bilimsel komiteler” ve “Uluslararası kurulmuş olan 110 ülkenin ulusal
olan ve UNESCO Dünya Miras Mer- Sekretar ya”dan oluşmaktadır. komite başkanları ile ICOMOS’un
kezinin danışmanlığını yapan ICOMOS’un en yetkili organı olan ve bünyesinde faaliyet gösteren 28 ulus-
ICOMOS’un (International Council on her üyesinin katılımıyla oluşan Genel lararası bilimsel komite başkanları ve
Monuments and Sites - Uluslararası Kurul üç yılda bir kez toplanmaktadır. 21 kişilik Uluslararası Yönetim Kurulu
Anıtlar ve Sitler Konseyi) 2016 yılı 21 üyeden oluşan Yönetim Kurulu, üyelerinin zorunlu olmak üzere tüm
Genel Kurulu ve Danışma Kurulu top- ICOMOS’un icra organıdır ve Genel üyelerin katılımına açıktır. Koruma
lantıları ile bilimsel sempozyumu Kurula karşı sorumludur. Danışma alanında uzman olan ve mimarlık,
(The 2016 ICOMOS Annual General Kurulu ve Bilimsel Konsey, ulusal restorasyon, arkeoloji, mühendislik,
Assembly and Advisory Committee - komiteler ile uluslararası bilimsel şehir planlama vb alanlarda faaliyet
AGA&AdCom 2016) 15-21 Ekim komite başkanlarını bir araya getiren gösteren ICOMOS üyelerinin katılı-
2016 tarihleri arasında İstanbul’da iki bileşenli bir organdır. Danışma mıyla gerçekleştirilen bu toplantılarda
gerçekleştiriliyor (Toplantının web Kurulu yılda en az bir kez toplanır. organların üç yıl süren görev süreleri
sayfası için bkz. http://www.icomo- Uluslararası bilimsel komiteler, kültü- seçimler yapılarak yenilenmektedir.
sadcom2016.com/). rel mirasın korunmasıyla ilgili özel Yıllık genel kurullar ise ulusal komite
Bilindiği üzere, ICOMOS’un amacı uzmanlık dallarında ICOMOS hedefle- başkanları ve 28 bilimsel komitenin
tarihi anıtlar ve sitlerin korunması ve rini gerçekleştirmeye yönelik olarak başkanı tarafından oluşturulan Danış-
değerlendirilmesine yönelik ilkeler, ç a l ı ş ı r l a r. U l u s a l k o m i t e l e r, ma Kurulu komite toplantılarının ger-
kuram ve teknikler geliştirmek; ICOMOS’un hedefleri doğrultusunda çekleştirildiği, ICOMOS’un yıllık faali-
konuyla ilgili araştırmaları destekle- kamu yetkilileri, kurumlar, meslek yetlerinin gözden geçirildiği ve ulus-
mek ve uygulamaları yönlendirmektir. adamları, yerel yöneticiler ve kültürel lararası tüzük, karta, bildirge vb bel-
ICOMOS’un kuruluşu1964 yılında mirasın korunması ile ilgilenen birey- gelerin hazırlıklarının yapıldığı toplan-
kabul edilen Venedik Tüzüğünde, anıt ler arasında bağlantı kurarak ve ulusal tılardır.
ve yerleşmelerin korunması konusun- ve uluslararası bilgi alışverişini teşvik Kurulduğu 1974 yılından itibaren ulu-
da çalışacak uluslararası bir konseyin ederek, bir tartışma ve değerlendirme sal ve uluslararası koruma camiasın-
kurulmasının önerilmesine dayan- o r t a m ı s u n a r l a r. B u a m a ç l a daki faaliyetlerini sürdürmekte olan
maktadır. 1965 yılında Varşova’da ICOMOS’un amaç ve hedefleri doğ- ICOMOS Türkiye Milli Komitesi ise
toplanan ICOMOS’un birinci genel rultusunda ve yerel ihtiyaçları da göz uluslararası ICOMOS kuralları çerçe-
kurulu niteliğindeki kongre hem önünde bulundurarak, ulusal prog- vesinde Türkiye’deki dünya mirası
Venedik Tüzüğü’nü uluslararası ramları oluşturur ve yürütürler; ulus- alanları ve diğer koruma konuları hak-
düzeyde kabul etmiş, hem de lararası bilimsel komitelerle işbirliği kında raporlama, toplantı düzenleme,
ICOMOS’un kuruluş kararını vermiş- yaparlar (http://www.icomos.org/en/ toplumda koruma hakkındaki bilgi-
tir. Kurulduğu yıldan itibaren çalışma about-icomos). lenmeyi artırma vb çalışmalarda
merkezi Paris olan ICOMOS’un 50 yılı Tüm çalışmalar ICOMOS Tüzüğüne, bulunmaktadır. ICOMOS Türkiye Milli
aşan kurumsallaşma süreci içinde İçtüzüğüne ve Etik İlkeleri’ne uygun Komitesi’nin 143 kişisel ve bir kurum-
dünyadaki üye ülke sayısı 110’a, üye olarak sürdürülür. Çalışma dilleri sal üyesi (Kültür ve Turizm Bakanlığı)
sayısı ise 9500’e ulaşmıştır. İlk kez İngilizce ve Fransızcadır. Genel Kurul bulunmaktadır (http://www.icomos.
1965 yılında oluşturulan, 1978 yılın- toplantılarında İspanyolca ve ulusla- org.tr). ICOMOS Türkiye Milli Komi-
da revize edilen ICOMOS Uluslararası rarası toplantıya ev sahipliği yapan tesi, uzun yıllara dayanan birikimleri-
Tüzüğü 2014 yılında Floransa’da ger- ülkelerin dilleri de kullanılabilir. ICO- ni göz önünde tutarak (Bu konuda
çekleştirilen genel kurulda kapsamlı MOS her yıl bir üye ülkenin ev sahip- bkz. “ICOMOS 50. Yılını Kutluyor”,
4 mimar•ist 2016/3
HABER
ETKİNLİK

http://www.mimarlikdergisi.com/ Danışma Kurulu, ardından da dünya- ve Sitler: ICOMOS Eylemleri Sunu-


index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSay daki tüm ICOMOS üyelerinin katılımı- şu”; 2005 yılında Çin Xi’an’da “Anıtlar
i=398&RecID=3697), yanı sıra ICO- na açık olarak düzenlenen 2016 Yılı ve Çevreleri: Değişen Kentsel Çevre
MOS uluslararası camiasından gelen Genel Kurulu yapılacaktır. Bu toplantı- ve Peyzaj İçinde Kültürel Mirası Koru-
talepleri dikkate alarak, 2016 ICO- lara paralel olarak 28 bilimsel komite- mak” temaları işlenmiştir.
MOS Yıllık Genel Kurulu ve Danışma den İstanbul toplantılarına katılan 2016 yılı İstanbul Genel Kurulunun
Kurulu toplantıları ve bilimsel sem- komiteler planladıkları takdirde kendi 20 Ekim Perşembe günü gerçekleşti-
pozyumunun Türkiye’de gerçekleşti- iç toplantılarını da gerçekleştirebile- rilecek olan bilimsel sempozyumunda
rilmesi için ICOMOS Uluslararası ceklerdir (http://www.icomosad- ise son on yıldır yukarıdaki temalar
Yönetim Kurulu’na teklif sunmuştur. com2016.com/overall-programme/). bağlamında tartışılan risk konusu, bu
Bu teklif 24-29 Ekim 2015 tarihlerin- Kurulduğu yıldan itibaren her yıl kez tarihi varlıklar ve tarihi yerleşme-
de Japonya-Fukuoka’da gerçekleştiri- düzenlenen ICOMOS genel kurul top- lerde yaşanan afetler sonrasında neler
len ICOMOS 2015 Yılı Genel lantılarının artan üye ve ülke sayısına yapılması gerektiğine odaklanmakta-
Kurulu’nda kabul edilerek kesinleş- bağlı olarak kapsamının giderek dır. “Afet Sonrası Rekonstrüksiyon
miştir (http://www.icomos.org/en/ genişlediği görülmektedir. (Post-Disaster Reconstruction)” baş-
about-icomos/governance/general- Son on yıldır gerçekleştirilen bilimsel lığı ile gerçekleştirilecek olan bu
information-about-the-general- sempozyum temalarına bakıldığında seneki sempozyumun düzenleme
assembly/annual-general-assembly- ise ortak vurgunun dünyada değişen sorumluluğunu ICOMOS’un 28 bilim-
istanbul-2016). Toplantıların gerçek- politik, ekonomik ve fiziksel koşulla- sel komite başkanından oluşan Bilim-
leştirilmesi konusundaki çalışmalar rın tarihi çevre üzerinde yarattığı risk- sel Konsey üstlenmiş olup, toplantıla-
Kültür ve Turizm Bakanlığının ve Kül- ler olarak benimsendiği gözlenmekte- rın koordinasyonu bu komitelerden
tür Varlıkları ve Müzeler Genel dir. 2015 yılında Japonya Fukuoka’da biri olan ICOMOS Uluslararası
Müdürlüğünün işbirliği ile sürdürül- “Kimliğin Karşı Karşıya Kaldığı Risk- Yorumlama ve Sunum Bilimsel Komi-
mekte olup hazırlık çalışmalarında ler: Gelenekler ve Ortak Belleğin tesi (ICOMOS International Scientific
ICOMOS Türkiye Milli Komitesi üye- Kaybı”; 2014 yılında İtalya Floransa’da Committee on Interpretation and Pre-
leri ile koruma konusunda çalışan “İnsan Değer Olarak Miras ve Peyzaj”; sentation - ICIP) Başkanı Sue Hodges
genç araştırmacılar görev almaktadır- 2013 yılında Costa Rica San Jose’de tarafından gerçekleştirilmektedir
lar (http://www.icomosadcom2016. “Küreselleşen Dünyada Kontrolsüz (http://www.icomosadcom2016.com/
com /files/ICOMOS-AdCom-2016- Gelişme ve Kültürel Miras Risklerinin wp-content/uploads/ 2016/06/
Committees.pdf). Azaltılması”; 2012 yılında Çin GA2016_ScientificSymposium_Call-
Önceki yıllarda gerçekleştirilen ICO- Pekin’de “Doğa ve İnsan Kaynaklı lforPapers_EN_20160520.pdf).
MOS genel kurullarında olduğu üzere, Afetlerde Kültürel Miras Risklerinin Temanın açıklama metninde bu yıl ele
İstanbul AGA&AdCom 2016 toplantı- Azaltılması”; 2011yılında Fransa alınan konunun doğal afetler ve silah-
sı da sadece üyelere açık olan çalışma Paris’te “Miras, Kalkınmanın Öncü- lı çatışma yoluyla kültürel mirasın
toplantıları ve koruma konusunun tüm sü”; 2010 yılında İrlanda Dublin’de tahribatı olduğu belirtilerek, şu anda
ilgililerine açık olan bilimsel sempoz- “Değişen Dünya, Değişen Miras dünyanın birçok yerinde silahlı çatış-
yum olmak üzere iki bölümde düzen- Anlayışı: Küresel Değişimin Kültür ma yoluyla kültürel mirasın kasıtlı
lenmektedir. Çalışma toplantılarının Mirası Üzerindeki Etkisi - Miras ve şekilde imha edilmesine şahit olun-
ilki 21 kişilik Yönetim Kurulunun Sosyal Değişim”; 2009 yılında Malta duğu, iklim değişikliği ve doğal afet-
katıldığı ve iki gün sürecek olan top- Valleta’da “Değişen Dünya, Değişen ler yoluyla bu değerlerin kaybedildiği
lantılardır. Bu toplantıları takiben Miras Anlayışı: Küresel Değişimin vurgulanmaktadır. “Afet Karşısında
ICOMOS’un 28 bilimsel komite baş- Kültür Mirası Üzerindeki Etkisi - Tek- Rekonstrüksiyon”, “Anlam ve Özgün-
kanının oluşturduğu Bilimsel Konsey nolojik Değişim”; 2008 yılında Kana- lük”, “Fikirsel Çerçeveler”, “Tüzük
ve 110 ülke milli komitesinin başkan- da Quebec’de gerçekleştirilen “Yerin Kuralları ve Uygulama Araçları” olmak
larının oluşturduğu milli komiteler Ruhu Nereye Kayboldu?”; 2007 yılın- üzere dört tema altında düzenlenen
toplantısı ve bölgesel komite toplantı- da Güney Afrika Pretoria’da “Değişen sempozyumda “toplumların yeniden
ları (Asya-Pasifik, Arap Ülkeleri, Afri- Dünya, Değişen Miras Anlayışı: Küre- yapılanmasında rekonstrüksiyonun
ka, Amerika ve Karayipler, Avrupa) sel Değişimin Kültür Mirası Üzerinde- rolü” ve “rekonstrüksiyonda toplum-
gerçekleştirilecektir. Son aşamada ise ki Etkisi - Miras ve Küresel İklim ların rolü” karşılıklı sorgulanan tema-
Bilimsel Konsey ve milli komite baş- Değişikliği”; 2006 yılında İngiltere lar olarak ele alınacaktır. Bilimsel
kanlarının bir arada görev yaptığı Edinburgh’da “Risk Altındaki Anıtlar Sempozyum tanıtım programında
mimar•ist 2016/3 5
HABER
ETKİNLİK

rekonstrüksiyon etiği konusu ve kurallar ve ilkelerin geliştirilmesi le birlikte incelemeleri için bu toplantı-
rekonstrüksiyonun sembolik değeri temaları da destekleyici tartışma nın önemli bir fırsat yaratacağı kaçınıl-
birlikte tartışılacak konular olarak konuları olarak sunulmaktadır. mazdır. Kamu yönetimlerinin, sivil
sunulmaktadır. Bu kavramların yanı ICOMOS’un AGA&AdCom-2016 ve örgütlerin, özel sektörün ve vatandaş-
sıra çatışma ve afet sonrası özgünlük “Afet Sonrası Rekonstrüksiyon” temalı ların bu fırsattan önemli çıkarımları
ve bütünlük kavramlarının değişimi bilimsel sempozyumunun sağlayacağı olacaktır. Toplantının önemli getirile-
önemli bir tartışma alanı olarak yer katkılar çok çeşitli yönleriyle değerlen- rinden birinin de kültürel mirasın
almaktadır. Rekonstrüksiyon anlayışı- dirilebilir. İstanbul’un ve Türkiye’nin korunması konusunda çalışan ulusla-
nın yerli ve yerli olmayan, Batı ve koruma konularının ICOMOS uzman- rarası akademik çevrelerle bireysel ve
Doğu anlayışları arasındaki fark; yerel larınca yerinde görülmesi, deneyimle- kurumsal düzeyde çeşitli bağlantıların
kurumlar ve uluslararası kuruluşlar ile rin paylaşılması ve karşılıklı bilgilerle kurulması ve işbirliklerinin oluşturul-
danışmanlar konusunda ICOMOS’un beslenilmesi bu toplantının önemini masıdır.
rolü; afet sonrası kültürel miras hak- artırmaktadır. Ulusal koruma uzmanla-
kında öncelikleri tanımlama yolları; rının İstanbul ve Türkiye’nin kültür var- İclal Dinçer, Prof. Dr.,
afet sonrası rekonstrüksiyon için lıklarını uluslararası ICOMOS üyeleriy- ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Başkanı

2017 RIBA Altın Madalyası Paulo Mendes da Rocha’ya Verildi

Brezilyalı mimar Paulo Mendes da ca, 2006’da Pritzker Mimarlık zilya mimarlığını anlatıyor: kütlesel,
Rocha, 2017 RIBA Altın Madalyasına Ödülü’nü, 2000’de Mies van der Rohe işlenmemiş, güzel, brüt beton.”
layık görüldü. Mimar Paulo Mendes Ödülü’nü, 15. Venedik Bienali’nde Ödülün sahibi olan mimar Paulo
da Rocha, geçtiğimiz günlerde Japon Yaşam Boyu Başarı Altın Arslan Mendes da Rocha; “Yaşam boyu
Sanat Birliği tarafından verilen 2016 Ödülü’nü almıştı. süren çalışmalarımın sonucunda,
“Praemium Uluslararası Sanat RIBA başkanı ve aynı zamanda Seçici RIBA tarafından mesleğime ve toplu-
Ödülü”nün de sahibi olmuştu. Kurul’un da başkanlığını yapan mimar ma katkılarımın takdir edilmesi sevinç
Mimarlık Altın Madalyası, Britanya Jane Ducan, basın duyurusunda, verici. Tutkumu paylaşan herkese,
Kraliyet Mimarlar Enstitüsü’nün en Paulo Mendes da Rocha’nın yaşayan özellikle de Birleşik Kraliyet mimarla-
üst düzey onur ödülü. 1848 yılından bir efsane ve bir dünya mimarı oldu- rına derin saygılarımı göndermek
bu yana, mimarlık alanında önemli ğunu vurguluyor. “Onun yapıtları, isterim. Bu anı, tüm mimarlarla,
gelişmeler yaratan mimarlara verili- dünyanın ünlü mimarları ile karşılaş- mühendislerle ve projelerime katkı
yor. tırıldığında sıra dışı. Mimarın ulusla- veren herkesle paylaşırım” sözleriyle
2017 Altın Madalya ödülünün sahibi rarası alanda özel bir yeri ve ünü var, duygularını açıkladı.
Mendes da Rocha, 1928’de ancak neredeyse tüm başyapıtlarını RIBA Altın Kraliyet Madalyasını 1848
Brezilya’da Vitoria’da doğdu. Bugün kendi ülkesinde gerçekleştirmiş. Dev- yılından bu yana kazananlar arasında
ülkenin yaşayan en büyük mimarla- rimci ve dönüştürücü, Paulo Mendes Frank Lloyd Wright (1941), Charles
rından birisi. Mendes da Rocha ayrı- da Rocha’nın yapıtları 1950’lerin Bre- ve Ray Eames (1979), Norman Foster,
(1983), Patricia ve Michael Hopkins
Paulo Mendes da Rocha
(1994), Frank Gehry (2000) sıralana-
(Fotoğraf: Ana Ottoni/
bilir. Mimar Zaha Hadid ise, 2016
EPA: www.theguardian.
yılında RIBA Altın Madalyası’nı, bek-
com/
lenmedik ölümünden kısa bir süre
artanddesign/2016/
önce almıştı.
sep/29/brazilian-
Ödülün Seçici Kurulu, RIBA Başkanı
architect-paulo-
Jane Duncan, Sir Peter Cook, Neil
mendes-da-rocha-wins-
Gillespie, Victoria Thornton ve 2015
riba-royal-gold-medal).
ödülünün sahibi Sheila O’Donnell’dan
oluşuyordu.

Kaynak: www.architecture.com/Awards/RGM/
RGM2017/RoyalGoldMedal2017.aspx

6 mimar•ist 2016/3
HABER
ETKİNLİK

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de


Mimari Koruma Kültürü Konferansları
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent rin yurtdışına çıkışını engellemeye ça- Konferans Programı
Şubesi’nin sonbahar-kış etkinlikleri çer- lışan, koruma kaygısıyla oluşturulmuş Osmanlı Dönemi’nde
22 Ekim 2016 Doç. Dr.
çevesinde “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bir yasadır ve ardılları da bu konudaki 1 Mimarlık Mirasını Koruma
16.00 Deniz Mazlum
Türkiye’de Mimari Koruma Kültürü” duyarlılığı sürdürmüşlerdir. Dolayısıyla Yaklaşımları
başlıklı bir konferans dizisi hazırlanmış- Türkiye’de çağdaş koruma biliminin Osmanlı Dönemi’nde
26 Kasım 2016 Prof. Dr.
tır. Beş sunum olarak tanımlanan bu dizi gelişimini kavramak için, XIX. yüzyıl 2 Arkeoloji, Koruma ve
16.00 Edhem Eldem
ile Türkiye’de mimari koruma kültürü- Osmanlı ortamındaki öncü gelişmeleri Müzecilik: İlk Adımlar
nün oluşumu ve gelişimi uzmanlar tara- irdelemek gerekir. Erken Cumhuriyet Dönemi
24 Aralık 2016 Prof. Dr.
fından tanıtılacaktır. Osmanlı dönemin- Bu bağlamda Doç. Dr. Zeynep Eres ta- 3 Koruma Çalışmalarında Bir
16.00 Zeynep Ahunbay
de bugünkü çağdaş anlamıyla koruma rafından hazırlanan konferans dizisi- Mimar: Ali Saim Ülgen
bilinci denemese de “kadim eserler”in nin ilk sunumunu yapacak olan Doç. Cumhuriyet Dönemi
21 Ocak 2017 Y. Doç. Dr.
özellikle de vakıf eserlerin varlığını sür- Dr. Deniz Mazlum Osmanlı dünyasın- 4 Koruma Tarihimizden Üç
16.00 Selcen Coşkun
dürmesi ve işletilmesi çabası yoğun- da “ata yadigârı” tarihi eserleri algıla- Kadın Mimar
dur. Cumhuriyet döneminde ise Batılı ma, koruma kaygısı ve onarım yakla- Erken Cumhuriyet
18 Şubat 2017
çağdaş düşünce sisteminin bir bileşeni şımlarını, özellikle XVIII. yüzyıla yo- 5 Nezih Başgelen Döneminde İstanbul’da
16.00
olarak anıt eserlerin belgelenmesine ve ğunlaşan bir perspektile anlatacak. Arkeoloji ve Koruma
restorasyonuna özel bir önem verilmiş- Ardından Prof. Dr. Edhem Eldem XIX.
tir. Eldeki olanaklar çerçevesinde konu- yüzyılın çağdaşlaşma çabaları çerçe- Mualla Eyüboğlu Anhegger ve Selma 22
Ekim
2016
26
Kasım
2016

Emler’in gerçekleştirdiği çok sayıda


16.00 16.00

ya ilgi duyan mimarlar bu alana yönlen- vesinde Batıdaki kurumlaşma ve yasa- Doç. Dr. Deniz Mazlum
“Osmanlı Döneminde
Prof. Dr. Edhem Eldem
“Osmanlı Döneminde
Arkeoloji, Koruma ve

restorasyon uygulamasını örnekle-


Mimarlık Mirasını

dirilmiş ve gerek kişisel çabalar gerek laşma süreçlerinin izlenerek Osmanlı


Müzecilik:
Koruma Yaklaşımları”
İlk Adımlar”

Batıda edinilen deneyimlerle İstanbul’un devletinde uyarlanması çabasını akta- yerek 1940’lı yıllardan 1970’lere mi- 24
Aralık
2016
Konferans Dizisi

OSMANLI’DAN

görkemli anıt yapılarından Anadolu boz- racak. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay genç mari koruma ortamını tanımlayacak.
16.00
Prof. Dr. Zeynep Ahunbay
CUMHURİYET’E
“Erken Cumhuriyet TÜRKİYE’DE MİMARİ
Dönemi Koruma KORUMA KÜLTÜRÜ

kırındaki kervansaraylara belgeleme ve Cumhuriyetin görkemli Selçuklu ve Konferans dizimizin son konuşma- Çalışmalarında
Bir Mimar:
Ali Saim Ülgen” Tmmob Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi

cısı arkeolog yayıncı Nezih Başgelen


Karaköy Kemankeş Cad. No: 31 Beyoğlu İstanbul, Tel: 0212 251 49 00 www.mimarist.org

restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Osmanlı anıt eserlerini koruma ça- 21


Ocak
2017
18
Şubat
2017

Ancak mimari restorasyondan önce basını, dönemin önde gelen uygu- de Cumhuriyetin kuruluş yıllarında
16.00 16.00

Yrd. Doç. Dr. Selcen COŞKUN Nezih BAŞGELEN


“Cumhuriyet Dönemi “Erken Cumhuriyet

arkeolojik eserlerin korunması kay- lamacı mimarı Ali Saim Ülgen’in ça- İstanbul’da kent içinde yapılan kazı ve Koruma Tarihimizden
Üç Kadın Mimar”
Döneminde İstanbul’da
Arkeoloji ve Koruma”

gısı aslında Türkiye’de modern ko- lışmaları üzerinden değerlendirecek. koruma çalışmalarını anlatarak, günü-
ruma tarihinin başlangıcını oluştu- Ardından Y. Doç. Dr. Selcen Coşkun müzde Yenikapı kazıları ile gündemi-
rur. 1869’da hazırlanan ilk Eski Eser Ali Saim Bey’in de katkılarıyla gelişen mize giren kent arkeolojisi kültürünün
Koruma Kanunu, arkeolojik eserle- üç kadın mimarımızın, Cahide Tamer, ilk adımlarını orta koyacak.

İstanbul ve Konut Kültürü: Değişim, Dönüşüm ve Devamlılık

IAPS-CS-Kültür ve Mekan Çalışma yönüyle anlayabilmek amacıyla çeşitli


Ağı tarafından düzenlenen “Kent, Kül- bilim dallarından araştırmacıların
tür ve Konut” temalı ulusal ‘Kültür ve katılımıyla verimli bir paylaşımı ortaya
Mekân Toplantıları’ dizisinin üçüncü- koyabilmektir.
sü Özyeğin Üniversitesi’nin ev sahip- Önemli tarihler:
liğinde, Kültür ve Mekân Öğrenci Bildiriler: 18 Kasım 2016
Buluşmaları ile eşzamanlı olarak Son kayıt: 5 Aralık 2016
15-16 Aralık 2016’da yapılacaktır. Sempozyum: 15-16 Aralık 2016
Sempozyumun amacı, değişmekte Detaylı bilgi için:
olan kentsel mekânı sosyokültürel ve iaps-cultureandspace@gmail.com
toplumsal açılardan yeniden okuya- http://www.iaps-association.org
bilmek ve hızla değişen konut çevre- http://iksvakademi-iapscsbe.
lerindeki, mekânsal çeşitliliği tüm tumblr.com/
mimar•ist 2016/3 7
HABER
ETKİNLİK

Akdeniz Mimar Sinan Ödülü Programı 2016 Ödül Töreni,


Sergi ve Konferans Etkinliği
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversite- 2016 yılında Akdeniz’in kuzey ve Vaina, Anna Vasileou, Eleni Boufeti
si, MED 21 programı ile Selanik Aristo- güney ülkelerini kapsayan iki katego- layık bulundu.
teles Üniversitesi, Milano Politeknik ride yapılan değerlendirme sonrasın- Ödül töreni ve öğrenci projeleri sergi-
Üniversitesi, Tunus Mimarlık Yüksek da Seçici Kurul, Kuzey Akdeniz böl- si, 3 Ekim 2016 Pazartesi günü,
Okulu ve Karadağ Petrovi -Njegoš gesinden İtalyan mimar Renzo Piano Dünya Mimarlık Günü’nde Mimar
Vakfı’nın katılımlarıyla Akdeniz coğraf- ve Fransız mimar Christian de Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
yasının kentsel ve mimari değerlerini Portzamparc’ı, Güney Akdeniz bölge- Tophane-i Âmire Kültür ve Sanat
öne çıkaran eserleri teşvik etmek ama- sinden ise Fas’lı mimarlar Saad Merkezi’nde düzenlendi. Öğrenci pro-
cıyla 2013’ten bu yana “Akdeniz Mimar el-Kabbaj, Driss Kettani, Mohamed jeleri sergisi 9 Ekim 2016 pazar günü-
Sinan Ödülü” programını yürütmektedir. Amine Siana’yı ödüle layık buldu. ne kadar Tophane-i Âmire Tek Kubbe
Bu yıl ikincisi verilen “Akdeniz Mimar Öğrenci kategorisinde ise Güney Salonu’nda ziyaret edilebilir. 4 Ekim
Sinan Ödülü”, Akdeniz coğrafyasının Akdeniz bölgesinden birincilik ödülü- 2016 salı günü ise Mimar Sinan
ülkeleri arasında ortak kültürel zen- ne Mohammed Mashhour Batman, Güzel Sanatlar Üniversitesi Sedad
ginlik konusunda farkındalık yarat- mansiyon ödüllerine ise Hassene Jel- Hakkı Eldem Konferans Salonu’nda
mak, Akdeniz’in özgün kültürel değer- jeli, Ali Abidi değer bulundu. Kuzey Güney Akdeniz Bölgesinden ödül alan
lerini korumak ve yaşatmak amacıyla Akdeniz bölgesinden birincilik ödülü- mimarlar Saad el-Kabbaj, Driss Ketta-
mimarlık alanında önemli eserler ne Despoina Valiadi, Efthymia Stama- ni ve Mohamed Amine Siana “Con-
veren Akdenizli mimarları ve başarılı topoulou, Thaleia-Dimitra Stenefana- text and Modernity” başlığı altında
öğrencileri kapsayacak şekilde iki ki, Mansiyon ödüllerine de Onur projelerini ve mimari yaklaşımlarını
kategoride yürütüldü. Değirmenci, Aliki Vaina ve Iriana anlattıkları bir konferans verdiler.

8 mimar•ist 2016/3
DENEME

Çevrenin Çok Yüzü

Çeşitli yönetim konularının sorunla- yanılgısı içinde kıt kanaat toplanan Yozlaşmalar her konuda başlardaki
rı yanında çevre oluşumlarını üstle- değerleri hovardaca yok ederler. yanılgılarla yola çıkmıyor mu? Man-
nen pek çok yöneticinin zaman Kültür, doğu, tarih, gelenek, mimar- tar gibi yükseltilen yapılar, kusurlu
zaman başarılı görünen uygulama- lık, şehir kimliği vb pek çok birikim alt düzenlemeler, bozuk ulaşım,
larına da rastlanabilir. Ancak çok kez ve el değmez kural onlar için hiçbir bunların getirip götüreceği pek çok
de sadece iyi niyetler çevrenin öte anlam taşımaz. Görsel izlemeler için zincirleme yanlışlıklar, yığılmalar,
boyutlarını çözmeye yetmeyecektir. bahaneleri ile iç-dış gezilere kendi- sahilleri açıp hemen buralara parıl
“Başkasına iyi gelen ilacı bilenine leri giderler; oralardaki yolu, çiçeği, purul oteller doldurmalar nedendir?
danışmadan kullanmak” örneği yapılışı ve pek çok şeyi anladığını Bir süre örneğin içinde en bakımlı-
ben-bilirimcilik ile eş anlamlıdır. sanıp dönüşlerinde bunları olur
sını koruyup lüzumsuzları kaldıran
Çevre ile bütünleşemeyen uygula- olmaz her yere yaptırmaya emirler
bilime bile eğitimsizlik korkusu ile
malardaki yavan-tekdüze sonuçlar yağdırabilirler.
(bunlar da iyi niyetli cahiller) karşı
da ben-bilirimciliğin sonuçlarıdır. Tramvaya benzemeyen azman
çıkanlar iyi midir? Yanlış yol profil-
Üzerinde fazla uğraşıp araştırmadan vagonlara tramvay dedirtirler,
leri, mantar beton babalı tretuvarla-
yalnızca tek yönden şekillendirme- “Sanatın, bilimin içine…” diye de
ler, derme çatma, uyduruk, çağdaşçı sövebilirler. rı, bir yana döşenen pahalı taşlar ve
gibi çözümler ve şekilsel aldatma- Örneğin org sesli bir kilise ve onun arasından püsküren suları nasıldır?
calar ile uydurulacak kılıflar neden meydanının felsefesi ile insan han- Koca cadde refüjündeki “buranın
istenir? Ancak yaşanan gerçekler, çeresi yüklü sesli cami önünü açar- çınarı” levhalı fidan dikmeler, İzmir
eksik ve aykırı organları bünyesin- lar ve sonra getirip yoğun trafik yöresinin palmiyesini İstanbul’a
den atacaktır. Her yanlış bir süre yolunu da önden geçirmeyi ayırt dizmeler... (İstanbul’da çınar anıt
sonra kendini savunamıyor. Düzel- edemezler. (Beşiktaş Sinan Paşa ağaçtır, gölgesi kıymetlidir. Selvi
tilse bile, “atı alanlar Üsküdar’ı geç- Camii ve benzerleri gibi.) başka bir güzel ifadedir. Kavak Ana-
mişse” acısı da fazla oluyor. “Yüksek binalarımız neden olmasın, dolu kimliklidir. İncir, Boğaz’da baş-
Bu arada uzun süreli ilgisizlik, isterse kötü kopya olsun” diyenlere kadır. Palmiye Kordon-İzmir’de,
bakımsızlıklar bir zamanların değer- ne denir? İyi mi kötü mü niyetlerin baobap Avustralyalıdır.)
lerini onanmaz yokluklara itiyor. arkası gelir. Karşı söz söyleyenler Bunları da bilen botanikçiler yanın-
Birilerinin çıkıp da yalan yanlış da ise ya deli, ya kötü, bozguncu ya da da estetik-şehir kimliği mimarı,
olsa bir şeyler yapıyor olmasına, “şu-bu”dur. şehircisi, şairi, “Üsküdar’ın akşa-
“Yapsın da çalsın” gibi bakmalarla Ancak onlara göre, karşı çıkıp doğ- müzeri camlardan yansıyan ışığına
doğrulara özlemlerin bile nasıl çar- ruyu söyleyenler için “it ürür kervan sözü” ile başka şehrin kale siluetine
pıldığı görülüyor. İyilere istekle bu yürür” örneği sinek vızıltıları yakış-
bakışı kimliğe-kişiliğe, değerlere
işlere coşkulu alkışlar çok kez kişi tırmaları da yapılabilir. “Her şeye
değer vermeye özendir. Bir New
ve kişilerin-toplumun hastalanışına karşı çıkmak”la “hiçbir şeye ses
York silueti de müthiştir. Ama New
örnek oluyor. çıkarmamak” aynı derecede sağlık-
York New York ise, İstanbul İstanbul
Müzik-sanat vb izlencelerinde anla- sız ya da eş yanlışlar mıdır? Bilme-
ise güzeldir.
mayanlar da bulunmak isterler. Bu den fikir söylemeler (ne kadarsa)
kişiler yanılmamak için çevrelerini aklı başkalarına öğretme çabaları iyi Mevlana’ya Şems’i sorarlar, “O o
kollarlar. Ancak bazı kişiler hem bil- yandan bakınca hoş görünebilir. olduğu, ben de ben olduğum için
mez ve hem de bilir görünmekten Ancak korku ve sevinç kaynağının karşılıklı saygı ve beğeniliyizdir”
hoşlanırsa, işte o zaman ya zaman- eğitim ve bilgileri yetersizse sonuç- der.
sız yersiz alkış, kahkaha ya da ları da aldatıcı olur. Yanlışlara dayalı “Bir gömleğin ilk düğmesi yanlış
beğendim-beğenmedim gibi ceha- her teoremin sonucu gibi, cetvel, iliklenirse, öteki düğmeler de yanlış
let sergileyebilirler. gönye, pergel bozuksa her şey yan- dizilirler.”
Oysa bilirimci hoyratlıklar masum lış olur (Montaigne) sözü doğru
değildir. Bunlar her şeyi bilmek mudur? R. Ruşen Dora, Y. Mimar, Prof.
mimar•ist 2016/3 9
ANMA

Prof. Dr. Bülent Özer’in Ardından

Bülent Özer, çok yönlü, batı kültürünü yet dönemiyle ilgili mimarlık tarihimizin Bülent Özer. Onun mimarlık alanında
özümsemiş bir bilim insanıydı. Kendisi- irdelenmesinde önemli bir rol almıştır. nesnel ve bilime dayananan çok sayıda
ni kısa bir süre önce kaybettik... Ayrıca, mimarlıkta eklektisizm konusun- analiz ve ilginç değerlendirmeleri vardır.
Başta, mimarlık olmak üzere, sanatın, daki değerlendirmeleri gelecek nesiller Bülent Özer, günlük mesleki ve politik
kültürün önemli alanlarında yazdığı için yol gösterici olmuştur. konularda günün kısır polemiklerinin ve
kitap ve makaleleri orijinal nitelikteydi. Kanımca, Bülent Özer Mimar Sinan’ı en spekülasyonlarının hep dışında kalmayı
Çalışmaları başka bilimsel yapıtlarda iyi yorumlayan mimarlık tarihçilerinden tercih etmiştir. Dış dünyayla sıkı ilişki
referans olarak kullanılmıştı. Özellikle, biridir. Özer, Sinan’ın yapıtlarındaki mal- kurarak çeşitli ülkelerin akademisyen ve
Cumhuriyet dönemi mimarisiyle ilgili zeme, statik ve mekân üçlüsünün harmo- kurumlarıyla yakın ilişki içinde olmuş
doktora çalışması (rejyonalizm, üniver- nisini bilimin sınırları içinde ortaya koy- ve ülkemizi yurtdışında başarılı bir
salizm ve çağdaş mimarimiz üzerine bir muştur. Sinan’ın her yapısının ayrı bir biçimde temsil etmiştir.
deneme) aynı konuyu ele alan araştır- mimari özelliğe sahip olduğunu, her Merhum, her zaman saygın bir mimar,
macılar için vazgeçilmez bir başyapıttır. yapısına bir orijinallik kazandırarak, ken- değerli bir mimarlık tarihçisi ve akade-
Sosyal, kültürel ve ekonomik verilerin, dini “sürekli tekrar etmediğini”, başka bir misyen olarak anılacaktır.
mimari uslub üstündeki etkisini değer- deyişle, her yapısının bir orijinalliğin
lendiren Özer, bu çalışmayla Cumhuri- habercisi olduğunu dile getirmiştir, Mete Tapan, Prof. Dr.

Bir Anadolu Kâşifi ve İstanbul Beyefendisi: Martin Bachmann

Mimar Martin Bachmann’ın 3 Ağustos paylaştı. Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Martin Bachmann’ı deneyimli bir arazi
2016’da genç yaşta ve ani kaybı çok İstanbul Şube’sindeki ikinci müdürlük kâşifi, çalışkan bir kütüphane araştırma-
kişiyi samimi olarak üzdü. Türk ve görevini 2006’dan, oradaki çalışma cısı ve bilgi ve yorumlarını açık ifadeler-
Alman meslektaşları, dostları bu kaybı odasında yaşama veda edene kadar le paylaşan usta bir hatip olarak tanım-
tanımlamakta zorlandılar; yakın-uzak başarıyla yürüttü. lamak mümkün.
herkes kendi belleğinden hatıralarla bir Martin Bachmann’ın örnek bir mesleki Konut mimarisi ilgi alanları arasında özel
Martin Bachmann portresi çizmeye imaj oluşturmasında, araştırmalarıyla bir yer tutmaktaydı. Alman Elçiliği’nin
çalıştı. Söylenenlerin odağında hep bütünleşmesinin yanı sıra, mimarlık, İstanbul’da, Tarabya’daki yazlık konutu-
rahatlık telkin eden pozitif kişiliği ve arkeoloji/mimarlık tarihi ve tarihi yapı- nun araştırılması, Zeyrek’te sayıları gide-
üretken meslek yaşamı vardı. ların korunması konularını bir bünyede rek azalan ahşap konut dokusuyla ilgili
Bachmann’ın kariyeri Almanya’nın Fran- barındıran zengin birikimi büyük etken- uzun yılları alan araştırmaları, ahşap
sız sınırına yakın kenti Karlsruhe’de di. Yıllarca emek verdiği Bergama kazı- konut mimarlığına ayrılan üç dilli bir
şekillendi. Karlsruhe’nin içinde memle- larında kalıcı eserler bıraktı. “Z Yapısı” kitabın hazırlanması bu çalışmaları ara-
keti Durlach’ın yapıları, diploma ve dok- olarak adlandırılan Hellenistik yapı için sındadır. Konut mimarlığına, taş ve ahşap
tora çalışmaları bağlamında mimarlık mimar Andreas Schwarting’le birlikte inşaat sistemlerine tutkulu ilgisi, ayrıca
tarihi ile ilk kez bilimsel boyutta ilgilen- bir “koruma kabuğu” geliştirdi. Ancak engin deneyimi ve ince estetik anlayışıy-
mesinde özellikle pay sahibi. Karlsruhe Bergama’nın peyzajına da hâkim olan la biri İstanbul’da, diğeri Bergama’da iki
Üniversitesi’nin tarihsel yapı araştırma- bu yapı, bir kabuk veya çatı olmanın çok “Bachmann evi” tasarladı. Bütün araştır-
ları konusunda ekol bir merkez olması ötesinde hassas bir tasarımla antikite, maları bir yana, bu iki ev Martin
Bachmann’a çok sağlam bir çalışma koruma ve estetik alanlarını harmanladı. Bachmann’ın yaşam sevincinin, ailesine
temeli sundu. Ardından 2000’li yıllarla Anadolu’daki çalışmaları Hitit çağların- ve Türkiye’ye bağlılığının özetiydi.
birlikte, Bachmann’ın temel eğitimini dan Hellenistik-Roma dönemlerine uza- Anadolu’daki ve İstanbul’daki meslek-
çok başarılı uygulamalara çevireceği nıyordu. Beyşehir yakınlarındaki Efla- taşları, dostları Martin Bachmann’ı çok
Anadolu ve İstanbul dönemleri başladı. tunpınar Anıtı, Kozan’a yakın Karasis özleyecek. Özlemin yanında elde kalan
Giriştiği her çalışma konusunu tavizsiz Dağı’ndaki askeri içerikli Hellenistik ise; çalışkan bir kâşifi araştırmalarına
bir titizlik içinde işledi. Konularını sev- yapılar grubu, Likya’da sarp Oinoanda saygı duyarak yaşatmak ve güler yüzlü
mede ve sahiplenmede adeta yeni bir yerleşmesi Bachmann’ın özenli araştır- bir beyefendiyi gülümsemeyle anmak.
oyuncak armağan almış çocukların taze malarıyla buluştu. Koruma sorunlarının
heyecanıyla karşılaştırılabilecek bir yanında antik yapım teknikleri alanına Turgut Saner, Prof. Dr.,
motivasyonu da meslek arkadaşlarıyla eğildi ve özgün buluşlar ortaya koydu. İTÜ Mimarlık Fakültesi
10 mimar•ist 2016/3
KÜTÜPHANE

İstanbul’da Konut (Binbir Çeşit)

İstanbul’da Konut (Binbir Çeşit), İTÜ Bu çeşitlilik ve değişim temposu için- kapı geldi: ‘özel mülktür, girilmez!’…
Vakfı tarafından Haziran 2016 da ilk de araştırmacı olmak, sizin değişime ortalık sessizdi… yerlerde cam kırıkları
baskısı yapılan bir kitap. İTÜ Konut olumlu ya da olumsuz bakmanız ile ve bir yığın çöp vardı… hatırladığım yer
Araştırmaları Merkezinde çalışmalarını farklı algılara bürünür. Her ne kadar yok olmuş, burası değil. Ne evi, avluyu
sürdüren, İTÜ Mimarlık Fakültesinin araştırmacının gerçeği, yaşamın ger- ne de erik ağacını bulabildim… Çocuk-
üç öğretim üyesi tarafından derlenmiş; çeğine ışık tutmaksa da, aynı zaman- luğum buradan uçup gitmişti.”
konut kuramları ve araştırmaları konu- da eleştirmek ve çözüm çeşitliliği Aytanga Dener’in Yeni Sahra’da yaptığı
sunda uzmanlaşmış çok değerli öğre- hakkında karar vericileri bilgilendir- araştırmasına göz atıyoruz: Kent hakkı
tim üyelerinin makalelerini içeren bir mektir. Gerçek bilimsel araştırmacı kavramına değiniyor. İstanbul’da göçün
derleme. Kitabın iki önemli özelliği var: eleştirirken öğreten, yol gösterendir. henüz durmadığını, 1980’lerde ve
Birincisi bir anı kitabı olması. İkinci Kente dair yapıcı eleştiri üretme; yeti- 2000’li yıllarda farklı nedenlerle bu yer- İstanbul’da Konut
(Binbir Çeşit),
özelliği ise ülkemizin daha da özel ola- şemediğimiz bir yapım hızı içinde, hiç leşmeye gelen insanların problemleri
ed. Yurdanur Dülgeroğlu
rak İstanbul mega kentinin konut ve olmazsa gelecek için daha uygar daha karmaşık bir düzeye taşıdıklarını Yüksel - Elmira Gür -
yerleşme sorunlarını ele alan makale- çözümler üretme becerisini geliştire- belirtiyor. Ana problemler olan yoksul- Dilek Yıldız, İstanbul:
lerin buluştuğu bir kitap olması. bilmelidir. luğun ve kentsel alt ve üst yapı sistem- İTÜ Vakfı Yayınları, 2016,
Dış kapağı ve bölüm başlıklarını süs- Makaleleri tek tek irdelerseniz, “deği- lerden yararlanmada eşitsizliğin yanın- 232 s.
leyen naif eskizler, insani ve çevresel şim”, “dönüşüm”, “dinamizm” ve bu da yeni gelenlerin mahalleli ile sosyal
bağlamda duyarlılığı çok yüksek olan kavramların ortaya koyduğu sosyoe- anlamda bütünleşme sağlayamadığını
arkadaşımız ve meslektaşımız Aytanga konomik ilişkilere göndermeler bulur- bulguluyor ve diyor ki, “gecekondulu-
Dener’in eskizleri. Kitabın, genç yaşta sunuz. Değişim ve dönüşüm planlı ve nun da kentte barınma hakkı vardır”.
kaybettiğimiz bu değerli insanın anı- programlı olabildiği gibi, plansız ken- Kitaba katkı veren yazarların makale-
sını yaşatmak üzere hazırlanmış olma- diliğinden de olmaktadır Mega Kent lerine göz attığımızda kentin farklı
sı çok anlamlı. İstanbul’da. İstanbul o denli büyüktür yüzlerine göndermeler görüyoruz.
Kitapta yer alan makalelerin özelliği ki bir yanında en eski gecekondu İlhan Tekeli, o okunası güzellikteki
konuta ve konut yerleşimlerine dair örneğini barındırırken, yanı başında irdelemesiyle, Türkiye ölçeğinden
güncel sorunlara değinen ve öneriler fazlasıyla nitelikli olmasına çalışılmış bakarak, konut alanlarındaki değişim
geliştirilen birçok bilimsel makaleyi yerleşmeleri bulmak olasıdır. Fiziksel ve dönüşümü yorumluyor. Konut
toplamış olması. Çeşitlilik kitabın ana çevrenin yapısı kadar, demografik geliştirme sektörünün ve pazarının
temasını oluşturmuş. Konut politikala- yapı da değişim içindedir. Kentin durumunu irdeliyor ve baskın rolleri,
rına bakışta, konut yerleşimleri üreti- topografyası bu dinamizmi ve çeşitli- etkilerini tartışıyor. Her akademisye-
minde, konut çevrelerindeki ve liği destekler gibidir. Katmanlı yapı- nin yaptığı gibi, o da yangının sönme-
mekânlarındaki yaşamlarda çeşitlilik sında sadece dönemsel tarihi çağların si çabalarına eleştirel bir gözle bakı-
ana başlıkları oluşturuyor. Mega kentin ürünlerini değil, günümüzde giderek yor ve olması gerekenleri sıralıyor.
önemli niteliği her türden çeşitliliği sıkışan tarih aralığının yansımalarını Neden yangın var? Ağustos 1999 depre-
barındıran, karşılaştıran, birleştiren, da buluruz. Değişim nasıl kaçınılmaz mi deneyimi ve ardında bıraktığı travma,
konuşturan, çatıştıran özetle heterojen ise “yer”lerin el değiştirmeleri, acil olarak yapısal güçlendirme ve müm-
ve karşıtların birlikte var olduğu bir “varlık”ların el değiştirmeleri, “sosyal künse depreme dayanıklı yeniden inşaatı
mekân olması değil midir? Bunca fark- çevreler”in yapı değiştirmeleri ve gündeme getirdi. Acildi çünkü yapı sto-
lı yaşamın iletişim içinde olduğu, gün- hatta “dokuların” oynaklığı da bir o kumuz bir depremi daha kaldıracak
lük devinim içerisinde kan damarları kadar gerçektir. durumda değildi. Mümkünse hemen
gibi dağılan, farklı boyutlarda kent Bu kitaba sevgili Aytanga’nın gözün- hatta dün yangın sönmeliydi. Kasım
mekânlarına yayılan iletişim ve ulaşı- den, İstanbul sevgisi ve akademik kim- 1999 depremi de gösterdi ki yapısal güç-
mın bu çeşitliliği yaşar halde tutması- liğimizle baktığımızda ne görüyoruz? lendirme hatalı yapıldıysa asla çözüm
dır. Mega kentin mekânı dinamik, Aytanga anlatıyor: “Sıcak bir öğle zama- olamayacak. Hatasız bir güçlendirmenin
uykusuz, oluşturan ve aynı zamanda nı, …arabaların insanı ezmek üzere yola ise maliyeti çok yüksek, zaman gerektiren
yok eden bir mekândır. Ve değişim çıktığı Etiler’e giden yola girdim, kaldı- ancak daha fazla nüfusu da barındırama-
mega kent içinde bu dinamik süreçle- rım yok. Bütün boşluklara otomobiller yacak bir çaba. Düzce’de yerle bir olan
rin en doğal yansımasıdır. park edilmiş…”, “Karşıma demir bir binaların büyük çoğunluğu yeni ve güç-
mimar•ist 2016/3 11
KÜTÜPHANE

lendirilmişti. Bu gerçek, hızlı üretim ve sız gözle bakarsanız, kentsel dönüşü- yaya ulaşımı ve kentin kentli tarafın-
daha büyük ölçekli kentsel dönüşüm mü yakından izleyen ve yararlanmak dan kesintisiz kullanımı bu kadar da
dönemini başlattı. isteyen mal sahipleri, dönüşüm için çelişkili kavramlar olmasa gerek. Bu
İlhan Tekeli de bu gelişim içinde yapı- nitelikli müteahhitlerin önünde sıra makalede dengenin sağlanması için
yor değerlendirmesini; gerçekleşenle bekler durumdadır. gereken hassasiyete odaklanılıyor.
yapılması gereken arasındaki uçuru- Kitabın üçüncü bölümü konut yerle- Çağın Tanrıverdi ve Yurdanur Dülge-
ma işaret ettiği tarihsel bir belge nite- şimlerinde çeşitliliğe ayrılmış. Elmira roğlu Yüksel, gelir düzeyi-konut ter-
liğindeki yazısında. Dönemin konut Gür, kent içindeki tarihi merkezlerde cihleri ilişkisini irdeliyorlar. Çok çeşitli
politikasının ve uygulamasının sağlık- “yeniden canlandırma”, “soylulaştır- konut olanaklarının, konut yaşamı ide-
lı bir değerlendirmesini sunuyor. ma” konularına eğilmiş ve bu kavram- allerinin boy boy reklamlarla sunuldu-
Jean François Pérouse, kentin bu kar- ları Fener-Balat örneği üzerinde irdele- ğu İstanbul gibi karmaşık yapıdaki
maşık gündemindeki başka bir olguya miş. Soylulaştırma, yenilenen bölge- kentlerde, sosyal yapı kaymaları, aile-
dikkatimizi çekiyor. Kentin topografya- deki sosyal yapının değiştiğine işaret lerin konut ve bölge değiştirmeleri
sından söz etmiştik. Sosyal ve yapısal eden bir kavram. Soylulaştırma sonra- sadece ailenin gereksinimleri ile ilgili
çeşitliliğe neden olan, inişli çıkışlı o sında daha fazla kira geliri, daha farklı olmayabiliyor. Bilindik göç tartışmaları
topografya, kentin içinde farklı sosyal kültür gruplarıyla kaynaşma (nüfus dışında farklı bir bakış açısı ile “kent içi
grupları barındırıyor. Eski mahallelerde değişimi) hatta işlevsel farklılaşmalar hareketlilik” kavramı yazının temel
üst topografyada yer alan nitelikli söz konusu. Binanın fiziksel özellikleri- aksını oluşturuyor.
mahallelerin yamaçlarındaki alt kotlar- nin korunması, semtin fiziksel kimliği- Konut planlama seçeneğinin bir boyu-
daki yerleşimler bu kez odakta. “Sinsi nin sürdürülmesi amaçlanıyor. Tama- tu da biz mimarlara hayli romantik ve
dönüşüm” olarak adlandırıyor Pérouse men işlevini yitirmiş, terk edilmiş böl- nostaljik gelen sıra evlerdir. Endüstri-
bu oluşumu. Mantolama, cephe malze- gelerin yeniden kazanılmasını düşü- leşmenin getirdiği gereksinimi karşıla-
mesini, görünümünü değiştirme, ilave nüldüğünde çok olumlu bir anlamla maya yönelik, modernleşme ile belirli
kat ya da çatı değişimiyle yenileme, yüklü iken; zaten yerleşimcilerini kay- bir standartta konut üretimini garanti-
kısaca kentte yaygın biçimde alt kotlarda betmemiş olan, halen kullanılan bölge- lerken; biçimsel olarak diziler oluştu-
süregiden gizli bir dönüşüm sürecini ler için zararlı sosyal sonuçlara götüre- ran bir yerleşme modelinde sokak,
açıklıyor. Bu dönüşümün sonucu da bilecek bir uygulama. Ancak unutma- komşuluk, kamusal alandan özel alana
diğerine benzer şekilde yerleşimcilerin yalım ki soylulaştırma derken bıçağın doğru bir mahremiyet hiyerarşisini de
sosyal yapılarında, mahallenin nüfusun- keskin sırtındayız. Yerleşimcileri köh- sağlanır. Bu tür konut yerleşimlerinin
da, kültürel kodlarda değişime kapı ara- neleşme nedeniyle zaten değişmiş bir endüstrileşme ile birlikte geliştiği
lıyor. Azınlıkları ağırlıyor bu yeni dönü- bölgenin gerçek hak sahibi, kullanıcısı Almanya örneği ile endüstrileşmeye
şen binacıklar; güneş almasalar da, oto- kimlerdir? Kentli midir? İşgal edilmiş bağlı olmaksızın “sıra ev” biçimlenme-
park sorunu olsa da, inişli yokuşlu olsa bu binalarda benim de kentli olarak bir si modelinin örnek alındığı İstanbul
da kentin merkezinde yer alan sinsi bir hakkım var mı, yok mu? Sanırım bu yerleşimleri karşılaştırılıyor bu yazıda.
dönüşüm. tartışmalar daha uzun süre gündemde Dönemsel farklılık yanında gereksinim
Konut politikalarının ele alındığı ilk kalacak. Romantizmin ötesinde ger- farklılığı, bu iki ülkenin sıra evlerini
bölümdeki makalelerde Mustafa Sön- çekleri görme ve akılcı değerlendirme- birbirinden önemli ölçüde ayırıyor.
mez, benim çok da anlamadığım kritik ler yapma sorumluluğunu taşıyoruz. Gelişmiş ülkelerde sağlıklaştırılmış,
konuları irdeliyor. İnşaat sektörü, Özlemnur Ataol Akpınar, Gülçin Pulat soylulaştırılmış, kimlikli çevrelere
döviz kurları, mali krizler, dış sermaye Gökmen ve Ahsen Özsoy, çok tartışı- dönüştürülmüş sıra evler hâlâ beğeni
ve kentsel dönüşüm olgusunun rolü lan, kent içinde yapay olarak yaratılan topluyor. İstanbul örneğinde ise üreti-
tartışmaya açılıyor. İlgilenenlerin zevk “sınırlar” kavramına değiniyorlar. Kent len bazı sıra evler tarihte (Akaretler)
alacaklarını umduğum bir makale bu. kentlinindir. Kentin hangi parçası bazılarıysa bugünün gereksinimleri
Sinan Özgen’in denemesinde şu bana açık, hangi parçası kapalıdır? içinde (Koşuyolu, Levent yerleşmeleri)
ürkütücü soru gündeme geliyor: “ Özellikle kent içinde böylesine kontrol hâlâ revaçta.
Kentsel dönüşüm yasasının getirdiği edilmiş, sınırları çizilmiş yerleşmeler Yaşamlarda ve mekânlarda çeşitlilik
kazanımları kimler paylaşıyor?” Mal ya da yaya devamlılığının sağlanama- kitabın son bölümündeki yazıların ana
sahibi, müteahhit, belediye ilişkileri dığı yine sınırları içinde hapsolmuş iş teması. Elmira Gür, Yurdanur Dülge-
üzerine bir deneme. Umarız ki “kazan bölgeleri gündeme geldiğinde bu roğlu Yüksel ve Emel Cantürk’ün
kazan” hedefi gözetilir ve bu alavere işlevsel parçalanmanın nerelere kadar makalesi, daha önceden sözünü ettiği-
içinde kimse kaybetmez. Çünkü taraf- uzanabileceği soru işareti. Güvenlik, miz ayrışma, yerleşim sınırlarında
12 mimar•ist 2016/3
KÜTÜPHANE

değişim ve bunun sosyal yansımalarını karşı derin uçurumlar biçiminde hafri- tartışıyorlar. Alanda yaptıkları araştır-
tartışıyor. Özellikle kent topografyası- yatlarla başlayan temel ve istinat sis- mada, bölgedeki kentsel gelişme ve
nın alt bölümlerinde yapılanan eski temleri devreye giriyor. Kaçak yapılara yeni yasadan toplum lideri pozisyo-
gecekonduların değişimine ve çevre imar ve oturma izni veriliyor. Bu bölge- nundaki kişilerin haberdar olmadığı,
yaşamlarla etkileşimine odaklanılıyor. lerdeki kaçak yapılaşma yasallaştığı etkilenecek olan sosyal gruplara bilgi
Burada kent topografyasının önemini gibi, bir önceki makalelerde sözü edi- akışının sağlanamadığı yönünde.
bir kez daha vurgulamak isterim. Söz len “sinsi dönüşümler” tetikleniyor. Burcu Arıkan ve Gülçin Pulat Gökmen,
konusu olan çok tepeli İstanbul’dur; Kent göbeğindeki bu yerler artık yeni İstanbul’un en mutena bölgelerinden
yani vaktiyle birçok deresi, pınarı, bah- küçük çaplı rant alanlarıdır. Görüyoruz biri olarak bilinen Kadıköy-Feneryolu
çesi olan, yeşili olan İstanbul. Kentin ki dönüp dolaşıp tüm yazılar bütünleşi- Mahallesinde kentsel dönüşüm sonu-
doğal yapısı üst kotta yer alanlar için yor. Bir şeyler durmadan değişiyor. cunda ortaya çıkan yeni sokak kavra-
avantaj iken, alt kotta oturanlar için Yasemin Alkışer Bregger, tüm özellik- mını ve mahalleli kavramını tartışıyor-
kaçak ve yıkım korkusu, sel korkusu, leriyle kentin diğer bölgelerinden ayrı- lar. Sayfiye köşklerinden villalara, ora-
toprak kayması tehlikesi olan değersiz lan özel bir bölge olan Kâğıthane böl- dan apartmanlara ve şimdi de çok katlı
bölgeler. Bugün doğal topografyanın gesini mercek altına alan bir stüdyo rezidanslara dönüşen bu süreçte deği-
bir kazıcı ile kolayca değişebildiği bir deneyimini paylaşıyor. Kâğıthane böl- şen sokak yaşamı irdeleniyor.
dönemde yaşıyoruz. Ancak daha önce gesi gerçekten de çok özellikli bir alan. Kitabın oluşturulmasında katkı veren-
kent planlamalarında özellikle yağış Kâğıthane Deresi ve anımsattığı lere teşekkürlerimle, Aytanga’ya sev-
akış hatlarında yer alan bu türdeki alt Osmanlı keyif tarihi bu bölgedeki gilerimle ve “ben olsam bu kitabı
topografyalar sel tehlikesi nedeniyle dönüşüm sürecini çekici kılmaya okurdum” diyerek değerlendirmemi
yapılaşma yasağının olduğu, su akışı- yeterli. Dilek Yıldız, Yurdanur Dülge- bitirmeme izin veriniz.
nın kesintiye uğratılmaması gereken roğlu Yüksel Ahsen Özsoy ve Gülçin
havzalardı. Şimdi buralara yerleşme Pulat Gökmen, “afet riski altındaki böl- Nur Esin, Prof. Dr.,
iznini belediyeler veriyor. Su kanalları gelerde kentsel dönüşüm” temasını ve nur.esin@gmail.com
alta alınıyor. Toprak kayma olasılığına yasasını Kâğıthane örneği üzerinden nur.esin@okan.edu.tr

Mimarlık Üzerine 17 Mektup

Anlam arayışından yoksun, kabız ve dar gidiyor. Mimarlık ediminin öncelikle ve Gregotti’nin bitmek bilmeyen dostane
görüşlü yapı üretim pazarının ve mimar- belki de özellikle bu eleştirel mesafe- tartışmalarının ve yıllanmış dostlukları-
lık uğraşısının özsel koşulları ile arasına den beslendiğini ve bu mektuba konu nın süzgecinde yazılmış mektup dikkate
eleştirel bir mesafe koyma yetisinden olan tartışmaların yolunu açtığı üreti- değer. 1995 yılında Casabella’nın Tafuri
uzaklaşmasına bakarak –alkışlanan bir min bu mektuplara özünde en derin anısına basılmış sayısının girişine bir
ölçüsüzlükte yok olmamak için– özgül katkıyı yaptığını vurguluyor. ek ile tamamlanan bu mektup hakikati-
sorgulamaları muhataplarına doğrudan Dünya çapındaki muhataplarına yazıl- miz her ne olursa olsun peşine düşme-
ileten, yazarken dinleyen ve hatırlayan mış bu on yedi mektup ile Gregotti, yi salık veren Tafuri’ye 80’ler mimarlığı-
yazılar. Snozzi’den Agamben’e, farklı kesişme noktaları ve kavşaklardan nın giderek ümitleri kıran atmosferinde
Tafuri’den Wenders’a Gregotti’nin geniş geçiyor, yeni yollar açıyor, mimarlık ideolojik bir hayal kırıklığını artık kanık-
ilgi alanının düğüm noktalarından, uğraşının evrensel bir düşünce evreni
samış Tafuri’ye asıl hakikatimizin bizzat
mimarlık ediminin bitmek bilmeyen üzerinde yükselmek ve onunla evrilmek
‘hakikatimizi araştırmak’ olduğunu Vittorio Gregotti, Mimarlık
kapsayıcı ufkunda gezinen çoğu zaman idealini imkânsızlığını seriyor orta yere.
anımsatıyor kırgın bir veda eşliğinde. Üzerine 17 Mektup,
kişisel sohbetlerin, noktası konulama- Büyük ölçüde lokal ve yere bağlı doğa- çev. Alp Tümertekin,
Gregotti, düşünce dünyası ile muhata-
mış cümleler üzerine yeni sorular ile yol sı ile bu kapsayıcılık beklentisinin nasıl İstanbul: Janus, 2016,
alan değiniler var bu kitapta. Kimi uçları sekteye uğradığını, farklı coğrafya ve bının üretimi arasına köprüler atıyor.
304 s.
giderek saçaklanmış mimarlık uğraşının farklı iklimlerde mimarlık düşüncesinin Üzerinde voltalar atılan, bir o uca, bir
kadim sorunlarına dair düşünceler, kimi nasıl bambaşka yönlere savrulduğunu bu uca, ağır ağır beraber yürünen köp-
eski dostlara özlem ve muhabbetle anlatıyor. Ancak belki de en çok, özgül rüler. Olası her açıyı zarafetle işaret
yönelmiş yeni sorular. bir sorunun sınırlı hakikati hakkında eden bir yolcunun köprüleri. Yürümek
Vittorio Gregotti, dostları ve büyük hay- düşünmenin, içten ve gülümseyen ve iki yakayı düşlemek bize düşüyor.
ranlık ve sevgi ile ördüğü ilişkilerinden düşüncelerin gücünü sergiliyor Gre- On yedi köprülü bir nehrin kıyısından,
biriktirdiklerini paylaşıyor. Özellikle, gotti bu mektuplarda. bizzat o nehir üzerine serin düşünceler.
Casabella editörlüğü döneminin, sek- Özellikle, mimarlıkta modernliğin kade-
senlere dair gündeminin peşinden ri sorunuyla hep ilgilenmiş Tafuri ile Hakan Tüzün Şengün
mimar•ist 2016/3 13
GÖRÜŞ

Kabataş Martı Projesi: İstanbul’un


Dubaileştirilmesi ve Mimarın Etiği
Cihan Uzunçarşılı Baysal

İstanbul deyince aklıma martı gelir teri tarafından ele geçirilişine şahit olmaktayız.
Yarısı gümüş, yarısı köpük Yerelin kimliği ile ilgisiz, mekânla bağlamı olma-
Yarısı balık yarısı kuş yan, bölgenin tarihinden ve kültüründen kopuk,
Bedri Rahmi Eyüboğlu gerçeklikten uzak, salt gösteri toplumunun arzu
Kentsel Mekânın Dubaileştirilmesi ve taleplerine göre şekillendirilmiş, imajı öne

“D ubaileşme” ya da “Dubaileştirilme”1
literatüre çok yakınlarda giren bir kav-
çıkartan kentsel mekânlar inşa edilmekte. Mimari,
yerelin kimliğini ya da mekânın içeriğinin özgün-
ram. Bir zamanların mütevazı balıkçı kasabası ve lüğünü/otantikliğini sunmak yerine fantezilere ve
kaçakçıların sığınağı Dubai’nin, Körfez sermaye- planlama kaprislerine indirgenirken, çok yıldızlı
si tarafından keşfiyle, gösterinin ve imajın ölçütü- mimarlar da hayal mühendisliği yaparak yapay
nün şirazesinden çıktığı, tüketim çılgınlığının cennetler, ikonik mekânlar ve binalar inşa etmek-
tavan yaptığı bir yapay cennete, bir küresel kent teler. David Harvey, bir mülakatında, 60’larda
ikonuna dönüştürülüşünü tanımlıyor. Birleşik mimarların çoğunun kendilerini “urbanist” say-
Arap Emirlikleri’nde, Basra Körfez’i boyunca yer dıklarından salt binaları değil kenti ve kentsel bağ-
alan Dubai’nin kavurucu iklimi gibi burnunun lamı da göz önünde tuttuklarını anlatır. Oysa
dibindeki savaş bölgeleri de cazibesine halel günümüzde, mimarlığın başına gelen şeylerden
getirmiyor ve yepyeni bir kentsel marka olarak biri –ki Harvey bundan üzüntü duymaktadır– bir
pazara çıkıyor. İş bitirici, girişimci emir’i ya da zamanlar kentsellik ile ilgilenen mimarların şimdi
daha doğru bir tanımlamayla kentini pazarlayan artık sadece mimari projelerin özelliklerine odak-
CEO’su Muhammed el-Mektum’un becerikli lanmaları ve binaların inşaatı ile ilgilenerek bunla-
ellerindeki Dubai, küresel sermayeyi cezp etmeyi rın birer parçası oldukları kentsel bağlamı unut-
başararak hayal mühendisliği kentleşmesinin ve malarıdır.5
gösteri toplumunun en başarılı örneği oluyor; Öte yandan, bu şekilde bağlamından kopuk
öyle ki kapitalizmin bir diğer arzu nesnesi, çölde bir kent inşasının şahikası olan Dubai, başta
yoktan var edilen Las Vegas kentine bile nal top- Ortadoğu ve Asya kentleri olmak üzere diğer
lattırıyor!2 kentler açısından varılması gereken bir hedef ve
Mike Davis, “Dubai’de Kum, Korku ve Para” amaç olmuştur. Küresel bir markaya dönüşmüş
adlı makalesinde3 kente ait ilk izlenimini uçaktan Dubai’deki gibi ‘en yüksek, en uzun, en büyük,
aktarır: “Jetiniz alçalmaya başlarken cama yapışıp en dikkat çekici, en heyecan verici, en… binala-
kalırsınız. Aşağıdaki manzara olağanüstü şaşırtı- rı/mekânları/alt yapı projelerini’ inşa etmeye
cıdır.” Hilaller içinde palmiyeler formundaki yapay çalışan kentler Dubai gibi olmak için birbirleriyle
adalar ve buralardan yükselen eğlence parkları, yarışmaktalar. Böylece, neoliberalizmin kentleş-
lüks oteller ile alışveriş merkezlerinden oluşan mesinde, Dubai örneği diğer kentleri etkileyerek
gökdelenler ormanı, yüksek katlı ikonik binalar, ele geçirmekte, kendine benzetmekte, kısaca
binlerce malikâne, dünyanın en büyük marinası, Dubaileştirmektedir. Bu durumda, Dubai’de ya
Ege’den Endülüs’e, Piramitlerden Coloseum’a da Dubaileştirilmiş mekânlarda var olmak hem
replika kentler, anıtlar... Konukları görsel bir şen- her yerde hem de hiçbir yerde olmak anlamına
lik karşılar. Göz şenliği, kızgın çölde, kar yağdırıp gelmektedir. Mekânın ruhunun, özgünlüğünün
kayak yaptıracak kadar çılgın projeler ile devam
eder; yeter ki cebinizde bol paranız olsun!4
Gösterinin hemen her alanı ele geçirdiği çağı-
mızda, kitle iletişim araçlarındaki teknolojik geliş-
melerden beslenen medya ve sosyal medya vasıta-
sıyla imajın üstünlüğü yüceltilmekte ve küreselleş-
tirilmekte. Bu çerçevede, mimarlığın da imaj/gös-

