You are on page 1of 351

A A

t—^


0

XXIV

±
m

'4f

'.\ <jj «1 ^ ij 'N \A d; ft-: t ! ' 0 ) a ' <5 o . ^ a o i s o. s o


VAKIFLAR
D e r g i si İÇİNDEKİLER
XXIV. Sayı

D r .ibrahim A T E Ş
ISBN 9 7 5 - 1 9 - 0 9 0 0 - 7
Mescid-i N e b e v î ' n i n Yapıldığı G ü n d e n B u Y a n a
Geçirdiği G e n i ş l e t m e Girişimleri 5
F i a t i : 2 0 0 . 0 0 0 T L . K D V Dahil / 2 0 $

Sadi B A Y R A M
SAHİBİ
Silsile-nâmeler ve Irlanda-Dublin,
Vakıflar Genel Müdürlüğü Adına Chester Beatty Library'de Bulunan
Fadıl ÜNVER 1 5 9 8 Tarihli Z ü b d e t ü ' t - T e v a r i h 51
S O R U M L U Y A Z I İŞLERİ M Ü D Ü R Ü
Doç.Dr.Hasan YÜKSEL
İbrahim ATEŞ
Kafkas G ö ç m e n Vakıflan 117
İNCELEME K U R U L U
D r .Ali Ö N G Ü L
İbrahim ATEŞ
Tarih-i Câmi-i N u r u o s m â n î 127
Prof.Dr.Bahaeddin
YEDİYİLDIZ
Yrd.Doç.Dr.İnciKUYULU
Prof.Dr.Refet YİNANÇ
Bademli Kılcızade Mehmet Aga
Dr.Mehmet ÖNDER
Camii (Ödemiş/İzmir). 147
Mehmet NARİNCE

Deniz A Y D A
TEKNİK Y Ö N E T M E N
XIX. Yüzyıl Ç a n a k k a l e Seramiklerinden,
Sadi B A Y R A M
Ö r d e k Başlı Testiler 159
Mehmet NARİNCE
Yıldıray ÖZBEK
TASHİH
Son D ö n e m O s m a n l ı Medreselerine B i r Ö r n e k :
Hüseyin BAŞKAYA
Şıhlı Hamidiye Medresesi 165

Y a y ı n l a n a n yazılarda ileri sürülen fikir Erol Y U R D A K U L


ve beyanlardan yazı sahipleri sorumludur. A m a s y a - Y o l p ı n a r (Hakala-Kagla-Kagala)
Makaleler kaynak g ö s t e r i l m e k kaydı ile K ö y ü n d e Bulunan Islamî Y a p ı l a r 177
iktibas edilebilir.
Dr.Saîm SAVAŞ
Ön Kapak
Tokat'ta H o c a S ü n b ü l Zaviyesi 199
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan
1682 tarihli silsilenamenin baş sayfa tezyinatı. Yıldıray ÖZBEK
(Foto: Sadi BAYRAM) Ş e y h H a c ı İ b r a h i m Tekke Veya Manzumesi 209
Arka Kapak
Yrd.Doç.Dr.Ali BAŞ
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivn'nde bulunan İnay K ö y ü Manzumesi 221
silsilenamenin son sayfası Bu sayfada Sultan IV. Mu-
rad, Sultan İbrahim ve Sultan IV. Mehmed'in minya
Fatih MÜDERRİSOĞLU
türleri ile ressam Hüseyin'in mührü bulunmaktadır.
Bir O s m a n l ı - T ü r k Ş e h r i Olarak Belen 237
(Foto: Sadi BAYRAM)
Doç.Dr.Nusret ÇAM
İslâm'ın Sanata ve Mimariye Bakışı 273
Telefon (Ankara)
311 34 63 - 324 4 8 16 / 2 3 3 - 2 3 8 Dr.Mehmet İBRAHİM
Eski Yugoslavya Sınırları Dahilinde
BASILDIĞI YER: Tarikat Hareketlerinin Tarih içindeki
Gelişimi ve Ö n e m i 291
TİSAMAT B a s ı m Sanayii
T e l : 4 1 8 10 19 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU
Bulgaristan M ü s l ü m a n l a n n m Dinî Teşkilatlarını
ANKARA 1994 ve Kurumlarını D ü z e n l e y e n Nizamname 307
ÖNSÖZ
Millî birlik ue bütünlüğün temsilcisi olan uakıflarm, ülkemizin sosyal ve kültürel ha-
yatmda derin izleri bulunmaktadır. Yurdumuzun tapu senetleri hüviyetindeki vakıf âbide
ve eski eserlerimizin sayısı 7.600 civarındadır. Bu eserleri gelecek nesillere olduğu gibi
aktarmak bizim aslî görevlerimizin arasındadır.
1993 yılında 221 eser restore ederek 184 milyar lira harcanmıştır.
1994 yılında tasarruf tedbirlerine rağmen 140 eser üzerinde çalışmaya başladık ve
tahminen 261 milyar lira harcayacağız.
Bütün bunların yanında Mimar Sinan tarafından inşa edilen meşhur Üsküdar Atik
Valide Külliyesi'ni bir Restorasyon Eğitim Merkezi durumuna getirmek için çalışmalara
başlamış bulunmaktayız. Bu eğitim merkezinde, her türlü eski eser onarımının yapılacağı
gibi; ahşap, maden, çini, sedef, kalemişi, mermer, taş ileri modern laboratuarlarında in­
celenerek, taş hastalıkları üzerine önemli deneyler yapılacak ve alınacak sonuçlara göre
restorasyon hizmetleri yapılacaktır. Bu konuda geniş bir araştırma işine girmiş bulunuyo­
ruz. XXI. yüzyılın bütün teknik verileri bu merkezde bulunacaktır. Bu merkeze uluslara­
rası bir hüviyet kazandırılarak,yurt dışında bulunan Türk eserlerinin restorasyon hizmet­
lerine de talip olacak ve yurt dışı eski eser müteahhitlik hizmetleri birimi kurulacaktır.

Ayrıca bir proje bilgi bankası kurularak her akademik kuruluşun proje ihtiyacını gi­
derme yolunu açmış olacağız.
Halen Kıbrıs'ta 14 eski eser üzerinde restorasyon hizmetlerimiz devam etmektedir.
Hoca Ahmed Yesevî Türbesi restorasyonumuz Yesi şehrinde yine devam ediyor.
Bosna-Hersek'te bulunan Türk eserlerinin bir kısmı ile Mostar Köprüsü restorasyo­
nunun yapılması için gerekli girişimler Dışişleri Bakanlığımız tarafından yürütülmekte ve
bu konuda bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkmak üzeredir.
Bütçe imkanları elverdiği takdirde 1995 yılında iki ayda bir halkın anlayabileceği
seviyede bir dergi çıkararak, faaliyetlerimiz hakkında kamu oyunu aydınlatacağız.
Görülüyor ki; Vakıflar Genel Müdürlüğü 2000'li yıllara çok iyi hazırlanmıştır.
Kültür, milletleri ayakta tutan öğelerin en başında gelen unsurlardan biridir. Cum­
huriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk; "...Millî şuurun ayakta katabilmesi ue
uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmağa mecburuz. Türk çocuğu ecdadını
tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Türk kabiliyet ve
kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça bütün Türk çocukları kendileri için la­
zım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir" demektedir. Biz de bu istek ve ar­
zu ile Vakıflar Dergisi'nin XXIV. sayısını hazırladık...
Elinizde bulunan XXIV. sayımızda 15 yazarımızın millî kültürümüze ait önemli ilmî
makaleleri bulunmaktadır. Değerli katkılarından dolayı kendilerine teşekkür ederken
dizgi ve düzenlemesini yapan mesaî arkadaşlarım ile, baskıda emeği geçen Tisamat Mat­
baasını kutlar, başarılarının devamını dilerim.

Fadıl ÜNVER

Vakıflar Genel Müdürü


¥AFILMĞI (SÜNİİH İÜ HAMA mçMMÛt

Dr.Ibrahim A T E Ş

iyanet İşleri B a ş k a n l ı ğ ı n ı n y e n i ve yararlı Hz.Peygamber (S.A.V.)'in Medine-i M ü n e v v e r e ' y e


g i r i ş i m l e r i n d e n biri olan "Camiler Hafta- u l a ş m a s ı n ı t a k i p eden g ü n l e r d e ilk iş olarak bu
sı" m ü n a s e b e t i y l e kaleme a l d ı ğ ı m ı z b u mescidi y a p m ı ş o l m a s ı n ı g ö z ö n ü n d e bulunduran
1 m ü t e v a z i makalemizde Asr-ı Saadet'de ya­ devlet büyükleri, daha sonra kurulan ş e h i r l e r d e ilk
pılan mescidlerle Haremeyn-i- Ş e r i f e y n ' i n ikincisi iş olarak c â m i y a p m a y ı gelenek haline getirmişler­
o l a n Mescid-i N e b e v i n i n g e n i ş l e t i l m e s i yolunda dir. Y a p ı l a n c â m i veya külliyenin ç e v r e s i n d e yer
atılan a d ı m l a r ı g ö z d e n g e ç i r m e y e çalışacağız. A n ­ alan mektep, medrese, dâruşşifa, k ü t ü p h a n e , ima­
cak bundan ö n c e ; k ı s a c a bu mescidin y a p ı m ı n a rethane, ç e ş m e , h a m a m ve benzeri ilmî ve içtimaî
d e ğ i n m e d e de fayda m ü l a h a z a ediyoruz. tesislerle kurulan y e n i ş e h i r l e r i n t e m e l i n i atagel-
mişlerdir. Ş e h r i n k u r u l u ş u n d a ilk n ü v e olan
İslâm d ü n y a s ı n ı n d ö r t b u c a ğ ı n d a yüzyıllardır c â m i n i n ç e v r e s i n d e yapılıp, gecenin karanlığını g i ­
y a p ı l a g e l e n ve sayısı yüzbinleri a ş a n çeşitli t i p ve deren ayın ç e v r e s i n d e k i parlak yıldızlar gibi, y ö r e
ebattaki cami' ve mescidlerin ilk n ü v e s i olan Mes­ halkını a y d ı n l a t a r a k i n a n ç , d ü ş ü n c e , sosyal hayat­
cid-i N e b e v î ' n i n y a p ı m ı n d a sahabelerle birlikte larında ö n e m l i r o l oynayan b u tesislerin çevrelerin­
Hz.Peygamber (S.A.V.) de bizzat çalışmıştır. B a ş ­ de ise evlerle işyerieri yapılmıştır.
langıçta uygulanan y a p ı tarzı, kullanılan malzeme
ve d ü ş ü n ü l e n hacim y ö n ü n d e n m ü t e v a z i bir şekil M E S C İ D İ NEBEVİ NİN YAPILIŞI:
ve ebatta meydana getirilen bu mescid, daha son­ Milâdî 6 2 2 yılının s o n b a h a r ı n d a M e k ­
raki yıllarda zaman zaman vâki m ü d a h a l e l e r l e ge­ ke'den Medine'ye g ö ç eden Hz.Peygamber
nişletilerek bazı ilavelerde b u l u n u l m u ş t u r . B u ge­
(S.A.V.), a r k a d a ş ı Hz.Ebubekir'le birlikte Sevr M a -
n i ş l e t m e ç a l ı ş m a l a r ı n d a , M ü s l ü m a n l a r ı n H z . Pey­
ğ a r a s ı ' n d a ü ç gece k a l m ı ş ve 10 g ü n l ü k yolculuk­
gamber (S.A.V.)'e olan sonsuz sevgi ve saygılarıy-
tan sonra 2 0 Eylül 6 2 2 M . tarihine denk gelen
la, her g e ç e n yıl artan ihtiyaçlar ö n e m l i etken o l ­
Rebiulewel ayının 2 0 . g ü n ü n d e Medine y a k ı n ı n d a ­
m u ş t u r . Ö n c e l e r i mescidin d ı ş ı n d a o l a n H ü c r e - i
ki K ü b a ' y a ulaşmışlardır. Medine'ye g e ç m e d e n ö n ­
N e b e v i y y e ^ bilahare 8 8 H . ( 7 0 7 M . ) yılında
ce burada kısa b i r s ü r e ^ k a l m ı ş ve b u arada
E m e v î Halifesi Velid bin Abdülmelik'in Medine V a ­
lisi olan Ö m e r b i n A b d ü l a z i z t a r a f ı n d a n mescidin 1. Önceleri Hz.Aişe'nin odası iken bilahare Hz. Peygamber
(S.A.V.)'in ve daha sonra Hulefâ-i Râşidîn'den Hz. Ebu-
içine alınmıştır. B ö y l e c e b e ş vakit n a m a z l a r ı n ya­
bekir ve Hz.Ömer'in defnedildiği mübarek yerdir.
n ı n d a gerek H z . Peygamber (S.A.V.)'i ziyaret et­
2. Hz.Peygamber (S.A.V.)'in Küba'da kaldığı süre hakkında
mek, gerekse Peygamberimizin m i n b e r i ile kabri
değişik rivayetler vardır. Şeyh Mahmud Hudari Bey
a r a s ı n d a k i Ravza-i Mutahhara'da i b â d e t ve zikr-i "Nuru'l-Yakîn" adlı eserinin 85. sayfasında bu sürenin-
H a k etmek a m a c ı y l a artan izdihamı gidermek için bir kaç gece olduğunu ifade etmektedir.
mescidin daha sonraki yıllarda birkaç defa genişle­ Abdusselam Harun'a ait "Tehzîbu S î r c t - i ibni Hi-
tilmesi y ö n ü n e gitmek zorunlu o l m u ş t u r . şam" adlı eserin I . cildinin 125. sayfasında, söz konusu,
sürenin Pazartesi, Salı, Çarşamba ve P e r ş e m b e olmak
M e k k e - i M ü k e r r e m e ' d e k i K â b e - i Mu'azza- üzere 4 g ü n olduğu belirtilmektedir.
m a ' n m ç e v r e s i n d e k i Mescid-i H a r â m ' d a n sonra İbrahim Rıfat Paşanın "Mir'âtü'l-Haremeyn" adlı ese­
M ü s l ü m a n l a r ı n g ö n l ü n d e ikinci derecede s e ç k i n rinin I . cildinin 460. sayfasında bahse konu sürenin 10
yeri olan bu mescid; k o n u m , şekil ve m u h t e v â ba­ gün olduğu ifade edilmektedir.
k ı m ı n d a n daha sonra y a p ı l a n c â m i ve mescidlere Halebli ve Şâfi mezhebinden olan A l i bin Burhaned
büyük ölçüde ö r n e k olmuştur. Diğer taraftan din'in "Sîre-i Halebiyye" diye bilinen "lnsânu'1-uyûn fî-
6 Dr.Ibrahim A T E Ş

Kur'ân-ı K e r î m de takva ü z e r i n e o l d u ğ u bildirilen çevrilerek, ö n c e l e r i g ü n e y tarafında bulunan kapısı


Kuba Mescidi'ni'^ tesis etmiştir. k a p a t ı l m ı ş , buna karşılık kuzey t a r a f ı n d a bir k a p ı
yapılmıştır.
D a h a sonra Medine'ye u l a ş t ı ğ ı n d a , H a l i d
bin Zeyd E b û E y y û b Ei-Ensârî'nin evinde ağırlana­ Hicretin 7. yılının b a ş l a r ı n d a Hayber Gazve­
sinden d ö n e n H z . Peygamber ( S . A . V . ) , mescidi
rak burada yaklaşık yedi ay kadar kalmıştır. Ebu
d o ğ u , b a t ı ve kuzey t a r a f l a r ı n d a n biraz g e n i ş l e t e ­
E y y û b El-Ensarî'nin B e n i ' n - N e c c â r Mahallesindeki
rek kare haline g e t i r m i ş t i r . B ö y l e c e her k e n a r ı
evinin ö n ü n d e devesinin ç ö k t ü ğ ü yeri mescid yap­
mak isteyen Hz. Peygamber (S.A.V), b u r a y ı sahip­ 1 0 0 zira' (yani yaklaşık 5 0 m.) olup 2 4 7 5 m ^ lik
leri olan Sehl ve S ü h e y l a d l a r ı n d a k i iki yetim ç o ­ bir alana sahip o l m u ş t u r .
cuktan 10 dinara s a t ı n almıştır. Ö n c e l e r i h u r m a
Hicretin birinci yılında belirtilen şekilde sade
k u r u t m a k için kullanılan bu yer, H z . Peygamber
ve m ü t e v a z i bir şekilde y a p ı l a n Mescid-i N e b e v î ,
(S.A.V)'in emriyle eski kalıntılardan arındırılıp üze­
g ü n ü m ü z e kadar küçüklü b ü y ü k l ü bir t a k ı m g e n i ş ­
rindeki h u r m a a ğ a ç l a r ı kesilmiş ve c a m i n i n y a p ı ­
letme ve o n a r ı m çalışmaları geçirmiştir. İlki ikinci
m ı n a başlanılmıştır. Duvarları kerpiç, sütunları
halife H z . Ö m e r (R.A.) z a m a n ı n d a b a ş l a y a n ve so­
h u r m a a ğ a c ı n d a n y a p ı l a n Mescid-i N e b e v i n i n ta­
nu b u g ü n k ü Suudi Arabistan Kralı Fehd bin A b d ü -
v a n ı h u r m a dalı ve y a p r a g ı y l a ö r t ü l m ü ş , k a p ı s ı n ı n
laziz t a r a f ı n d a n g e r ç e k l e ş t i r i l e n s ö z k o n u s u çalış­
s ö g e l e r i t a ş t a n yapılmıştır. Duvar temelleri yakla­
malar, Kâbe-i Mu'azzama dışında d ü n y a d a hiç bir
şık ü ç a r ş m ^ d e r i n l i ğ i n d e o l u p , taşla yapılmıştır.
esere g ö s t e r i l m e y e n eşsiz bir ilgi ve itina ile yürü-
Yüksekliği n o r m a l insan boyundan biraz fazla, bo­
tülegelmiştir. Kur'ân-ı K e r î m ^ ve hadis-i şeriflerde
y u g ü n e y d e n kuzeye 70 a r ş ı n ( 3 3 . 6 0 m.) ve eni
yer alan buyruk ve t e ş v i k l e r d e n ilham alan Müslü­
6 3 arşın ( 3 0 . 2 4 m.) olan bu mescidin y a p ı m ı n d a
manlar, b a ş t a Mescid-i N e b e v î o l m a k ü z e r e y a ş a ­
fiilen çalışan H z . Peygamber (S.A.V.) b ö y l e c e sa­
dıkları yerlerde y a p ı l a n c â m i ve mescidlerin ya­
habeleri çalışmaya teşvik etmiştir. Mescidin yapılışı
p ı m , b a k ı m ve o n a r ı m ı n d a pay almak için y a r ı ş
e s n a s ı n d a sahabeleriyle birlikte: "Ahiret haı/nndan
y a p a r c a s ı n a akın etmişlerdir. B u gaye ile kurduk­
başka haı/ır yoktur. Allabım Ensarla Muhacirle­
ları sayısız vakıflar yoluyla, milyarları a ş a n d e ğ e r d e
re rahmet et." a n l a m ı n d a şu beyiti eşsiz bir uyum
mal varlığını c â m i , mescid ve namazgah gibi ma-
ve vecd içinde söylemiştir:
bedlerin hayatiyetini devam ettirmeye kaynak bı-
rakmı^ardır. Yapılan veya yenilenen her mescidin
bir cennet s a r a y ı n a denk olacağı inancıyla, bir du­
varında bir taşı, tuğlası veya h a r c ı n d a bir damla
emek teri olacak kadar dahi olsa katkıda bulunma­
ya gayret g ö s t e r m i ^ e r d i r .

Kıble t a r a f ı n d a n üç revakı ile bir alanı ve üç İ m a n ve irfan gücüyle başlatılıp, im'ân ve ir­
kapısı olan bu mescidin y a n ı n d a ve ona bitişik ola­ fanla y ü r ü t ü l e n bu şuurlu gayret ve hareket saye­
rak Hz.Peygamber (S.A.V.) için i k i oda yapılmış­ sinde d ü n y a n ı n d ö r t b u c a ğ ı n d a y ü k s e l e n kubbeleri
tır. Üzerleri h u r m a dallarıyla ö r t ü l e n odalardan biri ve g ö k d e l e n minareleri ile dikkatleri ü z e r i n e ç e k e ­
Hz.Peygamber (S.A.V.) zevcelerinden Zem'a kızı cek nitelikte incelik ve zerafette olan onbinlerce
Sevde'ye, diğeri de H z . A i ş e ' y e ait idi. Sahabeler­ c â m i ve mescid, islâm mimarisinin ö l ü m s ü z eserle­
den bir kısmının evleri de Mescid-i N e b e v î ' n i n çev­ ri olarak yıllardır b ü y ü k bir i h t i ş a m l a ayakta dur­
resinde idi. D o g u tarafında Ebu Eyyûb El-Ensarî ve m a k t a d ı r . B u n l a r ı n b a ş ı n d a ise Mescid-i N e b e v î
Osman bin Affân'ın evleri bulunuyordu. G ü n e y ta­
sîrcti'l-emîni'l- me'mûn" adlı eserinin 1. cildinin 59.
rafında Hz. Ö m e r ' i n evi, b u n l a r ı n batı tarafında ise sayfasında ise bir rivayete göre 4 gece olduğu nakledil­
H z . Peygamber ( S . A . V . ) ' i n a m c a s ı H z . A b b a s ' ı n dikten sonra, B u h a r î d e n nakledilen başka bir rivayete
evi, b a t ı t a r a f ı n d a Hz.Ebubekir'in evi, kuzey tara­ göre 10 küsur gece olduğu belirtilmektedir. Aynı eserde
fında ise H z . A b d u r r a h m a n bin Avf'in evi bulunu­ İbni Ukbe' nin rivayetinde bu sürenin 22 gece olduğu,
Huda ve Sahih-i Müslim'deki rivayete g ö r e ise Hz.
y o r d u . Bilahare y a p ı l a n g e n i ş l e t m e girişimleri ile
Peygamber (S.A.V.)'in Küba'da 14 gün kaldığı belirtil­
bu evlerin -büyük bir kısmı yıkılmıştır. H a s t a l a n d ı ­ mektedir.
ğ ı n d a H z . A i ş e ' n i n o d a s ı n a g e ç e n Hz.Peygamber
3. Bu hususla ilgili olan âyet-i kerime Tevbe Sûresinin
(S.A.V.), refik-i âlâ'ya intikal edince, bu odaya def- 108. âyeti olup, me'âli şöyledir: "...İlk gününden beri A l ­
nedilmiştir. B u n d a n iki yıl üç ay sonra vefat eden lah'a karşı gelmekten sakınmak için kurulan Mescidde
H z . Ebubekir ile, o n d a n o n yıl sonra vefat eden bulunan daha uygundur. Orada, arınmak isteyen insan­
H z . Ö m e r de bu odada t o p r a ğ a verilmiştir. lar vardır. Allah arınmak isteyenleri sever."
4. Şeyh Mahmud El-Hudari Bey, Nuru'l-Yakîn,s.85 16.
Mescidin kıblesi ö n c e K u d ü s ' e d o ğ r u kuzey Baskı, 1960 Kahire.
t a r a f ı n d a o l u p , Medine'de yaklaşık o n yedi ay ka­
5. Bir arşın 48 cm. dir.
dar geçirdiği s ü r e içinde b u tarafa y ö n e l e r e k na­
6. Bu hususla ilgili âyet-i Kerimelerden biri Tevbe
maz kılan H z . P e y g a m b e r (S.A.V.) ve Sahabeler,
Sûresinin 18. ayeti olup, meâli şöyledir: "Allah'ın mes-
k ı b l e n i n Kabe'ye ç e v r i l m e s i emredildikten sonra cidlerini sadece, Allah'a ve âhiret gününe inanan, namaz
K â b e - i Mu'azzama'ya y ö n e l m e y e b a ş l a m ı ş l a r d ı r . kılan, zekat veren ve ancak Allah'tan korkan kimseler o-
B ö y l e c e Mescid-i N e b e v î ' n i n kıblesi g ü n e y tarafına narır; işte onlar doğru yolda bulunanlardan olabilirler..."
MESCİD-1 N E B E V I ' N I N GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 7
gelmektedir. İslâm d ü n y a s ı n ı n geçirdiği değişiklik­ ra 3. halife H z . O s m a n ' ı n z a m a n ı n d a hicretin 2 9 .
lerle olayların bu mescide yansıdığı ilk bakışta g ö ­ yılında ikinci g e n i ş l e t m e girişiminde b u l u n u l m u ş t u r
rülmektedir. Ö y l e k i , g e ç e n yüzyıllarda İslâm ülke­
(Bkz. belge 14). T o p l a m olarak 4 9 6 m ^ civarında
lerinde beliren değişik m i m a r î usûl ve uygalamala-
olan bu g e n i ş l e t m e d e y a p ı malzemesinde de deği­
rın ü s t ü s t e gelip girift g ö r ü n ü m arzeden etkileri iz­
şiklik yapılmıştır. Mescidin g ü n e y , b a t ı , kuzey ve
lenmektedir.
d o ğ u t a r a f l a r ı n d a y a p ı l a n birer r e v a k ı n y a n ı n d a ,
T ü r k - l s l â m mimarisinin d â h i üstadı M i m a r ­ duvarları t a ş ve kireçle yapılmıştır. Daha ö n c e hur­
başı Koca S i n a n ' ı n d ü ş ü n d ü ğ ü m u h t e ş e m o n a r ı m ma a ğ a c ı n d a n yapılmış olan s ü t u n l a r da t a ş l a r d a n
ve g e n i ş l e t m e p l â n ı n ı n y a n ı n d a , Mısır s a n a t ı n ı n şa­ yapılmış olup bu taşlar, k u r ş u n ve demirle birbirine
heseri olan m i h r â b işlemeciliği g ö z k a m a ş t ı r a c a k kenetlendirilmiştir. S ü t u n l a r ı n dış kısımları ise ka­
güzellikteki hat ve tezhib ürünleri ile b a ş d ö n d ü r ü c ü lem işiyle tezyin edilmiştir. H u r m a dalları ve yap-
incelikteki T ü r k ve A c e m halıcılığının eşsiz ürünleri raklarıyla örtülü olan t a y a n ı ise s â c a ğ a c ı ^ ile ka­
h e m e n hissedilen hususlardır. B u g ü n k ü hali ile is­ patılmıştır. Kapıları H z . Ö m e r d ö n e m i n d e k i gibi al­
lam m i m a r î , tezyini ve el s a n a t l a r ı n ı n g e l i ş m e , tı adet olarak, o l d u ğ u gibi bırakılmıştır. A n c a k da­
t e k â m ü l ve terakkisine t a n ı k l ı k eden Mescid-i ha sonra bu k a p ı l a r d a n kuzey t a r a f ı n d a n iki tanesi
N e b e v î ' n i n evsaf ve özelliğini b ö y l e m ü t e v a z i bir k a p a t ı l m ı ş ve Sultan A b d ü l m e c i t d ö n e m i n d e y a p ı ­
makalede dile getirmek m ü m k ü n o l a m ı y a c a ğ ı n d a n lan o n a r ı m a kadar bilinen d ö r t k a p ı kalmıştır. Sul­
bu hususu okuyucularımızın Mescid-i Nebevî'yi zi­ tan A b d ü l m e c i t d ö n e m i n d e ise kuzey t a r a f ı n a be­
yaretlerinde tetkiklerine tevdi ediyoruz. Zira hiç bir şinci k a p ı ilave edilmiştir. D i ğ e r taraftan g ü n ü m ü ­
zaman duymak g ö r m e k gibi değildir. ze kadar H z . O s m a n (R.A) m i h r a b ı diye bilinen
m i h r a b ı da ilave etmiştir. B u mihrab daha sonra,
MESCID-Î NEBEVI-DE YAPıLAN G E ­
Ö m e r bin Abdülaziz ve M e h d î bin Mansur tarafın­
NIŞLETMELER:
dan y a p ı l a n g e n i ş l e t m e girişimlerinde y e n i l e n m i ş ­
1. tkinci halife Hz.Ömer (R.A.) dö­ tir. H z . O s m a n (R.A) z a m a n ı n d a mescid seviyesin­
neminde yapılan ilk genişletme: den iki arşın (96 cm.) y ü k s e k ve a l ç ı d a n y a p ı l m ı ş
olan bu mihrab, Ö m e r bin Abdülaziz ve M e h d î ta­
Çığ gibi b ü y ü y ü p gelişen İslâm Devletinin sı­
rafından sac a ğ a c ı ile y e n i l e n m i ş , ayrıca M e h d î za­
nırlarının g e n i ş l e m e s i ve her g e ç e n g ü n Müslü­
m a n ı n d a mescidin seviyesine indirilmiştir.
m a n l a r ı n s a y ı s ı n ı n a r t m a s ı s o n u c u , Mescid-i
N e b e v î ' n i n ihtiyacı k a r ş ı l a y a m a y a c a k hale geldiğin­ 3. Emevîler Döneminde yapılan ge­
den genişletilmesi zorunlu o l m u ş t u r . Zira Mescid-i nişletme ve ilâve girişimi:
N e b e v î , Namaz ibadetinin e d â edildiği yer olma gi­
E m e v î l e r D ö n e m i n d e Halife V e l i d bin A b -
b i ana f o n k s i y o n u n u n y a n ı n d a , M ü s l ü m a n l a r ı n
dülmelik'in halifeliği z a m a n ı n d a 8 8 H . (707 M.) yı­
ö n e m l i k o n u l a r ı g ö r ü ş m e k ü z e r e toplandıkları, ç e ­
lında g e n i ş ç a p t a bir g e n i ş l e t m e ve yenileme girişi­
şitli h u s u s l a r ı t a r t ı ş ı p s o n u ç l a n d ı r m a k ü z e r e bir
minde b u l u n u l m u ş t u r . Velid bin Abdülmelik'in vali­
araya geldikleri ve ilim öğrendikleri bir merkez idi.
si Ö m e r bin Abdülaziz t a r a f ı n d a n y ü r ü t ü l ü p 8 8 H .
Gerek ibadet, gerekse b u g i b i işlerde Mescid-i
(707 M.) yılında başlatılarak 9 1 H . (710 M.) yılın­
N e b e v î ' n i n M e d i n e h a l k ı ile H z . P e y g a m b e r '
da t a m a m l a n a n bu ç a l ı ş m a l a r d a mescidin d o ğ u ,
(S.A.V.)'i ziyarete gelen M ü s l ü m a n l a r ı n hepsini o
kapsayacak kadar b ü y ü k ve g e n i ş o l m a d ı ğ ı n ı g ö ­ batı ve kuzey taraflarında t o p l a m olarak 2 3 6 9 m'^
ren Hz. Ö m e r , y a p ı l ı ş ı n d a n 17 yıl sonra Hicretin lik yeni bir ilave yapılmıştır (Bkz. belge 14). Y a p ı ­
17. yılında o g ü n ü n ihtiyacını karşılayacak nisbet- lan bu ilavede H z . Peygamber (S.A.V.) ile H z .
te, küçük ç a p t a bir g e n i ş l e t m e yapma cihetine git­ Ebubekir ve H z . Ö m e r (R.A.)'in medfun oldukları
miştir (Bkz. belge 14). Mescidin g ü n e y t a r a f ı n d a n H ü c r e - i Nebeviyye ile Hz. Peygamber (S.A.V.)'in
5 metre, b a t ı t a r a f ı n d a n 10 metre ve kuzey tara­ zevcelerinin o d a l a r ı da mescidin m u h t e v a s ı n a alın­
fından 15 metre ilave yapılan bu g e n i ş l e t m e , tıpkı mıştır. Kaldınlan her t a ş ı n yerine bir diğeri k o n u ­
Hz.Peygamber (S.A.V.) z a m a n ı n d a yapılan sadelik lan bu yenileme ve g e n i ş l e t m e d e H ü c r e - i Nebeviy-
ve asıl y a p ı şeklinde o l m u ş t u r . D o ğ u t a r a f ı n d a n hiç ye'nin ü z e r i n e b e ş g e n şeklindeki y a p ı itina ile inşa
bir ilave y a p ı l m a y a n bu g e n i ş l e t m e d e , ikisi d o ğ u , edilmiştir. B u y a p ı n ı n b e ş g e n ş e k l i n d e o l m a s ı , da­
ikisi batı ve ikisi de kuzey t a r a f ı n d a n olmak ü z e r e ha sonra K â b e ' y e benzetilmemesi y o l u n d a k i dü­
k a p ı sayısı 6'ya çıkarılmıştır. G ü n e y t a r a f ı n d a n ya­ ş ü n c e d e n d o ğ m u ş t u r . D i ğ e r taraftan mescidin ta­
pılan ilave ile Hz.Abbas bin A b d ü l m u t t a l i b ' i n evi b a n ı m e r m e r d ö ş e n m i ş , duvarları çinilerle kaplan­
mescide alınmıştır. H z . Ö m e r D ö n e m i n d e g e r ç e k ­ m ı ş ve t a v a n ı altınla tezyin edilmiştir. A y r ı c a Pey­
leştirilen bu g e n i ş l e t m e d e Mescid-i Nebeviyye'ye gamber m i h r a b ı n a fevkalade itina g ö s t e r i l m i ş t i r .
o
yapılan toplam ilave 1 1 0 m olmuştur. B ü t ü n b u n l a r ı n dışında mescide d ö r t minare y a p t ı ­
ran Ö m e r bin Abdülaziz bu girişimiyle minare ya­
2 . Üçüncü halife Osman bin Affân p ı m ı n d a ö n c ü l ü k e t m i ş , mescidin genel olarak o r i ­
(R.A.) zamanında yapılan genişletme ve jinal şeklini k o r u m u ş ve ona b u g ü n k ü mescidlerin
tadilat: g ö r ü n ü m ü n e benzer bir g ö r ü n ü m sağlamıştır.
H z . Ö m e r zamanında yapılan küçük çaptaki
belirtilen basit g e n i ş l e t m e g i r i ş i m i n d e n 12 yıl son­ 7. Hindistan'dan gelen, Iterestcsi makbul ve sert bir ağaç.
8 Dr. İbrahim A T E Ş

4. Abbasiler Döneminde yapılan H ü c r e - i Nebeviyye'nin ü z e r i n e bir kubbe yapılmış­


genişletme girişimi: tır. S ü r d ü r ü l e n bu yenileme ve o n a r ı m çalışmala­
r ı n d a , ana minareden başlanılmıştır. B u minarenin
Abbasiler D ö n e m i n d e , halife M e h d î b i n
y a p ı m ı n d a n sonra kıble d u v a r ı y a p ı l m ı ş ve o n u n •
Mansur'un halifeliği z a m a n ı n d a y a p ı l a n g e n i ş l e t m e
akabinde dogu d u v a r ı n ı n y a p ı m ı n a başlanılmıştır.
ç a l ı ş m a l a r ı n d a Ö m e r bin Abdülaziz'in yaptığı ş e ­
B u arada H z . O s m a n m i h r a b ı genişletilmiş ve üst
kil k o r u n m u ş ; sadece Mescidin kuzey t a r a f ı n d a n
kısımına bir kubbe inşa edilmiştir. H ü c r e - i Nebe­
avlusu k ı s m ı n d a y a p ı l a n ilavelerle y e t i n i l m i ş t i r
viyye'nin kubbesi ü z e r i n e , s ü t u n l a r ü z e r i n e oturan
(Bkz. belge 14). T o p l a m olarak 2 4 5 0 m ^ ' y i bulan b ü y ü k bir kubbe daha y a p ı l m a s ı sonucu, dogu du-
ve mescidin daha ö n c e k i y ü z ö l ç ü m ü n ü n 1/3 ü ci­ van ile H ü c r e - i Nebeviyye'nin a r a s ı d a r a l ı n c a mes­
v a r ı n d a olan bu ilave g e n i ş l e t m e ile avlunun ç e v r e ­ cide, dogu t a r a f ı n d a n 2 tam 1/4 arşın genişletil­
si, revaklar ve s ü t u n l a r ü z e r i n e y a p ı l a n kubbelerle miştir. A y r ı c a H ü c r e - i Nebeviyye ile Kıble duvan
çevrilmiştir. a r a s ı n d a bir b ü y ü k kubbe ile o n u ç e v r e l e y e n üç kü­
5 . Memlukler döneminde yapılan çük kubbe yapılmıştır. D i ğ e r taraftan Selam kapısı­
yenileme, onarım ve ilave girişimleri: nın ö n k ı s m ı n d a da i k i kubbe yapılmıştır. Y a p ı l a n
o
6 5 4 H . ( 1 2 5 6 M.) yılının Ramazan ayının ilave miktarı 120'm ye ulaşan bu ç a l ı ş m a l a r d a Se­
b a ş l a r ı n d a C u m a gecesi s ö n d ü r ü l m e y e n bir kandil­ lam kapısı beyaz ve siyah mermerlerle itinalı bir
den meydana gelip, Mescid-i N e b e v i n i n t a m a m ı n ı şekilde y e n i l e n m i ş t i r (Bkz. belge 14). H z . O s m a n
kapsayan bir y a n g ı n çıkmıştır. Mescidin avlusunda m i h r a b ı ö z e n l e tezyin edilmiş, H ü c r e - i Nebeviyye
5 7 6 H . ( 1 1 8 0 M.) yılında E n - N â s ı r li-Dini'llâh ta­ ile çevresinin ve kıble duvarının m e r m e r işçiliği ye­
r a f ı n d a n y a p ı l a n ve mescidin mahzeni olarak kul­ n i l e n m i ş t i r . A y r ı c a mescidin ö n k ı s m ı , H z . Pey­
lanılan Zahire kubbesinin d ı ş ı n d a her tarafı yan­ gamber (S.A.V.) z a m a n ı n d a y a p ı l a n kısmın seviye­
mıştır. Halife Müsta'sım Bi'llâh'a bir yazı yazan A b ­ sine kadar indirilip düzeltilmiştir. Asıl Mescid-i
dullah bin M u n t a s ı r Bi'llâh bu üzücü haberi duyur­ N e b e v î ' n i n kıble tarafındaki sınırı ü z e r i n d e meyda­
m u ş t u r . Bunun ü z e r i n e Halife Müsta'sım Bi'llah hac na getirilen d i â m e ^ ü z e r i n d e minberle H ü c r e - i Ne­
mevsiminde bir t a k ı m sanatkarlarla birlikte âlet, beviyye a r a s ı n d a bir peygamber m i h r a b ı y a p ı l a r a k
edevat ve malzeme g ö n d e r e r e k 6 5 5 H . (1257 M.) tezyinine itina g ö s t e r i l m i ş t i r . A y r ı c a m e r m e r d e n
yılında yenileme çalışmasını başlatmıştır. bir m ü e z z i n l e r mahfeli yapılmıştır. Daha sonra batı
duvarının Selam kapısı ile Rahmet kapısı a r a s ı n d a ­
Y e m e n h ü k ü m d a r ı M e l i k Muzaffer de bu
k i b ö l ü m ü y a p ı l m ı ş t ı r . B â b ü ' r - R a h m e minaresinin
gaye ile bazı a h ş a p ve inşaat malzemesi g ö n d e r ­
y a p ı m ı n d a n sonra da Mescid-i N e b e v î c i v a r ı n d a
miştir. Keza Mısır h ü k ü m d a r ı Nureddin A l i bin el-
Selam kapısı ile Rahmet kapısı a r a s ı n d a M a h m e -
Muiz de bir m i k t a r i n ş a a t malzemesi g ö n d e r e r e k
viyye adı verilen bir mektep yapılmıştır. K a y ı d b a y
yapılan çalışmalara katkıda bulunmuştur. Yürütü­
d ö n e m i n d e y ü r ü t ü l e n bu yenileme ve ilave çalış­
len bu y e n i l e m e ç a l ı ş m a l a r ı Zahir Baybars El-
m a l a r ı n d a 1 2 0 . 0 0 0 dinar h a r c a n m ı ş t ı r .
B u n d u k d â r i d ö n e m i n d e bitirilmiştir. 7 0 5 H . ( 1 3 0 5
M.) ve akabindeki yıl Nâsır M u h a m m e d bin Kala- 6. Osmanlılar zamanında yapılan
vun, mescidin orta alanının d o ğ u ve batısındaki ta­ yenileme, onarım ve ilave girişimleri:
vanları yenilemiştir. Sonra 7 2 9 H . ( 1 3 2 8 M.) yı­ M ü s l ü m a n - T ü r k l e r i n C a m i , Mescid ve na­
lında mescidin kıble t a r a f ı n d a n avlusu y ö n ü n e dü­ mazgah gibi mabedlerin y a p ı m , b a k ı m ve o n a r ı m ı ­
ş e n iki revak yapılmıştır. Bilahare bu revaklarda na gösterdikleri ilgi herkes t a r a f ı n d a n bilinmekte­
meydana gelen bozukluk 8 3 1 H . ( 1 4 2 7 M.) yılın­ dir. Bilhassa Kabe-i M u ' a z z a m a ' n ı n ç e v r e s i n d e k i
da Eşref Barsbay t a r a f ı n d a n ele a l ı n a r a k o n a r ı l m ı ş Mescid-i H a r a m , Medine-i M ü n e v v e r e ' d e k i Mes­
ve y e n i l e n m i ş t i r . 8 5 3 H . ( 1 4 4 9 M.) yılında Zahir cid-i N e b e v î ve Kuds-i Ş e r i f t e k i Mescid-i A k s â ' y a
Ç a k m a k , Ravza-i M u t a h h a r a ' n ı n t a v a n ı ile mesci­ gösterdikleri itina her türlü takdir ve tavsifin üstün­
din o n a r ı m a m u h t a ç olan yerlerinin tavanlarını ye­ dedir. Ö t e d e n beri T ü r k l e r i n bu y a k ı n ilgisini g ö ­
nilemiştir. 8 7 9 H . ( 1 4 7 4 M.) yılında Eşref Kayıd- ren Mekke Şerifinin 1 5 1 7 M . yılında Yavuz Sultan
bay, mescidin bazı tavanlarıyla sütunları, duvarlan Selim'in Kahire'ye muzaffer bir şekilde girmesin­
ve minarelerini de ihtiva eden g e n i ş k a p s a m l ı bir den sonra, Mekke ve Medine'nin a n a h t a r l a r ı n ı ve
o n a r ı m y a p t ı r m ı ş t ı r . 8 8 6 H . ( 1 4 8 1 M . ) yılında mukaddes emanetleri bu ulu hakana vermek ü z e r e
Mescid-i N e b e v i n i n ana minaresinin alemine dü­ o ğ l u n u Mısır'a g ö n d e r m i ş o l m a s ı , T ü r k l e r i n bu
ş e n bir yıldırım sonucu, ikinci kez meydana gelen alandaki şeref ve itibarını ortaya koyan t a r i h î bir
y a n g ı n d a ^ mescidin b ü y ü k bir kısmı yanmıştır. olaydır. Mısır'a muzaffer olarak girmenin akabinde
Sadece H ü c r e - i Nebeviyye ile avludaki kubbenin
kurtulduğu bu y a n g ı n d a mihrab, minber, el-yazma- 8. Mustafa Nebil, "El-Medinetü'l-Ivlünevvere- Tıybetü'l-
sı kitaplar ve m u s h a f - ı şeriflerin hepsi y a n m ı ş t ı r . Hicâz", EI-Arabî Dergisi, Sayı. 252, Sahife-82, Ku­
B u n u n ü z e r i n e Mısır h ü k ü m d a r ı Eşref K a y ı d b a y , veyt Tanıtma Bakanlığı Yayınlan, 1979.
Emir Sungur Cemali'yi 1 0 0 u a ş k ı n sanatkar ve 9. Lügat manası destek, dayanak ve payanda olan bu ke­
külliyetli miktarda inşaat malzemesi ile birlikte Me- limeden, burada Hz. Peygamber (S.A.V.) zamanındaki
eski kıble duvarının yerini belirlemek üzere yaklaşık bir
dine-i M ü n e v v e r e ' y e g ö n d e r m i ş t i r . Gerekli o n a r ı m metre yükseklikte yapılan ve bir kaç yerinde kapı gibi
ve y e n i l e m e n i n yapıldığı bu ç a l ı ş m a ile ilk defa geçidi olan mânia kastedilmiştir.
MESClD-1 N E B E V Î ' N I N GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GlRlŞlMLERl 9
hiç bir Sultana nasip olmayacak şekilde M e k k e ve T a r i h i m i z i n şeref l e v h a l a r ı olan bunlar ve
Medine'nin a n a h t a r l a r ı n ı teslim almak gibi son de­ benzeri belgeler, atalarımızın H a r e m e y n - i Ş e r i f e y n
rece ö n e m l i ve onurlu bir mazhariyyetten ş ı m a r - ile d i ğ e r m ü b a r e k yerlere gösterdikleri ilgi ve say­
m a y ı p , tersine kendisini H â d i m ü ' l - H a r e m e y n ilân gıyı dile getirmektedir. S ö z konusu bu belgelerden
eden bu b ü y ü k T ü r k S u l t a n ı , gerek Mescid-i H a ­ ilk ü ç ü aynı tarihli, a y n ı konuya ait olmakla bera­
ram ve gerekse Mescid-i Nebeviyye'ye ilgisini daha ber muhteva y ö n ü n d e n değişik özellik arzettikleri
da arttırmıştır. B ö y l e c e O s m a n l ı Sultanları Mescid- için ü ç ü n ü de ardarda sunmakta fayda m ü l â h a z a
i N e b e v î ' n i n b a k ı m ı , yakıt, sergi ve benzeri ihtiyaç­ ediyoruz:
larıyla görevlilerinin giderlerini k a r ş ı l a m a y a her ge­
Belge: 1
ç e n yıl artan bir t e m p o ile ilgi ve itinalarını devam
ettirmişlerdir .Sadece padişahların ö n g ö r d ü k l e r i tah­ "Medine-i Münevvere Ravza-i Mutahhara-
sisatlarla da yetinilmemiş, ileri gelen devlet adamla­ i mütâreke piş-gâh-ı ma'âlî iktinâhında mescid-
rı ile d u r u m u m ü s a i t olan bir ç o k v a t a n d a ş tarafın­ i şerif dâhilinde mihrâb-ı Hazret-i Osman radi-
dan g ö n d e r i l e n para ve d e ğ e r l i a r m a ğ a n l a r ı n ya­ y e anhü'l-Mennân makâm-ı mübârekesinin
n ı n d a m ü t e a d d i d vakıf gelirinden Surre alayları^° kubbe-i âlîsi ve mihrâb-ı şerifinin cânib-i yemi­
ile külliyetli miktarda paralar, Haremeyn-i Şerifeyn ninde tahminen onbeş zirâ' mikdar dîvârının
görevlileri ile m ü c a v i r l e r i n e verilmek ü z e r e g ö n d e - müceddeden inşâsı lâzım geldiğine binâen işbu
r i l e g e l m i ş t i r . B u arada O s m a n l ı l a r d ö n e m i n d e mevâki'-i mübârekenin, ol mahall-i mübâreke-
Mescid-i N e b e v î ' n i n genişletilmesi için bir defa Sul­ ye me'mûr mühendis halîfesi ma'rifetit;le
tan A b d ü l m e c i t z a m a n ı n d a g i r i ş i m d e b u l u n u l m u ş mu'âı;ene ve keşf ile i'mâr ve inşâlarına şürû' ve
olmakla beraber, m ü t e a d d i d defalar irili-ufaklı bir mübâşeret ettirilmek üzere masârıfâtı içün bâ-
t a k ı m o n a r ı m girişimlerinde b u l u n u l m u ş t u r . irâde-i seniyye ale'l-hisâb Evkâf-ı Hümâyûn
hazînesinden yetmişbin kuruş Surre-i Hümâ­
8 6 0 H . ( 1 4 5 5 M.) yılından sonra Ş e y h D o ­ yûn Emini efendiye altun olarak i'tâsiyle irsâli
ğ a n a d ı n d a k i zat t a r a f ı n d a n minber-i N e b e v î ' n i n bâbmda bâ-takarrür şeref-efzâ-yı sahîfe-i südûr
batı tarafında y a p ı l ı p , ö n c e l e r i Hanefi m i h r a b ı diye olan hatt-ı humâyûn-ı şâhâne ve sâdır olan
bilinen ve g ü n ü m ü z d e S ü l e y m a n m i h r a b ı denilen fermân-ı âlî mûcibince bâ-fermân-ı şerîf kaydo-
mihrab, 9 3 8 H . ( 1 5 3 1 M.) yılında K a n u n î Sultan lunup meblağ-ı mezbûr yetmiş beş bin kuruş
S ü l e y m a n t a r a f ı n d a n beyaz ve siyah mermerlerle ale'l-hisâb-ı merkumun hazine-i mezkûreden al­
yeniden yapılmıştır. B u n u n için de S ü l e y m a n m i h ­ tun olarak emîn-i mumâileyhe i'tâ ile irsâli içün
rabı adını almıştır. Daha sonra 9 8 0 H . ( 1 5 7 2 M.) işbu sûret verildi. Fî 23 M. 1246"
yılında I I . Selim t a r a f ı n d a n yeniden ele a l ı n a r a k
o n a r ı l a n b u mihrab, altın ile nakışlı çinilerle tezyin Mescid-i N e b e v î ' n i n kıble d u v a r ı n d a k i H z .
edilmiştir. A r k a t a r a f ı n a da açık sülüs yazı ile bu O s m a n m i h r a b ı n ı n kubbesi ile m i h r a b ı n s a ğ tara­
p a d i ş a h ı n ismi yazılmıştır. fında tahmini o n b e ş a r ş ı n kadar duvarın y a p ı m ı ile
ilgili olan bu belgenin^ ^ incelenmesinden de anla­
1 2 3 3 H . ( 1 8 1 7 M . ) yılında H ü c r e - i Nebe- şılacağı ü z e r e :
viyye'nin ü z e r i n d e k i kubbeyi y a p t ı r a n Sultan I I .
M a h m u d , 1 2 5 5 H . ( 1 8 3 9 M . ) yılında bu kubbenin 1. Mescid-i N e b e v î ' d e Ravza-i M u t a h h a -
o n a r ı m ı n ı y a p t ı r m ı ş ve yeşil renge b o y a t ı l m a s ı n ı r a ' n ı n ö n t a r a f ı n d a k i Hz. O s m a n m i h r a b ı denen
emretmiştir. m i h r a b ı n üst k ı s m ı n d a k i kubbe ile b u m i h r a b ı n s a ğ
tarafındaki o n b e ş arşın m i k t a r ı n d a k i d u v a r ı n yeni­
S u l t a n I I . M a h m u d z a m a n ı n d a Mescid-i den y a p ı l m a s ı için gerekli kontrol ve keşif ç a l ı ş m a ­
N e b e v î ve M e d i n e - i m ü n e v v e r e d e k i d i ğ e r b a z ı larını y a p m a k ü z e r e bir m ü h e n d i s kalfasının bu
m ü b a r e k yerler ü z e r i n d e y ü r ü t ü l e n o n a r ı m çalış­ m ü b a r e k yere gitmekle g ö r e v l e n d i r i l m e s i ,
m a l a r ı bundan ibaret değildir. B a k ı m ve o n a r ı m ı
gereken yerler; g ö r e v l e n d i r i l e n teknik personel ta­ 2. H a z ı r l a n a n keşfe g ö r e derhal imar ve in­
rafından vakit g e ç i r m e k s i z i n z a m a n ı n d a ele alına­ ş a a t ı n başlatılması,
rak, itinalı bir şekilde ve bu m ü b a r e k yerlerin say­ 3. Y a p ı l a c a k h a r c a m a l a r ı k a r ş ı l a m a k için
gınlığına uygun b i ç i m d e onarılmıştır. H i ç bir har­
E v k â f - ı H ü m â y û n H a z i n e s i n d e n b u hesaba
camadan k a ç ı n ı l m a y a n bu girişimler için gerekli
7 5 . 0 0 0 k u r u ş ^ ^ tahsis edilmesi.
n a k i t p a r a h e s a p l a n a r a k her yıl surre e m i n i
(bkz.dip not. 10) ile Medine-i M ü n e v v e r e ' y e g ö n ­
10. İbrahim Ateş, "Osmanlılar zamaranda Meld<e V B Medi­
derilmiştir. Y a p ı m ve b a k ı m işleri ö n c e d e n hazırla­
ne'ye Gönderifen Para ve Hediyebr.", Vakıflar Dergisi,
nan keşifler u y a r ı n c a tayin edilen bina eminleri ta­ Savj 13, Salıife 113-170, VGM Yayınları, 1981 Ankara.
r a f ı n d a n y ü r ü t ü l e r e k s o n u ç detaylı bir şekilde İs­
1 1 . Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
tanbul'a bildirilmiştir. B u hususla ilgili olarak y a p t ı ­ 964 nolu defterin 339. sayfasında kayıtlı 23 Muharrem-
ğımız a r a ş t ı r m a ve inceleme ç a l ı ş m a l a r ı n d a Sultan 1246 H . (1.5.1830 M.) tarihli ilm u haber kaydı.
II. M a h m u d d ö n e m i n d e belirtilen t ü r d e n girişimle­ 12. M.Zeki Pakalın'a ait 'Tarih Deyimleri ve Terimleri
re ait 14 adet belge tesbit ettik. B u belgelerden iki­ S ö z l U ğ ü " adlı eserin I. didinin 34. sayfasındaki "Akçe"
si Mescid-i N d j e v î ' n i n özel olarak imal edilen halı­ maddesinde kuruş hakkında: "Bir kuruş 4 0 para, bir pa­
larla tefrişi, 12si de Mescid-i Nebevâ ve diğer ra 3 akçe, 1 akçe 3 pu! idi." denilmektedir.
m ü b a r e k yarlerin b a k ı m ve o n a n m ı ile ilgilidir. Aynı eserin 11. cildinin 327. sayfasının birinci sütununun
10 Dr.Ibrahim A T E Ş

4 . Tahsis edilen b u m e b l a ğ ı n Hac mevsi­ mevcûdât Sei>i;id-i kâinât aleyhi afdalu's-salâti


minde Hicaz'a hareket edecek olan Surre Alayının ve e / c m e / ü ' t - t o h i y y â t efendimiz hazretlerinin
E m i n i n e altın olarak teslim edilip, Medine-i M ü - Mescid-i Şerîf-i nebevîleri mürûr-ı ezmân ile
n e w e r e ' y e g ö n d e r i l m e s i ile ilgili irade-i seniyye^^ ziyâdesinle harâba müşrif olduğuna binâen iş­
ve bu maksatla s â d ı r o l a n h a t t - ı h u m â y û n ^ ' ^ ve bu ebniye-i müteterrekenin ol mahall-i mütâ­
f e r m â n ^ ^ u y a r ı n c a s ö z ü g e ç e n m e b l a ğ ı n Surre rekeye me'mûr mühendis halîfesi ma'rîfetiyle
keşif ve mu'âyenesi ve me'mûrları mu'âvene-
Eminine teslim edilerek belirtilen hesaba gönderil­
tiyle inşâsına şürü' ve mütâşeret olunmak üze­
mesi için bu i l m u haberin verildiği belirtilmektedir.
re masârifatıyçün bâ-irâde-i seniyye ale'l-hisâb
Belge: 2 olarak Hazîne-i Evkâf-ı Humâyûn'dan ellibin
kuruş Surre-i Hümâyûn Emini Efendiye tesli-
"Medîne-i Münevvere Ravza-i Mutahhara-
men irsâli babında bâ-takrîr şeref-efzâ-yı
i Mütâreke pîşgâh-ı ma'âlî iktinâhında Mescid-i
sahîfe-i südûr olan hatt-ı humâyûn-ı şâhâne ve
Şerif dâhilinde mihrâb-ı Hazret-i Osman Radi-
sâdır olan fermân-ı âlî mûcibince tâ fermân-ı
y e anhü'l-Mennân makam-ı mütârekesinin
kubte-i âlîsi tecdîd-i inşâ olunmak üzere tu ta- şerîf kaydolunup metlağ-ı meztûr ellitin kuruş
rafda ti'l-intihâb mühendis halifesi ta'[;îni ile ale'l-hisât-ı merkûmun hazine-i merkûmeden
mahallinde mu'â\^ene ve keşf ile i'mâr ve emîn-i mûmâ ileyhe teslîmen irsâli içün iştu
inşâsına şürû' ve mütâşeret olunmak üzere sûret verildi. Fî 23 M. 1246"
ta'yîn olunacak mühendise ne mikdâr harc-ı
Tetkikinde de g ö r ü l e c e ğ i ü z e r e b u belge^^
râh ve mihnet-i hizmet-i mezkûrede bulunduk­
tarihi 1 ve 2 nolu belgelerin aynı olmakla beraber,
ça ne kadar mâhiye verilmesi irâde buyrulur
muhteva y ö n ü n d e n bazı farklı hususlar ihtivâ et­
ise Hazine-i Evkâf-ı Humdyûn'c/an te'diı;esi
mektedir. Bu belgeye g ö r e :
hususu bâ-takrîr lede'l-inhâ ta'yin olunacak mü­
hendis gâ^/et mütefennin ve erbâb olmak üzere 1. Mekke kapısı diye adlandırılan mevkideki
onbin kuruş harc-ı râh ve mâhi^ıe bin kuruş da­ Mescid-i N e b e v î ' n i n 2 3 M . 1 2 4 6 H . ( 1 . 5 . 1 8 3 0 )
hi Hazîne-i mezkûreden i'tâ ve tahsis kılınması tarihde zaman a ş ı m ı y l a fazlasıyla h a r a p olmaya
bâbında şeref-efzâ-yı sahîfe-i südûr olan hatt-ı maruz bir vaziyet arzetmesine binaen, bu m ü b a r e k
h u m d y û n - ı şâhâne ve sâdır olan fermân-ı âlî yerlere bakmakla g ö r e v l e n d i r i l e n m ü h e n d i s kalfası
mucibince bâ-fermân-ı şerîf fcayd olunup t a r a f ı n d a n muayene ve keşf edilmesi,
mucibince mühendis halîfesi mûmâ ile\;he on­
2 . Y a p ı l a n keşfe g ö r e m ü h e n d i s kalfasının
bin kuruş harc-ı râh ile mâhiı/e tahsîs kılınan
bin kuruşun Hazîne-i mezkûreden i'tası içün iş­ m e m u r l a r ı n ı n yardımlarıyla inşasına başlanılması,
bu sûret verildi. Fî 23. M. 1246". 3. Y ü r ü t ü l e c e k y a p ı i ş l e r i n d e h a r c a n m a k
ü z e r e irâde-i seniyye ile Evkâf-ı H ü m a y u n Hazine­
Y u k a r ı d a işaret edildiği gibi bu b e l g e ^ ^ i n sinden tahsis edilen ellibin k u r u ş u n surre eminine
konusu da 1 n o l u belgenin k o n u s u n u n a y n ı d ı r . teslim edilerek mahalline ulaştırılmasını ö n g ö r e n
A n c a k muhteva olarak biraz değişiklik arzetmekte- hatt-ı h ü m â y û n ve f e r m â n - ı âlî uyannca m e z k û r
dir. Ş ö y l e k i : m e b l a ğ ı n s ö z ü g e ç e n surre eminine verilmesi için
bu kaydın d ü ş ü l d ü ğ ü g ö r ü l m e k t e d i r .
1. Mescid-i N e b e v î ' n i n i ç i n d e ve Ravza-i
M u t a h h a r a ' n ı n ö n k ı s m ı n d a bulunan H z . O s m a n Medine-i M ü n e v v e r e ' d e k i Kuba Mescidi ile
(R.A.) m i h r a b ı n ı n y ü c e kubbesinin yeniden y a p ı m ı d i ğ e r kutsal yerlerin icab eden y a p ı ve o n a r ı m har­
için g ö r e v l e n d i r i l e c e k m ü h e n d i s kalfasının seçile­ c a m a l a r ı n ı n Evkâf-ı H ü m â y û n Hazinesinden karşı-
rek tayin edilmesi,
4. paragrafında ise, yine l<uruş hal<l<ında: "Kuruşun ak­
2 . B ö y l e c e kontrol ve keşif işleminin mahal­ çe olan raid altına nisbetle bidâyeten sülüs, sonraları nı­
sıf derecesinde noksan idi. Meselâ; altın 60 akçe ise ku­
linde y a p ı l a r a k imar ve i n ş a s ı n a b a ş l a n ı l m a s ı için
ruş 40 akçe; altm 160 akçe olduğu vakit kuruş 80 ak­
tayin edilecek m ü h e n d i s e verilecek h a r c ı r a h ile çeye olur idi." denilmektedir.
hizmeti m ü d d e t i n c e ö d e n e c e k aylık m a a ş ı n Evkâf-ı
13. Padişahın bir işin yapılması veya yapılmaması hakkında
H ü m â y û n Hazinesinden k a r ş ı l a n m a s ı ile ilgili takri­ verdiği emir yerinde kullanılır bir tabirdir (Bkz.M.Zeki .
rin i n h â edildiğinde atanacak m ü h e n d i s i n son de­ Pakalm, a.g.e., C.ll, s.78).
rece sanatkar ve işinin ehli o l m a s ı şartıyla o n b i n 14. Padişahlar tarafından bir maslahat zımnında ısdar olu­
k u r u ş ve b i n k u r u ş aylık tahsis edilerek Evkâf-ı nan yazılı emirler h a k k ı n d a kullanılır bir tabirdir
H ü m â y û n Hazinesinden verilmesi h a k k ı n d a s â d ı r (Bkz.a.g.c, C.I, s.767).
olan hatt-ı h ü m a y u n ve ferman u y a r ı n c a , s ö z ü ge­ 15. Bir iş veya maslahat siparişini mutazammın padişah ta­
ç e n m ü h e n d i s kalfasına belirtilen miktarda h a r c ı ­ rafından verilen yazılı emir m a n a s ı n a gelir bir tabirdir
rah ve m a a ş ı n verilmesi için bu k a y d ı n d ü ş ü l d ü ğ ü (Bkz.M.Zeki Pakalın a.g.c.C.I, s.607).
belirtilmektedir. 16. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
964 nolu defterin 340. sayfasında kayıtlı 23 Muharrem
Belge:3 1246 H . (1.5.1830) tarihli belge.
"Medîne-i Münevvere nevveraha'llahu 17. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
Te'âlâ ilâ ^/evmi'l-âhirede tâb-ı Mekke nâm ma­ 964 nolu defterin 340. sayfasında kayıtlı 23 M . 1246
halle ismi^/le müsemma olan mevkide mevhar-i H . (1.5.1830) tarihli belge.
MESCID-I NEBEVÎ'NİN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 11
l a n m a s ı h a k k ı n d a k i irade-i seniyyeden s ö z edilen beşer yüz kuruş ma'âşdan bir akçe makbuzun
bir b a ş k a belge^^ de bina eminligine tayin edilen olmayup emr-i ta'ayyüşde zarurete dûçâr oldu­
kişi ile a l a c a ğ ı ü c r e t ve v e f a t ı n d a n sonra yerine ge­ ğundan bahisle güzeşte ma'âşınm îtâsına
tirilen kişi h a k k ı n d a bazı bilgiler yer a l m a k t a d ı r . B u müsâ'ade-i seniyyem erzân kılınması hususu bu
belgede: defa tarafından der-bâr-ı şevket-karâr-ı
. mülûkâneme takdim kılman arızada dere ve
1. 1 2 4 6 H . ( 1 8 3 0 M.) tarihinde Mescid-i
iş'âr olunmuş olmakdan nâşî keyfiyet ve
N e b e v î ' n i n her türlü idâri işlerine bakmakla görevli
iktizâsı mütehayyizân-ı ricâl-i devlet-i aliyyem-
olan Harem-i Nebevi şeyhinin H a c ı İsa A ğ a olduğu,
den hâlen Evkâf-ı Hümâyûnum nâzın iftihâr
2 . Medine-i M ü n e v v e r e ' n i n suru d ı ş ı n d a k i Es-Seyyid Mehmed Tahir dâme mecdududan
Kuba mescidi ile Medine'deki d i ğ e r m ü b a r e k bina­ lede'l-istilâm, selefin müteveffâ-yı mûmâ ileyhe
ların imar ve inşa m a s r a f l a r ı n ı n Evkâf-ı H ü m â y û n mukaddemâ hin-i me'mûriyetinde muktezâ-yt
Hazinesinden k a r ş ı l a n m a s ı n a dair z a m a n ı n p a d i ş a ­ irâde-i seniyyem üzre binbeşeryüz kuruş ma'âş
hı Sultan 11. Mahmud'un irade-i seniyyesi o l d u ğ u , tahsis kılınmış ise de sana me'mûriyetinin
evânında selefin misüllü ma'âş îtâsı tasrîh ol­
3. Medine'deki mescid, medrese ve k ü t ü p ­
mamış olduğuna ve mâhiye biner kuruş ma'âş
hane gibi binaların y a p ı m ve o n a r ı m işlerini yürüt­
tahsisi nisâbmda göründüğüne binâen ebniye-i
mek ve denetlemekle görevlendirilen bina eminine
mezkûreye htn-ı mübaşeretinden işbu 47 sene­
Evkâf-ı H ü m a y u n Hazinesinden aylık 1 5 0 0 k u r u ş
si Cemâziye'l-âhiresi gâyetine değin mâhiye bi­
m a a ş ödendiği,
ner kuruştan yirmibeş ayda cem'ân îcâbeden
4 . B i n a e m i n l i g i n e , Sultan 1. M a h m u d ' u n yirmibeşbin kuruşun Evkâf-ı Hümâyûnum Ha­
Medine'de ihya ettiği k ü t ü p h a n e n i n hafız-ı kütüb-i zinesinden hâlen Surre-i Hümâyunum Emîni
evveli ( b a ş m e m u r u ) olan M e h m e d Aziz Efendi'nin mu'teberrân-ı ricâl-i devlet-i âliyyemden iftihâr
atandığı, El-Hâc İbrahim Edhem dâme mecduhuya
tesltmen irsâli irâde-i seniyyeme menût idüğini
5. K ü t ü p h a n e b a ş m e m u r l u g u n d a n M e d i ­
i'lâm edüp mûcibince meblağ-ı mezbûrun itâsı
ne'deki m ü b a r e k b i n a l a r ı n bina eminligine naklen
atanan M e h m e d Aziz Efendi'nin y e n i g ö r e v i n e hususuna irâde-i mekârimâde-i mülûkâneme
Gurre-i M u h a r r e m 1 2 4 4 H . ( 2 . 7 . 1 8 2 8 M . ) tari­ ta'allukuyla ol bâbda hatt-ı humâyûn-ı şevket
hinde b a ş l a y ı p , kısa bir s ü r e sonra 12 M u h a r r e m makrûn-ı pâdişâhânem sahife-i pirây-ı südûr ol­
1 2 4 5 ( 3 . 7 . 1 8 2 9 M.) tarihinde vefat etmesiyle açı­ muş ve mantûk-ı münîfi üzre meblağ-ı mezbûr
lan bu g ö r e v e d a m a d ı A l i V a h i d Efendi'nin Ş a m Evkâf-ı Hümâyûnum Hazînesinden ihrâc ile
Valisi Rauf P a ş a t a r a f ı n d a n tayin edildiği belirtil­ surre-i hümâyûnum emîni mûmâ ileyhe
mektedir. teslîmen gönderilmiş olmağla bi-mennihi
Te'âlâ emîn i mûmâ ileyh huccâc-ı hidâyet-
Bilahare adı g e ç e n A l i Vahid'in g e ç i m sıkın­ minhâc ile ol cânib-i mağfiret-câlibe lede'l-
tısı ç e k t i ğ i n d e n bahisle m a a ş ı n ı n , selefi M e h m e d vürûd irsâl olunan meblağ-ı mezbûru ahz-u
Aziz'in m a a ş ı gibi 1 5 0 0 k u r u ş a çıkarılması yolun­ kabz birle me'mûr olduğun iş bu hizmet-i
daki talebi ü z e r i n e s â d ı r o l d u ğ u anlaşılan ferman'^ ^ celîleyi kendüne sermâye-i iftihâr bilerek ta'mîr
da m a a ş ı n ı n 1 0 0 0 k u r u ş olarak tespit edildiği be­ ve ihyâsına irâde-i seniyye-i mülûkânem mü­
lirtilmektedir. Medine-i M ü n e v v e r e ' d e imar ve i h ­ te'allik olan bi'l-cümle ebniye-i mübârekenin
yası k a r a r l a ş t ı r ı l a n m ü b a r e k b i n a l a r ı n b a k ı m ve kemâl-i metânet ve rasânet üzre ta'mîr ve
o n a n m ı n a itina gösterilmesiyle ilgili ö n e m l i emir­ tanzîmi emr-i ehemmine sâdıkâne ve
leri ihtiva eden bu f e r m a n ı aynen sunuyoruz: müstakîmâne ikdâm ve dikkat eylemen
fermanım olmağın tenbîhen ve ihtimâmem
Belge: 4
mahsûsan işbu emr-i celîlü'l-kadrim ısdâr ve
"Medîne-i Müneuuere'de makâmât-ı surre-i hümâyûnum emîni mumâ ileyh ile
âliı/enin binâ emîni olan Ali Vahid zâde kadru- tisyâr olunmuştur. İmdi vusûl-ı emr-i şerîfimde
hu hüküm; Medine-i Münevvere nevveraha'lla- meblağ-ı mezbûru emîn-i mûmâ ileyhden ahz
hu Te'âlâ ilâ \^evmi'l-âhirede bundan akdem birle bâlâda muharrer olan emr-i
imar ve inşâlarına irâde-i seni];yem müte'allik pâdişâhânem üzre harekete sarf-ı vus' ve mak-
olan ebni\^e-i mübârekeye binâ emini nasb olu­ diret eylemen irâde-i seniyye-i pâdişâhânem
nan Mehmed Aziz'in 245 senesi Muharreminin muktezsâsmdan idüği ve bu bâbda i'râz ve
12. gününde vefatı vukuu ile kusûr-ı ebni{;enin rehâvet ve kusûr ve batâet misüllü vaz' ve hâlet
emr-i i n ş â s ı , sen ki mumâ ileı^hsin sana ihâle vukû'u bir vechle câiz olmadığı ve Haremeyn
olunarak sene-i merkûme Şabanının onbeşine • 18. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
kadar kusûr-ı ebni\;e-i şerife dahi hitâm bul­ 964 nolu defterin 3 5 1 . sayfasında kayıtlı olup, divanî
muş ve mu'ahharen ta'mir ve tanzimi irâde kılı­ yazı ile kaleme alınmış ve 30 satırdan ibaret olan 7 Re-
nan ebni];e-i d/iyeye dahi sen binâ emini nasb ceb-1246 H . (12.12.1830) tarihli belge.
19. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
olunmuş olduğuna binâen 47 senesi Muharre­
964 nolu defterin 428. sayfasında kayıtlı, 30 satırdan
mine kadar müddet-i me'mûriijetin 19 mâha ibaret olup divanî yazı ile yazılan Evasıt-ı Receb-1247
bâliğ olmuş ise de selefin misüllü mâhiye bin- tarihli ferman
12 Dr.ibrahim A T E Ş

muhasebesine ve Evkâf-ı Humâi/ûnum zimmet eden defterlerin İstanbul'a g ö n d e r i l m e s i h a k k ı n d a


defterlerine ilm u haberleri verildiği malûmun bir ö n c e k i yıl ( 1 2 4 6 H . / 1 8 3 0 M.) çıkarılıp g ö n d e ­
oldukda ber-vech-i muharrer amel ve hareket­ rilen emirler u y a r ı n c a m e z k û r m ü b a r e k yerlerin
le î/d-yı muktezâ-];t me'mûriyet ve sakâkat-ı sözü edilen m ü h e n d i s , bina emini ve diğer memur­
amen der-meyân-ı gayret ve hilâf-ı rızâ vaz'ı ların marifetiyle keşif ve ölçümleri yapılmıştır.
tecvizden fe'ânî ve mübâ' adet eylemen
2 . Buna g ö r e t e r c ü b e için üç ayrı yerde b i ­
bâbmda fî Evâsıt-ı Receb 1247."
rer arşınlık üç değişik tür duvar yaptırılarak d e ğ e r ­
A s l ı n d a bina e m i n i A l i V a h i d ' i n m a a ş ı n ı n lendirme y a p m a k suretiyle fiat tesbiti y a p ı l ı p , ayrı
arttırılması yolundaki isteğine binaen çıkarılmış ayrı keşif defterieri hazırlattırılmıştır.
olan bu f e r m a n ı n incelenmesinden de anlaşılacağı
3. S ö z konusu m ü b a r e k yerlerden Mescid-i
üzere;
Nebevi dahilindeki H z . O s m a n m i h r a b ı n ı n kubbesi
1. M e h m e d A z i z i n 1 2 M u h a r r e m 1 2 4 5 H . ile sair m ü l h a k a t ı n ı n o n a r ı m ı için 7 0 . 0 0 0 , Mescid-
( 3 . 7 . 1 8 2 9 M . ) tarihinde vefatıyla, o tarihte h e n ü z i N e b e v î ' n i n y a p ı l a n için 5 0 . 0 0 0 , Sultan I I . M a h -
t a m a m l a n m a m ı ş olan bazı y a p ı işleri, yerine tayin mud'un Medine'de ihya e t m i ş o l d u ğ u medresenin
edilen A l i Vahid'in g ö r e v z a m a n ı n d a a y n ı yılın Ş a ­ m ü d e r r i s i ile k ü t ü p h a n e n i n b a ş m e m u r u n u n m e ş r u ­
ban ayının o n b e ş i n e kadar yedi ay üç g ü n gibi kısa ta haneleri (lojmanları)nın o n a r ı m ı için 1 0 . 0 0 0 ku­
bir s ü r e d e bitirildiği, ruş, fiat fazlasıyla birlikte altın olarak ve ilgili hesa­
ba kaydedilerek surre e m i n i H a c ı Necib'e teslim
2 . Bilahare o n a r ı m ve t a n z i m i istenilen di­
edilmek suretiyle g ö n d e r i l e n bir yük^-^ kırksekiz
ğ e r binalar için A l i Vahid'in bina e m i n i olarak ta­
bin k u r u ş , s ö z ü g e ç e n bina e m i n i n i n bilgisiyle ve
yin edildiği ve 1 2 4 7 H . ( 1 8 3 1 M.) yılının Muhar­
yasal bir şekilde teslim o l u n m u ş t u r .
rem ayma kadar hizmet s ü r e s i n i n 19 aya ulaşmış
o l m a s ı n a ragmen m a a ş ı n ı n , selefi gibi 1 5 0 0 k u r u ş 4 . H z . Peygamber (S.A.V.)'in b a b a s ı H z .
ü z e r i n d e n değil, 1 0 0 0 k u r u ş ü z e r i n d e n ö d e n e c e ğ i Abdullah'ın t ü r b e s i n i n g e n i ş l e t i l m e s i için s a t ı n alı­
ve a y n ı yılın C e m a z i y e ' l - â h i r ayının sonuna kadar nan a r s a n ı n h ü c c e t i g ö n d e r i l m i ş o l d u ğ u n d a n ba­
aylık biner k u r u ş t a n o l m a k ü z e r e 2 5 ayda t o p l a m hisle, s ö z ü g e ç e n defterlerde belirtildiği ü z e r e , o
olarak 2 5 . 0 0 0 kuruş ö d e n e c e ğ i , tarihten itibaren onarılıp y a p ı l a c a k m ü b a r e k yerler
için külliyetli miktarda para ile t a ş ç ı , k a l e m - k â r
3. Belirtilen m a a ş , surre e m i n i H a c ı İbra­
(kalem işçisi), sıvacı, n a k k a ş , k u r ş u n c u , demirci ve
h i m Edhem'le Medine'ye g ö n d e r i l e r e k ondan tes­
benzeri ustalardan otuz kişi işçinin istanbul'dan
lim alıp g ö r e v e devam etmesi ve y ü r ü t m e k t e oldu­
gönderilmesinin gerektiği, hacıların d ö n ü ş ü n d e
ğu y ü c e hizmeti kendisine iftihar sermayesi bilerek
saltanat m a k a m ı n a iletildiğinde ve söz konusu def­
o n a r ı m ve tanzimi h a k k ı n d a irade-i seniyye s â d ı r
terlerle h ü c c e t i n s u n u l m a s ı sonucu keyfiyet ve ge­
olan m ü b a r e k yerlerin y a p ı m ve o n a r ı m ı n a sada­
r e ğ i Evkâf-ı H ü m â y û n N â z ı n Seyyid M e h m e d
kat, d o ğ r u l u k ve dikkatle itina göstermesinin
T â h i r ' e s o r u l d u ğ u n d a , mezkur defterlerde gösteril­
emredildiği,
diği ve Evkâf-ı H ü m â y û n nezaretindeki Zimmet ve
4 . Surre e m i n i ile g ö n d e r i l e n bu fermanda serki defterlerinden hesap edildiği veçhile o n a r ı m
belirtilen yerlerin y a p ı m ve o n a r ı m ı n a ciddiyet ve ve yenilenmesi biten yerlerden:
titizlikle i h t i m a m g ö s t e r i l m e s i n i n p a d i ş a h e m r i o l ­
d u ğ u a ç ı k l a n a r a k , bina emininin buna g ö r e g e r e ğ i ­ a- Kuba Mescidi'nin kubbeleriyle s ü t u n ve
nin ifası için hareket ederek ç a b a g ö s t e r m e s i ; gev­ duvarlarının ç o ğ u y e n i l e n m i ş , d i ğ e r yerleri de yeni­
şeklik, t a k s i r â t , işi y a v a ş t a n alma gibi h o ş g ö r ü l ­ l e n m i ş gibi o n a n m ı t a m a m l a n m ı ş o l d u ğ u n d a n is­
meyen ve câiz olmayan d a v r a n ı ş l a r d a n uzak durul­ tanbul ve Mısır'dan g ö n d e r i l e n inşaat malzemesin­
m a s ı n ı n e m r e d i l d i ğ i belirtilmektedir. A y n ı tarihte den b a ş k a , bu mescidin inşaat m a s r a f ı keşfi uya­
H a r e m - i Nebevi Ş e y h i olan Hafız Isa A ğ a , Medi- rınca bir yük ellibir bin d ö r t y ü z seksenbir,
ne-i M ü n e v v e r e k a d ı s ı , m u h a f ı z ı ile Medine'deki b. K u b a M e s c i d i y a k ı n ı n d a k i H z . A l i
m ü b a r e k yerlerin bina e m i n i A l i V a h i d ve M ü h e n ­ (R.A.)Mescidi'nin yeniden y a p ı m masrafı olarak o n
dis kalfası İzzet'e hitaben yazılıp g ö n d e r i l e n b a ş k a altı bin ikiyüz o n b e ş b u ç u k ,
bir f e r m a n ^ ° da ise, Mescid-i Nebevi içindeki bazı
b ö l ü m l e r l e Medine'deki d i ğ e r bazı m ü b a r e k yerle­ c- Hz. F â t ı m a (R.A.) Mescidi'nin yenilenme­
rin o n a r ı m ı ve yenilenmesi ile ilgili olarak a ş a ğ ı d a ­ si masrafı olarak o n altı bin sekiz yüz.
k i hususlara yer verilmiştir:
20. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
964 nolu Ahkâm defterinin 447-448 sayfalarında kayıt­
1. M e d i n e - i M ü n e v v e r e ' d e b u l u n u p dah&
lı olup, Dvanî yaa ile yazılmış ve 80 sstııdan ibaret olan
ö n c e imar ve i n ş a l a n h a k k ı n d a irade-i seniyye be­ Evosıt-ı Receb 1247 H . (Z7.12.1831 M.) tarihli ferman,
lirmiş olan kutsal yerlerden Kuba mescidi ile aşağı­
21. M.Zeki Pakalın, a.g.e. III. cilt, 639. sayfasında Yükle
da isimleri belirtilen d i ğ e r yerlerden o n a r ı m ı bitiri­ ilgili olarak şöyle denilmektedir:
lenlerle daha sonra o n a r ı m ı ve yenilenmesi isteni­
"Yük, yüzbin akçe yerinde kullanılır bir tâbirdir. Beşyüz
len yerlerin istanbul'dan g ö n d e r i l e n m ü h e n d i s kal­ kuruş yerinde "kese" kullanılırdı. Milyon, milyar tabirleri
fasının marifetiyle keşif ve ölçümleri y a p ı l a r a k , ge­ Avrupalılarla sıkı ternaslardan sonra kullanılmaya baş­
rekli g e r ç e k h a r c a m a l a r ı belirten bilgileri ihtiva lanmıştır. Eskiden bir milyon yerine on yük denilirdi."
MESClD-1 NEBEVÎ'NIN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E G l R l Ş l M L E R l 13

d- Kuba Mescidi civarında yeniden y a p ı l a n b i t m e k ü z e r e olan m ü b a r e k y a p ı l a r ı n m a s r a f l a r ı


Hz. Peygamber (S.A.V.)'in U m r e m a k a m ı n ı n mas­ için ö n c e d e n bu hesaba g ö n d e r i l m i ş olan paradan
rafları olarak o n b e ş bin otuz ü ç , hesaplanandan b a ş k a b â k î g ö r ü n e n elli d ö r t b i n
yedi yüz kırk k u r u ş b u defa keşfi y a p ı l a n yerlerin
e- Sultan A b d u l h a m i d t a r a f ı n d a n Medine'de
y a p ı masrafları yekunundan iki kalem a ş a ğ ı vanldı-
y a p ı l a n medresenin o n a r ı m ve tanzimi masrafları
gı surette, söz konusu b i n a l a r ı n o n a r ı m ı için d ö r t
olarak y i r m i bir b i n b e ş y ü z y i r m i iki k u r u ş k i yuka­
yük altı bin altıyüz doksan yedi b u ç u k k u r u ş o n ak­
rıda t a m a m e n o n a r ı l a r a k tanzim edildiği a ç ı k l a n a n
ç e n i n de g ö n d e r i l m e s i lazım o l m u ş t u r .
m ü b a r e k yerlerin İ s t a n b u l ' d a n g ö n d e r i l e n malze­
me ve e ş y a t u t a r ı olan para ile beraber harcanan A n c a k s ö z ü g e ç e n m ü h e n d i s , Medine-i Mü-
m e b l a ğ ı n t o p l a m olarak iki yüz otuz ikibin b e ş y ü z nevvere'de ö n c e d e n y a p ı l m ı ş ve y a p ı l a c a k o l a n
y i r m i d ö r t b u ç u k k u r u ş o n b e ş a k ç e y e ulaşmıştır. m ü b a r e k yerlerin t a m a m ı n ı , h a c ı l a r ı n Medine'ye
S ö z ü g e ç e n Kuba Mescidi ile diğer m ü b a r e k yerler gelip gittikleri kısa bir s ü r e d e keşif ve ö l ç ü m l e r i n i
ve H a m î d i y e Medresesi için ö n c e d e n ve sonradan y a p ı p , gereken h a r c a m a l a r ı m ü m k ü n mertebe in­
Evkâf-ı Hümâyûn Hazinesinden Surre-i celeyerek müfredatıyla keşif defterlerini g ö n d e r m i ş
H ü m â y û n a teslim edilerek g ö n d e r i l e n m e b l a ğ l a r ise de layık-ı veçhiyle tetkike vakit m ü s a i t o l m a d ı ­
ve fiat fazlasının eklenmesi ile birlikte, iki yük sek­ ğ ı n d a n daha ö n c e y a p ı l m ı ş olan yapıların masraf­
sen yedi b i n ikiyüz a l t m ı ş b e ş k u r u ş a bâlig o l m u ş ­ ları layık o l d u ğ u şekilde yazılıp deftere geçilmiş o l ­
tur. M e z k û r harcamalar b u m e b l a ğ d a n d ü ş ü r ü l e r e k m a d ı ğ ı , d ö n e n bazı kimseler t a r a f ı n d a n haber ve­
y a p ı l a n d e n k l e ş t i r m e d e bina e m i n i n e elli d ö r t bin rilmiş o l d u ğ u n d a n bahisle H a r e m - i N e b e v î Ş e y h i ,
yediyüz kırk k u r u ş kırk b e ş a k ç e fazla teslimat ya­ Medine Kadısı ve Muhafızının g ö r ü ş birliği ve ne­
pılmış o l d u ğ u meydana çıkmıştır. zaretlerinde s ö z ü g e ç e n bina e m i n i ve m ü h e n d i s i n
görüşüyle son derece dikkat ve itina ile yeniden ke­
Daha sonra o n a r ı m ı istenilen m ü b a r e k yer­ şif ve tahmin yapılıp g e r ç e k masrafları incelenerek:
lerden:
1. Gereken defterlerin takdim edilmesi,
a. Mescid-i N e b e v î izinde ve Ravza-i M u t a h -
hara'nm ö n kısmındaki Hz. Osman m i h r a b ı n ı n 2 . Mescid-i N e b e v î ve H z . O s m a n m i h r a b ı ­
kubbesiyle s ü t u n l a r ı ve sag t a r a f ı n d a k i d u v a r ı n ı n n ı n Kubbesi ile d i ğ e r yerlerinde imar ve inşalarına
o n a r ı m ı için Mısır'dan g ö n d e r i l e n malzemelerin dı­ b a ş l a y a r a k az bir zaman zarfında bitirilmesine dik­
ş ı n d a fazla iş açıldığından dolayı, h a z ı r l a n a n keşif kat ve itina g ö s t e r i l m e s i ,
g e r e ğ i t o p l u halde y a p ı l a c a k h a r c a m a n ı n bir y ü k
3. B u a m a ç l a Evkâf-ı H ü m a y u n Hazinesin­
y i r m i yedi b i n ü ç yüz o n ,
den m ü n a s i p miktarda p a r a n ı n bu hesaba veril­
b . M e k k e k a p ı s ı adıyla a d l a n d ı r ı l a n yerde m e k ü z e r e Surre-i H ü m a y u n E m i n i H a c ı İ b r a h i m
bulunan Mescid-i Şerîf-i N e b e v î ' n i n o n a r ı m ve ya­ Edhem'e teslim edilerek Medine-i M ü n e v v e r e ' y e
p ı m ı h a r c a m a l a r ı olarak üç y ü k otuz b e ş b i n yüz gönderilmesi,
altmış altı,
4 . Y u k a r ı d a sözü edilen otuz adet usta ve iş­
c. H z . Peygamber ( S . A . V . ) ' i n b a b a s ı H z . çinin gerekli h a r c ı r a h ve masrafları Evkaf-ı H ü m a ­
Abdullah'ın t ü r b e s i n i n kubbesinin ö n c e d e n yapıl­ y u n Hazinesinden k a r ş ı l a n m a k ü z e r e t e m i n edilip,
m ı ş ve y a p ı l a c a k olan yeri ile d i ğ e r b ö l ü m l e r i n i n denizyoluyla Medine-i M ü n e v v e r e ' y e g ö n d e r i l m e s i ,
inşaat masrafları olarak bir y ü k yüz bir,
5. S ö z ü g e ç e n m ü b a r e k yerlerin o n a r ı m ve
d. Kuba Mescidi ö n ü n d e k i eski sebilin ona­ y a p ı m ı için keşfedilen harcama t u t a r ı olan 4 y ü k
rım ve y a p ı m m a s r a f l a r ı olarak o n dokuz bin do­ 6 . 6 0 0 k ü s u r k u r u ş a mahsuben Evkaf-ı H ü m a y u n
kuz yüz altmış, Hazinesinden 2 5 0 . 0 0 0 k u r u ş g ö n d e r i l m e s i ,
e. Y i n e K u b e Mescidi c i v a r ı n d a k i B i ' r - i 6. Surre E m i n i ile g ö n d e r i l e c e k b u mebla­
H â t e m Kuyusu ile bitişiğindeki mescidin yeni­ ğın bina emini t a r a f ı n d a n teslim alındığında, ö n c e ­
den y a p ı m masrafları olarak dokuz bin üç yüz dok­ likle daha ö n c e y a p ı l m ı ş olan yapıların yeniden la-
san b e ş , yık-ı v e ç h i y l e keşif ve t a h m i n i y a p ı l a r a k , g e r ç e k
m a s r a f l a r ı etraflıca incelenmek suretiyle gereken
f. Sultan I I . M a h m u d ' u n medresesi m ü d e r r i ­
m ü f r e d a t defterlerinin g ö n d e r i l m e s i ,
sinin m e ş r u t a hanesinin o n a r ı m masrafı olarak o n
bin b e ş , 7. Daha sonra Mescid-i N e b e v î ve Hz. Os­
m a n m i h r a b ı ile d i ğ e r yerlerin y a p ı m ı n a başlanıl­
g. Sultan I I . M a h m u d ' u n K ü t ü p h a n e s i n d e
ması,
görevli b a ş m e m u r a ait m e ş r u t a h a n e n i n o n a r ı m
masrafları olarak yedi b i n b e ş y ü z bir, 8. Y ü r ü t ü l e n o n a r ı m ve y a p ı işlerinin son
derece m u h k e m ve s a ğ l a m o l m a s ı n a itina gösteril­
k u r u ş k i yeniden inşa ve tamir o l u n m u ş ve
mesi ve kısa bir s ü r e d e tamamlanarak ı ^ p ı l a n ona­
olunacak mezkur y a p ı l a r ı n m a s r a f l a r ı keşif g e r e ğ i
rım çalışmalarını gösterir defterlerin g ö n d e r i l m e a ,
ve t a h m i n î olarak t o p l a m altı yük dokuz bin d ö r t
yüz otuz sekiz k u r u ş a ulaşmış o l d u ğ u n d a n sözü ge­ p a d i ş a h e m r i o l d u ğ u belirtilerek,bu emirlere
ç e n eski surre-i h ü m a y u n e m i n i ile bir ö n c e k i yıl dikkatle ve titizlikle u y u l m a s ı ve tersine olan her­
g ö n d e r i l e n bir y ü k kırk sekiz bin k u r u ş , o n a r ı m ı hangi bir d a v r a n ı ş t a n kaçınılması vurgulanmıştır.
14 Dr.Ibrahim ATEŞ

A n c a k Medine-i M ü n e v v e r e ' d e k i s ö z ü edilen bı'7-intihâb gönderilen mühendis halifesi ma'rifeti ve


m ü b a r e k yerlerin o n a r ı m , y a p ı m ve t a n z i m i ile b i ­ ma'rifet-i şer'-i şerîf ve me'mûrîn-i şâire marifetlerim­
le keşf ve mu'âyenesiyle mikdâr-ı masârıf-ı
na e m i n i tayini ve benzeri hususlar h a k k ı n d a s â d ı r
inşâiye/erini mübeyyin defterleri takdîm ve inşâ ve
olan yedi adet a y r ı a y r ı evamir-i ş e r i f e ile Evasıt-ı tanzimlerine şürû' ve mübâşeret olunmak üzre baş­
R e c e b - 1 2 4 7 H . (9 Aralık 1 8 3 1 M . ) tarihli o l u p y u ­ ka ve zikrolunan ebniye-i müteberreke masânfât-ı
k a r ı d a s ö z ü edilen f e r m a n ı n surre e m i n i H a c ı Ed- inşâiyelerine mahsuben mukaddem gönderilmiş
olan mebâliğden mâ'ada Hazîne-i Evkâf-t
hem tarafından hasbelkader m a h a l l i n e ulaştırıla-
Humöl/ûn'dan iki yük elli bin kuruş irsâl kılınmış
madıgı 1249 H. (1833 M.) tarihli başka bir olduğunu hâvi başka ve yine Medîne-i Rahmet-
belge^^ de belirtilmektedir. defînde Bâbu's-Selâm nâm mahalde ihyâ-kerde-i
şâhâne olan medrese-i celîle kütübhâne-i münîfe
S ö z k o n u s u e m i r l e r ve g ö n d e r i l m e s i karar­ müderris ve hademe-i sâiresine mu'ayyen vazâ'if ve
laştırılan m e b l a ğ l a r ı n ertesi yıl mahalline y e n i surre sâirenin ma'a zam gönderildiğini muhtevî başka ve
emini Seyyid A h m e d A g a vasıtasıyla mahalline yine Medîne-i Münevvere'de vâki' Hamîdiye medre­
u l a ş t ı r ı l a r a k ö n g ö r ü l e n o n a r ı m ve y a p ı hizmetleri­ se-i celîlesinde mahfuz olan kütüb-i şerife ber-
mûceb-i irâde-i seniyye tanzîm kılınan kütüb-hâne
n i n y e r i n e g e t i r i l m i ş o l d u ğ u a y n ı belgenin m u h t e ­
dolâblarma vaz' ile şürûtu mucibince amel olunmak
vasından anlaşılmaktadır. bâbında başka ve sâlifü'l-beyân ebniye-i müteberreke
binâ emîni sâbık Azız Efendi'nin vefâtı vukûuyla ye­
S u n u l a n belgelerle bilgilerden O s m a n l ı Sul­ rine dâmâdt Ali Vahîd Efendi binâ emîni nasb ve
t a n ı I I . M a h m u d ' u n , Mescid-i Nebevi ile M e d î n e - i ta'yîn olunduğunu müş'ir başka ve emîn-i
M ü n e v v e r e ' d e k i d i ğ e r m e s c i d , medrese, m e k t e p , mûmâileyh Ali Vahîd Efendi'nin yirmibeş aylık gü-
k ü t ü p h a n e ve t ü r b e l e r i n b a k ı m ve o n a r ı m ı n a ne zeşte ma'âş olarak hazîne-i merkûmeden yirmibeş
bin kuruş irsâl olunduğunu mübeyyin başka ve
kadar ö n e m v e r d i ğ i ortaya ç ı k m a k t a d ı r . H e r yıl b u
sâlifü'z-zikr i'mdr ve inşâ buyrulan Mescid-i Şerîf-i
m ü b a r e k y a p ı l a r ı n b a k ı m ve o n a r ı m ı n a h a r c a n m a k Küba'nın kadîmden hademesi olan Şeyh Hamza'ya
ü z e r e g ö n d e r i l e n külliyetli miktarda p a r a n ı n y a n ı n ­ vakf-ı celîl-i şahaneden imamet içün senevi yüz yir­
da m ü h e n d i s , m i m a r ve s a n a t k a r l a r ı n b u gaye ile mi ve hitabet içün altmış ve oğlu Şeyh Mehmed'e
dahi müezzinlik ue kayyımlık içün altmışar kuruş-
b o l m i k t a r d a ö d e n e n m a a ş ve h a r c ı r a h l a r l a İ s t a n ­
dan cem'an mûmâileyhimâya senevî üçyüz yirmi ku­
bul'dan M e d i n e - i M ü n e v v e r e ' y e g ö n d e r i l m e s i , bu ruş vazîfe ta'yîniyte cihât-ı merkûme uhdelerine
hususta g ö s t e r i l e n ilgi ve i t i n a n ı n bir b a ş k a belirti­ tevcîh ve kaleminden lâzım gelen berâtları bi't-tastîr
sidir. Ö y l e k i , y ü r ü t ü l e n o n a r ı m ve yenileme çalış­ tesyîr kılınmış idüğüni mutazammın başka ve iki
m a l a r ı n ı n b ü y ü k bir dikkat ve itina ile s ü r d ü r ü l ü p yüz kırk yedi senesi Evâsıt-ı Recebinde dîvân-ı
hümâyûn tarafından başka şeref-südür olan evâmir-i
o n a r ı l a n yerlerin m u h k e m ve s a ğ l a m bir şekilde kı­
aliyye ile meblağ-ı mezkûr ve cihât-ı mezkûrenin Ha­
sa bir s ü r e i ç i n d e b i t i r i l m e s i için g ö n d e r i l e n mü­ remeyn Muhâsebesinden tasdîr ettirilen iki kıt'a
hendis kalfası ve maiyyetindeki personel ile yetinil- berâtları ve zamm-ı vazîfe husûsunun sûret defteri,
m e m i ş , daha üst d ü z e y d e n t e k n i k e l e m a n g ö n d e ­ Evkâf-ı Hümâyûn nâzın Sâbık müteveffâ Tâbir
Efendi ma'rifetiyle surre-i hümâyûn emîni sâbık
rilmiştir. B u hususu y a p t ı ğ ı m ı z a r a ş t ı r m a ve incele­
sa'âdetlü El-Hâc Edhem Efendi'ye tevdı'an ol savb-i
mede tespit e t t i ğ i m i z d ö r t a y r ı belgede g ö r m e k t e ­ şeref-evbe gönderilmiş olup ancak meblağ-ı mezbûr
yiz. A y n ı t a r i h i t a ş ı y a n bu belgelerden b i r i ferman, iki yük elli bin kuruş ile binâ emini mûmâ ileyhin
d i ğ e r l e r i b u f e r m a n g e r e ğ i y a p ı l a n i ş l e m l e r i dile güzeşte ma'âşı olan yirmibeşbin kuruş ki cem'an iki
getiren tafsil t ü r ü n d e n ilm u haber kayıtlarıdır. yük yetmişbeş bin kuruş hasbe'l-kader mahalline
vâsıl otamayıp Haztne-i Evkâf-ı Humâyûn'da
H a r e m - i Mescid-i Nebevi Ş e y h i Hâfız Isa emâneten hıfz ettirilmiş ve evâmir-i aliyye-i mezkûre
ile mârru'z-zikr berâtlar esnâ-yı râhda zâyi' olmuş ol­
A ğ a ile Medine-i M ü n e v v e r e k a d ı s ı n a hitaben yazı­
duğundan bahisle mebâliğ-i mezkûre işbu sene-i
lan bu f e r m a n ^ ^ aynen ş ö y l e d i r : mübârekede surre-i hümâyûn emîni nasb ve ta'yîn
kılınan dergân-ı âlî kapucu-başılarından Seyyid Ah­
Belge: 6
med Ağa'ya bi't-tevdî' irsâl olunmak üzre zikr olu­
"Şeı;hü'l-Harem-i Nebevi Hâfız İsa Ağa nan evâmir-i aliyye dîvân-ı hümâyûn tarafından
tasdîr ve berât-ı şerîfe-i mezkûrenin dahi zâyi'den
dâme uluvvuhu\;a ve Medine-i Münevvere kadı­
tahrtriyçün Haremeyn-i Şerîfeyn muhâsebesine ilm
sına hüküm ki, mu'teberân-ı hcâl-i devlet-i a/iy- ü haberi i'tâ ve tesyîr olunmak hususu irâde-i seniy-
yemden Evkâf-ı Humâı;ûnum nâzın Es-Seı^^/id yeye menût idügüni mütehayyizzân-ı ricâl-i devlet-i
aliyyeden hâlen Evkaf-ı Hümâyûn nâzın atufetlü
22. Valaflar Gene! Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen efendi hazretleri bâ-takrîr ifâde etmiş ve keyfiyet
965 nolu A h k â m defterinin 72-73. sayfalarında kayıtlı, huzur-ı humâyûn-ı hazret-i şâhâneye lede'l-arz ol
divanî yazı ile yazılmış ve 28 satırdan ibaret olan bu bel­ veçhile tanzim ve ıcrâsma mübâderet olunması
ge aynen şöyledir: mazmûmuna hatt-ı şerîf-i kerâmet-i redîf-i
Belge: 5 mülûkâne leuha-tırâz südûr olarak mantûk-ı münîfi
üzre divân-ı hümâyûn tarafından zâyi'den evâmir-i
"Medîne-i Münevvere nevveraha'llahu Te'âlâ ilâ yeu- aliyye isdâr kılınmış olmağla zikr olunan vazâif
mi'l-ahirede mukaddemen i'mdr ve inşâlarına irâde-i berâtlarının dahi zâyi'den tasdîri içün Haremeyn-i
haiiriyet ifâza-i seniyye-i lâhâne ta'allukuyla Şerîfeyn muhâsebesine işbu ilm ü haber verildi. Fî.
me'miıru rna'rifeti\;le resîde-i hüsn-i hitâm olan Mes­ 18 Cemâziye'l-âhir-1249"
cid-i Şerîf-i Kuba ve makâmât-ı u/yâ-yı sdire-i sa'âdet
- ihtiva ebniye/erınin ve gerek mu'ahharen ta'mîr ve 23. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
tanzimine irâde-i keramet ifâde-i mülûkâne ta'alluk 965 nolu Ahkâm Defterinin 116-117. sayfalarında ka­
eden mihrâb-t şerîf-i Hazret-i Osman ve Mescidü'l- yıtlı olup, divanî yazı ile yazılmış ve 34 satırdan ibaret
gamâm ismiyle müsemma Mescidü'n-Nebevî aletj- olan 19 Cemaziyel-Ahir-1250 H . (12 Ekim 1834 M.)
hi's-selâm ve vâki' sâire-i ma'lûmenin dâr-ı a/ij/yeden tarihli f e r m a n .
MESCID-I N E B E V I ' N I N GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 15
El-Hâc Mehmed Sa'id dâme uluuvuhunun bun­ eşyâyı tedârik ve tehyi'e ile emr-i binaya
dan akdem takdim e\^lediği iki bend takririnde mübâşerete müsâra'at eylemesine medâr-ı
b e y â n ve Surre-i Humâı^ûnum Emîni sâbık suhûlet olmak içün bi'l-istishâb götürmek üzre
dergâh-ı mu'allâm kapucubaşılarından £s-Sey- iki yüz kisesi mûmâileyhe ve sekiz yüz kîsesi
y/c/ El-Hâc Ahmed dâme mecduhunun hâlen surre-i hümâyûnum emîni dergâh-ı
i'lâmmda tafsil ve aydn kılındığı üzere Medîne-i mu'allâm kapucubaşılarından Hâfız Mehmed
Münevvere nevveraha'llahu Te'âlâ ilâ yeumi'l- dâme mecduhu istishâbıyla irsâl olunmak üze­
âhirede mukaddem ve mu'ahher i'marına irâde- re tanzîmi dahi tensîb olunduğu sûretde ol veç­
i hat/riı/et ifâde-i mülûkânem müte'allik olan hile Haremeyn-i Şerîfeyn muhâsebesi kalemine
ebnii;e-i âliyenin tekmîl olanlarını sıhhati üzere kayd ile meblağ-ı mezbûr bîn kîse akçenin
keşif defterlerinin irsâli ve kusûr i'mârı iktizâ Evkâf-ı Hümâyûnum Hazînesinden i'tâsı içün
eden makâmat-ı mübârekenin metânet ve başka ve emîn-i mûmâ ileyhin ma'aş ve harc-ı
rasânet veçhile i'mâr ve inşâlarına müsâra'at ve râhı içün başka başka lâzım gelen suretleri ve
müddet-i kalîlede itmâm-ı me'mûriyeti^/le avdet mahalline ıfâde-i hükm mutazammın emri ve
e^/lemek üzere mühendis-hâne-i berri{;ye baş Evkâf-ı Hümâyûnum defterlerine ilm u haberi
hâcesi ve mütercimi El-Hâc îshak zîde mecdu­ i'tâsıyla icrâsı husûsunu Evkâf-ı Hümâyûnum
hunun hâce ve mütercimlik ma'aşlarına halel nâzın müşârun ileyhin takdîm eylediği takrîri,
gelmemek üzere bu husus-ı ha\;ri\;et-mansûsa mübârek hâk-i pây-ı Humâyûn-ı şâhâneme le-
müstakillen me'mûrİK^etine irâde-i aliyyem ta'al- de'l-arz inhâ ve istizân olunduğu üzre icrâ-yı
luk edüp me'mûrıyetini hâvi emr-i şerifim isdâr iktizâsına ibtidâr olunması me'âlinde hatt-ı
ve i'tâ olunup kendisine iktizâsı üzere harcırah ihsân nukat-ı mülûkânem levha-âray-ı südûr ol-
ve ma'âş tahsisiyle ebniye-i âliye içün tertibi mağla mûcibince lâzım gelen sûretleri ve ilm u
iktizâ eden mebâliğ bi'l-mülâhaza tekrâr arz ve haberi i'tâ kılınmış olmağla bervech-i muharrer
istî'zân kılınmak üzere Evkâf-ı Hümâyûnum işbu emr-i âlî-şânım ısdâr ve irsâl olunmuştur.
Hazînesine ilm u haberi vürûd etmiş olduğun­ İmdi vüsûlünde sen ki Şeyhü'l-harem-i mûmâ
dan merbûtan takdim kılman bir kıt'a varakaya ileyhsin bâlâda beyân olunduğu üzere binâ
Evkâf-ı Hümâyunum rûz-nâmçĞsi defterlerin­ emîni mûmâ ileyhe ol mikdâr ma'aş tahsis ve
den ihrâc kılman kuyuda nazaran ebniye-i otuz bin kuruş harc-ı râh ile ebniye-i merkûme
mezkûreye mukaddemen der-sa'âdetimden masârıfına mahsûben yüz bin kuruş i'tâ olun­
ta'yîn kılman mühendis halifesi İzzet ve duğu ma'lûmun oldukda ebniye-i âtiye-i
mücavirinden b i n d emini Vahîd, maslahat mezkûreye mûmâ ileyh ihtimâmlu ve keremi­
şürû'ları târihinden i'tibâr ile hazîne-i yetlü başlayarak bi-mennihi Te'âlâ müddet-i
mezkûreden mâhiye biner kuruş ma'aş ve mü- kalîlede itmâmma müsâra'at eylemek ve
hendis-i mûmâ ileyhin i'tizâmmda on bin kuruş masârıfını telef ve selefden vikâye etmek veçhi­
harc-ı râh i'tâ olunmuş olduğu müstebân olup le inzimâm-ı re'y eylemek ve masârıfını telef ve
ancak mûmâ ileyh tshâk, fennen ve rütbeten selefden vikâye etmek veçhile inzimâm-ı re'y ve
kadr ve haysiyeti selefine fâik olduğu ve binâ ma'rifetin ve ma'rifet-i şer' ve vücûh ma'rifetle­
emâneti dahi ilâve-i me'mûriyeti kılındığı cihet­ riyle masârtf-ı vâkı'ası defterini terkîm ve
le lâyık-ı veçhile ma'âş tahsisi ve harc-ı râh ba'de'l-imzâ ve temhîr zuhûr eden fazlasıyla
i'tâsıyla tesyîri icâbından bulunmuş olduğuna mûmâ ileyh İshak zîde mecduhuya teslîmen
binâen bi-mennihi Te'âlâ Medîne-i Münevve- der-sa'âdetime irsâl ve evkâf-ı Hümâyûnum
re'ye usûluyla maslahat-ı hayriyyeye şürû'un- Hazînesine teslîm olunmasına mübâderet eyle­
dan i'tibâr ile mahiye ikibin kuruş ma'aş ve sin ve sen ki kâdî-ı mûmâ ileyhsin sen dahi
iyâb ve zehabında sarfetmek üzere otuz bin ku­ mûcib-i emr-i şerîfimle amel ve hareket eyleye-
ruş harc-ı râh i'tâsı tensîb olunmuş ve ebniye-i sin bâbmda fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuştur.
mezkûrun sür'at-ı inşâ ve tekmîli zımnında FÎİ9C. 1250."
i'tâsmı ifâde etmiş olduğu beşyüz bin kuruşun
Tetkikinde de anlaşılacağı ü z e r e b u ferman­
kâmilen i'tâsı, ebniye-i mezkûrun masârıfı he­
da ö n e m l e ü z e r i n d e durulan hususlar şunlardır:
nüz sahîhan tebeyyün etmemiş ise de ebniye-i
âliye-i mezkûreye ihtimâmlu ve keremiyetlü 1. O s m a n l ı D e v l e t i n i n ileri gelen devlet
başlayarak bi-mennihi Te'âlâ müddet-i kalîlede a d a m l a r ı n d a n Evkâf-ı H ü m â y û n N â z ı n M e h m e d
itmamına müsâra'at eylemek ve masârıfını te­ Said'in daha ö n c e saltanat m a k a m ı n a s u n m u ş o l ­
lef ve selefden vikâye etmek ve ma'rifet-i şer'i d u ğ u iki maddelik raporu ile surre-i h ü m â y û n emi­
ve Şeyhü'l-Harem-i Müşârûn ileyh ve vücûh ni dergah-ı muallâ kapıcıbaşlarından^'^ H a c ı A h -
ma'rifetleriyle masârıf-ı vâkı'ası defteri terkîm med'in ilâmında a ç ı k l a n m ı ş o l d u ğ u ü z e r e , Medine-i
ve ba'del-ve't-temhîr zühûr eden fazlasıyla bi'l- M ü n e v v e r e ' d e p â d i ş â h irâdesiyle ö n c e ve sonra
istishâb avdet ve Evkâf-ı Hümâyûnum Hazîne­ o n a r ı l a n m ü b a r e k y a p ı l a r d a n o n a r ı m ı bitirilmiş
sine teslîme mübâderet eylemek üzere bin kîse olanların d o ğ r u bir şekilde keşif defterlerinin g ö n -
akçe tertîb ve mûmâ ileyh hemân bu taraftan 24. Kapıcıbaşı, Saray kapıcılarının âmiri ve büyük zabiti
hareket ve ol savb-i şeref evbe vüsûlünde mas­ hakkında kullanılır bir tabirdir. M.Zeki Pakalın, a.g.e.,
lahatı dest-gâhhk ve tîz elden lüzumu olan C.n,s.l67.
16 Dr.ibrahim A T E Ş

derilmesi, bitirilmeyenlerin de o n a r ı m ve inşaatla­ lirtilen şekilde Medine-i M ü n e v v e r e y e g ö n d e r i l e ­


rının s a ğ l a m bir şekilde hızla devam ettirilerek kısa rek o n a r ı m ı gereken m ü b a r e k yapıların o n a r ı m ve
bir sürede t a m a m l a y ı p d ö n m e k üzere m ü h e n d i s - y a p ı m ı işlerinde h a r c a n m a s ı için deftere kayıt su­
h â n e - i berriyye b a ş h o c a s ı ve m ü t e r c i m i olan H a c ı reti verildiği belirtilmektedir. A y n ı defterde kayıtlı
İshak'ın, h o c a l ı k ve m ü t e r c i m l i k m a a ş l a r ı n a halel olup, a y n ı tarihi t a ş ı y a n belgelerin ikincisinde^^ bi­
gelmeksizin bu hayırlı g ö r e v e müstakillen a t a n m a s ı na e m i n i ve m ü h e n d i s olarak Medine'ye g ö n d e r i ­
h a k k ı n d a p a d i ş a h e m r i n i n sâdır o l d u ğ u , len m ü h e n d i s h a n e - i berriyye b a ş h o c a s ı ve m ü t e r c i ­
m i H a c ı ishak'ın gidiş ve d ö n ü ş masrafı olarak tah­
2 . Belirtilen g ö r e v e atanan H a c ı İshak'ın
sis ve tensib edilen otuz bin kuruşluk h a r c ı r a h ı n ı n
fen ve m e s l e k î mertebe b a k ı m ı n d a n itibar ve hay­
Evkâf-ı H ü m a y u n Hazinesinden verilmesi için dü­
siyeti selefinden daha ü s t ü n olup, m ü h e n d i s l i k g ö ­
revinin y a n ı n d a bina eminligi g ö r e v i de uhdeane şülen kayıt ö r n e ğ i o l d u ğ u , ü ç ü n c ü s ü n d e ^ ^ ise, adı
tevdi edilmiş olması itibarh/le, h a r c ı r a h ve m a a ş ı n ı n g e ç e n i n Medine-i M ü n e v v e r e ' y e ulaşıp g ö r e v e b a ş ­
selefine oranla arttırılarak h a r a r a h ı n m otuz bin, ay­ l a m a s ı n d a , h o c a l ı k ve m ü t e r c i m l i k m a a ş l a r ı n a ha­
lık m a a ş ı n ı n da ikibin k u r u ş olarak tensib ve tesbit lel gelmeksizin yeni g ö r e v i ile ilgili olarak tahsis
edildiği, edilen aylık ikibin k u r u ş l u k m a a ş ı n ı n da Evkâf-ı
H ü m â y û n Hazinesinden ö d e n m e s i için d ü ş ü l e n
3. Medine-i M ü n e v v e r e ' d e k i m ü b a r e k binala­ kayıt ö r n e ğ i olduğu belirtilmektedir.
rın y a p ı m ç a l ş m a l a r ı hızlandırılarak bitirilmea için
h a r c a n m a s ı ö n g ö r ü l e n b e ş y ü z b i n k u r u ş u n tama­ SULTAN ABDÜLMECİD ZAMANINDA
m ı n ı n verilmesi, söz konusu yapıların g e r ç e k mas­ Y A P I L A N GENİŞLETME V E ONARIMLAR:
rafları h e n ü z belirmiş olmamakla beraber, bu bina­
Osmanlılar D ö n e m i n d e yapılan onarımların
ların itina ve ihtimamla inşaatlarına b a ş l a y a r a k A l ­
en b ü y ü k ve en genişi Sultan A b d ü l m e c i d zama­
lah'ın lütfuyla az bir s ü r e i ç i n d e t a m a m l a n m a s ı n a
n ı n d a yapılandır. 1 2 6 5 H . ( 1 8 4 9 M.) yılında b a ş ­
gayret g ö s t e r i l e r e k h a r c a m a l a r ı n yerli yerince ya­
latılıp 1 2 7 7 H . ( 1 8 6 0 M.) yılında bitirilen bu yeni­
pılıp telef olmaktan k o r u n m a s ı , y a p ı l a n harcamala­
leme ve o n a r ı m ç a l ı ş m a l a r ı n d a , usta ve sanatkaria-
rın yasaca uygun olarak Harem-i Şerif Şeyhi ve ileri
rın en liyakatlisi istihdam edilmiş, malzemenin en
gelenlerin g ö r ü l e r i ile deftere geçirilip, imzalandık­
değeriisi ve en güzeli kullanılmıştır. A r a ş t ı r m a ve
tan ve m ü h ü r l e n d i k t e n sonra s ö z ü edilen m e b l a ğ ­
incelemeler sonucu gereken her türlü malzeme te­
dan arta kalan miktarla birlikte istanbul'a d ö n ü l e ­
m i n edilmiş ve bu u ğ u r d a hiç bir harcamadan kaçı-
rek Evkâf-ı H ü m â y û n Hazinesine teslim edilmesi,
nılmamıştır. Y a k l a ş ı k o n iki yıl s ü r e n bu k a p s a m l ı
4 . Belirtilen gaye ile bin k î s e ^ ^ a k ç e hazırla­ o n a r ı m ve g e n i ş l e t m e ç a l ı ş m a l a r ı n d a işi aceleye
n a r a k adı g e ç e n b a ş hoca H a c ı i s h a k ' ı n istan­ getirerek s ı r a d a n bir o n a r ı m gibi geçiştirilme cihe­
bul'dan hareket edip Medine'ye ulaştığında gere­ tine gidilmemiş; peyderpey ve â h e s t e aheste itinalı
ken e ş y a ile malzemeyi tez elden t e m i n edip der­ bir şekilde Mescid-i N e b e v î ' n i n yüceliğine ve b ü t ü n
hal y a p ı işine b a ş l a m a s ı n ı kolaylaştırmak için bera­ m ü s l ü m a n l a n n g ö n ü l l e r i n d e k i saygınlığına uygun
berinde g ö t ü r m e k ü z e r e kendisine yüz kise teslim olarak y ü r ü t ü l m ü ş t ü r .
edilmesi, arta kalan sekizyüz kisenin de surre-i h ü ­
m a y u n e m i n i Hâfız M e h m e d ile g ö n d e r i l m e s i için 25. Altın ve gümüş paraların muhafazası için mahfaza ma­
kamında kullanılan torba demek olan bu tâbir, aynı za­
gerekli d ü z e n l e m e n i n y a p ı l m a s ı ,
manda muayyen bir miktar parayı tazammun eden bir
5. Evkâf N â z ı n M e h m e d Said'in saltanat ıstılahtır. Kise yazılır, kese denilirdi. Eski zamanlarda al­
tın ve gümüşe g ö r e kıymeti başka başka idi. Yine eski
m a k a m ı n a s u n d u ğ u s ö z ü g e ç e n r a p o r u n d a , söz
zamanlarda akçe için kese, altın için de surre tabiri kul­
konusu bin kise a k ç e ile bina eminligine atanan lanılırdı. Altın ve gümüşe göre kıymeti değişen kese za­
m e z k û r b a ş h o c a H a c ı İshak'a ö d e n e c e k harcırah man itibariyle de farklar göstermiştir. Patih ve II.
ve m a a ş ı n Evkâf-ı H ü m a y u n Hazinesinden karşı­ Bâyezid zamanlarında kese denildi mi otuz bin akça ve­
l a n m a s ı için gerekli emirlerin ilgili yerlere verilmesi ya onbin altın anlaşılırdı. Daha sonraları Trablus, Tunus
ve Cezayir darphanelerinde basılan "Sultani Altını" ke­
ve defterlere geçirilmesini inha ederek izin isteğin­ selerin her biri bin adetlik olduğu gibi 1537 tarihinde
de b u l u n d u ğ u n d a , g e r e ğ i n i n ifâsını ihtiva eden yirmi bin, 1660-61 senelerinde kırk bin ve 1688'den
hatt-ı h ü m a y u n s â d ı r o l d u ğ u belirtilerek, H a r e m - i sonraki senelerde elli bin akça bir kese itibar olunmuş­
Mescid-i Nebevi Ş e y h i ile Medine Kadısının yeni tur. Keseye "İstanbul kesesi" "Kise-i Rumî", Kise-i Diva­
ni" ve Kise-i Mısrî" diye isimler de verilmiştir. Hal ve za­
atanan b i n â eminine y a r d ı m c ı o l m a l a r ı , işlerin hız­
mana ve paranın rayicine g ö r e değişen kese, nihayet
la y ü r ü t ü l e r e k o n a r ı m l a r ı n m u h k e m ve s a ğ l a m o l ­ beş yüz kuruşta karar kılmıştır.
m a s ı n a gayret g ö s t e r m e l e r i , tahsis edilen ö d e n e k ­
26. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
lerin telef edilmemesi ve y a p ı l a n h a r c a m a l a r ı n sıh­ 965 nolu A h k â m Defterinin 115. sayfasında kayıtlı
hatli bir şekilde kendileri ile ileri gelenlerin g ö r ü ş ü olup, divanî yazı ile yazılmış olan 16 Cemaziye'l-âhir-
ile deftere geçirilerek arta kalan para ile birlikte is­ 1250 H . (9 Ekim 1834 M.) tarihli ilm-u haber sureti.
tanbul'a g ö n d e r i l m e s i , emredilmektedir. 27. Aynı defterin 116. sayfasında kayıtlı ve 16 satırdan iba­
ret olan divanî yazı ile yazılı ve 16 Cemaziye'l-âhir
B u f e r m a n ı n ihtiva ettiği emirlerin uygulan­ 1250 H . (9 Ekim-1834 M.) tarihli ilm u haber sureti.
dığını g ö s t e r e n a y n ı tarihli üç belgeden birinde^*^ 28. Aynı defterin 116. sayfasında kayıtlı ve 17 satırdan iba­
s ö z k o n u s u b i n kise a k ç e l i k m e b l a ğ ı n Evkâf-ı ret olan divanî yazı ile yazılı ve 16 Cemaziye'l-âhir-
H ü m â y u n Hazinesinden verilmesi ve fermanda be­ 1250 H . (9 Ekim-1834 M.) tarihli ilm-u haber sureti.
MESClD-1 NEBEVÎ'NİN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GlRlŞlMLERl 17