14 mimar•ist 2016/3
GÖRÜŞ

imaj tarafından katledilişine ve bu katliamda rüne, nüfuslarına geri dönülmez zararlar vererek
mimarın failliğine şahit olmaktayız. İstanbul’u el birliği ile bir kötücül cennete
Zurnanın zırt dediği yere gelirsek. Böyle bir dönüştürmekteler. İstanbul’un Dubaileştirilme-
yapay cennet nelerin üzerini örtmektedir? İkonik sine giden yolu döşeyen, işbirlikçi mimarın, plan-
imajın ardında saklanan gerçeklikler nelerdir? cının, kurul üyesinin, üniversitenin failliğinin de
Guy Debord, Gösteri Toplumu adlı eserinde ayrıca not düşülmesi gerek.
tüketim toplumunu eleştirir. Debord’a göre,
gösteri, kendini asla sorgulanamayacak ulaşılmaz Kabataş Transfer Merkezi Projesi ve Mücadele
bir gerçeklik olarak sunar ve böylece görünenin Bu bağlamda Kabataş’a yapılacak kanat çırpan
iyi olduğunu dayatarak kitleleri kolaylıkla boyun- martı formundaki dev transfer merkezinin kent
duruğu altına alır. Kentsel gelişme modeli olarak düzlemine tercümesi, görselliğin/imajın ön
salt imajlara, ikonik binalara/mekânlara odakla- plana çıkartılmasıyla tüketim toplumuna yöne-
nan ve görünenin iyi olduğunu, mutluluk getir- lik ikonik kentleşmenin, Dubaileşmenin, kentin
diğini dayatan Dubaileşmenin cilalı imajı, aslın- çok önemli bir tarihi bölgesini ele geçirmesidir.
da, yerel olanın, otantik olanın yok edilişi, çevre Proje kamuoyunca yeni duyulmuş olsa da,
ve doğaya verilen geri dönüşsüz zararlar, ikonik doktoralı mimar belediye başkanımız Kadir
kentleşmeye yer açmak için yerel nüfusların ve alt Topbaş’ın 2008’den bu yana hayaliydi. Bir kısmı
gelir gruplarının zorla tahliyeleri, mülksüzleştiril- deniz doldurularak yapılacak devasa transfer
meleri, emekçi cinayetleri, toplama kampı misali merkezinin çevresinde lokantalar ve kafeler,
inşaat şantiyeleri, sosyo-mekânsal olarak ayrışan zemin altında da dükkânlar, sergi ve müze salon-
kentler, kentsel kamusal alanların özelleştirilme- ları ile 1000 araçlık bir otopark yer alacağından,
leri, kenti kent yapan niteliklerin kaybı vb bil- İBB her ne kadar “AVM yapılmayacak” dese de
cümle acıtıcı gerçeklik barındırır. küçük ölçekli muadilleri vasıtasıyla martının
Mike Davis’in yukarıda alıntıladığımız maka- kanatları altından epey rant beklendiği açıktır ve
lesinin yer aldığı kitabın ismi Kötücül zaten gösterinin ardındaki gerçeklik de tüketim,
Cennetler’dir. David Harvey’in (2008) altını çiz- daha çok tüketim, her vesile ile tüketimdir! Dep-
diği üzere, bu kötücül cennetlerde, “Ortadoğu’da remini bekleyen kentte dolgu alanların risklerini
Dubai ve Abu Dabi gibi yerlerde, petrol zenginli- ya da deniz ekosistemlerine zararlarını açmaya
ğinden kaynaklanan artığı mümkün olan en göze gerek yok ama mesele cilalı imaj ardındaki rant
çarpan, toplumsal olarak adil olmayan ve çevresel ise gerisi laf-ı güzaf; insan hayatı bile!
olarak savurgan yollardan silip süpüren, suç açı- Mimar Sinan’ın özel eseri Fındıklı’daki
sından saçma değilse de şaşırtıcı büyük-kentleşme Molla Çelebi Camii’nin kuzey tarafındaki bahçe
projeleri ortaya çıktı.”6 Harvey bu sözleri 2008 duvarı sınırı hizasından başlayacak proje, yine
yılında değil bugün söylemiş olsaydı, hiç kuşku- önemli bir mimarımız, Balyan’ın Bezmiâlem
suz listeye İstanbul’u da eklerdi. Kentliler için Valide Sultan Camii’ne uzanarak Dolmabahçe
yaşanabilecek, gelecek nesiller için ise sürdürüle- Sarayı’nın siluetini de etki alanı içine alacak.
bilir bir kent yaratmak yerine, dünyanın en büyük Saaadet Özen’in Magma Baykuş’ta yer alan ilgi-
havalimanı, en geniş köprüsü, en büyük dolgu li yazısı ile devam edersek, “Denizden bakıldı-
parkı, en uzun denizaltı yürüyüş tüneli gibi en… ğında Dolmabahçe Sarayı’nın siluetinin yanına
en… mekânlar ile ikonik binalar inşaatına odak- herhangi bir yapıyı yakıştırabilmek için… yüzler-
lanmış girişimci merkezi ve yerel yönetimlerimiz, ce kez düşünülmesi… gerekirken”, 7 tepeden
İstanbul’un doğasına, çevresine, tarihine, kültü- inme bir “ben yaptım oldu” projesinden çıkan
mimar•ist 2016/3 15
GÖRÜŞ

devasa martı kuşu bu tarihi bölgeyi ve özellikle


Mimar Sinan’ın denizden görünümü eşsiz
Molla Çelebi Camii’ni tamamen bloke edeceği
gibi Kabataş’tan görünen tarihi yarımada man-
zarasına da devasa martı kanatları çakacak.
Projenin hem mimarı hem de yüklenicisi
olan Hakan Kıran, boynuzlu ucubesi Haliç
Köprüsü ile muhteşem Süleymaniye’nin silueti-
ni katletmemiş, Sinan’ın bir başka önemli eseri
Sokullu Mehmet Paşa Camii’ni ve Topkapı
Sarayı ve çevresinin eşsiz manzarasını bloke
etmemiş gibi şimdi de Aşkabat Havalimanı’ndan altından gitmeyi tercih etsinler? Sözü yine İKS’ye
esinlenmiş çakma kuş projesiyle Kabataş’ı tari- verirsek, buradaki asıl amaç devasa bir yapı ve ek
hinden, mekânından, hafızasından kopartarak inşaatlar vasıtasıyla rant sağlanmasıdır. Transfer
Dubaileştirecek. Nitekim projeye karşı itirazları- merkezi için bu kadar büyük bir inşaat projesine
nı yükseltenlere İstanbul Büyükşehir Belediyesi ihtiyaç yoktur ve bu devasa projenin hiçbir kamu
(İBB) tarafından yollanan notta yer alan “Bu yararı da yoktur.9
meydanla İstanbul’un marka değerinin artırıl- İstanbul Kent Savunması, projenin ilk duyul-
masına ve uluslararası tanınırlığına katkıda duğu günden itibaren detaylara ulaşmayı ve halkı
bulunmak da hedeflenmiştir” cümlesi sirkatin bilgilendirmeyi görev edindi. Gayri şeffaf, anti-
söylemedir. İstanbul Kent Savunması’nın (İKS) demokratik tepeden inme projeye karşı ardı ardı-
öne sürdüğü üzere çok mütevazı bir proje ile ve na basın açıklamaları yaptı; el ilanları ve broşürler
kısa bir süre içinde Kabataş Meydanı ve ulaşım ile projenin tarihi alana, çevreye ve doğaya vere-
ağı pekâlâ düzenlenebilecekken, amaç ikonik ceği zararları ve ayrıca hukuksuzluğunu İstanbul-
martı ile kentin marka değerini artırmaktır. lulara aylarca yerinden, Kabataş’tan anlattı.
Fatih’in 500 küsur yıllık tersaneleri üzerine OHAL sürecinde de meydan kapatılana dek
kurulmak istenen Haliçport’tan başlayacak olan Kabataş nöbetlerini kesintisiz devam ettirdi. 10
soylulaştırma, ticarileştirme, yayasızlaştırma, lüks Burada ilginç olan, OHAL’e ve baskıcı ortama
oteller bölgesine dönüştürülmekte olan karşın, İstanbulluların koşa koşa imza atmaya
Karaköy’de kurvaziyer turizmine yönelik Galata- gelmeleri; meydanı ve iskelelerini sahiplenmele-
port projesi ile devam ederek Kabataş’ta sonlana- riydi. Toplanan 20.000 imza Büyükşehir’e teslim
caktır. Fındıklı-Kabataş arası, kentin en keyifli edildi; ancak Gezi ertesinde bir otobüs durağının
yürüyüş güzergâhlarından, kullanım alanlarından yerini dahi halka soracağını ilan eden belediye
biri daha gasp edilecektir. Emeğin mekânı tersane- başkanı, sözlerini unuttu, halkın taleplerini kale
ler, tarihinden, mekânından, bağlamından kopuk almadığı gibi iktidarın olağan taktiğini kullanarak
tamamen ticari ve turistik amaçlı dönme dolaplı, iskelelerine, kentine sahip çıkanları provokasyon
otelli, alışveriş merkezli Haliçport projesi ile ile suçladı.11 Girişimci, pazarlayıcı yönetimden
Dubaileşirken, Kabataş’taki ikonik martı, aksini beklemek sürpriz olurdu. Peki ya projenin
İstanbul’un Dubaileştirilmesine kanat çırpacaktır! mimarı Hakan Kıran’dan?
İBB’nin İKS üyelerine gönderdiği görselli Ya da soruyu genel olarak sorarsak, binlerce
açıklamada, Kabataş ile Üsküdar arasında İstan- yıllık geçmişi, tarihi, özgün mekânları ile çok
bul Boğazı’nın altından geçen 1,9 km uzunlu- özel bir kent olan İstanbul’u İstanbul olmaktan
ğunda bir yaya geçiş tüneli de bulunmaktadır. Bu çıkartan/çıkartacak projelerin altında imzası
yazı kaleme alınırken, Üsküdar’a Harem Otoga- olanların, geriye dönüp baktıklarında nasıl bir
rından boşalacak bölgeye, Londra’daki dev vicdan muhasebesi yaptıklarını ya da böyle bir
dönme dolap London Eye’ın aynısının yapılacağı yüzleşme yapabilme ahlakına sahip olup olma-
haberleri basına çıkmıştır. Tek fark, İstanbul Eye, dıklarını sorsak?
Avrupa’nın “en büyüğü” olacaktır.8 Böylece,
denizin altından yürüyerek İstanbul Eye’a binen- Mimarın Etiği
ler, karşılarındaki devasa bloğa bakıp, “İşte martı Prof. Arif Hasan Asya Barınma Hakkı Koalisyo-
gördük” diyebilirler! Dünyanın en güzel deniz nu kurucusu, uluslararası ödüllere sahip Pakis-
yollarından birine sahip İstanbul’un sakinleri, tanlı bir şehir plancı ve mimar. An Alternative
denizin üzerinden gitmek ve gerçek martılar ile to the World Class City Concept isimli çalışmasın-
simit paylaşmak yerine hangi akla hizmet denizin da, dünyadaki marka kent gidişatına karşın
16 mimar•ist 2016/3
GÖRÜŞ

alternatif bir kent modeli arar ve önerilerini Notlar


1. Dubaization olarak geçmekte. Konuyla ilgili www.dubai-
şöyle sıralar: Kentsel projeler:
zation.com. Dubai ile ilgili olarak: Yasser Elsheshtawy,
1) Bölgenin ekolojisini tahrip etmemeli; Dubai: Behind an Urban Spectacle, Routledge, 2013.
2) Orta-alt ve alt gelir gruplarının ihtiyaç ve 2. Mike Davis, “Sand, Fear and Money in Dubai”, Evil
çıkarları doğrultusunda olmalı; Paradises: Dreamworlds of Neoliberalism, ed. Mike Davis,
Daniel Bertrand Monk, New York, 2007, 48-69.
3) Kentsel rant yerine sosyal ve çevresel 3. age.
etmenleri dikkate almalı; 4. age.
4) Somut ve somut olmayan kültürel mirası 5. The Insurgent Architect https://vimeo.com/urban-
next/david-harvey.
korumalı.
6. http://sendika10.org/2013/05/kent-hakki-david-
Kendisi, bazı mimari projelerindeki tamir harvey/.
edilemez zararı görerek, 1983’te Hipokrat 7. Saadet Özen, “Kör Kazma Kabataş’ta”, Magma Baykuş,
yemini benzeri bir yemin yaratmış ve hep sadık Eylül 2016
8. http://www.sozcu.com.tr/2016/ekonomi/istanbul-
kalmıştır: eye-1359557/
9. İstanbul Kent Savunması: 10 Maddede Kabataş Martı
Ekolojiyi ve çevreyi tamir edilemez bir şekilde Projesine Hayır: http://www.yapi.com.tr/haberler/10-
maddede-kabatas-marti-projesine-hayir_146763.html
zarara uğratacak projelerde yer almayacağıma,
10. http://sendika10.org/tag/istanbul-kent-savunmasi/
yoksulluğu artıran, insanları yerlerinden eden ve 11. http://www.birgun.net/haber-detay/istanbul-kent-
somut ve somut olmayan kültürel miras değerle- savunmasi-ndan-ibb-ye-kabatas-yaniti-121943.html
rini, çok-sınıflı kamusal alanları ve binaları yok 12. http://www.pps.org/blog/the-ethics-of-building-
great-communities/?mc_cid=727c2b891f&mc_
eden projeler yapmayacağıma; bunları gerçekleş- eid=6cbd3f6308
tiren tüm projelere karşı çıkacağıma ve uygulana-
bilir alternatif projeler geliştireceğime…

Hasan, yaşadığı kent Karaçi’nin geldiği nok-


tayı anlatırken önemli bir gerçeğe de parmak
basar: “Eğer kentimdeki diğer 20 önemli mimar
daha benzer bir yemin etmiş olsalardı, muhteme-
len çok farklı bir kentte yaşıyor olacaktık.”12
On the Dubaization of Istanbul and the Ethics of the
İstanbul’u İstanbul olmaktan çıkartarak
Architect
Dubaileştiren projelerin altında imzası olanlar-
The term Dubaization has recently entered the urban agenda to denote
dan Arif Hasan olmalarını bekleyebilir miyiz?
the construction / reconstruction of a city through “spectacular and non-
Hasan’ın vurguladığı üzere, çevre ve insan sevgi-
contextual architecture” with the aim of showcasing and marketing the
sinden yoksunların bu ilkeleri gerçekleştirmeleri
city. Once a poor fishermen’s village, now an urban icon on the world
zordur. Yerel yönetimlerin bol kazançlı projeleri stage, Dubai influences and inspires other cities while architecture, in
önünde sıraya girmek yerine her biri İstanbul için line with the desires and requirements of the society of the spectacle, is
idam fermanı olan bu projeleri elinin tersiyle captured by the image, constructing iconic urban spaces indifferent to
itme ahlakını gösterebilecek, Arif Hasan’ın ettiği local identity, context, culture and history. Representations take hold of
yemin benzeri bir andı kıblesi kılacak çok yıldızlı reality as forced evictions, ecological and environmental destructions,
kaç mimarımız vardır? Ama o zaman o çok yıl- human rights violations in all spheres are swept under the glossy
dızlı mimarlık ofislerinin ve rant kapılarının spectacle of consumerism.
kapanma, yanlarında çalışanların ve kendilerinin Thus, the mega transportation transfer center project in the shape of a
de işsiz kalma tehlikesi olacaktır, değil mi?! flying seagull planned to be built at Kabataş can be viewed as an
intervention of Dubaization into one of the most significant historical
Son Söz parts of the city; it will damage the ecology and environment, strip the
Belleği silinen, ruhunu kaybeden, özgün area from its cultural and historical context while erasing its collective
mekânları, tarihi ve kültürü Dubai’ye koşulan, memory.
sahili, ormanı, bostanı, denizi tahrip edilen ve In this article we question the ethics of the architect and his/her
son kertede İstanbul’dan gayri her şeye benze- complicity in the Dubaization of Istanbul through Hakan Kıran’s segull
yecek olan bu kentte “Simit sat onurlu yaşa!” project who is not the first and will not be the last of the architect
çağrısını İstanbul-kırım failleri mimar ve plancı- perpetrators of ‘Istanbulcide’! Reminding Prof. Arif Hasan’s professional
lara hatırlatırken, İstanbul’un Arif Hasanlarının oath not to undertake projects that “…irreparably damage the ecology
da elbet bir gün ortaya çıkacağı inancı ve umu- and environment of the area… increase poverty, dislocate people and
duyla mücadeleye devam! destroy the tangible and intangible cultural heritage of communities, …
destroy multi-class public space and violate building by laws and zoning
Cihan Uzunçarşılı Baysal, Bağımsız araştırmacı, regulations...”, we reiterate the call “Sell simit / Live honourably” this
“İstanbul Kent Savunması” ve “Kuzey Ormanları Savunması” üyesi,
time to architects and planners.
Açık Radyo “Kentin Tozu” programı yapımcı ve sunucusu

mimar•ist 2016/3 17
GÖRÜŞ

İstanbul’un Tarihi Yarımada Dışı


Coğrafyasında Göz Ardı Edilen
Tarihöncesi Kültürler
Mehmet Özdoğan

İ stanbul Boğazı ve çevresinin uygarlık tarihi


açısından taşıdığı önemi anlamak için harita-
Bu kapsamda Karadeniz’i yalnızca bir iç deniz
olarak düşünmek doğru değildir. Kültür coğraf-
ya bakmak bile yeterli olacaktır. İstanbul ve çev- yası bakımından Karadeniz, Tuna gibi büyük
resini yalnızca tarih çağlarında büyük impara- akarsularla Avrupa’nın içlerine, Dinyeper ve diğer
torluklara başkentlik yapmış, bunların anıtsal nehirlerle Doğu Avrupa’nın Avrasya steplerine
yapılarını barındıran bir merkez olarak görmek, açılan çok geniş, geniş olduğu kadar da Anadolu-
bu bölgenin insanlık tarihi açısından taşıdığı Yakındoğu’dan farklı kültürel oluşumlara sahip
önemi göz ardı etmek demektir. Bölge bir bir bölgedir. Doğu Avrupa ve Avrasya steplerin-
yanda doğu ile batı arasındaki kara köprüsü, de yaşayan topluluklar zaman zaman güneye
diğer yanda ise kuzey ile güney arasındaki deniz inmiş, İstanbul ve çevresinden Anadolu’ya yayıl-
yollarının kesiştiği bir noktada yer alır. İki kıta- mışlardır. Büyük imparatorlukların Ege ve
nın birbirine değdiği bu bölgenin, Yakındoğu- Balkanlar’dan Anadolu’ya, Anadolu’dakilerin de
Anadolu kültürleri ile Balkan-Avrupa kültürleri Avrupa’ya geçişleri yine İstanbul bölgesi üzerin-
arasındaki konumu kadar, Karadeniz Havzası ile den gerçekleşmiştir. Söz konusu örnekleri çoğalt-
Ege-Akdeniz arasındaki deniz yolunun dar mak mümkündür, ancak maalesef burada sırala-
boğazı üzerindeki konumu da İstanbul ve çev- dıklarımızın çoğu ya haritadan yaptığımız çıkar-
resinin uygarlık tarihinin her döneminin anlaşıl- samalar ya da yazılı kaynaklardan edindiğimiz
ması açısından oldukça büyük önem taşımakta- bilgiye dayanmaktadır. Bunların pek azı İstanbul
dır (Resim 1). Afrika’dan çıkan ilk insan ve ve çevresinde yapılan araştırmaların ortaya çıkart-
bunun ardından gelen Neanderthaller ve Homo tığı somut verilere dayanmaktadır. Yapılan çıkar-
sapiensler ister istemez buradan geçmiş, bugün samaların kabul görmesi, kültür tarihini öğren-
Göbekli Tepe ve Çatalhöyük ile ün yapan tarım memiz, öğrendiklerimizi kanıtlayabilmemiz,
ve köy yaşantısı yine bu bölge üzerinden bunları bilime ve topluma kazandırmamız, ancak
somut veriler sayesinde olabilir. Bu bağlamda
Avrupa’ya yayılmış; bunu daha sonraki dönem-
somut verilerin ortaya çıkması ancak arkeolojik
lerde izleyen madencilik, kentsel devrim, dev-
çalışmalarla elde edilebilir; arkeolojik çalışmalar
letlerin oluşumu gibi uygarlığın önemli basa-
Resim 1. İstanbul bölgesi ise kazı ya da yüzeyde yapılan taramalarla elde
başlıca tarihöncesi buluntu maklarının küresel modellere dönüşmesi yine
edilen verilerden oluşur.
yerleri. hep bu bölge üzerinden gerçekleşmiştir.
İstanbul ve çevresi hakkında arkeolojik bilgi-
lerimizin yok denecek kadar az olması yadsına-
maz bir gerçektir. Neolitik Dönem, uygarlık tari-
hinin en önemli kültürel basamaklarından birinin
yaşandığı; ekonomiden toplum düzeyine kadar
hemen hemen tümüyle yeni bir düzenin kurul-
duğu ve bu nedenle “Neolitik Devrim” olarak
adlandırılan bir süreçtir. Yukarıda değinildiği gibi
Anadolu’da Göbekli Tepe ve Çatalhöyük’le ün
yapan bu dönüşüm kısa bir süre sonra, önce
Balkanlar’a, oradan da tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
Geçtiğimiz yüzyılın başlarından bu yana hem
Neolitik Dönemin hem de Avrupa uygarlıklarının
temellerinin anlaşılması açısından, İstanbul ve çev-
resinin ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu
hemen herkes tarafından kabul edilmektedir.
Bununla ilgili ipuçları da, daha 1952-54 Fikirtepe
18 mimar•ist 2016/3
GÖRÜŞ

kazıları ile elde edilmişti (Bittel, 1960, 1970). Resim 2. Ağaçlı Kumluğu,
Ancak Fikirtepe’de elde edilen sonuçlar topluma tunç çağlarına ait
çakmaktaşı ok uçları.
tam olarak yansıyamamış, bu önemli süreç,
İstanbul’da Yenikapı Marmaray projesi kapsamın-
da yapılan Marmaray Metro İstasyonu kurtarma
kazılarında çıkan Neolitik Dönem insan iskeletleri,
kulübeler ve ayak izleri ile büyük bir heyecan yara-
tarak bu kentin 9000 yıl öncelerinden bu yana
uygarlık tarihi bakımından ne denli önem taşıdığı-
nın İstanbulluların belleğine kazınmasını sağlaya-
cak önemli verilerle ortaya koymuştur (Kızıltan, Resim 3. Ağaçlı Kumluğu,
2007; Kızıltan ve Polat, 2013a, 2013b; Kızıltan Üst Paleolitik Döneme ait
ve Başaran, 2015). Daha önceleri İstanbullular ön kazıyıcılar.
yaşamış oldukları kentin tarihini genel olarak MÖ
7. yy Megara kolonisine bağlayıp 2500 yıllık bir
geçmişe sahip olduklarını düşünürken yeni bilgi-
lerle önemli bir sıçrama yaşanmış ve kentin 9000
yıllık bir tarihi olduğu anlaşılmıştır (Özdoğan,
2008, 2010a, 2010b). Ancak yine de bu 9000
yılın geri kalan kısmında ne olduğunu sorgulamak
pek kimsenin aklına gelmemiştir. Oysa insanın
Resim 4. Domalı, Üst
İstanbul bölgesinden 1.000.000 yıl kadar önce Paleolitik Döneme ait
geçtiğini ve bu süre boyunca bu bölgede her geometrik aycıklar.
zaman yaşadığını bilmekteyiz. Bunun yalnızca
2000 yıllık küçük bir dilimini temsil eden Yenikapı
kazıları ile uygarlık tarihinin her aşamasının bu
bölgede var olduğunu ve var olması gerektiğini
rahatlıkla söyleyebiliriz.
Biz arkeologlar İstanbul ve çevresinin uygar-
lık tarihi açısından taşıdığı önemi, kıtalar arası
ilişkilerin anlaşılması için bu bölgeden elde edi-
lecek verilere duyulan gerekliliğin her zaman
bilincindeydik. Özellikle bu amaç doğrultusun-
da elimizden geldiği kadar İstanbul ve çevresin-
de alan taramaları, kurtarma kazıları yapmaya
çabaladık (Harmankaya, 1982; Özdoğan,
2014a; Pasinli vd, 1994). 1979-80 yıllarında bu
kadar büyümemiş olan kent için kapsamlı bir
proje başlatarak gelişen kentin gerek duyacağı
bayındırlık yatırımlarının arkeolojik veriler üze-
rinde tehdit oluşturacağının da bilincindeydik.
Ne var ki araziye çıkıldığında İstanbul ve çevre- içermekteydi. Örneğin Karadeniz kıyı şeridi Resim 5. Dudullu, Alt
sinde o yıllarda araştırma yapmanın, arkeoloji Paleolitik Döneme ait
boyunca Boğaz’ın batısında uzanan kumullarda Acheul türü el baltaları.
biliminin gereğine uygun bir şekilde yüzey tara-
Ağaçlı, Gümüşdere, Kilyos, doğusunda Alacalı,
masının hemen hemen olanaksız olduğunu gör-
Domalı, Şile gibi yerlerde Orta Paleolitik
dük. Çok geniş alanlar askeri bölge olarak araş- Resim 6. Karadeniz kıyı
Dönemden, yaklaşık MÖ 100 bin yıllarından, şeridi Gümüşdere, Alt
tırmaya kapalı durumda ve geri kalan yerler de
Mezolitik Döneme, MÖ 10. bin yıllara ait çok Paleolitik Döneme ait
değil yüzeyi görmemizi alana girmemizi bile
sayıda malzeme ve buluntu yerini saptayabildik Oldowan türü çaytaşı alet.
engelleyecek halde çalı ve orman örtüsü ile kap-
lıydı. Bu nedenle araştırmalarımızı sistemli ola- (Resim 2-5). Aynı şekilde İstanbul Boğazı’nın
rak değil rastgele bir dağılım gösteren açık alan- hemen doğusunda Dudullu-Ümraniye çevre-
larda gerçekleştirmek durumunda kaldık. sinde, batısında da Kemerburgaz’da Alt Paleoli-
Buna karşın buralarda elde ettiğimiz sonuç- tik Döneme, 100 bin yıldan daha eskiye ait
lar bilim dünyası için heyecan verici bulgular buluntu yerleri saptandı (Resim 6).
mimar•ist 2016/3 19
GÖRÜŞ

na tarihlenen yerleşmeye ait veriler ortaya çıkmış-


tır (Özdoğan 1993, 2014b). Saptandığından bu
yana höyük üst ve yan kısımlarından tıraşlanarak
güdük bir duruma gelmiştir (Resim 7). Ancak
halen İstanbul civarında bilinen, varlığını sürdü-
rebilen son yerleşim yeri durumundadır.
Yukarıda vurguladığımız gibi 1979-80 yılları
arasında yaptığımız yüzey araştırmasındaki veri-
ler erişebildiğimiz rastgele alanlardan elde edil-
miş sonuçlardır. Burada ortaya çıkan buluntular
ayrıntılı olarak tanıtılmış, bulguların zenginliği
kadar bölgenin taşıdığı önem nedeniyle de geniş
bir yankı yapmıştır. Her ne kadar bunların
sonuçları çeşitli konferans ve yayınlarla İstan-
bullulara aktarılmaya çalışılmışsa da Yenikapı
Resim 7. Selimpaşa kazıları kadar heyecan uyandıracak bir algı oluş-
Höyüğü, İstanbul ve turulamamıştır.
çevresinde İlk Tunç İstanbul ve çevresinde yüzey taramalarından
Çağından kalan son
yerleşim yeri. sonra yaptığımız en kapsamlı çalışma 1986 yılı
Yarımburgaz kazılarıdır. Küçükçekmece
Gölü’nün hemen batısında yer alan Yarımburgaz
Mağarası’nın varlığı ve bu mağaranın kültür tari-
hi açısından önemi daha XIX. yüzyıldan itibaren
yapılan çalışmalar ve yayınlardan bilinmekteydi
(Resim 8). Kentin hızla batıya doğru gelişmesi ve
Resim 8. Yarımburgaz
Mağarası, dış görünüm.
İstanbul civarında bilinen tek mağaranın burası
olması mağara üzerinde büyük bir tehdit oluş-
1980 yıllarında saptadığımız bu önemli bulun- turmuş; defineciler kadar mağaranın film seti ola-
tu yerlerinden hiçbiri bugün mevcut değildir. rak kullanılması da mağaranın kültürel değerleri-
Ağaçlı Kumluğu ve çevresi kömür ocakları, diğer- ne önemli ölçüde zarar verecek boyutlara ulaş-
leri ise kent tarafından kaplanarak yok edilmiştir. mıştır. Bunların arasında bir Türk-İtalyan ortak
Neolitik Dönem Fikirtepe yerleşiminin yerini bile yapımı olan “Yor’un Öyküsü” filmi için mağara
saptamak artık olanaksız hale gelmiş; son olarak içine 40 ton su alacak biçimde büyük bir hendek
kentsel dönüşüm, yerleşimin yerini bulsak bile kazılmış daha sonrasında da dinamitle patlatıl-
çalışma yapmayı olanaksız hale getirmiştir. mıştır. Bu nedenle 1986 yılında Yarımburgaz
İstanbul’un hemen batısında yer alan Mağarası’nda kurtarma kazılarına başlanmıştır.
Selimpaşa’da yapılan ilk yüzey araştırması ile bir- Ön bilgilerimiz mağaranın önemini daha çok
Resim 9. Yarımburgaz
likte, hemen Selimpaşa Deresi’nin kıyısında bulu- Neolitik ve Kalkolitik dönemler için yansıtmaktay-
Mağarası, yukarı mağara
kültürel dolgu. nan höyükte, Truva ile çağdaş, MÖ 3000 yılları- dı. Çalışmalarımız, mağaranın insan tarafından
kullanımının öngörülenden çok daha eskilere git-
tiğini, Afrika’dan çıkan ilk insanın uzun bir süre
bu mağarada yaşamış olduğunu göstermişti. Bu
da Orta Pleistosen olarak tanımlanan, günümüz-
den 800 bin - 600 bin arasına tarihlenen bir
dönemdi. O döneme ait katmanlar, insanların
bıraktığı aletler ve yine o dönemde İstanbul’da
yaşamış olan hayvanların kemikleriyle birlikte
tabakalanmış olarak elimize geçmiş, bunu izleyen
ve Bizans dönemine kadar gelen Yarımburgaz
Mağarası dünyada bilinen en önemli mağaralar
arasında yer almıştır (Arsebük ve Özbaşaran,
1999; Kansu, 1972, 1963; Kökten, 1963; Howell
vd, 2010; Hovasse, 1927; Özdoğan ve Koyunlu,
1986; Özdoğan vd, 1991) (Resim 9-11).
20 mimar•ist 2016/3
GÖRÜŞ

Maalesef Yarımburgaz Mağarası’nda ortaya


çıkan sonuçları İstanbulluların kent belleğine
aktaramadığımız gibi mağarayı da koruyama-
dık. Artık mağaranın üzeri yapılarla kaplanmaya
başlanmış, mağaranın içi de hallaç pamuğu gibi
atılmış, duvardaki Tunç Çağı’na ait resimler,
Bizans ve Roma dönemlerine ait mimari izler
hemen hemen yok edilmiştir. Daha da vahimi,
aldığımız duyumlar, İstanbul’dan Edirne’ye
gidecek olan hızlı trenin mağaranın bir kısmını
keserek buraya yapılacağını, mağaranın hemen
ilerisindeki Osmanlı dönemine ait, ender olarak
günümüze kadar korunarak gelen Baruthane ve
Resneli Niyazi Bey Konağı’nın toplu konut
alanı olarak seçildiği ve yine mağaranın üzerin-
den otoyol viyadükü geçeceği yönündedir.
Kentler büyür; bu günümüzde dünyanın her
yeri için geçerlidir. Kentlerin yeni yerleşim alanla-
rına, yollara, havaalanlarına, enerjiye, çeşitli bayın-
dırlık hizmetlerine olmazsa olmaz gereksinimleri
vardır. Dünyadaki genel uygulama ve Türkiye’nin
de altında imzası bulunan Valetta Sözleşmesi de
günümüz yaşamının gereği olan işler ile ilgili top-
rağa yapılan her müdahale için kültür varlıklarının
göz ardı edilmemesi kuralını beraberinde getir-
mektedir. Ancak bu bayındırlık hizmetlerini yapa-
lım ya da kültür varlıklarını koruyalım karşıtlığı
anlamına gelmez. Akılcı planlamalar ve Valetta
Sözleşmesi, çağın gereği olan yatırımlarla kültür
varlıklarının karşıt olmadan birbirleriyle bütünleş-
me esasına dayanmaktadır. nın geçmişini, birbirleriyle olan ilişkisini öğren- Resim 10. Yarımburgaz,
mek adına büyük önem taşımaktadır. Kültür aşağı mağara kültürel
Toprağa herhangi bir müdahale yapılmadan
dolgu.
önce mutlaka o bölgenin ayrıntılı olarak ince- tarihi açısından bu denli önemli bölgede bulun-
lenmesi, bulunan kültür varlıklarının plana mak kuşkusuz bizim için bir övünç kaynağıdır.
işlenmesi, eğer mümkünse projelerin bunlara Bundan her zaman haklı olarak övünürken göz Resim 11. Yarımburgaz
Mağarası, yukarı mağara
zarar vermeden değiştirilmesi, bunun mümkün ardı ettiğimiz, bunun bize çok önemli bir
arkeolojik dolgulara ait
olmadığı durumlarda ise kültür varlıklarının yok sorumluluk yüklediğidir. Belgelenmeden tahrip kesit.
edilmeden önce belgelenmesini gerektirmekte- edildiği takdirde bir daha yerine konma olasılığı
dir. Kültür varlıklarına saygılı olan, bunların olmayacaktır ve neyin tahrip edildiğini bilmedi-
çağdaş yaşamın düşmanı değil zenginleştirici ğimiz bu bilgiyi ortaya çıkartmak, bilime ve
öğesi olarak gören ülkelerin hepsinde uygula- tarihe karşı olan yükümlülüğümüzdür.
maların tümü bu şekildedir. Bu nedenle yalnız- Bu açıdan baktığımızda İstanbul bir metropol
ca Almanya, Fransa, İngiltere gibi Batı ülkele- olarak hızla büyümekte, 100’lerce yıldır korun-
rinde değil, komşumuz Bulgaristan’da da her muş bir topografyayı değiştirerek kaplamaktadır.
yıl 100’lerle kurtarma kazıları yapılmaktadır. Bunun da ötesinde yeni otoyollar, 3. havaalanı,
Kaldı ki İstanbul bölgesinin uygarlık tarihi açı- Kanal İstanbul gibi çok büyük projeler sürekli ola-
sından taşıdığı önem saydığımız bu ülkelerin rak gündeme gelmektedir. Her ne kadar İstanbul
tümünden daha fazladır. Başka bölgelerde bel- Arkeoloji Müzeleri, proje alanlarında belgeleme
gelenmeden yok edilen kültür varlığı yalnızca o ve kurtarma kazıları yapmak için elindeki olanakla-
bölgenin geçmişinin anlaşılması açısından rı zorlayarak saygıdeğer bir çaba göstermekteyse
önemlidir. Buna karşılık İstanbul ve çevresinin de söz konusu alanların hemen hemen hiçbiri tam
arkeolojik kalıntıları sadece İstanbul’un arkeo- olarak incelenmiş değildir. Müze ancak daha
lojik önemi açısından değil, bu yazının başında önceden varlığı bilinen yerlerde ya da proje aşa-
değindiğimiz gibi, çok daha geniş bir coğrafya- masında şu ya da bu şekilde saptanan alanlarda
mimar•ist 2016/3 21
GÖRÜŞ

kurtarma kazısı yapmaktadır. Bizlere düşen, proje Kaynakça


Arsebük, G. ve M. Özbaşaran (1999), “Pleistocene Archae-
alanlarındaki kültür varlıklarının inşaat başladıktan ology at the Cave of Yarımburgaz in Eastern Thrace/
sonra değil, proje aşamasındayken taranması ve Turkey: Preliminary Results”, G.N. Bailey vd (yay.),
burada elde edilecek bilgilere göre proje revizyo- The Paleolithic Archaeology of Greece and Adjacent
Areas, British School at Athens, Nottingham, 59-72
nu, projenin başka bir yere taşınması, kurtarma Bittel, K. (1960), “Fikirtepe Kazısı”, V. Türk Tarihi Kuru-
kazıları gibi kararların alınmasıdır. Bunu yapmadı- mu Kongresi, 29-36
Bittel, K. (1970), “Bemerkungen über die prähistorische
ğımız takdirde en büyük bayındırlık hizmetleri Ansiedlung auf dem Fikirtepe bei Kadıköy (İstanbul)”,
bile sunduğu hizmetle değil uygarlık tarihine yap- Istanbuler Mitteilungen, 19/20: 1-19
tığı tahribatla anılacaktır. Harmankaya, S. (1982), “Pendik Kazısı 1981”, Kazı
Sonuçları Toplantısı IV, 25-30
İstanbul civarında var olduğunu bildiğimiz Hovasse, R. (1927), “Yarımburgaz Mağarası”, Darülfünun
sayıca çok az yerleşme yerini de gerektiği gibi Fen Fakültesi Mecmuası, 5: 396-422.
Howell, C. F., G. Arsebük, S. L. Kuhn, M. Özbaşaran ve
belgelemeden yok ettik. Karadeniz kıyı şeridi M. C. Stiner (2010), Culture and Biology at a Crossro-
üzerindeki, başka yerde benzeri olmayan 86 adet ads: The Middle Pleistocene Record of Yarımburgaz Cave
(Thrace, Turkey), Ege Yayınları, İstanbul
tarih öncesi buluntu yerinde de hiçbir kazı yapıl-
Kansu, Ş. A. (1963), “Marmara Bölgesi ve Trakya’da Pre-
madan, bilgilerimiz yüzeyden toplanan parçalarla historik İskân Tarihi Bakımından Araştırmalar”, Belle-
sınırlı kaldı. Söz konusu 86 yerleşmenin dışında ten, XXVII/108: 657-671
Kansu, Ş. A. (1972), “Yarımburgaz (Küçükçekmece-İstanbul)
bulunabilecek diğer izler de korkarım ki 3. köp- Mağarasında Türk Tarih Kurumu Adına Yapılan Prehis-
rüden gelen yol tarafından ortadan kaldırılmıştır torya Araştırmaları ve Tuzla Kalkolitiğinde Yeni Gözlem-
ler”, VII. Türk Tarih Kurumu Kongresi, 1: 22-32
ya da kaldırılacaktır. Bunların hemen hemen
Kızıltan, Z. (yay.) (2007), Gün Işığında: İstanbul’un 8000
tümü 100 binlerce yıl öncesine giden Paleolitik Yılı. Marmaray, Metro ve Sultanahmet Kazıları, Vehbi
Dönem olarak adlandırılan Taş Devri’ne aittir. Koç Vakfı - İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul
Kızıltan, Z. ve M. A. Polat (2013a), “Yenikapı Kurtarma
Yapılacak kazılar bilginin ortaya çıkartılması Kazıları: Neolitik Dönem Çalışmaları”, Arkeoloji ve
açısından çok önemlidir. Kanal İstanbul’un geçe- Sanat, 143: 1- 40
Kızıltan, Z. ve M. A. Polat (2013b), “The Neolithic at
ceği yerlerde neyin olduğu neyin olmadığı hak-
Yenikapı. Marmaray-Metro Project Rescue Excavati-
kında en ufak bir bilgimiz yoktur. Karadeniz’i ons”, M. Özdoğan, N. Başgelen ve P. Kuniholm (yay.),
Marmara’ya bağlayan bu bant üzerinde yapılan The Neolithic in Turkey. New Excavations & New Rese-
arch, Vol. 5: Northwestern Turkey and Istanbul, Arkeo-
ayrıntılı hiçbir çalışma bulunmamaktadır; ancak loji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 113-165
tek söyleyebileceğimiz burada insanlık tarihinin Kızıltan, Z. ve S. Başaran (2015), “Marmaray Metro Proje-
leri ve Yenikapı Arkeolojik Kurtarma Kazıları (Marma-
uzun geçmişini öğrenmemizi sağlayacak verilerin
ray U-Bahnprojekte und die Rettungsgrabungen in
var olması gerektiğidir; bunun tersi olası değildir. Yenikapı)”, Der Anschnitt, 27: 263-288
Umarız ki bu alanda, Yenikapı örneğinde olduğu Kökten, K. (1963), “İstanbul Batısında Eski Taş Devrine ait
Yeni Buluntular”, DTFC Dergisi, XX: 3-4
gibi, kapsamlı bir çalışma ve belgeleme yapılabi- Özdoğan, M. (1993), “The Second Millennium of the
lir. Marmara Region: The Perspective of a Prehistorian on
a Controversial Historical Issue”, Istanbuler Mitteilun-
gen, 43: 151-163
(Görseller yazarın arşivindendir.)
Özdoğan, M. (2008), “İstanbul’un Tarih Öncesine Bakış”,
Aktüel Arkeoloji, 8: 74-84
Mehmet Özdoğan, Prof. Dr.
Özdoğan, M. (2010a), “Tarihöncesi Dönemlerin
İstanbul’u”, K. Durak (yay.), Bizantion’dan İstanbul’a
Bir Başkentin 8000 Yılı, Sabancı Üniversitesi Sakıp
Greater Istanbul: A Region of Critical Importance in the Sabancı Müzesi, İstanbul, 37-49
Özdoğan, M. (2010b), “Tarihöncesi Çağlarda İstanbul”, F.
History of Civilisation Başar (yay.), Kültürler Başkenti İstanbul, Türk Kültü-
Istanbul is critically located at the meeting point of Anatolia with rüne Hizmet Vakfı, İstanbul, 2-10
Southeastern Europe, constituting the main trajectory for any cultural Özdoğan, M. (2014a), “İstanbul’un Tarih Öncesi”, Aktüel
Arkeoloji, 37: 36-45
interaction between Near-eastern cultures and Europe. Moreover Özdoğan, M. (2014b), “In Quest of a Missing Era in Eas-
Bosporus is a bottleneck of the main maritime route connecting cultural tern Thrace – Dilemma of the 4th Millennium”, B.
zones within the basin of Black Sea with those of the Mediterranean. Horejs, M. Mehofer (yay.), Western Anatolia before
Troy Proto-Urbanisation in the 4th Millennium BC?
Accordingly archaeological data of this region is not only of local (Proceedings of the International Symposium held at
importance but more for understanding cultural interaction that took place the Kunsthistorisches Museum Wien, Vienna, Austria,
between distant cultural entities. The region had been the main route from 21-24 November, 2012), Austrian Academy of Scien-
ces Press, Vienna, 203-215
the earliest times, when our ancestors left Africa to populise Europe up to
Özdoğan, M. ve A. Koyunlu (1986), “Yarımburgaz Mağa-
the modern period. Unfortunately this region had poorly documented, but rası, 1986 Yılı Çalışmalarının İlk Sonuçları ve Bazı Göz-
nevertheless what has been exposed at sites such as the cave of lemler”, Arkeoloji ve Sanat, 32-33: 4-17
Özdoğan, M., Y. Miyake ve N. Özbaşaran-Dede (1991), “An
Yarımburgaz and Ağaçlı have already revealed sensational results.
Interim Report on the Excavations at Yarımburgaz and
Accordingly prior to any big investments such as Kanal Istanbul the region Toptepe in Eastern Thrace”, Anatolica, XVII: 59-121
has to be thoroughly surveyed an assessed. Any construction without Pasinli, A., E. Uzunoğlu, N. Atakan, Ç. Girgin ve M. Soy-
sal (1994), “Pendik Kurtarma Kazısı”, Müze Kurtar-
archaeological documentation will lead to irreversible loss to civilisation.
ma Kazıları Semineri, IV: 147-163

22 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Dosya:
Emek Sineması,
Cercle d’Orient ve
Bir Beyoğlu Hikâyesi
Geçtiğimiz haftalarda İstiklal Caddesi’nde ardı ardına kapanan işletmeler, giderek ıssızlaşan, kimlik
değiştiren ve itibarsızlaşan Beyoğlu ve beton çölüne dönen Taksim Meydanı üzerine pek çok haber
medyada yer aldı. Kentin kültür ve eğlence merkezinin, turizm ve alışveriş odaklı olarak
dönüştürülmesi ve çehresinin giderek itibarsızlaştırılarak değiştirilmesi son on yıldır ardı ardına gelen
hukuki düzenlemeler, ağırlaştırılmış vergiler, kapatılan kültür mekânları ve rant odaklı kentsel
dönüşüm projelerinin sonucu.
Bütün bu gelişmeler kentli ile kent mekânı arasındaki ilişkiyi ve kentin nasıl dönüştüğünü bir kez daha
irdelemeyi gerekli kılıyor. Kenti nasıl deneyimleriz? Kent ile, kentiler ile nasıl ilişki kurarız? Kamusal
mekân ve toplumsal bellek arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır? Kent hakkı nedir, kente nasıl sahip
çıkılır? Mekânsal deneyim ve hatıralar kimliğimizi nasıl şekillendirir? Kültürel ve mimari miras nedir,
sürekliliği nasıl sağlanır, tarihsel bağlamı içerisinde nasıl değerlendirilir? Kentleşmenin ve kentli
nüfusun rekor hızla artmakta olduğu son yüzyılda bu ve benzeri sorular, farklı disiplinlerden sosyal
bilimciler, kent plancıları ve mimarlar tarafından ortaya atılmış ve üzerinde ciddi araştırmalar ortaya
konmuştur. Son yıllarda İstanbul üzerine yapılan çalışmalar da, kentin çok katmanlı tarihi, mimari ve
toplumsal yapısını irdelemekte ve kent mekânının ekonomik, politik ve sosyal bağlam ile ilişkini ortaya
koymaktadır. Bu dosyanın amacı da yakın geçmişimizde çokça tartışılan ve eleştirilen neoliberal bir
projeden yola çıkarak kentin tarihi, sosyal ve ekonomik yapısına ve dönüşümüne olduğu kadar kenti
tanımlayan, ona ruh ve anlam katan yapılar ve kentsel pratiklere dair de bir söz üretmek oldu.
2013 yılında yoğun toplumsal muhalefete ve geniş katılımlı protestolara rağmen yıkımdan
kurtarılamayan Emek Sineması ile aynı parselde bulunan diğer sinema ve apartmanlar ve kapsamlı bir
restorasyon geçiren Cercle d’Orient binası bugünlerde ‘Grand Pera’ adında bir alışveriş ve yaşam
merkezi olarak kapılarını açıyor. Üzerinde oldukça tartışılan, yoğun eleştiri ve protestolara maruz kalan
bu projeyi tarafsız ve akademik bir gözle ve özgür bir mecrada değerlendirmenin önemli olduğunu
düşünüyoruz. Bu bağlamda, Beyoğlu ve Pera’nın tarihsel gelişimini ve dönüşümünü ele alan, projeye
konu olan yapıları mimari özellikleriyle ve tarihi bağlamı içerisinde değerlendiren, Emek, İpek ve Rüya
sinemalarının ve Yeşilçam Sokağı’nın Cercle d’Orient binası ve Deveaux Apartmanları ile ilişkili olarak
incelendiği bir dosya ortaya koyduk. Emek Sineması’nın yıkım ve Cercle d’Orient binasının restorasyon
süreci kadar, bu yapıların inşa edildiği tarihsel bağlamı ve sosyal ve iktisadi ilişki ağlarını da tartışarak,
dünden bugüne kent mekânının hangi dinamikler, güç ilişkileri ve üretim pratikleri sonucunda
dönüştüğünü de irdelemeyi hedefledik. Kültürel mirasın, tarihi çevrenin ve anı değeri olan yapıların
korunması ve yeniden işlevlendirilmesi sürecinin mimari, toplumsal ve hukuki boyutlarına değinen,
kentsel dönüşüm kavramını kent ve kentli hakları kavramları üzerinden sorgulayan ve yurtdışındaki
benzer süreç ve projeleri ele alan bu dosyada Nilay Özlü’nün giriş yazısının yanı sıra, Seda Kula Say,
Lorans Tanatar Baruh ve B. Selcen Coşkun’un araştırma ve makaleleri yer alıyor.
Bu dosyanın sadece Cercle d’Orient ve Emek Sineması örneğini ele almaktan ziyade, bugün devasa bir
şantiye görünümüne bürünmüş olan kent mekânının rant odaklı dönüşümüne, bu dönüşümün farklı
aktörlerine ve tarihselliğine eleştirel bir bakış sunmasını hedefledik. Toplumsal itirazlara kulak tıkayan,
diyalog yolu aramayan, tepeden inme projeler ile yaşam alanlarımız üzerindeki söz hakkımızı
elimizden alan ve bu mekânlar üzerinde tahakküm kulan anlayışın sürdürülebilir olmadığının altını
çizmek gerekir. Dolayısıyla bu dosyanın sadece İstanbul’da değil, doğudan batıya Türkiye’nin pek çok
şehrinde ve tarihi alanlarında, “kentsel dönüşüm” adı altında süregelen toplumsal ve mekânsal
travmaya dair tarihe bir not düşmesini umuyoruz.
Dosya editörü: Nilay Özlü
mimar•ist 2016/3 23
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Dönüşen Beyoğlu Üzerine Notlar:


Cercle d’Orient ve Emek Sineması Örneği
Nilay Özlü

Taksim Meydanı güneşliydi, ama her üzerinden talep edebileceği sorunsalını da bera-
zaman gölgeler içinde olan İstiklal berinde getirmişti. Belki, Emek Sineması önün-
Caddesi’nin serinliği, vitrinler, sinema deki bu kent hakkı eylemi, Gezi Parkı’nda filiz-
girişleri, çocukluğumda annemle lenecek direnişin de habercisiydi.
girdiğimiz pasajların nem ve toz kokusu Emek Sineması’nın yıkımı, sivil toplumun
bana iyi geldi. Hatıralar ve mutlu bir tüm çabalarına, pek çok protesto eylemine ve
gelecek vaadi başımı döndürüyor; iyi bir hukuki mücadeleye rağmen  engellenemedi.
şeyler yemek, bir film seyretmek ve alışveriş Geçtiğimiz üç yıl içerisinde, Kamer İnşaat,
etmek isteyen kalabalığın iyimserliğini Emek Sineması’nın da içinde bulunduğu parseli
paylaşıyordum.1 yıkmak, tescilli Cercle d’Orient binasını restore

7 Nisan 2013 günü sosyal medyada ve gazete


manşetlerinde yer alan haberler İstanbul’un
etmek, Emek Sineması’ndan geriye kalanları ise
sinemanın yerine yapmış oldukları AVM’nin en
kalbi Beyoğlu’nda yaşanan olağanüstü bir duru- üst katına taşımak suretiyle “Grand Pera” adını
ma işaret ediyordu. İstiklal Caddesi’ni kesen vermiş oldukları projeyi tamamladı. “Beyoğlu
Yeşilçam Sokağı’nda bulunan tarihi Emek Yeniden” mottosu ile pek yakında açılacak olan
Sineması’nın yıkılacak ve bir alışveriş merkezine bu “kültür, sanat, eğlence, moda ve gastrono-
dönüştürülecek olmasını protesto eden binlerce mi” merkezinin (Resim 1) inşa süreci, yerel
kişilik topluluğa kolluk kuvvetleri tazyikli su ve yönetim ve özel sektör işbirliği ile yaşam alanla-
gaz bombası ile müdahale etmişti. Bu kitlesel rını ve hafıza mekânlarını korumak isteyen kent-
eylemden bir süre önce, Emek Sineması’nın liler arasındaki mücadelenin bir tezahürü olarak
yıkılmasını engellemek için uzun zamandır çalı- hafızalarda yer etti.
şan kent savunucuları sinemaya girerek, yapının Ünlü Fransız Marksist düşünür Henri
durumunun inşaat firmasının iddia ettiği gibi Lefebvre, La Production de l’espace (Mekânın
harap halde olmadığını belgelemiş ve “Emek Üretimi) (1974) adlı kitabında, mekânın top-
Bizim, İstanbul Bizim” sloganı ile geniş katılım- lumsal bir üretim olduğunu ve her üretim biçi-
lı bir yürüyüş çağrısında bulunmuşlardı. minin kendi mekânını oluşturduğunu ifade
Beyoğlu’nun gaza boğulmasına sebep olan etmektedir. Lefebvre’e göre, modern kent kapi-
protestonun yazılı ve görsel basında ve sosyal talist üretim biçimlerinin bir ürünüdür ve kent
medyada geniş yer bulmasının sebebi tarihi bir mekânını kapitalist süreçler şekillendirir. Top-
yapıya gösterilen bu beklenmedik kitlesel duyar- lumsal dinamikler, güç ilişkileri ve ekonomik
lılık kadar, toplumun farklı sosyoekonomik üretim süreçleri kenti şekillendirirken, kent
sınıflarından bireylerin ve tanınmış simaların mekânı da toplumsallığı yeniden üretir. Dolayı-
da protestoya katılmış ve polis şiddetiyle tanış- sıyla mekânı, özellikle de kent mekânını top-
mış olmasıydı. 2013 yaz ayları başlamadan, lumsal pratiklerden, ekonomik üretim süreçle-
henüz biber gazının Türkiye sokaklarını kapla- rinden, ideolojiden ve kapitalist sistemden ayrı
mamış olduğu bugünlerde, akademisyenlerin, düşünmek mümkün değildir. Bütün bu ilişkiler
öğrencilerin, mimarların, kent hakları savunu- ağı içerisinde mekân var olur ve bütün bu ilişki-
cularının, sanatçıların, yönetmenlerin, gazeteci leri var eder. Kent mekânının dönüşümünü
ve yazarların barışçıl eyleminin, polisin sert ve anlamak ve anlamlandırmak için, toplumsal
orantısız şiddeti ile dağıtılmış olması, toplumu dinamikleri ve sınıfsal güç ilişkilerini de tarihsel
farklı bir şekilde sarsmış ve tarihi yapının korun- ve politik bağlamı içerisinde konumlandırmak
masına dair kamuoyu baskısının artmasına gerekir.
neden olmuştu. Bu süreç, kentlinin kent mekânı XIX. yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı
ve kentsel miras üzerindeki haklarını da tartış- İmparatorluğu’nun kapitalist ekonomiyle
maya açmış, bu hakların nasıl ve hangi mecralar entegrasyonuna bağlı olarak hızlı bir dönüşüm
24 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


içerisine giren Beyoğlu, hem alt yapı hem de üst Beyoğlu’nun “turizm alanı” olarak ilan edil-
yapı yatırımları ile modernleşen kentin aynası mesiyle süreç tersine dönmeye başlar. “Güzel
durumuna gelmiştir. Gayrimüslim burjuvazinin, Beyoğlu” söylemiyle irtifa alan ve nostaljik bir
kente yerleşen Avrupalıların ve Levanten nüfu- bakış açısı ile Beyoğlu’nu canlandırmayı hedef-
sun yoğunlaştığı bu bölge, kültürel dönüşümün leyen politikalar kısa zamanda hedefine ulaşır.
ve Avrupai pratiklerin de merkezi haline gelir. İstiklal Caddesi’nin yayalaştırılması ve caddede
1845 yılında Galata Köprüsü’nün açılması, yer alan yapıların cephe renovasyonu, Tünel-
1857 yılında 6. Daire’nin kurulması, 1865 Taksim hattında “nostaljik tramvay”ın işler
yılında Galata surlarının yıkılması, 1870 Beyoğ-
hale getirilmesi, düzenlenen çeşitli etkinlikler
lu yangını, 1875 yılında Tünel’in inşa edilmesi
ve festivaller ile İstiklal Caddesi bir kültür,
ve kenti yeni gelişmekte olan kuzey yönüne
sanat, rekreasyon ve turizm aksı olarak yeniden
bağlayan tramvay hatlarının yapımı ile
kent sahnesindeki ayrıcalıklı yerini alır; bütün
Beyoğlu’nun gelişimi ve dönüşümü hızlanır
bölge 90’lı ve 2000’li yıllar içerisinde mutena-
(Çelik, 1986). XX. yüzyıl başında Galata ve
laştırılır (Akın, 1994). Ancak Beyoğlu ve çev-
Pera, otelleri, sinemaları, tiyatroları, banka bina-
ları, pasajları, kafeleri, parkları, bahçeleri, mağa- resinin popüler bir çekim merkezi haline gel-
zaları, modern apartmanları, kilise ve sinagogla- mesine paralel olarak artan emlak değerleri
özel sermaye yatırımlarının da bölgeye girişini Resim 1. “Beyoğlu
rı ile bir Avrupa şehri görünüme bürünmekle Yeniden” mottosu ile
kalmayıp, Batılı tarzda yaşam, tüketim, kültür tetikler; merkezi ve yerel yönetim tarafından açılacak olan Grand Pera
ve eğlence pratiklerini de bünyesinde barındır- teşvik edilen neoliberal politikalar ve 2005 lansman imajları.
maktaydı (Akın, 1998).
Cumhuriyet’in ilanı ile görece ıssızlaşan ve
eski canlılığını yitiren Beyoğlu, yine de
Cumhuriyet’in modern ve batılı yüzünü temsil
etmekte, kültürel ve sosyal hayatın merkezin-
deki konumunu sürdürmektedir. Cumhuriyet
elitleri tarafından benimsenen belli bir yaşam
tarzının ve modern kentsel pratiklerin aynası
haline gelen Beyoğlu, bir yandan gayrimüslim
burjuvazinin yoğunlukta yaşadığı bölge olmayı
sürdürürken, öte yandan millileşen sermayeye
bağlı olarak mülkiyet el değişimine sahne
olmaktadır (Batuman, 2015). 1942 yılında
kanunlaşan Varlık Vergisi ile tavan yapan dışla-
yıcı politikalar, 6-7 Eylül 1955 olayları 2 ile
doruk noktasına varır ve gayrimüslim nüfus,
mülklerini de geride bırakarak büyük oranda
ülkeyi terk eder (Aktar, 2000). El değiştiren
sermaye ve mülkiyetle doğru orantılı olarak
Beyoğlu’nun demografik ve sosyal profili de
dönüşür, 60’larda ve 70’lerde bölge bir yan-
dan turizm, eğlence ve sinema sektörüne ev
sahipliği yaparken, öte yandan kırsaldan kente
göçün de etkisiyle, terk edilen mülklere göç-
men aileler yerleşir (Gülersoy, 1994).
Beyoğlu’nun hızla dönüştüğü, “yozlaştığı” ve
geçmişte kalan belle époque (Eldem, 2006: 21)
dönemin nostalji ile anıldığı yıllar 80’lerde de
devam eder. 1986 yılında ise Tarlabaşı
Bulvarı’nın açılması ile Tarlabaşı bölgesi İstik-
lal Cadde’sinden koparılır ve kentsel çöküntü
alanı haline terk edilir. Bu tarihlerde Beyoğlu
tekinsiz ve suç oranı yüksek bir bölge olarak
kabul edilmektedir (Kayra, 1990). 90’larda
mimar•ist 2016/3 25
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

yılında yürürlüğe giren 5366 sayılı “Yıpranan insanın kendini şekillendirme hakkını, kapitaliz-
Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenile- min temeli olan mülkiyet hakkının önüne koyar:
nerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması
Hakkında Kanun” çerçevesinde Beyoğlu’nun Ne tür bir kent istediğimiz sorusu, nasıl bir insan
da içlerinde bulunduğu tarihi kent merkezleri olmak istediğimiz, ne türden toplumsal ilişkiler
amaçladığımız, üzerine titrediğimiz doğayla nasıl
yeni yatırımlara açılır (Kuyucu ve Ünsal,
ilişkiler amaçladığımız, ne tür bir yaşam arzuladı-
2010). İstiklal Caddesi üzerinde yer alan kül- ğımız, hangi estetik değerleri savunduğumuz
tür ve eğlence mekânları birer birer zincir sorusundan ayrılamaz. Dolayısıyla, şehir hakkı
mağazalara ve alışveriş merkezlerine dönüşür- bireylerin veya grupların kentin sahip olduğu
ken, Taksim, Tepebaşı ve Talimhane ise yoğun- kaynaklara ulaşımından öte: kenti gönlümüzün
luklu olarak otel yatırımlarına sahne olur; istediği şekilde değiştirme ve yeniden icat etme
hakkıdır. Üstelik bu bireysel olmaktan öte kolek-
Beyoğlu yerel kullanıcından soyutlanarak
tif bir haktır (...) Kendimizi ve kentlerimizi yapma
turizm ve alışveriş odaklı olarak dönüştürülür.
ve yeniden yapma hakkı, iddia ediyorum ki, en
Bu dönüşümün son ayağında ise Taksim Mey- değerli ve en çok ihmal edilen insan haklarımız-
danının yayalaştırılması, Gezi Parkı yerine alış- dan birisidir (Harvey, 2012: 4).
veriş merkezi yapılması, AKM’nin dönüştürül-
mesi ve Taksim Meydanı’na cami inşa edilmesi Bu projeyi, bir örnek-olay incelemesi (case
gibi projeler gündeme getirilir (Batuman, study) olarak, tarafsız ve akademik bir gözle ve
2015). Son zamanlarda ise, İstiklal Caddesi ve özgür bir mecrada değerlendirmenin önemli
Tünel’de yer alan mağaza, kafe, restoran, olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda, Beyoğlu
kitapçı ve sanat galerilerinin ardı ardına kapan- ve Pera’nın tarihsel gelişimini ve dönüşümünü
ması, bölgenin ekonomik olduğu kadar da kül- ele alan, projeye konu olan yapıları mimari özel-
türel değer kaybına işaret ettiği gibi, orta vade- likleri ile ve tarihi bağlamı içerisinde değerlendi-
de mülkiyet el değişiminin de habercisi olarak ren, Emek, İpek ve Rüya sinemalarının ve Yeşil-
yorumlanıyor.3 çam Sokağı’nın Cercle d’Orient binası ve Deve-
Bu tarihsel bağlam çerçevesinde okundu- aux Apartmanları ile ilişkili olarak incelendiği
ğunda Cercle d’Orient binasının restorasyon, bir dosya ortaya çıktı. Emek Sineması’nın yıkım
Emek Sineması’nın ise yıkım ve rekonstrüksi- ve Cercle d’Orient binasının restorasyon süreci
yon projesi, tarihi ve kamuya ait bir yapının kadar, bu yapıların inşa edildiği tarihsel bağlamı
neden, nasıl, kimin tarafından ve kimler için ve sosyal ve iktisadi ilişki ağlarını da tartışarak,
yıkılacağı ve yeniden işlevlendirileceği tartışma- dünden bugüne kent mekânının hangi dina-
sından öte bir anlam kazanarak, neoliberal poli- mikler, güç ilişkileri ve üretim pratikleri sonu-
tikaların, kent hakları tartışmalarının, üçüncü cunda dönüştüğünü de irdelemeyi hedefledik.
dalga soylulaştırmanın ve “kentkırım” (urbici- Kültürel mirasın, tarihi çevrenin ve anı değeri
de) kavramının fiziksel ve mekânsal bir temsili olan yapıların korunması ve yeniden işlevlendi-
olarak okunmaktadır. Bu süreç, devlet ile özel rilmesi sürecinin mimari, toplumsal ve hukuki
sektör işbirliğinin kent mekânı üzerindeki boyutlarına değinen, kentsel dönüşüm kavramı-
tahakkümünün, merkezi ve yerel yönetimlerin nı kent ve kentli hakları kavramları üzerinden
kentli duyarlılıklarına, toplumsal hafıza ve ihti- sorgulayan ve yurtdışındaki benzer süreç ve
yaçlara karşı yabancılaşmasının da bir sembolü projeleri ele alan bu dosyada Seda Kula Say,
olarak, Türkiye’de ve dünya metropollerinde Lorans Tanatar Baruh ve B. Selcen Coşkun’un
yaşanan güncel bir krize işaret etmektedir. çalışmaları yer alıyor.
David Harvey’in Rebel Cities: From the Right to Doktora tezini İTÜ Mimarlık Tarihi kürsü-
the City to the Urban Revolution (Asi Şehirler: sünde Alexandre Vallaury üzerine yazmış olan
Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru) Seda Kula Say, “Serkldoryan-Emek Bloğun-
(2012) kitabında ortaya koymuş olduğu gibi, dan Grand Pera’ya: Kazanılanlar-Kaybedilenler”
kapitalist ve neoliberal üretim araçlarının şekil- başlıklı makalesinde Abraham Paşa tarafından
lendirdiği kent mekânı, artık bir direniş mekânı yaptırılan Cercle d’Orient binasının tarihi ve
olarak da konumlanmakta, aynı zamanda hem mimari özelliklerini ele alıyor. Detaylı arşiv araş-
kapitalist krizin hem de antikapitalist mücadele- tırmaları sayesinde hem İstiklal Caddesi’nde yer
nin merkezine yerleşmektedir (Harvey, 2012: alan geç XIX. yüzyılın en ihtişamlı yapılarından
4). Lefebvre’in (1972) “şehir hakkı” (le droit a birisinin, hem de Cumhuriyet döneminde
la ville) kavramı üzerinden kuramsallaştırdığı Büyük Kulüp adını alacak olan Cercle
kitabında kent hakkını, yani kenti dolayısıyla da d’Orient’ın tarihine ışık tutan Kula Say, aynı
26 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


zamanda yapının arkasında kalan parselin zaman deyişle, geç Osmanlı döneminde bir İstanbullu-
içindeki gelişimini ve dönüşümünü de belgeli- nun sinema keyfine vardığı bir salonda, geçmiş
yor. Dönemin ünlü Levanten mimarı Alexandre ve gelecek nesiller boyunca film seyredebiliyor
Vallaury tarafından tasarlanan ve 1883 yılında olmanın getireceği kültürel ve mekânsal sürekli-
tamamlanan Cercle d’Orient binasının arka liğin ve kentlilik bilincinin yerini hangi alışveriş
tarafında yer alan boş parselin değerlendirilmesi veya yaşam merkezi doldurabilir?
için, yine mimar tarafından birtakım projeler Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde
ortaya konulmuşsa da, 1909 yılında Skating XIX. yüzyılda İstanbul’un dönüşümü üzerine
Palace ve İsketing Apartmanı’nın inşasına kadar doktorasını yapmış olan Lorans Tanatar Baruh
bu tasarı gerçekleşmemiştir. Bu çok amaçlı ise “1870 Yangınından Sonra Beyoğlu’nda İki
salonda paten pisti ve balo salonu yer almakla Bina Yatırımı ve Bir Sokak” başlıklı makalesinde
beraber, çeşitli gösteriler, konserler ve film gös- İstiklal Caddesi üzerinde yer alan iki yapı gru-
terimleri de yapılmaktaydı. Zaman içerisinde bunu ve aralarından geçen sokağın tarihsel
parsele, daha sonra İpek ve Rüya Sinemaları dönüşümünü birincil kaynaklar ışığında irdeli-
adını alacak olan tiyatro ve sinema salonları da yor. Yapmış olduğu mikro tarih çalışmasında
eklenir, 1924 yılında Melek Apartmanı’nın inşa 1870 yangını sonrasında inşa edilen Deveaux
edilmesi ve Skating Palace’ın yenilenmesi ile Apartmanları ile hemen yan parselde yer alan
parsel son haline, Emek Sineması ise yıkımdan Cercle d’Orient binası (Resim 2) ve içlerinde
önceki formuna kavuşur. Emek Sineması’nın da yer aldığı yapı grubunu
Bu bilgiler ışığında, Emek Sineması’nın inşa- ele alan Tanatar Baruh, iki parsel arasında yer
at firmasının iddia ettiği gibi Cumhuriyet döne- alan çıkmaz sokağın Yeşil Sokak’a, dolayısıyla da
mine ait bir yapı olmadığı, geç Osmanlı mimari Tarlabaşı Caddesi’ne bağlanması sürecini son
ve kültürel mirasının günümüze işlevini koruya- derece özenli bir şekilde dönemin iktisadi, poli-
rak intikal edebilmiş nadir örneklerinden birisi tik ve sosyal ilişkileri bağlamında irdeliyor.
olarak öne çıktığı görülmektedir. Dolayısıyla, Makalede incelenen her iki yapı grubunun da
Emek Sineması’nın yalnız kent ve kentli hafıza- tartışmalı süreçler sonucunda, Demirören ve
sındaki özgün yeri nedeniyle değil, modernleş- Grand Pera isimlerini alarak, birer alışveriş mer-
me sürecindeki Osmanlı İmparatorluğu’nun kezine dönüştürülmüş olmaları da ayrıca altı
sosyal ve kültürel dönüşümünün mekânsal bir çizilmesi gereken bir husus. Dolayısıyla bu
tanığı olarak da korunması gerekirdi. Bir başka makale, XIX. yüzyıldan günümüze, Beyoğlu’nda
Resim 2. Grand Pera adını
alan Cercle d’Orient binası
ve Demirören AVM olarak
yeniden inşa edilen
Deveaux Apartmanı (Nilay
Özlü, Temmuz 2016).

mimar•ist 2016/3 27
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

emlak yatırımı yapan elitlerin ve büyük firmala- ise yine İstanbullular nezdinde tepkiyle karşı-
rın finansal gücü, girift ilişkileri, çok boyutlu lanmış, toplumsal bellekte önemli yeri olan bu
müzakere süreçleri ve kenti dönüştürmelerinde- lezzet mekânının kaybı, kent ile olan ilişkiyi de
ki etkileri ve sınırları üzerine ipuçları vermeyi zedelemiştir. 1944 yılından beri Yeşilçam
amaçlıyor. Sokağı’nın köşesinde yer alan İnci Pastanesi,
Seda Kula Say ve Lorans Tanatar Baruh’un tahliye edildiği 2013 yılına kadar hemen hiç
da ortaya koymuş olduğu gibi, XX. yüzyıl başın- değişmemiş dekorasyonu ve menüsü ile kentli-
da Cercle d’Orient bloğu ve çevresinde 11 adet lere kuşaktan kuşağa aktarılan bir lezzet gele-
sinema yer almakta ve özellikle Cumhuriyet neği sunmuş, Beyoğlu’na çıkmak ile özdeşle-
döneminde sinema endüstrisinin kalbi tam da şen bir ritüelin parçası haline gelmiş, kenti
burada atmaktaydı. Cercle d’Orient ve Emek deneyimlemenin sadece görerek değil, doku-
Sineması ile Deveaux Apartmanı arasında kalan narak, duyarak ve tadarak da olduğunu bizlere
Yeşilçam Sokağı ise Türk sineması ile özdeşleş- hatırlatan bellek mekânlarından biri haline gel-
miş ve bir dönemin sinema kültürüne adını ver- mişti.5
miştir. Sadece İstanbul değil, bütün Türkiye İnci Pastanesi örneği “somut olmayan
için anı değeri olan bu sokak ve sokakta ayakta miras” (intangible heritage) ve “kültürel miras”
kalabilen, kentliler tarafından büyük bir keyif ile kavramlarını da tartışmaya açıyor. Bu minvalde,
kullanılan ve benimsenen tarihi sinema ise bir Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
kültür mirası ve toplumsal değer olarak kabul Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi B. Selcen
görmekteydi. Bir başka deyişle, Emek Sineması Coşkun’un “Miras Koruma Yoluyla Kentlilik
kendi başına tarihi, kültürel ve mimari bir değer Bilincini Güçlendirmek ve Kaçırılmış Bir Fırsat
teşkil etmekle beraber, aynı zamanda bulundu- Olarak Emek Sineması” başlıklı makalesi, konu-
ğu kentsel alan ile beraber, Türkiye’nin sinema yu kültürel miras, koruma kuramı, kimlik ve
tarihinin ve yakın geçmişinin de bir anısı olarak aidiyet bağlamında ele alıyor. Miras kavramını
da öne çıkarak, bir döneme damgasını vurmuş “belli yerler veya olaylar karşısında yaşanan
ve bir nesli şekillendirmiş Yeşilçam’ın son canlı deneyimlerin birikimi” olarak tanımlayan ve
tanığı olarak toplumsal hafızamızda önemli bir mirasın duygusal bağ ve anı değeri taşıdığı
yer edinmiştir. savından yola çıkan Coşkun, Emek Sineması’nın
Bu bağlamda, ünlü mimar Alexandre Valla- yıkımını uluslararası koruma tüzükleri, ilkeleri
ur y 4 tarafından inşa edilmiş olan, İstiklal ve tavsiye kararları çerçevesinde irdeliyor. Konu-
Caddesi’ne cepheli, mimari özellikleri, anıtsal- yu Beyoğlu ve çevresinin tarihsel gelişimi bağla-
lığı, bezeme ve dekoratif programı ile farklı bir mında ele alan makale, 2005 yılında yürürlüğe
yere sahip olan Cercle d’Orient binasından giren 5366 sayılı kanun ile pek çok tarihi alanla
ziyade, Emek Sineması’nın bir kültür değeri beraber Beyoğlu’nun da neoliberal politikalar
olarak öne çıkması şaşırtıcı değildir. Her ne doğrultusunda tepeden inme dönüşümüne ışık
kadar Osmanlı’dan günümüze intikal edebil- tutuyor. Emek Sineması’nın sökülerek taşınma-
miş en köklü kulüplerden birisine ev sahipliği sının çağdaş koruma kuramında yeri olmadığı-
yapmış olsa da, Cercle d’Orient (Büyük Kulüp) nın altı çizilirken, yıkıma karşı gelen kitlelerin
belirli bir zümre tarafından kullanılmış, hizmet sesinin duyulmadığı ve hatta bastırıldığı, hiçbir
ettiği ayrıcalıklı sınıf haricinde toplumun gene- kolektif çözüm arayışına girilmeden Emek
line ait bir anı değeri yaratamamıştır. Dolayı- Sineması’nın yıkılması ve toplum vicdanının
sıyla bu kadar köklü bir kulübün ismi ile anılan yaralanması ile sonuçlanan bu süreç sonucunda
binanın, bütün mimari değerine, tarihsel öne- katılımcı bir koruma modeli ve kentlilik bilinci
mine ve İstiklal Caddesi üzerindeki ayrıcalıklı yaratma fırsatının kaçırıldığı da ortaya konuyor.
konumuna rağmen AVM’ye dönüştürülmesine Bu dosyanın sadece Cercle d’Orient ve
dair tepkiler görece sınırlı kalmıştır. Yapının Emek Sineması örneğini ele almaktan ziyade,
kent hafızasında yer eden en belirleyici elemanı bugün devasa bir şantiye görünümüne bürün-
olan cephesinin korunması yeterli görülmüş, müş olan kent mekânının rant odaklı dönüşü-
geç XIX. yüzyıl mimari mirasının önemli bir müne, bu dönüşümün farklı aktörlerine ve
temsilcisine verilecek olan yeni işlev ve yapının tarihselliğine eleştirel bir bakış sunmasını hedef-
geçireceği fiziksel ve simgesel dönüşümler faz- ledik. Kentte yaşayanlar ile kenti yönetenler ara-
laca tartışma konusu edilmemiştir. Ancak ente- sında giderek açılan uçurumun, kent mekânının
resan bir şekilde Cercle d’Orient binasında yer sermaye gruplarına tahsis edilmesinin yarattığı
alan İnci Pastanesi’nin zorla tahliye edilmesi sosyal ve sınıfsal ayrışmanın, bütün diyalog
28 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


kanallarını göz ardı eden tepeden inme projele- Eldem, E. (2006), “Ottoman Galata and Pera Between
Myth and Reality”, U. Tischler, From “milieu de
rin, hafıza mekânlarının birer birer ortadan kal-
mémoire” to “lieu de mémoire”: The Cultural Memory of
dırılmasının yaratacağı toplumsal amnezinin ve Istanbul in the 20th Century, M. Meidenbauer, Münc-
ortak yaşam alanlarının yok edilmesiyle kolektif hen
Gülersoy, Ç. (1994), “Beyoğlu’nda Toplumsal Değişme”,
kültürden kopuşun yaratmakta olduğu ve yara- Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 2, s. 218-
tacağı kayıpların bir kez daha altını çizmek gere- 220
kir. Dolayısıyla, bu dosyanın sadece görünürlü- Harvey, D. (2012), Rebel Cities: From the Right to the City
to the Urban Revolution, Verso, New York
ğü yüksek olan Beyoğlu’nda değil, Tuzla’dan Kayra, C. (1990), İstanbul Mekânlar ve Zamanlar, Ak
Zeytinburnu’na İstanbul’un pek çok semtinde Yayınları
ve Bursa’dan Diyarbakır’a Türkiye’nin pek çok Keyder, Ç. (1999), Istanbul: Between the Global and the
Local, Rowman & Littlefield, Lanham, MD
şehrinde ve tarihi alanlarında, “kentsel dönü- Kula Say, S. (2014), Beaux Arts Kökenli Bir Mimar Olarak
şüm” adı altında süregelen toplumsal ve Alexandre Vallaury’nin Meslek Pratiği ve Eğitimciliği
mekânsal travmaya dair tarihe bir not düşmesini Açısından Kariyerinin İrdelenmesi, Doktora Tezi,
İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,
umuyoruz. İstanbul
Kuyucu, T., Ö. Ünsal (2010), “Urban Transformation as
Nilay Özlü, Doktora Öğrencisi, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü State-led Property Transfer: An Analysis of two Cases
nilay.ozlu@gmail.com of Urban Renewal in Istanbul”, Urban Studies, 47,
1479-1500
Notlar Lefebvre, H. (1972), Le droit a la ville: Suivi de Espace et
1. Orhan Pamuk, 2008, Masumiyet Müzesi, İstanbul: İleti- politique, Anthropos, Paris
şim Yayınları, 502. Lefebvre, H. (1974), La production de l’espace, Éditions
2. Ayhan Aktar’ın Sabah gazetesinde yayımlanan 5.09.2005 Anthropos, Paris
tarihli “6-7 Eylül 1955 Cumhuriyet Tarihinin En Karanlık Pamuk, O. (2008), Masumiyet Müzesi, İletişim Yayınları,
Gecesi...” başlıklı makalesine göre: “6 Eylül 1955 gecesi olan İstanbul
bu olaylar üzerine iktidardaki DP hükümeti tarafından üç
büyük kentte sıkıyönetim ilan edildi. İstanbul’da 5,104 kişi
tutuklandı. Dönemin Sıkıyönetim Mahkemesi Adli Müşavi-
ri, Hakim Tümamiral Fahri Çoker’in Toplumsal Tarih Some Notes on Transforming Beyoğlu:
Vakfı’na hibe etmiş olduğu özel arşivindeki belgelere göre
4,214 ev, 1,004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26
The Case of Cercle d’Orient and Emek
azınlık okulu ile aralarında fabrika, gazete yönetim binası, Cinema
otel, bar ve genelev gibi yerlerin bulunduğu toplam 5,317 tesis We have witnessed severe urban transformation
saldırıya uğramıştı. İstanbul’daki saldırıların merkezi gele-
projects being implemented with a neoliberal
neksel olarak gayri Müslim nüfusun yaşadığı Beyoğlu ilçesin-
deki ev ve işyerleriydi.” agenda all over Turkey within the last decade.
3. 140 Journos, “İstiklal Caddesi’nde Topyekün Değişim”, During these processes, local voices were
https://haber.140journos.com/istiklal-caddesinde- ignored and popular resistances were
topyekun-degisim-1893aab86ff1#.kqq4ilwv3.
T24, “Beyoğlu nargile kafelerin, kebapçıların ön planda suppressed, where the local and central
olduğu yeni bir Laleli oluyor”, http://t24.com.tr/haber/ government realized numerous projects in
beyoglu-nargile-kafelerin-kebapcilarin-on-planda-oldugu- corporation with the private sector. The
yeni-bir-laleli-oluyor,353507.
4. Yapmış olduğu Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü, Pera
restoration of Cercle d’Orient and reconstruction
Palas Oteli, Düyun-u Umumiye binası, Haydarpaşa Askeri of historic Emek Cinema, located at İstiklal
Hastanesi gibi binalar ile geç XIX. yüzyıl İstanbul’una dam- Street of Istanbul, is an emblematic example for
gasını vurmuş olan Levanten mimar Alexandre Vallauri,
such transformation projects. The project raised
İtalyan kökenli bir aileye mensup olup, XIX. yüzyıl sonunda
Fransız tabiiyetine geçerek Vallaury soyadını kullanmıştır critiques and protested by a large segment of
(Kula Say, 2014). the society, but these local voices were
5. Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi (2008: 506) kitabının suppressed by police forces in 2013 and the
“İnci Pastanesi” başlıklı 75. bölümünde kahramanın pasta-
ne deneyimini şu şekilde ifade etmiştir: “Çocukluğumda historic Emek Cinema was eventually
annemle çıktığımız Beyoğlu gezilerimizin önemli noktası demolished and transformed into a shopping
olan küçük İnci Pastanesi otuz yılda hiç değişmemişti.” mall. This file brought together academics from
various backgrounds to scrutinize and discuss
Kaynakça
Akın, N. (1994), “Beyoğlu”, Dünden Bugüne İstanbul this case from different perspectives. Historical,
Ansiklopedisi, c. 2, s. 212-218 sociopolitical and urban context of the area is
Akın, N. (1998), 19. Yüzyılın Ikinci Yarısında Galata ve analyzed to better understand the nature and
Pera, Beyoğlu, Literatür, İstanbul
Aktar, A. (2000), Varlık Vergisi ve “Türkleştirme” Politika- aim of this project, and to display various actors
ları, İletişim Yayınları, İstanbul and relationships that took role in the shaping
Batuman, B. (2015), “‘Everywhere is Taksim’: The Politics of Beyoğlu. This article also hopes to discuss
of Public Space from Nation-Building to Neoliberal
Islamism and Beyond”, Journal of Urban History, 41,
the case of Cercle d’Orient and Emek Cinema
5, 881-907. from the perspective of “right to the city” and
Çelik, Z. (1986), The Remaking of Istanbul: Portrait of an underlines the role of urban resistance to claim
Ottoman City in the Nineteenth Century, University of
this right.
Washington Press, Seattle

mimar•ist 2016/3 29
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Serkldoryan-Emek Bloğundan Grand


Pera’ya: Kazanılanlar-Kaybedilenler
Seda Kula Say

B ugünlerde İstanbul’un her daim sosyokül-


türel odağı olan Beyoğlu’nun kalbinde
lendirmeyi yaparken söz konusu spekülasyona
konu olan alanın 2013’teki geri dönüşsüz
uzun yıllar boyu “Serkldoryan-Emek Sineması müdahale öncesi niteliğine bakmak gerek. Bura-
bloğu” olarak tanıyıp kullandığımız bina komp- sının salt metrekare değeri çok yüksek sıradan
leksinin yerinde, bir “kültür-sanat-eğlence- bir arsa değil, geçmiş yaşanmışlığı çok yoğun,
gastronomi ve moda merkezi”nin “Grand kentli hafızasındaki yeri çok mutena ve buna
Pera” adıyla lansmanı yapılıyor. Bu alanda bir- karşın eskimemiş, içinde yaşanmaya devam edi-
kaç yıl öncesine dek ana caddeye cepheli tarihi len bir mekânlar bütünü olduğu olgusunu en
Cercle d’Orient binası ile arka ve yan sokaklara öne koymalıyız. Burası neydi, neler yaşanmıştı
cepheli Emek Sineması, Melek ve İsketing ve daha neler yaşanabilirdi? Yeni paket bize
apartmanları ile bunlara bitişik İpek ve Rüya neler getiriyor? Eskisine göre ne kazandıracak
sinemaları bulunmaktaydı. Şimdi ise yeni Grand bize? Ve nihayet bunun başka bir yolu olabilir
Pera kompleksi için Cercle d’Orient binası res- miydi? Alternatif süreçler mümkün müydü?
tore edilirken, diğerlerinin yerini AVM ve sekiz
sinema salonu barındıran büyük ölçekli bir yapı Serkldoryan Bloğu – Cercle d’Orient, Emek,
almış durumda. İpek, Rüya, Melek ve İsketing Apartmanları
2013’e dek çok canlı şekilde yaşayan Emek Neydi?
Sineması binasının yıkımını ve Cercle d’Orient’ın Uzun zaman Emekli Sandığı Serkldoryan bloğu
Beyoğlu’nun simgesi haline gelmiş dükkânlarının olarak anılan ve üç taraftan İstiklal Caddesi,
boşaltılmasını durdurmak isteyen protestocu Yeşilçam Sokağı ve Yeşil Sokağı ile çevrili büyük
gruplara polis müdahalesi ve çıkan olaylar halen alandaki yapılar grubunun 2013’teki son yıkım-
hatırımızda. Grand Pera’nın 25 yıl işletim hakkı- lar öncesi kompozisyonu şu şekildeydi: İstiklal
na sahip, söz konusu inşaat ve restorasyonlar için Caddesi üstündeki Cercle d’Orient binası,
büyük masraflar yapmış, protestocu grupları ber- Cercle d’Orient pasajı içinden girilen ama Yeşil-
taraf etmek için kolluk güçlerinin müdahalesin- çam Sokağına da cepheli İpek Sineması, Yeşil-
den de faydalanarak muazzam çaba harcamış ve çam Sokağından girilen Emek Sineması, bu
nihayet uzun yolun sonuna gelmiş olan firma, sinemanın önünde Melek Apartmanı ile buna
çok doğru bir iş mantığıyla bu masraf ve yatırımı- bitişik Yeşilçam Sokağı – Yeşil Sokağı köşesinde-
nın geri dönüşünü maksimum kârla alabilmek ki İsketing Apartmanı, arsanın en gerisindeki ve
için yoğun bir promosyon faaliyeti yürütmekte. girişi yine Cercle d’Orient binası içinden sağla-
Bu geri dönüş şüphesiz risksiz değil ve binayı nan Rüya Sineması (Şekil 1).
kullanımına sunacağı İstanbullunun onayı, beğe- Bu yapılardan günümüzde en çok konuşu-
nisi ve rağbetine muhtaç. Bu noktada gereken lan, tartışılanları Cercle d’Orient Kulübü binası
ise, protestocu gruplara, yerli yabancı aydınlara ve Emek Sineması oldu. Alanın hikâyesini ise 5
yapılan gazlı, sopalı müdahalelerin, tarihi Cercle Haziran 1870 tarihli ve Pera’nın büyük bölü-
d’Orient’ın içine sürülen ağır iş makinelerinin münü yok etmiş olan büyük yangınla başlatabi-
çirkin anısını hatırlardan silip, yeni binada kentli- liriz. Yangından 10 yıl kadar önce yapılmış olan
ye sunulanları tanıtıp cazip kılarak aradaki sıkıntı- 1858-1860 tarihli d’Ostoya haritasında alanın
lı süreci ibra etmek olmalı. ortasında büyük bir bahçe ve etrafında kâgir ve
Bu teklifin sunulduğu İstanbullular da ben- ahşap karışık bitişik nizam yapılar olduğu görül-
zer bir muhasebe yapmalı. Ne kaybettik ve ne mektedir (Şekil 2). Naum-Duhani, 5 Haziran
kazanıyoruz? Tüm bu hengâme sonrasında 1870 yangınında Pera’nın dörtte birine karşılık
Grand Pera promosyonlarında iddia edildiği gelen 3000 evin yandığını ve 20.000 kişinin
gibi bir kazan-kazan durumu var mıdır? Olanla- evsiz kaldığını anlatır (Naum-Duhani, 1947:
rı gönül rahatlığıyla aklayabilir miyiz? Bu değer- 83). Büyük yangın sonrasında blok halinde el
30 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


değiştirdiği anlaşılan parsellerden bir kısmı da burayı kulübe kiralaması talep edilmiştir. Abra-
Serkldoryan bloğunu barındıracak olan arsalar ham Paşa bu öneriye sıcak bakarak önce mimar
grubu olmuştur. Burasının mülkiyeti, önceden Vallauri’ye hazırlattığı iki plan önerisini kulübe
Mısır Hıdivi’nin1 sarayında özel kalem müdür- incelenmek üzere yollatmış, ardından da Mayıs
lüğü yapmış, Sultan Abdülaziz’e yakınlığıyla 1882’de Cercle d’Orient binasını kulübe yete-
tanınan bir bürokrat olan Ermeni Katolik Abra- nekli bir mimar olarak tanıttığı Vallauri’ye, arsa-
ham (Eramyan) Paşa’ya geçmiştir (Osmanlı nın caddeye bitişik ucunda, kısmen kendine Şekil 1. Cercle
d’Orient bloğu vaziyet
Bankası Arşivi, t.y.). kent içi bir rezidans ve kısmen de kulübe kirala- planı (KTVKK, 2013).
yacağı kulüp lokali olarak tasarlatmıştır. 23
Cercle d’Orient Kulübü Binası Mayıs’ta Yönetim Kurulunda Abraham Paşa’nın
XIX. yüzyılın son çeyreği Osmanlı başkenti verdiği teklifler görüşülür. Yönetim Kurulu yıl- Şekil 2. 1858-1860
d’Ostoya haritasından
İstanbul’un iyice kozmopolitan bir kimliğe lık 1200 liraya iki katı da kiralamaya ve 5 yıllık detay. Beyazla işaretli
büründüğü, moderniteyle ve onun getirdiği kontrat düzenlemeye karar verir ve planlar üze- alan sonraki yıllarda
yeni yaşayış biçimleri ve yapı programlarıyla rinden istedikleri değişiklikleri bildirir (“Cercle Şekil 1’deki vaziyet
planında görülen
zenginleştiği, hızlı politik gelişmelerin yaşandığı d’Orient Yönetim Kurulu Defteri toplantı tuta-
yapıların yer alacağı
yıllardır. Cercle d’Orient Kulübü de İstanbul’un nakları”, 1882); kira kontratı 1883 Kasım ayın- alandır (d’Ostoya,
yaşamakta olduğu bu olguya paralel olarak, da son şeklini alır. Ekim ayında ise kulübün yeni 1858).2
1882’de belli başlı Levanten, Rum ve Ermeni
azınlıklarına mensup üyelerle kurulmuş olan bir
sosyal kulüptür. Koloğlu, Cercle d’Orient kulü-
bünün kuruluşundaki başlıca motivasyonun
dünya politikasını etkileyen konuların gündem-
de bulunduğu XIX. yüzyıl sonu İstanbul’unda
diplomatik çevrelerin saygın ve güvenilir bir
buluşma ortamı arayışı olduğunu vurgular ve ilk
kez 1 Aralık 1881’de Britanya elçiliğinde yapı-
lan toplantıda dokuz kişilik bir hazırlık komitesi
seçilip, 19 Mart 1882’de de Alman elçiliğinde
genel kurul yapılarak bazı tartışmalarla da olsa
kurucu üye listesinin oluşturulduğunu belirtir.3
1 Nisan 1882’de yapılan ilk Yönetim Kurulu
toplantısı tutanağının ekindeki listeden kurucu
üyeler incelendiğinde ezici çoğunluğun Osman-
lı vatandaşı olmayanlardan ve bunlardan da İran
Elçisi Muhsin Han dışındakilerin gayrimüslim-
lerden oluştuğu görülmektedir. Yine bu listede-
ki diplomatlar, askeri ataşeler, finans ve ticaret
hayatında etkin kişilerin ağırlığı, Cercle
d’Orient’ın saygın ve ülke-bölge gündeminde
etki sahibi bir üye profiline sahip olduğunu gös-
termektedir (“Cercle d’Orient Yönetim Kurulu
Defteri toplantı tutanakları”, 1882) (Şekil 3).
Kaldı ki, kulübün 1882-1906 arası ilk altı baş-
kanı da yabancı ülkelerin elçileridir (Koloğlu,
2005: 32).
Yönetim Kurulu görev dağılımlarından
sonra, kuruluş amacına uygun olarak yapılan ilk
iş, kulüp toplantı ve faaliyetleri için uygun bir
bina bulma arayışına girmek olmuştur. Pera’da
çok uygun bir bina bulunamayınca, kulüp kuru-
cu üyelerinden ve halihazırda Pera Caddesi
üstündeki büyük arsasında bir bina inşa etme
hazırlığında olan Abraham Paşa’dan burada
kulüp için bir lokal inşasını da dahil ederek
mimar•ist 2016/3 31
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

1880’li yıllarda müellifi olduğu Bağlarbaşı’ndaki


Hıdiv İsmail Paşa Köşkü (sonradan Halife
Abdülmecit Köşkü) de göz önüne alınırsa
1880’li yıllarda Vallauri güçlü bir mesleki ilişki-
ler ağı kurmuş; 1890’lı yıllarda ise gerek devlet
kurumlarındaki görevleri gerekse özel kişilere
yaptığı işler ile Osmanlı’nın son dönemindeki
en önemli mimarlardan olup, çok sayıda prestij-
li binanın müellifi olmuştur (Kula Say, 2014:
20-33, 399-403).
Cercle d’Orient binası inşaatı sürerken yapı-
lan 15.3.1883 tarihli genel kurulun tutanağında
görülen ifadelerden, binanın istenen ihtişamlı
görünüşe sahip olarak inşa edildiği ve mimar
Vallauri’nin çalışmasının herkesçe takdir edildiği
anlaşılmaktadır.
Cercle d’Orient Kulübü büyük bir köşe arsa-
Şekil 3. Cercle lokalinin tefrişi için Ortaköy’deki Vortik mobil- nın cadde tarafında bitişik ve arka avlulu olarak
d’Orient’ın kurucu üye ya fabrikasından alınanlar dışında Batılı firmala-
listesi (“Cercle tasarlanmıştır. Giriş, asma kat, iki ana kat ile
d’Orient Yönetim ra siparişler verilmiştir. Nihayet bina kısa zaman- bodrum ve çatı katlarından oluşan binanın
Kurulu Defteri da bitirilerek 5 Aralık 1883’te açılışı yapılmıştır yapım sistemi, yığma tuğla duvar ve volta döşe-
toplantı tutanakları”, (“Cercle d’Orient Yönetim Kurulu Defteri top- medir (Şekil 6-8). Üst yapısı ahşap konstrüksi-
1882).
lantı tutanakları”, 1883). yonlu kırma çatıdır (KTVKK, 2013). Cadde
Abraham Paşa’nın mimarı olarak tanıtılıp bu cephesi taş kaplama, sokak ve avlu cepheleri
yapının müellifi olan Alexander Vallauri ise pro- sıvalıdır. Cephe düzenlemesinde prekast ele-
jenin başladığı 1882 itibarı ile dönemin dünya- manlar da kullanılmıştır. Tavanlar bağdadi tek-
ca ünlü mimarlık ve sanat okulu olan Paris École niğinde sıvanmıştır (Can, 1994). Tutanaklarda
des Beaux Arts’taki eğitimini tamamlayıp yer alan tasarruf tedbiri önerilerinden yapıda
İstanbul’a yeni dönmüş, bir Osmanlı Levante- elektrikle aydınlatma olduğu anlaşılmaktadır.
nidir.4 Vallauri, bu dönemde çok uzun ve verim- Yapı sonradan eklenmiş dökme demir yuvalı bir
li geçecek meslek hayatının henüz başlangıcın- asansör de içermektedir.
dadır. 1879 veya 1880’de İstanbul’a dönüşü Yapının giriş katı ve asma kat ana caddeden
sonrası önce Osman Hamdi Bey ile gerek çeşitli gösterişli bir girişi olan pasajın dükkânlarını içe-
sergiler, gerek bina müellifliği, gerekse yeni rir; rölövelere göre dükkânların bodrum katları
kurulan Sanayi-i Nefise Mektebi fenn-i mimari da bulunmaktadır. Ana katlar ise uzun birer
Şekil 4. Cercle d’Orient
binasının yıkılmadan kısa muallimliği bağlamında kapsamlı bir işbirliği koridor üstüne dizilmiş mekânlar ve dairelerden
süre önceki durumu. içinde bulunmaktaydı. Abraham Paşa ve yine oluşmaktadır. Pasajın içinde iki taraflı iki ayrı
merdivenkovası üst katlardaki farklı işlevlere
ulaşımı sağlıyordu. Abraham Paşa ile anlaşma
kulübün iki ana katını kullanabilmesi üstüne
yapılmıştır. Buna göre, ikinci katta Abraham
Paşa’nın dört odalı özel dairesinin yanı sıra üye-
lerin kalabileceği kiralık daireler de bulunacak-
tır. Mevcut rölövelerde görülen ve bu kattaki
koridoru bölen ahşap bir kapı olasılıkla bu iki
farklı işlevi birbirinden ayırmaktaydı. Tutanaklar
ve kira listelerinde üyelerin kalabileceği daireler:
Balkonlu daire, avluya bakan daire, diğer iki
daire olarak; bir başka tarifede ise 1- ortadaki
büyük oda ve yanındaki oda, 2- ikişer odalı
diğer iki daire ve 3- WC’ye bitişik büyük oda,
diye geçmektedir. Bunlar aylık, 6 aylık, yıllık
mobilyalı veya mobilyasız kiralanabiliyordu.
Tutanaklardan yukarı kattaki kiralanabilir odala-
32 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


rın yanına sonradan tuvalet yapıldığı yabancılara, özellikle de diplomatlara Şekil 5. Alexandre
anlaşılmaktadır. Yine toplantı tutanak- kiralanmıştır (Koloğlu, 2005: 32). Vallaury’nin Cercle
d’Orient kulübünde
larında adı geçen resepsiyon salonları, Kulübe üye olmayan misafirler için yapılmış karikatürü
bilardo salonu, salles des étrangères “Salon des étrangers” adlı bir salon (Koloğlu, 2005:64).
denilen ve üye olmayan misafirlere ayrılmışken aşırı talep karşısında Orijinali Büyük Kulüp
ayrılmış yemek salonu, okuma salonu, 1895’te ayrıca yemekli bir oda daha arşivindedir.
çalışma salonu veya ofis diye anılan ayrılmış; ayrıca sık gelen bayan misafir-
kısımlar olasılıkla birinci kattaki kulüp lerin rahat etmesi için de ikinci bir
mekânlarıydı. Tamamen kulüp faaliyetine ayrıl- yemek salonu daha tahsis edilmiştir (Koloğlu,
dığı anlaşılan birinci katın mevcut rölövelerinde 2005: 34). Sohbet, yemek ve iskambil oyunu
arkada servis hacimleri ve merdiveni olduğu salonları dışında kütüphane de kulübün önemli
görülmektedir. Kulüp antresinde bronz bir hey- bir hizmetidir ve temel başvuru kaynakları,
kel olduğu ve kulübün caddeye bakan yedi oda abone olunan belli başlı yerli ve yabancı yayınlar
ve galerileri olduğu da yine tutanaklarda geçen ve uluslararası haber ajanslarının bültenlerinin
ifadelerdir. Belli ki ilk başta arkada avlu vardı, yanı sıra diplomasi ve kültür alanında uzmanla-
çünkü avluya bakan odadan söz edilmektedir. rın gereksinimi karşılayacak nitelikte eserler
Kulübün galerileri olduğuna dair ifade ise, asma içermektedir (Koloğlu, 2005:47). Abraham
katın da kısmen kulüp tarafından kullanıldığını Paşa’nın maddi sıkıntıya düşmesiyle mülkiyeti
düşündürtmektedir (“Cercle d’Orient Yönetim 1898’de Osmanlı Bankası’na geçen bina
Kurulu Defteri toplantı tutanakları”, 1882). (Koloğlu, 2005: 33), yine Cercle d’Orient’ı
Binanın çatı katında da tahminen hizmetli oda- barındırmaya devam etmiş; kulüp son derece
ları bulunmaktaydı. saygın üye ve misafir profili ile Pera’nın ve
Yapının cephesinde neoklasik, neo-Rönesans
düzen ve bezeme öğeleri ve bunlara dair tarihsel Şekil 6. Cercle d’Orient
referans kullanımı hâkimdir. İç içe pilastırlar, binası giriş kat planı
(KTVKK, 2013).
meander motifi, madalyonlar, gülbezekler, yap-
rak motifleri, akant yaprağı, vazolar, konsolcuk-
lar, kompozit başlıklar bunlara örnektir (Şekil
4). Giriş aksını vurgulayan yuvarlak kemerli giriş
kapısı, üstü basık kemerli, en üst pilastırlarla
bölünmüş üçlü pencere ile çatı altı ve kalkan
duvardaki bezeme de yine bu tarihsel referans
repertuarına dahildir (Şekil 9). Eski fotoğraflar
Şekil 7. Cercle d’Orient
temel alınarak değerlendirildiğinde, aynı tarih-
binası giriş üstü ara kat
sel referansların iç mekân bezeme programında planı (KTVKK, 2013).
da yer aldığı izlenebilmektedir. Dış cephede
farklı katlarda duvar dokusu aynı kalmakla bera-
ber kat işlevine göre cephe düzenlemesi düşü-
nülmüştür. Buna göre en önemli kat olan birin-
ci katın pencere düzeni en ihtişamlısıdır. Giriş
aksı yuvarlak kemerli yüksek pasaj giriş kapısı ve
üstündeki farklı pencere düzenlemeleri ile belir-
ginleştirilmiştir; burası birinci katta da tahmi-
nen en önemli salona karşılık geliyordu. Çatı da Şekil 8. Cercle d’Orient
içinde bir katı barındıracak kadar diktir ve daire- birinci kat planı
(KTVKK, 2013).
sel pencerelere sahiptir. Yapının vaziyet planı,
mekân organizasyonu ve cephe düzenlemesine
dair birçok özelliği, tipik bir Paris Haussmann
apartmanı tasarımına karşılık gelmektedir.
Uzun yıllar boyu binanın başlıca kullanıcısı
olan Cercle d’Orient Kulübü zamanla tüm kat-
lara yayılmış ve alt katta hatırı sayılır bir şarap ve
içki deposu oluşturmuştur. Üst katlarındaki dai-
reler genelde İstanbul’da geçici olarak bulunan

mimar•ist 2016/3 33
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

ve okuma ve çalışma salonlarında hizmetlerine


onları ilgilendirecek önemli bir kitaplıkla birlik-
te çeşitli dillerde gazeteler ve süreli yayınlar suna-
rak, çalışmalarını kolaylaştırmak için kurulmuş
bir cemiyettir.” Ayrıca balotajsız üyelik hakkı
1924’ten itibaren Türkiye’deki yabancı devlet-
lerin temsilcileri, Büyük Millet Meclisi başkanı,
Türk devletinin bakanları, müşir dereceli görev-
liler, İstanbul valisi, hükümetin diplomatik tem-
silcisi, İstanbul’daki ordu kumandanı ve beledi-
ye reisini içerecek şekilde yeniden düzenlenir
(Koloğlu, 2005: 104). Böylece Cumhuriyet’le
beraber İstanbul’un Ankara’ya göre önemi azal-
mış olmakla beraber, Cercle d’Orient İstanbul
içinde devlet erkânını ve diplomatların bir araya
geldiği bir mekân sağlama işlevine devam
etmektedir.
1944’te kulüp adının “Büyük Kulüp” olarak
değişmesi, kadınların da kulübe üye kabul edil-
meleri, yabancı elçi ve diğer üye sayısının hayli
azalması, buna karşılık 1955’te Türkiye Cum-
huriyeti dışişleri bakanının kulübün fahri başka-
nı kabul edilmesi, 1946’da kısıtlı şartlara rağ-
men binanın tamir edilip boyanması gibi geliş-
melere sahne olur. 1957’de binanın Emekli
Sandığı mülkiyetine geçişi ve Kadıköy yakasın-
daki yazlık lokale yoğun ilgi sonucu 1960’lara
gelindiğinde Beyoğlu’ndaki binanın kulüp için
öneminin gitgide azaldığı görülür (Koloğlu,
2005: 128-135). Nihayet 1983’te Beyoğlu
Cercle d’Orient binasında çıkan yangınla kulü-
Şekil 9. Cercle İstanbul’un önde gelen sosyal odağı olmuştur. bün kullanılmaz duruma gelmesi sonucu kulüp
d’Orient binası giriş Binanın giriş katındaki dükkânların kiracıları tamamen Çiftehavuzlar’a taşınma kararı alır
cephesi. (Koloğlu, 2005: 153).
olan zanaatkârlar da yine kentin en kaliteli mar-
kalarını oluşturuyordu. II. Meşrutiyet sonrasın- Bundan sonra Cercle d’Orient binasının üst
da ülkeden ayrılmalar nedeniyle üye sayısının katları 2013’teki yıkıma kadar restore edilip
azalması bazı ekonomik tedbirleri gerektirmiş, kullanılmadı. Fakat binada herhangi bir strüktü-
ardından İttihat ve Terakki’nin iktidarı döne- rel sorun olmadığından giriş ve ara kattaki
minde Osmanlı-Türk üye sayısında ciddi bir mekânları ile pasaj içindeki dükkânları sürekli
artış yaşanmıştır; bu yeni üyelerin de çoğu dev- kullanımdaydı. Bunlar arasında özellikle İnci
let erkânından idareciler ve askeri uzmanlardır. Pastanesi, Beyoğlu’na gelenlerin uğramadan
I. Dünya Savaşı sonunda kulüpteki yabancı geçmediği bir mekân olarak tanınmaktaydı. Ara
etkinliğinin oldukça azaldığı söylenebilir, yine katta SESAM’ın lokali bulunmaktaydı; bir
de kulüp uluslararası niteliğini sürdürmüştür. dönem kafeterya işletildi.
1914-15 yıllarında yaşanan diğer teknik geliş-
meler ise kulübün şehrin elektrik şebekesine Emek Sineması, Rüya Sineması, İpek Sineması,
bağlanarak aydınlatılması, şehir sistemine bağlı Melek Apartmanı ve İsketing Apartmanı
telefon kurulması ve nihayet 1915’te asansörün Goad haritasından anlaşıldığına göre Serkldor-
yapılması olmuştur (Koloğlu, 2005: 89-92). yan bloğu olarak andığımız ve Şekil 2’de beyaz
Cumhuriyet döneminde de aynı binada faaliyet çizgi ile çevrelenmiş oldukça büyük arsada,
gösteren kulübün yönetmeliğinin birinci mad- 1905 itibarı ile sadece Pera Caddesi’ne cepheli
desi şu şekilde genişletilmiştir: “Cercle d’Orient, Cercle d’Orient Kulübü binası ile arkadaki Yeşil
İstanbul’da daimi ya da geçici olarak oturan Sokağa cepheli parsellerde üç adet ahşap tek
Türk ve yabancı üyelerinin ilişkilerinin gelişmesi katlı bina bulunmaktaydı. Eski duruma göre,
34 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Goad haritasında gözlemlenen diğer büyük sonucunda kulüp binası ve arkasındaki parseller
değişiklik ise eski Deveaux çıkmazı genişletilip 1898 yılında Osmanlı Bankası mülkiyetine geç-
uzatılarak açılmış olan 20 inç genişlikteki Deve- miştir (Koloğlu, 2005: 33). 1903 yılında ise
aux Sokağıdır (Şekil 2, 10). 1905 yılına dek bu İstiklal Caddesi’ni Yeşil Sokağa bağlayan Devea-
alanda başka bir imar faaliyeti gerçekleşmemiş- ux (Yeşilçam) Sokağı açılmış (Tanatar Baruh,
tir. 2009: 196-199); böylece Cercle d’Orient arka-
Cercle d’Orient binası arkasındaki boş alan sındaki büyük arsaya çepeçevre sokak cephesi
genelde üyelerin atlı arabalarına park yeri olarak kazandırılarak buraya bina yapılması kolaylaştı-
kullanılmaktaydı (Freely ve Freely, 2014: 206). rılmıştır. Bozis’ler, 26.9.1895 tarihli Neologos
Fakat gerçekleşmemiş olsa da 1890’lı yılların ilk gazetesinden aktararak, Cercle d’Orient arka-
yarısında bu alan için özellikle konser salonu, sında inşa edilen “Mega İppodromio”nun
tiyatro salonu, çok amaçlı salon gibi projeler bulunduğunu yazmaktadır (Bozis ve Bozis,
üretildiği bilinmektedir. Bu hemen gerçekleş- 2014: 32). Freely ise, Ruşen Eşref Ünaydın’dan
memiş olan projelerden birinin 1894 Nisan ayı aktararak bu arka bahçede bir süre Rum Atletik
gazete haberinde yer alanın betimlemesi, yakın Jimnastikhanesi ve İdman Meydanı’nın olduğu-
zamana kadar mevcut olan Emek Sineması ve nu; 1909 yılında da organizatör Arditi’nin sahi-
önündeki Melek ve İsketing apartmanları yapı bi olduğu atlı akrobasi ağırlıklı Cirque
topluluğuna benzerliğiyle dikkati çekmektedir; Nouveau’nun gösterileri için bu alanı kullandı-
bu projede yine mimar Vallaury’e yaptırılan ğını belirtmektedir (Freely ve Freely, 2014:
planlarla Nisan 1894’te bir konser salonu ve ön 206). Olasılıkla bu ifadelerde adı geçen hipod-
tarafına da kiralanmak üzere iki apartman yapıl- rom, jimnastikhane vb açık mekânlar veya sökü-
ması öngörülmüştür.5 lebilir hafif strüktürlerden oluşan basit yapılardı,
Bu noktada 1840’lardan itibaren dünyada zira 1905 tarihli Goad haritasını incelediğimiz-
gelişen hareketli resim gösterimi tekniklerinin de bu alanda herhangi bir büyük kapalı mekânın
İstanbul’da da çeşitli noktalarda amatör göste- bulunmadığı açıkça görülmektedir (Şekil 10).
rimlerle yer bulduğunu, Paris’te 1895’te Nihayet 1909’da Cercle d’Orient arkasında-
Lumière kardeşlerin bilet karşılığı yaptıkları ilk ki büyük arsaya bir kapalı paten pisti ve gösteri
film gösterimleriyle sinemanın da eğlence sek- alanı inşa edilmiş ve 11 Eylül 1909’da açılışı
törü içinde hatırı sayılır bir yer bulduğunu hatır- yapılmıştır (“Skating Palace”, 1909a). “Skating
lamak gerek. İstanbul ve özellikle Pera bu geliş- Palace” adı verilen bu tesis, kısa sürede Pera’da-
menin gerisinde kalmamış, öteden beri sürege- ki eğlencenin odak noktası haline gelmiştir.
len tekil ve genelde amatör sinematograf göste- Adından anlaşılacağı gibi bir paten pisti içer-
rilerinin yanı sıra, 12 Aralık 1896’da Sponek mekte ve buna dair gösterilerin yanı sıra ayrıca
Birahanesi’ndeki film gösterimiyle sinema sek- Skating Palace’ta beş çayları, akşam toplantıları
törünü tanımıştır (Bozis ve Bozis, 2014: da yapılabilmektedir. Bir galeri katı barındıran Şekil 10. 1905 Goad
20-21). Her ne kadar İstanbul bu ilk gösterim- bu şık mekânın ikramları üstün kalitededir. 18 planından detay (Dağdelen,
den sonra 1908’e dek daimi sinema salonlarına 2007). Sarı renk ahşap,
Ekim 1909 gösterisini seyretmeye gelenler ara- pembe renk kâgir binaları
kavuşamayacaksa da, çeşitli müteşebbislerce sında yine yerli ve yabancı diplomatlar, yönetici- göstermektedir.
ülkeye getirtilen sinematograf makineleriyle,
gösteri yapmaya müsait açık ve kapalı
mekânlarda, tiyatrolarda film gösterimleri hızla
yaygınlaşacaktır.6 Her durumda Cercle d’Orient
Kulübü etrafındaki çeşitli alanlarda ve özellikle
de hemen Deveaux Sokağı karşısındaki Odeon
Tiyatrosunda Ocak 1897, Tepebaşı Tiyatrosun-
da Mart 1897’den itibaren film gösterilerinin
büyük bir ilgi ile başlaması kayıtsız kalınamaya-
cak bir durumdu (Bozis ve Bozis, 2014: 29) ve
Abraham Paşa bu gelişmeler karşısında kulüp
binası arkasındaki geniş alanı eğlence sektörü-
nün çeşitli olanaklarını değerlendirecek şekilde
bir çok amaçlı yapıya dönüştürmek istemiş
olmalıdır. Fakat maddi sıkıntıya düşüp Osmanlı
Bankası’ndan aldığı borçları ödeyememesi
mimar•ist 2016/3 35
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

ler ve bu arada mimar Vallaury’nin adı dikkati cunda, sinemanın altın çağını yaşayan pek çok
çekmektedir. Skating Palace ve bitişiğindeki dünya merkezi gibi İstanbul’un da büyük ve gör-
İsketing Apartmanının 1894’te Abraham kemli sinema salonları dönemini yaşadığını
Paşa’nın mimar Vallaury’e hazırlattığı projeyle belirtmek gerekir (Bozis ve Bozis, 2014: 78-79).
ilgisi olması ve yapıların Vallaur y’nin 1914 yılının sonlarında Skating Palace’ın
İstanbul’dan ayrılmadan önce tamamladığı son “Cinéma Ottoman” adıyla çok şık bir sinemaya
işlerden biri olması muhtemeldir. Mekânda gös- dönüştürüldüğünü veya içinde bu sinemayı
teri ve toplantılar kadınların da katılımı ile ger- barındırmaya başladığını görüyoruz; burada
çekleşmekte, ayrıca konferanslar düzenlenmek- Avrupa’nın en iyi stüdyolarında çekilen en iyi
tedir (“Skating Palace”, 1909b). 13 Aralık filmlerin İstanbul’da ilk gösterimleri yapılmak-
1909’da lokal kısmı konferans salonuna dönüş- tadır (Üsdiken, 1999: 185). Yaz sezonu için 17
türülerek burada Manş’ı uçakla geçmiş olan M. Mayıs 1915’ten itibaren Cinéma Ottoman,
Blériot’nun havacılıkla ilgili konferansı dinlen- çeşitli bitkiler ve çiçeklerle dekore edilerek serin
miştir. Bu arada paten pisti zemini bozulduğun- bir bahçeye dönüşen Skating Palace’ın büyük,
dan asfalt ile yenilenmiş ve büyük bir katılım ile güzel ve havadar salonuna yerleşmiş; film arala-
14 Aralık 1909’da yeniden açılışı yapılmıştır rında seyircilere profesyonel bir mandolin
(“La Reouverture du Skating Palace”, 1909). grubu en yeni parçaları çalmıştır (Bozis ve
Duhani, Skating Palace’ın 1956 yılındaki Melek Bozis, 2014: 108).
(Emek) Sineması ile aynı yer olduğunu belirt- 1918’de ise burada “Yeni Tiyatro” adlı bir
mektedir (Naum-Duhani, 1956: 44). Benzer tiyatro salonunun varlığından söz edilmektedir.
şekilde Üsdiken de, Skating Palace’ın aslında Fr eely, Vedat Tek’ten aktararak, Yeni
Melek/Emek Sineması olduğunu, yanındaki Tiyatro’nun salaş bir mekân olduğunu, burada
İsketing Apartmanının da Skating Palace sırala- genelde Viyana’dan gelen operet toplulukları-
rında inşa edildiğini ve Skating Palace’ın tıpkı nın temsil verdiğini, illüzyon gösterileri olduğu-
Emek Sineması’nın olduğu gibi bu apartman nu yazmaktadır (Freely ve Freely, 2014: 206-
arkasından Yeşil Sokağa bir çıkışı olduğunu 207). Fakat daha 1914’te son derece şık ve gör-
aktarmaktadır (Üsdiken, 1999: 184). 19 Şubat kemli olarak tarif edilen Skating Palace – Cinéma
1914’te M. Psalty tarafından Skating Palace’ta Ottoman ile sadece dört yıl sonra 1918’de bahsi
düzenlenen maskeli geleneksel “Terziler Balo- geçen salaş Yeni Tiyatro’nun aynı yer olmaması
su” hakkındaki bilgilerden Skating Palace’ın da mümkündür. Öte yandan 1919’da Osmanlı
aynı anda iki orkestrayı barındıracak büyüklükte Bankası’nın Cercle d’Orient binası ve Skating
bir mekânı, locaları, balo için mükemmel şekil- Palace’ı barındıran bu mülkü Manukyan
de dekore edilen büyük ve görkemli bir büyük Efendi’ye devretmesiyle burada yeni bir imar
salonu olduğu anlaşılmaktadır (Naum-Duhani, hareketliliği ortaya çıkmış olup; Cercle d’Orient
1956: 43; Üsdiken, 1999: 184). Kulübü tutanaklarında yeni mülk sahibi Manuk-
Pera’nın gözde eğlence mekânı Skating yan Efendi’nin arka tarafta inşa ettiği yeni bir
Palace’ta 1910 yılında sinema gösterimleri tiyatrodan bahsedilmekte ve buraya Cercle
yapılmaya başlamıştır. Bozis, Proodos gazetesin- d’Orient binası içinden bir geçit alanı ayrılması-
den aktararak 1910 yılında Alman-Amerikan nı istediği, bunun huzursuzluk yarattığı, ardın-
film şirketi International Gesellschaft filmlerinin dan tiyatro binasının yapımında kira kontratına
burada koşullar elverdikçe gösterildiğini, yine aykırı olarak Cercle d’Orient binasına ait alanın
17 Nisan 1911 tarihli Proodos haberinden akta- kullanılmasına kalkılmasının şikâyet konusu
rarak Skating Palace’taki sinema gösterimlerin- olduğu kayıtlıdır (Koloğlu, 2005: 99). Manuk-
den bazılarının megafondan şarkılar eşliğinde yan Efendi’nin 1919’da kulüp içinden yeni
izlendiğini, ayrıca ramazan boyunca geceleri geçiş yaptırttığı tiyatro veya Freely’nin bahsetti-
21:00-22:30 ve 23:00-00:30 arası iki seansta ği salaş Yeni Tiyatro, 2013’teki yıkımdan önce
yeni filmler gösterildiğini belirtmektedir (Bozis alanın en iç tarafında bulunan ve Cercle
ve Bozis, 2014: 109). d’Orient binası içinden geçilerek girilen Rüya
1908 ve sonrasında gerek dünyada sinema Sineması olmalıdır. Freely, Rüya Sinemasının
sektörünün büyümesi ve uluslararası bir endüstri yerinde ilk önceleri Artistik Sineması olduğunu
haline gelmesi, gerekse İstanbul’da II. Meşruti- belirtir (Freely ve Freely, 2014: 213). Bu mekân
yet sonrası sansürün bitmesi, kentin peyderpey Osmanbey Gazinosu, Paris Bahçesi ve Artistik
elektrik şebekesine bağlanması ve büyük film şir- Sineması adlarıyla anılan, olasılıkla açık hava
ketlerinin ardı ardına İstanbul’a gelmesi sonu- eğlence mekânı ile aynı olabilir; Nea Efimeris
36 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


gazetesine göre Artistik Sinemasında film gös- sonrasında ise Arditi ve Saltiel’in İpekçi’lerle
terimi 3 Mart 1903’te başlamıştır (Bozis ve ortak olarak mekânda iki ayrı sinema olacak
Bozis, 2014: 71). Esasen 1919’a dek Cercle şekilde ek fuaye ve bina inşaatı yapıldığı, büyük
d’Orient içinden buraya geçiş sağlanmadıysa da tek salonun ikiye ayrıldığı ve “İpek” ve “Melek”
1905 tarihli Goad haritasında görülebileceği sinemaları olarak ayrı ayrı giriş ve çıkışlarla işle-
gibi bu alanın arkadaki Yeşil Sokak’la bağlantısı tilmeye başlandığı şeklinde açıklanabilir. İpek ve
vardır (Şekil 10). Freely, Artistik Sinemasının Melek sinemalarının bir ara kapıyla birbirine
1934’te “Sümer”, 1958’de “Küçük Emek” bağlı oluşu da bu tezi destekler niteliktedir.
adını aldığını, en son 1970’lerde ise “Rüya Scognamillo, İpek ve Melek sinemalarının
Sineması” adıyla işletildiğini belirtiyor (Freely 1930-40’ların Beyoğlu’sunda Levantenler ve
ve Freely, 2014: 213). azınlıkların da hayli ağırlığının olduğu kentsoy-
Genelde Beyoğlu ve sinema tarihi anlatımla- lu kültürüne ve zevkine uygun döşenmiş, şık
rında Skating Palace / Cinéma Ottoman’ın salonlar olduğunu belirtir. İpek Sinemasının
1924’te İhsan İpekçi tarafından yenilenerek oldukça geniş ve sokağa bakan bir pastane salo-
875 kişi kapasiteli Melek Sineması adıyla nu vardır ve duvarları boydan boya Osmanlı
İstanbul’un en şık sinemalarından biri olarak yaşamını canlandıran, ressam Kalmukov imzalı
açıldığı belirtilir (Freely ve Freely, 2014: 207). dev tablolar ile süslüdür. Melek Sinemasında ise
Üsdiken’e göre zaten büyük ve şık bir salon perdenin iki yanında yükselen iki melek tablosu
olan Cinéma Ottoman’daki yenilenmenin kap- yer almaktadır. Her bir Beyoğlu sinemasının
samı 1920’li yıllarda balkonun eklenmesi ve kendine özgü bir dekoru ve atmosferi vardır
üzerine de Melek Apartmanının yapılması şek- (Scognamillo, 2008: 91-92).
lindedir (Üsdiken, 1999: 185) (Şekil 11). Melek Arditi ve Saltiel’in 1945’te Varlık Vergisi
Sinemasının geniş giriş ve fuayesi de bu kapsam- nedeniyle iflas etmesi sonucu mülkleri İstanbul
da yapılmış olmalıdır. Böylece Yeşilçam Soka- Belediyesi’ne geçmiştir (Freely ve Freely, 2014:
ğından Melek ve İsketing Apartmanları arasın- 206-207). İpek Sinemasının Şehir Tiyatroları
dan gerideki Skating Palace / Melek Sineması- Komedi Sahnesi’ne dönüşmesi bu dönemde
na giriş yapılır olmuştur ki, bu son durum olmuş olmalıdır. Yine bu yıllarda Cercle
1894’te Vallaury’nin yaptığı planlamayla uyum- d’Orient binası asma katında da belediye resim
ludur. galerisi açılmıştır. Komedi sahnesinin kapanması
1924’te İpekçiler ayrıca Melek Apartmanı ve sonrası ise İpek sineması bir süre makine atölye-
Melek Sineması ile Cercle d’Orient binası ara- si olarak kullanılmış, daha sonra da yangın geçi-
sında kalan alana, girişi Yeşilçam Sokağında ve rip tahrip olmuş ve kapanmıştır (Freely ve Fre-
Melek Sinemasının yan tarafında olacak şekilde
ely, 2014: 208). 1957’de ise İstanbul Belediyesi
Opera Sinemasını açmışlar; daha sonra burası
tüm Serkldoryan bloğunu Emekli Sandığı’na
“İpek Sineması” adını almış ve girişi İstiklal
satar ve bu tarihten sonra sandık, “Emek Film”
Caddesi’nden Cercle d’Orient pasajı içinden
adlı bir şirket kurarak Melek Sinemasını “Emek
yapılmaya başlanmıştır (Freely ve Freely, 2014:
Sineması” adıyla işletmeye başlar (Freely ve Fre-
208). Fakat Bozis’in ilgili gazete haberi ve ilan-
ely, 2014: 207).
larına dayanarak anlatımına göre ise Opera Sine-
1930’lar ve sonrasında Beyoğlu’nda İstiklal
ması, 1924 ilkbaharında açılmış 2000 kişi kapa-
Caddesi ve yakın çevresinde faal yirmi civarında
siteli sinema salonudur ve sahibi Arditi ve
sinema arasında on bir tanesi Serkldoryan bloğu
Saltiel’dir;7 Türkiye ve Balkanların en büyük
olarak nitelediğimiz alanın olduğu ada ve etra-
sinema salonudur; Emek Sinemasının bulundu-
fındaki adalarda bulunmaktadır: Ses, Rüya
ğu yerdedir ama girişi Cercle d’Orient içinden-
dir. Tavanları altın yaldızlı, duvarları Rus res- Şekil 11. Melek Sineması
salonu (Bozis ve Bozis,
samların tablolarıyla süslüdür. Biletleri çok
2014:109).
pahalıdır ve 1924-1929 arasında dünyaca ünlü
en lüks Amerikan filmlerini göstermiştir. Film
boyunca 25-30 kişilik bir orkestra filme eşlik
eder. (Bozis ve Bozis, 2014: 116-118). Opera
Sineması ile ilgili bu iki çelişen anlatım belki de
Skating Palace – Cinéma Ottoman mekânının
1924’te önce çok büyük ve tek parça, 2000 kişi
kapasiteli Opera Sinemasına dönüştüğü; 1929
mimar•ist 2016/3 37
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

(Sümer), İpek, Emek (Melek), Sinepop, Lüks, mesiydi. Deveaux Apartmanı önünden Cercle
Saray, Alkazar, Yeni Melek, Şık ve Atlas sinema- d’Orient’a doğru yürüyen, Cercle’ın pasajından
ları (Scognamillo, 2008: 86-87). Bu alanın alışveriş yapıp, profiterolünü yiyen, Yeşilçam
merkezinde ve incelediğimiz Serkldoryan blo- Sokağında belki bir süre de kuyrukta bekleyip
ğunun kıyısında yer alan Yeşilçam (Deveaux) gişeden biletini alıp, herhangi bir AVM kalabalı-
Sokağı ve Yeşil Sokağı, 1930’lu yıllardan itiba- ğına girmeden her zamanki ferah, şık ve ihti-
ren Türkiye’de faal tüm yerli, yabancı film şir- şamlı sinema salonunda filmiyle buluşan bireyin
ketlerinin bürolarını barındırmaktaydı ve uzun “Beyoğlu’na çıkma” ritüelini mütevazı ama
yıllar boyu sokağın adına istinaden kısaca “Yeşil- kesintisiz olarak bir sinema bileti fiyatına yaşa-
çam” olarak anılan Türk sinema endüstrisinin yıp, bir ucundan anlayıp yakalayabilmesi ve bu
merkeziydi (Bozis ve Bozis, 2014: 139). Çeşitli kentiyle özdeşleşebilme, geçmişiyle ilişki kura-
ülkelerin son ve kaliteli filmleri bu sinemalarda bilme keyfini kentdaşlarıyla paylaşabilmesiydi.
vizyona girdiği gibi, aralarında özellikle İpek Böylece bu, dünyanın her yerinde bulunabile-
Sineması, 1930-1980 arası altın çağını yaşamış cek bir alışveriş merkezinde dolaşırken bir de
Yeşilçam-Türk sinema endüstrisinin ürünü yerli müze ziyareti yapmak değil, sadece bu kente
filmleri Türk sinema seyircisiyle buluşturan ilk özgü bir “Beyoğlu günü” yaşamak olabiliyor-
salon olarak bilinmektedir (Scognamillo, 2008: du.
92-93). Öte yandan 70’li yıllara dek Yeşilçam ve
diğer Beyoğlu sinema salonları, şık birer buluş- Ne Kaybettik? Ne Kazandık?
ma, görüşme mekânı niteliğindeki fuayeleri, Cercle d’Orient binası, Emek, Rüya, İpek sine-
toplum hayatında önemli bir yer tutan gala maları, İsketing ve Melek apartmanları TC
geceleri, entelektüel atmosferleri ile tanınmakta Emekli Sandığı mülkiyetinde bulunmakta ve
ve Osmanlı döneminden beri kozmopolit, Serkldoryan bloğu ve Emek Sineması olarak
çoğulcu ve renkli bir yapıya sahip Beyoğlu’nun anılmaktaydı. Söz konusu alandaki binalar açı-
kültürel kimliğinin yeni bir katmanını oluştur- lan davalar ve yapılan protestolara rağmen 2013
maktaydı. Bu nitelikleri nedeniyle tüm İstan- Mart ayında alışveriş merkezi ve sinemalar içere-
bullular için uzun yıllar boyu “Beyoğlu’na çık- cek şekilde yeniden yapılmak üzere ve sadece
mak”, bir Beyoğlu sinemasına gitmek, önemli Cercle d’Orient kulüp binası ayakta kalacak
ve törensel bir haz veren bir sosyal aktivite oldu. şekilde yıkılmıştır. Dolayısıyla yukarıda tarihçe-
Bu bağlamda Cercle d’Orient kulübü ile bitişi- sini verdiğimiz ve anlamını ifade etmeye gayret
ğindeki Emek, İpek, Rüya sinemaları ve Yeşil- ettiğimiz Cercle d’Orient-Emek rotalı Beyoğlu
çam Sokağı hem bütünleşiklikleriyle hem de ritüeli/yaşantısı artık yoktur. İlk kayıp budur.
eşzamanlılıklarıyla İstanbul ve Beyoğlu kültürü- Yıkımı protestocu gruplarla yerel ve/veya
nün yüzyıllar içinden süzülüp günümüze gelen merkezi idare yönetici veya temsilcileri beklen-
bu çok-katmanlılığının somut bir göstergesi- medik ölçüde sert bir çatışma içinde olduğun-
dir… Veya göstergesiydi. dan, karar süreçlerinin beraber yürütülmesi
1979’dan itibaren 28 yıl boyunca Uluslara- mümkün olmamıştır. Böylece seçilmiş/atanmış
rası İstanbul Film Festivali’nin açılış ve kapanış idari otoriteler ile sivil halk arasında oluşan hoş-
gecelerine ev sahipliği yapan ve festival filmleri- görü ve diyalog eksikliği de ikinci önemli kaybı
nin gösterildiği başlıca salon olan Emek Sine- oluşturmuştur.
masının bu törensel hazzı 2013’teki yıkıma dek Bu kayıpların yerine neler gelmiştir? Yıkım
ve İstanbulluların yoğun ilgisiyle sürdüren baş- ve protestolardan bir süre sonra Cercle d’Orient
lıca mekân olduğunu belirtmek gerekir. Emek binasında bir restorasyon yapılmış; alanın kalanı
Sinemasının ihtişamlı büyük salonu ile sinema- ise tamamen yeniden büyük, tek ve yeni bir bina
ların altın çağını yaşadığı dönemde yapılmış bir inşasıyla değerlendirilmiş, tümü “Grand Pera”
“sinema mabedi” olarak muhafaza edilebilmiş adlı modern donatılara sahip tesis olarak İstan-
olması bu hazzın bir boyutunu oluşturuyordu bulluların kullanımına sunulmuştur. Bu yazı
kuşkusuz. Ama asıl olan, sadece Emek Sinema- hazırlanmadan bir süre önce Ocak 2016’da
sının değil bakımsız da olsa tüm bu yapılar top- inşaatçı firma tarafından yapının kısaca gezilip
luluğunun, XXI. yüzyıl İstanbullusuna incelenmesine olanak tanınmış, yapılan çalışma-
Beyoğlu’nun çok katmanlı ve birçok yaşanmışlı- lar hakkında bilgi verilmişti. Tümden ayrık ola-
ğa dayanan, adeta toplumumuzun moderniteye rak değerlendirilen Cercle d’Orient binasının
geçişinin bir özetini yansıtan özel kimliğini Grand Pera tesisinin bir nevi önyüzü, vitrini
yaşatıp hissettirebilen bir mizansen oluşturabil- gibi ele alınıp, nitelikli malzemelerle ve işçilikle
38 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


restore edildiği, eski Rüya ve İpek sineması bağ- kezinin bazı riskler taşıdığı ortadadır. Eski dene-
lantılarının kaldırılarak arka tarafının bir avlu yimler kullanıcıların Beyoğlu’na alışveriş amaçlı
şeklinde açıldığı gözlemlenmiştir. Giriş katın değil, sosyalleşme, kültürel etkileşim, eskiyle ve
tekrar mağaza olarak kullanılması söz konusu- kent kimliğiyle bağ kurma adına kilometrelerce
dur; ara ve ana katların yeni işlevleri ise belirtil- yol kat edip gelebildiğini ama yoğun nüfusun
memiştir. Avlu bir rekreasyon ve arkadaki eski alışveriş için daha çok konutlarına ve metroya
Emek, Rüya ve İpek sinemaları alanlarının yakın, özel araçla da ulaşılabilen alışveriş mer-
tümünü kapsayan Grand Pera alışveriş merkezi- kezlerini tercih ettiğini ortaya koymaktadır.
ne geçiş alanı olarak değerlendirilmiştir. Merke- Grand Pera deneyiminin daha başarılı olması
zi planlı AVM’nin Cercle d’Orient binası kotun- için daha etkin bir promosyon faaliyeti yürütül-
da ara avludan girişi ve bu giriş hattını ana bir mesinin yanı sıra, gösteri merkezi fonksiyonuna
merdivenle karşılayıp bir alt katta arkadaki Yeşil da alışveriş mekânları kadar ağırlık verildiği
Sokağına bağlayan bir ana aksı bulunmaktadır. anlaşılmaktadır; fakat bu noktada gösteri mer-
Böylece İstiklal Caddesi -Yeşil Sokak8 arasında kezlerinin girişe ve sokağa yakın değil üst katlar-
bina içi doğrudan bir geçiş yaratılmaktadır. da olması bir çelişki oluşturmaktadır. Mağazala-
AVM’nin ortasında yer alan düşey sirkülasyon rın şık ve kaliteli olmasıyla fark yaratılacağı ve
alanının etrafında ilk iki katta mağazalar yer eski Beyoğlu’nun canlandırılacağı belirtilmekte-
almaktadır. Üst katlarda ise toplam sekiz adet dir; bu açıdan caddedeki diğer alışveriş merkezi
sinema salonu bulunup bunlardan en üsttekine denemelerine göre nasıl farklılaşacağı ve başarılı
Emek Sineması salonunun replikası olacak şekil- olup olamayacağını zaman gösterecektir. Tarih-
de, orijinal Emek salonundan sökülmüş olan sel referanslar anlamında Grand Pera projesinin
bezeme ve iç yapı öğeleri monte edildiği belir- diğerlerinden farklı tutumu müzelik parçaları
tilmiştir. AVM ve sinema salonlarının bulundu- rekonstrüksiyon yöntemiyle yeniden üretip
ğu bu tek bloğun Cercle d’Orient yapısından ve modern kütleye takmak şeklindedir. Bu yönte-
Yeşilçam Sokağında kalan Melek ve İsketing min mekânın ruhunu oluşturma adına başarılı
Apartmanı cephelerinden daha yüksek olması olup olmayacağı, yok edilenin yerini tutup tuta-
söz konusudur. Bu yüksek kütle öndeki tarihi mayacağı da zaman içinde kullanıcının binaya
cephelerle zıt durmayıp onlara görsel bir fon tavrı ile anlaşılacaktır.
oluşturması açısından perfore metal bir cephe Scognamillo, “kalan ve yıkımlardan arta
malzemesi ile kaplanmıştır. kalacak olan bir Beyoğlu’nu, İstanbul kentinin
Tümüyle değerlendirildiğinde İstanbullulara kendine özgü geçmişine sahip bir parçası olarak
sunulan Grand Pera tasarımında Cercle d’Orient korumak, onarmak, yenilemek” gerektiğinin
binasının bir vitrin ve Emek sineması salonunun altını çiziyor (Scognamillo, 2008: 144). Bu
bir müze gibi ele alındığı, yeni bina tasarımında gereklilik kuşkusuz sadece yasa ve yönetmelik-
eskiye bu öğeler yardımıyla referans verme çaba- lerden kaynaklanmıyor, bu aynı zamanda büyük
sı içinde olunduğu gözlemlenmiştir. Tasarımın bir ihtiyaç. Beyoğlu ve sinemalarının kendine
ana konseptini ise çağdaş yapı malzemeleriyle özgü geçmişiyle bağını sürdüren birçok öğesi
yapılmış, yeni, modern, şık ve olasılıkla orta-üst büyük tahribat görmüş olsa da, Beyoğlu’nda
gelir grubuna hitap eden bir kent içi alışveriş ve kentsel kimliğe, kendine özgü geçmişe dair bir
gösteri merkezi oluşturmaktadır. Büyük kütle, tecrübe yaşama şansını yakalamanın İstanbullu-
cephe malzemesiyle nötralize etme çabasına nun hayatındaki cazibesi ve özel konumunun
rağmen gereğinden çok yüksektir. Sirkülasyon devam ettiğini, kısacası İstanbullunun
açısından üst katlardaki sinema salonlarının Beyoğlu’ndan kalan ne varsa ona ihtiyacı oldu-
giriş-çıkış merdiven ve asansörlerinin yeterliliği ğunu görüyoruz. Milyonlarca nüfuslu bir şehir-
konusu çok açık değildir. Üst katlarda yer alan de insanların hâlâ toplantı, kültür, eğlence faali-
sekiz sinema salonu ve alışveriş merkezinin çıkış yetlerinin vazgeçilmez merkezi olarak
yerlerinin iki dar sokak ve Cercle d’Orient ile Beyoğlu’na akması bunun en somut kanıtıdır.
ortak bir kapalı avlu oluşu, acil durumlarda Ama çok sayıda yıkıma bakarak da bu ihtiyacı
güvenli tahliye konusunda soru işaretleri yarat- karşılama kapasitesinin, üstelik geri dönüşsüz
maktadır. Hemen bir sonraki adada yer alan eski şekilde günden güne azaldığını görüyoruz. Bu
Deveaux apartmanlarının yerinde yükselen bakımdan bu değerli kültürel mirasından kalan-
Demirören Alışveriş Merkezinin gözle görülür ları mümkünse hiç kaybetmemek gerek; özellik-
ticari başarısızlığı karşısında bu yeni ve ana cad- le de yerine konacak olanlar anlam ve içerik ola-
deye doğrudan cephesi olmayan alışveriş mer- rak bu kaybı tazmin edecek nitelikte değilse.
mimar•ist 2016/3 39
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Şekil 12. Louxor ederek yeniden işlevlendirmesini istedi. 2002-


Sineması giriş 2003 yıllarında bir yandan belediye ve şirket
cephesi.
yetkilileri arasında görüşmeler yaşanırken, bir
yandan da binanın bezeme ve mimari öğelerin-
de tahribat yaşanmaktaydı ve sivil inisiyatifler
binayı korumak adına gösteriler düzenledi;
yardım kampanyaları açıldı.
Bu süreç sonunda 2003’te binanın kamulaştı-
rılması ve Tati’nin binayı tahliye kararı çıktı.
2008 yılına kadar dernekler binanın kurtarılması
ve restorasyonu için belediye nezdinde girişim-
lerde bulundular. 2008’de projelendirilmesine
Başka Türlü Bir Süreç Olabilir miydi? başlanan restorasyon 2010 yılında onaylanıp baş-
Serkldoryan bloğu - Emek Sineması sürecinde ladı; 2013’te tamamlandı. 25 Mart-25 Mayıs
kazanılanların kaybedilenlerin yerini doldurup 2013’te 10. belediye dairesinde les Amis du
doldurmayacağının değerlendirmesi zaman Louxor derneği ve mimar Pumain’in düzenlediği
içinde belli olacaktır. Fakat acaba bu süreç tek ve tüm bu süreci yansıtan “Le Louxor - Palais du
seçenek miydi? cinéma” sergisi açıldı. Yeni Louxor sineması da
Paris’te 10. bölgede yaşayan gazeteci- 17 Nisan 2013’te açılarak hizmete girdi (Şekil
mimar-araştırmacı Michèle Alfonsi ve dostları, 12). Sinemanın büyük salonuna Mısırlı ünlü
semtlerinin Magenta ve de la Chapelle bulvar- sinemacı Yusuf Şahin’in adı verildi. Les amis du
ları köşesinde yer alan Louxor Sineması için Louxor derneği, ulaştıkları amaçlarını ve süreci
2001 yılında bir kentli dayanışması örgütleye- şöyle tarifliyor: “Milli mirasa ve yerin kimliğine
rek Les Amis du Louxor adlı derneği kurmuş- saygı, yönetmeliklere uygunluk ve ekonomi olarak
lardır. Louxor, 1921 yılında işadamı Henry yapılabilirlik gibi olmazsa olmaz şartları sağla-
Silberberg için 1195 kapasiteli, Mısır sanatı yan bu proje sayesinde Louxor Sineması, bir milli-
referanslı mozaik ve bezemelere sahip Art kültürel miras olarak saygınlığına ve sosyal işlev-
Deco tarzında bir sinema salonu olarak Osman- selliğine kavuştu” (“Les Amis du Louxor”,
lı Levanteni mimar Henri Zipcy tarafından inşa 2016). Louxor sineması için çalışan sivil toplum
edilmiş ve 6 Ekim 1921’de faaliyete geçmiştir. kuruluşları, yerel belediye ve bölge milletvekilleri
Uzun yıllar ünlü Pathé film şirketinin salonu ile sinema ve sanat çevrelerinin katıldığı açılış
ve 1980’li yıllara dek Paris’in en rağbet gören konuşmasında, Paris Belediye Başkanı Bertrand
sinemalarından biri oldu. Özellikle ejiptolog Delanoë, 25 milyon avro harcanarak yapılan res-
uzmanların ve dönemin kültür bakanının çaba- torasyona şapka çıkardığını ve bu yeni sinemanın
larıyla sinemanın cephe ve çatı bezemeleri tes- bu bölgedeki yurttaşlara gerçekten nefes aldıra-
cillendi. Sinemalara rağbetin azalması sonucu cağını belirtti (“Delanoë inaugure le cinéma le
Louxor Sineması 30 Kasım 1983’te kapandı- Louxor - 17/04”, 2013).
ğında Pathé şirketi binayı Tati şirketine sattı.
Bunun ardından binanın bir bonmarşeye Seda Kula Say, Yrd. Doç. Dr., Gebze Teknik Üni. Mimarlık Fak.
s.kulasay@gtu.edu.tr
dönüştürülmesi çabaları, diskotek olarak işle-
tilmesi, panoramik lokantalı bir gösteri ve sergi Notlar
mekânına dönüştürülmesi projesi gibi sonuç- 1. Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın 1880’lerin başında İstanbul
Bağlarbaşı’nda yaptırmış olduğu ve daha sonra el değiştire-
lanmayan süreçler yaşandı. 2000 yılında mahal- rek Abdülmecit Efendi Köşkü olarak anılacak olan köşkü de
le örgütlenmesi Louxor Sinemasının durumu- Vallaury tasarımıdır.
2. Harita detayı üzerine yazar tarafından beyazla işaretlenen
nun görüşülmesi için 10. bölge belediye mecli- kısım, 1870 yangınından sonra önce Abraham Paşa’nın
sine bir çağrıda bulundu. 2001 Aralık’ında 9., daha sonra 1898’de de Osmanlı Bankası mülkiyetine geçen
10. ve 18. bölge sakinlerinin kurduğu Action (Koloğlu, 2005: 33) ve Baruh’un tezinde yer alan ve 1900
tarihli Deveaux Sokağı açılmasına dair BOA XK2B001
Barbès derneği Paris Belediye Başkanı Bert- 00008 00006 arşiv no’lu haritadaki Osmanlı Bankası mülki-
rand Delanoë’a bir dosya sundu. Ardından yetine dair ibareler baz alınarak tespit edilen alandır (Tana-
tar Baruh, 2009: 458).
kültürel etkinlik ve gösteri sanatları alanından
3. Söz konusu tartışmalar II. Abdülhamit’in yaveri İzzet
seçkin 75 kişi “Louxor’u Kurtaralım” komitesi Bey’in kurucu üyeliğe kabul edilmemesi, bunun üzerine
kurarak Paris kent yönetiminin Louxor Sine- sultanın damadı Hamit Bey ile iki Avrupalı kurucu üyenin
istifa etmesi ile ilgilidir. Koloğlu, bu dönemde II.
masını Tati şirketinden satın almasını ve oriji- Abdülhamit’in tüm dernekleri kontrolünde tutmaya çalıştı-
nal kültürel amaçlarına uygun şekilde restore ğına ve Cercle d’Orient kuruluşunda da ilk tasarın Osmanlı

40 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


yönetimini temsil edebilecek kimseyi içermeyen bir yapı Naum-Duhani, S. (1947), Vieilles Gens Vieilles Demeures
oluşturmakken daha ilk adımda bunun uygulanamayarak Topographie Sociale de Beyoğlu au XIXeme Siecle, İstan-
kurucu komisyona sultanın mabeyincisi Münir Bey dahil bul: Touring et Automobile Club de Turquie
edilmek ve başkanlığa da İran elçisi Muhsin Han seçilmek Naum-Duhani, S. (1956), Quand Beyoğlu s’appelait Péra
suretiyle bir orta yol bulunduğunu belirtmektedir (Koloğlu, Les Temps qui ne reviendront plus, İstanbul: La Turquie
2005: 24). Fakat 28 Mart’ta Münir Bey’in de istifa ettiği ve Moderne
yerine hemen gıyabında Parnis Efendi’nin seçildiği anlaşıl- Osmanlı Bankası Arşivi (t.y.), Abraham Paşa’nın İflası. Ret-
maktadır (“Cercle d’Orient Yönetim Kurulu Defteri toplan-
rieved from http://www.obarsiv.com/ab-abraham-
tı tutanakları”, 1882).
pasa.html
4. Mimar İtalyan göçmeni Katolik bir Levanten ailenin
d’Ostoya (1858, 1860), Plan Général de Galata, Pera et
1850 İstanbul doğumlu oğlu olup “Alexander Vallauri”
Pancaldi
olarak vaftiz edilmiştir ve Osmanlı tebaasıdır. 1897’de baş-
vurusundan sonra ise ilgili bürokratik süreç tamamlanınca Scognamillo, G. (2008), Bir Levantenin Beyoğlu Anıları,
Fransız vatandaşlığına geçmiş ve Alexandre Vallaury adını İstanbul: Metis Yayınları
kullanmıştır. Vallaury, 1909 sonunda Fransa’nın Grasse Skating Palace (1909a, September 9), Stamboul, İstanbul
kasabasına yerleşmiş ve 1921’deki ölümüne dek burada Skating Palace (1909b, October 18), Stamboul, İstanbul
yaşamıştır (Kula Say, 2014: 11-20). Tanatar Baruh, L. (2009), “The Transformation of the
5. İlgili gazete haberi metni şu şekildedir: “…The project of ‘Modern’ Axis of Nineteenth-Century Istanbul: Pro-
building an Opera House on the spacious space which Abraham perty, Investments and Elites fromTaksim Square to
Pasha owns behind Cercle d’Orient has transformed itself into Sirkeci Station”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Boğa-
one which is likely to be more advantageous. A concert hall is to ziçi Üniversite Tarih Bölümü
occupy the centre of the site, and on either side of it there will be Üsdiken, B. (1999), Pera’dan Beyoğlu’na 1840-1955, İstan-
a block of buildings in flats. These in situation so desirable, will bul: Akbank Yayınları
easily obtain tenants, and the concert hall is an excellent idea,
as the want of one has been long felt. The architectural plans for
this undertaking are designed by Mr. Vallaury” (“The project From “Serkldoryan” Block to Grand Pera:
of building an Opera House”, 1894). Benefits and Losses
6. Bu gecikmenin ardında ise öncelikle II. Abdülhamit’in These days, Beyoğlu, Istanbul’s socio-cultural focus at all times,
şüpheci tavrı sonucu İstanbul’un elektrik şebekesine geç
kavuşması, yine filmlerle ilgili sansürün olumsuz etkisi, dini witnesses the launching of a new “culture-arts-entertainment-
açıdan kadınların salonda film seyretmesinin yasak olması gastronomy and fashion center” with a mall and eight cinema halls
gibi nedenler yatmaktadır (Bozis ve Bozis, 2014: 73). named Grand Pera at its heart, as a replacement of a century-old
7. Freely tarih belirtmeden Manukyan Efendi’nin bir süre
sonra mülkünü organizatör Arditi ve Saltiel’e sattığını
known and heavly-used building group named Serkldoryan-cinema
belirtmektedir (Freely ve Freely, 2014: 206-207). Bozis’in Emek block, comprising the historical Cercle d’Orient club building,
anlatımına göre bu satış işlemi en geç 1924’te gerçekleşmiş Emek cinema, Melek and İsketing apartment blocks and the adjacent
olmalıdır. Yine Bozis’in Tasvir-i Efkâr gazetesinden aktarı- İpek and Rüya cinemas. Standing at this spot, we can clearly
mına göre H. Arditi ve Saltiel 18.12.1942 itibarı ile halen
İpek, Melek ve Sümer sinemalarının ortağı konumunda remember the pulling down of the cinema Emek that very vividly
olup 650.000 TL varlık vergisi ödemektedirler (Bozis ve functioned here until 2013, the emptying of the icon shops at the
Bozis, 2014: 146-147). entrance of the Cercle d’Orient building, the protestations and the
8. Bugün Yeşilçam Sokağın geride sola dönen kısmı 1905
Goad haritasında Yeşil Sokak (Rue Yechil) olarak işaretlidir.
police intervention against them.
The firm holding the 25-year property rights of Grand Pera, having
Kaynakça covered high construction and restoration costs, having spent
Bozis, Y., S. Bozis (2014), Paris’ten Pera’ya Sinema ve immense efforts in cooperation with the police to eliminate
Rum Sinemacılar, İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık protestors, has finally seen the finish line and now in a very natural
Can, C. (1994), “Cercle d’Orient Mimari”, Dünden Bugü- and realistic business logic promotes the new complex to maximize
ne İstanbul Ansiklopedisi (c. 2, s. 409-410), İstanbul: its benefits and receive the financial returns of its investments. This
Kültür Bakanlığı - Tarih Vakfı
Cercle d’Orient Yönetim Kurulu Defteri toplantı tutanakla-
surely has its risks, for it needs the approval, credit and liking of the
rı (1882). Istanbul citizen. Hence it is necessary to erase the harsh memories
Dağdelen, İ. (Ed.) (2007), Charles Edouard Goad’in İstan- of gasous, armed intervention against local and international
bul Sigorta Haritaları, İstanbul: İstanbul Büyükşehir
protesting civilians, the driving of bulldozers into historical
Belediyesi, Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü
Delanoë inaugure le cinéma le Louxor - 17/04 (2013, buildings, to present the new product in a most graceful manner
April 17), alıntılandığı site http://www.bfmtv.com/ and to vindicate from this past troublesome process.
mediaplayer/video/delanoe-inaugure-le-cinema-le- As for us the Istanbul citizens who are presented with this proposition,
louxor-1704-51458.html
Freely, B., J. Freely (2014), Galata, Pera, Beyoğlu: Bir
we too need to make a similar assessment about what we have given
Biyografi, İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık and its returns. After all these tumults is there a win-win situation as
Koloğlu, O. (2005), Cercle d’Orient’dan Büyük Kulüp’e, indicated in Grand Pera promotions and can we comfortably acquit
İstanbul: Boyut Kitapları
what has been lived through? To make this assessment, we need to
KTVKK (2013), KTVKK Cercle d’Orient dosyası
Kula Say, S. (2014), Beaux Arts Kökenli Bir Mimar Olarak understand the qualities of this urban block before the irreversible
Alexandre Vallaury’nin Meslek Pratiği ve Eğitimciliği intervention in 2013 and to evaluate it not as any lot with a very high
Açısından Kariyerinin İrdelenmesi, Doktora Tezi, İstan- m2 price, but as a totality of places with an ever pulsing history of
bul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstan-
bul
dense and high-quality urban life. Hence this paper aims to discuss,
La Reouverture du Skating Palace (1909, December 14), what this place was and what urban life it presented and could continue
İstanbul to present to citizens, what the new package gives us, as well if and
Les Amis du Louxor (2016), Retrieved from http://www.
how alternative solutions could be realised.
lesamisdulouxor.fr/

mimar•ist 2016/3 41
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

1870 Yangınından Sonra Beyoğlu’nda


İki Bina Yatırımı ve Bir Sokak
Lorans Tanatar Baruh

K ırım Savaşı bitiminde, 18 Şubat 1856’da


ilan edilen ve eşit vatandaşlık hakları ve-
ve Karaköy Meydanı veya Okçumusa Sokağı ör-
neklerindeki gibi mevzi olarak gerçekleşti. An-
ren Islahat Fermanı’nın sonrasında 30 Mart cak 1870 Galatasaray-Taksim büyük yangınının
1856’da imzalanan Paris Antlaşmasıyla Osmanlı (Resim 1) Tarlabaşı tarafındaki 480.000 metre-
İmparatorluğu’nun Avrupa devletler sistemine karelik bir alanda 163 mahallede –gazetelerde
dahil edilerek “Avrupa Konseri”nin bir üyesi yangının boyutlarının çok daha büyük olduğu
olarak kabul görmesi ve kapitalist ekonomiye belirtilse de– en az 3.000 binayı yakıp kül et-
hızla eklemlenmesi hızlı bir dönüşümün ha- mesi1 (Çelik, 1998: 53; Tanatar Baruh, 2009:
bercisiydi. İmparatorluğun başkenti İstanbul, 97-98), tüm o bölgenin yeniden inşasını ge-
1890’da Sirkeci Tren İstasyonu, 1896’da Galata rekli kılıyordu. 5 Haziran Pazar öğleden sonra
ve 1900’de Eminönü rıhtımlarının tamamlan- saat iki sularında Taksim’de Ermeni Kilisesi’nin
masıyla birlikte, XIX. yüzyılın ikinci yarısından yakınlarında bulunan Feride Sokağı’nda çıkan
itibaren, Avrupa ile olan ticaret hacmini katla- yangın, olayın tanığı Dr. Brunetti’nin aktardı-
yarak artırdı. Yeni ekonomik aktörlerin yerleş- ğı üzere (Brunetti, [1870]), rüzgârın da etki-
mesiyle birlikte, kentin büyüyen nüfusunun ve siyle büyük bir hızla yayıldı. Sonuçta Cadde-i
kurulan yeni şirketlerin talepleri, kentsel dö- Kebir’in Galatasaray’a kadar olan kesiminde bir-
nüşüme önemli bir ivme kazandırarak, altyapı çok ahşap ve kâgir binayı ortadan kaldırdı (Re-
projelerine olduğu kadar yeni apartman binala- sim 2). Levant Herald’ın 7 Haziran 1870 tarihli
rı, otellerin ve iş hanlarının yapımına yol açtı. ekinde, yangının Naum Tiyatrosu, Café du Lu-
Osmanlı devletinin inşa etmiş olduğu askeri xembourg, Café Mokos, Opera, Bon Marché
kışlaların açmış olduğu Taksim-Harbiye-Levent mağazaları, Amerika ve Portekiz konsolosluk-
yolu üzerinde (Cezar, 2002: 468) kuzeye doğru ları ile Yeniçarşı Sokağı’nın köşesindeki Gala-
gelişerek büyüyen kentte, 1845 yılında Galata tasaray Karakolu’nu ve birçok bina, kilise, ca-
Köprüsü’nün açılmasıyla, Haliç’in iki yakasında miyi yok ettiği, çok sayıda kişinin evsiz kaldı-
bulunan iki önemli ticaret bölgesi Eminönü ve ğı yazmaktaydı. Ayrıca Osmanlı Bankası ve di-
Galata iziksel olarak bağlandı. Ardından Galata, ğer resmi kuruluşlardan yangınzedeler için yar-
1864-1865 yıllarında işlevi kalmamış ve harap dım parası toplandığı duyuruluyordu (Akın,
haldeki surlarının yıkılmasıyla birlikte, simgesel 2002: 335-336; Levant Herald, 7.06.1870, ek;
olarak Pera ile birleşti. Sirkeci’de 1865 Hocapaşa 14.06.1870: 164)
yangınının ertesinde yapılan düzenlemelerin ar- Büyük Beyoğlu yangınında resmi açıklama-
dından, Galata’da 1865’de surların yıkılmasının lara göre 65 sokak zarar görmüştü (Levant He-
tamamlamasıyla oluşturulan yeni sokakların iki rald, 9.6.1870: 149). Bunların arasında Sakız
yanındaki arsaların inşaata açılması ile, Pera’da Ağacı, Karnola, Abanos, Mektep, Bayram, Yeşil,
ise 1870 büyük yangının sonrasında yeni bina- Kalyoncu Kuluk sokakları ve Şerbethane Vadisi
Resim 1, Büyük Beyoğlu lar yükseldi. Sirkeci’den Taksim’e doğru uzanan
yangını, 1870 aksta, önceleri geniş parsellere (300-1.000 m2)
(David M. Kohen izniyle). dört katlı binalar yapılsa da, XX. yüzyıl başına
gelindiğinde inşaat alanlarının daralması (60-
300 m2 arası) ile birlikte kat sayısı arttı. 1891
tarihli Ebniye Kanunu (Young, 1906: 137-148;
Ergin, 1995: 1700-1714) sonrasında beş-altı
katlı binaların yapımına izin verildi (Tanatar Ba-
ruh, 2009: 133-134).
Bu dönüşüm, Galata veya Pera için surla-
rın yıkımı dışında çoğu zaman küçük boyutta

42 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


ile Aynalı Çeşme mahallesi tümden yok olmuş- le d’Orient binası ile yan sokağındaki günümüz-
tu (Levant Herald, 7.6.1870, ek). Yangından de Demirören AVM olarak işlevlendirilen Deve-
sonra bölgenin yeniden inşası için Altıncı Daire aux Apartmanlarına, yatırımcılarına ve çok kat-
Belediyesi’nin mühendis ve mimarlardan oluştur- manlı mülkiyetlerine mercek tutmasının yanı sıra
duğu komisyonun Cadde-i Kebir’in genişliğinin iki bina arasında yer alan ve günümüzde Yeşilçam
yetersiz kalmasından dolayı Hammalbaşı’ndan Sokağı olarak bilinen çıkmaz sokağın XX. yüzyıl
Kalyoncu Kuluk ve Tarlabaşı üzerinden Taksim’e başında düzenlenmesinin nasıl ve hangi şekilde
daha geniş yeni bir cadde açılmasını öngören “id- mümkün olabildiğinin ipuçlarını vermeyi amaç-
dialı” planı (Levant Herald, Haziran 1870: 173, lamaktadır.
197, 204-205), gerek istimlaki istemeyen gerek-
se mülklerinin değerlerini düşebileceğinden kor- Üst Düzey Bir Devlet Görevlisi Abraham Paşa ve
kan arsa sahiplerinin itirazı ve protestosu üzerine Cercle d’Orient Binası
bir kenara bırakıldı (Levant Herald, 19.09.1870: 1883 yılında Alexandre Vallauri’nin yapmış ol-
432). Böylelikle, mülk sahiplerinin önermiş ol- duğu Cercle d’Orient binasının2 yerini ve arka-
duğu Hammalbaşı, Tiyatro Sokağı ve Devea- sındaki arsayı banker Eustache Eugenidi’den3
ux Sokaklarının düzenlenmesi dışında, bölgenin satın alan Abraham Paşa [Eramyan/Yeramyan],
tekrar yapılanmasında sokak ve adaların boyutla- 13 Ekim 1891 tarihinde Osmanlı Bankası’ndan
rında herhangi bir değişikliğe gitmeyerek yangın senelik %8 faizle bir sene sonrasında öden-
öncesi kadastral planın sınırlarına sadık kalan bir mek üzere 52.000 lira borç almış ve karşılığın-
yeni yapılanma söz konusu oldu (Çelik, 1998: da Beyoğlu’ndaki konak ve arsasını ipotek ettir-
54-55). Tek yaptırımı 1875 Turûk ve Ebniye Ni- mişti (OBA, XKHY002 00539). Mısır’da Meh-
zamnamesi uyarınca tüm binaların kâgir olarak med Ali Paşa’nın sarralığını yapmış Eğinli Er-
inşa olunması şartı olabildi. Yeni emlak yatırımı meni bir aileden gelen, Hıdiv İsmail Paşa’nın
için çok cazip olan bu alanda, 1880’lerden itiba- İstanbul kapı kâhyası, II. Abdülhamid tarafın-
ren üst gelir düzeyine hitap eden prestijli apart- dan da Ayân azalığına tayin edilen Devlet Şûrası
man binaları eski ahşap ve kâgir binaların yerini azası Abraham Paşa İstanbul’da fevkalâde bir
aldı. 1895-1905 yıllarında ise yapılan emlâk yatı- debdebe içinde yaşardı (Pamukciyan, 2003:
rımları Pera’da en üst düzeye ulaştı (Tanatar Ba- 379-380; Eldem, 1993: 59-60). Beyoğlu’nda
ruh, 2009: 120). Bu yazı, bölgede yangın son- Cercle d’Orient kulübünü barındıran Abraham
rası inşa edilen ve günümüzde tartışmalı rekons- Paşa konağının yanı sıra Büyükdere’de Koca-
trükyonlara sahne olan iki önemli binaya, Cerc- taş Gazoz Fabrikası’nın arsasında bulunan ve
Resim 2. Büyük Beyoğlu
yangınından etkilenen
bölgenin planı
(Dr. Brunetti, Episode de la
Catastrophe de Péra,
İstanbul / SALT Araştırma).

mimar•ist 2016/3 43
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

daha sonra yanan yalı4 ile Büyükdere’den Belg- 1885: 404), 146 numarada “vezirlerin bile baş-
rad Ormanı ve su bentlerine kadar uzanan çift- larını emanet ettikleri usta berber” Théodore
lik5 ve Beykoz’dan Riva’ya uzanan geniş koru Stavraki13 (Duhani, 1982: 93; Annuaire Ori-
onundu. Ava, kumara ve borsaya düşkün Ab- ental, 1909: 1328) ile apartman dairesini tu-
raham Paşa, XIX. yüzyıl sonu İstanbul yaşamı- tan Rus Büyükelçiliği’nin askeri ataşesi Peskoff
nın renkli simalarındandı. Abraham Paşa, Os- gibi prestijli isimler bulunuyordu. Banka, arka-
manlı Bankası’ndan 1892’de 6.000, 1893’te daki arsanın değerini artırmak ve inşaat için kısa
ise 30.000 liralık iki avans daha aldı (OBA, bir süre sonra harekete geçecekti; sokağın diğer
XKHY002 00539). Dara düşen Abraham kullanıcılarıyla anlaşarak düzenlenmesinde etkin
Paşa’nın toplam 88.000 liraya ulaşan borcunun bir rol üstlendi.
bir kısmı karşılığında tahvil portföyünü 1896’da
bankaya devretmesi (OBA, XKRC001 01345) Yabancı Bir Yatırımcı, Emile Deveaux ve
yeterli olmadı, bakiyesini iki sene sonra konağı- Deveaux Apartmanları
nı ve arkasındaki arsayı banka genel müdür yar- Osmanlı Bankası Genel Müdürü Morgan H.
dımcısı Gaston Auboyneau adına6 devrederek Foster döneminde genel müdür yardımcılı-
tasiye edebildi.7 (OBA, CDPV007 00117; El- ğı görevini üstlenmiş olan Emile Deveaux,
dem, 199: 214). Beyoğlu’nda Ağa Hamamı Sokağı’nda Gala-
22 Mayıs 1893’de Le Moniteur Oriental’in tasaray Hamamı’nın yakınında geniş bahçeli
yayımlamış olduğu haber, Cercle d’Orient bir evde ikamet ediyordu (Huber, 1895). De-
Kulübü’nün arkasındaki geniş alanda yer ala- veaux, 5 Haziran 1870 tarihli yangın sonrası
cak görkemli bir tiyatro projesinin detaylarını oluşturulan yardım komitesinde görev alması-
vermektedir. Yazıda tiyatro projesinin aynı za- nın avantajıyla ve Osmanlı Bankası idarecileri-
manda bir Pera sakini olan Alexandre Vallau- nin sağladığı iş takip kolaylığı sayesinde ikamet
ri tarafından yapıldığını, inşaatının ise saray mi- ettiği yere yakın bir alana yatırım yaptı. Yan-
marlarından Mihran Efendi8 (BOA, DH.MKT. gın öncesi, d’Ostoya planından (1858-1860)
958/18) tarafından Abraham Paşa sayesinde anlaşıldığına göre Cadde-i Kebir üzerinde bir-
gerçekleşeceğini ve temelinin de gazetenin çık- kaç kâgir küçük binanın yanı sıra arka tarafta
tığı tarihte atılacağını haber aldıklarını yazmak- bir sirk alanı olarak kullanılan ahşap bir yapı
taydı9 (Le Moniteur Oriental, 22.5.1893). Os- vardı (Yalman, 2006: 56). Yangından son-
manlı Bankası’nda ipotek olarak verildiği tarih- ra 1871’de Olimpik Sirki’nin yerine Alhamra
lerde gerçekleştirilmek istenen bu projenin iz- Tiyatrosu inşa edildi, ancak o da 1874 yılın-
leri arşivdeki Abraham Paşa dosyasından oku- da yandı (La Turquie, 28.11.1874; And, 1972:
nabilmektedir. 1894’te Abraham Paşa Cerc- 210). 1869’da Altıncı Daire-i Belediye’de
le d’Orient binasının arkasına 1.568 metreka- Mahmud Paşa’nın başkanlığında kurulan ka-
re kapalı alana sahip çok amaçlı bir pist yapımı dastro komisyonunda görev alan ve Sakızağa-
için sözleşmeyi Alexandre Vallauri ile imzaladı cı Sokağı’nda mimarlık bürosu bulunan Gio-
(OBA, XKHY002 00539 00051). Çevresinde vanni Battista Barborini14 yeni bir tiyatro bi-
bisiklet pistinin olacağı ve gereğinde mobil bir nası inşa etti. 9 Kasım 1875’de açılan Varyete
sahne ile konserlerin verilebileceği ve baloların Tiyatrosu’nun (Akın, 2002: 260; La Turquie,
yapılabileceği bir mekâna dönüşebilen bir tenis 10 Aralık 1875) sahnesi arkada olsa da girişi-
sahası tasarlanmıştı. Ancak proje yapılan 4.500 ni Cadde-i Kebir üzerinde tasarladı. Daha son-
liralık ön ödemeye ve izin için belediyeye baş- ra sırayla “Verdi” (1879) ve “Odeon” (1896)
vurulmasına rağmen 1905 tarihli Goad sigorta adını alan bu tiyatronun15 Cadde-i Kebir’deki
planından anlaşılabileceği üzere gerçekleşmez numarası 134 idi; hemen yanında 130-132 nu-
(OBA, XKHY002 00539). marada 1902’de “Deveaux Apartmanları” ola-
Osmanlı Bankası, çatı katı ile birlikte beş rak adlandırılacak Luxembourg Hotel’in giri-
katlı Abraham Paşa Konağını, en büyük kira- şi bulunuyordu16 (Annuaire Oriental 1903:
cısı Cercle d’Orient’ın dışında cadde üzerideki 1054) (Resim 3). XX. yüzyılın başında sinema-
büyük ve güzel mağazalarıyla10 ile birlikte dev- ya dönüşecek olan tiyatro ve Café de Luxem-
raldı. Kiracıları arasında, 140 numarayı kirala- bourg ile beş katlı Deveaux Apartmanlarının
yan ünlü tüccar terzi Mir & Cottereau,11 144’ü inşa detaylarını aktarır belgelere sahip olmasak
kiralayan Paris’ten son moda kristal, porselen, da Cercle d’Orient binası ile aralarındaki yolun
heykel, bronz eşya vs getiren sultanın tedarik- düzenlenmesine dair detaylı dosya bu işin süre-
çisi Anthèmes Chavin12 (Annuaire Oriental, cini gözler önüne sermektedir.
44 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Resim 3. Deveaux
Apartmanları,
1930’lar (Fotoğraf:
Selahattin Giz / Yapı
Kredi Tarihi Arşivi
Selahattin Giz
Koleksiyonu).