Mekke-i M ü k e r r e m e ve M e d î n e - i M ü n e v v e r e l ü m veya y ö n t a m a m e n yenilenerek o n a r ı l d ı k t a n


harem-i Şeriflerinin zabıtları ile görevlilerinin asıl sonra d i ğ e r b ö l ü m veya y ö n ü n yıkımıyla o n a r ı m ı ­
m a a ş l a r ı ve y a p ı l a n zamlarla Mekke ve Medine'de­ na başlanılmıştır. Yıkılan her eski k ı s m ı n yerine
ki m ü b a r e k yapıların b a k ı m ve o n a r ı m ı için ö n e r i ­ yenisi m u h k e m ve itinalı bir ş e k i l d e y a p ı l m ı ş t ı r .
len bazı mâli tedbirleri ihtiva eden bir belge^^nin H ü c r e - i Nebeviyye ile t e m e l i s a ğ l a m ve y a p ı s ı
2 9 - 3 4 . satırlarında: m u h k e m olan b a z ı d u v a r l a r ı n d ı ş ı n d a Mescid-i
N e b e v î ' n i n her tarafı yıkılarak yeniden yapılmıştır.
"...Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Mü-
M i n b e r ve Mihrab-ı N e b e v î de o n a r ı l a r a k o l d u ğ u
nevvere'de vâki ebni\^e-i Seni\;ı;e-i mütâreke
gibi muhafaza edilmiştir. Kuzey duvan ile batı du­
ta'mîrât-ı masarifâtı\;çün Hazîne-i Evkâf-ı
v a r ı n ı n Mecidiye minaresinin bitişiğinde olan az
Humâ{^ûn'a bir güne karşılık tertîb olunama­
miktardaki kısmın dışında kalan yerleri yıkılmamış­
mış olduğundan ş i m d i y e kadar vukû' bulan
tır. Keza H z . O s m a n m i h r a b ı da, yapısı s a ğ l a m ve
ta'mîrâtı her ne hâl ise hazîne-i merkûme tara­
güzel o l d u ğ u için yıkılmamıştır. Eski s ü t u n l a r yeni
fından rü'yet olunmakda ise de masârıf-ı
ve yekpare olan s ü t u n l a r l a değiştirilmiştir. A n c a k
mezbûrun masraf ka];dına mahal olmaı^up
Ravza-i M u t a h h a r a k ı s m ı n d a k i beyaz ve kırmızı
evkâf-ı şâire hâsılatından rü'f^eti münâsib ola­
mermerlerden yapılmış ve tezhib edilmiş olan eski
cağı misüllu ta'mîr vukû'unda terk ve te'hîri bir
s ü t u n l a r yine yerlerine iade edilmişlerdir. A y n c a
veçhile tecviz olunur mevâddan olmayup, der­
y a p ı l a n kubbeleri üzerlerine oturtmak için duvarla­
hal tesviyesi lâzımeden bulunduğundan,
ra bitişik olarak yeni s ü t u n l a r yapılmıştır. D ö r t g e n
sâlifü'l-beyân ebniye-i seniyye tâ'mtrâtı
biçimindeki t a ş kaideler ü z e r i n e dikilen yeni s ü t u n ­
masânfâtı içün senevi irâde buyrulan mahal­
ların başlıklan ü z e r i n e oturtulan kemerler ve kub­
den iki yü/c elli bin kuruş veyahut tensib ve
beler de yapılmıştır. Bakır ş e b e k e l i ve rengarenk
irâde buyrulduğu mikdâr mebâliğin karşılık
vitray c a m l a r ı n ı n yer aldığı sanat ş a h e s e r i olan
tedâriki îcâb-ı maslahatdan idüği beyânıyla..."
pencereleri, mescidin içine giren ışıklara bir b a ş k a
ş e k l i n d e devam eden ifâdelerden, belirtme­
güzellik s a ğ l a y a c a k şekilde yapılmıştır. Kuzey, do­
ye çalıştığımız husus dile getirilmiştir. Z a m a n ı n
ğu ve batı revakları"^^ genişletilmiştir. Kuzey ve do­
Evkaf N â z ı n M e h m e d H a s î b P a ş a t a r a f ı n d a n Ha-
ğu taraflarında üç revak yerine iki revak y a p ı l m ı ş ­
remeyn-i Şerifeyn ile ilgili olarak A h k â m - ı Adliye
tır. Batı t a r a f ı n d a ise M e c i d i y e m i n a r e s i n d e n
y ü c e meclisine arz edilen y a r d ı m hususu, meclisin
B â b ü r - R a h m e minaresine kadar olan kısımda d ö r t
uygun g ö r ü ş ü ve p a d i ş a h Sultan A b d ü l m e c i d ' i n
revak yerine üç revak yapılmıştır. Kıble tarafındaki
s â d ı r olan f e r m a n ı ile maliye hazinesinden karşı­
avluya paralel olan revaklar genişletilmiştir. A n ­
l a n m a s ı emredilmiştir. 16 Receb 1 2 6 3 H . (18 Ha­
cak, ö n c e l e r i üç revak ile kuzey t a r a f ı n d a k i alan­
ziran 1 8 4 7 M . ) tarihli b a ş k a bir b e l g e ^ ° n i n 1 9 .
dan ibaret olan mescidin avlu t a r a f ı n d a iki revak
s a t ı r ı n d a , 1 2 6 3 H . ( 1 8 4 7 M . ) yılında 1 2 5 0 kise
ilave etmek suretiyle asıl mescidin t a m a m ı örtül­
surre-i h ü m â y û n tertibatı ve ü ç y ü z kise de Mekke
m ü ş t ü r . D o ğ u duvarının ana minareden Cibril Ka­
ve Medine'deki m ü b a r e k yerlerin o n a r ı m masrafla­
p ı s ı n a kadar olan b ö l ü m ü 5 tam 1/4 arşın geriye
rı karşılığı o l m a k ü z e r e t o p l a m olarak bin b e ş yüz
elli kise y a r d ı m ı n ı n Mekke ve Medine'ye g ö n d e r i l ­ çekilerek yapılmıştır. B ö y l e c e 1 2 9 3 m kadar bir
mek ü z e r e tahsis edildiğini g ö r m e k t e y i z . g e n i ş l e t m e yapmak suretiyle ö n c e l e r i dar o l u p , iz­
dihama yol a ç a n H ü c r e - i Nebeviyye ile d o ğ u duva­
Gerek Evkaf N â z ı n M e h m e d Hasib P a ş a rı a r a s ı g e n i ş l e t i r e l e r e k Hac mevsiminde H z . Pey­
t a r a f ı n d a n sunulan ö n e r i d e g e ç e n ifâdeler ve ge­ gamber (S.A.V)'i ziyaret eden h a c ı l a r ı n rahatlıkla
rekse g ö n d e r i l m e s i uygun g ö r ü l ü p tahsis edilen g e ç m e l e r i n e imkan sağlanmıştır. Y a p ı l a n bu g e n i ş ­
m e b l a ğ , O s m a n l ı Devletinin Mescid-i Nebevi ile letme ile Mescid-i N e b e v î ' n i n t o p l a m y ü z ö l ç ü m ü
Medine-i M ü n e v v e r e ve Mekke-i M ü k e r r e m e ' d e k i
m ü b a r e k yerlere g ö s t e r d i ğ i b ü y ü k ilgi ve yakınlığı 1 0 . 3 0 3 m ye ulaşmıştır. G e r ç e k l e ş t i r i l e n bu ge­
ortaya k o y m a k t a d ı r . n i ş l e t m e sonucu ana minare ile yeni y a p ı l a n d o ğ u
d u v a r ı a r a s ı n d a meydana gelen b o ş l u ğ a altlı-üstlü
H a r e m - i Mescid-i Nebevi Ş e y h i Davud Pa-
ş a ' n ı n Sultan A b d ü l m e c i d ' e yazdığı bir yazıda bu 29. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
967 nolu A h k â m defterinin 198-199. sayfalannda ka­
mescidin 4 0 0 yıla yakın bir süredir g e n i ş bir o n a n ­ yıtlı, sık divanî yazı ile yazılmış ve 75 satırdan ibaret
ma tâbi t u t u l m a d ı ğ ı n ı , dolayısıyla her g e ç e n g ü n olan 29-Rebiul-ewel-1263 H . (6 Mart 1847 M.) tarihli
biraz daha harap olmaya yüz t u t t u ğ u n u belirtmesi ilm u haber.
ü z e r i n e Sultan A b d ü l m e c i d , mahalline göriderdiği 30. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
m ü t e h a s s ı s elemanlar vasıtasıyla k o n u y u inceletip 967 nolu A h k â m defterinin 280. sayfasında kayıtlı ve
Mescidin durumunu ö ğ r e n e r e k , bu o n a r ı m ı n başla­ divanî yazı ile yazılmış olan 35 satırdan ibaret 16. Re­
ceb 1263 H . (18 Haziran-1847 M.) tarihli ilm u haber.
tılmasını emretmiştir. Y ö n e t i m ve denetimini bizzat
kendisinin seçtiği kimselere tevdî e t m i ş o l d u ğ u bu 31. Revak; 1) Sıra sütunlar veya sıra ayaklar üstüne dam ve­
ya tonoz yapılarak üstü örtülmüş ve önü açık olan sü-
o n a r ı m ve g e n i ş l e t m e y e fevkalâde ö n e m atfetmiştir.
tunlu yol ve galeri.
Mescid-i N e b e v î ' d e namaz kılmak isteyenle­ 2) Mısır Camilerinde avlunun revaklı kısımlarındaki üstü
re engel o l m a m a k için o n a r ı m çalışmaları b ö l ü m örtülü yere de revak denir.
b ö l ü m o l m a k ü z e r e y ü r ü t ü l m ü ş t ü r . Yıkılan bir b ö ­ S a n a t Ansiklopedisi, C.3, s. 1671-1672.
18 Dr.ibrahim A T E Ş
ve ü s t t e k i n e i ç e r d e n merdivenle çıkılan iki katlı kü­ zanneder hale getirmiştir. B ü t ü n s ü t u n l a r parlatıla­
ç ü k bir h a l v e t - g â h yapılmıştır. Buraya H ü c r e - i Ne- rak güzel bir şekilde t a ş rengiyle b o y a n m ı ş t ı r . S ü ­
beviyye'nin bazı malzemeleri k o n u l a g e l m i ş t i r . D i ­ tun başlıkları, Mihrâb-ı N e b e v î ve m i n b e r i n tezhibi
ğ e r taraftan ana m i n a r e n i n batı kapısı işlemeli kır­ ile S ü l e y m a n M i h r a b ı n ı n tezhibine a y r ı bir itina
mızı taşlarla yeniden y a p ı l a r a k ş a h e s e r hale getiril­ gösterilmiştir. Daha sonra İstanbul'dan g ö n d e r i l e n
miştir. Mescidin dış t a r a f ı n d a Cibril K a p ı s ı ile ka­ m e ş h u r hattat Abdullah Z ü h d î Bey, b u g ü n Mescid-
dınlar kapısı a r a s ı n d a kalan b ö l ü m e abdest alınma­ i N e b e v î ' n i n kubbeleri ile d u v a r l a r ı n d a g ö r ü n e n
sı için sıra halinde musluklar d ö ş e n m i ş t i r . B u arada â y e t l e r ve kasidelerle H z . Peygamber (S.A.V.)'in
Cibril Kapısı, asıl k a p ı n ı n hizasında yapılırken, yakı­ isimlerini b ü y ü k bir itina ile yazmıştır. Seneler sü­
lıp yeniden y a p ı l a n B â b ü s - S e l a m kapBinın muhte­ ren ve b ü y ü k bir emek m a h s u l ü olan bu güzel yazı­
ş e m şekli T ü r k 4 s l â m mimarisiyle sanat zevkini yan­ lar, M ü s l ü m a n - T ü r k l e r i n hat s a n a t ı n ı ne denli ileri
sıtır bir eser o l m u ş t u r . A y r ı c a içerde Babus-Selam ve güzel b i r sanat haline getirdiklerinin silinmez
kapısının ö n kısmında yapılan \üce kubbe, mesci­ şahidi o l m u ş t u r .
din g ö r ü n ü m ü n e bir b a ş k a güzellik sağlamıştır. B u o n a r ı m d a y a p ı l a n h a r c a m a n ı n kesin
m i k t a r ı n ı g ö s t e r i r muhasebe kayıtlarının t ü m ü eli­
D i ğ e r taraftan mescidin kuzey t a r a f ı n d a k i
mizde olmamakla beraber, İ b r a h i m Rıfat P a ş a ' n ı n
bazı evler satın a l ı n a r a k mescidin kuzey d u v a r ı n ı n
Mîratü'l-Harameyn"^^ adlı eserinde verilen bilgiden
c i v a r ı n d a o l a n mahzen ve ekmekhane ile birlikte
7 5 0 . 0 0 0 O s m a n l ı lirasına ulaşmış o l d u ğ u anlaşıl­
yıktırılıp yerlerine her birinde d ö r d e r oda bulunan
maktadır. Bu miktar bugünkü değerle^^
ve biri s a ğ tarafta, diğeri sol tarafta olan i k i saha
8 6 . 2 5 0 . 0 0 0 . 0 0 0 . - T L . etmektedir.
yapılmıştır. S a ğ taraftaki m e k t e p , sol taraftaki da
mahzen olarak d ü z e n l e n m i ş t i r . A r a l a r ı n d a bir de • H z . Peygamber (S.A.V.) ve Hulefa-i R a ş i d î n
abdest a l ı n a c a k yer bulunan bu sahalara mescidin z a m a n ı n d a ü ç basamaktan ibaret olan minber, da­
içine ve dışına açılan ikişer k a p ı yapılmıştır. B ü y ü k ha sonra Muaviye z a m a n ı n d a Medine'deki valisi
ve derin bir t e m e l ü z e r i n e oturtulan Mecidiye m i ­ Mervan t a r a f ı n d a n altı basamak ilave edilerek, do­
naresi, en güzel ve en b e d î î b i ç i m d e yapılmıştır. kuz b a s a m a ğ a çıkarılmıştır. 6 5 4 H . ( 1 2 5 5 M.) yı­
Ö n c e l e r i mescidin avlusunda a y d ı n l a t m a için kulla­ lında bu vaziyette kalan minber 6 5 6 H . ( 1 2 5 7 M.)
nılan yakıt y a ğ l a r ı n ı n deposu olan kubbeli kısım, yılında Y e m e n h ü k ü m d a r ı t a r a f ı n d a n y e n i l e n m i ş ­
ç e v r e s i n i kirlettiği için yıkılmıştır. B u n u n yerine yu­ tir. Daha sonra Zahir B a y b a r s ' ı n g ö n d e r d i ğ i m i n ­
k a r ı d a s ö z ü g e ç e n kuzey tarafındaki mahzen ihdas berle değiştirilmiş ise de bilahare b u da 7 9 7 H .
e d i l m i ş t i r . A ğ a v â t ( a ğ a l a r ) ^ ^ sekisinin ç e v r e s i , ( 1 3 9 5 M.) yılında Zahir Berkuk t a r a f ı n d a n g ö n d e ­
ü z e r l e r i n d e s a r ı m a d e n î madde ile y a p ı l m ı ş olan rilen minberle yeniden değiştirilmiştir. B u da 8 2 0
trabzan bulunan ayaklarla yapılmıştır. B u sekinin H . ( 1 4 1 7 M.) yılında M ü e y y e d ' i n g ö n d e r d i ğ i m i n ­
g ü n e y i n d e bulunup, bundan biraz daha d ü ş ü k sevi­ berle değiştirilmiş o l u p , 8 8 6 H . ( 1 4 8 1 M.) yılında
yede olan d i ğ e r seki de yenilenmiştir. Y a p ı ve tez­ ç ı k a n y a n g ı n ü z e r i n e yanan s ö z konusu m i n b e r i n
y i n i n e itina g ö s t e r i l e r e k tezhib edilen t e h e c c ü d yerini Medine halkı t a r a f ı n d a n y a p ı l a n minber al­
m i h r a b ı b u sekide yer almıştır. B u sekiyle a ğ a l a r mıştır. Nihayet 9 9 8 H . ( 1 5 8 9 M . ) yılında Sultan
sekisinin a r a s ı k a d ı n l a r k a p ı s ı n a giden yol ile ayrıl­ 111. M u r a d z a m a n ı n d a bu minber Kuba Mescidine
mıştır. K a d ı n l a r k a p ı s ı n d a n giren kimsenin s a ğ ı n a nakledilerek yerine istanbul'da y a p ı l ı p g ö n d e r i l e n
d ü ş e n m i h r a b da b u d ö n e m d e yapılmıştır. Keza m e r m e r minber k o n u l m u ş t u r . Ü ç ü k a p ı dışında ve
a ğ a l a r sekisinin d o ğ u s u n d a k i altlı üstlü olan m a h ­ dokuzu da i ç i n d e o l m a k ü z e r e o n i k i b a s a m a k l ı
zen de b u o n a r ı m d a ihdas edilmiştir. olan bu minber bir harika o l u p , g ü n ü m ü z e kadar
Mescid-i N e b e v î ' d e bulunarak M ü s l ü m a n - T ü r k ü n
Mescid-i N e b e v î h i n H z . Peygamber (S.A.V.) sanat zevkini dile getirmektedir. M i n b e r i n k a p ı s ı ­
z a m a n ı n d a k i kıble tarafı sınırının ü z e r i n d e k i a h ş a p n ı n üst k ı s m ı n d a yazılı olan altı beyitle^^ y a p ı l ı p
trabzan kaldırılarak, yerine kırmızı taşların üzerin- g ö n d e r i l i ş gayesiyle, g ö n d e r e n bu ulu sultanın a d ı
de m ü s e n n e m b i ç i m d e sarı madeninden m ü ş e b - ve yapılış tarihi belirtilmiştir.
bek^"* trabzan ilave edilen h â c i z ^ ^ meydana getiril­
miştir. M i h r â b - ı N e b e v î ile S ü l e y m a n m i h r a b ı n ı n
32. Aslında, saray hizmetlerinde kullanılan harem ağalan
s a ğ ve sollarında o l m a k ü z e r e geçit s a ğ l a m a k için
hakkında kullanılır bir tabir olup, burada Mescid-i Ne­
d ö r t adet k a p ı benzeri giriş yerleri yapılmıştır. Ö n ­ bevî'nin bakımı ile görevli olan kişiler kastedilmiştir.
celeri mescidin ö n k ı s m ı n d a n biraz y ü k s e k o l a n ba­
33. 1) Ev çatısı şeklinde olan;
tı, kuzey ve d o ğ u tarafları düzeltilerek her tarafı eşit 2) Kabartma, kabartmalı olarak hakkadilmiş olan.
hale getirilmiştir. Bu arada mescidin t a b a n ı ile aynı 34. Şebeke şekline sokulmuş, ağ ve kafes gibi örülmüş olan
seviyede olan avlu biraz alçaltılmşür. 35. Ayıran, bölen.
36. ibrahim Rıfat Paşa, Mir'âtü'l-Haremeyn, C.I, s.468,
Mescidin o n a r ı m ı bitirildikten sonra t a b a n ı satır. 11-12, Dârü'l-Kütüb Matbaası, Kahire-1925.
ile kıble d u v a r ı n ı n alt yarısına m e r m e r d ö ş e n m i ş t i r . 37. Bu eseri kaleme aldığımız 22 Eylül 1987 tarihinde bir
D i ğ e r taraftan tavan kısımları çeşitli a ğ a ç , çiçek ve Reşad Altının 115.000 TL.sına satıldığını öğrenerek
a k a r s u l a r ı n g ü z e l g ö r ü n ü m l e r i ile n a k ş ve tezyin belirtilen rakam elde edilmiştir.
edilmiştir. Ö y l e k i b u g ö r ü n ü m , kubbelere bakan 38. İbrahim Rıfat P a ş a y a ait a.g.e. I . cildinin 472. sayfa­
bir kimseyi her kubbede bir b a ş k a b a h ç e o l d u ğ u n u sının baş kısmında neşredilen bu beyitler şöyledir:
MESCID-I NEBEVÎ'NİN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 19

S U L T A N II. ABDULHAMÎD ZAMA­ bata-i mezkûrun me'âli dahi Hücre-i mu'attara-i


NINDA YAPILAN ONARIMLAR: hazret-i risâlet-penâhî kubbe-i arş kevkebenin
fevkânî cihet-i âliyesi cevânib-i erba'asmda
Sultan A b d ü l h a m i d H a n d ö n e m i n d e Mes-
kâ'in olup, Harem-i şerîf-i sa'âdet-redîf sütûhu
cid-i N e b e v î ' n i n b a k ı m ve o n a r ı m ı ile ilgili olarak
üzerine nâzır olan pencerelerden üç adet bü­
tespit e t m i ş o l d u ğ u m u z bir belge"^^ de mescidin iç
yük pencerelerin içerü cihetinde kadîmden alçı
ve son cemaat mahallinin o n a r ı m ı için y a p ı l a n ke­ ile ma'mûl ufak elvân câm çârçûbelerinin
şif u y a r ı n c a bir yük altıbin ikiyüz k u r u ş h a r c a n m ı ş muhtâc-ı ta'mîr olduğu akdemce devletlü paşa
o l d u ğ u n u a n l ı y o r u z . A n c a k eldeki belgelerde Sul­ Hazretlerinin li-ecli'z-ziyâre bu civâr'i eşrefde
tan A b d ü l h a m i d z a m a n ı n d a daha ziyade H ü c r e - i bulundukları esnâda görülen ehemmiyet üzeri­
Nebeviyye'nin ü z e r i n e yapılmış olan kubbe ile pen­ ne kubbe-i âlî-i mezkûrenin yeşil boyasının
cerelerinin o n a r ı m ı ü z e r i n d e d u r u l m u ş o l d u ğ u n u gubâr-âlûd olarak rengi uçtuğu cihetle emsâli
görüyoruz. vechle tecdîd ettirildiği sırada nakkâşlar tara­
fından görülüp zât-ı âlî-i meşîhat-penâhîye ha­
Hz. Peygamber (S.A.V)'in m ü b a r e k Hücresi­
ber verilmesiyle müşârun ileyh hazretlerinin ve
nin kubbesindeki bir kısım penceredeki alçı, ç e r ç e ­
Medîne-i Münevvere muhâfazat ve müdiriyyeti
ve ve renkli camların o n a n m ı ve mescidin tavanının
aliyyesi vekâletiyle bu cânib-i âlîde ârâm-sâz
zemin kısmının üst taraftaki kubbe duvarlarının sı­
olan birâder-i ma'âli-güher-i emâret penâhileri
v a n m a s ı ile ilgili olarak yapılan bir keşif sonucu veri­
sa'âdetlü siyâdetlü Abdullah Paşa Hazretleri
len bir rapor'*^ da aynen şöyle denilmektedir: birlikte bulunduğu halde hey'et-i âcizânemizle
Belge: 7 mahall-i âlî-i mezkûra çıkılarak Medine-i Mü­
nevvere ta'mîrât müdürü ve mühendis
"Hücre-i mu'attara-i hazret-i risâlet-per)â- ma'rîfetleriyle zikrolunan pencereler keşf ve
hînin kubbe-i mübârekesinin cihât-ı malûme- mu'âyene olundukta kubbe-i hadrâ-yı
sinin üç adet penceresir^in alçıdan ve elvân mezkûrenin dâ'iren-mâdâr bâlâsında kâin ufak
camdan ma'mûl çârçubeleriyle kubbe-i pencerelerden mâ'adâ cevânib-i erba'asmda
mübâreke-i mezkûre cânib-i erba'ası dîvâr-ı Harem-i Şerîf sütûhuna müsâvî ikişer buçuk
Lâmi'ü'l-envârının Harem-i Şerîf sütûhu arşun kaddinde ve bir arşun altı parmak arzın­
zemininden yukarı olan sıvalarının muhtâç ol­ da üçer büyük ve bunların üstünde ve iki arşun
duğu kubbe-i mübâreke-i mezkûrenin kadar irtifâ'mda ve yirmişer parmak kutrunda
derûnuna girilmeden ve pencerelerde muhkem müdevveru'ş-şekl üçer küçük ve bunların daha
timur parmaklıklar sökülmeyerek icrâsı ve iş mâ-fevkinde ve çâr-kûşesinde ikişer arşın on
bu ta'mîrât-ı celîlenin hüsn-i îfâsı hususunun beşer parmak kaddinde bir arşın sekiz parmak
sene-i âtiye Muharreminden i'tibâren uhdesine arzında birer kebir pencereler ki cümlesi yirmi
Medine-i Münevvere mütevelliyeti tevcih olu­ sekiz addedden ibârettir. Ve iş bu pencerelerin
nan fazîletlü Atâ'î Efendiye ilâve-i me'mûriyet içerüleri beyân olunduğu veçhile mîne'l-kadîm
edilerek kendisinin şimdiden ol cânib-i âliye alçıdan ma'mûl ufak elvân câm çârçûbeler ve
i'zâmı ve mu'temed-i safiyyetle mütemâdiyen hâriç cihetleri dahi sarı tel kafesler ile tezyîn
ta'mîrâta nezâret etmek üzere mâbeyn-i ve bu alçı çârçûbeler mezkûr kafesler beyninde
humâyûn-ı mülükâneden mü'temen ve müttakî alçı çârçûbelere birer buçuk arşun ve tel kafes­
ve usûl-i inşâ'âta âşinâ bir zâtın dahi Efendi-i lere altışar parmak bu'dünde olarak ve cava
mûmâileyhe terfiki ile ta'mîrât-ı celile-i tahtasından ma'mûl sudelere marbût ve dîvâra
mezkûrenin kemâl-i ta'zîm ve tekrîm ile icrâsı
ve hitâm-ı ta'mîrâtta usûlü veçhile masârıfının
müfredâtını mübeyyin lâzım gelen defterin
nezâret-i behiyyelerine irsâl olunması ol bâbda
Mekke-i Mükerreme emâret-i celîlesinden vukû' j : 5 l _ J I > . - d — i . J LT • 4 ; ü J - 5 l _ J l ^ j î j
bulan iş'âr ve taraf-ı vâlâ-yı meşîhat-penâhî ile
olunan muhabere üzere bi'l-isti'zân müte'allik
buyurulan irâde-i seniyye-i hazret-i pâdişâhî
iktızâ-yı âlîsinden olup icâbı icrâ ve keyfiyet
emâret-i celîle-i müşârün ileyhâya teblîğ olun­ j.b • ^'jlJİ 1
duğu gibi ta'mîrât-ı celîle-i mezkûrenin sûret-i
icrâiyesinin tafsîlâtını mübeyyin Medîne-i Mü­
nevvere meclisinden tanzim olunan mazbata­ * ^^^
nın sureti nezâret-i behiyyelerince ma'lûmât ol­
' 39. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
mak üzere leffen irsâl kılınmış olmağla mezkûr 834 nolu a h k â m defterinin 76. sayfasında kayıtlı ve
defterin irsâlinde mu'âmele-i lâzımesinin îfâsı 4 1 . satırdan ibaret olan 29 Rebiûlevvel 1297 H . (27
2 Ramazan sene 96 ve 7 Ağustos sene 295 Şubat 1880 M.) tarihli ilm-u haber.
târîhiyle murakkam Başvekâlet Dâiresi cânib-i 40. Aynı defterin 68-69. sayfalarında kayıtlı ve 42 satır­
sâmîsinden şeref-vürûd eden bir kıt'a tezkîre-i dan ibaret olan 3 Cemaziyelewel 1296 H . (25 Nisan
sâmide emr ve iş'âr buyrulmuş ve sûret-i maz- 1879 M.) tarihli ilm-u haber.
20 Dr.ibrahim A T E Ş

müstahkim bulunarak metîn timur parmaklık­ meşîhat-ı celîle ve müdûriyyet-i behiyyesine


lar ile tersin edilmiştir. Bunlardan Bâb-ı Şâmî tahrîrat-ı aliyye tastîriyçün mektûbî odasına
cihetine doğru olan kebir pencerelerden cânib-i ilm-u haberlerinin i'tâsı iktizâ eylediği
yesârda bulunan birinci pencerenin mezkûr al­ masârıfât idâresinden bâ-tezkere beyân oluna­
çı çârçûbesinin nısf-ı feukânîsi pencerenin içine rak ol veçhile fermân-ı nezâret-penâhî buyrul-
düşmüş ve şark cihetindeki kebîr pencereler­ mağm bi'l-kayd diğer ilm-u haberleri verilmekle
den ortada bulunan pencere ile garb cânibinde keyfiyet ma'lûm olmak içün masârıfât
bulunun büyük pencerelerden kıble cânibine idâresine dahi işbu ilm-u haber verildi. Fî 3
doğru olan birinci penecerenin dahi mezkûr al­ Cemâziyel-evvel 1296."
çı çârçûbelerinin etraflarında olan harçları
Sunulan bu belgenin incelenmesinden de
kezâlik pencere içine döküldüğü misüllü her
anlaşılacağı ü z e r e , Hz. Pemgamber (S.A.V.)'in
ikisinden dahi \/edı sekizer aded câm kırılmış
kabr-i şerifi ü z e r i n d e k i kubbenin bozulan bazı pen­
olduğu ve kubbe-i mübâreke-i mezkûrenin
cereleri ile o n a n m a m u h t â c olan bir kısım duvarının
cevânib-i erba'ası cidâr-ı lâmi'ü'l-envârınm Ha-
o n a r ı m ı n a fevkâ'l-âde i'tinâ gösterilmiştir. Ş ö y l e k i :
rem-i Şerif sütûhu sıvalarının bazı mahalleri
dahi muhtâc-ı tâmîr bulunduğu müşâhade 1 . K u b b e n i n belirli y ö n l e r i n d e k i ü ç adet
olunmuştur, işbu ta'mirât-ı celîlenin sûret-i tes­ pencerenin alçı ve renkli camlardan y a p ı l m ı ş olan
viyesi lede't-tezekkür eğerçi zikr olunan ç e r ç e v e l e r i n i n o n a r ı m ı ile kubbe duvarlarının mes-
çârçûbelerinin kadîmi misüllü müceddeden al­ cid t a v a n ı n ı n zemininden y u k a r ı olan kısımlarının
çıdan i'mâl olunarak yerlü yerlerine vaz' olun­ yeniden s ı v a n m a s ı işleminin, m ü b a r e k k u b b e n i n
ması yoluna gidilür ise kubbe-i şerîfenin içerü içine girilmeksizin ve pencerelerdeki m u h k e m
cihet-i aleyyesine iskele vaz'ıyle icrâsı hakkında demir p a r m a k l ı k l a r s ö k ü l m e k s i z i n y ü r ü t ü l m e s i dü­
tanzîmât-ı vâcibeye münâfî olacağı cihetle bu şünülmüştür.
sûrete aslen ve kat'an cesâret olunamayacağı 2 . D ü ş ü n ü l e n bu o n a r ı m ı n ifâsı hususunun,
gibi hâricden dahi zikr olunan timur parmak­ 1 2 9 7 H . ( 1 8 8 0 M . ) yılının M u h a r r e m i n d e n
lıklar ile tel kafesler çıkarılmadıkça ta'mîri itibaren Medine-i M ü n e v v e r e müvellalıgına atanan
mümkün olamayup, mezkûr timur parmaklık­ faziletli Ataî Efendinin uhdeane ek g ö r e v olarak ve­
ların çıkarılması ise pencere divârının içerisine rilip, şimdiden bu m ü b a r e k \^re gönderilmesi ve
tahkim edilmiş olduğu cihetle gâyet müşkil bu­ mu'temed sıatıyla d e v a m l ı b i r şekilde onanma
lunacağı ve bınâ'en aleyh hîn-i inşâ ve m e z â r e t etmek üzere Mabeyn-i Humayun'dan güve­
i'mâlmda ihtirâmât-ı lâztmeye ri'âyet olunama­ nilir, müttaki ve inşaat usulüne â ş i n â bir zâtın kendi­
yacağı cihetle bir suretin dahi te'eddüben terki siyle birlikte g ö n d e r i l e r e k o n a r ı m ı n b ü y ü k bir ta!zîm
evlâ ve ahsen görülüp mezkûr üç pencereden ve saygıyla y ü r ü t ü l ü p , bitirilmesi ö n g ö r ü l m ü ş t ü r .
içerüye toz ve toprak ve emtarın dâhil olma­ 3. O n a r ı m l a r ı n bitiminde usulü ü z e r i n e har­
ması zikr olunan tel kafeslerin suhûletle çıkarı- c a m a l a r ı n m ü f r e d a t ı n ı g ö s t e r i r defterin g ö n d e r i l ­
lup kemâkân yerlerine vaz'ı mümkün olacağı mesi için Mekke emirliğinin i ş a r ı ve y ü c e m e ş i h a t ­
mülâbesesiyle işbu kafesler ile mezkûr timur la y a p ı l a n h a b e r l e ş m e ü z e r i n e bu husustaki irade-i
parmaklar arasına cava tahtasından mücedde­ seniyye u y a r ı n c a Mekke emirliğine tebliğ o l u n d u ğ u
den çârçûbeler inşa ve câma vaz' olunmasıyla gibi o n a r ı m ı n icrâ şekli ile keyfiyetinin tafsilatını
hâsıl ve mezkûr alçı çârçûbe parçalarının belirten ve Medine-i M ü n e v v e r e meclisinde tanzim
hâricden dışaruya alınması ve müceddeden ya­ olunan mazbata sureti bilgi için n e z â r e t e g ö n d e r i l ­
pılacak câm çârçûbelerinin dahi hâricden m i ş olup, buna karşılık b a ş v e k â l e t t e n g ö n d e r i l e n 2
kıyâsları alınarak diğer mahalde bi'l-imâl getiri- Ramazan- 1 2 9 6 H . (8 A ğ u s t o s 1 8 7 9 M . ) tarihli
lüp ihtirâmât-ı lâyıka ile yerlerine konulması tezkerede g e r e ğ i n i n ifâsı emr ve i ş a r edilmiştir.
bi's-suhûle kâbil olacağına ve mücerred amele­
nin bu ta'mîrât-ı celîlede ihtirâmât-ı vâcibeye 4 . Medine-i M ü n e v v e r e meclisinde tanzim
i'tinâ ve dikkatlerine nezâret etmek üzere edilen mazbatada Hz. Peygamber (S.A.V.)'in kab­
ulemâ ve sulehâdan bir zâtın ta'yîni dahi cüm- rinin b u l u n d u ğ u H ü c r e - i Ş e r î f e kubbesinin üst kıs­
le-i müzâkere-i âcizânemizin bulunduğuna m ı n ı n d ö r t tarafında bulunup H a r e m - i Şerifin tava­
binâen bu sûretde ve dil-hâh-ı âlî veçhile husûl- nı ü z e r i n e bakan pencerelerden ü ç adet b ü y ü k
i matlaba tavassul müyesser olacağından zikro- pencerenin iç k ı s m ı n d a eskiden alçı ile ufak renkli
lunan üç aded pencerelerin ber-minvâl-i meş- camlardan y a p ı l m ı ş olan ç e r ç e v e l e r i n o n a r ı m a
ruh icrâ-yı ta'mîri ve sâlifü'l-beyân dîvâr-ı m u h t a ç o l d u ğ u devletli p a ş a h a z r e t l e r i n i n bu
fâ'idi'l-envârları sıvalarının dahi termîm ve m ü b â r e k yerde bulundukları esnada g ö r ü l e n lüzum
tecdîdince irâde-i seniyyesinin istihsâli ü z e r i n e s ö z konusu m ü b â r e k kubbenin yeşil boya­
beyânından ibâret bulunmuş olmağla tezkîre-i sının tozlanarak rengi u ç m u ş o l d u ğ u n d a n a y n ı bo­
sâmiye Medîne-i Münevvere meclisinin mazba­ ya ile yeniden b o y a n m a s ı sırasında n a k k a ş l a r tara­
tası sûreti bi-ibâretihâ cihât kalemine kayd ile fından g ö r ü l e r e k belgede adı g e ç e n kişilerle Medi­
keyfiyet ma'lûm olmak içün masârıfât ve ne o n a r ı m m ü d ü r ü ve m ü h e n d i s i n d e n o l u ş a n bir
beyân-ı hâli mutazamamm Mekke-i Mükerreme heyet halinde bu m ü b a r e k y ü c e yere çıkılarak, s ö ­
emâretiyle harem-i Şerîf-i Hazret-i Nebevî zü g e ç e n pencereler keşf ve muayene edilmiştir.
MESClD-1 NEBEVÎ'NİN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 21

5. Y a p ı l a n b u keşifde s ö z ü g e ç e n yeşil kub­ âlim ve salihlerden bir zatın tayin edilmesi suretiyle
benin üst ç e v r e s i n d e k i k ü ç ü k pencerelerden b a ş ­ o n a r ı m ı n isteğe uygun olarak yapılabileceği g ö r ü ş
ka, d ö r t t a r a f ı n d a H a r e m - i Şerifin satıh seviyesin­ olarak belirtilmiştir.
de ikişer b u ç u k a r ş ı n boyunda ve bir a r ş ı n altı
S ö z ü g e ç e n o n a r ı m l a r ı n belirtilen ş e k i l d e
parmak'*^ eninde ü ç e r b ü y ü k pencere, b u n l a r ı n
y a p ı l m a s ı için, sunulan bilgilerin irade-i seniyye is­
ü s t ü n d e ve i k i a r ş ı n kadar y ü k s e k l i ğ i n d e y i r m i ş e r
tihsali b e y a n ı n d a n ibaret o l d u ğ u ifade edilerek bel­
p a r m a k ç a p ı n d a daire şeklindeki ü ç e r k ü ç ü k pen­
ge metninde belirtilen ilgili yerlerin defterlerine ve
cere, b u n l a r ı n da üst k ı s ı m ı n d a d ö r t k ö ş e s i n d e iki
bu arada keyfiyet m a l u m olmak için m a s a r ı f a t ida­
a r ş ı n o n b e ş p a r m a k boyunda ve bir a r ş ı n sekiz
resine de bu ilmü haberin verildiği ifâde edilmiştir.
p a r m a k eninde birer b ü y ü k pencere o l m a k ü z e r e
t a m a m ı n ı n y i r m i sekiz pencere o l d u ğ u g ö r ü l m ü ş ­ M e t i n ve a ç ı k l a m a s ı sunulan bu belgede,
tür. B u pencerelerin iç kısımları y u k a r ı d a belirtildi­ o n a r ı m ı irade-i seniyye g e r e ğ i olarak keşfi y a p ı l m ı ş
ği ü z e r e daha ö n c e a l ç ı d a n y a p ı l m ı ş ufak, renkli olan m ü b a r e k kubbe-i şerifenin pencereleri ile du­
cam ç e r ç e v e l e r , dış kısımları da sarı tel kafeslerle varlarının o n a r ı m ı için tespit edilen a l t m ı ş üç bin
tezyin e d i l m i ş o l u p , b u alçı ç e r ç e v e l e r l e kafesler k u r u ş u n Evkâf-ı H ü m a y u n Hazinesinden g ö n d e r i ­
a r a s ı n d a , ç e r ç e v e l e r e bir b u ç u k a r ş ı n , kafeslere de lerek, o n a r ı m a başlatılması h a k k ı n d a irade-i seniy-
altı p a r m a k u z a k l ı ğ ı n d a olarak cava t a h t a s ı n d a n yenin sâdır o l d u ğ u şu ilm u haber'^^ k a y d ı n d a be­
y a p ı l m ı ş olan sudelere bağlı ve duvara m u h k e m lirtilmektedir.
bir şekilde yerleştirilen s a ğ l a m demir p a r m a k l ı k l a r
Belge:8
ile p e r ç i n l e ş t i r i l m i ş t i r . B u p e n c e r e l e r d e n Bâb-ı
Ş â m î kapısı y ö n ü n e d o ğ r u olan b ü y ü k pencereler­ "Tâk-ı mînâ-ı;ı eflâkdan bâlâ-ter olan
den sol tarafta bulunan birinci pencerenin belirti­ kubbe-i zümrüdiyyenin Cenâb-ı risâlet-penâhî
len alçı ç e r ç e v e s i n i n üst yarısı, pencerenin içine pencere-i âliyelerinin tecdîd ve etrâf-ı cidâr-ı
d ü ş m ü ş ; d o ğ u tarafındaki b ü y ü k pencerelerden or­ mübârekeleri sıvalarının lüzûm-ı ta'mîr ve
tada bulunan pencere ile b a t ı t a r a f ı n d a k i b ü y ü k termîmâtmı şâmil mukaddemce takdim kılı­
pencerelerden kıble t a r a f ı n a d o ğ r u olan b i r i n c i nan inhâ ve keşf deften mucibince akçesinin
pencerenin s ö z konusu alçı ç e r ç e v e l e r i n i n etrafla­ Evkâf-ı h ü m â y û n Hazîne-i celilesinden gönde­
r ı n d a olan h a r ç l a r ı da yine pencere içine d ö k ü l ­ rilmek üzere işe mübaşeret olunması hakkında
m ü ş olduğu gibi her ikisinden de yedi-sekizer aded şeref-sâdır olan irâde-i hazret-i hilâfet-penâhı
c a m ı n kırılmış o l d u ğ u ve m ü b a r e k kubbenin d ö r t mantûk-ı âlîsi üzere ta'mirâtma bed' ve
tarafındaki duvarlan Harem-i Şerif s a t h ı n ı n zemi­ mübaşeret ile kubbe-i sa'âdet-i mübâreke-i
ninden yukarı olan' üst bölümlerinin mahallince mezkûre pencere-i şertfelerine müceddeden bir
T a p t a p denilen sıvalarının bazı yerleri de o n a r ı m a nev'i güzel rdyi/ıa/ı sdc ağacından i'mâl olunan
m u h t a ç olduğu m ü ş â h a d e olunmuştur. çârçûbelerin masârıfât-ı vâkı'ası ile ta'mîrât-ı
sâ'iresinde müstahdem neccâr ve sıvacı ve ame­
6. B u o n a r ı m l a r ı n yapılış şekli d ü ş ü n ü l d ü ­ le yeumiyı^eleriyle levâzımât bahâsının mikdâr
ğ ü n d e , e ğ e r s ö z ü edilen çerçevelerin eskisi gibi ye­ ve kemmiyı^etini mübeyı;in ilm-u haberdir.
niden a l ç ı d a n y a p ı l a r a k yerli yerine k o n u l m a s ı yo­
luna gidilirse, kubbenin içine iskele kurularak ya­ Ber-mûceb-i irâde-i seniı;{;e masârıf-ı keş-
p ı l m a s ı bu k o n u d a k i u y u l m a s ı gereken hususlara fi])ye mürettebesi 63.000 kuruş"
aykırı o l a c a ğ ı cihetle, bu ş e k l e kesinlikle cesaret S ö z konusu o n a r ı m ı n g e r ç e k l e ş t i r i l m e s i için
e d i l e m e y e c e ğ i gibi d ı ş a r d a n da s ö z ü g e ç e n par- y a p ı l a n keşif g e r e ğ i ö n g ö r ü l e n a l t m ı ş ü ç b i n kuru­
maklılıklar ile tel kafesler ç ı k a r ı l m a d ı k ç a o n a r ı m ı ş u n h a r c a n a c a ğ ı kalemler a y n ı k ü t ü k defterinin
m ü m k ü n o l m a y ı p , s ö z konusu demir p a r m a k l ı k l a ­ 1 2 1 - 1 2 2 . sayfalannda detaylı bir şekilde belirtil­
rın çıkarılması ise, pencere d u v a r ı n ı n içine t a h k i m miştir. Alçı, kireç, m e n t e ş e , çivi, a h ş a p , vida, kır­
edilmiş o l d u ğ u n d a n son derece zor o l a c a ğ ı itibariy­ mızı k u m ve benzeri malzemelerle marangoz, sıva­
le inşaat ve y a p ı m sırasında gerekli saygıya u y u n ­ cı ve d i ğ e r usta ve işçilerin yevmiyyeleri ayrı ayrı
m a y a c a ğ ı n d a n bu şeklin de t e ' e d d ü b e n terki daha gösterilmiştir. A n c a k aynı defterin 1 2 3 . sayfasında
uygun ve daha güzel g ö r ü l m ü ş t ü r . A n c a k s ö z ü ge­ kayıtlı olan bir b a ş k a belge"^"^ de s ö z konusu kub­
ç e n üç pencereden içeriye toz ve topraklarla y a ğ ­ benin belirtilen b ö l ü m l e r i n i n o n a r ı m ı için m a h a l l î
m u r l a r ı n girmemesi, zikr olunan tel kafeslerin ko­ fiyatla keşfi yapılıp altmış üçbin k u r u ş olarak tespit
laylıkla çıkarılıp o l d u ğ u gibi yerlerine k o n u l m a s ı edilen m a s r a f l a r ı n bilahare dikkat ve itina ile ve
m ü m k ü n o l a c a ğ ı m ü n â s e b e t i y l e , iş bu kafeslerle
s ö z ü g e ç e n demir p a r m a k l ı k l a r a r a s ı n a cava tahta­ 4 1 . Parmak, arşının yirmi dört l<ısmından bir l<ısmına yani
s ı n d a n , cam k o n u l m u ş yeni ç e r ç e v e l e r y a p ı l m a s ı yirmi dörtte birine müsavi uzunlul< ölçüsüne verilen ad­
dır. Bir arşın yaklaşık 4 8 cm. olduğuna g ö r e bir parmak
suretiyle s a ğ l a n a c a ğ ı ve s ö z ü g e ç e n alçı ç e r ç e v e 2 emdir. M.Teki Pakalm, a.g.c, C I I , s.754.
p a r ç a l a r ı n ı n d ı ş a r d a n çıkarılması ve yeniden y a p ı ­
42. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
lacak ç e r ç e v e l e r i n a y n ı şekilde d ı ş a r d a n ölçüleri
834 nolu defterin 1 2 1 . sayfasında kayıtlı ilm u haber.
a l ı n a r a k d i ğ e r yerde yapılıp gereken saygı ile yer­
43. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
lerine k o n u l m a s ı kolaylıkla m ü m k ü n o l a c a ğ ı , sıra­
834 nolu a h k â m defterinin 123. sayfasında kayıtlı ve
dan amelenin bu o n a r ı m d a gereken ihtirama itina 18 satırdan ibaret olan 26 Cemaziyelewel 1298 H .
g ö s t e r e c e ğ i ve defterlerine n e z â r e t etmek ü z e r e (13 Nisan 1881 M.) tarihli ilm u haber.
22 Dr.ibrahim A T E Ş

mirî fiyatlarla biraz d ü ş ü r ü l e r e k kırkbir bin altıyüz bi'l-kayd diğer ilm u haberleri verilmekle keyfi­
dokuz b u ç u k k u r u ş a mal edildiği ifade edilmekte­ yet ma'lûm olmak içün idâre-i mezkûre dahi iş­
dir. Ö n e m i n e b i n a e n b u belgeyi de aynen sun­ bu ilm u haber verildi, fî-26 Cemâziye'l-evvel
makta fayda m ü l a h a z a ediyoruz. sene 1298."
Belge : 9 Mescid-i N e b e v î , O s m a n l ı l a r z a m a n ı n d a ya­
p ı l a n o n a r ı m ve g e n i ş l e t m e şekli ile 1 3 6 8 H .
"Harem-i Şerîf-i Hazret-i Nebevî meşîhat-
( 1 9 4 9 M.) yılma kadar d e v a m e d e g e l m i ş t i r . B u ta­
I celîle ve müdîn<^];et-i behiı;yesi cânibierinden
rihten itibaren S u u d î Arabistan Krallığı h ü k ü m e t i
14 Muharrem 98 târihi ve üç numarasıt^la mu-
t a r a f ı n d a n o n a r ı m ve g e n i ş l e t m e girişimlerinde bu­
rakkamer} vârid olan bir kıt'a müşterek inhanın
lunularak bazı yenilik ve değişiklikler meydana ge­
hulâsa-i me'âh hücre-i mu'attara-i cenab-ı
tirilmiştir.
risâlet-penâhî kubbe-i arş-kevkebesinin kırk ye­
di aded pencere-i âlîleri çârçûbelerinin tecdîd S U U D İ A R A B İ S T A N KRALLIĞI Z A M A ­
ve i ' m d / / y / e etrâf-ı cidâr-ı lâmi'ü'l-envâr-ı NINDA Y A P I L A N GENİŞLETME V E ONA­
mübârekeleri sivalarınm sûret-i ta'mîrât ve R I M GİRİŞİMLERİ:
termîmâtına dâ'ir tanzîm olunmuş olan keşf
S u u d î Arabistan Kralhgınca yapılan genişlet­
defteri mucibince inşâ'at-ı mezkûresif^çün alt­
me ç a l ı ş m a l a r ı n ı n ilki, bu krallığın kurucusu olan
mış üçbin kuruşun irsâliyle tesviı;esi irâde-i se-
Kral A b d ü l a z i z z a m a n ı n d a yapılmıştır, i s l â m h ü ­
ni]^];e-i cenâb-ı pâdişâhı iktizâsından olduğu gi­
k ü m d a r l a r ı n ı n Haremeyn-i Ş e r î f e y n ' e gösterdikleri
bi ta'mîrât-ı mezkûrenin nezâreti dahi Medîne-i
ilgi, itina ve i h t i m a m ı g ö r e n m e r h u m K r a l A b d ü l a ­
Münevvere kâdısı sâbık fazîletlü Atâî Efendi
ziz, bu m ü b a r e k yerlerin b a k ı m ve o n a r ı m ı n ı kutsal
Hazretlerini bâ-irâde-i seniı;{;e ihâle buyrulmuş
bir g ö r e v telakki etmiştir. G e ç m i ş islâm h ü k ü m d a r ­
olmasıyla ber muktezâ-yı irâde-i seniyye inşâ'at
ları gibi kendisinin de bu şerefli hizmette payı o l ­
ve tâ'mirât-ı mezkûre ve bu kerre ikmâl oluna­
ması düşüncesiyle 12-8-1368 H . (7-5-1949 M.)
rak masârıf-ı vâkı'a-i mezkûrun mecmû'u fi'ât-ı
tarihinde m ü s l ü m a n l a r a bir mesaj y ö n e l t e r e k Mes­
mîrî üzre kırk bir bin altı y ü z dokuz buçuk ku-
cid-i Nebevî'yi g e n i ş l e t m e azminde o l d u ğ u n u belirt­
ruşdan ibâret olarak ol bâbda tanzim ve terkîm
miştir. 5 Şevval 1 3 7 0 H . (29 H a z i r a n 1 9 5 1 M.)
kılınan bir kıt'a müfredat defterinin leffen
tarihinde d ü ş ü n ü l e n g e n i ş l e t m e ve o n a r ı m projesi­
takdim kılındığı cihetle masânf-ı vâkı'a-i
n i n u y g u l a m a s ı n a başlanılmış ve ilk iş olarak mes­
mezkûre mahallince ta'vızen sarf kılınmış oldu­
cidin ç e v r e s i n d e k i bazı evlerin istimlâki ve yıkımı
ğundan bir an akdem irsali veyahud havâle-
cihetine gidilerek bu evlerin sahiplerine o zamanki
nâmesinin tavsîti beyânından ibâret bulunmuş
parayla 3 0 . 0 0 0 . 0 0 0 riyal c i v a r ı n d a ö d e m e yapıl­
ve zikr olunan mahall-i âlîlerin mahallî râ'ici
mıştır. 1 4 . 8 . 1 3 7 2 H . (16 Nisan 1 9 5 3 M.) tarihin­
hesâbıyla keşf-i evvel masârıfı olan altmış üç
de temellerin hafriyatına b a ş l a n m ı ş 1 3 . 3 . 1 3 7 3 H .
bin kuruşla icrâ-yı ta'mîr ve inşâsı irâde-i seniy-
( 8 . 1 1 . 1 9 5 3 M.) tarihinde y a p ı l a n b ü y ü k bir t ö r e n ­
ye iktizâsından olarak meblağ-ı mezbürun dok­
le temel atılışı yapılmıştır. 1 3 7 4 H . ( 1 9 5 4 M . ) yılı­
san beş senesi eylülünden itibaren yüzde beş
nın sonunda mescidin batı tarafında yapılıp mesci­
ve öşr-i ma'aşâtdan tesviye olunmak üzere ge­
de vakfedilen binalarla d ü k k a n l a r ı n i n ş a a t ı bitiril­
çen doksan yedi senesinde ihrâc olunan surre-i
miştir. 5 . 3 . 1 3 7 5 H . ( 8 . 1 0 . 1 9 5 5 M.) tarihinde ge­
hümâyûn ile nakden irsâlinden sarf-ı nazar kı­
n i ş l e t m e projesinin bitişi m ü n a s e b e t i y l e d ü z e n l e ­
lınması makâm-ı âlî-i nezâret-penâhilerinden
nen b ü y ü k bir t ö r e n l e y a p ı l a n eklemeler de hizme­
sâdır olan emr-i şifahî iktizâ-yı âlîsinden bulun­
te s u n u l m u ş t u r . Bu çalışma ile mescide 6 0 2 3 m ^
muş ve mahall-i âlî-i mezkûrenine fi'ât-ı mîrî
lik yeni bir ilave y a p ı l a r a k t o p l a m y ü z ö l ç ü m ü
veçhiyle masârıf-ı vâkı'ası kırk bir bin altı yüz
dokuz buçuk kuruşdan ibâret olarak mahallin­ 1 6 . 3 2 6 m^'ye ulaştınimıştır. A y r ı c a her birinin te­
ce ta'vîzen sarf kılınmış olduğu rûşen-i iş'ârdan mel derinliği 17 m . ve boyu 7 0 m . olan iki zarif
münfehim olmuş olduğundan, keşf-i sânî m i n a r e n i n y a p ı m ı n ı da belirtilen s ü r e i ç i n d e ta­
mûcibince masârıf-ı vâkı'anın bi-mennihi Te'âlâ m a m l a n m ı ş t ı r . G e r ç e k l e ş t i r i l e n bu g e n i ş l e t m e ile
98 senesinde ihrâc olunacak surre-i hümâyun minarelerin y a p ı m ı için yaklaşık 5 0 . 0 0 0 . 0 0 0 riyal
teferru'âtma ilâveten mahalline li-ecli'l-irsâl civarında harcama yapılmıştır. Daha sonraki yıllar­
tebdîlen sûretinin tahrîri zımnında cihât kale­ da Hac ve U m r e m ü n a s e b e t i y l e ziyaret için gelen
mine ba'del-kayd masârıfât-ı umûmiyyeye ve m ü s l ü m a n l a r ı n sayısının a r t m a s ı nedeniyle Mescid-
keyfiyet ma'lûm olmak üzere muhâsebe-i umû­ i N e b e v î ' n i n artan bu sayıyı kapsayamayacak duru­
miyyeye ve mahalline olan ilm-i u haberin lef- ma g e l d i ğ i n d e n rahmetli K r a l Faysal, yeni bir ge­
fiyle Harem-i Şerîf-i hazret-i Nebevî meşâhat-ı nişletme girişiminde bulunmayı kararlaştırmıştır.
celîle ve müdîriyyet-i behiyyesine başka başka B u n u n ü z e r i n e gerekli a r a ş t ı r m a ve incelemeler
tahrârât-ı aliyyeye-i cenâb-ı nezâret-penâhî yapıldıktan sonra 1 3 9 3 - 1 3 9 4 H . ( 1 9 7 3 - 1 9 7 4 M.)
tastîri içün mektûbî odasına ilm u haberlerinin yılının b ü t ç e s i n e bu gaye ile 5 0 . 0 0 0 . 0 0 0 riyallık
tahrîri iktizâ eylediği, masârıfât-ı umûmiye ö d e n e k k o n a r a k M e s c i d i n ç e v r e s i n d e k i evler
idaresinden bâ-derkenâr beyân olunarak istimlâk edilmiştir, istimlâk ve yıkım çalışmalarının
mûcibince deyu fermân-ı sâmî buyrulmasma akabinde yerleri m ü k e m m e l bir şekilde düzeltilip
MESClD-1 NEBEVÎ'NİN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 23

d ö ş e n e r e k ve üstleri gölgeliklerle k a p a t ı l a r a k na­ Mir'âtü'l-Haremeyn de bu m ü b â r e k Mescidin re-


maz k ı l m a y a elverişli hale getirilmiştir. B ö y l e c e vaklarının güzel T ü r k halıları ile donatıldığı belirtil­
mescidin içi ile ç e v r e s i n d e namaz kılmaya elverişli mektedir. T ü r k s a n a t k a r ı n ı n ince zevk ve usta par­
yerlerin y ü z ö l ç ü m ü 3 5 . 0 0 0 m ^ ' y ^ ulaştırılmıştır. maklarıyla H z . Peygamber (S.A.V.)'e olan sevgi ve
saygı hislerinin b i r l e ş m e s i sonucu meydana gelen
K r a l Hâlid'in z a m a n ı n d a ise, belirtilen Mes- değişik tip ve desendeki halılar, yıllarca Mescid-i
cid dışı g e n i ş l e t m e n i n h a c m i daha da arttırılarak Nebevî'yi boydan boya tezyin etmiştir. U z u n yıllar
mescidin içi ile dışında namaz kılınabilecek gölgeli Evkâf N e z â r e t i n i n ö n c ü l ü ğ ü ve S u l t a n l a r ı n i r â d e ,
yerlerin t o p l a m y ü z ö l ç ü m ü 4 3 . 0 0 0 m2'ye ulaştırıl­
ilgi ve ihtimamlarıyla tefriş edilen Mescid-i N e b e v î
mıştır. Ayrıca bol miktarda tuvalet ve abdest alına­
için dokunan halılar, planlı ve muntazam bir şekil­
cak yerler y a p ı l a r a k her g e ç e n yıl sayısı artan h a c ı ­
de özel olarak imâl edilmiştir. Y ü n ve benzeri mal­
larla ziyaretçilerin rahatlıkla abdestlerini a l ı p , bu
zemelerin en kalitesiyle en gelişmiş tezgahlarda en
m ü b a r e k mescidde namaz ibadetini eda etme ko­
ileri ustalar t a r a f ı n d a n itina ile d o k u n a g e l m i ş t i r .
laylığı sağlanmıştır.
Devlet eliyle ö z e n l e y ü r ü t ü l e n bu şerefli hizmetin
Yaklaşık üç yıl ö n c e M e d î n e - i M ü n e v v e r e ' y i belirtilen şekilde gerçekleştirildiğini g ö s t e r i r belge­
ziyaret edip y a p ı l a n dış g e n i ş l e t m e l e r i n de yetersiz lerden ikisini, k o n u h a k k ı n d a bir fikir v e r e c e ğ i
hale geldiğini g ö r e n K r a l Fehd, b u m ü b a r e k mes- inancıyla o k u y u c u l a r ı m ı z a sunmakta fayda m ü l a ­
cid ve ç e v r e s i n d e namaz kılan m ü s l ü m a n l a r a biraz haza ediyoruz. B u belgelerden b i r i m e t i n , diğeri
daha ferahlık g e t i r m e k için g e r e k e n m a d d î ve plândır. P l â n olan belge"*^ de İstanbul'daki m ü h e n -
m a n e v î ç a b a n ı n sarfedilmesini uygun g ö r m ü ş t ü r . d i s - h â n e - i beriyyeden özel olarak g ö n d e r i l e n tek­
B ö y l e s i n e hayırlı ve y ü c e bir d ü ş ü n c e n i n g e r ç e k ­ n i k personel t a r a f ı n d a n Mescid-i N e b e v î ' n i n iç kı­
l e ş m e s i için de Mescid-i N e b e v î ' n i n a y n ı anda çey­ s ı m l a r ı n ı n halı d ö ş e n e c e k yerlerinin p l â n ı n ı n dik­
rek milyon insanı kapsayacak şekilde genişletilme­ katli ve dakik bir ş e k i l d e çıkarıldığını g ö r ü y o r u z .
si için g e n i ş l e t m e p l a n ı n ı n h a z ı r l a n m a s ı n ı emret­ H a z ı r l a n a n bu p l â n d a Mescid'in d ö r t b u c a ğ ı n a se­
miştir. Emredilen b u p l a n ı n tahakkuku için Mes­ rilecek halıların ebat ve m i k d a r ı rakam ve yazılarla
cid-i N e b e v î ' n i n k u z e y d o ğ u ve b a t ı y ö n l e r i n d e n belirtilmiştir. Klasik O s m a n l ı T ü r k ç e s i y l e h a z ı r l a n ­
o m ı ş olan bu belgenin orijinali ile T ü r k harflerine
t o p l a m 8 2 . 0 0 0 m^^'lik yeni a l a n ı n eski alana katıl­ çevrilmiş şekli kitabın sonunda tetkikinize sunul­
m a s ı g e r e k m i ş t i r . B u son S u u d î g e n i ş l e t m e s i için m u ş t u r . İ n c e l e n d i ğ i n d e de g ö r ü l e c e ğ i ü z e r e , s ö z
b e ş milyar riyal tahsis edilerek g ü n ü m ü z d e n yakla­ konusu tefrîş plânının hazırlandığı tarihte özel ola­
şık üç yıl ö n c e projenin ilk a ş a m a s ı başlatılmıştır. rak imali icabeden halıların m i k d a r ı 1 2 4 o l u p , t o p ­
Y a p ı l a n ö n hesaplara g ö r e söz konusu g e n i ş l e t m e ­ lam boyları 1 4 4 1 , enleri ise 1 2 8 arşındır.
y i g e r ç e k l e ş t i r m e k için istimlâki gereken yerlerin
sahiplerine ö d e n m e s i icabeden meblağın B u hususla ilgili olup, m e t i n t ü r ü n d e n olan
7 0 0 . 0 0 0 . 0 0 0 riyaldan ç o k o l a c a ğ ı t a h m i n edil­ ikinci belge ise, m ü h e n d i s - h â n e h o c a s ı Ishak Efen­
miştir. O l d u k ç a g e n i ş k a p s a m l ı olan bu son g e n i ş ­ di t a r a f ı n d a n çizilen Mescid-i N e b e v î ' n i n s a t h î pla­
letme projesinin, Mescid-i N e b e v î ' n i n en m o d e r n n ı n a g ö r e dokunacak olan 4 . 6 9 1 arşın 1 4 parma­
cihazlarla merkezi h a v a l a n d ı r m a ve a y d ı n l a t m a sis­ ğ a ulaşan 3 2 adet halının Uşak'ta imal edilip, Mes­
temiyle d o n a t ı l a c a ğ ı , a y r ı c a H a r e m e y n - i Ş e r i f e y n cid-i N e b e v î ' y e g ö n d e r i l m e s i y l e ilgili ve 2 2 Ş a b a n
başkanlığı için bir idare merkezi y a p ı l a c a ğ ı , S u u d î 1 2 4 7 H . (14 Ocak 1 8 3 2 ) tarihli belge'*^ o l u p , ay­
A r a b i s t a n ' ı n bazı devlet yayınlarında'^'* belirtilmiş­ nen şöyledir:
tir. D i ğ e r taraftan g e r ç e k l e ş t i r m e çalışmaları hızla
y ü r ü t ü l e n bu g e n i ş l e t m e projesinde minare sayısı­ 44. E t - T e v ' i y e t ü ' l - l s l â m i y y c D e r g i s i , 12. yılın 3. sayısı,
s.37-38, 17-11-1406 H . Suudî Arabistan.
nın d ö r t t e n ona çıkarılacağı da ifade edilmiştir.
45. ibrahim Rıfat Paşa, a.g.c, C.I,s.459, satır 5, Dârü'I-
M E S C l D - l NEBEVÎ'NİN TEFRlŞl: kütüb Matbaası, Kahire 1925.
Mescid-i N e b e v î ' n i n y a p ı m , b a k ı m ve o n a r ı ­ 46. 27 Şaban 1288 H . (29 Ekim 1871 M.) tarihinde Mü-
m ı n a g ö s t e r i l e n ilgi ve i h t i m a m ı n t e z y î n , tefriş ve hendis-hâne-i beriyye-i Hümâyun ikinci sınıf halifelerin­
a y d ı n l a t ı l m a s ı n a da gösterildiğini eldeki belgeler­ den sâbık Şeyhü'l-Harem Dilaver P a ş a n ı n kethüdası
den anlıyoruz. Emsali az g ö r ü n ü r t a ş ve a ğ a ç işle­ Şükrü Efendi tarafından çizilen ve Vakıflar Genel Mü­
dürlüğü Arşivinde muhafaza edilen "Mescid-i Nebeviy-
meciliğinin ş a h e s e r ö r n e k l e r i n i iç içe izlediğimiz bu ye'yc serilecek halıiann miktar ve boyutlan'nı gösterir
Mescidde, tezhib ve s ü s l e m e s a n a t ı n ı n en canlı ve plân.
g ö z alıcı g ö r ü n t ü l e r i n i de g ö r m e k t e y i z . M ü t e a d d i d Bu belgenin orijinalinde çizim tarihi olarak gün ve ay
â y e t ve hadislerle bazı güzel şiirlerin b ü y ü k bir us­ belirtildikten sonra yıllar hanesinde sadece (88) rakamı
konmuş olup, binlik ve yüzlük hanelerindeki rakamlar
talıkla yazılıp yerleştirildiği k a p ı , duvar, m i n b e r ,
belirtilmemiştir. Bazı eski metinlerde bu tür kısaltma ci­
kubbe, mihrab ve H ü c r e - i Nebeviyye'de hat s a n a t ı ­ hetine gidilmiş olduğu görülmektedir. Konu ilgili çalış­
n ı n eşsiz ö r n e k l e r i n i n yer aldığını h a y r a n l ı k l a m ü - maların daha çok 1220'lü Hicrî yıllarda olduğu itibariy­
ş a h a d e ediyoruz. le söz konusu planın çizim tarihinde 27 Ş a b a n 1288
H . (29 Ekim 1871 M.) olduğu kanaatine varılmıştır.
D i ğ e r taraftan halıcılık s a n a t ı n ı n paha biçil­
47. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
mez ve bakmaya doyulmaz nitelikteki nadide ve 964 nolu Ahkâm Defterinin 444-445. sayfalarında ka­
ş a h e s e r örnekleriyle Mescid-i N e b e v î ' n i n tefrîş edi- yıtlı ve divanî yazı ile yazılmış olan 74 satırdan ibaret
legeldiğini tarihî kaynaklardan ö ğ r e n m e k t e y i z . ilm u haber.
24 Dr.ibrahim A T E Ş

Belge: 10 linde ma'rifet-i şer' ve bi'l-cümle i'mâl edecek


Medîne-i Münevvere'de vâki' mübârek ve esnâf ma'rifetlerıyle tekmîlinde lâyıkma göre
mu'allâ Ravza-i Mutahhara-i ulyâ Harem-i fi'at takdirini ifâde ve yapağının mevsimi rûz-ı
Şerifi dâ'ire-i a/iyyesine mefrûş kalıçalerin te- Hızr ibtidâsmda olmağla işbu kalıçaarın i'mâli
berrüken ve te^/emmünen tecdîd ve tanzimine ve gerek medâr-ı ta'ayyüşleri san'at-ı
geçen sene müte'allik olan irâde-i kerâmet mezkûreye münhasıra olan esnâf fukarâsınm
ifâde-i şâhâne mucibince makâm-ı mübâreke-i da'avât-ı hayriyyeleri isticlâbı zımnında yüzbin
mezkûra ferşi îcâb edecek kalıçalerin zirâ'ını vukiyye mikdârı yapağı terk ve in'âm buyruldu-
mübeı;{;in celb olunan defterine tatbîkan ol ğu halde rûz-ı Hızrdan dört mâh mürûruyla an­
makâm-ı melâ'ik- ârâm ş d y â n - ı elvân ile cak matlûb olan kalıçaları tekmîlen i'mâl ve
Uşak'da bi'l-ihtimâm nesc ve i'mâli zımnında teslîm edebileceklerinden kendülere lüzûmu
lâzım gelen iplik ve boı;a ve malzeme-i sairenin olan yapağının mübâya'a ve tedârakine
şimdiden mahallinde tedârik ve tehyi'esi^/le müsâ'ade-i aliyye erzân buyurulmasını istid'â ve
mikdâr-ı zirâ'a ve eşkâli söyleşmek üzere bâ- istirhâm ve zikr olunan kalıçalar mihrâblı ola­
emîr-nâme-i sâmi bu defa Uşak'dan Yünlüoğlu cağından mûmâ ileyh Ishâk Efendi ma'rifetiyle
Hacı Hüseyin ve Hikmeti nâmında mütefennin iki kıt'a resimleri dahi bi't-tanzîm takdîm olun­
ve mahâretli iki nefer kalıçacı ustası celb olun­ makla makâm-ı mübârekesine nazaran zemini
muş ve mühendis-hâne hocası îshak Efendi'nin yeşil veya göğez veyahud lâciverdî olduğu
sûretde dahi ve münâsib olacağı der-meyân ve
mukaddem kubbe-i sa'âdet ta'mîrîtma
el-hâletu hâzihi Harem-i Şerif'de ola kılçülar
me'mûriyeti cihetiyle vukufuna mebnî ma'rife-
Gördes-kârî olduğu bazı huccâc taraflarından
tiyle Harem-i Şerîf Dâ'ire-i aliyyesinin dâ'iren
rivâyet ve ihbâr olunduğuna ve Uşak cânibinde
mâdır bir kıt'a resmi musattahı müressemi ve
nesc-i mukaddem bazı erbâb-ı vakûf tarafların­
mahallinden gelen deftere tevfikan mevâki'-i
dan haber verildiğine mebnî Uşak cânibine ya­
mübârekesine göre nesc ve i'mâlı muktazî kali-
zılarak merkûmân celb olunmuş, olduğundan
çeların aded ve mikdâr-ı zirâ'ları dahi müdır-i
keyfiyeti merkûmândan lede's-su'âl-i vâki'de
ebniye-i hâssa efendi ma'rifetiyle başkaca def­
mukaddem i'mâl olunan kalıçalar Gördes-kârî
teri terkîm ettirilerek lede'l-mutâla'a defter-i
olduğundan ince ve bu defa ber-mûceb-i irâde-i
mezkûrda gösterildiği üzre nesci ve i'mâl olu­
seniyye Uşak'da i'mâl olunduğu sûretle dahi ve
nacak otuz iki aded kalıçanm zirâ'-ı mi'mârî ile sık ve kuvvetli olacağını ve şimdiki halde ma­
yekûnu 4.202 zirâ'a bâliğ olup, kalıça zirâ'ı hallinde i'mâl eyledikleri yapağı kalıçanın be­
mi'mârîden noksan olduğundan beher arşını her zirâ'i 14-15 kuruşa alınıp satılmakta olup
yirmi birer parmak hisâbiyle üçer parmak iş bu kalıçalar ince ve rasânetli mahsûsa olarak
tevâvütü dahi zammolunduğu halde 4691 zirâ' bi'l-ihtimâm i'mâl olunacağına nazaran beher
19 parmak olmak iktizâ edeceği mümâyân ol­ zirâ'ı tahmînen ve takrîben 18-20 kuruşa kadar
duğundan ve el-hâletü hâzihi ihyâ-kerde-i ancak i'mâli mümkün olacağını bi't-tezekkür
şâhâne olan cevâmi ve mesâcid-i şerîfeye mezkûru'l-mikdâr kalıçaların Uşak'da ber-vechi
lüzumuna mebnî alman kalıçaların beher zirâ'ı ihtimâm i'mâli irâde ve lâzım gelen yapağının
14-15 kuruşa kadar almmakda olduğu cihetle mu'tedil fi'at ile mübâya'asma ruhsat buyruldu-
mezkûr kalıçaların sûret-i i'mâli merkûmândan ğu halde nesc olunacak kalıçaların fi'atı dahi
lede's-su'âl cevâblarında Uşak ahâlisinin ehven düşeceğini imâ etmeleriyle bu suretle iş
medâr-ı ta'ayyüşleri ancak bu makûle kalıça ve bu kalıçaların ve esnâf-ı merkûmenin medâr-ı
kilim ve seccâde misüllü emti'a i'mâlma menût ta'ayyüşleri olacak mikdâr i'mâl edecekleri kalı­
olarak senede yüz bin vukiyyeden ziyâde yapa­ ça ve şâire içün ne mikdâr yapağı terk ve in'âm
ğı mübâya'a ve tedârik ve tathîrinde nısf buyrulur ise ol mikdâr yapağının bulunduğu
mikdârı telef olarak mâ'adâ iptik i'mâl ve nesc-i mahalden mübâya'ası ve hazîne-i merkûmeden
emti'a ederler iken geçen sene yapağının yed-i irâde buyrulduğu mikdar ale'l-hisâb akçesinin
vâhid usûlüne rabtı takrîbiyle şimdilerde Uşak Voyvodasının bu tarafda sarrafına
fukarâ ve esnâf yedlerinde mevcûd yapağıları teslîmen mahallinde muktazî oldukça i'tâsı
olduğunu ve ol vechle ta'ayyüşden dûr ve havâle olunarak tesviyesi ve merkûmanın gidiş
mehcûr olduklarını ve hatta işbu makâm-ı âlî ve geliş masânf-ı râhiyeleri zımnında beherine
kalıçalarınm iplik ve edevât-ı sâ'iresi tehyi'e ve dörder yüz kuruşdan 800 kuruş veyahud irâde
tedârik olunması zikr olunan mektûb-ı sâmîde buyrulduğu mikdar harc-ı râh i'tâsı ve zikrolu-
emr ve irâde buyrulmuş ise de tehyi'esi müm­ nan mihrâb resimlerinin kangısı pesendide ve
kün mümkün olamadığını beyân ve işbu zemînin kangı renk ile i'mâli irâde-i seniyye
matlûb buyurulan kaliçelar dahi hayli yapağıya buyrulur ise mûcibince tanzîm ve icrası zımnın­
mütevakkıf olup be-gâyet ihtimâmlı ve sık ve da Haremeyn-i Şerîfeyn südûr olan emri ve
kumaşlı ve hâs olan iplik ile nesc ve i'mâl ola­ Evkâf-ı Hümâyûn hazinesi zimmetî defterleri­
cağına binâ'en esnâf-ı merkûme yedinde mu­ ne ilm u haberi i'tâsı husûsunu mu'teberân-ı
kaddemden işlenmiş biraz iplik bulunsa bile ricâla-ı devlet-i aliyyeden halen Evkâf-ı Hüma­
yapağı, kalıça ipliği olup mezkûr kalıçalara el yun Nâzın saadetlü, atufetlü Es-Seyyid Meh-
vermeyeceğini ve mikdâr-ı zirâ'ına göre mahal­
il
5*:

P
z
m
03
' - - J
S
z
z
o

s
o
O
m
Z
- w

m
•j'rj* 3 ^ W-n = O

£3
İL
T^^t^j •4^.t0^ -t-» V ' - V A^/--*
i

Resim 1: 27 Şaban 1288 H. (29 Ekim 1871 M.) tarihinde Mühendis-hâne-i beriyye-1 Hümâyun ikinci smıf halifelerinden sâbık Şeyhû'l-Harem
Dilaver Paşa nın ketdüdası Şükrü Efendi tarafından çizilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi nde muhafaza edilen "Mescld-i Nebeviyye'ye
serilecek halıların miktar ve boyutlan' nı gösterir plân.
ON

o o o o
o o o
o o
o o o o 0 0

1 o o ® o o o o \J'î
o o o o Q
o o o o o
o o

1
k/5

o o
^A n .
,1 « « o

•ffU
o
.y.

II .1 M
Resim 3: Mescid-i Nebevî'den bir görünüş. Resim 2 : Mescid-i Nebevî'de yapılan genişletmeleri gösterir plân.
M b S C l D - l N E B E V Î ' N İ N GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 27

1=1

Hit

11^4

S ı - 2

1 * '
28 Dr.ibrahim ATEŞ

Resim 5: Mescid-i Nebevî'den bir görünüş.

UT

5^
Ll


Resim 6: Mescid i Nebevî'nin Kral Fehd döneminde gerçekleştirilen genişletilmesini gösterir makeUn
görünüşü
MESClD-1 N E B E V I ' N İ N GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 29
med Tahir Efendi Hazretleri memhûr takrîrît/le L Medine-i M ü n e v v e r e ' d e k i m ü b a r e k Rav-
inhâ etmeğir}, takrîr-î mezkûr huzûr-ı za-i Mutahhara'da serili olan halıların t e b e r r ü k e n
humâyûr]-! Hazreti m ü / û / c â n e y e lede'l-arz sarh- y e n i l e n m e s i ile ilgili olarak bir ö n c e k i yıl y a n i
da beydn olduğu üzere muktazt olan yapağı 1 2 4 6 H . ( 1 8 3 0 M . ) yılında z a m a n ı n p a d i ş a h ı Sul­
maddesi euvel emirde tarafınıza havale oluna­ tan I I . M a h m u d t a r a f ı n d a n e m i r ve irade buyurul-
rak ba'dehu icâbına göre tanzim ve hazîne-i dugu belirtilmiştir.
mezkûreden ne mikdâr ale'l-hisâb akçe veril­
2 . Belirtilen bu emir ve irade u y a r ı n c a s ö z ü
mesi iktizâ eder ise ol mikdâr akçe i'tâ ve
g e ç e n m ü b a r e k makama serilmesi icab edecek ha­
merkûmâna dahi harc-ı râh olarak beherine be­
lıların k a ç a r ş ı n o l d u ğ u n u belirten ve bu maksatla
şer y ü z kuruşdan bin kuruş i'tâsıyla icrâsma
mahallinde hazırlatılarak getirtilmiş o l a n delerde
ibtidâr olunması ve gösterilen resimlerden
yer alan evsaf ve miktar u y a r ı n c a o m ü b a r e k ma­
nesc ve i'mâl olundukda kangısı alâyişli ve gös­ k a m a lâyık olan renklerle U ş a k ' d a itina ve i h t i ­
terişli olur ise ol veçhile nesc ve i'mâline m a m l a d o k u n m a k suretiyle imal edilmesi için ge­
mübâderet kılınması mazmununda hatt-ı şerîf-i reken iplik, boya ve benzeri malzemenin ö n c e d e n
şâhâne şeref-südûr buyrulmuş ve ale'l-hisâb y/r- t e m i n edilip h a z ı r l a n m a s ı y l a , a r ş ı n m i k t a r l a r ı n ı ve
mibeşbin kuruş i'tâsı tensîb olunmuş olmağla şekillerini g ö r ü ş m e k ü z e r e y ü c e Sultan b u y r u ğ u ile
icrâ-yı muktezâsma himmet olunmak bâbmda b u defa U ş a k ' t a n Y ü n l ü o g l u H a c ı H ü s e y i n ve
sâdır olan fermân-ı âlî mucibince mukâta'ât H i k m e t i a d l a r ı n d a k i sanatkar ve becerikli iki halı
hazînesi masârıfât nâzın sa'ödetlü atufetlü ustasının istanbul'a getirildiği ifade edilmektedir.
Efendi Hazretlerinden lede'l-isti'lâm ber-
minvâl-i muharrer mahall-i şerîf-i sa'âdet-redîfe 3. M ü h e n d i s h a n e h o c a s ı Ishak Efendi'nin
ferş içün Uşak kazâsmda tanzîmi irâde-i Seniy- daha ö n c e Hz.Peygamber (S.A.V)'in m ü b a r e k kab­
ye-i cenâb-ı cihân-dârî iktizâsından olan kalıça- r i ü z e r i n d e k i kubbenin o n a r ı m ı için görevlendiril­
lar, Konya toprağında vâki' Canikli aşiretiyle miş o l m a s ı itibariyle Ravza-i Mutahhara ve Mescid-
nefs-i Uşak kazâsmda husule gelen yapağının i N e b e v î ' n i n her tarafına vâkıf o l d u ğ u n d a n H a r e m -
ummâlı tarafından mübâyasına menût idüği i Şerif-i N e b e v î ' n i n o n u n t a r a f ı n d a n çizilen s a t h î
haber verilmek ve zikr olunan mahallerde kırk p l â n ı ile mahallinden gelen defter u y a r ı n c a , bu
altı senesinde husule gelen yapağı hitama mescidin m ü b a r e k yerlerine g ö r e d o k u n u p imal
resîde olmak hasebiyle bi-mennihi Te'âlâ 47 se­ edilmesi gereken halılarjn sayıları ve a r ş ı n miktar­
nesi hâsılâtı kazâ-i mezkûrda olan kalıça ları da özel binalar m ü d ü r ü t a r a f ı n d a n b a ş k a bir
ummâlı taraflarına verilmek üzere icâbeden deftere y a z d ı r ı l a r a k , y a p ı l a n inceleme e s n a s ı n d a
emr-i şerifin ısdâr ve i'tâsı hususu, menût-ı bu defterde gösterildiği ü z e r e d o k u n u p imal edile­
cek 3 2 adet halının m i m a r î arşınla y e k ü n ü 4 2 0 2
irâde-i aliyye idüğini i'lâm etmekle bu sûretde
arşına ulaşıp, halı arşınının m i m a r î a r ş ı n d a n eksik
i'lâm olunduğu üzere tesviyesi irâde buyruldu-
o l d u ğ u n d a n beher arşının y i r m i birer parmak hesa­
ğu halde iktizâsına göre emr-i şerîf tahrîriyçün
biyle aradaki ü ç e r parmak da e k l e n d i ğ i n d e 4 6 9 1
baş muhâsebe kalemine ba'de'l-kayd Haremeyn
arşın 19 p a r m a k o l m a s ı gerektiği açıklanmıştır.
Muhasebesine başka ve ber-mantûk-ı takrîr
Evkâf-ı Hümâyûn Hazînesi zimmeti defterleri­ 4 . A ç ı k l a n a n bu noktadan hareketle p a d i ş a ­
ne başka ilm u haberleri ve ber-mantûk-t emr h ı n ihya e t m i ş o l d u ğ u cami ve mescidlere lüzumu­
ve irâde-i şâhâne zikr olunan kalıçaların nesc na binaen a l ı n a n halıların beher arşını 14-15 ku­
ve i'mâlı zımnında celb olunmuş olan iki nefer ruşa kadar a l ı n m a k t a o l d u ğ u cihetiyle s ö z konusu
üstâdm beherine beşeryüz kuruştan bin kuruş halıların yapılış şekli, adı g e ç e n halı u s t a l a r ı n a so­
harc-ı râh ve yapağı mübâya'ası içün yirmi beş- r u l d u ğ u n d a , c e v a p l a r ı n d a U ş a k halkının g e ç i m l e r i
bin kuruş ale'l-hisâbm hazîne-i mezkûreden ita- ancak bu t ü r halı, kilim ve seccade gibi e ş y a imali­
sıyçün senedî ve sûret defteriyle lâzımu's- ne bağlı olarak yılda 1 0 0 . 0 0 0 okka'^^ dan fazla
südûr olan emri isdâriyle tanzîmi hususu bâ- y a p a ğ ı satın almak suretiyle elde ettikleri, fakat b u
takrîr inhâ olundukda mucibince emri ve sene­ m i k t a r ı n yarısı temizleme e s n a s ı n d a telef o l d u ğ u n ­
di ısdâr ve i'tâsıyla tanzîmine himmet olun­ dan ancak yarısıyla iplik imal ederek belirtilen t ü r
mak bâbmda sâdır olan fermân-ı âli mûcibince e ş y a y ı dokudar iken bir ö n c e k i yıl y a n i 1 2 4 6 H .
bâ-fermân-ı şerîf baş muhâsebeye kaydolunup ( 1 8 3 0 M.) yılı y a p a ğ ı n ı n tekel u s u l ü n e b a ğ l a n m a s ı ­
mûcibince emri ve sûret defteri ve Evkâf-ı n ı n yakınlığı nedeniyle o g ü n l e r d e fakir esnafın el­
Hümâyûn hazinesi zimmeti defterlerine ilm u lerinde (bir miktar) y a p a ğ ı l a r ı mevcut ise de bu t ü r
haberi verilmekle vech-i meşrûh üzre Hare­ uygulama sonucu g e ç i m sıkıntısına düşürüldükleri­
meyn-! Şerîfeyn muhasebesi kalemine dahi iş­ n i , hatta Ravza-i Mutahhara için dokunacak halıla­
bu ilm-u haber verildi. Fî 22 ^a'bân-124T' rın iplik ve sair malzemelerinin t e m i n edilip hazır-
Mescid-i N e b e v î ' n i n T ü r k l e r t a r a f ı n d a n özel
48. Okka, tartı ölçülerinden birinin adıdır. Bunun yerine
olarak dokutulan ince, zarif ve s a ğ l a m halılarla do­ "kıyye"de kullanılırdı. Okka beldelere (Şehir ve kasaba­
natıldığını dile getiren bu tarihî belgenin incelendi­ lara) g ö r e değişmekle beraber en tanınmış olanı dört-
ğ i n d e a ş a ğ ı d a k i ö n e m l i hususları ihtiva ettiği g ö r ü ­ yüz dirhem, 1,282 gramdır.
lecektir: M.Zeki Pakalın, a.g.c. , C.II, s.723.
30 Dr.ibrahim A T E Ş

l a n m a s ı , zikredilen m e k t û b - ı s â m i ' d e emir ve irade y a p ı l m a s ı isteniyorsa g e r e ğ i n i n ifası için H a r e -


b u y u r u l m u ş ise de, h a z ı r l a n m a s ı n ı n m ü m k ü n o l - ' meyn-i Ş e r î f e y n Muhasebe Kalemine kayıt d ü ş ü l e ­
m a d i ğ i n i beyan etmişlerdir. rek, defter suretiyle çıkarılması gereken e m i r hak­
k ı n d a Evkâf-ı H ü m a y u n Hazinesi defterlerine i l m u
Ravza-i M u t a h h a r a için y a p ı l m a s ı istenilen
haber verilmesi hususunun o tarihte evkâf-ı H ü m a ­
halıların y a p ı m ı n ı n gerçekleştirilmesi külliyetli
yun N â z ı n olan Seyyid M e h m e d T a h i r Efendi'nin
miktarda y a p a ğ ı y a bağlı olup, i h t i m a m l ı , sık doku-
takririyle inha ve p a d i ş a h a arz edilmiş o l d u ğ u be­
malı ve özel iplik ile d o k u n u p imal e d i l e c e ğ i n e g ö ­
lirtilmiştir.
re s ö z ü g e ç e n esnafın elinde ö n c e d e n işlenmiş b i ­
raz iplik bulunsa bile, y a p a ğ ı halı ipliği o l u p s ö z ü 8. K o n u n u n p a d i ş a h a arz edildiğinde, yuka­
g e ç e n halılara elvermeyeceğini, arşın miktarına rıda belirtildiği ü z e r e gereken y a p a ğ ı maddesinin
g ö r e mahallinde şer'i şerife uygun olarak imal ede­ t e m i n i Evkaf Nezaretine havale olunarak i c a b ı n a
cek e s n a f ı n g ö r ü ş ü y l e t a m a m l a n m a s ı n d a uygun f i ­ g ö r e d ü z e n l e n m e s i , hazine-i mezkureden g ö n d e r i l ­
yat takdir edilmesini ifade ederek, y a p a ğ ı mevsi­ mesi gereken a k ç e n i n verilmesi, s ö z ü g e ç e n halı
m i n i n Ruz-ı Mızır'*^ b a ş ı n d a o l d u ğ u n d a n gerek s ö ­ ustalarının her birine b e ş e r y ü z k u r u ş o l m a k ü z e r e
zü edilen halıların d o k u n m a s ı ve gerekse geçimleri t o p l a m bin k u r u ş verilmek suretiyle ç a l ı ş m a l a n n
bu sanata m ü n h a s ı r olan fakir esnafın hayırlı dua­ b a ş l a t ı l m a s ı , g ö s t e r i l e n resimlerden ö r n e k d o k u ­
larının a l ı n m a s ı için 1 0 0 . 0 0 0 okka m i k t a r ı n d a ya­ n u p imal olundukta hangisi güzel ve gösterişli olur­
p a ğ ı n ı n tahsisi lütfedilmiş olmakla beraber Rûz-ı sa ona g ö r e y a p ı m ı n a b a ş l a n m a s ı hususunda hatt-ı
Hızır d ö r t ay geride k a l m ı ş o l d u ğ u n d a n , istenilen h ü m a y u n sâdır o l m u ş ve bu k o n u ile ilgili hesaba
halıları tamamlayarak ancak teslim edebilecekle­ 2.5.000 k u r u ş u n verilmesi uygun g ö r ü l m ü ş oldu­
rinden, kendilerine gereken y a p a ğ ı n ı n satın alına­ ğ u n d a n , g e r e ğ i n i n y a p ı l m a s ı n a h i m m e t ve gayret
rak temin edilmesine y a r d ı m edilmesini talep ve is­ g ö s t e r i l m e s i hususunda ç ı k a n f e r m a n u y a r ı n c a
t i r h a m ettiklerini sözlerine eklemişlerdir. mukataat hazinesi m a s a r ı f a t n a z ı r ı n d a n bilgi iste­
nildiğinde, s ö z ü g e ç e n m ü b a r e k yere sermek için
6. D i ğ e r taraftan s ö z ü edilen halıların m i h - belirtilen şekilde Uşak'ta y a p ı l m a s ı p a d i ş a h tarafın­
rablı o l a c a ğ ı n d a n iki adet resimleri adı g e ç e n İshak dan istenilen halılann imali, K o n y a t o p r a ğ ı n d a bu­
Efendi t a r a f ı n d a n h a z ı r l a n ı p s u n u l m u ş o l m a k l a , lunan Canikli aşiretiyle U ş a k ' t a üretilen y a p a ğ ı n ı n
m ü b a r e k m a k a m ı n a g ö r e zemini yeşil veya g ö g e z halı işçileri t a r a f ı n d a n m ü b a y a a s ı n a bağlı o l d u ğ u
yahud laciverd olarak y a p ı l m a s ı n ı n m ü n a s i p olaca­ haber verilmiş ve zikr olunan yerlerde 1 2 4 6 H .
ğı belirtilmiştir. H a l b ö y l e y k e n , H a r e ı n - i Şerifte ( 1 8 3 0 M.) yılında üretilen y a p a ğ ı n ı n t ü k e n m i ş o l ­
olan halıların G ö r d e s işi o l d u ğ u bazı h a c ı l a r tara­ d u ğ u n d a n Allah'ın lütfuyla 1 2 4 7 H . ( 1 8 3 0 M . ) yılı
fından nakledilerek haber verilmiş o l d u ğ u n a ve ba­ ü r ü n ü n ü n Uşak'taki halı işçilerine verilmesi için ge­
zı ehl-i vukuf t a r a f ı n d a n ö n c e d ç n U ş a k ' t a dokun­ reken e m r i n çıkarılması hususunun p a d i ş a h ı n ira­
m u ş olduklarının bildirilmesine binaen U ş a k ' a g ö n ­ desine bağlı o l d u ğ u n u bildirmiştir. B u şekilde yapıl­
derilen bir yazı ile adı g e ç e n iki usta istanbul'a ge­ m a s ı istenildiği takdirde g e r e ğ i n e g ö r e emr-i şerif
tirilerek keyfiyet kendilerine s o r u l d u ğ u n d a , daha yazılması için b a ş muhasebe kalemine kaydedildik­
ö n c e y a p ı l a n halılar G ö r d e s işi o l d u ğ u n d a n ince ten sonra H a r e m e y n Muhasebesine ve Evkâf-ı
o l d u ğ u n u , b u defa da iradeci seniyye u y a r ı n c a H ü m â y û n z i m m e t i defterlerine ayrı ayrı i l m u ha­
U ş a k ' t a imal edildiği takdii'de sık ve kuvvetli olaca­ ber verildiği ve s ö z konusu halıların belirtilen şekil­
ğını ve o g ü n mahallinde imal ettikleri y a p a ğ ı halı­ de d o k u n m a s ı h a k k ı n d a ferman s â d ı r o l d u ğ u belir­
ların beher arçınının 14-15 k u r u ş a alınıp-satılmak- tilmiştir.
ta o l u p , s ö z konusu halıların özel olarak ince ve
m u h k e m bir şekilde itina ile y a p ı l a c a ğ ı n a g ö r e be­ Yukanda orijinali, o k u n u ş u ve değerlendiril­
her a r ş ı n ı n ı n yaklaşık olarak ancak 1 8 - 2 0 k u r u ş a mesi sunulan i l m u haber k a y d ı n d a n , 1 2 4 7 H .
y a p ı l m a s ı n ı n m ü m k ü n o l a c a ğ ı d ü ş ü n c e s i y l e , mez­ ( 1 8 3 1 M.) yılında yapılan 3 2 halının Ravza-i M u -
kur miktarda halıların U ş a k ' t a i h t i m a m l a d o k u n ­ tahhara'ya gönderildiği a n l a ş ı l m a k t a d ı r . Daha ö n ­
m a s ı istenip, gereken y a p a ğ ı n ı n mutedil fiyatla sa­ ce s ö z ü edilmiş olan p l â n d a ise 1 2 4 halının özel
tın a l ı n m a s ı n a ruhsat verildiği taktirde dokunacak olarak imal edilip gönderildiği a n l a ş ı l m a k t a d ı r .
halılann fiyatının d ü ş ü k olacağını ima etmişlerdir. B u iki belge a y n ı tarihli o l m a y ı p ikisinin ara­
7. B u suretle istenilen halıların d o k u n m a s ı sında 4 0 yıl kadar bir zaman farkı o l d u ğ u n d a n Os­
ve s ö z ü g e ç e n halı e s n a f ı n ı n g e ç i m l e r i n i s a ğ l a y a ­ m a n l ı sultanlarının belirtilen hizmeti sadece bir iki
c a k l a r ı miktarda imal cdecclderi halı ve saire için defa değil yenilenmesine ihtiyaç h i s s e d i l d i ğ i n d e
ne kadar y a p a ğ ı tahsis ve ihsan buyrutur ise o ka­ yenilemek y ö n ü n e g i l m e k suretiyle s ü r d ü r c g e l d i k -
dar y a p a ğ ı n ı n b u l u n d u ğ u yerden s a t ı n a l ı n m a s ı , leri bir hizmet o l d u ğ u n u a n l a m a k t a y ı z . A y r ı c a yü­
s ö z ü g e ç e n hazineden irade buyrulan miktarda ak­ rütülen bu yenileme hizmetlerinin gelişigüzel değil,
ç e s i n i n bu hesaba yatırılarak mahallinde l ü z u m et­ ö n c e d e n y a p ı l a n incelemelere g ö r e h a z ı r l a n a n
tikçe ö d e m e y a p ı l m a s ı , a d ı g e ç e n iki halı u s t a s ı n a plan, resim, şekil ve renk durumuna g ö r e munta-
gidiş^geliş m a s r a f ı olarak d ö r d e r y ü z k u r u ş t a n t o p ­
lam olarak sekizyüz k u r u ş , veyahut istenilen mik­ 49. • Rûz-ı l i'Zir; Lugat-ı Nacî'do R-umî Nisanın yirmi üçüncü
günü o!..lı.ıgıı bolirtümel^tıidir.
tarda h a r c ı r a h verilmesi, bahsedilen mihrab resim­
lerinden hangisinin işlenip zeminin hangi renk ile M.Zoki Pâl^ıim, a.g.c, C.I, s.803, Hıdırellez Maddesi.
MESClD-1 NEBEVİ'NİN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 31

zam bir şekilde ve itina ile imal edilen halıların do­ kandiller ve ş a m d a n l a r yaptırılıp, yetedi miktarda
k u t m a k suretiyle y a p ı l d ı ğ ı n ı m e z k û r belgelerin yakıtla birlikte bu m ü b a r e k yere g ö n d e r i l e g e l m i ş t i r .
muhtevalarından anlamaktayız. B u hususu dile getiren üç ayrı tarihli belge ile ko­
nuyu noktalamak istiyoruz. B u belgelerden birinde
MESCİD İ NEBEVİ NİN AYDINLATIL­
1 2 7 0 H . ( 1 8 5 4 M . ) yılında z a m a n ı n p a d i ş a h ı Sul­
MASI:
tan A b d ü l m e c i d ' i n ö z e l hazinesinden 6 7 . 6 7 0 , 5
Mescîd-i N e b e v i n i n aydınlatılması için d e ğ i ­ k u r u ş ö d e n e r e k t e m i n edilen 2 . 5 0 0 k ü s ü r adet
şik tarihlerde özel olarak y a p ı l ı p a r m a ğ a n edilen k a r p u z î kandilin l ü z u m u n a binaen Ravza-i M u t a h ­
kandil, ş a m d a n ve avizelerin özellik ve güzellikleri hara'ya g ö n d e r i l d i ğ i n i a n l a m a k t a y ı z . Belge^-"^ ay­
dillere destan olacak niteliktedir, islâm d ü n y a s ı n ı n nen şöyledir:
en seçkin ve m â h i r ustalarına itina ile yaptırılıp, b u
m ü b a r e k mescide g ö n d e r i l e n sayısız a y d ı n l a t m a Belge: 11
a r a c ı n ı n y a p ı m ı n d a ç o ğ u kez altın, g ü m ü ş , elmas "Ravza-i Mutahhara-i Hazret-i Nebevi Ha-
gibi değerli maddeler kullanılmıştır. M ü s l ü m a n l a r , rem-ı Şerifi içün lüzumu inhâ olunan iki bin
k a i n a t ı n efendisi H z . P e y g a m b e r (S.A.V)'e olan beşyüz bu kadar adet karpûzî kanâdil mukad­
sevgi ve s a y g ı l a r ı n d a n d o ğ a n bu ilgi ve itina ile demce müte'allik buyrulan irâde-i Seniyye-i
Ravza-i M u t a h h a r a ve Mescid-i N e b e v i n i n d i ğ e r Hazret-i mülûkâne mûcibince darb-hâne-i
a k s a m ı n ı n a y d ı n l a t ı l m a s ı ve t e z y î n edilmesinde âmire sarrafı Hoca Ba'ûhî ma'rifetiyle sâbıkları
pay a l m a y ı şerefli bir hizmet telakki e t m i ş l e r d i r . misüllü bîh (beyh) cânibinden celb olunarak bu
B a k ı m ve o n a r ı m ı n d a o l d u ğ u gibi b u hususta da defa mahall-i âlîsine irsâl olunmak üzere bu­
her g e ç e n g ü n artan bir t e m p o ile adeta yarış ya­ lunmuş olduğundan bahâ ve masârıf-ı sâ'iresi
p a r c a s ı n a bu m ü b a r e k mescide ilgi ve i h t i m a m l a r ı ­ bulunan altmış yedi bin altı yüz yetmiş buçuk
nı devam ettiregelmişlerdir. T a b i , bu arada en bü­ kuruşun tarafına i'tâsı hususu mûmâ ileyh tara­
yük payı alan, h ü k ü m d a r l a r olmuşlardır. Elektriğin fından ifâde ve istid'a olunmuş ve mahall-i
i c a d ı n d a n ö n c e k i yıllarda z a m a n ı n ş a r t ve imkanla­ mübâreke içün mukaddemleri dahi yine bîh
rına g ö r e özel olarak imal edilen paha biçilmez de­ (beyh) cânibinden celb olunmuş olan bu misül­
ğ e r d e k i kandil, ş a m d a n ve avizelerin Mescid-i Nebe- lü kanâdilin bahâları teberrüken hazîne-i
vî'nin aydınlatılmasında itina ile kullanıldığını kay­ hâssa-i cenâb-ı şâhâne tarcf:ndan i'tâ buyrula-
nak eserlerle arşiv belgelerinden ö ğ r e n m e k t e y i z . gelmiş olduğundan bu defa celb olunan
kanâdil-i mezkûre bahâ ve masârıfınm dahi
İ b r a h i m Rıfat P a ş a ^ ^ 1 9 2 0 ' l i yıllarda Mes­ sabıkları misüllü hazîne-i hâssa-i şâhâne tara­
cid-i N e b e v î ' d e bulunan kandillerden s ö z ederken fından veyahud Evkâf-ı Hümâyûn Hazînesi
şu bilgileri vermektedir: cânibinden i'tâsı emr ve irâde-i seniyye-i hazret-
i mülûkâneye mütevakkıf bulunmuş olmağla ol
"Mescid-i Nebeuî'nin, Hücre-i Nebevi[;{;e
bâbda Evkâf-ı Hümâyûn nâzın atufetlü Ahmed
dışındaki diğer aksamında bulunan kandillerin
Zıver Efendi Hazretleri takrîr etmeleriyle yazı­
s a y ı s ı 620 tanedir. Sütunlar arasındaki zarif
lan buyruldu-i sâmi kaydı lede's-su'âl ravza-i
yntay demirlere gümüş zincirlerle asılı olan bu
mulahhara-i Hazret-i Nebevî Harem-i
kandillerin yanında, sanat değeri yüksek şam­
Şcrîfiyçün mukaddemen mübâya'a ve celb olu­
dan ve avizelerin incelik ve parlaklığı ifade edi­
nan kanâdilin bihâsı teberrüken Hazine-i
lemeyecek derecededir. Hücre-i Nebeviyye'de
hâssa-i hazret-i şâhâneden tesviye olunmasına
bulunan 106 kandilin 31'i Hz. Peygamber
nazaran bu defa gönderilenlerin bahâsı olan
(S.A.V.)'in kabrinin kıble tarafında olup elmas altmış yedi bin altı yüz yetmiş buçuk kuruşun
ve yakutla işlemeli altındandır. Kandillerin ası­ dahi sûret-i tesviyesi istîzânına dâ'ir Evkâf-ı
lı olduğu zincirler de altından yapılmıştır. Humâyûrı Nezâreti tarafından takdim kılınan
1274 H. (1858 M.) yılında Sultan Abdülmecid takrîr meclis-i vâlâd'^n lede'l-havâle ol bâbda
tarafından gönderilen som altından yapılıp de­ kaleme alman mazbata hâk-i pây-ı humâyûn-ı
ğerli elmaslarla tezyin edilen normal insan bo­ hazret-i mülk-dâriye arz ve istîzân olundukda
yundaki ve 300.000 Osmanlı lirası değerinde meblağ-ı mezbûrun dahi hazîne-i hâssa-i
iki büyük şamdandan biri Hz.Peygamber şahaneden tesviyesi hususuna irâde-i seniyye-i
(S.A.V.)'in baş ucuna diğeri de ayak ucuna ko­ cenâb-ı pâdişâhî müte'allik ve şeref-südûr buy-
nulmuştur. rulup keyfiyet nezâret-i behiyye-i müşârün
Bundan önce de aynı şekilde som altın­ ileyhâya bildirilmiş olmağla bermûceb-i irâde-i
dan yapılmış olan iki büyük şamdan gönderen seniyye-i hazret-i şâhâne iktizâsının icrâsma
himmet buyuralar deyu fî 19 Cemâziye'l-evvel-
bu büyük Sultan, daha sonraki yıllarda altın ve
1269 tarihinde hazîne-i hâssa nâzın devletlü
gümüşten yapılmış olan buhurdanlık ve zem­
zem ibrikleri göndermiştir."
50. İbrahim Rıtat Paşa, a.g.c, C.I, s.451-452.
B a ş t a Sultanlar, Sultan H a n ı m l a r , Sadra­
Tıl, Vakıflar Genel MıidürliijJİİ Arşivinde muhafaza edilen
zamlar, Vezirler, P a ş a l a r ve benzeri üst seviyedeki
917 nolu defterin 20. sayfasında kayıtlı olan 9
devlet a d a m l a r ı n a ait Vakıflar olmak ü z e r e , bir ç o k CGmâ;:iye'l-âhir-1270 H . (24 Şubat 1854 M.) tarilıli
vakfın gelirinden bu gayeye tahsis edilen paralarla ilm u haber l\üydı.
32 Dr.ibrahim A T E Ş
paşa hazretlerine buyruldu-i âli y a z ı / m ı ş idüği ferman mucibince g e r e ğ i r û z n â m ç e d e n soruldu­
mektûbi-i hazret-i sadâret perıâhî sa'âdetlü ğ u n d a , s ö z konusu kandillerin karşılığı olan
efendi ceridesinden der-kenâr olundukda mec- m e z k û r m e b l a ğ ı n p a d i ş a h ı n özel hazinesinden ve­
lis-i vâlâ karârı ve şeref-südûr bui;rulan irâde-i rilmesi için hazine-i h â s s a n a z ı r ı n a hitaben "buy-
seniyye-i hazret-i § e / ı r i y â n mucibince der- ruldu" yazılmış o l d u ğ u n a binaen bu şekilde Evkaf
kenârda gösterildiği veçhile bui;ruldu tastır et­ Muhasebesine kaydedilerek keyfiyet m a l u m olmak
tirilmiş olmağla mucibince tesviye-i icâbına ü z e r e r û z n a m ç e y e i l m u haber verilmesi gerektiği
himmet e^/leyeler deyu nâzır-ı müşârun ile\fh der kenar o l u n d u ğ u n d a , i l m u haber verilsin diye
hazretlerine hitâben sâdır olan fermân-t âlî f e r m a n b u y r u l m u ş o l d u ğ u n d a n belirtilen ş e k i l d e
mucibince iktizâsı rûz-nâmçeden lede's-su'âl muhasebe ve r û z n a m ç e defterlerine b u i l m u ha­
kanâdil-i mezkûrun bahâsı olan meblağ-ı berin verildiği belirtilmektedir.
mezbûr hazîne-i hâssadan verilmek üzere
Sultan A b d ü l m e c i d z a m a n ı n d a Ravza-i M u -
haztne-i hâssa nâzın devletli! paşa hazretlerine
tahhara için darphane-i â m i r e d e özel olarak y a p ı ­
hitâben buyruldu-i âlî tastîr buı/rulmuş olduğu­
na binâen ol veçhile Evkâf Muhâsebesine kaydı lan ş a m d a n l a r d a k u l l a n ı l a c a k m u m l a r ı n y a p ı m ı ,
ile keyfiyet ma'lûm olmak üzre rûz-nâmçeye m i k d a r ı , h a r c a m a l a r ı n ı n a d ı g e ç e n p a d i ş a h ı n vak­
ilm u haberinin i'tâsı iktizâ eylediği der-kenâr f ı n d a n k a r ş ı l a n m a s ı ve her yıl Mescid-i Nebeviy-
olundukda ilm u haberi verile deyu ferman ye'ye ulaştırılması ile ilgili bazı ö n e m l i h u s u s l a r ı i h ­
buyrulmağın vech-i meşrûh üzre muhâsebe-i tiva eden bir belge^^ ise şöyledir:
merkûmeye kayd ile ilm u haberi verilmekle Belge : 12
keyfiyet ma'lûm olmak içün rûz-nâmçe defter­
lerine işbu ilm u haber verildi. Fî 9. Cemâziye'l- "Ravza-i Mutahhara içün darb-hâne-i
âhir-1270" Amire'de der-dest-i tanzim olan şamdânlara
senevi ne mikdâr şem'i asel iktizâ ider ise,
Orijinali o n ü ç b u ç u k s a t ı r d a n ibaret olan bu masârıfı vakf-ı celîl-i hazret-i şahâneden tesviye
belgede yer alan ö n e m l i hususlar ö z e t l e şunlardır: olunarak mezkûr şamdânların ölçüsüne göre
1 . Ravza-i M u t a h h a r a ' n ı n H a r e m - i Şerifi bu tarafda mumcubaşı ma'rifetiyle i'mâl ettiri-
için gerekli o l d u ğ u görevlilerce i n h â edilen 2 . 5 0 0 lüp beher sene mahall-i âlîsine irsâl olunmak
k ü s u r karpuz ş e k l i n d e kandilin daha ö n c e beliren üzere nümûnesinin takdîm olunması ve sûret-i
p a d i ş a h irâdesi u y a r ı n c a darphane-i â m i r e sarrafı irsâli hususunun dahi bi'l-mutala'a istîzân kı­
H o c a B a u h î marifetiyle ö n c e k i l e r i gibi B i h (Beyh) lınması müte'allik ve şeref-südûr buyurulan
t a r a f ı n d a n getirilip k o n u l a c a k l a r ı m ü b a r e k yerlere emr ve irâde-i seniyye-i hazret-i pâdişâhî
g ö n d e r m e k için h a z ı r hale getirilerek a d ı g e ç e n muktezö-yı münifinden bulunduğu bir kıt'a tez-
sarraf t a r a f ı n d a n d e l e r i ve d i ğ e r m a s r a f l a r ı olan kire-i aliyye me'âlmdan müstefâd olmuş ve iş­
6 7 . 6 7 0 , 5 k u r u ş u n tarafına ö d e n m e s i n i istediği, bu mumların Ravza-i Mutahhara'da ahşamdan
sabâha kadar îkâdı usûlünden bulunduğu ha­
B u n u n ü z e r i n e belirtilen m ü b a r e k yer için ber verilmiş olmasıyla tıpkı irâde-i seniyye-i
ö n c e k i l e r i de y i n e B i h (Beyh) t a r a f ı n d a n getirilmiş şehriyârî üzre mikdârı hisâb ve muvâzene etti-
olan bu gibi kandillerin karşılığı t e b e r r ü k e n p a d i ş a ­ rildikde mezkûr şamdânlara bir sene on yedi
hın özel hazinesinden verilegelmiş o l d u ğ u n d a n , bu çift şem'-i asel-i kâfûrî lâzım gelüp beher çifti
defa getirilen kandillerin d e ğ e r ve masraflarının da otuz ikişer vukiyyeden senevî beş yüz kırk dört
eskileri gibi, p a d i ş a h ı n özel hazinesinden veyahut vukiyyeye bâliğ olacağı anlaşılıp mumcubaşı-ı
Evkâf-ı H ü m a y u n Hazinesinden k a r ş ı l a n m a s ı mûmâ ileyh ma'rifetiyle i'mâl ettirilen bir adet
p a d i ş a h ı n e m i r ve iradesine bağlı o l d u ğ u , Evkâf-ı nümûnesi manzûr-ı şevket mevfûr-ı hazret-i
H ü m a y u n N â z ı n A h m e d Ziver Efendi t a r a f ı n d a n hilâfet-penâhî buyrulmak üzere takdîm kılın­
takrir edilmesi ü z e r i n e , yazılan y ü c e b u y r u ğ u n kay­ mış ve bunun diğer bir kıt'a tezkire-i aliyyede
dı s o r u l d u ğ u n d a , Ravza-i Mutahhara'ya daha ö n c e muharrer emr ü fermân-ı humâyûn-ı hazret-i
g ö n d e r i l e n kandillerin p a d i ş a h ı n özel hazinesinden pâdişâhî muktezâ-yı celîli üzre Fâtımatü'z-
karşılandığının a n l a ş ı l m a s ı ü z e r i n e bu defa g ö n d e ­ Zehrâ Radiya'llahu Te'âlâ anhâ hazretlerinin
rilenlerin karşılığı olan 6 7 . 6 7 0 , 5 k u r u ş u n da padi­ sanduka-i mübârekesinin ser-i Sâmisi tarafında
ş a h a arz edildikten sonra yine P a d i ş a h ı n özel hazi­ îkâd olunmak üzere beheri birer buçuk kıyye
nesinden k a r ş ı l a n m a s ı uygun g ö r ü l e r e k keyfiyet olarak gönderilecek senevî yüz kırk altı kıyye
Evkâf Nezaretine bildirilmiş o l u p , irâde-i seniyye şem'-i aselin vakf-ı celîl-i pâdişâhî tarafından
gereğinin yerine getirilmesi hakkında 19 surre-i hümâyûna teslîmen ol cânib-i âlîye
C e m â z i y e l - e v v e l 1 2 6 9 H . (17 Ş u b a t 1 8 5 3 M.) irsâli icâb-ı hâlden bulunmuş olup, ancak bu
tarihinde hazine-i h â s s a nazırı p a ş a hazretlerine sene-i mübârekede sûrre-i hümâyûnun ihrâc
y ü c e buyruk yazılmış o l d u ğ u s a d r a z a m l ı k y a z ı ş m a buyrulmuş olması cihetiyle bundan böyle beher
b ü r o s u n u n ceridesinde der-kenar olunarak b u ko­ sene surre-i hümâyun ile gönderilmek üzere fa-
nudaki y ü c e meclis k a r a r ı ve irâde-i seniyye uya­
52. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
rınca der-kenarda gösterildiği gibi "buyruldu' 1003 nolu A h k â m defterinin 5. sayfasında kayıtlı olup,
yazdırılmış olmakla g e r e ğ i n i n y a p ı l m a s ı için s ö z ü 18,5 satırdan ibaret olan 28 Cemaziye'l-âhir 1274 H .
g e ç e n hazine-i h â s s a n a z ı r ı n a h i t a b e n ç ı k a r ı l a n (2 Şubat 1858 M.) tarihli ilm u haber.
MESClD-1 N E B E V Î ' N İ N GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 33

kat bu senenin tertibi olan mumların mezkûr ve beher çifti otuz ikişer okkadan o l m a k ü z e r e yıl­
şamdânların taraf-ı eşref-i hazret-i şehin- lık olarak b e ş y ü z kırk d ö r t okkaya u l a ş a c a ğ ı n ı n
şâhîden mahall-i âlî-i mezkûre îsâime me'mûr anlaşıldığı,
buı/rulacak zâta teslîmen isbâlı münûsib gibi
7. M u m c u b a ş ı marifetiyle y a p t ı r ı l a n n ü m u -
tahâtur olunmuş ise de ol bâbda her ne veçhile
ne m u m u n , Sultan A b d ü l m e c i d ' i n g ö r ü ş ve tasvip­
emrü fermân-ı humâyûn-ı hazret-i pâdişâhı mü-
lerine s u n u l m u ş olup, bunun ve d i ğ e r bir y ü c e tez­
te'allik ve şeref-südûr buyrulur ise ana göre ha­
kirede yazılı o l a n p a d i ş a h e m r i u y a r ı n c a H z .
rekete ibtidâr kılınacağı cânib-i nezâret-i celîle-i
F â t ı m a (R.A)'nın m ü b a r e k s a n d u k a s ı n ı n b a ş tara­
hazîne-i hâssa-i şâhâneden bâ-tezkîre lede'l-
fında y a k ı l m a k ü z e r e beheri birer b u ç u k okka ola­
istîzân, mezkûr şamdanlar içün senevi ol
mikdâr şem'-i aselin mârru'z-zikr nümûne vec- rak g ö n d e r i l e c e k yıllık y ü z kırk altı o k k a m u m u n
hi\/le ve mezkûr yüz kırk altı vukiyye şem'-i ase­ giderlerinin adı g e ç e n Sultan'a ait vakıf t a r a f ı n d a n
lin dahi beheri birer buçuk fcıyye olarak mum- k a r ş ı l a n a r a k , surre-i h ü m a y u n a teslim edilmek su­
cubaşı ma'rifetiyle i'mâl ettirilüp bundan böyle retiyle belirtilen m ü b a r e k yere g ö n d e r i l m e s i n i n
beher sene Surre-i Hümâyun ile gönderilmek gerektiği,
üzere fakat bu senenin tertibi olan mumların, 8. Ancak 1 2 7 4 H . ( 1 8 5 8 M.) yılına ait
mezkur şamdanların mahall-i âlî-i mezkûra m u m l a n n , s ö z ü g e ç e n ş a m d a n l a n Sultan A b d ü l m e ­
îsâlma me'mûr hademe-i hâssa-i şâhâne kâim- cid t a r a f ı n d a n zikredilen m ü b a r e k m a k a m a ulaştır­
makâmı İbrahim Bey'e teslîmen isbâlı münâsib makla g ö r e v l e n d i r i l e c e k zata teslim edilerek, birlik­
gibi görünmüş olmasıyla ona göre iktizasının te g ö n d e r i l m e s i n i n uygun o l d u ğ u d ü ş ü n ü l m ü ş ise
icrâsı müte'allık ve şeref-südûr buyrulan emr de b u konuda p a d i ş a h Sultan A b d ü l m e c i d nasıl
ve irâde-i seniyye-i cenâb-ı mülûkâne muktezâ- emir b ı ^ u r u r s a ona g ö r e harakete geçileceği hazi-
yı münîfinden bulunmuş olduğu cevâben iş'âr ne-i h â s s a n e z â r e ü t a r a f ı n d a n sunulan tezkire ile
buyurularak mûcibince ilm u haberleri veril­ izin isteğinde b u l u n u l d u ğ u n d a , s ö z ü geçen ş a m d a n ­
mek, fermân-ı müşîrî buyrulmağın mûcibince lar için belirtilen miktar m u m u n m e z k û r n ü m u n e y e
muhâsebek-i merkûmeye kayd olunup keyfiyet g ö r e ve zikredilen yüz kırk altı okkalık m u m u n da
ma'lûm olmak içün zîrde muharrer mahallere beheri birer b u ç u k okka olarak m u m c u b a ş ı marife­
iki kıt'a ilm u haberi verilmiştir. Fî-28 tiyle y a p t ı r ı l a r a k 1 2 7 4 H . ( 1 8 5 8 M . ) yılına ait
Cemâziye'l-âhir sene 274." m u m l a r ı n s ö z ü g e ç e n ş a m d a n l a r ı Ravza-i M u t a h -
hara'ya ulaştırmakla görevlendirilen p a d i ş a h ı n ö z e l
Mescid-i Nebevî'nin aydınlatılmasına O s m a n l ı hizmetçilerinin k a y m a k a m ı İ b r a h i m Bey'e teslim
S u l t a n l a r ı n ı n g ö s t e r d i k l e r i itina ve i h t i m a m ı dile edilerek birlikte g ö n d e r i l m e s i , daha sonraki yıllara
getiren ö n e m l i vesikalardan biri olan b u belgede: ait m u m l a n n ise her yıl surre-i hurhayun ile g ö n d e ­
rilmesinin p a d i ş a h t a r a f ı n d a n m ü n a s i p g ö r ü l d ü ğ ü ,
1. 1 2 7 4 H . ( 1 8 3 8 M . ) yılında Ravza-i M u -
t a h h a r a ' n ı n aydınlatılmasında kullanimak için darp- 9. Belirtilen bu p a d i ş a h g ö r ü ş ü n ü n g e r e ğ i ­
hane-i  m i r e d e özel olarak ş a m d a n l a r yapıldığı, n i n y a p ı l m a s ı k o n u ile ilgili olarak çıkarılan y ü c e
e m i r ve iradenin g e r e ğ i o l d u ğ u n u n c e v â b e n iş'ar
2. Y a p ı l a n bu ş a m d a n l a r d a yıl boyu Ravza-i buyurulduğu,
M u t a h h a r a ' n ı n a y d ı n l a t ı l m a s ı n a yeterli miktarda 1 0 . Belirtilen teklif beliren p a d i ş a h e m r i n i n
m u m imal edilerek karşılığının p a d i ş a h Sultan A b - g e r e ğ i n i n ifası ile ilgili i l m u haberlerin ilgili muha­
dülmecid'in vakfı t a r a f ı n d a n karşılandığı, sebe defteri ile d i ğ e r defterlere k a y d e d i l d i ğ i n e dâir
bilgiler yer a l m a k t a d ı r :
3. Y a p ı l a c a k m u m l a r ı n , m u m c u b a ş ı marife­
tiyle imal edilmesi için h a z ı r l a n a n m u m numunesi­ -Şamdanların İstanbul'da Darphane-i
nin padişahın onayına sunulduğu, Â m i r e - d e p a d i ş a h emriyle ve b ü y ü k bir itina ile ya­
pılması,
4. Yapılan mumların, sözü geçen mübarek - B u n l a r ı n y a p ı l m a d a n ö n c e h a z ı r l a n a n nu­
yere g ö n d e r i l i ş ş e k l i n i n , Sultan A b d ü l m e c i d ' d e n m u n e s i n i n bizzat p a d i ş a h t a r a f ı n d a n g ö r ü l e r e k ,
alınan izin ve emre g ö r e tesbit edildiği, o n a y l a n d ı k t a n sonra cihetine gidilmesi,
5. Belirtilen h u s u s l a r ı n , k o n u ile ilgili olup - M u m l a r ı y a p m a k ü z e r e O s m a n l ı Devletinin
daha ö n c e p a d i ş a h Sultan A b d ü l m e c i d t a r a f ı n d a n b a ş k e n t i İstanbul'da bulunan m u m c u l a r ı n üstadı
çıkarılan e m i r ve i r â d e n i n m u k t e z â s ı n d a n o l d u ğ u olan b a ş m u m c u n u n görevlendirilmesi,
ilgililere g ö n d e r i l e n y ü c e tezkirenin m e ' â l i n d e n an­
laşılmakta o l d u ğ u , - Yıllık ihtiyacın dikkatle hesaplanarak temi­
ni cihetine gidilmesi,
6. S ö z konusu m u m l a r ı n Ravza-i M u t a h -
hara'da a k ş a m d a n sabaha kadar y a k ı l m a s ı devam - Y a p t ı r ı l a n ş a m d a n l a r l a m u m l a r ı n yerine
edegelen u s û l d e n o l d u ğ u bildirildiğinden, Sultan ulaştırılması için, p a d i ş a h ı n özel hizmetinde görevli
A b d ü l m e c i d ' i n iradesi u y a r ı n c a bir yıllık i h t i y a ç olan üst düzeydeki bir zatın görevlendirilmiş olması.
hesabedilerek s ö z ü g e ç e n ş a m d a n l a r a bir yılda U l u H a k a n Sultan A b d ü l m e c i d ' i n b u şerefli hizme­
o n yedi çift kâfûrî t ü r ü n d e n kaliteli m u m gerektiği tin g e r ç e k l e ş t i r i l m e s i n e verdiği ö n e m i n nicelik ve
34 Dr.ibrahim A T E Ş

yüceliğini ortaya k o y m a k t a d ı r . Y u k a r ı d a ifade edil­ nâzır-ı müşârün ileyh hazretleriyle birlikte


diği gibi İ b r a h i m Rıfat P a ş a , M i r ' â t ü ' I - H a r e m e y n ^ ^ müzâkere ve tedkik ve bir kaç nev' i'mâl ettiri­
adlı eserinde 1 2 7 4 H . ( 1 8 5 8 M . ) yılında Sultan' len nümûne mu'âyene ve tecrübe olundukda,
A b d ü l m e c i d z a m a n ı n d a Ravza-i M u t a h h a r a ' y a mukaddemen i'mâl ve irsal olunan mumların
g ö n d e r i l e n n o r m a l insan boyundaki som a l t ı n d a n kadd ve hacmi büyücek olduğundan ağırlığı ci-
y a p ı l m ı ş ve d e ğ e r l i elmaslarla tezyin edilmiş olan hetiyle hîn-i i'mâlinde yalnız pamukdan
iki ş a m d a n ı n d e ğ e r i n i n 3 0 0 . 0 0 0 O s m a n l ı lirası o l ­ ma'mûl olan fitil ile dökülmesi mümkün ola-
d u ğ u n u ifade e t m i ş t i r . A n t i k d e ğ e r i h a r i ç mayup kuvvetlice bulunmak içün bi'z-zarûre fi­
bugünkü^'* r a y i ç l e 115.000 x 300.000 = tili arasına kendir dahi vaz' olunduğundan
şu'lesi dağılup, bu cihetle bi't-tab' reşşâşedâr ol­
3 4 . 5 0 0 . 0 0 0 . 0 0 0 . - T L . t u t a r ı n d a olan s ö z konusu
duğu tebeyyün etmiş ve bu defa fitili yalnız ra­
ş a m d a n l a r O s m a n l ı S u l t a n l a r ı n ı n Ravza-i M u t a h ­
ce telli pamukdan olmak ve beher çifti dörder
hara'ya olan s a m i m i saygıları ile kalbî sevgilerini
okka bulunmak üzere mikdâr-ı mu'ayyenine
dile getirmektedir.
göre 136 çift mum yapıldığı hâlde zikr olunan
O s m a n l ı S u l t a n l a n n ı n Ravza-i M u t a h h a r a ' n ı n mahâzîri vâki' olacağı ve şu hâlde fanusa
b a k ı m , o n a r ı m ve aydıntılması ile ilgili i h t i m a m ve ihtiyâç kalmayacağı misüllü mahall-i âlîsinde
itinaları belirtilen özellik ve d e ğ e r d e halı ve ş a m ­ mevcûd olan altın başlıkların dahi hüsn-i
d a n l a r ı g ö n d e r m e k l e k a l m a m ı ş , g e r e k t i ğ i n d e lü­ istîmâl olacağı anlaşılmış idüğinden mezkûr
zumlu değişiklik ve yenilemelerde bulunarak hiz­ mumların ol veçhile i'mâl ettirilerek surre-i
m e t i n o y ü c e m a k a m a uygun olarak en güzel ve hümâyûna teslîmen mahall-i âlî-i mezkûra
en m ü k e m m e l şekilde d e v a m ı s a ğ l a n m ı ş t ı r . H i ç bir irsâli ve şimdiki yapılacak mumların kutruna
kısıtlama cihetine gitmeksizin gereken harcamalar tatbîken şamdân-ı şerîflerin mum mevzi'lerine
yerinde ve z a m a n ı n d a y a p ı l a r a k , belirtilen hizmet­ vaz' olunmak üzere birer altun mumluk yapıl­
ler Mescid-i N e b e v i n i n yüceliği ile devletin kişiliği­ ması tensib olunarak ber-minvâl muharrer
ne yaraşır bir şekilde ve içtenlikte ifâ edilmiştir. i'mâl ettirilecek bal mumlarının bir çift
numunesi manzûr-ı âlî-i cenâb-ı hilâfet-penâhî
Y u k a r ı d a s ö z ü edilen ş a m d a n l a r d a y a k ı l m a k buyrulmak üzere takdim kılınmış olmağla ol
ü z e r e b ü y ü k h a c ı m d a imal edilmiş olan m u m l a r ı n bâbda her ne veçhile emr ve irâde-i cenâb-ı
daha sonra k ü ç ü k bir ş e k i l d e y a p ı l m a s ı ve bu pâdişâhı müte'allik ve şeref-südûr buyrulur ise
mumlara uygun olacak b i ç i m d e ş a m d a n l a r ı n m u m icrâ-yı muktezâ-yı münîfine ibtidâr olunacağı
mevzilerine k o n u l m a k için birer altın m u m l u k ya­ cânib-i nezâret-i celîle-i hazîne-i hâssa-i
pılıp mahalline g ö n d e r i l m e s i ile ilgili bir uygulama­ şâhâneden bâ-tezkere lede'l-istîzân mezkûr
ya ve b u arada devletin en üst seviyedeki yetkilile­ mumların i'mâl ettirilerek surre-i hümâyûna
rinin konuya gösterdikleri hassasiyeti ortaya koyan teslîmen mahall-i âlî-i mezkûra irsâlı ve zikr
bir b e l g e ^ ^ i de okuyucularımızın tetkikine sunma­ olunan şamdân-ı şerîflerin mum mevzi'lerine
yı faydalı g ö r ü y o r u z . vaz' olunmak içün birer altun mumluk tanzîm
ettirilüp mezkûr mumlar ile beraber irsâl olun­
Belge: 13 mak üzere iktisâsmın icrâsı müte'allik ve şeref-
"Hücre-i Mutahhara-i Hazret-i Risâlet- südûr buyrulan emr ve irâde-i seniyye-i hazret-i
penâhıde îkâd olunmakda olan şamdân-ı şehriyârî muktezâ-yı münîfinden bulunmuş ol­
şerifler i ç ü n tebdili lüzumu mahallinder} in/ıd duğu cevâben iş'âr buyrulmakdan nâşî icâb-ı
olurdan altun başlıklar hakkında müte'allik tesviyesi hazîne-i hâssa muhasebesinden lede's-
bu\^rulan irâde-i seniyye-i hazret-i pâdişâhi su'âl ber-mûceb-i irâde-i seniyye husûs-ı mezkûr
muktezâ-i;ı âlîsi üzre mâliye nâzın devletlü Pa­ bi-ibâretihâ hazîne-i hâssa muhâsebesine kayd
şa Hazretleri\;le bi'l-müzâkere vukû' bulan ile keyfiyet ma'lûm olmak ve icâb-ı icrâ kılın­
istîzân üzerine mezkûr şamdân-ı şeriflerin mak içün Harem-i Şerîf müdîrü sa'âdetlü Efen­
mumların adedi teksir olunarak kadd ve ha- di Hazretlerine tahrîrât-ı rıezâret-penâhî tastîri
cımlarınm icâb mikdârı tenkis ve tenziliyle zımnında mektûbi-i hazîne-i hâssa-i şâhane
sa'âdetlü beyefendi odasına ve Evkâf-ı
i'mâl ettirildiği sûretde mezkûr başlıkların
Hümâyûn Rûz-nâmçesine ve vakf-ı hümâyûn
tebdiline lüzûm görülmeyeceği cihetle bu tara­
defterlerine ve şâir lâzım gelen mahallere ilm
fa irsâl olunmayarak yine ol cânib-i âlide
u haberlerinin tahrîriyle tasviyesi hususu der-
tevkifi hususunun mahalline iş'ârı cânib-i bâb-ı
âlîye bildirilmiş olduğundan nâzır-ı müşârun
ileyh hazretleriyle bi'l-muhâbere zikr olunan
53. İbrahim Rıfat Paşa, a.g.e., C.I, s.452, satır. 6-11,
mumların mikdâr-ı mu'ayyeni tenezzül etme­
Dârü'l- Kütüb Matbaası, Kahire-1925.
mek üzre adedi teksîr olunarak i'mâl etdirilüp,
54. Bu makaleyi kaleme aldığımız 22.9.1987 tarihinde bir
mahalli âlîsine isâlı ve i'mâlı tasavvur ve isfîzdn
Reşad Altının Ankara'da 115.000.-TL.sine satıldığı öğ­
olunan fanusların dahi simlerinin tanzîm etdi- renilerek, belirtilen rakam elde edilmiştir.
rilmesi akdemce şeref-rîz-i südûr buyrulan emr
55. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen
ve irâde-i seniyye-i cenâb-ı hilâfet-penâhî iktizâ­ 1000 nolu defterin 52. sayfasında kayıtlı ve 20 satır­
yı celîlinden bulunmasıyla tıpkı emr ü fermân-ı dan ibaret olan 3 Ş a b a n 1226 H . (13 Şubat 1860 M.)
humâyûn-ı şâhâne mantuk-i münîfi üzre icâbı tarihli belge.
MESClD-1 N E B E V Î ' N İ N GEÇİRDİĞİ G E N l Ş C e T M E GİRİŞİMLERİ 35
kenâr olunaıiık mucibince kayd ile ilm u ha­ retince t a k d i m edilen bir tezkere ile arz edilip e m i r
berleri tahrîr ve i'tâ olunmak fermân-ı Müşîri ve izin i s t e ğ i n d e b u l u n u l d u ğ u n d a , s ö z k o n u s u
buyurulmağm mucibince muhâsebe-i merkû- m u m l a r ı n y a p t ı r ı l a r a k surre-i h ü m a y u n a teslim
meye kayd c lunup diğer ilm u haberleri veril­ edilmek üzere mahalline g ö n d e r i l m e s i mezkûi-
mekle keyfiyet ma'lûm olmak içün vakf-ı ş a m d a n l a r ı n m u m yerlerine k o n m a k için birer al­
hümâyûn defterlerine dahi iş bu ilm u haber tın m u m l u k yaptırılıp, s ö z ü g e ç e n mumlarla birlik­
verildi. R 3 Şa'bân sene 276." te g ö n d e r i l m e k ü z e r e g e r e ğ i n i n y a p ı l m a s ı , çıkarı­
lan irade-i seniyyenin m u k t e z â s ı n d a n o l d u ğ u ceva­
Bir ö n c e k i belgeden yaklaşık i k i yıl sonraya
ben bildirilmiştir.
ait olup, a y n ı k o n u ile ilgili değişik bilgileri ihtiva
eden bu belgede a ş a ğ ı d a k i h u s u s l a r ı n yer aldığını
6. Belirtilen teklif ü z e r e beliren buyruk so­
görüyoruz:
nucu icabeden işlemin y a p ı l m a s ı hususu hazine-i
1. Medine-i M ü n e v v e r e H a r e m - i Şerif-i Ne­ h â s s a muhasebesinden s o r u l d u ğ u n d a , irade-i se-
bevi m ü d ü r l ü ğ ü t a r a f ı n d a n Ravza-i Mutahhara'daki niyye u y a r ı n c a zikredilen husus kelimesi kelimesi­
ş a m d a n l a r ı n altın başlıklarının değiştirilmesiyle ilgi­ ne hazine-i h â s s a muhasebesine kaydedilerek, bil­
li vâki teklif ve i n h â ü z e r i n e p a d i ş a h Sultan A b d ü l - gi e d i n m i ş olmak ve g e r e ğ i y a p ı l m a k için harem-i
mecid, g e r e ğ i n i n ifâsı için irâdesini belirtmiştir. şerif m ü d ü r ü n e belirtilen n e z a r e t ç e yazı yazılması
için hazine-i h â s s a y a z ı ş m a o d a s ı n a , Evkâf-ı
2 . B u irade ü z e r i n e Maliye N â z ı n ile y a p ı l a n
H ü m a y u n r ü z n â m ç e s i n e , p a d i ş a h ı n vakfıyla ilgili
m ü z â k e r e d e vukû bulan izin isteği ü z e r i n e s ö z k o ­
defterlere ve d i ğ e r gerekli yerlere i l m u haberlerin
nusu ş a m d a n l a r ı n m u m l a r ı n ı n sayısı ç o ğ a l t ı l a r a k
y a z ı l m a s ı ile g e r e ğ i n i n ifası der-kenar o l u n a r a k
boy ve h a c ı m l a r ı n ı icabettiği kadar eksiltip d ü ş ü r ­
mucibince kaydedilip, i l m u haberlerin y a z ı l m a s ı
mek suretiyle yapıldığı takdirde başlıklarının d e ğ i ş ­
e m r e d i l m i ş o l d u ğ u n d a n sözü g e ç e n muhasebe def­
tirilmesine l ü z u m g ö r ü l m e y e c e ğ i n d e n İ s t a n b u l ' a
terine kaydolunup d i ğ e r i l m u haberleri verilmekle
g ö n d e r i l m e y i p , mahallinde d u r d u a ı l m a s ı hususunun
keyfiyet m a l u m olmak için p a d i ş a h vakfına ait def­
mahalline i ş a r edilmesi Bâb-ı Âlî'ye bildirilmiştir.
terlere de bu i l m u haber verilmiştir.
3. B u nedenle Maliye N â z ı n ile y a p ı l a n ha­
Ravza-i Mutahhara'nm a y d ı n l a t ı l m a s ı gaye­
b e r l e ş m e sonucu, s ö z ü g e ç e n m u m l a r ı n ö n c e d e n
siyle özel olarak imal edilip g ö n d e r i l e n elmas kak­
tayin edilmiş olan m i k d a n n d a n herhangi bir eksilt­
malı, som a l t ı n d a n y a p ı l a n iki adet ş a m d a n l a ilgili
me olmaksızın sayıları ç o ğ a l t ı l a r a k yapılıp, mahal­
belge ve bilgiyi y u k a r ı d a s u n m u ş t u k . B u ş a m d a n ­
line ulaştırılması ve y a p ı m ı için izin istenilen fanus­
larda y a k ı l a c a k olan m u m l a r ı n belirtilen gayeye
ların tanzim ettirilmesi daha ö n c e ç ı k a n irade-i se-
uygun olacak şekil, boy ve ağırlıkta y a p ı l m a s ı ile i l ­
niyye m u k t e z â s ı n d a n o l m a s ı itibariyle b u e m i r
gili d ü ş ü n c e , teklif ve b u y r u ğ u ihtiva eden bir bel­
m u h t e v a s ı n ı n g e r e ğ i , s ö z ü g e ç e n nazır hazretleri
genin m e t i n ve sadeleştirilmiş şeklini de, k o n u y u
ile birlikte g ö r ü ş ü l ü p incelendikten sonra y a p ı l a n
t a m a m l a y ı c ı o l m a s ı a ç ı s ı n d a n o n u n akabinde sun­
n ü m u n e l e r denenip kontrol edildiğinde, daha ö n c e
duk. A y n ı k o n u ile ilgili i k i belgeyi b u şekilde ar-
y a p ı l ı p g ö n d e r i l e n m u m l a r ı n boy ve b a c ı m l a r ı b i ­
darda s u n m a m ı z , ö n e m l i bir hususu vurgulamak
raz b ü y ü k o l d u ğ u n d a n a ğ ı r o l d u ğ u için y a p ı l ı ş
içindir. Vurgulamak istediğimiz b u husus, O s m a n l ı
a n ı n d a yalnız pamuktan y a p ı l m ı ş olan fitil ile d ö ­
S u l t a n l a r ı n ı n Ravza-i Mutahhara'ya g ö s t e r d i k l e r i
külmesi m ü m k ü n o l m a y ı p , kuvvetli o l m a s ı için fitili
itina ve i h t i m a m ı n belirli bir s ü r e y e mahsus olma­
a r a s ı n a zaruretten dolayı kendir de k o n u l m u ş oldu­
yıp, devamlılık arz etmesidir. Öyleki, özellik ve g ü ­
ğ u n d a n ışığı dağılıp tabiatiyle eriyip akıtıcı o l d u ğ u
zelliği belirtilen ş a m d a n l a r ı y a p t ı r ı p g ö n d e r m e k l e
anlaşılmıştır.
y e t i n i l m e m i ş , yapılış gayesi d o ğ r u l t u s u n d a işlerliği­
4 . B u defa fitili yalnız ince telli p a m u k t a n ne süreklilik s a ğ l a m a k için bunlarda k u l l a n ı l a c a k
y a p ı l m a k ve beher çifti d ö r d e r okkadan ibaret o l ­ m u m l a r ı n gereken tadilata tâbi' tutularak imal edil­
m a k ü z e r e ö n c e d e n t a y i n edilen m i k t a r a g ö r e mesine itina gösterilmiştir.
yüzotuzaltı çift m u m yapıldığı takdirde fanusa ihti­
y a ç k a l m a y a c a ğ ı gibi mahallinde bulunan altın b a ş ­ S ö z konusu m u m l a r ı n d ü ş ü n ü l e n değişiklik
lıkların da güzel bir şekilde kullanılabileceği anlaşıl­ u y a r ı n c a n o r m a l g ö r e v l i l e r t a r a f ı n d a n kolaylıkla
m ı ş o l d u ğ u n d a n , s ö z konusu m u m l a r ı n belirtilen yapılması m ü m k ü n o l d u ğ u halde, devletin ü ç
şekilde y a p ı l a r a k surre-i h ü m a y u n a teslim edilmek ö n e m l i b a k a n l ı ğ ı n ı n konuyla ilgilenip, bizzat ba­
ü z e r e mahalline g ö n d e r i l m e s i ve y e n i y a p ı l a c a k k a n l a r ı t a r a f ı n d a n ele alınıp incelenmesini ve n i ­
m u m l a r ı n ç a p l a r ı n a uygun olarak s ö z ü g e ç e n ş a m ­ hayet varılan kanaatlar p a d i ş a h a arzedilerek tas­
d a n l a r ı n m u m yerlerine konulmak ü z e r e birer altın vip a l ı n m a k suretiyle y a p ı m ı cihetine gidilmesi, pa­
muTcAukvjaptwAmasv uvjg.viu ^ÖTüVeYek, b e M \ \ e n ş e ­ d i ş a h ve ilgili k u r u m l a r ı n konuya hassasiyetini or-
kilde yaptırılacak m u m l a r ı n b i r çift numunesi padi­ t a y a VovmaViadvî. ^ ü p h e s u b \ ı svti beVvrtWen
şaha gösterilmek üzere sunulmuştur. üst d ü z e y yöneticilerinin ilgisi değil, a y n ı zamanda
temsil ve idare ettikleri m ü s l ü m a n - T ü r k milletinin
5. Sunulan n ü m u n e y e g ö r e ne şekilde y a p ı ­ ilgisidir. Zira, T ü r k l e r i n , b a ş t a H a r e m e y n - i Ş e r i f e y n
l a c a ğ ı n a dair sâdır olacak irade-i seniyyenin muk- o l m a k ü z e r e b i l u m u m mukaddes ve m ü b a r e k yer­
t e z a s ı n c a g e r e ğ i n i n y a p ı l a c a ğ ı hazine-i h â s s a neza- lere sevgi, saygı ve i h t i m a m l a r ı herkes t a r a f ı n d a n
36 Dr.ibrahim A T E Ş

bilinen bir husustur. B u m ü t e v a z ı makalede sunu­ kat ç e k e c e k t i r . Konuya ilgi duyan okuyucuları düşü­
lan belgeler, T ü r k l e r i n Mescid-i N e b e v i y e y ö n e l i k n ü p a r a ş t ı r m a ve inceleme yapmaya sevkedeceklir.
hizmetlerinden sadece bir k a ç ı n ı dile getiren bazı B u arada sunulan b ü t ü n belgelerde Evkaf Nezare-
ö r n e k l e r d i r . T a r i h î kaynaklarla arşiv vesikalarının tiyle Nazırının teklif, ç a l ı ş m a ve harcamalanndan
g e n i ş bir ş e k i l d e a r a ş t ı r ı l ı p incelenmesinde daha s ö z e d i l m i ş o l m a s ı , Vakıfların belirtilen şerefli hiz­
ç o ğ u n u n ortaya ç ı k a c a ğ ı tabiidir. A m a gerek bir, mette p a y ı n ı n b ü y ü k o l d u ğ u n u ortaya k o y a c a k t ı r .
gerekse bin belge olsun, ö n e m l i olan y a p ı l a n çalış­
malarla sunulan hizmetlerin temelinde yer alan dü­ A t a y a d i g â r ı Vakıfların y ö n e t i m i n d e bulun­
ş ü n c e ve duyguların samimi ve y ü c e o l u ş u n u n vur- ma bahtiyarlığına eren bir ferd olarak, bu husustan
g u l a n m a s ı d ı r . Kanaatimizce sunulan belge ve bilgi­ d u y d u ğ u m u z haz ve heyecanla kaleme aldığımız
ler O s m a n l ı Devletinin üst d ü z e y y ö n e t i m i n d e yer bu m ü t e v a z i makaleyle Mescid-i N e b e v î ' n i n geçir­
alan z e v a t ı n , Mescid-i N e b e v î ' n i n b a k ı m , o n a r ı m diği g e n i ş l e t m e girişimleri h a k k ı n d a az da olsa bir-
ve d o n a t ı m ı n d a g ö s t e r d i k l e r i ö r n e k d a v r a n ı ş a dik­ şeyler verebildiysek kendimizi mutlu sayarız.

•m

I •

Belge: l
MESCID-I NEBEVİ'NIN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 37

KJCTJK

-1/

Belge: 2

^ *•••

' â i i i ^ 2 i ^ - ' ^ y

\
Belge: 3
Art*

Belge: 4
MESClD-1 NEBEVÎ'NİN GEÇİRDİĞİ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ 39_

Of",

Belge: 5-a

Belge: 5-b
Belge: .

Belge: 6-b
, ^•^'--Ti-^

Belge: 7-a
,',\. -t'». "'-^ V -•>•

V. i: J^. *ç <>cr '"'••^ ^"-^' T'-î' W-- <irj> jiiai

^•'\^ w* O (îıiett4. ^ ti't^r ^ ''''y; '^•i'-^ -f'^--'^P*-'!.»^

Belge: 7-b
42 Dr.ibrahim A T E Ş

''fi

Belge: 8

Belge: 9
ClD-1 NEBEVÎ'NİN G E Ç İ R D İ Ğ İ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ

VJO ^ Jify (2k>^<^4^^ ^^Jjüi !^^Mbso ^


44 Dr.ibrahim A T E Ş

AZİZİYE
MİNAfd

M * r » m - t 5»ril-İ H « 2 r e t - i N«t>e*i'niı» 0 # r û n g «nvir


m v f h û n u r u F*<-« olm«k uzw* m û c c d d c d M ' m s l v«
Ir«*U l i z u n 9 « k n k « l ı ç ı ( a r ı n rTvikdlr-t zira* w* nwvzi'in
m û b c y y i n c*tv«l-i mahcuıasıdır.

Harem-i Ş v r i f - Î C c n i b - ı N«b«vî'nın i w a ^ i ' » • mwazi'l ŞCHİMM*

, IDlen If z r Csimili mûb«r»lı«(«rî


Bay) (En)

ftibu's-Sftlffl'dan Minar»^ Raiatyv'yv KıW« clnıb-İ âli«

Muvac*ft«-i Mûbar«k« P)^İh-( llJsind* irwvit'İ zûvvir-ı mualimrı»

H i n t r v - i 5«rit»-ı ftmiyyc'dm B İ b - ı SeyyNMİna F H ı m M G ' z - Z v h r a


Radıyattahu te'^ (anha) ya d»gtn Kad»fiı.f SaA<W t t n . b - f " i l W '
U b - ı S n y i d r t i n a Fliunalû X - Ithrk R a » y ^ U h u wtha'ctan m a h z m - t
m i l t t h ^ » r î l » d»^İft b » t w a k w m dua oiunmm m ^ n - İ ' a t r

HaksUa-i Şvrff* it« Offkkatu I . A > v i l bayrdnde M k t ' mahall-İ * İ l f

CMtkato'l-A^avİt'da mahalt-İ A^aval-ı BatcSlHi

OihİUi D « k k « t y ' l - A^aval mvvsî-t

21. HGcr*4 S t e t !)• Minl»c-i SmHflı* mab^ni yw« ft«u-i Mwtahhar.


M i n b w . i $*rfft«« c i h v i . i & 4 b y ' f l . w l a m ' « i Mahmudry* ft<Mrr«Mİ
dwai-ioa dHi^ff ( n t y T * - i * a l * •

HCer*-İ Ş e r i f r ' d M MlnbOT-i $ « n f n H M d s J i w dvQIn Mvzl-i * til

Minb«r-i Ş«riff muhâzisindM M # d r v s * . | piwckur* d u v a r ı n a d«4ltt


»»»vrf-i'at( ,
Rik*a4 H ü c r * - * $ « f l l » * d M M İ n b « r - f ^vrff mwhazittn* de^fii Bİh-ı

Virw Mntepwi Ş M Î I muhazİtmdan I »•J meihuiv ifcrMrm d t > n nwviKt'ali

Hücrv-J Ştrffr*(J*o M e * r t » . İ f M z l u r r Aivarvia d«4in m c v x l - I mûbar#lr#

Kicrv-i 5»rn»*den Hcdresa-i mezhurr duvanna da^tn •vzi-i mübarek*

Hûcrv.i $arrfe'd*n M*dr*f*-I mokur* duwina d*^ m«ir^i ' «ti

HÛer»-i Saadet « b v a b - ı Ş « ^ s i n d « n Slb-ı Tav«»ûl p ' ı ş g l h - t ' alTtl

B l b - ı T v v n s û l muhâzİsindan M«tfıvM-f m ^ k u r * d u v a r ı n a kadar MI4MESI


mrvzi-i mübarek» .
Bâto-4 mrzkur i t * dvkkeluM A > v M b « y n i muhâzİKİndan ı m d r r M . j
meafcurr d u v a r ı n a de^Tn mevzj.i mübarek»
Dekkelu'l A ^ v a t muhazisindtn M«dr»««-i mezkur» d u v a r ı n a kadar
mewxi-i ' a l l •
B t o - ı Nisa m u f ı a ı i ı i n d e n M e d r » c » . i m e z k u r » d u v « n n a de^Tn m « v ı l <
mübarek» •

elb-ı Nid'dan

Babu'r-rahme'den
Mİnar»>l Azızİy«'y«

Mecidİy» m i n a r e s i n e
de^fn

de^Tn
m«vzi-l'«ll

mevzİ-i mübarek» r
H i n a r » - i mecidiyeden m i n a r » - ! «zdtyey» degİn «hir-İ Harem-t
0»rûn« »nvîr - m»f h û n HaremJ
S»rİfln l a l f » ! e w » U
Kabil-i Utİ'mal o i m a d ı ^ n d a n , ırû
Minarewrn>< mezkurvteyn beyrind» vjfcl a h i r . i H a r e m . î Saidftin %tit-4 a t w i c»vinlb-l »rba'atıyta hudûtf
v« cetvaldv gÖst»ril»n zirl'a I
K ı t a İ t V» tüt V» a r z ı n ı n yekûnları
muMİlal* Mûh»ndishân»*ı Btrtijp-
Har»m-İ Esbak Merhum Olllver i
elaraA teraTm o l u n m u « t u r . Fİ

Plan: 1
:, « f s s.

£ - £' 3 - •

i|: İ1
£C s - i 3

n V ? • ı:
'B

uim
h ı r t

o
D

n Z
m
03

E K I L
Ih'" II
z
Z
E K I L N0:2ı
O
E K I L
Ih^" • III s
a
EZI
$tkil N0:(
E K I L i NO :n
5
I K I L NO:ı;
m. ştkii NO: S S? m
XX
Z
E K I L MNOME

SİL E K I L İNO:ii
M. 2
m
} E K i L NO:K ? E K i L I N O M I O
S
m
f I K i L $ E K I L BNO:II
NO:a

}EKı L N O : 10 ; E K İ L |NO:9 m
S

f Ne K I n L N0:l

4^
MESCiO-i N E B E V Î ' D E YAPILAN G E N İ Ş L E T M E L E R İ GÖSTERİR P L A N

3: Hı. OSMAN («-A.) MİHRÂa Hı.osMMt M.A.U İLlvesl

r>fJo O ö- —o^ö—G~~(r-u tr-D-

SEl2
KAMI

IST SSl«><«M

'O AVM
o oîfo o '"ö o o o o o
"TT" O r i O o o o şo
o - 3
o o
Ki o o o
o'»
o îO
o o q o
.1°
oo O o o o o o şo o _c! q o.
o o î o
TIMCCCÜD
KAASI
o o İ Q o | c l Ic o I
O OS O
o o îO o 5 q y o î •âkü'r lihnM

o o O O : o O SC Î C O •=
as; VC*1
O l o o ÎC
•AHHCT KAntI

o - -'rİES
• AQI«JUI ı t A n u

iii>«aı Mt>Cb-İ HE1.ÎVİ*NIN H I J 1 V 6 A M K « IAMAMINDAXI

tLEKtRİK OİReü

löl Kuru t<ı.gMeg^(itAj'IN it İv ESİ o b


OSMAN IftAflN İlİVC^
Hı. FATMA
• AKCEIİ
o—-o
»Ilio'la lüvKİ

s o o o .1C

î o o ELCATRİK DİttcU o o o .?[


o
o o o o o o o o SC

o Ö o o o o o o o o
ABBASİ HALliftti, SULUN ASOÜUrtCİrfİM L / " ^
MCNOl'NİN i

VAtCIT VA4
OEIWJ

o o
on DEPO "~|

MECİONfKAMlI [jULIAJ* ABOULMECİCf IN DETO KAPISJ


riAVE»

Plan: 2
MESClD-1 NEBEVÎ'NİN G E Ç İ R D İ Ğ İ G E N İ Ş L E T M E GİRİŞİMLERİ

- ^ ^ ^ < y U ' ^ ^ ^ . . . . , , ^ J a ^ ^ { ; ^ ^ '

A i j u v ^ ' ^ * ' "Çİ^ ' • ' ^

- ^ ı t t ^ S P

Belge: 10-b
. 5
•1

O-

•"A

Belge: 11
Belge: 12
Belge: 13
m

Sadi BAYRAM

silzâde tutku ve d ü ş ü n c e s i , batı d ü n y a s ı n ­ d ö n e m l e r i n e kadar devam ettiğini zannediyoruz.


da o l d u ğ u gibi, dogu d ü n y a s ı n d a da Orta Zira t a ş baskılı silsile-nâmeler, Nakibü'l-eşraflar ta­
Ç a g ' d a n beri ç o ğ u insanımıza k o n u o l m u ş ­ rafından verilen beratlar, seyyidlik ü n v a n l a r ı , bun­
tur. Batı d ü n y a s ı n d a , kont-kontes, baron- ların birer delilidir.
barones gibi....Kral-kralice, baron-barones, kont-
O s m a n l ı t o p l u m u , H z . M u h a m m e d soyun­
konteslerin m ü s t e s n a salonlarını, aile b ü y ü k l e r i n i n
dan gelenlerin; yani, seyyidlerin s o y a ğ a ç l a r ı n ı Na-
portreleri süslemiştir. Ressamlar ise, k o n u y u istis­
kibu'l eşraf a d ı verilen bir m a k a m t a r a f ı n d a n tutul­
mar ederek, ş a h s i ç a l ı ş m a a l a n l a r ı n ı g e n i ş l e t m e k m a s ı n ı e m r e t m i ş , yakın tarihlere kadar bu m ü e s s e ­
i m k â n ı n ı bulmuşlardır. se devam etmiştir. Dolayısıyla her ö n ü n e gelenin
D o g u d ü n y a s ı n d a ise; emir-sultan, p a d i ş a h , seyyidlik vasfını a l m a s ı bir nebze ö n l e n m i ş t i r . So-
kral ve derebeyler.beyler, m e ş h u r a ğ a l a r felsefele­ y a ğ a ç l a n n ı n ekserisi rulo ş e k l i n d e ve kırmızı-siyah
rine g ö r e g e ç m i ş l e r i n i , daha ziyade kahramanlara m ü r e k k e p l e yazılmıştır.
ve din b ü y ü k l e r i n e b a ğ l a m a ihtiyacını d u y m u ş l a r ­
X V I . a s ı r d a ise b u m o d a , o l d u k ç a y a y g ı n
dır. I s l â m i y e t i n k a b u l ü n d e n sonra; I s l â m i y e t t e k i
olup,belli bir kısmı da tezhipli ve madalyonlu m i n ­
geleneksel resim y a s a k l a n n ı dikkate alarak, şair-
y a t ü r l e r halindedir."' B u yazma eserler Z ü b d e t ü ' t -
meddah, folklorik tarihçiler k a n a l ı ile p a d i ş a h - s u l -
tan, emir-bey gibi devrin ö n e m l i idarecilerinin soy­ 1. Atsız, O s m a n l ı Tarihine Ait Takvimler, I , İstan­
larını, ya bir k a h r a m a n a veya bir din b ü y ü ğ ü n e bul, 1 9 6 1 , 123 s.
b a ğ l a m a y ı , â d e t haline getirmeye ç o k uğraşmışlar­ 2. Osman, Tevârîh-i C c d î d - i Mir'ât-ı Cihân, (Çevirip
dır. B u ş e k i l d e de s a n a t ç ı l a r ı n aldıkları ihsan, düzenleyen: Atsız), İstanbul, 1 9 6 1 , 84 s.
ö n e m l i oranda arttığı zannedilmektedir. K o n u edi­ 3. Sadi Bayram, Musawir Hüseyin Tarafından Minyatür­
len ş a h s ı n da bundan dolayı, mevkii ve etrafındaki leri Yapılan Silsile-nâme, Vakıflar Dergisi, S. 13, A n ­
kara, Image, S.30, Ankara, 1990, s.11-15; Sadi Bay­
h e g e m o n y a s ı n ı n arttığı, v a r s a y ı m l a r a r a s ı n d a d ı r .
ram, Ankara Etnografya Müzesi'ndeki Madalyonlu
Silsilenâme'de Doğu Anadolu, ve Batı Asya, VII, Türk
D e v r i n ö n e m l i idarecilerine, kendilerinden Tarih Kongresi, C.II, Ankara,1981,s.645-655; Günsel
ö n c e k i cihan tarihinin ö z e t l e r i , o n l a r ı n anlayabile­ Renda, Topkapı Sarayı Müzesi'inde H.1321.no.lu Sil­
silenamenin Minyatürleri, S a n a t T a r i h i Yıllığı, S.V,
c e ğ i açıklıkta ve seviyede anlatma veya yazma
İstanbul, 1973, s.443-495; Günsel Renda, New Ligt
alışkanlıkları da yerleşik d ü z e n e g e ç e r g e ç m e z b a ş ­ on the Painters of the Zubdat-al Tawarikh in the Muse­
lamış ve yüzyıllarca devam etmiştir. Fatih Sultan um of Turkishand Islamic Arts in Istanbul, I V e m c
Mehmed'in b a b a s ı Sultan 11. M u r a d a takdim edilen Congre International d'Art T u r c , Aix-en Provence,
1976, s. 183-200; Günsel Renda, Ankara Etnografya
824, 835, 843 H . / 1 4 2 1 , 1431-32, 1439-40 M . Müzesindeki 8457 no'lu Silsilename Üzerine Bazı Dü­
tarihli takvimler bunlardan birkaçıdır.^ Sultan III. şünceler, K e m a l Ç a ğ ' a A r m a ğ a n , İstanbul, 1984, s.
Murad z a m a n ı n d a yazılan T e v â r î h - i C e d î d - i Mirat-ı 175 -202.; Ebül Gazi Bahadır Han, Ş e c e r e i T e r a k ­
kime (Türkler'in S o y K ü t ü ğ ü ) , T e r c ü m a n , 1001
C i h a n bunlardan sayılabilir.^
Temel eser, No.33.; Emel Esin, Son Çağatay Devrinde
Ö n c e k i yüzyıllarda b a ş l a y a n şifahî tarihi Dogu Türkistan'dan Resimli Bir Han Silsilenamesi,
İslâm Tetkikleri E n s t i t ü s ü Dergisi, C.V, İstanbul,
y a z ı p , p a d i ş a h l a r a v e r m e ve b u tarihlerden padi­
1973, s.171-204.; Sadi Bayram; Irlanda-Dublin, Ches­
ş a h ve vezirlerin ders a l m a s ı g e l e n e ğ i n i n , O r t a As­ ter Beatty Library'de Minyatürlü Bir Osmanlı Tarihi
ya, Abbasiler, B ü y ü k Selçuklular ve A n a d o l u Sel- (Zübdetü't-Tevarih), K ü l t ü r ve Sanat, S.12, Aralık
ç u k l u l a n ' n d a ve O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u n u n son 1 9 9 1 , T.lş Bankası yayınları, Ajans-Türk Gazetecilik ve
52 Sadi B A Y R A M

T e v â r i h , Subhatu'l-Ahbar veya Silsile-nâme adıyla Birincisi; Hizmet görenler ve kullarını ih­


da a n ı l m a k t a d ı r l a r . S ö z konusu m i n y a t ü r portreli tiva eder.
eserler B a g d a d , İ s t a n b u l , E d i r n e , K a z v i n ve
ikincisi; Komutan ve askerlerini.
Konya'da y a p ı l a r a k ekoller, atölyeler de k u r u l m u ş ­
tur. Mevlevi Dergâhları'^ da bu ç a l ı ş m a l a r a destek Üçüncüsü; Silâh ve malzemelerini.
olmuştur. Dördüncüsü; Askerleri ve bineklerini.
Bagdad e k o l ü n e ait bir Z ü b d e t ü ' t - T e v â r i h , Beşincisi; Peygamberin sîret yani hayatı­
İrlanda'nın Dublin ş e h r i n d e Chester Beatty K ü t ü p ­ nı ve ondan olan cevherler ve layık görülen in­
hanesinde T . 4 2 3 numara ile muhafaza edilmekte­ ciler anlatılır.
dir. Eser, Ş e v v a l 1 0 0 6 H . / N i s a n 1 5 9 8 M .
Metin oldukça ağdalı olup, ekseriyeti Allah'a
tarihlidir^. H a t t a t ı , Bagdad'da i k â m e t eden Isfa-
ve Hz. Muhammed'e methiye ile y a p ı l m ı ş bir giriş­
h a n l ı Ebu Talib'dir. Yazma üç k ı s ı m d a n ibarettir.
tir. Eski ç a ğ l a r d a n X I X . yüzyılın sonuna kadar;
Ketebe, birinci kısmın s o n u n d a d ı r .
devlet büyükleri. P a d i ş a h , Hz. M u h a m m e d ve A l ­
I . Kısım: B i r ç o k Z ü b d e t ü ' t T e v â r i h l e r d e o l ­ lah'ın ş e f k a t i n e s ı ğ ı n m a k için bu t ü r y a k a r ı ş ve
d u ğ u gibi, Yusuf bin A b d ü l h a d i t a r a f ı n d a n A r a p ç a ö v ü c ü c ü m l e l e r d e n m ü t e ş e k k i l iki sahifelik b a ş l a n ­
olarak kaleme a l ı n m ı ş o l u p , Hz. M u h a m m e d ve gıç konuya giriş yazılması, â d e d i b u l u n m a k t a d ı r . ^
A s h a b ı n a ait biyografik bilgilere haizdir. 1 a varağı
boştur. 2 b - 3 a varakları; Hz.Peygamberimizin
soy a ğ a c ı olup, H z . M u h a m m e d ' i n b a b a s ı A b d u l ­
1 b - 2 a varaklan karşılıklı zahriye sayfası lah, dedesi Abdülmuttalib'den, Ka'b'a kadar getirilir.
o l u p , t e z y i n a t ı X V I . a s ı r d a n ç o k X V I I . asır özellikle­
rini t a m olarak yansıtır. K a r t u ş l a r cetvel dışına ta­ 3 b - 4 a v a r a k l a r ı , H z . M u h a m m e d ' i n ha­
n ı m l a r ı n ı n sülâlesi soy a ğ a c ı d ı r . A n c a k burada bir
ş a r . Ü s t , alt ve yanlarda da k a r t u ş ilâveleri vardır.
yanlış ciltlenmeden olsa gerek, M e y m u n e , Havle,
iki sayfalık A r a p ç a metin bulunan her sayfa­ Ş e v d e binti Zem'a ile başlar. R e y h â n e 3 b v a r a ğ ı n ­
da 12 satır mevcut o l u p Elhamdülillahillezi keli­ da yer alır. 4a v a r a ğ ı n d a ; Cuveyriye, Safiyye, Zey­
mesiyle b a ş l a r ve a ş a ğ ı d a k i a n l a m ı veren m e t i n nep, Mariye'nin soyu b u l u n m a k t a d ı r . s . 1 1 1 - 1 1 0
bulunur.^ ( s . 1 1 5 - 1 1 4 )
4 b v a r a ğ ı n d a ; H z . M u h a m m e d ' i n ilk e ş i ,
Allah'a hamdolsun ki; en iyi yarattığı bü­ H z . H a t i c e Validemiz, H z . A i ş e , Ü m m ü ' l Habibe
tün halkından Hazret-i Resül-ü Ekrem Nur-u ve Esma H a n ı m ' ı n ş e c e r e s i bulunur, ( s . 1 0 9 )
vücud-u ilâhiden ve gizli emniyetli yarattığı en
5 a v a r a ğ ı n d a ; yine H z . M u h a m m e d ' i n eşle­
iyi mahlûkattır. Fazlasıyla verdiği nimet ve yar­
rinden, Hafsa, Ü m m ü l Seleme, Zeynep, Ü m m ü l
dımlar sûkûr hamdi hak etmiştir.
Şerik'in isim ve soyları yer alır. (s. 1 0 8 )
Şahadet ederim ki; Allah'tan başka ilâh
5 b v a r a ğ ı evlâd-ı N e b î olup; e l - K a s ı m , Ta-
yoktur, saltanatında ve mülkünde tekdir ki, iyi­
hir, et-Tayyib, ibrahim, Zeyneb, Rukiyye, Ü m m ü
liği ile ve yardımı ile yarattıklarını kendine se­
G ü l s ü m , F a t ı m a ' n ı n soy a ğ a c ı bulunur, (s. 1 0 7 )
vindirmiştir. Vaad olunan Cennetine yaklaştır­
mıştır. Haznelenen ateşten uzak tutmuştur. Ve Matbaacılık Sanayii, s. 63-68; The Zubdat-ut Tawarikh
yine şehadet ederim ki; Hz. Muhammed Al­ of 1598 At The Chester Beatty Library İn Irland, s.
lah'ın kulu ve elçisidir ve sevgilisi ve arkadaşı­ 93.; Hans Georg Majer, Die Karlsruher Türkenbeute,
dır. Allah'ın selât ve selâmı üzerine ve ehline Handschriflen Und Defter, Kat. 314, das Buch
Qui'ntessenz der Historien, hirmer Verlag München,
ve arkadaşlarına ve eşlerine ve emniyet içinde
s. 369-378
yaşayan ümmetine olsun.
4 Filiz Ç a ğ m a n , XVI.yüzyıl S o n l a r ı n d a Mevlevi
Sonra, ateşe atılan ve sırtında bol ve bü­ Dergâhlarında Gelişen Bir Minyatür Okulu, I. Milletle­
rarası Türkoloji Kongresi, 15-20 Ekim 1973, İs­
yük günahları ile tanınan kulu Abdülhadi
tanbul, 179, s. 651-676,
oğlu Yusuf sözlerine dayanılarak hazırlandı.^
5 Sadi Bayram; Irlanda-Dublin, Chester Beatty Library'de
Kardeşlerden bir kardeş ve tanıdıkların­ Minyatürlü Bir Osmanlı Tarihi (Zübdctü't-Tevârih), Kül­
dan bir sevgili ve yücelerden biri bu nebevi şe­ tür ve Sanat, S.12, Aralık 1 9 9 1 , T.lş Bankası Yayın­
ları, Ajans-Türk Gazetecilik ve Matbaacılık Sanayii, s.
cere ve parlayan inciyi tanıtan ve gösteren cev­ 63-68; The Zubdat-ut Tawarikh of 1598 A t The Ches­
herlerden bir cevher ve incilerin en pahalısı, ter Beatty library İn Irland, s. 93 (Varak numaralann-
düşünceleri ihya eder ve yanındaki beyinler du­ daki hatamızı bu yazı ile düzeltiyoruz).
rur ve bazıları Racım Kıssasını aldırış etmeyip 6 Arapça metin çeşitli edebi sanatlar ifâde etmektedir,
hafife alır ise, Baracım^ kavmi gibi kayber (?) Dolayısıyla metnin anlamını Türkçe ifade etmek olduk­
Peygamberlerin ahvalinde ve buyruklarını bir ça zor olmuş, kelime tekrarı yapılmamıştır.
çıkar için değiştirip ve iyi emirlerine itaat ve rı­ 7 Abdülhadi oğlu Yusuf ismi, ilk sayfanın son satınnda
zalarını almayıp ve onlardan istenileni yerine geçmektedir. Bkz. S.Bayram, Vakıflar Dergisi,
S.XIII, s. 264, 300.
getirip, tamamlayıp ve vasfına şereflendirip rı-
8. Baracim Kavmi (?)
zıklarını paylaştırmada hızlandırıp ve beş saf­ 9. Bu tip övücü girişleri V G M nüshası, Topkapı Sarayı
hada belirlenmiştir. Nüshaları ve bîzı vakfve başlangıçlarında da görüyoruz.
SİLSİLE-NÂMELER V E 1598 TARİHLİ Z Ü B D E T Ü T - T E V A R İ H 53

6 a varağında, Hz. Muhammed'in gerdeğe vardır. Dairelerin y a n ı n d a k i zemini koyulaştırılmış


girmediği h a n ı m l a r ı n ı n soyları vardır, (s. 1 0 6 ) k ı s ı m d a ise, Ş e v v a l 1 0 0 6 tarihi A r a p ç a yazı ile
verilmiştir. ( s . 9 0 )
6 b varağı Ashab-ı N e b î sayfası o l u p ;
Hz.Ebubekr, H z . Ö m e r , H z . Osman, H z . A l i , H z . II. kısım: 1 4 b v a r a ğ ı n d a b a ş l a r (s.89). D i ­
Z ü b e y r , Hz.Said, Hz.Saad, H z . Ebu Ubeyde, H z . ğ e r eserlerde o l d u ğ u gibi d ü n y a tarihi kısa olarak
A b d u r r a h m a n ' ı n soyları vardır. 7 a'da H z . anlatılır. O s m a n l ı c a yazılmıştır. 1 4 b v a r a ğ ı yine
Adem'den b a ş l a y ı p H z . N u h ve Huzeyme'ye kadar yaldız bir akroterle vakfiye tarzı tezyin edilmiş olup
iner. (s. 1 0 5 - 1 0 4 ) altında 8 satır m e t i n b u l u n m a k t a d ı r . Kısa d ü n y a
tarihini anlatan metin 17 b v a r a ğ ı n a kadar devam
7 b- v a r a ğ ı H z . M u h a m m e d ' i n kız çocukları­
eder. A n c a k metiiı bitmemekte devam ettiği keli­
n ı n evladlarının soyu; 8 a v a r a ğ ı . Peygamberimi­
melerden anlaşılm^aktadır. A n c a k m e t n i n d e v a m ı
zin amca oğulları soyu y e r a l m a k t a d ı r . ( s . 1 0 3 )
b o ş sayfa o l d u ğ u halde y a z ı l m a m a s ı , eserin eksikli­
8 b-9 a v a r a k l a r ı n d a H z . M u h a m m e d ' i n ha­ ğini ortaya k o y m a k t a d ı r . H e r sahifede 17 satır bu­
lalarının soyu b u l u n m a k t a d ı r , ( s . 1 0 1 - 1 0 0 ) lunur. 17 b varağı altın yaldızla cetveli d i ğ e r sayfa­
lardan biraz küçüktür, ancak yine 17 satır sıkıştırıl­
9 b v a r a ğ ı Peygamberimizin amca o ğ u l l a n ,
mıştır.
b a b a s ı , dayıları; 10 a v a r a ğ ı hizmet eden cariyele­
ri , köleler ve Peygamberimizin anneleri yer alır.
M e t i n Sipas ale'l-ıtlak ve sitayiş o l B a r i
10 b - l l a v a r a ğ ı , Hz.Peygamberimizin a m ­ H a l a y ı k ibaresi ile b a ş l a r ve Vakıflar nüshasında-^
caları yer alır. Tezyinatlıdır. ( s . 9 7 - 9 6 ) o l d u ğ u gibi bir b u ç u k sayfa 3-4 kelime değişiklikle
11 b - 12 a v a r a ğ ı binekleri (develeri) ve ye­ aynen devam eder, daha sonra ö z e t l e n e r e k değişir
m e k k a p l a r ı , kullandığı e ş y a l a r , köleleri h a k k ı n d a ve Sultan I I I . M u r a d o ğ l u Sultan M e h m e d ' i n adı
bilgi vardır. Bilâl-i H a b e ş i de bu sayfada yer alır. g e ç e r ve devam eder. Hattat, genelde (b) yerine
(s.95-94) devamlı (p) harfi kullanmıştır. Dolayısıyla Azeri o l ­
m a s ı veya Fars tesirinde o l d u ğ u kabul edilebilir i h ­
12 b varaği;kâtipleri,silâhları,emirleri yer alır. timaller a r a s ı n d a d ı r .
13 a v a r a ğ ı 4 x 4 = 16 kareye ayrılmış olup
11. kısmın Latin harflerine çevirisi şöyledir:
her kare içinde; Peygamberimizin işçileri, vezirle­
r i , h â k i m l e r i , hazine eminleri, polis g ö r e v i n i üstle­ Sipas ale'l-ıtlak ve sitayiş ol Bâri
nen k o r u m a l a r ı , develerini g ü d e n ç o b a n l a r ı , Halâyık, Hakîm-i kadîm hazretlerine olsun ki;
s i l â h d a r l a n yer alır. A y n ı v a r a ğ ı n altında 7 satır uücûd-i âlem, bel âlem-i vücudanm bahr-i
halinde, Hz.-Muhammed z a m a n ı n d a meydana ge­ cûdundan bir katredir ve şuhud-i nur-u zuhur
len hadiseler özetle anlatılır, ( s . 9 2 ) anm zuhûr-i şuhudUndan bir lemhadır bir
mübdi'dir ki, bir kelime-i kün ile bunca bin ke-
13 b v a r a ğ ı 13 x 1 2 kare ç a p r a z cetvellidir.
limat-ı hakaytk zât-ı ümmij'l-kitabdan levh-i fıt-
burada Peygamberimizin a m c a l a r ı , kızlan, torunlan,
ra üzere tasvir buyurdu. Vücûd-i insan kelime-i
k o m u t a n l a r ı , ü m e r â l a r , kâtipler, Peygamber Efendi­
mizin d o ğ u m u n d a n vefatına kadar g e ç e n ç a r p ı ş m a ­ camia ve hem sahife-i kâmile kulûb-i âlem nüs­
lar, fütühatlar vak'alar, kısa ve ö z olarak yazılmıştır. hasından intihap edüp lâtif düzdi ki, içinde su-
ver-i cümle maâni ve kelimât-ı sebu'l-mesâni
1 4 a v a r a ğ ı 9 x 9 kareye ayrılmış, altında tecrid buyurdu bir muhteridir ki mahz-ı istifa
ise, birer kare azaltılarak t o p l a m 1 1 3 kare elde ve hulus-i ictibayla Hazret-i Adem-i safî aley-
edilmiştir. S a ğ d a n sola ç a p r a z b i ç i m d e siyah m ü ­ hisselâm mecmuasından güzin-i kulüp "ham-
rekkeple yazılmış m e t i n ; soldan s a ğ a (çapraz, s a ğ ­ mertu tînete âdemi bi-yedi erbaine saba-
dan sola o k u n m a k üzere) kırmızı m ü r e k k e p l e me­ hen "^^ mucib-i üzre dest-i kudtet ve pürkârâ-
tinler yazılmış ve y u k a r ı d a s ö z ü n ü ettiğimiz karele­ det birle dâire-i vücud safha-i şuhûd-i âlem üz­
re siyah-kırmızı metinler tek kareye gelecek tarz­ re zer'etti.'Ve lekad kerremnâ beni âdeme
da, hizaları da bozulmamak kaydıyla o t u r m u ş t u r . ve hamelnahüm fi'l-berri ve'l-bahri"^^
A y n ı şekil, T o p k a p ı S a r a y ı M ü z e s i ' n d e bulunan muktezasmca liva-yı kerâmet-i beni âdem bir
Zübdetü't- T e v â r i h l e r d e de-^° b u l u n m a k t a d ı r . mefârik-i ehl-i âlem üzre fer'etti, ana hil'at-ı su­
retle" innallâhe teâlâ haleke âdeme âlâ
Y u k a r ı d a şeklini izah etmeye çalıştığımız cet­
velde sırası ile; H z . M u h a m m e d , Hz.Ebubekr, H z . suretihi "^^ hil'atın geydirüp ve tuğra-yı ğarra-
Ö m e r , H z . O s m a n , H z . A l i , Hz.Hasan, M u a v i ı ^ , yı " lekad halakna el-insâne fi ahsen-i
Yezid b i n Muaviye.Muaviye b i n Yezid, Abdullah bin takvim" unvân-ı menşur tıynet eyledi vasi-
Zübeyr, Mervan b i n H a k î m , Abdülmelîk M e r v a n , '
10. T K S M K . H . 1324, s. 25-26.
Abdülmelîkoğlu S ü l e y m a n bin A b d ü l m e l î k ,
Ö m e r bin Abdülaziz'in ö m ü r , hilâfet, vefat, gasil, 11. VGM. Nüshas], S.Bayram, VakıHar Dergisi S.XII1,
s. 254-255. ile karşılaştırınız.
kefin, defin gibi kronolojik bilgileri, güzel bir m i ­
zanpaj tekniği ile okuyucuya s u n u l m a k t a d ı r . 12. Kırk sabah Hz. Adem'in çamuru ile pişirilmiş.
13. Isra Suresi 70. âyet.
S o n karelerin s a ğ ı n d a ve solundaki daireler­ 14. Hadis
de; hattat a d ı , ş e h i r ve A l l a h o n u affetsin, ibaresi 15. et-Tin Suresi 4. âyet.
54 Sadi B A Y R A M
yet-ı hilâfet-i " innî câilün fi'l-ardi balîfe- aleyhi vessellem) zuhuruna değin beş bin yüz
ten^^ vefkı üzre arsa-i gabrâdan mele-i a'lâya yetmiş iki yıldır. Amma kavl-ü ibni Abbas (radi-
eriştirdi ve anun zat-i zürrii/atmdar} enbiya ve yallahü Anh) böyledir ki Adem safiyullah vak­
evliya-yı fazıl ve ni'met ve mezîd-i keramet ile tinden ta Hz. Nuh Aleyhisselâm Tevafanma^^
mahsus ve mükerrem ktlûp kenef-i ismetde ve değin iki bin iki yüz elli altı yıldır. Ve ondan
hücre-i riâyette perviş kıldı ve cümle enbiyadan Hz. İbrahim Aleyhiselâm mevlûduna değin bin
seyyidi'l- mürselin ve hatimi'n-nebiyyin Hazreti yetmiş dokuz yıldır. Ve ondan ta Hz. Süley­
Muhammed Mustafa sallâllâhü aleyhi ve âlihî man Nebi zamanına değin ki, Beytü'l Makdis
vesellem güzin kıldı ve batı ebed tahta-i nisba (Kudüs) bina etmiş idi. Beş yüz otuz altı yıldır.
yâd edüp tâc-ı mahbûb ser saadetine nihad et­ Ve ondan ta Hz. Musa Aleyhisselâm zamanına
ti. Salavat-ı zekiyat-ı na'ma'dûd ve tahiyat ve değin beş yüz altmış beş yıldır. Ve Ondan berû
vâfiyat-ı nâ mahdûd ilâ yevmi'l-mev'ud evvel Hz. İskender Yecuce ve mecûce Sedd-i yaptığı
nûr-i pâk sahib-i makam-ı idrak subhâneke mâ zamana değin yedi yüz onyedi yıldır.^^ Ve On­
arafnâke ve ki'lefi şanihi" levlâke lema dan berû Hz. İsa Ruhullah mevlûduna değin üç
halektuf^ eflâke kail-i kavil küntü nebiyyen yüz altmış dokuz yıldır, ue ondan beru ta
ve kenci hazain-i küntü kenzen mahfiyya reh- Hz.Muhammed Mustafa (sallâllâhü aleyhi ve­
nüma-yi akvam-ı sübül ue Pişvay-i ve ma Mu- sellem) ve aleyhim ecmaîn düne değin dört yüz
hammed'ün illâ rasûlün had halet min otuz dört yıldır.Bu takdirce Adem aleyhisselâm
kablihi'r-riisıdü^^ serdefter sahife enbiya ve devrinden Hz. Resulullah (sallâllâhü aleyhi ve­
fihrist-i ceride^^ evliya ve hurşidfelek-i asfiyâ sellem) devrine değin beş bin dokuz yüz elli al­
ve merkez-i dâire-i asfiye Hazreti Muhammed tı yıldır^^. Bu irade ihtilaf çoktur. Amma Sey-
Mustafa Sallâllâhü aleyhi ve sellem ve âli yid Nimetullah Hazreti'nden rivayet olundu ki,
müctebâ ve eshab-ı .muktada ve hulefâ-i Hicret-i Nebeviyye'den dokuz yüz doksanıncı
mühtedâ üzerine olsun ki cümle enbiyaya piş- yılında dûr kamer nihayet bulup dûr duhul ha­
va ue zümre-i evliyaya rehnümadır emma kimdir. Ve evvel-i tarihte vücude gelen evladın
ba'dü^^ et tevlûd-i kavaid-i mahamid-i ilâhi ve on sekiz yıldan sonra vücuda gelen eşrat pahte
tesis-/ mebani durdur. Selef-i penahi Sul­ yetişe denmiştür. Yıllar Kamerî hisapla mıydır,
tan berhaka ve burhan mutlak-t hasıl-ı yoksa Şemsiyye dummiyle hisaplamıydır
kevn-i ve mekân sahip Kur'an zaman malûm değildir. Nitekim, Eshab-ı Kehf Kıssa­
fahr-i Ali Osman- es-Sultan ibn es-Sultan sından haber verir. "Velebisû fi kehfihim si­
ibn es-Sultan ibn es-Sultan Mehmed^^ nine vezdad-ü tis'd'^^- Bu âyet-i Kerime nü­
ibn-i Sultan Murad Han hamişe evvel zulünden sonra Yehud ve Nasara mübahişe dü­
sultan girdun Cenab-ı etnap serâdekat izzet ve şüp dediler; üç yüz yıldan biz bilmemiş ve ki­
kamaran-i vesrapert felek-i asa-yı sahib-i le. Bakara Suresi 30, âyet.
Kur'an-i bavted devamdır. Arsa-i eyyam müek-
17. Methiye
ket ve muhallet müebbed-i bad ve kavaid-i
saltanat ve esas-ı devlet bir basit memleket ve 18. Alı İmran Suresi 144 âyet.
eftab-i inayet Padişah-ı esfasık mahtemah-i 19. İlave biter. VGM. nüshasında bu cetvel olmadığı için
bir sersururan memâlik-i namütenahi taban belki bu satır çıkarılmış olabilir.
ve derhaşan-ı bedal-i yevmu mübasül adem-i 20. Değişik metin buradan başlar.
ya rızakul ibad. 21. Eserin IV. Mehmed için hazırlandığını ifade eder. Diğer
emirlere verilen eserlerde bu kısım değişir.
Nüsharaçon tam kırdımun gübdet-tarih-i
22. Karşılaştırınız, Atsızın yayınlandığı takvimlerle.... Bazı
nam kırdım. Min ağazbiyan berkerd-i Adem yerlerde 5009 yıldır, bazı yerlerde ise 5995 yıldır (?)
peygambere salavatullah-i nam kırdım min
23. Yahudi tarihleri de araştınlmış ve o zamanki Tevrat'tan
ağazbiyan berkerd-i Adem Peygamber'e salava- da istifade edilmiştir. 1981, s. 253-338.; Sadi Bayram,
tullahi aleyhi derunundan beru ta hatem-i Re- Medallioned Genealogies,
sül-ü Muhammed Mustafa Resulullahi aleyhi 24. İncil'den bahsetmesi, yazarın Orta-Doğu kültürünü ince­
vesellem vilâdetine diğer ehl-i acem eder ki, al­ lediği, bu konuların sözkonusu coğrafi bölgede çok tu­
tı bin on üç yıldır, bazıları derler ki, beş bin do­ tulduğu, yani moda olduğunu gösterir.
kuz yüz yıldır^^ ve bazı eshab-ı hesap eder ki 25. Nuh Tufanı, M.ö. 2.200 seneleri olduğu varsayılır.
ebced i hurufun adedi miktarınca der ki beş Bkz. Sadi Bayram, Mukaddes K a y n a k l a r a G ö r e
Güney-Doğu Anadolu'db Proto-Tiiıklcr, Türk Dün-
bin dokuz yüz doksan beş yıldır. Emma Yahu­ yesı Arcştrmalan Vakfı Yayını, tstanbd 1990. s. 1 6 - ^
diler türabından şöyle nakil ederler ki^^, Hz.
26. Çin Şeddi M.Ö. 400-215 yılları arasında yapılmıştır.
Adem Aleyhisselâm zamanından ta evvel za­ (Bkz. Proto-Türkler s. 77).
mana değin ki, Hz.Resulullah (Sallâllâhü aley­
27. 5956 2 1 . dipnotta 5995, 5 0 0 9 tarihleri veriliyor. O
hi vessellem) Mekke'den Medineye'ye hicret et­ devrin tarihçilerinin bu konularda anlaşamadığı V G M ,
ti. Beşbin kırküç yıldır. Ve Nasar-i incil'den ri­ nüshasında s. 16'da sarahatan belirtiliyor. (Bkz. S.Bay­
vayet ederler ki'^^, Hz. Adem Aleyhisselâm za­ ram, Vakıflar Dergisi S.XII1, s. 259
manından ta Resulullah Hazretleri (sallâllâhü 28. Sure-i Kehf, 1 8 / 2 5 . âyet.
SİLSILE-NÂMELER VE 1598 TARİHLİ Z Ü B D E T Ü T - T E V A R İ H 55

toplarımızda yoktur, deyû biz Hâk Teâlâ celle Beni Sebuktekin derki, onlar on bir tendir ve
ve Alâ buyurdu ki, kul Allahu âlem" Bima yüz yetmiş iki yıl ve beş ay miktarı beğlik eyle­
lebisû ğaybe's-semavati ve'l ardi"^^, bazı­ diler. Altınca tabaka Harezmiyan der ki, onlar
ları tevil ederler ki, üç yüz yıl şemsiye oldu ve dokuz tendir ve yüz yetmiş iki (s.83)
dokuz yıl dahiar^m üzerine ziyade oldu ve
17 b- v a r a ğ ı n d a çeşitli milletlerin tabakaları
şühurî Kameriyye hesab-ı üzerine üç yüz dokuz
anlatılır. 1.Tabaka E m e v i l e r , 2.tabaka, A b b a s i ­
yıl oldu. Zira ki herbelde sene-i Şemsiyyenin ve
ler; 3. tabaka, S a m a n i l e r ; 4. tabaka, A K B ü v e y -
sene-i Kameriyye'den on gün karîb tafavutu
h o ğ u U a n ; 5. tabaka, S e b u k t e k i n ; 6. tabaka, H a -
olur. bu takdirce üç yüz Şemsiyye olur ve üç
r e z m d r . 7. tabaka, S e l ç u k i y â n ' d ı r . Y ü z y e t m i ş k i
yüz dokuz yıl ve iki ayca ve on dokuz gün olur.
kelimesi ile varak sona erer. 2 3 b. v a r a ğ ı n d a metin
Sene-i Kameriyye beşbu kadar teksir-i kelâm­
d e v a m ı n a benzer bilgiler de b u l u n m a k t a d ı r .
dan ğaraz şöyle malûm oluna ki; mahfiyat ha-
zain-i ilâhiyye beşdirler. Elim variddır ki ana 18 a - v a r a ğ ı tamamen b o ş t u r . H e r h a n g i bir
matlah olmak hiç efridanun eline verilmiş de­ yazı, şekil ve tezyinat yoktur.
ğildir. Iş bu âyet-i hakime ile ki içine Yunus il­ 111. kısım ise: Madalyon içinde 8 7 m i n y a t ü r
mi zikir olunur" înnallah'e indehu ilmu's- bulunmakta, m i n y a t ü r k e n a r l a r ı n d a , peygamberler,
saati ve yünezzi'lül-ğeyes ve yâlemû ma sülâleler ve şahıslar h a k k ı n d a ç o k kısa notlar yazıl­
fVl-erham ve ma tedri nefsun mazteksi- mıştır. Padişah ve h ü k ü m d a r l a r ı n çocuklarının isim­
bu ğaden ve matedri nefsun bi eyyi arzın leri de birer zemini beyaz daire içine k o n m u ş t u r .
temut. tnnallahe alimün habir''^^ âyet-i
kerimenin maanisi zahiri mazmun mahalisi bu­ 18 a- v a r a ğ ı n d a , diğer eserlerde o l d u ğ u gibi
dur ki beş nesnenin Nun* ilmine hiç nefis yol H z . A d e m ve Havva m i n y a t ü r l e r i o l m a s ı gerekir­
bulmak müyesser değildir. Evvel kıyam saat ken yoktur. K a y ı p mı yoksa y a p ı l m a d ı m ı , bunu
ikinci navakidde yağmur yağar, üçüncü ana eseri bizzat g ö r e m e d i ğ i m i z için bilemiyoruz.-^^
rahmindeki oğul mudur, ya kız mıdır. Dördün­ Eserin madalyonlu m i n y a t ü r kısmı 18 b va­
cü herkesi yarın ki gün ne amel işleyesi gere­ r a ğ ı n d a n b a ş l a r ve 2 8 b v a r a ğ ı n a kadar devam
kirdir ?, Beşinci herkesi ne vakdın ö / e s i gerek eder, 2 8 b v a r a ğ ı n d a , O s m a n l ı P a d i ş a h ı Sultan 111.
ve ne yerde defin olası gerekirdir? !ş bu beş M e h m e d ile sona ermektedir.
nesneye Allahü Tealâdan celle ve âlâdan gayri
hiç kisven ıttıla-i yoktur. "Ve'l-ilmü indel- 18 b v a r a ğ ı n d a : Nesli Keymers, nesli Ş i t ve
lah''^^ve dahi malûm evvelâ ki Cihan-ı Padi- K a b i l nesli devam etmektedir. Hz. İ d r i s , elinde ki­
şahlarunun esnaf-ı eskidirlerdir. Birî sınıfı cahi- tap, yazı pazarken melekler birlikte tasvir edilmiştir.
liyedir, biri sınıfı islamîdir, amma evvelki sınıfı Etrafındaki notta ise, Hz.Idris'in ilk g ö m l e k ve kafta­
cahiliyedir. Onlar Hz.Resulullah (Sallallahü nı diktiği, ilk yazının o n u n z a m a n ı n d a icad edildiği
aleyhi vessellem) derununda evvel dünyaya gel­ yazılmıştır. Bilindiği gibi ahi geleneklerine g ö r e
mişlerdir. Ve onlarda bir tabakadır. Evvel Boş- Hz.Idris terzilerin de piridir. Altta, solda C e ı t ı ş i d ,
sağda, H z . N u h gemisiyle m i n y a t ü r ü yapılmıştır.
dadyan, ikinci Kebiseyaban, üçüncü Eşkanyan,
dördüncü Sasanyan ve bunlar yetmiş iki tezer 19 a v a r a ğ ı n d a : ü s t t e , Hz. Nuh'un o ğ u l l a n
dört bin yüzseksen bir yıl ve kaç ay dahi Padi­ Y a f c s , H a m ve S a m ; altta, H z . H u d , H z . S a l i h
şahlık etmiştir. Bu dört tabaka Keyumert (Ke- devesi ile g ö r ü l m e k t e d i r . H z . H u d . neslini; S a m ,
yumers) neslindendir. Bunların iptidası Kayu- oğlu E b u K e s i l e r ? M a h m u d , oğlu E r f e ş e d , o ğ ­
mers ve intihase Yezdücürdür ki ahır mülk lu S e d d a r , oğlu Ş a l h , oğlu Hz. H u d olarak g ö s ­
Acemdur ve Hz. Resulullah (sallallahü aleyhi terilmektedir. ( s . 8 0 )
vesellem) derune değin ekseriyye selatin diyar-ı
Acem'e ve Enbiya diyar-ı Arab'a gelmiştir. Am­ 19 b v a r a ğ ı n d a ; Solda, Keyumers neslinden
ma onlar ki ne? sınıfına islâmidır. Hz. Resulul­ P e r s a b ; Altta ortada Hz. H ı z ı r ve Hz. î l y a s birlik­
lah (Sallallahü aleyhi vessellem)den sonra dün­ te; altta solda A z e r , s a ğ d a , E z r u oğlu H a r u n k i ­
yaya gelmişlerdir. Onlar dahi birinci tabakadır. tapları ile tasvir edilmiştir, ( s . 7 9 )
Evvelû tabaka Beni Ummiyye'dir ki, Oıhar-ı yâr 20 a varağında:Hz.îsmail, sağda Hz.Ha-
Rıdvanullah Teâta aleyhim ecmain hilâfetin­ lil; Ortada F e r i d u n nesli H o ş e n k evladı A f r a z -
den sonra dünyaya beğlik onlara müyesser ol- yab; altta solda H z . l s h a k , s a ğ d a , H z . V a k u p g ö ­
dı. Ve bunlar on üç tendir bir kıyas yüz yıl rülmektedir, ( s . 7 8 )
mikdarı beğlik ettiler. İkinci tabaka Abbasiyan A y r ı c a ş u n o t v a r d ı r : Bu Efrözyab
der ki Beni Ümeyye'den sonra hilafet onlara Meltkî Türkî idi. Mecmu Türkistan ve maşrık
mukarrar oldu. Onlar otuz yedi tendir beş yüz halkı ve Maveraünnehr bunun elinde idi. Ve
yirmi üç yıldan ve on bir ay ue bedgül hilâfet Persab askeri vardı. Şöyle ki; adedin bilmez-
sürdüler. Üçüncü tabaka Samaniyan der ki on­ 29. Sure-i Kehi, 18/26. âyet.
lar dokuz tendi ve yüz altı yıl beğlik eylediler. 30. Sure-i Lol^man, 3 1 / 3 4 .
'. Gelecekten haber veren ilim
31. Gerçek bilgi Allah'tandır.
Tabaka-i Ali Büveyh dördüncü der ki on­ 32. Siparişimiz üzerine 1974 yılında Chester Beaty Lib-
lar onaltı tendir ve temamı ehl-i alem ikiyüz rary'nin Millî Kütüphane kanalı ile adımıza gönderdiği
otuz yedi yıl beylik sürdüler. Beşinci tabaka slaytlardan netice çıkarmaya çalışıyonız.
56 Sadi B A Y R A M
di.Leşker çeküb Menuçehr üzerine geldi ve 7 B u sayfada a y r ı c a ü ç d i k d ö r t g e n ç e r ç e v e
yı/ Menuçehr'i muhasara etti. Ahir, sulh ettiler. içinde Abbasiler, S a m a n o g u l l a r ı ve B ü v e y h oğulla­
Bir pehlivanı vardı. İri idiş ordu arşı demavent rı h a k k ı n d a bilgi b u l u n m a k t a d ı r :
taifi üzerinde hafezâr bir ok indi, ol attığı ok
Tabaka-i A b b a s i y a n oğullan otuzyedi
bir kör kuşun kanadına dokunup ol iklime ker-
tendir. 523 yıl âzeni berayı hilafet sürdüler. Ol
kes açub Devamend ve Taberistan'u geçub
vakit ki Hz.Resulün Sallallahü aleyhi vesellem
Ceyhun kenarına düştü, ot di^^arı cümle
Uhut Kazasında mübarek başını yardılar.
Afrâzyâb zaptetti. Vallahu âlem bi's-sevab ve Hz.Abbas, elin alıp kaldırdı. Resulullah, ana
ileyhi'l- mercen ve'l-ma'ab. dûa edüb dedi ki; "Refallâhü kadreke ya sabiy-
İ s h a k Peygamber m i n y a t ü r ü y a n ı n d a şu not yu" ve bir gün dahi, Hz.Resul Abbas'dan sordu
var. Ishak Peygamber dua etti ki, oğulları çok ki, sen mi bu kes? Baban mı? Abbas dedi ki;
ola, pes ol sebebden oğlanları çok olub ol diya­ "ya resulullah, sen ulusun emma ben yaşluyum
rı tutdılar, sığmayub bir oğlu Rum diyarına dediydi. Pes Resul Hazretine bu söz hoş ge-
vardı, onun nesline Ben-i Asgar derler ki aharı lüb bâreke fi cemâlike" deyu dûa etti. Pez Re­
huruç ansız gerek. sulün duası berekatiyte silsileyi hilafet sürdü­
ler ve Abbas neslinden ol hilafet iden ebul Ab­
20 b v a r a ğ ı n d a : Ü s t t e , solda M e n u ç e h r , bas Saffah idiler. Şehr-i Zilkâde'nin onbeşinde
s a ğ d a Mısır S u l t a n ı Y u s u f R u ş e n ; ortada, H z . sene mie vahiden ve selasun (8 Ocak 798 M.)
E y y u b ve H z . Y u s u f ; solda Z a l o g l u R ü s t e m , bu daireler ebul Abbas Saffah evladım ve ensa-
H z . B e ş i r (nesli bitiyor); altta solda, H z . Z ü l k i f i I , bını beyan eder.
s a ğ d a , H z . Y u ş a N e b i m i n y a t ü r l e r i yer almakta,
Tabafco-i Samanyan, b u n / a r d o k u z ten­
y a n l a r ı n d a k i notta ise, ikisinin de nesli munkati
e/ir. 106 yıl beylik sürdüler. Bunlardan ol tahta
oldu, yani kesildi deniyor, (s. 7 7 )
c u / û s eden tsmailoğlu Ahmed el-Adil idi ve is­
Z a l o ğ l u R U s t e m , miğferinin ü z e r i n d e rea­ mail'in dört oğlu var idi. Ahmed ve Nuh ve
list bir p a r s b a ş ı ve elindeki gürz ucunda keçi başı, Yahya ve tiyas. Ve bunlar Irak'tan Horasan'a
ç o k güzel tasvir edilmiştir. geldiler. Mutemedbillâhi Halife Buhara ve
Maverâünnehr'i ve dehr-i (?) Horasan'ı Ahmed'e
2 1 a v a r a ğ ı n d a : Soldan saga, K e y k a v u s ,
verdi bu tarih sene 380. (991 M.)
H z . H a r u n , H z . M u s a (ejder bastonlu); altta,
H z . L c y s , H z . Ş u a y ı b (yaşlı olarak tasvir edilmiş); Tabaka-i Âli Büveyh, bunlar 16 tendir.
altında, H z . I l y a s , altında H z . E l y e s a e l - N e b î , al­ 237 yıl beğlik sürdüler. Bunların aslı Ceylan
t ı n d a H z . A z i z (başına h â l e k o n m a m ı ş ) , altında sol­ Padişahı oğullarından idi. Nesebleri, Keyhüs-
da D a n y a l N e b î , s a ğ d a İ s m a i l P e y g a m b e r in rev'in asrına zamana çıkar ki reh huma-i rüs-
m i n y a t ü r l e r i yer a l m a k t a d ı r , (s. 7 6 ) tem-zâl imiş bunların iptida tahta geçen Melik
Büveyh İdi.
2 1 b v a r a ğ ı n d a : H z . D a v u d N e b î , altında
Hz. S ü l e y m a n , altında iskender Z ü l k a r n e y n , Yevm-i ahed mübarek Zilkade şehrinin
on beşinci gününde vaki' olmuştur. İşbu tarih-
a l t ı n d a H z . Z e k e r i y a , a l t ı n d a solda H z . I s a
de sene 330. (1 Ağustos 942 M.) (s.72)
Aleyhisselâm, sağda H z . Y a h y a minyatürlerine
yer verilmektedir, ( s . 7 5 ) 2 3 b v a r a ğ ı n d a : Solda Sultan M a h m u d
G a z n e v î , ortada B i l t e k i n , s a ğ d a e l - M u t e z z i -
2 2 a v a r a ğ ı n d a : Sol kenarda, E n u ş i r e v a n - ı
b i l l â h m i n y a t ü r l e r i b u l u n m a k t a d ı r . A l t t a , solda
Adfl; ortada üstte H z . M u h a m m e d i n dedesi A b -
B e h r a m Ş a h G a z n e v î , s a ğ d a el-Muktedir-
d ü f a n u t t a E p ; altında H z . M u h a m m e d ' i n y ü z ü mi-
b i l l â h minyatürleri görülüyor, ( s . 7 1 )
kaplı olarak tasvir edilmiştir. H z . M u h a m m e d i n et­
rafında d ö r t halife minyatürleri yar alır, soldan saQa, 2 4 a v a r a ğ ı n d a : Ü s t t e ortada S u l t a n S e n -
H z . Ö m e r , H z . O s m a n , H z . E b u b e k r ve H z . A B . cer; altta, solda M e l î k Ş a h E b u l f e t h ; s a ğ d a , c l -
2 2 b v a r a ğ ı n d a : Solda H z . H ü s e y i n , s a ğ d a M ü s t e r ş i d b i U â h minyatürü yeralıyor..(s.70)
H z . H a s a n minyatürleri yapılmış olup b a ş l a r ı n a da
M i n y a t ü r l e r i n ü z e r i n d e bulunan i k i p a r ç a -
peygamberlerde o l d u ğ u gibi h â l e k o n m u ş t u r . Altta
notta şu bilgliler b u l u n m a k t a d ı r .
ise, î m a m - ı A z a m E b u H a n i f e , E b a M ü s l i m
Radiyallahu a n h ve İ m a m Ş a f i m i n y a t ü r l e r i yer Tabaka-i Harezmiyan bunlardokuz ten­
a l m a k t a d ı r . Eba M ü s l i m y a n ı n d a k i notta da; Eba dir. 172 yıl ve onbeş ay beylik sürdüler ve Bil-
Müslim Radiyallahu anh, memleketi Mervani- getekin ve Nûştekin Ferruh (?) oğlanları Sultan
ler elinden alıp Abbasilere verdi. Ahir Halife Sencer havaslarından idi. Sultan Sencer buna
Mansur hile ile katledüb (s.73) Havarizm Beyliğini verdi ve çünkü vefat etti.
2 3 a v a r a ğ ı n d a : Solda M e l î k B ü v e y h Büyük oğlu Atsuz Havarizmi gene ana verdi ve
D e y l e m î ; ortada altta E n u ş i r e v a n A h m e d A d i l Havarizm Şahı ad kodu. işbu tarihte sene 391.
(altındaki soy isimleri ise ş ö y l e : Ebu Hasan, N u h , Müstekeyni hep oğulları Sultan Sencer havas­
A b d ü l m e l i k , Ş e d i d , Ebul H a r s Mansur isimleri larından idi. Sultan Sencer bu Havarizmi bek­
mevcuttur.) ; S a ğ d a üstte E b u M a n s u r el- leyen virdi ve çünkü vefat etti. Pek oğlu 'otuz
D e y l e m î , altta Halife H a r u n R e ş î d , onun altın­ Havarizmi yine ona verdi ve Havarizm Şah edâ
da M e ' m u n H a l i f e m i n y a t ü r l e r i yer a l m a k t a d ı r . etti. İş bu tarih sene 391.
SİLSILE-NÂMELER V E 1598 T A R I H L I Z Ü B D E T Ü T - T E V A R İ H 57
Tabaka-i Sebuktekin; bunlar, cümle 11 2 5 a v a r a ğ ı n d a : Avusturya National Bibliot-
tendir. 172 ı/ıl beş ay'bey/ı7c sürdüler ve Sebuk­ hek'de bulunan silsilename ile Vakıflar Genel Mü­
tekin mevâli-i Sâmânii/ândır. Emir Nuh d ü r l ü ğ ü n d e k i Slsile-Name'nin 3 1 . sayfası, T o p k a p ı
Sâmânî anı Horasan'a gönderdi. Emirân Hora­ Sarcyı Müzesi H . 1324, H . 1 5 9 1 , H . 1624, A . 3 1 1 0
sanı ki âsî olmuştular, diledi çun Sâmâni\;ân ve rahmetli üstadımız, Ord. P r o f D r . A h m e d Sjhe\Jİ
Devleti zait oldu. Mahmud Sebuktekin Abdül- Ü n \ e r ' d e bulunan silsile-nâme ile b ü y ü k benzerlHer
melik b.Nuh ile muharebe edüb muzaffer oldu. gösterirSayfa kalıpları hemen h e m e n aynıdır, (s. 68)
Ve Padişahlık kendüye mukarrar oldu ve da-
ru'l-hilafetten teşrif ve ahed-nâme ile sultana B u sayfada; Cengiz Han o ğ l u K a a n H a n ;
mulkat oldu. İşbu tarihde sene 387. altında Cengiz H a n oğlu Tülî Han o ğ l u M e n g ü
K a a n , o n u n altında yine Cengiz H a n o ğ l u Tûlî Han
Tabaka-i Selçukiyân yirmi tendir. Yü- oğlu H ü l â g ü H a n minyatürleri yer a l m a k t a d ı r .
zaltmış dokuz yıl saltanat sürdüler. Selçuk
Cengiz H â n ' ı n m i n y a t ü r ü n ü n ü z e r i n d e
Handânı hanında refı'dır. Şol hadde ki beşinci
"vilâdet-i sene-i 532 âfitâb perest-i etrâk nâ-pâk
iklima değin hüküm ettiler. Ibtidâyi devletleri
cemi'i vilayet-i Çin ve Maçin ve Httay ve Ho­
Ebu Tâlib Tuğrul ibn. Mikâyil Horasan'da zahir
tan ve Türkistan ve Tatar vilâyet-i padişah
olub.... aldı mesûd diledi ve alâü'd-devle fera-
idi. Ol zamanda Maveraünnehr ve Acem vilâyeti
müz ile sulh edüb mukâta'ai kesti. Bağdad'a va-
rub el-kâyimubillah halife dest-i yesâsirden ha­ Sultan Mehmed Harezm Şah padişah idi. Evvel
las edüb ve hilâfete nasb eyledi. Şam ve Rûmî muhabbet iderdiler. Ahar tüccar sebebi ile ada­
zabt eyledi. !şbu tarihte 429. vet vaki' olub sene 300 (?) hicri Ceyhun'dan ge-
çüb İran ve Turân'^^ harab ve viran edüb ek­
2 4 b v a r a ğ ı n d a : Solda altta C e n g i z H a n seri vilâyetde katl-i âm edüb ve cemi'i ulema ve
m i n y a t ü r ü m i n y a t ü r ü g ö r ü l ü y o r . S a ğ kenarda üst­ fuzelâ şehid ve mescid ve mimberi ihrak olub
te, Abbasi sülâlesi devam ediyor ve e l - M u s t a n - belâ-yı asumanı gibi âlemi yaktı ve eğer mî pîş-i
sırbillâh minyatürü, altında e l - M u t a s ı m b i l l â h neyi, kati ve ğaratta meşğul iken giriftâr-ı zin­
m i n y a t ü r ü yer alıyor, ( s . 6 9 ) dan ukbâ oldu. Yedi oğlu var idi. Kaan Oktay
El-Mu'tasım'ın m i n y a t ü r ü n ü n ü z e r i n d e ; yerine padişah oldu. Evladı bi-hesâb idi.