Genel Müdür Morgan Foster’ın rahatsız- ile 1897’de evlenen kızı Marguerite19 Paris’e
lığı sırasında devlet ile ilişkileri yürüten Emile yerleşseler de, İstanbul’da onları temsil eden
Deveaux’nun sert ve esnek olmayan mizacı, 9 Belçikalı avukatları Gustave Coûteaux aracılığıy-
Ağustos 1888’de maliye nazırlığı görevine ikin- la mülklerinin değerlenmesine yönelik yeni yatı-
ci kez getirilen Agop Kazazyan Paşa17 ile itila- rımları yapmaktan geri kalmayacaklardı.
fa düşmesine neden oldu. 1875-1879 yıllarında,
Osmanlı Bankası’nda çalışmış olmasına rağmen Çıkmaz Sokak
(OBA, PP 055 14), Fransız sermayesine ve ban- Cercle d’Orient binası ile Odeon Tiyatrosu ara-
kaya düşmanlığı bilinen Agop Paşa’nın Fransa sındaki 2,25 metre genişliğindeki çıkmaz so-
büyükelçisine bankayla olan ilişkilerin düzelebil- kak İslam hukukuna göre sahiplerinin özel mül-
mesi için yönetimin değişmesi talebinin sonu- kü olarak görülmekte20 ve taralar arasında yarı
cunda, Deveaux görevinden alındı. Eylül 1889 yarıya paylaştırılmakta idi (OBA, XKZB001
yılında Sadrazam Kâmil Paşa’ya gönderilen bir 00007 00003). Mülklerinin değerini artırmak
yazıda, bir süredir sağlık sorunları yaşayan Mor- isteyen Osmanlı Bankası, Paris ve Londra ko-
gan H. Foster’ın ülkesine dinlenmeye gideceği, mitelerinden gerekli izni aldıktan sonra sokağı
Emile Deveaux’nun ise ailevi nedenlerle Paris’e çıkar hale getirebilmek için Deveaux’nun aile-
döneceği belirtiliyordu (BOA, HR.TO 379-54). sinden sokağın genişletilmesi için ihtiyaç duyu-
1868’de Osmanlı Bankası’nın İstanbul’daki Ge- lan bölümü satın aldı. 1900’de imzalanan anlaş-
nel Müdürlüğü’ne çalışmaya gelmiş olan Emile maya göre Raoul ve Marguerite Deveaux 243
Deveaux (Indicateur constantinopolitain 1868: metrekarelik yeri 5.800 lira karşılığında ver-
117; OBA, PP 915 25), bir süreliğine İsviçre’de di. Bu alan, sokağın 6,70 metreye genişleye-
Divonne-les-Bains’de dinlenmeye çekilse de bilmesi için kullanılacaktı. Her iki taraf da so-
İstanbul’a döndü. Düyun-ı Umumiye’de ön- kağa açılan evler veya dükkânlar inşa ettiği tak-
celikli tahvil sahiplerinin temsilcisi göreviyle dirde kaldırımını ve kanalizasyonunu yapmakla
Beyoğlu’nda Ağa Hamamı Sokağı’ndaki evin- yükümlüydü. Daha önce yapılan altyapı kulla-
de yaşamaya devam etti. 1892’de vefat ettiğin- nılırsa da yapım masralarının yarısı ödenecek-
de, veraseti, o zamanlar halen reşit olmayan ço- ti. Son olarak da Osmanlı Bankası sokağın Ye-
cukları Marie Joseph Raoul ve Marie Gaspari- şil Sokak’a kadar genişletilmesini üstleniyordu
ne Marguerite’e İstanbul’daki Fransız yetkilile- (OBA, CDPV009: 49). Bu anlaşmanın imza-
ri önünde okundu. 18 Mart 1893’de mülkleri lanmasından birkaç ay sonra gelen 8 Eylül 1900
devralan oğlu Raoul18 ve Marki de Saint-Seine tarihli resmi yazı üzerine sokağın genişletilmesi
mimar•ist 2016/3 45
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Resim 4. Deveaux
Sokağı’nın açılmasına dair
plan, 1900
(SALT Araştırma, Osmanlı
Bankası Arşivleri).

ile ilgili detaylı plan hazırlandı ve taraların im- XKZB001 00008 00006) (Resim 4). Bu işlemin
zasıyla 3 Ekim 1900 tarihinde Şehremaneti’ne ardından, Gaston Auboyneau’nun yazmış oldu-
sunuldu (Resim 4). Sokağın genişletilmesi için ğu, arsaların bilabedel verildiği ve kamu yararı
kullanılacak alanların üzerinde bulunan mülkle- gözetildiği ileri sürerek satış vergisinin alınma-
rin sahipleri tarafından yıktırılması ve masrala- ması konusundaki yazı (BOA, İ.HUS 96) Sa-
rın da kendileri tarafından karşılanacağı konu- daretçe uygun bulundu. Başvuruya cevap ola-
sunda mutabık kalındı. Sokağın Yeşil Sokak’a rak kaleme alınan Sadrazam Ferid Paşa’nın ya-
bağlanabilmesi için 1866 yılında açılan ve An- zısında, her ne kadar sokağın düzenlemesi Gas-
don Tülbentçiyan tarafından tasarlanan Erme- ton Auboyneau tarafından talep edilmişse de sa-
ni Katolik Patrikhanesi’nin (Tcholakian, 1998: tış vergisinin alınmamasının kararlaştırıldığını
293, 298) yanında bulunan Bedros Azarian’a ait ve Defter-i Hakani Nezareti ile Şehremaneti’ne
arsanın da bir bölümünün yola bırakılması ge- gerekli bilgilendirmenin Dahiliye Nezare-
rekiyordu. Bedros Azarian bu kısmı, yeni açılan ti tarafından yapılacağı bildirilmekteydi (OBA,
sokaklarda binanın değerinin artmasından dola- XKZB001 00007 00001).
yı alınan şereiye vergisinin ödenmemesi şartıy- 1903 yılının sonunda yeni sokak tamamlan-
la, bilabedel verdi. Diğerlerinde olduğu gibi bu- dı (Annuaire Oriental 1904: 1052) (Resim 5).
raya inşa edilecek binanın kaldırımı ve kanalizas- Deveaux ailesinin cömert bağışına atfen sokağa
yonu bina sahibine ait olacaktı. “Deveaux” adı verildi ve sokak isimlerinin Türk-
Deveaux ailesine ait üç mülk, Cadde-i Kebir çeleştiği 1930’a kadar da öyle kaldı.21 Sokağın
üzerinde 138 ve 138 A kapı numaralarında bu- yeni ismi sokağın her iki sahibi için de uygundu.
lunan ve berber dükkânı, gediği ile ahırların bu- Sokağın ismi Deveaux ailesinin mülküne işaret
lunduğu toplam 487 metrekarelik alan ile Cerc- ettiği kadar Osmanlı Bankası’nın hafızasına da
le d’Orient tarafında Gaston Auboyneau adına işaret etmekteydi. Bu sokak düzenlemesi her iki
kayıtlı 145 ve 150 numaralı dükkânlar sokağın taraf için de mülklerinin değer kazanması açısın-
genişletilebilmesi için bilabedel şehremanetine dan kazançlı bir yatırım olsa da –ki burada Cerc-
bırakıldı. Şehremaneti Hendesehane Dairesi’ne le d’Orient’ın arka arsasının değerlendirilebil-
teslim edilen 3 Kasım 1900 tarihli harita, bu an- mesi açısından Osmanlı Bankası’nın avantajının
laşmayı teyit etmekte ve sokağın genişlemesine daha büyük olduğu görülüyor– Cadde-i Kebir’i
dair detayları ve sınırları göstermekteydi (OBA, Tarlabaşı’na çıkar hale getirerek sokağın kamu-
46 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Resim 5. Deveaux
Sokağı’nın
düzenlenmesinden
sonraki durumu,
1905 (SALT
Araştırma, Goad
Planları. Fransız
Anadolu Araştırmaları
Enstitüsü izniyle).

ya açılması XIX. yüzyıl Beyoğlu’sunda az rastla- Dünya Savaşı’nın getirmiş olduğu belirsizliğin
nan örneklerindendi. Bu örneği ayrıca ilginç kı- ardından elinde bulunan mülklerini elden çı-
lan nokta ise İslami hukukun getirmiş olduğu karmaya başlayan Osmanlı Bankası,24 1919’da
anlayışın Tanzimat’ın kanunlarına göre düzen- Manouk Manukian25 ve C. Mimico26 ile yapı-
lenerek gerçekleştirilen özel bir girişimcilik ol- lan sözleşmeye27 göre 20.000 sterlin tutarın-
masıydı (Tanatar Baruh, 2009: 199). da bir kaparo aldı (OBA, CDCPCA017 00076
P002-003). Aralık sonunda yatırılacak meb-
Sokağın Düzenlenmesinin Ardından lağın ardından mülkün kesin satışı gerçekleş-
Deveaux Sokağının düzenlenmesinin ardından, tirilecekti. Ancak belirlenen tarihte para yat-
Cercle d’Orient binasının arkasındaki arsa yeni madığı için sözleşme ocak başında bozulsa da
binaların yapımı için daha iyi bir konuma sa- (OBA, CDCPCA017 00308 T001) hemen ar-
hip oldu. Banka yönetim kurulu tiyatro acen- dından 14 Ocak 1920 tarihinde 88.000 ster-
teliği yapan J. Tambouridès’in 1.000 metre- lin hesaba yattı (OBA, CDCPCA 00357 T001;
karelik bir alanda sirk veya tiyatronun yapımı- CDCPCP040 00192 B002). Böylelikle Os-
na izin verecek kira sözleşmesinin hukuk işle- manlı Bankası, Abraham Paşa’nın eşine kira-
ri tarafından hazırlanmasına karar verdi (OBA, lanan daireyi, girişin sağında bulunan Mir &
CDPV014 00670), ancak bu sözleşmenin im- Cottereau’ya kiralanan dükkânı ve girişin so-
zalanıp imzalanmadığına dair bir ipucu bulmak lunda bulunan mobilyacı Georges J. Psalty, lüks
mümkün olmadı.22 Daha sonraki günlerde yö- gömlekçi P. Tatarian28 (Duhani, 1982: 93; An-
netim kurulunda gündeme gelen Hazzopoulo nuaire Oriental, 1914: 714) tarafından işletilen
Pasajı’nın sahibi John Hazzopoulo’nun (Annu- dükkânların ve D. Joannides ile A. Coutoulas’ın
aire Oriental, 1909: 627) bir gösteri merkezi işlettiği kuaför salonunun (OBA, CDPV023:
ve kafe-restoran projeleri için kiralama talebini 256) bulunduğu Cercle d’Orient binası ile ar-
reddetti (OBA, CDPV014 00708-709). Cercle kasında Cottereau şirketine kiralanan arsada bu-
d’Orient binası ile arkasındaki alanın Paris’teki lunan Winter Palace29 ile bir tiyatro salonunun
Louvre Mağazaları’nın bir şubesi için satın alma yanı sıra Aurelio Lombardo’ya kiralanan kısmın
talebi de gerçekleşmedi. Sonuçta, 1909’da23 ve Luigi Leone’a kiralanan bir barakanın30 bu-
“Skating Palace” adını alan hem tiyatro hem de lunduğu arsa ile su kaynağını toplam 108.000
balo salonu olabilen bir paten pisti açıldı (Üs- sterline elinden çıkardı (OBA, CDCPCA017
diken, 1999: 184). 1 Haziran 1910 tarihinde 0076). Yeni sahiplerine geçtikten sonra 1921
de banka Skating Palace’a arsadan yeni bir lotu yılı Şark Ticaret Yıllığı’nda Skating Palace’ın
yılda 100 liraya kiraladı (CDPV015 00539). I. yerine bir tiyatro salonu olduğu ve Cinema
mimar•ist 2016/3 47
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Ottomana’nın açıldığı belirtilmekteydi (Annu- dü. Yatırımların büyüklüğü inansal güce bağ-
aire Oriental, 1921: 1019).31 Cinema Ottoma- lı olmakla beraber kapitalist dünya ve beledi-
na, 1924 yılında “Melek Sineması” oldu32 (Ev- ye ile kurulan ilişkiler ağıyla da örtüşmekteydi.
ren, 1994: 156; Üsdiken, 1999: 185). Beledi- Kuşkusuz bu durum yalnız iki bina ile sınırlan-
yenin II. Dünya Savaşı yıllarında Vali ve Bele- maz, Ragıb Paşa, Zographos ve Camondo’nun
diye Başkanı Dr. Lüti Kırdar döneminde satın caddedeki binaları bu duruma farklı örnekler
aldığı33 Cercle d’Orient binasının ve arka arsa- oluşturmaktaydı. Cadde-i Kebir üzerindeki bi-
sındaki mülkleri, Menderes’in İstanbul imarı ça- naların çoğu hem bir yatırım aracıydı, hem de
lışmaları esnasında Emekli Sandığı’na devretti prestij için inşa edildi (Resim 6). Gerek Cerc-
(Milliyet, 23.11.1956).34 Akabinde sinema ye- le d’Orient binası gerekse Deveaux Apartman-
nilenerek 1958’de “Emek” adını aldı (Milliyet, ları tartışmasız yatırım amacını taşıyordu. Özel-
13.02.1958). likle Cercle d’Orient binası Abraham Paşa
Cercle d’Orient ve Deveaux Apartmanları’na için, aynen II. Abdülhamid’in mabeyincisi Ra-
yakından bakmak XIX. yüzyıl Beyoğlu’sunun gıp Paşa’nın 1896 tarihinde inşa ettiği Rume-
dönüşümü ve inşasının arkasındaki dinamik- li Apartmanı’nda olduğu gibi, aynı zamanda bir
leri ve aktörleri incelememize imkân tanımak- prestij göstergesiydi.
tadır. Devletin kenti okunur kılarak kontrolü-
nü artırma siyaseti ve “modern” elitlerin “Ba- Bugüne Dair
tılı” bir kent özlemlerini gerçekleştirmeye çalı- Bugün “Yeşilçam Sokağı” olarak bilinen Devea-
şan Altıncı Daire, toprağın sahibi vakılar ile yeni ux Sokağı halen olduğu gibi duruyor olsa da so-
binaları inşa eden yatırımcılar arasında yürütü- kağın iki tarafında bulunan Cercle d’Orient ve
len karmaşık bir müzakere sürecinin sonucunda Deveaux Apartmanları yatırım amaçlı tekrar şe-
bu alan şekillendi. Kuzeye doğru gelişen kent- killendi. Rakım Ziyaoğlu’nun, belediye kadro-
te Galatasaray’dan Taksim’e uzanan aksı dö- larında çalışmış olan ve 1947’de binaya yerle-
nüştürmek ve özellikle 1875 inansal krizinin şen Hüseyin Topbaş’ın anlatısından aktardığı-
sonrasında,1890’lardan itibaren gelişen ekono- na göre Deveaux’nun torunu Matmazel de San-
minin dinamizmine ve artan talebine cevap ve- sen (Saint-Seine)35 1948’de binadaki payını on-
recek binaları inşa etmek 1891’de binaların irti- lara sattığında halen kendisine ait olan apart-
fasının artırılmasının avantajını da kullanmak is- man dairesinde oturuyordu (Ziyaoğlu, 1989:
teyen emlak yatırımcıları için kaçınılmaz bir fır- 113-114). Bina 1950’lerde geçirmiş olduğu
sat yaratıyordu. Nitekim Taksim-Sirkeci hattın- yangından sonra yeniden yapılarak ois hanına
da, emlak yatırımları 1895-1905 yılları arasın- dönüştü36 (Atasoy, 2011). Tüm mimari özellik-
da çok hızlı bir artış gösterdi (Tanatar Baruh, lerini kaybeden Deveaux apartmanını (veya son-
2009: 223). Beyoğlu yangını sonrası düzenlen- raki adıyla Sin-Em Han) sahibi Umum Sigorta
mesi her ne kadar önceki parsellerin boyutları- Şirketi’nden 1980’de satın alan Demirören, bir
na sadık kalmış olsa da 1891 Ebniye Kanunu’na süre kullandıktan sonra 1996’da boşaltıp atıl bı-
göre, caddenin genişliğine göre belirlenen irti- raktı ve ardından binayı tamamen yıktı. Demi-
fanın değişmesiyle birlikte, binaların kat sayısı rören binası, arkasındaki binaların da eklemlen-
Resim 6. İstiklal Caddesi arttı. Yeni nizamnameyle binalar arasında yük- mesiyle, günümüzde gittikçe daha çok bir açık
afişinde Cercle d’Orient ve seklik farkı artsa da, Tünel-Galatasaray arası- hava AVM’sine dönüşen İstiklal Caddesi’nde,
Deveaux Apartmanları
nın aksine, Galatasaray-Taksim arasında cadde- 2011 yılında büyük bir alışveriş merkezi ola-
(Beyoğlu Belediye
Başkanlığı, 2004 / SALT nin Tarlabaşı tarafında yeniden inşanın getirmiş rak açıldı. 1983’teki yangında harap olan Cerc-
Araştırma, Fotoğraflar). olduğu belli bir düzen gözlemlemek mümkün- le d’Orient binası ise restore edilerek, arkasın-

48 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


da Emek Sinemasının yerinde yükselen binanın labilecekleri markaların dizildiği “zamansız” ve
gölgesinde, yeni nesil bir alışveriş merkezi veya “mekânsız” birer “geçiş” noktasına dönüşecek-
güncel bir ifadeyle “yaşam merkezi”ne dönüştü. tir. Bu kentte yaşayanlar da, tarihin araçsallaştı-
1970’lerde apartman olma özelliğini büyük ğı ve “sattığı” her yeni dönemde, yaşanmışlığın,
ölçüde kaybeden, 2000’lerden itibaren de ar- aidiyetin ve hafızanın hızla kaybedilmesini ve
tan kira rayiçleri nedeniyle esnafını da kaybeden mekândan bağımsız yeni yaşam modelleri oluş-
veya çeşitli yatırım projeleri için boşaltılan ancak turulmasını, bu mekânla daha önce bir bağ kur-
süreçler uzadığı için kullanılmadıkça köhneleşen muş olan sivil toplumun ve kuruluşlarının tüm
bu binaların tekrar kazanılması gerektiği açıktır. itirazlarına rağmen, tekrar tekrar izlemek duru-
Bu binaların yeniden işlevlendirilmesi özel sek- munda kalmaktadır.
töre bırakıldığında, yapılan yatırımın beklenen
getirisinin yüksek olması bu dönüşümün itici Lorans Tanatar Baruh, Dr. (2009, Boğaziçi Üni. Tarih Bölümü),
SALT Araştırma ve Programlar Yöneticisi
gücü olarak öne çıkmaktadır. Bu da birçok ör- loranstb@gmail.com, lorans.baruh@saltonline.org
nekte görüldüğü üzere irtifanın artırılması ve/
Notlar
veya çevresindeki irili ufaklı binaların eklenme-
1. Resmi açıklamalara göre 65 sokağın, 163 mahallenin ve
siyle inşa alanının genişlemesiyle mümkün ol- 3449 evin yandığı belirtiliyorsa da Levant Herald gazetesi
maktadır. Bu nedenle de binalar tekrar inşa edi- zararın bu rakamların üzerinde olduğunu belirtiyordu (Le-
vant Herald, 9.06.1870: 149).
lirken, eskisinden çok daha büyük yapılmakta- 2. Cercle d’Orient, yeni tamamlanan Abraham Paşa
dır. Böylelikle, bina yüksekliği ile sokak geniş- Konağı’nda, 6 Aralık 1883 tarihinde yapılan törenle yeni
liği arasındaki oran tamamen kaybedilmekte ve yerinde kapılarını açtı (La Turquie, 7.12.1883). 1885 tarih-
li ticaret yıllığında Cercle d’Orient’ın bulunduğu bina “Ab-
birbirinden çok farklı boyutta yapı oluşumunun raham Paşa Konağı” olarak geçmektedir. (Annuaire Orien-
önüne geçilememektedir. İstanbul’un en önem- tal, 1885: 322).
3. Anastase Eugénidi (1797-1860) ile Marietta Agelasto’nun
li yaya aksı, insan ölçeğinden uzaklaşmaktadır.
oğlu olarak dünyaya gelen Eustache (1842-1914), Pandia
Kültürel mirasın bir değer olarak yükseldi- Sechiari ve Hypatia Skilitzi’ni kızı Marie ile evlendi ve altı
ği günümüzde, bu mirasın korunmasının yanı çocuğu oldu. İçlerinden Hélène Zarii ile evlenen Etienne
Eugénidi (1879-1957) babasının vefatında babası ile kendi-
sıra yeniden işlevlendirilmesine yönelik toplu- sinin yürüttüğü Eugénidi & Cie şirketini tasiye ederek ken-
mun farklı kesimlerinin katkı verdiği derinleme- di şirketini kurdu (Sturdza, 1999:151; OBA, OFTE 0167).
sine araştırmaların yapılması gittikçe önem ka- 4. Abraham Paşa’ya (1833-1918) intikal eden “Kara Kâhya”
namı ile bilinen Hassa Mimarı Garabet Amira Balyan’ın
zanmaktadır. Ancak sonrasında bu çalışmalar ya- (1800-1866) yalısı bilahare yanmıştır, Kocataş (Molla Bey)
tırım yapan kesimle birlikte tartışılıp yapıcı çö- yalısı ile birbirine karıştırılmamalıdır (Erdenen, 1994: 418).
5. Çiftliğin ilk sahibinin Darphane Nazırı, Boğos
zümlere ulaştırılmadıkça ve her yenilemeden çe-
Bilezikçiyan’ın adıyla da bilinen Bilezikçi Çiftliği, Abraham
şitli kazançlar sağlayan ve kentsel dönüşüm ta- Paşa’dan sonra Enver Paşa ve Naciye Sultan’a, I. Dünya
leplerinin baskısı altında olan belediyelerin dur- Savaşı’ndan sonra Mahmud Muhtar Paşa’ya geçti. 1945’te
kamulaştırılan çiftlik 1980’de “Eğitim ve Araştırma Orma-
duğu yer yatırımcılara daha yakın oldukça yal- nı” olarak İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne devre-
nızca ekonomik büyümeye indekslenen bir dö- dildi (Bilezikçi Çiftliği, URL 2)
nüşüm kaçınılmaz olmaktadır. XIX. yüzyılda da 6. Banka, mülklerini ancak idarecilerinin ismine kaydetti-
rebiliyordu. Bu konu hakkında Tanatar Baruh, 2009: 208-
benzer bir durum söz konusu olmasına rağmen 212. 6 Aralık 1910 tarihinde tapu kaydı değiştirilip İsi-
siyasi belirsizlik, inansal gücün sınırlı olması ve dore Dupuis ismine yapıldı (OBA, CDCPCA017 00076,
3.5.1919).
önemli sayılabilecek müdahalelerde, toplum-
7. Osmanlı Bankası’nın Abraham Paşa’nın hesaplarına dair
sal muhalefetin daha az olacağı, yangın sonra- 31 Ağustos 1897 tarihli mutabakatta bina 60.000 liraya de-
sı düzenlemenin tercih edilmesi, kentin dönü- ğerlendirildi. Arsalarla birlikte tüm gayr-ı menkule Vallau-
ri 85.000 lira, Semperini ise 88.000 lira değer biçti (OBA,
şümünün parçalı olmasına yol açmıştır. Bugün XKHY002 00539 00029).
bir megapol olan İstanbul’un kentsel müdaha- 8. Bahsedilen kişi Sanayi-i Neise Mektebi mezunu İzmit
lelerin ölçeği çok daha büyük olduğu gibi, tüm doğumlu, Büyükada İskelesi ile İzmit Saat Kulesi’nin mi-
marı Mihran Azaryan (1876-1952) olmalıdır (Pamukciyan,
kente yayılmakta ve çoğunlukla 2000’li yıllar- 2003: 66).
dan sonra güçlenen sivil toplum ile kurumları- 9. Nur Akın söz konusu tiyatronun Elhamra Tiyatrosu ol-
duğunu belirtmektedir (Akın, 2002: 264). Ancak Elhamra
nın önerileri dikkate alınmadan, kentsel dönü-
Tiyatrosu Deveaux Apartmanları’nın arka tarafına 1871’de
şüm siyasasını izleyen devlet, uygulayan yerel inşa edildi ve 1874’te yandı.
yönetim ve işi üstlenen yatırımcı arasındaki mü- 10. Duhani 1947’de yayımlamış olduğu Vieilles gens vieil-
les demeures, topographie sociale de Beyoğlu au XIXème siècle
zakerelerle projeler gerçekleştirilmektedir. kitabında bu iki büyük mağazanın yerini o tarihte bir sürü
Diğer yandan binalar mutenalaştıkça ve kim- küçük mağazanın aldığını yazmaktadır. Türkçesi Duhani,
liksizleştirildikçe, İstiklal Caddesi yaşamların 1982: 93.
11. 1850 tarihinde kurulan ve Paris’te bir şubesi bulu-
kurulduğu mekânlar olmaktan ziyade belirli bir nan Mir & Cottereau’nun Beyoğlu’ndaki dükkânı daha
kitle ve turistler için dünyanın her yerinde bu- önce aynı sırada Galatasaray Meydanı’nda bulunuyordu

mimar•ist 2016/3 49
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

(Annuaire Oriental 1883: 471; 1885: 226). 1881’de ise 22. Skating Palace’ın sahibinin adı kaynaklarda geçmemek-
Asmalımescit’e yakın Derviş Sokağı’nın köşesinde 2 numa- tedir. Bu durum şahsın Skating Palace yatırımını yapan kişi
rada bulunuyordu (Üsdiken, 2000: 263; Annuaire Orien- olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Ancak bankanın ki-
tal, 1881: 170). Revue Commerciale du Levant’ın yayımcısı raya verdiği mülklerin defterinde “Tambouridès” adı geç-
Ernest Giraud, 1897’de dükkânın bir Fransız kadın tarafın- mediği gibi 1909 ve 1910 yıllarında Cercle d’Orient’ın ar-
dan işletildiğini söylemektedir (Giraud, Mart 1897: 202- kasındaki arsanın kiracısı Mir & Cottereau’nun keil oldu-
203). Osmanlı Bankası kayıtlarına göre 1898 ile 1903 yılla- ğu F. Suarès, I. Ribas & Cie. olarak kayıt edilmiştir (OBA,
rı arasında sözleşme Adèle Mir ile yapılmıştır (OBA, IMRE IMRE003: 118).
002: 66). Adèle Marie Héloise Mir, Charles Eugène Cotte- 23. Annuaire Oriental’in 1909 yılı baskısında Skating Pa-
reau ile evliliğinden sonra Cottereau soyadını aldı. Bu da iş- lace görülmezken 1912 tarihli baskısında adı geçmektedir.
letmeyi başından beri birlikte götürdüklerini düşündürmek- Scognamillo ise 1911 tarihini vermektedir (Scognamillo,
tedir (OBA, OFTC0391). Adèle Cottereau 26 Temmuz 2008: 184).
1918 tarihinde vefat ettiğinde işi tek oğulları Maurice Cot- 24. Osmanlı Bankası’nın 1897-1908 yılları arasında elinde
tereau devraldı (OBA, XKSE009 08379). bulundurduğu mülkleri için bkz. OBA, EMRE002, 1896-
12. A. Chavin 3 Mayıs 1895’te vefat etti. Osman- 1908 tarihlerinde mülklerinin kiracılarına ve alınan kiralara
lı Bankası’nın 1898-1901 yılları için kiracı bilgilerinde dul dair ise bkz. EMRE003.
eşi C. Chavin’in adı geçmektedir (OBA, IMRE 002: 67 ile 25. 1914 yılı Şark Ticaret Yıllığı’nda Manouk Manoukian’ın
XKSE001 00723). işadamı olduğu belirtilmektedir (Annuaire Oriental 1914:
13. Osmanlı Bankası’nın kayıtlarına göre, kira sözleşmesi 565).
Nicolaos Stavraki adınaydı (OBA, IMRE 002: 68; IMRE 26. Tahıl tüccarı ve değirmen sahibi Constantin Mimico’nun
003: 173-175). şirketi Galata’da Ömer Abid Han’da bulunmaktaydı (An-
14. Torino’da İnşaat Mühendisliği Okulu’ndan mezun oldu. nuaire Oriental 1921: 478).
1849’da İstanbul’a gelen Barborini (1820-1891) 1880 yılına 27. 25 Mart sözleşmesi 1 Mayıs’ta revize edilerek Pa-
kadar kaldı. Beyoğlu’ndaki Hollanda Büyükelçiliği (1858), ris Komitesi’nin onayına gönderildi. OBA, CDCPCA017
Moda’daki Santa Maria Kilisesi (1859), Aynalıçeşme’deki 00076 P002-003, 25 Mart ve 1 Mayıs kontrat metinlerinin
Protestan Kilisesi (1861) dahil olmak üzere birçok bina yap- karşılaştırılması, 3 Mayıs 1919 tarihli mektubun eki.
tı, 1865 Hocapaşa yangınından sonra Çemberlitaş ve çevre- 28. 1921 yılında Feridiye Sokağı 73 numaraya taşındı (An-
sinin düzenlemesini üstlendi. 1867 Paris Sergisinin Osmanlı nuaire Oriental, 1921: 585).
pavyonu ve Altıncı Daire Belediye binası (1879-83) da onun 29. Osmanlı Bankası’nın yaptığı sözleşmede yer alan Win-
eseridir. Bunlara Variete Tiyatrosu’nun binaları da eklenebi- ter Palace’ın Skating Place olarak bilinen çok amaçlı salonun
lir (Girardelli ve Can, Ekim 1995: 2-7; Kuruyazıcı, Mayıs- farklı isimlendirmesi olduğu düşünülebilir. Arsada Skating
Haziran 2008; Can, 1993-1994: 54). Palace dışında ayrıca bir tiyatro binası olduğu anlaşılmakta-
15. 1909’da sinemaya dönüştürülerek “Eclair” (1909), dır. 1914 yılı Şark Ticaret Yıllığı’nda Skating Palace’ın adı
“Şark” (1933) ve “Lüks” (1951) adlarını alacaktır (Scog- geçerken, 1921 yılı Şark Ticaret Yıllığı’nda Skating Palace’ın
namillo, 2008: 176). yeni bir tiyatroya dönüştüğü belirtilmektedir (Annuaire
16. Binanın girişinde bulunan Café Luxembourg 1913’te Oriental 1914: 696 ve Annuaire Oriental 1922: 1019).
bir sinemaya dönüştü. Önceleri “Gaumont” olan adı, son- 30. 1914 yılı Şark Ticaret Yıllığı’nda Luigi Leone’un boya
rasında sırasıyla “Luxembourg” (1914), “Glorya” (1930) işleri yapan bir müteahhit olduğu ve Esatçı Sokağı (bugün-
ve “Saray” (1933-1986) oldu (Scognamillo, 1993-94: 459- kü Deva Sokağı), Sideridis Apartmanı, 8 numaralı daire-
460; Scognamillo, 2008: 185) Scognamillo’nun, apartma- de oisi olduğu belirtilmektedir. 1921 yılında ise Figlio ile
nın mimarının Barborini olduğu iddiasının tersine, binanın ortaklığa girip Taksim’e taşınmıştır. Osmanlı Bankası’nın
Odeon Tiyatrosu’ndan bir sene sonra inşa edildiğini belir- da boya işlerini yapan Leone’nin kiralamış olduğu baraka-
ten Kuruyazıcı, mimarının bilinmediğini söylemektedir. Bir yı depo olarak kullandığı düşünülebilir (Annuaire Oriental
diğer Deveaux binası ise 1884 yılında parselin Sakız Ağaç 1914: 550, 1921: 443; OBA, CDPV014 00027).
Sokağı’na bakan kısmında inşa edildi (Kuruyazıcı, 2008; 31. 1919 tarihli Osmanlı Bankası belgelerinde Skating
Annuaire oriental, 1895: 719; Goad, Pera-Galata, no. 39, Palace’tan ayrı bir tiyatro binasının olduğunun geçme-
pl. 866). si, Şark Ticaret Yıllığı’nda belirtildiği üzere tiyatronun eski
17. Agop [Hagop] Kazazyan (1836-1891), 16 Aralık Skating Palace olduğu notuna şüphe ile yaklaşmamızı ge-
1879’da Hazine-i Hassa’da yapılacak ıslahat ve muamele- rektirir. Çok amaçlı kullanıma imkân veren Skating Palace’ın
ler için müdür unvanı ile getirildiği göreve, 18 Nisan 1880 Cinema Ottomana’ya dönüşmüş olması ihtimali daha yük-
itibaren Hazine-i Hassa nazırı olarak devam etti. Maliye na- sektir. (Bu konuda ayrıca bkz. Evren, 1993-1994: 156; Üs-
zırlığı yaptığı sürede de (19 Aralık 1886-1 Mart 1887 ve 9 diken, 1999: 185.)
Ağustos 1888-15 Mart 1891) Hazine-i Hassa’daki görevi- 32. Üstdiken balkonun 1920’li yıllardan sonra eklendiğini
ni bırakmadı. Kazazyan’ın doğum tarihinin 1831-1833 yıl- ve sinemanın üzerine de Melek Apartmanının yaptırıldığı-
ları civarında olduğu belirtilmektedir. Osmanlı Bankası per- nı yazmaktadır.
sonel dosyasında ise bankaya giriş tarihi olan 1875 yılında 33. Milliyet gazetesinin haberinde belediyenin bu binaları
39 yaşında olduğunu belirtmiştir (Pamukciyan, 2003: 268; bir milyon küsur bin liraya satın aldığı belirtilmektedir. O
Bayraktar, 1977). günkü değerinin 10-12 milyon lirayı geçeceği tahmin edil-
18. Raoul Deveaux 1907 yılında vefat etti (OBA, XKSE005 mekteydi “İpek, Melek sinemalarının bulunduğu bina satı-
04412). lıyor”, Milliyet, 2.12.1951. Ancak alınan satış kararı şehir
19. 4 Kasım 1873 İstanbul doğumlu Marguerite Deveaux, meclisi tarafından iptal edildi. “Şehir Meclisinin dünkü he-
17 Kasım 1897 tarihinde Etienne Le Gouz de Saint-Seine yecanlı toplantısı: Beyoğlu’ndaki Serkldoryan binasının sa-
(1865-1935) ile evlendi (Généalogie de Arnaud de Leys- tılması sert münakaşalara sebep oldu ve satıştan vazgeçildi”,
sac, URL 1). Milliyet, 8 Aralık 1951.
20. Yerasimos “inâ”yı mülkiyet hakkının komşunun mülkü- 34. “Belediye Serkldoryan’ı 25 milyon liraya satıyor”, Milli-
ne yaklaştıkça azaldığı ortak bir kullanım alanı olarak tanım- yet, 23.11.1956. Binanın satışı 1957 yılında gerçekleşti.
lar (Yerasimos, 1997: 314). 35. Etienne de Saint Seine ve Marguerite Deveaux evliliğin-
21. Osman Nuri Ergin’in 1934 yılında yayımlamış olduğu den beş çocukları oldu. Biri erkek dördü kız olan çocuklar-
İstanbul Şehri Rehberi’nde, sokağın ismi “Yeşilçam” olarak dan, yalnızca ikisi evlenmiş görünüyor, üç kız kardeş Hugu-
geçmektedir. 1927 yılında genel nüfus sayımı dolayısıyla çı- ette, Christiane ve Pauline’in evlilik kaydı görünmüyor. Her
karılmış olan 1003 numaralı kanuna göre yollara ve mey- ne kadar izi sürülemiyorsa da içlerinden biri İstanbul’da ya-
danlara verilen tek ve milli adlar, Belediye Encümeni’nin şamayı seçmiş olabilir (Saint-Seine, URL 3).
19.01.1930 tarihli mazbatasıyla resmiyet kazandı (İşli, t.y.: 36. Milliyet Gazetesi Arşivi’nin taramasında bahsi geçen
10; Ergin,1934: 147 ile 11 G 144). yangının haberine rastlanmadı.

50 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Kaynaklar Tanatar Baruh, L. (2009), “The Transformation of the
Akın, N. (2002), 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Galata ve ‘Modern’ Axis of Nineteenth-Century Istanbul: Pro-
Pera, Literatür Yayınları, İstanbul perty, Investments and Elites fromTaksim Square to
And, M. (1972), Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Sirkeci Station”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Boğa-
Tiyatrosu (1839-1908), Türkiye İş Bankası Kültür Ya- ziçi Üniversite Tarih Bölümü
yınları, Ankara Tcholakian, H. J. (1998), L’Eglise arménienne catholique en
Annuaire Oriental (1881, 1895, 1903, 1904, 1909, 1912, Turquie, Ohan Matbaacılık, İstanbul
1914, 1921, 1922) Turquie (La) (1874)
Atasoy, Z. B. (2011), “1890’ların Deveaux Apartmanları Üsdiken, B. (1999), Pera’dan Beyoğlu’na, 1840-1955, Ak-
ile Demirören AVM aynı binalar mı?”, 14 Aralık 2011. bank Yayınları, İstanbul
http://www.arkitera.com/haber/5327/1890larin- Üsdiken, B. (2000), The Bank, The Money Lenders, The Mo-
deveaux-apartmanlari-ile-demioren-avm-ayni-binalar- ney Changers, The Usurers and The Jewellers of Pera &
mi_ [24.05.2016 tarihinde erişilmiştir] Beyoğlu, Kentbank, İstanbul
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri (BOA) Yerasimos, S. (1997), “À propos des réformes urbaines”,
Bayraktar, K. (2010), “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Kö- Hommes et idées dans l’espace ottoman, İsis, İstanbul
kenli Bir Bürokrat: Agop Kazazyan”, Sosyal Siyaset Kon- Young, G. (1906), Corps de droit ottoman, Clarendon Press,
feransları Dergisi, sayı 58, s. 60-87 Oxford, c. 6
Brunetti [1870], Episode de la catastrophe de Péra. Souvenir Ziyaoğlu, R. (1989), 21. Yüzyıl Yaklaşırken Beyoğlu, Beyoğ-
du 5 Juin 1870, İstanbul lu Belediye Başkanlığı, İstanbul
Can, C. (1993-1994), “Barborini, Giovanni Battista”, URL 1: Généalogie de Arnaud de Leyssac http://
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 2, s. 54 gw.geneanet.org/leyssac?lang=fr&pz=victor&nz=luca
Çelik, Z. (1998), 19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti: Değişen s+de+leyssac&ocz=0&p=marguerite&n=deveaux [23
İstanbul, Tarih Vakfı Mayıs 2016 tarihinde erişildi]
Cezar, M. (2002), Osmanlı Başkenti İstanbul, Erol Kerim URL 2: “Bilezikçi Çiftliği”, İstanbul Üniversitesi Müze ve
Aksoy Kültür, Eğitim, Spor ve Sağlık Vakfı, İstanbul Kültür Miraslarının Yönetimi Uygulama ve Araştırma
Duhani, S. (1982) Eski insanlar Eski Evler: 19. Yüzyıl So- Merkezi, http://muzeyum.istanbul.edu.tr/?page_
nunda Beyoğlu’nun Sosyal Topoğrafyası, İstanbul: Türki- id=6644 [13.06.2016 tarihinde erişildi]
ye Turing ve Otomobil Kurumu, 1982 URL 3: Saint-Seine, “Stephen” ou Etienne Marie Le Gouz
Eldem, E. (1993-1994) “Abraham Paşa”, Dünden Bugüne de http://gw.geneanet.org/omalley1?lang=fr&pz=lyd
İstanbul Ansiklopedisi, c. 1, s. 59-60 ie+marie+francoise&nz=d+harcourt+beuvron&ocz=0
Eldem, E. (1998), 135 Yıllık Bir Hazine: Osmanlı Bankası &p=stephen+ou+etienne+marie&n=le+gouz+de+saint
Arşivinden İzler, Osmanlı Bankası, İstanbul +seine [23 Mayıs 2016 tarihinde erişildi]
Erdenen, O. (1994), Boğaziçi Sahilhaneleri, Sarıyer-Yeni-
köy, İBB Kültür İşleri Dairesi Başkanlığı Yayınları
Ergin, O. N. (1934), İstanbul Şehri Rehberi, İstanbul Two Buildings and a Street after the
Ergin, O. N. (1995), Mecelle-i Um̂r-ı Belediye, İBB Kültür Pera Fire of 1870
İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, c. 4 This paper is a historical survey on the two
Evren, B. (1993-1994), “Emek Sineması”, Dünden Bugüne
İstanbul Ansiklopedisi, c. 3, s. 156 buildings, namely Cercle d’Orient and Deveaux
Girardelli, P. ve C. Cengiz (1995), “Giovanni Battista Bar- located on Grand Rue de Pera / Cadde-i Kebir /
borini à Istanbul”, Observatoire Urbain, sayı 8, Ekim, İstiklal Street –the ‘modern’ axis of Istanbul–
s. 2-7
Giraud, E. (Mart 1897), “La Rue”, Revue Commerciale du
and on the opening of the street in between.
Levant, sayı 120 Based on the interpretations of various archival
Goad, Charles E. (1905), Plan d’assurance de Constanti- materials, this micro research aims to
nople, Vol II. - Péra & Galata, No: 39 understand the dynamics behind these
Huber (1895), Plan de Pera, Taxim, Pancaldi et Feriköy,
plan dressé en 1887-91 et rectiié en grande partie en investments of the Istanbul’s capitalist elite and
1895 sheds light on the power game of different
Indicateur constantinopolitain, 1868 agencies involved in the process. It claims that
İşli, E. N. (t.y.), Osman Nuri Ergin, Hayatı ve Eserleri, İs-
tanbul, Kültür AŞ
it was a complex process of negotiations
Kuruyazıcı, H. (2008) “Beyoğlu’nda Yok Edilen İki Kültür between the municipality, which applied the
Varlığı: Lüks ve Saray Sinemaları”, Oyun, sayı 2, Mayıs- state policy and conveyed the demands of its
Haziran.
residents; the vakıf, owner of the land and the
Levant Herald (1870, 1871)
Milliyet (1951, 1956, 1957, 1958) investors; financers of new buildings. Although
Moniteur Oriental (Le) (1883) the Beyoğlu area was continuously shaped
Pakalın, M. Z. (1977), Maliye Teşkilâtı Tarihi (1442-1930), according to the politics of the time, today’s
Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yayını
Pamukciyan, K. (2003), Biyograileriyle Ermeniler, yay. haz.
urban transformation policy of the state
Osman Köker, Aras Yayıncılık combined with the neo-liberal economy politics
Salman, Y. (2006), 1870’lerden 2050’lere Beyoğlu Nere- opens the way to larger projects of
ye?, Soicietà Operaia Italiana, Sergi ve Yarışma, 1-25
gentrifications, despite the protests of its
Haziran 2016, Demirören Gayrimenkul, İstanbul
SALT Araştırma, Osmanlı Bankası Arşivleri (OBA) inhabitants and its civil society organizations. To
Scognamillo, G. (1993-1994), “Saray Sineması”, Dünden revisit the specific stories of the buildings, in
Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 6, s. 459-460 the process of the reconstruction of the axis
Scognamillo, G. (2008), “Scognamillo’nun Beyoğlu Kro-
nolojisi”, Fotoğralarla Beyoğlu’nun 150 Yıllık Öyküsü,
from Taksim to Galatasaray after the 1870 fire,
1857-2007, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı unables to evaluate historically the role of
Sturdza, M. D. (1999), Grandes Familles de de Grèce, various actors involved in the urban
d’Albanie et de Constantinople: Dictionnaire historique
transformation of Istanbul.
et généalogique, Paris

mimar•ist 2016/3 51
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Miras Koruma Yoluyla Kentlilik Bilincini


Güçlendirmek ve Kaçırılmış Bir Fırsat Olarak
Emek Sineması
B. Selcen Coşkun

D ünyanın büyük nüfuslu yaşlı metropolle-


rinden İstanbul’un tarihi alanları 1990’lar-
kendi miras alanlarıyla kurduğu ilişkinin zayıfla-
masına, bu alanların sadece ekonomik değerleriy-
dan itibaren sürekli yenilenerek, yeniden işlev- le ön plana çekilmesine neden olmaktadır. Dola-
lendirilerek, yeniden yapılarak küresel turizme yısıyla, bu uluslarüstü kurumlar, bir yandan miras
cazip hale getirilmeye çalışılmaktadır. Kültürel alanlarının korunmasını teşvik ederken, öte yan-
mirasın metalaştırılarak sunulduğu bu süreçte, dan bunları küresel turizm pazarında yarışa yön-
kentin geçmişiyle bugününü birbirine bağlayan lendiriyor olmalarıyla eleştirilmektedir. Konuyu
ve anı değeri taşıyan mekânların bir kısmı tama- İstanbul ölçeğinde değerlendiren Fırat (2011:
men yok olmaktadır. Toplumun hafızasında yer 107) da, İstanbul’un 2010 yılında Avrupa Kültür
etmiş bu yerler yitirildiğinde kayıplar daha ona- Başkenti olduğu dönemde özgün kültürel mirası
rılmaz oluyor. Açıldığı 1924’ten yıkımına kadar üzerinden küresel turiste pazarlanmış olduğunu
pek çok İstanbullunun anılarında yeri olan belirtir.
Emek Sineması, bu mekânlardan biridir. Öte yandan, uygulamada karşılığını bulup
Değişim, yalnızca İstanbul özelinde yaşanma- bulmadığını sınamak için henüz erkense de,
maktadır. Bugün dünya nüfusunun yarısı kent- yakın tarihli bazı yaklaşımlar ‘koruma odaklı
lerde yerleşik durumdadır. İstanbul’un üzerinde- yönetim planlarında halkın katılımı’ konusunu
ki benzer baskılar değişen, genişleyen ve içinde koruma eyleminin merkezine yerleştirir. Bu ve
yaşayan nüfusun ihtiyaçlarına sürekli uyum sağla- benzeri yaklaşımların çıkışını anlamak için koru-
maya çalışan, Londra, Şanghay, Viyana, Madrid ma kuramındaki özellikle mirasın birbiriyle çatı-
ve benzeri yoğun nüfuslu dünya metropolleri şan sosyal ve ekonomik değerlerini bir arada
için de söz konusudur. Neoliberal politikaların irdeleyen, mirasın ekonomik anlamda sömürül-
şekillendirdiği dünya kentleri, yapısal ve görsel mesiyle ilişkili yakın tarihli eleştirel çalışmaları
bütünlüklerini yitirme tehdidiyle karşı karşıyadır. hatırlamakta fayda vardır.
Bu tehdide karşı tarihi kentsel alanların nasıl
korunması ve yönetilmesi gerektiği konusu yakın Kuramsal Bağlam
zamanda miras koruma alanındaki tartışmaların Kültürel miras, tarihi yapılar, koleksiyonlar ve
merkezine kaydırılmıştır. Tarihi kentsel alanların müzelerdeki yüzlerce nesnenin yanı sıra, gele-
değerlerini korurken gelişip değişmeleri konu- nekler, zanaatlar, topluluklara ait hikâyeler, hatı-
sunda nasıl bir denge kurulması gerektiği bu tar- ralar ve geçmişe ait deneyimler gibi toplumların
tışmaların temel sorulardan biridir. ICOMOS değer verdiği pek çok şeyi içerir. Elbette bunların
(1987 ve 2011), UNESCO (2011) ve Avrupa tümünü koruyamayız. Toplumlar sadece değer
Konseyi’nin (CoE, 2015) çalışmaları bu alanda verdikleri şeyleri koruma eğilimindedirler.
teorisyenlere yol gösterici bazı metinlerdir. Öte Mirasa ait kültürel, tarihi ve sosyal değerlere
yandan, UNESCO’nun liderliğindeki Dünya dair kabuller birdenbire içten geldiği gibi oluş-
Miras Komitesi gibi uluslarüstü yapılar akademis- maz; zaman içinde inşa edilir. Nesneler, yapılar
yenler tarafından sert eleştiri almaktadır (Smith, veya çevreler kültürel ve tarihi olarak kendi
2006: 100; Pendlebury, 2009; Labadi, 2010; dönemlerine ve bulundukları yere hâkim değer-
Fırat, 2011: 107; Harrison, 2013).1 Her ne leri yansıtan anlamlar yüklenirler. Bu bakış açı-
kadar yönetim planlarıyla gelecekleri güvence sıyla, mirastan söz edildiğinde geçmişin şimdiki
altına alınmaya çalışılsa da, Dünya Mirası kullanımından söz ederiz ve miras, sabit anlam-
Listesi’ne dahil olan miras alanlarının büyük bir lara sahip bir grup statik nesne olmanın ötesine
kısmının zaman içinde uluslararası turist için geçer. Örneğin, tarihi bir evde yaşayanlar için, o
mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler olarak evin XIX. yüzyıldaki hali değil, bugünkü varlığı-
pazarlandığı ve turizm odaklı markalara dönüş- dır değer verdikleri. Bu argümanı geliştiren
tüğü izlenmektedir. Bu durum, yerel halkın Laurajane Smith (2006), ‘Mirasın Kullanım
52 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Biçimleri’nde mirası, kültürel ve sosyal olarak gerekli ne varsa onun ortaya koyulması gerektiği-
kurgulanmış bir süreç olarak tanımlar ve mirasın ni savunur (Clark, 2006). İlk olarak Burra
aslında belli yerler veya olaylar karşısında yaşa- Tüzüğü’yle birlikte benimsenen “sosyal değer”
nan deneyimlerin birikiminden oluşmakta oldu- kavramı, Smith’in öncülüğünü yaptığı eleştirel
ğunu dile getirir. Buna bağlı olarak da, duygusal miras çalışmaları (critical heritage studies) alanın-
bağ ve anı değeri taşıdıkları için mirasın tüm daki sorgulamaların da etkisiyle, 2000’lerin
biçimlerinin somut olmayan miras kapsamında uygulamalarında karşılığını bulmaya, miras yöne-
değerlendirilebileceğini savunur. Smith’e tim süreçlerinde sadece uzmanların değil, sıradan
(2006) göre “somut miras” diye bir şey yoktur, insanın da söz sahibi olması gerektiği fikri benim-
miras kültürel bir pratik; sosyal bir süreçten iba- senmeye başlamıştır. Elbette bu kapsayıcı yakla-
rettir. Toplumdaki farklı sosyal veya ekonomik şımların miras alanlarının yeniden kullanımını
grupların mirasın tanımı ve nasıl korunacağına öngören büyük ölçekli koruma uygulamalarında
dair farklı görüşleri olabilir (Pendlebury, 2009) yer bulup bulmadığı sorgulanabilir.
ve bunlara saygı gösterilmelidir. Daha çok elle Tarihi yapıların farklı işlevler için yeniden
tutulur değerlere odaklı miras koruma düşünce- kullanımı yüzyıllardır tekrarlanan bir pratiktir.
sinin genel geçer kabullerini zorlayan bu yakla- Tarihi yapıların yeniden kullanımında olduğu
şım, özünde tüm değerlerin saptanmasını taki- gibi, tarihi kentsel alanların geliştirilmesine
ben aşağıdan yukarı doğru geliştirilecek katılım- yönelik kararları tetikleyen sebepler de çoğun-
cı bir koruma yaklaşımını önerir. lukla ekonomiktir. XX. yüzyılın son yirmi yılın-
XX. yüzyılın sonundan itibaren, kültürel dan başlayarak kültürel miras kentsel yenileme
mirası koruma kuramında fark edilir bir değişim stratejilerini besleyen temel kaynaklardan biri
yaşanmaktadır. Korumanın ne koşul altında olur- haline gelmiştir. Mirasın içinde bulunduğu
sa olsun değişimi kabullenmeyen yapısı bir alana karakter verme, ‘yer kurma’ ve oranın bir
anlamda çözülmekte, yerini değişimi reddetmek çekim merkezine dönüştürülmesinde oynayaca-
yerine, tercihen toplumla birlikte ve toplumun ğı kolaylaştırıcı role vurgu yapılmaktadır (Coş-
sürdürülebilir geleceğine hizmet ederek değişim- kun, 2015). ‘Değişimin tetikleyicisi’ olarak da
lerin yönetilmesini teşvik eden bir koruma yakla- görülen kültürel mirasın doğru yönetildiği tak-
şımına bırakmaktadır. Bu yaklaşımın en açık oku- dirde ait olduğu sosyal ortamı zenginleştirme
nacağı metin olan Burra Tüzüğü (1979/1988), gücüne sahip olduğu ve restore edilen tarihi
miras öğesinin geçmişten gelen ve günümüzde çevrelerin geliştirilmesi planlanan bölgenin yerel
var olan, o ‘yer’in estetik, tarihi, bilimsel ve ekonomisine katkı sağlayabileceği doğrudur. Bu
manevi değerlerini içeren tarihi katmanlarını noktada, ekonomik kazançla yerele katkı arasın-
anlamanın ve ortaya çıkarmanın önemine vurgu da adil bir denge kurulması son derece önemli-
yapar (Rodwell, 2007). Burra Tüzüğü’nün eki dir. Kentsel ölçekli büyük sermayeli yeniden
olan Kültürel Önem İçin Hazırlanmış Rehber’de, işlevlendirme ve dönüşüm projeleri, çoğunlukla
sosyal değer kavramı bir grubun özel kabul ettiği mirasın nadir bulunan, tehdit altında ve yenile-
ruhani, politik, ulusal ve diğer kültürel düşünce- nemeyecek bir varlık olduğuna vurgu yaparlar.
ler sebebiyle bir ‘yer’i ön plana çeken özelliklerin Böylece, onun adeta bir eşya gibi pazarlanıp ser-
tümü olarak tanımlanır. Tüzük, öncülü diğer gilenebileceği ve ‘ziyaret edilebilir’ kılınacağı
belgelerden farklı olarak, toplumun farklı kesim- görüşünü yaygın hale getirmeyi amaçlamakta-
lerinin kültürel önem konusunda görüş belirt- dırlar. Konuya İngiltere özelinde yaklaşan Pend-
melerini teşvik etmekte; bu toplulukların önere- lebury (2009), 1980 ve 1990’ları ‘uzlaşma çağı’
cekleri değerlerin, yönetim sürecinin bir parçası olarak tanımlar. İngiltere’nin liberal ekonomiye
olarak görülmesi gerektiğini savunmaktadır geçtiği döneme de işaret eden bu yıllarda, mira-
(Smith, 2006: 103; Labadi, 2007). sın ekonomik değeri planlama politikalarında
Burra Tüzüğü’nü kaleme alanlardan Avust- önemli rol oynamıştır. Tarihi çevreyle ilgili tar-
ralyalı koruma uzmanı J. Kerr’in (1982) kültürel tışmalar, mirasın tarihi alanların gelişmelerine
miras yönetimi (conservation plan) yaklaşımı, izin verecek şekilde korunmaları için yapılması
sürekli değişen ve barındırdıkları nüfusun ihti- gerekenler üzerinden çözülmeye çalışılmış ve
yaçlarını karşılamaya çalışan kentsel alanların kültürel mirasın, ekonomik potansiyelinin orta-
yönetiminde daha kapsayıcı bir yaklaşımı önerir ya çıkarılması için yollar aranmaya başlanmıştır.
(Van Oers, 2007). Miras değerlerini karar alma Bu yaklaşımlar, çok geçmeden durumu kültürel
sürecinin merkezine yerleştiren değer-temelli mirasın pazarlanması veya ‘miraslaştırma’ olarak
yönetim anlayışı, bir yer hakkında önemsenmesi tanımlayan sosyal bilimciler tarafından (Hewi-
mimar•ist 2016/3 53
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

son, 1987; Walsh, 1992; Harrison, 2013) sert de içermesi gerektiğini belirtir (Logan, 2008:
eleştiriler almış ve almaya devam etmektedir. 3-5; Van Oers, 2007).
Yakın tarihli kentsel mirası koruma teorisine ICOMOS’un XVII. Genel Kurul Toplantısı
bakıldığında, 2000’lerden başlayarak miras yöne- sonrasında yayımlanan “Tarihi Kent ve Kentsel
tim süreçlerinde sıradan insanların da söz sahibi Alanların Korunması ve Yönetimi için Valetta
olması gerektiği “herkesin tarihi çevrenin sürdü- İlkeleri”nde (ICOMOS; 2011) de UNESCO’nun
rülebilirliğine katkıda bulunmaya hakkı vardır” tavsiye kararlarıyla ile benzer görüşlere rastlanır.
(English Heritage, 2008) ve benzeri ifadelerle ICOMOS, aynı teoriyi miras koruma süreçlerinde
ulusal belgelerde de yer bulmaya başladığı görü- toplumun katılımına ve kültürel mirasın bir insan
lür. Her bireyin kültürel mirasın korunması ile hakkı olduğunu vurgulayan “İnsani Değer Olarak
ilgili söz sahibi olabileceği ve hatta bunun bir Miras ve Peyzaj” (ICOMOS, 2014) başlıklı Flo-
insanlık hakkı olduğu dile getirilir. Krakow ransa Bildirgesi ile devam ettirmiştir. Çok yakın
Tüzüğü’nde (2000), kendi geçmişiyle ilgili zamanda, tüm geçmiş tavsiye kararlarını ve rehber
kolektif bellek ve bilince sahip tüm toplulukların belgeleri adeta bir çatı altında toplamayı amaçladı-
kendi mirasını tanımlama ve yönetmekten ğı söylenebilecek Namur Bildirgesi’nde (CoE,
sorumlu olduğunun altı çizilir. Bu mirasın birey- 2015) de aynı vurguya rastlanır: “Kültürel miras,
lerce oluşturulmuş tüm unsurları zaman içinde kimliği oluşturan ana bileşenlerden biridir. Kamu
değişebilen (veya aynı kalan) pek çok değeri taşı- yararınadır ve gelecek nesillere iletilmesi herkesin
maktadır. Kültürel Mirasın Toplum İçin Değeri ortak sorumluluğudur. Kültürel miras kırılgan,
Konulu Avrupa Konseyi Çerçeve (Faro) Sözleş- yenilenemeyen... karakteriyle, biricik bir kaynak-
mesi (CoE, 2005), küreselleşen dünya düzenin- tır;... daha barışçıl, adil ve bir arada yaşayabilen
de yereli temsil eden kültürel mirasın sürekliliği toplumların yaratılmasında son derece önemli rol
için belirlenmesi gereken politikalara dikkat çeker oynar.”
ve miras yönetimini halkın etkin olarak katılacağı Ulusal ölçekli bir çalışmanın ürünü olan
bir süreç olarak tanımlar. Faro Sözleşmesi, miras Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi
ve kültüre dair insani ve sosyal hakların kapsayıcı (ICOMOS Türkiye, 2013) benzer bir duruşa
bir biçimde yasallaşmasını ve karar verme süreçle- sahiptir. Mimari mirasa odaklanan bu çalışmada,
rinde halkın katılımını (bilme ve değerlendirme herhangi bir tarihi yapıyla ilgili koruma kararı-
hakkı) desteklemektedir (Markevi ien , 2011; nın geniş katılım ve mutabakatın sağlandığı bir
Dinçer, 2013). ortamda alınması gerektiği belirtilir. Kamuoyu-
Henüz sadece 5 yaşına girmiş, bir diğer nun korumayla ilgili süreç ve kararlara katılma
önemli rehber belge UNESCO Genel ve her aşamasından haberdar olma hakkına
Konferansı’nın sonucu olarak hazırlanan Tarihi sahip olduğunun altı çizilir. Bildirge, halkın ve
Kentsel Peyzaja İlişkin Tavsiye Kararı’dır kullanıcıların mimari mirasın korunmasındaki
(UNESCO, 2011). Tarihi yapıları içinde yer rolüne vurgu yapar ve ‘paydaş’ olarak tanımladı-
aldıkları geniş çevreyle birlikte bütüncül bir ğı bu grubun mirasa atfettikleri değerler ve bek-
anlayışla ele almayı hedefler. Üye devletlere tav- lentilerin göz önünde bulundurulması gerekti-
siye niteliğinde olan bu belge, “küresel süreçler, ğini söyler. Mimari korumanın başarısı, alınacak
toplumların değerlerinin üstüne çıkmakta”dır kararların tüm aktör ve paydaşlar tarafından
saptamasıyla açılır. Belgede hâkim olan bakış benimsenmesiyle ilişkilendirir.
açısı, tarihi yapıları ve anıtları çevrelerinden ve Her ne kadar, Türkiye, koruma uzmanları ve
kullanıcılarından yalıtılmış varlıklar olarak akademisyenler düzeyinde kuramsal olarak çağ-
değerlendiren koruma anlayışının terk edilmesi daş koruma teorisini takip ediyor olsa da, mev-
gerektiğini savunur. Tavsiye kararı, kültürel ve cut yasalar kuramı geriden takip etmektedir.
doğal değerlere ait tarihi katmanlaşmayı dikkate Dolayısıyla, kültürel mirasın tescili ve koruma
alan bir anlayışı teşvik eder. Bu yeni anlayış, şeh- altına alınması söz konusu olduğunda ise, mev-
rin topografyasını, oraya ait (bugünkü ve geç- cut kanun ve düzenlemelerin güncel yaklaşımla-
mişteki) yapılı çevreyi, açık alanları, parsel kulla- rı hayata geçirmekte yetersiz kaldığı görülür.
nım örüntülerini; mekânsal biçimlenişi ve somut Ülkede gerçekleşen uygulamalara bakıldığında,
olmayan ve hafızayla ilişkilendirilebilecek tüm bunların çoğunun kapalı kapılar arkasında alın-
değerleri dikkate alır. Böylece, miras koruma mış, katılıma kapalı, farklı seslere fırsat tanıma-
alanının sadece otoritenin üstten aşağıya doğru yan ve Smith’in (2006: 29) “otoriteye ait miras
dağılan müdahalelerine ve uzman görüşüne söylemi” olarak tanımladığı yaklaşımların ürün-
bağlı olamayacağını, yerel grupların görüşlerini leri oldukları fark edilir.
54 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Çok Katmanlı Kentsel Miras: Beyoğlu, görülür (Kuban, 1970). Bölgenin kentsel doku-
Nam-ı Diğer Pera sunu etkileyen önemli değişimler İstanbul’un
Pera,... hem sakindir, hem eğlenceli, hem diğer tarihi yerleşimleri gibi XIX. yüzyılın ikinci
Haliç’e bakar hem Boğaz’a, Avrupa yarısından itibaren görülmeye başlamıştır (Çelik,
kolonisinin West-End’idir, zarafet ve safa 1996). 1860’larda Beyoğlu’nda şehrin geneli
şehridir. için örnek oluşturacak ilk belediye çalışmaları
De Amicis, 1987 başlar. 1864’te Galata Surları’nın yıkımı, sokak
ve caddelerin genişletilmesi, aydınlatılması ve
De Amicis’in XIX. yüzyıl sonunda böyle tanım- onarımından sorumlu olan Beyoğlu 6. Daire’nin
ladığı Beyoğlu, o günlerde sahip olduğu zarafe- icraatı arasında kuşkusuz, yerel otoritenin kentsel
ti ne derece bugüne taşıyabilmiştir, tartışılır. dokuya önemli müdahalelerinden biridir.
Ancak, halen İstanbul’un kültür, eğlence ve Beyoğlu’nun XIX. yüzyılda üst üste uğradığı
tüketime odaklı merkezlerinden birini oluştur- felaketler, çok katmanlı geçmişine eklenen
maktadır. Semt, konumu ve dönemin eğlence hikâyelerden birkaçıdır. 1831 ve 1871 yangınla-
kültürü ile ilişkili barındırdığı türlü anlamlardan rı o dönemin tercih edilen yapım tekniği olan
ötürü seyyah ve tarihçilerin hayranlıkla bahset- ahşapla üretilmiş kent dokusuna büyük zararlar
tikleri bir yerleşim olmuştur. Geçmişte Müslü- vermiş ve mimaride kâgir (tuğla) yapım sistemi-
man halk tarafından bugünkü ismiyle, Beyoğlu ne geçişi hızlandırmıştır. Dar sokaklar ve mezar-
olarak anılan bölge Levanten ve gayrimüslimler- lıklar yeniden planlanıp, yeni caddeler açılmaya
ce ‘Pera’ olarak adlandırılmaktaydı. Bölgede başlanmıştır. Tünel’den Galatasaray’a kadar
yaşayan nüfus ağırlıklı olarak Levanten ve gayri- olan bölgenin sağ kesimine zarar veren 1831
müslimlerden oluşmaktaydı. Semtin adı da, bu yangını sonrası, İstiklal Caddesi (Cadde-i Kebir
sebepten dolayı tarihi yarımadadan ‘karşı’ya / Grand Rue de Pera) genişletilmiş, Taksim ile
bakan Bizanslıların andığı şekliyle ‘Pera’ olarak Galatasaray’ın sol kanadını tamamen küle
kullanılmaktaydı. Bu adet, 1925’te Cumhuri- dönüştüren 1870 yangını sonrasında ise cadde-
yetle beraber kent ve mahalle adlarının Türkçe- nin kuzey kesimi genişletilmiştir (Cezar, 1991).
leştirilmesine ve semtin “Beyoğlu” olarak anıl- XIX. yüzyıl başından itibaren Ermeniler,
masına kadar devam etmiş olmalıdır. Rumlar ve Yahudiler bölgeye yerleşmeye başlar-
Beyoğlu, bankerler, elçiler, varlıklı ailelerin lar. Galata ve Pera’da, 1830’da nüfusun hemen
hikâyeleriyle zengin geçmişinin yanı sıra, sanatçı- hemen yarısı ya ticaretle uğraşmaktadır ya da
lara ve edebiyatçılara ilham kaynağı ve buluşma dükkân sahibidir. Daha çok Batılı kuruluşların
noktası olmuş sokakları, gösteri dünyasına adan- İstanbul şubelerinde çalışanlara ve tüccarlara
mış mekânları ile farklı etnik kökenden pek çok hitap eden apartmanlar, özellikle Beyoğlu’nun
insana ‘ev/yuva’ olmuştur. Eğlenceyi, yenilikleri, ünlü Cadde-i Kebir’i (şimdiki İstiklal Caddesi)
lüksü/ihtişamı ve kalabalıkları gördüğü kadar üzerinde ve elçilikler çevresinde yoğunlaşmak-
yıkımı, yangınları, değişimi, terk edilmeyi, istilayı tadır. Öte yandan, zamanla tek ailelik, az katlı
ve hor kullanılmayı yaşamıştır. Pera, ortaçağda konut yapıları katlara bölünerek daha fazla aile-
ticaretle uğraşan Cenevizli bir koloni tarafından nin kullanımına uygun hale getirilmeye ve yapı-
kurulmuştur. Bizans İmparatorluğu’ndan özerk- lara ek bir yük getirse de, böylece hızla artan
liğe sahip Cenevizliler, bölgedeki ticaret akışını konut talebine bir çözüm bulunmaya çalışılmış-
kontrol ediyorlardı. XIV. yüzyılda küçük bir yer- tır (Enlil, 1994).
leşme olan bölge, kentsel düzeni ve yapılarıyla İstanbul içinde özel bir fiziksel çevre ve
dönemin Akdeniz kentlerinin tipik özelliklerini yaşam biçimini yansıtan Beyoğlu, 1910’ların
taşımaktadır ve surla kuşatılmış olan Galata’nın ortalarından itibaren canlılığını yitirmeye başla-
kuzeyinde kalan ve şimdiki Beyoğlu’nu meydana mıştır. Levanten ve gayrimüslimlerden oluşan
getiren sur dışındaki bölgede, meyve ve sebze sosyal yapı, yavaş yavaş yok olmaktadır. Rus
bahçeleri yer almaktaydı. Devrimi’nden (1917) kaçan Rus soyluları ve
Dökmeci ve Çıracı (1990), J. Maurand’ın burjuvazisinin temsilcileri kendi hikâyeleriyle bu
XVI. yüzyılın ortalarına doğru yazmış olduğu çeşitliliğe renk katan son gruptur (Akın, 1998).
seyahatnamesinde, semtin sırtlarında yalnızca Lozan Antlaşması’yla (1923) kapitülasyon-
bağ evlerinden bahsettiğini not eder. XIX. yüz- ların kaldırılmasından başlayarak 1927-29 yılları
yılda, Moltke’nin İstanbul haritasında (1837) arasında elçiliklerin Ankara’ya nakli, 1942’de
“Tünel’i Galatasaray’a ve Taksim’e bağlayan yürürlüğe giren Varlık Vergisi, 1945-49 arasın-
yolun Tarlabaşı’na inen tarafında” mahalleler daki II. Dünya Savaşı gibi çeşitli sosyopolitik
mimar•ist 2016/3 55
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