"Otuz beşinci batındır. Hazreti Ab- 25 b varağı: Diğer silsile-nâmelerde olduğu


bas'dan ve otuzyedinci halife der müddet-i gibi burada da O s m a n l ı D e v l e t i n i n kuruluşu an­
hilâfet sene 70 tavahişden mütevâhhiş idi. latıdır. B a ş ı n d a , N u h oğlu Y a f e s Neslidir bu dai­
Lâkin nıkme-i istimâ' ederdi ve cemi'i re, diye de not d ü ş ü l m ü ş t ü r . Sol kenardaki sayfa­
hülefâdan haşmet ve şevketi ziyade idi. Vezir-i n ı n altına kadar inen metinden sonra s a ğ kenarda
hayin olmak içün afitâb perest-i etrâk nâ-pak K ı z ı l b o ğ a H a n ; K a y a A l p Han'ın isimleri g ö r ü ­
cemi'i vilâyeti içün ve Türkistan padişahı olan lür. M i n y a t ü r l e r i n e rastlanmaz. B u s a y f a n ı n tama­
hulâgu Hân la'anehullâh Bağdat'a geldi ve m ı metindir. B u sayfada yanlış ciltlenme vardır.
azim muharebeler vaki' oldu. Ahir halife ve 2 6 a v a r a ğ ı : B u s a y f a n ı n üst o r t a s ı n d a M a ­
evlâd ve etbâ'ı şehid oldu ve beni Abbas bun­ sal P a d i ş a h ı G a z a n M a h m u d ' u n m i n y a t ü r ü yer
dan tamam oldu. Allâhu â'lem sene 656.
alır. Y a n ı n d a k i notta ise, Gazan Mahmud Padi-
Bu metnin yanında ise; Tabaka-i Cengiz şah-ı islâm idi. Cengiz Hân neslinden evvel ol
Han; Cengiz han 13 yaşında iken babası fevt şeref-i tslâmbuldu. Mekke'ye ve Medine-i Mü-
olub 27 yıl perişan-ı hâl olub gezerdi. Hiç ki- nevvere'de hayrât-ı çok vaki' olmuş nehr-i Ft-
mesne anın haline muttali' olmadı. Ve iltifat rat'dan bir nehir çıkarub adına mevsumdur. Ve
etmedi. Andan sonra Allâhu Te'ala ki devlet zamanına Sultan Osman Gazi diyar-ı
verdi. Hüay ve Hotan iklimine tahta culûs et­ Rum'da zuhur edüb Alaeddin Keykubat'dan
ti. 01 semâya tecride ve ol nevahiyi müsahhar sonra padişah oldu. Sene 699. ( s . 6 6 )
etti. Ve yirmi beş yıl saltanat sürdü vel rakeyn
canibine teveccüh edüb âmmeti adını Cengiz Gazan M a h m u d ' u n altında ise; S u l t a n M e h ­
Han lakab kodular yani padişahlar padişahı m e d H ü d â b c n e ' n i n m i n ^ e t ü r ü yer alır. Y a n ı n d a
andan sonra Buhara'ya vardı. Buhara askeri bulunan.notta ise; "Yerine oğlu Sultan Ebu Said
yüzyirmi büyük yer er atlu idi. Azim cenk vaki' Bahadır han culûs etti. Ebu Saicfden sonra Cen­
oldu. Cengiz Hân galib oldu. Şehri harab eyle­ giz Han müstakillen padişah kalmadı Herkes
di. Andan sonra Semarkand'a revan oldu. her tarafından bir padişah oldular. Ve nesli Cen­
Sultan Mehmed Teküş Havarizm şahı mavera- giz Hân tamam oldu. Vallahu a'lem bi's-sevâb.
ünnehr padişahı idi. Azîm askerle yedi kere
Yerine Sultan Hüseyin culûs etti. Andan
yüz büyük adam ile mukabele olub "eyyuhel
sonra Sultan Ahmed culûs etti. Timur münhe­
kefere uktulu'l-fecere" mazmûnı ile münhezim
zim oldu. Rum diyarına Sultan Bayazid Haz-
oldu. Azarbeycan'da vefat etti. Cengiz Hân
vilâyet-i Horasan'ı zabt edüb ekser-i vilâyette 33. Burada Turan kelimesi Azerbeycan ve Anadolu'yu yan­
katl-i âm etti. tbtida-i devlet bu tarihde vaki' ol- sıtmaktadır. Günümüzde ise, Türkistan (Orta Asya) ola­
rak kabul edilmektedir. 1598 tarihindeki ifadeyi yansıt­
muşdur. Sene 519.
ması açısından işaret etmek istedik.
58 Sadi B A Y R A M

retlerinden muavenet istenüb ol cenk-i azîme notlar da m i n y a t ü r etrafına yazılmıştır "Hz. Sul­
sebeb oldu. Ahar Kara Yusuf Türkmen elinden tan Murad Han Gazi tahta culûs kıldı ve Edir­
beş oğlu ile maktul oldu. Sene 858". ne feth etti. İşbu tarihde sene 761. Ba'dehu
Biga vilâyeti feth olundu. İşbu tarihde sene
2 6 b v a r a ğ ı : S a y f a n ı n üst, sol yan k e n a r l a r ı
762. Ba'dehu Kütahya ve Germiyân vilâyetini
ince; alt k e n a r ı s a y f a n ı n 1 / 3 ' ü n ü kaplayacak b i ­
Hamid şehri yeni şehri feth etti. İşbu tarihde
ç i m d e bantla a y r ı l m ı ş ve b u a l a n ı n i ç i n d e kalan
sene 782. Ba'dehu Saroza ve Meze karye-i feth
k ı s m ı n a , 2 5 b v a r a ğ ı n ı n d e v a m ı olan O s m a n l ı
oldu. işbu tarihde 787. Ba'dehu otuz yıl salta­
D e v l e t i n i n kuruluş metini yerleştirilmiştir.
nat etti. Ve altmış beş yıl ömür sürdü. Ve şaha­
Sol kenar b a n d ı n ı n en üst n o k t a s ı n d a ; ya­ deti müyesser oldu. Rahmetullahi aleyhi.
rım daire i ç i n d e , "Hz. Nuh Nebîı^ı;ullah oğlu Ya-
Y ı l d ı r ı m B e y a z ı d m i n y a t ü r ü e t r a f ı n d a ise
fes euladm ve ensabmdır. Ka\^a Alp Hân evla-
"Hz. Sultan Yıldırım Han tahta culûs etti, işbu
dmı beyân eder". İ b a r e s i n d e n ç ı k a n çizgi altında
tarihde sene 791. Ba'dehu, Menteşe ve Aydın
daire içinde Kaya A l p oğlu S ü l e y m a n , o n u n altın­
daki daire i ç i n d e , S ü l e y m a n o ğ l u Ertuğrul isimleri ve Saruhan vilâyetini feth etti. İşbu tarihte se­
g ö r ü l m e k t e , s a y f a n ı n a l t ı n d a ortada ise. S u l t a n ne 792. Ba'dehu, Konya, Kayseri, ve Sivas'ı
O s m a n G a z i ' n i n m i n y a t ü r ü yer a l m a k t a d ı r . feth oldu, işbu tarihte sene 797. Ba'dehu 4 yıl
Bandlı kısım yaldız h a t â î l e r l e tezyin edilmiştir. saltanat sürdü, 4 5 yıl ömür sürdü. Rahmetul-
lâhi aleyh".^'^
B u sayfada yer alan m e t i n ise aynen şöyle­
dir: "Ve ol esnada Tatar askeri dahi e/-/cü//iyye Sultan Ç e l e b i M e h m e d m i n y a t ü r ü etrafın­
gelüb Sultan Alaüddin dahi Osman Gazi ken- daki notta "Hz.Sultan Mehmed Gazi Rahmetul-
dü \;erine ka'immakam etti. Ve küffâr cânibine lâhi aleyh culûs etti bu tarihte sene 812. Bade­
güzafla gönderdi. Kendüsü varub Tatar-t def hu, nice guzalar etti 8 yıl saltanat sürdü ve 40
e\;ledi. Bu cânibden dahi Osman Hân Gazi gu- yıl ömür sürdü. Rahmetullahi aleyh", (s.64)
zalar edüb ve nice kal'alar feth e y / e y ü b ve nice 2 7 b v a r a ğ ı : B u sayfada, alt alta, ü ç Os­
mal ve g a n i m e t b i r l e ahvâr-ı beşârat Sultan m a n l ı P a d i ş a h ı m i n y a t ü r l e r i n e yer v e r i l m i ş t i r .
Alaüddin'e gönderdi. Sultan Alaüddin dahi Os­ Hz.Sultan Murad Han; Hz.Sultan Muham­
man Gazi'\;e tabi ve alem verdi. Ve ol anda Os­ m e d H a n G a z i ve S u l t a n B e y a z ı d . D i ğ e r eser­
man Hân Gazi varub Bilecik kal'asmı feth edüb lerin kalıbına, bu ş e m a aynen u y m a k t a d ı r , ( s . 6 3 )
aldı. Ve ol esnada Selçuklan'nm tenezzül edüb
her vilâi/etde anlardan kimse kalmadı. La ce- S u l t a n M u r a d m i n y a t ü r ü e t r a f ı n d a k i not­
rem Osman Hân hem kurûn-u saltanat olub ta: "Hz.Sultan Murad Han Gazi tahta culûs et­
âsar-ı devlet ve azamet anda huveK^dâ olub ti. Bu tarihte sene 824, badehu vilâyet-i Rum'u
a y d n - ı memleket ana muti' oldu. Ve ferman-ı feth etti sene 825, ba'dehu İpsala kafasını feth
bürdar oldular. Devlet ve saltanat ber karar oldu. Sene 825. Ba'dehu Canik vilâyetini feth
kaldı. Ve ruz be ruz ve saat be saat der terakki oldu. Sene 831.- Ba'dehu Laz vilâyetini feth
bûd ve hüst ve başüd ba'de'l-\^evm inse'allahu oldu. Sene 832. Ba'dehu Selânik şehri Divan
Te'alâ ha hûd bûd. Osman Hân Gazi aleyhi'r- vilâyetini feth oldu. Sene 834. Ba'dehu Akşe­
rahme atası Sultan Ertuğrul yerine cuius etti. hir'i feth etti. Ve İskenderiye feth eyledik de
Bu tarihde 680 ba'dehu hurûc edüb Bilecuk ve Erbil'i ve Aras kal'aları feth oldu. Sabıkta
İnegöl Hisarlarını feth etti. Bu tarihde 699 ve memâlik-i mahruse ol kadar dahi ilhak edüb
39 yıl saltanat sürdü. Ve 82 yıl ömür sürdü. tarihin sekizyüz seksen altıncı yılda vefat oldu.
Ba'dehu vefât etti. İşbu tarihde 730 Rahmetul- Rahmetullah otuz yıl padişahlık sürdü. Vallahu
lahi aleyhi rahmeten vâsia. (s.65) âlem ve ahkem".

Fatih Sultan M e h m e d minyatürü yanın­


2 7 a v a r a ğ ı : Ü s t t e n itibaren aşağıya d o ğ r u .
daki notta ise: "Hz.Sultan Mehmed Han Gazi
Sultan O r h a n G a z i , Hazreti S u t t a n M u r a d H a n ,
tahta culûs etti sene 855. Ba'dehu, Konstanta-
Hazreti Sultan Y ı l d ı r ı m H a n ve en altta Hz.Sultan
niyye'yi feth etti. Sene 857. Ba'dehu Uzun
M u h a m m e d H a n ( Ç e l e b i M e h m e d ) l n minya­
Hasan^^ hücum etti. Muzaffer ve mansur oldu
türleri g ö r ü l m e k t e d i r . D i ğ e r silsilenamelerde de bu
sene 858. Badehu Mora vilâyetini feth etti se­
ş e m a y a u y u l m u ş t u r K a l ı p l a r h e m e n h e m e n aynıdır.
ne 863. Ba'dehu, Mora vilayetini feth etti. Se­
Sultan O r h a n G a z i y a n ı n d a k i notta; rah- ne 862. Ba'dehu Sâde Hisarı ve Kerkereçinlik
metullahi aleyhe tahta culûs kıldı sene 720. ve Gözlüçenk Hisârını feth etti. Sene 863.
Badehu uluyan memleketi tevabi' birle feth Ba'dehu Sundura ve Kerme dilleri feth etti. Bu
edüb işbu tarihde sene 725. (?) badehu, İznik
Hisan'nı feth etti iş bu tarih sene 731. Badehu, 34. Yazarın Ankara Meydan muharebesi ve Timur'un Ana­
dolu'ya geldiğinden bahsetmemesi, dikkat çekicidir.
Karasi vilâyeti'ni feth etti. İşbu tarihde sene Verdiği tarihler de tutmamaktadır.
735. Badehu, Gelibolu'yu feth etti, işbu tarih­
35. Sadi Bayram, Ankara Etnografya Müzesi'ndeki Ma-
de sene 748. dalyonlu Silsilenamede Doğu Anadolu Ve Batı As­
Sultan I. M u r a d H a n y a n ı n d a k i notta; ba­ ya, VII, Türk T a r i h Kongresi, C.II, Ankara, 1 9 8 1 ,
dehu 45 yıl ömr sürdü ibaresi vardır. Ayrıca şu s.645-655;
SlLSlLE-NÂMELER V E 1598 TARİHLİ ZÜBDETÜT-TEVARİH 59

tarihde sene 867. Ba'dehu Trabzon feth oldu. S u l t a n 111. S e l i m m i n y a t ü r ü e t r a f ı n d a k i


Sene 868. Ve Bosna feth oldu. Bu tarihde sene n o t ise şöyle: "Sultan Selim Han tahta culûs et­
875. Ve Kefe'i feth etti. Bu tarihde sene 880. ti. Rodos Kal'astnı Sencer zamanında işbu ta­
Ba'dehu elli iki yı/ ömür sürdü. Rıhlet etti bu rihde sene 93 Rebiu'l-evvei dokuz şembe (per­
tarihde sene 908". şembe) mahmiye-i Konsatntaniyye saray-ı Ami­
S u l t a n B a y e z ı d - ı V e l î y a n ı n d a k i notta: re dahil olup erkân-ı saadet şukufdâr guzasın-
Tahta cuius kıldı, sene 907. Sultan Bayezid 32 da olmağın ılgar sene-i mezbure Rebiulahırm
yıl saltanat sürdü. Ba'dehu vefat etti. Bu tarih­ onbirinci günü Belgrad'a ve Özbek (?) ve tahtı
te sene 939. Sultan Bayezid Han ma'delet ve Osmanî culûs etti. Bu tarihde sene 974 ve sinn-i
insafla memlû âreste derûni saf olub hışe tahir şerifi kırkdört yaşında bir şehiyâr âdil imiş ve
ba-halk-ı bâtın ba-hak idi. Tâballâhu serâhu. zamanında şerif-i Mekke ve gabayid-i Arab
mülûk-u tavâyif ve eshâb-ı erbâb-ı salâtin-i Hind
2 8 a v a r a ğ ı : B u sayfada d i ğ e r eserlerde de ve Çin ve Şah-ı îran-ı zemin ve hükkam-ı Kürdis-
o l d u ğ u gibi Y a v u z S u l t a n S e l i m ile K a n u n i tan ve Türkistan ve Kazal vesayir Frenkistan ve
S u l t a n S ü l e y m a n m i n y a t ü r l e r i n e yer verilmiştir. Tatar'a ve Abdullah Han Ozbdi ve Çerkeş ve
Kalıp t a m a m e n aynıdır, ( s . 6 2 ) Gürcistan Padişahları ve cemi'-i padişahlar İslâm
Y a v u z S u l t a n S e l i m H a n m i n y a t ü r ü etra­ ve küfür itaat ve inkıyad edüb ağır bişkeşler ve
fındaki notta: "Sultan Selim Han aleyhi rahme- elçileri gelüb izhar-ı ubudiyed eylediler ve Basra
tü ve'l-gufran ber mucebil selâmun gavlen min ve Bağdat yanında Cezayir-i Şadda ibni Aliyyân
rabbi'r-rahim. Ezeli ezelde tuğra-i Padişahı nâm üzerine asker gönderüb mutî' ve munkâd kılub
kirâmına(?) merkum ve mukarrar olmuştu. Ve Cezire-i Kıbrıs ile diyar-ı .Nuh zengibarı iki
kendü vücudundan cevher-i cür'et ve kemal-i beyler beyilik yer açub daima bihi teshirinin
kudret müşahede edüb meşriki icIâlden bi-ha- tedârikinde hâli olmayub oniki yıl saltanat sür­
sebi selâmun hiye hattâ matla'i'l- fecr çün subk- dü. Rahmetullahi aleyhi. 8 sene 8 ay 8 gün.
hı sâdık tulü' edüb inân-ı tasarruf der basit-i
S u l t a n lll.Mureid m i n y a t ü r ü etrafındaki
memâlik bi-muktezâ-yı "Allâhu yab sutu'r rızka-
nofTarih-i culûs Sultan Murad Han Gazi Rama-
limen yeşâu" kabzını meşiyyet tefviz olunub şe-
zan-ı mübârek sene isneyn ve semanın ve tıs'a
ref-i imtiyâzla mümtâz oldu. Ba'dehu ol esnada
mie (982).Tarih-i vefat-ı Sultan Murad Han Gazi
diyar-ı Acem'de Şeyh Erdebil evladından Şah
rahmetullahi aleyhi,fi sene selâse ve elf(1003)."
ismail nâm târik-i ilhâddan tenezzül edüb kü­
für ve ilhâda zahib olub'zulûm ve inatla ta'zibu Eserin son m i n y a t ü r ü y a n ı n d a bulunan not­
ibad ve tahribu bilad ettikten sonra çokluk ta "Hz.Padişah felek-i medâr ve bârgâh-ı ger-
halk delâlete düştük de pes Hazreti Şehriyâr-ı dun iktidar kutbu dayire-i zaman fahr-ı âli Os­
Asker piş-i mâr ile üzerine hücum edüb, ol tai­ man Seyyidi salâtini'l-âlem Sultanü'l-berrî ve'l-
fenin tılsımları bozuldu. Bu tarihte sene 961 bahri es-Sultan ibn. Sultan ibn. Sultan Sul­
(?) (941), Ba'dehu Mısır ve Şam'ı feth etti. Sene tan Mehmed Han b.Sultan Murad Han
920 Sekiz yıl sehl ziyâde saltanat ziyade sürdü. halledallâhu mülkehu ve saltanetehu ilâ âhiri'z-
zamân hazreti tahta culûs kıldı. Bu tarihde (se­
K a n u n i Sultan S ü l e y m a n H a n minyatü­
ne) Allâhu Te'âla Hazretleri fi zıllî saadetleri
rü e t r a f ı n d a ise ş u not k a y d e d i l m i ş : "Sultan Sü­
ilâ âhiri'z-zaman beri ser âleminân müeyyed-i
leyman Han tahta culûs kıldı. Bu tarihde sene güşâd amîn ya rabbe'l-âlemîn. Tarih-i culûs
926. Ba'dehu, Belgrad'ı feth etti. Sene 931. Sultan Mehmed Han Gazi fî yevmi'l-Cum'a aşa-
Ba'dehu Budin'ı feth etti. Kral münhezim oldu. re şehri Cemaziye'l-evvel sene 1003."
Sene 932. Ba'dehu Bağdad'a sefer kıldı bu ta-
Eser, genel olarak T ü r k tezhip s a n a t ı n ı n
_ rihde sene 948 ve feth kıldı. Sene 941. Bade­
orijinal bir numunesidir. X V I . a s r ı n , hatta XVII.as­
hu İbrahim Paşa ileTebriz'e sefer kıldı bu tarih­
rın b ü t ü n özelliklerini taşır, zeminler, yer yer serp­
de sene 942 .Ve ba'dehu Körfosı feth etti. Se­
m e yaldızla h a t a î l e r l e b e z e n m i ş t i r . Hz.Idris, Os­
ne 935. Ba'dehu Karabağdan'ı feth etti. Sene
manlı. İ m p a r a t o r l u ğ u n u n k u r u l u ş u ve O s m a n l ı Pa-
946. Ba'dehu Süleyman Paşa bi cânib-i
d i ş a h ' l a n n ı yer aldığı v a r a k l a r ı n zeminlerine h a t a î
Artukâbâd sene 947. Ba'dehu gene Buzin'e
k o n m a s ı , O s m a n l ı l a r a verilen ö n e m i g ö s t e r m e k t e ­
(Budin'e ) sefer kıldı. Sene 948. Ba'dehu Ester-
dir, m i n y a t ü r olarak, Bagdad e k o l ü ü s l u b u n u yan­
gon'a sefer kıldı. Sene 905. Ba'dehu el-Hâs ile
sıtır. T o p k a p ı S a r a y ı Müzesi K ü t ü p h a n e s i n d e olan
Tebriz canibine sefer kıldı. Sene 955. Ba'dehu H . 1324, H . 1 5 9 1 , H . 1624, A . 3 1 1 0 numaralı
Nahcivan'ı feth etti. Bu tarihde 961. Ba'dehu eserlerle b ü y ü k bir farkı yoktur. H e m e n h e m e n sa­
Sultan Selim ile Sultan Bayezid muharebesi ol­ n a t ç ı l a r ı n kalıpları dahi a y n ı d ı r . T ü r k m i n y a t ü r
du. Sene 966. Ba'dehu Sektuvar'ı fetih kıldı.
Sene 974 Ve kırkyedi yıldan padişahlık sürdü. 36. Bilindiği gibi Kanunî Sultan Süleyman 4 6 yıl hüküm­
darlık yapmış ve 66 yıl ömür sürmüştür. Halbuki eseri­
Ve yetmiş dört yıl ömür sürdü.^^ Rahmetullahi
mizde 47 yıl Padişahlık yapmış ve 74 yıl ömür sürdü,
aleyhi rahmeten vâsiaten" denilmektedir. Bu tip tarihler tam güvenilir kaynak ola­
rak alınması sakıncalıdır. Şifahi tarihi bize göstermesi
Eserin son v a r a ğ ı olan 2 8 b v a r a ğ ı : Sultan açısından faydalı eserlerden sayılmalıdır. Bilgilerden zi­
Selim H a n ; S u l t a n 111. M u r a d ve S u l t a n 111. yade, minyatür san'atı ve tezhip y ö n ü n d e n dikkate
M e h m e d ' i n m i n y a t ü r l e r i n e yer verilmiştir, ( s . 6 1 ) şayan bir eserdir.
60 Sadi B A Y R A M
portre s a n a t ı n ı da g ö s t e r m e s i a ç ı s ı n d a n ilgi çekici­ 2 1 b v a r a ğ ı n d a ; H z . D a v u d , belinde kılıçlı;
dir. Resim s a n a t ı a ç ı s ı n d a n , daha g e ç tarihli olan H z . S ü l e y m a n oturur tarzda; iskender Z ü l k a r n e y n
Istanbul! Hüseyin'in eseri ç o k daha realisttir. başı kavuklu ve iki tuğla m i n y a t ü r tarzı resmedil­
C e m ş i d ' i n elinde ş a r a p k â s e s i t u t t u r u l m u ş - . miştir. Hz.Zekeriyya yaşlı ve zayıf, ö n ü n d e k i rahle­
tur. B ö y l e c e ş a r a b ı n C e m ş i d t a r a f ı n d a n icad edildi­ de, kitaplar ile; H z . Y a h y a , g e n ç , elinde kitapla;
ği sembolize edilmiştir. Hz.Idris'in elinde kağıt, Hz.Isa Aieyhisselam elinde kitapla ve ç o c u k y a ş t a
ö n ü n d e kalemlik vardır. Melek, Hz.idris'e yazı ö ğ ­ tasvir edilmişlerdir, ( s . 7 5 )
retmektedir. B u da ilk y a z ı n ı n Hz.idris devrinde
2 2 a varağında; Enuşurevan-ı Adil, Orta
ortaya çıktığını bize y a n s ı t m a k t a d ı r . Dolayısıyla
Asya tipli, miğferi tek tuğlu olarak resmedilmiştir.
m i n y a t ü r l e r l e bazı olaylar da a n l a t ı l m a k i s t e n m i ş ­
Yanda k a l m a k t a d ı r . B u sayfanın merkezi, yüzü n i -
tir. Sayfanın zemini h a t a î l e r l e tezyin edilmiştir.
kapla ö r t ü l ü H z . m u h a m m e d , ü s t t e dedesi A b d ü l -
T ü r k neslinin üredigi, Hz.Nuh'un o ğ l u Y a - muttalib, altta H z . Ö m e r , H z . O s m a n , Hz.Ebu-
fes, O r t a Asya tipli r e s m e d i l m i ş t i r . B a ş ı n d a tek b e k r - H z . A l i karşılıklı g ö s t e r i l m i ş , H z . Ö m e r ve
tug v a r d ı r . H a m , esmer tenli g ö s t e r i l m i ş , Ş a m ' a H z . A l i kılıçsız b i ç i m d e resmedilmiştir, ( s . 7 4 )
ise A r a p tipi verilmiştir. ( s . 8 0 )
H z .Hud'un u ç u ş a n atkısı, A d kavminin fır­ 2 2 b v a r a ğ ı n d a Eba Müslim H o r a s a n ı , Kır­
tına ile y o k edilmesini sembolize eder. ( s . 8 0 ) gız tipli yapılmıştır, ( s . 7 3 )
Keyumers neslinden Porseb, b a ş ı n d a miğfe­ 2 3 a v a r a ğ ı n d a Melîk B ü v e ı ^ D e y l e m î H i n d
ri ve tacı ile zenci tipli resmedilmiştir. Tac, geriye tipli, kaftanlı ve başı sorguçlu; Abbasi Halifelerinin
d ö n m ü ş k o ç boynuzu ile ejderi remzeder. Beline
t a m a m ı ise siyah kıyafet ve siyah sırıkla renklendiril­
sarılı beyaz kuşağı kanlı olup, k u ş a k t a h a n ç e r i g ö ­
miş, sanki Kadiri tarikatı üyeleri havası verilmiştir.
r ü l m e k t e d i r . A y n ı sahifedeki H z . H ı z ı r ile llyas,
T ü r k h i k â y e tipindeki Hızır-llyas buluşmasını yansı­ 2 3 b v a r a ğ ı n d a bulunan Sultan M a h m u d
tır. H z . Hızır yaşlı, p i r i fani ş e k l i n d e r e s m e d i l m i ş ­ G a z n e v î , yeşil elbise ile ve Orta Asya tipli; Biltekin
tir. H z . H a r u n , elinde kitapla gösterilmiştir. Azer H i n d l i ; B e h r a m ş a h g e n ç y a ş t a tasvir edilmişlerdir.
ise, taçlı ve sarıklıdır, ( s . 7 9 )
2 4 a v a r a ğ ı n d a k i Sultan Sencer, yine Orta
2 0 a. v a r a g ı n d a k i F e r i d u n veya A f r a z y a b , Asyalı, tacı tek tuğlu; Melîk Ş a h Ebu'l-Feth, g e n ç
bir kısım t a r i h ç i l e r t a r a f ı n d a n T ü r k ı r k ı n d a n A l p y a ş t a , b a ş ı n d a beyaz t u ğ ve k u ş g ö r ü n t ü s ü n d e
E r T u n g a olarak t a n ı m l a n a n efsanevî kahraman; m i n y a t ü r ü yapılmıştır, ( s . 7 0 )
bir elinde gürzü, bir elinde h a n ç e r i , b a ş ı n d a miğfe­ 2 4 b v a r a ğ ı n d a k i Cengiz H a n ' ı n k a v u ğ u
ri ve tuğu ile cengâverliği temsil etmektedir, (s.78) özenli, şaşalı, tek tuğlu, M o g o I tipli; 2 4 b v a r a ğ ı n ­
A y n ı varakta bulunan H z . l d ı a k g e n ç , Hz.Ya- daki Kaan bin Oktay, Tulî H a n yine M o ğ o l tipli;
kub beyaz sakallı vc y a ^ ı olarak tasvir edilmiştir. H ü l â g ü biraz Abbasiler'e benzer tarzda; Gazan
2 0 b v a r a ğ ı n d a k i M e n u ç e h r , Orta Asya tip­ M a h m u d ve Sultan M e h m e d H ü d a b e n d e Orta As­
li; Yusuf R u ş e n İran tipli; Hz.Eyyub, folklorumuz­ ya tipli resmedilmişlerdir, ( s . 6 9 )
da o l d u ğ u gibi yarı çıplak ve üzeri yaralı ve başı Daha sonraki sayfalarda gelen O s m a n l ı pa­
üzeri haleli r e s m e d i l m i ş t i r . A y n ı sayfadaki Zaloğlu. d i ş a h l a r ı ; d i ğ e r Z ü b d e t ü ' t T e v â r i h l e r ve Silsile-
R ü s t e m , m ı z r a ğ ı b a y r a k l ı (flamalı), miğferi beyaz n â m e l e r d e ve batılı r e s s a m l a r ı n y a p t ı k l a n portrele­
benekli panter başlı, belinde m e ş i n okluk ve kılı- re benzer. Fatih Sultan M e h m e d , hep gül koklar
c ı m s ı b ü y ü k kama, elinde boynuzlu k e ç i b a ş ı g ö ­ kenki hali gibi tasvir edilir, elinde gül yoktur. Ya­
r ü n t ü s ü verilen g ü r z ü ile m u h a r i p asker g ö r ü n t ü s ü vuz ve K a n u n î Sultan S ü l e y m a n nerede g ö r ü n s e ,
ile tasvir edilmiştir. B u sayfada bulunan Hz.Zülküfil hemen tanınır.
yaşlı, H z . Y u ş a Nebi elinde kitapla tasvir edilmiştir. Genel olarak ü z e r i n d e d u r d u ğ u m u z Z ü b d e -
8 madalyon içinde m i n y a t ü r bulunan sayfa olduk­ t ü ' t - T e v â r i h ' i n m i n y a t ü r l e r i , b a z ı farklılıklarda,
ç a kalabalık o l m a s ı n a r a ğ m e n , y a p ı l a n kompozis­ T o p k a p ı S a r a y ı M ü z e s i ' n d e bulunan benzer eser­
yonla,, g ö z ü yormayacak b i ç i m d e realize edilmiştir. lerden büyük bir farkı yoktur.
2 1 a v a r a ğ ı n d a k i K e y k â v u s , ş i ş m a n , tacı 18b, İ Ç b , 20b, 21b, 23b, 2 4 b , 26a, 2 6 b ,
t u ğ l u , beli k e m e r l i , kemerinde h a n ç e r bulunur, 27b varaklarının altın yaldızlı çerçevesi dışında tah­
bakışları o l d u k ç a serttir. H z . H a r u n , başı haleli, el­ minimize g ö r e bir tamir m ü n a s e b e t i y l e kalınlı-ince-
bise kolları uzun o l d u ğ u n d a n elleri g i z l e n m i ş , za­ li 2-3 ç e r ç e v e daha y a p ı l m ı ş , b ö y l e c e s ö z konusu
vallı biri gibi tasvir edilmiştir. Hz.Musa ise, bastonu sayfaların daha ç o k ortaya çıkması temin edilmiştir.
ejder biçimi verilerek, d i ğ e r silsile-nâmelerde oldu­ Eser dili; I . kısım A r a p ç a , d i ğ e r kısımlar ise,
ğu gibi resmedilmiştir. H z . Ş u a y ı b , yaşlı bir pir-i fa­ Osmanlıca'dır.
n i ; H z . L e y s , a r k a s ı n a bakan saf yüzlü orta yaşlı, irlanda'nın Dublin ş e h r i n d e Chester Beattey
h a v a s ı verilerek resmedilmiştir. Hz.Ilyas, bu sayfa­ K ü t ü p h a n e s i ' n d e bulunan Z ü b d e t ü ' t T e v â r i h ; yurd
da yalnız olarak tekrar verilmiş, burada orta yaşlı dışında T ü r k kültür tarihini ve san'atını y a n s ı t m a s ı ,
kahverengi sakallı olarak tasvir edilmiştir. Elyesa T ü r k l e r d e resim s a n ' a t ı y o k diyenlere bir cevap
Nebi, ö n ü n d e rahle ve kitapla dururken; Danv,al teşkil etmesi b a k ı m ı n d a n , t a n ı t ı l m a s ı gerekli bir
Nebi, elinde kağıt o k u r vaziyette, ismail Peygamber kültür varlığımız o l u p , orijinaline uygun olarak
ise elinde kitapla kır satellı olarak gösterilmiştir. s . 1 1 5 - 6 1 a r a s ı n d a aynen sunuyoruz:
^^ ^_

Eserin son sayfası, Sultan 111. Selim, Sultan


-<
-<
Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman'ın minyatürleri görülüyor.
>

..c^V Ö f : c ? " ^

X i7 t

İL
V

* ^ ^^ -•t'

^4
Ti. H
X

7 7
9i

•Â
•A -5<

61
7J

o,

Sultan II. Murad, Fatih Sultan Mehmed, Sultan II.Beyazıd minyatürleri görülüyor. g

IS
Sultan Orhan Gazi, Murad-ı Hijdavendigar, Yıldırım Beyazıd ve Çelebi Mehmed'in minyatürleri bulunmaktadır.

M7 <T^.i?-t\^t-r:I ''^

mm
J
• -î:

3 ^

.V
4 ^
A IF
1
c•
i t-
f
I,

;s t r- ^

Osmanlı Devleti nin kuruluşu ve Osman Gazi nin minyatCirü bulunmaktadır.


; ' l i t

Ifil
1*
V •m
5: l ^-
s^- > e.
V
V2
K % r.
;2 •V

^ r-
1^

> t . •'t
s; vs r
t- r 1 1 -
s. C : (i
c
C ir
1; I i-- «i- S.

m
r w- t.
14-n
•m n4.

Osmanlı Devletinin kuruluşu anlatılır.


>
Cengiz H a n oğlu Kaan Han; Mengü Kaan, altta Hülâgü Han minyatürleri görülüyor.

c
-.CT

O'

•s

(t e
Iff 2^
im
r.

.t
.V

.V
!
\ •:

r.
'•.İV-

•t t- ^ .i-

en
Solda altta Cengiz Han; üstte sağ kenarda el-Mustansır Billâh, altında ise el-Mu'tasım Billâh minyatürleri görülmektedir. >
70. SAYFA
• t CT ' ^ • C •

i'

f t

I
S: ^
5İİ11
••JJ

I
5^

1:4 \ Ma
s/
. i

r •^\. 1%. l i'l f «Ti

. İV

V,

Solda Sultan Mahmud Gaznevî, ortada Biltekin, sağda el-Mu tezzi Billâh; altta solda Behram Şah Gaznevî, sağda el-Muktcdir Billah minyütürlcri görülüyor.
-<
Solda Melîk Büveyh Deylemî, altta ortada Enu.revan Ahmed Ad.l. sa^da üstte Ebu Mansur el-Deylemî altta Halife Harun Re.id ve onun al.,nda da Me mun Halife
minyatürleri yer almaktadır.
p.

.M

.V.

7 t
MU -t
W
-

>6'.
rrA"
s:
^ :

Solda Hz. H ü s e y i n , s a ğ d a Hz. Hasan, altta İ m a m ı A z a m Ebu Hanife, Eba Müslim ve İ m a m Şafi m i n y a t ü r l e r i g ö r ü l m e k t e d i r .
Sol kenarda Enuşurevân-ı Adil, ortada üstte Hz. MuSammed'in dedesi Abdülmuttalib; Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir H z . Ö m e r , Hz. Osman ve Hz. A l i minyatürleri
görülüyor.

ir
S-

t.

^<^^. ^ £• r

r us

İ V

1 '
1. •t
\ • 1.

İP
. • ' '

0(': . V Votr \ \

• i •.er-

w.
.V-

Hz. Davud, Hz.Süleyman, altında İskender Zülkarneyn, altında Hz.Zekeriyya, altında solda Hz.Isa Aleyhisselam ve sağda Hz.Yahya minyatürleri ve soyları görül- i
mekte. ^
Keykâvus, Hz. Harun, Hz. Musa (Ejder bastonlu); altta Hz. Leys, Hz. Şuâyıb; altında Hz. llyas, daha altta Hz. Elyesa el-Nebî, altında Hz. Aziz, Hz. Danyal Nebî,
sağda Hz. İsmail minyatürleri görülmektedir.

4x- O-.

1
\ | - p

•m
il

0^

W.

• i
<
w: mi
r —
r..(

ShÎ::^,^;^ '•^'^ ^^^"^ "^-^^^^ - Hz. Yusuf; sokia Zaloglu R ü ş t e . , Hz. Be,r; altta so.a Hz.ZülkUfil, sa,da Hz.YO.a Nebi . i n v a -
en
>
-<
Hz. Ismail, sagda Hz. Halil; solda ortada Feridun neslinden H o ş e n k ; altta solda Hz. İshak, sağda Hz. Y â k u p minyatürü görülmektedir. ^

vr.^-. . ^ ^ ^ . ^

i r S'

İki ^ >^"^
Hi

/s

-s
'S
^ ' I C ^ r

»a

cr

r
i . C.V . • -
r.

Persab; altta ortada H z . Hızır ve H z . llyas birlikte; altta solda Azer, s a ğ d a Ezru oğlu H a r u n m i n y a t ü r ü g ö r ü l m e k t e d i r . ^
-<
-T)
>
80. SAYFA r
i
V

s!:
5;

1 Vî^.
i-
•i
A.
3

u
V;
•n

•3

1^ t, r-c ^- ^'^ >3


1= . 0

J
CD
£ r -1
r
o •s S;
cn

s;
'to ' t

Vs
4
o
E-
O:
1^

s-
.1^

:3
D
Ol
O

c
3

/o
ıs
| l| f /
^1

.4
.1 •.
X /r

*3 -o

^ ' * '

. cc.- -
fr

in
-D

Jr.?!?

5S>
^

C W. -i

V t

Yazıyı icat ettiği kabul edilen H z . İdris ve melek; solda C e m ş i d , s a ğ d a H z . N u h m i n y a t ü r l e r i g ö r ü l m e k t e d i r .

>
CO

>

Dublin'de bulunan Zübdetü't Tevarih'in 18 a varağı boştur, yani metin eksiktir. Devam etmesi gerekir. Sayfayı boş bırakmamak, karşılaştırma malzemesi olarak (bkz.
s.74) Avusturya Cod.AF.50'nin Hz. Muhammed'le ilgili sayfasını biz ilave ettik.

7: \

Vv

1^
/i:
ft

4
m, r j 4

4
1^
s*

i- 4 «f

1/
t. <

=^ >•

w c

•1
4 ı ^ -f .1 r -
V .
I
V*

i 6^ f T. .VT

V t-

17 b varağı. Metin devam etmesi gerekirken metin kesilmiştir. Dolayısıyla eksik sayfa vardır.

8S
84^ SAYFA

l
SAYFA 85

j > ; ' j ; > lA-v^jo|^JpJ>^^>-

I
jj^<iX^^^j >^.>xj^j.>^p iX»jj-

•* '* *. • • • •
SAYFA 87
rc '4

1^ 6-^
i
.V.
.S
•S-
6-
V .
4
V,
s.

7. •>;;. e . r 1:^
•t-

Zübdetu t -Tevârih'in 14 b varağı Tezyinatı XVI. asır özelliklerini yansıtır. (2. Bölümün başı olan bu kısımda dünya tarihinin özeti verilir.)
90. SAYFA
V .
o*
S i
p

r 3 .
5^

4t

M -

... 'W.
•O/

1
s /

•if

s,»
4
O V
/ /o
,^0
o» --4

:5
3^
O
(E
0 %
-V

c ^4.

-2
00
ON

V
'O

(0

t V
X

V .

X.
' J
0

ü V

y.

••i<
C7
J
• *
'.i

V
ft •3

v7
'6. A:

\
6^ 6-
4\ •J)
92. SAYFA
US

'<L^^'U^-

*J*^Jcrf^^U>^JÛ^-

^ '«^^cK/übu-

PM«ı" I» - •»•••••• V" - - • — —- - ,


f Hi
n • f ' l ' i
iV
•ti ' -?

•1,1

.m

s.

•1 V - V 'S
/"^ y > X j

1
4
•V- .•Tl

/.î 1^

A-

\
94. SAYFA

' y ' o

.5 ^J?>
'U .'is i

lİ \ ^ -rk A-'^-.jf^• rt^ 1

'^^ T« *S
S'

'•l $V .e

1<* • «i

V
^-.c » w. • >^

4
it
^1
SAYFA 95

^ t
Ilı

r ^- ^-
96. SAYFA
\
\
X
\
\

•mm
mfim M I
3^
5^

K İ

n
-V

2 1İİÎ

mm :3>
3 o -
İ T : i v

•77
s?»
SAYFA 97
\
V
\
\
\

TV,

Xr it*-

^ ^ . 'l
r A

14
İV •A.


îl; \ &
-V. i

.'s
.7-T
•A'

Y A

LI T s
98. SAYFA

4J

"t.
J

<»7. i.ı.

' t
• SAYFA 99

i'4;

V
•r <

I
4

4 ^ ' ''^ (•

-r- c A-

:?0K V . 'if.
'»1

irs

i s
\»1
5
t: r

H H P - '
Or
100. SAYFA

X •1

i'
IV

\
3

v;

•/

v^v

.0

V
ri

• I

ft a.
J5 U f

w.-

'i
\
•M\

\ i4
•S
-mm

SAYFA 101

•s

3 1
3,
54
••)
4 Xr\

' y ^,
?

r-^K^-
\ mm
l - A ^ >3

II

I—'

/
ü5 11
1^ i

•a ,
102. SAYFA

• A

• ^

/ 1^

V O ^ ^ 'X^'

' 6

0'
y ı l

\ - 1 .
SAYFA 103

1-^

7,,

, vua». - f i

>'VVıJ^ „
I. ,ı...tı I.. -•^L.u:.u;'.4.":...ın.^«rf**
104. SAYFA
Af

İV
7^
tr.

il'

••V'' .c.

s-
•v
t -il
I' r
î4 •i:

Ai
\ . r.
Tl
m ' -
9*

I
> 'S
V

'1)
n ^^'^-v i r i
h I

•4 ( • • k > ı--/?

m- .S:
s.
ur.
//T OA ^0
7:/
SAYFA 105

im: •'t

İS s: - w

'4;

Vs
1 .
106. SAYFA

-t'l î 1 ^> i

•< 'V,
v-.y
O».

'i

M .

VVr>

\ «s
^'1
3
:^
u "
'5

IV. (• * {• f
>•
;3
fÇ ı •A ^ T)
6.^
0 m
/

1^

•- t ^ İr

Df ''J ' i :\

w.

1'
l l
'"S
.Ot l

•l -

s.
i

m0'
\
'.V

l f > i t f. l •Ol

9
)
İlli
-V - l '^ -îî P'a\

^ 1 i"'?.
1

... ^3

? •

Yi

3:

>••-,

. Al

1
• -1 SAYFA 109

.1 .S

. 1

i \ ^ 'i 5 i t

'M ^ mm
1-3

•n I

fi
> 3
: 3

II 1
V

7
1)
S'

T 1\
1^ 1
•i
• S r .

•w
110. SAYFA

S)-
-3
?5

mm
1;

4 .* N J> -» * -3
\
-•i l^ l-^^ i

s:
/ 3.

_J f J • ' '
t y.; ^T,'
•s.

1
•S.
/

Mm
i /
»Tu
.V

11^11 -^

i> ^ î ^ ^1
1V
A.

\4J r î <V''
_3 5
-9,

\i );
SAYFA 111

3i

13
.S
•1

•i •Î3
V

«ti
illlt • s

fil
). x h s\ i
J ? ^ ! "ÎC *^ <

i
J*

Pil •5 ^ 4 î >
5?^

^ '1,
112. SAYFA

V
il .;

Mi
I Y - .» :? V ••j • ^
1

V
I
V
1 ^

-İS

m .) .1.

Ek

î -^\'-: ^ l '-
l
i } Â^ t

•s
^ . . V ^
V n
"s
\
\
) •.V' İİ -^ ^ -^"
îtlHi
İP'11 A";

raf -o »T

\
; ^ 4,.>

İlfp \
./
mı, .

V
0
V>1 i

(^1
114. SAYFA

•f
^ ^ ^ ^ ^

mm
-4'

/ /7
'•:.A
SAYFA 115

i 4

: )

t. 1 . I t ^ I

^3

\ it'
l a varağı boştur. Yerine Avusturya Naüonal Bibliothek'de bulunan Suhbatu'l-Ahbar ın zahriye sayfasını (s.89) ile karşılaştırma malzemesi olarak koyduk.

(•. K i - <
.V-
„ ^

r. T.
. (
'V' V •

•••v.-,
\ . w.; t» f \ t.. -
,1*: V»
i-

.t-
I
i

I •(

i:
^*
,v •V-
.<r-
Vv 9i
t '

i/ \
fT 7
\- *
.V. ^ - mu
- ^- I 1^
e

Doç.Dr.Hasan YÜKSEL

s m a n l ı D e v l e t i n i n d a ğ ı l m a d ö n e m i y l e bir­ yorlar. Gemilere hiçbir eşya kabul edilmedi­


likte b a ş l a y a n t o p r a k k a y b ı neticesinde ğinden yalnızca üzerlerindeki elbiseleri ve si­
Balkanlar'dan, K ı r ı m ' d a n ve Kafkaslar'dan lahlarıyla gelen Çerkezler aç kaldıklarından,
Anadolu'ya bir m ü l t e c i a k ı n ı başlamıştır.-^ küçük yaştakiler dahil çocuklarını çok ucuz bir
D a h a d o ğ r u s u , O s m a n l ı ' n ı n sukutuyla A n a d o l u , fiyata pazarda satmak zorunda kalmaktadırlar.
b u b ö l g e l e r d e y a ş a y a n Islamî toplulukların sigmaQi Bir kısmı da yolda bizi defalarca durdurup ta­
olmuştur. banca satmak istediler.Silah ticareti yaparak
hayatlarını devam ettirdikleri anlaşılıyor"
Kafkasya, Kırım ve Balkanlar'dan A n a d o ­
lu'ya olan g ö ç l e r 1785'te b a ş l a y ı p , 1912'ye d e ğ i n B u alıntıdan anlaşıldığına g ö r e Kafkasya ve
belirli aralıklarla devam etmiştir.^ 1 7 8 8 - 1 7 9 2 Os- K ı r ı m ' d a n gelen g ö ç m e n l e r i n ekserisi, Anadolu'ya
m a n l ı - R u s - A v u s t u r y a savaşları s ü r e s i n c e K ı r ı m ' d a n buradan giriş y a p m ı ş l a r d ı r . 1 8 6 4 yılında vukubu-
O s m a n l ı t o p r a k l a r ı n a kitleler halinde g ö ç l e r sü­ lan bu y o ğ u n g ö ç hadisesinin temel nedeni a y n ı yıl
rerken, 1 7 8 0 - 1 8 0 0 yıllan a r a s ı n d a da Kırım, Ka­ Çarlık h ü k ü m e t i n i n Kafkasya ve Kuban b ö l g e s i n d e
zan, Kafkasya ve Ö z i b ö l g e l e r i n d e n Anadolu'ya bulunan m ü s l ü m a n halkın bir ay içerisinde bölgeyi
3 0 0 . 0 0 0 ile 5 0 0 . 0 0 0 kişi a r a s ı n d a göçmen terketmeleri için verdiği emir olmalıdır.^ G ö ç m e n -
gelmiştir.^ Y i n e , 1 8 5 6 - 1 8 6 4 yılları a r a s ı n d a Kı­ 1. Bu mülteci akınları için bkz.: Bilal N , Şimşir, Rume­
r ı m ' d a n Anadolu'ya 6 0 0 . 0 0 0 kişi g ö ç etmiştir.'* li'den Türk G ö ç l e r i , Ankara 1968-1970, I-II; Faruk-
Bir b a ş k a yazar ise, a y n ı d ö n e m d e takriben iki m i l ­ Kocacık, Balkanlar'dan Anadolu'ya Y ö n e l i k G ö ç ­
y o n g ö ç m e n i n O s m a n l ı t o p r a k l a r ı n a sığındığını ler ( 1 8 7 8 - 1 9 0 0 ) . K a r ş ı l a ş t ı r m a l ı Y e r l i ve G ö ç ­
men K ö y ü Monografileri, Ankara 1978 (Hacettepe
belirtmektedir.^ Üniversitesi Mezuniyet Sonrası Eğitim Fakültesi, Sosyal
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bilim Dalı Doktora Tezi),
1 8 6 4 yılında Samsun'da bulunan H . J . L e n - s. 171-173;ay.yaz., "XIX. Yüzyılda G ö ç m e n Köylerine
nep, b ü g ö ç m e n l e r e ilişkin g ö r d ü k l e r i n i ş ö y l e an­ İlişkin Bazı Yapı Planlan", T a r i h Dergisi, 32(1979),
latmaktadır: s.415-426; Ahmet Cevat Eren, T ü r k i y e ' d e G ö ç ve
G ö ç m e n Meseleleri, istanbul 1966; Nejat G ö y ü n ç ,
"Samsun'a vardığımızda kasaba{;ı gemi­ "Hane Deyimi Hakkında", T a r i h D e r g i s i . 3 7 / 3 7 9
ler dolusu gelen Çerkez göçmenlerle ağzına ka­ (1970), s.331-348.
dar dolu bulduk. Kasabanın nüfusu 10.000 ki- 2. Sevgi Aktüre, X I X . Yüzyıl S o n u n d a Anadolu K e n t i
ş i y i geçmezken Çerkez göçmenler nedenlimle Mekansal Y a p ı Ç ö z ü m l e m e s i , O D T Ü . Mimarlık Fa­
bugün nüfus 45.000 kişiyi çoktan aşmış. İtal­ kültesi, Baskı Atölyesi, Ankara 1978, s.98.
yan Konsolosu halen kasabada bulunan Çer- 3. A . C , Eren,age., S.32.
kezler'in 42.000 kişi olduğunu, hergün deniz 4. S.Yerasimos, A z g e l i ş m i ş l i k S ü r e c i n d e T ü r k i y e ,
yoluyla 500'den fazla göçmen geldiğini söylü­ I l ı T a n z i m a t ' t a n I . D ü n y a S a v a ş ı ' n a , {Çev.B. Kuzu­
yor. Samsun bölge içinde sıtması ile meşhur cu), istanbul 1976,s.909.
bir yer. Toprağın bataklık olması sıtmanın hız­ 5. A . C , Eren, age., s. 7.
la yayılmasına neden olmakta, hava değişimi 6. H . J. Van Lennep, T r a v e l s in Little-Known Parts
ve sıtma yüzünden göçmenlerden günden güne of A s i a Minor,London:John Murray 1870, C. I , s.43-
ortalama 700-800 tanesi ölmektedir. Sağ ka­ 51(Zikreden: Sevgi Aktüre, age., s.101-102.)
lanlar ise başka limanlar ve kentlere gönderili- 7. I. Berkok, Tarihte K a f k a s y a , istanbul 1958, s.526.
118 Doç.Dr.Hasan YÜKSEL

lerin Anadolu'ya a k ı n ı zamanla artarak I . D ü n y a Abaza muhaciri^ ^ veya G ü r c ü m u h a c i r ? ^ diye n i ­


S a v a ş m a d e ğ i n s ü r m ü ş t ü r . Mesela, 9 3 H a r b i deni­ telendirildikleri g ö r ü l m e k t e d i r .
len 1 8 7 7 - 1 8 7 8 t a r i h l i O s m a n l ı - R u s S a v a ş ı ' n d a
Anadolu'ya g ö ç e n Ç e r k e z sayısı yaklaşık bir m i l ­ B u a r a ş t ı r m a d a ele a l ı n a n 1 1 9 Kafkas g ö ç ­
y o n kişidir.^ m e n vakfına g ö r e , Anadolu'ya y e r l e ş m i ş olan b u
g ö ç m e n l e r i n geldikleri y ö r e l e r l e nitelenenlerin %
İşte bu denemede, O s m a n l ı ' n ı n , daha ç o k
2 9 . 4 1 ' i ( 1 1 9 ' u n 35'i) B a t u m , % 5 . 8 8 ' i K a r s ,
Kafkaslar'da Ruslara kaptırdığı topraklardan A n a ­
%2.52'si Dagistan, % 1 . 6 8 ' i A r d a h a n , % 0 . 8 4 ' ü O l ­
dolu'nun muhtelif b ö l g e l e r i n e g ö ç e n g r u p l a r ı n ge­
tu, % 1 . 6 8 ' i Kazan, % 0 . 8 4 ' ü Lavan ve % 3 . 3 6 ' s ı
lip yerleştikleri topraklarda tesis e t m i ş oldukları va­
(geldikleri b ö l g e n i n genel adı olan) Kafkasya m u ­
kıflar ü z e r i n d e durulacaktır. Ç ü n k ü o g ü n ü n koşul­
hacirleri diye belirtilmişlerdir.^^ Etnik m e n ş e l e r i n e
ları içerisinde binbir sıkıntı ve sefaletle yerinden ve
yurdundan ayrılmış o l a n b u insanlann, a ş a ğ ı d a be­ g ö r e nitelenen g ö ç m e n l e r i n % 4 8 . 7 3 ' ü Ç e r k e z ,
lirtileceği ü z e r e kısa bir süre sonra gelip yerleştikleri % 3 . 3 6 ' s ı G ü r c ü ve % 1 . 6 8 ' i Abaza o l d u ğ u g ö r ü l ­
topraklar ü z e r i n d e vakıf kurabilecek miktarda bir mektedir.^^ Gelen g ö ç m e n g r u p l a r ı a r a s ı n d a Ç e r -
servet ve imkan bulabilmeleri g e r ç e k t e n enteresan­ kezler'in ç o ğ u n l u ğ u o l u ş t u r m a l a r ı n ı n sebebi, bunla­
dır. Böylesi bir k o n u hakkırrla kısa bir deneme bize rın Selçuklular'dan itibaren Türkler'le fazla k a y n a ş ­
yeterli bilgi vermese de, bu yazıyla araştırmacıların m ı ş o l m a l a r ı n a bağlanabilir; ç ü n k ü Selçuklular'dan
dikkatleri bu konuya y ö n e l e c e ğ i n i umabiliriz. itbaren Anadolu'ya getirilen Ç e r k e z asıllı k ö l e ve
cariyelerin m i k t a r ı O s m a n l ı d ö n e m i n d e iyice y o ­
1- T e s i s T a r i h l e r i
ğunlaştığı bilinmektedir. H a t t a vakfiyelerde bu ye­
Vakıflar Arşivi'nde y a p t ı ğ ı m ı z a r a ş t ı r m a ne­ n i g e l m i ş olan Ç e r k e z g ö ç m e n l e r i n i n daha ö n c e k i
ticesinde elde ettiğimiz 119 Kafkas g ö ç m e n vakfı­ devir ve d ö n e m l e r d e getirilen Ç e r k e z k ö l e ve cari­
nın vakfiyelerini tesis tarihlerine g ö r e sıraladığımız­ yelerden a y ı r m a k için, "hür ve müslüman asıllı-
da, en erken tesis edilen vakfın 1 8 8 0 - 1 8 8 1 ( H . Çerkez muhaciri" diye belirtildikleri g ö r ü l m e k -
1298) tarihli o l d u ğ u g ö r ü l m e k t e d i r . ^ Buna g ö r e ,
8. I . Berkok, age., S.528.
yerinden ve yurdundan cebri g ö ç e zorianan ve bü­
yük bir sefalet içerisinde Anadolu'ya g ö ç e n bu i n ­ 9. Bkz., Kafkas Göçmenlerinin Anadolu'da Tesis Etmiş Ol­
dukları Vakıfların Genel Özelliklerini Belirtir Tablo.
sanlar ç o k kısa bir s ü r e içinde gelip yerleştikleri
topraklarda vakıf kurabilecekleri nisbette artık bir 10. "İnegöl Kazası'na tabi ve bâ irade-i seniyye teşkil olu­
nup bundan üç sene mukaddem muhacirin-i Çeraki-
servet ve sermayeye ulaşmışlardır, denilebilir. B u se iskan olunan ve hacıkara Kari/esi ismiyle müsem-
husus vakfiyelerde somut bir şekilde g ö z ü k m e k t e ­ ma olan kar^je ahalisinden", Süleyman Çavuş b. Meh­
dir. Ö r n e ğ i n , 2 0 Mart 1890 (10 Ş a b a n 1307) ta­ met Vakfı, V G M A . , Def.No:590/15.
rihli bir vakfiyede,"...bundon ü ç sene önce Çerkez 11. "..ve bâ irade-i seniyye teşkil olunup, yedi sene mu­
muhacirlerinin iskan edildiği Hacıkara adındaki kaddem Batum muhacirleri iskan olunan Muradbey
Karyesi ismiyle müsemma olan karye ahalisinden",
k ö y ü n halkından ve sözkonusu göçmenlerden
Hüseyin b. Mehmet ve diğer beş kişice tesis olunan va­
Süleyman b. M e h m e f " l ° ve 13 Ş u b a t 1 8 9 0 (5 kıf, V G M A . , Def. N o ; 5 9 1 / 5 , 1 0 6 / 1 0 0 .
Recep 1 3 0 7 ) t a r i h l i d i ğ e r bir vakfiyede de, "...
12. 10 R.ahir/1303 tarihli Tayyar Aga Vakfı, V G M A . ,
padişahın iradesi^^le oluşturulan ve bundan ye­ Def.No: 5 9 9 / 8 7 / 4 7 .
di sene önce Batum muhacirlerinin iskan edil­ 13. 16 C.ahir 1305 tarihli Eyyup Efendi Vakfı, V G M A . ,
diği Muradbey adındaki köy halkmdan"^^, diye Def.No:588/216/189.
iki vakıf kurucusunun hüviyetini a ç ı k l a y a n bu ifa­ 14. 20 Şevval 1320 tarihli Abcıoglu Visab Efendi Vakfı,
deler, gelen Kafkas g ö ç m e n l e r i n i n , üç ile yedi yıl VGMA., Def. No: 6 0 2 / 1 6 4 / 2 7 5 .
gibi kısa bir s ü r e d e iskân edildikleri k ö y l e r d e vakıf 15. 25 Safer 1323 tarihli Musao^lu Şamil Aga Vakfı,
k u r m u ş o l m a l a r ı bu kanaati d o ğ r u l a r gibi g ö z ü k s e V G M A . , Def.No:601/154/198.
de, b a ş k a ihtimaller de d ü ş ü n m e k gerekir. 16. 22 R.evvci 1327 tarihÜ Abdullah b.Musa Vakfı,
VGMA., D e f . N o : 6 0 0 / 2 / 3 .
Kafkas g ö ç m e n l e r i n i n vakıf tesis etme s ü r e ­
ci 1. D ü n y a S a v a ş m a d e ğ i n ( 1 9 1 4 / 1 3 2 2 ) düzenli 17. 9 Şevval 1323 tarihli Yakup o^lu Mahmut Aga Vakfı,
VGMA., D e f . N o ; 6 0 2 / 2 3 5 / 4 0 4 .
olarak s ü r m ü ş t ü r ve bu t a r i h t e n itibaren s a v a ş ı n
v e r m i ş o l d u ğ u vehametle, g ö ç m e n l e r i n vakıf tesis 18. 6 C.ahir 1298 tarihli el-hac Kelimat b.Hacı İsmail Vak­
fı, V G M A . , Def., No: 5 8 6 / 2 8 7 / 2 8 0 .
etme faaliyeti son b u l m u ş t u r .
19. 11 Ş a b a n 1300 tarihli Sanba-zade Said Bey Vakfı,
2- K u r u c u l a r ı n Kimlikleri VGMA. ,Def . , N o : 5 9 3 / l 5 5 / 1 4 8 .
Kafkas g ö ç m e n l e r i n i n tesis e t m i ş oldukları 20. 13 Zilkade 1320 tarihli Hasan Ağa b. Abdullah Vakfı,
bu vakıfların vakfiyelerinde, gelen g ö ç m e n l e r i n bir- VGMA., D e f . N o : 5 8 8 / 2 1 9 / 1 9 2 .
kısmının geldikleri y ö r e l e r i , bir kısmının ise m e n ­ 21. Bkz., Dipnot:9.
subu bulundukları etnik m e n ş e l e r i belirtilmiştir. Ör­ 22. Bkz., Dipnot:9.
n e ğ i n B a t u m muhaciri^^, Kars muhaciri^"^, Oltu 23. "...fi'iasd Kafkasya ahalisinden ve muhacirin-i Çeraki-
se'den hurru'l-asi müslimü'l-miile olup, hicretle...", 5
muhaciri^'^, A r d a h a n muhaciri^^, Dagistan muha­
Zilhicce 1302 tarihli Hacı Zekerya b. H a s a ı Vakfı,
c i r i ^ v e y a Kafkasya muhaciri diye kaydedilenler VGMA., Def.No:586/161/154 ve 25 R.evvel 1299 ta­
o l d u ğ u gibi, d i ğ e r bir kısmı ise Ç e r k e z muhaciri^^. rihli Ishak Efendi Vakh, VGMA., Def.No: 5 8 8 / 4 5 / 5 9 .
KAFKAS GÖÇMEN VAKIFLARI 119

tedir. A y r ı c a , b u g ö ç m e n l e r m ü s l ü m a n oldukları leri daha da a r t t ı r m a k m ü m k ü n d ü r ; fakat bu g ö ç ­


için Ruslarca yerlerinden t a r d e d i l m i ş l e r d i r , yoksa menlerin bir kısmı ise, nüfusu az olan veya metruk
etnik m e n ş e l e r i sebebiyle g ö ç e z o r l a n m a m ı ş l a r d ı r . bulunan k ö y l e r e de yedeştirildiklerini, bu eski yer­
leşim birimlerinde bulunan mescidlerin, yeni yer­
B u g ö ç m e n vakıflarının k u r u c u l a r ı n ı n k i m ­
leştirilen g ö ç m e n l e r l e b u k ö y l e r i n n ü f u s u n u n art­
liklerine b a k ı l d ı ğ ı n d a g ö z e ç a r p a n d i ğ e r bir husus
m a s ı ü z e r i n e , camiye d ö n ü ş t ü r ü l m e l e r i n d e n ve ha­
ise bey, a ğ a , zade, h a c ı , vs. gibi belli bir sosyal sta­
t i p atamalanndan anlaşılmaktadır.'^^
tü ve varlıklı insanlar için kullanılan bazı unvanlarla
anılmalarıdır. D i ğ e r bir deyişle b u vakıf k u r a n l a r ı n G ö ç m e n l e r için teşkil edilen y e n i k ö y l e r i n
ekserisi s ı r a d a n g ö ç m e n l e r o l m a y ı p , gelen g ö ç ­ göze çarpan bir özelliği ise Hamidiye
m e n l e r i n ileri gelen varlıklı o l a n l a r ı d ı r . Ö r n e ğ i n , Osmaniye^^, Saltaniye"^^, Ihsaniye, Islamiye^^,
" ü m e r a y ı muhacirin-i Çerakise'den Yahya Bey Selimiye^^ vs. gibi p a d i ş a h ı n , devletin, dinin veya
b. Abdullah" "Abaza muhacirleri ümerasm- geldikleri y ö r e n i n ismine izafeten adlandırılmış o l -
dan Sanba-zade Said Bey b.Yerzuk Bey"^^, malandır.^^
"muhacirin-i Çerakise ümerasından Ahmed 4-Vakfettikleri M a l ve M ü l k
Ağa b. Mustafa'^^ gibi ifadelerle bu vakıf kurucu­ Kafkas g ö ç m e n l e r i n i n % 9 1 . 5 9 ' u p a r a ve
larının s ı r a d a n g ö ç m e n o l m a d ı k l a r ı n ı g ö s t e r m e k l e % 8 . 4 0 ' ı ise t a ş ı n m a z mallar vakfetmiştir.'^^ B u n u n
beraber, b u n l a r ı n Anadolu'ya iskan edildikten kısa nedeni ise, bu g ö ç m e n l e r Anadolu'ya iskan edil­
bir s ü r e sonra nasıl vakıf kurma i m k a n ı buldukları­
dikten ç o k kısa bir s ü r e sonra, h e n ü z gereksinim-
na da ışık t u t m a k t a d ı r . Vakfiyelerinde sosyal sta­
tüleri (ünvanları) belirtilen vakıf k u r u c u l a r ı n ı n % 24. 19 Recep 1307 tarihli Yahya Bey b. Abdullah Vakfı,
V G M A . , Def., No: 5 9 1 / 5 / 7 / 8 ve 4 C.ahir 1313 ta­
1 0 . 0 8 ' i bey, % 4 3 . 6 9 ' u ağa, % 2 . 5 2 ' s i zade, %
rihli Ben Aziz Bey b. Ali Zuk Vakfı, V G M A . , Def, No:
2.52"si ç a v u ş , % 2 2 . 6 8 ' i efendi diye nitelendiril­ 596/12/7.
miştir; a y r ı c a , bu vakıf kurucularının % 1 9 . 3 2 ' s i ha­
25. 11 Şaban 1300 tarihli Sanba-zade....Vakfı, V G M A . ,
cı u n v a n ı n ı t a ş ı m a k t a d ı r k i , bu bilindiği ü z e r e var­ Def., NO.-593/155/148.
lıklı m ü s l ü m a n l a r d a n hac farizasını yerine getiren­ 26. Ğurre-i Şaban 1315 tarihli Ahmet Ağa Vakfı, VGMA.,
ler için kullanılan bir u n v a n d ı r . ^ ^ Def., N o : 5 9 6 / 5 6 / 4 6 .

3 - I s k a n Edildikleri B ö l g e l e r ve Y e r l e ­ 27. Bkz., Dipnot:9.


ş i m Birimleri 28. Bkz., Kafkas Göçmenlerinin 1800-1914 Tarihleri Ara­
sında Anadolu'da Tesis Etmiş Oldukları Vakıflann illere
Kafkas g ö ç m e n l e r i n i n b ü y ü k bir y o ğ u n l u k l a Göre Dağılımını Belirtir Harita.
iskan edildikleri b ö l g e l e r i n b a ş ı n d a Giresun, Sivas, 29. Bkz., Dipnot:9.
Kayseri, A n k a r a , B o l u , Sakarya, Kocaeli ve istan­
30. Ankara Sancağı dahilinde bulunan kazalara iskan edilen
bul'dan O r t a Karadeniz sahillerine d e ğ i n olan Böl­ Çerkez muhacirlere tevzi edilen araziler için bkz.,
geler ile B a t ı A n a d o l u b ö l g e s i gelmektedir. B ü y ü k V G M A . , Def.,No:1982.
bir ekseriyetle i s k â n edildikleri iller a r a s ı n d a ise 31. Abdioğlu Mustafa b. Ahmet Vakfı, VGMA., Def.,
Samsun, O r d u , Sakarya ve Bursa o l d u ğ u g ö r ü l - No:592/25/21.
mektedir.22 32. Mevlut Ağa b. Recep ve iki kişinin daha tesis etmiş ol­
dukları 11 C.ahir 1315 tarihli Vakıf, VGMA.,Def.,
B u g ö ç m e n l e r i n % 9 5 ' ı k ö y l e r d e (kırlarda) 593/13/12.
iskân e d i l m i ş t i r . K e n d i l e r i n e e k i p b i ç m e l e r i için
33. 5 Zilkade 1306 tarihli Ahmet Ağa b. Halil Vakfı,
tevzi edilen t o p r a k l a r ı n b ü y ü k bir ekseriyetini va­ V G M A . , D e f . N o : 5 9 0 / 1 2 0 / l l l ve 25 Şevval 1308 ta­
kıf arazileri, bir kısmını ise devlet (miri) veya köylü­ rihli Ilyas b. Mustafa ve 11 kişice tesis edilen Vakıf,
ler teberru e t m i ş t i r . Ö r n e ğ i n , A n k a r a S a n c a ğ ı ' n a VGMA., Def., N o : 5 9 1 / 5 / 8 / 9 ve 15 C.ahir 1312 ta­
rihli Mustafa Ağa b. Ahmet Vakfı, VGMA., Def.,
bağlı bulunan o n k a z a n ı n 8 8 k ö y ü n e iskan edilen No:596/32/24.
g ö ç m e n l e r e tevzi edilen 1 0 . 5 3 4 d ö n ü m arazinin
34. Hamidiye diye adlandırılan bu g ö ç m e n köylerine örnek
% 75'i m u h t e l i f v a k ı f l a r a , % 1 5 . 9 0 ' ı m i r i y e ve olarak bkz., 25 R.ewel 1299 tarihli Ishak Efendi Vakfı,
% 9 . 0 9 ' u da k ö y l ü l e r c e teberru edilen arazilerden V G M A . , Def., N o : 5 8 8 / 4 5 / 5 9 ; 3 Ş a b a n 1302 tarihli
o l u ş m a k t a d ı r . ^ ^ B u g ö ç m e n l e r için yeni y e r l e ş i m Abdullah b. H ü s e y i n Vakfı, V G M A - , D e f . , N o :
b i r i m l e r i de teşkil e d i l m i ş t i r . Ö r n e ğ i n , 14 M a y ı s 588/14/20.
1 8 9 3 (10 Zilkade 1310) tarihli B a t u m muhacirle­ 35. Osmaniye diye adlandırılan g ö ç m e n köylerine ö r n e k
rinden A b d i o ğ l u M u s t a f a ' n ı n tesis e t m i ş o l d u ğ u bir olarak bkz., V G M A . , D e f . , N o : 5 9 0 / 6 / 5 ; Def.,No:
596/101/86.
vakfın vakfiyesine g ö r e , Geyve K a z a s ı ' n ı n Akhisar
Nahiyesi'ne bağlı Balaban Çiftliği H u m a y u n ' u (pa­ 36. Bkz., VGMA., Def., N o : 5 9 3 / 1 0 9 / 1 0 1 .
37. Bkz., V G M A . , Def,, N o : 5 9 1 / 5 / 1 7 / 2 3 .
d i ş a h a ait) sınırları dahilinde B a t u m m u h a c i r l e r i
38. Kars'ın Selimiye Kazasından Bursa'nın Yenişehir kazası­
için N u r i Osmaniye a d ı n d a s ö z k o n u s u g ö ç m e n l e r
na göçüp ve burada bu göçmenler için teşkil edilen kö­
için bir k ö y tesis edilmiştir.^^ 2 6 E k i m 1 8 9 7 ( 1 1 yün adı Selimiye olarak verilmiştir, bkz., VGMA., Def.,
C.ahir 1315) tarihli d i ğ e r bir vakfiyeye g ö r e , ine­ No: 5 8 8 / 2 1 6 / 1 8 9 .
göl K a z a s ı ' n a tabi, "emlâk-ı hümayun dahilinde 39. Kafkas göçmenleri için tcşUl edilen veya bu göçmenlerin
bâ irade-i seniyye" ile B a t u m m u h a c i r l e r i için iskan ediHikleri köylerin eski ve yeni köy adbrı için bkz.,
KafkcE Göçmenlerinin Yerleşin Alanlannı Belirtir Liste.
G ö l b a h ç e a d ı n d a bir k ö y k u r u l m u ş t u r . ^ ^ B u misal­ 40. Bkz., Dipnot:9'do zikredilen tablo.
120 Doç.Dr.Hasan YÜKSEL
lerinden artık b i r gayri menkule sahip oiamadan ekserisinin h e n ü z m ü l k ü y o k t u r ve ü z e r i n d e b a r ı n ­
vakıf k u r m a l a r ı n d a n k a y n a k l a n m a k t a d ı r . Ellerinde­ dıkları veya ekip biçtikleri topraklar ya vakıfların
ki tek artık servet ise p a r a d ı r . G a y r ı menkul vakfe­ veya devletindir) yoluna gitmeleri için artık bir se­
denler ise % 8 gibi ç o k cüzi bir nisbet o l u ş t u r m a k ­ bep de b u l u n m a m a k t a d ı r ; ç ü n k ü , bu vakıflar tesis
t a d ı r k i , b u n l a r ı n vakfettikleri g a y r ı menkuller de edilmeden ç o k ö n c e (Tanzimat'la beraber) Osman­
ya ticarethane veya devlete ait (miri) arazi ü z e r i n d e lı Devleti'nde m ü s a d e r e resmen kaldırılmıştır.
tesis e t m i ş o l d u k l a r ı bag ve b a h ç e gibi t a ş ı n m a z Kafkas g ö ç m e n l e r i n i n tesis e t m i ş oldukları
m a l l a r d ı r . O m e g i , 8 A ğ u s t o s 1 8 8 7 (Zilhicce 1304) b u hayri vakıfların hizmet a l a n l a r ı n a b a k t ı ğ ı m ı z d a
t a r i h i n d e (Giresun'un) D e m i r c i K ö y ü n d e B a t u m %95.'79'u (119'un 75'i) c a m i y a p ı m ı , mescidlerin
muhacirlerinden H a l i m A g a , devletten izin alarak camilere d ö n ü ş t ü r ü l m e s i , o n a r ı l m a s ı ve bu cami­
hazine(miri) arazisi ü z e r i n d e (beş y ü z k u r u ş k ı y m e ­ lerde g ö r e v yapacak olan personelin m a a ş l a r ı vs.
tinde) yetiştirdiği fındık b a h ç e s i n i vakfetmiştir.'*^ gibi giderler için tesis edildiklerini ve % 4 . 2 0 ' s i n i n
T o k a t ' ı n Ç a r d a k K ö y ü ' n e yerleştirilen M a r ş a n - z a d e de m e k t e p ve medrese gibi e ğ i t i m k u r u m l a r ı n ı n
Osman ise, bir evini ve a m b a r ı n ı vakfetmiştir."*^ 2 y a p ı m ı , e ğ i t i m ve ö ğ r e t i m h a r c a m a l a r ı için tesis
Ş u b a t 1 8 8 2 (25 R.evvel 1299) tarihinde A y d ı n ı n edildiklerini görmekteyiz."*^
H a m i d i y e K ö y ü ' n d e k i bir Ç e r k e z g ö ç m e n ise, 6-Sonuç
s a t ı n a l m ı ş o l d u ğ u i k i d ö n ü m l ü k incir b a h ç e s i n i
vakfetmiştir."*^ Ele aldığımız vakfiyelere g ö r e , 9 3 H a r b i ve
daha ö n c e s i Kafkaslar'da Ruslar'ca tardedilen m ü s -
Giresun'da (1887'de) bir fındık b a h ç e s i n i n l ü m a n ahaliden Anadolu'ya g ö ç e n g ö ç m e n l e r i n
5 0 0 k u r u ş * ' * ve B o l u n u n D ü z c e K a z a s ı ' n d a 1 8 8 0 - 1 8 8 1 tarihinden itibaren I . C i h a n Harbi'ne
(1893'de) bir d ü k k a n ı n 1 5 0 0 k u r u ş '*^ o l d u ğ u bir (1914) d e ğ i n düzenli olarak h a y r ı a m a ç l ı vakıf te­
d ö n e m d e para vakfeden Kafkas g ö ç m e n l e r i n i n sis ettiklerini ve bu g ö ç m e n l e r i n iskân edildikleri
% 2 0 . 1 6 ' s ı ( 1 1 9 ' u n 24'u) 3 0 0 ile 9 0 0 k u r u ş ; b ö l g e l e r i n b a ş ı n d a Orta Karadeniz, Iç A n a d o l u ve
% 6 1 . 3 4 ' ü ( 1 1 9 ' u n 7 3 ' ü ) 1 0 0 0 ile 2 0 0 0 k u r u ş ve B a t ı A n a d o l u b ö l g e l e r i n i n geldiğini; % 9 5 ' i n i n ise
% 1 0 . 0 8 ' ı (119'un 12'si) 2 2 0 0 ile 4 0 0 0 kuruş ara­ kırsal alanlardaki vakıf veya m i r i araziler ü z e r i n e
sında d e ğ i ş e n miktarda para vakfetmişlerdir. O gü­ d e v l e t ç e iskân edilerek, kendilerine y e n i y e r l e ş i m
n ü n k o ş u l l a r ı n d a Anadolu'ya iskan edilmiş olan bu birimleri tesis edildiğini g ö r ü y o r u z .
g ö ç m e n l e r , kısa bir s ü r e d e (üç ile yedi sene a r a s ı n ­ B u g ö ç m e n l e r i n iskân edildikleri alanlarda
da) bu m i k t a r d a , k e n d i ş a h s i gereksinimlerinden k e n d i sosyal ve d i n i g e r e k s i n i m l e r i n i g i d e r m e k
fazla bir servet e d i n m i ş l e r s e , bu pek de a z ı m s a n a - a m a c ı y l a c a m i , m e k t e p ve medrese y a p t ı r d ı k l a r ı
cak bir m e b l a ğ değildir. veya yerleştirildikleri, eski y e r l e ş i m b i r i m l e r i n d e
5- T e s i s E t m i ş Oldukları Vakıfların bulunan bu t ü r m ü e s s e s e l e r i n k e n d i ihtiyaçlarına
A m a c ı ve Hizmet Alanı cevap verebilecek ş e k i l d e g e n i ş l e t m e k ve y a ş a t ­
mak için vakıf k u r m u ş oldukları anlaşılmaktadır.
Vakıf m ü e s s e s e s i , islam d ü n y a s ı n d a t a r i h i
devirler içerisinde muhtelif a m a ç l a r için uygulama D i ğ e r bir husus ise, bu g ö ç m e n l e r i n ellerin­
a l a n ı b u l m u ş t u r . Ö r n e ğ i n , O s m a n l ı Devleti'nin te­ de ihtiyaç fazlası olarak t a ş ı n m a z m a l b u l u n m a d ı ğ ı
sis edildiği d ö n e m d e bir iskan ve kolonizasyon işle­ için % 9 r i para vakfetmiştir.
v i g ö r e n vakıflar, X V I I . yüzyılda mevcut iskan alan­
larının m u h a f a z a s ı n d a (imar b a k ı m ı n d a n ) rol oyna­
makla beraber, b u yüzyıldan itibaren sıkça uygula­ 41. Halim Aga b. ibrahim Vakfı, VGMA., Def. ,No: 5 8 8 /
n a n m ü s a d e r e y e k a r ş ı n , mal ve m ü l k e m n i y e t i n i 215/188.
s a ğ l a m a k gayesiyle y a v a ş y a v a ş evlatlık vakıflara 42. 15 R.evvel 1300 tarihli Marşan-zade Osman Vakfı,
d ö n ü ş t ü ğ ü n ü ; bu d u r u m u n X V I I I . yüzyılda iyice be­ V G M A . , Def., N o : 5 8 6 / 1 0 7 / 9 8 .
lirginleştiğini görmekteyiz.'*^ 43. İshak Hendi Vakfı, V G M A . , Def., N o : 5 8 8 / 4 5 / 5 9 .

Halbuki, Kafkas g ö ç m e n l e r i n c e tesis edilmiş 44. Bkz., Dipnot:41.


olan b u vakıfların % l O O ' ü n ü n hayri bir gaye ile 45. 2 1 C. ahir 1311 ta-ihli Umera-yı Çerakiseden Haa khak
tesis edildiğini görmekteyiz."*^ B u d u r u m u n sosyal Bey ve diğer Vakfı, V G M A . , Def., No: 5 9 0 / 6 7 / 5 7 .
sebeblerine gelince: Birincisi, b u insanlar gelip 46. Vakıf kurucuları müsadereye karşın mal ve mülk güven­
yerleştikleri y e n i iskan a l a n l a r ı n d a dinî ve kültürel cesini sağlamak için tesis ettikleri vakıflann bir kısım ge­
lirlerini hayri bir amaca ve büyük bir kısım gelirlerini aile
gereksinimleri olan c a m i , m e k t e p ve medrese gibi bireylerine tahsis etmekle mal ve mülklerine devletçe el
sosyal hizmet m ü e s s e s e l e r i n i n b u l u n m a y ı ş ı veya konulmasını (müsadere edilmesini) engellemişlerdir.
gelen g ö ç m e n l e r l e artan nüfusa cevap v e r e m e y i ş - Böylece yan hayri-yan zürri vakıflar ortaya çıkmıştır. İş­
lerinden kaynaklanabilir. Ç ü n k ü , bu insanlar gelip te, XVIII. yüzyılda en çok tesis edilen vakıf türü bu tür
vakıflardır. Bkz., Hasan Yüksel, O s m a n l ı S o s y a l ve
yerleştikleri alanları yurt edinmek ü z e r e gelmişler­
Ekonomik Hayatmda V a k ı f l a n n R o l ü Ü z e r i n e Bir
dir. B u sebeble, bu g e r e k s i n i m l e r i n i k a r ş ı l a m a k A r a ş t ı r m a ( 1 5 8 5 - 1 6 8 3 ) (Basılmamış Doktora Tezi)
için b u t ü r a m a ç l a r l a vakıf tesis etmişlerdir, ikinci­ Ankara 1990, s. 1 6 1 .
si, bu i n s a n l a r ı n ailevî ve yarı ailevî vakıf k u r m a k 4 7 . Bkz., Dipnot:9'da zikredilen tablo.
ve b ö y l e c e m a l ve m ü l k e m n i y e t i n i s a ğ l a m a k (ki 48. Bkz., Dipnot:9'da zikredilen tablo.
KAFKAS GÖÇMEN VAKIFLARI 121
25 Temmuz 1864 ile 19 Temmuz 1866 Yılları Arasında
Ankara Sancağı'na Bağlı Kazalara Yerleştirilen
Çerkez Muhacirlere Tevzi Edilen Araziler: (VGMA.,Def.No: 1982)
Tevzi Edilen Arazi Türü
Kaza i Köy Sayısı i Kıta Dönüm
Vakıf \ Teberru
Seferihisar î 7 22 875
Murtazaabad 1 i ö 10 31 972
Kalecik Keskini 129 15 14 159 5180
Çubukabad •]•6 6 16 570
Mihaiiccık T 9 9 •'48 585
6 18 ' ÎÖ2Ö
Şurba 4 2 24 431
Günyüzü(?) 3 3 5• 211
Yenibazar 2 2 4' 240
14 450
88
Y66 8 341 İb!534
Toplam 14
"75 Î5!90" 9.Ö9

K A F K A S GÖÇMENLERİ NİN YERLEŞİM A L A N L A R I


(119 G ö ç m e n Vakfiyesine Göre)

Eski Adı Yeni Adı i İlçe illi


Kadıçayın Köyü kadıçayın i Vezirköprü : Samsun
Hamidiye k ö y ü
V e z i r k ö p r ü Kazası V e z i r k ö p r ü Hçesi(Taskale Mahaİİesij i
İshak/eri Köyü i İshakyeri j Vezirköprü
Bakla Köyii [ B a İ d a i "
Ayvalisokagı K ö y ü i Âyvaİısokagı i Ladik
Soğanlı Köyü Soğanlı
K o n d a n Selimiye K ö y ü i Bafra
Emiroglu Çınarlığı K ö y ü
Kaygusuz K ö y ü i Kaygusuz
Veysel Muslibey K ö y ü i Muslubey i Çarşamba
Hacıhamuş Köyü i Yukanesenli
Âşagıtepe Ürak köyü
Kızılot K ö y ü Ikızıİot
Kestanepınarı Köyü i Kestanepınarı
ÂşagıTurgutİuKöyü i Turgutlu
Dİnbüyük(?rKöyü i Dikbıyık
Sıralı K ö y ü i Sıralı i Kavak
Günlük Köyü i Günlük(Hızarbaşı) jÜnye i Ordu
Kabakdagı i kabakdagı İFatsa""
Karadere(Ösmaniyej Köyü I Osmaniye I Merkez B u c a ğ ı
Kestane A l a n ' K ö y ü Kestane i Merkez B u c a ğ ı
Ortaköy Köyü Ortaköy i Merkez B u c a ğ ı
Agıderesi Köyü Agıdere i Ünye
•i
S a r ı c a Erik K ö y ü • ?
Metrepolu köyü
Tepesamanlık Köyü ; Tepeköy
Hızarbaşı Köyü [HızaıbaşıİĞürılük)
122 Doç.Dr.Hasan YÜKSEL

Eski Adı i Yeni Adı i İlçe illi


Çataltepe Köyü ' i Çataltepe i Ünye lÖrdu
Demirci Köyü i Demirci I Keşap i Giresun
Hamidiye K ö y ü i Hamidiye lErfeİek I Sinop
Hasandegin (?)Köyü i Boyabat
S i n o p İli I S i n o p İli (Camii Kebir Mahallesi)
Osmaniye (Devrekani) i Devrekani İlçesi i Devrekani I Kastamonu
Belovacık Köyü i Belovacık . i Devrekani i Kastamonu
Kızıksagır K ö y ü İKüçük kızılca i Aydınca Bucağı i Amasya
Göçeri Köyü i Göçeri : Gümüşhacıköyü
Kılcan K ö y ü . i Geldikgelen i Amasya
Elekadı K ö y ü iAlakadı ; Merkez B u c a ğ ı Amasya
Kozlu K ö y ü i Kozlu B u c a ğ ı j Erbaa İlçesi Tokat
Meydanözü Köyü i Meydandüzü I Erbaa İlçesi
Isakebir K ö y ü I Büyüközlü i ' Z i l e
Isakebir K ö y ü i Büyüközlü
Horun(Hirun) Köyü i Boyunpınar Artova
(>rdakKöyü jÇırdak
Tekke K ö y ü i Tekkeyeni
Kösürük(KüSFük) K ö y ü i Damlalı
türİci K ö y ü i K o m n a n Nahiye(?)
Kara A l i K ö y ü i Karalı i Bedirii B ü c a Ş ı i Sivas
Halkaçayır Köyü : Hölkaçayır 'l'Yİİdızeİi
Porsuh K ö y ü i Porsuk i Karaçayır Bucağı
Bostankaya K ö y ü i Bostankaya • J Ü İ a ş ^ •
Uzunpınar Köyü i Uzunpınar i Pınarbaşı : Kayseri
Kızılhan K ö y ü i Kızılhan i Pınarbaşı i Kayseri
G ö m a r m u t Köyü I Gömarmut Pınarbaşı
Kaynar K ö y ü ; Kaynar B u c a ğ ı Pınarbaşı
Karabacak K ö y ü i Karabacak Sarıkaya i Yozgat
Söbeçimen Köyü ; Söbeçimen i Çayıralan
Çaİköyiİ i Çalköy i Alaca i Çorum
Karacaviran K ö y ü i Karacaören Beypazarı I Ankara
Hosak K ö y ü SaidiliNahi! i Konya
D ü z c e Kazası i D ü z c e llçesi(Cedidiye Mahallesi) İBoİu
Abaza Ç a p y a k b e y k ö y ü i Güven ; Düzce
Kalaycık K ö y ü j Kalayık :• H e n d e k : Sakarya
Fethiye K ö y ü
Tekerlek S ü l e y m a n i y e K ö y ü Tekerlek S ü l e y m a n i y e
Islamiye K ö y ü i Akyazı
Arifiye K ö y ü I Arifiye B u c a ğ ı i Sapanca
Aktüfenk Köyü [SarıdıkNahiye"(?r
Yerzukbey K ö y ü j Muhacir Y e n i k ö y i Merkez İlçe
Ç a y b a ş ı Fuadiye K ö y ü i Ç a y b a ş ı Fuadiye
Şerefiye Köyü i Şerefiye Geyve
Nuriosmaniye K ö y ü I Nuruosmaniye
Alembek Köyü i Geyve i Sakarya
Fevziye K ö y ü : Fevziye i Karamürsel i Kocaeli
KAFKAS GÖÇMEN VAKIFLARI 123

Eski Adı i Yeni Adı lllçe illi


Fevziye K ö y ü i Fevziye(Aşagı Mh.) j Karamürsel i Kocaeli
Uzundere K ö y ü i Osmaniye
Ihsaniye K ö y ü i Ihsaniye B u c a ğ ı i Gölcük
Ferhadiye K ö y ü i Ferhadiye
Hasaneyn K ö y ü i Hasaneyn
Ummiye(Emniye) K ö y ü i Ummiye
Ummiye Köyü j Ummiye
Uzuntarla K ö y ü i Uzuntarla İzmit
Ketenciler K ö y ü i Ketenciler İzmit
Kurtköy Köyü i Kurtköy Yalova : İstanbul
Kervansaray K ö y ü i Kervansaray şile
Bıckıdere K ö y ü j Bıçkıdere
Ziryarımca Köyü i Gebze
Ziryarımca K ö y ü i" İJaşköprüN.;
Resüs(Eskimezarlık) I Boğazköy ; M.Kemalpaşa : Bursa
Kömürcükadı Köyü i Kömürcükadı
Karaosman K ö y ü i Karaorman
Dölek(?)köyü İDöİlük ^'^^^7^'
Hayırlı K ö y ü : Hayırlar Karacabey
Ârapçiftİigi k ö y ü \ Ekinli
Hacıkara Köyü I Hacıkara İnegöl
Muratbey K ö y ü Muratbey
Gülbahçe Köyü i Gülbahçe
Selimiye K ö y ü \ Selimiye i Yenişehir
Babadiye K ö y ü i Papatya
Osmaniye K ö y ü i Osmaniye
Arabayatagı Köyü i Arabayatagı ; Merkez İlçe
İrfan iye K ö y ü j Irfaniye

Orhaniye K ö y ü i Orhaniye

Cihangir K ö y ü i Cihangir i Orhangazi


Salihiye K ö y ü i Koçbayırı i Gönen : Balıkesir
Çiftİikaltı k ö y ü j Çiftlikalan
j Hacıveli Oba
Hacıveli Ube K ö y ü
i Uçpınar
Oçpınar Köyü
Fehvaniye(Şarkiye) K ö y ü ;Biga i Çanakkale
D a ğ i s t a n köyü Dag İstan ; Bergama i izmir
Hamidiye K ö y ü Hamidiye Soma i Manisa
Manisa İli ; Manisa (ibrahim Çelebi Mahal.]
Aynrıkçı A h m e d i y e İÂhmetİi(?j i Simav I Kütahya
Hamidiye K ö y ü : Kızılcaören(?) i Merkez B u c a ğ ı
Hamidiye K ö y ü ; Hamidiye i Aydın
ÎNazÜli'7'7'!
Fethiye K ö y ü
Islamcıklı K ö y ü ;? ; Kuşadası
Akhan Köyü i Akhan I Merkez ilçe ; Denizli
124 Doç.Dr.Hasan YÜKSEL

B u A r a ş t ı r m a n ı n Ü z e r i n d e Y ü r ü t ü l d ü ğ ü Vakfiyeler (Kaynak: Vakıflar G e n e l M ü d . Arşivi)


S ı r a No i Tesis Tarihi Defter No i S ı r a No i Tesis Tarihi i Defter No
1 ••:I298 •586728772SÖ ••i'2 •11298 •Î58S773789
3 11299 1588745759 ••Î4 İT30Ö 1588713718
5 :13ÖÖ' 15887977İÖ9 16 İ13ÖÖ- İ58S71Ö7798
7 İ13Ö0 :59371557148 i8 •Î13Ö1 15867677
T1302 158872197192 ••;lö •ri3ö2 •i58871472Ö
11 T13Ö2 ;58«7l6l7l54 ;12 Î13Û2 İ58872873â
• 13 Î13Ö3^ 158871327138 Tl4 [1303 r599787747
15 'ri3Ö3^ •'5867l257ri5 ••il6 İİ3Ö3 158672497246
17 ;13Ü4 58872157188 Tıs •ri3ö4 "r5887l257l3Ö
19 •ri3Ö4^ ••;58671467138 ••Î2Ö Î1304 158671707163
•21 ••:T304^ •İ5867181717Ö '122 T13Ö4 r58672Ö17l93
23 ri3Ö4^ 158072277223 •Î24 Î13ÖS 158872267199
25 13Ö5 158872167189 •1'26 T13Ö5 i5887I727l56
27 1305" ••;59271587131 ••r28 :1305 15907675
29 İİ3Ö5" •İ59Ö729719 130 T13Ö6 Î5g872627227
•31 •ri3Ö6^ ••i59l75;il7l4 132 İ13Û6 15907100792
33 tl306^ İ59Ö7I2Ö711İ •134 T13Ö6^ Î58672777269
35 ri3Ö7^ İ59Ö722715 136 ÎI3Ö7 •:59Ö711571Ö5
37 •İ1307- •İ59175;778 138 İ13Ö7 Î59I75;iÜ7l2
39 TI3Ö7^ •?59l75;i7723 ••Î40 11307 •İ59175;IÖ671Ö0^
:T3Ö7 •:59175;i567l40^ 142 11308
41
•;59377877Ö
Î592/4273g
T13Ö8 144 1"1308
43
159Ö72617216
[59371767170
•;13Ö8^ ••14S TI3Ö8
45
•i59l75;'879 159072537211
11308 •148 ;T308
47 •İ59175;71769 •[59175;9Ö7SÖ
•;1308- İ5Ö İ13Ö8
49
ri3Ö8' •i2317752754 Î59I75;S9765
51 •152 Î13Ö8
[59İ75;i4Ö7l23
tlSÖS 1SÖ276I7IÖ2 154 İ1309
53
T13Ö9 İ59872157169 159872087160
55 •"Î56 ÎT3Ö9
•[•60272187372
tl3lÖ 159573473Ö 158 11310
57 İ59175;i7İ7l53- ;592725721
59 rmo' Î6Ö iTSlÖ
159175;2627190^
•İ6Ö271887320^
61
63
•!İ31Ö-
11311
16057947132 m ;13İÖ
;13İ1
159371207112
15957676
1592716Ö7I33 İ64
65 "İ13I1' t5937lÖ97röl •1-66
;i3iı İ59276Ö755
67 ri3ir 1596732724 168
Î13İ1 159(5757757
69 - ":1312 7599796757 170
11312 ;59671Ö1786
71 ri3i2- •İ5967126711Ö 172
Î13İ2 16Ö27T6^728Ö
73 ;1313^ •;6027Î487246 174
11313 ;6017184724İ
75 11313
176
İ1313 159671277
77 ;1314^ 160173473^ 178 ri3i4 Î593713971'3İÖ
79 ri3l5^ ;6Ö271657278 •i8Ö :1315 [596756745 •
81 •;13I5^ •15937W12 182 Î1316"' Î598795772
83 ri3i«^^ •İ60'Ö722729 ••:84 Î13İ6' 592727Ö7194
•85 :1316 15967267İ8 İ8S 11316 593712Ö71İ3
87 ri3l7' •:598763745 •;88 Î1317 •59772Ö17260
89 :1317" 1596712271Ö& •İ9Û [1318 59971417103
91 ri3T8" 15997106767
192 ;T318 59971717114
93 •;132Ö^' 159871957149 •194 ri32ö 6037867148
95 :1320^ t6Ö^73l74l 196 ri32öi •60271647275
97 tl321' 159571717169 198 11322 50Q71117136
99 [1323 :5987l467iri ÎTOÖ
İ1323 ^0171547198
löl T1323^ 1^0272357404 İ1Ö2
11324 598752735
103 ri324^ 1593730727 1104 İ1326 59872037156
1Û5 11326 İĞÖ472Ö97381 •1106 İ132Ö 6Ö6749771
107 ri327- :59871657122 1108 1"1327 •60371557268
109 tl327 1^007273 rıiö
11327 60179711
m ri327^ 1601789796 "Î112
11328 611775760
113 tl329 İ6Ö672547313 Tri4 İ1330 6Ö1715572ÖÖ
115 İ I33Ö • ;6Ö172167284 •îıi^
İT33Ö ÖÖ272227381
117 iT33Ö^' İ6Ö472773İ 6067İ88724Ö
1 İ 9 Î1332 İ6Ö779
KAFKAS GÖÇMEN VAKIFLARI 125

im
^^ - „
o - . r . , » » . - , r - o > . « . ^ o o r . ^ . » r . o n -. - n ~ ^"1^ — ="
il

31

^ î
TT

ili
j_LL _ « -g M

„ ^^^- -
E
— _

-=———= ^ r ; ; ; — ; 5 — - '^^ _ -,—s; =-=—=-=


_ _ _ .

^ ^ n ^ r - . S S — = ~

-:: ::: —= =—=-=-:r-= = = =

İlllİj
g S İ İ » j » S Î İ İ g Ş İ 5 5 İ 555 İâŞİİİ8Sg3İİ3
N 3 Q 3 9 3
1

7^

m
2

>
Ol S

5 :

I ^
m
I :
Z
i i

• -H

8 a
^ 3

! S
s. *i .

RE>I>£>>-

r
— o

^3

^—

\ X—
Dr. Ali ÖNGÜL

GİRİŞ çeşitli hediyeler verilmiştir.^ Külliyenin m ü ş t e m i l a ­


t ı n d a n olan imaret ise bundan iki hafta sonra 15
stanbul Cagaloglu semtinde bulunan Nuru-
R e b î ü l e v v e l 1 1 6 9 (19 Aralık 1 7 5 5 ) C u m a g ü n ü
osmaniye Külliyesi;câmi, medrese, imaret,
hizmete açılmıştır.-^°
k ü t ü p h a n e , t ü r b e , m u v a k k i t o d a s ı , sebil,
ç e ş m e ile etrafındaki d ü k k a n l a r ve handan Külliye b a t ı n ı n "Rokoko" Üslubuyla Türk
m ü t e ş e k k i l bir m a ' m û r e o l u p inşasını 2 9 Muhar­ m i m a r î tarzının karışımı olan "Barok" Ü s l û b u n d a
rem 1 1 6 2 (19 Ocak 1749) Cumartesi g ü n ü ^ inşâ edilmiştir. Külliyenin m i m a r ı Mustafa A g a ,
Sultan I . M a h m û d ( 1 7 3 0 - 1 7 5 4 ) başlatmıştır. y a r d ı m c ı s ı da S i m e o n ( S i m o n , S i m y o n ) K a l -
fa'dır.\^ Külliyenin m ü ş t e m i l a t ı b ü y ü k bir titizlikle
B u c a m i i n yerinde daha ö n c e H a s a n c â n -
yapılmıîji î n ş a a t t a kullanılan m e r m e r l e r M a r m a r a
z â d e Ş e y h ü l i s l â m H o c a Saadeddin E f e n d i n i n zev­
A d a s ı n d a n , s ü t u n l a r Bergama'da bir kilise kalıntı­
cesi Fatma H a t u n u n mescidi vardı.^ A n c a k b u
s ı n d a n , kûfeki taşları ( »».»«vj** ) ve Davud P a ş a
mescid zamanla e s k i m i ş , içerisinde namaz kılına­
maz hale g e l m i ş ve k e n d i v a k f ı n d a n da t a m i r i n e I. Selâtîn câmilerinin büyüklerirden olan Nuruosmaniye
i m k a n b u l u n m a m a k t a i d i . B u n d a n ö n c e mahalle Camii istanbul Cagaloglu semtinde kendi adıyla anılan
külliyenin içinde yer almaktadır. Cami, medrese,
halkı mescidin yeniden y a p ı l m a s ı için Sultan I I I . imaret, kütüphane, türbe, muvakkit odası, sebil, ç e ş m e
A h m e d ' e ( 1 7 0 3 - 1 7 3 0 ) m ü r a c a a t e t m i ş . Sultan ile etrafındaki dükkanlar ve handan oluşan külliye inşâ
A h m e d keşfinin y a p ı l m a s ı n ı e m r e t m i ş , eski hali olunurken binâ kâtibi görevinde bulunan Ahmed Efen­
ü z e r e yeniden y a p ı l m a s ı n a kırk k î s e a k ç e gider di­ di külliyenin başlangıç tarihini, günlük seyrini, tamam­
lanıp merasimle hizmete açılışını geniş şekilde anlatan
ye keşfi y a p ı l m ı ş ise de i n ş a s ı n a b a ş l a n m a m ı ş ve bir risale kaleme almıştır. Eserin Osmanlıca metni T O -
bu vaziyet ü z e r e kalmıştır.'* EM'nın 1339 tarihli 49. uncu sayısına ilâve olarak ya­
yınlanmıştır.
Sultan I . M a h m û d tahta çıktığında mahalle
2. 14 Şevval 1161 (7 Ekim 1748 ) Pazartesi günü hafriya­
halkı mescidin yeniden y a p ı l m a s ı için b i r k a ç defa
ta başlanmış ve 29 Muharrem 1162 (19 Ocak 1749)
m ü r a c a a t t a b u l u n m u ş , nihayet b e ş i n c i defa m ü r a ­ Cumartesi günü de kurbanlar kesilerek temeli atılmıştır
c a a t l a r ı n d a Sultan Mescidin yeniden y a p ı l m a s ı n ı ( bk.aşagıda Osmanlıca metin ve not 24).
e m r e t m i ş t i r . ^ Fakat tasarlanan külliyenin y a p ı m ı 3. Bk. aşağıda Osmanlıca metin ve not 18.
4. Bk, aşağıda Osmanlıca metin.
için bu m e k a n ı n dar g e l e c e ğ i n d e n etraftaki muhte­ 5. Bk. aşağıda Osmanlıca metin.
lif vakıflar ve ş a h s a âit e m l â k l a r d e ğ e r l e r i ö d e n e ­ 6. Bk. aşağıda Osmanlıca metin.
rek istimlak e d i l m i ş i ve külliyenin i n ş a s ı n a b a ş l a n ­ 7. Bk. aşağıda Osmanlıca metin; Şem'dânî-zâde, Fındıkiilı
mıştır. A n c a k Sultan I . M a h m û d külliyenin inşasını Süleyman Efendi, Mür'i't-tcvârih, nrş.M.Aktepe, İs­
tamamlayamadan 2 8 Safer 1 1 6 8 (14 A r a l ı k tanbul 1978, i r / A , s.5-6; Ayvansarâyî, H a d t k a t ü ' l -
c c v â m î , 1,22; I.I-I.Uzunçarşılı, O s m a n l ı Tarihi, A n ­
1754)'de vefat etmiştir. Y e r i n e g e ç e n k a r d e ş i Sul­
kara 1988, I V , I . Kısım, s.336. Krş. M.Aktepe,
tan 111. Osman külliyeyi t a m a m l a t m ı ş ve kendi adı­ Mahmûd I , mad., lA.; Şinâsi Altundağ, Osman III.
na izafeten N u r u o s m â n î adını vermiştir.^ mad., lA.; Tahsin Öz, İstanbul Camileri, I , III.
8. Bk. aşağıda Osmanlıca metin ve not 43.
C a m i , R e b î ü l e v v e l b a ş l a n g ı c ı 1 1 6 9 (5 A r a ­ 9. Bk. aşağıda Osmanlıca metin; Şem'dânî-zâde, a.g.e.,
lık 1755) C u m a g ü n ü merasimle i b â d e t e açılmış­ II/A, s.5-6.
10. Bk. aşağıda Osmanlıca metin.
tır.^ C u m a n a m a z ı n d a n sonra cami avlusunda ya­
II. Bk. aşağıda Osmanlıca metin. Krş. Tahsin Öz, a.g.e.,
p ı l a n merasime P â d i ş â h , devlet e r k â n ı ve u l e m â I, III. Simeon Kalfanın milliyeti hakkında bilgi için bk.
katılmış ve i n ş a a t t a g ö r e v alanlara r ü t b e l e r i n e g ö r e aşağıda Osmanlıca metin ve not 20.
128 Dr.Ali Ö N G Ü L

Sahrasi'ndaki ocaklardan ve o d t a ş ı K a r a m ü r s e l altında derin bir b o d r u m , üst k ı s m ı n d a ise o l d u k ç a


k a s a b a s ı ve havalisinden getirilmiştir.^^ g e n i ş , zarif bir o k u m a salonu ve bir kitap deposu
b u l u n m a k t a d ı r . K ü t ü p h a n e n i n k i t a p deposunda
Külliye, b i r i K a p a l ı ç a r ş ı , diğeri Cagaloglu
Sultan I . M a h m û d ve Sultan III. O s m a n ' ı n kitapla­
istikametine a ç ı l a n iki kapılı g e n i ş bir dış avlu ile
r ı n d a n o l u ş a n kıymetli bir yazma eser kolleksiyo-
çevrilidir. C â m i ç a r ş ı t a r a f ı n d a n y ü k s e k bir subas-
n u vardır.^^
m a n ü z e r i n e yapılmıştır. B a r o k üslubda inşâ edilen
ma'bedin iç avlusu klâsik p l â n e s a s ı n d a n t a m a m e n Medrese ve i m â r e t ise b u g ü n yatılı Kur'an
a y r ı l m ı ş , y a r ı m d â i r e ş e k l i n d e 12 s ü t ü n ü z e r i n e Kursu olarak eğitim hizmetini s ü r d ü r m e k t e d i r .
o t u r a n 1 4 kubbelidir. Ş a d ı r v a n ı yoktur. C â m i i n
C â m i i n ç e ş m e ve sebillerine akıtılan su Fer­
p l â n ı kare olup m i h r a b ı çıkıntılıdır. C â m i i n denge­
hat P a ş a Çiftligi'nde bulunan bir kaynaktan kanal­
sini k o n t r o l etmek için m i h r a b ı n i k i y a n ı n a d ö n e r
terazi s ü t ü n l a r y a p ı l m ı ş t ı r . Y ü k s e k ve ç a p ı hayli lar d ö ş e n e r e k getirilmiştir.^^
g e n i ş olan kubbeyi-'^ duvariara binen kemerier ta­
ş ı m a k t a d ı r . C â m i , b e ş sıra halindeki 1 7 4 pencere­
TÂRİH İ CÂMİ-î ŞERÎF-1NURUOSMÂNÎ
den ışık a l m a k t a d ı r . A n a giriş kapısı ü z e r i n d e m ü ­
ezzin mahfeli, yanlarda mahfeller, m i h r a b ı n solun­ C e n â b - ı H a k Azze Ş â n e Hazretlerine ham-
da b ü y ü k bir rampa ile çıkılan ve o d a l a r ı da bulu­ dü b i - g â y e ve Resûl-i E k r e m ve Âl-i A s h â b - ı m u h ­
nan H ü n k a r mahfeli yer a l m a k t a d ı r . t e r e m h a z e r â t ı n a s a l â t ü b i - n i h â y e d e n sonra bâ'is-i
t a s t î r - ı k i t â b s ı h h a t - i n i s â b budur k i , Â s i t â n e - i
C â m i i n m i h r â b ı , minberi, silmeler Barok üs- s a ' â d e t - m e d â r d a B e d e s t â n - i C e d î d kurbunda kâ'in
lubta ve s a n a t k â r â n e işçilikle yapılmıştır. Kubbe Sarıkçılar ö n ü n d e Cebeciler Kullugu'na m ü r u r u
kemerlerinin duvar ü z e r i n d e k i bitiminde bir k u ş a k u b û r olunan tarîk-i â m m ı n cânib-i y e s â r ı n d a bun­
halinde Fetih sûresi yazılıdır. C â m i i n ikişer şerefeli dan akdem vâki' olan mescid-i şerîf fudalâ-yı dehir-
alemleri t a ş t a n iki m i n â r e s i vardır. den â l e m - i kudse irtihâl iden H o c a S a ' a d e d d î n
C â m i i n yazıları devrinin t a n ı n m ı ş hattatları­ Efendi'nin duhter-i^^ sa'd-i a h t e r i F â t ı m a n â m
n ı n kaleminden çıkmıştır. Bunlardan H a t t a t M e h - H â t u n ' u n vakf-ı celîlesi olub m ü r û r - i e y y â m ve
m e d Rasim Efendi c â m i i n y a p ı m ı n a tarih d ü ş ü r ­ k u r û r - i a ' v â m ile m ü ş e r r e f - i h a r a b ve zelâzil
müştür. v u k û ' u n d a mâ'il-i t ü r â b ve b i r v e ç h i l e salât-i
m e k t û b e n i n e d â s ı n a adem-i kudret ve v a k f ı n d a n
Hümâyun ola bu nev-câmi'-î Sultan Os­
dahi ibnâsına liyâkat o l m a d ı ğ ı n d a n mahalle ehâlisi
man'ın
mukaddemen Sultan A h m e d H â n -aleyhi'r-rahmc-
Orta k a p ı n ı n dışındaki Âyet-i K e r î m e de yine Ra­ tü ve'l-gufrân- hazretlerinin rikâb-ı h ü m â y u n l a r ı n a
sim Efendinin hattıdır. ref'u rik'a idüb t e c d î d i n i niyâz eylediklerinde keşfi­
ne emr-i h ü m â y u n b u y u r u l m a ğ ı n hey'et-i k a d î m e s i
İki yan k a p ı l a r ı n içindeki A y e t - i K e r î m e l e r
ü z e r e tecdidine kırk k î s e a k ç e ^ ^ gider diyu keşf
Fahreddin Y a h y â ' n m eseridir. Hattat H â k i m Efen­
di ise medreseye tarih d ü ş ü r m ü ş t ü r .
12. Bk. aşağıda Osmanlıca metin.
Düşdi bir târih Hâkim'den duâ 13. Bk. aşağıda Osmanlıca metin, İstanbul'daki camiler içe­
risinde kubbesi en yüksek olan ibtida Ayasofya, ikinci
Medhal-i ilm ola bâb-t medrese (1169)
Süleymaniye ve üçüncü Fâtih, dördüncü ise Nuruos-
İ m a r e t e d ü ş ü r ü l e n tarih de H â k i m Efendiye âittir. maniye Camii olduğu zikredilmektedir.
14. Bk. aşağıda Osmanlıca metin; Ayvansarâyî, a . g . c , I ,
Yazılsun kilk-i Hâkim'den bu târîh 22-23. Krş. Tahsin Öz, a.g.e., I , 112; Orhan Bayrak,
Ola a'lâ imâret bâb-ı erzak (1169) İ s t a n b u l ' u n T a r i h i ve C a m i l e r i , Ankara, 1970,
s. 107-109; Mehmet Doğru, E m i n ö n ü Camileri,
C â m i i n dışındaki Ayet-i K e r î m e l e r Yedikale- İstanbul 1987, s, 154-156.
li-zâde Seyyid A b d ü l h a l i m Efendinin hattıdır. Celî 15. Bk. Ayvansarâyî, a.g.e., I, 22; l.H.Uzunçarşılı, O s ­
hatlar ise Bursalı M ü z e h h i b A l i Aga ile K â t i b - z â d e m a n l ı Tarihi, Ankara 1988, IV, I . Kısım, s.336. Krş,
M.Münir Aktepe, Mahmûd I . mad., lA.; Şinâsi Altun-
M e h m e d Refi' Efendinin eserleridir.^'^
dağ, Osman 111. mad., lA.
T ü r b e s i , k â r g i r ve tek kubbelidir. Sultan HI. 16 Bk. aşağıda Osmanlıca metin; Sultan III. O s m a n
O s m a n a ğ a b e y i Sultan I . M a h m û d ' u b u t ü r b e y e Vakfiyesi, TSMK. Hazine Dâiresi nr. 1 8 1 1 , vr.U^-
defnettirmeyip Y e n i C â m i T u r h a n Valide Sultan 12^; İsmail E.Erünsal, Türk K ü t ü p h a n e l e r i T a r i h i
T ü r b e s i n e defnettirmiştir. B ö y l e c e c â m i gibi t ü r b e ­ II, s. 100.
y i de kendisine hasretmek istemişse de yerine ge­ 17. Bk.-aşağıda Osmanlıca metin; Sultan III. Osman Vakfi­
ç e n Sultan III. Mustafa da O s m a n ' ı bu t ü r b e y e def­ yesi, vr.5^
n e t t i r m e m i ş . Y e n i C â m i T ü r b e s i n e defnettirmiştir. 18. Fâtıma Hatun, Hoca Sa'adeddin Efendi'nin kızı değil
B u nedenle t ü r b e y e hiçbir p â d i ş â h g ö m ü l m e m i ş , zevcesidir. Bk. VGMD, Şeyhülislâm Defteri nr. 6, s.471;
Ayvansarâyî, H a d î k a t ü ' l - c e v â m i ' , I, 22.
t ü r b e d e I I I . O s m a n ' ı n annesi Ş e h s u v â r Sultan ile
19. Akçe, vaktiyle tedâvülde bulunan gümüş paranın ismi­
bazı ş a h z â d e ve sultanlar medfundur.^^ dir. İlk defa akçe adıyla para Büyük Selçuklu Sultanı
Melikşâh devrinde basılmıştır. Osmanlılpr evvelki devlet­
C â m i külliyesi içinde ve avlunun kuzey-dogu
lerin, hatta ilk zamanlannda muasırlarının kabul ettikleri
k ö ş e s i n d e yer alan k ü t ü p h a n e binası fevkânî olup dirhem ve dinar tâbirlerini kullanmoyarak ilk defa bastır-
T A R I H - I CÂMİ-I N U R U O S M Â N Î 129
olub defteri rikâb-ı m ü s t e t â b e arz o l u n m u ş iken lemiş der akib sarây-ı atîk-i m a ' m û r e d e n S i l â h d a r
tâkçe-i n i s y â n ve alâ halihi vakt-i g ü z e r â n ba'dehu A ğ a a d a m g ö n d e r ü b D e r v i ş Efendi'yi istediler.
H ü d â v e n d i g â r - ı s â b ı k magfiret-i n i ş a n Gâzi Sultan T a ' c î l e n gidüb sizi Şevketlü Efendimiz istiyor didik­
M a h m û d H â n hazretlerine mahalle ehâlisi arzuhal lerinde o l vakte gelince huzûr-ı H ü m â y û n a misül
ve b i r k a ç d e f a i s t i r h â m - ı hâl i d ü b b e ş i n c i d e f a o l m a d ı k l a r ı n d a n b a ş k a b e d î h î z u h û r u n d a n ucben
arzuhal eylediklerinde ol vakit D â r u ' s - s a ' â d e A ğ a s ı aslı nedir d e y û sü'âl i d ü b s i l a h d â r A ğ a dahi pek
Kâtibi olan s e m â h a t l u D e r v i ş Efendiye havale ve s ı h h a t i n i bilmem. Lakin bu tarafa gelür iken k ö ş e ­
keyfiyetini sü'âl içtin emr-i H ü m â y u n o l m a ğ ı n ta­ n i n b a ş ı n d a bir pîr-i m ü b â r e k adam durur i d i .
raflarından A g a Celbîsi H a c ı Salih'i ta'yin, ol dahi Şevketlü Efendimiz mukabelesine geldikde el kaldı-
vakt-i i ş â d a m a h a l l i n e g i d ü b mescid-i ş e r i f i n i n rub a ğ l a y a r a k "Efendim P â d i ş â h ı m , H a k T e ' â l â
i m â m ı n ı h â n e s i n d e n i h r â c , mescid-i m e r k u m k i ­ vücûd-i H ü m â y û n ı n ı h a t a s ı z e y l e s ü n , câmi'-i şerîf
m i n vakfı olub ve s üret-i i n h i d â m ı ne r ü t b e d e o l ­ b i n â s ı n a h i m m e t - i m ü l û k â n e l e r i m a ' t û f buyurul-
d u ğ u m istintak ve m u k a d d e m e n kırk k î s e a k ç e y e m a ğ l a c ü m l e ehâli-i mahalle fukarâ kullarını
keşf o l u n u b m e t r û k e n kaldığı ve Ş e y h u ' l - l s l â m m e s r û r ve ihyâ buyurdığınız içûn H a k T e ' â l â dahi
Efendi n e z â r e t i n d e o l d u ğ u n u istihbâr ve t a k r î r i n i Ş e v k e t l ü Efendimin m ü b â r e k kalbini m a ' m û r ve
alâ vukü'ihi g e l ü b i n h â eyledikde ber-vech-i muhar­ ihyâ eylesün" deyû reft-engîz du'â eylemiş idi.
rer keyfiyetini karîn-i ilm-i â l e m ârâ-yi şehriyârî ol- Gâlibâ bundan iktizâ itmek gerek d e y û haber v i -
m a ğ l a ba'dehu bi'n-nefs c e n â b - i Ş e y h i ' l - I s l â m rub. Efendi dahi h u z û r u fâ'izi'n-nûr H u s r e v â n e y e
fezâ'il-i irtisam efendi hazretlerinden istifsar buyur­ ç e h r e - s â y oldukda câmi'i resm idüb tîz g e t ü r d e y û
d u k l a r ı n d a vakfı z a t f ve bi-hasıl olub cânib-i vakıf- emr-i H ü m â y û n olmağın hemân ol gün
dan i n ş â s ı n a kudret o l m a d ı ğ ı n ı P â d i ş â h - ı m ü r ü v - m ü s â r e ' a t e n çâr-dıvâr bir resm itdirüb g e t ü r m ü ş l e r
v e t - p e n â h hazretlerine bi'l-müşâfehe ifâde-i hâl ve idi. L a k i n Pîr-i m e r k û m u n m ü t e d a r r ı ' â n e du'â ve
i b n â o l u n m a k içun vakfiyeti istibdâl o l u n m a s ı n a niyâzı P â d i ş â h - ı t a k v â - p e n â h hazretlerine kemâl-i
fetâvâ-i şerîf dahi virmekle b i n â e n - a l e y h tecdidi r ü t b e te'sîr idüb fi'l-asıl dahi c â y - g î r zamîr-i m ü n î r
emr-i H ü m â y û n m e r h â m e t - i m a k r û n o l m a ğ ı n olan câmi'-i kebir ibnâ o l u n a c a ğ ı m ü n t e h i m idi. Bir
D e f t e r d â r - ı esbak Âtıf Efendi m e r h u m u n d a m a d ı kat dahi bâ'is-i şevk-i c e m î l e ve m ü b â d e r e t i n e illet-i
olan A l i A ğ a her işinde m u k a d d e m k â r - g ü z â r ve m ü s t a k i l l e o l m a ğ ı n der akib m ü c e s s e m - i tersim
her veçhile m ü s t a k i m ve s a d â k a t - k â r ve her husus- emr ü f e r m â n o l u n u b tab'ı H ü m â y û n pesend
da m ü c e r r e b ü ' l - e t v â r o l d u ğ u ez-kadim Derviş Efen- m a k r û n ü z e r e yek kubbe ve d û n u n d a ( d e r û n u n d a )
di'nin m a ' l û m l a n o l d u ğ u n d a n gayri mukaddem hal­ s ü t ü n sikleti o l m a y u b t a b a k â t ve mahfilleri ve
ka l e v - n â m su yollarının t e c d î d ve re'sen icrâsına d e r û n - i b i r û n hey'et-i c â m i ' a s ı elyevm ne surette
m e ' m û r oldukda sıdk ve istikâmeti t e k r â r z â h i r ve ise bir kebir levha ü z e r i n d e bi-aynihi resm-i c e s î m i
sa'yi belîğ bide hizmeti k e m â y e n b e ğ î b â h i r o l m a ğ - s u r e t - y â b ve m a ' r û z - i rikâb-ı m ü s t e t â b o l u n u b
la bu hususa dahi b i n â e m i n î ta'yin ve z e m â m - i irâset ve sûret-i hey'eti makbûl-i şehriyâr-ı â l i c e n â b
u m û r - i ebniye dest-i sa'yi h i m m e t i n e tevdi' ve o l m a ğ l a alâ resmihi b i n a s ı n a k a r a r - d â d e o l u n u b
t e r h i n o l u n u b o l d a h i fenn-i san'atta m e h â r e t - i ancak resmine g ö r e arâzi-i m e v c û d e muzayyik o l -
t â m î olan n e c c â r kalfalarından kâr-âzmûde d ı ğ ı n d a n tevsi'i i ç û n m e n â z i l iştirâ o l u n m a k
S i m y o n ^ ^ n â m z i m m î y i kalfa tahsis eyledikden
dıklan gümüş paraya "beyaz sikke" anlamında "Akçe-i
sonra bin yüz altmış bir senesi m â h - ı Ş e w â l i ' l - m ü -
o s m a n î " demişlerdir. Orhan Bey'in cülusundan 3 yıl
kerremin o n d ö r d ü n c ü isneyn g ü n ü (7 Ekim 1 7 4 8 sonra 729 (1328/1329)'da Bursa'da ilk basılan bir Ak­
Pazartesi) e ş r e f s â ' a t d e i b n â içûn esas hafrine çe-i O s m â n î bir miskalin d ö r t t e biri, yani altı kırat
m ü b â d e r e t ve mescid-i m e r k û m i h e d m kal' idüb (1.154 gr.) vezninde idi. Ancak akçe her zaman aynı
a r s a s ı m e s â h a olundukda t e r b î ' a n b e ş y ü z altmış üç vezni muhafaza edememiş ve zamanla kıymeti azalmış­
tır. Mahmûd I . (1730-1754) ve Osman III. (1754-
zirâ'^-^ dokuz p a r m a k , i m â m ı n a ve m ü ' e z z i n ile 1757) devirlerinde yani bu eserin kaleme alındığı yıllar­
kayyimine m e ş r û t a olan üç b â b haneden dahi i k i - da 1 para= 3 akçe üzerinden işlem görüyordu. Bun­
yüz elli b e ş b u ç u k zirâ'ki c e m ' â n sekiz yüz y i r m i se­ dan takriben bir asır evveline gelinceye kadar paranın
kiz b u ç u k zirâ' dokuz p a r m a k hasıl arazi o l m a ğ l a alt ve üst birimleri şöyle idi. 1 kuruş= 40 para, 1 pa-
ra= 3 akçe, 1 akçe= 3 pul olarak geçiyordu. Bu konu­
ç ü n k i ol a r â z i havâli-i istanbul'un g â y e t şerîf ve
da geniş bilgi için bk. l.H.Uzunçarşılı, akçe mad., l A . ;
mu'teber mahalli ve esnâf-ı s a n â y i ' ve erbâb-ı hırfe- İbrahim Artuk, para mad., lA.; M.Z.Pakalın, akçe
tin kurbu civârı o l d u ğ u n d a n evkât-ı hamsede, belki mad., a . g . c ; Halil Sahillioğlu, Akçe mad., DİA. Krş.
c e m î ' i ezmende cem'iyyet-i m ü s l i m î n ve c e m â ' a t - i İsmail Galib, Takvim-i Meskûkât-ı Osmaniye, cetvel 2.;
m u s a l l î d e n hâli olmaz d e y û cevâmi'-i s e l â t î n misillü Halil Edhem, M c s k û k â t - i Osmaniye, s. 3 vd.
20. Simyon (Simeon, Simon), Kalfanın milliyeti hakkında
ma'bed-i a z î m inşâ o l u n m a k irâdesi nev'i tab'-ı bü-
bk. Kevork Pamukciyân, "Nuruosmaniye Câmii'nin Mi­
lend-i h i m m e t ş e h i n - ş â h i d e c e v l â n ve bu m e f h û m ı marı Simeon Kalfa Hakkında", İTÜ. Mim.Tar. ve Rest.
m ü l â h a z a d a n n â ş î b i n â E m i n i dahi tevsî'-i e s â s Enst. Bülteni (13/14), 1 9 8 1 , s.21-23. Pamukciyân, bu
i ç û n kesret-i amele ile h i z m e t - i m e ' m û r e s i n d e makalesinde Simeon Kalfanın Rum asıllı olduğunu is­
p û y â n iken şehriyâr-ı s ü t û d e - k â r hazretleri sarây-ı pat etmektedir."
..Böylece, Hassa mimarı Simeon Kalfanın Rum asıllı
dil-ârâ-yı a t î k a b e n ş b e h â n e s i y l e mahall-i b i n â y ı olduğu, zamanına ait biri Ermenice, diğeri de Rumca
târe-i n i g â h t e m â ş â ve ba'dehu hatt-ı rihâl izzü icIâl iki kaynaktan katileşmektedir". s. 23.
e s n â s ı n d a m e ğ e r k ö ş e b a ş ı n d a bir ihtiyâr adam 21. Zirâ' hakkında bilgi için aşağıda not 6'da arşûn kelime­
durub Ş e h i n - ş â h Melik c e n â b hazretlerine du'â ey­ sinin izâhına bk.
130 Dr.Ali ÖNGÜL

behemehal lâbüd o l m a ğ ı n arzen Ç u k a c ı l a r H a n ı n a Efendi c ü m l e d e n evvel b i n a y ı teşrif i d ü b iktizsâ


ve t û l e n Cebeciler K u l l u ğ u n a v a r ı n c a ol mahal ada iden hususlara n i z â m virdikden sonra ol p î r â y e
gibi b a ş k a bir dâ'ire ve zarfında b i r k a ç ç ı k m a z so­ b a h ş rutbe-i sadaret-i uzma Firari-zade Abdullah
kak ve ba'zen odalar içi m a h a l l â t o l u b vâfir P a ş a ve Şeyhu'l-lslâm fezâ'il-i irtisâm Es'ad Efendi
m e n â z i r ve d e k â k î n ve m e h a z ı n ve b i r k a ç h a z e r â t ı ve H a r e m e y n Müfettişi Ni'metullah Efendi
boyahane ve b u n l a r ı n her b i r i evkâf-ı m ü t e f e r r i k a ­ ve h â l e n Ayasofya-i K e b î r Vâ'izi Hızır-zâde Hasan
dan olmagla Haremeyn-i Şerifeyn ve Şeyhu'l-lslâm Efendi ve Sultan A h m e d H â n C â m i ' i Vâ'izi E m î r
ve S a d r - ı a'zam ve b o s t â n i y â n evkafı m ü f e t t i ş i Efendi ve D â r u ' s - s â ' â d e A ğ a s ı k i t â b e t i n d e n munfa­
efendiler ve hassa m i ' m â r başısı aga ve m i ' m â r â n sıl divân h â c e k â n ı n d a n H a r e m e y n ricali Efendiler
kâtibi ve hulefâsı ve evkâf mütevellileri^^ mahall-i ve m i ' m â r aga ve su n â z ı n ve sâ'ir bi-isrihim g e l ü b
b i n â d a bi'd-def at akd-i meclis ve m a t l û b o l u n a n mevcud ve duhûl-i vakt-i ş e r e f d e n evvel mahall-i
e m l â k i n a s h â b ı dahi o l g ü n l e r d e savb-ı meclis-i e s â s e nüzûl ve a y â r s â ' a t l e r c ü m l e m ü h e y y â ber-
m a ' k û d da m e v c û d o l u b m ü b â y e ' a o l u n a c a k dest vakt-i şerefin d u h û l i n e intizâr-ı dikkat olunur
e m l â k i n ibtidâ-yi emirde ma'rifet-i şer'i ve m i ' m â r iken ç â y r e k sâ'at kaldıkda t a ' z î m e n ibtidâ Şeyhu'l-
A g a ma'rifetîle a s h â b ı m ü v â c e h e s i n d e m e s â h a ve lslâm Efendi ve s â n i y e n Ş e y h e y n - i m u h t e r e m e y n
keşf ve t a h r î r - i defter ve ma'rûz-ı rikâb-ı H ü m â y û n h a z e r â t ı dest-i tazarru'i b â z ve d u ' â y a â g â z idüb
olub m ü b â y e ' a s ı emr-i c i h â n - m u t â ' buyuruldukdan d a ' v â t - i h a y r î a r z - ı i c â b e t h â n e - i Y e z d â n ve
sonra mevki'inin şeref-i i'tibârına g ö r e her birinin m â ' a d â s ı zemzeme-i â m i n d e y e k - z e b â n ve inde'l-
h â t i m e F â t i h a - h â n o l d u k l a r ı n d a der akib vaz'ı esas
arsa zirâ'ına b e ş k u r u ş d a n yedi k u r u ş a d e ğ i n , eger
olunub sadr-ı a'zam hazretleri sürûr-i izhâr ve bi'r-i
â k a r y â h z e n ise o n k u r u ş a d e ğ i n vaz'i fi'ât, kaldı k i
esasa bir k a ç kabza altun n i s â r idüb B i n â Emini A l i
binası a h ş â b d a n olub iki-üç kat ve c e d î d tekellüfli
A g a ve m i ' m â r aga ve b i n â kalfasına hil'at ilbâs ile
musanna' ise binası zirâ'ına yedi k u r u ş d a n o n ku­
ikram ve ş e y h efendilere m a h s û s surre i n ' â m ve
r u ş a d e ğ i n , eger k â r g î r h â n ve mahzen ise o n i k i
b u ç u k k u r u ş a d e ğ i n fi'ât vaz' ve mucibince h i s â b 22. Mütevellî, vakfın işlerine ş e n hükümler ve vakfın şartla­
olunub c ü m l e m ü v â c e h e s i n d e a s h a b ı n a verildikde rı dâiresinde idâre etmek üzere tayin edilen kimsedir.
b e r - m û c i b kabul etti. F e b i h â vâlâ insafdan udûl ve Mütevellilik iki kısma ayrılır: birincisi, meşrûtiyet üzere
mütevellidir k i , mütevellî o l m a s ı vâkıfın şart-ı
a k ç e s i n i ahz ve kabzdan n ü k û l idüb tam'an r u ' û n e t
iktizasındandır. İkincisi, meşrûtiyet üzere olmayan
ve h u ş u n e t idenler bir dürlü cebr ve kahr olunma- mütevellidir k i , mütevelligi b o ş bulunan bir vakfa
yub ç ü n k i h a y r â t o l m a h a s e b î l e P â d i ş â h - ı d e r y â - meşrûtun-lehi bulunmadığı cihetle hâkim tarafından ta­
n e v â l hazretlerine h a y ı r d u ' â i t s ü n l e r . M a k s û d u yin edilen mütevellidir. Bk. Ö m e r Nasuhi Bilmen, H u ­
kuki Islâtniyye ve Istılâhatı Fıkhiyye Kamusu, IV,
H ü m â y u n dahi m ü c e r r e d isticlâb-ı d u ' â d ı r d e y û
287. Krş. M.Z. Pakalın, mütevelli mad., a.g.e.
vech-i m ü n â s i b i n e g ö r e bedel rızâ z â m olunarak
bir vefk-i dil h â h - ı e t y â b ve r ı z â - d â d e ve ferh-ı 23. Arşın, Türk lehçelerinde arşun, arçm, arjın ve alçin şe­
killerinde yer alan kelime, Pehlevîce areşn'den (yeni
n e ş â t l a r ı z i y â d e olub m ü t e v e l l i l e r i n d e n c â n i b - i
Farsça âreş, reş) gelmektedir. Dirsekten orta parmak
H ü m â y u n a ifrağ ve rusûm-ı firagları dahi i'tâ ittiril- ucuna kadar olan uzunluktur. Arapça'sı zirâ'dır (çoğulu
d i g i n d e n b a ş k a ekserinin istid'aları ü z e r e b i n â ezrû, zur'ân). Arşın kelimesi Türkçe'den de Rusça'ya ve
e n k â z ı dahi k e n d ü l e r i n e devir,teslim olmagla Balkan dillerine geçmiştir. Metre sistemine geçilmeden
önce kullanılan bir uzunluk ölçüsüdür. Arşmın, kullanıl­
sürûr-i t â m ve h u b û r - i m â l â k e l â m ile cilve-fürûş
dığı devirlere ve beldelere g ö r e çok çeşitleri vardı. Os­
n e ş â t - ı b e h ç e t olarak m ü b a r e k b â d diyub kîseleri manlılarda esas itibariyle iki türlü arşın kullanılmıştır:
lebrîz-i m ü m s i k altun ile her biri geldikleri mahalle a) Mimarî Arşını, Mimarlık işlerinde kullanılan bu arşı­
avdetde ş i t â b eylemişlerdir. nın değeri 75.8 cm. uzunluğundadır, b) Çarşı Arşını,
Kumaş ölçülerinde kullanılmakta olup değeri 68 cm.
Minvâl-i m u h a r r e r ü z e r e m ü b â y e ' a o l u n a n uzunluğundadır. Yeni A»şın. (metre), 29 Şevval 1298
m ü s a k k a f â t h e d m ve arâzi tevsi' olunub iki bin b e ş - (24 Eylül 1881)'de, 1 Mart 1882'den itibâren geçerli
olmak üzere yeni ölçülerin tanzim, tensik ve kullanılım
y ü z a r ş û n a ^ ^ karib câmi'-i şerîf ve bin üçyüz yet­
şekilleri hakkında, eski ölçülerin karşılıklannı gösteren
m i ş zirâ' ş â d ı r v â n temelleri m ü b â ş e r e t tarihinden listeleri de ihtivâ eden yeni bir k a r a m â m e yayınlanmış­
d ö r t ay m ü d d e t i n d e b i n d e n m ü t e c â v i z rencber ve tır. Nihâyet 26 Mart 1 9 3 r d e ölçülerde âşârî metre sis­
ü ç y ü z d e n m ü t e c â v i z l a g a m c ı ve ikiyüz dıvarcı ve temi kanunu kabul edilmiş ve Aralık 1933'den itibaren
kat'î olarak tatbik edilmeye başlanmıştır. Bu konuda ge­
alman m ü s a k k a f â t h e d m i içûn elliden m ü t e c â v i z
niş bilgi için bk.M.Z.Pakalın, Arşın mad. a.g.e.-. Arşın
n e c c â r içtimâ' î l e hafr-ı esasda i h t i m â m - ı t â m olu­ mad., lA.; Arşın mad., T A . ; Mehmet Erkal, arşın
nur iken Saferu'l-hayr d u h û l itmezden mukaddem mad., DİA.
câmi'in temeli t e y e m m ü n e n vaz' o l u n m a k içûn ve 24. 14 Şevval 1161 (7 Ekim 1748) Pazartesi günü hafri­
kazılan m e y d â n arâzisinin mahall-i vustunda bos­ yata başlanmış (bk.yukarıda Osmanlıca metin), 29 Mu­
tan k a p u s ı gibi bir kulaguz hafr ve temel vaz' olun­ harrem 1162 (19 Ocak 1749) Cumartesi günü de kur­
banlar kesilerek temeli atılmıştır. Buna mukabil çağdaş
m a k içûn ka'r-ı zemine d e ğ i n kazılub â m â d e oldıgı yazarlardan ve günün olaylannı kaleme alan Şem'dânî-
haber virildikde istihrâç ve i n t i h â b olunan şeref-i zâde Fındıklılı Süleyman Efendi (Mür'i't-Tevâröı, nşr.
y ü m n - i sâ'at k i , bin yüz altmış iki senesi Mâh-ı M u - M.Aktepe, istanbul 1978, II A , s.5), câmiin başlangıç
h a r r e m i ' l - H a r â m ı n y i r m i d o k u z u n c ı Cumartesi (19 tarihini 8 Muharrem 1162 (29 Aralık 1748) olarak
kaydetmektedir. Şinâsi Altundağ (Osman III. mad., lA.)
O c a k 1 7 4 9 ) günüdür^'^, sâ'atin akrebi altı b u ç u k ile Semâvi Eyice (Nunıosmaniye Camii mad., TA.)_ ise
ve dakikası altıda iken vaz'ı esâs-ı f e r m â n o l u n m u ş câmiin başlangıç tarihini 28 Muharrem 1162 (18 Ocak
idi. D â r u ' s - s a ' a d e A ğ a s ı Kâtibi olan Derviş Mustafa 1749) olarak vermektedirler.
TARİH-I CÂMI-I N U R U O S M Â N Î 131

amele-i sâ'ire içun dahi atâyâ-yı cemile ile cümleyi ziyâde himmet-i beliğ tam idüb b i d â y e t i n d e n
hisse-mend m e g â n i m bir ü n e v â l b u y u r d u k l a r ı n d a n n i h â y e t i n e d e ğ i n bir â n ü z e r i n d e n devr ve mehcur
sonra t e ş e k k ü r e n k u r b a n l a r ı zebh olunub o l m a m a k ü z e r e m i n külli'l-vücûh u m û n n ı n ber-
m e r â s i m - i i t m a m ve n e h z â t - ı k ı y a m ile s a r â y - ı vech-i m e r â m t e m ş î t - p e z î r o l m a s ı senden m a t l û b
âsfâya atf-ı z i m â m ve h e n g â m cem'iyyet ber-vech-i o l m a ğ l a ta'lik-gerden i h t i m a m ı n olan işbu h u s û s
muharrer r e s î d e - i h i t â m o l m a ğ ı n ba'dehu k e m â - m e m u r d a hayren ve gerek ş e r r e n her ne olur ise
k â n t o p r a k hafrine m ü s â r e ' â t olunub r û z - m e r r e senden b i l u r û m . G ö r e y i m seni ne g ü n e i r â n e t ve
yirmi-otuz katâr-ı e s t e r â n ve kırk-elli katâr-ı h i m â r husn-i n e z â r e t idüb bezl-i v ü c û d idersin. Zirâ bu
ve b â r - g i r â n ile ç ı k a n t o p r a k d e r y â y a ve c â b e - c â madde sâ'ir hususa kıyas değil li-vehi'llâhi T e ' â l â
Fazlı P a ş a S a r a y ı n a ve C i n c i M e y d â n ı n a naki ve h a y r a t - ı celîledir. A m e l e ve fi'lesine hayf ve gadr
i h r a ç ve y i r m i i k i a r ş û n ka' r-ı zemine nüzûl itdikde o l u n m a y u b ü c r e t l e r i n i n siyâk-ı â m m ve siyâk-ı
su ç ı k û b sudan dahi a ş a ğ ı i k i a r ş û n k a z ı l d ı k d a n â l e m ü z e r e t a m â m e n virilmesine ve hukuku esnaf
sonra b i r k a ç mahal t u l u m b a c ı m i k r a s l a r ı kurilub alâ m â c e r e ' l - â d e e d â o l u n m a s ı n a kemâl-i dikkat ve
cesim t o p a ç direklerinden ü ç e r b u ç u k a r ş û n kazık­ rencide r e m î d e d e n s e l î m ü ' l - h a l o l m a l a r ı n a bezl-i
lar kat' ve dak olunub dak olunan kazıkların beyin­ kudret idüb herkesin irzâ o l m a s ı ve h u k û k - ı ibâd
leri i k i a r ş û n p a r m a ğ ı fasıla ile b i r k a ç b i n a r ş u n k e m â y e n b e g î icrâ ve hizmet-i a'malde olan m ü s -
v ü s a t i olan b ü t ü n m e y d â n kaldırım taşı dizilür gibi lim ve gerek kefere bir alây-i z u ' a f â d a n o l m a ğ l a iş­
timurlı kazıklar kakılub iki kat kireç ve bir kat hâlis lerinde m ü s â r e ' â t b e h â n e s î l e t e c b î r ve tekdir itdir-
horasan ile beyaz senk molozdan m e m l û rıhtım m e y ü b m ü l â y e m e t ve râfet-i m ü l û k â n e m i z ü z e r e
b i r k a ç a r ş û n b â l â y a çıkub h e m v â r oldukda b i n â y a hareket ve c ü m l e s i n d e n zât-ı merhamet-i ittisâfıma
kemâl-i m e t â n e t ve r e s â n e t hâsıl olmak içûn ayak­ hayr du'â a l d ı r m a ğ a sa'yi vefret eyleyesin. İnşâ-Al-
lar seçilüb ve ayakdan a y a ğ a kemerler devr olunub lahu Te'âlâ sen dahi hayr d u ' â m a mazhar oldığın­
m i y â n ı n a s a r n ı ç su hazineleri s ü r e t y â b ve yer yü­ dan gayri "Küll-i nefsin y ü c z â b i m â eslefethu'
z ü n e ç ı k m a ğ a d ö r t a r ş u n kaldıkda köprilik od taşı m e d l û l i n c e b e r - m a k t e z â - y i hasb-i h â l " her ne itsen
ferşine şurû' olundığı e s n â d a k i bin yüz altmış iki e n c â m ı n d a ona g ö r e m ü c â z â t o l a c a ğ ı n " e m r i m u ­
senesi M â h - ı Ş a ' b â n ı ' n m o n ü ç ü n c ü g ü n ü (29 karrerdir deyu kemâl-i emr-i e k î d ve tavsiye-i ş e d î d
T e m m u z 1749) tarihîle m ü v e r r e h d i r . D a r u ' s - s a ' â d e buyurdukdan sonra c â n i b - i â s a f î d e n dahi e m r - i
A ğ a s ı Kâtibi olan D e r v i ş Efendi lafzan ve ma'nen H ü m â y u n ı m u t a z a m m ı n f e r m â n ve e m r - i lisân-ı
ve hakikaten derviş oldığı gibi bulundığı hizmetler­ vâcibi'l-iz'ân içun baltacılar k e t h ü d a s ı koşilub sadr-ı
de dahi li'llâh fi'Ilâh sıdk ve istikâmet ve hulîsî der­ a'zam hazretlerine irsâl ve ber-vech-i m u h a r r e r
p i ş i d ü b pâki-i d â m â n - ı ismet memdûhu'l-fi'âl bir m a ' l û m m ü ş i r l e r i oldukda vezîr-i âsaf n a z ı r dahi
zât-ı ferhunde hısâl o l d ı ğ m d a n h a k k ı n d a lücce-i e m î r ve tavsiyenin t e k r â r ı h i l â l i n d e n e z â r e t i n i
â t ı f e t - i m ü l û k â n e c û ş â n ve r ü t b e - i v â l â - y ı mü'eyyid d ü ş ibtihâcma sof f e r â c e ilbâsîle ikram ve
m u h â s e b e - i H a r e m e y n ile k a d r î terfî' ve b ü l e n d ü l - hizmet-i m e ' m û r e l e r i n e k e m â y e n b e g î k ı y â m eyle­
a k r â n olub t a ş r a d a hizmet-i celîle izhârile mişlerdir. H a k k e l â m ve m u h a s s a l - ı m e r â m budur
m ü h i m s â z iken z â t ı n d a m e r k û z olan âsâr-ı rüşd ve ki Efendi m û m â - i l e y h hazretleri bir d â ş t e - i d û ş
zekiye-i i n t i b a h m e ş h û d n a z a r - ı d a k i k a ş i n â s v e d î ' a t i olan ebniyede n i t â k gayreti m e y â n h i m ­
Pâdişâh olmağın Dâru's-sa'âde Ağası tarafından metlerine ş e d b e n d ve vech-i t e v e c c ü h l e r i n e eb\ab-ı
huzûr-ı H ü m â y û n a çağrılub utbe-i ş e v k e t ve icIâle h u z û r ve r â h a t ı sed ve fâtiha-i m e ' m û r i y e t l e r i n d e n
vaz'ı n â s i y e - i ibtihâl ş e r e f i n eyledikde ş e h r i y â r - ı h â t i m e - i meymenet lâyihasına d e ğ i n bâzû-yi h i m ­
k a d i r d â n hazretleri ref'i m e h â b e t - i meclis itmek metlerine fütûr g e t ü r m e y u b b e r - m u k t a z â - y ı emr-i
i ç ü n telattufu k e r î m â n e ile izhâr-ı m u ' â m e l e - i H ü m â y u n hareket ve s e r - m ü t e h â v i n ve t a k s i r â t
istinâs buyurub kemâl-i tevâzu'-i m ü l û k â n e l e r i n d e n o l u n m a s ı z ı n r û z - m e r r e akîb-i S a l â t i ' s - S u b h c ü m l e ­
"Derviş Efendi ne işliyorsun h e m a n onda oturub den m u k a d d e m b i n â y a g e l ü b ve a h ş â m amele
zevkmi ideyorsun" diyû n e v â z i ş bende n e v â z bu­ p a z û s oldukdan sonra c ü m l e d e n mu'ahhar hanele­
yurduklarında zemin-bûs birle" şevketlu, rine gittiği ve m a ' â z Allâhi Te'âlâ bi'd-def'ât ihrâk
m e h â b e t l u efendimin d e v â m - ı e y y â m - ı ö m r - i şev­ vuku'unda ikişer üçer kişi b i n â d a k a l û b tâ bi-sabah
ketleri du'â-yı h a y ı r l a r ı n ı n hizmetlerindeyim, H a k ş e b b z i n d e - d â r kemâl-i tehaffuz ü z e r e t â b - â v e r o l ­
T e ' â l â v ü c û d u H ü m â y u n l a r ı n ı h a t a s ı z idüb â m m e - i dığı h a t t â bir k a ç d e f a h a n e l e r i n i n câr-ı
b e n d e ş a n ve b u abd-i hakirlerinden zıll-ı merha­ mülâsıkında harik-i a z î m olub s e l â m e t d e n n â ü m î d
metlerini zâ'il eylememeye" diyu izhâr-ı u b û d i y e t olundığı kendilerine haber virilmişiken hayr ve şer­
eyledikde "bak b e n i m bu e s n â d a câmi'i şerif binası re m i n tarafi'llâhi'l-Bârî i'tikadına t e ş e b b ü s ile mes-
hizmetinden ehem ve mültezim nazar-ı lek-i d e r v i ş î d e s e b â t ve her halde icrâ-yi s a d â k a t ve
H ü m â y u n u m d a bir iş y o k t u r ve sen ö t e d e n beru m u h â l e s a t idüb binadan bir hatve hareket eyleme-
sâlik-i h ü s n - i t a r î k ve h a r e k a t ı n d a m a z h a r - ı tevfik dikleri c ü m l e y i e n g ü ş t b e r - d e h â n acib ve hayret
olub n â s a h a y r - h â h î ve h i z m e t i n d e m e ş k û r u ' l - eyledi. Bu v e ç h i l e a l e ' d - d e v â m i k â m e t , h u s û s e n
m e s â ' î o l d ı ğ ı n d a n bu hususda d a h i s a d â k a t ve e y y â m - ı ş i t â d a ş i d d e t i n d e ve h e n g â m - ı suret
istikâmet ve huluskârî bezl-i kudret ile hizmet ide- s e r m â d e g ü n d e bir k a ç defa, belki her s â ' a t elle­
cek m a ' l û m - i m ü l û k â n e m i z o l m a ğ l a câmi'in binası rinde a s â dâ'ir ve sâ'ir olûb b i n â n ı n zîr ve b â l â s ı n a
ü z e r i n e seni ta'yin idüb m ü s t e k i l l e n nâzır eyledim. su'ûd ve nüzûl iderek idâre-i m e ş i y y e t ve e r k â n - ı
H e r u m û r u h u s û s u n a k e m â l - i sa'yi i h t i m â m ve e r b e ' a n ı n her c â n i b i n d e bir k a ç mahalde olan ayak
132 Dr.Ali Ö N G Ü L

ve t i z - g â h u s t a l a r ı n ı n y a n l a r ı n a v a r u b t e ş v î k - i h a v â s ve â m m e y l e d i ğ i n d e n o l v a k i t d e n b e r û
a'mal-i m e h â r e t ve tahrîs-i sa'yi m ü s â r e ' a t içün us­ p â d i ş â h - ı f ü t ü v v e t - p e n â n hazretlerine ş e b â n - r û z
taları r ü ' e s â s ı n a ve n e f e r â t m a ve k â r - g ü z â r taşçı du'â-yı hayr eylemek k e n d ü l e r i n e v ü c û b mertebe­
efradına bir iki g ü n zarfında m ü v â z î n - i kabiliyet ve sinde o l d ı g ı n ı e l - â n m ü t e f e k k i r ve i'tiraf i d ü b
isti'dadlarına g ö r e ü ç e r . b e ş e r ikişer altûn atıyye ile d e v â m - ı e y y â m - ı ö m ü r ve devlet-i p â d i ş â h î
z e v k â n e m ü l â y e m e t ve lutfâne istimâlet iderek his- d a ' v â t ı n d a vakf-ı zeban halve k a l eyledikleri
semend v â y e d â r atıfet o l d u k l a r ı n d a an samimi'l- vâreste-i aşikâr ve divinden sonra gelelim m â nah-
kalb şehriyâr-ı s ü t û d e k â r hazretlerine hayr d u a al­ n u fîh olan câmi'in b i n â ta'rif ve tavsifine.
d ı r d ı ğ ı c ü m l e n i n m e ş h û d i ve h â l e n a m e l e n i n
T e m e l r ı h t ı m ı n d a n yer y ü z ü n e ç ı k m a ğ a d ö r t
z e b â n - z e d hâl ve kalleridir.
a r ş û n kalub köprilik o d taşı ferşine ş u r û ' olundıgı
E z c ü m l e sırık h a m m â l â n ı her b i r i haml-i bundan akdem b â l â d a ş e r h ve t a s r î h o l u n m u ş ı d i . ^ ^
sakîl olan k e b î r ve a r î z m e r m e r p e h l û ve m e r m e r A h c â r - ı m e r k û m f e r ş o l u n a r a k rûy-i z e m i n e
s ü t ü n ve taban a h c â r ı n t a b a k â t menziline i s a d ı m ü s â v î oldukda câmi'in c e v â n i b - i erba'a dıvârları
içun her bir adedine o n sekiz, y i r m i d ö r t , otuz iki tarh olunub secde zemini ne m i k d â r mürtefi' olsun
dahi z i y â d e h a m m â m n e f e r â t ı k o ş i l u b iktizâsına diyû ba'de'l-istîzân istişâre o l u n m a k f e r m â n olun­
g ö r e su'ûd ve nuzûl itdirirler iken ta'b ve m e ş a k k a t ­ m a k l a D â r u ' s - s a ' â d e A ğ a s ı s â b ı k k â t i b i ve o l
lerini m ü ş â h e d e e y l e d i k ç e nisyân-ı m i h e n içun ek­ e s n â d a r û z - n â m ç e - i evvel A l i Efendi ve â m e d c i ka­
ser e y y â m d a h a m m â m b a ş ı l a r ı n a b a ş k a ve rındaşı olan ş e h r - e m i n i Yusuf Efendi hazretleri ve
n e f e r â t m a b a ş k a dest-kerem peyvestelerinden his- H a r e m e y n Müfettişi Ni'metullah Efendi ve hassa
s e - d â r v â y e k e r e m olanlar a h c â r ı n t a h m i l i i ç u n m i ' m â r ı başısı ve su n â z ı n akd-i e n c ü m e n i istişâre
m ü s â r e ' a t d e b i r i b i r l e r i n i m ü s â b e k a t iderler idi. ve b a ' d e ' l - m ü z â k e r e Sultan A h m e d H â n C â m i ' i
K e z â l i k t a ş ç ı k â r - h â n e c i l e r i n e ve h a s e k i y â n ve i n t i h â b olunub ana mukayese olunmagla havlısı
m u ' t e m e d â n ve h a r b e c i y â n ve s â ' i r î n e işlerinde zemininden üç a r ş û n irtifâ' ile ve d â ' i r e n m â d â r
s e r î ' u ' l - h a r e k e olub m ü s â r e ' â t suretinde mecd-i sâ'î som m e r m e r d e n i'mâl olunarak otuz aded igeden
olanlara ve b i r hususa ta'yin o l u n u b i t m â m - ı ç ı k m a musaykal t o p l ı t i m û r pencereleri vaz' ve
m e r â m ile gelenlere bi-kadr-i istihkâkıhim atıyye-i secde zemininden y â y kemerlerinin ü z e n g i t a b a n ı ­
vâfire ile ç o k kimesneden celb-i du a ve anlar dahi na ç ı k ı n c a kaden o n b e ş a r ş û n som m e r m e r ve
tenk desten r e h â bulub hak budur ki h ü s n - i reviy- ü z e n g i t a b a n ı n d a c â m i ' kubbesine v a r ı n c a kaden
ye-i lisân ve iksâr-ı atıyye-i ihsân ile "Utlubû'l-hayre y i r m i sekiz b u ç u k a r ş û n kûfekî t a ş ı n d a n olub ve
inde h i s â n i ' l - v ü c û h " ^ ^ k e l â m - ı m û ' c i z b e y â n ı n ı n kubbenin aşağıları arzen bir b u ç u k , gittikçe b â l â y a
m a s d a k ı olub s a ğ î r ve kebirini kerem-i a t â y â s m a k a r î b bir a r ş û n altı p a r m a k kalınlığıdır. V e yine
dil-dâde ve c ü m l e s i hizmet izhârında üftâde olmag- kubbenin zemin devri y ü z b u ç u k a r ş û n olmagla
la rûz ve ş e b â n belki her â n c e n â b - i ş e h r i y â r - ı hâsılı namaz kılınan zeminden tâ kubbe alemine
k â m - k â r hazretlerine da'vât-i hayr eylemek v a r ı n c a vech-i m u h a r r e r ü z e r e o n b e ş a r ş û n som
m e c m û ' u n a vird-i zeban idi. H a t t â h a s e k i y â n ve m e r m e r ve y i r m i sekiz b u ç u k a r ş û n kûfekî ve onbir
m u ' t e m e d â n ve h a r b e c î l e r d e n biri t e ş d î d ve t e h d î d a r ş û n kubbe-i tıfıl ki m i n h a y s ü ' l - m e c m û ' elli d ö r t
k a s d î l e ameleden birine hilâf-ı m e r z ı y y e d u r û b ve b u ç u k zirâ' câmi'in kaddi iktizâ ider. V e kubbenin
ş e t û m i d ü b t e ş k î eylediklerinde m a d r û b ve â z e r d e büyükligi câ b e - c â m ü z â k e r e o l u n d u k ç a e r b â b - ı
olanları bir tarîkile mutayyib eyledikden sonra darb fünûn ve ehl-i vukûfun haber virdikleri c e v â b e g ö ­
ve ş e t n i d e n l e r i g e t ü r d ü b müvâcehelerinde re nefs-i Âsitân-i Devlet-i  ş i y â n e d e c ü m l e b ü y ü k
m ü c â z â t bi'l-fi'il o l d ı g ı n d a n gayri fimâ ba'd bir dahi kubbe ibtidâ Ayasofya-i k e b î r , ikinci S ü l e y m a n i y e
eylememek ü z e r e m e n ' ve zecr olunurlar idi. V e C â m i ' i , ü ç ü n c ü Ebu'l-Fetih, d ö r d ü n c ü işbu
b i r i n i n h a s b e ' l - b e ş e r i y y e fi'l-i k a b i h i ve melfet- N u r u o s m â n î Câmi'-i şerîfinin kubbesi olub m â a d â
sarîh-i zahir olub yine içlerinden m ü d d e ' î oldukla­ olan cevâmi'-i selâtîn c ü m l e b u n l a r ı n m â d û n i oldıgı
r ı n d a m ü s l ü m a n ise ta'yin o l u n a n o r t a yazıcısı müttefekun-aleyhdir.
m a ' r i f e t î l e , z i m m î ise k e n d i re'isleri m a ' r i f e t î l e
G e l e l i m c â m i ' - i şerîf-i n e v - t a r z - ı latîfin
h ü s n - i m ü d â f e ' a , eger bi'z-zarûre te'dib ve t e h d î d
d e r û n i m e s â h a s m a : iki tarafın dıvar kalınlığı ve ta­
lâzım gelse dahi yine â h ı r hususda tayyib-i h â t ı r
rafeynin ç ı k m a t a b a k a l a r î l e arzen ç â m - ç a r ş ı kırk
olacak v e ç h i l e mu'amele-i b i ' l - m ü c â m e l e olunub
sekiz b u ç u k zirâ', sekiz p a r m a k olub ve yine tara­
hulâsa-i m â hasal sekiz senenin zarfında d ö r t bin­
feynin dıvâr kalınlığı ile tûlen kırk sekiz a r ş û n o l ­
den m ü t e c a v i z amele ve fi'le-i hademe ve fırka-i
magla m e c m û ' ı câmi'in d e r û n i tertî'î iki bin üçyüz
e s n â f ve z ü m r e - i hirfet ve gerek z â b ı t a n ı n d a n ferd-
kırk altı a r ş u n ider. Kaldı k i ş a d ı r v a n ı suffelerîle
i v â h i d bir t a r î k î l e d i l g î r ve bir v e ç h i l e t e f c î r
ma'a dıvâr tûlen otuz iki b u ç u k a r ş û n , üç parmak,
o l u n m a y û b her biri k e n d û m ü v â z i n kabiliyet ve is-
yine tarafeynin dıvâr kalınlıklarîle arzen kırk iki
ti'dadları ü z e r e c ü m l e s i âtıfet ve m ü r ü v v e t l e r i n d e n
a r ş û n o l û b bu h i s â b ü z e r e terbî'i bin ü ç y ü z y e t m i ş
hisse-mend v â y e - d a r olub resîde-i h i t â m ı n a d e ğ i n
a r ş û n , altı p a r m a k ider. A n c a k k ö ş e l e r i m ü d e v v e r
her h u s û s d a re'yi r e z î n - i â k ı l â n e ve t e d b î r - i
olmagla t e r b î ' i n d e n bir m i k d â r noksan olur. Suffe-
m u ' t e d i l â n e ve b a h ş - i k e r e m a t â y â - y i c e m î l e ile
lerine dikilen s e r ç e g ö z ü ta'bir o l u n u r m e r m e r
m e c m û ' u n ı m e ş k û r ve h o ş n û d ve her ne kadar
hısâl-ı h a m î d e var ise kendinde m e v c û d o l m a ğ ı n 25. Hayrı, güler yüzlü kimselerden isteyiniz
n â m h a t e m î k i , n â m ve cûd-i s e h â ile celb-i kulûb-i 26. Bk. yukarıda Osmanlıca metin.
T A R l H - 1 CÂMİ-I N U R U O S M Â N Î 133

s ü t ü n o n i k i aded olub her birinin uzunlıgı y e d i ş e r içün m a h s û s s a n d ı k l a r çatılub bu masrafdan b a ş k a


a r ş û n ve ç â m - ç a r ş ı kalınlığı y i r m i ikişer p a r m a k d ı r . navi ücreti sekizer k î s e a k ç e m a t l û b l a r ı o l m u ş i k e n
Ve c ü m l e s i yek-cevher olub Bergama n â m mahal­ n i h â y e t b e ş k î s e a k ç e y e râzı o l m a l a r î l e iktizâ iden
den gelmişdir. m a s r a f ı n d a n m â ' a d â o n i k i s ü t ü n i ç ü n altı kıt'a
sefâyin otuz k î s e a k ç e y e i s t î c â r o l u n m a k lâzım
E ğ e r c e s ü t û n - i m e z k û r i n tafsil-i a h v â l i
g e l û r idi. H e n ü z ol m i k d â r sefine ise, Â s i t â n e ' d e
etnâbile tatvîle m u e d d î olacağı bedîhîdir. Lâkin
l e n g e r - e n d â z m e v c û d l i m a n o l m a y u b b u suretde
ba'dehu zaman iktizâ eyledikde keyfiyeti m a ' l û m e n d i ş e s i her birinin d e r û n u n d a c â y - g i r û n e kalbe if­
olub "KüU-i e m r i n leyse fi kırtâsin zâ'a"^^ m a z m û n ı r a ğ o l u n a c a ğ ı lisanda t e z k î r ve bir ferdin zihnine
r û - n ü m â o l m a k i ç u n r e h - v â r k a l e m ile i f h â m a lâyıh ve h â t ı r ı n a hutur itmedi k i , dil ( J_> j)|kayıkla-
cesaret ve t a h r î r d e n m e c c â n i y e t o l u n m a d ı . rı her veçhile ehven ve eshel oldıgını D e r v i ş Efendi
C â m i ' - i m e r k u m h e n ü z s û r e t - p e z î r olmaz­ kemâl-i fehm-i kiyâset ve galebe-i f e t â n e t l e r i n d e n
i s t i d r â k ve i s t i h r â ç eylediklerinde n e f s ü ' l - e m r i
dan m u k a d d e m suffelerine d i k i l e c e k m e r m e r
m ü l â h a z a idenlerin c ü m l e s i Efendi m û m â - i l e y h i n
s ü t u n l a r â y â n e mahalden t e d â r i k ideriz diyû c ü m ­
k a r î h a - i p ü r - m e n î h a l a r ı n d a n ta'akkul ve t e z e h h ü n
lesi g û t e - h o r girdâb-ı efkâr ve hîn-i iktizâda ne v e ç ­
eyledikleri dil kayıkları her halde sermend ve hafi-
hile tahsil ve ihzar o l u n m a k e n d i ş e s i a s h a b - ı
fü'l-hareket oldıgına tefettun ve derk-i t e d â r i k i n e
m e ' m û r u n d e r û n l a r ı n d a fi nefsi'l-emr fikr-i a z î m ve
t a h s î n ve s ü h û l e t i n e teyekkun itmelerîle m â h ü v e ' l -
e n d û h - i c e s î m olub hatta m e ş h û r - ı e n â m olan
h a k k u dahi t a h m î n o l u n a n birer s ü t u n d a n o n i k i
ü s t â d - k â r d a n m e r h u m M i ' m â r S i n â n T a r i h i n d e ya­
kayığa virilecek e d n â navi ücreti ve k ü r e k m a s r a f ı
zıldığına g ö r e S ü l e y m a n i y e C â m i ' i b i n a s ı n d a mer­
yalnız bir kalyon değil üç direkli sefinenin dahi b i ­
mer s ü t u n l a r ı n ı n t e d â r i k i n d e ezid p ü r m e ş e k k a t
rine m u ' â d i l ve b i r i n i n m a s r a f ı n a m u k a b i l o l m a -
s u ' û b e t ç e k i l ü b e n c â m - ı k â r bir k a ç ı n ı M a h r û s a - i
magla Efendi m û m â - i l e y h her h u s û s d a mutlaka b u
Mısır Iskenderiyye'sinden ve m â ' a d â s ı n ı n her birini m a d d e d e t e f e k k ü r ve r e z â n e t - i re'yi tedbirleri
bir diyâr ve bir mahall-i b a ' î d e d e n tahsil ve nakli h ü s n - i b i - n a z î r h e m muvâfık-ı takdir olub bi-ta'ab
• m ü y e s s e r o l m u ş . B u s ü t u n l a r dahi Bergama kasa- tekellüfe hitâm-ı p e z î r oldıgı b e d î h î d e n naki oluna­
b a s ı ' n d a sag ve sâlim ve bir harabe kilise divârında cak s ü t u n l a r ı n her b i r i n i c e y ü z k a n t a r d a n
m e t r û k e n kâ'im ve kimesnenin z a b t ı n d a o l m a d ı ğ ı ­ m ü t e c a v i z olub bu m a k û l e hizmet cerr eşkâlin uh­
na v o y v a d a s ı â l i m o l u b bir m u k t a z â - y ı b a h t - ı desinden g e l m e k T e r s â n e - i  m i r e re'islerinin
H ü m â y û n c ü m l e s i m e r m e r ve s e r ç e g ö z ü yek-cev­ m e ' m û r i y e t i n e m e n û t o l m a ğ ı n istid'â olundukda iç­
her oldıgı haber virildikde tekrar tashih içün adam lerinden t e f e n n ü n - i t â m î ve m e h â r e t - i k â m i l e s i
g ö n d e r i l ü b geldikden sonra m a h s û s câmi'-i olan M e h m e d R e ' î s i n t i h â b ve b â - f e r m â n - ı âlî
H ü m â y u n kalfa g ö n d e r i l ü b s ü t û n l a r ı n birini i h r â ç ta'yin olunub iktizâ iden âlât-ı m ü t e n e v v i ' a ve çifte
ve tasnifeyledigi t i m û r t e k e r l e k l ü ve t i m û r b e n d l ü dilli t û c (tunç) makara ve sâ'ir m ü h i m m â t ı lâzimeyi
ve k u ş a k l a m a k k ı z a k ü z e r i n e a l û b o t u z b e ş çift g ö r ü b kaldıki, bu b a h â n e ile o l tarafda r e ' â y â ve
c â m u s m a n d a l a r î l e tilâl ve c i b â l d e n b e ş b u ç u k sâ'at b e r â y â ve gerek ehl-i beldeden ferd-i v â h i d rencide
m e s â f e olan sâhil-i bahre bir tarik ile n ü z û l ve ve tutulan r e n c b e r â n ve k o ş u l a n h a y v â n â t içün
t e s y î r , lakin sâhil-i bahir olan mahal ş e n ve i m â r e â y e n d e ve ravendeye ta'cîz ve r e m î d e olunmayub
o l m a d ı ğ ı n d a n gelen sütûnları s e f â y i n e t a h m î l içûn belki ihtimal ve sıyânet ve m ü d d e t - i i k â m e t e virile­
m e t i n ve vâsi' iskele ve T e r s â n e - i Amire'de oldıgı cek i c â r â t ve l â z ı m gelen m ü h i m m â t b â h u s û s
gibi bir 16 d â r a ğ a c ı inşâ o l u n m a k m u k t e z â oldu­ masârıf-ı m e ' k û l â t m i n külli'l-vücûh b i n â t a r a f ı n d a n
ğ u n u m e s f û r kalfa geldikde t a k r î r ve keyfiyetini r ü ' y e t ve a s h a b ı n a redd-i h u k û k i y e t ve rızâ-yı
t e f h î m ve i n h â itmekle iktizâ iden kerestenin bulu­ H ü m â y u n ü z e r e icrâ-yi m e r â s i m - i a d â l e t içün Der­
n a n ı Â s i t â n e ' d e n ve b u l u n m a y a n ı i c â b i d e n viş Efendi taraf-ı şeriflerinden A h m e d A g a n â m bir
b a h a s î l e ol tarafın d a ğ l a r ı n d a n kat' ve i h z â r ve la- sakallı A g a ve y a n ı n a u m û r - d î d e b e ş - a l t ı nefer
z ı m g e l e n m ü h i m m a t ve amelesini bu tarafdan irsâl ç u k a d â r t a ' y i n ve b i r i b i r l e r i n e n e z â r e t ve
olub m e z k û r iskele m e t i n ve m ü s t a h k e m d â r a ğ a c ı m ü z â h e r e t iderek u m û r - i m e r k û m e n i n t e m ş î t - i
inşâ olunub tarîk-i m e z k û r m î ş e - z â r ve s ü t û n l a r ı n h i t â m ı n a sa'yi belig-i d i k k a t o l u n u b m i y â n e d e
tesyirine su'ûb-kâr o l d ı g ı n d a n teshîl-i t a t h î r i m ü n â f e r e t ve hilâf-ı m e r z ı y y e hareket eylememele­
m u k t e z â o l m a ğ ı n . B e r g a m a ' d a n m e ş i y y e t - i esb-i ri içün t e n b î h - i m ü ' e k k e d ve h a t t â mahallinde k i -
süvâr ile b e ş b u ç u k sâ'atlik mesâfe-i b a ' î d e olan ta­ mesneye b â r - m i h n e t ve bulunmaz ise z a r û r e t ç e k ­
rik h â r - h â ş â k a h c â r d a n temdiye içün kat'-ı e ş c â r m e m e k içün p ü r - y e d e k r û g e n - i s â d e ve bir kazevî
ve su y a t a ğ ı ve ç a m û r ve e n h â r ü z e r i n e cisr ihdas erzi mısrî ve buna kıyas e c n â s - ı zehâ'iri i t m â m ve
olunmagla ber-vech-i m e ş r û h teshîl-i tarik oldıgı e s n â - y i t a r ı k d a i s t i r â h a t ve d e r û n u n d a b e y t û t e t
i h b â r olundukdan sonra t a h m î l ve  s i t â n e ' y e nakil­ i ç ü n m ü t e ' a d d i d ç â r k e ve h i y â m virilmekle ve'l-
leri içûn k i m i t e r s â n e d e n kalyon ta'yin o l u n m a k , hâsıl c ü m l e m â y u h t â c u - i l e y h oldukları malzemeyi
bi-kusûr t e k m î l d e n sonra m e c m u um dil kayıklarına
k i m i üç direkli sefâyin istîcâr ve her biri muktezâ-yi
s ü v â r ve m ü t e v e k k i l e n a l e ' s - S e t t â r b â d - b â n - g û ş â y
ekallînî ihtiyâr ve e n c â m - ı k â r birine karar virilme-
a z î m e t itdirilmişdir.
y ü b zirâ kalyon ta'yin o l u n d ı g ı halde ekalli iki-üç
kalyona m u h t â ç ve m î r i y e mısır ve g i r â n üç direkli
sefâyin o l m a k lâzım gelse ancak ikişer s ü t û n ı m ü ­
t e h a m m i l ve d e r û n - i sefineye dahi s ü t u n l a r y a t a ğ ı 27. Kağıtta yazılı olmayan her şey unutulup gider.
134 Dr.Ali Ö N G Ü L

Bi-mennihi Te alâ lede'l-vusûl şeref-rîz s u d û r geldikleri m e ş h û d - i â l e m y â n d ı r . M û m â ileyh ise


iden e m r - i âlişân m a n t û k ı n c a Bergama V o y v o d a s ı kemâl-i re'fet-i m ü l û k â n e ve galebe-i mezid inâyet-i
e l - H â c M e h m e d A g a m ü b a ş e r e t i ve bu tarafdan h u s r e v â n e d e n y e v m î y ü z elli a k ç e k a p u c ı başılık
t a y i n olunan A h m e d A g a m a r i f e t i ve ç u k a d â r â n - ı vazifesi bâ-hatt-ı H ü m â y û n tevcih ve inâyet buyurı-
m e r k û m â n m e ' m û r i y e t l e r î l e r e n c b e r â n istîcâr ve lub m ü d d e t - i m e d î d e d e n b e r û h a s r e t - y â b oldıgı rut-
c â m û s m a n d a l a r ı teheyyi-i ihzar ve m u k a d d e m e n be-i â l î y e e d n â b a h a n e ile nâ'il-i m e r a m ve
â m â d e olunan t i m û r tekerlek ve t i m û r b e n d e ve ku- m e c c â n e n ç e r â g - ı t â m ve m e s ' û l î l e ş â d - k â m o l û b
ş a k l a m a l u kızaklar ü z e r i n e s ü t û n l a r t a h m î l itdirilüb m ü t e m e t t i ' - i şevk-i şâdî ve mugtenim'-i n i ' â m ber-
beş-altı yüz neferden m ü t e c a v i z kızak-keşân, m u r â d î o l m u ş d u r . H a t t â ru'ûs-i H ü m â y û n î D â r u ' s -
a r a b a c ı y â n ve amele ile r e n c b e r â n cem'iyeti ve sa'âde Ağası tarafından g ö t ü r e n teber-dâra Derviş
c ü m l e m e ' m û r â n m ü b â ş e r e t î l e sâ'at be-sâ'at tesyîr-i Efendi kendi k î s e s i n d e n i k i y ü z elli k u r u ş i k r â m
t e ' e n n î ve sûret-i hay - h û y meserreti ile b e ş b u ç u k i d ü b bundan sonra yine m û m â - i l e y h el-Hac M e h ­
sâ'atlik m e s â f e bâ-avn-i inâyet-i B â r î ve y ü m n - i h i - med A g a ' y ı m ü c e r r e d s ı y â n e t e n ve h i m â y e t e n ka-
m e m - i hazret-i c i h â n d â r î s ü t û n l a n s â l i m e n nüzûl pu tarafından yahûd Aga tarafından adam gidüb
ve m ü y e s s e r oldukda her adedi bir kayığa vaz' ve a k ç e d e n ç ı k a r m a s u n diyû rü'ûs-i H ü m â y û n ı câmi'-i
t a h m î l ve b a ' d e ' t - t e k m î l tutilan amele ve r e n c b e r â n şerîfin 'binâ kâtibi olub işbu c e r î d e n i n m u h a r r i r i
ve k o ş u l a n d e v â b h a y v a n â t ı n ücreti yevmiye ve se- olan A h m e d Efendi kullarîle kendine g ö n d e r d i k l e ­
men-i ma'rûfeleri ve sâ'ir iktizâ iden in a m - ı b a h ş i ş ­ r i n d e n sadece y a l n ı z b i r t e ş e k k ü r n â m e s î l e
leri b e r - m û c i b - i e m i r ve tavsiye e d â ve teslim ve M e r k û m î Efendi hazretlerine avdet ve o n ü ç g ü n
m e c m û ' i p ü r - v e c i h istihlâl-i irzâ olunub ehl-i belede zarfında gidüb gelüb kemâ-kân hizmet-i
h a m d ve t e ş e k k ü r iderek vatanlanna avdet ve bu kitabetinde e y l e m i ş d i r . Kezâlik s ü t û n l a r n a k l i ç û n
tarafdan gidenler itmâm-ı m e ' m û r i y e t ile t e r s â n e d e n m e ' m û r olan M e h m e d R e ' î s dahi her
 s i t â n e ' y e r i c a t , sefâyin d a h i m ü s â ' i d - i e y y â m - ı veçhile r i y â s e t e lâyik ve t a r î k ı n d a imtiyâz olmakla
h e v â ile b â d b â n - g ü ş â y - i a z î m e t i d ü b m ü f â r e k a t şâyân-ı m ü s t e h a k o l m a ğ ı n l i m â n re'isligi i n â y e t ve
larının d ö r d ü n c ü beşinci g ü n ü biri birini m ü ­ ihsân buyurilub ol dahi t a r î k ı n d a b e h r e - y â b olmag-
t e a k i b e n m a s h û b e n b i ' s - s e l â m e Bâli K ö ş k ü ö n ü n e la elyevm d u â - y ı ö m ü r ve devlet c i h â n d â r î y e
l e n g e r - e n d â z vuslat m ü y e s s e r oldıgını t e b ş i r eyle­ m u v â z a b a t ile rif'atinde k ı y a m ve b â l â d a n b e r û
diklerinde d e r - a k î b D e r v i ş Efendi ve T e r s â n e - i ş e r h ve tasrih olunan m e v â d d - i s ü t ü n ü n m â c e r â - y i
 m i r e ' d e n l i m â n r e î s i ve k e d h ü d â p a ş a ve t e r s â n e a h v â l i b u m a h a l d e h i t â m ve tafsili ber-vech-i
re'isleri m î r î ü s â r â ile Bâli K ö ş k ü n e g e l ü b P â d i ş â h - ı m e r â m m ü n t e h i k e l â m o l m a ğ ı n bundan akdem
d â v e r l u t û f - p e z d â z b e n d e - n e v â z hazretleri Yalı câmi'-i şerîf vasfı ş a d ı r v â n havlısı ta'rifine geldikde
Kasrı âlîlerinde iken n a z a r - ı merhamet me'serlerin- zabt-ı i n a n - h â m e olunub yine şurû' olunmak ü z e r e
den s ü t û n l a n fenn-i yesir ile i h r a ç eylediklerinde rehn-i te'hir o l u n m u ş d ı .
ş e h r i y â r - ı k â r - g â h ve keramet d e s t - g â h hazretleri
kemâl-i ferh ve n e ş â t l a r ı n d a n gelen t e r s â n e reisle­ T e t i m m e s i n d e n olan m i n â r e t e y n k a p u s ı n ı n
rine yed-i m ü ' e y y e d e l e r î l e cîb-i H ü m â y u n l a r ı n d a n alt e ş i ğ i n d e t â k ü l a h alemine v a r ı n c a uzun ya'ni
a t ı y y e - i v â f i r e i h s â n î l e c ü m l e s i n i hisse-mend t e m â m y e t m i ş b e ş b u ç u k zirâ' olub devri cismi üç
vâyedâr-ı âtıfet buyurdular. b u ç u k zirâ' altı p a r m a k d ı r . T e ş r î f - i H ü m â y u n
v u k û ' u n d a a ş a ğ ı havlı kapusundan fevkânî binek
S ü t û n - i m e z k û r î n h a d î k a - i h â s s a y a nakil ve t a ş ı n a v a r ı n c a olan t a r î k i n tûlî 3 5 a r ş û n , arzı o n -
b i r k a ç g ü n m ü r û r u n d a n sonra t e r s â n e d e n m a h s û s b e ş a r ş u n olub ve yine binek t a ş ı n d a n mahfel-i
kızaklar g ö t ü r ü l ü b . y i n e ke'1-ewel t e r s â n e t a k ı m ı ve H ü m â y u n a girilecek kapuya v a r ı n c a tûli otuz a r ş û n
 s i t â n e ' n i n h a m m â l b a ş ı s ı ve iskele k e d h ü d â l a r ı ve arzı sekiz a r ş u n k i , cem'an terbî'î ikiyüz kırk zirâ'
bi'l-cümle h a m m â l â n n e f e r â t î l e s ü t u n l a r ı h a d î k a - i ider. Ve bu mahalde arzan yedi a r ş u n ve tûlen o n
hassadan ahz ve tarîk-i caddeden her birini birer a r ş u n musanna' -kâr ve m a t b û ' u h u s n ü ' l - i n z â r bir
g ü n d e câmi'-i H ü m â y û n b i n â s ı n a nakil ve h i t â m - ı b â b abdest oda-i H ü m â y u n i olub ve oda k a p u s ı
hizmete d e ğ i n ve m u k a d d e m ve mu'ahhar c ü m l e kurbunda arzen dokuz ve tûlen o n b e ş a r ş u n bir so­
m e v c û d olanlara ve ö t e d e n gelenlere ve sefâyin fa ve bir sofa ittisâlinde D â r u ' s - s a ' â d e a ğ a l a r ı n a
r ü ' e s â s ı n a ve tâ'ifesine navi sefineleri ve herkesin m a h s û s bir oda ve rikâb a ğ a l a r ı n ı n tûlânî k o ğ u ş u
icârât-i yevmiyeleri bilâ k u s û r virildiginden b a ş k a ve yine bir oda ve b a ş k a iki m e m ş â ve bu dâ'ire-i
her birisine f e r â d e f e r â d e a l â hadd-i m e r â t i b i h i m H ü m â y u n u n t a h t ı n d a ulûfe sergisi içûn mütevellî
i n ' â m a t ve i k r â m l a r ı yedlerine teslim ve m e c m û ' i o d a s ı ve b a ş k a hademe o d a s ı ve m e y d â n .
m e ' m û U e r i n d e n s a d - e f z û n m ü k r e m olub bundan Ve'l-hâsıl câmi'-i şerîf vâlâ münifin m e s â h a s ı
m â ' a d â Bergama V o y v o d a s ı el-Hac M e h m e d A g a ve hey'et-i c â m û s i b u mahalle gelince minvâl-i
s ü t û n l a n n nakli hizmetinde o kadarca b u l u n m a k m e ş r û h ü z e r e o l u b k a l d ı k i , sarf o l u n a n
h a s e b î l e avâtıf-ı aliyye-i m ü l û k â n e d e n rüt-be-i vâlâ- m ü h i m m â t - ı m a h s û s a ve keyfiyet-i m a ' m û l e ile
yı s e r - b e v v â b î n d e r g â h - ı m u ' a l l â y a p â - n i h â d e oldı- vech-i r â b ı t a ve tarik-i istihkâmı ber-vech-i ihtisâr
g ı n d a n b a ş k a ö t e d e n b e r û sirYın-i mevfûre din-Dev- böyledir k i , câmi'in mevzi'-i esas t â bâlâ-yı kubbeye
let-i aliyye hizmetinde emekdiâr ve m a z h a r - ı inayet v a r ı n c a dokuz mahalde binâyı k u ş a k l a m a içun çif-
o l m a ğ a s e z â - v â r iken h e z â r i n z i m â m h i m m e t ile teleme t i m û r civatalar d â ' i r e n m â d â r vaz' olunmag-
k a p u c ı - b a ş ı o l a n l a r ı n m e c m û ' i yevmiyelerini ken- la bend ve rabt o l u n m u ş d u r . Ibtidâ temelden yuka-
düİeri m a h l ü l d e n t e d â r i k ve nâ'il-i n â n - p â r e ola ru ve ayaklar seçilüb ve kemerleri devr olunan su
TARİH-I CÂMİ-I N U R U O S M Â N Î 135

hazinelerinin ü z e r l e r i n e bir b a ş ı n d a n b i r b a ş ı n a m e c m û ' î b u takviyet a h k â m ı n a dahil olmagla an­


b a ğ l a t m a içün, ikinci otuz ü ç aded toplı t i m u r pen­ cak c â m i ' - i u şerîf-i ebniye-i a z î m e ve u m û r - i
cerelerinin kemerleri ü z e r l e r i n e , ü ç ü n c ü mahfiller c e s î m e o l m a ğ ı n ifhâm içün bundan bahs olunub
ve t a b a k â t d a vâki' m e r m e r direklerinin ü z e r l e r i n e b e y â n ve i c m â l e n şerh-i ayan o l u n m u ş d u r . ^ ^
ve gerek b i r i b i r i n d e n b a ğ l a m a l a r ı n a , d ö r d ü n c i
kebîr yây kemerlerinin üzengi t a b a n ı n a , beşinci P â d i ş â h k e r î m u 1-vücûd m a g f û r u n - l e h Sultan
kalkanda vâki' c â m t a b a n l a r ı ü z e r i n e , altıncı cam M a h m û d H â n hazretleri ekseri kış g ü n l e r i n d e
pencerelerinin üst kemerlerine, yedinci kubbenin b i n â y ı irâ'et k a s d î l e c â m i ' - i ş e r î f m ü m i r r i n d e n
ü z e n g i devrine, sekizinci kubbede olan dıvâr c â m - sarây-ı m a ' m û r e y e hatt-ı rihâl izz ü icIâl buyurduk­
l a r ı n m ü s t k e m e r l e r i n e , d o k u z u n c ı kubbe devir ç a g â h b e - g â h ş a d ı r v a n k a p u s ı n d a n g i r ü b câmi'-i
olundukda k u ş a k l a m a içün tuğlanın m i y â n devrine. şerîfin d e r û n - i birûn ve zîr-i b â l â s ı n a itâre-i n i g â h
t e m â ş â buyurdukdan sonra Sarıkçılar c â n i b i n d e n
B u zikr olunan dokuz m e v â z ı ' a m e z k û r civa- olan havlı k a p u s ı n d a n çıkub savb-ı vâlâ-yi
ta çiftlemesi b i n â n m bir ucundan bir ucuna v a r ı n c a m ü l û k â n e l e r i n e atf-ı i n â n p ü r - m e y m e n e t buyurur­
d â ' i r e n m â d â r k u ş a k l a n u b b ü t ü n b i n â g û y â cism-i lar idi. Câmi'-i şerîf binâsı t a h m î n e n kandil tabaka­
v â h i d menzilinde ve rabt-ı i s t i h k â m o l u n m u ş d u r . sı menziline s u ' û d itdikde bir g ü n m a h s û s g i d ü b
V e konulan c i v a t a n ı n her birinin uzunhgı mahalli­ b i n â d a e g l e n ü r ü m diyu irâde-i aliyye-i h ü m â y u n l a r ı
ne g ö r e d ö r t a r ş u n d a n o n d ö r t a r ş u n a d e ğ i n uzun olmağın m ü b â y e ' a olunan m e n â z i l d e n M a h m û d
o l ü b cismen kalınlığı balık sırtı ta'yin o l u n m a ğ l a P a ş a ' n m Ç ö r e k ç i l e r kapusuna gidecek tarîk-ı â m m
tûline kıyâs hey'et-i cismi dahi ehline ma'lumdur. ü z e r i n d e v â k i ' b i n â y a n â z ı r b i r h â n e t a h s î s ve
Bunlar bir kemerden bir kemere, y a h û d bir s ü t u n ­ ta'mir olunub n i z â m virildikden sonra b i n y ü z alt­
dan b i r s ü t u n a merbut olub ve b u n u n ekseri ve m ı ş senesi M a h - ı (boş) g ü n ü ( 1 7 4 7 ) t a r i h i n d e
z i y â d e c e s î m o l a n ı d e r û n - i dıvâr ve cevf-i b i n â d a dâ'ire-i h ü m â y u n u n b e r - m u ' t â d kadim biniş t a k ı m ı
mestur olmagla ancak ba'zıları zahirde o l m a ğ ı n ile b â - ş e v k e t ve ihlâl vakt-i D u h â ' d a teşrif ve vakt-i
erâ'it olunandan dahi k u s û r l a n n ı n t û l e n ve gerek Asr'a d e ğ i n te'hir ve tevkif ve n e z â r e t - i aliyye-i
cismî m a ' l û m olur. V e b i n a y ı g e r e ğ i gibi bend ve k e m y â e s e r l e r î l e c ü m l e y e m e s e r r e t - b a h ş eyledik-
rabt iden m ü c e r r e d civata ile t i m û r kanad ve zıva- den sonra hareket-i bereketlerinde inâyet-i
t a d ı r . M e z k û r civatalar ber-vech-i ta'rif kemerden m ü l û k â n e l e r i n d e n Derviş Efendi hazretlerine
kemere ve k ö ş e d e n k ö ş e y e vaz' o l u n d u k ç a kanca m a h s û s ihtirâ'lan olan zer m e s k û k - i kebirden y i r m i
eğrisi gibi olan başları biri birinden tefrîk olmayub aded altun ve b i n â e m i n i A l i Aga'ya dahi b e ş aded
ve b i r i b i r i n i s a l ı v i r m e m e k i ç ü n civata b a ş l a r ı n ı n altun i n â y e t ve i h s â n ve amele-i ebniye ve hade-
me-i s â ' i r e d a h i b e ş b i n k u r u ş atıyye-i f e r â v â n
cem' oldıgı mahallerde simid t a b i r olunur b ü y ü k ve
i h s â n - ı H ü m â y u n buyurulmagla h i z m e t - i b i n â d a
c e s î m t i m û r halka konilub civata d e r û n - i halkada
o l a n l a r ı n m e c m û ' u n a sergi d ü ş ü n ü b b e r - m û c i b - i
m e r b û d ve m ü s t a h k e m olmak içün her bir simide
defter alâ h a d d i h i m tevzi' ve i k t i s â m olundukda
ber-vech-i t a h m î n kırkdan y e t m i ş - s e k s e n ve kubbe­
da'vât-i h a y r î peyveste-i g ü n g ü r e - i asman eylediler.
ye d e ğ i n k u r ş u n i s â g a olunub ve temeller rıhtım
olunarak yer y ü z ü n e ç ı k m a c a d ö r t a r ş u n kala k ö p -
Y e v m - i m e r k û m u n f e r d â s ı S a d r - ı a'zam
rilik o d taşı ferşine şurû' olunub zirve-i b â l â y a çık-
Müşîr-i e f h â m Divit-dâr M e h m e d P a ş a ^ ^ hazretleri
dıgı m u k a d d e m e n t a h r î r o l u n m u ş i d i . M a h a l l - i
d a h i k e z â l i k b i n i ş t a k ı m î l e . teşrif i d ü b h â n e - i
m e r k û m d a n t a ş ferş olunarak yer y ü z ü n e ç ı k u b
d â ' i r e n m â d â r i k i a r ş û n kalınlığı olan dıvârlar ve m e z k û r u n taraf-ı â h ı r i n d a b e y n e ' s - s a l â t e y n e d e ğ i n
bunca devir olunan kemerler m e r m e r olsun ku'ûd ve nüzul ve h î n - i hareket kufûlda kerem-i
k e m e r î n kûfeki gerek o d t a ş ı t â kubbeye s u ' û d â s a f â n e l e r i n d e n ü ç b i n k u r u ş i h s â n - ı hidivîleri o l ­
idince k o n i l a n a h c â r - ı m ü t e n e v v i ' a n ı n her b i r magla m e b l a g - ı m e z b û r dahi b e r - m û c i b - i uslûb â d i
kıt'asına iktizâsına g ö r e her bir t a ş a ü ç , ba'zısına sergi olunub bi-esrihim tevzî' olundukda c ü m l e s i
d ö r t , ba'zı t a ş a b e ş hasılı ü ç d e n a ş a ğ ı k o y d u k l a r ı 28. Okka, Ö n Asya ülkelerinde ilk çağlardan beri kullanılan
yokdur. T i m û r kanar (kanad) vaz' olunub t a ş t a ş a bir ağırlık ölçüsüdür. Okka aslında A r a p ç a bir kelime
olub "vukıyye, kıyye" şeklinde de söylenirdi. Okka de­
rabt olunur ve her bir kariadın vezni beş-altı vakiy-
virlere ve beldelere göre değişmekle beraber en tanın­
yeden bir b u ç u k o k ı y y e ^ ^ d e ğ i n olub bunun dahi mış olanı dörtyüz dirhem =1282 gr.'dır. Bu konuda ge­
istihkâmı içün her kanada o n i k i okkadan d ö r t va- niş bilgi için bk. M.Z.Pakalm, okıyye ve okka mad.,
kiyyeye d e ğ i n k u r ş u n d ö k ü l ü r . Bundan b a ş k a zıva- a.g.e..; İsmet Parmaksızoglu, okka mad., T A .
ta ta'bir olunur k a l ı n c a bir çivi t i m u r i v a r d ı r , bir 29. Câmi'in müştemilâtı hakkında geniş bilgi için bk. S u l ­
adedi bir vakıyye dahi eksik dahi z i y â d e c e olur. B u tan III. O s m a n Vakfiyesi, TSMK. Hazine Dâiresi nr.
dahi m e c m û ' î a h c â r ı n y a s s ı h g ı n a h u s û s e n c ü m l e 1 8 1 1 , vr. 5a vd.
kemerlerin her bir devir t a ş ı n a b i r k a ç mahalden 30. Divitdâr Mehmed Emin Paşa (öl. 1753), çeşitli devlet
konulub istîfâ mertebe deliğine k u r ş u n akıdılur. hizmetlerinde bulunduktan sonra 11 Ocak 1750'de
sadrazam oldu. iki buçuk yıl kadar bu görevde kaldık-
E ğ e r c e bu keyfiyet-i tavsif c â m i ' - i şerîfin dan sonra Hafız Beşir Aga ile arası açılmış ve onun tel­
kiniyle 27 haziran 1752'de azledilerek Rodos'a sürül­
b i n â s ı h a k k ı n d a tasrih ve b e y â n olunub lâkin yal­
müş, az sonra affedilip Mısır Vâliliğine atanmış, fakat
nız buna m a h s û s ve ancak c â m i ' b i n â s ı n a muhtas Kahire'ye gckliği g ü n 1753 yılı mayısında ölmüştür.
olmayub imaret ve medrse ve k ü t ü b h â n e ve hade- Bk. Uzunçarşıh a.g.c. s. 333-34.; Divitdâr Mehmed
me-i vakf o d a l a r ı ve s e b i l h â n e ve ç e ş m e ve gayrihi Emin Paşa mad., T A .
136 Dr.Ali Ö N G Ü L