sebeplerle yabancı ve gayrimüslim nüfus bölgeyi 2005 sonrası Beyoğlu ve Yenileme Alanlarında
terk etmeye başlamıştır. Musevilerin İsrail dev- Yerel Yönetimin Varlığı
letinin kurulmasıyla 1947-49 yılları arasında 5 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe giren
İsrail’e göç, Rumlarınsa 6-7 Eylül 1955 olayları 5366 sayılı Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşın-
ve Kıbrıs bunalımından sonra ülkeyi terk etme- maz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşa-
siyle 1950’lerden başlayarak azınlık gruplara ait tılarak Kullanılması Hakkında Kanun, meclise
mekânlara, Anadolu’dan gelen alt gelir grubun- yıpranmış, çöküntü alanı haline gelmiş mahalle-
dan halk ya da küçük ölçekli işletmeler yerleş- leri “yenileme alanı” olarak belirleme yetkisi
miştir (Belge, 1993; Akın 1998: 43; Dinçer, tanımıştır. Bu yeni yasa ile Türkiye’de hâkim
2010). Sosyal yapıyı çok büyük oranda değişti- eğilim olan üstten-aşağı yönetim anlayışı bir kez
ren bu yer değiştirmeden doğan mülkiyet daha perçinlenmiş olmuştur. Yenileme alanları,
sorunları bugün de tam olarak çözülememiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak
Çoğu işgalci veya kiracı olan yeni kullanıcılar, oluşturulmuş koruma bölge kurulları tarafından
yapıları gereğince koruyamamış ve farklı işlevler belirlenmekte ve bu alanlar için alınan tüm
için kullanmışlar; 1950’lerden 1980’lere kadar kararlar kurulların yetkisine bırakılmaktadır.
geçen süreçte Beyoğlu, sosyal ve fiziksel olarak 2006 ile 2010 yılları arasında İstanbul’un
zarar görmüştür. Tümüyle olmasa da, İstiklal (tarihi yarımada içinde Fatih ve dışında Zeytin-
Caddesi aksının gerisi bir çöküntü alanı görün- burnu, Beyoğlu ve Tuzla ilçeleri sınırları içinde
tüsüne bürünmüştür. kalan) 11 tarihi bölgesi “yenileme alanı” olarak
1990’lara kadar eğlence ve kültür işlevlerini belirlenmiştir. Halen tarihi yarımada içinde
büyük ölçüde İstiklal Caddesi aksında sürdüren 5366 sayılı kanun kapsamında yenileme alanı
semt, 2000’li yıllara gelindiğinde, kültürel akti- ilan edilmiş (örneğin Sulukule, Süleymaniye,
vitelerin Galata, sanat galerilerinin Tophane, Ayvansaray) bölgelerde tartışmalı uygulamalar
yeme-içme mekânlarının ise bir ölçüde devam etmektedir. Yasaya yönelik eleştiriler
Karaköy’ün giderek daha fazla rağbet gören yasanın tarihi dokuda rekonstrüksiyonları koru-
sokaklarında sürdürülmeye başlamasıyla giderek ma uygulamalarına yeğ tutması ve adalarda yer-
yerel halkın uğrak yeri olmaktan çıkmaya başla- leşik parsellerin yapısını tehdit eden planlama
mıştır. Bugün İstiklal Caddesi festivaller dışında yaklaşımı üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca
çoğunlukla alışverişe hizmet eden, yabancı insanın kendi kurmuş olduğu çevrenin kendi
büyük giyim, yemek ve kahve markalarına ait inisiyatifi dışında değiştiriliyor oluşu da en
mağazalarının sıralandığı bir görüntü almıştır. önemli sorunlardan biri olarak değerlendiril-
Uzun süredir dükkân işleten yerel esnaf giderek mektedir (Dinçer, 2010; Kösebay Erkan, 2014;
bu tablodan silinmektedir. Günay, 2013).
79 yıllık aile işletmesi Kelebek Korse Bugün Beyoğlu’nun toplam 45 mahallesinden
dükkânını artan kira bedelleri yüzünden tahliye altısında yenileme alanları ilan edilmiştir. Bu alanlar
etmek zorunda kalan 54 yaşındaki İlya (Tophane, Tarlabaşı, Cezayir Çıkmazı, Galata
Avramoğlu’nun sözleri Beyoğlu’ndaki küçük Kulesi çevresi, Beyoğlu Belediyesi çevresi ve Per-
esnafın içinde bulunduğu durumu kısaca özet- şembepazarı), İstanbul 1 Numaralı Yenileme Alanı
ler: “Bu gerçekten bir dönemin kapandığını Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun yetki
gösteriyor, Beyoğlu’nda belli bir alışveriş kültü- alanı içindedir. 30 Kasım 2007 tarih 26 sayılı karar
rünün sona erdiğinin göstergesidir” (Constan- ile yenileme alanı avan projesi kabul edilen Tarlaba-
ze, 2015)2 (Şekil 1). şı, Yenileme Kanunu’nun bu bölgedeki ilk ve en
Şekil 1. Kapanan Kelebek tartışmalı uygulama alanlarından biri olmuştur
Korse mağazası (URL 1). (Dinçer, 2010). Uygulamalar halen devam etmek-
tedir. Tarlabaşı Yenileme Alanına yakın konumla-
nan Emek Sineması’nın da içinde bulunduğu Cerc-
le d’Orient bloğu ve Yeşilçam Sokağı, Beyoğlu’ndaki
yenileme alanından birinde yer almaktadır.
2004’ten itibaren aynı kadro ile hizmet
veren Beyoğlu Belediyesi, yetki alanı içindeki
yenileme alanlarında söz sahibi konumdadır.
Belediye’nin önemli işbirliklerinden biri “yeni-
leme alanı” ilan edilen Tarlabaşı’nda gerçekleş-
mektedir. Belediye ve özel girişim ortaklığında
56 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


hazırlanan ve sosyal açıdan son lanmasıyla paralel, inişli çıkışlı bir Şekil 2. “Melek”
derece tartışmalı Tarlabaşı Kent- ömür yaşamış olan Emek Sine- sinemasında 21 Ekim
1931 tarihinde
sel Dönüşüm Projesi (Tarlabaşı ması, tüm bu iniş ve çıkışlarda gösterime gireceği
360 Project), bölgede yerleşik kentli tarafından sevilen, benim- bildirilen “Tabu” filmi
halkın yaşam kalitesine katkı ver- senen bir mekân olmayı sürdür- için hazırlanmış bir
mesi, iyileştirilmesine yönelik bir müştür. ilan (URL 2).
umut taşımamaktadır. Proje, Dorsay’ın (1993, 48) ‘gerçek
Beyoğlu’nda var olan sorunlara bir sinema kalesi’ olarak tanımla-
çözüm aramayan; gelir düzeyi dığı Emek Sineması, 1950’lerde
yüksek bir grubun bölgeye yer- Fitaş’ın MGM, Fox ve
leşmesini özendirmektedir. On Columbia’dan seçtiği salon film-
yılı geçkin süreye rağmen halen lerini oynatmaktadır (Şekil 3, 4).
tamamlanmayan proje, son dere- Emek Sineması’nın sinema
ce sağlıksız yeniden kullanım yaklaşımının (yıka- olarak serüveni 2009 yılında içinde bulunduğu
rak yenileme/fasadizm) ötesinde, en çok da ve yenileme alanı ilan edilen ada için geliştirilen
gelecekteki kullanıcıların mevcut kullanıcı ile proje gereğince sona ermiş ve sinema o sene
entegrasyonundaki belirsizlikler yüzünden kapılarını seyircisine kapatmıştır (Şekil 5). İstan-
endişe uyandırmaktadır. bul Film Festivali’nin en sevilen sinema salonla-
Belediyenin kendi bölgesinde yer alan bir rından olan Emek Sineması,4 ilk olarak 2010
başka yenileme alanındaki iştirakçi olarak varlı- yılında festival etkinliklerine sahne olmaz.5
ğına yakın zamanda Emek Sineması’nın Grand İstanbul’da somut ve somut olmayan değer-
Pera’ya taşınması sürecinde tanık olduk.3 leri içinde barındıran ayakta kalmış az sayıdaki
yapılardan biri olan Emek, bir grup insanın hırsı
Kentli Hafızasında Emek Sineması uğruna kaybedildi. Emek Sineması’nın yıkılması
Yıkımından önce Beyoğlu Yeşilçam Sokak’ta yer karşısında halkın tepkileri ve bu tepkilerin sonu-
alan Melek Apartmanı’ndan girilerek ulaşılan cu ortaya çıkan direnç aslında kentlilik bilinci
Emek Sineması, 1924 yılında Cercle d’Orient’ın adına çok şey vaat etmekteydi. Bu sahip çıkış,
arka bahçesinde yer alan Skating Palace / Cine- İstanbul’da sıklıkla karşılaştığımız bir durum
ma Ottoman’ın yenilenmesiyle birlikte kapıları- değil ve koruma bağlamında değerlendirildiğin-
nı “Melek” ismiyle seyircisine açmıştır (Şekil 2). de son derece olumlu bir örneğe dönüşebilirdi.
Melek Sineması’nın ilk sahipleri pek yakında yer Ancak 2010’dan 2013’e kadar geçen süreçte bu
alan İpek ve Sümer Sinemalarının da sahipleri fırsat değerlendirilemedi.
olan A. Saltier ve H. Arditi idi. Saltier ve Arditi
Varlık Vergisi nedeniyle 1945’te iflas ettiklerin- Süreç
de sinema İstanbul Belediyesi’ne geçmiş, daha Emek Sineması’nın yıkımına uzanan süreç
sonra 1957’de belediye tarafından Emekli öncelikle sinemanın da içerisinde yer aldığı
Sandığı’na satılmıştır (Evren, 1994: 156). adada geliştirilen bir proje kapsamında, Emek’in
Beyoğlu’nun gelişimi, düşüşü ve yeniden can- söz konusu yeni yapılaşmanın en üst katına
Şekil 3. Yeşilçam Sokağı
girişinde Emek Sineması
tabelası ve afişleri, 1970’ler
(Dorsay, 1993: 51).

Şekil 4. Emek Sineması


afişleri, 1960’lar (URL 3).

mimar•ist 2016/3 57
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Şekil 5. Emek (Erciyes, 2011). 2010’da Mimarlar Odası’nın


Sineması, 1994 açtığı dava sonucu 9. İstanbul İdare Mahkeme-
(Fotoğraf: Nazım
Timuroğlu) (Evren,
si, Mayıs 2011’de projenin durdurulmasına
1994). karar vermiştir. Mahkeme, yürütmeyi durdurma
kararının devamı veya iptali konusunda toplam
üç akademisyenin görüşlerini içerecek bir bilir-
kişi raporu talep etmiştir. Hazırlanan bilirkişi
raporunda iki akademisyen projenin kültürel
önemine odaklanıp yapının strüktürel sorunları-
nın teknik müdahalelerle çözüleceğini savunur-
“sökülerek taşınacağı” kararının alınmasıyla ken, üçüncü akademisyenin yapının yapısal
başlar.6 Emek Sineması’nın içinde bulunduğu sorunlarına yapının ancak yıkılıp yeniden yapıl-
Melek Apartmanı’nı Cercle d’Orient ile birlikte ması halinde çözüm bulunabileceğini savun-
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan yap-işlet-devret makta olduğu görülür. Sonuç olarak mahkeme
modeliyle 25 yıllığına kiralayan Kamer İnşaat’ın aynı senenin aralık ayında yıkımı kamu yararına
üstlendiği projeye göre, Cercle d’Orient komp- saymayan ve onaylamayan iki akademisyenin
leksinin arkasına denk gelen yapılar, Yeşilçam görüşünü hiçe sayarak üçüncü akademisyenin
Sokağı’nın sonuna kadar İsketing Apartmanı raporunu dayanak alır ve durdurma kararını
haricinde, sadece cepheleri tutularak yıkılacak iptal eder. Böylece Emek Sineması’nı yıkım yolu
ve yerine çağdaş malzeme kullanılarak çok katlı, da açılmış olmuştur.
komşusu Demirören AVM benzeri alışveriş Mahkeme süreci devam ederken, Emek
odaklı bir yapı inşa edilecektir (İSMD, 2016). Sineması’nın yerinde yaşatılmasını savunun halk
Bu bağlamda, Erciyes (2010), Emek’in (kentliler, sivil toplum örgütleri, sanatçılar,
1971’den beri atıl durumdaki Cercle d’Orient’ı öğrenciler, vb), Yeşilçam Sokağı’nda açık hava
yeniden işlevlendirmek ve arkasındaki adayı sinema gösterileri, Mayıs 2011’de her hafta
projeye dahil ederek daha fazla rant elde etmek pazar günü devam eden Emek’i Geri Alma Şen-
uğruna feda edildiği konusundaki tespitinde likleri gibi etkinliklerle yaşanan sürecin yanlışlı-
son derece haklıdır. ğını daha fazla kişiyle paylaşırken, sinemanın
Şehirleri yönetenlerin şehirlerin sahip olduk- üzerinde yer aldığı sokağı yaşanır kılmayı ve
ları zenginlikleri pazarlayarak ekonomik değere uğrunda mücadele ettikleri kent mekânını geri
çevirme konusundaki motivasyonları pek çok almayı hedeflemiştir (Fırat, 2011).
farklı faktörden beslenir. Emek’in yıkımındaki 7 Aralık 2012’de Cercle d’Orient içindeki
hırsın arka planında da bölgenin zaman içinde İnci Pastanesi dahil diğer kiracı dükkânlar polis
katlanarak artan ekonomik değerinin olduğu ekipleriyle tahliye edilmiştir. 31 Mart 2013’te
söylenebilir. Emek Sineması’nın içinde bulun- 32. İstanbul Film Festivali’nin açılış akşamında
duğu alan, yerel otorite ile özel girişim işbirli- Emek Bizim (Platformu) İnisiyatifi’nin çağrısıy-
ğinde kültür-eğlence-alışveriş kompleksi olarak la bir araya gelen 40-50 kişilik bir grup, sinema
pazarlanmıştır. üzerindeki somut tehdidi protesto amacıyla
Hukuksal açıdan son derece sorunlu oldu- inşaat alanı haline getirilen binanın kapılarını
ğu, dönemin gazete haberlerinden ve İSMD’nin kırarak içeri girerler ve kendi ifadeleriyle ‘alter-
(2016) hazırlamış olduğu tarihi olaylar dökü- natif bir festival açılışı’ gerçekleştirirler. Grup,
Şekil 6. Emek protestoları aynı akşam polis gücüyle binadan dışarı çıkarılır
münden takip edilebilecek süreçte en şaşırtıcı
sırasında, Nisan 2013 (İSMD, 2016).
(Fotoğraf: Muhsin Akgün, karar, projeyle ilgili bilirkişi raporunun sonu-
Radikal). cunda yürütmeyi durdurma kararının iptalidir Emek Bizim İnisiyatifi’nin “Kamuya ait tari-
hi bir sinema salonunu gözlerimizin önünde,
hukuku ve kamu yararını hiçe sayarak yok ediyor-
lar. Ama biz –Emek Sineması’nın gerçek sahiple-
ri– sesimizi kısmıyoruz, kısmayacağız” ifadesi kit-
lenin hisleriyle ilgili fikir vermektedir. Protesto-
lardaki asıl amaç, Emek Sineması’nın içinde
bulunduğu Melek Apartmanı’nın yatırımcı şirke-
tin savlarının geçersizliğini vurgulamak ve Emek
Sineması’nın olduğu yerde, herkesin benimsedi-
ği haliyle yaşatılmasını sağlamaktı.
58 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Bu olayı takiben, 7 Nisan 2013’te bu defa Şekil 7. Emek
binlerce kentli İstiklal Caddesi boyunca tarihi protestolarından bir
başka görünüm,
sinemanın yıkımını onaylamadıklarını göster- Nisan 2013
mek için bir arada gelirler (Şekil 6). Aralarında (Fotoğraf: Muhsin
uluslararası yönetmenlerin, sinema insanlarının Akgün, Radikal).
ve oyuncuların da yer aldığı topluluk (Şekil 7),
Yeşilçam Sokağı’na girmek istediklerinde yine
sert polis müdahalesine maruz bırakılırlar
(Letsch, 2013).
Tüm bu protestolar, hukuksal hak arama
çabaları ve TMMOB Mimarlar Odası’nın açmış
Bugün, 2009’da kapatılan ve restorasyon
olduğu davanın o tarihte halen Danıştay’da
adı altında sökülerek yeniden kullanıma açıla-
görüşülüyor oluşu, Mayıs 2013’te Emek
cak Cercle d’Orient binasının üst katlarından
Sineması’nı barındıran Melek Apartmanı’nın
birine taşınan Emek Sineması’nın hiçbir zaman
yalnızca cephesi tutulacak şekilde yıkılmasını
ait olmadığı bir bağlamda ve yepyeni bir kulla-
maalesef engelleyememiştir. Emek Sineması hep
nıcıya hizmet edeceği kesinleşmiştir (Şekil 8,
olduğu yerde ve sahip olduğu değerlerle koru-
namamıştır. Emek’in ön plana taşınan ekono- 9). Türkiye’de örneklerine çok nadir rastladığı-
mik değeri ile kentli hafızasındaki toplumsal mız katılımcı koruma anlayışına iyi bir örnek
değer arasında var olan gerilim toplumun talep yaratma fırsatı böylece kaçırılmıştır. Söz konu-
ettiği şekilde çözülememiş ve Emek, korundu- su olan, hiçbir katılıma söz tanımayan üstten
ğu iddiasıyla alışveriş odaklı bir yapının içine inme kararlar ve bunların sonucu olarak somut
taşınmaya mahkûm bırakılmıştır. Bu durum, ve somut olmayan değerlerini yitirmiş bir miras
şüphesiz 2013 yılında yoğunlaşan protestolarda öğesidir.
kentli hakkını savunan, Emek’i yerinde bulmak Emek, bir anıt değildir, bu sebeple inşa edil-
isteyen kitle ve bu satırların yazarı gibi pek çok mediği kesindir. Ama zaman içinde kendiliğin-
kentli için büyük bir düş kırıklığı olmuştur. den ortaya çıkan somut ve soyut değerleriyle
Yıkımdan iki yıl önce, Cem Erciyes’in (2011) İstanbulluların çok katmanlı geçmişlerinde ve
içten serzenişi Emek Sineması’nın korunması böylece toplumsal hafızamızda iz bırakmış,
için halk tarafından savunulan iki temel argümanı değer verilen bir kent mekânına dönüşmüştür.
kısaca özetler: “... bu kent, Emek Sineması’nı
korumak zorunda. Sadece türünün tek örneği Sonsöz
olduğu için değil, halis muhlis kamu malı olduğu Çağdaş koruma kuramı, korumanın katılımcı
için... Kapanan pek çok salonun tersine Emek, Sos- bir modele dayanması, sosyal değerin fiziksel
yal Sigortalar Kurumu’na ait. Toplumun korun- değerlere eş tutulması gerektiğine dikkat çek- Şekil 8. Emek Sineması’nın
masını istediği, mülkiyeti de kamuya ait bu sine- mektedir. içinde bulunduğu “Grand
Pera”nın Yeşilçam
mayı metrekare iştahına yem etmek kabul edilir İstanbul’un tarihi alanları, diğer çok kat-
Sokağı’ndan algılanan
bir şey değil.” manlı tarihi kentlerde olduğu gibi, güçlü bir cephesi, Haziran 2016
aidiyet duygusu yaratmaktadır. Beyoğlu - (Fotoğraf: B. S. Coşkun).
Emek Sineması’na Atfedilen Değerler
Anıtın asıl varoluş sebebi insanların ve sosyal
grupların kimliklerini sürdürmelerinde üstlen-
diği rolle ilişkilidir. Geçmişe ait herhangi bir
nesne veya yapı anma işlevi yüklenerek tasarlan-
mamış da olsa zaman içinde tarihi bir tanığa
dönüşebilir (Choay, 2001). Gündelik hayatta
kullanmaya devam ettiğimiz, geçmiş deneyimle-
ri hatırlatan pek çok şeyin, hayata anlam veren
‘unutulmuş küçük şeyler’in bir birikimi olduğu
(Deetz, 1997) fikrinden yola çıkarak, bu şeyle-
rin, tıpkı Emek Sineması ve Yeşilçam Sokağı’nda
olduğu gibi var oldukları yere karşı duyulan
bağlılık hissini ve aidiyet duygusunu pekiştirdik-
leri söylenebilir.
mimar•ist 2016/3 59
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

ğında da, benzer problemli durumların


Avrupa’nın çeşitli yerlerinde farklı biçimlerde
yönetildiğine şahit olunur. Yakın tarihli bir örnek
İngiltere Bradford’daki Odeon Sineması’dır.
Uzun süre sevilerek kullanılan, ancak sinema
salonlarının zamanla terk edilmesiyle atıl kalan
bu tarihi salon ve içinde bulunduğu yapı, farklı
paydaşların devreye sokulmasıyla yıkımdan kur-
tulmuş, yenilenerek ve bir ek alarak çok işlevli bir
kültür merkezine dönüştürülmüştür.
Maalesef Cercle d’Orient ve Emek
Sineması’nı içinde bulunduran adanın Grand
Pera alışveriş merkezi olarak sunulmasına uza-
nan sıkıntılı sürecin yönetilmesinde başka
hesapların önem kazandığına tanık olundu.
Yapının olduğu gibi, anılardaki haliyle yaşatıl-
masını savunanların sesi duymazdan gelindi.
Emek Sineması’na kıyasla daha umut verici
bir örneğe dönüşen Yedikule Bostanları’nda,
Tarihi Yedikule Bostanları Koruma Girişimi’nin
öncülüğünde toplumun farklı kesimlerinden
gelen istekler mevcut yerel yönetime iletilmiş;
yerel yönetim tarafından değerlendirilmiş ve bir
uzlaşmaya varılmıştır (Kos Medya, 2016). Bu
bağlamda Yedikule Bostanları, yakın tarihli yerel
aktivizm konusunda olumlu bir örnek olarak
kabul edilebilir. Uygulama aşamasında da olum-
lu bir sonuca evrilmesi temenni edilir.
Öte yandan, Beyoğlu’nda halkın önemsediği,
değer verdiği başka tarihi yapılar (örneğin Nar-
manlı Han) hakkında kararlar alınmakta ya da bu
yapılar pek yakında benzer süreçlere dahil edile-
cekleri öngörülmektedir. Emek Sineması’nda
Şekil 9. Yeşilçam İstiklal Caddesi - Yeşilçam Sokağı - Emek yapılan hata ve usulsüzlüklerin yinelenmemesi
Sokağı’ndan eski Sineması, değişikliklere tanıklık yapan kent
Emek Sineması tek umudumuz.
girişine bakış,
parçalarıdır. Tüm büyük kentlerde olduğu Emek Sineması sürecinde toplumun tepkisi,
Haziran 2016 gibi değişmekte, dönüşmekte ve kendine özgü aslında kente ait söz söyleme hakkına yönelik
(Fotoğraf: B. S. bir hızla yenilenmektedirler. Bu süreçte, değiş- talepler olarak değerlendirilmelidir. Bu eylem-
Coşkun). memek için değil, mevcut değişimi yönetmek ler, insanların kendilerini etkileyen kararlarda
için tavsiyeler içeren rehber belgeler yol göste- söz almak istediklerinin açık göstergeleridir.
rici olabilir.
Hâkim otoritenin de tüm yerel seslere kulak
Bugün, UNESCO tarafından hazırlanan
vermesi ve karar verme süreçlerinde katılımı teş-
Tarihi Kentsel Peyzaja İlişkin Tavsiye Kararı’na
vik etmesi beklenir. Ancak böylelikle katılımcı
ait metnin rehber kabul edildiği yerel ölçekli
ve demokratik bir yaşama kültürü ve kentli
uygulamalarda başarı sağlanan örnekler ‘en iyi
bilinci geliştirilebilir.
uygulamalar’ başlığı altında sunulmaya başlan-
Kamusal Alanlar Projesi (PPS) yürütücüsü
mıştır (UNESCO, 2016). Çok katılımlı bir
Fred Kent’in sözlerine katılmamak imkânsız
süreçle kentin gelişimini denge altında tutmaya,
(PPS, 2016): “Herkesin zevk aldığı bir yerde
o yeri yaşanabilir kılmaya odaklı bu projelerin
yaşamaya ve daha da önemlisi, herkesin zaten
kente yönelik hedeflerinin dışında halkın kentli
yaşamaktan büyük keyif aldığı bir yerin oluşu-
bilincini arttırdığı ve aidiyet duygusunu pekiş-
muna katkı vermeye hakkı vardır.”
tirdiği görülmektedir.
Büyük tablodan yine tarihi bir sinema olarak B. Selcen Coşkun, Yrd. Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü
Emek Sineması’nın koruma sürecine odaklanıldı- selcen.coskun@msgsu.edu.tr

60 mimar•ist 2016/3
DOSYA

EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ


Notlar int/t/dg4/cultureheritage/heritage/6thConfCultural
1. UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’ne kabul süreci, Heritage/Namur-Declar_en.pdf [Erişim: 18.7.2016]
Smith’in (2006) “otorize miras söylemi” olarak eleştirdiği, Çelik, Z. (1996), 19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti Değişen
uzman görüşü tarafından yönlendirilen yönetim anlayışına İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul
ideal bir örnektir. Deetz, J. (1997), In Small Things Forgotten: An Archaeology
2. 1 Temmuz 2014’te ev ya da işyerinde 10 yılı dolduran of Early American Life, Anchor Books, New York
kiracıların gerekçe göstermeden çıkarılabilmesine imkân Dinçer, İ. (2010), “Türkiye’de 1980 Sonrası Yapısal
sağlayan Borçlar Kanunu düzenlemesi yürürlüğe girmiştir. Dönüşümün Mekânsal İzlerine Bir Örnek: Yenileme
Bu kapsamda, İstiklal Caddesi üstünde yer alan Kelebek Alanları”, Mimarlık, TMMOB Mimarlar Odası Yay.,
Korse dükkânının kira bedeli mal sahibi Santa Maria Kilisesi Ankara, S. 352 (Mart-Nisan)
tarafından 3500 liradan 10 bin liraya çıkarılmıştır. Bu artışı Dinçer, İ. (2013), “Kentleri Dönüştürürken Korumayı ve
karşılayamayan dükkân sahibi Avramoğlu, dükkânı 2014’te Yenilemeyi Birlikte Düşünmek: Tarihi Kentsel Peyzaj
tahliye etmek zorunda kalmıştır. Avramoğlu, tahliye öncesi Kavramının Sunduğu Olanaklar”, International
dükkânının vitrinine astığı yazılarla yardım çağrısında Journal of Architecture and Planning, Konya, c.1, S.
bulunmuştur. Kelebek Korse dükkânı, Beyoğlu’ndaki ardı 1, s. 22-40
ardına kapanmakta olan aile işletmelerine bir örnektir. Dorsay, A. (1993), Benim Beyoğlum, Varlık yayınları, İstan-
Avramoğlu’nun büyükbabası 1920’lerde Beyoğlu Terkos bul
Pasajı’nda korse malzemeleri satmaya başlamıştır. O zaman- Dökmeci, V. ve H. Çıracı (1990), Tarihsel Gelişim Sürecin-
lar İstiklal Caddesi’nde bulunan 15-20 korse mağazasının de Beyoğlu, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu,
malzemelerini sağlamaktadır. İlya Avramoğlu, dedesinin İstanbul
1936 yılında Santa Maria Kilisesi’nin yanındaki mağazaya English Heritage (2008), Conservation Principles: Policies
taşınarak adını Kelebek Korse olarak değiştirme sebebini and guidance for the sustainable management of the
“Çünkü hanımlar korseleri giyince kendilerini kelebek kadar historic environment, Londra: English Heritage.
hafif hissediyorlardı” sözleriyle açıklar (Vardar, 2015). https://content.historicengland.org.uk/images-
3. Cercle d’Orient Bloğunun içinde bulunduğu bölge, books/publications/conser vation-principles-
Bakanlar Kurulu’nun 20.06.2006 gün ve 2006/10172 sustainable-management-historic-environment/con-
sayılı karan ile Yenileme Alanı olarak belirlenmiştir (Türker, servationprinciplespoliciesguidanceapr08web.pdf/
2010). [Erişim: 25.7.2016]
4. Sinemaseverlerin her yıl ilkbaharda Emek Sineması’nda Enlil, S. Z. (1994), Continuity and Change: in İstanbul’s
satılan film festivali biletlerini almak için saatlerce Yeşilçam 19th Century Neighborhoods: From Traditional
Sokağı’nda uzun kuyruklarda beklediği zamanlar hatıralar- House to Apartment House, yayımlanmamış doktora
da yerini almıştır. tezi, University of Washington
5. 2005 yılında İstanbul Film Festivali sponsoru olan Erciyes, C. (2010), “Emek’in ‘E’si”, Radikal, 21.4.2010,
Akbank, o sene Emek Sineması’nı konu alan bir reklam http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cem-erciyes/
filmi yapmış ve filmde kapıda bilet kesenden, yer gösterene emekin-esi-992621/ [Erişim: 18.7.2016]
ve makinistine sinemanın simaları bilinen emektarlarını Erciyes, C. (2011), “Bilirkişi Raporu Bile Emek’i Kurtara-
konu etmiştir. madı”, Radikal, 16.12.2011, http://www.radikal.
6. Emek Sineması’nın kültür ve alışveriş merkezi işlevi alaca com.tr/yazarlar/cem-erciyes/bilirkisi-raporu-bile-
Cercle d’Orient bloğunun üst katına taşınmasını öneren ve emeki-kurtaramadi-1072644/ [Erişim: 18.7.2016]
bunun kamu yararına olduğunu ileri süren proje teklifiyle Evren, B. (1994), “Emek Sineması”, Dünden Bugüne
ilişkili avan projeler, İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul, c. 3, s. 156
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından, Fırat, B. (2011), “‘Ve Madem ki Sokaklar Kimsenin Değil’:
09.10.2009 Tarih ve 973 sayılı kararıyla prensipte uygun Talan, Dolandırıcılık ve Hırsızlığa Karşı Kentsel Müşte-
bulunmuştur (Türker, 2010). rekler Yaratmak”, Eğitim Bilim Toplum, Eğitim-Sen,
Ankara, c. 9, S. 36, s. 96-116
Kaynaklar Günay, Z. (2013), “Renewal Agenda in Istanbul: Urbanisa-
Akın, N. (1998), 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Galata ve tion vs. Urbicide”, International Journal of Architectu-
Pera, Literatür Yayınları, İstanbul re and Planning, c. 3, S. 1, s. 95-108
Amicis, E. de (1981), İstanbul, 1874, 2 Cilt, Kültür Bakan- Harrison, R. (2013), Heritage: Critical Approaches, Rout-
lığı Yay., Ankara ledge, New York
Avustralya ICOMOS (1988), Burra Tüzüğü, ICOMOS, Hewison, R. (1987), The Heritage Industry: Britain in a
Canberra Climate of Decline, Methuen Publishing
Belge, M. (1993), İstanbul Gezi Rehberi, Tarih Vakfı Yurt ICOMOS (1987), The Washington Charter: Charter on
Yayınları, İstanbul the Conservation of Historic Towns and Urban Areas,
Cezar, M., (1991), 19. Yüzyıl Beyoğlu’su, Akbank Yayınları, http://www.icomos.org/charters/towns_e.pdf [Eri-
İstanbul şim: 18.7.2016]
Choay, F. (2001), The Invention of Historic Monument, ICOMOS (2011), The Valletta Principles for the Safeguar-
Cambridge University Press, Cambridge ding and Management of Historic Cities, Towns and
Clark, K. (2006), “From Signiicance to Sustainability”, Urban Areas
Kate Clark (ed.), Capturing the Public Value of Heritage, ICOMOS (2014), Floransa Bildirgesi: İnsani Değer Olarak
English Heritage, s. 59 Miras ve Peyzaj, http://www.icomos.org/Paris2011/
Coşkun, B. S. (2015), “Constructive Conservation: A British GA2011_CIVVIH_text_EN_FR_final_20120110.pdf
Approach to Conservation”, Reuso 2105-III Congreso h t t p : / / w w w. i c o m o s . o r g . t r / D o s y a l a r / I C O -
Internacional sobre Documentación, Conservación, y MOSTR_0480958001459594024.pdf [Erişim:
Reutilización del Patrimonio Arquitectónico Proceedings, 18.7.2016]
22-24 Ekim 2015, s. 1144-1151, Valencia ICOMOS Türkiye (2013), http://www.icomos.org.tr/
Council of Europe (CoE) (2005), Framework Convention Dosyalar/ICOMOSTR_0623153001387886624.pdf
on the Value of Cultural Heritage for Society: state of [Erişim: 18.7.2016]
signification and accession/ratification, 26 Şubat 2009, İSMD (İstanbul Serbest Mimarlar Derneği) (2016),
http://www.unesco.org.tr/dokumanlar/somutkultu- Megaprojeler İstanbul-Emek Sineması, http://megap-
relmiras/Peyzaj%20Tavsiye%20Karar%C4%B1.pdf r ojeleristanbul.com/#emek-sinemasi [Erişim:
[Erişim: 18.7.2016] 18.7.2016]
Council of Europe (CoE) (2015), Namur Bildirgesi, 23-24 Kerr, J. (1982), Conservation Plan, National Trust of Aust-
Nisan, 2015, Council of Europe, https://www.coe. ralia, Avustralya

mimar•ist 2016/3 61
DOSYA
EMEK SİNEMASI, CERCLE D’ORIENT VE BİR BEYOĞLU HİKÂYESİ

Kos Medya (2016), “Yedikule Bostanları İçin İBB Söz aker, 19–22 Şubat 2008, Canberra: http://www.amw.
V e r d i ! ” , h t t p : / / w w w. k u z e y o r m a n l a r i . org.au/mow2008/mow/speakerPapers/LoganPaper.
org/2016/02/20/yedikule-bostanlari-yerinde- pdf [Erişim: 18.7.2016]
kalacak/ [Erişim: 18.7.2016] Markevi ien , J. (2011), “Protection of Human Rights To
Kösebay Erkan, Y. (2014), “Monitoring Historic Areas of the City and Preservation of Historic Urban Landsca-
Istanbul: Potentials for Historic Urban Landscape App- pes: Ways to Coherence”, Town Planning and Architec-
roach”, Architecture & Science, c. 1, S. 3, s. 4-14, Infi- ture, c. 35, S. 4, s. 301-309
niti Heritage: Bosna Hersek Müller-Wiener, W. (2001), İstanbul’un Tarihsel Topograf-
Kuban, D. (1970), “İstanbul’un Tarihi Yapısı”, Mimarlık, yası, Yapı Kredi Yayınları: İstanbul
S. 5, s. 26-48 Pendlebury, J. (2009), Conservation in the Age of Consen-
Labadi, S. (2007), “Representations of the Nation and Cul- sus, Routledge: New York
tural Diversity in Discourses on World Heritage”, Jour- PPS (2016), Equitable Placemaking: Not the End, but the
nal of Social Archaeology, c.7, S. 2, s. 147-170 Means, http://www.pps.org/reference/equity-
Letsch, C. (2013), “Turkey’s Historic Emek Theatre placemaking-gentrification/ [Erişim: 18.7.2016]
Facing Final Curtain”, The Guardian, 15 Nisan, Qureshi, İ. (2012), “Why does Bradford care so much
http://www.theguardian.com/world/2013/apr/15/ about a derelict cinema?”, The Guardian, 21 Eylül,
turkey-historic-emek-theatre-finalcurtain [Erişim: h t t p s : / / w w w. t h e g u a r d i a n . c o m / u k / t h e -
18.7.2016] northerner/2012/sep/21/bradford-georgegalloway
Letsch, C. (2015), “Corset Shop Closure Shows Istanbul is [Erişim: 18.7.2016]
Losing its Rich Fabric of Traders”, The Guardian, 28 Rodwell, D. (2007), Conservation and Sustainability in
Aralık https://www.theguardian.com/world/2015/ Historic Cities, Blackwell: London
dec/28/corset-shop-closure-istanbul-losing-rich- Smith, L. (2006), Uses of Heritage, London: Routledge
fabric-traders [Erişim: 18.7.2016]. Türker, Y. (2010), “Emek’i Yıkıyorlar!”, Radikal, 5 Nisan
Logan, W. S. (2008), “UNESCO, Cultural Diversity, Cul- 2010, http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=
tural Heritage and Human Rights”, 3rd International radikalyazaryazisi&articleid=989622&yazar=yildirim
UNESCO Memory of the World Conference Keynote Spe- [Erişim: 18.7.2016]
UNESCO (2011), Recommendation on the Historic
Urban Landscape. http://portal.unesco.org/en/ev.
The Power of Community Values in Safeguarding the Urban php-URL_ID=48857&URL_DO=DO_
Heritage: The Emek Cinema in Istanbul as a Missed TOPIC&URL_SECTION=201.html [Erişim:
Opportunity 18.7.2016]
UNESCO (2016), The HUL Guidebook, Managing Herita-
The Emek Cinema is a much-loved, Grade I listed movie theatre dating ge in Dynamic and Constantly Changing Urban Envi-
back to 1924. It is a case that represents the existing tension between ronments, Avusturya
the economical value of heritage that’s being promoted by the authorities Van Oers, R. (2007), “Toward New International Guideli-
nes for the Conservation of Historic Urban Landsca-
and community values attached to the place by the people of the city.
pes”, City & Time, c. 3, S. 3, s. 43–51
The locals from different backgrounds all have memories of Emek Vardar, N. (2015), “Kelebek Korse’nin ‘Rayici’ Ne Kadar?”,
Cinema and expressed their displeasure for the demolishment of the Bianet, 13 Şubat 2015, http://bianet.org/bianet/
cinema. Despite the continous protests during 2013 against the toplum/162260-kelebek-korse-nin-rayici-ne-kadar
[Erişim: 18.7.2016]
restoration decisions, the cinema was finally dismantled and carried to Walsh, K. (1992), The Representation of the Past: Museums
be rebuilt as a cinema, into the next-door building, while the building and Heritage in the Post-Modern World, Routledge,
that used to house the cinema was totally demolished to make way for a London and New York
URL 1: http://www.mucadelebirligi.com/index.php/
shopping and entertainment complex. It is a misfortune that the process haberler/guencel/4828-elveda-grand-rue-de-pera.
finally led to a loss in the urban identity of Istanbul through insufficient html
planning strategies. Such careless use of heritage for touristic and URL 2: https://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Emek_
(Melek)_Sinemas%C4%B1_film_tan%C4
commercial purposes carry the potential of creating a new environment,
%B1t%C4%B1m%C4%B1_ilan%C4%B1.jpg )
which will eventually be too difficult to embrace for the citizens. URL 3: http://gokhanakcura.blogspot.com.tr/2010/04/
After Burra Charter (1988), heritage protection gained a new dimension. emek-sinemasinda-son-perde.html
Historic environment is no longer regarded as a constraint against
development, but an opportunity. Since 2000s, social values have
started to be actively in use in the determination of significance of
cultural heritage. With the emergence of Cultural Heritage Management
in theory and in practice, it has been widely accepted, that cultural
heritage needs to be managed and if managed with a thorough
understanding of their significance, the outcome generates the social
profile, as well as uprising the quality of the built environment. As what
has also been identified in UNESCO’s Recommendation on HUL, there is
today a need to better integrate and frame urban heritage conservation
strategies by considering the social, cultural and economic values of the
place.
This article briefly introduces the recent theory for the safeguarding of
urban heritage with complex problems. It will then focus on the case of
Emek Cinema in Beyoglu; examine its potentials with different values
attached by people and will highlight the chances that have been missed,
but could have helped maintain the existing urban identity.

62 mimar•ist 2016/3
SÖYLEŞİ

Cengiz Bektaş: “Benim Geleneği


Sürdürebilmem İçin, Önce Çağdaş
Olması Lazım”
Söyleşi: Nezih Aysel

N ezih Aysel: Ulusal Mimar Sinan Ödülü


vesilesiyle mimarlık alanında ödülü,
ödülleri nasıl değerlendirdiğinizi öğrenmek
isterim. Elbette Sinan Ödülü tek bir projeye
ya da yapıya verilen bir ödül değil, bir mima-
rın yaşam boyu yaptıklarına, mesleki ve etik
duruşuna, söylemine bakılarak verilen bir
ödül. Bu bağlamda isterseniz söyleşiye ödülü
nasıl değerlendirdiğinizle başlayalım.
Cengiz Bektaş: Bu ödül verilmeye başlandı-
ğında, yapı dalında ilk ödül alan kişi olarak çok
sevindim. Ödüller, eğer seçiciler kurulu ilkeli
bakabilirlerse çok yararlı olurlar. Çünkü ödüller
yalnızca uygulayıcılar arasında bir yarışma gibi
değil mimarın kendiyle de yarışmasını yansıtı-
yorlar. Başlangıçta bir-iki ödülde böyle değer-
lendirildi, ama sonra, yani olayın söylediğiniz
yönüne özen gösterilmez oldu.
Bu bilinen yarışmalarda da böyleydi. Ben
bilinen yarışmalarda değil de ben böyle bakıyo-
rum gibi bir yukarıdan bakmak anlamında değil. Cengiz Bektaş.
Yarışmalarda da hiç seçici kurula bakmam, bak- Deni z li’de ya p ı ya p m a k l a , ör neğ in
madım. 5,5 yıl içinde 25-26 ödül aldım. Bunla-
Ankara’da yapı yapmak arasında bir ayrım var.
rın içinden uyguladıklarım oldu. ‘Ben bunu
Denizli’de hâlâ doğru dürüst beton dökülmü-
yaparsam nasıl yaparım’ diye çalıştım yarışmaya.
yor. 50 yıl sonra orada yeniden bir yapı olayına
Eğer seçici kurul benimle eş düşüncedeyse beni
giriştiğimde, gerçekten şaşırdım. Demirler
seçer ve ben kendi yapımı yaparım. Bizden
ortalıkta, çekül bozukluğu var, adam bir alü-
önceki kuşakta o eleştirdiğim tutumla davra-
minyum panel geçiriyor, yapı düzelmiş gibi
nanlar oldu. Seçici kurulun seçtiği yapıyı yapı-
görülüyor.
yorsunuz böylece, kendi yapınızı yapmıyorsu-
Birtakım insanlar etkilendiler yapılarımdan,
nuz. Oysa mimar, kendi ilkeleri ile tasarladığını
beyaz yapmaya başlayanlar oldu örneğin. Niye
yapmalı. Büyük ödüle de böyle bakıyorum.
Ben baştan beri kendi yolumu belirlemeye çalış- beyaz yaptığını da bilmiyor. Sanıyor ki o bir
tım. Yurda döndüğümde herkes ‘neyi referans alı- estetik seçim. Güneşin olduğu yerde ben beyaz
yorsun, ne yapıyorsun?’ gibilerden öyle bir Batı ile radyoaktif ışınları def edeceğim; kısacası doğ-
etkisindeydiler. Oysa ben Ankara’yı seçeyim mer- rudan doğruya mantık. Sizden sonra moda olu-
kezde, buradan Hattuşaş’a, Kayseri’ye, Konya’ya yor, herkes başlıyor beyaz ve kahverengi üzerine
kolaylıkla gidebileyim. Oraları bilmiyor değildim, çeşitlemeler yapmaya.
ama daha az biliyordum Batıya göre. O tutum için- Bir de kendimle yarışmak dedim. Örneğin
de kendime bir yol belirlemeye çalıştım. Belirlerken bir ayrıntı çözümlüyorsunuz. Uygulamacıya
eksikliğimin ne olduğunu kendim yakaladım. O da ‘Bunu yapar mısınız?’ diye soruyorsunuz: ‘Yapa-
şu: ‘Kitaptan öğrenmekle dokunmak arasındaki rız’ diyor. Bunun ederi ne olur? Bakıyorsunuz
ayrım…’ Kültürde de var bu ayrım. Sanal kültür ki piyasa standartlarıyla aynı. Hadi bunu yapa-
var, gerçek kültür var. Sanal kültürde kitaptan öğre- lım… Onunla uğraşamayız, “kalıp değiştiremi-
niyorsunuz, fotoğraftan öğreniyorsunuz. yoruz” diyorlar. Kısacası ilerleyemiyorsunuz.
mimar•ist 2016/3 63
SÖYLEŞİ

Japonya Dr. Umezu Evi,


maket.

ğım. Taşçı ustası taşı yontarken ben karşısında


oturuyorum. Öğleyin birlikte yiyoruz, durma-
dan konuşuyoruz. Niye, şimdi şunu şöyle tut-
tun, niye burada bilmem ne yaptın? Bu diyelim
ki bu konuşmamızın yüzde onu. Onun dışında
insanca konuşuyoruz. Daha önce yaptığın pen-
cere daha iyi değil miydi? Niye şimdi Washing-
ton penceresi yapıyorsun? ‘Şimdi bu moda’
diyor. Peki, sen ustandan bunu mu gördün?
Bana diyor ki, ‘İyi de, mal sahibi bunu istiyor.’
Bir anlamda bu insanın kendi enerjisini Onun için demişimdir, ‘kültürlü bir avukat,
de, heyecanını da içten içe tüketen bir şey kültürsüz bir mimardan daha iyi bina yapar’.
olmalı değil mi? Sedad Bey İstanbul Üniversitesini yaparken ben
Elbette, örneğin aşağı yukarı Münih’ten İstanbul Lisesine gidiyorum, Laleli’de oturuyor-
döndükten on yıl sonra filan, hem ustam hem dum. Her gün şantiyenin içinden geçiyordum.
hocam Angerer Türkiye’ye geldi ve ‘Sen kendi- Bir koltuğu yedi kere değiştirdiğine tanık oldum.
ni açmana, sergilemene uygun bir ortamda Demek ki yalnızca kâğıt üzerinde olmuyormuş.
olmalısın. Münih’e gel, yarı yarıya bir büro aça- Ayrıntımızın (detayımızın) yanlış olduğunu
yım sana’ dedi. ‘Ne olursa olsun deneyeyim’ yaşamış olmamız gerek. O zaman onu değiştiri-
dedim. Yol param bile yoktu, borç alıp gittim, riz. Eğer yanlış bir şey yoksa niye değiştireyim?
15 gün kaldım. 15 gün sonra, Angerer ile Bunlar ustayla senli benli olduğunuz zaman
buluştuğumuzda ‘Sen hiç’ dedim, ‘mutlu bir konuşuluyor. Mudurnu’da karşılaştığım ustaya,
göçmen tanıdın mı yaşamında?’ ‘Biliyordum niye bunu böyle yapıyorsun dediğimde, beş-on
böyle düşüneceğini’ dedi. Döndüm geldim. soru sonra ancak onun ağzından sözü alabiliyo-
Ödül töreninde söylediğiniz bir cümle rum: ‘Şimdi gayri bu moda!’
var. Benim de çok önemsediğim bir konu; Japon bir doktor benden ev istediğinde.
“Ben Anadolu’dan başka bir yerden herhan- Oturdum altı ay Japon kültürünü okudum.
gi bir şey almaya kalkışmadım ve gerçekten Bozkurt Güvenç’in kitabını… Bir de Amerikalı
ondan daha yeterli esinlenmeyi, yeterli dersi bir antropologun… Ona göre çalıştım, 1/20
aldığımıza inanmıyorum. Bundan sonraki maket yapıp parçalayıp götürdüm. Orada yeni-
yaşamımda da bu böyle sürecek.” Bir de den birleştirdim. Yapılacak arsanın üzerine koy-
sizin Anadolu’nun birçok yerleşimiyle ilgili dum. Üç gün her sabah 6.00’da kalkıyordu,
yerel mimarlığı ve kültürü inceleyen, belge- 9.00’a kadar bağdaş kurup oturarak onu seyre-
leyen çalışmalarınız yayınlarınız da var. Az diyordu. Sonra dedi ki, ‘Ben bu evi böyle istiyo-
önce ‘mimarlığa yerinde dokunmaktan’ bah- rum. Kimi şeyleri nasıl bildiniz?’ Dedim ki, ‘altı
settiniz. Bu bağlamda sizin mimarlığınızı aydır senin kültürünü okuyorum.’ ‘Ben’ dedi,
besleyen Anadolu üzerine düşüncelerinizi ‘tatami istemiyorum.’ ‘Bizim geleneğimiz, ama
biraz daha detaylı öğrenebilir miyiz? ben doktorum’ dedi. ‘Burası 130 kilometre
Türkiye’ye dönüşümde Ankara’yı seçmemin Tokyo’dan aşağıda, çok nemli, iş giysilerim
nedeni bu. Ege’yi sözüm ona bildiğimi sanıyo- bohçalar içinde duruyor’ dedi. Bir tane bohçayı
rum. Oysa öyle değil, eksikleriniz oluyor. Yal- açtık, nemli. Yatak yorganı havalandırmadan
nızca yapım yöntemi değil öğrenmeye çalıştı- içeri bile almıyorlar. ‘Şimdi ben de böyle mi
64 mimar•ist 2016/3
SÖYLEŞİ

yapayım? Ben askı istiyorum. Çünkü havalan-


dırmalıyım her şeyi...’ Benim de tasarımımda
havalandırma üzerineydi. Dört tane baca yap-
mıştım. Geleneğin gelenek olduğu için öyle
yapılması çok saçma. Eğer bugün de savunabili-
yorsan olabilir.
Ben bugünkü insana göre çalışıyorum.
Çünkü geçmiş ya da gelecek için, o adamı har-
camaya hakkım yok benim. Bu söylediğimi, baş-
langıçta hiç, anlamadılar. Gelenek bir çizgiyse, o
çizginin bugününde durmalıyım.
Benim geleneği sürdürebilmem için, önce
çağdaş olmam gerek… Ben onun saçağını bilmem
nesini kopya ederek işimi yapamam. Süha benim
için öyle yazmıştı: ‘Geleneği, eskil (antik) çağı iyi
Datça Kantogan Evi
bilir. Yapılarında hiçbir şeyin izi görünmez. Ora-
(SALT Araştırma,
dan herhangi bir biçimsel kopya yapmamıştır.’ Cengiz Bektaş Arşivi).
Ev galiba mimarlığın en zor konusu,
çünkü kullanıcının kendine ait taşımak istedi-
ği anıları, izleri var. Bir söyleşinizde, o evde
yaşayacak insanları çok iyi tanıdıktan sonra
bunun olabileceğini söylemişsiniz.
Elden geldiğince az ev yaptım. Her isteyene
ev yapmadım. Birisi geldiğinde ben o insana
seve isteye ev yapabilir miyim? Severek yaptığım
bir ev Denizli’deki Esat Sivri Evidir. Esat üç
yaşından beri arkadaşım ve gerçekten benden
daha iyi bilir Denizli ağzını, insanlarını da.
Örneğin Datça’daki evin sahibi bir gece yarı-
sı geldi. İlginç bir adamdı. Dedim ki, ‘Ben size
geleceğim ne zaman uygunsanız.’ ‘Bu akşam
gelin’ dedi, gittim. Baktım orada yerde bir sürü
ahşap… Bir kök bulmuş getirmiş onunla oyna-
mış. Gerçekten eğitim almış bir heykeltıraş
gibi… ‘Ben’ dedim, ‘yapacağım sizin evinizi,
ama siz benim dediğimi yapabilecek misiniz?
Örneğin diyeceğim ki, bu kalıbı şu adam yapa-
cak. Bilmem neyi bu yapacak…’ ‘Tamam’ dedi.
Bugün bile Datça’da en çok sevilen ev. Bunu, neğinden izler var. O da bu bağlamda değer-
inanın, bir ay aralıklarla filan hep duyuyorum. lendirilebilir mi?
Şöyle bir şey yaptım (çizerek anlatıyor) burası Elbette… Sümer, Münih’te tıp okudu, ben
kapalı mekân, burası açık; yukarıda tersine daha mimarlık okudum. Okulunu bitirdiğinde
doğrusu çaprazına burası açık, burası kapalı,
Münih’te, Amerikan konsolosluğuna gitti İngi-
aşağıda da aynı şey ve merdiven burada birbiri-
lizce verdi eş sınavları. Ben kapıda bekledim,
ne bağlıyor.
kazandı geldi. Yıllar sonra Amerika’dan bana
Ama bir marangoz vardı, çakıyla benim çıta-
mektup yazdı. ‘Ben ev yaptıracağım, senin yap-
larımı filan düzeltiyordu. Coşkuyla çalıştık.
manı istiyorum.’ Biraz ötende F. L. Wright’ın
Yapılalı herhalde 40 yılı geçti.
Bunun dışında, örneğin ağabeyim istedi. işliği çalışıyor, bilmem şu var, bilmem bu var…
Ağabeyimin söylediği söz ‘Cengiz burada ken- ‘Hayır’ dedi, ‘ben ancak sana anlatabilirim der-
dimi ben Denizli’de duyumsuyorum.’ Gerçek- dimi.’ Gittim, anladım gerçekten. Wagner’i çok
ten buydu istediği. sever ve benim diyelim ki mimarlık kitaplarımca
Amerika’da yaptığınız Sümer Pek Evi değerli kitapları vardır mimarlık üzerine… Bir
var. Oradaki evde de kullanıcının kendi gele- saydam gösterisi yapsa mimar sanırsınız. Öyle
mimar•ist 2016/3 65
SÖYLEŞİ

küveti çizdim. Bütün hepsi onu istediler, ama


yaptıramadım o günlerde İstanbul’da.
Mermerden yapılıyor değil mi bunlar?
Hayır, hepsi değil… Denizli’de arkadaşıma
yaptığım evde mermerden. Sonradan gerek
seramik, gerek PVC yapabiliriz, dediler. Ama
sayı 30 tane, 40 tane olunca yapılmadı. 200
tane de yapamadılar, çünkü kalıp parası için yet-
mez bu sayı.
Kendinize de birkaç kez ev yapmışsınız.
Muğla’daki taş, her şeyi taş. Tümüyle ağısız
gereçle… Taş, ahşap… Kimse öyle bakmıyor
ama onlara. Boya bile yok… Yalnız mutfak ile
banyoda beyaz eşya var. Onun dışında içeride
de sıva yok, tamamen taş. Ustayla başladığımız-
ABD Sümer Pek Evi da günlüğü 45 lira idi, 75 liraya kadar çıktı...
(SALT Araştırma, Taş duvar örmeyi bilen yoktu. İki ay dolaştım.
Cengiz Bektaş Arşivi).. Eski ustalarımı bulmaya çalıştım. Bir tanesi yaşı-
yordu… O da ‘yapamayacağım’ dedi. ‘Yahu, iki
kat vereyim, sen hiçbir şey yapma, gözle yalnız.’
‘Cengiz Bey ben seni biliyorum, senin titizliğin-
le yapacak adam kalmadı. Sana yalan söyleye-
mem’ dedi.
Sedad Beyin yaptığı evleri bir düşünün; her
türlü adama... Benim başkasına yaptığım diye-
bileceğim, gerçekten beşi geçmez. Kendime
yaptığım evler de, biraz önce söyledim, taş ev
bir buçuk katta 39 metrekare, Güre’de 52 met-
rekare... Kuzguncuk’ta onarıp oturduğum ev
tabanda 26 metrekare… Ama bebek olunca
değişmek zorunda kaldı. Şimdi şu içinde bulun-
duğumuz ev yaklaşık 70 metrekare… Bir çatı
katı var. Bir de yer katıyla iki yatak katı... Bu
bana bir şey öğretti, bizim yaşama biçimimizle
burada bir yakınlık var ve Çengelköy’de Çanak-
kale Seramik çalışanlarına yaptığım evler, bu ilke
üzerinden gelişti.
Sonradan bir mimar, orada oturanlarla söy-
leşi yapmış. Başlangıçta ev sahipleri bir yatırım
olarak düşünüyorlardı evlerini… Ancak yüzde
de bir kültürü vardır. Küçücük bir köşeye sıkış- 30’u bu evlerde oturuyordu. O söyleşi yapıldı-
mış kalmış. ‘Bak’ dedi, ‘ben buyum şimdi bura- ğında 80’i kendileri oturuyormuş...
da, evrenim bu denli daraldı, sen bana yardım Şimdi bir şey daha var, çok önemli. Bana
edebilirsin.’ Bir ay kaldık orada. Özet: Böyle bir Edirne Binevler ölçeğinde bir tasarım işi geldi-
iş aldığımda, en azından bir hafta on gün onlar- ğinde, ben arkadaşlarımı çağırdım. Ruşen Keleş,
la birlikte kalıyorum. Onun yaşama alışkanlıkla- Cevat Geray, Tevfik Çavdar, Zafer Başak… Bir
rını bir bölü bir öğreniyorum. yuvarlak masanın çevresinde oturduk. 90 bin
Bana yıllar sonra ‘Senin yüzünden şimdi bu lira tüm tasarım karşılığı idi. Biz de 9 uzmanız.
evden kopamıyorum’ dedi. 10’ar bin lira düşer her birimize. Ben bir kişiye
Örneğin Denizli’de bir arkadaşıma bir ev ev yapmayı biliyorum, 5 kişiye de yapabilirim,
yaptım. Ayakkabıyla girmiyorlar insanlar eve. 10 kişiye derseniz zorlanırım, hadi onu da yapa-
Yıkanma yerinde kurnası da var. Kısacası hem bilirim, ama 50 kişiye ev yapmayı bilmiyorum.
alaturka hem alafranga yıkanabilirsiniz. Onun için şimdi ben size soruyorum. Ben bu işi
Edirne’de yaptığım yerleşimde kurnalı oturma nasıl yapabilirim? Yol haritası ne olmalı?
66 mimar•ist 2016/3
SÖYLEŞİ

Afrodisyas Müzesi.

Cevat Geray yıllar sonra dedi ki, ‘Adam geldi bunu bir tür yöresel bilgelik bağlamında
bize, ben 500 kişiye ev yapmayı bilmiyorum, aştığınızı söylüyor.
nasıl yapacağız?’ dedi. ‘Biz de bilmiyoruz. Bunu Kendiniz de ölçümleyemezsiniz. Son yaptı-
yapabilmek için, bir sormaca yapmalıyız.’ Peki, ğım, belki ekim ayında açılacak otistik çocuklar
soruları kim soracak? Soruları hadi biz oturduk için bir okul var. İnanın ben böyle bir şey çiz-
saptadık dokuzumuz… meyi düşünemezdim. Çıplak gaz betonu sıvasız
Hep birlikte Edirne’ye gittik, yüksekokul- kullanarak yaptım… Bir mimar hanım grubu
lardan öğrenciler seçtik. Sormaca nasıl yapılır geldiler, Denizliliydi hepsi. Orta yaşlı bir hanım
öğrettik. Rahmetli Tevfik Çavdar sayılama dedi ki ‘Cengiz Bey, ben burada kendimi
uzmanıdır. Sosyal planlamanın da başındaydı. Çaybaşı’nda hissediyorum.’ Çaybaşı bizim
Çocuklara dili öğrettik önce. Adam dedi ki, mahallemiz… Ben şaşırdım, yani gerçekten öyle
‘Seferberlikte yaptıydık biz bu evi.’ Şimdi bir çabam olmadı, ama nasıl oluyor? Yani insan
buradaki “seferberlik” sözü Kurtuluş Savaşını bazen kendisi de açmazda kalıyor.
mı anlatıyor, Birinci Dünya Savaşını mı anlatı- Doğan Hocanın “yöresel bilgelik” dedi-
yor? ği, gözlem ve birikim sanırım, bir insanın
Onun için sormaca yapacak olan insanları yaşamı boyunca küfesini doldurmasıyla ala-
yetiştirdik. Hacettepe’de o günkü ilkel bilgisa- kalı bir konu, o anda bulunabilecek bir şey
yarda onlar işlendi. Tarım toplumu kendini değil…
endüstri toplumu diye biliyor. Mutfakta örne- Ninem bana Yunus’u öğretti. Yunus diyordu
ğin ne yapıyorsunuz? Reçel yapıyor musunuz? ki, çeşmenin altına tutmazsan testiyi ‘bin yıl orda
Tarhana yapıyor musunuz? Bilmem ne yapıyor dursa da kendi dolası değil’. Prof. Angerer’in
musunuz? Bunların hepsi gerçekten çok ilginç söylediği söz de bu, kendini açımlama yetene-
sonuçlar verdi. Örneğin diyoruz ki, banyoda ği… Onu açık tutmaya çalışmak gerek...
küvet istiyor musunuz? % 93’ü evet diyor. Üç Yine Doğan Hoca, ‘Dışarıdan bakıldığın-
sayfa sonra ‘Sıcak su istiyor musunuz?’sorusuna da gösterişsiz olmasına rağmen, fakat hepsi
%3 evet diyor. Kovayı koyuyor, oradan döküne- yerine oturuyor, hem de dikkat çekebiliyor
rek yıkanıyor... Ama ayrıca ihtiyacı var küvete. ve çevresiyle de uyum içerisinde, kullanıcısı-
Çünkü yaşlandığı zaman sıcak su banyosu diyor nı da memnun eden yapılar’ olarak tanımlı-
doktor, evde sıcak su banyosu yapacak başka şey yor, o ‘bilgelik’ dediği, zaman içerisinde olu-
yok. Kısacası, bu anketten sonra doğru dürüst şan birikimin sonucu olmalı bu.
bir şey yapabildik. Harput’a giderken Malatya’yla Kayseri arasın-
Mimarinizde bazı ilkeler var, bunu akılcı- da bir köyde durduk. Ev öyle güzel ki, kerpiç-
lık olarak yorumluyor Doğan (Kuban) Hoca ten… Çok yalın… Sordum, niye bunu böyle
bir yazısında ve mesela bu tutarlılık ve akılcı- yaptın? Yapan da bir öğretmen. ‘Yer bunu verdi’
lığın genellikle kuru, katı bir mimarlığa dedi. ‘Yer bunu verdi’ sözünü yıllardır unutma-
götürmesine rağmen, sizin yapılarınızda dım.
mimar•ist 2016/3 67
SÖYLEŞİ

Bir konudaki düşüncenizi merak ediyo-


rum. Mimarlık bürolarının büyüklükleri
konusunda ne düşünüyorsunuz. Çünkü
mimarlık mesleğinin biraz bireysel bir yanı
da var…
Kikutake diye bir Japon mimar var, onun bir
makalesini okudum. Diyor ki ‘180 kişi bürom…
Ben mutsuzum, çünkü mimarlık yapmıyorum,
menajerlik yapıyorum. Uzun süre düşündükten
sonra dedim ki bir gün, ‘Arkadaşlar, ben üç
mimara iş verebiliyorum. Bu üç mimar da üç
teknikere iş verebiliyor ya da üç mimara diyelim
yine. Bir sekreter, bir de büro işlerine yardım
eden… Burası 9-12-13-14-15, budur diyor ide-
ali. Şimdi hepinize iş bulacağım. Sizlerden özür
diliyorum. Neden? Çünkü ben mimarlık yapmı-
yorum, menajerlik yapıyorum.’
Bu ölçüde ben en çok 6 kişiyle çalıştım. Yal-
nız bir Karaada projesi, 260 küsur paftaydı ve
yani tek başıma yürütmeme imkân yoktu. Bir
tekne tuttum onun içinde yaşadık 10 gün ve her
Türk Dil Kurumu. Ya da görmezden gelmek ya da inatlaş-
gün adadaydık. Kimse yok adada ve fazla bilin-
mak mı, yoksa uyum sağlamak mı derseniz,
meyen şeyleri de bulduk. Bir de Ankara’da
siz önceki deneyimlerden faydalanarak,
Kızılay’la Tandoğan arasında 2,5 kilometrelik
oraya bakarak uyum sağlamayı tercih ediyor-
bir yolun kentsel tasarımını istediler. Orada da
sunuz.
20 kişiyi buldu sayımız.
En azından saygılı olmaya çalışıyorum. Ger- 100 kişilik büroda mimarlık yapılamaz, ola-
çekten doğayla savaşmak yerine, doğayla uyuş- nak dışı... Ancak kes yapıştır yaparsınız… Bu siz
mak… Senin için olmasa bile, kullanıcı için çok değilsiniz… O yüzden yapılan iş, mimarlık
önemli duruma gelebilir. olmuyor.
Bodrum kitabınızdan biliyorum, evin yeri- Tutarlı bir mimarlığı sürdürebilmek için
nin düzeltilmesi sırasında çıkan taşı da o evin biraz seçici olmak gibi bir tavır gerekiyor
bedeninde kullanıyor. Taş, yere ait. İnsan da mu? Siz bazı projeleri alırken, mesela konut-
doğayla mücadeleyi sınırlandırdığı için, kendi larda dediniz ‘Ben bu aileye ya da bu insana
gücünün ötesinde bir çabaya girişmiyor. ev yapabilir miyim ona bakarım, sonra yapa-
Antalya’daki Ağa Han ödülü alan Olbia’yı rım’, diğer işlerde de buna benzer tutumu-
anlatırken bir mimar sordu, ‘Ağa Han taştan nuz var mı? Yani yer konusunda, yapının
hoşlanıyor diye mi taş yaptınız binayı?’, yani sırf programı, içeriği konusunda.
ödül için mi? Dedim ki ‘…şurası zemin, burası Çok şeyi değiştirtebildim. Mesela şu anda
traverten… Bunu kazacağım, temeller için. Muğla’da bölge müzesi yapıyorum. Avan proje-
Buradan çıkan taşı ne yapayım? Ben bu taşlarla si onaylandı. Dedim ki belediye başkanına, ‘Ben
bütün duvarlarımı ördüm.’ bunu İstanbul’dan yapamam. Benim Muğla’da
Şimdi bunun gibi, yani bakmak görmek... evim var, haftanın yarısını burada geçirebilirim.
Doğaya Uyumlu Mimarlık kitabımda örnekler Onun için beni danışman olarak alın, burada bir
verdim. Denizli evini incelediğimde gördükle- büro kuralım.’ Her şey benim denetimimde
rimden çok şey öğrendim. Evin içinde belki 20 olacak. Bütün detaylarını çizerek, her birine
tane baca çıkıyor. Ama bunların hepsi çatıyı delip öğreterek… Doğrama detayı nedir? Yalıtım niye
dışarı çıkmıyor, birçoğu çatı içinde ağızlanıyor. böyle yapılmalıdır? Çatı niye böyle olmalıdır?
Bir köyden geçiyorum, dumanlar çıkıyor ‘Niye öyle anlatayım, sonra onların denetimin-
çatılardan, yangın var sandım. Dediler ki, o yan- de hep beraber yapıya başlayalım.’ ‘Tamam’ dedi-
gın değil. Bacaları çatı boşluğunda ağızlandırı- ler. ‘Ama’ dedi başkan, ‘biz bir şey daha istiyoruz.
yor. Çatı boşluğunu ısıtıyorlar. Kısacası hava Müzede çalışacak elemanları da siz yetiştirin.’ Söy-
yastığını en iyi biçimde kullanıyorlar. Bunu lediği önemli… Çünkü Anadolu’da sanat tarihini
kimse yapmıyor bugün Denizli’de. bizimkiler Selçuklulardan başlatıyorlar, bir gün
68 mimar•ist 2016/3
SÖYLEŞİ

bundan utanacaklar. Oysa Kültürümüzün Oylum-


ları kitabında yazdım, 12 bin yıl öncesinden başlı-
yor. Çünkü Leodikya’daki yapılara bakmayı bilirse-
niz şaşırırsınız… Ötesindeki Hierapolis’te, üç-beş
kilometre uzaklıkta hamamın içinde iki tane kütüp-
hane var. Bu bana daha çok şey söylüyor.
O nedenle ‘bu müzenin programını ben
yaparım’ dedim. Beş tane arsa gösterdiler bana.
Bu beş arsa Muğla’ya 30 kilometre ötede, 20
kilometre, 10 kilometre uzakta, böyle... Dedim
ki, ‘Bu müze kentin içinde olmadıktan sonra
ben yapamam, çünkü ben bunu Muğlalı için
yapacağım, “turist” için yapmayacağım.’
Bu başka şeylerde ufak tefek böyle oldu ve
de sevdiğim konu müze. Uygulama da yapmı-
şım, en küçüğünden, 100 metrekare olanından
bilmem kaç metrekare olanına. Böyle bir iş gel-
(planı çizerek anlatıyor) hiçbir ısıtma düzeneği- OLBİA Sosyal Merkezi.
diğinde ücret filan da hiç düşünmüyorum. Yaz-
ne gerek görülmedi. Bunu yaparak ispat ettik ki,
mışımdır, ben işimi yapıyorum ne güzel güle
oynaya… Onlar bir de üste para veriyorlar. Yani şantiyedekiler bile şantiye evinden çıktılar, bura-
bu çok önemli. da oturdular. Bunu Almanya’da termodinamik
Ne kadar şanslıyım ki, hapishane yapmak üzerinde çalışmış bir arkadaşımla birlikte, mate-
zorunda kalmıyorum. Yani işsiz olduğum matik modeli de önceden yaptık. Uygulandı-
zaman oldu, parasız olduğum zamanlar oldu, ğında gördük, doğruydu yaptığımız… 1999
hiç ihanet etmedim bu düşünceye. Gerçekten depreminden sonra bir heyet geldi iş yerime,
Türk Dil Kurumunda bir gün beni okşarken teşekkür ettiler. Çünkü burası sıvılaşma olasılığı
yakaladılar kolona. Yani kafamı dayamışım ve olan bir yerdi, radye yapmaya ikna ettim. Dep-
gerçekten kıymetini de biliyorlardı. remde burada kılcal çatlak bile oluşmadı. Şunu
Sizin mimarlık deneyiminizde keşke dile getirdiler: Biz sizi anlamamıştık, ama şimdi
yapılsaydı dediğiniz uygulanmamış projeler anlıyoruz, çok teşekkür ederiz. Aradan birkaç
ya da keşke bu işe karışmamış olsaydım ya da yıl geçti, gitmişler beş tane inşaat mühendisin-
yapmasaydım dediğiniz projeler oldu mu den rapor almışlar: ‘Bu yapılar beş derecedeki
zaman içerisinde? depreme dayanmaz!’ diyerek iki katlı yapıları
Hayır, bulaşmasaydım dediğim olmadı,
yıkıp, kaçaklarıyla beraber beş kat bir otel yapa-
çünkü bulaşmadım hakikaten. Ama uygulanma-
bilmek için bu raporu alıyorlar… Yıktılar. Yıktı-
mış projelerim oldu.
lar, üç kat fazla yapabilmek için. Şimdi orada
Kara Ada mesela gerçekten çok önemli bir
otel yapıyorlar.
projeydi, maalesef olmadı. Olmamasının nedeni
Ben yine en şanslılardan biri sayılırım, çünkü
şu: Kıyıda yapı yaklaşma çizgisi uzaklığı 50 met-
benim bilgimin dışında ya iki ya üç yapım yıkıl-
reydi… Sonradan bu yasayı değiştirdiler, 30
metreye indirdiler. Bütün tasarım olanaksızlaştı. dı.
Kara Ada düzlüğü olmayan bir yer. Orada bir Bu hikâye, aslında 1930’dan 70’lere
proje yapmak bile başarı sayılırdı. Sayısız danış- kadar ürettiğimiz modern mimarlığın nite-
manla çalıştım. Örneğin marinayı nerede yapa- likli örneklerinin içinde bulunduğu büyük
bilirim? Biliyorsunuz Prof. Bayram Bey var, tehlikeyi özetliyor. Ben de birtakım yapıların
denizci, daha doğrusu deniz bilgisi olan hoca, hikâyesini araştırırken onlarla ilgili çalışır-
işinin âşığı… Bayram Beyle anlaştık, onların eki- ken gördüm ki, hiçbir şey yapılamazsa, dep-
biyle. Onların belirledikleri yere marina tasarla- rem ve yönetmelik üzerinden yapıların sonu
dık. Zeytinoğlu firması da vazgeçti. Proje hazırlanıyor.
bakanlıkça onaylanmıştı önce, alkışlanarak filan.
O tasarım usumda kalmıştır. Not: 19 Ağustos 2016’da Cengiz Bektaş’ın Kuzguncuk’taki
bürosunda yapılan üç buçuk saatlik söyleşiden kısaltılarak
Ama başıma daha kötü başka bir şey geldi.
hazırlanmıştır.
Güre’de iş almıyordum, ama iki katlı bir yerleş-
me. Bir devre mülk geldi. Öyle bir şey yaptım ki Nezih Aysel, Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü

mimar•ist 2016/3 69
İNCELEME

Bir Geleneğin Son Temsilcisi:


Orhan Şahinler
Aykut Köksal

A kademi geleneğini temsil eden mimar-


hocalardan biri daha aramızdan ayrıldı. 17
sürdürüyorlardı. Bu çok anlamlı bir yapıydı.
Hem akademisyen, hem profesyoneldiler diyo-
Eylül 2016 tarihinde yitirdiğimiz Orhan Şahin- rum. Bu çok özel bir şey ve mimarlık eğitimin-
ler, bu geleneğin belki de son temsilcisiydi. de kaçınılmaz koşul.” 2 Burada Şahinler’in
Şahinler’in bir mimar olarak portresini çizmeye mimarlık eğitimine ilişkin yalın bir paradigma
başlamadan önce şu saptamayı yapmak gerek: tanımladığını söylemek yanlış olmasa gerek.3
Orhan Şahinler’in mimarlığı hocalığının ayrıl- Orhan Şahinler 1952’de Akademiden
maz bir parçasıdır, dahası Şahinler öncelikle bir mezun olur, 1959’da aynı kurumda asistan ola-
“hoca”dır; mimarlık pratiğini bir yandan rak göreve başlar. Mezun olduktan kısa bir süre
mimarlık eğitmenliğinin sine qua non ön koşulu sonra ilk mimari ürünlerini verir. Akademinin
olarak görür, bir yandan da bu pratiği, eğitim öğretim kadrosuna katılması ise bu üretimde bir
verdiği kurumdan soyutlamadan gerçekleştir- kırılma noktası oluşturur. Orhan Şahinler’in
meyi önemser. mimari üretimini üç dönemde ele alabiliriz: İlki,
Orhan Şahinler Güzel Sanatlar Akademisine büyük bir bölümü okula asistan olarak girme-
geleneğin en güçlü olduğu bir dönemde, sinden önceki yılları kapsayan 1955-1960 döne-
1945’te girer. Akademi hem yangın öncesinin midir; ikinci dönem en verimli olduğu yılları
“saray” atmosferiyle, hem de eğitim kadrosu- içeren 1960-1970 arasıdır; 1970 sonrası ise
nun niteliğiyle genç Şahinler’i derinden etkiler. üçüncü dönemi oluşturur.
Kendisiyle yapılan bir söyleşide, hocalarının 1957 tarihli iki projesi, Büyükada’da Konut
“seçkin ve deneyimli” olduklarını belirtir ve ve Gayrettepe’de Toplu Konut,4 ilk dönemin
şöyle der: “[…] hocalarımız seçilmişlerdi ve modernist karakterini daha ilk başta ortaya
profesyoneldiler. Yani mesleğin sıcak ortamında koyar. Bu ilk dönem çalışmaları bir yandan Elli-
bulunan kimselerdi. İstanbul ve Türkiye’de bina ler Modernizmi’nin uluslararası dilinden besle-
inşa etme şansı olan, bu şansı yaratan, tasarım nir, bir yandan da Şahinler’in tüm mesleki yaşa-
yapan, inşa sürecini yaşayan, pratiğin taze bilgi- mına hakim olacak rasyonalist duruşunu göste-
lerini kuruma taşıyan kimselerdi.”1 Bu sözler rir. Bu dönemde, ilk iki projeyi izleyen öteki
Akademideki mimarlık eğitim geleneğini anla- projeler ise daha en başta Şahinler’in mimari
tırken, Şahinler’in mimarlık eğitimine bakışını üretimine ilişkin iki önemli özelliği içerirler:
da gösteriyor. Aynı söyleşide, Akademinin geç- mimari pratiği yarışmalar üzerinden hayata
mişinden söz ederken bu bakışını daha da açık- geçirmek ve –belki bunun bir uzanımı olarak-
ça belirtmiş: “Akademik kadro hayatın içindey- ekip çalışması içinde yer almak. Bu dönemde
di. Kadroyu oluşturanlar, meslek faaliyetlerini girdiği yarışmalar arasında, 1957 tarihli Türk
Kooperatifçilik Kurumu Merkez Binası ve 1959
Sağdan: Orhan Şahinler,
Hamdi Şensoy, Muhlis tarihli Ankara Maliye Bakanlığı Sitesi projeleri
Türkmen ve Esad Suher dönemin yaygın modernist dilini büyük bir yet-
(arkada) Akademinin giriş kinlikle konuşan çalışmalardır. Bu projeler ve
holünde.
dönemin öteki yarışma projeleri hep aynı ekibin
üretimidir. Ekibin Şahinler dışındaki üyeleri ara-
sında Tarık Aka, Cihat Fındıkoğlu, Kamil Bayur
ve Niyazi Duranay vardır.
Orhan Şahinler’in mimarlığında, üzerinde
daha uzun boylu durulması gereken, 1960-
1970 arasını kapsayan ikinci üretim dönemidir.
Bu dönemde de Şahinler mimari üretimini yine
ağırlıklı olarak yarışmalar aracılığıyla gerçekleşti-
70 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

rir. Bu dönemi belirleyen olguların başında ise, Ankara Türk Kooperatifçilik


artık Akademinin öğretim kadrosu içinde yer Kurumu Merkez Binası
yarışma projesi, perspektif.
alması gelir. Yarışmalar Şahinler’e, kendisini
Akademi yaşamından soyutlamadan, hep okul
çevresi içinde kalarak mimari pratiği sürdürme
olanağı verir. Bu yüzden Şahinler kendi mimar-
lık bürosunu açmaz, yarışma projelerini Akade-
mide hazırlar. Yarışmalara yine –genellikle- ekip
çalışmasıyla katılır, ne ki bu kez ekibi tamamla-
yanlar kendisi gibi iki genç Akademi hocasıdır:
Hamdi Şensoy ve Muhlis Türkmen. Ekibin üç
üyesi de Akademide hoca olduğu için projeler kaplanması yerine, iklimle uyumlu, sağır satıhla-
okuldaki atölyelerde çizilir, böylece yarışmalara rın daha baskın olduğu bir yorumla ilgili farklı
katılım –doğal bir biçimde- eğitimin bir parçası- bir yaklaşım söz konusu oldu. Fakat Hamdi’yi
na dönüşür. Öğrenciler, kimi kez çalışmalarda kıramazdık tabii ki…”7
yardımcı roller alarak, proje hocalarını mimari Üçlünün işbölümünü gösteren çalışmaların-
pratik içinde tanırlar. Mimarlık eğitiminde dan biri de 1963 tarihli Bursa Kapalı Spor Salo-
“atölyeler profesyonellere emanet edilmelidir”5 nu projesidir. Planimetrideki rasyonel çözüm
diyen Şahinler’in eğitime bakışı da okul yaşa- Şahinler’i işaret ederken, kütle plastiği,
mındaki karşılığını bulur. Türkmen’in biçim sözlüğünü akla getirir. Bu
Orhan Şahinler bu dönemde 11’i yarışma tasarımla Muhlis Türkmen’in İzmir’deki Ata-
projesi olan 18 çalışma gerçekleştirir. Bu çalış- türk Kültür Merkezi arasındaki akrabalık son
malardan –çoğunluğu yarışma projesi olan- derece açıktır. Şahinler, Bursa Kapalı Spor
12’si, Türkmen-Şensoy-Şahinler üçlüsünün Salonu’nun çizim sürecinde Türkmen’in çalış-
imzasını taşır. Bu tasarımlarda, hem üçünün de masını şöyle anlatıyor: “Muhlis Abi’de büyük
Akademi hocası olmasının getirdiği ortak yöne- bir proje çizme açlığı varmış; kesintisiz uyuma-
limler, hem de kişisel becerilerinden kaynakla- dan saatlerce çalıştı. Muhlis Abi çok zevkliydi,
nan işbölümü dikkat çekicidir. Artık Elliler yaptığı herhangi bir etüt baştanbaşa özgün bir
Modernizmi geride kalmıştır; modernizmin son desen kalitesindeydi. […] Büyük yetenekti.”8
döneminde ortaya çıkan yeni eğilimler, “ulusla- Üçlünün parlak çalışmalarından biri olan bu
rarası üslup”tan, katı modernist çizgiden uzak- proje, müellif mimarlara kontrol olanağı tanın-
laşan, daha öznel bir dil yeğleyen mimarların madığı için son derece başarısız bir uygulama-
keşfedilmesi bu yıllarda Akademide de etkisini nın kurbanı olur.
göstermekte gecikmez. Brütalistlerden Scarpa 1960’lı yıllar Şahinler’in brütalizme büyük
ve Aalto’ya uzanan etkiler 1960’lar Akademisi- bir ilgi duyduğu yıllardır. Türkmen-Şensoy-
nin “mimari atmosfer”inde belirleyicidir. Bun- Şahinler üçlüsünün çalışmalarında Orhan
lara, yine 1960’ların yerelci ve bağlamsalcı eği- Şahinler’in belirleyiciliği özellikle plan çözümle-
limleri eklenir. Bu etkilerin her biri farklı proje- rindeki brütalist yaklaşımlarda kendini gösterir.
lerde, farklı biçimlerde kendini gösterir. Bu yüz- Bu bağlamda 1961 tarihli Adana Vakıf İşhanı
den Şahinler’in ikinci döneminde yer alan pro- ve Çarşı Binası, 1962 tarihli New York Dünya
jelerde, 1950’lerdeki dil birliği yoktur; daha Fuarı Türkiye Pavyonu, 1963 tarihli İzmir 27
İstanbul Ticaret Odası
çoğulcu bir çizgi hem genelde, hem de her bir Mayıs Meydanı Çarşı İşhanı Binaları öne çıkan
Binası, Haliç yönünden
projede ortaya çıkar. Bu çoğulcu görünüm, projeler olur. görünüş.
üçlünün –belki kimi kez değişen- işbölümleri-
nin de sonucudur: Şahinler daha çok planimetri
çözümlerinde sorumluluk alır, kütle plastiğinin
bir virtüozu olan “estet” Muhlis Türkmen pro-
jeyi üçüncü boyuta taşır, Hamdi Şensoy ise mal-
zeme ve güncel yapı tekniklerine hakimiyetiyle
sistem çözümlerine katkıda bulunur.6 Bu işbö-
lümünün katılımcıları her zaman mutlu etmedi-
ğini Şahinler’in anılarından öğreniyoruz: “[Liz-
bon Büyükelçiliği yarışma projesinin çiziminde]
aramızda cephe kaplamasının ahşap perdelerle
mimar•ist 2016/3 71
İNCELEME

sinin “ileri düzeyde” mekân anlayışına sahip


olduğunu belirtiyor ve “genel nitelikleriyle Ras-
yonel – Uluslararası tutumda” olduğunu
söylüyor.10 Şevki Vanlı ise tam karşıt bir değer-
lendirme ile binayı Sedad Hakkı Eldem’in ege-
men olduğunu varsaydığı Akademi çevresi üze-
rinden okumaya girişiyor: Vanlı, “İstanbul Tica-
ret Sarayı’nın [sic] birçok yayınlarda Türkiye’yi
temsil etmesini, Sedad H. Eldem ortamının
sahip çıkması olarak algılarsak, modernle gele-
neksel arası bulduğu orta yolun temsilcilerinden
sayılabilir” dedikten sonra Şahinler’in “gelenek-
selciliğe Türk mimarlığının temel kimliği gibi
İstanbul Ticaret Odası Orhan Şahinler’in ikinci üretim dönemine bağımlı” olduğunu ileri sürüyor.11 Vanlı’nın,
Binası, kara yönünden damgasını vuracak çalışmalar ise yarışma üçlü- Şahinler’in mimarlığına ilişkin okuması, ancak
görünüş.
sünden bağımsız olarak, tek başına gerçekleştir- “geleneksel” olanın yüksek bir soyutlamayla bu
diği 1963 tarihli İstanbul Ticaret Odası Binası mimarlığa katıldığı belirtilerek anlam kazanabi-
ve 1965 tarihli Üsküdar Vapur İskelesi’dir. lir -ki bu da Şahinler mimarlığı için yapılacak
İstanbul Ticaret Odası Binası, Şahinler’in üreti- olumlu bir değerlendirmeye kapı açacaktır.
mi içinde en çok sözü edilen, İstanbul’daki çağ- 1960’lar mimarlığının gelenekselle/yerelle kur-
daş mimarlık örnekleri arasında hep kendisine duğu ilişkideki doruk noktaları hep güçlü bir
belirli bir yer bulan, gerek kentteki konumu, soyutlamanın or taya çıktığı örneklerdir.
gerekse de mimari sözüyle öne çıkan bir yapıdır. Vanlı’nın izinden giderek bu bağlamda
Yapı bir yandan Şahinler’in, daha önce de Eldem’in üretimine bakarsak karşımıza
değindiğimiz brütalist yaklaşımını örnekler, bir Yeniköy’deki Sirer Yalısı (1967) ve Fındıklı’daki
yandan da tarihi yarımadanın Haliç kıyısında, Akbank Genel Müdürlüğü (1967-1968)
içinde yer aldığı bağlamla ilişki kurar. Ana kütle çıkacaktır.12 Bu iki örnekle birlikte İstanbul
üzerindeki içeriye çekilmiş katı örten saçaklar, Ticaret Odası Binası, aynı “soyutlamacı” yoru-
yarımadanın siluetine yumuşak bir geçiş sağlar.9 mun ürünleridir, bunu da “gelenekselcilik” ola-
Alçak kütlenin karaya bakan cephesi, iç mekâna rak değerlendirmek doğru olmasa gerek.
ışık veren fenerle birlikte, heykelsi bir anlayışla Şahinler, İstanbul Ticaret Odası Binası’nın
biçimlenmiştir. Bu cephede Şahinler’in mimari kendi adına yükleneceği rolü kestirircesine,
üretime sanatçıları katma isteği de kendini gös- mimarlık adına söyleyeceği tüm sözleri neredey-
terir, Şadi Çalık’ın soyut rölyefi yukarıdan aşağı- se tek bir yapıda özetler gibidir. Bu yüzden,
ya doğru akar. Oditoryum örtüsü de yine hey- “seçmeci” olarak tanımlanabilecek bir söz
kelsi bir plastisiteyle dışa yansır. çoğulluğu, hiçbir karmaşa yaratmadan, büyük
Yapının Türkiye’nin çağdaş mimarlık tarihi bir ustalıkla bu yapıda sergilenir. Aalto’dan brü-
için bir başka önemi ise, büro alanının total talizme uzanan etkiler, kaynağını tümüyle gizle-
mekâna/açık mekâna sahip olduğu ilk binalar- yen soyutlamalar bu çoğulluğa katılır. Söz
Üsküdar Vapur İskelesi,
perspektif. dan biri olmasıdır. Enis Kortan, bu büro kütle- çoğulluğu, aynı zamanda otobiyografik öğelerle
beslenir: Şahinler kendi mimari üretimine atıf
yapan öğeleri, kendi vocabulaire toplamını tek
bir yapıda sunmaktan çekinmez. Mimari bütü-
nün yüksek bilgi yükü, karmaşık bir yapı oluş-
turmadan ortaya çıktığı için, estetik düzeyi de
üst noktaya tırmandırır ve sonuçta, İstanbul
Ticaret Odası Binası, -özellikle Akademi çevresi
için- o yılların “ikonik” yapılarından biri olur.
Orhan Şahinler’in 1960’lardaki üretiminin
doruk noktası ise 1965 tarihli Üsküdar Vapur
İskelesi’dir. Programının ve boyutlarının küçük-
lüğü nedeniyle mimarlık tarihyazımında daha az
görünürlük kazanmış bu çalışma gerçek bir vir-
tüozite ürünüdür. 1960’ların bağlamsalcı yakla-

72 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

şımları bu yapıda en üst düzeyde karşılık bulur.


Franco Minissi’nin Karatepe üzerinden Türkiye
mimarlığına armağan ettiği saçaklar,13 bu kez
bağlamla girilen ilişkinin taşıyıcısıdır: Büyük
kütlenin, bu saçaklarla son bulan bakır kaplı
çatıları, Üsküdar Mihrimah Camisi’nin revak
saçaklarını Boğaz kıyısında yankılar. Bağlama
katılan bir başka yapı ise Boğaz’ın daha kuze-
yinde konumlanan, Cumhuriyet mimarlığının
gelenekle girdiği ilişkide ana referans noktası
olmuş ve neredeyse aynen yinelenmiş bir yapı
olan Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı, daha doğ- Üsküdar Vapur İskelesi,
rusu yalının T planlı selamlık divanhanesidir. denizden görünüş.
Şahinler, iskele binasında, divanhanenin T pla-
nını haçvari plana dönüştürür; böylece hem
soyutlamayla kaynaktan uzaklaşır, hem de işle-
vin talep ettiği merkezi mekân düzenine ulaşır.
Orhan Şahinler plan ve kütle çözümlerindeki
yetkinliğini bu iskele kompleksinde de sergiler; Üsküdar Vapur İskelesi,
cepheden ayrıntı.
farklı işlevler taşıyan kütleler, büyüklükleriyle,
yükseklikleriyle ve çatı örtüleriyle farklılaşırlar. ğünü söyleyebiliriz.14 Hiç kuşkusuz, bu yıllarda
Üsküdar Vapur İskelesi’nin önemli bir özelli- mimari iklimin de değişmekte olduğunu,
ği de, Üsküdar Meydanı’nın sahilinde, kent modernizm sonrasına doğru giden sıkışmanın
mimarlığının belirleyici bir öğesine dönüşmesi- Türkiyeli mimarları da etkilediğini unutmamak
dir. Alçak ve yüksek kütlelerin oluşturduğu pro- gerekir.
fil –tıpkı İstanbul Ticaret Odası Binası’nda Orhan Şahinler 1997’de, mimar olan oğlu
Fuat Şahinler’le birlikte tasarladığı Kuşadası
olduğu gibi- kentsel arka planla güçlü bir ilişki
Toprak Seramik Ağırlama Konaklama Tesisleri
geliştirir. Yıllar boyu Üsküdar sahilinde işlevini
ile son parlak çıkışlarından birini gerçekleştirir.
yerine getirirken kentsel bağlamın da mimari
Ekip çalışmalarındaki işbölümü, oğluyla birlikte
niteliğini yükselten Üsküdar Vapur İskelesi, ne
gerçekleştirdiği bu projede, programın ve yerle-
yazık ki son yıllarda hoyratça kullanılmış, değiş-
şim alanının baba-oğul iki mimar arasında pay-
tirilmiş, mimarisi tanınmayacak hale gelmiştir.
laşımıyla ortaya çıkar. Tesislerin odak noktasın-
1970 sonrasında, Şahinler’in mimari üreti-
da yer alan ana blok, baba Şahinler’in bir kez
minde farklı bir dönemin ortaya çıktığını görü-
daha virtüozitesini sergilediği kesimdir.
yoruz. Bu dönemde 1960’ların üçlüsüyle giril-
Başlangıçta da belirttiğim gibi Orhan Şahin-
miş yarışmalar yok. Üretimde nicel bir düşüş
ler öncelikle bir “hoca” idi. Aslında mimarlık
olduğu da açıkça gözleniyor: 1970-1980 ara-
pratiğini de içinde yer aldığı eğitim kurumundan
sında Şahinler yalnızca 3 proje gerçekleştirmiş.
soyutlamadığını ele aldığımız çalışmaları açıkça
Bunun nedeni, 1970 sonrasında Orhan gösteriyor. Kuruma karşı sorumluluğu, Şahinler’i
Şahinler’in farklı bir yaşam moduna girmiş –pek gönüllü olmasa da- yöneticilik göreviyle
olması olabilir. Buna bir de Akademi’de yüklen- karşı karşıya bırakır ve Türkiye’nin büyük bir
diği yöneticilik görevi eklenince Şahinler mima- sancı yaşadığı bir dönemde, 1978’de, Devlet
ri pratikten uzaklaşır. Bu yıllarda yaptığı çalış- Güzel Sanatlar Akademisine “Başkan” seçilir. Bu
malar arasında yer alan 1978 tarihli Suudi sancılı dönem, 12 Eylül 1980 darbesiyle sona
Arabistan’da Cami projesi, hem Türkiye’de erecek, yerini askeri yönetim altında geçecek olan
mimarlık üretiminin yeni uygulama alanlarına, başka bir sancılı sürece bırakacaktır. Süreç en çok
yeni coğrafyalara doğru yöneldiğini haber verir, da Akademi –ve başkanı Şahinler- için sancılı
hem de, o güne dek karşı karşıya gelinmemiş geçer. Askeri yönetimin zapturapt altına almak
mimari programların ve yeni bir anlam dünyası- için el atacağı kurumlar arasında hiç kuşkusuz
nın üstesinden gelmenin zorluklarını sergiler. yüksek öğrenim kurumları başta gelir. Bu amaç-
Aslında bu bağlamda Şahinler’in yalnız olmadı- la, 1981’de, İhsan Doğramacı’nın yürütücülü-
ğını, örneğin Sedad Hakkı Eldem’in aynı yıllar- ğünde bir Yükseköğretim Kanunu hazırlanır;
daki üretiminde de benzer durumların görüldü- Doğramacı, tüm yüksek öğrenim kurumlarını
mimar•ist 2016/3 73
İNCELEME

üniversiter bir yapı içinde ve tek bir formatta Doğramacı ve Mimar Sinan Üniversitesinin
yeniden örgütlemek isteğindedir. Akademiler ve kurulca atanan ilk rektörü, Şahinler’e bu icraatın
yüksek okullar ya üniversiteleşecek ya da mevcut bedelini ödetmekte geç kalmazlar ve onu 365
üniversitelerin fakülteleri olacaktır. Türkiye’nin günlük görevlendirmeyle Trabzon’a atarlar.18
en eski yüksek öğrenim kurumlarından biri olan Şahinler’in karşı karşıya kaldığı bu davranış aslın-
Devlet Güzel Sanatlar Akademisinin de İstanbul da başka bir durumun da göstergesidir: Akademi
Üniversitesinin bir fakültesi olması öngörülmek- kurumsal bağımsızlığını koruyabilmiş, ancak
tedir. Şahinler ise okulun “Güzel Sanatlar Üni- “Akademi geleneği” çözülme sürecine girmiştir.
versitesi” olarak bağımsız kurumsal varlığını sür- Bu çözülme sürecinin 35 yıl sonra geldiği nokta,
dürmesini tek çözüm olarak görür. Bu görüşünü Türkiye’de mimarlık ve güzel sanatlar öğretimini
ve başka ülkelerdeki güzel sanatlar üniversiteleri- başlatan, verdiği eğitimin niteliğiyle hep ayrı bir
ni Doğramacı’ya anlatan Orhan Şahinler, “Hayır! yerde duran seçkin bir kurumun, geleneğiyle bir-
Biz spesifik üniversiteye taraftar değiliz. Yasadaki likte pek çok özelliğini yitirmesi olur. Şahinler’in
şema, klasik üniversiteler. Asla başkası olamaz. yitiminin bu son noktayı bize bir kez daha gös-
Gelin siz İstanbul Üniversitesi’nin Güzel Sanat- terdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
lar Fakültesi olun.” yanıtını alır. 15 Şahinler,
Doğramacı’nın bu kararlılığı karşısında geriye Aykut Köksal, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi

kalan tek yolu kullanır, özel ilişkilerini kullanarak Notlar


ülkeyi yöneten askerlere başvurur. Milli Güvenlik 1. Ahmet Öner Gezgin (Ed.), Akademi’ye Tanıklık 2 – Gü-
zel Sanatlar Akademisi’ne Bakışlar… Mimarlık, Bağlam Ya-
Konseyi üyesi Nurettin Ersin yakın bir mimar
yıncılık, İstanbul, 2003, s. 164.
arkadaşının ağabeyidir; Ersin’in inisiyatifiyle Aka- 2. Gezgin (Ed.), s. 174.
deminin, “Mimar Sinan Üniversitesi” adı altında 3. Şahinler’in bu sözleri, bugün bu geleneğin nasıl çö-
zülmüş olduğunu da açıklıyor. 1982’den sonra “üniversi-
bağımsız kurumsal kimliğini koruması sağlanır.16 te” adını taşıyan kurum, mimarlık eğitiminin ana gövdesi-
Böylece okul, “güzel sanatlar” eğitimine odak- ni oluşturan proje atölyelerindeki hocaları pratik dışına ata-
lanmış özgül yapısını yitirmiş ama başka bir kuru- rak eğitimin içini boşaltır, bu da “Akademi geleneği”nin tü-
müyle çözülmesinde belirleyicilerden biri olur.
ma bağlanmaktan da kurtulmuştur.17 4. Şahinler’in bu yazıda sözü edilen projeleri için bkz. Ah-
Akademiyi yok olmaktan kurtarmak, son baş- met Tercan, İmre Özbek Eren (Ed.), Orhan Şahinler – Mi-
marlıkla 60 Yıl, MSGSÜ Yayınları, İstanbul, 2014.
kan Orhan Şahinler’in son icraatı olur. Yeni kuru- 5. Gezgin (Ed.), s. 174.
lan Yükseköğretim Kurulu’nun başkanı İhsan 6. Üçlünün yarışma projelerinde genellikle belirli bir işbölü-
müyle çalıştığını, Şahinler’in öğrencisi olmuş, hep yakının-
da bulunmuş ve üniversitede aynı bölümde öğretim üyesi
Last Representative of a Tradition: Orhan Şahinler olarak görev yapmış olan Ahmet Tercan belirtiyor (4 Ekim
2016 tarihli görüşmemiz).
Orhan Şahinler, who we’ve lost at 17 September 2016, was perhaps the
7. Tercan, Eren (Ed.), s. 29.
last representative of the Academy of Fine Arts. First of all, a 8. Tercan, Eren (Ed.), s. 27.
determination has to be made: Orhan Şahinler’s architectural practice 9. Ahmet Tercan, binanın biri alçak, diğeri yüksek iki küt-
was an inseparable part of his teaching practice, moreover, Şahinler has leden oluşan proilinin, Süleymaniye Camisi’nin proiline
atıf olarak yorumlanabileceğini, bunun Akademi çevresin-
been above everything else, a “teacher”; at one side, he saw architectural de yaygın bir görüş olduğunu söylüyor (4 Ekim 2016 ta-
practice as a precondition of being an instructor of architecture, at the rihli görüşmemiz).
other side it is important for him to realise this practice without isolating 10. Enis Kortan, Türkiyede Mimarlık Hareketleri ve Eleştirisi
1960-1970, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Ankara, 1974, s. 102.
it from the instution he is teaching at. 11. Şevki Vanlı, Mimariden Konuşmak – Bilinmek İstenme-
Orhan Şahinler enrolled to Academy in 1945; at a time when its tradition yen Türk Mimarlığı – Eleştirel Bakış 1, Şevki Vanlı Mimarlık
was at its strongest, graduated in 1952, started working at the same Vakfı, Ankara, 2006, s. 297.
12. Bkz. Aykut Köksal, “Sedad Hakkı Eldem”, Türk Mima-
institution as teaching assistant in 1959. We can examine Orhan
risinde İz Bırakanlar II, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Şahinler’s architectural production in three periods: First of these covers Ankara, 2015, s. 109-114.
the years between 1955-1960, before he started to work as an assistant 13. Bkz. Aykut Köksal, “Karatepe Saçakları ve Müellif-
at the Academy; second period is the years between 1960-1970, a lik Sorunu”, Mimarizm.com, 1 Ağustos 2016, http://
www.mimarizm.com/kose-yazilari/karatepe-sacaklari-ve-
period including his most productive time and when he attended muellilik-sorunu_126312.
architectural competitions mainly together with Muhlis Türkmen and 14. Bkz. Sedad Hakkı Eldem, “Tripoli Canzur Camii
Hamdi Şensoy; the years after 1970 constitute the third period. Peak (1976)”, 50 Yıllık Meslek Jübilesi, Mimar Sinan Üniversitesi
Yayını, İstanbul, 1983, s. 246-248.
points of Orhan Şahinler’s production are Istanbul Chamber of 15. Gezgin (Ed.), s. 169.
Commberce Building in 1963 and Üsküdar Ferry Station in 1965, which 16. Gezgin (Ed.), s. 167-170.
he realised as single architect in his second production period. 17. Mimar Sinan Üniversitesi 2004 yılında, Şahinler’in ilk di-
leği doğrultusunda “Güzel Sanatlar” ibaresini adına ekledi, ne
Becoming president of Academy in 1978, Orhan Şahinler’s last var ki okul, geçen 22 yıl içinde, İstatistik, Matematik, Fizik,
achievement at this position was to preserve the institutional Sosyoloji, Tarih gibi bölümlerin yer aldığı Fen Edebiyat Fakül-
independence of Academy, which was intended to be attached to another tesine sahip olan klasik bir üniversiteye dönüşmüştü, bu ad tas-
hihi karmaşa yaratmaktan başka bir anlam taşımayacaktı.
university as a faculty.
18. Tercan, Eren (Ed.), s. 40; Gezgin (Ed.), s. 175-176.

74 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

Kentsel ‘Oyun Kuruculuk’tan Yedek Kulübesine


Üsküdar Rumi Mehmed Paşa Camii’nin Kent İçi
Konumundaki Dönüşüm Üzerinden Morfolojik Bir Okuma
Murat Çetin - İrfan Özgül

Giriş: Bir ‘Kentsel Jeneratör’ Olarak Cami Mimarlığı olarak zaman içinde nasıl farklılaştığının göz

K entsel yerleşimlerin oluşumunda kamu


yapılarından özellikle dini yapıların kurgu-
önüne serilmesi hedeflenmiştir.

layıcı rolü (Khamaisi, 2009) kentleşme tarihin- 1. ‘Oyun Kurucu’ Olarak Cami Mimarlığının Fiziki
de oldukça eski ve bilinen bir olgu olmakla bir- ve Sosyal Boyutları
likte, günümüzde yürütülen neoliberal kentsel Makalenin temel argümanlarından biri tarihin
dönüşüm sürecinde camilerin başat aktör haline pek çok döneminde ve pek çok coğrafya ve fark-
gelişine dair kültürel ve kentsel politikalar, lı kültürlerde dini yapıların kent biçimlenmesi-
Çamlıca Camii, Validebağ Camii ve hatta Tak- nin öncüsü (Aazam, 2005; Molendijk, 2010;
sim Camii tartışmalarında da görüldüğü gibi Stringer, 2013) bir mimari ve kentsel tipoloji
oldukça ön plana çıkmıştır. Bu çalışma, sözü (Khamaisi, 2009; King, 2010) olageldikleri var-
edilen bu olgunun kökenine inme hedefi doğ- sayımına dayanmaktadır. Bu olgunun statik bir
rultusunda bu yaklaşımın tarihteki erken örnek- olgu olmayıp zaman içinde değiştiği ve ‘mobil’
lerinden Rumi Mehmed Paşa Camii’nin bir nitelik kazandığı (Guggenheim ve Söders-
Üsküdar’ın 15. yüzyıl biçimlenmesinde oynadı- törm, 2010) ise çalışmanın diğer ana argümanı-
ğı rolün zaman içindeki değişimine odaklan- nı oluşturmaktadır. Bu yapılardan camiler ise
makta ve söz konusu örnekten hareketle özel- içerikleri itibarı ile toplumsal düzeni şekillendi-
likle bu tür camilerin konumlandıkları kent par- rici unsurlardır (Michell, 1978; Ardalan, 1983;
çasının fiziki ve sosyal dönüşümünü şekillendir- Frishman et al., 1994; Rasdi ve Utaberta, 2010)
me misyonlarını tamamlamalarına paralel olarak ve bu yüzden “kentsel dinamolar” olarak görü-
(ve belli bir faz farkıyla) algılanma, kullanım ve lebilirler (Crinson, 2002). Bu doğrultuda,
bakım açısından atıllaştıkları savını ileri süren bir camilerin bu kurucu rolleri sosyolojik, ekono-
okuma önerir. Bu doğrultuda çalışmanın temel mik ve formel boyutlarıyla incelenecektir.
argümanlarından biri bu camilerin kentsel
dönüşümü başlatan birer jeneratör rolü oynadı- 1.1. Toplumsal Bir ‘Oyun Kurucu’ Olarak
ğı ve diğeri ise bu camilerin bulundukları lokas- Cami-Mahalle İlişkisi
yonun zamana bağlı olarak değer kaybı ile bir- Bayramoğlu (2008) Osmanlı toplumsal kurulu-
likte geçirdikleri onarım ve koruma süreçlerinin şunun ana çekirdeğini mahalle olgusunun oluş-
de olumsuz etkilendiğidir. turduğunu iddia ederken, birey için toplumsal
Bir çeşit külliye olarak tasarlanan Rumi bir kimlik aracı olan mahallenin, merkezi idare-
Mehmed Paşa Camii (Şekil 1), Üsküdar’ın nin bakışıyla ise yönetilenlerle ilişkisini sağlayabi-
karakteristik bir Osmanlı kenti olarak biçimlen- leceği kurumsal olarak örgütlenmiş bir ara ens-
mesinde önemli bir ‘kentsel oyun kurucu’ rolü- trüman olduğunu savunur. Etimolojik olarak
ne sahip olmuştur. Külliye, Bizans döneminden “toplanma, bir araya gelme” kökünden geldiği
kalan ve yoğun ticaretin gerçekleştiği bir yol ve özellikle de cuma namazlarının toplumu
omurgası üzerinde inşa edilmiştir. Bu konu-
Şekil 1. Rumi Mehmed
mundan ötürü Üsküdar semtinin kentsel- Paşa Camii, ön planda
mekânsal biçimlenmesinin de odağında pozis- Şemsi Paşa arka planda
yon almıştır. Bu morfolojik oluşum ile bağıntılı Ayazma camileri ile
(URL 1).
olarak caminin kent içindeki konumunun dönü-
şümü ile yapının fiziksel korunma durumu ara-
sındaki ilişkinin zaman içindeki değişimi bu
çalışmanın temel problem alanlarından biri ola-
rak belirlenmiş olup, bu tür yapıların algılanışı,
kullanımı ve bakımının kültür stratejilerine bağlı

mimar•ist 2016/3 75
İNCELEME

manipüle edici rolü göz önüne alındığında, ğu düşünüldüğünde, bu tür dini, sosyal ve idari
mahallelerdeki camiler salt birer dini donatı yapıların mevcut çarşı, pazar sistemi içinde (eğer
olmaktan öte, politik bir niteliği de bünyelerinde bu yok ise dahi bu potansiyele sahip lokasyonla-
taşırlar (Aazam, 2005). Diğer bir yandan ise, ra) konumlanması şaşırtıcı değildir. Rumi Meh-
mahallenin oluşumunda, çoğunlukla bir kurucu, med Paşa Camii ve Rum Mehmed Paşa Vakfı
karizmatik dini lider veya serveti ya da otoritesi Arastası ilişkisi de bu çerçevede vurgulanmalıdır
nedeniyle saygı duyulan bir kişi figürü (Cerasi, (Şekil 3).
2001) etrafında toplanma eğiliminin de kısmi
olarak rol oynadığı görüşü dile getirilmiştir 1.3. Morfolojik Bir ‘Oyun Kurucu’ Olarak
(Ayverdi, 1958) ki Rumi Mehmed Paşa Camii Cami Konumlanması
bu niteliktedir. Bu bağlamda cami, topluluk- Cami gerek kendi iç ritüellerinden gelen ve
cemaat sisteminin kurulmasında ve onun coğrafi sembolik unsurlar da barındıran (son cemaat,
mekânda (ki burada mahalle kastedilmektedir) harim, mahfil, mihrap vs gibi) mekânsal kurgu-
politik, entelektüel ve hukuksal bir varlık olarak su, gerek (revak, son cemaat yeri, minare ve
bütünleştirilmesinde (Alada, 2008) bir ‘oyun kubbe gibi) özgün tektonik öğeleri ve gerekse
kurucu’ olarak görülebilir. Rumi Mehmed Paşa de çok spesifik yönlenme kriterleri ile kent için-
Camii ile, önceleri Damalis Burnu olarak adlan- de morfolojik olarak çok ayrı ve belirleyici bir
dırılan bölgeye kurulan ve daha sonra Şemsi Paşa yer tutar (Ardalan, 1983; Frishman et.al.,
Mahallesi olarak resmiyet kazanacak olan Rum 1994). Cami gerek kentteki yapılaşma dilini
Mehmed Paşa Mahallesinin ilişkisi de bu çerçe- gerekse sokak dokusunu bu anlamda oldukça
vede görülmelidir (Şekil 2). etkileyen bir tipoloji olarak karşımıza çıkar.
Görüldüğü üzere cami, toplumsal ve ekonomik
1.2. Ticari Bir ‘Oyun Kurucu’ Olarak Cami düzenin kontrolünü sağlamak amacıyla kent
Konumlanması formunu yeniden şekillendirme aracı olarak
Her ne kadar dünyevi unsurlardan arınmış bir temel bir rol üstlene gelmiştir. Bu noktada,
mekânsal tipoloji gibi lanse edilse de camilerin tipolojik kökeni düşünüldüğünde özgün nite-
içlerinde yer aldıkları külliyeleri aracılığıyla, en likler de sergileyen Rumi Mehmed Paşa
azından kendi varlıklarını garantilemek adına Camii’nin (Şekil 4) başlangıçtaki ‘oyun kurucu’
ticaret ile entegre oldukları şüphe götürmez. rolünü anlamak amacıyla Üsküdar morfolojisi-
Şekil 2. Rumi Mehmed Bu nedenle camilerin konumlanmasında kentsel nin oluşum ve değişim sürecini incelemek fay-
Paşa Camii ile işlevlerden ticaretin mekânsallaşması olarak algı- dalı olacaktır.
Rum Mehmed Paşa lanacak çarşı ile ilişki temel bir girdi olagelmiş-
Mahallesinin ilişkisi tir. Çarşının etimolojik kökenindeki (Şahinalp 2. Kentin Başlangıcı ve Bitişi: Organik ve
(Pervititch Haritaları -
Atatürk Kitaplığı). ve Günal, 2012) “yol kesişimi” olgusu (Ergin, Geometrik İkilemi Bağlamında Üsküdar’ın
1997) dikkate alındığında, cami, külliye, imaret Morfolojik Dönüşüm Süreci
gibi yapı komplekslerinin yer seçiminde yakın Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Üsküdar’dan
Şekil 3. Rumi Mehmed
çevrenin ticari potansiyelinin önemi ortaya genellikle bir “başlangıç” ya da “bitim” noktası
Paşa Camii’nin ticari idari
ve ulaşım işlevleri ile çıkar. Ticaret pratiğinin en temel unsurlarından olarak söz eder. Özellikle 15. yüzyıl bağlamında
ilişkisi (Özgül, 2015: 38). birisinin mal akışının sağlandığı yol ağları oldu- düşünüldüğünde, İstanbul’a Anadolu’dan giriş

76 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

ve çıkışlar için bir tür “eşik-kent” [ki Mantran


(1986) Üsküdar’ı ‘bir merhale-kenttir’ şeklinde
tanımlar] niteliği taşıdığı ileri sürülebilir. Bu
eşik-kent durumunun barındırdığı başlangıç ve
bitiş olma ikileminin yanı sıra, fiziki ve sosyal
veriler arasındaki ikilemler de pek çok yer gibi
Üsküdar’ın morfolojisini de belirleyen asıl
unsurlardandır.
Bu ikilemler bağlamında değerlendirildiğin-
de, kente dair yaklaşımların bir kısmı (Alexan-
der, 1977 ve 1977a; Kostof, 1991 ve 1992;
Rossi, 1982; Lynch, 1960 ve 1981) kentsel
mekânın biçimlenmesinde başat faktör olarak
coğrafya/topoğrafya, diğer bir deyişle, doğa
şartlarını ön plana çıkarırken, diğer bir kısmı Şekil 4. Rumi Mehmed
Kent mekânının oluşum süreciyle düşünül-
(Harvey, 2003; Lefebvre, 1991; Sennett, 1974) Paşa Camii hava fotoğrafı
düğünde, kentin birey ve kamu hukuku arasın-
da kenti, ekonomik, sosyal, kültürel aktivitelerin (Atatürk Kitaplığı).
da bir tür arayüz olduğundan hareketle, kentin
gerçekleştirildiği yerleşim birimleri olarak algıla-
morfolojisi düzen ve karmaşa ikilemi aracılığıyla
ma eğilimindedir. Kenti anlamlandırabilmek
okunabilir. Bu bağlamda, otoritenin mekân
için morfolojik ve fonksiyonel yaklaşımları bir-
kurgusunun geometrik olduğu ve bireyin müda-
likte ele alan görüşler ise (Rasmussen, 1964;
halesine veya tam anlamıyla (kontrolsüz) dahli-
Mumford, 2007; Conzen, 2004) coğrafyanın
ne engel olmaya çalıştığı ileri sürülebilir. Gele-
ve doğa koşullarının belirleyiciliğini vurgula-
neksel kent ise kentlinin gündelik hayat pratik-
makla birlikte, toplumların dinsel inançlarının,
leri ile kendiliğinden oluşan düzensiz, amorf,
ritüellerinin, sosyal ve kültürel karakterlerinin
asimetrik bir durum sergiler. Sonuçta ortaya
de kentlerin oluşum ve dönüşüm süreçlerinde
çıkan, gerek konut dokusuyla, gerek çıkmaz
en etken unsurlar olduğuna dikkati çekerler.
sokaklarıyla organik nitelikli bir kent morfoloji-
İstanbul’un kentsel biçimlenme süreci de günü-
sidir. Osmanlı devletinin yerelde merkez otori-
müzdeki dönüşüm girdilerine ışık tutan bu iki-
tesinin etkilerinin azlığı savından hareketle
lemlerin sürekliliklerini taşır (Eyüboğlu, 1998).
Osmanlı yerleşkelerinde tek elden üretildiği
Üsküdar’ın coğrafi konumuna (Stewig, 1966;
izlenimi uyandırmayan parçacıl bir dokunun
Eldem, 1999 ve 2000; Yerasimos, 1999; Kuban,
morfolojiyi belirlediği iddia edilmiştir (Canse-
2000; Cerasi, 2001) bağlı olarak oluşan prehis-
ver, 1997). Bir sonraki bölüm Üsküdar yerleşi-
torik ve antik yerleşkeler (Haskan, 2001; Eyice,
mi özelinde organik-geometrik ikilemi bağla-
2004; Bostan, 2012; Taşçı, 2012), Rum Meh-
mında kent morfolojisinin dönüşümünü ve
med Paşa Mahallesinin konumlandığı topoğraf-
burada Rumi Mehmed Paşa Camii’nin oynadığı
ya (Kuban, 1968) ve nüfusun Türkleştirilmesi
rolü kartografik araçlarla ortaya koymaya çalışa- Şekil 5. Rumi Mehmed
ve İslamlaştırılması politikaları (Konyalı, 1976;
caktır. Paşa Camii ile
Başkan, 2013) bir arada düşünüldüğünde,
Bu noktaya geçmeden önce ise, bu biçimsel mahallesinin Üsküdar
caminin Üsküdar kent çekirdeğinin amorf doku dokusundaki kurucu rolü
değişimin arkasındaki sosyolojik ve özellikle de
oluşumunu belirleyen ikilemler bağlamındaki (1584 Lokman Çelebi
demografik değişim hedefinin varlığının tartışıl- minyatüründe Üsküdar ve
önemi ortaya çıkmaktadır (Şekil 5).
ması gerekmektedir. Günümüzdeki kentsel Rumi Mehmed Paşa Camii
Bu bağlamda, caminin kent kurgulamadaki detayı).
rolünün tartışıldığı bu makalede, özellikle,
İslam’ın etkin olduğu toplumlarda kentin bu
sosyokültürel girdiden nasıl etkilendiğini tartı-
şarak başlamakta fayda görülmüştür. Bu tür
toplumların kent dokuları incelendiğinde
çoğunlukla katı geometrik bir kent yapılanması
yerine düzensiz, amorf, asimetrik bir yapılanma
gözlenir ve bu durum özellikle Osmanlı kentle-
ri gibi ‘Doğulu’ kentlerde kendi içinde tutarlı
ve söz konusu toplumunun ihtiyaç ve beklenti-
lerine uygun görünür (Üstündağ, 2005).
mimar•ist 2016/3 77
İNCELEME

Şekil 6. Rumi Mehmed


Paşa Camii planı, 1941
çizimi (Vakıflar 2. Bölge
Müdürlüğü Arşivi).

Şekil 7. Rumi Mehmed


Paşa Camii ve 16.
yüzyıldan itibaren inşa
edilen külliyeler (Özgül,
2015: 43).

dönüşüm girişimlerinin neredeyse tümünün rından soylulaştırma şeklinde tezahür etmekte-


arkasındaki soylulaştırma ajandasında da olduğu dir). Bu çıkarımlar ışığında, kartografik araçlar
gibi, Osmanlı dönemi Üsküdar’ında da aracılığıyla çalışmaya konu olan caminin kent
İstanbul’un fethinin ardından Türk ve Müslü- morfolojisi ile etkileşim sürecine bakmak anlam-
man kimliğine dayalı yeni kentsel nüfuslar yara- lı bulunmaktadır.
tılması politikası ancak yeni kentsel müdahale-
lerle, bu müdahaleler ise yeni öncü yapı tipolo- 3. Rumi Mehmed Paşa Camii’nin Konumsal
jileriyle mümkündü. Kuşkusuz bu öncü yapı Değişim Süreci: Morfolojik ve Kültürel Bir Analiz
tipi de söz konusu dönemde cami tipolojisi idi. Marmaray kazıları ile tarihinin MÖ 6.-5. yüz-
Yaklaşık altı yüzyıllık bir süreçten sonra günü- yıllara uzandığı kanıtlanan Üsküdar, Konyalı
müzde de benzer süreçlerin ülkemizde aynı yapı (1976), Haskan (2001) ve Taşçı’nın (2012) da
tipiyle uygulanıyor oluşu kuşkusuz dikkat çeki- vurguladığı gibi, Frigler’den Osmanlı’ya uza-
cidir. nan geniş bir kültürün birikimi olarak oluş-
15. yüzyıl sonlarına doğru İstanbul’un ve muştur. Özellikle Bizans döneminde jeostrate-
Üsküdar’ın nüfus hareketlerine bakıldığında, jik özelliklerinden ötürü bir ticaret ve konakla-
bir yandan şehir çeperlerindeki boş arazilerin ma merkezi olmuş ve kentsel kimliğini de bu
ziraat için verimliğinden ve diğer yandan ise, şekilde kazanmıştır. Bizans döneminden kalan
şehir periferindeki bu boş alanların bir ticaret ancak atıllaşmış, bir yandan da dönemin kent-
kenti olan İstanbul’un eşik noktası niteliğindeki leşme stratejisi bağlamında potansiyel barındı-
yerleşim bölgelerinde yolcular için emniyet ve ran bir lokasyona konumlanan caminin mimari
güvenlik sorunu teşkil etmesinden (Kritovulos, özellikleri hakkındaki çalışmaların (Goodwin,
2012) ötürü Üsküdar’ın da iskâna açılması 2001; Ayverdi, 1973; Aslanapa, 2004; Kuban,
önemli bir karar niteliğindeydi (Ayverdi, 1958). 2007; Erzincan, 2008) yanı sıra (Şekil 6), tür-
Bu dönemde kenti terk etmek zorunda kalan deşleri arasında taşıdığı özgün niteliklerini
Rumların yerine Anadolu’dan getirilen Türkle- inceleyen pek çok çalışmanın (Nemlioğlu,
rin yerleştirilerek Üsküdar’ın imar edildiği bilin- 1999; Ayverdi, 1973; Aslanapa, 2004) sundu-
mektedir (Konyalı, 1976). Rumi Mehmed ğu veriler bu yapının ‘oyun kurucu’ niteliği ile
Paşa’nın bu süreçte şahsen çok yetkili kişilerden örtüşür (Özgül, 2015).
biri olarak bu demografik dönüşümde önemli Bu anlamda, caminin kurguladığı ve 16.
(hatta Karaman’dan nüfus nakli sırasında yaşa- yüzyıla kadar en kalabalık 3 mahalleden biri
nan katliamlardan sorumlu tutulacak kadar kri- konumunu koruyan Rum Mehmed Paşa Mahal-
tik) rol oynadığı kaynaklarda oldukça açık belir- lesi, kentsel gelişimin görece yavaşladığı 17.
tilmektedir (Başkan, 2013) ve bu dönüşümün yüzyılda bu konumunu, 15. yüzyılda gelişen yol
sembolü olarak görülebilecek camiye ve tüm omurgasının üzerine yeni yapılan camileri de
mahalleye de kendi adını vermiştir. barındıran Mihrimah Sultan, Gülfem Hatun ve
Görülüyor ki camiler aracılığıyla yapılan bu Şemsi Ahmed Paşa külliyeleri ile geliştirilen
kentsel müdahaleler morfolojik olduğu kadar Hasan Ağa, Hayreddin Çavuş ve Gülfem Hatun
demografik (dolayısıyla sosyolojik) müdahale- mahallelerine kaptırmıştır (Güneş, 2004). Ken-
lerdir de (ki bu müdahalelerin günümüz versi- tin gelişim yönünden bu şekilde değişmesi
yonları küresel kapitalist sistemin temel araçla- caminin de merkez olma konumunu olumsuz
78 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

etkilemiştir ve bir sonraki bölümde tartışılacak


atıllaşması sürecinin yolunu açmıştır (Şekil 7).
17. yüzyılda ekonomide gözlenen duraksamaya
rağmen, çeşitli cemaat ve tarikatların yoğun yer-
leşme faaliyeti devam ettiğinden bu tür küçük
külliyelerle kentsel dönüşüm Üsküdar’da devam
etmiştir. Nurbanu Valide Sultan Külliyesinden
sonra kentin dış çeperini bir adım daha öteye
taşıyan Mahpeyker Kösem Sultan Külliyesi de
bu tür kentsel girişimlerdendir. 18. yüzyılda ve
19. yüzyıl başlarında ise kent biçimlenmesini
yönlendiren ‘Batılı’ denebilecek unsurlardan
söz edilebilir (Çelik, 1996; Ertuğrul, 2012).
Bunlar arasında çeşmeler ve (camilerin kurgula-
yıcı rolünü devralan yapı türlerinden) neoklasik
kışlalar sayılabilir (Kuban, 2007). Bu bağlamda,
Üsküdar Meydanını biçimlendiren çeşmeler ve
Selimiye ve İcadiye mahallelerinin katı kentsel
formunu –ki burada 1839 H. von Moltke planı-
nın rolü büyüktür– koşullandıran Selimiye Kış-
lası, Üsküdar’ın gelişimini farklı bir doğrultuya
ve biçimlenmeye yönlendirmiştir.
Rumi Mehmed Paşa Camii’nin kentsel
konum açısından geçirdiği değişim sürecinin
kartografik olarak ortaya konmasının ardından,
yapının kullanımı, algılanması ve bakımına dair
gelişmelerin bu süreçlerle paralellik gösterip
göstermediği sorusu gündeme gelmektedir. Bir
sonraki bölüm bu problemi irdelemektedir.

4. Rumi Mehmed Paşa Camii’nin Kentsel Oyun


Stratejisinde Değişen Pozisyonunun Korunma
Durumuna Etkileri
Yapı, kendisinden sonra gelişecek yol ağının, ana
ulaşım omurgalarının ve konut dokusunun şekil-
lenmesinde dönemin kent strüktüründe önemli
bir noktada konumlanmıştır (Haskan, 2009).
16. yüzyıl sonuna kadar bu konuda üstlendiği
görev devam ettiğinden yapı da ihtişamını koru-
mayı başarabilmiştir. Ancak 17. yüzyıldan itiba-
ren cami zaman içinde, barınak, çiftlik vs gibi pek sonucuna Hadika’da yazılanlardan varılabilmek- Şekil 8. Caminin 16.
tedir (Özgül, 2015). Yapının onarım gereksini- yüzyılda inşa edilen
çok işlev üstlenmiş olup (Goodwin, 2001), yapı- külliyelerle kent
mından bu yana da çeşitli onarımlar geçirmiştir. mine dair ilk belge 1522 tarihliyse de (Tak, morfolojisinde değişen
Bu onarımların kapsamlı bir analizi (Özgül, 2009), diğer kapsamlı belgeler 1851, 1884 ve konumu (Özgül, 2015: 39).
2015) onarım süreçlerinin arkasında, yapının 1889’a işaret eder (Şekil 12). Dolayısıyla, arşiv
Şekil 9. Caminin 17. ve 18.
kentteki konumu ile ilişkili olarak, makalenin belgelerinden (BOA arşivi 1268-1321/1851- yüzyıl külliyeleriyle kent
argümanı ile tutarlı bir mantığın veya en azından 1905), yapıya yönelik müdahalelerin önemli kıs- morfolojisinde değişen
eğilimin varlığı izlenimini uyandırmaktadır. mının 19. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. konumu (Özgül, 2015: 40).
15. ve 16. yüzyılda ‘kurucu’ işlevinin ve algı- 1894 depreminde de tahrip olan yapı 20. yüzyıl
Şekil 10. Caminin
sının devamına bağlı olarak kullanılan ve dolayı- başlarında onarılmıştır (Müller, 2001). külliyelere ek olarak
sıyla bakımı süren, fakat 17. yüzyılın ortasından Artamanoff’un fotoğrafları ve encümen arşivle- meydan ve yol
rindeki fotoğraflarının karşılaştırması da yapının oluşumlarına paralel olarak
sonra oldukça yıprandığı Evliya Çelebi ve Erem-
kent morfolojisinde
ya Çelebi Kömürciyan’ın tasvirlerinden anlaşılan 1920-1927 arasında onarım geçirdiğini ortaya değişen konumu (Özgül,
yapının, 18. yüzyılda da harap durumda olduğu koyar (Özgül, 2015) (Şekil 13), ancak 1940 yılla- 2015: 42).

mimar•ist 2016/3 79
İNCELEME

tamamlamalarına bağlı olarak belli bir faz far-


kıyla atıllaştıkları savını doğrular niteliktedir.

Sonuç ve Değerlendirme
Özetle bu çalışma, kent morfolojisinin dönüşü-
münde camilerin rolü konusunu problemleştirir
ve bir yandan Rumi Mehmed Paşa Camii’nin
bu bağlamdaki rolünü tartışırken, diğer yandan
ise bu tür yapıların korunma durumlarının kent-
teki rolleriyle ilişkili olup olmadığını sorgular.
Rumi Mehmed Paşa Camii 1471 yılında
Üsküdar’daki ilk büyük külliyenin parçası olarak
inşa edilmiştir. Bu kompleks, ulaşım, ticaret, kay-
naklar, topografya gibi açılardan Üsküdar’ın en
Şekil 11. Caminin 19. rında yine harap durumda bırakıldığı bilinmekte-
yüzyıl külliye ve kışlası ile elverişli yerine konumlandığından etrafında biçim-
dir (Konyalı, 1976). Vakıflar 2. Bölge Müdürlü-
kent morfolojisinde lendirdiği mahalleyi o dönem için Üsküdar’ın
değişen konumu ğü Arşivi belgelerinden, yapının 1953 yılında
kent strüktüründe merkez konumuna oturtmuş-
(Özgül, 2015: 42). kapsamlı bir onarım geçirdiği anlaşılmaktadır;
tur. Bu bağlamda, Rumi Mehmed Paşa Camii
fakat 1959 yılındaki onarıma (Şekil 14) dair fazla
Üsküdar’ın bir Osmanlı kenti olarak yeniden
belge bulunamaması bu onarımın çok önemli
kurulum sürecinin en önemli parçası ve sonraki
olmadığı izlenimi verir.
dönemlerde yaşanacak gelişmelerin de belirleyicisi
Bu onarımların ve içeriklerinin sınıflandırıl-
olmuştur. Üsküdar, yeni ve daha büyük dini-ticari-
dığı kapsamlı çalışmalardan (Özgül, 2015) da
sosyal fonksiyonları bünyesinde barındıran komp-
görüldüğü üzere, yapının geçirdiği onarım ve
lekslerin inşa edilmesiyle birlikte önemli bir dönü-
koruma süreçlerinin yine yapının kent morfolo-
şüm göstermiştir. Dolayısıyla Rumi Mehmed Paşa
jisindeki konumuna dair değişim süreçleriyle
Külliyesi’nin önemi azalmış ve külliye atıl duruma
açık paralellikler gösterdiği sezilebilmektedir.
düşerek gittikçe yıpranmıştır.
Bu da makalenin ana argümanı olan camilerin
Sonuç olarak, günümüzde yeni bir toplum-
kent dönüşümünü yönlendirme misyonlarını
sal kimlik yaratılmasına dayalı kültür politikala-
Şekil 12. Rum Mehmed rının bir aracı olarak uygulanan kentsel politika-
Paşa Camii’nin onarımına
larda öne çıkan ‘cami mimarlığı aracılığıyla
dair 1522 tarihli belge
(Başbakanlık Osmanlı kentsel ve toplumsal dönüşüm’ olgusunun,
Arşivleri - İ.MVL, tarihte yine benzer bir konjonktürde sergilen-
241/8627). miş örneklerinden olan Rumi Mehmed Paşa
Camii’nin İstanbul’un Osmanlı İmparatorlu-
ğunca fethinden sonra üstlendiği rolün morfo-
lojik bir bakış açısıyla değerlendirilmesi güncel
kentsel gelişmelere anlam verebilmek için ışık
tutucu niteliktedir. Günümüzde şiddetli politik
tartışmalara ve toplumsal reflekslere yol açan
cami projeleri ve onlarla organik olarak bağlan-
tılı kentsel dönüşüm projeleri gibi, tarihte ben-
zer siyasi ve ekonomik koşullar altında din
odaklı bir bütünleştirici toplumsal kimlik yara-
tılmasına yönelik kültür politikalarının mekânsal
araçları olmuştur ve Rumi Mehmed Paşa Camii
ile Rum Mehmed Paşa Mahallesi (morfolojik ve
demografik) müdahalesi bunun en tipik örnek-
lerindendir. Bu örnekte de görüldüğü gibi, bu
yapılar kent morfolojisini ve bir süre sonra da
sosyal dokusunu etkileme misyonlarını tamam-
ladıktan belli bir zaman sonra atıl duruma düşe-
rek, kentsel yaşam içindeki ağırlıklarını yitir-
mektedirler. Diğer bir deyişle, bu yapılar kentsel
80 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

biçimlenme stratejilerinde ‘oyun kuruculuk’ Şekil 13. Rumi Mehmed


rolünden ‘yedek kulübesine’ çekilerek yeni olu- Paşa Camii’nin 1920 tarihli
fotoğrafı (Alman Arkeoloji
şumların sessiz, yorgun ve pasif tanıkları olmaya Enstitüsü).
devam etmektedirler ve olmaya da devam ede-
ceklerdir.

Murat Çetin, Doç. Dr., Kadir Has Üniversitesi Sanat-Tasarım Fakültesi

İrfan Özgül, Kadir Has Üniversitesi Sanat-Tasarım Fakültesi Kültür


Varlıklarını Koruma Yüksek Lisans Programı

Kaynakça
Aazam, Z. (2005), “To, Around and From the Centre:
How the Kabah Continues to Integrate the Society and Şekil 14. Caminin
its Rituals”, Proceedings, 5th International Space Syntax
geçirdiği 1959
Symposium, ed. A. van Nes, Delft University of Techno-
onarımından bir fotoğraf
logy, Delft, 309-322
Alada, A. B. (2008), Osmanlı Şehrinde Mahalle, Sümer (Vakıflar 2. Bölge
Kitabevi, İstanbul Müdürlüğü Arşivi)
Alexander, C. (1977), City is Not a Tree, Existics, New York
Alexander, C. (1977a), A Pattern Language; Towns, Buil-
ding, Construction, Oxford University Press, New York
Ardalan, N. (1983), “On Mosque Architecture”, Architec-
ture and Community, ed. R. Holod, D. Rastorfer,
Aperture, New York, 55-56
Aslanapa, O. (2004), Osmanlı Devri Mimarisi, İnkılap
Kitabevi Yayınları, İstanbul
Ayverdi, E. H. (1953), Fatih Devri Mimarisi, İstanbul
Fetih Derneği, İstanbul
Ayverdi, E. H. (1958), Fatih Devri Sonlarında İstanbul
Mahalleleri, Şehrin İskânı ve Nüfusu, Vakıflar Umum
Müdürlüğü Neşriyatı, Ankara
Ayverdi, E.H. (1973), Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri,
Fetih Cemiyeti Enstitüsü, İstanbul
Başkan, Y. (2013), “Fatih Sultan Mehmed Döneminde
Karaman Bölgesinden İstanbul’a Nakledilen Nüfus”, Frishman, M. et al. (1994), The Mosque: History, Architec-
Tarih Dergisi, no. 55 (2012/1), 107-134 tural Development & Regional Diversity, Thames and
Bayramoğlu, A. (2008), Osmanlı Şehrinde Mahalle, Sümer Hudson, London
Yayınları, İstanbul Goodwin, G. (2001), Osmanlı Mimarlığı Tarihi, çev. M.
Bostan, M. H. (2012), “Üsküdar”, TDV İslâm Ansiklopedi- Günay, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
si, c. 42, 364-368 Guggenheim, M., O. Söderstörm (2010), “Mobility and
Cansever, T. (1997), İslâm’da Şehir ve Mimarî, İz Yayıncı- Transformation of Built Form”, Re-Shaping Cities;
lık, İstanbul How Global Mobility Transforms Architecture and
Cerasi, M. M. (2001), Osmanlı Kenti: Osmanlı Urban Form, ed. M. Guggenheim & O. Söderstörm,
İmparatorluğu’nda 18. ve 19. Yüzyıllarda Kent Uygar- Routledge, New York, 3-20
lığı ve Mimarisi, İlke Yayınları, İstanbul Güneş, A. (2004), “16. ve 17. Yüzyıllarda Üsküdar’ın
Conzen, M. P. (2004), Thinking About Urban Form: Papers Mahalleleri ve Nüfusu”, Üsküdar Sempozyumu I, İstan-
on Urban Morphology, 1932-1998 / M.R.G. Conzen, bul
Peter Lang Publishing, Berlin - New York - Oxford Harvey, D. (2003), Sosyal Adalet ve Şehir, Metis Yayınları,
Crinson, M. (2002), “The Mosque and the Metropo- İstanbul
lis”, Orientalism’s Interlocutors: Painting, Architecture, Haskan, M. N. (2001), Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, c. 1,
Photography, ed. J. Beaulieu, M. Roberts, Duke Uni- Üsküdar Araştırmaları Merkezi, İstanbul
versity Press, Durham, 79-101 Khamaisi, R. (2009), “Holy Places in Urban spaces; Foci of
Çelik, Z. (1996), 19. yy’da Osmanlı Başkenti Değişen İstan- Confrontation or Catalyst for Development”, Holy Pla-
bul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 32-34 ces in the Israeli-Palestinian Conflict: Confrontation
Eldem, E. (1999), “18. Yüzyıl ve Değişim”, Cogito, no. 19, and Co-existence, ed. M. J. Breger, Y. Reiter, L. Ham-
189-199 mer, Routledge, New York, 128-144
Eldem, E., D. Goffman, B. Masters (2000), Doğu ile Batı King, A. D. (2010), “Notes Towards a Global Historical
Arasında Osmanlı Kenti, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Sociology of Building Types”, Re-Shaping Cities: How
İstanbul Global Mobility Transforms Architecture and Urban
Ergin, O. (1997), “Çarşı”, İslam Ansiklopedisi, c. 3, MEB Yay. Form, ed. M. Guggenheim & O. Söderstörm, Routled-
Ertuğrul, A. (2012), “19. Yüzyıl İstanbul Kentsel ge, New York, 21-40
Dönüşümü’nde Üsküdar ve Koruma Sorunları”, Konyalı, İ. H. (1976), Abideleri ve Kitabeleri ile Üsküdar
yayımlanmamış doktora tezi, İTÜ Fen Bilimleri Ensti- Tarihi, c. 2, Türk Yeşilay Cemiyeti, İstanbul
tüsü, İstanbul Kostof, S. (1991), The City Shaped: Urban Patterns and
Erzincan, T. (2008), “Rum Mehmed Paşa Külliyesi”, TDV Meanings Through History, Bullfinch Press; New York.
İslam Ansiklopedisi, c. 35 Kostof, S. (1992), The City Assembled: Elements of Urban
Eyice, S. (2004), “Fetihten Önceki Üsküdar”, Üsküdar Sem- Form through History, Little Brown; Boston.
pozyumu, Üsküdar Araştırmaları Merkezi, İstanbul, 17-20 Kömürcüyan, E. Ç. (1988), İstanbul Tarihi: XVII. Asırda
Eyüboğlu, E. (1998), “Tarihsel Süreç İçinde Şehirsel İstanbul, Eren Yayıncılık, İstanbul
Biçimlenmeyi Yönlendiren Etkenler ve İstanbul Örne- Kritovulos (2012), Kritovulos Tarihi 1451-1467, çev. Ari
ği”, doktora tezi, İTÜ, İstanbul Çokona, İstanbul

mimar•ist 2016/3 81
İNCELEME

Kuban, D. (1968), “Anadolu- Türk Şehri Tarihi Gelişmesi, Yöntemler”, Üsküdar Sempozyumu IV, İstanbul, 461-
Sosyal ve Fiziki Özellikleri Üzerinde Bazı Gelişmeler”, 486
Vakıflar Dergisi, c. VII, 57-73 Özgül, İ. (2015), “Üsküdar’ın Kentsel-Mekânsal Dönüşü-
Kuban, D. (2000), İstanbul Bir Kent Tarihi; Bizantion, mü Bağlamında Rum Mehmed Paşa Camisi’nin Koru-
Konstantinopolis, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, ma Sorunları”, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Kadir
İstanbul Has Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek
Kuban, D. (2007), Osmanlı Mimarisi, YEM Yayınları, Lisans Programı
İstanbul Rasdi, M. T. M., N. Utaberta (2010), “The Design of Mos-
Lefebvre, H. (1991 [1974]), The Production of Space, çev. ques as Community Development Centers from the
D. Nicholson-Smith, Blackwell, Oxford Perspective of the Sunna and Wright’s Organic Archi-
Lynch, K. (1960), The Image of the City, MIT Press, Camb- tecture”, Journal of Islamic Architecture, vol. 1, no. 1,
ridge MA 1-7
Lynch, K. (1981), A Theory of Good City Form, MIT Press, Rasmussen, S. E. (1964), Experiencing Architecture, MIT
Cambridge MA Press, Camb. MA
Mantran, R. (1986), 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul Rossi, A. (1982), The Architecture of the City, MIT Press,
(Kurumsal, İktisadi, Toplumsal Tarih Denemesi), çev. Camb. MA
E. Özcan, M. A. Kılıçbay, c. 1, Ankara Sennett, R. (1974), The Fall of the Public Man, Cambridge
Michell, G. (1978), Architecture of the Islamic World: Its Univ. Press, Cambridge
History and Social Meaning, Thames and Hudson, Stewig, R. (1966), İstanbul’da Çıkmaz Sokaklar, çev. R.
London Turfan, İ. Yazman, Baha Matbaası, İstanbul
Molendijk, A. (2010), “‘God Made the Country, and Man Stringer, M. D. (2013), “Religion and Urban Theory”,
Made the Town’: Some Observations on the Place of Discourses on Religious Diversity: Explorations in an
Religion in the Western (Post)Secular City”, Exploring Urban Ecology, ed. M. D. Stringer, Ashgate, Surrey,
the Post-Secular: The Religious, the Political and the 1-18
Urban, ed. A. Molendijk, J. Beaumont, C. Jedan Şahinalp, M. S., V. Günal (2012), “Osmanlı Şehircilik Kül-
[e.Book V. 1 3 : DOI:  10.1163/ türünde Çarşı Sisteminin Lokasyon ve Çarşı İçi Kade-
ej.9789004185449.i-406 ], Brill, Leiden, 145-162 melenme Yönünden Mekansal Analizi”, Milli Folklor
Mumford, L. (2007), Tarih Boyunca Kent, çev. T. Tosun, Dergisi, no. 93, 149-168
G. Koca, Ayrıntı Yayınları, İstanbul Tak, E. (2009), “Üsküdar Şer’iye Sicillerindeki Fermanlara
Müller-Wiener, W. (2001), İstanbul’un Tarihsel Topograf- Göre XVI. Yüzyılda Üsküdar”, Üsküdar Sempozyumu
yası, çev. Ü. Sayın, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul IV, İstanbul, 121-130
Nemlioğlu, C. (1999), “Üsküdar’ın Osmanlı Mimarisinde- Taşçı, H. (2012), “Kent Meydanı ile Kent Kimliği İlişkisi:
ki Özgün Kalem İşlerinin Bezeme Sanatlarındaki Yeri Üsküdar Örneği”, Şehirlerin Yapılandırılması Sempoz-
ile Koruma ve Onarımlarında Uygulanması Gereken yumu, İstanbul, 22-6
URL 1: http://diriklik.com/eskiistanbul/cumhuriyet/
cumhuriyet3/semsipasacamiivekulliyesi.jpg
Üstündağ, N. (2005), “Osmanlı’da ‘Şehir’ ve Şehri Gelişti-
From ‘Play-Maker’ to ‘Players-Bench’: ren Unsurlardan Biri Olarak Ayanlar: Vidin ve Rusçuk
A Morphological Re-reading of Uskudar Örneği (18.Yüzyıl)”, Türkiyat Araştırmaları, Hacette-
Rumi Mehmed Pasha Mosque through pe Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, no. 2, 150-167
Yerasimos, S. (1999), “Tanzimat’ın Kent Reformları Üzeri-
the Transformation of its Position ne”, Modernleşme Sürecinde Osmanlı Kentleri, Tarih
in the City Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul
In this study where the roots of the mosques’
role as ‘urban regulator’ are elucidated within
the framework of critical evaluation of of the
cultural policies that are based on the notion of
‘manipulating the urban landscape through
mosques’ which is observed to be
systematically pursued today, the issue of how
the perception, use and status of conservation
of mosques changes in accordance with the
transformations in urban morphology is
questioned with specific reference to Rumi
Mehmed Pasha Mosque in Üsküdar. Following
the review of debates on the regulating roles of
mosques, the history of Üsküdar’s urban
development is revisited. How the
neighbourhood that is constituted around the
Rumi Mehmed Pasha Mosque after its
construction in the 15th century had influenced
the morphology of Üsküdar is put forward
through cartographical instruments. It is
intended to establish parallelisms between the
changing position of the mosque due to various
developments in the city and the status of
conservation of the mosque.