ş â d i ve hisse-mend k e r e m vâfi olub mazhar-ı â m i r e ve m e ' k e l h â n e ve fodla furunları ve i m â r e t


m e g â n i m , p ü r ü n e v â l oldular. k a p u s ı d â h i l i n d e i m â r e t k e d h ü d â s ı ve fodla kâtibi
efendi içün odalar b i n â o l u n m u ş d u r . V e yine kurb-
P â d i ş â h huceste hisâl hazretleri teşrif bu-
i ittisâlinde arzen otuz altı zirâ' ve t û l e n dahi otuz
y u r n d u k l a n yevm-i m e z b û r d a b i n â olunacak'
altı zirâ k i , terbî'i bin ikiyüz doksan altı a r ş u n ider
i m â r e t - i â m i r e ve medrese-i l a t i f i n re'y-i rezin
o n i k i b â b talebe-i u l û m o d a s î l e bir d e r s h â n e ve
i s â b e t a r â l a r ı ü z e r e mahallerini tashih ve inşâsını
m e y d a n o r t a s ı n a seng m e r m e r d e n y e k - p â r e ab-
emr ü f e r m â n b u y u r m a l a r î l e Sûk-ı Mâkiyâ'nın
dest içün sekiz lüleli vâsi' bir kebir t a ş tekne ve
tarîk-ı â m m hizâsîle m u s a m m e m medresenin ense
b a ş k a d â ' i r e d e ü ç aded m e m ş â ve yine m ü f r e z
d ı v a n n d a n yine t a r î k - ı caddeye ve andan h â l e n
mahalde c â m e - ş û y h â n e y i m u h t e v î c â m e - ç â r ş ı bir
m e v c û d Cebeciler KulluQu'na k a r ş u c â m i ' i n havlı
medrese-i vâlâ b i n â olunub Cebeciler Kullugı kar-
k a p u s ı n a gelince bir i k i mahalle ve zarfında vâki'
ş u s ı n d a vâki' câmi'in havlı k a p u s ı h i z â s ı n d a odala­
b ü y ü t ve tarîk-ı â m m ü z e r i n d e tarafeyn bi'l-cümle
rın k a p u l a r ı c a m i ' havlısına m e f t û h o l m a k ü z e r e
d e k â k î n ve h o r a s a n c ı k â r - h â n e s i ve erâzil-i esâfil
k a y y i m â n ve m ü ' e z z i n â n o d a l a r ı n k a p u l a r ı ve gel­
m e m l û kebir bir b e k â r l a r h a n ı ve yine n e k e b â t - ı
d i k ç e i m â m efendiler s â k i n o l m a k içün vâsi' ve
e ş h â s â t e ş - z e b â n ile m e ş h û n Kıbleli-zâde H a n ı
m a t b û ' - r û ş e n odalar inşâ, câmi'in havlı k a p u s ı üze­
üslûb-ı s â b ı k ü z e r e keşf ve mesaha ve ma'rifet-i
rinde b a ş k a k a p u l ı m u v a k k i t a h z î içün t u l â n î bir
ş e r ' î l e fi'at-ı m a ' r ü f e ü z e r e k e m â - k â n a s h â b ı n ı n
oda-i zîbâ b i n â olub ve bunlardan m â ' a d â Sarıkçı­
h ü s n - i rızâ ve tayyib-i h â t ı r l a r î l e m ü b â y e ' a ve
lar c â n i b i n e olan havlı k a p u s ı t a ş r a s ı n d a bir tara­
h e d m olunub a r â z i i m â r e t ve medrese inşâ olun-
fından sebilhâne-i mu'allâ ve bir tarafdan dahi ç e ş -
dukda ilâ m â ş â - A l l a h u T e ' â l â d e v â m - ı b e k â s î l e
me-i vâlâ ve M a h m û d P a ş a C â m i ' i ' n i n ç ö r e k ç i ka-
bunca hademe-i vakıf fukarâsı ve talebe-i u l û m
pusuna nâzır k ö ş e b a ş ı n d a olub câmi'-i şerifin hav­
du'âcısı i m â r e t m e ' k e l h â n e s i n d e ve meskenlerinde
lısı d e r û n u n d a isti'mâl ve istifâde-i u l û m olunur bir
sofra-i s i m â t - i i n ' â m S â h i b ü ' l - h a y r â t Ş e v k e t l ü
b i - n a z î r k ü t ü b h â n e - i b i - h e m t â inşâ ve envâ'-i kü-
K e r â m e t l ü Ş e h i n ş â h - ı mu'azzam efendimiz hazret­
tüb-i nefîse ile z ü m r e - i tâlibîni ihyâ ve yine câmi'in
lerinin ni'am-ı m e b z û l e - i vakfiyelerinden r û z - m e r r e
havlısı o r t a s ı n d a zîrî çâr-lüleli ve bâlâsı fıskiye nev-
t e g a d d î m e v â ' i d e y l e d i k ç e ne mertebe m a z h a r - ı
vâdî m u s a n n â ' - k â r ve n â d î d e bir ç e ş m e s â r i h d â s
hayr-i cezîl-i d â r e y n olur ise m e z k û r b e k â r l a r h a n ı
ve yine Cebeciler Kullugu'na k a r ş u bir m u h t a s a r î
ve K ı b l e l i - z â d e H â n ı a l ı n u b d e r û n i n d e her
s a g î r ç e ş m e ile a t ş â n ı iskâ ve b u s û r e t ile h i t â m
t e r â k ü m - i z i h â m i k â m e iden n e k e b â t ve e ş h â s - ı
n ü m â m ü y e s s e r - ş e d câmi-i şerif nev-tarz ve i m â r e t
p ü r - n i h â d d a n t a t h î r ve tahliye olundıgı belki re'sen
ve medrese-i nazîf temellerinden t a h m î n e n d ö r t -
b a ş k a bir evkâf-ı a z î m i h d â s ve ihyâ olunmak mer­
b e ş m â s û r a ^ ^ m â - i t a h û r birkaç mahalden t e f e c c ü r
tebesinde m ü s â v â t - ı hayr oldıgı ezhar m i n e ' ş -
ve m a h l û d olmak h a s e b î l e ş ü r b e sâlihu'1-Iezzi't-tâm
Ş e m s ' d i r . Z î r â b e k â r l a r h a n ı n d a e ş h â s - ı muhtelife
o l m a d ı ğ ı n d a n kürkcilerin aşağı başında yüksek
ve Kıbleli-zâde H â n ' ı n d a esirci n â m ı n d a bir a l â y
bakkal d ü k k â n ı t a h t ı n d a i k i t a ş t e k n e l ü bir ç e ş m e
süfehâ-i bed-nihâd olub üserâ getürmek
yapılub üç aded lüleden salma câri olan m â - i h a y â t
b e h â n e s î l e gece ve g ü n d ü z l e r d e o d a l a r ı n d a ve
h a v â y i c - i nev'-i b e n î A d e m ' d e n gayri m ü r û r ve
peykelerinde fuhş-i kabihât-ı m ü s t e z â d ve yevmen
u b û r iden h a y v â n â t s e k â olunmagla bâ'is-i t e z k î r
fe y e v m e n sâ'ire-i ş e k â v e t l e r i istidâd bulub etraf
hayr-i kesîr oldıgı b e d î d a r d ı r .
h a v â l i s i n d e d e m - s â z n â l e ve â h iden ehl-i arz-ı
m u v a h h i d î n z â b ı t â n ı î k â z eyledikçe ekseri esirci o l ­ Bi-tevfîki'llâh ve taleben l i m e r z â t i ' U â h i
d u k l a r ı n d a n o d a l a r ı m ı z d a olan g ı l m â n ve c e v â r î T e ' â l â b i n â olunan c â m i ' ve i m â r e t ve medrese ve
esirimizdir diyu ö z r - i setir i r â d î l e z â b ı t â n d a h i s e b i l h â n e ve b i r k a ç ç e ş m e bunca h a y r â t - i a z î m e
m ü d â f a ' a d a ma'fu ve âciz o l m u ş l a r idi. B u t a r î k ile olunub bu kadar dâ'ire-i v e s î ' a y ı m u h î d ve i d â r e
o l m a k û l e erâziI-i m e r d û d ve esâfil-i mel'anet- ider kadar istifa suyun t e d â r i k ve husûl-i p e z î r o l ­
n e m û d m e s k e n l e r i n d e n i h r â c ve t a r d n â b û d m a s ı c ü m l e d e n e h e m ve akdem belki v ü c û b mer­
o l m a l a r î l e f e z â h a t l a r ı n d a n ve gerek â t e ş h a v f ı n d a n tebesi lâbüd ve elzem o l m a ğ ı n b u h u s û s u n uhde­
pester rahatda g ü n û d olan ü m m e t - i M u h a m m e d ' i n sinden g e l ü r ise ancak ol g e l ü r deyu merci'-i
ş e b b e n nezûz-i du'â-yı hayırları peyveste-i â s u m â n e r b â b - ı sıfat ve n â m d â r - ı m e y d â n - ı m e h â r e t olan
olub bir câmi'-i şerif hayriyesi kadar cerîde-i a'mâl-i h â l e n hassa su n â z ı n A l i A g a her işinde s a d î k - ı
h a s e n â t şehriyâr-ı merhamet-i şi'âr hazretlerine â n makal ve her halde k â r - d â n s ü t û d e fi'âl olub fenn-i
b e - â n ücûr-i vefîr sebt itmekle melâ'ik-i k i r â m haz­ â b d e h a b î r ve her veçhile mâlik-i hüsn-i tedbir o l -
retlerinin iştigalde oldukları z â h i r ve n ü m â y a n d ı r . magla kadr-i istifâ m u k t e z â olan suyun v ü c û d - p e z î r
B â l â d a zikr olundığı ü z e r e m ü b â y e ' a olunan o l m a s ı m û m â - i l e y h i n gerden sa'y-i himmetine ta'lîk
bi'l-külliye e m l â k h e d m ve tahliye olunub bin yüz ve beher hali husule g e t ü r m e s i dest-i i k t i d â r ı n a
altmış (boş) senesi M a h - ı ....(boş) t â r i h i n d e du'â ve 31. Masura, akarsu ölçülerinde kullanılan birim ölçüsüdür.
s e n â olunarak kurbanlar zebh olunub bir m ü b a r e k Masuranın hem alt katlan hem de üst katları vardı. Alt
katları: Bir masura dört çuvaldız, bir çuvaldız iki hilâl,
s â ' a t d e imâret-i â m i r e ile medrese-i m ü n î f e n i n esas
iki çuvaldız bir ikilik. Üst katları: İki masura bir kamış,
hufrine m ü b â d e r e t olunub m ü d d e t - i yesirde arzen dört masura bir lüle, üç lüle bir salma idi. Bu konuda
y i r m i b i r zirâ' ve t û l e n kırk b i r b u ç u k zirâ' k i terbi'i geniş bilgi için bk. Celâl Esad Arseven, lüle mad., SA.;
s e k i z y ü z y e t m i ş b i r b u ç u k a r ş u n ider. I m â r e t - i M.Z. Pakalın, lüle ve masura mad., a.g.e.
TARİH-I CÂMl-1 N U R U O S M Â N Î 137
t a h m î l ve terfik olunub lâkin b i şart-ı â n k i t e d â r i k olan havlı k a p u s ı n ı n n e r d b â n a y a ğ ı dibinde, biri
i d e c e ğ i s u y u n k i m e s n e y e r a h n e s i ve ahz-i dahi Kıztaşı H a m a m ı ' n m ö t e t a r a f ı n d a vâki' D ü l g e -
icrasında bir v e ç h i l e zarar tatarruki olmayub m ü ­ roglu C â m i ' i kurbunda, b i r i dahi alt S a r a ç h â n e
sellem c â r î olmak ü z e r e matlub olundıgını k e n d ü - Kullugu'nun d ö r t y o l a ğ z ı n d a , biri dahi A c e m o g l a -
s ü n e t e ' k î t ve t e f h i m tavsiye olunmagla m u m a ­ n ı M e y d â n ı ' n ı n dörtyol m e y â n ı n d a , biri dahi Sarık­
ileyh dahi kendinin bunca eyyam b â h u s û s bundan çılar içinde.
esbak H a l k a l u su y o l l a r ı n ı n h i z m e t i n d e k â r -
B u zikrolunan mahallerde altı aded kûfeki
e z m û d e hareket ve istikâmeti m e ş h û d - i şehriyâr-ı
t a ş ı n d a n k â r g î r som bi-misil su t e r â z ü l e r i inşa olu­
e n â m ve h â s ve â m olmakdan n â ş î bâiâ-yi d ü ş is­
nub m e z k û r t e r â z ü l e r i n elbetde ibnâsı m u k t e z â o l -
t i h k a k ı n a hil'at ilbâs olunub h â s s a n e z â r e t i i h s â n
dıgına g ö r e e d n â b e h â n e ve sehl teklîf ile belki lâ-
ve ç e r â g - ı t â m o l u n m a k h a s e b î l e bende-i e s t â n
ş e y m a k û l e s i n d e n addolunmak ile m a t l û b o l u n a n
ihtisası oldıgını b u b â b d a dahi izhâr ve i'lân içün
mahaller m e c c â n e n zabt ve ibnâ olunmak m ü m k i n
t e k r â r d â m e n gayreti m e y â n h a m i t e bend i d ü b iken ç ü n k i bu vakte gelince h a y r â t - ı aliyye'ye m ü -
beş-altı ay kadar k e m â l - i tetebbu' ve tefahhus ve te'allik gerek icârât ve gerek m ü h i m m â t ve gerek
ü m i d itdikleri mahalleri dâyir ve sâyir olarak h â l e n sâ'ir m u ' â m e l â t d a k â ' i n e n m i n kâ'in ferd-i v â h i d i n
e m l â k - ı H ü m â y u n d a n olub v e ç h e n m i n e ' l - v ü c û h miskâl-i zerre hayât-ı d ü n y a d a değil yevm-i c e z â d a
ferd-i vahidin medhali ve e c â n i b d e n k i m e s n e n i n dahi iddi'â ve t a l e b k â r alacak maddeleri o l m a d ı ğ ı n ­
zerre ve ş e m m e alakası olmayan Linzoz ( j J j J ) dan bunda dahi istihlâlî olub taraf-ı h a y r â t d a k i ­
karyesi kurbunda vâki' Ferhad P a ş a Çiftligi*^^ d i - m e s n e n i n a l a k a s ı o l m a s u n i ç ü n her m a h a l d e
mekle arîf çiftliğin m e n b a ' ı n d a n t e f e c c ü r iden su­ iktizâsına g ö r e , vakıf arsa ise mütevellisi bulunub
yun zaruri kadar istifasına ve kemiyyet-i mikdanna bedel-i ferâgı meb!ag-ı vâfiye ile irzâ veya temes-
kulûb-i i t m i n â n ve devr-i inkılâb-ı zaman ile zaruret sük-i t e m l î k , eger vakıf olmayub birinin zabt ve ta­
t â r î o l m a k d a n m e ' m û n ve s â l i m i ç ü n s u l a r ı n sarrufunda ise a n ı dahi sahibinden tayyib-i h â t ı r ve
k e m â l - i vakt-i kılleti olan A ğ u s t o s e v â s ı t ı n d a vezni m e m n û n i y e t ile iştira o l u n u b minvâl-i m u h a r r e r
a y â r olundukda t â m m e n ve kamilen o n b e ş masura ü z e r e t e r â z ü l e r suret-i d â d e Sedefciler'de A t î k A l i
âb-ı tâb-ı letafet n i s â b m e v c û d ve cârî oldıgı lede'l- P a ş a C â m i ' i ' n i n n e r d b â n a y a ğ ı dibinde m u k a d d i ­
c u m h û r m u ' â y e n e ve m ü ş â h e d e o l u n d ı g ı n d a n b a ş ­ m e n su gelmezden evvel m a h s û s b i r h â n - ı k e b î r
ka yollarda dahi hafr o l u n a n â b â r - ı l u g u m d a n a r s a s ı iştirâ ve arîz-ı a - n î k vâsi' su hazinesi b i n â
inâyet-i B â r î ile su z u h û r idecegi m e ' m û l o l m a ğ ı n olunub teheyyi o l u n m u ş i d i . K a n a v â t - ı m a h s û s a ile
iktizâ iden m ü h i m m â t , malzeme ve h i y â m ve m ü - su felüb h a z î n e - i m e r k û m e c e r e y â n itdirildikden
te'addide ve bir matbah cergesi teheyyi' ve â m â d e sonra hazsineden dahi b e r - m û c i b - i taksim gidecek
ve yedi-sekiz m ü t e b a s s ı r m u ' t e m e d â n ve bir nefer yolları hafr ve k â r g î r y a p ı l u b k u r ş u n b o r u l a r ı ferş
haseki ve b i r k a ç h a r b e c i y â n ve yedi-sekiz katar-ı ve ba'de'l-itmâm câmi'-i şerîf a b d e s t h â n e l e r i n e ve
e s t e r â n ve hizmetde olanlara rü'yet ve işlerinde sebile ve medrese ve i m â r e t ve ü ç aded ç e ş m e l e r
m ü s â r e ' â t içün bir sakallı adam ve m u h a r r i r kâtib ile sâ'ir iktizâ iden mahallere tefrîk ve t a k s î m e n
ta'yin ve tahsis ve b â l â d a evsâfı ş e r h olundıgı ü z e r e icrâ itdirilmişdir.
icrâ-yı hak ve sadakatde cesur ve her m e ' m û r oldı­
gı işlerde m u k a d d e m ve g a y y û r olan nâzır m û m â - A h v â l i zikr ve tafsil o l u n a n m â - i m e r k û m
ileyh c ü m l e n i n ü z e r i n e e m â n e t ve n e z â r e t idüb ve m â d d e - i c e s î m ve re'sen ahz ve icrâ itdirilmekle
s â ' i r l e r i b i - i s r i h i m m û m â - i l e y h i n rızâ-i c û y - i m a s â r i f - i külli o l u b h a y r â t - ı c e l î l e n i n d e v â m ve
h a v â d â r î olmak ü z e r e her birine te'kît ve h u s û s e n istimrâr-ı n i z â m ı ve â m m e - i n â s ı n bâ'is-i h a y â t ve
küllîsi bir dâşte-i d ü ş vedî'ati olduktan sonra g ö r e ­ def'-i a t â ş ı ancak icrâ itdirilen su dest-i t e t â v ü l d e n
y i m seni vâcibe-i gayret hamiyet m u k t e z â s ı ü z e r e m a s û n ve dahl-i ta'diyatdan sâlim o l m a ğ a m u h t â c
ne veçhile sa'y ve i h t i m â m idersin ve bu binyüz alt­ o l m a ğ ı n her ne kadar sa'y-i t â m ve b e k â - y i
m ı ş altı senesi M â h - ı C e m â z i y e l e v v e l i ' n i n o n d ö r - i c r â s ı n a dikkat ve i h t i m â m olunsa i h t i m â ve
d ü n c i İ s n e y n g ü n ü (19 M a r t 1753) sâ'at-i eymen- s i y â n e t i n e m ü r â ' â t idenler nâ'il-i h a y r - i k e s î r i
de bed'i ve su yolcular k e t h ü d â s ı ve bölükbaşılar ve d ü n y e v î ve m a z h a r - ı cezîl-i u h r e v î o l d ı g ı n d a n
su y o l c ı u s t a l a r ı ve l a g a m c ı a r n a b û d l a r ı ve A ğ u s t o s e v â s ı t ı n d a m ü v â z e n e ve a y â r olundukda
r e n c b e r â n n e f e r â t ı ve c ü m l e m ü b â ş e r e t î l e suyu o n b e ş m â s û r a m â - i lezîzin m e v c û d câri oldıgı m u ­
m e n b a ' ı n d a n ahz ve hafr-i â b â r a m ü b â d e r e t olu­ kaddem ma'rûz-ı rikâb-ı m ü s t e t â b o l d ı g ı n d a n b a ş k a
nub Edirne Kapusu'nda H i s â r ı c a ' y a gelince hafr-i suyun h i t â m m e c r â s m d a câmi'-i h ü m â y u n havlısın­
l u g û m ve k a n a v â t - ı m a h s u s a s ı n d a n b a ş k a ta'yin da â r i y e t e n ihdas o l u n a n havz ü z e r i n e m e r m e r
olunan m ü s l i m ve bir nefer z ı m m î taşçı ma'rifetîle tekne konilub vaz' olunan lülelerden ol m i k d â r bel­
a ' m â m o l u n m a k ü z e r e y ü z neferden m ü t e c â v i z ki ziyâde câri oldıgı teşrif buyurulmagla mahallinde
s e n g - t r a ş â n ustaları hasbe'l-iktizâ üç mahalde 32. Ferhatpaşa Çiftliği, bugün Bayrampaşa ile Esenler ara­
kûfeki t a ş ı n d a n y e k - p â r e s o m m u s a n n a ' - k â r ve sında kalan mevkidedir. Ferhat Paşa ( Ö . 1 5 9 5 ) , III. Mu-
â h a r mahalde misli n â d i r e su terâzüleri inşâ ve y i ­ rad ve III. Mehmed zamanlannda iki defa sadrazamlık-
ne H i s â r ı c a ' d a n d e r û n - i istanbul'da m a h a l l â t - i da bulunmuş ve savaşlarda büyük başarılar göstermiş
vezirlerdendir. Hakkında geniş bilgi için bk. ibrahim
a d î d e y e d a h i vasf o l u n d ı g ı ü z e r e altı aded su
Alâeddin Gövsa, M e ş h u r A d a m l a r , I I , 4 8 8 ; Ferhat
t e r â z ü l e r i k i , b i r i K a r a g ü m r ü k ' d e ve b i r i Sultan Paşa mad., T A . ; Şemseddin Sami, Ferhat Paşa mad.,
M e h m e d H â n Câmi'-i şerifi'nin D e v e h â n ı tarafında Kamusu'l-A'Iam.
138 Dr.Ali Ö N G Ü L

dahi m a n z û r - i m ü l û k â n e olub re'yü'l-ayn m e c m û ' n u n re'yi n e z â r e t ve i ş h â d - ı i r â y e t l e r i


m ü ş â h e d e - i cihân-bânî buyurulmuşidi. Lâkin bu m û c i b i n c e haslar nâ'ibi efendinin arz ve i'lâmına
â b - ı t â b m â n e n d - s e k r l e t â f e t - n i s â b hassaten m ü f e t t i ş efendiler h a z e r â t ı i m z â idüb m e m h û r ve
m e ' h û z ve r e s e n salimen mecra olub ilâ m â ş â - A l - m e m z â i'lâm t e k r â r m a n z û r u H ü m â y u n oldukdan
lahu T e ' â l â c â r î o l d u k ç a l ü z u m u n a " ve gerek turuk-i sonra hîn-i iktizâda ibrâz ve ihticâc içün Haremey­
m a h s û s u n a a h a r d a n v e ç h e n m i n e ' l - v ü c û h ve ni'ş-Şerîfeyn kalemi k a p u d â n ı c e r â y i d i n d e nigâşte-i
e c â n i b d e n sebeben m i n e ' l - e s b â b ne su idhâl ve ne siciU-i sakk ve kayıd ile resîde-i hüsn-i h i t â m ve su­
bir tarîkile ifrâz olub m e n b a ' ı n d a n t â mahall-i mas- y u n keyfiyet-i h u l â s a s ı b u m a h a l d e m ü n t e h i - i
r u f a s ı n a gelince r e s e n ve m a h f û z s â l i m e n icrâ kelâm olmuşdur.
o l u n m a k b â - h a t t - ı H ü m â y u n d ü s t û r u ' l - a m e l oldı-
B u maddenin haremine sebt ve kayıd olun-
g ı n d a n u h û d ş u r û t ı m a s û n ve ba'de zaman kîl
dıgı g i b i e b n i y e - i h a y r i y e n i n m ü b â ş e r e t i n d e n
k â l d e n m e ' m û n o l m a k içün a ' l e m ü ulemâ'i'l-kirâm
h i t â m ı n a d e ğ i n ber-vech-i muharrer m ü b â y e ' a olu­
ve m ü f e t t i ş â n - ı zevi'l-ihtiram ve ricâl-i H a r e m e y -
n a n e m l â k ve bi'l-cümle a r â z i M a h m û d P a ş a ve
ni'ş-Şerîfeyn ve ba'zı h a c e g â n - ı divân muksem ma­
Ayasofya-i K e b î r ve F â t ı m a H â t û n ve A b d ü s s e l â m
hallinde bi-ecme'ihim m e v c û d olub c ü m l e n i n
ve Arakiyeci ve Ş î r - m e r d ve sâ'ir evkâf-ı m ü t e f e r ­
re'yü'i-ayn m a n z ü r ve m e ş h û d i oldukda lede'ş-şer'i
r i k a d a n olub m ü b â y e ' a o l u n d u k d a n sonra işbu
s ü b û d ve k u y û d ı m e r b û t o l m a s ı e m r - i H ü m â y u n
N u r u o s m â n i Câmi'i H ü m â y u n evkafına t a s h î h
o l m a ğ ı n b i n â e n alâ zâlik h â l e n S a d r - ı A n a d o l u
olundukda a l ı n a n evkâf-ı m e z k û r î n i n m ü ş â h e d e
F a z î l e t l ü V e l i y y ü d d i n Efendi hazretleri ve haslar
i r â d ı n a ve gerek f e r a ğ ve intikâl ve m a h l û l - i
kadısı S e m â h a t i u Efendi ve m a h k e m e b a ş k â t i b i
t a y â r â t ı n a v e ç h e n mine'l-vücûh zarar t e r t î b ve za'af
M e h m e d Efendi ve Ş e y h u ' l - I s l â m ve sadr-ı a'zam
târî o l m a m a k içun evkâf-ı H ü m â y u n a t a s h î h olu­
ve H a r e m e y n i ' ş - Ş e r î f e y n ve b o s t â n i y â n müfettişi
nan a r â z î d e n evfer ve eşref T a y f û n S a r â y ı ve Emi­
efendiler ve k â t i b â n efendiler h a z e r â t ı ve â m e d c i
ne Sultan S a r â y ı ve sâ'ir mahallerde olan arâzi ile
k a r ı n d a ş ı Yusuf Efendi hazretleri ve s â b i k a n aga
b â - h a t t - ı H ü m â y u n v e y â f e r m â n - ı âlî vech-i şer'î
kitabetinden munfasıl divân h â c e g â n ı n d a n Osman
ü z e r e istibdâl olunub evkâf-ı m e z k û r î n mütevellile­
Efendi ve Abdullah Efendi ve T o p h a n e l i M e h m e d
r i n e def'u ve t e s l î m ve v a k ı f l a r ı n a t a h s î s ve
Efendi ve gayrihi ve H a r e m e y n evkafı mütevellileri
m e c m û ' i hucec-i şer'iyye olundukdan sonra oldahi
ve evkâf-ı s e l â t î n kâtibleri ve r û z n â m e c i l e r i ve H a ­
Haremeyn-i Muhteremeyn sicillâtına tescîl ve hîn-ı
r e m e y n k a l e m i hulefâsı ve k î s e d â r ı ve â r e m e y n
iktizâda nazar ve m ü r â c a ' â t o l u n m a k içün b a ş k a
m u k â t a ' a c ı s ı Efendi ve h â s s a su n â z ı n aga ve su
c e r î d e y e sebt ve kayıd itdirilüb Müfettiş-i Evkâf-ı
yolcular k e t h ü d a s ı ve evkâf-ı s e l â t î n bölükbaşıları
H a r e m e y n olanlar tarafında hıfz o l u n m u ş d u r .
ve su yolcı ustaları ve o l h a v â l i d e olan hadâyik-i
h â s s a u s t a l a r ı ve b ö l ü k b a ş ı l a r ı c e m m ' - i gafîr ve Câmi'-i şerif m ü l h a k a t ı olan ebniyenin keyfi­
cem'-i k e s î r cem'iyetinden m â ' a d â bina o l u n a n yet-i m e s â h a s î l e tarîk-ı istihkâmı ber-vech-i ihtisar
N u r u o s m â n î Câmi'-i ş e r i f i n i n cevânib-i erbe'asmda b â l â d a t a s r î h o l u n m u ş i d i . M ü h i m m â t - ı lâzimesinin
d ü k k â n ve t i z g â h a s h a b ı olan bi'l-cümle sunûf-i ne m a h a l d e n t e d â r i k o l u n d ı g ı ve ne v e ç h i l e
s a n â y i ' ve ehl-i h ı r f e t d ü n y ü z elliden m ü t e c â v i z sa­ i h t i m a m olunub husûl-i p e z î r olundığı tafsîl olun­
rıkçı ve d ü l b e n d c i ve s a r r â c ve m û y - t â b ve a t t â r ve maz ise dahi her maddesinden birer nebze t a h r î r
m a n â v ve sâ'ir m â ' l û m ve m e c h û l tevâbi' ve levâhık o l u n m a k m ü n â s i b - i fehm olunmagla t a s t î r a ş u r û '
ile b i n d e n m ü t e c â v i z olub m e z k û r Ferhad P a ş a olundı.
Çiftliği c i v â r ı n d a b i r k a ç mahalde kurulan h ı y â m - ı Ebniye-i m e r k û m u n a'zam-i l e v â z i m e s i n d e n
m ü t e ' a d d i d e d e n b a ş k a efendiler h a z e r â t ı içün o n i k i olan ahcâr-ı mermer cezîrg-i Marmara'dan ve kûfe-
h a z i n e l ü hayme-i k e b î r d e zabt-ı zaman ve cilve- ki M a k r î h o d a ve Davud P a ş a S a h r â s ı ' n d a olan
g â h h ı y â m olundukdan sonra D e r v i ş Efendi taraf­ ocaklardan ve od taşı"^^ K a r a m ü r s e l n â m kasaba
l a r ı n d a n u m û m içûn t e r t î b olunan pilâv ve zerde havâlisi ve civâr kazalarn ( o - ^ ^ ) kat' ve ihıâc ile
ile usûl-i erbe'a olan t a ' â m ve h u s û s içün teheyyi hâsıl olub Marmara'da k e b î r ve vasat o n aded m i k -
o l u n a n et'ame-i n e f î s e b a ' d e ' t - t e n â v ü l c u m h û r - i darı t a ş nakline m a h s û s kayıkları olmagla sefâyin-i
c e m â ' a t ile n e h z a t - k ı y â m ve suyun m e n b a ' ı n d a n tâ m e z k û r ö t e d e n b e r û ancak m e r m e r a h c â r t a h m î l
Edirne K a p u s ı n a k a r î b mahalle gelince mukasse- ve nakil idegeldiklerinden câmi'-i H ü m â y u n binâsı
m ü n b i h i mukassem ale'l-infirâd erâ'it ve n e z â r e t dahi z u h û r itdikde a l e ' d - d e v â m a h c â r nakil idüb
ve her bir mukassemin ü z e r i n e nüzûl ve d e r û n u n a lâkin işin ta'cîli ve amelenin kesreti s e b e b î l e t a ş
duhhul olunub m e v c û d suyum sebt ve kayıd iderek yetişdiremediklerinden zarûretden nâşi Asitâne'de
icmal olandan sonra mukaddemen rikâb-ı olan sefâyin dahi ta'yin olunub g ö n d e r i l e c e ğ i bu
k â m y â b e arz ve i'lâm olunan sudan m ü t e z â y i d Fer­ tarafda olan sefâyin re'islerinin ma'lumlan oldukda
had P a ş a ' d a n lagm-ı k e b î r e gelince katmalardan ba'zı m ü l â z a l a r ı s e b e b î l e ibtidâ-i emirde h u ş û n e t
sekiz m â s û r a m â - i lezîz d a h i h a s ı l olub a s l ı n a i z h â r m u ' â m e l e s i n d e o l m u ş l a r i d i . H e r ne hal ise
z a m m ve ilhak ile m e c m û ' i y i r m i ü ç m â s û r e m â - i bir defa gidenler bir g ü n d e varub h e n ü z kendine
latîf m ü c t e m i ' oldıgı ve eyyâm-ı sayf şiddet ve vakt- n i z â m virmeden bilâ te'ab ve sefine h u d d â m ı b i -
i kılletde bundan a ş a ğ ı noksan o l m a y a c a ğ ı lede'ş-
şer'i ve inde'l-cumhûr zâhir ve cümle 33. Od taşı, ateşe dayanıklı ve yandığı zaman kireç olma­
m ü v â c e h e s i n d e bahir ve m ü b e y y i n olduktan sonra yan bir çeşit taştır. Bk.Arseuen, Taş mad., S A .
TARlH-1 CÂMl-1 N U R U O S M Â N Î 139
m e ş a k k a t a h c â r ı t a h m î l ve irtesi g ü n g e l ü b p â k ve garîk-ı bahir olmagla bu ahvâli i s t i g r â b e n ba'de'l-
c e d î d zolota^'^ navi sefinesi virildigini g ö r d ü k d e vuku k e n d ü insaf idüb geldikde haber virdi.
gayri nevbete bakmayub g i t m e ğ e k e n d ü l e r i tâlib
Y i n e sadedimize gelelim, b u v e ç h i l e ale'd-
ve r â g ı b o l u r l a r i d i . Z i r â c e z î r e - i m e r k u m
d e v â m a h c â r - ı m e r m e r nakil itdirilür iken ve Nak-
 s i t â n e ' y e k a r î b olub b u tarafdan sefine vardığı
r i h o d a t a ş ç ı l a r ı n a d a h i t a ş ı n kat' ve i h r a c ı n d a
s â ' a t V o y v o d a s ı n ı n m e ' m û r ve m ü b a ş e r e t i n d e n t e h â v ü n i t m e m e l e r i ç û n m a t l u b l a r ı n d a n ziyâde pe­
b a ş k a bina t a r a f ı n d a n m a h s û s bir t a ş ç ı kalfası şin a k ç e l e r i virilüb ve b i r k a ç defa istid'âları ü z e r e
ta'yin olunub m e s f û r u n işi ancak giden sefineyi eğ- her Arnabudluk v i l â y e t i n d e n m a t l u b l a r ı olan taşçı
l e n d i r m e y ü b vardığı gibi t a h a m m ü l ü n e g ö r e a h c â r ı ustaları ve rencber amelesi ihzâr ve n e f e r â t ı iksâr
vaz' ve t a h m î l ve evvel b i - e w e l b a n d - b â n g ü ş â y ve bundan b a ş k a h a y v a n â t almak i ç ü n ve a r â z i
a z î m e t itdirmek i d i . Giden sefine re'islerini ve ge­ alub m ü c e d d i d e n t a ş o c a k l a r ı k ü ş â d e eylemek içun
rek tâyifesini hacet o l m a d ı ğ ı n d a n k a f a n işe y a p ı ş - s e r m â y e ve her v e ç h i l e i'ânet-i külliye o l u n m a k
d ı r m a y u b taraf-ı binadan c ü m l e â l â t ve iktizâ iden h a s e b î l e yedi-sekiz senenin z a r f ı n d a n berren her
makara ve m ü h i m m â t hâzır ve m ü h e y y â olmagla g ü n kırk-elli m a h a r a b a s ı ve bahren Ü s k ü d a r ' ı n at
taşçı kalfası istîcâr eylediği adalı keferesîle sefâyin (ateş) kayıkları ve iskelelerin k e r â s t e m a ' û n e l e r î l e
vusûl buldıgı gibi bir i k i s â ' a t i n zarfında a h c â r - ı a h c â r - ı kûfeki nakil itdirilmişiken kezâlik K a r a m ü r ­
m e v c û d i t a ' c î l e n t a h m î l ve t e k m î l oldukda e c n â s sel t a ş ç ı l a r ı n a dahi sibâk-ı m e ş r û h ü z e r e envâ'-i
t a ' d â d ı n ı m ü ş i r yedine ilm-i haber virüb m ü ş â ' i d i h t i m â m - ı t â m olunub a n l a r ı n dahi m a h s û s ' ( ı j j l ) ,
e y y â m ve h e v â ile bir yelken küşâdı m ü d d e t i n d e t a ş kayıkları istîcâr olunan sefâyin ile m ü d a r A o d
 s i t â n e ' y e v ü r û d ve b u tarafda daha harbeci t a ş ı nakil iderler iken bu ü ç m a h a l d e n m â ' a d â
m ü b â ş e r e t î l e ihracına m ü s â r e ' a t olunub beher ba'zsı m e t r û k ve na t a m â m ebniyeden f ü r û h â t
zirâ'ına birer rub' ü c r e t navlını bilâ nizâ'ın velâ o l u n d u k ç a b a h â s î l a iştirâ olunan e c n â s - ı a h c â r da­
m u ' â n z a t i n c e d î d k u r u ş re'isleri yedlerine teslim h i katî vâfirce olur. Bunlardan mârru'z-zikr ü ç ma­
o i u n m a ğ l a b ö y l e m ü n â s i b pazarlığın lezzeti dama­ halden sefâyin-i m ü t e ' a d d i d e leylen ve n e h â r a n
ğına izâka olundukda h e m e n şimdi yine gideyimmi ale't-tevâlî g e l ü r iken yine binâ amelesine t a ş yetiş-
deyu b i r i b i r l e r i n i t e k a d d ü m e ricâ ve z e h â b ı n a dirmege acz mukarrer idi. H a t t â rûz merre sefâyin
h a v â h i ş g e r olurlar idi. ve arabalar ve iskelelerden sırık ve kızaklar ile
h a m m â l a n m getürdikleri a h c â r h e n ü z binâya
E'âcib-i u m u r d a n d ı r k i , sekiz senede umûr-ı duhûl itdiği sâ'at taşçı ustaları ve n e f e r â t ı "sen alur-
ebniye içün a h c â r - ı m ü t e n e v v i ' a ve k e r â s t e ve ho­ sın, y o k ben a l u r u m " deyu m ü n â z e ' a l a r ı d u r û b
rasan ve t u ğ l a ve bunca k u r ş u n ve ham t i m û r ve ş ü k û m e m ü ' e d d î olub beyinleri tefrîk ve tevfîk
sâ'ir m ü h i m m â t m u k t e z â içûn Ü s k ü d â r â t e ş olundıgı ç o k vâki' olmagla gayri ne mertebe a h c â r
kayıklan^^ ve iskelelerin m a ' û n e l e r i ve K a r a m ü r s e l sarf olunub ve amelenin ne mertebe kesretde oldı-
ve Cezîre-i M a r m a r a ' n ı n k e b î r ve vasat kayıkları ve gı bu makaleden m i n vech m a ' l û m olur.
İzmir sefineleri ve b â h u s û s Karadeniz'den âlât-ı
h â m ve kendir ve k e r â s t e nakliçûn ta'yîn olunan M ü h i m m e - i lâzime-i m ü s t a ' ç i l e d e n biri dahi
( ) sefineleri sâl-i m â h i y e d e d i r . "Yenka- t i m û r - i h â m ve k u r ş û n o l u b b i n a n ı n h î n - i
tı'u lyâb ü zihâbin ebeden ve li'llahi" b e r - m u k t a z â - m ü b â ş e r e t i n d e h â m t i m û r ' u n kıyyesi onbir b u ç u k ,
yı h e v â h e z â r kere ş e d î d furtunalara t e s â d ü f idüb o n i k i , o n ü ç a k ç e y e olub ve k u r ş u n u n k a n t a r ı dahi
sâ'ir gark olan sefâyin gibi b u n l a r ı n dahi geşti-i sekiz ve dokuz k u r u ş a t ü c c â r î beyninde bey' ve
vücûdları bâd-i muhalif ile fetâde-i g i r d â b rihlet ve ş e r â olunur iken m e c m û ' i t ü c c â r î z a b t ı n d a m e v c û d
gavta hor lücce-i hasret olmak mertebesine varub ve m ü d d e h a r olanı ve bir tarafdan sefâyin ile gelüb
re'isleri dahi m u r t a b ı t - ı hayatdan kat'-ı peyvend g ü m r ü k d e n ç ı k a n timurı zabt ve iştirâ o l u n d u k ç a
emel itmek ü z e r e iken hayrât-ı celîlenin âsâr-ı hiz- A s i t â n e ' d e bir v e ç h i l e b u l u n m a d ı ğ ı n d a n v ü c û d ı
met-i hayriyesi h ü r m e t i n e bir kürekli kayığın dahi i'tibâr ile izzet s â r î ve t e d â r i k i n e usret ve s u ' û b e t
telef ve zâyi' oldıgı vâki' o l m a m ı ş d ı r . H a t t â keraste- târî olmagla â k ı b e t ü ' l - e m r Samakov ve Kavala ve
ci t ü c c â r l a r ı n d a n T i r y a k i H a c ı M e h m e d dirler bir sâ'ir t i m û r hâsıl o l a n mahallerden râyic fi'l-vakt
kimesne var idi. Bir sefinesi g â y e t k ö h n e ve amel- î c â b iden b a h â s ı ahd-i nakdin a s h â b m a virilmek
m â n d e olub bu b a h â n e ile t e c d î d itdirmek dâ'iyesi- ü z e r e Derviş Efendi t a r a f ı n d a n m u ' t e m e d ü n - a l e y h
ne d ü ş ü b re'isi ile m a ' h û d â n e t e n b î h ider k i , " bu sadâkat-pîş ve h a y r e t - e n d î ş o l a n a d a m l a r a
sefineden gayri h a y ı r y o k d u r . M a r m a r a ' d a n t a ş t a h r î r â t - ı e k î d e ile h a v â l e eylediklerinden kemâl-i
t a h m î l ve d e r y â y a çıkdıkda g e l ü r iken elbetde açı- ihtiyâd ve bu t a r î k ile bir kimesneye unf ve cebir
lub g â r k olacağı zâhirdir. H e m e n sen ve tâ'ife san­ ve r e n c î d e ve r e m î d e olunmakdan s i y â n e t ve em­
dala atılub t a ş r a çık. Sefine gark oldukda bundan niyet içün Kavala dizdârı ve ol havâlinin z â b ı t â n ı n a
a'lâ fırsat olmaz. T e c d î d i n i iddi'â idüb merhameten h i t â b e n f e r m â n ve m e k â t i b ile tavsiye olunub ve
beş-altı k î s e a k ç e ihsan ve bu t a r î k ile cedidine yine  s i t â n e ' d e n b u l d u k ç a pey-der-pey alındıgın-
mâlik oluruz" deyu sefîne-i m e z k û r i g ö n d e r ü b her 34. Zolota, Lehler'in zolota adlı paralarına benzetilmek su­
vakit ve beher hal su ider iken bi-emri'llâhi T e ' â l â retiyle eskiden basılmış paralardan birinin adıdır. Gü­
ol seferde su dahi i t m e y ü b m a s m û b e n bi's-selâme müş olan zolota otuz para değerinde idi. Bk. M.Z.Pa-
geldikde ba'dehu â h a r k e n d ü h u s u s i ç ü n Iznikmîd kalın, zolota mad., a.g.e.
Körfezi'ne g ö n d e r ü b h e n ü z Maltepe'ye varmadan 35. Kayık çeşitleri için bk. Arseven, kayık mad., S A .
140 Dr.Ali Ö N G Ü L

dan b a ş k a Kavala canibinden dahi b i r k a ç defa b o z u l d u k ç a ş i k e s t e ve kat' izâ'at olunan v e r d n â r - ı


y ü z b i n vakiyye t î m û r - i h â m m ü b â y e ' a olunarak k e b î r ve omurga-i istefân ve kemerler k a l ı p l a n ç u n
h i t â m - ı u m û r a d e ğ i n ve'l-hâsıl m ü b â y e ' a s m d a n ve ameleyi nüzûl-i e m t â r d a n li-ecli'l-muhâfaza sun­
keff-i y e d o l u n m a y û b s u ' û b e t ve gerek suhûlet-i d u r m a içûn ve bunlar h e d m ve t e c d î d o l d u k ç a
avn-i inâyet-i H a k ile h u s û l i n e i m k â n ve resîde-i m a ' r û f o l a n e c n â s - ı keraste b â - h u s û s m e s â m i r - i
h i t â m ı n a lutf-i kerem-i M e n n â n r e v â - d e ş t e - i ben- m ü t e n e v v i ' a n ı n h a d d î h a s r î e n d â z e - i t a ' d â d ve
de-i isyan oldı. L â k i n k u r ş u n buna kıyâs olmayub e v z â n d a n b î r û n oldıgı vâreste-i zahirdir.
ancak Bilâd-ı Efrenc'den gelmegile Frenk tâ'ifesi
ise keyfiyetleri m a ' l û m bir h a ş î n kavimdir. K e n d ü - V e câmi'-i şerîf temelden kurtılub t a ş ferşine
lerine m a h s û s bir m e t â ' oldıgı ecilden istedikleri ve a h c â r h e m - v â r ı n a m ü b a ş e r e t olundıgı tarihden
b a h â y a insâfma virüb bu gabn-i fâhiş b a h â y ı n i ç û n k i , b i n y ü z altmışbir senesi Mâh-ı Şevvâli'nden d ö r t
istersin d e y û cebr ve kahr o l u n m a y û b â h a r mahal­ ay sonradır."^^ 0 1 d ö r t ay z a r f ı n d a yalnız hufr-i
den t e d â r i k i n e dahi dest-res m ü m k ü n olmagla yine e s â s içün b i n nefer m i k d a r ı r e n ç b e r ve lağımcı ve
h e z â r uslûb-i mustahsine ile  s i t â n e ' y e gelenleri b i r k a ç nefer n e c c â r ve d ı v a r c ı işler i d i . G a y r i
s i m s â r dellâlları ma'rifetîle beher k a n t a r ı onbir, o n i t m â m ı n a d e ğ i n m ü s l ü m â n t a ş - b a ş ı s ı ve k â r -
iki ve bu refû o n i k i b u ç u k k u r u ş a de'gin ve izmir'e h â n e c i s i ve m ü s l i m taşçı n e f e r â t ı n d a n m â ' a d â ke­
gelenleri dahi v o y v o d a s ı ve a'yân-ı belde ma'riftîle fere taş-başısı ve b e ş nefer k â r h â n e c i l e r i ve z ı m m î
ne h â l ise m ü b â y e ' a ve za'af b a h â i a n m u r â d itdik- s e n g - t r â ş â n n e f e r â t ı sekiz y ü z , dokuz y ü z nefer
leri a k ç e d e n ber-vech p e ş i n virilüb ve navi sefine­ iken y e v m e n fe-yevmen m ü t e z â y i d o l d u k ç a sâ'ir
leri taraf-ı binadan b a ş k a c a e d â olunub m ü v e k k i - sunûf-i ameleden b a ş k a yalnız taşçı g ü r û h i bin üç-
len ale'llâh ceste ceste sefâyine t a h m î l i t m e ğ e sefi­ yüz elli nefere baliğ olub h a t t â k e m â l - i i h t i m â m - ı
ne re'isleri "mîrî m a l d ı r yolda bulda ma'âze'llâh bir dikkat ve işin h i t â m ı n a m ü s â r e ' a t içün Anadolu'da
kazaya ugrrar ise m u t a z a r r ı r oluruz" d e y û ictinâb A z e r b e y c â n ve K a y s e r i y e ve K a s t a m o n i ve
ve k u r ş u n irsâl idenler dahi bu m a h z û n t a h r î r e n Iznikmîd ve h a v â l i l e r i n d e n ihzâr olunandan b a ş k a
işrâb i t m e l e r î l e m û m â - i l e y h Derviş Efendi "benim Rodos ve Sakız ve izmir ve Midillü Cezirelerinden
inâyat-i ve kerem-i H a k k a her v e ç h i l e i'timâdım e l i a r ş u n l ı kalfalar ile n e f e r â t ı n ı i h z â r ve
olub hafaza'llâh bir k a z â olmak lâzım g e l ü r ise firârlarından muhafaza içün m e s f û r u n u kefiller ve
şehriyâr-ı b ü l e n d i'tikâd hazretleri anda dahi m e ' c û r cizye kağıtları ahz ve m a h s û s hanlara iskân itdiri-
olurlar. M â n i ' değil, her halde s e l â m e t ve g a r â m e t lüb n e f e r â t iksâr ve i'mâl itdirilmişdir. Yalnız taşçı
m a k b u l d ü r . " deyu i s t î m â n b u y u r m a l a r î l e ceste ces­ amelesi bu mertebede oldıgı halde sâ'ir dıvarcı ve
te c ü m l e s i g e l ü b teslim ve minvâl-i m e ş r û h ü z e r e h a m â m c ı ve n e c c â r ve d o ğ r a m a c ı ve sıvâcı ve
bu k u r ş u n h u s û s i dahi husûl-pezîr o l m u ş d u r . c â m c ı ve iki nefer sırîk h a m m â l - b a ş ı s ı , yüz seksen­
den m ü t e c â v i z h a m m â l n e f e r â t ı ve ü ç nefer r e n ç ­
V e c ü m l e - i m ü h i m m â t d a n biri dahi e c n â s - ı ber başı ile binden m ü t e c â v i z n e f e r â t ı . Hasılı k â r -
keraste olub ibtidâ b i n â n ı n temeli y i r m i d ö r t a r ş û r b i n â y a müte'allik esnâf-ı ameleden bu câmi'-i vâlâ
ka'r-ı zeminden vech-i arza ç ı k ı n c a i'mâl o l u n a n n e v - b ü n y â d - ı mu'allâ b i n a s ı n d a i'mâl ve istihdam
amele'i t o p r a k b a s t ı m n a m a k içün cevânib-i erbe'ası o l u n m a d ı k bir sınıf kalmayub tüfekçi ve çilingir ve
b i t ü n ve v e r d n â r - ı k e b î r ve keraste-i g i r â n ve ç â s e d i v a r c ı y a v a r ı n c a hasbe"l-iktizâ i'mâl o l u n m a g l a
s ü t ü n ile sed-bend olunub rıhtım o l d u k ç a keraste-i a m e l â t - ı m e z k û r î n d e n b a ş k a , m u h â s e b e ve işbu
m e z k û r d e r û n - i e s â s d a m e t r û k ba'dehu b i n â yer c e r î d e m u h a r r i r i o l a n Kâtib-i b i n â ve amele ve
y ü z ü n e ç ı k û b her ü ç e r a r ş û n b â l â y a su'ûd itdikce m ü h i m m â t içün b e ş nefer k â t i b â n ve ü ç nefer
d â ' i r - m â d â r iskeleler kurulub ve kurılan iskelelerin h â s s a hasekileri ve y i r m i nefer harbeci ve üzerleri­
dikilen direkleri c ü m l e v e r d n â r - ı kebirden ve tahta ne k a p u t a r a f ı n d a n m e ' m û r kâtibân-ı y e n i ç e r i y â n
yerine d ö ş e m e s i çifte t o p a ç ve istefân omurgasin- ve m u ' t e m e d - b a ş ı ile y e t m i ş sekiz nefer
dan o l u b arzen b e ş e r - a l t ı ş a r a r ş u n a r î z iskeleler m u ' t e m e d â n ve harbende o d a - b a ş ı s ı ile o n nefer
b i n â n ı n i ç e r ü s i n d e n ve t a ş r a s ı n d a n b ü t ü n b i n â y ı h a r b e n d e - g â n ve b i n â k u p a l a r ı n ı m u h a f ı z ü ç
i d â r e ve istî'âb itmekle zeminden b â l â y a varınca el- b e v v â b . B u n e f e r â t - ı m e z k û r î n i n beher haftada
lidört b u ç u k a r ş û n kaddi o l a n b i n â n ı n her ü ç e r yevmiye icârât sergisi yedi bin b e ş y ü z , ba'zen sekiz
a r ş û n menzilinde d e r û n e n ve b î r û n e n b a ş k a b a ş k a bin dahi ziyâde. H u l â s a yedi b i n b e ş y ü z g u r u ş d a n
onsekiz tabaka o l m a k ü z e r e iki kat iskele kurilub eksik, sekiz bin b e ş y ü z g u r u ş d a n z i y â d e olmayub
ve b u n d a n m â ' a d â c e v â n i b - i e r b a ' a s ı n ı n h e r b u h i s â b ü z e r e sâ'ir m a s â r i f a t ve m ü b â y i ' â t - ı
c â n i b i n d e y i n e tarafeyn o l m a k ü z e r e yedi-sekiz m ü h i m m â t d a n gayri sekiz senenin zarfında yalnız
mahallin de iskele nerd-banları inşâ olunmagla v e l ­ amele icârâtı içun beher re's-i haftada virilen a k ç e ­
hâsıl câmi'-i şerîf keraste içinde mestur ve p e n h â n den m â ' a d â s ı n m buna m u k â y e s e ve sarf-ı zihin ile
oldığı o l vakit m a n z û r i olanlara hafî değildir. n e v ' a m â m i k d â r ı n a kurbiyet-i k a r î n e hâsıl o l m a s ı
zevi'l-ukûl indinde m ü m k ü n d ü r .
B u n d a n m â ' a d â k ü t ü b h a n e ve imaret ve
medrese ve sâ'ir ilâve-i m ü l h a k â t ı olan ebniye dahi B u mahalle gelince t a h r î r ve t a s t ı r olundıgı
b u t a s r î h a t d a d â h i l olub buna k ı y â s o l u n m a ğ ı n ü z e r e b i n â ve inşa-i ihyâsına bezl-i m â m ü l k - i h i m -
mikyâs-ı aleyhin t e k r â r ı mûcib-i e t n â b o l d ı g ı n d a n
gayri tafsile h â c e t k a l m a y û b ve zikr olunan iskele 36. Bu tarihlerin ay ve günlerini tam olarak gösteren
ve nerd-banlann her biri iktizâ-yı h â l e g ö r e kurilub izahat için yukarıda not 24'e bk.
TARİH-I CÂMI-I N U R U O S M Â N Î 141

m e t ş e h i n ş â h i b u y u r i l a n c â m i ' - i vâlâ-yi refî'u'l- i t m e g î l e h e n ü z k e n d ü l e r i n i n haberleri y o g ı k e n ve


m e n â n n binâ-i ra'nâsı bi-cemî'-i m ü l h a k â t i h i avn-i belki ümid dahi itmezler iken birer birer ç a g r u b ci­
inâyet-i R a b b â n î ve lutf-i kerem-i Y e z d â n î birle het-i tezkirelerin yedlerine i'tâ ve c ü m l e s i n alâ had-
ber-vech-i muharrer m e r a m r e s î d e - i husn-i h i t â m dihi m e s r û r ve ihyâ buyurdular.
olmagla hakku'l-insâf ve kelâm-ı sıdk-ı ittisaf budur
E z - c ü m l e m u ' t e m e d - b a ş ı olan Tobhaneli d i -
k i , y e k - p â r e som m e r m e r d e n b ö y l e matbu' binâ-i
mekle arîf M e h m e d n â m s a d a k â t b e n â m kemâl-i
z î b â ve m a ' b e d h â n e - i dil-gûşâ A s i t â n e ' d e değil bel
k i , m e m â l i k - i Islâmiyede dahi n a z î r i s û r e t - n ü m â o l - i s t i k â m e t ile bunca e y y â m şiddet-i şitâ ve sayf-ı
mayub e m s â l i n â - y â b oldiQi ehl-i t a h k î k a hafî ve h â r e d e bezl-i vücûd idüb her veçhile ç e r â g olmak-
p u ş î d e değildir. hgla ş â y e s t e o l m a ğ ı n iyâl ü e v l â d ı n a kifâyet idecek
mertebe t a ' y i n â t ve vezâ'if tezkirelerin ve sakalını
Tarafeynde vâki' mahrec-i t a b a k â t dil-neşîn salivirdirib ç e r a g i t m e k l e m ü m t a z ve c â m i ' - i
ve t e y e m m ü n e n S û r e - i Feth-i şerîf b i - t a m â m i h i H ü m â y u n u n b ü t ü n u m û r ı n ı dûş-i i s t i k â m e t i n e ihâle
m â - n e n d e kemer-bende z î n e t - b a h ş â - y i ibâdetgâh-ı ile ma'rûf b e n â m ve f e r î h a n fehûr g e ç i n ü b evkâtını
m ü s l i m î n ve bâlâ-yi r û z n e l e r i n d e vaki' k ü m m î bey- h a y r d u ' â y a sarf ile i h t i m â m ve h i z m e t - i
zalar ü z e r i n e E s m â ü ' l - h ü s n â ve y i n e b e y n i n m e ' m û r e s i n d e kıyâm-ı t â m ü z e r e olub, biri dahi
E s m â ü ' n - N e b i k i , her b i r i n d e nice fevâyid ve b i n â k a p u c ı s ı Seyyid A h m e d k i , sâf-dil ve sıdk-ı
h a s â y i s o l m a ğ ı n n a z a r î l e m ü s t e s ' i d olunub b ö y l e hareket istikametinde yine T o b h a n e l i Mehmed'e
eser-i hayriyeyi m ü s t e c m i ' her vâdisi bir tarz-ı latîf h e m m u ' â d i l olub o l d a h i m e r h a m e t e ş â y e s t e
i b â d e t h â n e - i dil-nişîn-i n a z î f h u s û s e n cenâb-ı A d e m olmagla h a s r e t - k e ş oldıgı kayyimbaşılık ve
şehriyâr-ı cihangir -ammerehu'l-Meiiku'l-Kadîr- ba'zı vazâ'if-i mu'ayyene ilâvesîle m a ' â ş ı n a istîfâ
hazretlerinin mücellâ-yi i l h â m mir'ât-i â l e m - n ü m â mertbesi ihsân ve a n ı dahi t a m â m - ç e r â g buyurub
kalb-i safvet n i ş â n l a r ı n d a n tulû'-i vâfir f e r m â n l a r ı m e ' m û r oldıgı h ü d e m â t ı ber-vefk-ı m e s ' û l izhâr ile
ü z e r e b â l â - y i m i h r â b t a r a f e y n i n e Ism-i C e l â l r û z - m e r r e m e s â ' i ve hayr du'â eylemek, bir vazifesi
vâcibü'l-iclâl ile Nass-ı Kerim'de m ü b e y y e n !sm-i dahi oldıgı b e d î h î d i r . V e kıs alâ sâ'ire hizmet-i
Pâk-i M u h a m m e d s e r - t â c olub ve yine m i h r â b so­ b i n â d a olanların s a g î r ve k e b î r i , a'lâ ve e d n â s ı har-
fası tarafeynine k a r ş u b e - k a r ş u beyzalara sebt ve beciye ve harbendeye v a r ı n c a herbiri bunlara kıyâs
k e ş î d e olunan tugrâ-yi garrâ-yi c i h â n ve birkaç se­ vazâ'if-i evkafdan birer n â n - p â r e ile c ü m l e s i m u -
ne mukaddem m a h s û s emr ve sipariş olunub ber- tayyib ve m e s r û r olub birisi hâ'ib-i h a s ı r kalma-
m û c e b n ü m û n e ve semen-i m a ' r û f e ile işlendirilüb magla ber-vech-i m e r a m t e t m î m - i ç e r â g - ı t â m o l -
Iç'^^tarafından g e t ü r i l e n n e v ' z u h û r b ü s k ü l billur dukdan sonra sâ'ir devir ve a ş ı r - h â n ve Y â s î n ve
â v i z e - h â y g ü n â - g ü n ve d ö r t - b e ş mahalde t o b ve t e b â r e k e ve F e t i h - h â n ve bu m a k û l e olan vazâ'if
sâ'ire dahi m e c m û ' i billur kanâdil-i b î - m u ' â d i l ile beher h â l "li-küUi m a k â m i n m a k â l ü n ve li-külli
tezyin ve t e n v i r olunub derûn-i ferh-i m e ş h û n u n d a amelin ricâlün"^^ f e h v a s ı n c a her cihet yine
e n v â r - ı l e m ' â n ve t â b â n o l m a g l a h a k k a k i , m ü n â s i b î vech ü z e r e r i c â l i n e v i r i l m e k o l d a h i
N u r u o s m â n î t e s m i y e s î l e m ü s e m m â olmagla her adâlet-i s a r î h a d a n o l m a ğ ı n her biri k e m â l - i teteb­
veçhile ş â y â n ve sezâvârdır. bu' ve tefehhus ve i m t i h â n a h a v â l e ile t a s h î h ve
t e m y î z ve mustehak oldıgı m ü b e y y e n oldukdan
H u l â s a câmi'-i şerîf ve m ü l h a k a t ı olan ebni-
sonra erbâbına virilüb cümlesi hizmet-i
ye-i latifin c ü m l e icrâ olunan t a s a n n u ' â t üstâz-kârî
m e ' m û r e l e r i n d e sarf-ı e z m â n ve da'vât-ı h a y ı r d a
m e v â d - i vâki'i ve keyfiyet-i dekâyiki y e g â n - y e g â n
y e k - z e b â n olub h a t t â m ü ş â r u n - i l e y h D e r v i ş Efendi
ta'rif ve k e m â h ü v e hakka tavsîf olunmak hadd-i
dâ'ire-i aliyyelerinde -Hak T e ' â l â c ü m l e s i n behre-
i m k â n d a olmagla h e m â n ba'zı c e s î m ve zâhir-i fe-
m e n d ve b e r - h u r d â r e y l e s ü n - b u n c a e m e k d â r ve
h i m olanlar m e h m â emkene t a h r î r ve t a s t î r olunub
her işe liyâkatleri zahir ve g e r d - s e z v â r kulları olub
bu mertebede iktisâr ve ihtisar ile iktifâ olundı.
b â - h u s û s ekser câmi'-i şerîfin hizmetinde Efendi ile
V e t e r t î b ve tahsis olunan vazâyifâtı eşref-i ma'an b u l u n m u ş l a r idi. Ç ü n k i â m m e - i nâsı
hademe olan e'imme-i s e l â s e ve h a t î b ve kâtib-i d ü n y â d a hisse mend-i feyz-i hayr eylemek dâ'ire-i
vakıf ve r û z - n â m e c i efendilerden m â ' a d â bakiyye-i imkandan hâricdir. Ve bu câmi'-i şerîfin sekiz se­
sâ'ire kayyim ve m ü ' e z z i n ve ferrâş ve b e v v â b ve neden beru inşâ olundıgı ş a r k e n ve garben âfâka
imarete müte'allik hademe-i m a h s û s a her ne ise intişâr ve her b i r i gerek m ü s t e h a k ve gerek n â -
b e r - m û c i b - i defter t e r t î b , H a r e m e y n kaleminden m ü s t e h a k birer şey'e nâ'il o l m a ğ a d î d e - d û z e intizâr
teâkîr-i tahrir ve t e m h î r olundakdan sonra D e r v î ş oldıgı vâreste-i â ş i k â r . Keyfiyet b ö y l e iken" bu da
Efenhdi geldikde her h u s û s d a ibkâ' ve izhar olan D e r v i ş Efendi cihetleri k e n d ü tevâbi'i ve l e v â h ı k m a
adaletlerin ve hakkaniyetlerin bu b â b d a dahi îfâ ve virüb bize virmedi" deyu herbiri güft-i ş e n î ' idecek-
icrâ içün câmi'-i şerîfin bidayetinden nihayetine leri b e d î d â r o l m a ğ ı n ol m a k û l e bî-insaf ve b î - h a y â
d e ğ i n hizmet-i ebniyede d â ' i m e n ve m ü s t e m i r r e n o l a n l a r ı n elsinesinden zât-i h a m î d e l e r i n hıfz ve
bezl-i m a k d û r iden m u ' t e m e d â n ve h a r b e c i y â n ve e s t â r buyurub e m e k d â r kullarına "ben anları â h a r
m ü s l i m t a ş c ı - b a ş ı ve k â r h â n e c i s i ve ba'zı n e f e r â t ı
ve h a r b e n d e - b a ş ı ve amele ve m ü h i m m a t kâtibieri, 37. Metinde Iç ( Cf ' ) olarak geçen bu yer herhalde P e ç
b â - h u s û s b e v v â b â n ve sâ'ir d e r d m e n d â n c ü m l e s i ( Cv ) olsa gerek, tstinsahda hata yapılarak başına bir
i s t i h k â k ve l i y â k a t l a r ı n a g ö r e k a r î h a - i p ü r - "elif eklenmiştir.
m ü n î h a l a r ı n d a n her b i r i n e birer cihet-i t a ' m î m 38. Her makama göre söz ve her işe uygun adam vardır.
142 Dr.Ali Ö N G Ü L

h u s û s d a m ü k â f a t iderim" e y h â m ı n ı izhâr, onlar da­ B u mahalle gelince a l e ' l - e s â m î sûret-i


h i b u a h v â l i t e f e r r ü s ve m ü n f e h i m o l d u k l a r ı n d a n m e z b û r ü z e r e defter t a h r î r ve gelen teşrifatçı kalfa­
" E f e n d i m i z sag olsun" deyi lisâna dahi s ı n a virilüb bin y ü z a l t m ı ş d o k u z senesi M â h - ı
g e t ü r m e m e g î l e rızâ-yi veliyyi'n-ni'amiye teslim, Rebîulevveli'nin gurresi Cum'a (5 Aralık 1755) gü­
o g ı r â r hâtır-ı â l î l e r i n d e n m ü c â n e b e t d e kalb-i selim n ü P â d i ş â h d â r â - h a ş e m h a z r e t l e r i debdebe-i
oldukları m a z h a r - ı p e s e n - d î d e - i h â s ve â m m olma­ H â k â n î ve kevkebe-i c i h â n - b â n î ü z e r e bâ-şevket ve
ğın H a k Azze Ş â n e Hazretleri Habib-i Ekremi ve icIâl sarây-ı â l î l e r i n d e n teşrîf buyurub Salât-i C u m ­
Resûl-i m u h t e r e m i h ü r m e t i n e m a h z - ı hayr-ı â m 'a'yi e d â b u y u r m a k k a r a r - d â d e olmagla o l leyle-i
zât-i s ü t û d e cemilelerin âfât ve her bukalemundan Cum'a'da D e r v i ş Efendi ve B i n â E m i n i A l i A g a ve
m e ' m ü n ve mahfuz idüb evlâd-ı k i r â m ve iyâl-i ze- k â t i b â n ve hademe-i b i n â ve m ü r t e z i k a d a n iktizâ
vi'l-ihtirâm ve dâ'ire-i itbâ'-i a h b â b b â - s a f â l a r î l e iden ba'zıları mecmu'i câmi'-i H ü m â y u n d a b e y t û t e t
m ü s t e d â m - ı devlet ve ikbâl ve istizâde-i ö m ü r ve i d ü b b â - h u s û s P â d i ş â h - ı h u c e s t e - h i s â l hazretleri
icIâl ile m e s n e d - n i ş î n âfiyet-i b e r - k e m â l eyleye. ba'de't-teşrîf abdest o d a s ı n d a t a h t - n i ş î n ve namaz
A m î n bi-hakk-ı T â h â ve Y â s î n . kılmak içün hareket b u y u r d u k l a r ı n d a abdest oda­
s ı n d a n Mahfel-i H ü m â y u n kapusuna v a r ı n c a zer-
İşbu N u r u o s m â n î Câmi'-i Hümâyunı ender, z e r - d î b a y , k ı y m e t - g e r â y , p â y - e n d â r ve m u ­
b â l â d a n b e r û taVif ve tavsif olundiQi ü z e r e t e t m î m kaddem ş e v k e t tev'emlerine ferş-i ihtizâz o l u n m u ş -
ve salât-i m e k t û b e e d â s ı n a bed' olunacak r ü t b e dur. B u n a g ö r e s â ' i r l e v â z ı m â t d a h i c ü m l e
t e k m i l i avn-i H a k ile r û ' n ü m â ve â v î z e h â ' ile t e z y î n m ü h e y y â ve câmi'-i şerîf havlısı t a t h î r ve t e m y î z ve
ve â r e s t e ve m u k a d d i m e n U ş a k k a z a s ı ' n d a nesc it- kapular hıfz ve h ı r â s e t ile n i z â m - p e z î r oldukda
dirilen ser mihrâblı m ü n a k k a ş ibrişim kalîçeleri ferş s a b â h i s i ale's-suhur evvel vakit k e t h ü d â - y i sadr-ı âlî
ve b i ' l - c ü m l e m ü r t e z i k a l a r ı t e r t î b ve hademesi bulunub sonra S e l â n i k S a n c a ğ ı ile k â m - r e v â olan
mu'ayyen oldukdan sonra teşrîf-i H ü m â y u n m u - vezîr-i m ü k e r r e m A h m e d P a ş a hazretleri c ü m l e ­
sammem olmağın bundan akdem ş e h i n ş â h â n den a k d e m câmi'-i h ü m â y u n a teşrîf ve mütevellî
p î ş î n - i z a m â n p ü r - e m â n l a r ı n d a b ö y l e b i n â olunan o d a s ı n a n ü z û l ve bir m i k d â r istirahatdan sonra
cevâmi'-i s e l â t î n ü z e r l e r i n e m e ' m ü r olanlara ve ge­ vezîr-i a'zam Sa'id M e h m e d P a ş a hazretleri'^^ bi'l-
rek hademe-i evkâfa ne veçhile ikram ve ne veçhi­ c ü m l e gelen u l e m â , y i i z â m ve v ü k e l â - y i zevi'l-
le hil'at ilbâsîle ihtiram olundıgı teşrîfâta m ü r â c e ' a t ihtirâm ve e r b â b - ı m e n â s ı b lâzimü'l-ikrâm ve kâffe-
olundukda t e r t î b , hulâsası t e b y î z ve ma'rûz-i rikâb-ı i h â c e - g â n - ı d i v â n efendileri b e r - m û c i b - i t e ş r î f â t
m ü s t e t â b olunub taraf-ı b i n â d a n dahi ale'l-esâmî post s e m û r ve k a k û m ve ferace ve hil'at ilbâs olu­
defteri taleb o l u n m a g l a ibtidâ b i n â n â z ı n olan nacak mahal neresi m ü n â s i b d i r d e y û Derviş Efendi
M u h â s e b e - i H a r e m e y n i ' ş - Ş e r î f e y n D e r v i ş Efendi ile m ü z â k e r e ve istişâre eylediklerinde" h â l e n mah­
ve b i n â E m i n i A l i A g a , muhasebe kâtibi M e h m e d fel-i h ü m â y u n t a h t ı n d a V e z î r K a p u s ı ta'bir o l u n a n
Efendi, b i n â kâtibi bu hakir A h m e d Efendi, amele câmi'-i şerîf kapusunun k ö ş e s i n d e n yukarı Mahfel-i
kâtibi A b d u r r a h m â n Efendi ve üç nefer m ü h i m m â t H ü m â y u n a ve abdest o d a s ı p î ş - g â h ı n a çıkilur bir
kâtibleri, orta yazıcısı olan Molla yazıcı, h â s s a su n e r d b â n vardır, ş e v k e t l ü efendimiz namaz kıldık-
n â z ı n A l i A g a ve mukaddemen s ü t u n l a r ı n üzerleri­ dan sonra abedest o d a s ı n ı teşrîf buyurub hüzûr-i
ne m e ' m ü r olub h â l e n T e r s â n e - i  m i r e ' n i n L i m â n h ü m â y u n l a r ı n d a ş e y h ü l i s l â m efendi hazretleri ve
Re'isi olan M e h m e d Re'is ve câmi'-i şerîfin yazıları­ sadreyn ve n a k î b ü ' l - e ş r â f ve s u d û r - i u l e m â ve
n ı k i t â b e t iden E n d e r ü n - ı H ü m â y u n ' d a n ç ı k m a mevâli-i izâm h a z e r â t ı n a alâ m e r â t i b i h i m k ü r k l e r
H a t t â t , m ü z e h h i b A l i Efendi-^^ ve kireccibaşı A b ­ ve ferâceler iktisâ olundukdan sonra sâhib-i devlet
d u r r a h m a n A g a va su yolcular K e t h ü d a s ı f-fasan efendimiz a ş a g ı i n ü b zikr o l u n a n vezir k a p u s ı
Ç e l e b i ve a h c â r nakli hizmetinde olan istanbul'un n e r d b â n s a h n - ı b a ş ı n d a k i f e v k â n î d e abdest o d a s ı n ­
b a ş k e t h ü d â vekili b a y r a k - d â r ve m u ' t e m e d - b a ş ı dan birer birer n e z â r e t h ü m â y u n d a d ı r . Sâhib-i dev­
Tobhaneli M e h m e d A g a ve üç nefer h â s s a haseki­ let efendimiz bu mahalde k ı y â m e n durub defterdar
leri ve M a k r î h u d a t a ş ç ı l a r ı n ı n k e t h ü d â s ı H a c ı efendi dahi y a n l a r ı n d a t e ş r î f â t defterini o k u d u k ç a
M u r â d ve s e r - n a k k â ş â n  ş ı k G a r î b ve n a k k â ş l a r ne ise hil'atler ilbâs ve her biri z e m i n - b û s idüb g i ­
k â r - h â n e c i s i ve c a m c ı - b a ş ı ve k â r - h â n e c i s i ve kur­ derler" d e y û t e z k î r ve m ü n â s i b g ö r m e l e r î l e gayri
ş u n c u b a ş ı H a s a n A g a ve y e t m i ş sekiz nefer teşrîf-i h ü m â y u n a m u n t a z ı r oldılar.
m u ' t e m e d â n ve y i r m i ü ç nefer h a r b e c i y â n ve
39. Camiin yazılannı yazan diğer hattatlar hakkında bk. yu
n ı ü s l ü m â n taşçılarının başı M e h m e d Ç e l e b i ve t a ş ­ karıda giriş kısmı ve not 14.
ç ı l a r k â r - h â n e c i s i E y ü b l i H a c ı M u s t a f a ve
40. Simyon (Simeon, Simon), Kalfanın milliyeti hakkında
h a r b e n d e k â n b a ş ı ve b i n â n ı n na'lbûr başısı A h m e d bk. yukarıda Osmanlıca metin ve not 20.
Ç e l e b i , b i n â k a l f a s ı S i m y o n Kalfa'*° z i m m î ,
41 Yirmisekiz Mehmed Çelebi-zâde Sa'id Mehmed Paşa,
t a ş c ı y â n ı n ı n b a ş - k â r - h â n e c i s i K o z m a Kalfa, b i n â (Ö.1761), Türkiye'de ilk matbaanın kurulmasında ibra­
kalfasının k â r - h â n e c i s i usta Sefer ve d ö r t nefer him Müteferrika ile beraber büyük gayretler sarfetmiş,
z ı m m î taşçılar ve k â r - h â n e c i l e r i ve h a m â m c ı kalfa­ elçiliklerde ve önemli devlet hizmetlerinde bulunmuş ve
sı A r t i n Kalfa ve k â r - h â n e c i s i ve .dıvarcı kalfası nihâyet 1755'de sadrazamlığa getirilmiş ise de bu gö­
revde beş buçuk ay kadar kaldıktan sonra azledilmiştir.
olan Oras z ı m m î ve i k i nefer sırık h a m m â l â n başı-
Bk. I.H.Uzunçarşılı, O s m a n l ı Tarihi, IV, I . Kısım,
ları p e h l i v â n ve üç nefer rencber-başıları. S . 3 3 9 ; I .A. Gövsa, Çelebi-zâde Said Paşa mad., MA.
T A R I H - I CÂMl-1 N U R U O S M Â N Î 143
S a l â vakti oldukda câmi'-i şerifin m ü n t e h â b e s n â d a sHahib-i devlet hazretleri ve şeyhu'l-lslâm
ve b ü l e n d - â v â z savt m ü ' ezzinleri m i n â r e t e y n e çı- Efendi hazretleri arza girmekle d â m e n b û s şerefin
kub salâ-yi m u ' t â d e y i h o ş e l h â n ile e d â , ba'dehu ihraz buyurulub vakt-i salat dahi d u h û l i t m e ğ i n
cevâmi'-i s e l â t î n m e ş â y i n h i ile câmi'-i h ü m â y u n bir â m m e - i m ü ' m i n î n e salâ-yı da'vet-i salât n i d â ve b i n
t a r î k k â ' i d e Cum'a vâ'izi olan m e ş â y i h - i HalvQeti- yüz altmış dokuz senesi Mâh-ı Rebiülevvel'in gurre-
ye'den A b d ü ş ş e k ü r E f e n d i h a z e r â t ı g e l ü b sâ'ir si (5. Aralık. 1755) Cuma N a m a z ı o l câmi'-i refîü'l-
e y y â m - ı Cum'a m u ' t â d olan s e l â m h k d a n sad-efzûn i m â d d e edâ-i salât-ı m e k t û b e y e ibtidâ o l u n m a k fe-
o d a b a ş ı l a r ve b e k t â ş i y â n n e f e r â t ı b i - e c m a ' i h i m li'llâhi'l-hamdü m ü y e s s e r oldı.^^
z â b ı t â n ile mukaddemen sefer vuku'unda H ü n k â r
alaylarında ne veçhile tarafeyn saf beste-iu mevkif Ba'dehu namazdan ç ı k d ı k d a n sonra c e n â b - ı
s e l â m olurlar ise bi-aynihi ö y l e c e h u d û d sınurların- Pâdişâh şevket-medâr hazretlerîle Şeyhu'l-lslâm
hazretlerine, ba'dehu n a k î b ü ' l - e ş r â f ve sadreyn
dan t â câmi'-i H ü m â y u n kapusuna gelince dest-
h a z e r â t ı n d a n istanbul k a d ı l a r ı n a ç u k a y a k a p l u
bend mevkıf s e l â m olub sarây-ı c e d î d - i â m i r e d e n
s a m û r - i fâhir a n i ' s - s ü r û r b â l â y ı - v e ş i f t i h â r l a r ı n a
dahi hududlanna gelince cebeci n e f e r â t ı kezâlik
iktisâ ve M e k k e - Medine'den bilâd-ı erbe'aya ge­
saf beste-i mevkıf s e l â m oldılar.
lince mevâli-i izâm h a z e r â t ı n a k a k û m k ü r k ve sahn
Cum'a e z â n ı n d a n t a h m i n e n iki sâ'at mukad­ m ü d e r r i s i n e gelince sof letâfet m e v s û f ilbâs ve bu
dem sarây-ı cedîd-i â l î l e r i n d e n ş e r e f - m e n d mukad­ zeylde D e r v î ş Efendi'ye yeşil ç u k a y a kablu s a m û r
dem p ü r - m e y m e n e t içün m e v c û d ve m u n t a z ı r olan k ü r k ilbâs ile i k r â m ve bi'l-cümle sudûr-i u l e m â ve
Vezîr-i A'zam Sa'îd M e h m e d P a ş a ve Şeyhu'l-lslâm m e v â l i - i i z â m ve m ü d d e r r i s î n - i k i r â m a l â
fezâ'il-i irtisâm D a m a d - z â d e Efendi'*^ h a z e r â t ı ve m e r â t i b i h i m s a m û r ve k a k û m k ü r k l e r ve f e r â c e l e r
n e k î b ü ' l - e ş r â f ve sadreyn-i m u h t e r e m e y n ve ilbâs ve m e r â s i m i t m â m ı n d a n sonra Sâhib-i devlet
mevâli-i izâm ve m ü d e r r i s î n - i k i r â m divân t i k i m i ile hazretleri b â l â d a t a h r î r olundığı ü z e r e a ş a ğ ı s a h n - ı
ricâl-i devlet ve b o s t a n c ı - b a ş ı ve m î r - a h û r - i evvel n e r d b â n a i n ü b kılâvî ve ilbâs olunan s e r â - s e r e kab­
ve s â n î ve k e t h ü d â - y i b e w â b î n - i ş e h r i y â r î ve lu k ü r k ile n e r d b â n b a ş ı n d a k â ' i m ve c â n i b - i
d e f t e r d â r efendi ve r e t s ü ' l - k ü t t â b ve t e v k î l ve yeni­ y e s â r ı n d a d e f t e r d â r efendi durub ibtidâ k e t h ü d â
çeri a ğ a c ı ve c e b e c i - b a ş ı ve t o b c ı - b a ş ı ve tob ara- bey hazretlerine ç u k a y a k a b l u s a m û r k ü r k ve
b a c ı - b a ş ı ve s e r - m e h t e r â n - ı h a y m e - i h â s s a ve ba'dehu d e f t e r d â r efendiye hil'at-i fâhire ilbâs olun-
s i p â h ve s i l a h d â r ve bölükât-ı erbe'a a ğ a l a n b i ' l - d u k d a n sonra ricâl-i devlet ve e r b â b - ı m e n â s ı b
c ü m l e ocak z â b ı t â n l a r î l e ve m e c m û ' u h â c e k â n - ı m e c m û ' ı r ü t b e s i n e g ö r e mütevellî o d a s ı n ı n ö n ü n ­
divân-ı h ü m â y u n ve sâ'ir e r b h a b - ı m e n â s ı b - ı zevi'l- de, abdest-i h ü m â y u n o d a s ı k a r ş u s u n d a n e r d b â n a
i h t i r â m ve s e r - b e v v â b î n - i d e r g â h - ı m u ' a l l â ve v a r ı n c a birer birer dizilüb t e r t î b olundukda yedinde
z u ' a m â ve ç â v u ş â n . Ve'l-hâsıl mertebe-i m ü z e y y e n olan t e ş r î f â t defterini ale'l-esâmî d e f t e r d â r efendi
alây-i zeviu'l-ihtişâm ile b e r - m û c i b - i t e r t î b e dizilüb o k u d u k ç a hazret-i sadr-ı a'zam ö n ü n d e hil'ati ilbâs
k a z â l a r ı n d a n Sultan çâr-cihet-i âfâk olan sâhibü'l- ve d ö n ü b z e m î n - b û s i d ü b mahallerine atf-ı i n â n
iderler idi.
hayrât ve'l-hasenât Pâdişâh-ı ferhunde-baht
şehinşâh müzerkeş mu'allâ-taht şevketlü,
Devlet-i Aliyye'de her ne kadar ricâl-i devlet
m e h â b e t l ü , a z a m e t l ü Sultan Osman H â n - halle-
ve e r b h a b - ı m e n â s ı b var ise yedi g î r terk olunma-
de'llâhu h i l â f e t e h u ve m ü l k e h u ve Sultanehu ve
yub ber-mûcib-i teşrîfât halefleri ilbhas olundukdan
efâza a l e ' l - â l e m î n e b i r r e h u ve i h s â n e h u - h a z r e t l e r i
sonra câmi'-i h ü m â y u n u n m ü d e r r i s i efendiye ve
m ü ş e r r e f - i âfitâb c â h ve celâl ve matla'-ı h u r ş î d - i
vâ'izi A b d ü ş ş e k ü r Efendi'ye ve i m â m - ı evveline ve
ş e v k e t ve ikbâl ile kâffe-i ibâd-ı m ü ' m i n î n e p ü r -
hatib efendiye ç u k a y a kaplu s a m û r kürkler, ikinci
t ü v â n d â z râfet olarak b â - y ü m n ve ikbâl teşrif y o l ­
ve ü ç ü n c i i m â m ı n a ç u k a y a k a p l u s i n c â b k ü r k l e r .
larda dest-bende m e v k i f - i İ s l â m o l a n g ü r û h - ı
B i n â emini A l i A ğ a mukaddem s a m û r k ü r k giymiş
b e k t â ş i y â n ve c e b e c i y â n a l e ' l - h u s û s c â m i ' - i
iken sehven ş i m d i h â t ı r a geldikde bu mahalde
h ü m â y u n havlısında taşra m i h r â b mukabilinde
t e ' h î r ve t a h r î r olundı. Kayyim-başı ve mü'ezzin-ba-
nasb dîde-i intişâr olan cevâmi'-i s e l â t î n m e ş â y i h - i
şıya s â d e ç u k a ferâceler ilbhas o l u n m u ş d u r .
k i r â m ı s e l â m m ü ş t e m i l ü ' l - i k r â m ile taltîf buyurub
k e t h ü d â bey ile D e r v i ş Efendi buhurdan ç e k e r e k
B u n l a r t e k m î i o l u n d u k d a n sonra c â m i ' - i
a ş a ğ ı havlı kapusuna y a k ı n oldukda sâhib-i devlet
h ü m â y u n u n ebniye h a d e m e s i d e y û ç a ğ r ı l d ı k d a
ve Y e n i ç e r i A ğ a s ı m u k a d d e m c e atdan nüzûl ve
m u k a d d e m e n defter o l u n u b a l e ' l - e s â m î defteri
m â ş i y e n istikbâl ve fevkânî binek taşı ü s t ü n e su'ûd
t e ş r î f â t c ı halifesine virildiği ber-vec h - i m ü f r e d â t
ve h î n - i n ü z u l d e şeyhu'l-lslâm ve nakîbü'l-eşrâf ve
b â l â d a t a s r î h o l u n m u ş i d i . Y i n e o l veçhile m ü r e t t e b
sadreyn-i muhteremeyn hazerâtı tahiyye
m e r â s i m i n i e d â d a n sonra kekebe-i h u s r e v â n e ile 42. Damad-zâde Feyzullah Efendi (1699-1761), Di. Os­
abdest o d a s ı n d a s a d r - n i ş î n b â l â oldılar. B i r m i k d â r man ve III. Mustafa zamanında ild defa (1755-1756 I .
tevakkuf ve â r â m d a n sonra D e r v i ş E f e n d i ' n e v â d ı defa, 1757-1758 II. defa) şeyfıulislâm makamına geti­
rilmiştir. Bk. Abdülkadir Altunsu, O s m a n l ı Ş e y h ü ­
n e i o l a n ü ç nefer f e r z e n d â r - ç e m e n d i ç a g ı r d u b
lislâmları, Ankara 1972 s. 138.
huzûr-i h ü m â y u n a n â s i y e - s â y o l d u k l a r ı n d a kemâl-i
43. Bk.Şem'dânî-zâde, a.g.e., I I / A , s.5. Krş. Şinâsi Altun-
tevâzu'-i ş â h â n e l e r i n d e n izhâr-ı s û r e t eyleyenlereni
dag, Osman III. mad., lA.; İsmail E.Erünsal; Türk K ü ­
m ü l â t a f e t ile y a n l a r ı n a iclâs, t e l e t t u f â n e , k e r î m â n e t ü p h a n e l e r i T a r i h i , s, 100. Camiin giriş kapısı üze­
ile m u ' â m e l e - i istînâs ve nevâziş b e n d e - n e v â z ve o l rindeki kitabede yalnız 1169 (1755) tarihi yazılıdır.
144 Dr.Ali Ö N G Ü L

dizilüb c ü m l e s i n e birer birer hil'atler ilbâs ve c â m i ' b u y u r m a l a r î l e vardıkda hâzır olan H o r a s â n î d e s t â r î


ebniyesi h a d e m e s î l e t e t m î m ve ihtitâm-ı ikram ile R e ' î s ü ' l - k ü t t â b olan H a m z a Efendi hazretleri p î ş -
m a z h a r - ı atıfet oldılar. z â n û l a r ı n d a yed-i m ü ' e y y e d l e r î l e s e r - m ü b â h a t i m e -
rast ve bir t e b ş î r â t ile kat'-ı m e r â t i b e h i m m e t - i
B u n d a n sonra esen kalmamakla şehriyâr-ı
âlîlerini inshaf ve ba'dehu kalkub sadr-ı a'zam haz­
dâr-ı ahdem hazretleri dahiabdest o d a s ı n d a n devlet
retlerine g ö t ü r ü b d â m e n - b û s şerefin ihraz itdirdik-
ve icIâl ile nehzat kıyâm ve d â l r e i h ü m â y u n takımı
den sonhra "Benden efendi k a r ı n d a ş ı m ı z a s e l â m
ile sarây-ı âlîlerine atf-ı z i m â m ihtiyâr buyurdılar.
ve du'âlar idüb h â t ı r i a n n sü'âl ideriz" d e y û i'âde ve
0 1 g ü n c â m i ' - i şerîfin havlısı d e r û n e n ve g e l ü b H b r a s â n h i ile m ü ş â r u n - i l e y h efendimizin
b î r û n e n t e r â k ü m - i z i h â m - i e n â m ile rûz-i m a h ş e r ­ m ü b â r e k h â k - p â y - i devletlerine rûy-i m â l ve du'â-yı
den n ü m û n e - d â r olmuşidi. Kürkler ve hil'atler ilbâs h a y ı r l a r ı n isticlâb itdikden sonra m e s r û r e n ve
olundıgı g ü n amele ve hademe-i ebniye içûn d ö r t m a h b û r e n inşât-ı fu'âd ile i h s â n b u y u r d u k l a r ı do­
b i n g u r u ş atiyye-i h ü m â y u n g e l ü b tevzi' o l u n m a k n a n m ı ş b â r g i r e s u v â r ve iyâl ü e v l â d ı m ı z d a n dahi
ü z e r e iken m e ş g a l e - i kesî reden n â ş i i m h â l ve bir taraf-ı devletlerine du'â-yı hayr itdirmek içûn fakir-
i k i g ü n d e n sonra m ü t e v e l l i o d a s ı n d a bir u s l û b h â n e y e avdet idüb vakt-i ma'lumede zabt-ı kitâbet
mu'tâd-ı k a d î m sergi d ö ş e n ü b m e c m û ' i k â t i b â n d a n i ç ü n hulûl-i vakte n i k r â n ve z a m î m e - i du'â-yı
zeyle v a r ı n c a alâ m e r â t i b i h i m tevzi' ve iktisâm olu- d e v â m - ı ö m r - i devlet-i p â d i ş â h ı t a h r î k - z e b â n
nub c ü m l e s i hisse-mend v â y e d â r oldılar. serîü'l-beyân olmuşidi. "el-Eyyâmu y e m ü r r ü merr's-
Ö t e d e n b e r û bu m a k û l e binâ olunan h a y r â t - s e h â b " ^ ' ' mantukunca kitâbet-i m e r k u m u n t e v c î h
i a z î m e n i n hizmet-i mu'ayyenesinde m ü s t a h d e m vakti g e l ü b yevm-i t e v c î h a t d a hil'at ilbas o l u n m a k
ve e m e k d â r olanlar i h t i y â c d a n m ü s t a ğ n i olacak içun tezkire geldikde k e m â l - i lutf-i keremlerinden
n â n - p â r e ile y a h û d i s t i ' d â d ı n a g ö r e bir r ü t b e - i yine bir sof letafet m e v s û f ferâce in'âm ve ba'dahu
m e f â h i r e ile kaldırılub ç e r a ğ olmak de'eb-i seniyye- divân-ı h ü m â y u n iktizâ itdikde yine bir üst post
i ş â h â n e d e n o l m a ğ ı n D e r v i ş Efendi'nin - H a k s a m û r i h s â n ve ba'dehu yine bir pek a'lâ cild kafâ
T e ' â l â ö m r - i devletlerini efzûn e y l e s ü n h i m e m - i i h s h a n - ı ferâvân buyurub b a h r - ı keremlerine mus-
vâlâ n e h m e t l e r i i n z i m â m î l e bu h u s û s i istid'â-yı t a g r a k o l u b her ne kadar z â k i r ü ' l - h i m e m ve
niyâz ve Sahib-i devlet hazretleri i n h â eylediklerin­ ş â k i r ü ' n - n i ' a m l a r ı olsam binde b i r i n t e z k i r e ve
den b i n â e m i n i A l i A g a rütbe-i vâlâ-yi s e r - b e w â b î n t a ' d â d ı n a adem-i liyâkatim zahir ve h ü v e y d â o l ­
d e r g â h - ı âliye p â - n i h â d e ve b i n â kâtibi bu h a k î r magla h e m a n m ü b â r e k ser-devletlerini t a s d î ' itme­
dahi bölükât-ı erbe'a kit'hitabetinde ulûfeciyân-i ye­ mek içün h a k l a r ı n d a n hayr du'â-yı iki k e l â m a hasr
m i n l^tâbetîle h â c e g â n - ı divân z ü m r e s i n e idhâl, orta ve kasr eyledim. H a k azze ve ş â n e hazretleri zât-ı
yazıcısı Molla Yazıcı dahi asıl ser-tûrnâ'î rüfcesîle ve m u h t e r e m l e r i l e e v l â d ü iyâllerini d ü n y â d a ve
t û r n a c ı - b a ş ı neferâtı zabtı ile serhadd-i m a n s û r d a n â h i r e t d e havfinden e m i n ve sâlim ve her ne me­
b a ş - s e r h a d olan V i d i n AgalQi tü'tilâ ve h â s s a hase­ r a m l a r ı ise vusûl-i h u s û l î l e m e s n e d - ş â z h a r m î d e
kilerinden H ü s e y i n haseki dahi her v e ç h i l e talâ- kâ'im eyleye.b A m i n yâ mücîbe's-sâ'ilîn.
katine mâlik ve isti'dâdi olmagla Yeniçeri Ağası Ka- C â m i ' - i v â l â n ı n t e t m î m ve namaza ibtidâ
rakulaklQi hizmetinde istihdâm ile o c a ğ ı m e y â n ı n d a o l u n m a s ı ile H a k T e ' â l â c ü m l e y i f e r a h - y â b eyledi.
ser-efrâz ve ber-vech-i m u h a r r e r t a ' m î m olunub Iha- Kaldı k i , i m â r e t ve t a b h - ı fodla'^^ a n l a r ı n dahi
k i n karakulaklık telhis ve emr-i H ü m â y u n ile suret l e v â z ı m a t ı t e k m î l ve et'ime t e z â k i r i t e t m î m ve
bulacak m e v â d d e n olmagla h e m â n n a m â z kılındı­ t e m h î r olundukdan sonra binyüz altmış dokuz se­
ğ ı n ı n irtesi g ü n ü b o s t a n c ı - b a ş ı aga t a r a f ı n d a n nesi M â h - ı Rebiulevvel'in o n b e ş i n c i (19 Aralık
d â m e n - b û s e m r î l e k a p u y a irsâl ve h i z m e t - i 1755) C u m a g ü n ü n d e imâret-i â m i r e k ü ş â d e olu­
m e r k û m e y e ta'yin olunub m e r a m ı ile k â m y â b oldı. nub b e ş i n c i olan efendi hazretleri simât-i sofra-i
i n ' â m , sâhibü'l-hayr, şevketlü, a z a m e t l ü , p e n â h e t l ü
B â k i zikr ve m e v ' û d olunan k a p u c ı başılık ve efendimizin ni'am-i m e b z û l e - i hayriye-i vakfiyele­
h â c e l i k ve ağalık maddesi t e l h î s olundukda hatt-ı r i n d e t a g a d d î m e v â ' i d e y l e y e n talebe-i u l û m
H ü m â y u n k e ş î d e ve i n â y e t buyurulmagla m u m a ­ dâ'iyâtı ve m ü r t e z i k a - i vakıf s e n â - h â n ı ile du'â-yı
ileyh Molla Yazıcı kapuya ç a g n l u b vakt-i mu'ayye­ firâvân idüb tabh olunan ta!âm ve n â n - ı azîz yev-
nesinde zabt eylemek ü z e r e V i d i n A g a h g ı t e v c î h m e n fe yevmen ilâ m â ş â - A l l a h u Te'âlâ m e v c û d bu­
ve dûş-i istihkakına hil'at ilbhas ve h a k î r i n kitâbeti lunan ile e r b â b - ı a s h â b ı t e n â v ü l i t m e l e r î l e d e f i
dahi M â h - ı ş e v v â l ' d e vaki' olan t e v c î h a t d a zabt m e c â ' a eylediklerinde f e r â d e ve f e r â d e da'vât-i
olunmak ü z e r e ru'ûs ve b i n â e m i n i A l i A g a ' n ı n ka­ hayriyelerini peyveste-i â s u m â n ve i c â b e t - h â n e - i
p u c ı başılık ru'ûs-i H ü m â y u n i b i r k a ç g ü n d e n sonra Y e z d â n idecekleri m a ' l û m - i â l e m y â n o l m a g l a
m ü ş â r u n - i l e y h D e r v i ş Efendi'ye geldikde yedlerime c e n â b - i F e y y â z H a k şevketlü, k e r â m e t l ü p â d i ş â h - ı
i'tâ e y l e d i ğ i n d e n b a ş k a keyfiyet-i hal bendene â l e m - p e n â h efendimiz hazretlerinin m ü b â r e k
ma'lum-i devletleri olmagla yeşil sofa kablu a'lâ si­ vücûd-i h ü m â y u n m e r h a m e t m a k r u n l a r ı n serîr-i
hir s i n c â b kürki i h s â n ve istabl-ı m a ' m û r e l e r i n d e n
kendilerine m a h s û s olan g ü z î d e ve t u v â n â birer 44. Günler de bulutlar gibi geçip gider.
re's b â r g î r i s î m - ç a p g û r raht-ı bisâtîle t e z y î n ve ga- 45. Fodla, yassı pide şeklinde yapılan bir çeşit ekmeğin adı­
lebe-i m e r h a m e t l e r i n d e n i n â y e t ve y a n ı m a b i r dır. Fodla V.Murad devrinde (1876) tayın ekmeğine
ç u k â d â r kullarını ta'yin b u y u r u b kapuya irshal çevrilmiştir. Bk.M.Z. Pakalm, fodla mad., a.g.e.
T A R l H - 1 CÂMl-1 N U R U O S M Â N Î 145
ş e v k e t m u s î r l a r ı n d a b e r - d e v â m - ı devlet ve iclal ey- İ b r a h i m A l â e d d i n (Gövsa), M e ş h u r A d a m ­
l e y ü b h a t â ve h a t a r â t d a n m a s û n ve m e ' m û n eyle- lar, İstanbul 1 9 3 3 - 1 9 3 5 , c.l, 11.
ye. A m î n bi-câh-i S e y y i d i ' l - m ü r s e l î n . T e m m e t ü ' l -
İsmail Galip, T a k v i m - i M e s k û k a t - i Osmani­
hurûf bi-avni'llâhi Meliki'I-Mutn. A m î n .
ye, İstanbul 1 3 0 7 , cetvel 2.
M e h m e d S ü r e y y a , Sicill-i O s m â n î , İstanbul
BİBLİYOGRAFYA 1 3 0 8 , c.l.
A k t e p e , M . M ü n i r , M a h m u d I.mad., l A . Osman 111. Vakfiyesi, T o p k a p ı S a r a y ı M ü z e ­
si K ü t . H a z i n e Dâiresi nr. 1 8 1 1 .
Altundag, Şinâsi, Osman III.mad., l A .
Öz, Tahsin, İstanbul Camileri, Ankara
Altunsu, A b d ü l k a d i r , O s m a n l ı Ş e y h ü l i s l â m ­
1 9 8 2 , c.l.
ları, A n k a r a 1 9 7 2 .
P a k a l ı n , M e h m e t Zeki, O s m a n l ı T a r i h De­
A r s e v e n , C e l â l Esad, Sanat Ansiklopedisi,
yimleri ve Terimleri S ö z l ü ğ ü , İstanbul 1 9 7 1 C.I-111.
İstanbul 1 9 4 3 - 1 9 5 3 , c.l-lV.
P a m u k c i y â n , K e v o r k , N u r u o s m a n i y e Ca-
Ayvansarâyî, Hüseyin, Hadikatü'l-cevâmi',
m i i ' n i n M i m a r ı S i m e o n Kalfa H a k k ı n d a , İ T Ü .
İstanbul 1 2 8 1 , c.l.
Mim.Tar.ve Rest.Enst.Bülteni (13/14), 1 9 8 1 .
Bayrak, O r h a n , İstanbul'un Tarihi ve C a m i ­
P a r m a k s ı z o g l u , İsmet, Okka mad., T A .
leri, A n k a r a 1 9 7 0 .
Sahillioglu, Halil, A k ç e mad., D l A .
B i l m e n , Ö m e r N a s ü h i , H u k u k i Islâmiyye ve
Istılahatı F ı k h ı y y e K a m u s u , İ s t a n b u l 1 9 6 ' 7 - 7 0 ,
Ş e m ' d â n î - z â d e , Fındıklılı S ü l e y m a n Efendi,
c.IV, V .
Mür'i't-tevârih- nşr. M . Aktepe, İstanbul 1978,
D o ğ r u , M e h m e t , E m i n ö n ü C a m i l e r i , İstan­ c.Il/A.
bul 1987.
Ş e m s e d d i n S a m i , Kamusu'l-A'lam, İstanbul
Erkal, M e h m e t , Arşın mad., D l A . 1 3 1 4 , c.V.
E r ü n s a l , İsmail E., T ü r k K ü t ü p h a n e l e r i T a r i ­ T A . , Arşın mad.
h i I I , K u r u l u ş t a n Tanzimat'a Kadar O s m a n l ı Vakıf
T A . , Ferhat P a ş a mad.
K ü t ü p h a n e l e r i , Ankara 1 9 8 8 .
Uzunçarşılı, 1.Hakkı, O s m a n l ı T a r i h i , A n k a ­
Eyice, Semavi, Nuruosmaniye C a m i i mad.,
TA. ra 1 9 8 8 ^ , c.IV, Kısım I .

H a l i l Edhem, M e s k û k â t - i Osmaniye, İstan­ V G M D . Arşivi, Ş e y h ü l i s l â m Defteri n r . 6 .


bul 1334.
Vâsıf, T a r i h ( M a h â s î n ü ' l - â s â r ve hakâyiku'l-
l A . , a r ş ı n mad. a h b â r ) . Bulak 1 2 4 6 , c. 11.
146 Dr.Ali Ö N G Ü L

I: —

of

// /

-Sisi
^ N ı
I 1/
I I

t ^. I

N I
İl i I 11
-1 / 1 ı V /i I \

_Q__0_
fm

T: 0//
U
—W

/b
K İ / 1 ı

. t x :

! I I I

Nuruosmaniye Camii plânı ( G . Goodwin'den)


IBAIISMILÎ MLCI^AID® MllMCT AĞA

Yrd. Doç. Dr. inci KUYULU

İİİiy|İÎ|İİ d e m i ş ilçesine b a ğ l ı B a d e m l i B u c a ğ ı n ı n 1 8 7 4 - 7 5 tarihi de, caminin s ü s l e m e l e r i n i n yapıldı­


İİjpİİlİİ Aşıklar Oba Mahallesinde b u l u n m a k t a d ı r . ğı tarih olmalıdır.
j j i l ^ j i l Y a p ı n ı n ne zaman ve k i m i n t a r a f ı n d a n in­ C a m i , kareye y a k ı n d i k d ö r t g e n p l a n l ı bir
ş a ettirildiği bilinmemektedir. A n c a k , h a r i m girişi­ h a r i m ile kuzeyindeki son cemaat yerinden o l u ş u r
nin ü z e r i n d e yer alan kitabesinden 1 2 2 6 / 1 8 1 1 yı­ (Plan 1 , Res. 2). A r a z i n i n e ğ i m i nedeniyle, yük­
lında Ö d e m i ş V o y v o d a s ı Kılcızade M e h m e t A g a sekte kalan son cemaat y e r i n i n altı, bir b o d r u m
tarafından büyütülerek yenilendiği anlaşılmaktadır kat olarak değerlendirilmiştir.
(Res.l). Ü ç satırlık kitabenin m e t n i ve transkripsi­
Ö r t ü sistemi g e n i ş a h ş a p saçaklı k ı r m a ç a ­
y o n u şöyledir.^ tıyla s a ğ l a n a n kagir y a p ı n ı n cepheleri t a m a m e n
sıvalıdır (Res.3). A n c a k , bazı kesimlerde sıvalar d ö ­
k ü l m ü ş , bazı yerlerde de yeniden sıva yapılmıştır.
C a m i n i n dogu ve b a t ı cephelerinde altışar,
kuzey cephesinde b e ş , g ü n e y cephesinde ise iki
pencere açıklığı bulunur (Res.2-3). D o g u ve b a t ı
Ba\s-i tecdid-i tevsi-i cami-i şerif cephelerde üst ü s t e iki sıra halinde dizilen pence­
Ödemiş Voi^vodası Kılcızade reler, d ü ş e y d i k d ö r t g e n biçimlidir. Batı cephesinin
Esseyid Mehmet Ağa fi sene 1226 alt sıra pencereleri, a y r ı c a yuvarlak kemerli birer
ç ö k e r t m e içine alınmıştır. Kuzey cephesinde üst sı­
Kitabenin T ü r k ç e s i şu şekildedir:
raya ü ç , alt sıraya ise i k i pencere yerleştirilmiştir,
Cami-i şerifin genişletilmesine ve yenilen­
üst sıra pencereleri, d i ğ e r üst sıra pencereleriyle;
mesine sebep olan Ödemiş Voyvodası Kılcızade
alt sıra pencerelerinden b a t ı d a o l a n ı , b a t ı cephesi­
Hacı Mehmet Ağa. Sene 1226.
n i n alt sıra pencereleriyle a y n ı özellikleri taşır. A l t
3 Zilhicce 1 3 1 5 / 2 5 Nisan 1 8 9 8 tarihli
sıra pencerelerinden d o ğ u d a o l a n ı ise, kare biçimli
tevliyet i l â m ı n d a da, y a p ı n ı n Kılcı M e h m e d A g a ve daha k ü ç ü k boyutludur. B u pencere, farklı b i ­
t a r a f ı n d a n yaptırıldığı belirtilmektedir.^ Kılcı M e h ­ ç i m ve boyutlarıyla d i ğ e r l e r i n d e n ayrılır. G ü n e y
med A ğ a ' n ı n camiyle birlikte bir de ç e ş m e inşa et­
tirdiği verilen bilgiler arasındadır."^ • E. Ü. Araştırma Fon Saymanlığınca desteklenen ve ta­
rafımızdan yürütülen "Batı Anadolu Camilerinde Resimli
Kitabede y a p ı n ı n M e h m e t A g a t a r a f ı n d a n Bezemeler" başlıklı proje kapsamında ele alınan yapılar­
g e n i ş l e t i l e r e k y e n i l e n d i ğ i ; tevliyet i l â m ı n d a ise dandır.
M e h m e t A g a t a r a f ı n d a n inşa ettirildiği belirtilmek­ 1. Kitabeyi okuyan ve transkripsiyonunu yapan Sayın
tedir. İki belgede farklı bilgiler veriliyor o l m a s ı , es­ Prof. Dr. Rahmi Hüseyin ÜNAL ve Öğretim Görevlisi
Sayın Aydoğan DEMlR'e teşekkür ederim.
ki y a p ı n ı n yerine b u g ü n ayakta olan c a m i n i n daha
b ü y ü k olarak yeniden m i inşa edildiği; ya da eski 2. A n k a r a Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü Arşivi, Defter
No: 2005, s. 299.
y a p ı n ı n genişletilerek m i yenilendiği konusunda bir
k u ş k u y a neden o l m a k t a d ı r . A n c a k , her iki halde 3. ay. yer.; Bugün ç e ş m e ayakta olmamakla birlikte,
1 2 2 5 / 1 8 1 1 tarihli kitabesi, yeni bir evin duvarına yer­
de, y a p ı n ı n 1 2 2 6 / 1 8 1 1 yılında b u g ü n k ü g ö r ü n ü ­
leştirilmiştir.; Kılcı Mehmet Ağa Vakfına ait cami ve
m ü n ü kazandığı a n l a ş ı l m a k t a d ı r . çeşme ile ilgili kararlar için ayrıca bkz. A n k a r a Vakıf­
Kitabenin üzerindeki süslemeler arasında, l a r G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü A r ş i v i , Defter No: 1757,
ayrıca, boya ile 1 2 9 1 tarihi yazılmıştır. B u 1 2 9 1 / s.274-275 ve Defter No: 1965, s.162-163.
148 Yrd.Doç.Dr. İnci K U Y U L U

cephede y a l n ı z c a üst s ı r a d a bulunan i k i pencere ve .pembeye boyanan b u b ö l ü m l e r i n herbiri mavi,


de, d i ğ e r cephelerin üst s ı r a l a r ı n d a k i l e r i e benzer beyaz, kahverengi ve yeşil çiçeklerle b e z e n m i ş t i r !
özellikler g ö s t e r i r . Ç ö k e r t i l m i ş a l a n ı n merkezine yerleştirilmiş d ö r t ­
Y a p ı n ı n kuzey cephesinde bulunan son ce­ gen p a r ç a l a r l a sekiz kollu bir yıldız meydana geti­
maat yeri tamamen a h ş a p t a n inşa edilmiştir rilmiştir. B u yıldızın her koluna kıvrımlı birer çıta
(Res.4). İçten d ü z a h ş a p tavanla ö r t ü l m ü ş son ce­ tutturularak a ş a ğ ı y a doQru uzanan bir sarkıt oluştu­
maat yeri r e v a k ı (Res.5) kuzeyinden b e ş , d o ğ u ve r u l m u ş t u r . T a v a n ı n yanlarda kalan d i k d ö r t g e n
b a t ı s ı n d a n birer kemer g ö z ü y l e dışarıya açılır. B i ­ alanları ise daha sade bir işçilik g ö s t e r i r . B u b ö ­
rer kıvrım yaparak y ü k s e l e n a h ş a p kemerlerden lümlerin orta kesiminde çıtalarla yapılmış ikişer e ş ­
kuzeydekiler yuvarlak, dogu ve batıdakiler ise Bur­ kenar d ö r t g e n ve bu d ö r t g e n l e r i n etrafını çevreleya-
sa kemeri biçimindedir. B u kemerler, altısı serbest, rek t ü m y ü z e y e zikzaklar halinde dağılan çıtalar bu­
ikisi duvara bitişik kare kesitli t o p l a m sekiz adet lunmaktadır. B u bölümlerin kenar bordürlerinin k ö ­
ayakla taşınır. Ayaklar a r a s ı n a a h ş a p korkuluklar; şelerini çiçekli dallardan oluşan renkli nakışlar süs­
kuzeyde ortada bulunan i k i direk a r a s ı n a ise, yine lemektedir.
a h ş a p t a n bir k a p ı yerleştirilmiştir. Son cemaat ye­
Y a p ı n ı n t a m a m e n sıvalı cephelerinde boya
rine bu k a p ı n ı n ö n ü n d e yer alan ve altı b a s a m a k l ı
ile y a p ı l m ı ş renkli nakışlar bulunur. D o g u , b a t ı ve
merdivenle çıkılan bir giriş s a h a n l ı ğ ı n d a n ulaşılır.
g ü n e y cephelerinde, üst sıra pencerelerinin a r a s ı n ­
H a r i m i n kuzey d u v a r ı n d a , eksenden biraz da kalan y ü z e y l e r e d i k d ö r t g e n ya da kareye y a k ı n
b a t ı y a k a y m ı ş giriş açıklığı bulunur (Res. 6). İki d i k d ö r t g e n biçimli ç e r ç e v e l e r çizilerek içlerine ç e ­
t a r a f ı n d a n kıvrılarak y ü k s e l e n yuvarlak k e m e r l i şitli kompozisyonlar işlenmiştir (Res.2-3). H e r b i r i
b u açıklığın ü z e r i n d e y a p ı n ı n üç satırlık kitabesi birer pano g ö r ü n ü m ü n d e olan bu ç e r ç e v e l e r d e n
v a r d ı r . K a p ı k e m e r i ile kitabe l e v h a s ı , yuvarlak bazıları b o ş d u r u m d a d ı r .
kemerli bir ç ö k e r t m e içine alınmıştır. Etrafı renkli D o g u cephesinde ü ç pencere ve a r a l a r ı n d a
nakışlarla b e z e n m i ş k a p ı n ı n iki tarafına birer pen­ d ö r t pano yer alır (Res.2). Pencere ve p a n o l a r ı n
cere, b u pencerelerden d o g u d a k i n i n y a n ı n a da üst kesiminde, cephe boyunca kıvrık dallar ve çi­
y a r ı m daire kesitli bir mihrabiye nişi yerleştiril­ ç e k motiflerinden o l u ş a n bir s ü s l e m e şeridi uzanır.
miştir (Res. 7). B u cephede yalnızca, cephenin g ü n e y ucunda yer
H a r i m , 1 9 p e n c e r e ile a y d ı n l a n m a k t a d ı r alan kareye yakın d i k d ö r t g e n p a n o bir kompozis­
(Res.8). B u pencerelerden kuzey d u v a n n ı n d o ğ u ­ yonla bezelidir. Girift k ı v n m l a r d a n y ü z e y e d a ğ ı l a n
sundaki kare, d i ğ e r l e r i d ü ş e y d i k d ö r t g e n biçimli •renkli çiçekler ve yapraklar, sol k ö ş e d e y o ğ u n l a ­
açıklıklar ş e k l i n d e d i r . Duvarlar, tabandan tavana ş a n bir d ü z e n l e m e y l e işlenmiştir. B u d ü z e n l e m e
kadar sıvalıdır. p a n o n u n üst b ö l ü m ü n ü n merkezinden a s ı l a n b i r
kılıç ve sallanan iki topuzu ile diyagonal bir formda
H a r i m , d ü z a h ş a p tavanla ö r t ü l m ü ş t ü r sınırlandırılır. B ö y l e c e k o m p o z i s y o n p a n o n u n sol
(Res.9-10). H a r i m i n kuzey d u v a r ı boyunca ikisi alt b ö l ü m ü n d e y o ğ u n l a ş ı r k e n , karşıt olarak, s a ğ
serbest, ikisi duvara bitişik kare kesitli t o p l a m d ö r t üst b ö l ü m b o ş bırakılmıştır.
a h ş a p ayakla t a ş ı n a n kadınlar mahfili uzanır. M a h ­
fil k a t ı n d a b u ayaklarla a y n ı özellikleri t a ş ı y a n d ö r ­ G ü n e y cephesinde, üst b ö l ü m d e iki pence­
dü serbest, ikisi duvara bitişik t o p l a m altı ayak var­ reyi de a r a l a r ı n a alan, çeşitli form ve büyüklükler­
dır. Ortadaki iki a y a ğ ı n a r a s ı n d a d i k d ö r t g e n biçimli de panolar dizelenir (Res. 3). C e p h e n i n d o ğ u k ö ­
ve harime doQru taşıntı yapan m ü e z z i n mahfili bu­ şesinin bir s ü t u n c e tasviri ile belirlenmesi ilgi çeki­
lunur. K a d ı n l a r mahfiline, h a r i m i n k u z e y - d o ğ u s u n - cidir. Ne yazık k i , bu s ü t u n c e ile panolar içindeki
daki a h ş a p merdivenle çıkılır. s ü s l e m e l e r i n bir kısmı iyi k o r u n a m a m ı ş ve b ü y ü k
ö l ç ü d e tahrip o l m u ş t u r .
M i h r a p , giriş açıklığıyla a y n ı aks ü z e r i n e
y e r l e ş t i r i l m i ş y a r ı m silindirik b i r niştir (Res. 11). C e p h e n i n merkezinde, iki pencere a r a s ı n d a
M i h r a b ı n b a t ı s ı n d a a h ş a p minber; d o ğ u s u n d a ise, n a t ü r m o r t l a r l a b e z e n m i ş üç pano yer alır (Res. 12).
g ü n e y - d o ğ u k ö ş e d e duvara bitişik y a p ı l m ı ş a h ş a p Ortadaki enine d i k d ö r t g e n ve bunu ç e v r e l e y e n iki
vaiz k ü r s ü s ü yer alır (Res. 8). d ü ş e y d i k d ö r t g e n panoda, ayaklı kaplardan d a ğ ı ­
lan ç i ç e k l e r r e s i m l e n m i ş t i r . P a n o l a r ı n g e o m e t r i k
M i h r a p nişinin iki t a r a f ı n d a , g ü n e y d u v a r ı y ü z e y l e r i n e uygun olarak d a ğ ı l a n renkli çiçekler,
boyunca tabanda dar ve alçak bir seki uzanır. A n ­ ortada yayvan bir kasede t o p l a n ı r k e n yan panolar­
cak, b u seki b a t ı d a minberle kesilir. da inci uzun formlu kadehlerde istiflenirler.
Cephenin batısında, gölge-ışık oyunları,
DIŞ SÜSLEME d o ğ r u perspektif arayışları ile başarılı bir k o m p o ­
C a m i n i n dış s ü s l e m e l e r i n d e a h ş a p , boya ve zisyon yer alır. B u panoda bir deniz m a n z a r a s ı iş­
alçı kullanılmıştır. S o n cemaat yerinin t a v a n ı , ah­ lenmiştir (Res. 13). Manzara, iki yandan yeşil renk
ş a p işçiliği ile dikkati ç e k e r (Res.5). Tavan yüzeyi leleleriyle tasvir edilmiş ağaçlarla çerçevelenmiş­
çıtalarla ü ç b ö l ü m e ayrılmıştır. O r t a d a k i çökertil­ tir. Mavinin açılan tonlarıyla geri plana uzanan de­
m i ş kare a l a n ı n y ü z e y i n d e , çıtalar ç a k ı l a r a k d ö r t ­ niz g ö r ü n ü m ü , adalar oluşturan tepelerle ufuk çizgi­
gen ve ü ç g e n b ö l ü m l e r o l u ş t u r u l m u ş t u r . M a v i , sarı sine ulaşır. Mavi ve beyaz renk tonlamalanyla tasvir
BADEMLİ KILCIZADE M E H M E T A Ğ A C A M l l (ÖDEMİŞ/İZMİR)

Resim 4: Bademli Kılcızade Mehmet Aga Camii, son cemaat yeri.

Resim 5: Bademli Kılcızade Mehmet Aga Resim 6: Bademli Kılcızade Mehmet Aga
Camii, son cemaat yeri tavanı. Camii, harim taçkapısı.
150 Y r d . D o ç . D r . İnci K U Y U L U

• 1»,

R e s i m 8: B a d e m l i K ı l c ı z a d e M e h m e t A g a C a m i i , iç g ö r ü n ü ş ü .

Resim 9: B a d e m l i Kılcızade M e h m e t A g a Camii, h a r i m t a v a n ı .


B A D E M L İ K I L C I Z A D E M E H M E T A Ğ A CAMİİ ( Ö D E M İ Ş / İ Z M İ R ) 151

Resim 7: Bademli Kılcızade Mehmet Resim 11: Bademli Kılcızade Mehmet


Aga Camii, dış mihrabı. Ağa Camii, mihrabı.

Resim 10: Bademli Kılcızade Mehmet Aga Camii, tavan


süslemelerinden ayrıntı.

Resim 12: Bademli Kılcızade Mehmçt Aga Camii, Resim 13: Bademli Kılcızade Mehmet Aga
güney cephesindeki natürmortlu panolar. Camii, güney cephesindeki deniz manzarası.
152 Yrd. D o ç . Dr. inci K U Y U L U

I*

^1

R e s i m 14: B a d e m l i K ı l c ı z a d e M e h m e t A g a C a m i i , M e k k e tasviri.

R e s i m 15: B a d e m l i K ı l c ı z a d e M e h m e t A g a C a m i i , M e d i n e tasviri.
B A D E M L İ K I L C I Z A D E M E H M E T A Ğ A C A M l l (ÖDEMİŞ/İZMİR)
, 153

edilen bulut kümeleriyle zenginleştirilen g ö k y ü z ü rak başlayan ve alt kesimde ç ö k e r t m e k e m e r h i n i k i


de, deniz ve kcira, görünümleriyle bu ufuk ç i z g i a n - tarafından aşağıya d o ğ r u sarkan pembe renkli birer
de birleşir. ü z ü m motifiyle devam eden kompozisyonda, renk­
C e p h e n i n d o ğ u s u n d a bulunan pano, b u g ü n lerin koyu t o n l a n n m seçilmesi ve güllerin sayısının
t a m a m e n harap o l m u ş t u r . Yalnızca, üst k ö ş e s i n d e a r t m a s ı dikkati ç e k e r . Pencereyi sınırlandıran s ü t u n ­
bir a g a ç tasvirinin varlığı, bu p a n o n u n da diğer k ö ­ celerin ü z e r i n e ise, birer k ü r e motifi resmedilmiştir.
ş e d e k i p a n o gibi bir manzara resmi ile bezeli oldu­ B u k ü r e motiflerinden başlayan ve bir ş e r i d e dolan­
ğunu düşündürmektedir. m ı ş asma y a p r a k l a r ı ile i k i adet p e m b e ve i k i adet
mavi renkli ü z ü m salkımının d ö n ü ş ü m l ü olarak tek­
B a t ı cephesinde üç. pencere ile b e ş p a n o rarlandığı bir s ü s l e m e , du\®rın üst kesiminde kesin­
b u l u n m a k t a d ı r (Res.3). Farklı boyutlardaki p a n o ­ tisiz olarak devam eder. Bu s ü s l e m e şeridinin alt ke­
lar, içten mavi renkli stilize kıvrık dallardan o l u ş a n siminde de yer yer çeşitli yazı panolan bulunur.
s ü s l e m e şeritleriyle ç e v r e l e n m i ş t i r . B u s ü s l e m e ş e ­
ritleri, birbirlerine benzer özellikler g ö s t e r m e k l e Daha ö n c e sözünü ettiğimiz süsleme kom-
birlikte, c e p h e n i n kuzey ucundaki panoda 'S' kıv­ p o z i s y o n l a r ı n d a k i pembe güller ve g o n c a l a r ı n d a n
rımlı yapraklar a r a s ı n a birer çiçek motifinin katıl­ o l u ş a n birer ç i ç e k d e m e t i , alt sıra pencerelerinin
m a s ı ayrıcalık olarak belirir. P a n o l a r ı n merkezleri­ ü z e r i n d e de t e k r a r l a n m ı ş t ı r .
ne birer çiçek demeti işlenmiştir. B u çiçek demet­ C e p h e n i n d o ğ u s u n d a k i dış m i h r a p nişi, iki
leri, yeşil yapraklar a r a s ı n d a n y u k a r ı y a d o ğ r u uza­ t a r a f ı n d a n birer s ü t u n c e motifiyle sınırlandırılmıştır
nan kınnızı, sarı renkli k a s ı m p a t ı , lale gibi çiçekler­ (Res.7). Yeşil renkli silindirik s ü t u n c e l e r i n m i n i k
den oluşur. C e p h e n i n alt seviyesinde, duvar yüze­ başlıklarının ü z e r i n e yerleştirilmiş bir atkı t a ş ı dik­
yine boyayla k ü ç ü k d i k d ö r t g e n ç e r ç e v e l e r çizilmiş­ kati ç e k e r . A t k ı t a ş ı , p e m b e renkli kıvrık dallar,
tir. B u ç e r ç e v e l e r , d u v a r ı n kesme taşlarla ö r ü l m ü ş yapraklar ve mavi çiçeklerle taçlandırılmıştır. Nişin
o l d u ğ u izlenimini u y a n d ı r m a k t a d ı r . k a b u ğ u b i ç i m i n d e a l ç ı d a n p e m b e renkli bir perde
A l t sıra pencerelerinden kuzey u ç t a buluna­ motifi yapılmıştır.
n ı n yuvarlak kemerii ç ö k e r t m e s i de sitilize yaprak­ H a r i m girişinin i k i y a n ı n a r e s m e d i l m i ş birer
lardan o l u ş a n bir kompozisyonla süslenmiştir. m i m a r i manzara tasviri ile c e p h e n i n g ö r ü n ü m ü
Kuzey cephesinde, son cemaat yeri revak zenginleştirilmiştir. Birer d i k d ö r t g e n ç e r ç e v e içine
kemerlerinde yer alan çeşitli çiçek kompozisyon­ a l ı n m ı ş b u m i m a r i tasvirlerden b a t ı d a k i n e M e k k e ,
ları dikkati ç e k e r (Res.4). Fakat, ne yazık k i , bu d o ğ u d a k i n e ise Medine ş e h r i işlenmiştir. M e k k e
k o m p o z i s y o n l a r ı n bazıları b u g ü n t a m a m e n sıvalı­ tasvirinde; arka planda renk t o n l a m a l a r ı y l a veril­
dır. Kemerlerin iç ve dış yüzlerinde birer çiçek de­ m i ş geriye gidildikçe küçülen sıra d a ğ l a r ile bu d a ğ ­
m e t i n d e n o l u ş a n kompozisyonlar tasvir edilmiştir. ların ü z e r l e r i n e ve eteklerine serpiştirilmiş k ü ç ü k
Ç i ç e k demetleri; irili ufaklı k o y u yeşil yapraklar binalar resmedilmiştir (Res. 14). Geri plandaki d a ğ ­
a r a s ı n d a n y ü k s e l e n ve kırmızı, mavi tonlarıyla ay­ ların ve binaların daha k ü ç ü k g ö s t e r i l m e s i y l e k o m ­
rıntılı olarak i ş l e n e n k a s ı m p a t ı , lale, karanfil, gon­ pozisyona derinlik kazandırılmıştır. Y i n e arka plan­
ca gül gibi farklı ç i ç e k l e r d e n oluşur. da mavi ve p e m b e n i n t o n l a m a l a r ı y l a o l u ş t u r u l m u ş
başarılı bir g ö k y ü z ü dikkati ç e k e r . Ö n planda ise,
H a r i m i n kuzey duvarında da çeşitli s ü s l e m e ­ g e n i ş bir alana yayılan ve etrafı evlerle kuşatılmış
ler bulunur. H a r i m kapısının kıvrımla yükselen yu- revaklı bir avlu ve o r t a s ı n d a y ü k s e l e n Kabe g ö s t e ­
variak kemeri ile içinde bulurxiuğu yuvarlak kemerli rilmiştir. Kubbesi avlu, avlu içindeki binalar ve göl­
ç ö k e r t m e a r a s ı n d a kalan, tenarlan kahverengiyle geleri yere vuran d ü z d a m l ı evler a y n n t ı c ı i ş l e m e
gölgelendirilmiş sarı zeminli yüzey, kitabe levhasını tarzıyla gelenekseldir. Evlerin perspektif ilkelerine
da üç t a r a f ı n d a n k u ş a t a n kıvrık dallar, yapraklar ve aykırı kuruluşlarına k a r ş ı n , genel kompozisyon dü­
g ü l l e r d e n o l u ş a n bir k o m p o z i s y o n l a b e z e n m i ş t i r zenindeki perspektif arayışlarında başarılı bir uygu­
(Res.6). Girift kıvrımlar o l u ş t u r a n yeşil t o n l a m a l ı , lamadan söz edilebilir.
k o y u k o n t u r l u yaprak ve dallar ile dağıldığı zemi­ Medine tasvirinde, geri planda d a ğ l a r ve kü­
n i n k o y u sarı rengi k o m p o z i s y o n u n g ö r ü n ü m ü n ü ç ü k k ü ç ü k binalar; ö n planda ise çift avlulu ve b e ş
belirgin kılar ve zenginleştirir. B u k o m p o z i s y o n u n minareli c a m i ile avlu etrafını k u ş a t a n binalar res­
iki t a r a f ı n d a , pembe güller ve k o y u yeşil yaprakla­ m e d i l m i ş t i r (Res. 15). B u tasvir de, gerek başarılı
r ı n d a n o l u ş a n s ü s l e m e l e r yer alır. Pembenin tonla- renk t o n l a m a l a r ı ve perspektif uygulamalarıyla; ge­
m a l a r ı y l a , ayrıntılı bir tarzda i ş l e n e n değişik sayı­ rek a y n n t ı c ı i ş l e m e tarzıyla M e k k e tasvirinde g ö r ü ­
daki katmerli gül ve gonca ile, bu y ü z e y d e k i k o m ­ len ü s l u p özelliklerini tekrarlar. K o m p o z i s y o n d a
pozisyon t a m a m l a n ı r . B u bezemeler a r a s ı n d a kalan evlerin yere vuran g ö l g e l e r i , çöl z e m i n i n i n , d a ğ l a ­
kitabe levhasının ü z e r i n d e de, üç dilimli bir ç e r ç e ­ rın, g ö k y ü z ü n ü n renk t o n l a m a l a r ı y l a verilişi başarılı
ve içine boyayla yazılmış 1 2 9 1 tarihi bulunur. bir uygulama olarak dikkati ç e k e r . S o ğ a n v a r i kub­
B u kompozisyonun bir benzer ö r n e ğ i de ç ö ­ beli c a m i , minareler, revaklı avlular ve binalar en
kertme k e m e r i n i n üst kesimindeki pencerenin iki k ü ç ü k a y r ı n t ı s ı n a kadar ince ince işlenmiştir. Fa­
t a r a f ı n d a t e k r a r l a n m ı ş t ı r . Pencerenin iki y a n ı n d a kat, Medine tasvirinde g ö k y ü z ü k ü ç ü l m ü ş , d a ğ l a r
yer alan birer s ü t u n c e tasvirinin üzerini taçlandıra- daha geri plana a l ı n a r a k sayıları azaltılmıştır.
154 Yrd.Doç.Dr. İnci K U Y U L U

IÇ S Ü S L E M E rer gül demeti yerleştirilerek o r t a l a r ı n d a n bir kan­


dil motifi sarkıtılmıştır. Nişin ak k ı s m ı n a ü z e r l e r i n e
Y a p ı n ı n h a r i m i de y o ğ u n s ü s l e m e l e r e sa­
d ü ş e n ışıkla yer yer s a r a r m ı ş bodur yeşil a ğ a ç l a r ­
h i p t i r . Özellikle, kuzey d u v a r ı boyunca uzanan
dan o l u ş a n bir o r m a n m a n z a r a s ı tasvir edilmiştir.
k a d ı n l a r mahfilinin g ü n e y i n d e kalan b ö l ü m d e , ta­
B u m a n z a r a n ı n i k i t a r a f ı n d a n y u k a r ı y a d o ğ r u yük­
van ve d u v a r l a r ı n zengin renkli nakışları dikkati
selen ince saplı ikişer çiçek, ortadaki kandil motifi­
ç e k e r (Res.8).
ne d o ğ r u y ö n e l m i ş t i r . M i h r a p , tepelik bezemesi­
H a r i m i n doQu, b a t ı ve g ü n e y duvarları bo­ n i n ü z e r i n d e uzanan ayet kitabesi ve b u kitabeyi
yunca i k i s ü s l e m e şeridi dolaşır. D o g u ve batı du­ ç e r ç e v e l e y e n bir s ü s l e m e y l e taçlandırılmıştır. A y e t
v a r l a r ı n d a k a d ı n l a r mahfili ile kesilen b u s ü s l e m e kitabesini ü ç y ö n d e n k u ş a t a n ve m a v i zemin ü z e ­
şeritleri; üst sıra pencerelerinin alt ve üst seviyele­ rinde yayılan kırmızı akant y a p r a k l a r ı , tepede b i r
rinde yer alır. Stilize kıvrık dallardan o l u ş a n k r e m madalyon o l u ş t u r m u ş t u r . B u madalyonun içine de
renkli bezemeler; ü s t t e kırmızı, akta ise yeşil ze­ kırmızı ç i ç e k l e r d e n bir k o m p o z i s y o n yerleştirilmiş­
m i n ü z e r i n e işlenmiştir. Duvarlarda bu iki s ü s l e m e tir. M i h r a b ı n i k i y a n ı n d a , g ü n e y d u v a r ı boyunca
şeridinin a r a s ı n d a kalan ve üst sıra pencerelerinin uzanan sekinin ü z e r i n e a l ç ı d a n birer m u m l u k yer­
a r a l a r ı n a rastlayan y ü z e y l e r d e çeşitli yazı p a n o l a r ı ­ leştirilmiştir,
na yer verilmiştir. B u yazı p a n o l a r ı , çiçekli dallar­
dan o l u ş a n birer ç e r ç e v e içine alınmıştır. Daha ö n c e s ö z ü n ü ettiğimiz gibi, h a r i m i n do­
ğ u , batı ve g ü n e y duvarını d o l a ş a n iki s ü s l e m e şeri­
A l t sıra pencerelerinin a r a l a r ı n d a k i yüzeyle­ dinin kadınlar mahfilinden itibaren kesildiği izlenir.
re de kırmızı, m a v i renkli çeşitli çiçek demetlerin­ Kadınlar mahfilini sınırlandıran duvarlardaki basit
den o l u ş a n s ü s l e m e l e r yapılmıştır. B u t ü r süsle­ süslemeler ç o k yakın tarihlerde yapılmış olmalıdır.
meler, g ü n e y d u v a r ı n ı n y a l n ı z c a b a t ı ucunda yer
T a v a n y ü z e y i , fcaminin s ü s l e m e d ü z e n i n e
a l ı r k e n , dogu d u v a r ı n ı n g ü n e y ucunda ise a ğ a c a
verilen ö n e m i n en açık g ö s t e r g e s i olarak ç o k renk­
sarılmış güllerden o l u ş a n bir kompozisyon şeklinde
li ve ç o k ayrıntılı bir işçilikle bezelidir (Res.9). G ü ­
işlenmiştir.
ney d u v a r ı n d a yer alan g ü r y a p r a k l ı o r m a n g ö r ü ­
H a r i m i n e n g ö z alıcı bezemeleri g ü n e y du­ n ü m ü , tavan yüzeyini kaplayan yeşil boya dokusu
v a r ı n d a yer a l m a k t a d ı r (Res.8). D u v a r ı n d o ğ u s u n ­ içinde de tekrarlanarak y a p ı n ı n ç o k g ö r k e m l i b i r
dan b a ş l a y a r a k m i n b e r e kadar uzanan bu renkli bezeme anlayışla r e s i m l e n d i ğ i n i k a n ı t l a r . Z e n g i n
n a k ı ş l a r d a yemyeşil a ğ a ç l a r l a ç o k zengin bir çiçek ve yaprak resimleriyle boyalı t a v a n ı n merke­
o r m a n m a n z a r a s ı işlenmiştir. Kırmızı ya da beyaz zinde varlığının izleri beliren g ö b e k düşmüştür.'*
fırça tuşlarıyla o l u ş t u r u l m u ş k a b a r ı k lekelerle zen­ T a v a n y ü z e y i ve g ö b e ğ i n i n ç e v r e s i n d e çeşitli or­
ginleştirilmiş çeşitli a ğ a ç l a r , incecik g ö v d e l e r i üze­ m a n m a n z a r a l a r ı işlenmiştir (Res. 10). T a v a n ı n ke­
rinden y ü k s e l e r e k duvar y ü z e y i n e yayılırlar. B u i n ­ n a r l a r ı boyunca uzanan ve k ö ş e l e r i n d e y o ğ u n l a ş a n
cecik g ö v d e l e r a r a s ı n d a n ise, arkada uzanan ve k o y u yeşil a ğ a ç l a r , kırmızı ve s a r ı çiçekli dallara
daha k ü ç ü k a ğ a ç l a r d a n o l u ş a n ikinci bir o r m a n ı n d ö n ü ş e r e k t ü m y ü z e y e dağılır. T a v a n g ö b e ğ i n i n
v a r h g ı farkedilir. Daha k o y u yeşil renkli o l a n bu çevresinde de aynı kompozisyonlar daha k ü ç ü k bo­
a ğ a ç l a r m i h r a b a kadar d e v a m eder. B u k ü ç ü k yutlarda tekrarlanmıştır. A ğ a ç l a r ve çiçekler, renk
a ğ a ç l a r a r a s ı n d a n y ü k s e l e n b ü y ü k bir selvi ise m i h ­ tonlamalarımda ayrıntılı bir şekilde tasvir edilmiştir.
raba d o ğ r u e ğ i l e r e k adeta m i h r a b ı sınırlandırır. B u
selvi ile k ü ç ü k a ğ a ç l a r d a n o l u ş a n o r m a n g ö r ü n ü ­ Kılcızade M e h m e t A ğ a C a m i s i , içten d ü ^
m ü m i h r a b ı n b a t ı s ı n d a da tekrarlanmakla birlikte, t a v a n l ı , d ı ş t a n k ı r m a çatıyla ö r t ü l ü kareye y a k ı n
t ü m s ü s l e m e minberle kesilerek tahrip o l m u ş t u r . d i k d ö r t g e n planlı sade bir cami ö m e ğ i d i r .

M i h r a p da, y o ğ u n s ü s l e m e l e r e s a h i p t i r Y a p ı n ı n gerek cepheleri, gerek iç m e k a n ı


(Res. 11). Yuvarlak k e m e r l i . m i h r a p nişi, üst ü s t e zengin bezemelere sahiptir. Bezemeler a r a s ı n d a .
b o y a m a i k i s ü t u n c e y l e , iki y a n ı n d a n sınırlandırıl­ Batılılaşma D ö n e m i A n a d o l u T ü r k m i m a r i s ü s l e ­
mıştır. Beyaz rengin kullanımıyla m e r m e r g ö r ü n ü ­ mesinin seçkin bir t ü r ü n ü o l u ş t u r a n duvar resimle­
m ü k a z a n d ı r ı l m ı ş kırmızı, s ü t u n c e l e r ü z e r i n e a y n ı r i ö n e m l i bir yer tutar. Duvar r e s i m l e r i n i n ' g ü n ü ­
renklerle b o l profilli bir tepelik işlenmiştir. A l t t a k i m ü z e ulaşabilen ö r n e k l e r i n i n daha ç o k yapıların iç
s ü t u n c e , a y r ı c a , süslü bir başlıkla taçlaridırılmıştır. m e k a n l a r ı n ı b e z e d i ğ i g ö r ü l ü r . C e p h e l e r i bezeyen
Y e ş i l e b o y a n m ı ş kemer y ü z e y i , tepe n o k t a s ı n d a resimlerin ise, b ü y ü k olasılıkla o n a r ı m l a r ve aşın­
y o ğ u n o l m a k ü z e r e , zemine kadar pembe güller ve malar nedeniyle y o k o l d u ğ u d ü ş ü n ü l ü r . ^ Kılcızade
a r a l a r ı n a s e r p i ş t i r i l m i ş m i n i k m a v i ç i ç e k l e r l e be­ M e h m e t A ğ a Camisi, dış cephe resimleri g ü n ü m ü ­
z e n m i ş t i r . K e m e r k ö ş e l i k l e r i ise, yeşil ü z e r i n e ze ulaşabilen ender y a p ı ö r n e k l e r i n d e n birisidir.
k r e m renkli stilize akant y a p r a k l a n y l a doldurul­ Resimler, a h ş a p ve sıva ü z e r i n e yapılmıştır.
m u ş t u r . Y a r ı m kubbe şekilli kavsara y ü z e y i n e de, Resimlerde i ş l e n e n k o n u l a r manzaralar, n a t ü r -
a ş a ğ ı y a d o ğ r u sarkan bir perde m o t i f i resmedil­
miştir, i k i yana açılmış ve tepeden bir fiyonkla tut­ 4. Tavan göbeğine ait alçıdan süsleme parçalan bugün ca­
mide bulunmaktadır.
t u r u l m u ş perdenin kıvrımları, ışık-gölge oyunlarıyla
derinlik k a z a n d ı r ı l a r a k başarılı bir şekilde verilmiş­ 5. R. Arık, B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i Anadolu Tasvir S a ­
tir. Perdenin iki t a r a f ı n d a , b o ğ u m l u kısımlarına b i ­ natı, Ankara 1976, s. 1 3 5 .
B A D E M L İ K I L C I Z A D E M E H M E T A Ğ A CAMİİ (ÖDEMİŞ/İZMİR) 155
mortlar, Mekke-Medine tasvirleri, kılıç-sütunce gibi van yüzeyi çıtalarla ya da boya ile b ö l ü m l e r e ayrı­
motiflerdir, i ş l e n e n konular a r a s ı n d a e n ö n e m l i ye­ larak, h e r b ö l ü m ü n içine çeşitli ç i ç e k motifleri işlen­
ri manzaralar tutar. Manzaralar h e m ele alınış b i - miştir. Kılcızade Mehmet Aga Camisinin Tavan yü­
çimleriyle, h e m de tasarımlarıyla ilgi çekici özellik­ zeyinde ise, herhangi bir bölüntü y a p i m a d a n , beze­
ler sergiler. B u kompozisyonlarda dış cephede de­ meler t ü m y ü z e y e yayılmıştır. Tavan k e n a r l a r ı n ı sis­
niz g ö r ü n ü m ü yer a l ı r k e n , iç mekanda çeşitli o r ­ temli bir b i ç i m d e d o l a ş a n ve k ö ş e l e r d e y o ğ u n l a ş a n
m a n g ö r ü n ü m l e r i tasvir edilmiştir. Duvar resimle­ o r m a n g ö r ü n ü m ü n ü n t ü n i tavan y ü z e y i n e dc^gıla-
rinde manzaralar, b ü y ü k bir tutkuyla işlenen konu­ rak zengin bir bezemeye d ö n ü ş m e s i ve g ö b e k et­
lar a r a s ı n d a yer alır. B ü y ü k bir y o ğ u n l u k kazanan rafının o r m a n g ö r ü n ü m ü y l e ç e v r e l e n m e s i , b u g ü n e
kadar bilinen bezemeli tavan ö r n e k l e r i a r a s ı n d a
doga kesitlerinin a n l a t ı m ı n a genellikle m i m a r i tas­
Kılcızade M e h m e t A g a C a m i s i n i n tavan bezemesi­
virler de katılır.^ Kılcızade M e h m e t A g a C a m i -
n i n ö n e m l i bir g e l i ş m e y e ö r n e k o l u ş t u r a n ö z g ü n
si'nin m a n z a r a l a r ı y s a , d o ğ r u d a n doga g ö r ü n ü m ­
bir y a p ı t o l d u ğ u n u ortaya kovlar. Tavanda bezeme­
leri aktaran ö r n e k l e r e katıjabilir. Mugla Ş e y h Ca­
lerin kesintisiz olarak devam etmesi ve bezeme ko­
misi ( 1 8 3 0 - 3 1 ) ^ , U r l a K a p a n C a m i s i Ş a d ı r v a n ı
nusu olarak orman g ö r ü n ü m l e r i n i n seçilmesi yeni
( 1 8 3 4 ) , ^ İzmir Ş a d ı r v a n a l t ı C a m i s i g e ç i t t o n o z u ve ö z g ü n bir uygulama olarak dikkati ç e k e r .
(1835-40'lar),^ Muğla K u r ş u n l u Camisi^ ( 1 8 5 3 ) ^ °
gibi eserlerin resimleri a r a s ı n d a deniz m a n z a r a l a r ı ­ Y a p ı d a k i d i ğ e r b i r omnan m a n z a r a s ı da,
na yer v e r i l m i ş t i r . A n c a k b u resimlerde, deniz m i h r a p nişinin alt kesimine yapılmıştır. B u d ö n e m ­
m a n z a r a l a r ı çeşitli yelkenliler ve binalarla zengin­ de, Anadolu'da cami mihraplarının y o ğ u n s ü s l e m e ­
leştirilmiş kıyı g ö r ü n ü m l e r i olarak ele alınmıştır. lere sahip oldukları bilinmekledir.^^ Ancak, S o m a
Kılcızade M e h m e t A g a C a m i s i n i n g ü n e y cephe­ Hızır B e y Camisi (1791-92),^^ Koçarlı Cihanoglu
sindeki kompozisyon ise, geri planda tepelerle ke­ Camisi ( 1 8 3 4 - 3 5 ) ve Tavas H a m a m ö n ü C a m i ­
silen ve iki t a r a f ı n d a n a ğ a ç l a r l a sınırlandırılmış salt s i n i n (1847) 2 0 m i h r a p l a r ı gibi manzara resimle-
bir deniz m a n z a r a s ı olarak dikkati ç e k e r . riyle b e z e n m i ş bilinen ö r n e k l e r i n sayısı azdır. B u
Salt o r m a n g ö r ü n ü m l e r i n i n işlendiği manza­ ö r n e k l e r d e n Soma Hızır B e y Camisi ve Tavas H a ­
ralar, harimde g ü n e y duvarı ile a h ş a p tavan yüze­ m a m ö n ü Camisi'nde kompozisyonlar m i h r a p nişi­
yinde yer alır. Duvar resimlerinin bilinen örneklerin­ ne, K o ç a r l ı C i h a n o g l u Camisi'nde ise m i h r a b ı n
de resimlerin genellikle çerçeveli veya çerçevesiz ü z e r i n e işlenmiştir. Kılcızade M e h m e t A g a C a m i -
tek tek ya da şeritler halinde yapıldığı i z l e n i r . O y ­ si'nin m i h r a b ı da, bir manzara (orman) kompozis-
sa, Kılcızade M e h m e t A g a Camisi, bilinen ö r n e k ­ yonuyla s ü s l e n m i ş ender ö r n e k l e r d e n biridir.
lerin d ı ş ı n d a b i r bezeme p r o g r a m ı n ı n tek ö r n e ğ i ­
6. ay. es., s. 122.
dir. G ü n e y duvarını bezeyen o r m a n g ö r ü n ü m ü n ü n
7. Resim için bkz. ay.es., s. 5 4 , Res.46.; ayrıca bkz. G.
m i h r a p yüksekliğiyle y a r ı ş a n boyutlarda anıtsal b i r Renda, B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i n d e T ü r k R e s i m S a ­
b ü y ü k l ü k t e i ş l e n m e s i ile ilk kez karşılaşılmaktadır. natı 1 7 0 0 - 1 8 5 0 , Ankara 1977, s. 1 5 1 , Res. 116.
B u özellik, Anadolu'da bilinen ö r n e k l e r a r a s ı n d a , 8. Resim için bkz. R. Ank, a.g.e., s. 4 8 , Res 42; aynca
ilk kez b u y a p ı d a k a r ş ı m ı z a ç ı k a n ö z g ü n bir resim­ bkz. G. Renda, a.g.e., s. 144, Res. 109.
leme t a r z ı n a işaret eder. Baklan -Boğaziçi Kasaba­ 9. Resim için bkz. R. Arık, a.g.e., s.50, Res.43. ; ayrıca
sı Eski C a m i , ^ ^ Mudanya-Mirzeoba K ö y ü A h m e d bkz. G. Renda, ay.es., s . l 4 4 , R e s . l l O .
A ğ a C a m i s i ^ ^ g i b i y a p ı l a r ı n X V I I I . yüzyıl sonu- 10. Resim için bkz. R. Arık, a.g.c., s.57, Res. 5 0 .
X I X . yüzyıla tarihlenebilen resimlerinde b ü y ü k bo­
11. ö r n e k l e r için bkz. R. Arık, ay.es.; aynca bkz. G .Ren­
yutlu tek-tek a g a ç m o t i f l e r i bulunmakla birlikte, da, a.g.e.
g e n i ş b i r y ü z e y e yayılan büyüklü-küçüklü a ğ a ç l a r l a 12. Resim için bkz. Ş . Ç a k m a k , Denizli lli'ndeki Türk
o l u ş t u r u l m u ş o r m a n m a n z a r a l a r ı n a b u g ü n bilinen A n ı Ü a n (Camiler), İzmir 1 9 9 1 , E. Ü . Sosyal Bilimler
ö r n e k l e r d e r a s t l a n m a m a k t a d ı r . Kılcızade M e h m e t Enstitüsü,(Ba$ılmamış Yüksek Lisans Tezi), Res. 64.
A g a C a m i s i n i n b u o r m a n m a n z a r a s ı , şimdilik bili­ 13. Resim için bkz. Y . Ötüken-A. Durukan-vd., Türki­
nen tek ö r n e k olarak dikkati ç e k e r . Ayrıca, anıtsal ye'de Vakıf Abkleler ve E s k i E s e r l e r I V , Ankara
1986, S . 7 1 2 , Res. 69.
orman manzarasının yan duvarların yüzeylerinde
yer alan a n ı t s a l b ü y ü k l ü k t e çiçek tasvirleriyle kuv­ 14. Resim için bkz. R. Bozer, Kula'da Türk Mimarisi,
vetlendirilmesi, b ü y ü k k o m p o z i s y o n d ü z e n i n i n sa­ Ankara 1990, s. 4 0 , Fot. 20.
n a t ç ı n ı n kendi s e ç i m i o l d u ğ u n u kanıtlar. 15. Resim için bkz. ay.es., s. 54, Fot. 27.

O r m a n m a n z a r a l a r ı , h a r i m t a v a n ı n d a da 16. R. Arık, a.g.c., s. 4 2 .


17. R. Arık, B a z ı Ö r n e k l e r i y l e Anadolu'da B a r o k D e ­
tekrarlanmıştır. Tavan köşelerinde orman görü-
nen C a m i l e r , (Basılmamış Doçentlik Tezi), Ankara
n ü m l e r f olarak b a ş l a y a n s ü s l e m e , çiçekli dallara 1972, s. 219-220.
d ö n ü ş e r e k t ü m tavan y ü z e y i n i bezer. T ü m tavan 18. Resim için bkz. R. Arık, B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i Türk
yüzeyini bezeyen s ü s l e m e l e r e Kula Sogukkuyu Ca­ Mimarisi Ö r n e k l e r i n d e n Anadolu'da Ü ç A h ş a p
misi ( 1 7 8 4 - 8 5 ) tavan g ö b e ğ i n d e , ^ ' * Kula H a c ı Re­ Cami, A»ıkara 1973, s. 4 8 , Res, 2 0 .
cepler Camisi (XVIII. yüzyıl) mahfil t a v a n ı n d a ^ ^ 19. Resim için bkz. R. Arık, B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i A n a
Denizli-Acıpayam- Yazırköyü Camisi (1802-3)^^ dolu..., s. 4 7 , Res. 4 1 .

h a r i m t a v a n ı n d a rastlanır. A n c a k , b u y a p ı l a r d a ta­ 20. Resim için bkz. G. Renda, a . g . c , s. 162, Res. 129.
156 Yrd.Doç.Dr. InciKUYULU

Y a p ı d a manzara tasvirlerinin y a n ı s ı r a , ç o k h a r i m d u v a r l a r ı n d a k i resimli p a n o l a r ı a y ı r a n birer


s a y ı d a ç i ç e k k o m p o z i s y o n u da işlenmiştir. Gerek ö g e olarak tasvir e d i l m i ş b u t i p s ü t u n motiflerine,
cephelerde, gerek iç mekanda bulunan kompozis­ d ö n e m i n çeşitli y a p ı l a r ı n d a rastlanır.
yonlar tek-tek ç i ç e k buketlerinde ya da çeşitli kap-, S o n cemaat yeri t a v a n ı n ı n ç ö k e r t i l m i ş orta
lara yerleştirilmiş ç i ç e k l e r d e n oluşur. Duvar resim­ k ı s m ı da a h ş a p işçiliğiyle d i k k a t i ç e k e r . T a v a n ı n
lerinin en ç o k i ş l e n e n k o n u l a r ı n d a n olan çiçek tas­ ç ö k e r t i l m i ş orta k ı s m ı n d a içleri çiçeklerle bezeli çı­
virlerine h e m e n h e m e n her y a p ı d a rastlamak talarla o l u ş t u r u l m u ş ü ç g e n ve d ö t g e n b ö l ü m l e r ve
m ü m k ü n d ü r . Denizli A c ı p a y a m Y a z ı r k ö y ü Camisi merkezindeki sarkıt, bu d ö n e m i n camilerinde ve
(1802-31,21 Milas B a h a e d d i n A g a K o n a ğ ı ( X I X . sıklıkla evlerinde karşılaşılan t ü r d e k i tavan süsle-
yüzyıl o r t a l a r ı ) , ^ ^ K ı r k a ğ a ç Ç i f t e h a n l a r C a m i s i meleriyle benzer özellikler taşır.-^*
(1864-65),23 Soma D a m g a c ı Camisi (1872),24
G e ç d ö n e m B a t ı A n a d o l u camilerinin ka­
Kınık İ b r a h i m A g a Camisi (1875)^^ gibi y a p ı l a r ı n rakteristik s ü s l e m e ö g l e r i n d e n biri de, m i h r a p niş­
resimlerinde çiçekli kompozisyonlara yer verilmiş­ lerine asılı izlenimi u y a n d ı r a n perde motifleridir.^^
tir. Kılcızade M e h m e t A g a C a m i s i n i n h a r i m du­ Kılcızade M e h m e t A g a C a m i s i n i n m i h r a p n i ş i n e
v a r l a r ı n d a k i kompozisyonlar ise, Aydın Cincin K ö ­ de b ö y l e bir perde motifi r e s m e d i l m i ş , dış m i h r a p
y ü Cihanoglu Camisi,^^ Mudanya, Mirzeoba K ö y ü nişine ise alçıdan yapılrr/ış bir perde motifi yerleşti­
Camisi,^^ O r h a n e l i H a r m a n c ı k B u c a ğ ı M e r k e z rilerek g ö r ü n ü m ü zenginleştirilmiştir.
Camisi^^ gibi y a p ı l a r d a bulunan ö r n e k l e r e benzer
Kılcızade M e h m e t A ğ a Camisi sade m i m a ­
şekilde b ü y ü k boyutlu tasvir edilmişlerdir. r i k u r u l u ş u n a k a r ş ı n , s ü s l e m e l e r i a ç ı s ı n d a n dikkati
Çiçeklerden oluşan kompozisyonların yanı­ ç e k e n bir y a p ı d ı r . Özellikle s ü s l e m e l e r a r a s ı n d a
s ı r a , h a r i m girişi ve m i h r a p etrafını ç e v r e l e y e n ö n e m l i bir yer tutan duvar resimleri; gerek işle­
k o m p o z i s y o n l a r d a k i p e m b e güller ile h a r i m girişi nen konular, gerekse resimlerin boyut ve k o n u m -
ü z e r i n d e k i ü z ü m s a l k ı m l a r ı ve asma d a l l a r ı n d a n landırılışları a ç ı s ı n d a n ; B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i n d e
o l u ş a n şeritler, ilgi çekici betimlemelerdir. G ü n e y y a y g ı n l a ş a n duvar resimlerinin. B a t ı Anadolu'da
cephedeki çiçekli k o m p o z i s y o n ise, duvara asılı iz­ X I X . yüzyılda ulaştığı anlayışı sergileyen ö z g ü n ö r ­
lenimi veren bir kılıç motifiyle zenginleştirilmiştir. neklerdendir.

Y a p ı n ı n y o ğ u n s ü s l e m e l e r i a r a s ı n d a sadece
iki m i m a r i tasvire yer verilmiştir. H a r i m girişinin 21. Resim için bkz. R. Arık, B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i Anado
l u . . . , s. 43, Res. 38.
iki y a n ı n d a birer d i k d ö r t g e n ç e r ç e v e içine a l ı n m ı ş
22. Resim için bkz. ay. yer., s. 9 1 , Res. 78,79.
M e k k e ve M e d i n e tasvirlerinde renk t o n l a m a l a r ı ,
ışık-gölge o y u n l a r ı , perspektif denemeleri gibi Batı 23. Resim için bkz. inci Kuyulu, "Kırkağaç Çiftehanlar Ca­
m i i " , A r k e o l o j i - S a n a t T a r i h i D e r g i s i , V (İzmir
resmini ç a ğ r ı ş t ı r a n ö ğ e l e r dikkati ç e k e r k e n , ayrın-
1990), Lev. XVI, Res. 7.
tıcı işleme tarzı, y a p ı l a r ı n biçimlendiriliş ve yerleşti-
24. Resim için bkz. inci Kuyulu, "Batılılaşma Dönemi Ana­
rilişlerindeki acemilikler gibi özellikleriyle de m i n ­ dolu Tesvir Sanatından Yeni Bir Örnek: Soma Damga­
y a t ü r geleneklerine baglı alışkanlıkların sürdürüldü­ cı Camii", Arkeoloji-Sanat Tarihi Dergisi, I V (İzmir
ğ ü izlenir. B u g ü n bilinen ö r n e k l e r i n e g ö r e yalnızca 1988), Lev. XXII, R e s . l l , Res. 22,
camilerde resmedilen M e k k e ve Medine tasvirleri 25. ' Resim için bkz. G. Renda, a.g.c., s. 163, Res. 130.
S o m a Hızır Bey C a m i s i ( 1 7 9 1 - 9 2 ) , 2 ^ A y d ı n K o ­ 26. R. Arık, B a t d ı l a ş m a D ö n e m i Anadolu..., s. 3 1 .
çarlı C i h a n o g l u Camisi ( 1 8 3 4 - 3 5 ) , ^ ° M u ğ l a K u r ­
27. Resim için bkz.Y. Ötüken-A. Durukan-vd. ,a.g.e., I V ,
şunlu Camisi ( 1 8 5 3 ) ^ 1 gibi y a p ı l a r ı n duvar resim­ s. 712, Res. 69.
lerinde de işlenmiştir.
28. Resim için bkz. ay. es., s. 570, Res. 3 1 1 .
Y a p ı d a dikkati ç e k e n d i ğ e r bir s ü s l e m e ö ğ e ­ 29. Resim için bkz. R. Arık, B a t d ı l a ş m a D ö n e m i A n a ­
si de, s ü t u n motifleridir. G ü n e y cephenin dogu k ö ­ dolu..., s. 33, Res. 26, Res. 27.
ş e s i n d e , h a r i m girişinin ü z e r i n d e k i pencere ile dış 30. Resim için bkz. ay.es., s. 47, Res. 4 1 .
m i h r a b ı n iki y a n ı n d a birer; ana m i h r a b ı n iki y a n ı n ­ 31. Resim için bkz. ay.cs., s. 55, Res. 47.
da ise ü s t ü s t e ikişer s ü t u n m o t i f i ışık-gölge o y u n ­ 32. R. Arık, B a z ı Ö r n e k l e r i y l e . . . , s. 29.
ları ve renk t o n l a m a l a r ı y l a farklı etki yaratan tas­ 33. R. Arık, B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i Anadolu..., s.43,
virler olarak ilgi çekicidir. G ü l ş e h i r Karavezir Ca­ Res. 38, s. 44, Res. 39.
misi (1779)'^2 h a r i m i n d e g ü n e y d u v a r ı n d a n d ı ş a 34. Tavanlar hakkında geniş bilgi için bkz. S. H , Eldem,
t a ş a n b ö l ü m ü n kemer ü z e n g i s i n i n altında, k ö ş e l e r ­ Türk E v i III, istanbul 1987, s.106-131.
de k e m e r i t a ş ı y o r izlenimi verecek şekilde; Denizli 35. M . Sözen-R. Ank-vd., Türk Mimarisinin Gelişimi
A c ı p a y a m Y a z ı r K ö y ü C a m i s i n d e (1802-3)-^^ ise. ve Mimar Sinan, Ankara 1976, s. 304.
B A D E M L İ K I L C I Z A D E M E H M E T A Ğ A CAMİİ ( Ö D E M t Ş / I Z M İ R ) 157

Resim 1: Bademli Kılcızade Mehmet Aga Camii, kitabesi.

Resim 2: Bademli Kılcızade Mehmet Aga Camii, doğudan görünüşü.


158 Y r d . D o ç . Dr. İnci K U Y U L U

-e.

Resim 3: Bademli Kılcızade Mehmet Aga Camii, güney batıdan görünüşü.

Plan: 1: Bademli Kılcızade Mehmet Aga Camii, planı.


Deniz A Y D A

i »lijli ngiliz Sanat T a r i h ç i s i , E l e ş t i r m e n ve Ş a i r POCOCKE, boğazda A s y a Hisarı kuzeyindeki


5 jİlİİİ olan H e r b e r R E A D "Bir milletin sanatı- kasabada Delft'e benzer çanak, çömld< {yapıldı­
lljijijj n ı ve du\;arlık derecesirii seramiği ile ğını, POCOCKE'dan 24 y ı / sonra, 1744'te böl­
liül ölçün" demektedir. Ç ü n k ü s e r a m i ğ i yara­ geyi gezmiş olan Richard CHANDLER seramik
tan ç a m u r b i ç i m l e n e r e k duygu d ü ş ü n c e ve t a s a r ı m üretiminin geniş çapta yapıldığını yazmıştır" ^
g ü c ü n ü ortaya çıkartır.
Ç a n a k k a l e y ö r e s i , t o p r a k özelliği ile seramik
"Yapılan incelemeler sonucu, ilk serami­ y a p ı m ı n a elverişli olup, killi kırmızı ve kalkerli t o p ­
ğin M.Ö. 10.000-9.000'lerde üretildiği saptan­ raklara sahiptir. B u y ö r e d e yeraltı k a y n a k l a r ı n ı n
mıştır. En eski ve önemli seramik buluntulara zenginliği seramik ç a l ı ş m a l a r ı n ı n o l u ş m a s ı n ı g ü ç ­
Türkistan'ın Askava bölgesinde (M.Ö. 8000), lendirmiştir.
Filistin'in Tericho bölgesinde (M.Ö.7000),
Anadolu'nun çeşitli höyüklerinde ve Mezopo- Halk s a n a t ı ü r ü n ü olan Ç a n a k k a l e Seramik­
tamı^a olarak adlandırılan Dicle ve Fırat nehir­ leri; X V I I . yüzyıl sonu XV11I. yüzyıl içinde ç u k u r ta­
leri arasında kalan bölgede rastlanmıştır."'- baklar, k ü p ve kaseler, X I X . yüzyılda kulplu ve
kulpsuz testiler, ö r d e k başlı testiler, sepet ö r g ü l ü
Arkeolojik kazılar ve bu kazılardan ortaya çı­ meyvelik ve şekerlikler, matara, ş a m d a n ve m a n ­
kan buluntular Anadolu'da s e r a m i ğ i n Neolitik ç a ğ ­ gallar, X I X . yüzyıl sonu X X . yüzyıl b a ş ı n d a ise; A t
da y a p ı l m a y a b a ş l a n d ı ğ ı n ı g ö s t e r m e k t e d i r , insa­ Başlı Testiler, çeşitli hayvan. G e m i ve Efe figürlü
n o ğ l u çeşitli y ö n t e m l e r l e ç a m u r a şekil v e r m i ş , p i - formlar olarak kendini g ö s t e r m i ş t i r .
şirmiş ve bunun sonucunda gerekli kullanma sera­
B u grup içinde k o n u m u z olan Ö r d e k Başlı
miğini elde etmiştir.
Testiler, X I X . yüzyılda y o ğ u n olarak üretilmiş ve
D a h a sonraki ç a ğ l a r d a ise, su g e ç i r m e z l i k fonksiyonel a m a ç l ı kullanılmıştır.
k a z a n d ı r m a k için sırlamayı, s ü s l e m e k için boyama­
San, yeşil, kahverengi, siyah renkli sırların
yı ö ğ r e n m i ş l e r ve uygulamışlardır.
kullanıldığı bu yüzyıl testilerinin en belirgin özelliği,
A n a d o l u , t a r i h b o y u n c a farklı k ü l t ü r ve ağız kısmı ve b u r m a l ı kulplarıdır.
i n a n ç l a r ı n b u l u n d u ğ u , s e r a m i ğ i n v a t a n ı olabilecek
B u t ü r testilerin ağızları stilize k u ş başı veya
bir z e n g i n l i ğ e sahiptir. T o p l u m l a r y a ş a d ı k l a r ı d ö ­
ö r d e k başı şeklinde olup, ince uzun boyunlu ve ge­
n e m k ü l t ü r ü n ü n en karakteristik özelliklerini eser­
nellikle b u r m a kulpludur. Kırmızı k i l kullanılmış,
lerinde yansıtırlar. A n a d o l u i n s a n ı , seramik sana­
tornada biçimlendirilerek k ü ç ü k detaylar elle şekil­
t ı n d a eski kültür d ö n e m l e r i n i n etkilerini ö z ü m s e y e ­
lendirilmiştir. Ö n c e g ü n e ş t e kurutulan formlar, ilk
rek kendine has sanat biçimlerini yaratmışlardır. bisküvi pişirim a ş a m a s ı n a girmeden yüzeyi astarla­
Anadolu'da Selçuklular, Beylikler, O s m a n l ı ­ n ı p , dekorlanarak f ı r ı n l a n m a k t a d ı r . D a h a sonra
lar d ö n e m l e r i n d e çeşitli merkezlerde seramik üreti­ şeffaf veya renkli sır ile s ı r l a n a r a k ikinci fırınlama
m i y a p ı l m ı ş , ancak halk s a n a t ı olarak ö n e m l i bir işlemi ile ç a l ı ş m a sonuçlandırılır.
karakteri o l u ş t u r a n Ç a n a k k a l e Seramikleri X V I I . B a ş ve ağız b i ç i m l e r i n e g ö r e b u t ü r testiler
yüzyıl s o n l a r ı n d a n , X X . yüzyıl b a ş l a r ı n a kadar fark­ erkek ve dişi ö r d e k olarak ayrılmıştır. Dişi Ö r d e k
lı biçimlerde ortaya çıkmıştır. başlı testilerde ağız yukarı d o ğ r u kavisli, gururiu ve
"Çanakkale çömlekçiliğine ait bilinen 1. Ateş ARCASOY, S e r a m i k Teknolojisi, Marmara
Prof.J.M. COOK'un işaret ettiği en eski belge, Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi yayınları, Sayı:
1699'da Çanakkale'\;i ziı^aret etmiş olan Ed­ 2, İstanbul 1983.
mund CHISHULL'ın seı;ahatnamesinden sonra 2. Aşladil AKARCA, "Gemi Tasvirli Bir Çanakkafe Tabeğı
1740 ısıllarında yöreydi gezmiş olan Richard ve Ressamı", S a n a t Tarihi Yıllığı VII, Istînbul 1977.
160 Deniz A Y D A
m a ğ r u r duruşlu olup, ağzın iki y a n ı n ı k ü p e - ş e k l i n ­ m a n gövdeli, ince uzun boyunlu ve burma kulplu­
de rozet çiçeİder s ü s l e m e k t e d i r . dur. Dişi ö r d e k başı şeklindeki ağzı oluklu, süzgeçli
ve gaga biçimlidir.
Erkek Ö r d e k başlı testilerin ise tepesi kapalı,
yuvarlak b o r u ş e k l i n d e uzayan bir agzı vardır. Ge-- Astarlı y ü z e y ü z e r i n e , sarı şeffaf sır kullanıl­
nellikle bu t ü r testilerin kulbuna y a k ı n olan ağız m ı ş , yeşil ve altın yaldızla rozet çiçekler k a b a r t m a l ı
k ı s m ı n d a s ü z g e ç b u l u n m a k t a d ı r . B a ş ı n iki y a n ı n d a çalışılmıştır. Bitkisel kabartmalar g ö v d e n i n ve boy­
boynuz gibi çıkıntılar, erkek ö r d e ğ i n daha heybetli nun ö n k ı s m ı n d a yer a l m ı ş , a ğ z ı n iki y a n ı n d a ve
ve güçlü g ö r ü n m e s i n i s a ğ l a m a k t a d ı r . tepede kabartma rozet çiçekler tekrar edilmiştir.
Yüzyılın sonuna d o ğ r u , ince uzun b o y n u n R e s i m 4 : 5 . 5 . 1 9 7 7 tarihinde, Salih G Ü ­
iki y a n ı n d a ç e l e n k l e r , y a p r a k ve çiçek motifli ka­ VEN'den Ankara E t n o ğ r a f y a Müzesi t a r a f ı n d a n sa­
bartmalar. Gövdenin ö n y ü z ü n d e k u ş figüriü çalış­ tın a l ı n a n 2 3 4 0 7 envanter n u m a r a l ı 3 6 . 5 c m .
malar yer a l m a k t a d ı r . y ü k s e k l i ğ i n d e k i bu testi kırmızı h a m u r l u , tornada
çekilmiş ve sır üstü tekniği ile çalışılmıştır.
Çeşitli koleksiyon ve m ü z e l e r d e bulunan bu
d ö n e m testilerine ö r n e k l e r verelim. Yuvarlak d ü z t a b a n l ı , ince uzun b o y u n l u ,
burma kulplu ve formun ağzı erkek ö r d e k başı şek­
R e s i m 1: A n k a r a E t n o ğ r a f y a M ü z e s i n d e
lindedir. Ağzın üst kısmı ü ç g e n delikli ve ö n e d o ğ ­
b u l u n a n , 2 3 1 9 8 e n v a n t e r n u m a r a l ı b u testi
ru boru gibi uzantılıdır.
2 5 . 2 . 1 9 7 7 ' d e Salih G Ü V E N k o l e k s i y o n u n d a n
a l ı n m ı ş t ı r . Y ü k s e k l i ğ i 3 3 . 5 c m . olup kırmızı ha­ Astarlı y ü z e y kahverengi ile sırlanmış, üzeri­
murlu, t o m a d a biçimlendirilmiş,' sıraltı ve sırüstü ne altın yaldızla kabartma rozet çiçekler ve dallar
tekniği kullanılmıştır. çalışılmış, boyunda ve ağız k ı s m ı n d a rozet çiçekler
tekrar edilmiştir. U z u n b o r u ş e k l i n d e k i a ğ z ı n üst
Yuvarlak d ü z t a b a n l ı , ş i ş m a n g ö v d e l i , ince k ı s m ı n d a , ü ç g e n plaka ş e k l i n d e kabartma yaprak
uzun boyunlu ve b u r m a kulpludur. F o r m u n ağzı di­ motifi, iki yanda ise helezoni g ö z gibi çıkıntılar d i ­
şi ö r d e k b a ş ı ş e k l i n d e çalışılmış, kulp tarafı ü ç g e n ğ e r s ü s l e m e öğeleridir.
delikli, gaga ağızlıdır. Ağzın iç kısmı süzgeçli, tepe­
si ise konik yükseltilmiştir. R e s i m 5 : 2 6 . 3 . 1 9 8 7 tarihinde A n k a r a Et­
n o ğ r a f y a Müzesi t a r a f ı n d a n Abdullah S U N G U R -
Beyaz astar ü z e r i n e yeşil ve şeffaf sır ile sır­
LU'dan satın a l ı n a n bu testi, 2 4 9 6 0 envanter nu­
l a n m ı ş , sırüstü kırmızı, lacivert, sarı ve altın yaldız
m a r a l ı , 3 5 c m . yüksekliğindedir. Kırmızı hamurlu,
renkler kullanılmıştır.
t o m a d a çekilmiş, sır üstü tekniği ile çalışılmış, kul­
Simetrik b i ç i m d e , merkezi kompozisyon dü­ p u n üst kısmı ü ç g e n delikli ve ö n e d o ğ r u a k ı t m a
zeninde ve g ö v d e n i n ö n k ı s m ı n d a rozet çiçek ve yeri uzun ve deliklidir.
ü s t ü n d e kabartma y a p r a k m o t i f i yer a l m ı ş , üzeri
Astarlı yüzey yeşil sır ile s ı r l a n a r a k . g ö v d e n i n
ise dilimli çalışılmıştır. G ö v d e n i n ö n y ü z ü n e , ser­
ö n yüzeyi kabartma rozet çiçek ve ç e l e n k motifleri
best fırça darbeleri ile rozet ç i ç e k motifleri ve pu-
ile süslenmiştir .Altın yaldız ile çiçek ve dallar sır üstü
antiyeler atılmıştır. Gaga a ğ z ı n iki yanma ve tepe­
tekniği kullanılarak g ö v d e n i n yüzeyini kaplamıştır.
sine kabartma rozet çiçekler ilave edilmiştir.
Ağzın üst k ı s m ı n d a kabartma rozet çiçekler
R e s i m 2: Ankara Etnoğrafya Müzesinde
iki yanda ise helezoni çıkıntılar yer almıştır.
b u l u n a n 1 8 . 5 0 7 e n v a n t e r n u m a r a l ı b u testi
7.5.1966'da osman AKBIYIK'tan satın alınmış R e s i m 6: A n k a r a E t n o ğ r a f y a M ü z e s i n d e
olup yüksekliği 3 4 cm.dir. b u l u n a n 2 3 2 8 2 e n v a n t e r n u m a r a l ı bu t e s t i ,
2 5 . 7 . 1 9 7 7 ' d e Salih G Ü V E N ' d e n s a t ı n a l ı n m ı ş
Kırmızı h a m u r l u , tornada ç e k i l m i ş , sırüstü
olup 3 7 . 5 c m . yüksekliğindedir.
t e k n i ğ i ile çalışılmıştır. Yuvarlak d ü z t a b a n l ı , şiş­
m a n gövdeli, ince uzun boyunlu ve burma kulplu­ Kırmızı h a m u r l u , tornada ç e k i l m i ş , sırüstü
dur. A ğ z ı n arka tarafı ü ç g e n delikli, ö n kısmı ise tekniği ile çalışılmıştır.
süzgeçli o l u p üst kısmı kabartma rozet çiçeklerle
Yuvarlak d ü z t a b a n l ı , ş i ş m a n g ö v d e l i , ince
konik k a p a n m ı ş t ı r .
uzun boyunlu, burma kulpludur. Erkek Ö r d e k başı
Kahverengi o p a k sır ü z e r i n e kırmızı, beyaz, şeklindeki a ğ z ı , ü ç g e n deliklidir.ince uzun b o r u şek­
lacivert, altın yaldız renkleri ile bitkisel bezemeler linde uzantı y a p m ı ş a k ı t m a deliği b u l u n m a k t a d ı r .
yapılmıştır.
Astarlı yüzey açık san şeffaf sır ile sırlanmış,
Simetrik b i ç i m d e , merkezi kompozisyon dü­ yer yer yeşil sırlar akıtılmıştır. Altın yaldız ile dallar
zeninde, g ö v d e n i n ö n y ü z ü n d e kabartma rozet çi­ ü z e r i n e yaprak ve ç i ç e k motiflerinden o l u ş a n bu­
ç e k ve dilimli y a p r a k m o t i f i yer a l m ı ş , i k i yanda ketler g ö v d e n i n i k i y a n ı n d a yer a l m ı ş , ortada ise
d o ğ r u eğimli dalların üzeri damla ş e k l i n d e yaprak­ kabartma bir dal ve rozet çiçekler tekrar edilmiştir.
larla b e z e n m i ş , ç i ç e k motifleri karşılıklı tekrar edil­ Ağzın iki y a n ı n d a da rozet çiçek motifleri ve çıkın­
miştir. A ğ z ı n i k i y a n ı n d a ve tepesinde kabartma tılar formu t a m a m l a m ı ş t ı r .
rozet çiçekler sıralanmıştır.
Ö r d e k başlı testiler, genel karakterlerine
R e s i m 3: Ankara Etnoğrafya Müzesinde k a r ş ı n herbiri farklı özellikler g ö s t e r e r e k A n a d o l u
bulunan 2 4 5 6 4 n u m a r a l ı bu testi 1 3 . 4 . 1 9 8 4 yılın­ insanının yaratıcı g ü c ü n ü sergilemişlerdir.
da H ü r r i y e t Y I L D I R I M ' d a n satın alınmış olup yük­
G ü n ü m ü z d e ise halk s a n a t ı olarak y a p ı m ı
sekliği 3 9 cm.dir.
s ü r d ü r ü l e n Ç a n a k k a l e Seramikleri, farklı biçimler­
Kırmızı h a m u r l u , t o r n a d a ç e k i l m i ş , sıraltı de halkın g ü n l ü k ihtiyaçlarına ve p i y a s a n ı n isteği­
t e k n i ğ i ile çalışılmıştır. Yuvarlak d ü z t a b a n l ı , şiş­ ne g ö r e üretilmektedir.
X I X . Y Ü Z Y I L Ç A N A K K A L E S E R A M İ K L E R İ N D E N , Ö R D E K BAŞLI T E S T İ L E R 161

İM

0 .1

Resim la - Ib: XIX. Yüzyıl Çanakkale Seramikleri. Dişi ördek başlı testi (Ankara Etnografya
Müzesi).


Resim 2 a - 2 b : X I X . Yüzyıl Çanakkale Seramikleri. Dişi ördek başlı testi (Ankara Etnografya
Müzesi).
162 Deniz A Y D A

R e s i m 3: X I X . Y ü z y ı l Ç a n a k k a l e S e r a m i k l e r i . D i ş i Ö r d e k b a ş l ı t e s t i ( A n k a r a E t n o g r a f y a Müzesi).
X I X . YÜZYIL Ç A N A K K A L E S E R A M İ K L E R İ N D E N , Ö R D E K BAŞLI T E S T İ L E R 163

Resim 4a: XIX. Yüzyıl Çanakkale Seramikleri.


Erkek ördek başlı tesU (Ankara Etnografya
Müzesi).

Resim 4b: XIX. Yüzyıl Çanakkale Seramikleri.


Erkek Ördek başlı testi (Ankara Etnografya
Müzesi).
164 Deniz A Y D A

Resim 5: XIX. Yüzyıl Çanakkale Seramikleri.


Erkek ördek başlı tesU (Ankara Etnografya
Müzesi).

Resim 6: XIX. Yüzyıl Çanakkale Seramikleri.


Erkek ördek başlı testi (Ankara Etnografya
Müzesi).
hm ID(öDû(gîm (D^msııellıı M(B(ilır(g§(eIl(BifM©

IBüır (ü)ırîû(glk^
Jiiüi

Yıldıray ÖZBEK

ıhlı, Kayseri'ye bağlı Develi ilçesinin 5 0 "Memâlik-i mahruse-i şahanelerinin her


k m . g ü n e y b a t ı s ı n d a k u r u l m u ş bir kasaba­ kuşesini enva-i ha^^rat ve merrat ile ân ihya bu­
ş dır. T a ş ç ı (Bakırdag) B u c a ğ ı n a bağlı olan
Şıhlı'nın 1 9 8 5 nüfus s a y ı m ı n a g ö r e nüfu­
yurmakta
ni'met'i
olan Halife-i
bi minnet
Faruk
Gazi Sultan
Siret, Veliyy-i
Abdülhamid
su 2 3 5 6 ' d ı r . Han-ı Sâni Efendimiz Hazretleri bu kaza dahi­
lindeki Şeyhli karyesince bir mâ-i leziz icrasıyla
Şıhlı k a s a b a s ı n ı n a d ı , Horasan'dan gelip bu­
beraber mükemmel ve müteaddid hücreleri şa-
raya yerleştiği kabul edilen "Uzun Ş e y h " a d ı n d a
mil-i birde medresenin inşa ve ikmaline cib-i
bir d e r v i ş t e n gelmektedir. A . R ı z a Yalkın^, U z u n hümayun-i mülâkânelerinden miktar-i kâfi
Şıh'ın c a m i avlusundaki t ü r b e d e yattığını ve Şıhlı
meblaiğ ihsan buyurmasile emr-i inşaat der-
K ö y ü n ü n t ü r b e y i "ata mezarı" olarak kabul ettigi-
dest-i ikmaldir."^
ni'belirtirse de, b u g ü n cami avlusunda ü z e r i n d e k i ­
tabe olmayan sadece üç mezar vardır. A.Rıza Yalkın, 1 6 6 . 0 0 0 kuruşluk bağışla
Şıhlı k a s a b a s ı n d a Hamidiye Medresesinden yapıldığını belirttiği medresenin yapılışı ve m ü d e r ­
b a ş k a herhangi bir m i m a r i eser yoktur. A n c a k bu risi Kılıç A l i Efendi h a k k ı n d a 1 9 2 8 yılında 9 4 ya­
medreseyle aynı tarihte yapılmış ve b u g ü n yıkılmış şındaki Kadir Aga'dan bilgiler nakleder.^
olan ü ç ç e ş m e n i n kitabeleri mevcuttur. A y r ı c a 3 7 x 4 4 m . ebatlannda, d i k d ö r t g e n bir p l â n
C u m h u r i y e t devrinde y a p ı l a n Şıhlı C a m i i n i n giriş ( P l â n : l ) arzeden medreseye, b u g ü n yol seviyesi­
k a p ı s ı ü z e r i n d e "Sahib'ül hayrat Essei^id Yusuf nin biraz daha altında kalmış olan kuzey cephenin
Ağa sene 1225" yazılı bir kitabe v a r d ı r (Res:l). (Plân:2) tam o r t a s ı n a yerleştirilmiş olan bir por-
Kasabaya 1 9 2 8 yılında gelen A . R . Y a l k ı n , talden girilmektedir (Res:2). Kuzey d u v a r ı n d a n iki
H . 1 2 2 5 / M . 1 8 1 0 tarihli bu kitabenin, "Tarihi b i ­ misli y ü k s e k t u t u l m u ş olan p o r t a l d e , i ç e doQru b e ş ­
linmeyen y e r a l t ı n d a y a p ı l m ı ş eski bir c a m i vardır" li b o r d ü r şeklinde d ü z e n l e n m i ş kemer dikkati ç e k ­
diyerek b a h s e t t i ğ i camiin son o n a r ı m ı n a ait oldu­ mektedir. Medrese kapısı yuvarlak kemerli o l u p ,
ğ u n u belirtir.^ kemer kilit t a ş ı n a a k a n t ü s y a p r a ğ ı işlenmiştir.
1 8 9 1 yılı A d a n a Vilayet Salnamesinden an­
laşılacağı ü z e r e ^ Şıhlı K a s a b a s ı , (Sis) Kozan Sanca­ K a p ı k e m e r i n i n h e m e n ü z e r i n d e b e ş beyit
halinde d ü z e n l e n m i ş ve nesih yazı ile i ş l e n m i ş
ğı Feke K a z a s ı n a bağlı bir k ö y d ü r . Esasen kasaba
medrese kitabesi yer a l m a k t a d ı r (Res:3). Kitabe
A d a n a il sınırına yakındır. 1 9 0 5 yılında Feke'den
a l ı n a r a k Develi'ye bağlanmıştır.'^ 1. Yalkın, A.R., Cenupta T ü r k m e n O y m a k l a r ı , C . l ,
İstanbul 1977, s. 155 (Haz.S.Emir).
1 9 6 6 yılında Belediye olan Şıhlı'da g e ç i m
2. Yalkın, A . R . , a . g . e . , s. 156.
kaynaklan tarım ve hayvancılıktır. Son yıllarda dış
ülkelere g ö ç t e artış vardır. 3. Kılıç, Y., "Şıhlı Hamidiye Medresesi", Din Ö ğ r e t i m i
Dergisi, S.4, Ankara 1985, s. 66.
HAMİDİYE MEDRESESİ: 4. Gürlek, A., Memleketim Develi, Ankara, 1975, s.
68,
A . R ı z a Y a l k ı n ' ı n "Kıhnçoğlu Medresesi"^
5. Yalkın, A . R . , a . g . c . , s . l 5 4 .
olarak tanıttığı medresenin i n ş a a t ı n a ilişkin olarak,
1 3 0 9 t a r i h l i A d a n a Vilayet Salnamesinin 1 5 1 . 6. Kılıç, Y., a.g.m., s. 66.
sayfasındaki kayıt şöyledir: 7. Yalkın, A.R., a.g.e., s. 186.
166 Yıldıray Ö Z B E K

H . 1 3 0 9 / M . 1 8 9 1 - 9 2 tarihli o l u p m e t i n ve trans­ Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü t a r a f ı n d a n 1 9 8 8


kripsiyonu şöyledir: yılında restorasyonu y a p ı l a n medresenin, 1 9 8 6 yı­
lında çizilen r ö l ö v e s i n d e , tuvaletin s a ğ ı n d a k i meka­
n ı n g ü n e y d u v a r ı n d a bulunan n i ş , b u r a s ı n ı n mes­
cid o l m a ihtimalini kuvvetlendirmektedir. B u g ü n
g ü n e y duvarında niş bulunan h ü c r e olmamakla
biriikte, 1932'de çizilen krokide nişli m e k â n gusül­
O la-î' Oy*) ry^ ^Xr--''-=- hane, o n u n batısındaki m e k â n da (15 no'lu h ü c r e )
mescid olarak belirtilmiştir. Kanaatimizce 1 9 3 2 yı­
lında çizilen krokide mescid olarak belirtilen ve g i ­
rişin simetrisinde bulunan 15 no'lu h ü c r e aynı za­
manda dershane olarak kullanılmaktaydı.
B u g ü n g ü n e y d o ğ u d a k i tuvalet h ü c r e l e r i n i n
ve o n u n b a t ı s ı n d a mescid olarak belirtilen g e n i ş
m e k a n ı n d ı ş ı n d a 2 4 ö ğ r e n c i h ü c r e s i bulunmakta­
^Ij—;L tSaLi »5 üljj Jjx. uL:^ dır. Ö ğ r e n c i h ü c r e l e r i n i n hemen hepsi a y n ı karak­
terdedir. B i r k a p ı ve bir pencere ile revaklı avluya
açılıriar (Res:6). Ö ğ r e n c i h ü c r e l e r i n d e nişler bulun­
m a k t a d ı r . Yerli halkın anlattıklarına g ö r e , ö ğ r e n c i
j1 1.15 o L i vJ_:-«,ja. ^ J4^~-:^iL
hücrelerinin tabanı a h ş a p d ö ş e m e olup, bunların
Transkripsiyon: altında bodrumlar b u l u n m a k t a y d ı .

Fahr'ül müluk Hazreti Abdülhamid Han A v l u içinde dogu ve b a t ı d a k i merdivenler­


Ol sdye-i huceste-i eltaf-i kirdiğâr. d e n (Res: 7) giriş h o l ü n ü n ü z e r i n d e k i " m ü d e r r i s
o d a s ı ' n a çıkılır. Eyvan ş e k l i n d e bir girişi olan M ü ­
Hazırladı ulûm u fünün vesâ'itün
derris o d a s ı ( P l â n : 3 ) d i k d ö r t g e n p l â n d a tek
Her sınıf ahâlfye o Şeh-i Ma'delet-şiâr.
m e k â n l ı bir h ü c r e d i r . M ü d e r r i s o d a s ı n ı n g ü n e y
tkdâmı sayesinde o sâhib-i muazzamın cephesinin t a m o r t a s ı n a k a p ı , k a p ı n ı n s a ğ ve solu­
Dâru'l-ulum şöhretini aldı her diyâr. na pencereler açılmıştır. A y r ı c a d i ğ e r cephelerde
ikişer pencere ile boşaltılmıştır.
Ez cümle işbu medreseyi ehl-i ilm içun
Bunyâd-ı adl-ü dâd gibi kıldı payidar. Medresenin 1 9 7 2 yılında çekilmiş resimle­
rinde, g ü n e y d u v a r ı n ı n t a m a m e n yıkılmış o l d u ğ u
Tarihi çıktı evc-i semâvâta Feyziya
g ö r ü l m e k t e d i r . A y r ı c a bu resimlerden anlaşılacağı
Banisidir bu medresenin Şah-ı Kâmkâr.^ ü z e r e , d o ğ u d a k i ö ğ r e n c i h ü c r e l e r i bir pencere ile
B u kitabenin h e m e n ü z e r i n d e m ü d e r r i s oda­ dışarıya, d i ğ e r pencere ile revaklı avluya a ç ı l m a k ­
sının kuzeye bakan iki penceresi ve b u pencerele­ tadır (Res:8-9).
r i n ü z e r i n d e o k u n a m a y a n bir kitabe mevcuttur. 1972'de çekilmiş resimlerde medresenin üst
(Ancak b ü y ü k ihtimalle "Maşallah" yazılıdır.) ö r t ü s ü n ü n k ı r m a çatılı o l d u ğ u ve Marsilya cinsi k i ­
Medrese k a p ı s ı n d a n , ü s t ü n d e "müderris remitle örtülü o l d u ğ u g ö r ü l m e k t e d i r (Res: 10). Orji-
odası" olan tonozla ö r t ü l ü hole geçilir. B u holden nalde a h ş a p kirişler ü z e r i n e t o p r a k olan üst ö r t ü ,
dokuz basamakla, o r t a s ı n d a havuz bulunan dik­ b u g ü n a h ş a p kirişler ü z e r i n e betonarmedir.
d ö r t g e n avluya inilmektedir (Res:4). A v l u zemini,
1 3 1 8 / 1 9 0 0 tarihli Maarif Salnamesine g ö ­
revak koridorundan 3 5 - 4 0 c m . daha aşağıdadır. re müderrisliğini Kılıç A l i E f e n d i n i n y a p t ı ğ ı , mas­
D i k d ö r t g e n avlu, yekpare t a ş t a n y a p ı l m ı ş raflarının p a d i ş a h t a r a f ı n d a n karşılandığı, 5 0 tale­
s ü t u n l a r a oturan yuvarlak kemerli revaklarla çevri­ benin o k u d u ğ u H a m i d i y e Medresesinde malzeme
lidir (Res:5). Kare kaideye sahip s ü t u n l a r a oturan olarak eski f o t o ğ r a f l a r d a n a n l a ş ı l a c a ğ ı ü z e r e kes­
bilezik biçimi başlıklara kemerler atılmıştır. m e ve m o l o z t a ş beraber kullanılmıştır. A n c a k ,

A . R . Y a l k ı n , 1928'de g ö r d ü ğ ü medresenin 8. Medrese kitabesinin bugünkü dildeki anlamı şudur:


2 4 h ü c r e s i , bir mescidi, b i r dershanesi o l d u ğ u n u Hükümdarların övüncü Hazreti Abdülhamid Han ki o,
belirtir.^ Medresenin Kayseri M ü z e s i arşivinde bu­ Allah'ın lütuflarının uğurlu gölgesidir.
lunan 1 9 3 2 tarihli krokisinde t o p l a m 2 7 h ü c r e o l ­ O adaletiyle tanınmış padişah, halkın her sınıfı için,
d u ğ u tespit edilmektedir. B u h ü c r e l e r d e n biri tuva­ ilimlerin ve fenlerin vasıtalannı hazırladı.
let, biri g u s ü l h a n e , b i r i de mescid olarak belirtil­ O yücelik sahibinin gayretleri sayesinde memleketin
miştir. Yalkın'ın b a h s e t t i ğ i dershane, giriş h o l ü n ü n her yeri bir ilim yurdu şöhretini kazandı.
ü z e r i n d e bulunan ve "müderris odası" olarak bili­ Bu medreseyi de ilim adamları için bir adalet binası
n e n m e k â n d ı r . 1 9 0 0 yılındaki Maarif Salnamesi halinde yaptırdı. Medresenin yapıldığı tarih göklere
çıktı.
bilgilerine göre-^^ 5 0 t a l e b e n i n v a r l ı ğ ı n ı kabul
edersek, b u m e k â n ı n dershane olarak ç o k k ü ç ü k 9. Yalkın, A.R., a . g . c , s. 156.
kalacağı dikkat ç e k m e k t e d i r . 10. Kılıç, Y . , a . g . m . , s . 68.
ŞIHLI H A M İ D İ Y E M E D R E S E S İ 167

kesme t a ş m k a p l a m a malzemesi o l u p o l m a d ı ğ ı Son d ö n e m O s m a n l ı medreseleri içinde en


h a k k ı n d a b i r ş e y s ö y l e m e k t e n u z a ğ ı z . Revak ke­ g e ç tarihli eser olarak tespit edebildiğimiz Samsun
merlerini taşıyan sütunların yekpare t a ş t a n S ü l e y m a n P a ş a Medresesi 1 9 0 4 tarihlidir. Kitabe­
(Res: 11) y a p ı l m a s ı ilginçtir. Ayrıca portalde kulla­ sinden 1 1 h ü c r e l i o l d u ğ u a n l a ş ı l a n medrese^ i k i
n ı l a n t a ş , duvarda kullanılan kesme t a ş t a n daha katlı o l u p , revaklı avlu etrafına s ı r a l a n m ı ş mekan­
sert bir y a p ı y a sahiptir. A h ş a p malzeme ise üst ör­ lardan o l u ş m u ş t u r . K u z e y - g ü n e y d o ğ r u l t u d a dik­
tü ve p e n c Ğ r e ile k a p ı l a r d a kullanılmıştır. d ö r t g e n bir p l â n arzeden medresenin üst ö r t ü s ü
Değerlendirme: k ı r m a çatı olup kiremitle ö r t ü l ü d ü r . A v l u revak ke­
m e r l e r i d i k d ö r t g e n payelere o t u r m a k t a d ı r . ^ ^ S ü ­
II. A b d ü l h a m i d d ö n e m i , siyasi alandaki kısıt­ leyman P a ş a Medresesinde, I I . A b d ü l h a m i d d ö n e ­
lama ve çalkantılarla beraber, Tanzimat d ö n e m i n ­ m i eserlerinde g ö r d ü ğ ü m ü z ve neo-klasik a k ı m ı n
de ele alman b a z ı yenilik hareketlerinin ve batılı
u n s u r l a r ı n d a n olan ü ç g e n alınlık kullanılmıştır.
projelerin uygulandığı devir olarak ö n e m l i d i r .
Esasen, a r a ş t ı r m a c ı l a r t a r a f ı n d a n O s m a n l ı
Batılı anlamda m o d e r n e ğ i t i m i n 1 7 7 3 ' t e
medrese mimarisinde kabul edilmiş bir klasik p l â n
açılan Mühendishane-i Bahr-i H ü m a y u n ' l a başla­ ş e m a s ı olmamakla birlikte, revaklı avlu etrafına sı­
dığı^^ bununla beraber Tanzimattan-sonra siyaset r a l a n m ı ş ö ğ r e n c i h ü c r e l e r i ve h ü c r e l e r d e n daha
ve e ğ i t i m d e "Osmanlılık" idealinin^^ ö n p l â n a g e n i ş y a p ı l a r a k ç o ğ u zaman kubbeyle örtülü ve be­
çıktığı kabul edilir. den d u v a r ı n d a n dışa taşırılarak vurgulanan dersha­
ne h ü c r e s i n d e n o l u ş a n medrese p l â n ı klasik ş e m a
I I . A b d ü l h a m i d d ö n e m i n d e , e ğ i t i m d e re­
olarak kabul edilebilir.
form hareketleri başlatılmış ancak, sıbyan mektep­
leri ve vakıf k u r u l u ş u medreseler b u hareketlerin H a m i d i y e Medresesi, I I . A b d ü l h a m i d d ö n e ­
dışında kalmıştır.^^ B u d ö n e m d e ilk, orta dereceli m i n i n zor e k o n o m i k şartları altında ü c r a bir kasa­
okullar ç o ğ a l m ı ş t a ş r a y a yayılmış, teşkilatları baya y a p ı l m ı ş olmasıyla eğitimi t a ş r a y a yayma ç a ­
modernleştirilmiş^'* hatta T ü r k olmayan unsurların lışmalarına bir ö m e k t i r . D i k d ö r t g e n ve havuzlu av­
ç o c u k l a r ı için "/Aşiret Mektepleri" açılmıştır. lusunun etrafına s ı r a l a n m ı ş 2 5 ö ğ r e n c i h ü c r e s i ve
revak d ü z e n i y l e klâsik ş e m a y ı hatırlatır. Yuvarlak
B ü t ü n bunlarla beraber I I . A b d ü l h a m i d d ö n e m i n d e
revak k e m e r l e r i . k a p ı k e m e r i n d e k i kademelenme
e ğ i t i m d e nicelik olarak y a y ı l m a , nitelik olarak ise
ve k a p ı kemeri kilit t a ş ı n a işlenen a k a n t ü s y a p r a ğ ı
gerilemenin b a ş l a d ı ğ ı kabul edilir.^'^ I I . A b d ü l h a ­
Barok tesirler^^olarak d ö n e m özelliklerini yansıtır.
m i d 1 8 9 2 tarihinde medreselileri askere gitmek­
D e ğ e r l e n d i r m e b ö l ü m ü n d e ele aldığımız son
ten muaf tutarak^^ talebe s a y ı s ı n d a sun'i bir artış
d ö n e m O s m a n l ı medreselerinin özelliklerini ş ö y l e
sağlamıştır.
sıralayabiliriz.
O s m a n l ı mimarisinde umumiyetle bir külli­
11. Koçer, H . A . , Türkiye'de Modem Eğitimin D o ğ u ­
y e n i n p a r ç a s ı o l a r a k i n ş a edilen medreselerde
ş u , Ankara 1987, s. 6.
özellikle erken devirden K a n u n i d ö n e m i n i n sonu­
12. Akyüz, Y., Türk Eğitim Tarihi, Ankara, 1989, s.
na kadar kullanılmış standart bir p l â n d a n ziyade 511.
çeşitlilik g ö z e ç a r p a r .
13. Kodaman, B., I I . A b d ü l h a m i d Devri Eğitim Siste­
S o n d ö n e m O s m a n l ı medreseleri ile ilgili mi, İstanbul 1980, s. 290.
olarak t o p l u bir ç a l ı ş m a y a r a s t l a n m a d ı ğ ı n d a n de­ 14. Kodaman, B., a.g.e., s. 312.
ğ e r l e n d i r m e d e az sayıda ö r n e k ele alınmıştır. 15. Kodam, B., "II. Abdülhamid ve Aşiret Mektebi", Türk
Kültürü Araştırmaları, C. X V , S.1-2, Ankara 1976.
H . 1 2 6 7 / M . 1 8 5 1 tarihli Ç a n k ı r ı Çivitoğlu
Medresesi, duvarlardan ibaret avlu içinde yeralan 16. Koçer, H . A . , a.g.e., s. 125.

d o ğ u - b a t ı y ö n d e s ı r a l a n m ı ş iki katlı tek sıra h ü c r e ­ 17. Atay, H . , "1914'de Medrese Düzeni", İslâm İlimleri
E n s t i t ü s ü Dergisi, S.V, Ankara 1982, s.24.
lerden ibarettir. H ü c r e l e r i n ö n ü n d e her iki katta da
a h ş a p revak sırası b u l u n m a k t a d ı r . ^ ^ 18. Ötüken, Y . , "Orhan Gazi (1326-59 ) Devrinden Kanu­
ni Sultan Süleyman Devrinin (1520-66) Sonuna Ka­
Vakfiye k a y d ı n d a n 1891'den ö n c e yapıldığı dar Osmanlı Medreseleri", In Memoriam Albert L o ­
uis Gabriel, İstanbul 1978.
tespit edilen Ç a n k ı r ı B u ğ d a y P a z a r ı Medresesi ku-
z e y - g ü n e y y ö n d e s ı r a l a n m ı ş iki katlı tek sıra h ü c r e ­ 19. Altıntaş, E., "Çankırı Merkez ve İlçelerinde Yapılan Es­
ki Eser Tespit Çalışmaları 2", VllI.Vakıf H a f t a s ı K i ­
lerden ibarettir. tabı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara
Ü r g ü p ; M u s t a f a p a ş a (Sinasos) k a s a b a s ı n d a 1991,s.l42.
bulunan H . 1 3 1 6 / M . 1 8 9 9 tarihli M e h m e t Ş a k i r 20. Altıntaş, E., a.g.m., s, 142.
P a ş a Medresesi, arazi meylinden kaynaklanan bir 21. Terzi, I . , Samsun'da Türk-lslam Eserleri, (Basılmamış
mecburiyetle iki katlı yapılmıştır. Ç o k k a r m a ş ı k bir Yüksek Usans Tezi), A . Ü . D . T . C . R , Ankara 1980,
p l â n arzeden medresenin p o r t a l i , b ö l g e t a ş ı n ı n s. 3 1 .
verdiği i ş l e m e kolaylığı nedeniyle Şıhlı H a m i d i y e 22. Terzi, I . , a.g.e., s. 30.
Medresesinden daha süslü bir g ö r ü n t ü arzetmekte- 23. Kuban, D . , Türk Barok Mimarisi Üzerine Bir Deneme,
dir (Res: 12). İstanbul 1954, s. 1 3 5 - İ 3 6 .
168 Yıldıray Ö Z B E K

Mustafapaşa Kasabası, Mehmet Şakir Paşa Ü ç g e n alınlık, kademeli kemer, yuvarlak ke­
Medresesi h a r i ç , d i ğ e r l e r i n d e ö ğ r e n c i h ü c r e l e r i m e r , a k a n t ü s y a p r a ğ ı ve t u ğ r a k a b a r t m a s ı gibi d ö ­
a h ş a p - t a ş s ü t u n l a r a ya da d i k d ö r t g e n payelere atıl­ n e m özelliği bezemelere rastlanır.
m ı ş kemerlerin o l u ş t u r d u ğ u revakların etrafına sı­
Hepsinde üst ö r t ü kiremit çatıdır. Revak-
ralanmıştır.
1ar kubbeden ziyade a h ş a p t a n d ü z tavanla ka­
H e m e n hepsinde klasik medreselerde g ö r ­ patılmıştır.
d ü ğ ü m ü z kubbe, tonoz gibi ö r t ü e l e m a n l a r ı n a rast­
11. A b d ü l h a m i d d ö n e m i n d e az s a y ı d a med­
lanmaz.
rese inşa edilmesi, d e ğ i ş e n sosyal, siyasal, kültürel
D e ğ e r l e n d i r m e d e ele a l ı n a n medreselerin ve e k o n o m i k sebeplerle, medrese e ğ i t i m i n i n terk
hepsi i k i katlıdır. H a m i d i y e Medresesinde giriş ho­ edilerek, batılı eğitim sistemine geçilmesi ş e k l i n d e
lü ü z e r i n d e k i "müderris odası" ikinci kat h a v a s ı izah edilebilir. B u d ö n e m d e yeni medrese inşaatın­
vermektedir. dan ziyade eski medreseler onarılmıştır.

- t i .

rn

0
KUZEV

o ^1 2 3 m
—\^y>
Plan: 3

E L O I Î D İ n i ] ^IICDUlîSlîl^l I^IİJDİİIHÎÛS O D A S I
ŞIHLI H A M İ D İ Y E M E D R E S E S İ 169

.tŞL

[o c
b

c
[1

[9 [ö] c
Tunmniîjın. tâ'
:
s
; i
t

i
n.v......ri
2 i a 7JLO \i2zx: C:

®
i?m\A IIASrİDİYl'] MlîDlllîSIüSİ UÖLÖVIî PKO.İUSİ- •• • •
Plan: 1
170 Yıldıray Ö Z B E K

UT

in
ıriH

tıd-

IS

on;

ev)
c
(O
ŞIHLI H A M İ D İ Y E M E D R E S E S İ 171

t'

um

BE

(E r
172 Yıldıray Ö Z B E K

zj rt.

Resim 7: Şıhlı Hamidiye Medresesi


avlusunun 1972'deki görünüşü.
Güney duvarı yıkılmış (Kayseri
Müzesi Arşivi nden).

Resim 8: Şıhlı Hamidiye Medresesl'nln


1972'deki görünüşü (Kayseri Müzesi
Arşivi'nden).

Resim 9: Şıhlı Hamidiye Medresesi


kuzey kısım üst örtüsünün 1972'deki
görünüşü (Kayseri Müzesi Arşivi'nden).
ŞIHLI H A M İ D İ Y E M E D R E S E S İ 173

Resim 2a: Şıhlı Hamidiye Medresesi nin kuzey cephesi.

Resim 2b: Şıhlı Hamidiye Medresesi portali. Resim 1: Şıhlı Camii'nin H. 1225 (M. 1810) tarihli
kitabesi.
174i Yıldıray Ö Z B E K

ü
Resim 3: Şıhlı Hamidiye Medresesi nin H. 1309 (M. 1891-92) tarihli inşa kitabesi.

Resim 4: Şıhlı Hamidiye Medresesi nin ortası havuzlu avlusu


ŞIHLI H A M İ D İ Y E M E D R E S E S İ 175

I !

Resim 5: Şıhlı Hamidiye Medresesi avlu revaklanndan (güney) görünüş.

Resim 6: Şıhlı Hamidiye Medresesi "Müderris Odası " ve çıkışı sağlayan merdivenler.
176 Yıldıray Ö Z B E K

I II
M

Resim 10: Şıhlı Hamidiye Medresesi'nin avlu Resim 11: Şıhlı Hamidiye Medresesi revak
revagı ve üst örtüsünden görünüş. kemerlerini taşıyan yekpare taştan yapılmış
sütunlardan biri.

Î3

Resim 12: Ürgüp Mustafa Paşa H. 1316 (M. 1899)


tarihli Mehmet Şakir Paşa Medresesi portali.
a^LAMfi ¥AIPIILA1

Erol YURDAKUL

TürliiiMimadt^sanaU ve ilim âleminde yeri doldu- İlk olarak H a z i r a n / 1 9 7 4 t a r i h i n d e gidip


ruCamoz bir So^Cuf^ Bıraktı aziz dostum, mesai arf^adofm, tetkik etmek i m k â n ı n ı bulabildiğim Y o l p ı n a r K ö ­
ks^de^im, (Prcf.Dr.'Xttmaz âf\(Ş'E'nin aziz Hattmsma. y ü n d e k i eski eserlerin M a r t / 1 9 7 5 tarihinde r ö l ö v e
ölçüleri a l ı n a r a k projeleri çizilmiş ve m e n ş e i vakıf
olan fakat o tarihte vakıf m a l ı o l m a d ı ğ ı n d a n resto­
masya ilinin kuzeyinde yer alan ve Amas- r a s y o n l a r ı y a p ı l a m a y a n bu esederden ş a h ı s malı
QL ya-Samsun devlet y o l u n u n 3 k m . kadar o l m a y a n l a r ı n 7 0 4 4 sayılı yasaya g ö r e Vakıflar Ge­
k u z e y d o ğ u s u n d a bulunan Y o l p ı n a r K ö y ü nel M ü d ü r i ü g ü a d ı n a tescil edilmesi, ş a h ı s m a l ı
I Amasya'ya 16 k m . , Suluova k a z a s ı n a ise olanların ise 7 4 6 3 sayılı y a s a n ı n ilgili h ü k ü m l e r i n e
1 2 k m . kadar uzaklıktadır. T o p r a k bir yolla kara­ g ö r e o n a r ı m a z o r l a n m a s ı için y a z m ı ş o l d u ğ u m
yoluna b a ğ l a n a n k ö y ile karayolu a r a s ı n d a n Sam- 2 0 / 2 / 1 9 7 6 tarih ve 3 1 2 sayılı yazı ile Kültür Ba­
sun-Sivas demiryolu g e ç m e k t e d i r . Hafif meyilli bir kanlığı G a y r i m e n k û l Eski Eserler ve A n ı t l a r Y ü k ­
y a m a c ı n ü z e r i n e k u r u l m u ş olan k ö y ü n d o ğ u ve ku­ sek K u r u l u B a ş k a n l ı ğ ı n a g ö n d e r i l m i ş ve Y ü k s e k
zey tarafları engebeli olup nüfusu takriben 1 5 0 k i ­ Kurulun 1 4 / 5 / 1 9 7 6 tarihindeki 2 6 9 ' n c u t o p l a n t ı -
şi k a d a r d ı r . K ö y ü n g ü n e y k ı s m ı n d a A p a y d ı n Çiftli­ Abdi-zade Hüseyin Hüsamettin, "Amasya Tarihi",
1
ği b u l u n m a k t a d ı r . Cilt.-l, S . 3 4 3 , istanbul 1331-1332.

T a r i h i kişiliğe sahip o l a n b u k ö y ü n tespit A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.343; M.Neşrî, "Kitab-ı


2
Cihannüma", yayınlayanlar (F.R.Unat-M.A. Köymcn),
edebildiğimiz en eski ismi "Hakala"dır^. B u isim
Cilt I-II, S . 3 7 5 , Ankara 1949-1957.
ilk olarak a r a ş t ı r m a y a p a b i l d i ğ i m i z tarihi kaynak­
3 Hoca Sadeddin Efendi, "Tâcü't-Tevârih", Sadeleşti-
lardan " A m a s y a T a r i h i ' n d e g e ç m e k t e d i r . K ö y ü n
ren (İsmet Parmaksızoğlu), Cilt 1, s.304, İstanbul
b u g ü n bağlı b u l u n d u ğ u Suluova (Suluca) K a z a s ı 1974'de, "1402 tarihinde i/apıJan Ankara Savaşında
ç o k eskiden "Arguma" ismi ile m e ş h u r iken takri­ Sultan Yıldırım Bayezid'in esir o / m a s ı neticesi dev­
ben ( H . 7 4 5 ) t a r i h l e r i n d e n sonra Hakala K ö y ü let başsın kalmış, ülkede kargaşa başgöstermiş, ga­
lip kuvvetler başkent Bursa'yı dahi soygun ve yoğ-
imar g ö r ü p g ü z e l l e ş m i ş , m a m u r hale g e l m i ş ve
malarla talan eklemiştir. Çelebi Mehmed durumun
Hakala ismi A r g u m a ismine galip gelerek nahiye kötülüğünü görerek, Amasi;a'da beklemenin ve böl­
merkezi o l m u ş t u r ^ . D a h a sonra Ç e l e b i Sultan gesini korumanın daha hai/ırlı olacağını düşünerek
M e h m e d ' i n 1 4 0 2 ( H . 8 0 5 ) tarihinde Kara Devlet- gerekli çarelere baş vurduğu sırada, sınır boy/annda
bulunan Türkmenlerden Kara Devletşah'ın Timur'a
ş a h ile burada y a p t ı ğ ı s a v a ş t a "Kağala ismi söz
çıkarak onun mührünü taşıyan buyruk ile Osmanlı
konusu o l m u ş t u r ^ . Evliya Ç e l e b i ' d e ise "Kağla" is­ topraklarına saldırmak üzere bin kadar adamıyla
m i geçmektedir'*. Nahiyenin ( H . 1 2 2 6 ) tarihlerine Amasya civarındaki "Kağala" denilen yerde konak­
kadar aynı şekilde (Hakala-Kagala) isimleri kullanıl­ lamış olduğu öğrenildi. Çelebi Mehmed askerlerini
toplayarak Kağala'ya geldi. Daha savaşın başında
maya devam edilmiştir. Ancak; 1940'lardan sonra
Kara Devletşah gözüne isabet eden bir ok ile attan
c o ğ r a f i k o n u m u ve e k o n o m i k d u r u m u g e l i ş m e y e yuvarlandı ve askerler tarafından öldürüldü. Başsız
daha uygun olan Suluova Nahiyesine ş e k e r fabri­ kalan adamları dağılarak mağlup oldular ve savaş
kası, demiryolu, karayolu gibi ö n e m l i bayındırlık sona erdi. "
hizmetleri y a p ı l a r a k b ü y ü k bir kaza merkezi hali­ 4, M.Zıllioğlu Evliya Çelebi, "Evliya Ç e l e b i S e y a h a t ­
ne getirilmiş, Hakala Nahiyesinin de ismi "Yolpı­ namesi" Türkçeleştircn; Z. Danışman, Cilt 3, İstanbul
1970, s.l88'de, "Kağla Nahiyesinden deve dişi buğ­
nar" olarak değiştirilerek Suluova K a z a s ı n ı n bir day gelip has ve beyaz /iinşa, (firde, çakıl ekmekleri
köyü olmuştur. olur ki adamın çehresinin rengini ayna gibi gösterir."
178 Erol Y U R D A K U L

s ı n d a s ö z konusu eski eserlerin 7 0 4 4 sayılı yasa den ö ğ r e n d i ğ i m i z e g ö r e a h ş a p o l d u ğ u için fazla


k a p s a m ı n a g i r e n k o r u n m a s ı gerekli eski eserler­ harab olan camii şerif 1 9 7 0 yılında köylü tarafın­
den o l d u k l a r ı n a oybirliği ile karar alınmıştır. A n ­ dan t a m a m e n yıkılarak betonarme bir bina haline
cak; 1 9 7 7 yılında emekliye ayrılmış o l d u ğ u m d a n getirilmiştir. D i ğ e r binalar ç o k harap oldukları hal­
son d u r u m l a r ı h a k k ı n d a hiçbir bilgim yoktur. de yapıldıkları devre ait b ü t ü n özelliklerini muhafa­
za etmektedirler. B u n l a r ı yapıldıkları tarih sırasına
Y o l p ı n a r K ö y ü n ü n genel g ö r ü n ü ş ü eskiden
g ö r e incelemekte fayda vardır.
o l d u k ç a ö n e m l i ve imar g ö r m ü ş bir kasaba olduğu­
n u belli e t m e k t e d i r . A m a s y a T a r i h i n d e burada
es-SEYYİD NECMEDDİN Y A H Y A er-
"Rufaî" T a r i k a t ı n ı n ş e y h l e r i n d e n ve din bilginle­
RUFAİ TÜRBESİ:
rinden "es-seyyid Necmeddin Yah^/a Hazretle­
ri" mn (H.764)'de b ü y ü k bir zaviye binası inşa etti­ Necmeddin Y a h y a er-Rufaî ( H . 7 6 4 / 1 3 6 2 -
r i p evkafını (H.771)'de tanzim ettiği yazılıdır^. Ta­ 6 3 M.)'de b u g ü n burada mevcud olmayan bir za­
rafımızdan bu zaviye b i n a s ı n ı n yeri tespit edileme­ viye b i n a s ı y a p t ı r a r a k evkafını ( H . 7 7 1 / 1 3 6 9 - 7 0
m i ş ise de a y n ı zatın t ü r b e s i halen k ö y ü n batısın­ M.)'de tanzim etmiştir^. T ü r b e b i n a s ı n ı n içinde bu­
daki eski mezarlığın içindedir. T ü r b e sonradan ya­ lunan ve k ü n d e k â r i tekniğiyle tezyin edilmiş olan
p ı l a n bazı ilavelerle dış g ö r ü n ü ş olarak eski esere a h ş a p s a n d u k a n ı n ayak ucundaki ( H . 7 7 1 / 1 3 6 9 -
benzetilemiyorsa da iç kısmı, t ü r b e içindeki a h ş a p 70) tarihli kitabesine g ö r e b i n a n ı n da a y n ı tarihte
s a n d u k a l a r ı ve m i m a r i d e t a y l a r ı dikkatlice tetkik yani X I V . yüzyılın ikinci yarısının o r t a l a r ı n a d o ğ r u
edildiğinde, inşa edildiği zamana ait pek ç o k özel­ inşa edildiğini t a h m i n etmekteyiz. B u zatın b a b a s ı
likleri taşıdığı g ö r ü l m e k t e d i r . Amasya Tarihi'nde; olan Seyyid A h m e d K u ç e k e r - R u f a î Samsun'un
b u t ü r b e d e n b a ş k a , T ü r k m e n Aşireti reislerinden Ladik k a z a s ı n d a medfundur-^°. Seyyid A h m e d K u -
H a c ı M e h m e t Bey'in kızı "Ayşe Hanım" tarafın­ çek'in b a b a s ı olan T a c e d d i n Seyyid e r - R u f a î ' n i n
dan i n ş a ettirilen bir c a m i i şerif, o ğ l u "Kasım b a b a s ı n ı n i s m i de A h m e t e r - R u f a î olarak
B e y ' i n ( H . 8 6 8 ) tarihinde y a p t ı r d ı ğ ı bir medrese belirtilmektedir^-^. A n c a k ; b u A h m e d e r - R u f a î ' n i n
ve bir h a m a m , H a c ı b e y - z a d e "Mirza Bey" tarafın­ Irak'ın Basra ş e h r i n d e 1 1 1 8 yılında d ü n y a y a gel­
dan ( H . 9 3 5 ) tarihinde irişa ettirilen camii şerif ve m i ş ve 2 3 Eylül 1182'de vefat ederek Vasıt Ş e h r i
H a c ı b e y - z a d e M u h y i d d i n Bey t a r a f ı n d a n { H . 9 4 7 )
y a k ı n l a r ı n d a k i dedesinin t ü r b e s i n e g ö m ü l e n Ş e y h
yılında i n ş a ve evkafı tanzim e d i l m i ş medrese
A h m e d Kebir er-Rufaî ile k a r ı ş t ı r ı l m a m a s ı gerek­
(Amasya T o k m a c ı k H a m a m ı n ı n bahsmdaki arsa
mektedir. Rufaî T a r i k a t i n i n kurucusu Ş e y h A h -
b u medreseye vakfettiği h a n ı n a r s a s ı imiş) ve ha­
med-i Kebir e r - R u f a î ' n i n ilk eşi Hatice binti Ebu
m a m , ayrıca bu nahiyenin civarında bulunan Kuş­
Bekir el-Vasıti en-Neccari'den iki kızı d ü n y a y a gel­
ç u Karyesinde Mirza Bey'in o ğ l u Mustafa Bey ta­
m i ş o l u p isimleri F a t m a ve Z e h r a ' d ı r . Kızı Fat­
rafından inşa ettirilen bir camii şeriften
ma'dan i b r a h i m el-A'zeb (öl. 1 2 1 2 ) ve A h m e d el-
bahsedilmektedir^. A n k a r a S a v a ş ı (1402) sırasında
A h d a r (öl. 1 2 4 7 ) adlı i k i o ğ l u v a r d ı r . D i ğ e r kızı
b u karyede o t u r a n T ü r k m e n a ş i r e t i reislerinden
Zeynep'ten ise i k i kız, altı erkek t o r u n u o l m u ş ­
H a c ı M e h m e d B e y ' i n Sultan Ç e l e b i M e h m e d
tur^ ^. Ş e y h A h m e d - i Kebir er-Rufai'nin b ü y ü k bir
Han'a ciddi ve yararlı hizmetleri o l d u ğ u n d a n ken­
ihtimalle t o r u n u veya halifesi olan (Çünki; A h m e d
disi ve sülalesi bu n a h i y e n i n şerefi olarak kabul
edilir^. B u s ü l a l e d e n K a s ı m Bey, Abdullah P a ş a , e r - R ü f a î ' n i n ikinci h a n ı m ı Rabia H a t u n ' d a n Salih
Mirza Bey gibi beylerbeyi ve devlet a d a m l a r ı çık­ isminde bir oğlu d ü n y a y a g e l m i ş s e de Salih evlen-
m ı ş , S i l a h d a r o ğ u l l a r ı adıyla a n ı l a n bir kolundan da 5. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.343.
Musa P a ş a , B ü y ü k Cafer P a ş a , T o p a l Yusuf P a ş a
6. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.344.
ve A h m e d P a ş a gibi vezirier ve devlet a d a m l a r ı g ö ­
7. l.Hakkı U z u n ç a r ş ı h , Kitabeler, istanbul 1927,
rülmüştür. T o p a l P a ş a oğulları Amasya'da T o p a l o -
s.46,47,48'de, Tokat-(Halk arasmda Sancılı Tekke)
ğulları n a m ı y l a ş ö h r e t bulup y e n i ç e r i reislerinden Miskinler Tekkesi veya Cüneyd Kabristanında Hacı-
o l m u ş l a r . B u n a h i y e n i n Firuz Karyesinden H a c ı beyzade'nin oğlu Hacı Mehmed Bey'in (?), babası Haa
ivaz P a ş a demekle m e ş h u r S ü l e y m a n P a ş a , H a c ı Bey'in (730) ve amcası Hızır Bey'in (714) tarihli kabir­
leri olduğunu ve mezar taşlarında tespit ettiği metinleri
B a y r a m k ö y ü n d e n Mısır h ü k ü m d a r ı el-Melik el-
vermektedir. Ancak; Hacı Bey'in (730) tarihinde ölme­
M a n s u r H ü s a m e t t i n L a ç i n bu nahiyeden ç ı k a n si ve 75 yıl sonra oğlu Hacı Mehmed Bey'in (H.805)
devlet a d a m l a r ı n d a n d ı r ^ . A y r ı c a ; F a t i h Sultan tarihindeki olaylarda kendinden söz ettirmesi bu Hacı
M e h m e d ' i n kendisine hediye e t t i ğ i istanbul'da Mehmed Bey ile Tokat'ta kabri bulunan Hacı Mehmed
ipekçiler Ç a r ş ı s ı adıyla maruf Sultan A h m e t sem­ Bey'in aynı kişiler olmadığı kanaatindeyim.
tinde bulunan Binbirdirek S a r n ı c ı n ı , V e z i r k ö p r ü ' d e 8. A.H.Hüsamettin, a y n ı eser, s.346.
inşa ettirdiği imaret b i n a s ı n a vakfeyleyen Hacıbey- 9. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.348.
zade Safiyüddin Mustafa o ğ l u T a c ü d d i n ibrahim Pa- 10. M.Zıllîoğlu Evliya Çelebi, aynı eser, Cilt: 4, s.91 ve
şa'nın da b u s ü l a l e d e n o l d u ğ u tahmin edilmektedir. Cilt 7, S . 2 4 5 , istanbul 1970; Sadi Bayram, T a r i h
D ü n y a s ı Araştırmaları, Sayı 74, sayfa 140-155, is­
tanbul Ekim-1991.
Biz bu k ö y d e Necmeddin Yahya el-Rufaî'nin
t ü r b e s i n d e n b a ş k a K a s ı m Bey t a r a f ı n d a n yaptırılan 11. Ahmed Eflâkî, "Ariflerin Menkıbeleri', Cilt. U, çev:
Prof.Tahsin Yazıcı, s. 149, istanbul 1973.
medrese ve h a m a m ile Mirza Bey t a r a f ı n d a n yap­
tırılan camii şerifi tespit edebildik. A n c a k ; Köylü­ 12. S.Bayram, aynı e s e r , s. 144.
A M A S / A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N B l A M Î Y A P I L A R 179

meden vefat etmiştir.) Seyyid A h m e d er-Rufai'nin vak'a ulaştık. Burası büyük bir ribattır. İçinde
oğlu Taceddin Seyyid er-Rufaî'nin bir grup dervişi binlerce derviş bulunur. Ziyaretini niyet ettiği­
ile birlikte Konya'ya geldiği, C e l â l e d d i n K a r a t a y ' ı n miz veliyullah Ebu'l Abbas Ahmed-i Rufai'nin
Medresesinde misafir olarak kaldığı, (Kendilerini torunu (Hafidi) Şeyh Ahmed Kuçek'in oraya ge-
a t e ş e atmak, kızgın şişleri v ü c u t l a r ı n a b a t ı r m a k , /işine tesadüf eyledik. Bu zat Rum ülkesinden
kızgın d e m i r i a ğ ı z l a r ı n a sokarak ş e k e r y a p m a k , (Anadolu) ceddinin kabrini ziyaret maksadıyle
k a m ç ı d a n kan a k ı t m a k gibi) hileli oyunlar g ö s t e r d i ­ gelmiş idi. Revak meşihati (Şeyhliği) ona mün­
ği, M e v l â n â ' n ı n karısı Kira H a t u n u n da k o c a s ı n ­ tehi oldu. İkindi namazı kılındıktan sonra tabi
dan izin almadan K o n y a l ı Hatunlar ile birlikte gi­ ve def çalınıp dervişler raksa başladılar. Akşam
dip bunları seyrettiği ve M e v l â n â ' n ı n buna ç o k kız­ namazını müteakip pirinç ekmeği, balık, süt ve
dığı A.Eflaki'nin "Ariflerin M e n k ı b e l e r i " kitabın­ hurmadan ibaret olan yemek getirildi. Halk ye­
da bahsedilmektedir-^^. B u olay olurken M e v l â n â dikten sonra yatsıyı kıldık. (Şeyh (Kuçek) Ah­
h e n ü z s a ğ o l d u ğ u n a g ö r e tarih 1 2 7 3 ' t e n daha ö n ­ med (Rufaî) ceddinin seccadesine oturduğu
ce olmalıdır. halde dervişler zikr ve bundan sonra semâ ey­
lediler. Evvelce hazırlanmış olan yüklerle odun
Taceddin Seyyid e r - R u f a î ' n i n o ğ l u Seyyid
ateşe verildi. Dervişler raks ederek ateşin orta­
A h m e d Kuçek-i Rufaî ise M e v l â n â ' n ı n t o r u n u U l u
sına girdiler. Ateş tamamen sönünceye kadar
A r i f Çelebi'yle M . 1 3 2 0 tarihinden ö n c e ( Ç ü n k ü ;
kimi içinde yuvarlandı, kimi ateşi ağzına aldı.
U l u A r i f Ç e l e b i 1 3 2 0 t a r i h i n d e vefat e t m i ş t i r )
Bu cemaatin adeti böyledir. Taife-i Ahmediye
Amasya'da karşılaşmıştır. Ariflerin M e n k ı b e l e r i n d e
(Rufai'ler) onunla tanınırlar. Bunlardan bazısı
bu k a r ş ı l a ş m a d a n ş ö y l e bahsedilmektedir. "Ab­
büyük bir yılanı alıp başını dişleri ile sıkarak
dal'ın ve Ahrar'tn özü Seyi/id Ahmed Kuçek-i
kopanr."^^.
Rufaî bir gün Amasına şehrinde Çelebi hazretle­
rinin ziyaretine gelmişti Aralarında hadsiz he­ Ibn-i Batuta; A m a s y a i l i T a ş o v a i l ç e s i n e
sapsız latifeler ve ilâhî bilgiler anlatıldıktan b a ğ l ı Sonusa (Uluköy) beldesine de u ğ r a m ı ş ve
sonra Seyyid Ahmed'e mensup olanlardan (Ah- ö z e t l e şu bilgileri vermiştir: "...Amasya yakınında
mediyan : Ahmediler) bir cemaat içeri girdi ve Sonusa Beldesi vardır ki, Ebu Abbas Ahmed
ellerinde büyük bir kabak olduğu halde oku­ Rufaî hazretlerinin evladı orada sakindir. Şeyh
mağa başladı ve semâ'a katıldılar. Semâ'da çok tzzeddin bu cümleden olup, el-yevm revak şey­
heyecanlar gösterip deliliklerde bulundular. hi ve sahib-i seccade-i Rufaî'dir. Biraderleri
Seyyid Ahmed, özür dileme makamında; (-Arif­ Şeyh İbrahim, Şeyh Ali ve Şeyh Yahya'dır.
lerin sultanı ve sultanların arifleri mazur gör­ Bunların cümlesi. Şeyh Küçük Ahmed bin Ta­
sün; zira bizim deliler çok zaman böyle kabak ceddin Rufaî'nin evladıdır. Küçük sagir manası­
sesiyle semâ ederler) dedi. Çelebi hazretleri de: nadır. Bunların zaviyesine inerek diğerlerinin
(-Çok güzel ! Dervişlerin yaptıkları bütün işler feyzü rüçhanlarını müşahede eyledik."^^.
hoş görülür ve sevilir, fakat şurası gariptir ki si­
Yukarda s ö z ü g e ç e n olaylar ışığında Y o l p ı -
zin müridler boş kabaklarla raks ediyor, bizim
nar K ö y ü n d e t ü r b e s i bulunan Ş e y h N e c m e d d i n
dostlar ise dolu kabakla sema yapıyorlar. Bu
Yahya er-Rufai; Ladik'te t ü r b e s i bulunan Ş e y h A h ­
semâ ile o semâ arasında büyük bir fark var...)
med K u ç e k er-Rufai'nin oğlu ve Ş e y h Taceddin er-
buyurdu. Bunun üzerine Seyyid Ahmed iyi bir
Rufai'nin torunudur. Ş e y h İzzettin, Ş e y h İ b r a h i m
at ve bir Mısır elbisesi hediye edip mürid oldu.
ve Ş e y h A l i ; Seyyid N e c m e d d i n Y a h y a Er-Ru­
Çelebi hazretleri de sırtındaki elbiseleri Seyyid
Ahmed'e giydirdi, arkadaş ve kardeş oldular"^'^. fai'nin k a r d e ş l e r i olup bunlardan Ş e y h Ali'nin me­
zarı A m a s y a ' n ı n T a ş o v a K a z a s ı n a b a ğ l ı "Sunisa-
Seyyid Taceddin er-Rufaî'nin oğlu olan Sey­ Uluköy köyündedir^^.
yid A h m e d K u ç e k er-Rufaî Milâdi 1 3 2 5 tarihinden
13. A.Eflâki, aynı eser, c.II, s.149.
sonra İbni Batuta ile Vasıt ş e h r i y a k ı n l a r ı n d a k i Ri-
vak Ribatmda karşılaşmışlardır. B u karşılaşmayı İb­ 14. A.Eflâki, aynı eser, c.II, s.287.
ni Batuta ş ö y l e vemnektedir: Vasıt'a vardığı­ 15. İbni Batuta, Seyahatname, Çev.Mümin Çevik, C. I-II,
mızda, kafile ticaret için üç gün eğleşti. Bu s. 126, İstanbul 1983; S.Bayram, a y n ı eser s.146.
müddet zarfında Vasıt'tan bir günlük mesafede 16. fbn Batuta Seyahatnamesi'nden S e ç m e l e r , (Haz.
bulurian Ümm-i Ubeyde adı ile bilinen köydeki İsmet Parmaksızoglu), s.27, 1000 Temel Eser, M.E.B.
Yayınlan, İstanbul 1 9 7 1 ; S.Bayram, aynı e s e r , s.147.
veliyullah Ebu A b b a s Ahmed Er-Rufai Hazret­
lerinin kabrini ziyaret etmek istedim. Vasıt'ın 17. I.Hakkı Uzunçarşıh, A y n ı eser, s.80'deki dip notunda
"İbni Batuta Amasya'yı zikrettikten sonra (Kurbünde
ileri gelenlerinden ve fakihlerden Şeyh Takı- Sunisa Beldesi vardır ki Irak Padişahının mülkü olarak
yüddin bin Abdulmuhsin Vasıti'den beni oraya veliullah Ebu Abbas Ahmet Rufai hazretlerinin evladı
götürmek üzere yanıma bir arkadaş katmasını orada sakindir. Şeyh Izzeddin bu cümleden olup elyevm
rica ettim. Bu bölge halkından ve Benu Esed revak şeyhi ve sahib-i seccade-i Rufai'dir. Biraderleri
Şeyh Ali, Şeyh İbrahim, Şeyh Yahya'dır. Bunların cüm­
ileri gelenlerinden üç kişiyi refaketime verdi ve
lesi Şeyh Küçük Ahmed bin Taceddin Rufai'nin evladı­
beni kendi hayvanına bindirdi. Öğlen üzeri yo­ dır.) diyor". Bu köy Sultan II. Bayezid'in Kapıağası Hü­
la çıktım. O gece Benu Esed ileri gelenlerinden seyin Ağa'nın köyü olup burada H.892 tarihli bir cami
birinde misafir olduk. İkinci gün öğle vakti Ri- ve bir hamam yaptırmıştır. Bu zat ayrıca Amasya'da
180 Erol Y U R D A K U L