82 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

Bir Semtin Kimliğinin Sürdürülmesinde


Kentsel Belleğin Yeri: Yeldeğirmeni Örneği
Cansu Çolpan - Nilgün Çolpan Erkan

K entsel bellek, kentlerin var olduğu andan iti-


baren sahip olduğu, kentle birlikte değişim
mesinin ancak orada yaşayanların bellek konu-
sundaki farkındalıklarının ve aidiyet düzeylerinin
ve gelişim gösteren bir olgudur. Günümüzde araştırılmasıyla mümkün olduğu öngörülmüştür.
etkili olan dinamiklere bağlı yaşanan mekânsal Tüm bu sonuçlar dikkate alınarak çalışmada,
değişimlerde, mekânların belleğine ilişkin veriler kentsel bellek, yere bağlılık ve yer kimliğinin bir-
çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Bu süreç, bel- biriyle etkileşimlerinin yaşayanların görüşleri
leğin ve buna bağlı olarak kimliğin yok olmasına, dahilinde incelenmesi amaçlanmıştır.
kent mekânlarının yaşayanlarda bağlılık hissi Kavramsal bölümde yapılan literatür araştır-
uyandırmayan mekânlara dönüşmesine sebep maları sonucu elde edilen veriler ışığında örnek
olmaktadır (Göregenli, 2015). Özellikle tarihi alan olarak seçilen Yeldeğirmeni’nin tarihsel
kent mekânlarında, alanın sahip olduğu tarihi gelişimini ve mevcut durumunu betimlemek
potansiyelin (fiziksel çevre ve toplumsal kimliğe amacıyla tarama modeli ve analiz yöntemi kulla-
ilişkin elemanlar) saptanması, buna ilişkin yapı ve nılmıştır. Yeldeğirmeni’nde gerçekleşen sosyal
değerlerin korunarak sürece katılması, belleğin ve kültürel canlandırma faaliyetleri tespit edile-
sürekliliği ve mekânsal kimliğin korunabilmesi rek, bunun beraberinde ortaya çıkan soylulaştır-
açısından büyük öneme sahiptir. ma sürecinin nedenleri araştırılmıştır. Bu süreç
Makalenin amacı, tarihi bir geçmişe sahip dahilinde semt belleğine ve semtte yaşayanlara
olan Yeldeğirmeni semtine ait mekânsal belle- ilişkin göz ardı edilen unsurlar gözlemlenmiş,
ğin saptanması, değişim sürecinde bellek, kimlik semtin sosyal ve ekonomik yapısında yarattığı
ve aidiyet ilişkilerinin tespit edilmesidir. Bu bağ- sorunlar değerlendirilmiştir.
lamda çalışmanın kavramsal kısmında bellek Kentsel kimlik ve bellek bağlamında sürecin
türleri ve kimlik konularına ilişkin literatür araş- değerlendirilmesi için farklı yöntemler kullanıl-
tırma, fotoğraf ile tespit, doküman analizi gibi mıştır. Öncelikli olarak alanda yapılan anket
veri toplama yöntemleri kullanılmıştır. çalışması ile farklı sosyal gruplar, yaş ve eğitim
Uluslararası literatürde kentsel bellek, yerel düzeylerinden 80 katılımcının Yeldeğirmeni’nin
aidiyet ve kimlik konuları ile ilgili konuların ayrı sosyal ve kültürel değişimi hakkında görüşleri
ayrı ya da bir arada çalışıldığı, bu konulara iliş- alınarak mekânsal aidiyetleri ve belleğe ilişkin
kin birçok disiplinden yaklaşımların bulunduğu farkındalıkları incelenmiştir. Aynı zamanda,
çok sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Bu araştırma- belirlenen bir kişisel gözlem ve değerlendirme
larda bulguların, örnek kent mekânı ve o kentin yöntemi ile kentsel kimlik ve bellekte öncelikli
toplumu hakkında yapılan literatür taraması, olarak öne çıkan unsurlar kapsamında analizler
çok sayıda katılımcı ile yapılan derinlemesine yapılarak Yeldeğirmeni semtinin geçirdiği süre-
mülakat, testler ve zihinsel haritalar dahilinde cin mekânsal belleğinin, kimliğinin sürdürülebi-
elde edildiği görülmüştür. lirliğine etkisi saptanmaya çalışılmıştır.
Makale kapsamında yapılan literatür araştır- Yeldeğirmeni semtinin değişim süreci bağla-
masında Halbwachs (1992) ve Rossi (2006) bel- mında semtte yaşayanların görüşleri dahilinde
leğin toplumsallığını, Nora (2006) ise belleğin korunması ve kimliğin sürdürülmesine
mekânsallığını incelemiştir. Kentsel belleğin aidi- ilişkin nasıl yaklaşımlar sunulabileceğinin, belle-
yet ve bağlılık ile ilişkisini araştıran Boyer’in ğin devamının sağlanmasında hangi öğelerin rol
(2015) tespitlerinin ışığında kimliği oluşturan oynayabileceğinin ortaya konulması sağlanmış-
etkenler olan aidiyet ve bağlılık kavramları ince- tır. Tüm bu incelemeler sonucunda, kent kimli-
lenmiştir. Lalli’nin (1992) kişinin bir mekânda ğinin sürdürebilirliği için sosyal canlandırma
yaşama süresinin uzunluğunun oraya duyduğu sürecinde olumlu sonuçlar elde edebilmesi
aidiyeti etkileyeceği tespiti üzerine, bir mekânın konusunda dikkat edilmesi gereken unsurlar
belleğine ve kimliğine ilişkin kavramların irdelen- ortaya konmuştur.
mimar•ist 2016/3 83
İNCELEME

1. Kentsel Bellek niteliğinde olan yapılar, toplumun sahip olduğu


Kentsel bellek kavramına ilişkin çalışmalar, XIX. sosyal, kültürel değerler ve gelenekler gibi
yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başlarında farklı disip- koşulların devamlılığı sonucunda oluşmaktadır
linlerden yaklaşımların tartışılarak geliştirilmesi (Ocakçı, 1994: 239-245). Mekânı simgeleyen
sonucu günümüze ulaşmıştır. yapı, alan ve işlevler, mekânın belleğini ve dola-
Bellek ile yorumlarının bugün hâlâ geçerlili- yısıyla kimliğinin sürdürebilirliğini etkilemekte-
ğini koruduğu Sigmund Freud (1856-1939) dir.
belleği ‘bireysel’ olarak incelemiştir. Bergson ise Mekân kimliğinin oluşumunda ayırt edilen ve
(1851-1941) algılamanın kültürel, psikolojik anımsanabilen özellikler etkili olduğu kadar,
etkiler altında gerçekleştiğini ve bu bağlamda bireylerin yere yükledikleri anlam da önemli rol
bireysel belleğin toplumsal belleğe bağlı olarak oynamaktadır (Göregenli, 2015). Lalli’ye (1992)
oluştuğunu öne sürmüştür. Kişinin bireysel var- göre, kişinin mekâna yüklediği anlamlar, kişinin
lığının toplumdan bağımsız olamayacağını vur- mekânda geçirdiği süreyle bağlantılıdır. Belirli bir
gulayan sosyolog Halbwachs (1992: 52-53), yerde yaşama süresinin uzunluğu konusundaki
belleğin ancak toplumsal düzeyde belirlenebile- araştırmaların bazıları incelendiğinde, bir yerde
ceğini, toplumsal düzeyde var olabileceğini yaşanılan sürenin aidiyet duygusunu ve bağlılığı
belirtmiştir. Bu görüşü kent mekânı ile ilişkilen- artırarak, kişinin yaşadığı mekânın bir parçası
diren Aldo Rossi (2006: 121-126), kent ve haline gelmesini ve o mekânın kimliğini oluştu-
kente ilişkin her parçanın toplumsal belleği ran faktörlerden biri olduğu sonucuna varılabil-
barındırdığını, kentin zaman içerisinde biriktir- mektedir (Göregenli, 2015). Lalli’ye (1992)
dikleriyle bir bütün oluşturduğunu ve kendine göre, belirli bir yerin bireyin kimliğinde önem
ait bir belleğe sahip olduğunu ifade etmiştir. kazanması için bir bireyin o mekânda en azından
Kente ait bu bellek, ‘kentsel bellek’ kavramsal- çocukluk ve ergenlik dönemlerini yaşamış olması
laştırmasıyla literatürde yerini almıştır. gerekmektedir. Bunu destekleyici bir fikir olarak
1984’te Pierre Nora (2006) bellek Becker ve Keim de bir yerin kişinin önemli bir
mekânlarının, insanların ilişki kurabilecekleri, bağ- parçası haline gelmesi için kişinin yaşadığı
lanabilecekleri, aidiyet hissedecekleri, hatırlayacak- mekânda sosyal olarak aktif olması gerektiğini
ları, özleyecekleri mekânları ifade ettiğini öne sür- belirtmektedir (aktaran Lalli, 1992: 285-303).
müştür. Bu görüşten yola çıkılarak, bellek-mekân Bu görüşlerden yola çıkılarak bireylerin, yaşadık-
ilişkisinin, bireyin mekânda geçirdiği deneyimler ları yerin kimliğiyle bütünleşerek mekâna uyum-
ve mekânla arasında kurduğu duygusal bağıntıyı luluk göstermelerinin, o mekânda bulunma süre-
içerdiği sonucuna varılabilmektedir. si ve amacı doğrultusunda anlaşılabileceği söyle-
Nora’dan sonra kent ve bellek ilişkisine dair nebilir (Aytuğ ve İnceoğlu, 2009). Bireyin ken-
Christine Boyer, 1998 yılında yayımladığı The dilerini bir mekâna ait hissetmesi, fiziksel aktivi-
City of Collective Memory kitabında toplumsal telere ek olarak mekânın kimliği ve kültürel nite-
bellek bağlamında hatırlama ve unutmanın, liğiyle bağlantılıdır (Boyer, 2015). Başka bir
gündelik pratiklerle ve yapılı çevre ile doğrudan deyişle, kent kimliği, fizik mekâna ilişkin etkenle-
ilişki içerisinde olduğunu anlatmıştır (Boyer, rin yanı sıra, mekânda gerçekleşen sosyal ve kül-
2015). Boyer, bu çalışma ile hatırlamanın öne- türel etkinlikler ve kişilerarası sosyal ilişkilerle bir-
mini vurgulayarak, kent mekânlarının, toplum- likte sürekli bir değişim ve gelişim göstermekte-
sal belleğin ve kentsel kimliğin sürdürülebilirli- dir. Yapılan anket çalışmasında, Yeldeğirmeni’nde
ğine etkisini incelemiştir. Boyer’e (2015) göre gerçekleşen sosyokültürel etkinlikler ve komşu-
kentsel belleğin varlığından söz edilebilmesi, luk ilişkileri araştırılarak, katılımcıların bu konu-
toplumsal belleğin kent içerisinde varlığını gös- lar hakkındaki görüşleri derlenmiştir.
terebilmesine bağlıdır. Bu durum kentin fiziksel
ve sosyal yapısını, yaşayanların aidiyet hissini ve 2. Kentsel Bellek ve Kentsel Kimlik İlişkisi
bunlara bağlı olarak kent kimliğini olumlu ya da Kentlerin kimliği var oluşlarından itibaren için-
olumsuz yönde etkilemektedir. de barındırdığı değerler ile gelişim göstermek-
Kentsel kimlik, kendisini oluşturan öğeler tedir (Aydınlı, 1986). Tarihsel süreç içinde fark-
incelendiğinde kenti farklı kılan (Lynch, 1960: lı kültürlerin sosyal, kültürel, ekonomik ve fizik-
70-86), kente değer katan ve ona has tüm sel yapısının birlikteliğinden oluşan bu değerler,
unsurların oluşturduğu bir bütün olarak tanım- kültür ve anlam katmanlarını tanımlayan kentin
lanabilmektedir. Mekânsal kimlik, coğrafya, somut belleğini yansıtmaktadır (Boyer, 2015).
topografya, mekânın belleğine etki eden sembol Bu bağlamda kentsel kimlik ve bellek kavramla-
84 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

rı, geçmişin izlerini günümüzde canlı tutmak,


yaşanılan mekânı ve koşulları anlamlandırmak
konusunda önemli bir yere sahiptir. Ancak
kente yapılan çeşitli olumsuz müdahaleler ve
kent kimliğini yansıtan değerlerin korunama-
ması sonucunda kentin özgün kimliğinin kay-
bolduğu gözlenmektedir (Tekeli, 1991). Bu
nedenle kent kimliğinin sürekliliği, ancak kentin
özgün kimliğini oluşturan değerlerin saptana-
rak, güncel koşullar dahilinde kent ile bütünleş-
tirilmesi ile sağlanabilmektedir. Şekil 1. Rasimpaşa’nın
maktadır. Mekânsal değişimdeki önemli etken-
Fizik mekâna ilişkin özellikler haricinde İstanbul içerisindeki
lerden birisi 1922’de meydana gelen yangındır.
mekânsal belleğin kimliğe, dolayısıyla aidiyet ve konumu.
Bunun sonucunda yeni yapılaşma koşulları ile
bağlılığa etkisi büyüktür. Kentin tarihi ve belle-
kat adetlerinde artış ve kâgir yapıya geçiş başla-
ği korunduğu takdirde, aidiyet ve mekânsal
mıştır. Yapı yoğunluğunu artıran bu uygulama
bağlılığın güçlenmesinden söz edilebilmektedir
ile taban alanlarının da artırılarak, ada ortası
(Boyer, 2015).
açık alanların azaldığı, bitişik nizam, arka bah-
çesi olmayan kâgir yapıların inşa edildiği göz-
3. Çalışma Alanı: Yeldeğirmeni Semti lemlenmektedir (Şimşek, 1987) (Şekil 4).
Yeldeğirmeni’nin araştırma alanı olarak seçilme- 1937 yılında hazırlanan Pervititch haritala-
sinin temel sebebi, fiziksel çevresi ile özgün rında, XX. yüzyılın başlarında yer yer bitişik
özelliklerini henüz yitirmemiş olması, ilk yerle- nizam sıra evler ve geniş bahçeleri olan köşkler
şildiği tarih olan XVI. yüzyıldan bu yana farklı
kültürel özelliklere sahip topluluklara ev sahipli- Şekil 2. Çalışma alanı
sınırları.
ği yapmış olması ve bunun mekânsal yansımala-
rıdır. Bu çalışmada Yeldeğirmeni semtine ait
belleğin, kent kimliğinin sürdürülebilmesine
etkisi araştırılacaktır.
Yeldeğirmeni semti, İstanbul’un doğu yaka-
sında yer alan Kadıköy İlçesi sınırları içinde
konumlanmaktadır (Şekil 1).
Semt Kadıköy merkezinden Haydarpaşa’ya
uzanan sahil kesiminde yer alan Rasimpaşa
Mahallesi sınırları içinde bulunmaktadır (Teo-
man, 1984). Çalışma alanı kuzeyinde Haydar-
paşa Garı, güneyinde Misak-ı Milli Sokak ve
Halit Ağa Caddesi, doğusunda Ayrılık Çeşmesi
Mezarlığı ve demiryolu, batısında ise Marmara
Denizi ile sınırlanan eğimli alana kurulu bir
Şekil 3. Çalışma alanının
semttir (Şekil 2). yakın çevresi ulaşım analizi
Çalışma alanı Ayrılıkçeşme, Söğütlüçeşme, ve çalışma alanına 5
Kadıköy gibi aktarma merkezlerinin üçüne de dakikalık yürüme
mesafesindeki bölgeler.
5-10 dakikalık yürüme mesafesinde, oldukça
merkezi bir konumda yer almaktadır (Şekil 3).

3.1. Fiziksel Mekân


Yeldeğirmeni semti, doğu-batı yönünde yer yer
%15’e varan bir eğime sahiptir (Eyüboğlu, 1991).
Alanda sokaklar ve bağlı yapı adaları eğime dik bir
biçimde düzenlenmiştir. Dik sokaklar, denizden
gelen meltem esintisinin hissedilmesini sağlarken
güzel bir manzara sunar (Resim 1).
Semtin genel dokusunu ızgara sokak ağı
üzerinde, bitişik nizam konut yapıları oluştur-
mimar•ist 2016/3 85
İNCELEME

Resim 1. Yeldeğirmeni’nden 1600 yılında Ayrılık Çeşmesi’nin ve 1612 yılında


bir sokak. Osman Ağa Camii’nin inşa edilmesi ile semtte
yerleşim gelişmeye başlamıştır (Şimşek, 1987). I.
Abdülhamit döneminde (1774-1789) saray,
ordu ve halkın un ihtiyacını karşılamak amacıyla
şu anki konumuyla İbrahimağa, Rasim Paşa
Camii, Karakol ve Osman Gazi İlkokulu’nun
bulunduğu alana dört adet yel değirmeni inşa
edilmiştir (Türker, 2008). Bu yel değirmenlerin-
den hiçbiri günümüze ulaşamasa da semte adını
Şekil 4 (a) Yeldeğirmeni
mekânsal gelişim vererek, semt belleğinde yer etmiştir.
haritaları:1937 Pervititch Bölgede 1789-1807 arasında ilk sokaklar
Haritaları, (b) 1931-1960 görülmeye başlanmıştır (Çelik, 1996: 32-82).
(Kadıköy Belediyesi 1835-36 yıllarında Rasim Paşa Camii’nin inşa
Planlama Bölümü),
(c) 1961-1990 (Kadıköy edilmesi, bu dönemlerde semtte yaşayanların
Belediyesi Harita Bölümü) çoğunlukta Müslümanlardan oluştuğunu gös-
(Eyüboğlu, 1991), termektedir (Türker, 2008: 9-88).
(d) 2016 Güncel durum.
Kırım Savaşı yıllarında (1853-56), yaralı asker-
lerin bakım ve tedavi merkezi olarak kullanılan
Selimiye Kışlası’nın semtin yakınında yer alması
nedeniyle, Yahudiler savaş sonrası Yeldeğirmeni’ne
yerleşmeye başlamışlardır (Çelik, 1996). 1872’de
Kuzguncuk Dağ Hamamı’nda meydana gelen
yangın sonrasında çoğunlukla Museviler olmak
üzere Rum ve Ermenilerin de Yeldeğirmeni’ne
görülmektedir (Eyüboğlu, 1991). Bu döneme gelmesiyle semtte apartmanlaşma başlamıştır
ait TAKS değerinin yaklaşık 0,16 olduğu görül- (Çelik, 1996).
mektedir. 1931-60 yılları arasındaki haritalar 1906-08 arasında Haydarpaşa Garı’nın inşası
incelendiğinde, yapı adalarının bölünerek, yapı sürecinde burada çalışan Alman mühendis-
yoğunluğunun artmaya başladığı TAKS değeri- mimarların ve İtalyan ustaların Yeldeğirmeni’ne
nin de ortalama 0,45’i bulduğu, gözlemlen- yerleştikleri verilerine ulaşılmaktadır (Atılgan,
mektedir. 1990 yılına kadar olan planlarda yapı 2007). I. Dünya Savaşı yıllarında Anadolu’da yaşa-
adalarının boş parsel kalmayacak şekilde yapıla- nan yokluk nedeniyle İstanbul’a gelen ve
şarak bugünkü halini aldığı görülmektedir (Şekil Haydarpaşa’ya yığılan kalabalık Rum nüfusu da,
4). Alanın güncel TAKS değeri ise 0,52’tir. buraya en yakın yerleşim yeri olarak Yeldeğirmeni’ne
XVI. yüzyıldan itibaren, semtin Kadıköy çar- yönelmiştir (Eyüboğlu, 1991). Bu çok kültürlü
şısına yakınlığı, bölgenin cazibesini artırarak nüfusa Levanten olarak adlandırılan ve ticaretle
ticari işlevlerin de semt içinde saçaklanmasına meşgul kişilerin de eklenmesiyle de semt nüfusu
neden olmuştur. Yeldeğirmeni’nde deniz sevi- oldukça heterojen bir hale gelmiştir.
yesine, bağlı olarak Rıhtım Caddesi’ne inildikçe Semte yerleşen bu sosyal gruplar okullar ve
ticaret fonksiyonunun yoğunlaştığı görülmek- dini yapılar inşa etmişlerdir (Giz, 1988).
tedir. Üst kotta ise semt ölçeğindeki hizmet 1906’da Saint Louis İlkokulu (Yeldeğirmeni
birimleri semtin sırt noktasında, semtin geneli- Gençlik Merkezi) inşa edilmiştir. 1909 yılında
nin aksine az eğimli (%8) Karakolhane Caddesi Levantenler tarafından Valpreda (İtalyan)
üzerinde yer seçmiştir. Apartmanı ve Kehribarcı Apartmanı’nın inşa
Ticaret fonksiyonunun artarak Karakolhane edilmesi, semtin kültürel yapısının mimariyi
Caddesi’ni Rıhtım Caddesi’ne bağlanan sokak- şekillendirdiğini göstermektedir (Eyüboğlu,
lara saçaklanması, zemin katların ticaret işleviyle 1991).
birlikte biçim değiştirmesi semt kimliğinin Savaş yıllarına kadar gayrimüslim bir nüfu-
zedelenmesine neden olmuştur (Resim 2). sun hâkim olduğu Yeldeğirmeni’nde, savaş son-
rası kentin bütününde olduğu gibi semt nüfusu
3.2. Yeldeğirmeni Tarihi da hızla azalmaya başlamıştır (Şimşek, 1987).
XVI. yüzyılda Haydarpaşa çayırının Osmanlı Özellikle Rumlar, savaş sonrası yaşanan gergin-
döneminde talim alanı olarak kullandığı alana liklerden dolayı bölgeden uzaklaşmıştır (Çelik,
86 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

1996). İstanbul’un başkent olma özelliğini de


kaybetmesinin etkisiyle, semtin de önemi azal-
mıştır. Ancak Cumhuriyet sonrası, sanayileşme
hareketlerinin hız kazanmasıyla yaşanan iç göç-
ler sebebiyle bölgede Müslüman nüfusu artış
göstermiştir. Bunların yanı sıra Kemal Atatürk
Anadolu Lisesi (St. Euphemie Kız Okulu) çev-
resinde 26 Temmuz 1922’de çıkan yangında
270 evin yok olması alandaki sosyal ve mekânsal
dokuda değişimlere neden olmuştur (Şimşek,
1987).

Yeldeğirmeni’nin Sosyal Sürdürülebilirliğine


İlişkin Faaliyetler
Yeldeğirmeni semtinin mimari dokusunda, çok
kültürlü nüfus yapısının yansımalarını görmek
mümkündür. Yahudi ve Rumların yaptırmış
olduğu, apartmanlaşma sürecinin de başlangıcı- Kadıköy Belediyesi tarafından İskele Sokak’ta Resim 2. Karakolhane
yer alan Notre Dame du Rosaire Şapeli, restore Caddesi’nden bölgenin
nı oluşturan yüksek yapılar ve kendi kültürlerine
kimliğiyle uyumsuz ticaret
ait dini yapılar ve eğitim yapıları bunların önem- edilerek kültür ve sanat merkezine dönüştürül- dokusu örneği.
li örnekleridir. Alanda yaklaşık 222 adet tescilli müştür. Yapı, yeni işlevi ile birçok seminer, sergi,
yapı bulunmaktadır (Kadıköy Belediyesi, 2010: film ve tiyatro festivaline ev sahipliği yapmaktadır
63) (Şekil 5). Yeldeğirmeni’nin belleğinin yaşa- (Kadıköy Belediyesi, 2010). 28 Nisan 2012’de
tılabilmesi ve kimliğinin devamlılığı için semtin YKM (Yeldeğirmeni Kültür Merkezi) tarafından
tarihine tanıklık etmiş, kültürel ve estetik değer- düzenlenen “Sokağını Yaşa” etkinliği ile semtte
lerin varlığını sürdürebilmesi amacıyla 2010 yılı resim, tasarım, kukla ve kahve atölyeleri, sokakta
itibariyle alanda bakım ve restorasyon çalışmala- müzik dinletileri ve tiyatro gösterimleri düzen-
rı ağırlık kazanmıştır. lenmiştir. YKM karşısına yapılan Ali İsmail Kork-
2010 yılında Yeldeğirmeni’ne Kadıköy Bele- maz Parkı ile İskele Sokağın kamusal karakteri
diyesi tarafından, Tasarım Atölyesi Kadıköy artırılmış, 5-20 Mart 2014’te bu alanda açık hava
(TAK), Çekül ve Yeryüzü Derneği ortak çalış- sineması düzenlenmiştir (URL 1) (Resim 4).
ması olarak canlandırma projesi yapılması
1960-70 yılları arasında semtte faaliyet gös-
yönünde çalışmalar başlamıştır. Rasimpaşa
teren ve Kadıköy’ün varlığını koruyan en eski
Mahallesinde geliştirilmesi düşünülen ‘Mahalle
sineması özelliği taşıyan Özen Sineması, restore
Canlandırma Projesi’ kapsamında, bölgenin ve
buna bağlı olarak Yeldeğirmeni semtinin fiziksel Resim 3. Sokak Sanatı
Festivali kapsamında
ve sosyal değerlerini koruyarak, ekonomik, top- yapılan duvar
lumsal ve fiziksel boyutlarda kalıcı canlanma resimlerinden biri.
sağlayacak projeler ve uygulamalar amaçlanmış-
tır (Çekül, 2014: 30). Bu proje resmi olarak
başlamamış olsa da semtin sosyal anlamda sür-
dürülebilirliği amacıyla semtte birçok etkinlik
düzenlenmiştir.
Semtte yaşayanların sosyal gelişim sürecine
katılımını sağlamak amacıyla Kadıköy Belediyesi
tarafından 2010 yılında “Gönüllü Evi” açılmış-
tır. Bir yandan, semt sokaklarının ve diğer Resim 4. YKM Karşısında
kamusal alanların kullanılmasını teşvik etmeye yer alan Ali İsmail Korkmaz
yönelik sokak etkinlikleri düzenlenmiştir. Sokak Parkı’nda düzenlenen Açık
Hava Sineması.
etkinlikleri sayesinde semtin medyada ve kamu-
oyunda görünürlüğü artmıştır. Bu bağlamda
24-30 Eylül 2012’de Sokak Sanatı Festivali ile
duvar sanatçıları semtte faaliyet göstermiştir
(Resim 3).
mimar•ist 2016/3 87
İNCELEME

Şekil 5. Çalışma alanı ve profil gelmiştir. Bu gelişmeler semtin her ne


çevresinde yer alan tescilli kadar sosyal anlamda canlanmasını sağlasa da
yapılar.
semt ekonomisinde değişimlere yol açmış, Yel-
değirmeni bu durumun bir sonucu olarak soy-
lulaştırma sürecine girmiştir.

Yeldeğirmeni’ne Etki Eden Soylulaştırma Süreci


Kentsel dönüşümün bazen bir yöntemi, bazen
de bir sonucu olarak ortaya çıkan soylulaştırma
çalışmalarında kentsel belleğin ve kimliğin varlı-
ğını sürdürebilmesi önem taşımaktadır. Ancak
soylulaştırma ile süregelen ekonomik beklenti-
lerin artması, kentin sahip olduğu belleğin
çoğunlukla göz ardı edilmesine sebep olmakta-
dır (Şen, 2008: 3-4). Yeldeğirmeni semti, semt-
edildikten sonra 2013 yılından itibaren TAK te 2010 yılı itibariyle sosyal ve kültürel anlamda
tarafından semte ilişkin sosyal ve kültürel proje- düzenlenen canlandırma faaliyetlerinin etkisiyle
ler yürütülen bir alan haline getirilmiştir (Resim sosyal ve ekonomik anlamda değişime uğraya-
5). Bu atölye sayesinde semtte yaşayan kişiler, rak soylulaştırma sürecine girmiştir.
semte ilişkin önerilerini Kadıköy Belediyesi, Mekânsal anlamda bakımsız, tahrip edilmiş
gönüllüler ve destekçiler ile buluşturarak fikir ve çöküntü alanına dönüşmüş kent içi bölgele-
üretmeleri ve bu fikirlerin projelendirilmesi sağ- rinde yer alan konutların yenilenerek kullanışlı
lanmakta, sinema gösterimleri, seminer, proje hale getirilmesi amacını taşıyan soylulaştırma
ve etkinlikler yürütülmektedir. kapsamında sosyal ve kültürel açıdan bozulmuş,
Bir başka sosyal etkinlik ise Don Kişot İşgal çöküntüye uğramış, dolayısıyla fiziksel çevresi
Evi’dir. 20 senedir kullanılmayan, sahipsiz kal- de bozulmuş alanlarda, özellikle de Yeldeğirme-
mış, atıl ve kullanılamaz haldeki binanın gayri ni semti gibi tarihi kent parçalarında toplumsal
resmi yollardan semtin ortak kullanımı için gerilemenin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır
düzenlenmesi ile ortaya çıkmıştır (Çekül, (Özden, 2001). Ancak süreç dahilinde soylulaş-
2014). İmece usulü düzenlenen işgal evi mahal- tırılan alanlardaki sosyal gerileme çözüleme-
leli kültürünü semte tekrar kazandırmayı amaç- mekte, ekonomik düzeyi yüksek kesimin bölge-
ye gelmesine ve düşük gelirli, ekonomik ve sos-
layan, semt sakinlerinin ortak kullanım alanı
yal olanakları gerilemiş yerleşik nüfusun bölgeyi
olarak faaliyet göstermektedir.
terk etmesine sebep olmaktadır (Can, 2013).
Semtte yaşanan sosyal ve kültürel değişimler,
Sosyal ve kültürel canlandırma faaliyetleri ile
semtin belleğini ve buna bağlı olarak kimliğini
soylulaştırma sürecine giren Yeldeğirmeni sem-
etkilemiştir. İlk yerleşim dönemlerinden itiba-
tinin sahip olduğu ulaşım potansiyeli, kent mer-
ren kendine has karma kültürlü bir semt olan
kezine yakın konumlanması, yerleşim ve yatırım
Yeldeğirmeni, iç göçler ve kentleşmenin etkisiy-
amacıyla tercih edilen bir bölge olmasına neden
le kimliğini yitirmek üzereyken, sosyal ve kültü-
olmuştur. Buna bağlı olarak semte son yıllarda
rel anlamda kazandırılan nitelikler sayesinde 3-4
çoğunlukla Erasmus değişim programı ile
yıl içerisinde Anadolu yakasında bir odak haline
yabancı uyruklu öğrencilerin yerleşmesi, mahal-
gelmiştir. Semte yeme-içme mekânları, ofisler
le genelinde kira fiyatlarını %100’e yakın oranda
ve atölyelerin açılmasıyla birlikte yeni bir sosyal
artmasına ve buna bağlı olarak bazı semt sakin-
Resim 5. TAK lerinin bölgeyi terk etmesine neden olmuştur.
(Eski Özen Sineması).
Soylulaştırma ile öne çıkan bir diğer konu ise
kent kimliğini oluşturan kültürel ve mekânsal bel-
lek unsurlarının ekonominin geliştirilmesinde bir
araç olarak kullanılmasıdır (Leao, 2005). Kente
dair bu değişimler, kültür endüstrilerinin oluşu-
muna eşlik etmektedir. Yani kültür, endüstriyel bir
nitelik kazanmaktadır. Bunun yanı sıra yeniden
gelişmenin kültürel stratejisi, finansal araçlar, bilgi
ve kültür-sanat, yeme içme, moda, müzik ve
88 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

turizm gibi soyut ürün türlerine bağlı olarak güç- leme yoluyla seçilen katılımcılar ile anket çalışması
lenmektedir (Smith, 2002). Yeldeğirmeni’nde de gerçekleştirilmiştir. Bu araştırma ile katılımcıların
görüldüğü gibi sosyal ve kültürel gelişim sürecin- mahallede yaşama süresi, cinsiyetleri belirlenerek
den kâr amacı güden kişiler tarafından semtin sokak yaşamına ve komşuluk ilişkilerine ilişkin
kimliğiyle ilişkisi olmayan birçok işletme açılmasıy- memnuniyet düzeyleri belirlenmiş ve bunların
la semt ticari bir odak haline gelmiştir. Semtin soy- sonucunda kent kimliği ile ilgili çıkarımlara ulaşıl-
lulaştırma etkisiyle semt sakinlerinin ihtiyaçları mıştır. Lewicka (2008) ve Göregenli’nin (2014)
göz önünde bulundurulmadan kafe, restoran gibi araştırmaları incelendiğinde, mülakat ve anket
birkaç işlev üzerine plansızca gelişim göstermesi, yapılan kişilerin yaşam biçimleri ve mekânda
bu işlevlerin semtin kullanıcı kapasitesinin üzerin- bulunma sürelerinin öncelikli olarak ele alındığı
de bir yoğunluğa ulaşmasına neden olmuş ve eko- görülmektedir. Bu bağlamda mekânda yaşayan
nomik işlevler üzerine kurulu yeni bir merkez kişilerin belleklerindeki mekân anlatımlarının irde-
ortaya çıkarmıştır. Belleğin sürece hizmet eden bir lenmesi için farklı sürelerde orada bulunan, farklı
araç olarak kullanılması ve semtte uzun süredir yaş ve farklı eğitim düzeylerine sahip kişilerin
yaşayan semte aidiyet hisseden yerleşik nüfusun da mekânın belleği ile ilgili farkındalık düzeylerinin
semtten uzaklaşmasıyla, Yeldeğirmeni belleğinden karşılaştırılabilmesi gerekmektedir.
uzaklaşmaya başlamıştır. Bu çalışma kapsamında, literatürde yer alan
Semtin belleğinin süreç içinde ne şekilde kimlik ve bellek araştırmalarına ek olarak, tarihi
etkilendiği ve kimliğinin değişimi konusunda bir kent parçasının belleğinin sosyal, kültürel
bilgi sahibi olunabilmesi, semt kimliğinin sür- canlandırma süreci ve soylulaştırmanın etkisi ile
dürebilirliği konusunda önem taşımaktadır. Bu uğradığı değişimler sonucunda mekânsal belle-
amaçla, makale kapsamında yapılan anket ile ğin ve kimliğin irdelenmesi amaçlanmaktadır.
semtte alanda uzun süredir yaşayan ve son beş Literatürdeki kentsel bellek ve kimliğe ilişkin
yılda yaşamaya başlayan katılımcıların süreç hak- araştırma yöntemleri göz önünde bulundurula-
kındaki farkındalık düzeyleri araştırılacaktır. rak, çalışma alanı üç etaplı, üç yöntem ile değer-
lendirilmektedir. Bu bağlamda ilk etap çalışma
4. Araştırma Yöntemi alanının tarihi ile ilgili literatür araştırması, ikin-
Kentsel bellek çalışmaları yapılırken literatür ve ci etap farklı zamanlarda ve sürelerde gözlem ve
arşiv araştırmalarının yanı sıra gözlem, sözlü fotoğraf ile belgeleme, son etap ise anket uygu-
tarih, derinlemesine mülakat ve ankete başvu- lamasından oluşmaktadır.
rulmaktadır (Özak, 2008: 4-6). Konuya ilişkin Makale kapsamında örnek alan olarak incele-
literatürdeki araştırmalar ve kullanılan yöntem- nen Yeldeğirmeni semtinde kullanıcıların bellek,
ler incelendiğinde, Lewicka’nın (2008) Lyiv ve yerel aidiyet ve kimliğine ilişkin verilere ulaşmak
Wroclaw şehirlerinin II. Dünya Savaşı sonrasın- amacıyla anket gerçekleştirilmiştir. Ankete farklı
da uğradığı değişim sürecinde kentsel bellek, yaş gruplarından, yine farklı eğitim düzeylerine
yerel aidiyet ve yer kimlikleri ile ilgili yaptığı sahip 80 kişi katılmıştır. Bu kişiler farklı sürelerle
araştırma göze çarpmaktadır. Lewicka araştırma semtte ikamet eden ya da farklı amaçlar ve süreler
kapsamında çalışma alanlarının tarihine ilişkin için semti ziyaret eden kullanıcılar arasından rast-
literatür taraması ve gözlem sonrasında, alanla gele yöntemle seçilmiştir. Anketin ilk bölümü
ilgili detaylı bilgiye sahip olmak amacıyla, iki kullanıcı profilinin belirlenmesini sağlayan, cinsi-
kentin ilçelerinde 200 katılımcı ile yaklaşık birer yet, yaş, meslek ve alanda yaşama süresi ve alanda
saatlik derinlemesine mülakatlar gerçekleştir- bulunma nedeni bilgilerini derleyen soru grubu-
miştir. Bu mülakatlarda bellek konusunda katı- dur. Sonraki bölüm, alanda gerçekleştirilen araş-
lımcıların yaşadığı ev, bulunduğu cadde, semt tırma ve gözlemler sonucunda oluşturulan, bel-
ve şehir üzerine, yerel aidiyet konusunda kom- lek, kimlik ve aidiyet ile ilgili kavramlar ve
şuluk ilişkileri ve mekânsal memnuniyet, yer Yeldeğirmeni’nde gerçekleşen değişimler konu-
kimliği konusunda ise semt, şehir, ülke ve sunda katılımcıların düşünceleri saptamayı amaç-
Avrupa’ya ilişkin sorular sorarak bu kavramların layan sorulardır. Anketin son bölümü ise bu
birbirleriyle etkileşimlerini irdelemiştir. makalede kapsam dışında bırakılan Likert analiz
Yerel aidiyet ve kent kimliği konusundaki çalış- yönteminden oluşmaktadır.
malar konusunda ise Göregenli, Karakuş, Kösten
ve Umuroğlu’nun (2014) İzmit’te gerçekleştirdi- 5. Araştırma Bulguları ve Değerlendirmeler
ği mahalleye bağlılık, kent kimliği araştırması 33’ü kadın, 47’si erkek katılımcılardan oluşan
örnek gösterilebilir. Bu çalışmada tesadüfi örnek- 80 kişinin %46’sı 40 yaşın üzerinde, %29’u 30
mimar•ist 2016/3 89
İNCELEME

Grafik 1. Katılımcıların yaş ile 40 yaş aralığında, %25’i ise 20-30 yaş aralı- mekânı anlamlandırabilmesinin mekânda geçir-
grupları. ğındadır (Grafik 1). diği süreye bağlı olduğu görüşüne bağlı olarak,
Bu kişilerin %48’lık bölümünün lisans düze- katılımcıların çoğunluğunun semtte yaşayan
Grafik 2. Katılımcıların yinde eğitim gördüğü, %25’inin lise, %16’sının kişilerden oluşması, aidiyet ve bağlılık ile ilgili
eğitim durumu. lisansüstü, %5’inin orta okul ve %6’sinin ilkokul değerlendirmelerin güvenilir olacağını göster-
derecesinde eğitime sahip olduğu saptanmıştır mektedir (Tablo 1, Grafik 5).
Grafik 3. Son beş yıldır (Grafik 2). Bu sonuca göre ankete katılan kişile-
semtte yaşayanların eğitim rin eğitim düzeyinin yüksek olduğu görülmek- 5.1. Yeldeğirmeni ile İlgili Görüşler
durumları. tedir. Bu da eğitim düzeyi yüksek kişilerin semte Yeldeğirmeni’nin ile ilgili olumlu görüşler ince-
ilişkin anket yapmaya daha istekli olmalarından lendiğinde, 62 kişinin kültürel açıdan, 29 kişi-
kaynaklanmaktadır. nin sosyal açıdan ve 46 kişinin ise fizik mekân
Katılımcıların %37’si 10 yıldan fazla süredir açısından olumlu düşünceye sahip olduğu orta-
semtte bulunmaktadır. 5-10 yıl aralığında alanda ya çıkmaktadır (Grafik 6).
bulunan kişiler %19’luk, 1-5 yıl arası semtte bulu- Yeldeğirmeni’nin mevcut durumu hakkında
nan kişiler ise %44’lük bir dilimi kapsamaktadır öne çıkan kültürel özellikler konusundaki olum-
(Tablo 1). Katılımcılar arasında semtte son 5 yıldır lu görüşe sahip katılımcıların %49’unun 1-5 yıl
yaşayan kişilerin %48’i lisans %26’sı lisansüstü eği- arası süredir alanda bulunduğu görülmektedir.
tim düzeyinde, 10 yıldan fazla süredir yaşayanların Bu görüşe sahip katılımcıların eğitim durumları
%60’ı lisans %23’ü lise mezunu olduğu görülmek- incelendiğinde ise %44’ünün lisans, %31’inin
tedir (Grafik 3). Bir mekâna anlam yüklemenin, o lise eğitimi gördüğü ve bu eğitim düzeyindeki
mekânda geçirilen sürenin uzunluğuyla ilişkili katılımcıların semti kültürel anlamda daha iyi
olduğu verisinden yola çıkıldığında katılımcıların gözlemlediği görülmektedir.
çoğunluğunun 5 yıldan fazla süredir alanda bulun- Ankete katılan kişilerin Yeldeğirmeni’nin
masının, yerel aidiyet ve mekânsal belleğine ilişkin mevcut durumu konusundaki görüşler incelen-
konularda güvenilir bir çalışma olmasını sağladığı diğinde, 19 kişinin fizik mekân açısından, 8 kişi-
söylenebilmektedir (Grafik 4). nin ekonomik, 4 kişinin sosyal ve 3 kişinin ise
Grafik 4. 10 yıldan fazla Anket çalışmasına katılan kişilerin alanda kültürel açıdan olumsuz görüşe sahip olduğu
süredir semtte yaşayanların bulunma sebepleri incelendiğinde, %50’sinin ortaya çıkmaktadır (Tablo 3). Verilerin sonucu
eğitim durumları.
Yeldeğirmeni’nde yaşadığı, %27’sinin çalışma olarak semtin fizik mekânı konusunda olumsuz
amacıyla semtte bulunduğu, %23’ünün ise çalış- görüşlerin çoğunlukta olduğu saptanmaktadır.
Grafik 5. Katılımcıların mak ve yaşamak amacıyla Yeldeğirmeni’nde ika- Yeldeğirmeni’nin mevcut halinde fizik
alanda bulunma nedenleri. met ettiği ortaya çıkmaktadır (Tablo 1). Anket mekân konusunda olumsuz görüşe sahip kişile-
verileri incelendiğinde çalışmaya katılan kişileri- rin alanda bulunma süreleri analiz edildiğinde
Grafik 6. Yeldeğirmeni ile nin büyük çoğunluğunun semtte yaşayan kişi- %69’unun 10 yıldan fazla süredir, %26’sının 1-5
ilgili olumlu görüşler. lerden oluştuğu gözlemlenmektedir. Kişinin bir yıldır alanda bulunduğu görülmektedir.

90 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

Yeldeğirmeni’nin kimliği hakkındaki görüşler Tablo 1. Görüşmeye


incelendiğinde, ankete katılanların hepsinin sem- Sayı Yüzde Katılan Kişilerin Sosyal ve
Cinsiyet Demografik Özellikleri.
tin bağlılık hissiyatı yarattığı görüşünde olduğu Erkek 47 59
ortaya çıkmaktadır. Ankete katılan kişilerin %93’ü Kadın 33 41
Yeldeğirmeni’nin kimliği olan bir semt olduğunu Toplam 80 100
savunduğu, %7’sinin ise bu görüşe katılmadığı Yaş
görülmektedir. Yeldeğirmeni’nin diğer semtler- 20-30 20 25
30-40 23 29
den farkına ilişkin görüşler incelendiğinde ise
40+ 37 46
ankete katılanlardan 52 kişinin ‘komşuluk ilişki- Toplam 80 100
lerinin sağlam olduğunu’, 52 kişinin ‘semtin tari- Eğitim seviyesi
hi açıdan zengin olduğunu’, 23 kişinin ‘yaşayan- İlköğretim 5 6
ların eğitim düzeyinin yüksek olduğunu’, 15 Ortaokul 4 5
Lise 20 25
kişinin ‘yabancı nüfusunun fazla olduğunu’, 13
Üniversite 38 48
kişinin ise ‘semtin huzurlu olduğunu’ düşündü- Lisansüstü 13 16
ğü ortaya çıkmaktadır. Ankete katılan kişilerin Toplam 80 100
büyük çoğunluğunun semtin tarihi açıdan zen- Alanda yaşama süresi
gin ve komşuluk ilişkilerinin sağlam olduğu 1-5 yıl 35 44
görüşünde birleştiği görülmektedir (Tablo 4). 5-1Oyıl 15 19
10+ 30 37
Yeldeğirmeni’ni sembolize eden mekân ve Toplam 80 100
yapılar sorulduğunda, ankete katılan kişilerin Alanda bulunma sebepleri
%23’ünün semtin tarihi evleri, %16’sının havra Çalışan 22 27
(Hemdat İsrael Sinagogu), %16’sının Rasim Paşa Yaşayan 40 50
Camii, %14’ünün semtin sokakları, %10’unun Yel- Çalışıp-yaşayan 18 23
Toplam 80 100
değirmeni Çocuk ve Gençlik Merkezi, %14’ünün
Osman Ağa Camii, %7’sinin Yeldeğirmeni Sanat Tablo 2. Katılımcıların
Alanda yaşama süresi Sayı Yüzde
Merkezi (Notre Dame du Rosaire Şapeli) cevabını Alanda Yaşama Süreleri
1-5 yıl 31 %39
verdiği görülmektedir (Grafik 7). Elde edilen
sonuçlarda semtin bellek mekânlarından Kemal 5-10 yıl 19 %24
Atatürk İlköğretim Okulu, Valpreda ve Kehribarcı 10 yıldan fazla 30 %37
Apartmanları yer almamaktadır. Semt sınırları
Yeldeğirmeni ile ilgili olumsuz Tablo 3. Yeldeğirmeni ile
içinde olmamasına rağmen Osman Ağa Camii’nin Sayı Yüzde İlgili Olumsuz Görüşler
düşünceler
sonuçlarda yer alması semtte yaşayanların Yelde-
Sosyal açıdan olumsuz 4 %12
ğirmeni ile bütünleşmiş olarak gördüğü yapılar-
dan olduğu göze çarpmaktadır. Fizik mekân açısından olumsuz 19 %56
Ankete katılanların 74’ü Yeldeğirmeni’nin gün Ekonomik açıdan olumsuz 8 %23
geçtikçe geçmişinden kopmakta olduğu görüşün- Kültürel açıdan olumsuz 3 %9
dedir, 6’sı ise buna katılmamaktadır. Semtin geç-
mişinden kopmakta olduğunu düşünen katılımcı- Yeldeğirmeni’nin diğer Sayı Yüzde Tablo 4. Yeldeğirmeni’ni
semtlerden farkı nedir? diğer semtlerden farklı
ların 32’sinin 1-5 yıl arası süredir, 30’unun ise 10 kılan görüşler.
Huzurlu 13 %8
yılı aşkın süredir semtte yaşadığı görülmektedir.
1-5 yıl arası süredir semtte yaşayan katılımcıların Eğitimli insanlar 23 %15
10 yılı aşkın süredir yaşayanlardan fazla sayıda olu- Yabancı nüfusu fazla 15 %10
şuna dayanarak semtin geçmişinden uzaklaşma 52 %33
Tarihi açıdan zengin
sürecinin son 5 yılda gözlemlenebildiği sonucuna
Komşuluk ilişkileri sağlam 52 %34
ulaşılabilmektedir (Grafik 8).
yal ve kültürel değişim sürecinde belleğin etkile-
6. Değerlendirme ve Sonuç
niş biçimleri ve buna bağlı olarak kimliğin sürdü-
Bu makale, kişinin ve toplumun içinde bulundu-
rülebilirliği irdelenmiştir.
ğu kentin mekânı ve belleği ile etkileşim halinde
Kentsel belleğe ilişkin ortaya çıkan anket
olduğunu ortaya koymaktadır. Kent belleğinin,
kimliğinin sürdürülebilirliği bağlamında ele alın- sonuçlarına göre, kentsel bellek algısı görüşme-
dığı bu araştırmada, kişilerin mekâna duyduğu nin yapıldığı gruplara göre oldukça farklılık gös-
aidiyet, ona yüklediği anlamların bellekle olan termiştir. Buna göre, semtte 10 yıldan uzun
ilişkileri değerlendirilmiş, mekâna etki eden sos- süredir yaşayan 40 yaş üzeri katılımcıların kent-
mimar•ist 2016/3 91
İNCELEME

Grafik 7. Semti sembolize kuramadıklarını, mekânın geleceğine ve semtin


eden mekân ve yapılara belleğinin sürdürülebilirliğine ilişkin kaygıları
ilişkin görüşler.
olduğunu ortaya koymaktadır.
Semtin belleğinden uzaklaştığı verilerine bağlı
olarak, semtin kimliğinin olmadığı görüşünün
sonuçlarda ağırlıklı yer alması, Yeldeğirmeni’nin
kimliğini yitirmeye başladığının ifade etmektedir.
Bunun göstergelerinden birisi de semtin bellek
mekânlarının yeterince tanınmamasıdır. Bu bağ-
lamda sosyal ve kültürel canlandırma sürecinde,
semtin belleğini sembolize eden yapı ve öğelerin
Grafik 8. Yeldeğirmeni’nin bakım ve onarımı yapılarak, semtte yaşayanlar
geçmişinden kopmakta
tarafından kullanımının sağlanması semt kimliği-
olduğunu düşünenlerin
alanda yaşama süresi. nin korunmasında öncelik verilmesi gereken
konulardandır.
Yeldeğirmeni’nde son dönemde gerçekleşen
kültürel faaliyetler semte daha yakın tarihte taşı-
nanlar ve ziyaretçiler tarafından olumlu bulunur-
ken, 10 yılı aşkın süredir semtte bulunanların bu
görüşe pek de katılmadığı görülmektedir. Bunun
nedeni kültürel gelişim süreci sonrasında, semtin
sel bellekleri, son yıllarda yaşayamaya başlayan- ziyaretçi sayısının artması ve semtin çekiciliği
nedeniyle çok sayıda üniversite öğrencinin semtte
lara göre daha güçlüdür. Bu durumun nedenle-
kısa zamanlı olarak ikamet etmesinin, uzun süre-
ri arasında kentsel bellek algısı güçlü olan katı-
dir yaşayanlarda rahatsızlık yaratması ile açıklana-
lımcıların Yeldeğirmeni’nde doğup büyümüş
bilir. Soylulaştırma sürecinin bir sonucu olarak
olmaları, dolayısıyla semtte daha fazla zaman
artan kira fiyatlarına uyum sağlayamayan yerleşik
geçirmiş olmaları gösterilebilir.
nüfusun ekonomik yetersizliklerden dolayı semti
Bir mekânda gerçekleşen sosyal ilişkiler, kişiyi
terk etmek zorunda kalması da bu konuda önem-
mekâna bağlayan, aidiyet hissetmesini sağlayan
li bir etken oluşturmaktadır. Lalli’ye (1992) göre
unsurlardandır (Özak, 2008: 166). Katılımcıla-
bir mekânın bireyin kimliğinde yer edebilmesi için
rın hepsi semtin aidiyet duygusu yarattığı görü-
orada ergenlik ve çocukluk dönemini geçirilmiş
şündedir. Mekânın hatırlanması ve mekâna bağlı-
olması gerekmektedir. Uzun süredir semtte yaşa-
lığın oluşmasında komşuluk ilişkilerinin önemli
yan, semte aidiyeti güçlü insanlar mekânın bir par-
etkisi göz önünde bulundurularak, mekânsal bel-
çası olarak semtin kimliğini oluşturmaktadır. Bu
lek ve aidiyet komşuluk ilişkileri bağlamında
nedenle kimliğin varlığını koruyabilmesi için sos-
incelendiğinde, semti huzurlu bulan ve komşu-
yal mekânın da sürdürebilirliğine öncelik verilmesi
luk ilişkilerinin güçlü olduğunu düşünen katılım- gerekmektedir. Bu bağlamda soylulaştırma süre-
cıların büyük çoğunluğunun 10 yıldan fazla süre- cinde, semtte uzun süredir yaşayan kişilerin yerle-
dir alanda yaşayan kişilerden oluştuğu ortaya çık- şik hayatını gözeterek semte yeni gelen nüfus ile
maktadır. Bunun bir sonucu olarak semtte daha uyum sorunları incelenmelidir.
uzun süredir ikamet edenlerin bellek konusunda Semtte gerçekleşen sosyal ve kültürel değişim-
farkındalıklarının ve mekânsal aidiyetlerinin daha ler sonucu, semt her ne kadar kültür odağı haline
güçlü olduğu söylenebilmektedir. gelse de, son beş yıldır Yeldeğirmeni’nde yaşayan
Yeldeğirmeni’nde 10 yılı aşkın süredir semt- katılımcıların semtin geçmişinden kopmakta oldu-
te yaşayan ve eğitim düzeyi yüksek katılımcıla- ğunu düşünmesi, bu sürecin semt belleğini olum-
rın, semtin fizik mekânı hakkında daha olumsuz suz yönde etkilediğini göstermektedir. Elde edilen
görüşe sahip olması, yaşama süresi ve eğitim veriler sonucunda, eğitim düzeyi yüksek kullanıcı-
düzeyine bağlı olarak mekânsal farkındalık ve ların semtin değişimi konusunda farkındalık
aidiyet düzeyinin arttığını göstermektedir. düzeylerinin yüksek olduğu, kimlik ve aidiyet
Alanda uzun süredir yaşayan ve mekânı benim- konusunda ise uzun zamandır semtte yaşayan
seyen kişilerin fizik mekân hakkında olumsuz katılımcıların detaylı gözlemlere sahip olduğu
görüşe sahip olması, bu katılımcıların semtin görülmektedir. Bu bağlamda incelendiğinde,
belleği ile mevcut durumu arasında bir bağ semtte gerçekleştirilecek her türlü uygulamada,
92 mimar•ist 2016/3
İNCELEME

semtin belleğini korumaya yönelik çalışmalara Giz, A. (1988), Bir Zamanlar Kadıköy, İstanbul: İletişim
Yayınları
ağırlık verilmesi ve semt kimliğinin devamlılığı için Göregenli, M. (2015), Çevre Psikolojisi, İnsan Mekân İlişkileri,
bu süreçte eski semt sakinlerinin fikirlerine öncelik İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 171-194
Göregenli, M., P. Karakuş, P., Y. Kösten, İ. Umuroğlu, İ.
tanınması gerekmektedir. (2014), “Mahalleye bağlılık Düzeyinin Kent Kimliği ile
Zaman içerisinde hatıralar ve deneyimlerle İlişkisi İçinde İncelenmesi”, Türk Psikoloji Dergisi, 29
(73), 73-85
oluşan ve nesiller arasında da aktarılan kentsel Halbwachs, M. (1992), On Collective Memory, Chicago:
belleğin devamlılığının sağlanabilmesi için kentli- University of Chicago Press
Kadıköy Belediyesi, Ç. V. (2010), Yeldeğirmeni / Rasimpa-
ler arasında ortak paylaşımların ve yaşanmışlıkla- şa Mahalle Canlandırma Projesi, İstanbul: Çekül Vakfı
rın olması gerekmektedir. Bu paylaşımların var Lalli, M. (1992), “Urban Related Identity:Theory, Measu-
rement and Empirical Findings”, Journal of Environ-
olabilmesi için kentlilerin bir araya gelebileceği mental Psychology, 12, 285-303
ortak yaşam alanlarının var olması ve kentli insan- Leao, T. J. (2005), “Incidence of Mental Disorders in
Second-Generation: A Four-Year Cohort Study”, Etc-
ların buralarda zaman geçirmesi gerekmektedir. hnicity and Health, 10 (3), 243-256
Kent kimliğini sembolize eden tarihi yapılar, Lewicka, M. (2008), “Place Attachment, Place İdentity, and
Place Memory: Restoring The Forgotten City Past”,
meydan, park, sokak, cadde vb. insan üzerinde Journal of Environmental Psychology, 3 (28), 209-231
bıraktığı güçlü etki nedeniyle bellekte yer alabil- Lynch, K. (1960), The Image of the City, Cambridge: MIT
Press, 70-86
mektedir. Anket sonuçlarında de görüldüğü gibi Nora, P. (2006), Hafıza Mekânları, çev. M. Özcan, Anka-
kentsel belleğin gelişmesi, kentin fiziksel, sosyal ra: Dost Yayınları
Ocakçı, M. (1994), “Kimlik Elemanlarının Şehirsel Tasarı-
ve ekonomik çevresinin da daha güçlü algılanaca- ma Yönlendirici Etkisi”, Kentsel Tasarım ve Uygulama-
ğını göstermektedir. Kentsel belleğin belirli bir lar Sempozyumu, Kentsel Tasarıma Ekolojik Yaklaşım,
İstanbul, 239-245
zaman içerisinde oluştuğu göz önüne alınarak Özak, N. (2008), “Bellek ve Mimarlık İlişkisi: Kalıcı Bellek-
kent belleğine etki eden yapı ve öğelerin korun- te Mekânsal Öğeler”, Doktora Tezi, İstanbul: İTÜ Fen
Bilimleri Enstitüsü
ması, soylulaştırma sürecinde oluşabilecek bellek Rossi, A. (2006), Şehrin Mimarisi, İstanbul: Kanat Yayıncılık
kırılmalarına karşı sosyal ve mekânsal dokunun Smith, N. (2002), New Globalism, New Urbanism: Gentri-
fication as Global Urban Strategy, Antipode, 434-457
eski yapısına kavuşturulması gerekmektedir. Şen, B. (2008), “Kentsel Gerilemeyi Aşmada Çelişkili Bir
Özellikle farklı kültürel grupların yaşadığı ve kul- Süreç Olarak Soylulaştırma”, İstanbul, Türkiye: Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
lanıcı profilinin günden güne değişim gösterdiği Şimşek, S. (1987), “Kadıköy Yeldeğirmeni’nde Tarihsel
Yeldeğirmeni semtinde, semtin belleğinde yer Araştırma ve Mimari Dokunun İncelenmesi”, Röleve ve
Restorasyon Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Yıldız Teknik
eden öğelerin sürdürebilirliğini amaçlayan payla- Üniversitesi
şımların ya da kutlamaların da yaşatılabileceği Tekeli, İ. (1991), “Bir Kentin Kimliği Üzerine Düşünce-
ler”, Kent Planlaması Konuşmaları, Ankara: TMMOB
festivaller ve şenliklerin gelenekselleştirilmesi ve Mimarlar Odası Yayınları, 79-89
belleklerden silinmemesi, kimliğin sürdürülebi- Teoman, Z. (1984), Kadıköy ve Kadıköy’ün Öyküsü, İstan-
bul: Gençlik Kitabevi
lirliği açısından öncelikli olarak ele alınmalıdır. Türker, O. (2008), Halkidona’dan Kadıköy’e, İstanbul: Sel
Yayıncılık, 9-88
Cansu Çolpan, cansucolpann@gmail.com URL 1: http://www.demokrathaber.net/etkinlik/cennetin-
dususu-belgeseli-ali-ismail-korkmaz-parkinda-h35417.
html. (15Temmuz 2014)
Nilgün Çolpan Erkan, Doç. Dr., YTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge
Planlama Bölümü nilerkan@yildiz.edu.tr
The Place of the Urban Memory for Sustaining the Town
Kaynaklar
Atılgan, A. (2007), Yeldeğirmeni, İstanbul: TMMOB
Identity: Yeldeğirmeni Case
Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Anadolu 1.Büyük- In transformation of the historical places, ignoring the districts’ identity data
kent Bölge Temsilciliği may cause district memory changes; and as a result of that it transforms
Aydınlı, S. (1986), “Mekânsal Değerlendirmede Algısal
into places lost their identities and not giving sense of belonging. For
Yargılara Dayalı Bir Model”, İstanbul: Doktora Tezi,
İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü continuation of the identity, it’s highly important to identify the memories
Aytuğ, A., ve M. İnceoğlu (2009), “Kentsel Mekânda Kali- and the applied meaning to these places by the people living in.
te Kavramı”, Megaron, 4 (3), 141-144
Becker, H. a. (1975), Wahrnehmung in der städtischen Umwelt,
The purpose of this article is to identify the spatial memory of the
möglicher Impuls für kollektives Handeln, Berlin: Kiepert historical Windmill District, and defining the memory, identity and
Boyer, P. (2015), Zihinde ve Kültürde Bellek, İstanbul: Tür- belonging relationship within change. The study has been carried out
kiye İş Bankası Kültür Yayınları, 69
Can, A. (2013), “Değişim ve Kimlik Bağlamında
with 80 participants at different ages and education levels by considering
İstanbul’dan Özgün Bir Mekânsal Kesit: Rumelihisarı”, their reasons for being in and spent time in the area. Their awareness
Sosyoloji Dergisi, 3/26 (2013/1), 77-102 levels about district memory and changes, opinions on social, cultural
Çekül (2014), Yeldeğirmeni Deneyimi, Kentsel Yenilemeye
Farklı Bir Yaklaşım, Çekül Vakfı Yayınları and spatial situation have been analyzed.
Çelik, Z. (1996), 19.Yüzyılda Osmanlı Başkenti: Değişen In conclusion, among the residents of the area more than 10 years it’s
İstanbul, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal been observed that their spatial belonging feeling is stronger and
Tarih Vakfı, 32-82
Eyüboğlu, E. (1991), Kentsel Sit Alanlarının Planlaması- physical place observation is better. Within last 5 years, concerning the
na Yönelik Bir Yöntem Araştırması ve Kadıköy Yelde- changes within the district it’s been recorded that the district has been
ğirmeni Örneği, İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi
becoming far from its past.
Fen Bilimleri Enstitüsü

mimar•ist 2016/3 93
EĞİTİM

Karaköy Liman Bölgesi Dönüşüyor,


Farkında mıyız?
Derleyenler: Hale Gönül - Ersen Gürsel

2 0. yüzyılın son çeyreğinden itibaren dünya,


üretim ve pazaryeri organizasyonuna dayalı
sunda, ulusal ve uluslararası sermaye eliyle şekil-
lenen yeni kentsel merkezler ve mega projeler
sanayileşmiş şehirlerin, küresel olarak organize üretilirken,2 diğer yandan da kent merkezindeki
olan, bilgi ve hizmet odaklı ekonomi etrafında işlevsizleşmiş endüstriyel alanların, tarihi kent
şekillenen kentlere doğru dönüşümüne sahne merkezlerinin ve liman bölgelerinin yenilenme-
olmaya başlamıştır.1 Mekânı yeniden yapılandı- si üzerine odaklanılmış durumdadır.
rarak iktisadi kazanımlar sağlamaya yönelik bu Karaköy bölgesi de İstanbul’daki bu geliş-
yeni ekonomik modelde kentler küresel serma- melerden payını alarak bir dönüşüm sürecine
ye için değer üreten birer marka olarak görül- girmiş, planlı gelişen Galataport projesi ile bera-
mekte, uluslararası şirketler yatırım yapmak için ber, tarihi limanın gerisindeki yapı stoku da par-
kent merkezine konumlanmak istemektedir. sel bazında ve tekil girişimler ile fiziksel, işlevsel
Böylece, bugün küresel sermayeye eklemlenme- ve sosyal bir dönüşüme sahne olmaya başlamış-
nin ve küresel alandaki ekonomik rekabetin tır. Çoğu araştırmacı, Karaköy ve çevresindeki
yolu, büyük ölçekli kentsel projelerden geçmek- imar hareketlerini “planlı dönüşüm” ve “kendi-
te ve dünya genelinde potansiyel yeni yatırım liğinden dönüşüm” olarak ikiye ayırarak değer-
alanları olarak görülen İstanbul gibi metropol- lendirse de,3 gerçekte 1994’te 94/6345 sayılı
ler, sermayenin akışına göre büyük yatırımlarla Bakanlar Kurulu kararı ile Tophane Salıpazarı
sürekli yeniden şekillenmektedir. Rıhtımı’nın ve Karaköy Kemankeş Caddesi ile
Türkiye’de de 1980’den itibaren izlenen rıhtım arasında kalan bölgenin “turizm bölgesi”
neoliberal politikalar ile kent, sermaye birikimi- olarak ilan edilmesinin (ve böylece özel imarlı
nin mekânsallaştığı yer olarak görülmüştür. yapılaşma koşulları içermesinin) Karaköy’deki
1990’lardan itibaren endüstriyel üretimden tüm projeler için bir lokomotif görevi gördüğü
bilgi, teknoloji ve servis ekonomisine geçilmeye söylenebilir.
başlandığında, tarihi ve endüstriyel merkezler
de kendini kent içinde yeniden konumlandır- Karaköy Liman Bölgesinin Kentsel Kimliği
Karaköy kentsel dokusunu
ve önemli yapıları gösteren mak zorunda kalmıştır. Böylece İstanbul’da İskân tarihi Galata ile birlikte düşünülmesi gere-
çalışma (İrfan Halilagiç). yerel ve merkezi yönetimin kararları doğrultu- ken Karaköy, Galata’nın denize açılan kapısı ola-

94 mimar•ist 2016/3
EĞİTİM

rak işlev görmüş, tarih boyunca konuttan çok bir


ticaret ve ulaşım bölgesi olarak liman ile ilgili faa-
liyetleri barındıran bir alan olmuştur.4 Akın,5 19.
yüzyıl Galata’sını E. de Amicis’in betimlemeleri-
ne dayanarak “gürültülü, kalabalık”, “sokakta
Fransızca, İtalyanca ve Ceneviz dilinin konuşul-
duğu”, “Fransız, İngiliz ve İtalyan sanayici ve
tüccarlarıyla, bu ülkelerden gelen her türlü malın
indirildiği, depolandığı ve satıldığı” kozmopolit
bir alan olarak tanımlamaktadır. 19. yüzyılın ikin-
ci yarısından itibaren modernleşme hareketleri ve da ise aralarında d’Aronco’nun Küçük Merzi- Karaköy kentsel dokusunu
fonlu (Karaköy) Mescidi’nin (1903) de bulun- ve kıyı ile ilişkisini
kapitalist ilişkiler ile uluslararası banka ve sigorta gösteren analiz paftası
şirketleri Galata bölgesinde şube açmaya başla- duğu Karaköy Meydanı çevresindeki yapılar (İrfan Halilagiç).
mış ve Osmanlı Bankası’nın da buradaki varlığı yıkılmış, Kemeraltı Caddesi genişletilirken,
ile Karaköy uluslararası bir finans merkezi haline buradaki bazı binalar istimlak edilmiş ve Maliye
dönüşmüştür. Bu yoğun ticaret, finans ve liman Caddesi de bu sırada açılmıştır.
faaliyetleri ile birlikte, 18. yüzyıl sonundan itiba- 1950’lerin ikinci yarısındaki bu istimlakler
ren Karaköy’de “Avrupa’daki ticaret yapılarının ile bölgenin zengin kentsel hafızasının bir kısmı
plan ve düzenlerini taşıyan çok sayıda büyük tica- silinmiş olsa da, ayakta kalan yapılar ve kentsel
ret binaları (hanlar)” ve banka yapıları inşa edil- izler ile Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet döne-
miştir.6 Bunlar arasında Mongeri’nin Karaköy minden izler taşıyan Karaköy tarihi kimliğini
Palas ve Vallaury’nin Osmanlı Bankası yapıları ile hâlâ korumaktadır. Galata Kulesi ve Ceneviz
Minerva Han, Abed Han ve Fransız Geçidi gibi surlarından kalmış parçaların yanında, Kılıç Ali
eserler, Karaköy’ün mimari kimliğini oluşturan Paşa Külliyesi, Tophane-i Âmire binası, Topha-
öğeler olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Akın,7 ne Çeşmesi, Nusretiye Kasrı ve saat kulesi gibi
söz konusu yapım faaliyetleri ile Galata’nın 19. yapıların oluşturduğu Osmanlı mimari çevresi,
yüzyılın ikinci yarısında bir Osmanlı kentinden 19. yüzyıl pasaj ve iş hanları, İstanbul’da sadece
çok bir Avrupa kentine benzediğini yazmakta ve Galata’ya özgü olan apartman kiliseleri ve Cum-
“dönemin Batı Avrupa’sındaki kentsel ve yapısal huriyet mimarisinin örneklerinden Karaköy
özelliklerin hemen tümünü” taşıması ile Yolcu Salonu gibi nitelikli 19. ve 20. yüzyıl
Osmanlı’nın Batıya açılan yüzü olarak özellikli yapıları ile Karaköy gerek kent ve mimarlık tari-
Karaköy Meydanı ve
bir kentsel alan sergilediğini söylemektedir. hi, gerekse de kentsel bellek bakımından son çevresi yaya hareketi
Bu zengin ticari hayat ve bilhassa Kırım derece önemli bir bölgedir. analizi (Ezgi Aksoy).

Savaşı sırasında yaşanan sevkiyat zorlukları 8


sonucunda İstanbul’da modern bir limana ihti-
yaç duyulmuş ve 19. yüzyıl sonunda Fransız bir
şirket tarafından, Galata Köprüsü’nden başlaya-
rak Salıpazarı’na uzananın kıyıda, deniz doldu-
rularak 758 metrelik bir rıhtım inşa edilmiştir.9
1911’de ise bu alan üzerine gümrük ve sıhhiye
yapıları ile Rıhtım Han (Çinili Han) inşa edil-
miş, 1912’de bu tesislere Merkez Rıhtım Han
(TDİ binası) eklenmiştir.10
Galata Rıhtımının inşasının yanında,
Karaköy’ün bugünkü kentsel görünümünü
etkileyen diğer önemli imar hareketleri Altıncı
Daire-i Belediye’nin faaliyetleri ile Menderes
istimlakleridir. 1857’de kurulan Altıncı Daire-i
Belediye, Galata Surlarının yıkımının yanı sıra,
sarayın Dolmabahçe’ye taşınması ile bir geçiş
alanı olarak önemi artan kıyıya paralel mevcut
yolları genişletmiş11 ve Karaköy Meydanı çevre-
sinde istimlakler gerçekleştirmiştir. 1956-60
arasında gerçekleşen Menderes yıkımları sırasın-
mimar•ist 2016/3 95
EĞİTİM

şim için Galataport Projesi’nin ilk defa kamuya


açıklandığı 1998 yılı bir dönüm noktası olarak
görülebilir. 2004’te İstanbul Modern’in
Salıpazarı’ndaki 4 No’lu Antrepoya yerleşmesi,
İstanbul Bienali başta olmak üzere birçok sanat
etkinliğinin 3 No’lu Antrepoyu kullanması,
2011’de Salt Galata’nın açılması gibi büyük
yatırımlar ile kültürel faaliyetlerin artması böl-
geye kendi hedef kitlesini çekerek galeri, kafe,
restoran gibi sanat ve eğlence kültürüne odaklı
işlevleri peşinden sürüklemiştir. Böylece son 15
yıldır Karaköy, küçük sanayi, depo ve imalatha-
nelerin plansız bir şekilde eğlence ve turizm
sektörüne hitap eden işlevlere dönüşümüne
sahne olmaya başlamıştır. Bugün bölge, üst-
orta gelir grubuna hizmet eden kültür ve eğlen-
ce sektörünün yanında hâlâ barındırdığı küçük
imalathaneler ve sanayi ile oldukça heterojen bir
kentsel alan görünümü sergilemektedir.
Bölgede sit alanı kapsamında yer alan Keman-
keş ile Kemeraltı Caddeleri arasında kalan parsel-
lerlerde derme-çatma denilebilecek, niteliksiz ve
tarihi doku ile uyumsuzluk gösteren yapılar göz-
Karaköy kıyıya dik uzanan Bu kentsel mirasın atıl hale gelmesinde ise böl- lenmektedir. Okyay12 tarafından 2015 yılında
aksların deniz ile genin 20. yüzyılın son çeyreğinde geçirdiği deği-
buluşması ve Karaköy Karaköy ve Tophane-Salıpazarı Rıhtımı’nda yapı-
Meydanı’ndan Tophane’ye şimlerin payı büyüktür. Karaköy-Salıpazarı Liman lan analiz çalışmasında Kemeraltı Caddesi ile kıyı
uzanan kıyıya paralel yaya Bölgesi 1986’da yük limanı olma statüsünü kay- arasında kalan bu bölümde doku ile uyumsuz
aksı (İrfan Halilagiç). betmiş ve yalnızca yolcu gemilerine hizmet etme- 141 yapı tespit edilmiştir ki bu sayı bölgedeki
ye başlamıştır. Bu karar, yük limanı ile ilgili yapıla- tüm yapıların %28’ini teşkil etmektedir. Bu
rın işlevsizleşmesine ve deniz ticareti ile ilgili ikin- durumda, özellikle Kemeraltı Caddesi ile kıyı
cil işlevlerin buradan taşınmasına yol açmıştır. arasında kalan bölgede özgün niteliklerini tam
1990’lardan itibaren ise, bankaların ve büyük şir- anlamıyla korumuş bir doku bütünlüğünden söz
ketlerin Zincirlikuyu ve Maslak çevresine taşınma- etmek mümkün gözükmemektedir. Karaköy’ün
ları ile bölge ticari kimliğini büyük ölçüde kaybet- tarihi dokusu ile uyumsuz, çoğu küçük ölçekli
miştir. Bir ticaret ve iş merkezi olma işlevini yitir- olan bu niteliksiz yapılar, bugün parsel bazında
mesi ile Karaköy, hırdavatçıların, endüstriyel mal- ve eski mülkiyet çizgilerine sadık kalınarak yeni-
zeme ve yedek parça satıcılarının, küçük imalatha- lenmektedir. Sit alanı kararı13 doğrultusunda
nelerin bulunduğu, tarihi dokusunun yanında gerçekleştirilen bu uygulamalar, dokunun fiziksel
çoğu derme-çatma birçok niteliksiz ve bir kısmı devamlılığını sağlasa da, alanın alt ve üst yapısal
kaçak yapının eklendiği, binaların önemli bir kıs- fiziksel sorunlarına bir çözüm üretememektedir.
mının metruk ve boş olduğu, akşamları ve hafta Dahası, hem küçük hem de büyük ölçekli yenileme
sonları hiçbir hayat belirtisinin olmadığı bir projelerinin getirdiği işlevler ve metrekare artışla-
çöküntü alanına dönüşmüştür. rı alanın mevcut dokusuna kaldıramayacağı bir
yoğunluk yüklemektedir. Parsellerin küçük, cad-
Kentsel Yenileme Sorunları delerin dar olduğu bölgeye butik otellerin yanın-
Karaköy’ün yatırımcılar için şehrin çekici mer- da, parseller birleştirilerek büyük konaklama
kezlerinden biri haline gelmesi –her ne kadar alanları da inşa edilmeye başlanmıştır. Bölgenin
İstiklal-Pera, Galata ve Çukurcuma çevresinde mevcut altyapısı ise konaklama ve ticaret işlevli
son 20 yılda yaşanan dönüşümün Kuledibi ve bu projeler için gerekli teknik hizmetleri karşıla-
Boğazkesen’den Karaköy’e doğru yayılmasının yacak nitelik ve kapasitede değildir. Dahası bu
payı yadsınamayacak olsa da– büyük ölçüde yoğunluğun, alandaki tarihi dokuya baskı yap-
buradaki gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği açık- ması ve zaten hoyratça kullanılan mimari çevre-
lanmış büyük ölçekli projelerin etkisi olarak nin daha da yıpranmasına yol açabilecek olması
yorumlanmalıdır. Bu sebeple, bölgedeki deği- da endişe vericidir.
96 mimar•ist 2016/3
EĞİTİM

Karaköy’e bugünkü kentsel dokusunu kazan- Oysa kentsel aktörler ile bölgedeki sosyal ve fizik- Ele alınan öğrenci
dıran onun bir liman yerleşmesi olmasıdır. Oysa sel sorunlar dikkate alınmış olsa idi, Karaköy projelerinin Karaköy’deki
konumlarını (kırmızı ile
denizin var ettiği bu kentsel alanın bugün kıyı ile Liman Bölgesi Dönüşüm Projesi dünyadaki ben- işaretlenmiş) ve Karaköy
ilişkisi büyük ölçüde kopuktur. 1890’larda kıyı- zerlerine örnek olabilecek nitelikte bir proje ola- Meydanı’ndan başlayıp,
nın doldurularak, gümrük alanı olarak işlevlendi- rak ortaya çıkabilirdi. Tophane’ye uzanan kıyıdaki
promenat ile kıyıya dik
rilen rıhtımın inşa edilmesi ve kıyıya paralel uza-
aksların promenata
nan Kemankeş Caddesi üzerine inşa edilen yapı- Turizm Odaklı Kentsel Yenileme ve bağlantılarını gösteren plan
lar deniz ve kent ilişkisinin kopması ile sonuçlan- Liman Bölgeleri (İrfan Halilagiç ve
mıştır. Gümrük alanının kendi içine kapalılığı Tarih içinde her zaman birbirini beslemiş olan Ezgi Aksoy). Planı
destekleyen proje
doğrultusunda meydana gelen bu kopukluk, kıyı liman ve kent, 20. yüzyılın ikinci yarısından itiba- görselleri sırasıyla:
boyunca Tophane Meydanı’na kadar devam ren denizcilik ekonomisi ile yeni küresel ekono- Yağmurlu bir günde
etmektedir. Uygulamaya başlanılan Galataport milerin ilişkisi zayıfladığında ve denizcilik alanın- Karaköy Meydanı
(Ezgi Aksoy), İstanbul Kent
Projesi’nin kıyının çevresi ile sosyal ve fiziksel daki endüstriyel gelişmeler ile liman bölgeleri
Kütüphanesi’nin vapurdan
bağlantılarına ve kentsel arayüzlere nasıl bir öneri için yerleşim alanlarından bağımsız, daha büyük görünüşü (İrfan Halilagiç)
getirdiği, projenin ayrıntıları kamuoyu ile payla- alanlara ihtiyaç duyduğunda15 kopmuş ve liman- ve Karaköy Çarşısı’nın
şılmadığı için bilinememektedir. Fakat projede lar kente bağımlılığını yitirmiştir. Post-endüstriyel kıyıya dik kesiti
(Baran Gülsün).
yer alan kruvaziyer limanı ve otel gibi işlevler, kentte, işlevini yitirmiş bu kent içi liman bölgesi
kent halkını dışlayarak, turizme yönelik bir kent- bir yandan da nitelikli bir çevre üretimi için fırsat
sel çevre meydana getirme tehlikesini de berabe- olarak değerlendirilmiş, yeniden düzenlenen
rinde getirmektedir. Projenin 141.236 m2 inşaat kıyılar şehrin imajını oluştururken, “kentin, top-
alanı14 ile getireceği yoğunluk ve öngörülen üst- lumun ve kültürün ideallerini yansıtan çevreler
yapının ihtiyacı olan altyapı, kara ulaşımı, park yaratma fırsatı olarak” görülmeye başlanmıştır.16
alanları gibi meselelerin liman bölgesinin çevresi- Bu sebeple 1960’lardan itibaren liman bölgeleri
ne yapacağı etkiler yeterince tartışılmamıştır. ve kıyılar akademik ve profesyonel alanda ilgi
mimar•ist 2016/3 97
EĞİTİM

gören bir konu olmuştur.17 Limanlar şehirlerin mındaki yolcu limanı korunacaksa bile belirli
çeperine taşınırken, eski liman alanları yenilene- sayıda küçük gemiler ile sınırlandırılmalıdır.
rek ticaret, turizm, rekreasyon, kültür, konut gibi Bunun yanında, tarihi yarımadaya ve havaalanı-
işlevler yüklenmiş ve bu projeler söz konusu ken- na olan ulaşım kolaylığı ile Zeytinburnu Lima-
tin dünyadaki imajını da yükselten bir eylem ola- nının varlığı, İstanbul’daki kruvaziyer turizmi
rak görülmüştür. Baltimore’daki Inner Harbor’ın için seçeneklerin Karaköy Limanı ile sınırlı
tekrar düzenlenme projesinin başarısından itiba- olmadığının da bir göstergesidir.
ren, dünyada da liman bölgelerinin dönüştürül- Dünyadaki başarılı liman dönüşüm projeleri
mesi gündeme gelmiş, Londra Canary Wharf, incelendiğinde, bu alanların sadece turizm odak-
Hamburg HafenCity gibi birçok kentsel yenile- lı olarak tasarlanmadığı ve karma işlevler ile kent
me projesi bu alanlara odaklanmıştır.18 Kıyılarda- halkının bu bölgelere çekilmesinin hedeflendiği
ki kentsel yenileme projeleri, şehrin imajını yeni- görülmektedir. Biri gerçekleşmiş beş adet otel
lemenin yanında ekonomik yatırımları şehre projesi devam eden Karaköy’de ise gerek Galata-
çekme ve halkı terk edilmiş alanlara geri çağır- port gibi büyük dönüşüm projeleri, gerekse de
ma19 gibi amaçlar ile gerçekleştirilmiştir. Ekono- tekil, küçük ölçekli yenilemeler ile turizm odaklı
misi sanayiye dayalı küçük kentlerin post- bir dönüşüm izlenmektedir. Turizm, bir kente
endüstriyel dönemde çöken ekonomilerinin sunduğu fırsat ve olanakların yanında, kültürel ve
toparlanmasında da bu tip kentsel yenileme pro- tarihi değerleri ticarileştirmek, kentliyi mekânlara
jeleri önemli rol oynamıştır.20 yabancılaştırmak ve kente fazladan bir yoğunluk
Dünyadaki eski liman bölgelerine odaklanan yüklemek gibi kentsel sorunları da beraberinde
projelerde bu dönüşümlerin birer kentsel yenile- getirmektedir. Kentliyi dışlayan ve onun “kent
me meselesi olarak ele alındığı görülmektedir.21 hakkı”nı24 elinden alan bir proje, sadece kent açı-
Buradaki kritik nokta, liman işlevi ile kentten sından değil, aslında turizm stratejileri açısından
kopmuş ve içine kapanmış bir alan olan kıyının, da sorunludur. Dünyadaki yeni turist tipi, “tekil
Barselona, Amsterdam ve Hamburg’da olduğu ve özgün olana” ilgi duymaktadır, “kentin aşırı
gibi, kentin yaşam alanına katılmasıdır. Liman turistikleşmiş bölgeleri gibi yerlerden uzak durma
bölgesinin kente geri kazandırılmasının yanı sıra, eğilimdedir ve ‘turistik’ olmayanın arayışı içinde-
Kopenhag, Oslo (Fjord City), Bergen, Helsinki dir”.25 Bu turist tipi, kentin kültürel değerlerine
gibi yenileme projelerinde yayaların kesintisiz ilgi duyarken, bunun yanında kentlinin gündelik
olarak limana ve su kıyısına ulaşabilmesi ve bura- yaşamı ile de ilgilenmekte ve yerel kültürleri tanı-
da sanat, rekreasyon, dinlenme gibi işlevler ile mayı istemektedir.26 Dolayısı ile kentliyi dışlayan
karşılanması, tarihi yapıların yeni işlevler verilerek ve turistik işlevlere yönelik olan kentsel yenileme
korunması ve böylece tarihi sürekliliğin sağlan- projeleri kentlinin yaşam hakkını elinden almanın
ması, geçmiş kültürlerin yeni kullanıcılara aktarı- yanı sıra, aslında kendi vizyonu açısından da
labilmesi ve bu yapıların çağdaş strüktürlerle bir sorunludur; turizm stratejisi bakımından çağdaş
arada modern meydan düzenlemeleri içinde yer turist tipinin beklentilerine karşılık verememek-
alması gibi ilkelerle karşılaşılmaktadır.22 tedir. Turizm odaklı bir yenileme projesi olan
Dünyada dönüştürülen birçok kıyı bölgesin- Victoria ve Albert Liman Bölgesi bu anlamda bir
de alanın yolcu limanı olma özelliğinin de örnek olarak dikkat çekmektedir. Toplumsal
korunduğu görülmektedir. Fakat bu karar liman polarizasyonu yüksek bir bölge olan Cape
alanının özelliği ve kentsel çevresinin niteliği ile Town’daki kıyı düzenlemesinde, fonksiyonlar
yakından ilgilidir. Karaköy’ün liman alanı, dün- genelde turistlere ve yüksek gelir grubuna odaklı
yadaki diğer kıyı projeleri ile karşılaştırıldığında olarak düşünülmüş ve bu yaklaşım alım gücü
görece küçük bir alanı kapsamaktadır. Örneğin düşük olan yerli halkın büyük bölümünde dışlan-
Hamburg HafenCity projesinde dönüştürülen mışlık hissi uyandırmıştır.27 Bu durumda güçlü
alanın büyüklüğü 1 milyon m2 iken,23 Karaköy bir kent-kıyı ilişkisi kurulmak istenirken, tersine
Salıpazarı’nda bu alan yaklaşık 10 bin m 2’dir. halk kıyıdan koparılmış ve proje mevcut sosyal
Bu sebeple aslında yolcu gemilerinin Karaköy- ayrışmayı güçlendirmiştir.28
Salıpazarı Rıhtımına yanaşması bu küçük alanda
başka bir kentte yaratmadığı sıkıntılara sebep Karaköy Liman Bölgesinin İstanbul Kent
olmakta, limanın gerisindeki bölgeyi büyük Merkezinin Yenilenme Süreci İçinde
oranda etkilemekte ve kıyının büyük bölümünü Değerlendirilmesi
kapattığından siluette baskın bir öğe olarak Tüm dünyada olduğu gibi Karaköy’de de tarihi
ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Karaköy Rıhtı- liman bölgesinin 21. yüzyılın ekonomik ve top-
98 mimar•ist 2016/3
EĞİTİM

lumsal dinamiklerine göre tekrar şekilleneceği


açıktır. Fakat söz konusu dönüşüm, bölge ancak
dünyadaki başarılı yenileme alanlarında olduğu
gibi sosyal ve kültürel işlevleri barındıran mekânlar
ile kentsel yaşama katıldığında anlamlı olabilir.
Limanın gerisindeki kent parçasının da kıyıya
entegrasyonunu sağlayabilecek, kentliyi bu alanın
kullanıcısı haline getirecek, kentin kullanım ve
değişim değerlerini dengeleyebilecek ve onu sade-
ce bir turizm metaına dönüştürmeyecek bir yeni-
leme projesi, çağdaş işlevlerin, tarihsel ve kültürel
sürekliliğinin korunarak karşılanabildiği bir Kara-
köy İstanbul kenti için de büyük önem taşımakta-
2. Karaköy Yolcu Salonu’nun kent kütüpha- Karaköy Meydanı ve kıyı
dır. Öncelikle Karaköy ve çevresi, tarihi ve kentsel ilişkisi (Ezgi Aksoy).
nesine dönüştürülmesi ve
nitelikleri ve İstanbul’un tarihi noktalarına bağlan-
3. Necatibey Caddesi’nin kıyı kesimine bağ-
tı sağlayan özel konumu ile, kıyı ile ilişkili önemli
lanması,
bir kamusal alan potansiyelini bünyesinde barın-
hedeflenmiştir.
dırmaktadır.29 Bugün, çoğunlukla ulaşım ve tran-
sit geçiş amacıyla kullanılan Karaköy Meydanı’nı
Karaköy Meydanı’na Yeniden Bakmak
kültürel ve rekreatif işlevler ile kamusal kullanıma
Karaköy’den MSGSÜ’ye kadar uzanan kıyı ban-
açmak, İstanbul’un kentsel yaşam kalitesine büyük
dının kapısı konumundaki Karaköy Meydanı’nın,
bir katkı sağlayabilir. İşlevini kaybetmiş tarihi
Ezgi Aksoy’un önerisi ile kentin sosyal yaşamına
mekânların çağdaş kültürel işlevler ile kamusal
katılacak bir kamusal alan olarak düzenlenmesi
alanda yeniden tanımlanması, Karaköy gibi tarihi
ve Merkez Rıhtım Han (TDİ Binası) gibi mey-
merkezlerin “kaybolan saygınlıklarını geri kazan-
danı çevreleyen binaların zemin katlarının
dırmak” açısında da önemlidir.30 Bununla beraber,
kamusal işlevler ile kentsel mekâna katılması
yaşadığı kentin sosyal ve kültürel ortamına enteg-
amaçlanmıştır. İnsan hareketinin yoğun olduğu
re olabilmek, her kentlinin hakkı, dahası onun
alanların dışında yönlendirici öğeler bulunma-
yaşamını zenginleştirmenin bir aracıdır. Kentin
yan, farklı faaliyetlerin düzenlenmesine imkân
yaşamından kopmuş tarihi kentsel mekânın sosyal
veren tasarımı, Karaköy Meydanı’nı kamunun
ve kültürel işlevler ile yeniden kurgulanması ile
aktif katılım ve kullanımına açık hale getirmekte-
kentliye “kendi mekânının tarihsel ve kültürel geç-
dir. Karaköy Meydanı’ndan rıhtıma bağlanarak
mişi hakkında daha fazla bilgiye sahip olma ve
su boyunca devam eden, Merkez Rıhtım Han,
bunu yaşama hakkı”31 sunulması onun yaşadığı İstanbul Kent Kütüphanesi,
Karaköy Yolcu Salonu, Çinili Han ve Galata denize dik kesit (İrfan
kentin tarihsel ve kültürel değerlerine entegre ola-
bilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Gümrük Binası’nın önünden uzanarak, bölgede Halilagiç).

Karaköy Liman Bölgesinin Kentin Merkez Alanına


Kazandırılması Bağlamında Üç Öneri
Karaköy’den Tophane Meydanı’na uzanan,
Kemeraltı Caddesi ile kıyı kesimi arasında kalan
yerleşim alanı üzerinde oluşturulmuş üç proje
önerisi32 ile İstanbul’un tarihsel kimliği içinde
böyle bu konuma sahip ve metropol kent mer-
kezi hizmet alanlarının gelişmesinde çok önem-
li roller üstlenme potansiyelinde olan Karaköy
liman bölgesinin, sosyokültürel faaliyetlerle des-
teklenerek nasıl İstanbul’un yaşam kalitesinin
gelişmesine hizmet edeceği ve kentin kıyı böl-
gesi ile buluşmasını sağlayacağı daha detaylı ola-
rak açıklanmaya çalışılacaktır.
Söz konusu proje önerileri ile,
1. Karaköy Meydanı’ndan Tophane Meydanı’na
kıyı bandının kamu kullanımına kazandırılması,
mimar•ist 2016/3 99
EĞİTİM

Karaköy Çarşısı, zemin kat


planı (Baran Gülsün).

önemli bir düğüm noktası olan Tophane Meyda- Karaköy’ün Geleceği


nı ile buluşan yaya yolunun kamusal alan olarak Burada sözü edilen proje önerileri ile kent hal-
kentin yaşam alana katılması İstanbul kenti için kının, kamuoyunun ve kent yöneticilerinin dik-
önem taşımaktadır. katlerinin Karaköy’ün taşıdığı mekânsal zengin-
liğe ve kamusal potansiyellere çekilmesi amaç-
Tarihi Kentin Kapısı Olarak İstanbul Kent lanmaktadır. Bölgenin tarihsel ve kültürel kimli-
Kütüphanesi ğinin yeniden kent yaşamına katılabilmesi amacı
Kentlerin tarihi, kültürel ve sosyal yaşamlarının ile Necati Bey ve Kemankeş caddeleri arasında
aktarıldığı belgelerin kaynağı olarak kent kütüp- mekânsal geçirgenlikler oluşturmak, bu alanın
haneleri, yerleşimlerin belleği açısından büyük yeniden kıyı ile buluşmasını sağlamak, çağdaş
önem taşımaktadır. Bu bağlamda İr fan İstanbul’un tarihi kent merkezini ve tarihsel
Halilagiç’in proje önerisi, tarihi kentin denizde- referans noktalarını su ile bağlamak önerilmek-
ki kapısı olan Karaköy Yolcu Salonu’nu “İstan- tedir.33 Deniz kıyısında, Galata Köprüsü’nden
bul Kent Kütüphanesi” olarak yeniden işlevlen- Tophane’ye kadar uzanan kesintisiz bir yaya
dirmeyi önermektedir. Kentin kimliğini belgele- aksının Tophane Meydanı ile kavuşması, kenti
yen bilgilerin toplandığı İstanbul Kent Kütüp- tekrar su ile buluşturacak önemli bir karardır.
hanesi, Karaköy’ün denize açıldığı alandaki Karaköy, İstanbul kentinde antikçağdan iti-
konumu ile de kent merkezine suyolu ile girilişine baren liman ve ticaret işlevini barındıran, tarihi
bir gönderme niteliği taşımaktadır. Proje öneri- ve kültürel dokusu ile kolektif kültürel belleğe
sinde yapının merkezi anıtsal boşluğu korunur- mal olmuş çok özel bir alandır. Burada ele alı-
ken, deniz ve kent arasında görsel ilişki kurmak nan projeler de İstanbul metropol kentinin gelece-
amacıyla zemin kotunda cephede şeffaflık yara- ğine ilişkin önermelerde bulunma eğiliminde
tılmıştır. olmalıdır. Burada sözü edilen üç proje önerisin-
de de amaç, bölgenin kentsel alandaki konumu
Eski Paket Postanesi’nin Karaköy Çarşısı üzerine vurgu yapmak, mevcut tarihi dokuyu
Olarak Yeniden İşlevlendirilmesi koruyarak, kamusal ve kültürel işlevler oluştur-
Galata Gümrük Binası’nın (Eski Paket Postane- mak ve tarihi mekânları ve kıyıyı İstanbul halkı-
si) ise Baran Gülsün’ün çalışması ile “Karaköy nın kullanımına sunmaktır. Yenileme projeleri,
Çarşısı” olarak yeniden işlevlendirilmesi öneril- kentlinin yaşam alanı üzerindeki hakkını gözet-
miştir. İşlevi gereği dışa kapalı bir yapı olan meli, kamusal alanlar yaratarak, gümrük işlevi-
Gümrük Binası, Kemankeş Caddesi boyunca nin dışladığı kent halkının tekrar alanın kullanı-
duvar etkisi yaratarak kıyı ile ilişkiyi kesmekte- cısı haline getirilmesinin önünü açmalıdır. Bu
dir. Yapının orta aksında, kıyı ile Kemankeş alandaki projeler kapsayıcı bir yaklaşım ile ele
Caddesi’ne paralel iki katlı bir iç mekân boşluğu alınmalı, kentsel kararlar verilirken, projeler
bulunmaktadır. Pazar yeri olarak düzenlenen bu kamuoyuyla paylaşılmalı ve kent kullanıcısının
alan, iki yanındaki yeme içme mekânları ve katılımlarını sağlayan platformlarda konu tartı-
dükkânlar ile iki aks arasındaki geçişlere olanak şılmalıdır. Sit alanı kararlarının yapılaşma kriter-
veren bir ara mekân olarak işlev görmekte ve leri bölgenin yapılı çevresinin karakterini ve
insan hareketinin yoğun olduğu kamusal aks mimari özelliklerini korurken, Karaköy bölgesi-
üzerinde oluşturduğu mekânsal hareketle kıyı ile nin çok yönlü yaşam kalitesine katkı sağlayacak
Kemankeş Caddesi’ni birbirine bağlamaktadır. yeni kamusal alanların kentin yaşam alanları ile
100 mimar•ist 2016/3
EĞİTİM

bütünleşmesini sağlayan kentsel tasarım kon- 17. Dünyadaki liman bölgelerinin dönüşümünün kısa tarihi
için bkz. Hoyle, s. 398.
septi, mekânsal ve yapısal sorunların çözümünü 18. Marshall, s. 5.
de beraberinde getirmelidir. Sit alanı kavramı 19. ae, s. 5. (Orijinal metin: “Waterfronts became associated
içinde ele alındığında, kentsel değerler üreten with ways to recreate the image of a city, to recapture economic
investment and to attract people back to deserted downtowns.”)
çok boyutlu planlama konsepti, İstanbul kent 20. Bu konuda en bilinen örneklerden biri Bilbao kentinin
yaşamına önemli katkılar sağlayabilir. liman bölgesinin yenilenmesidir. Bilbao bir endüstri kenti
iken 1960-70’lerde ekonomik olarak çöküşe geçmiş ve
Lefebvre, Mekânın Üretimi’nde yeni top- endüstriye dayalı ekonomisinin yönünü finans, servis ve tek-
lumsal ilişkilerin yeni mekânlar talep ettiği noloji sektörüne çevirerek ekonomik bir toparlanma yaşa-
mıştır. Kıyı bandındaki endüstriyel alanların yenilenmesi ve
kadar, yeni mekânların da yeni toplumsal ilişki-
star mimarlara ısmarlanan yapılar ile kente yeni bir imaj
ler yaratma potansiyelinde olduğundan söz kazandırılması (“Bilbao efekti”) da ekonomik canlanmanın
eder.34 Bu bağlamda Karaköy bölgesi, tarihsel, önemli bir parçasını teşkil etmiştir (Marshall, s. 56-57).
21. Hoyle, s. 397.
kültürel ve toplumsal boyutları göz önünde 22. V. Tokyay, “Liman Kentlerinde Dönüşüm Anlayışı -
bulundurularak kentsel değerler üreten bir Kopenhag, Oslo, Bergen, Helsinki, Girit”, Yapı, sayı 276
(2004), s. 61-66: http://www.yapi.com.tr/haberler/
planlama anlayışı ile yeniden tasarlandığında, liman-kentlerinde-donusum-anlayisi--kopenhag-oslo-
sadece İstanbul’un metropoliten kent yaşamına bergen-helsinki-girit--vedat-tokyay_95283.html.
çok önemli katkılar sağlamakla kalmayacak, aynı 23. HafenCity Projesi’nin toplam inşaat alanı 155 hektar,
kara alanındaki inşaat 100 hektardır.
zamanda çağdaş dünya metropolünün sosyal ve 24. D. Harvey, “The Right to the City”, New Left Review,
kültürel mekânsal örgütlenmesini de yeniden sayı 53 (2008).
25. Z. Enlil ve İ. Dinçer, “Geleceğini Turizmde Arayan İstan-
üretebilecek, çok değerli bir kentsel alandır. bul: Gerilimler, Çelişkiler”, Mimar.ist, sayı 53 (2015), s. 25.
26. ae, s. 25.
Hale Gönül, Yrd. Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü 27. C. Lemanski, “Viewpoint Global Cities in the South:
Deepening social and spatial polarisation in Cape Town”,
Ersen Gürsel, Mimar, GSA Cities, sayı 24 (2007), s. 455-456.
28. Karslı, s. 2.
Notlar 29. “Yeniden İstanbul! Tarihi Kenti Yaşama Sunabilmek”,
1. D. C. Thorns, Kentlerin Dönüşümü, 2010, s. 4. UIA 2005 Dünya Mimarlık Kongresi’nde Yapılan Sunuş,
2. İstanbul genelindeki büyük ölçekli inşaat faaliyetlerinin derleyen: Deniz İncedayı, Proje Ekibi: Ersen Gürsel, Sema
bir dökümü için: http://megaprojeleristanbul.com/. Erder, Çelen Birkan, Deniz İncedayı, Seher Sezer, Haluk
3. U. T. Karslı, “Socio-Spatial Transformations in Obsolete Erar, Güven Birkan, Tan Oral, Gürel Tontan, Gökhan
Port Regions: A Case for Istanbul-Karakoy District”, Inter- Erkek, Gürkan Özenen, İstanbul, 2005.
30. ae.
national Journal of Social, Behavioral, Educational, Econo-
31. ae.
mic, Business and Industrial Engineering, c. 9, no. 8
32. Söz konusu projeler MSGSÜ Mimarlık Fakültesi 2015-
(2015), s. 2790-2795 ve T. Kahraman, “Galataport Projesi
16 Güz Yarıyılı Mimari Proje Atölyesi’nde üretilmiştir.
Üstüne Tartışma: Salıpazarı Rıhtımı Nasıl Biçimlenmeli?”,
Proje Atölyesi yürütücüleri: Misafir öğretim üyesi Ersen
Mimar.ist, sayı 46 (2010), s. 56.
Gürsel ve yardımcı öğretim üyesi Hale Gönül.
4. M. Yenen, “Karaköy”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklo-
33. “Yeniden İstanbul! Tarihi Kenti Yaşama Sunabilmek”,
pedisi, s. 455. 2005.
5. N. Akın, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Galata, 2011, s. 34. H. Lefebvre, Mekânın Üretimi, 2014 (ilk basım: La
94, 95. Production de l’Espace, 1974)
6. ae, s. 224.
7. ae, s. 86.
8. W. Müller-Wiener, Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Transformation of Karaköy Port Area
Limanı, 1998, s. 137. Karaköy region has been going through an urban transformation
9. ae, s. 140.
process where the hardware stores and small workshops are
10. ae s. 141.
11. D. Öncel, “19. Yüzyıl Ortasından 20. Yüzyıl Başına transformed into high end restaurants, shops, hotels and galleries.
Karaköy Meydanı ve Yakın Çevresinin Dönüşümü”, Mimar. Developing without a master plan, these transformations have been
ist, sayı 56 (2012), s. 70. triggered by the declaration of the old Karaköy port as “Tourism Area” in
12. G. Okyay, Kültürel Değerlerin Korunmasının ve Sürdü-
rülebilirliğinin Güncel Kavramlar Doğrultusunda İrdelen- 1994 and the announcement of Galataport Project in 1998. Both
mesi: Karaköy-Tophane Bölgesi Örneği, basılmamış Yüksek Galataport and the single regeneration projects are mostly based on
Lisans Tezi, MSGSÜ, 2015, s. 131. commercial and touristic facilities which can lead to the exclusion of
13. Karaköy bölgesi, 1993’te İstanbul I Numaralı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 4720 sayılı kararı ile
urban public. Yet, Karaköy is a very important region for the urban
ilan edilmiş olan “Beyoğlu Kentsel Sit Alanı” içinde yer memory of Istanbul with its historical port, architectural monuments and
almaktadır. urban life. Therefore, the regeneration projects in the area should
14. Dokay-ÇED Çevre Mühendisliği Ltd. Şti., Salıpazarı contribute to the quality of metropolitan life. If the coastline of the
Kruvaziyer Limanı Projesi, Nihai ÇED Raporu, Nisan
2015, s. 54; kaynak: http://eced.csb.gov.tr/ced/jsp/ former port is regenerated as public space supported by socio-cultural
ek1/4230# facilities, the historical city can be connected with the waterfront by
15. B. Hoyle, “Global and Local Change on the Port-City bringing the coastline into the use of public. As part of the historical
Waterfront, Geographical Review”, c. 90, no. 3, 2000, s.
405.
identity of Istanbul, Karaköy is a very significant urban region which
16. R. Marshall, R., Waterfronts in Post-industrial Cities, might have leading roles in the development of the Istanbul metropolitan
2001, s. 7. (Orijinal metin: “... waterfront has become a tre- area if designed with a vision of producing urban values. This article
mendous opportunity to create environments that reflect con-
discusses regeneration approaches within this context.
temporary ideas of the city, society and culture.”)

mimar•ist 2016/3 101


KENT

Askeri Alanlar/Kışlalar: İstanbul’da


Kentsel Dönüşümün Yeni Gözdesi/Öznesi
Jülide Alp

T ürkiye’de kentleşme pratiğinde son 10-15


yıllık periyot, 99 depreminin doğurduğu
ilan edilen ve imar hakkı transfer alanı olarak
meşrulaştırılmaya çalışılan “büyük kamusal açık
sonuçlar ve tek parti iktidarının sağladığı eko- alanlar” yer alır. Bugün hâlâ üniversite, Türk
nomik kalkınma gibi iki önemli ve paralel süreç Silahlı Kuvvetleri gibi kamu kurumlarının tasar-
ile şekillenmiştir. 99 depremi, kentlerin bilinçli rufunda bulunan, dolayısıyla işgal edilmemiş/
ve planlı bir şekilde oluşumunun-gelişiminin edilememiş büyük ölçekli açık alanlar, inşaat
mutlak bir zorunluluk olduğunu göstermiş, sektörünün yeni gözdeleridir. Kentsel dönüşüm
deprem tehdidi birçok otorite tarafından “plan- pratiği ise bu beklentiyi olanaklı kılacak etkin
lı ve düzenli bir kentsel gelişim/dönüşüm” için bir uygulama aracı olarak anlam kazanmaktadır.
fırsat olarak görülmüştür. Öte yandan siyasi Bu yazının kapsamı,* özetle alan büyüklük-
istikrara bağımlı ekonomik istikrar, inşaat sektö- leri ve büyüyen kent lekeleri içinde çeperden
rünü lokomotif sektör olarak büyük kentler merkeze kaymış lokasyonları itibariyle, kentleş-
ekonomisinde ön plana çıkarmış, kentsel dönü- me ve ciddi yapılaşma tehdidi altında olan aske-
şüm senaryolarının uygulanabilirliği için de sağ- ri alanlardır.
lam bir zemin hazırlamıştır. 2000’lerin başın-
dan ortalarına kadar kentsel dönüşümün mev- Kentsel Dönüşüm Yasası Kapsamında Askeri
zuat açısından gerekli altyapıya sahip olamama- Alanların Dönüşümü
sı, uygulama ve denetimlerin hangi kuruluşlar Özellikle metropollerde, kentsel dönüşüme ilişkin
tarafından yapılacağının bilinmemesi, bu konu- yasa çerçevesinde gündeme gelen ve önemli bir
da somut adımlar atılabilmesini geciktirmiştir. “rezerv arsa portföyü” oluşturan fonksiyon alanla-
2012 yılında kentsel dönüşüm yasasının rının başında, askeri alanlar yer alır. 16.05.2012
onaylanması ile birlikte kentsel dönüşümün, tarihinde “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüş-
değişken yöntem ve ölçekleri itibariyle daha türülmesi Hakkında Kanun” adıyla kabul edilen
yoğun tartışıldığı yeni bir dönem başlatmıştır. kanunun 3.3. maddesi, askeri yasak bölgeler,
Yasa ve beraberindeki süreç, geçmişten aşinası güvenlik bölgeleri ile askerin atıl durumdaki gayri-
olduğumuz kat karşılığı yapım sürecini yeniden menkullerinin belli şartlar altında TOKİ ve beledi-
ambalajlayarak (kente dair hiçbir kazanım yelere devrine olanak sağlamaktadır.
öngörmemesine rağmen) sürecin en etkin Madde 3 - (3) Bakanlığın talebi üzerine;
uygulama aracı olarak tariflemiştir. Özellikle 28/12/1960 tarihli ve 189 sayılı Millî Savunma
rantın ve arsa değerlerinin yüksek olduğu lokas- Bakanlığı İskân İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası ve
yonlarda etkin bir biçimde kullanılan bu yön- Bu Bakanlıkça Kullanılan Gayrimenkullerden
tem, kentin çeperine doğru gidildikçe farklı Lüzumu Kalmayanların Satılmasına Salâhiyet
Verilmesi Hakkında Kanun ve 18/12/1981
yöntemleri (rant değişkenlerine bağlı olarak)
tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
gerekli kılmıştır. Kent çeperinde kentsel dönü-
Güvenlik Bölgeleri Kanunu kapsamında bulunan
şüm sürecinin daha büyük alanlar üzerinden ve yerler de dâhil olmak üzere, riskli alanlarda ve
çoğunlukla tartışmaya açık emsal değerlerini rezerv yapı alanlarında olup Hazinenin özel mül-
meşrulaştıracak şekilde ele alındığı söylenebilir. kiyetinde bulunan taşınmazlardan;
“Dönüşümü finanse edecek artı değeri, a) Kamu idarelerine tahsisli olanlar, ilgili
kentsel dönüşüme konu olan alan üzerinden kamu idaresinin görüşü alınarak, 189 ve 2565
hasat ettikçe, imar yüklerinin katlanarak artması sayılı kanunlar kapsamında bulunan yerler için
Millî Savunma Bakanlığının uygun görüşü alına-
kaçınılmaz olacaktır. Bugün razı olduğumuz
rak, Maliye Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kuru-
haliyle kentsel dönüşüm, ötelediğimiz kentsel
lu kararıyla, (…)
sorunları altına süpürdüğümüz dev bir halı gibi- Bakanlığa tahsis edilir veya Bakanlığın talebi
dir.” (Alp, 2016) Kentsel dönüşüm tiyatrosu- üzerine TOKİ’ye ve İdareye bedelsiz olarak dev-
nun son perdesinde ise, dönüşüm alanı olarak redilebilir.1

102 mimar•ist 2016/3


KENT

Böylelikle şehir dışına taşınacak askeri alanla-


rın öncelikle Hazine’ye, daha sonra da proto-
kollerle bakanlık ve belediyelere tahsis edilmesi-
nin önü açılmıştır. 2013 yılında, dönemin Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Askeri
kışlalar ve tesisler kent dışına taşınacak ve bazı
araziler yerleşime/imara açılacak” açıklamasını
yapmış, kamuoyunda orman alanlarının yok
edileceği ve yerleşime açılacağı endişesi ile
yoğun tartışmalar yaşanmıştır.
Aynı dönem, yaşanan sürece ilişkin ilgili sivil
toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının da
kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve yönlendir-
mek için yoğun çabaları olmuştur. Özellikle
askeri alanların metropolün ihtiyacı olan açık ve
yeşil alan ihtiyacını karşılaması açısından önemli
birer fırsat alanı olduğu ve yapılaşmaya açılma-
ması gerektiği kamuoyu ile paylaşılarak farkın-
dalık yaratılmaya çalışılmıştır.
İstanbul metropolünün bütününe dair hazır-
lanan ve 2009 yılında onaylanan 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı raporunda
da, “Plan’da, askeri alanların, Milli Savunma
Bakanlığı’nın programı dahilinde askeri alan dışı-
na çıkarılması halinde, bu alanların öncelikle
eksik olan sosyal ve teknik altyapı (eğitim, sağlık,
kültürel tesis, mezarlık, yeşil alan vb.) alanları
olarak kullanılması öngörülmüştür” ifadesi yer
almaktadır. Bu yaklaşımın en önemli sebeplerin-
den biri, içerisinde orman alanları da barındırabi-
len askeri alanların, aynı zamanda kent merkezin- Her iki üst ölçek plan da, “sürdürülebilir Resim 1. 1980 onanlı
deki en büyük yeşil alanlar olmasıdır. Türk Silah- kentsel gelişme” yaklaşımını vurgulamıştır. Plan- İstanbul Metropolitan Alan
Nâzım İmar Planı
lı Kuvvetleri kendi tasarrufunda olan bu arazileri lar kapsamında, kentin kuzeyinde yer alan orman, (Kaynak: 1980 NİP
hem kullanmış, hem de olası yapılaşma tehditle- tarım alanları ve su havzaları korunmuş ve kentin Raporu).
rine karşı korumuştur. gelişme eğilimi doğu-batı ekseninde lineer biçim-
de örgütlenmeye çalışılmıştır (Resim 1, 2).
Resim 2. 1995 onanlı
İstanbul’un Üst Ölçek Planlarında Sürdürülebilir İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi İstanbul Metropolitan Alan
Gelişme ve Ekolojik Koridor İlişkisi (İMP) tarafından hazırlanan ve 2009 yılında Nâzım İmar Planı
İstanbul’daki sürdürülebilir kentsel gelişmeyi/ İBB tarafından onaylanan 1/100.000 ölçekli (Kaynak: 1995 NİP
Raporu).
büyümeyi yönlendirmek amacıyla ilk kez 1980 İstanbul Çevre Düzeni Planında da önceki mas-
yılında, metropoliten ölçekte bir nâzım plan ter planlardaki temel ilkesel kararlar kabul edil-
hazırlanmıştır. İmar ve İskân Bakanlığı Büyük miştir. Planın temel amaçları, çevresel sürdürü-
İstanbul Nâzım Plan Bürosunca hazırlanan ve lebilirlik, ekonomik gelişme ve sosyal sürdürü-
bakanlık tarafından onaylanan plan uygulana- lebilirliktir. Çevresel sürdürülebilirlik ilkesinin
mamıştır. 1984’te çıkarılan Büyükşehir Beledi- kapsamı “ormanları, tarım alanlarını, su kaynak-
yeler Kanunu ile kentsel gelişim sürecinde larını, ekolojik koridorları, ekosistemi koru-
yerel yönetim söz sahibi olmuş, buna istinaden mak” olarak tanımlanmıştır (Resim 3).
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İstanbul’un sürdürülebilir gelişim senaryola-
1994 yılında 1/50.000 ölçekli İstanbul Nâzım rı içerisinde, ekolojik koridorların ana bileşenle-
İmar Planı hazırlanmıştır. Yapılan itirazlar ri olarak kabul edilen su toplama havzaları ve
nedeniyle 1995 yılında revize edilerek onayla- or man alanları hayati öneme sahiptir.
nan plan, açılan itiraz davaları sonucunda 1999 Büyükçekmece-Terkos, Küçükçekmece-Terkos,
yılında iptal edilmiş ve uygulama şansı bulama- Haliç-Terkos arası ile Ömerli Barajı-Riva Delta-
mıştır. sı arasında kalan alanlar, Marmara Denizi ve
mimar•ist 2016/3 103
KENT

hektarı (%6,1) ise “ulusal savunma amaçlı” ola-


rak tarif edilen askeri alanlar ve kışlalar içerisin-
de yer alır (Tablo 1).
Mevcut durum itibariyle askeri alanların
kent makroformu içindeki dağılımına bakıldı-
ğında, (Şema 2) (Tablo 2) “yağ lekesi” ifadesiyle
özetlenen kentleşme serüveninde bugün orman
vasfı taşıyan alanlar ile meskûn alan arasında
birer bariyer işlevi kazandığı da okunabilmekte-
dir. Dolayısıyla “kamu yararı”(!) adına bu alan-
ların kentsel dönüşüm veya başka herhangi bir
senaryonun parçası olarak yapılaşmaya açılması,
orman alanları üzerindeki baskının artmasına ve
Resim 3. 2006 onanlı Karadeniz arasında kuzey-güney istikametinde
İstanbul Metropolitan Alan
orman alanlarının hızla yapılaşmasına gebe yeni
birer ekolojik koridor olarak anlam kazanmakta bir süreç başlatacaktır.
Nâzım İmar Planı (Kaynak:
2009 İstanbul ÇDP ve kentin iklim yapısına ve mikroklimasına pozi- Askeri alanlar bir taraftan kuzey-güney isti-
Raporu). tif katkı sağlamaktadır (Şema 1). kametinde ekolojik koridorların birer parçası
Bu alanların sürdürülebilirliği İstanbul gene-
olarak anlam kazanırken, diğer taraftan doğu-
linde yaşanan göç, yetersiz altyapı, geciken imar
batı hattında kentin sınırlarını tarifleyen yapay
uygulamaları, tarım arazilerinin el değiştirmesi ve
tarım topraklarının parçalanması, ikinci konutlar- ve/veya doğal birer eşik olarak işlev görmekte-
daki artış, kırsalın karakteristiklerinin bozulması dir (Şema 3).
gibi sorunlar nedeni ile tehlike altındadır. İstan-
bul kentsel alan dokusu, orman alanları, su hav- İstanbul’da Askeri Alandan Konut Alanına
zaları ve tarım alanlarıyla çevrili kırılgan coğrafya- Dönüşüm Örnekleri
da sadece ekolojik koridorlar vasıtasıyla nefes ala- İstanbul’da askeri alanların imara açılmasına dair
bilecek konuma gelmiştir. Kent içinde özellikle uygulamalar oldukça eskiye dayanır. Bedrettin
makroform kaynaklı sorunlar olarak tanımlanan-
Dalan döneminde, İstinye sırtlarında yapılan 44
lar arasında en önemlileri, su kaynakları ile tarım
kooperatif ve 4. Levent Akadlar Mahallesi’ndeki
ve orman alanlarının korunması sorunudur. Bu
bağlamda, kentin yaşam destek sistemlerini oluş- uygulamalar bunun örneklerindendir. Özellikle
turan çevresine yönelik kontrolsüz gelişim, ken- 2000’li yıllardan sonra kentsel dönüşüm uygula-
tin sürdürülebilir gelişmesi önünde önemli bir malarının yoğunlaşması ile birlikte, metropolün
engel olarak görülmektedir.2 farklı noktalarındaki askeri alanlarda da benzer
uygulamalar görülmüş olup, halihazırda yeni
İstanbul’da Açık ve Yeşil Alanlar Olarak Askeri uygulamalar gündemdedir.
Alanlar-Kışlalar
2009 yılında onaylanan İstanbul 1/100.000 Maslak 1453 Konut Projesi (Ayazağa)
ölçekli Çevre Düzeni Planı raporu verilerine “Maslak 1453 Konut Projesi”, Şişli İlçesi Aya-
göre, İstanbul’un %47,7’sini orman alanları zağa Mahallesi’nde Jandarma’ya ait 1 ada, 145
Şema 1. İstanbul’daki
ekolojik koridorlar. oluşturmaktadır. Bu orman alanlarının 15.704 parsel (322.000 m2) üzerine yapılmıştır. Bahse
konu arazi, 12.11.2008 tarihinde İçişleri Bakan-
lığı (Jandarma Genel Komutanlığı), Maliye
Bakanlığı ve TOKİ arasında yapılan protokolle,
başka bir alanda askeri tesisler yapımı karşılığın-
da TOKİ’ye devredilmiştir. Daha sonra arazi,
TOKİ tarafından “Ayazağa Gecekondu Önle-
me Bölgesi” ilan edilmiştir. 775 sayılı Gecekon-
du Kanununa göre, gecekondu önleme bölgesi
alanı ilan edilen yerde TOKİ’nin düşük gelirli
gruplar için ucuz konutlar yapması gerekirken,
alan 2010 yılında üst gelir gruplarına yönelik
lüks konut alanı yapılmak üzere Ağaoğlu’na 3
milyar 250 milyon TL bedelle ihale edilmiştir.
Söz konusu projeye, sivil toplum kuruluşlardan
pek çok itirazlar olmasına ve iptal davaları açıl-
104 mimar•ist 2016/3
KENT

masına karşın, “Maslak 1453 Konut Projesi” Toplam Alan


Orman Alanları Kullanım Amaçları Büyüklük (ha)
uygulanmıştır (Foto 1). Arsanın amacının dışın- İçindeki Oranı
da kullanılmasının yanı sıra, tartışmanın yoğun- Orman ürünleri üretimi amaçlı 177131 ha % 68.9
laştığı konulardan birisi de orman alanı komşu- Hidrolojik amaçlı 21368 ha % 8.3
luğundaki alanın oldukça ciddi bir yapılaşma Erozyon önleme amaçlı 16991 ha % 6.6
yoğunluğu (emsal) öngörmesidir. Ulusal savunma amaçlı 15704 ha % 6.1
Doğayı koruma amaçlı 8753 ha % 3.4
Sarıyer-Zekeriyaköy Konut Projesi Estetik amaçlı 8238 ha % 3.2
Sarıyer ilçesi Zekeriyaköy’de 2010’da boşaltılan Eko turizm ve rekreasyon amaçlı 4119 ha % 1.6
500 dönümlük hava füze üssü arazisine, 3. dere- Toplum sağlığı amaçlı 3861 ha % 1.5
ce sit alanı olmasına rağmen inşaat ruhsatı veril- Bilimsel amaçlı 772 ha % 0.3
miş ve araziye 1500 konut inşa edilmiştir. Yıllar İklim koruma amaçlı olmak 514 ha % 0.2
önce füze savunma üssü yapılmak üzere kamu-
laştırılan arazi, Savunma Bakanlığı eliyle TOKİ’ye
devredilmiştir. TOKİ işlev değişikliğine giden
araziyi Emlak Konut’a satmış, Emlak Konut da
haklarını Siyahkalem adlı şirkete devretmiştir.
Benzer uygulamalarda olduğu gibi sürece sivil
toplum kuruluşlarının yoğun bir muhalefeti
olmuştur. Ayrıca yerel ölçekte örgütlenen sivil
toplum kuruluşları da (Sarıyer Kent Dayanışma-
sı), buradaki uygulamanın İstanbul’daki askeri
alanlar genelinde emsal teşkil edeceği endişesi ile,
farkındalık yaratmak adına konuyu kamuoyu
gündeminde tutmaya çalışmış, ancak sonuç alı-
namamıştır (Foto 2).

İstanbul’da Dönüşümü Gündemde Olan


Büyüklük Tablo 1. İstanbul’daki
Askeri Alanlar Askeri Alan Adı Toplam Orman Alanlarının
(ha)
Hasdal ve Tümgeneral Selahattin Gökkartal Kullanım Amaçlarına Göre
Tuzla Piyade Okulu 1700 ha
Kışlası Büyüklükleri
Çekmeköy Askeriyesi 1550 ha (Kaynak: 2009 onanlı
Avrupa Yakasında yer alan Hasdal Mevkii, güney-
Kagıthane Hasdal Kışlası 610 ha 1/100.000 ölçekli İstanbul
de ikinci çevreyolu, doğuda Okmeydanı-Hasdal- Çevre Düzeni Planı
Şişli 3. Kolordu Komutanlığı 570 ha
Kemerburgaz bağlantı yolları, batıda Alibeyköy Raporu).
Büyük Kartaltepe Kışlası 450 ha
Barajı ile sınırları tanımlı olan alandır. Hasdal ve
Esenler Metris Kışlası 330 ha
Tümgeneral Selahattin Gökkartal Kışlaları (top- Şema 2. İstanbul Ekolojik
Esenler Topkule Kışlası 260 ha
lam alanları 508 ha) içerisindeki 86 hektarlık bir Koridorlar ve Askeri Alan
Hadımköy Dumlupınar ve Akpınar Kışlası 117 ha
alanın yeniden planlanması gündemdedir. İşlev İlişkisi.
Beylerbeyi Deniz Eğitim Komutanlığı 96 ha
değişikliği öngörülen parsellerin %97’si maliye,
Başakşehir Fenertepe Kışlası 36 ha
%2’si şahıs ve %1’i DSİ mülkiyetindedir. Planla- Tablo 2. İstanbul’daki
ma alanında yapılaşma bulunmamakla birlikte, GYO’nun inşa edeceği Kiptaş Finanskent 2’nin Önemli Askeri Alanların
batı kısmında DSİ lojmanları, doğu kısmında Büyüklükleri.
yanı sıra Bezmialem Üniversitesi Eyüp Kampü-
askeriyeye ait yapılar bulunmaktadır. sü ve Dünya Kent Ormanı gibi konut dışı işlev-
Kentsel dönüşüme dair yasa çerçevesinde
lerin de yer alması düşünülmektedir (Foto 3).
alanın imara açılmasının gündeme gelmesiyle,
15.06.2009 onaylı 1/100.000 ölçekli İstan-
1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları hazır-
bul Çevre Düzeni Planı’nda söz konusu alan
lanmıştır. Söz konusu planlarda konut, ticaret,
“Askeri Alan ve Askeri Güvenlik Bölgesi” lejan-
sağlık tesisi alanı, akaryakıt ve bakım istasyonu,
üniversite alanı, ilköğretim tesis alanı, ortaöğre- tında bulunmaktadır. Bu nedenle hazırlanan
tim tesis alanı, belediye hizmet alanı, afet yöne- nâzım planların onaylanıp yürürlüğe girebilmesi
tim merkezi, DSİ binası, yeşil alanlar, spor ve için, ölçek bütünlüğü ve hiyerarşisi adına Çevre
rekreasyon alanları yer almaktadır. Hazırlanan Düzeni Planı’nın revizyonu gerekmiştir. Bu çer-
planda konut+ticaret alanı için E: 2,00, ticaret çeve de İBB’ye yapılan plan değişikliği başvurusu
alanı için E: 1,50’dir. Proje alanında Torunlar sonucunda; “… 1/100.000 ölçekli Çevre Düze-
mimar•ist 2016/3 105
KENT

kentsel dönüşüm sürecinin tartışıldığı ilçelerden


birisi de Esenler’dir. Yukarıdaki verilmiş örneklere
benzer şekilde, ilçe sınırları içerisinde yer alan
askeri alanın varlığı, arsa stoku olarak söz konusu
alanın dönüşüm senaryolarının temel girdisi ola-
rak kabul edildiği bir süreci başlatmıştır. Kuşkusuz
bunda Esenler ilçesi yerleşik kent örüntüsünün
fazlasıyla yoğun ve açık alanlardan yoksun oluşu
da belirleyici olmuştur. Bu kapsamda yapılan çalış-
malar doğrultusunda ilçenin kuzeyinde bulunan
askeri alanın bir bölümünün kentsel dönüşüm
sürecinde rezerv alan olarak kullanılması günde-
me gelmiştir. Planlama çalışmalarının gündeme
geldiği mevcut alandaki askeri yapıların ise Milli
Şema 3. Kentin sınırlarını ni Planı revizyonu çalışmaları kapsamında değer- Savunma Bakanlığı’nın uygun göreceği farklı bir
tarifleyen yapay ve/veya lendirilmesi gerektiğinden meri plan hükümleri- lokasyona taşınması söz konusudur. Bu çerçevede
doğal eşik olarak askeri
alanlar. nin korunması komisyonumuzca uygun görül- 29 Nisan 2015 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı
müştür” görüşü verilmiştir. Sonuç olarak, hazır- ile Esenler Belediyesi arasında bir protokol imza-
lanmış olan imar planlarının yürürlüğe girebil- lanmıştır. İmzalanan protokol hem Maliye Bakan-
mesi için üst ölçek planlarda konu ile ilgili deği- lığı hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafın-
şikliklerin yapılması beklenmektedir. dan uygun görülerek onanmıştır.
Bu protokol kapsamında, mevcut askeri alan
Esenler Metris, Topkule ve Kartepe Kışlası lekesinin kuzey-kuzeybatı sınırında yaklaşık
İstanbul’da farklı ölçek ve senaryolar çerçevesinde %70’lik bir kısmının askeri alan işlevini sürdür-
Foto 1. Maslak 1453 konut
projesi alanı, 2006 hava
fotoğrafı (1) ve Maslak
1453 konut projesi alanı
2015 hava fotoğrafı (2)
(Kaynak: Google Earth).

106 mimar•ist 2016/3


KENT

mesi (A Bölgesi) ve bu alana ilişkin planların


Esenler Belediyesi tarafından üretilmesi gün-
demdedir. Alanın güney-güneydoğu sınırındaki
geri kalan kısmının ise Esenler’de yapılması
planlanan kentsel dönüşüm çalışmaları için
transfer bölgesi (B Bölgesi) olarak kullanılması
hedeflenmektedir. Protokol kapsamının ilk
maddesi olan ve askeri alan sınırlarını yeniden
tarifleyen süreç başlamış, Esenler Belediyesi’nin
hazırladığı Şehit Piyade Uzman Çavuş Ahmet
Öztürk Kışlası 1/5000 ölçekli Nâzım İmar
Planı değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı değişikliği 20 Ekim 2015 tarihinde
bakanlık tarafından onaylanmıştır. Harita da işa-
retli olan A bölgesi E: 0,20, “Askeri Alan” ola-
rak planlanmıştır (Foto 4).
Transfer bölgesi olarak ayrılmış olan alt böl-
geye dair çalışmalar devam etmektedir. Bu çalış-
malar kapsamında 50.000 konutun yenilenmesi
ve mevcut konutların bir kısmının askeri alan-
dan çıkarılan araziye taşınması gündemdedir.
Söz konusu arazinin %50’sinin imara açılması,
imara açılan kısmının ise max. %40’ına yapılaş-
ma izni verileceği belirtilmektedir. İmara açılan
alanın %60’ının kentsel donatı alanları için ayrı-
lacağı ve yine bu alan içinde büyük bir şehir par-
kının yapılacağı belirtilmektedir.
Esasen, mevcut emsal değerlerinin yüksek
kabul edilebileceği bu ve benzeri meskûn alanlar-
da (Fikirtepe örneğinde olduğu gibi) dönüşümü rak ön plana çıktığı büyük ölçekli dönüşüm pro- Foto 2. Sarıyer Zekeriyaköy
olası kılacak emsal değerlerinin astronomik jeleri olmalarıdır. konut projesi alanı 2006
rakamlara tırmanması nedeniyle transfer alanları- hava fotoğrafı (1) ve
Kabul edilmelidir ki, son on yıllık periyotta Sarıyer Zekeriyaköy konut
na ihtiyaç duyulmaktadır. Bu husus bir yönüyle tecrübe ettiğimiz kentsel dönüşümün yasal, projesi alanı 2015 hava
de askeri alan arsa stokunun kullanılmasının yönetsel çerçevesi, fazlasıyla kısır ve değişken fotoğrafı
gerekliliğini meşrulaştıran “kamu yararı”(!) refe- koşullara adapte edilebilmekten uzaktır. Farklı (Kaynak: Google Earth).
ransının da çerçevesini tanımlar. Ancak yine ben- uygulama araçlarının geçmişten günümüze tar-
zer uygulamalarda okunabileceği gibi, masum ve tışılıyor olmasına karşılık (imar haklarının trans-
meşru gerekçelerle gözden çıkarılan bu alanlar- feri, gayrimenkul sertifikası vb) mevcut mevzuat
da, uygulama sürecinin nereye evirileceği, amacı- ve yasal çerçeve, özellikle dar gelirli vatandaşla-
nın dışında kullanılıp kullanılmayacağı, kentsel rın yapı stokunun yenilenebilmesi sürecinde
dönüşümü olanaklı kılmak adına metropolün aşırı dozda imar yüklemelerinin veya kamusal
açık alan sisteminde tamiri olanaksız sonuçlar boşlukların yapı stoku transfer alanları olarak
doğuracak bir uygulamanın kamu yararına olup gündeme gelmesine sebep olmaktadır. Dolayı-
olmadığı tartışılmaya muhtaç bir konudur. sıyla büyük kentlerde, özellikle depremsellik
çerçevesinde üretilen stratejilerin odağında,
Son Söz kamusal boşlukların (özellikle askeri alanların)
Günümüzde kentin merkezinde ve rantın yüksek kentsel arsa stoku ve rezerv alan olarak tariflen-
olduğu lokasyonlarda kısmi imar hakkı veya kat diği yeni bir süreç yaşanmaktadır.
adedi artışlarıyla dönüşebilen yapı stoku, periferi- Tartışmaya açık bu süreç, halihazırda kamu
ye kayıldıkça sosyoekonomik imkânsızlıklar tasarrufunda olan bu arazilerin görece atıl
nedeniyle alternatif dönüşüm senaryolarının tar- durumda oldukları ve kısmen aktif kamusal kul-
tışılmaya başladığı farklı deneyimlere evrilir. Bu lanımlarla kent yaşamına kazandırılmasının
deneyimlerin ortak paydası ise kamunun daha gerekliliği üzerine temellendirilmiştir. Ancak
fazla sorumluluk aldığı ve yönlendirici aktör ola- unutulmamalıdır ki, bu ve benzeri kentsel poli-
mimar•ist 2016/3 107
KENT

Notlar
* Bu yazı 15.07.2016 tarihinde yaşanan gelişmeler öncesinde
kaleme alınmıştır. Yaşanan son gelişmeler askeri alanların kent
dışına taşınması ve bu alanların yeniden değerlendirilmesi ile
ilgili geniş kapsamlı ve katılımlı yeni bir tartışma başlatacaktır.
Dolayısıyla bir taraftan bu alanların kamusal işlevler dışında
(yazıda da örneklendiği gibi) işlevlendirilebileceği endişesi
diğer taraftan kentlerin bugünden yarına ihtiyaç duyabilecekle-
ri kentsel donatıların elde edilmesi için askeri alanların rezerv
alan olarak kullanılabileceği önermesi üzerinden iki yönlü bir
sorgulama, başka bir yazının konusu olabilecek güncelliktedir.
Kamuoyunun yoğun ilgisinden hareketle, bu süreçte söz
konusu alanların kamu yararı adına kullanılabilmesi için ilgili
meslek odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının konu hakkında
farkındalık yaratacak çalışmaları hayati önem taşımaktadır.
1. 16.05.2012 tarihli Afet Riski Altındaki Alanların Dönüş-
türülmesi Hakkında Kanun.
2. 2009 onanlı 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni
Planı Raporu.

Kaynaklar
Alp, İ. (2016), “Yarışmayla Yapanlar Buluşuyor Konuşma-
Foto 3. Hasdal ve tikalar geçmişten bugüne birikmiş kentsel sı”, TAK Kadıköy, İstanbul, 2016.
Tümgeneral Selahattin sorunlarının palyatif yöntemlerle bertaraf edil- 1980 onanlı İstanbul Metropolitan Alan Nazım İmar Planı
Gökkartal Kışlaları 2015 ve Raporu.
hava fotoğrafı ve proje
mesinden daha fazla bir anlam taşımayacaktır. 1995 onanlı İstanbul Metropolitan Alan Nazım İmar Planı
ve Raporu.
alanı “Kepçe ile alıp kaşık ile vermek” deyimi ile de
2006 onanlı İstanbul Metropolitan Alan Nazım İmar Planı
(Kaynak: Google Earth). tarif edilebilecek olan bu durum, lokal çözüm ve Raporu.
arayışlarının peşine düşerek, metropol ölçeğin- “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun” (Kanun Numarası: 6306, Kabul Tarihi:
de gelecekten vazgeçmek anlamına da gelir. 16/5/2012, Yayımlandığı R. Gazete: 31/5/2012,
Her ilçe ve dönüşümü zorunlu her alt bölgenin No. 28309, Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5, Cilt: 52)
http://www.gophaber.com/haber-10537-hasdalda_5_
komşuluğunda, rezerv alan olarak kullanılabile- milyon_metrekarelik_yeni_bir_sehir_kuruluyor.html
cek atıl durumda askeri alan (!) olmaması bu http://www.ibb.istanbul/tr-TR/Pages/MeclisKarari.
aspx?KararID=33010
modelin sürdürülebilir olmadığı konusunda en h t t p : / / w w w. y e n i a k i t . c o m . t r / h a b e r / 8 7 - m i l y o n -
ciddi argümandır. metrekarelik-alanda-dev-proje-102481.html
http://www.arkitera.com/haber/11596/mucella-yapici-
Gelecekte, bu yaklaşımla arsa stoku olarak maslak-1453-projesini-anlatiyor
kullanılabilecek askeri alanların tükenmesiyle, http://emlakkulisi.com/basaksehir-buyuk-kartaltepe-ve-
topkule-kislalari-imar-plani-askida/423154
yaşam alanlarını sağlıklılaştırmak gerekçesinin http://www.serbestiyet.com/yazarlar/ihsan-bilgin/
bir sonraki hareket alanı veya hedef alanı, hali- kagithane-istanbula-merkez-olur-mu-131623
hazırda hızla tükenen-tüketilen orman alanları
olacaktır. Military Areas: A New Favorite/Actor of
Bütün büyük metropollerde ve özellikle Urban Transformation in Istanbul
Sustainability has become one of the priorities in
İstanbul’da söz konusu büyük kamusal açık
the agenda of urban growth and urban
Foto 4. Esenler Metris, alanların, tam tersi bir okumayla kentlerin gele-
development in the whole world. From the 1980’s
Topkule ve Kartepe Kışlası ceği için hayati önem taşıyan birer fırsat alanı
askeri alan olarak to the present day, three upper scale master
olabileceği unutulmamalıdır. plans which had emphasized the city’s
planlanan bölge (A),
protokol gereği yerleşime sustainable development were prepared for
açılacak bölge (B) Jülide Alp, Yrd. Doç. Dr., Maltepe Üni. Mimarlık ve Tasarım Fak. İstanbul. Within prepared plans, ecologic
julidealp@maltepe.edu.tr
(Kaynak: Google Earth). corridors (forests, farmlands and water basins
which were located in the north of the city) were
protected and urban development trend was
foreseen in the direction east-west axis linear
form. The military areas are also an important
part of the ecologic corridors in Istanbul. These
areas are generally forestlands and many of them
are the big green areas in the city at present.
After the approval of “urban renewal law”, the
military areas have fallen into the agenda of
transformation. With this law, the military areas
can be taken outside of the city. But this
process will increase the risk of destruction of
forests. In this context, the destruction of
forests areas in the military areas and becoming
to residential areas are the extent of this paper.

108 mimar•ist 2016/3


KENT

Ataköy’ün Gelişim Sürecinin Siyasi,


Sosyoekonomik ve Teknolojik Bir Analizi
Erdal Aktulga

A taköy’ün 1956 yılında Emlak Bankası tara-


fından ünlü İtalyan mimar Piccinato’ya
Ataköy 1. kısım maket
fotoğrafı.
yaptırılan nâzım plana uygun gelişim süreci 40
yıllık bir süreyi kapsamaktadır.
Tamamlanması böylesine uzun süren Ataköy,
ülkemizin 1950 yılından itibaren geçirdiği siyasal
dönüşümler, sosyoekonomik ve teknolojik deği-
şim ve gelişmelerin sergilendiği bir müze özelliği
göstermektedir ve bu özelliği ile çok önemli ve
özel bir kentsel yerleşim alanı örneğidir.
Sahildeki plaj, turistik ve sosyal tesisleri, eği-
tim alanları, spor tesisleri, mahalle çarşıları ve
olan Türkiye Emlak Kredi Bankası görevlendiri-
yeşil alanlarıyla yaklaşık 60.000 nüfus barındıra-
lir. Bankanın 1946’dan önceki adı Emlak ve
cak şekilde 10 mahalle olarak planlanmış, ancak
Eytam Bankası’dır.
1987 yılında yapılan kısmi bir plan tadilatıyla
Yapımına 1957 yılında başlanan 1. Mahalle-
Siyavuş Paşa Deresi yanında yer alan eğitim
de, iktidarın adeta o zamanki “Her mahallede bir
tesisleri alanı konut alanına dönüştürülerek
milyoner yaratacağız” söylemine uygun konutla-
mahalle sayısı 11’e çıkarılmıştır. Ataköy’de ilk
rın planlandığını görüyoruz. Bu mahallede yer
temelin atıldığı 1957 yılından sonra bu 11
alan konutların çoğunun sadece salonlarının 100
mahallenin yapılış yılları ve konut sayıları sırasıy-
m2, toplam alanlarının yaklaşık 250 m2 olduğu
la şöyledir:
biliniyor. Bu büyüklükte konut yapmak bankanın
1. Mahalle 1957-1962 (662 konut)
2. Mahalle 1959-1964 (852 konut) amacı dışında olmakla beraber muhtemelen yük-
3-4. Mahalle 1963-1974 (2630 konut) sek getiri beklentisiyle arsa için yapılan büyük
5. Mahalle 1976-1983 (2993 konut) yatırım bir an önce karşılanmak istenmiştir. Ayrı-
9-10. Mahalle 1985-1988 (3100 konut) ca hemen bir cazibe oluşturmak amacıyla plaj
7-8-11. Mahalle 1989-1991 (4348 konut) tesisleri de öncelikle yapılmıştır. Böyle büyük
6. Mahalle 2003-2007 (TOKİ tarafından konutların satışının beklenen düzeyde olmaması
yaptırılmıştır.) üzerine 2. Kısım için daha küçük alanlı konutlar
Görüldüğü üzere mahallelerin yapılış tarih- projelendirilmiş, bu nedenle buradaki konutlar
leri mahalle numara sırasına göre olmamıştır. daha fazla ilgi görmüştür.
Bunun nedeni aşağıdaki açıklamalarda görüle- Yapımına 1963 yılında başlanan 3-4. Mahalle-
cektir. de Demokrat Parti iktidarını deviren 27 Mayıs
İhtilali’nin etkilerini görüyoruz. Bu dönemde
Ülkemizdeki Siyasal Dönüşümlerin Ataköy’ün Emlak Bankası adeta yeniden kuruluş amacına
Yapım Sürecine Etkileri dönmüş ve dar gelirliler için sosyal konut niteliği-
1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gel- ne uygun konutlar üretmiştir. Bu mahalle konut
mesinden sonra İstanbul’da plansız bazı imar sayısının fazlalığı ve ekonomik sorunlar nedeniyle
hareketlerine girişen Adnan Menderes hüküme- 10 yılda tamamlanabilmiştir. 1., 2. ve 3-4. Mahal-
ti tarafından bir yandan ekonomik nedenlerle, le inşaatının yapımını Emlak Bankası’nın iştiraki
diğer yandan planlı, prestijli bir yerleşim alanı olan Timlo şirketi üstlenmiştir.
oluşturmak amacıyla “Baruthane” olarak bili- 1976 yılında yine Timlo üstleniciliğinde yapı-
nen arazi üzerinde Ataköy Projesi oluşturulur mına başlanan 5. Mahalle inşaatı, ilerleyen yıllar-
ve projeyi yürütmekle, aslında amacı dar ve sabit da 1980 askeri darbesi öncesinde oluşan olum-
gelirli ailelerin konut gereksinimini karşılamak suz siyasi ve ekonomik etkiler nedeniyle kesintiye
mimar•ist 2016/3 109
KENT

uğramış ve birkaç yıllık beklemeye girmiş, Mahalle de dahil edilerek Mesa ve 3M firmasına
1980’den sonraki dönemde ise yine siyasi etkiler- verilmiş ve Ataköy’de Emlak Bankası tarafından
le Timlo’ya bağlı çeşitli özel müteahhit gurupları yaptırılan konutlar böylece 1996 yılında tamam-
taşeron gibi devreye sokularak 1983’te tamam- lanmıştır.
lanmıştır. Bu tarihlerde banka yönetimimde de 9-10, 7-8-11. Mahallelerde daha önce yapı-
değişiklikler yapılmıştır. Asli görevi konut inşaatı lan mahallelere göre getirilen önemli yenilik bu
yapmak olan bankanın inşaat müdürlüğü, daha konutların alıcılara ankastre beyaz eşyalarla bir-
önce Spor-Toto Müdürlüğü’nün de bağlı oldu- likte teslim edilmesi ve açık spor sahaları, kent
ğu, üstelik teknik eleman olmayan bir genel mobilyaları, sanat objeleri içeren peyzaj düzen-
müdür yardımcısına bağlıydı. Yapılan organizas- lemeleri yapılmış olmasıdır.
yon değişikliği sonucu ayrı bir genel müdür yar- İki binli yıllara girilirken 6. Mahalle arazisi
dımcılığı oluşturulmuş ve bu göreve Y. Mimar ile tüm sahil şeridi ve bankanın mülkiyetindeki
Ertuğrul Özakdemir getirilmiştir. Bu önemli bir diğer bazı arsalar TOKİ’ye devredilmiş, Emlak
değişiklik olmuş ve etkisi 9-10. Mahalle inşaatın- Bankası da 2001 yılında tasfiye edilmiştir. Bu
da kendisini göstermiştir. Bu arada Ataköy’ün nedenlerle yapımına TOKİ tarafından 2003
yapımına 6. Mahalle yerine 9-10. Mahallelerden yılında başlanan 6. Mahalle konutları 2007
devam edilmesi, 6. Mahallenin ise diğer mahalle- yılında tamamlanmıştır. Bu el değişikliği
lerden sonra, sahile yakın daha prestijli bir mahal- Ataköy’e karakter değişikliği olarak da yansımış,
le olarak yapılması öngörülmüştür. Bu kararda en park ve yeşil alanları, süreklilik gösteren yaya-
önemli etken de Ataköy’ün planlı gelişimine E-5 yürüyüş yolları, teknik altyapısı ve peyzaj düzen-
yolu tarafından başka niyetlerle müdahale edil- lemeleriyle bir bütünlük gösteren Ataköy içine
mesinin önlenmek istenmesi olmuştur. Buna rağ- İstanbul’da son yıllarda gittikçe yaygınlık göste-
men askeri yönetim altında olan İstanbul Beledi- ren giriş-çıkışı kontrollü, koruma duvarlarıyla
yesi tarafından 9-10. Mahalle alanında büyük bir çevrili siteler gibi olan 6. Mahalle yerleştirilmiş-
otogar yapılması projesi ortaya çıkarılmış ve bu tir. Bu mahalle bu nedenle Ataköy’ün genel
alanın Alibeyköy tarafındaki birtakım arazilerle dokusuna aykırı düşmüştür.
takas edilmesi bankaya önerilmiştir. Belediye ile 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin
yapılan toplantılara bağlı olarak Cumhuriyet iktidara gelmesiyle daha da güçlendirilen
gazetesine verdiğim belgelere bağlı yayınlanan TOKİ’nin bu olumsuz müdahalesi –yurt gene-
haberler ve oluşturduğumuz bilimsel tepkiler linde olduğu– gibi Ataköy sahilinde de yaptırı-
sonucunda bu çok olumsuz girişim önlenmiştir. lan yoğun yapılarla 2010 yılından beri sürmek-
Bu konuda ayrıca İmar ve İskân Bakanı’na bir tedir.
açık mektubum “İstanbullu Bir Mimar” imzasıy-
la Cumhuriyet gazetesinin “Okurlardan” köşe- Ataköy’ün Sosyoekonomik Yapısı
sinde 7 Temmuz 1983’te yayımlanmıştır (Bkz. Demokrat Parti zamanında yapılan 1. ve 2.
çerçeve içinde “Sayın İmar ve İskân Bakanına kısımda, bu konuda kesin bulgular olmamakla
Sesleniş”). beraber konut edinen ve yaşayanların çoğunlu-
9-10. Mahalle inşaatı, 1980 darbesi sonrası ğunu üst gelir gurupları, yüksek bürokratların
1983 yılında yapılan genel seçimle iktidara oluşturduğunu söylemek mümkündür.
gelen Anavatan Partisi döneminde, “Özal döne- Daha sonra 27 Mayıs İhtilali’nin etkisinde,
mi” olarak da anılan dönemde başlamıştır. Bu sosyal konutlar olarak yapılan 3-4. Mahallenin
tarihe kadar yapılan binaların projeleri, inşaat sakinlerinin daha çok orta ve dar gelirli, emekli,
yapım ve denetimleri banka bünyesinde yapıl- mütevazı ailelerden oluştuğu görülmektedir. 5.
mışken 9-10. Mahallede dönemin etkileriyle Mahalle başlayıncaya kadar “uydu kent” olarak
Timlo devreden çıkarılmış, yüklenici olarak anılan Ataköy’ün bu ilk yıllarda ulaşım olanakla-
Mesa, Kutlutaş ve Sutek firmaları devreye sokul- rı oldukça kısıtlı kalmıştır.
muş, tüm projeler de bu firmalara yaptırılmıştır. 1980 darbesi dönemine rastlayan 5. Mahal-
1988 yılında Anadolu Bankası ile birleştiri- lede ise esnaf, tüccar, emekli gibi her kesimden
len bankanın adı “Türkiye Emlak Bankası” kozmopolit bir sosyal yapı oluşmaya, bu tarihle-
yapılmış, açılan bir yarışma sonucu amblemi de re kadar daha sakin bir yaşam yeri olan Ataköy,
değiştirilmiştir. ulaşım olanaklarının da çoğalmasıyla biraz daha
1989 yılında temeli atılan 7-8. Mahalle yine hareketlenmeye başlamıştır.
aynı anlayışla Mesa ve Sutek firmalarına yaptırıl- 1983’ten sonra Anavatan Partisi dönemine
mıştır. Bu mahallenin 2. etap ihalesine 11. rastlayan 9-10. Mahallede ilk defa bir odalı
110 mimar•ist 2016/3
KENT

stüdyo tipi dairelere yer verilmiş, 7-8-11.


Mahallelerde ise villalar da yapılmıştır. Bu
nedenlerle sosyolojik ve ekonomik yapı daha da
karmaşık duruma gelmiştir. TOKİ tarafından
yaptırılan 6. Mahalle konutlarıysa bilindiği
üzere “6. Mahalle” olarak anılmayıp “Ataköy
Konakları” adıyla pazarlanmıştır.

İnşaat Teknikleri Açısından Ataköy


40 yıllık yapım süreci olan Ataköy’de bu süre
içindeki sosyoekonomik dönüşümler gibi inşaat
sistemlerinde de değişiklikler olmuştur.
Timlo eliyle yaptırılan 1, 2, 3-4. Mahalleler-
de “yerinde yapım sistemleri” kullanılmıştır. Bu
yapılarda betonarme karkas sistem ile tuğla,
asmolen, briket gibi dolgu malzemeleri, gele- olması ile ağaçlar ve yeşil alanların yok edilerek, Ataköy’ün havadan
neksel kalıp sistemleri kullanılmış; cephe kapla- görünümü.
yerlerine kamuoyunun büyük tepkisini çekmesi-
maları genellikle sıva olmakla beraber, 1. ve 2.
ne ve açılan –halen de devam eden– davalara
kısımlardaki bazı binalarda yer yer çıplak tuğla,
rağmen çevreyle uyumsuz yüksek yoğunluklu
BTB gibi mozaik malzemelerin de kullanıldığı
yapıların yapılması Ataköy’ü yaralamıştır.
görülmektedir.
Bu gelişme Ataköy’ün geleceği için büyük
Yine geleneksel sistemle başlanan ama bir
tehlike oluşturmaktadır.
süre yapımı yarım kalan 5. Mahalle inşaatının
yeniden başladığı dönemde yüksek bloklarda Erdal Aktulga, Y. Mimar
pano-çelik kalıplar, prefabrik cephe kaplama (1971-1996 arasında Emlak Bankası’nda proje mimarı olarak çalışmıştır)
panoları gibi gelişmeye başlayan teknikler de
kullanılmaya başlanmıştır. Sayın İmar ve İskân Bakanına Sesleniş
9-10, 7-8-11. Mahallelerde ise yüklenici fir- İstanbul Belediye Başkanı Sayın Abdullah Tırtıl’ın 2 Haziran’da yaptı-
maların kullandığı sistem ve teknikler devreye ğı basın toplantısından sonra TV’de ve basında yer alan haberlerden,
girmiştir. Bunlardan Mesa, “tünel kalıp” olarak Topkapı’da bulunan otobüs terminalinin Ataköy’ün Londra Asfaltı
bilinen pano çelik kalıp elemanlarının yerinde girişine nakledileceğini, bu konuda Emlak Kredi Bankası yetkilileri ile
montajı ve döşeme ile duvarların betonarme ön anlaşmaya varıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Ataköy, İstanbul’un
olarak birlikte döküldüğü hücre sistemi, cephe- ve Türkiye’nin en çağdaş toplu yerleşim örneklerinden başta gelenidir.
lerde ise yine hazır cephe elemanları kullanmış- Ataköy’de bugüne kadar beş mahallenin inşa edildiği ve beş mahalle-
tır. Bu teknikte hücrelerin özel olarak ısıtılma- nin daha inşa edileceği; düzenlemeye esas olan son imar planının İstan-
sıyla inşaat hızlandırılmaktadır. bul Belediyesi ve İmar ve İskân Bakanlığı’nca 7.11.1980 tarihinde
Kutlutaş, kendi fabrikasında önceden üreti- onaylandığı bilinmektedir. Öte yandan, Emlak Kredi Bankası yeni
len büyük boyutlu betonarme döşeme, duvar ve mahallelerin imar planlarını üç dört ay önce hazırlatmaya başlamıştır.
cephe panellerinin şantiyede montajıyla oluştu- İmar plan ve programlarında otobüs terminali bulunmamaktadır. Yeni
rulan, “ağır prefabrikasyon” olarak da bilinen terminal yeri olarak Ataköy’ün seçilmesinin, Büyük İstanbul Nazım
sistemi uygulamıştır. Plan Bürosu ve Belediyece yapılması gereken çalışmalar sonucunda
Sutek’in kullandığı sistem ise, pano kalıplar- değil, son aylarda alınan ani bir kararla gündeme getirildiği anlaşılmak-
la yerinde yapılan perde duvarların üzerine, yine tadır. İstanbul’un yeni bir otobüs terminaline ihtiyaç duyduğuna kuşku
şantiyede üretilen filigran modüler döşeme yoktur. Ancak terminalin yeri ülkemizin en çağdaş toplu yerleşim
panolarının ve cephe elemanlarının montajıyla örneği Ataköy olamaz. Üstelik Ataköy kavşağında yapılacak bir termi-
oluşturulan sistemdir. nal çok kısa zamanda Topkapı terminalinin yol açtığı sorunları doğura-
*** caktır. Yeni terminalin iskân alanları dışında, Trakya otoyolu ile 1.
Ataköy, yukarıda açıklanan bütün bu özellik- Boğaz Köprüsünden geçen mevcut çevre yolunun birleşim noktası
leri nedeniyle çağdaş, planlı, ulusal ve uluslara- çevresinde yer alması uygun olabilir. Herhalde konu iyice araştırılmalı
rası araştırmalara konu olmuş, mutlaka korun- ve düşünülmelidir. Bakanlıktan dileğimiz böylesine değerli bir iskân
ması gereken çok önemli örnek bir yerleşim ala- alanının zedelenmemesi ve kararın gözden geçirilmesidir.
nıdır. Ancak sahil şeridinde Ataköy’e ayrıca bir İstanbullu Bir Mimar
değer katması amacıyla başta plaj olmak üzere (Cumhuriyet, “Okurlardan”, 7 Temmuz 1983)
yapılan turistik tesislerin günümüzde yıkılmış
mimar•ist 2016/3 111
ÇİZGİ Behiç Ak

112 mimar•ist 2016/3


View publication stats

You might also like