Y o l p ı n a r K ö y ü n d e k i mevcut y a p ı l a r d a n en sim:7). Kaidenin ü s t ü n d e a y n ı teknikle a h ş a p t a n


erken tarihli o l a n ı t ü r b e binasıdır. K ö y ü n batısın­ y a p ı l m ı ş lahit vardır. B u lahitin u z u n l u ğ u 1,60 m . ,
daki eski m e z a r l ı k içinde yer alan ve y a p ı l a n bir­ genişliği 3 4 c m , ve yüksekliği 3 5 cm'dir. L a h i t i n
ç o k ilave, yerli yersiz tamirlerle dıştan ç o k basit ve g ü n e y ve kuzey cepheleri h a r p u ş t a gibi şevli olup
yeni bir y a p ı gibi g ö r ü n e n t ü r b e Selçuklu türbeleri alt kısmı 10 c m . yüksekliğinde ve üstü birbirini ta­
gibi m u m y a l ı k ve ziyaret (Mescit) b ö l ü m l e r i olmak k i p eden palmet ve lotusların meydana getirdiği
ü z e r e iki katlı olarak inşa edilmiştir (Resim: 1-2, Çi­ motiflerle dekore edilmiş olan b o r d ü r dört cepheyi
zim: 1-2-3). d o l a ş m a k t a d ı r (Resim:5). D o ğ u ve batı y ö n l e r d e k i
ü ç g e n yüzler kıvrımdal ve palmetlerden meydana
B i n a n ı n d o g u y ö n ü n d e yer alan 8 1 . c m gelen bitkisel ö r g ü ile süslenmiştir. B u ö r g ü simet­
yükseklik ve 7 9 c m . genişliğinde muhdes bir k a p ı ­ rik olarak yapılmıştır (Resim:7). Kuzey ve g ü n e y
dan 7 6 c m . genişlik ve 4 , 1 8 m . derinliğindeki bir y ö n l e r i n e bakan şevli y ü z l e r e ise muhtelif A y e t - i
dehliz vasıtasıyla m u m y a l ı k b ö l ü m ü n e girilmekte­ kerime ve sureler k ü n d e k â r i t e k n i ğ i ile yazılmıştır
dir. M u m y a l ı k b ö l ü m ü 2 , 8 4 x 3,55 m . ö l ç ü s ü n d e ( R e s i m : 5 - 6 ) . O ğ l u n a ait o l d u ğ u s ö y l e n e n y a n ı n d a k i
olup üstü d o g u - b a t ı y ö n ü n d e uzanan dairevi tonoz k ü ç ü k sanduka ise a y n ı teknikle y a p ı l m a m ı ş olup
ile ö r t ü l m ü ş t ü r (Çizim: 1). T o n o z u n yüksekliği ze­ aynı yüzyıla ait değildir (Resim:5). T ü r b e etrafında­
m i n d e n 2 , 0 2 m . , ü z e n g i hizası ise zeminden 4 9 k i b a k ı m s ı z m e z a r l ı k t a ise s a ğ a sola devrilmiş X V .
c m . y u k a r d a d ı r (Çizim:3). Batı y ö n ü n d e ; zeminden yüzyıla ait mezar t a ş l a n g ö r ü l m e k t e d i r (Resim:8).
1,20 m . y ü k s e k l i k t e ve içten 5 8 x 5 5 c m . , d ı ş t a n
1 2 x 2 3 c m . ölçülerinde bir mazgal pencere vardır. M e z k û r tarihte Eretna Beyliğinin hakimiyet
B u pencere ile tabii ışıklandırma ve h a v a l a n d ı r m a sınırları içinde bulunan bu t ü r b e y e benzer t ü r b e l e r
s a ğ l a n m a k t a d ı r . MumyaliQin orta k ı s m ı n d a 1,41 x sadece aynı b ö l g e d e değil o tarihlerde h ü k ü m sü­
2 , 0 4 m . ö l ç ü s ü n d e k i m e z a r ı n yüksekliği 6 5 cm'dir. ren d i ğ e r beyliklerde de k a r ş ı m ı z a ç ı k m a k t a d ı r .
M e s e l â ; Kastamonu'nun Kozyaka nahiyesine bağlı
Ziyaret b ö l ü m ü n e ; t ü r b e n i n d o ğ u s u n d a yer Türbe-i Adilbey veya diğer adiyle B o y a c ı Hafızoğlu
alan 3 , 1 4 x 3,45 m . ö l ç ü s ü n d e ve 2 , 8 0 m . yük­ Divanında bulunan C a n d a r o ğ u l l a r ı ' n d a n Yakup
s e k l i ğ i n d e k i muhdes sundurmadan girilmektedir Bey'in oğlu Emir A d i l Bey'in türbesi ( H . 7 6 3 / 1 3 6 2
(Resim: 1). T ü r b e n i n 8 2 c m . g e n i ş l i k , 1,56 m . M . ) , E s k i ş e h i r Sivrihisar A l e m ş a h T ü r b e s i , Kara-
y ü k s e k l i ğ i n d e k i b a s ı k k e m e r l i orijinal giriş kapısı man-Alaaddin A l i Bey T ü r b e s i , K o n y a İlgın Ş e y h
bu s u n d u n n a n ı n d o ğ u s u n d a b u l u n m a k t a d ı r . K a p ı ­ Bedrettin T ü r b e s i gibi Necmeddin Y a h y a er-Rüfai
n ı n üç tarafı 4 5 derece p a h l ı bir silme ile ç e r ç e v e ­ T ü r b e s i de X I V . yüzyılda Anadolu'da yapılmış bir­
lenmiştir. B u ç e r ç e v e n i n zeminden yüksekliği 2 , 1 2 ç o k t ü r b e gibi klasik Selçuklu t ü r b e l e r i t a r z ı n d a in­
m . , genişliği ise 1,38 cm'dir. Basık kemerli k a p ı ­ ş a edilmiştir. B u tarz; alt katta kalın duvarlı, kare
dan 3 , 8 5 X 3 , 8 6 m . ö l ç ü s ü n d e kare bir mekana planlı ve üstü ç o ğ u n l u k l a dairevi tonoz ile ö r t ü l m ü ş
girilir (Çizim:2). B u m e k a n ı n üstü k ö ş e l e r d e yer olan m u m y a l ı k (Cenazelik) kısmiyle bu kısmın üs­
alan t r o m p v a r i ü ç g e n l e r e o t u r a n s a ğ ı r bir kubbe t ü n d e kare ve veya ç o k g e n planlı ziyaret (Mescit)
ile ö r t ü l m e k t e d i r . Kubbenin e t e ğ i 3 , 5 0 m . , tepesi b ö l ü m ü n d e n meydana g e l m i ş ve iki katlı olarak i n ­
şa edilmişlerdir. Ziyaret (Mescit) b ö l ü m ü n ü n üstü
ise zeminden 5 , 2 2 m . yüksekliktedir (Çizim:3). Ze­
içten kubbe, d ı ş t a n ise ekseri piramidal k ü l a h ile
m i n d e n 3 , 3 6 m . y ü k s e k l i k t e b a ş l a y a n ve iç kısmı
şekillenmştir. T ü r b e n i n reslitüsyon çizimi teklifimiz­
ç e p e ç e v r e d o l a ş a n 1,14 m . genişlikte şevli ü ç g e n ­
de de ü s t ü n ü n sekizgen bir tambura o t u r m u ş tuğla
lerin yer aldığı k u ş a ğ ı n d o ğ u , batı, g ü n e y ve kuzey
veya t a ş t a n inşa edilmiş bir k ü l a h ile örtülü olduğu
cephelerinde 3 7 c m . genişlik ve 6 2 c m . yüksekli­
d ü ş ü n ü l m ü ş t ü r (Çizim-3). Bu t ü r b e n i n restorasyonu
ğ i n d e sivri kemerii d ö r t s a ğ ı r pencere nişi vardır.
yapılırken muhdes çatı altından çıkacak tambur ve
B a t ı y ö n ü n e a ç ı l a n ve zeminden 4 6 c m . y ü k s e k t e
külah izlerine çok dikkat edilmesi gereklidir.
olan 0 , 9 9 x 1,40 m . ö l ç ü s ü n d e k i d i k d ö r t g e n pen­
cereden tabii ışık s a ğ l a n m a k t a olup dış kısmı de­
m i r parmaklıklıdır (Resim :3). Zeminde bulunan iki
a h ş a p sandukadan biri k ü ç ü k diğeri ise b ü y ü k olup KASIM B E Y MEDRESESİ:
ikişer kademelidir (Resim:5). B ü y ü k s a n d u k a n ı n
K ö y ü n d o ğ u s u n a ve y ü k s e k ç e bir yere kagir
kaidesi 1,90 m . uzunluk, 6 0 c m . genişlik ve 4 0
olarak inşa edilen K a s ı m Bey medresesinin Vakıf­
cm. yükseklikte dikdörtgenler pirizması şeklinde­
lar Genel M ü d ü r l ü ğ ü Arşivinde bulunan 4 9 0 nolu
dir. Cephelerinin alt, üst ve yan k e n a r l a r ı birbirine
defterin, 2 7 8 ' n c i sayfasının, 138'nci sırasında ş a h ­
dolanan palmetlerin meydana getirdiği 6 c m . ge­
siyet kaydı vardır. ( H . 8 6 8 ) tarihinde inşa o l u n a n
nişliğindeki b o r d ü r l e r l e ç e r ç e v e l e n m i ş t i r . B u bor-
ve Amasya'daki b ü y ü k medreseler a r a s ı n d a erbain
d ü r l e r ve orta k ı s m ı n d a yer alan ayet-i kerimeler
(kırklar) derecesinde kabul edilen^^, ve ( H . 8 7 3 ) ta-
ile kitabeler k ü n d e k â r i tekniği ile yapılmıştır. Kai­
denin b a ş ucunda "es-seyyid eş-şei/h Necmeddin Yeşilırmak'ın kıyısında sekizgen bir medrese inşa ettir­
Yahya er-Rufai rahimullah" yazısı (Resim:4), miş ve İstanbul'daki Küçük Ayasofya Kilisesini camiye
ayak ucunda ise "tnne recali hamdullah fi seneti tahvil ettirerek bir de mektep yaptırmıştır. Kabri mek­
tebin yanındaki türbededir.
ihda ve seb'in ve seb'a mie" (771 H . / 1 3 6 9 - 7 0
M.) y a p ı m tarihini belirleyen kitabe v a r d ı r (Re- 18. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.344,
A M A 9 / A - Y O L R N A R (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N BLMVI! Y A P I L A R 181

rihli bir vakfiyesi o l d u ğ u yazılan bu medrese vak­ nişinin üstü i ç b ü k e y kavisli ü ç g e n l e r i n m e y d a n a


tiyle E . H a k k ı A y v e r d i t a r a f ı n d a n a r a n d ı ğ ı halde getirdiği k ü ç ü k bir t r o m p l a s o n u ç l a n m a k t a d ı r (Re­
bulunamamıştır-^ ^. sim: 15). Mescit d ö ş e m e s i yerindeki izlere g ö r e av­
lu d ö ş e m e s i n d e n 4 5 - 5 0 c m . y u k a r d a d ı r .
E k i m / 1 9 7 4 yılında tespit ettiğimiz kitabesi
olmayan bu medrese 7 , 8 0 x 1 0 , 7 0 m . ölçülerin- Medrese genel olarak m o l o z t a ş ile inşa
deki d i k d ö r t g e n bir avlu etrafında ve k u z e y - g ü n e y edilmişse de mescit dersanenin avluya bakan cep­
d o ğ r u l t u s u n d a şekillenmiştir. B ü t ü n dış cephe du­ hesi ve b ü y ü k kemeri ü ç sıra tugla hatıllı, t a ş kap­
varları sıralı m o l o z t a ş t a n inşa edilen b i n a n ı n k ö ş e ­ l a m a d ı r (Resim: 13) (Çizim.6). 4 , 2 8 m . genişliğin­
leri taslak, k a p ı ve pencere söveleri ise y o n u t a ş ­ de ve kilit t a ş ı n ı n alt hizası mescit d ö ş e m e s i n d e n
t a n y a p ı l m ı ş t ı r (Resim:9-10). G ü n e y tarafta yer 4 , 0 9 m . y ü k s e k l i ğ i n d e olan b ü y ü k k e m e r i n ü z e n ­
alan mescidin dış d u v a r l a r ı n ı n üst k ı s m ı n d a k i üst gisi zeminden 1,63 c m . y u k a r d a d ı r . B u kemer bir­
pencerelerin h i z a s ı n d a ü ç e r sıralı ü ç tugla hatıl birinden 4 , 4 8 m . açıklığında ve d ö ş e m e d e n 1,30
vardır (Resim: 10). Ü s t pencerelerin kemerleri ü ç m . yüksekliğe kadar ince y o n u t a ş t a n inşa edilmiş
tugla, bir t a ş olarak inşa edilmiştir (Resim: 10). iki duvar ü z e r i n d e bulunan 3 2 c m . kalınlığındaki
(S) profilli ü z e n g i t a ş l a r ı n ı n ü z e r i n e o t u r m a k t a d ı r .
Medresenin girişi kuzeyde yer a l m a k t a d ı r Kemer, 5 2 c m . genişliğinde olup bir sıra t a ş ve üç
(Çizim:4). B u b ö l ü m ü n d o g u y ö n ü n d e 3 , 4 3 m . sıra t u ğ l a l a r d a n sıralı olarak y a p ı l m ı ş t ı r . K e m e r
u z u n l u ğ u n d a , 0 , 9 0 m . kalınlığında bir duvar var­ tuğlaları 4 x 12 x 2 4 c m . ö l ç ü l e r i n d e d i r . K e m e r i n
dır. Batı y ö n ü n d e de aynı duvarın bir eşinin bulun­ 8 4 c m . genişliğindeki iç kısmı 2 c m . kalınlığındaki
d u ğ u yerindeki yıkılmış kalıntılardan t a h m i n edil­ horasan h a r ç ile s ı v a n m ı ş o l u p b a t ı y ö n ü n d e k i
mektedir (Resim:9). B u duvarların vaktiyle medre­ ü z e n g i hizasında 15 x 15 c m . ö l ç ü s ü n d e eski ah­
senin giriş k ı s m ı n d a bulunan ve b e ş açıklıklı kagir ş a p gerginin yeri g ö r ü l m e k t e d i r . B u kemerin üzeri­
bir revaka ait o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü r m e k t e d i r . 1,28 ne tuglalalann balık kılçığı şeklinde dizilmesiyle 16
m . genişlik ve 1,90 m . yüksekliğindeki ana k a p ı ­ c m . g e n i ş l i ğ i n d e dekoratif bir kemer yapılmıştır.
n ı n üstü b e ş adet kemer t a ş ı n d a n meydana g e l m i ş Duvar ö r g ü s ü , kemerdeki gibi bir sıra y o n u taşı ve
basık bir kemer ile son b u l m u ş t u r (Resim: 11). Ba­ üç sıralı tugla ile yapılmışsa da kemerden ayrıcalık­
sık k e m e r i n ü z e n g i hizası ile kilit t a ş ı a r a s ı n d a k i lı olarak 19 x 19 c m . ö l ç ü s ü n d e k i taşların araları­
mesafe 2 4 c m . olup kemer kalınlığı 2 8 c m . , yük­ na kılıcına birer tugla k o n u l m u ş t u r (Resim. 13). B u
sekliği ise 5 5 cm'dir. K e m e r taşları ve y ı ğ m a k a p ı cephenin sag ve sol t a r a f ı n d a d ö ş e m e h i z a s ı n d a n
sövesi y o n u t a ş t a n inşa edilmiştir. K a p ı k e m e r i n i n 2 , 1 2 m . yukarda ve k ö ş e l e r d e n 1,25 m . uzakhga
2 0 c m . üst k ı s m ı n d a 3 5 x 5 0 c m . ö l ç ü s ü n d e be­ kadar olan kısımlardaki duvar ö r g ü s ü n ü n bozuklu­
yaz mermerden y a p ı l m ı ş fakat üstü y a z ı l m a m ı ş k i ­ ğ u burada vaktiyle kagir bir revak b u l u n d u ğ u ş ü p ­
tabe yer a l m a k t a d ı r . B u k a p ı d a n medrese avlusuna hesini u y a n d ı r m a k t a d ı r . B u revakın avlunun dogu,
girilmektedir. 7 , 8 0 m . genişlik ve 1 0 , 7 0 m . derin­ batı ve kuzey cephelerinin ö n ü n d e b u l u n d u ğ u tah­
liğindeki avlunun g ü n e y i n d e ve k a p ı n ı n t a m karşı­ m i n edilmekteyse de duvarların üst kısımları yıkıl­
sında içten içe 5 , 1 8 x 5 , 2 3 m . ölçülerinde mescit- m ı ş o l d u ğ u n d a n bu kez ancak zeminde y a p ı l a c a k
dersane m e k â n ı yer almıştır (Çizim:4). Kuzey cep­ a r a ş t ı r m a l a r d a n sonra kesinlik kazanabilir.
hesi b ü y ü k bir kemerle avluya açılan mescit-dersa-
nenin üstü halen yıkılmış olan ve kalıntılardan an­ A v l u n u n d o ğ u ve b a t ı y ö n l e r i n d e ü ç e r d e n
laşıldığına g ö r e 5 . 0 0 m . ç a p ı n d a , 5 0 c m . kalınlı­ altı adet talebe h ü c r e s i vardır (Çizim:4). B u h ü c r e ­
ğ ı n d a t a ş t a n inşa edilmiş bir kubbe ile ö r t ü l m ü ş t ü lerden kuzey-batı y ö n ü n d e yer alan ilk h ü c r e 4 , 0 5
(Resim: 13) ( Ç i z i m : 5 - 6 ) . B u Kubbe, 5 5 c m . yük­ m . genişliğinde, 3 , 2 0 m . derinliğinde olup diğerle­
sekliğinde (V-H) baklavalı ü ç g e n l e r d e n inşa edilmiş rinden daha b ü y ü k t ü r . B u cephedeki diğer i k i h ü c ­
sekizgen bir k a s n a ğ a oturmakta olup bu kasnak ta re ise 2 , 8 6 X 2 , 9 9 m . ölçülerindedir. D o g u y ö n ü n ­
h e m ana duvarlara, h e m de m e k a n ı n k ö ş e l e r i n d e deki h ü c r e l e r i n içleri saman dolu olduğundan
yeralan ü ç g e n b i n g i l e r i n ü z e r i n e inşa edilmiştir bunlardan sadece ortadaki h ü c r e n i n içine girilebil-
(Resim: 14). Dersanenin tabii ışıklandırması doQu, m i ş o l u p bu kısım 3 , 2 6 x 3 , 0 8 m . ö l ç ü s ü n d e d i r .
batı ve g ü n e y cephe d u v a r l a r ı n d a yer alan d ö r t alt S ö v e ve l e n t o l a r ı yıkılmış fakat ü s t ü n d e k i a h ş a p
ve d ö r t üst o l m a k ü z e r e sekiz pencereden t e m i n hatılları hala s a ğ l a m olarak duran 7 7 c m . genişlik
edilmektedir (Resim: 15). Ü s t pencerelerin alt hiza­ ve 1,50 m . y ü k s e k l i ğ i n d e k i k a p ı l a r d a n h ü c r e l e r e
sı orijinal mescit (dersane) d ö ş e m e s i n d e n 2 , 9 0 m . girilmektedir ( Ç i z i m : 5 ) . B ü t ü n h ü c r e l e r i n üstleri
y ü k s e k t e o l u p 0 . 8 3 x 1,15 m . ö l ç ü s ü n d e olan
b u n l a r ı n üst kısımları sivri kemerlidir. A l t pencere­ 19. E.Hakkı Ayverdi, " O s m a n l ı M i m a r i s i n d e Fatih
Devri ( 8 5 5 - 8 8 6 ) ' III. Cilt, İstanbul 1973, s.281'de
lerin alt hizası d ö ş e m e d e n 3 7 c m . y ü k s e k t e ve "Hacı Bey Zade Kasım Bey Medresesi. Bu isimdeki
1,40 x 0 , 8 8 m . ö l ç ü s ü n d e d i k d ö r t g e n ş e k l i n d e zatm 873 tarihli bir vakfiiie ile Amasya'da Sulu Oua
olup dış kısımlarının vaktiyle demir parmaklıklı ol­ Nahiyesinde ve şehrin şimalindeki Hakala Köyünde
d u ğ u n a dair izler t a ş s ö v e l e r d e m e v c u t t u r (Re­ bir medresesi olduğu Amasya Tarihinden anlaşılı­
yor.(4) Bu medrese şimdi yoktur." demektedir.
sim: 1 0 - 1 5 ) . A l t ve üst pencereler d o g u ve b a t ı
E.H.Ayverdi- l.A.Yüksel, İ l k 2 5 0 Senenin O s m a n l ı
cephelerde birer, g ü n e y cephede ise ikişer tanedir. Mimarisi", İstanbul 1976, s.216'da "Hakala Köyü
G ü n e y cephedeki iki alt pencerenin a r a s ı n d a yer Fatih Devri Kasım Bey Camii mevcut değildir" de­
alan 1.00 x l , 8 5 m . ö l ç ü s ü n d e k i ü ç yüzlü m i h r a p mektedir.
182 Erol Y U R D A K U L
moloz t a ş t a n inşa edilmiş d o g u - b a t ı d o ğ r u l t u s u n d a ­ ö l ç ü l e r i n d e k i ılıklık m e k a n ı n ı n ü s t ü n ü ü ç yıldızlı
k i m ü n f e r i t tonozlarla örtülü olup dışa açılan ikişer kubbe ö r t m e k t e d i r . B u m e k a n ı n o r t a s ı n d a yer alan
mazgal pencere ile tabii ışıklandırma s a ğ l a n m a k t a ­ kubbe altıgen bir form içine altı y a p r a k l ı yonca g i ­
dır (Çizim: 4-6) (Resim: 9). H e r h ü c r e d e birer bi ş e k i l l e n m i ş olan n e r v ü r l ü kubbedir (Resim: 19).
aded ocak b u l u n m a k t a d ı r (Çizim: 6) . Medrese N e r v ü r l e r i n alt uçları y a r ı m yıldız ş e k l i n d e b i r e r
1 9 7 5 yılında k ö y m u h t a r ı t a r a f ı n d a n hayvan ağılı mukarnas ile son bulmakta, üst uçları ise 4 0 c m .
olarak kullanılmaktaydı. a ç ı k h g m d a k i a l t ı g e n ışıklığm k ö ş e l e r i n i meydana
getirmektedir (Çizim: 10). B u kubbenin tepe nokta­
T ü r k mimarisinde dini özelliği olmakla bera­
sı 5 , 0 8 m . , e t e ğ i ise 4 . 0 0 m . zeminden y ü k s e k t e ­
ber sosyal karakteri de bulunan medreseler ö n e m l i
dir. B u kuİDbenin her iki y a n ı n d a birbirinin a y n ı ,
bir yer işgal eder. B u medreselerin inşa tarzını ve
o r t a l a r ı n d a ışıkhgı bulunan, m u k a r n a s l ı , iki yıldızlı
p l â n teşkilatını incelersek medrese yapıları içe d ö ­
tonoz vardır (Resim:20-21) (Çizim: 10). B u tonoz­
n ü k bir m i m a r i tarz g ö s t e r i r . Erken ö r n e k l e r i n dış
lar zeminden 2 , 8 2 m . yukarda b a ş l a y ı p , 4 , 2 6
kitlesinde belirli bir d ü z e n bulunmaz. Planlarda da
m'de sona ermektedir. Ilıklık m e k a n ı n ı n g ü n e y du­
her vakit simetriye riayet e d i l m e m i ş t i r . T ü r k m i ­
v a r ı n d a , zeminden 7 0 c m . y ü k s e k t e , 9 5 c m . ge­
marisinde mekanik bir simetri zaten b u l u n m a d ı ğ ı n ­
nişliğinde ve 1,00 m . yüksekliğinde, yarısı yıkılmış
d a n y a p ı l a r ı n p l a n l a r ı n d a o r g a n i k bir karakter
üstü kemerli bir dolap girintisi vardır. B u girintinin
mevcuttur denilebilir. Ç ü n k ü ihtiyacın talep ve şek­
y a n ı n d a k i y ı k ı n t ı d a n 1,30 x 2 , 5 7 m . ö l ç ü s ü n d e
line uyan s a n a t k â r ç o k defa a r s a n ı n ve ç e v r e s i n i n
k ü ç ü k bir mekana girilmektedir ( Ç i z i m : 9 - 1 0 - l l ) .
i m k â n l a r ı n a h ü r m e t e t m i ş t i r . Iç m e k â n ı , d ö r t g e n
W C . o l d u ğ u tahmin edilen bu b ö l ü m ü n üstü d o ğ u -
bir avlu etrafında t e r t i p l e n m i ş olan medreseler bir
b a t ı d o ğ r u l t u s u n d a uzanan y a r ı m silindirik t o n o z
ana eyvan (Mescit-Dersane) ile zenginleştirilmiştir.
ile ö r t ü l ü d ü r . O r t a s ı n d a 3 0 x 3 0 cm'lik kare hava­
A n a d o l u medreseleri k a p a l ı veya açık avlulu olmak
l a n d ı r m a deliği bulunan t o n o z u n e t e ğ i zeminden
ü z e r e i k i ana gruba ayrılır. Anadolu'da varlığını bil­
2 , 3 2 m . , tepe n o k t a s ı ise 2 , 9 5 m . yüksektedir. B u
d i ğ i m i z en eski medreselerin ç o ğ u k a p a l ı avlulu
m e k a n ı n kapısı batı d u v a r ı n d a o l u p 5 0 c m . g e n i ş ­
olarak inşa edilmişlerdir. K a p a l ı avlunun Orta As­
liğindeki k a p ı sonradan ö r ü l e r e k kapatılmıştır.
ya evinden k a y n a k l a n d ı ğ ı düşünülebilir. İlerleyen
zaman i ç e r s i n d e bilhassa Beylikler veya Erken Os­ Ilıklığın d o ğ u d u v a r ı n d a ve sol k ö ş e d e n
m a n l ı mimarisinde k a p a l ı tipe nazaran açık avlulu
2 , 4 4 m . uzaklıkta, 7 2 c m . genişlikte sıcaklığa giriş
t i p daha fazla inşa edilmeye b a ş l a n m ı ş t ı r . B u de­
kapısı vardır. 1,74 m yüksekliğindeki sivri kemerli
virlerde S e l ç u k l u m i m a r i tarzı devam ettirilmekle
k a p ı d a n sıcaklığa g i r i l m e k t e d i r ( Ç i z i m : 9 - 1 0 ) . Sı­
birlikte ana e y v a n ' ı n (Mescit-Dersane) üstü artık
caklık; bir orta mekana a ç ı l a n ü ç eyvan ile kuzey­
b e ş i k tonoz ile değil kubbe ile ö r t ü l m e k t e d i r . B u
d o ğ u , g ü n e y d o ğ u ve k u z e y b a t ı k ö ş e l e r d e yer alan
kubbeler baklavalı kasnaklar ü z e r i n e o t u r m a k t a d ı r .
ü ç halvet o d a s ı n d a n meydana gelmektedir (Çi-
Portal çıkıntısı haricinde umumiyetle d i k d ö r t g e n
zim:9). 5 , 3 0 X 4 , 1 0 m . ö l ç ü l e r i n d e k i orta meka­
p l â n i ç e r s i n d e kalan klâsik S e l ç u k l u medresesi
n ı n ü s t ü n ü eliptik bir kubbe ö r t m e k t e d i r (Çizim:9-
p l â n ı n ı n . Beylikler ve O s m a n l ı ile birlikte dışına çı­
11). Moloz t a ş t a n inşa edilmiş olan bu kubbe ey­
kılmaya b a ş l a n m ı ş t ı r .
van kemerlerinin k o l t u k l a r ı n d a n ç ı k a n ve ü ç e r di­
limli yelpaze ş e k l i n d e a ç ı l a r a k y ü k s e l e n pantantif-
Y o l p ı n a r K ö y ü n d e k i K a s ı m Bey medresese-
lere o t u r m a k t a d ı r (Çizim: 11). B u pantantifler ze­
sinde de g ö r ü l d ü ğ ü gibi mescit-dersane b ö l ü m ü
minden 3 , 5 5 m . y ü k s e k t e b a ş l a m a k t a ve 5 , 2 3 m .
d i k d ö r t g e n ana p l â n d a n dışarı t a ş a r a k belirtilmiş
kadar devam etmektedirler. Z e m i n d e n 5 , 4 3 m .
ve üstü b e ş i k t o n o z yerine kubbe ile ö r t ü l m ü ş t ü r .
y ü k s e k t e n b a ş l a y a n kubbe e t e ğ i n d e , ü ç e r tane iç­
Selçuklu devrinde giriş cephelerine y a p ı l a n abidevi
b ü k e y kavisli y ü z e y i n m e y d a n a g e t i r d i ğ i sekiz
portaller yerine burada daha insani basit bir giriş
t r o m p vardır. Tepe n o k t a s ı 7,45 m'ye kadar yük­
kapısı y a p ı l m ı ş , giriş cephesi de son cemaat ma­
selen kubbede biri tepede o l m a k ü z e r e d ö r t adet
halli gibi bir revakla şekillenmiştir. B u devirde bil­
tabii a y d ı n l a n m a penceresi o l u p bunlardan ü ç ü
hassa Bursa, Edirne ve İ s t a n b u l ' d a i n ş a edilen
d i k d ö r t g e n ş e k l i n d e ve 4 0 x 6 3 c m . ö l ç ü s ü n d e d i r .
medreseler Klâsik O s m a n l ı medreselerinin geçişini
B u m e k a n ı n b a t ı d u v a r ı n d a üstleri sivri kemer-to-
hazırlamışlardır.
noz ile ö r t ü l ü 4 5 c m . d e r i n l i ğ i n d e ü ç b ü y ü k n i ş
T E K HAMAM: vardır ( Ç i z i m : 9 - l l ) . B u n i ş l e r d e n yanlarda olanla­
K ö y ü n g ü n e y y ö n ü n d e ve A p a y d ı n Çiftliği­ rın genişlikleri 1,13 m . , ortadakinin ise 1,00 m .
nin hudutları içinde kalan h a m a m 1 9 7 5 yılında sa­ o l u p bu mekana giriş kapısı bu orta nişin içinde
m a n deposu olarak kullanılmaktaydı. T e k h a m a m yer a l m a k t a d ı r . B u nişlerin ü s t ü n d e k i kemerlerin
olarak inşa edilmiş o l a n eserin dış d u v a r l a r ı sıralı ü z e n g i l e r i zeminden 2 , 4 5 m . , kilit n o k t a l a n ise
moloz taşla yapılmıştır (Resim: 16-17). H a m a m ı n 4 , 6 0 m . yüksektedir.
soyunma yeri t a m a m e n yıkılmış o l u p ılıklık ve sı­
O r t a mekana açılan ü ç eyvandan kuzey ve
caklık b ö l ü m l e r i ile su deposundan meydana gel­
g ü n e y y ö n l e r d e yer alan ikisi h e m e n hemen aynı
mektedir.
ölçülerdedir. 3 , 1 8 m . genişliğinde ve 3 , 5 0 m . de­
H a m a m ı n ılıklık kısmına batı y ö n ü n d e k i ka­ rinliğinde olan bu e y v a n l a r ı n ü s t ü n ü k u z e y - g ü n e y
p ı d a n girilmektedir (Resim: 18). 7 , 0 0 x 2 , 5 8 m . d o ğ r u l t u s u n d a uzanan sivri kavisli tonozlar ö r t -
A M A S / A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞIA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N BLAMÎ Y A P I L A R 183

mektedir ( Ç i z i m : 9 - 1 1 ) . B u t o n o z l a r ı n ü z e n g i hiza­ kısmı bulunur. K ü l h a n o c a ğ ı n d a yanan o d u n veya


ları 2 , 4 0 m . , kilit hizaları ise zeminden 4 , 2 5 m . k ö m ü r hem ocağın üstündeki d ö ğ m e bakır kazanı
yukardadır. B u eyvanların karşı duvarlarında 6 0 ve dolayısıyle d e p o d a k i suyu, h e m de sıcaklığın
c m . g e n i ş l i ğ i n d e sivri k e m e r l i s a ğ ı r nişler vardır. d ö ş e m e s i altında bulunan c e h e n n e m l i ğ i - ısıtmakta­
Kuzeydeki e y v a n ı n batı d u v a r ı n d a , k ö ş e d e n 1,43 dır. Cehennemlikte d o l a ş a n kızgın d u m a n ve alev
m . uzaklıktaki sonradan ö r ü l e r e k k a p a t ı l m ı ş o l a n sıcaklık b ö l ü m ü n ü n d ö ş e m e s i ile sıcaklık m e k a n ı ­
7 4 c m . genişliğinde sivri kemerli bir k a p ı d a n üstü n ı n o r t a s ı n d a bulunan, zeminden 4 0 - 5 0 c m .
yıldız tonoz ö r t ü l ü kare bir mekana girilmektedir. yükseklikteki g ö b e k t a ş ı denilen yeri ı s ı t m a k t a d ı r .
B u giriş kapısı ile m e k a n ı n a r a s ı n d a k i kalın duva­ B u sıcak d u m a n daha sonra h a m a n i ı n d ı ş duvar­
rın içine 6 0 c m . genişliğinde, 1,46 m . derinliğinde l a r ı n ı n o r t a s ı n a k o n a n ve tüfeklik tabir edilen
üstü t o n o z örtülü bir h ü c r e yapılmıştır (Çizim:9). 1 0 x 1 0 c m . kesitindeki d u m a n deliklerinden dışarı
2 , 6 5 X 2 , 6 5 m . ö l ç ü l e r i n d e olan bu odada bulu­ çıkar. H a m a m ı n en s ı c a k yeri g ö b e k t a ş ı ve su de­
nan tonoz Erken O s m a n l ı Mimarisinde ç o k ender p o s u n u n d u v a r ı n a bitişik o l a n halvet o d a l a r ı d ı r .
g ö r ü l e n m i m a r i bir tarzda inşa edilmiştir. D ö r t du­ H a l k terlemek için bu g ö b e k t a ş ı n a yatarak terler
v a r ı n zeminden 2 , 4 0 m . y ü k s e k l i ğ i n d e b a ş l a y a n ve kirleri k a b a r ı r . D a h a sonra halvet o d a l a r ı n d a
orta n o k t a l a r ı n d a n 4 , 0 8 m . y ü k s e k t e k i tavana ka­ tellaklar t a r a f ı n d a n keselenip s a b u n l a n d ı k t a n sonra
dar duvar y ü z l e r i n d e k ö ş e l e r e d o ğ r u açılarak, orta y ı k a n ı p çıkarlar.
kısımlarda ise t a v a n ı n o r t a s ı n d a b i r l e ş e n n e r v ü r l ü
kemerler t a v a n ı d ö r t b ö l ü m e a y ı r m a k t a ve her b ö ­ A n a d o l u ' d a k i X V . yüzyıla ait ö n e m l i ha­
l ü m ü n o r t a s ı n d a da birer altıgen a y d ı n l a t m a deliği mamlardan biri olan bu tek h a m a m ı n restore edi­
b u l u n m a k t a d ı r . Ö z e l y ı k a n m a mahalli o l d u ğ u tah­ lerek gelecek kuşaklara intikali s a ğ l a n m a l ı d ı r . Res­
m i n edilen b u m e k a n ı n batı d u v a r ı n a sonradan 9 3 t o r e y a p ı l a c a ğ ı vakit t a m a m e n yıkılmış o l a n kül­
c m . genişliğinde muhdes bir k a p ı açılmıştır. han ve soyunma b ö l ü m l e r i n d e y a p ı l a c a k hafriyat
s o n r a s ı bu b ö l ü m l e r i n h u d u t l a r ı tespit edilmelidir.
Ü ç E y v a n ı n a r a s ı n d a yer alan ve sivri ke­ Soyunma mahallinin beden duvarlarının moloz ta­
merli giriş kapıları orta mekana açılan halvet oda­ ş ı n d a n inşa edildiği t a h m i n edilmekte, ü s t ü n ü n ise
l a r ı n d a n k u z e y d o ğ u d a bulunan 3 , 5 0 x 3 , 5 5 m . öl- hafriyat sonucu ortaya ç ı k a c a k duvar kalınlığına
ç ü s ü n d e k i o d a n ı n ü s t ü n ü , k ö ş e l e r d e k i sivri kemerli g ö r e ya tek kubbe veya o r t a s ı n d a bir a y d ı n l a t m a
t r o m p l a r ı n meydana getirdiği sekizgen bir k a s n a ğ a deliği bulunan a h ş a p tavan ve a h ş a p çatı ile m i ö r ­
oturan kubbe ö r t m e k t e d i r . 1,01 m . yüksekliğinde­ tülü olabileceği anlaşılacaktır.
ki bu kasnak dolayısıyla kare m e k a n sekizgene d ö ­
Tarihte ilk h a m a m yapan millet k i m olursa
n ü ş m e k t e ve kubbe e t e ğ i n d e bulunan 2 7 c m .
olsun bu h a m a m l a r ı bulundukları ş e h i r l e r d e en ç o k
yüksekliğindeki üçlü motifler bu sekizgenin k ö ş e l e ­
yapan Türkler'dir. T ü r k h a m a m l a r ı ne R o m a veya
rine r a s t l a m a k t a d ı r . O r t a s ı n d a bir a y d ı n l a t m a deli­
ği olan kubbenin e t e ğ i 3 , 4 0 m . , tepe n o k t a s ı ise Bizans ne de Emevi h a m a m l a r ı n a benzemektedir,
5 , 0 1 m . zeminden y ü k s e k t e d i r (Çizim:9). o n l a r ı n abidevi ve azametli yapılarına karşılık T ü r k
h a m a m l a n daha i n s a n ı boyutlarda ve ihtiyaçlarını
G ü n e y d o ğ u d a yer alan 3 , 5 0 x 3 , 5 7 m . öl- k a r ş ı l a y a c a k şekilde yapılmışlardır. T ü r k l e r i n ima­
ç ü s ü n d e k i d i ğ e r halvet o d a s ı n ı n ü s t ü n ü ise yıldızlı ret sisteminde h a m a m camilerden sonra gelir. Zira
t r o m p l a r ı n meydana getirdiği sekizgen k a s n a ğ ı n T ü r k l e r temiz bir millettir ve temizlikten hazzeder­
ü z e r i n e o t u r m u ş tonozvari nervürlü kubbe ö r t m e k ­ ler. O n u n için bu temizlik k u r u m l a r ı n a ç o k ö n e m
tedir. B u n e r v ü r l ü kubbenin e t e ğ i bir sıra mukar- verilmiştir. T ü r k l e r hamamla o kadar iç içe y a ş a ­
nasla dekore edilmiş olup n e r v ü r l e r m u k a r n a s l a r ı n mışlardır k i en fakirinden en zenginine kadar evle­
b i r l e ş m e n o k t a l a r ı ile t e p e n o k t a l a r ı n d a n ç ı k ı p rinde veya k o n a k l a r ı n d a bile k ü ç ü k hamamlar, ha­
kubbenin tepesinde sekizgen bir a y d ı n l a t m a deliği­ m a m l ı k , gusulhane gibi temizlik yerleri y a p t ı r m ı ş ­
nin k ö ş e l e r i n d e birleşmektedirler (Çizim:9). lardır. H e l a l a r ı n ı b a h ç e veya avlularda inşa eden
T ü r k l e r h a m a m l a r ı n ı yatak o d a s ı içine veya civarı­
O r t a m e k a n a a ç ı l a n d o ğ u y ö n d e k i eyvan
na y a p m ı ş l a r d ı r . Evlerindeki y ı k a n m a y ı yeterli g ö r ­
3 , 5 0 m . g e n i ş l i ğ i n d e ve 3 , 4 0 m . derinliğindedir.
m e y e n halk haftada bir veya i k i defa u m u m i ha­
B u e y v a n ı n da ü s t ü n ü d i ğ e r l e r i n d e o l d u ğ u gibi sivri
mamlara gitmektedir. Ayrıca, kırk h a m a m ı , l o ğ u s a
kavisli tonoz ö r t m e k t e d i r . B u e y v a n ı n d o ğ u duva­
h a m a m ı veya d ü ğ ü n h a m a m l a r ı n a davetli olarak
rında zeminden 1,85 m . yukarda, 5 7 c m . genişli­
katılırlar. H a m a m l a r a y n ı zamanda birer tedaviha-
ğ i n d e 1,10 c m yüksekliğinde sivri kemerli bir pen­
ne olarak da kullanılmıştır. Hacemat edilmesi, so-
cere vardır ( Ç i z i m : 9 - l l ) . B u pencereden 1 2 , 7 0 x
ğukalgınlığı için terleme, kulunçların o v u l m a s ı , sü­
1,78 m . ö l ç ü l e r i n d e k i su deposuna girilmektedir.
lük çekilmesi gibi tedaviler hamamlarda y a p ı l m a k ­
Su deposunun ü s t ü n ü boydan boya ö r t e n y a r ı m si­
t a d ı r . H a m a m l a r bilhassa k a d ı n l a r a r a s ı n d a p e k
lindir t o n o z 6 3 c m . g e n i ş l i ğ i n d e d ö r t kemer ile
e ğ l e n c e l i bir alemdir. H a t t a orada sabahtan a k ş a ­
takviye edilmiş olup ocak ve kazan kısmı tamamen
m a kadar a k r a b a l a r ı veya k o m ş u l a r ı ile vakit g e ç i ­
tahrip o l m u ş t u r (Resim: 17) ( Ç i z i m : 9 - l l ) .
renler, p i k n i ğ e gider gibi b ö r e k l e r , zeytinyağlı dol­
S o y u n m a (Soğukluk), ılıklık ve sıcaklık b ö ­ malar, kuru köftelerle gidenler vardır. T ü r k l e r te­
l ü m l e r i n d e n meydana gelen klasik T ü r k hamamla­ mizlenmeyi bile b i r ç o k dini alışkanlıkları gibi zevk­
rının arka kısımlarında ekseri su deposu ve k ü l h a n lerini de t a t m i n eder bir şekilde y a p m ı ş l a r d ı r .
184 Erol Y U R D A K U L

Resim 1: NecmetUn Yahya Er-Rufai'ye ait türbenin baü


cephegörünüşü.

Resim 2: Sol tarafta türbenin dogu cephesi, sag tarafta


muhdes bina.

'İv

s »

41
Resim 3: Türbe ziyaret bölümü içten görünüş (Sadi Bayram).
A M A S / A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞLA-KAÛAL^) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N B l A M Î Y A P I L A R 185

Resim 4: Necmettin Yahya Er-Rufaî'ye ait sandukanm baş


ucu (Sadi Bayram).

Resim 5: Sandukanm kuzey (sol) tarafı.

Resim 6: Sandukanın güney (sağ) tarafı.


186 Erol Y U R D A K U L

Resim 7: Sandukanm ayak ucu inşa Resim 8: Mezarlıkta bulunan yıkılmış mezar
kitabesi. taşlarından örnekler.

Resim 9: Kasım Bey Medresesi nin batı cephesi.


186 Erol Y U R D A K U L

Resim 7: Sandukanm ayak ucu inşa Resim 8: Mezarlıkta bulunan yıkılmış mezar
kitabesi. taşlarından örnekler.

Resim 9: Kasım Bey Medresesi nin batı cephesi.


188 Erol Y U R D A K U L

Resim 13: Mescit kemerinden görünüş.

"T i

\ • f •
i

Resim 14: Mescit kubbesine ait baklavalı tambur ve üçgen


köşebingillerinden biri.

Resim 15: Mescit Mihrabı ve iki alt pencere.


AMAS/A-YOLHNAR (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) KÖYÜNDE BULUNAN BlAMl YAPILAR 189

» E

Resim 16: Tek hamam batı (giriş) cephesinden görünüş.

I
Resim 17: Tek hamam dogu ve kuzey cephelerinden görünüş.
190 Erol Y U R D A K U L

Resim 18: Hamam ılıklıgma giriş kapısı.


A M A S / A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞLA-KAGALA) K Ö Y Ü N D E BULUNAN KlAMİ Y A P I L A R 191

-O

IS 1

Resim 19: Ihklıgm orta bölümünün üstünü örten dilimli


kubbe

Resim 20: Dilimli kubbenin sag tarafmda yer alan tonozun


ışıklıgı.

K « t

Resim 21: Dilimli kubbenin sol tarafmda yer alan tonozun


ışıklıgı.
192 ' " Erol Y U R D A K U L

O 3

'.a

\
1 M -

: 3
1 v\
-5o-ol
ot

OL

-A
3

1 3
14 A
O UI

<r
> Z

o 1 N

3 Ul {
cO c o t

cO

Ol
I

A M A S / A - Y O L H N A R ( H A K A L A - K A Ğ L A - K A Ğ A l J \ ) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N BLAMÎ Y A P I L A R 193

AAUSVÖik-SULÜOVA-YOLPINAR ( m e A U ) I^ÖYU
ŞEY+1 VIECMEDDÎH YAWYA tU-UUPAİ TÖRKSÎ

1
L

1^ "1.
194 Erol Y U R D A K U L

AMASYA-SUlÜOVA-YOIPINAR (iJAl^AU) kOYÜ


KASIM B E Y MCDRESESÎ Om

vs
»'5

b
D
t.

I
i /'
52

A O

^0 rn
:|ııııl I I I i I
A M A S i ' A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N BLAMÎ Y A P I L A R 195

AMASYA-SULUOVA-YOLPINAR {UAVÂIA) kÖYÜ


KASIM B£Y M £ D R E 5 E . S Î _

A — -

. ^ - »«—• fnr-ıı--ı—*-< nrırv-

i ^'3
u \
CIZ!M;5- a-d k e s i t

•T

1^
- m i m
oy.
LJJ_i m
ne --"/Tl-:;

Q!ZIM-.6- b-b' k e s i t
O • 1 2 3 4 5
liıııi I I I I I.
196 Erol Y U R D A K U L

AMASYA-SUIUOVA-VOIPİNAR (iJAkÂiA) kOYLİ


KASI)C\ - - MÎÛRE3ESÎ 4/m

-w
—"ı

rl..—

lO—-

£ 1 -ı 1^
I 1
1 I II id

LJ.

v... V

ÇİZİM:7- giriş c e p h e s i

o 'I j ! 3 4 5
•to m.

.-V V.

İH 1 ^

I I
ÇİZİM:8- güney c e p h e
A M A S / A - Y O L H N A R (HAKAIA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N B U \ M Î Y A P I L A R 197

A M A S Y A - S U L U O V A - Y O L P ı N A R (mkAlA) KSYÜ
T£J^+IXMAM 4/400

I I
- i
I
I II
V/

%
-4
i ';

r
•:.}

1 / \ - A il

mffm
a

4- 4 -

Çİ2!M:9- plân
2 3 4 5 -10 m
I I I
198 Erol Y U R D A K U L

r
AMASYA-SULUOVA- VOİ-PlNAR (HAKAİA) kcfYÜ
T t K MAMAM i/m

er

y/y

cizİMMo-a-d k e s i t

i
i

cIzİMMi- b-b kesit


Dr.Saim SAVAŞ

H O C A SÜNBÜL'ÜN K I M Ü Ğ I kavus halledellâhu devletehû attkı'l-meliketi'l-


muazzameti'l-mütahharati'l-mükerremeti

1
2 9 2 ( H . 6 9 1 ) yılında inşâ edldiginde S.tlettarafei/ni'n-nesîbeti'l-ebeveyn Safve-
Dârussulehâ adını taşıyan Hoca Sünbül tüddünya ve'd-Dîn bintü'l-emîrü'l-mağfur Muî-
Z a v i y e s i n i n banisi, b u g ü n sadece mescit nüd-din Pervâne rahimehullâh ve ebkâhe zey-
L— 1 ve t ü r b e kısımları ayakta kalabilen s ö z k o - nü'l-Hac ve'l-Harame^/n Sünbül bin Abdullah
nusu m ü e s s e s e n i n kitabesinde yazıldığına g ö r e , el- tekabbelallâhu minhu fî seneti ihdâ ve tis'în ve
sitte mie.
Hac S ü n b ü l bin Abdullah'tır. Aynı kitabede,
D â r u s s u l e h â ' n ı n , Sultan G ı y a s e d d i n Mes'ud b i n Kitabede de a ç ı k ç a g ö r ü l d ü ğ ü ü z e r e el-Hac
Keykavus^ z a m a n ı n d a inşâ edildiği ve el-Hac S ü n ­ S ü n b ü l b i n A b d u l l a h ' ı azat eden h a t u n "Melike-
bül b i n Abdullah'ın da M u î n ü d d i n P e r v â n e ' n i n kızı­ tü'l-Muazzame' lâkabını taşıyan, Safvetüddünya
n ı n u t e k â s m d a n yani azatlı k ö l e l e r i n d e n birisi oldu­ v e ' d - D î n binti M u î n ü d d i n P e r v â n e ' d i r . B u ifade tar­
ğ u kayıtlı b u l u n m a k t a d ı r . Kitâbeyi y a y ı n l a y a n Halil zını, z a m a n ı n sultanı G ı y a s e d d i n Mes'ud b i n Key-
E d h e m , P e r v â n e ' n i n kızının isminin belli o l m a d ı ğ ı ­ kavus'un isminde o l d u ğ u gibi okursak, Safveddin
nı kaydediyor;^ zâviye h a k k ı n d a kısa bir malumat binti M u î n ü d d i n P e r v â n e o l m a k t a d ı r . A n c a k , Gıya­
veren Ersal Yavi ise, sanırız k i t â b e d e k i ifadelerden seddin ve Safveddin kelimelerinin l â k a p o l m a ihti­
hareketle s ö z k o n u s u kadının isminin Safiyeddin o l ­ malinin b u l u n d u ğ u da dikkate alınmalıdır. N i t e k i m
d u ğ u n u y a z ı y o r . ^ Y i n e a y n ı şekilde Albert Gabriel H ü s e y i n H ü s a m e d d i n , m e ş h u r eserinde, s ö z k o n u ­
su k a d ı n ı n i s m i n i n "lldihond Hatun olduğu
de, m e ş h u r eserinde bu zâviyenin Mes'ud 11 zama­
kuj^ûddan istidlâl edilmektedir" d i y o r . Yazara
n ı n d a , P e r v â n e ' n i n kızı Safwat al-dîn'in azatlı köle­
g ö r e l l d i h o n d H a t u n , "Anadolu'da hükümet
si Abdullah oğlu S ü n b ü l t a r a f ı n d a n inşâ edildiğini
eden Selçuklu hânedânınm son pâdişâhı olan
kaydediyor ki,'* bu bilginin de s ö z k o n u s u kitabeye
Sultan Mes'ud bin Izzeddin Ke[;kavus'un
dayandığı anlaşılmaktadır.
şehzâdesi olan Sultan Tâceddin Altunbaş'm
Ö y l e anlaşılıyor ki,Hoca S ü n b ü l ' ü n kimliğinin valdesi, Tokat'ta Ahmet Paşa Camii ve Sünbül
açıklığa kavuşması için, kendisini azat eden ve bel­ Baba Tek^/esi kapılarmdaki kitâbelere göre
ki de dârussulehâsını inşâ etmesini s a ğ l a y a n hatu­ Muînüddin Pervâne'nin kerimesidir"Bu ifade-
nun k i m o l d u ğ u n u n bilinmesinde fayda vardır. B u
b a k ı m d a n , temel k a y n a ğ ı m ı z durumunda bulunan 1. Sultan Mes'ud bin Keykavus ve dönemi için bl<z. Os­
s ö z k o n u s u kitabenin dikkatlice incelenmesi gerek­ man Turan, S e l ç u k l u l a r Z a m a n ı n d a Türkiye T a r i ­
mektedir.Halil Edhem'in yayınladığı şekliyle kitâbe- hi, İstanbul 1984, 2. baskı, s.585 vd.
n i n b u g ü n k ü harflerle yazılışı a ş a ğ ı d a k i şekildedir: 2. Halil Edhem, "Anadolu'da Islâmî Kitabeler (Tokat), T a -
rih-i O s m a n î E n c ü m e n i M e c m u a s ı , Cüz:35{l
1. KâleHâhu Teâlâ "Vemâ tükaddimû li- Kânun-ı Evvel 1331), ss.650-653.
enfüsiküm min h a y r ı n tecidûhu îndellâhi hüve 3. Ersal Yavi, Tokat, İstanbul 1986, s.49.
hai/ran ve a'zamu ecran vesteğfirullâhi"^ tûsilü
4. Albert Gabriel, Monuments T u r c s D'anatolie
bi inşel hâze'l-makâmi'l-mübâreki'l-müsemmâ (Amasya-Tokat-Sivas). I I , Paris , 1934, s . l 0 3
Dârussulehâ
5. Kur'ân-ı K e r î m , 7 3 / 2 0 .
2. llellâhi Teâlâ fî zemâni es-Sultâni'l- 6. Hüseyin Hüsameddin, A m a s y a Tarihi, III, İstanbul
a'zam Ğıı^âsüddünya ve'd-Dîn Mes'ud bin Key- 1330-1332, s.23+dn.l,2.
200 Dr.Saim S A V A Ş

den, kitabede a d ı g e ç e n k a d ı n ı n , yine kitabede is­ "Vakf-ı Zâviye-i Hoca Sünbül der nefs-i To-
m i yazılı olan ve z a m a n ı n sultanı o l d u ğ u belirtilen /cat",1576 ( H . 9 8 4 ) t a r i h l i Evkâf-ı R û m Defte-
Mes'ud Il'nin e ş i o l d u ğ u a n l a ş ı l m a k t a d ı r . Kitabeyi ri'nde "Vakf-ı Zâviye-i Merhum Sünbül Ağa",
y a y ı n l a y a n Halil Edhem de, "Bu hatuna (el-Meli- V G M Arşivi'nde bulunan 4 8 1 n u m a r a l ı Sivas Ev­
ketü'l-Muazzame) lâkabı verildiğinden kendisi­ vel Muhasebe Defteri'nde "Vakf-ı Merhum Said
nin bir hükümdar zevcesi olması pek muhte­ ibn Sünbül der Tokat" ve 1 9 0 6 - 1 9 1 4 ( R . 1 3 2 2 -
meldir, ı;oksa yalnız Pervâne'nin kızı olmasın­ 1 3 2 9 ) tarihlerinde d ü z e n l e n m i ş muhasebe kayıtla-
dan dolayı bu lâkabı ahz edemezdi. Biz rında^* "Sünbül Baba Tekyesi", "Said Sünbül
müşârunileyhâyı Sultan Mes'ud-ı Sâni'nin zev­ Baba Vakfı", " H o c a Said S ü n b ü l Baba Vakfı"
cesi zannediyorum' demektedir.^ i s l â m A n s i k l o - ş e k l i n d e kaydedilen H o c a S ü n b ü l Zâviyesi, H a l i l
pedisi'nde "Muin-üd-din Süleyman Pervana" E d h e m , Gabriel, H . T . C i n l i o ğ l u , M . T a y y i b Gökbil-
m a d d e s i n i yazan J . H . K r a m e r s de, "... kendisi g i n ^ ^ ve Ersal Y a v i t a r a f ı n d a n "Sünbül Baba
Keyhüsrev Win bir kızı ile evlenmiş olduğu gibi, Zâviyesi" o l a r a k ifade e d i l m i ş , Evliya Ç e l e b i
kendi kızlarından biri de Selçuklu Gıyaseddin S e y a h a t n â m e s i ' n d e ise, "SünbüUü Baba Tekke­
Mes'ud II ile evli idf diyerek, bu yakınlığa işaret si" adıyla kaydedilmiştir. Biz en eski arşiv vesika­
etmektedir.^ A y r ı c a , M e v l â n a C e l â l e d d i n R û m î ile larına sadık kalarak Hoca Sünbül Zâviyesi' ismi­
Pervane M u î n ü d d i n S ü l e y m a n a r a s ı n d a k i m ü n a s e ­ n i tercih ettik.
betin bolca yeraldıgı A h m e t Eflâkî'nin m e ş h u r ese­
Kitabede kayıtlı "Sünbül bin Abdullah" is­
rinin iki yerinde P e r v â n e ' n i n kızından bahsedilir ve
m i ile vakfiyede ve sonraki tarihleri m u h t e v î d i ğ e r
b u n l a r d a n birisinde, P e r v â n e ' n i n kızının isminin
vesikalarda g e ç e n "Said ibn Sünbüt' ismi a r a s ı n ­
H a v e n d z â d e o l d u ğ u belirtilir.'
daki m ü n a s e b e t i n de açıklığa k a v u ş t u r u l m a s ı icap
P e n â n e ' n i n kızı olarak zikredilen Ildihond ve ediyor. İlk b a k ı ş t a b u i k i isim a r a s ı n d a bir baba
H a v e n d z â d e isimleri,ilk planda bu zâtın birden faz­ oğul ilişkisinin var olabileceği düşünülebilir. Ancak,
la kızının o l d u ğ u intibaını verebilir. A n c a k , bu iki her ikisinin de a y n ı m ü e s s e s e n i n bânisi d u r u m u n ­
ismin a y n ı kişiyi ifade etmesi de m ü m k ü n d ü r , lldi- da g ö z ü k m e s i , b u d ü ş ü n c e n i n d o ğ r u l u k p a y ı n ı
hond'daki h o n d ile H a v e n d z â d e ' d e k i havend keli­ azaltmaktadır.
meleri, a y n ı kaleminin değişik şekilde yazılmış ha­ S ü n b ü l bin Abdullah'ın, azat edilmiş bir köle
linden b a ş k a bir ş e y değildir. F a r s ç a ' d a sahip, mâlik, o l m a s ı ve Said ibn S ü n b ü l ' ü n de "Tavâşf olarak
h ü d â v e n d ve efendi m a n a l a r ı n a gelen bu kelime, a n ı l m a s ı dolayısıyla, "Sünbül" isminin daha ç o k
h ü k ü m d a r ailesine m e n s u p kızların en b ü y ü ğ ü n e t a v â ş î l e r e verilen bir isim o l d u ğ u bilgisinden hare­
ve sultanların zevcelerine verilen bir ü n v a n d ı r . ^ ^ ketle, g ö r ü n ü ş ü n hilâfına bu i k i ismin a y n ı kişiyi
H o c a S ü n b ü l ' ü n kimliğinin a n l a ş ı l a b i l m e s i ifade ettiğini d ü ş ü n ü y o r u z . Bilindiği ü z e r e " H a d ı m "
için en eski kaynak d u r u m u n d a k i 1 2 9 2 ( H . 6 9 1 ) ya da "Tavâşî" adıyla a n ı l a n bazı kimseler, saray­
larda ve v ü z e r â k o n a k l a r ı n d a "harem" denilen ka­
tarihli s ö z k o n u s u kitabeden sonra, yine bu konuda
dınlara mahsus dairelerde vazife g ö r ü r l e r d i . l ^ A y -
t e m e l k a y n a k l a r ı m ı z d a n birisi olan 1 3 2 5 ( H . 7 2 5 )
tarihli vakfiyeden s ö z e t m e m i z gerekiyor. Sivas A l i 7. Halil Edhem, agm., s.652.
Baba Zaviyesi e v r a k ı i ç i n d e elimize g e ç e n ^ ^ ve 8. S.557.
9. Ârincrin Menkıbeleri, II, İstanbul 1989, s. 136,294.
Vakıflar G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü A r ş i v i ' n d e de kayıtlı
10. Halil Edhem, agm., s.656-657.
bulunan^^ bu vakfiyeye g ö r e , ileride tafsilâtını ve­
r e c e ğ i m i z bir t a k ı m gelir k a y n a k l a r ı , B e ğ l e r Ç e l e b i 11. Sivas'ta bulunan Ali Baba Zâviyesi evrakı içinde biri
vakfiye, biri Defter-i Cedid-i Mufassal-ı Sultanî sureti,
i b n ü ' l - m e r h u m Ç e l e b i T a c e d d i n M a h m u d b i n el- ikisi vakıf muhasebe kaydı ve onbiri fermân ve berât ol­
E m i r ü ' l - m e r h u m Sârimü'd-Devleti v e ' d - D î n A h m e d mak üzere toplam onbeş vesika Hoca Sünbül Zâviyesi
t a r a f ı n d a n , Tokat'ta bulunan ve el-Hac el-Merhum ile ilgilidir. Vakfiye hariç, en eskisi 1835 tarihli olan bu
T a v â ş î H o c a Said bin S ü n b ü l t a r a f ı n d a n inşâ edi­ evrâkın, Ali Baba Zâviyesi mensuplarının eline nasıl ve
ne maksatla geçtiği bilinmemektedir. Biz, evlilik yoluyla
len H a n g â h ' a vakfedilmiştir.
geçmiş olabileceğini düşünüyoruz. Sözkonusu vakfiye­
H a l i l E d h e m , H o c a S ü n b ü l Zâviyesi'ni de nin, vakfiye tarihinden sonra çıkartılmış bir sûret oldu­
ğ u n a dâir vakfiye üzerinde herhangi bir işaret bulunma­
ihtiva eden s ö z k o n u s u makalesinde, " B u b i n â
maktadır. Vesikaları aldığımız Ruhi Başeğmez'e burada
Evkaf k u y u d â t ı n d a T a v â ş î H o c a S ü n b ü l Baba tekrar teşekkür ediyoruz.
H a n g â h ı suretinde mukayyet imiş. Filvâki (Sünbül)
12. Elimizde bulunan A r a p ç a vakfiyenin bir sureti, V G M
ismi pek ç o k kere T a y â ş î İ e r e verildiği m â l u m d u r " Arşivi, 484 numaralı defter, s. 137 ve 2 sıra numara­
demekte ve b u d o ğ r u l t u d a bazı misaller vermekte- sında ve s.309, 20 sıra numarasında; vakfiyenin âyet,
d i r . l ^ B u konuyla alâkalı derlediğimiz arşiv vesika­ hadis ve duâ cümleleri hariç olarak yapılan tercümesi
l a r ı n d a ; "el-Hac Sünbül bin Abdullah", "el-Hac de, V G M A r ş i v i , 1989 numaralı defter, s.494-496'da
kayıtlı bulunmaktadır.
Tavâşî Hoca Said bin Sünbül", "Said Sünbül",
"Hoca Sünbül Zâviyesi Vakfı", "Hoca Sünbül 13. Halil Edhem, agm., s.652+dn.l.
Zaviyesi Vakfı demekle mâruf Mahmud Karye­ 14. S i v a s Val<ıflar B ö l g e M ü d ü r l ü ğ ü Arşivi, 8 ve 9
si Zâviyesi Vakfı ifadeleri yer a l ı y o r . A y r ı c a , numaralı Vakıf Muhasebe Defterleri, muhtelif sayfalar.
1 5 7 4 ( H . 9 8 2 ) tarihli Defter-i H â k â n î ' d e n çıkartıl­ 15. M.Tayyib Gökbilgin,'Tokat", l A , s.403.
m ı ş s u r e t t e n a n l a ş ı l d ı ğ ı n a g ö r e , b u defterde.
16. Kamil Kepeci, T a r i h Lügati, İstanbul 1952, s. 185.
T O K A T T A H O C A S Ü N B Ü L ZAVİYESİ 201
rica, kitabede, el-Hac S ü n b ü l u n , "Abdullah'ın B a y r a m - ı Velî'nin çırağı o l d u ğ u kayıtlıdır.^^ H o c a
oğlu olarak kaydedilmesi, kendisinin, h a d ı m edile­ S ü n b ü l ' d e n yaklaşık üçyüz sene sonraki rivayeti ih­
rek saraya a l ı n m ı ş gayri m ü s l i m m e n ş e ' l i birisi o l ­ tiva eden bu bilgiler de, o n u n kimliğinin anlaşılma­
d u ğ u fikrini de uyandırabilir. B u şekilde saraya alı­ sında bir t a k ı m ipuçları verebilir.
nan ve zamanla "Melike"nin g ü v e n ve itimâdını ka­
zanan H o c a S ü n b ü l , zâviyesini inşâ edecek d e s t e ğ i Y a ş a d ı ğ ı d ö n e m i n rivayetlerinin ifadesi du­
elde e t m i ş olabilir. N i t e k i m 1 3 2 5 tarihinde tertip rumunda İjulunan Evliya Çelebi'nin kayıtlarına g ö ­
edilen v a k f ı n da, y i n e s ö z k o n u s u "Melike'nın re; Konya'da Sultan A l â ü d d i n z a m a n ı n d a Devlet-i
evlâdı ya da t o r u n l a r ı n d a n birisi t a r a f ı n d a n yapıldı­ S e l ç u k i y y e z e v â l b u l u n c a . H a c ı B e k t a ş Velî-i
ğını s a n ı y o r u z . Amasya T a r i h i müellifinin, "Şim­ H o r a s â n î , H o c a A h m e d Y e s e v î izniyle Diyâr-ı
diki Çorum Vilâyeti'ne hakim olan emîr-i kebîr R û m ' a g e l d i ğ i n d e T o k a t Kalesi y a k ı n l a r ı n d a , S ü n ­
Şerefüddin Osman Beğ bin Gazi Mehmed (bu büllü n â m bağlık arazide, kaleyi kefereden istemiş,
Osman Beğ, Amasya valisi Şadi Beğ'in vakfi\;e- v e r i l m e y i n c e , " i n ş a / / a h an karîb Yıldırım gibi bir
sinde "Beğler Çelebi" di\;e mezkur ve 737 H. er zuhûr edip bunu Jeth eder" diyerek, S ü n b ü l l ü
tarihli kendi vakfi^/esinde es-Sultanü'l-Gazi Şe­ Baba a d ı n d a k i halifesini sâhib-i s e c c â d e ederek bı­
refüddin Osman di\;e mesturdur. Osmancık'ta r a k m ı ş . Evliyâ Ç e l e b i , S ü n b ü l l ü B a h a ' n ı n , Gazi-i
Beğler Çelebi Câmii, Çorum'da Beğ Camii bu H ü d â v e n d i g â r z a m a n ı n d a vefat e t t i ğ i n i , "şâhrâh
Osman Beğ'in eser-i haı^ndır" diyerek a n l a t t ı ğ ı üzre bir dut ağaçlı bahçe içre tekke-gâh ve
Begler Ç e l e b i ile H o c a S ü n b ü l Z â v i y e s i ' n e vakıf mesirede' medfun o l d u ğ u n u k a y d e t m i ş t i r . ^ ^
yapan Begler Çelebi a r a s ı n d a bir bag kurulabilir.^^
A n c a k , siyasi iktidarın sık sık el değiştirdiği bu ka­ Y u k a r ı d a zikredilen Begler Ç e l e b i vakfiye­
rışık d ö n e m d e benzer isim ya da l â k a p t a ş ı y a n sinde g e ç e n bilgiler. H o c a S ü n b ü l ' ü n (Said i b n
b a ş k a kimseler de bulunabilir.^^ B u b a k ı m d a n , bu Sünbül) 1 3 2 5 tarihinden ö n c e vefat ettiğini g ö s t e ­
konuda kesin bir h ü k ü m vermek yerine y u k a r ı d a riyor. B u b a k ı m d a n . Evliya Ç e l e b i ' n i n k a y d e t t i ğ i
söylediğimiz ihtimali zikretmekle y e t i n e c e ğ i z . Aynı b a z ı rivayetler t a r i h î realiteye uygun d ü ş m ü y o r .
ş e k i l d e , s ö z k o n u s u Begler Ç e l e b i ' n i n , P e r v â n e 1 3 2 5 ' t e n evvel vefat e t m i ş b u l u n a n H o c a S ü n ­
M u î n ü d d i n ' i n ya da Sultan Mes'ud Il'nin evlâdı ile bül'ün, yaklaşık olarak 1 3 4 8 - 1 4 3 0 yılları a r a s ı n d a
de b a ğ l a n t ı s ı n ı n olabileceği düşünülebilir. Ç ü n k ü , y a ş a y a n H a c ı B a y r a m - ı Velî'nin^^ çırağı o l m a s ı ve
y u k a r ı d a izah edildiği ş e k i l d e her ü ç ş a h s i y e t i n Gazi H ü d â v e n d i g â r (Murat 1) ( h ü k ü m d a r l ı k d ö n e ­
evlâdı da, büyüklerinin desteklediği H o c a Sünbül'ü m i : 1 3 6 2 - 1 3 8 9 ) z a m a n ı n d a vefat etmesi m ü m k ü n
ve zâviyesini, bir vakıf yapmak süretiyle i d â m e et­ değildir. A n c a k , o n u n , yaklaşık 1 2 7 0 - 7 1 ( H . 6 6 9 )
tirmeyi d ü ş ü n m ü ş olabilirler. yılında vefat eden H a c ı Bektaş-ı Velî^^ ile bir m ü ­
nasebetinin o l m a s ı , tarihen m ü m k ü n gibi g ö z ü k ­
A s l ı n d a , P e r v a n e n i n kızının i s m i n d e n ve mektedir. B u n a karşılık. H a c ı B e k t a ş - ı V e l î ' n i n ,
Begler Ç e l e b i ' n i n bunlarla m ü n a s e b e t i n d e n ç o k , Anadolu'ya 1 2 7 0 ' t e n ç o k ö n c e g e l m i ş o l m a s ı ve
bahiskonusu ş a h s i y e t l e r i n o d ö n e m d e ve bilhassa H o c a S ü n b ü l ' ü n , zâviyesini inşâ ettiği 1292'de ya
H o c a S ü n b ü l için o y n a d ı k l a r ı r o l ü z e r i n d e durul­ da bu tarihten az bir zaman ö n c e b a ğ ı ş l a n m ı ş bir
malıdır ve b u , H o c a S ü n b ü l u n yetiştiği çevreyi ta­ k ö l e o l m a s ı sebebiyle. H a c ı B e k t a ş - H o c a S ü n b ü l
n ı m a m ı z b a k ı m ı n d a n elzemdir. Menâkıbu'l-
Arifîn'de yer alan bilgiler, P e r v â n e M u î n ü d d i n ' i n 17. Hüseyin Hüsameddin, age., s.lO+dn.3.
M e v l â n â ve Mevlevîlik ile olan m ü n a s e b e t i n i açık­ 18. Bu Itonuda bkz. Hüseyin Hüsameddin, age.,
layıcı mahiyettedir. S ö z k o n u s u eserin b i r ç o k yerin­ s.70,72,100,129,158,174.
de bu ikili a r a s ı n d a k i m ü n a s e b e t t e n ve P e r v â - 19. Ahmet Eflâkî, A r i f l e r i n Menkıbeleri, çev.Tahsin Ya­
ne'nin s a r a y ı n d a d ü z e n l e n e n Mevlevî â y i n l e r i n d e n zıcı, I , İstanbul 1989, Indeks'te "Muineddin P e r v â n e
(Süleyman) başlığı altında gösterilen sayfalar.
b a h s e d i l i r . B u k a y ı t l a r d a n Pervane'nin kızının
da Mevleviler ile sıkı m ü n a s e b e t içinde b u l u n d u ğ u 20. A r i f l e r i n Menkıbeleri, II, s. 136, 294.
anlaşılıyor.^^ Yine a y n ı eserde, Pervane'nin deste­ 21. Bu konuda, M e v l â n â ' n ı n m ü s a d e s i y l e , z a m a n ı n
ğiyle Tokat'ta kurulan tekkelerden s ö z e d i l m e k t e - âriflerinden Ş e y h Fahreddin-i Irakî'yi, Muînüddin
Pervâne'nin Tokat'a ça§ırıp, onun için yüksek bir
dir.^^ işte bu bilgiler, H o c a S ü n b ü l ' ü n dinî ya da h a n g â h yaptırmasını misâl olarak gösterebiliriz, bkz.
tarikat kimliğini a n l a m a m ı z d a y a r d ı m c ı olabilir. A r i f l e r i n Menkıbeleri, I, s.431.
M e v l â n â ve Mevlevîlik ile sıkı bir m ü n a s e b e t içinde 22. Evliya Ç e l e b i , Seyahatname, V, İstanbul 1314,
bulunan bir ailenin b a ğ ı ş l a n m ı ş bir kölesi olan ve s.54-55,61,70-71.
b ü y ü k bir ihtimalle de o n l a r ı n desteğiyle zâviyesini 23. Bkz.dipnot 22.
kuran S ü n b ü l b i n Abdullah'ın, Mevlevîlik ile ilişkisi­
24. Biz S e y a h a t n â m e ' n i n yazma şeklini göremedik; e§er
nin bulunabileceği düşünülmelidir. yazma halinden matbû hale gelirken Hacı Bektaş-ı
Vefi, Hacı Bayram-ı Velî haline, bir yanlışlık neticesin­
H o c a S ü n b ü l ' ü n yaşadığı o r t a m ve m ü n a s e ­ de gelmediyse, Evliya Çelebi, bu münasebete işaret edi­
bette oldu'gu kimselere b a k ı l d ı ğ ı n d a , kendisinin yor, bkz. age., s.61; H a a Bayram-ı Velî hakkında bkz.
Mevlevî Tarikati'ne mensup o l d u ğ u akla gelmekte­ Ethem Cebecio§lu, H a c ı B a y r a m Veli, A n k a r a l 9 9 1 .
dir. A n c a k , Evliya Ç e l e b i S e y a h a t n â m e s i ' n d e 25. Abdulbaki Gölpınarlı, Y u n u s Emre ve Tasavvuf,
o n u n . H a c ı B e k t a ş - ı V e l î ' n i n p o s t n i ş î n i ve H a c ı İstanbul 1 9 6 1 , s.73+dn.78.
202 Dr.Saim S A V A Ş

m ü n a s e b e t i n i n Evliya Ç e l e b i n i n kaydettiği rivayet­ ber, bu terimlerin hepsi a y n ı m ü e s s e s e y i yani H o ­


te geçtiği şekilde g e r ç e k l e ş m i ş o l m a s ı , yani o n u n ca S ü n b ü l Zâviyesi'ni ifade etmektedir.
halifesi ve p o s t n i ş î n i o l m a s ı pek m ü m k ü n g ö z ü k ­
1 8 3 5 ve s o n r a s ı n d a d ü z e n l e n m i ş bazı vesi­
memektedir. Üstelik, A ş ı k p a ş a z â d e de, H a c ı Bek-
kalar, H o c a S ü n b ü l Zâviyesi'nin y a n ı n d a bir de,
taş-ı V e l î n i n k a r d e ş i M e n t e ş ile biriikte Anadolu'ya K u ş t a ş Nahiyesi'nde k â i n H o c a S ü n b ü l Vakfı
gelişinde Amasya, Kayseri ve Sivas'a gittiğini belir­ Zâviyesi demekle mâruf M a h m u d Karyesi Zaviyesi
tiyor k i ^ ^ bu bilgi de, Evliya Çelebi'nin rivayetine Vakfı'nın varlığından bizi haberdar ediyor. Y u k a r ı ­
ters d ü ş m e k t e d i r . da b a h s e t t i ğ i m i z onbir b e r â t ve f e r m â n ı n altısında,
Y u k a r ı d a belirttiğimiz g e r e k ç e l e r sebebiyle sadece "Said bin Sünbül Vakfı'ndan sözedilmek-
Evliya Çelebi'nin H o c a S ü n b ü l h a k k ı n d a kaydettiği te ve bu vesikalarda "zâviye' terimi kullanılma­
rivayetlerin ihtiyatla k a r ş ı l a n m a s ı gerektiğini söyle­ m a k t a d ı r . S ö z k o n u s u onbir vesikadan sadece biri­
meliyiz. A n c a k , S e y a h a t n â m e ' d e g e ç e n kayıtlar, o sinde "Hoca Sünbül Zâvi\;esi Vakfı" kaydı g e ç e r ­
ken, d i ğ e r d ö r t vesikada "Mahmud Kar^^esi" ifa­
d ö n e m i n anlayışını yansıttığı için verilen bilgiler,
desi y e r a l m a k t a d ı r . Burada adı g e ç e n M a h m u d
Hoca Sünbül Zâviyesi'nin, o d ö n e m d e k i durumu
Karyesi, y u k a r ı d a zikredilen B e ğ l e r Ç e l e b i Vakfi-
b a k ı m ı n d a n k ı y m e t ifade etmektedir. B ü y ü k bir ih­
yesi'ndeki M a h m u d Karyesi'dir. B u ifadelere bakı­
timalle. H o c a S ü n b ü l Zaviyesi, o d ö n e m d e ya da o
lırsa, bu k ö y d e H o c a S ü n b ü l Zâviyesi diye bilinen
d ö n e m d e n epey bir zaman ö n c e , B e k t a ş î veya
bir zâviye b u l u n m a k t a d ı r . Halbuki, ne vakfiyede ve
B a y r a m î tarikatleriyle m ü n a s e b e t i ç e r s i n d e bulun­
ne de mufassal tahrir ve evkaf defterierindeki ka­
m u ş olacak k i , zamanla bu t ü r rivayetler t e ş e k k ü l
yıtlarda, M a h m u d Karyesi'nin b ö y l e bir özelliğinin
edebilmiştir. Asırlar b o y u , muhtelif sebeplerle bu
o l d u ğ u n d a n bahsedilmemektedir. Acaba,1835'ler-
tip dinî ve sosyal m ü e s s e s e l e r i n , değişik tarikatle-
de s ö z k o n u s u k ö y d e H o c a S ü n b ü l Zâviyesi'nin bir
rin tesirinde kalabildiğine ş a h i t oluyoruz.^^ Nite­
şubesi m i açıldı da vesikalarda bu şekildeki ifadeler
k i m , 1 8 2 1 (20 M u h a r r e m 1237) senesinde bir da­ yer almaya b a ş l a d ı ? Elimizdeki s ö z k o n u s u o n b i r
va sebebiyle istanbul'a arzuhal g ö n d e r e n Tokatlılar v e s i k a n ı n t a m a m ı n d a her i k i m ü e s s e s e y e de aynı
a r a s ı n d a bulunan ve "Şey/ı Abdunezzak-Sünbül şahısların a y n ı tarihlerde tasarruf ettiklerini g ö r ü ­
Baba-Kâdirî ş e y h i " olarak ifade edilen kişinin o yoruz. A n c a k , bu ş a h ı s l a r . Said ibn S ü n b ü l Vak­
tarihte H o c a S ü n b ü l Zaviyesi şeyhi ve Kâdirî T a r i ­ fı'nın nısf-ı mahsul ile mütevellisi, M a h m u d Karyesi
katı mensubu o l d u ğ u anlaşılmaktadır.^^ Zâviyesi Vakfı'nın ise, b â öşr-i mahsul zâviyedarı
olarak g ö z ü k m e k t e d i r l e r . Bizim tahminimize g ö r e ,
H o c a S ü n b ü l ' ü n kimliği hususunda, netice
M a h m u d Karyesi'nin ö ş ü r g e l i r i . H o c a S ü n b ü l
itibariyle ş u n l a r söylenebilir: H o c a S ü n b ü l , 1 2 9 2
Zâviyesi'nin z â v i y e d a r ı n a vazife ücreti olarak veril­
tarihinden ö n c e , Pervane M u î n ü d d i n ' i n kızı ve Sel­
diği için, zamanla b ö y l e bir ifade şekli ortaya çık­
çuklu S u l t a n ı I I . Mes'ud'un h a n ı m ı olan h a t u n u n mış olmalıdır.
s a r a y ı n d a h a d ı m edilmiş bir köledir ve muhteme­
len gayri m ü s l i m m e n ş e ' l i d i r . Zamanla, efendisi
B e ğ l e r Çelebi Vakfiyesi'nde, zâviyenin
olan hatunun n a z a r ı n d a itibar kazanarak azat edil­
( h a n g â h ) Tokat'ta inşâ edildiği belirtiliyor. Evliya
miştir, i ç i n d e b u l u n d u ğ u saraydaki y o ğ u n Mevlevî
Ç e l e b i , "Şehrin şimâlinde aşağı bağ ve bağçeler
p r o p a g a n d a s ı ve âyinlerinin tesiriyle belki zamanla
içre Sünbüllü Baba Tekkest'nin bulunduğunu
bu sahada g e l i ş m e istidadı g ö s t e r m i ş ve neticede,
haber veriyor. Halil Edhem, s ö z k o n u s u makalesin­
b ü y ü k bir ihtimalle mensubu b u l u n d u ğ u s a r a y ı n
de "Mei^dan civarında Bac Kapısı mevkiinde
malî d e s t e ğ i y l e zaviyesini k u r m u ş t u r . 1 3 2 5 tarihli
bulunan bu bina tek kapılı bir câmi ile bir kü­
B e ğ l e r Ç e l e b i Vakfiyesi'nden anlaşıldığına g ö r e , bu
çük türbeden ibarettir. Türbede kabir kitabesi
t a r i h t e n evvel vefat e d e n H o c a S ü n b ü l ' ü n
yoktur. Medhal cephesi mermerden masnu' ve
zaviyesine, bu tarihte y a p ı l a n vakıfla bir t a k ı m gelir
istilaktitler ile müzeyyendir. Kapının iki yanın­
k a y n a k l a r ı tahsis edilmiştir.
da mihrap şeklinde birer hücre vardır" demek­
tedir. Ersal Yavi ise. H o c a S ü n b ü l Zâviyesi'nin Ga­
H O C A S Ü N B Ü L ZAVİYESİ zi Osman P a ş a Caddesi ü z e r i n d e yeraldığını belir­
tiyor ve zâviye m ü ş t e m i l â t ı n ı n ; k a p ı d a n girilince
1 2 9 2 tarihli kitabeden anlaşıldığına g ö r e , o
biri kubbeli ders yeri olan iki oda ve çıkıntılı kısım
tarihte S ü n b ü l bin Abdullah t a r a f ı n d a n inşâ edilen
içinde kubbeli t ü r b e d e n ibaret o l d u ğ u n u ve A.Gab-
m ü e s s e s e n i n adı Dârussulehâ'dır. 1325 tarihli
riel'in, tadilâta u ğ r a y a n kısmı zâviye olarak kabul
B e ğ l e r Ç e l e b i Vakfiyesi'nde s ö z k o n u s u edilen m ü ­
ettiğini, kaydediyor.
essese ise, H a n g â h olarak isimlendirilmiştir. 1 5 7 6
( H . 9 8 4 ) tarihli Evkaf Defteri'nde ve y u k a r ı d a zik­
26. Â ş ı k p a ş a o ğ l u Tarihi, haz.A.Nihal Atsız, Ankara
rettiğimiz mufassal defter suretinde Zâviye olarak 1985, s. 195.
kaydedilen m ü e s s e s e m i z i , Evliya Ç e l e b i Tekke te­
27. Bu l<onuda Sivas'ta bulunan Ali Baba Zawyesi'ni tipik
rimi ile ifade etmiştir. B u değişik isimlendirmeler, bir misâl olarak verebiliriz, bkz. Saim Savaş, B i r Tek­
m ü e s s e s e n i n farklılığından değil, zamanla m ü e s s e ­ kenin Dinî ve Sosyal Tarihi S i v a s Ali Baba
senin icrâ ettiği fonksiyonda meydana gelen kısmî Zâviyesi, İstanbul 1992, s.59-64.
d e ğ i ş m e l e r i n ve s ö z k o n u s u terimlerin zamanla ge­ 28. Halis Turgut Cinlioglu, O s m a n l ı l a r Z a m a n ı n d a
çirdiği m a n a değişikliklerinin ifadesi olmakla bera­ Tokat III, Tokat 1 9 5 1 , s . l 0 7 .
T O K A T T A H O C A S Ü N B Ü L ZAVİYESİ 203

H o c a S ü n b ü l Zâviyesi'nin g e ç m i ş d ö n e m ­ 5. B a ğ ç e - i ç a r d i v a r k i , Ç u k u r b a ğ r " demek­


lerde birkaç kez tamirat geçirdiğini biliyoruz. Halil le m â r u f d u r , der nezd-i zâviye-i m e z b û r e h â s ı h b e r
E d h e m , zaviyenin ö n ü n d e n g e ç e n caddenin za­ vech-i m a k t û ' sene:600
manla tesviyesiyle b i n a n ı n yol seviyesinden y i r m i Yekûn: 2800
kadem kadar a ş a ğ ı b u l u n d u ğ u n u , D o k t o r M o r t -
Elimizde bulunan 1 8 3 5 (C.âhir 1251) tarih­
man'm 1858'de g ö r d ü ğ ü n ü belirtiyor ve "bilâhare
li iki adet vakıf muhasebe k a y d ı n d a , 1 5 7 6 tarihli
1320 senelerinde zâviye-i mezkûrede sâkin
Evkaf Defteri'ndeki bilgilerin aynısı bulunmakla
olan Hasan Baba isminde ğa\^};ur bir dervişin
beraber, bunlara ilâveten a ş a ğ ı d a k i kayıt da bu­
himmetii^le cephe aksâmı sökülerek sûret-i
lunuyor:
muntazamada ve şekl-i a s / / y e s ı n e halel gelme­
yerek medhal tekrar yolun seviyesinde inşâ "Sıuas Sancağı'nda Kuştaş Nahiyesi'nde
olunmuş ve bu güzel eser çukurdan meydana Karye-i !sa ve Mezraa-i Yaşköy ve Mezraa-i Mu­
çıkarılabilmiştir diyerek, m u h t e m e l e n 1 9 0 8 ' d e sa ve Mezraa-i Yaplak. Mezraa-i mezburlar
y a p ı l a n t a m i r a t ı a n l a t ı y o r . B u tamir tarihini 1 9 0 8 mezkur îsa Karyesi'ne tâbidir, hâsıl: 10.000'.
(R.1323) olarak kesinleştiren H . T . C i n l i o ğ l u , Tokat
Verilen listelere dikkat edilirse, vakfiyede üç
Ş e r ' î M a h k e m e S i c i l l e r i n d e n istifade ile yazdığı
adet olan mezraa sayısının. Evkaf Defteri'nde iki
eserinde. H o c a S ü n b ü l T ü r b e ve H a n g â h ı ' n ı n
o l d u ğ u g ö r ü l e c e k t i r . E ğ e r , eksilen bu m e z r a a n ı n ,
1 8 1 8 (17 Ş a b a n 1233) tarihinde de, Sivas valisi
1 8 3 5 tarihli vesikalarda g e ç e n Isa Karyesi ve buna
H a c ı A l i P a ş a n ı n emriyle, bir heyet t a r a f ı n d a n
tâbi mezraalarla bir ilgisi yoksa, vakfiyede kayıtlı
keşfi yapıldıktan sonra tamir edilmiş o l d u ğ u n u , ha­
E r t o ğ d u ya da H i s a r c ı k m e z r a a l a r ı n d a n birisinin
ber vermektedir.^^ 1 5 7 6 ' l a r d a n ö n c e zâviye m e n s u p l a r ı n ı n elinden
Netice itibariyle, b i n â olarak fazla bir m ü ş ­ çıktığını d ü ş ü n m e m i z gerekecektir. A y r ı c a , bazı
t e m i l â t a sahip olmayan H o c a S ü n b ü l Zâviyesi'nin yer isimlerinin zamanla k ı s m e n değiştiği
en ilgi ç e k e n yanını, g ö k mermerden yapılmış por- ( m s l . A t â n i y e - E r â n i y e ) ve bazılarının yeni isim al­
talinin ve bu p o r t a l i n ç e v r e s i n i s ü s l e y e n kenger dıkları (msl.Çukurbağı) m ü ş a h a d e o l u n m a k t a d ı r .
y a p r a ğ ı motiflerinin teşkil ettiğini söyleyebiliriz. 1 5 7 6 tarihli Evkaf Defteri'nde "hâsıl" ola­
rak kaydedilen gelir m i k t a r l a r ı , 1 8 3 5 ' t e de d e ğ i ş ­
H O C A S Ü N B Ü L ZAVİYESİ V A K I F L A R I m e m i ş g ö z ü k m e k t e d i r . Ancak, geliri 1 0 . 0 0 0 A k ç e
olan Isa Karyesi ve tabi m e z r a a l a r ı n ı n , ilâve bir ge­
1 3 2 5 yılında B e ğ l e r Ç e l e b i n i n y a p t ı ğ ı va­
lir teşkil ettiği g ö r ü l m e k t e d i r . Y i n e elimizde bulu­
kıf, 1292'de kurulan zaviyenin y e g â n e gelir kay­
nan ve 1 8 3 6 (Rebiülevvel 1252) tarihinde çıkartıl­
n a ğ ı durumunda g ö z ü k m e k t e d i r . S ö z k o n u s u vakıf­
m ı ş mufassal defter 9 8 2 H . tarihli defter olmalıdır)
la tahsis edilen gelirleri ve b u n l a r ı n sonraki d ö ­
s û r e t i n d e , m â l i k â n e geliri H o c a S ü n b ü l Zâviyesi'ne
nemlerdeki d u r u m l a r ı n ı a ş a ğ ı d a k i şekilde ö z e t l e y e ­
âit olan Hergele Karyesi'nin gelirleri ayrıntılı ola­
biliriz:
rak belirlenip, y e k û n u 3 2 0 0 olarak verilmiştir. Y u ­
V a k f i y e d e g e ç e n ifadeleriyle gelir
karıda da g ö r ü l e c e ğ i ü z e r e bu k ö y ü n m â l i k â n e ge­
kaynaklan:
liri 4 2 0 Akçe'dir ve elimizdeki vesikada t o p l a m ge­
1. Karye-i Hergele tâbi'-i Yıldus
lirinin 3 2 0 0 A k ç e olarak g ö z ü k m e s i , k ö y ü n t o p ­
2. Karye-i M a h m u d tabi'-i Ü ç t a ş lam gelirinden m â l i k â n e sahibine a y r ı l a n k ı s m ı n
oldukça az o l d u ğ u n u g ö s t e r m e k t e d i r .
3. Mezraa-i A t â n i y e tabi'-i M e ş h e d â b a d
1 9 0 6 - 1 9 1 4 (R. 1 3 2 2 - 1 3 2 9 ) yılları a r a s ı n d a
4 . Mezraa-i E r t o ğ d u tâbi'-i M e ş h e d â b a d
tutulan muhasebe kayıtlan, zaviyenin gelir ve gide­
5. Mezraa-i Hisarcık ri h a k k ı n d a daha net rakamlar verirken, a y n ı za­
6. T o k a t ' ı n H u r u ş Mahallesi'nde h a d î k a ve manda gelir k a y n a k l a r ı n d a meydana gelen değişik­
m e n â z i l (bağçe ve evler). likleri g ö s t e r i y o r . Buna g ö r e , bu yıllarda z â v i y e n i n
1 5 7 6 tarihli Evkâf-ı R û m ' d a g e ç e n ifadeleri- yıllık gelir t o p l a m ı 8 0 6 Kuruş'tur. B u n u n 4 0 0 K u -
le gelir kaynakları: ruş'u d e r g â h a bağlı d ü k k â n l a r d a n a l ı n a n î c a r (kirâ)
1. Karye-i Hergele tâbi'-i Nahiye-i Yılduz bedelidir."^Geriye kalan 4 0 6 K u r u ş ise, s ö z k o n u -
der Kaza-i T o k a t t a m a m m â l i k â n e vakf-ı zâviye-i
29. H.T.Cinlioğlu, agc, s.87; agc, IV, Tokat 1973 s.52.
mezbûre hâsıl:420
30. 1908'lı yıllarda, bu bağçenin ismi Çukurbağçe olarak
2. Karye-i M a h m u d tâbi'-i Ü ç t a ş Kaza-i Zile zikredilmektedir. Bu d ö n e m d e sözkonusu bagçe üzerin­
m â l i k â n e vakf-ı zâviye-i m e z b û r e h â s ı l : 6 6 0 de Tilkioğlu Mehmed kerimesi Hıfza ile Hoca Sünbül
Zaviyesi zaviyedarı Hacı Hasan Baba arasında bir ta­
3. Mezraa-i E r â n i y e der nezd-i Karye-i V a - kım münazaaların çıktığı anlaşılıyor, bkz. S i v a s V B M
raz, m â l i k â n e - i t a m a m vakf-ı zâviye-i m e z b û r e Arşivi, Haric-i Livaya Muamele Defteri, 24,28 numa­
ralı derkenarlar ile 96 numaralı vesika.
hâsıl:720
31. Biz, vesikalarda "dergahın dükkanı" olarak zikredilen ve
4 . Mezraa der Karye-i Y e n i m ü s l ü m a n Ka­ en azından 1835'lerden sonra yapıldığı anlaşılan dük-
za-i Zile t a m a m m â l i k â n e vakf-ı zâviye-i m e z b û r e kanlann, yukanda adı geçen ve zâviye yakınında bulun­
hâsıl:400 duğu belirtilen Çukurbağçe'de inşâ edilmiş olduğunu
204 Dr.Saim S A V A Ş

su muhasebe kayıtlarında "Tahmis Bedeli' olarak ü ç e b ö l ü n e c e k ve bunun ü ç t e biri zâviye ş e y h i n e ,


ifade edilmiştir. Bazı vesikalarda, d o ğ r u d a n tahmis üçte ikisi de fukarâya tahsis edilecektir. 1 8 3 5 tarihli
bedelinin 4 0 6 K u r u ş o l d u ğ u belirtilirken, bazıların­ muhasebe k a y d ı n d a da, "Hoca Sünbül Zaviyesi
da bu m i k t a r ı n nasıl elde edildiği de a ç ı k l a n m a k t a ­ demekle mâruf Mahmud Karyesi Zduiyesı'nin
dır. S ö z k o n u s u vesikalarda t a h m i s bedeli ö n c e zâviyedarlık ve "Tokat'ta vâki Said ibn Sünbül
7 6 1 K u r u ş 2 0 Para olarak verilmekte, sonra bu­ Vakfı'nm tevliyet c i h e t i n d e n bahsedilmektedir.
n u n b e ş t e biri olan 1 5 0 K u r u ş 10 Para d ü ş ü l e r e k Y i n e y u k a r ı d a s ö z k o n u s u e t t i ğ i m i z f e r m a n ve
(hums m i n h â ) 6 0 9 K u r u ş 10 Para elde edilmekte­ b e r â t l a r d a da a y n ı vazifeler kaydedilmiştir.
dir. B u n u n da ü ç t e b i r i (sülüsü m i n h â ) d ü ş ü l m e k 1 5 7 6 tarihli Evkaf D e f t e r i n d e k i bir kayıt­
sûretiyle tahmis bedeli olarak 4 0 6 K u r u ş ortaya çı­ tan, o tarihte vakıf gelirlerinin az, v a k i t gelirlerin­
k a r ı l m a k t a d ı r . ^ ^ Bahiskonusu vesikaların ihtiva et­ den istifade eden fukara ve yolcular ( â y e n d e ve re-
tiği sekiz yıllık d ö n e m d e tahmis bedeli ve d ü k k a n vende) ç o k o l d u ğ u n d a n d o l a y ı , elde e d i l e n
icarı m i k t a r l a r ı n ı n d e ğ i ş m e d e n devam ettiği görül­ m a h s û l ü n y e t m e d i ğ i ve bu y ü z d e n , vakıf gelirleri­
mektedir.^^ n i n yarısının ayrıldığı tevliyet g ö r e v i n i n ilga edil­
Zaviye b ü t ç e s i n i n denklendigi s ö z k o n u s u mesinin istenildiği, a n l a ş ı l m a k t a d ı r . ^ ^ B u tarihte
muhasebe kayıtlarında gider olarak; d e r g â h ve tür­ k a r ş ı m ı z a ç ı k a n ü ç ü n c ü görevli ise, "cı'het-i mes-
benin t a m i r â t m a s r a f ı . y a g ve m u m m a s r a f ı , m a a ş - ı cid" olarak ifade edilen imamlıktır."^''
muharrer ve harc-ı muhasebe (Evkaf Muhasebecisi
Vakıf gelirlerinin y a n s m n ayrıldığı tevliyet
ve Evkaf N e z â r e t i Hazinesine ö d e n e n kısım olma­
cihetinin, 1 5 7 6 ' d a ilga edilmesinin istenilmesine
lıdır) ile t ü r b e d a r ve zâviyedar olan ş a h s a ait vazife
r a ğ m e n k a l d ı r ı l m a d ı ğ ı , e l i m i z d e k i vesikalardan
ücretleri, g ö s t e r i l m e k t e d i r . B u d ö n e m d e , zâviyedar
a ç ı k ç a anlaşılıyor. 1 8 3 5 - 1 8 6 7 tarihleri a r a s ı n d a
ve t ü r b e d a r (ikisi birlikte) olarak g ö s t e r i l e n şahıslar
d ü z e n l e n e n s ö z k o n u s u vesikalarda, y i n e "nısf
H a c ı Hasan Baba ( 1 3 2 2 - 2 6 d ö n e m i ) ve M e h m e d
mahsûl' ile m ü t e v e l l i tayin edildiği g ö r ü l m e k t e ­
Ş ü k r ü Efendi(1327)'dir. B u n l a r d a n H a c ı H a s a n
dir."^^ Ancak, 1908'li yıllarda d ü z e n l e n e n muhase-
Baba'run vazife ücreti yıllık 150 Kuruştur. Bu d ö ­
nemde maaş-ı muharrer ve harc-ı muhasebe topla­
zannediyoruz. Bu şekilde, vakıf gelirleri oldukça azalan
m ı 50 K u r u ş olarak kaydedilmiştir. M . Ş ü k r ü Efen­ zâviyeye önemli bir gelir kaynağı sağlanmış olduğu anla­
d i n i n vazife ücreti 5 3 4 K u r u ş 10 Para, bu d ö n e m ­ şılmaktadır.
deki maaş-ı muharrer ve harc-ı muhasebe t o p l a m ı 32. Tahmis usûlü için bkz. M. Zeki Pakalın, O s m a n l ı T a ­
ise 115 K u r u ş 3 0 Para olarak a r t m ı ş g ö z ü k m e k t e ­ rih Deyimleri vc Terimleri s ö z l ü ğ ü . III, İstanbul
dir. Bu d ö n e m d e k i muhasebe kayıtlarında tevliyat 1983, s. 375-376.
g ö r e v i n d e n bahsedilmemesi, v a h f gelirlerinin top­ 33. Muhasebe kayıtları için bkz. S i v a s V B M Arşivi, 8 ve
l a n m a s ı n ı n , evlâd-ı vâkıfın elinden çıkarak. Evkaf 9 numaralı Vakıf Muhasebe Defterleri, muhtelif sayfalar.
N e z â r e t i ' n c e yürütülmesinin bir neticesi olsa gerek- 34. Bu konuda bkz. Mustafa Nuri P a ş a , Nctâyicü'l-Vu-
tir.^'^Bu ş e k i l d e , 1 8 6 7 ' l e r e kadar varlığını tesbit ede­ ku'ât, I V , istanbul 1328 s. 100; Saim Savaş, age,
bildiğimiz mütevellinin, b u tarihlerde fonksiyonunu s. 150-151; burada, vakıflara verilen miktarın ianeye
çevrildiği ve dörtte birden daha aşağı düşürüldüğü anla­
yitirmek sûretiyle ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.
şılmaktadır ki, bizdeki kayıtlarda, muhtemelen öşür ge­
lirlerinin önce beşte birinin, sonra da üçte birinin düşü­
ZAVİYE V E V A K I F GÖREVLİLERİ rülmesi bu gelişmenin ifadesi olmalıdır.
35. Zaviye ve vakıf görevlileri için bkz. Saim Savaş, age.,
Zaviye ve vakıf görevlileri, s ö z k o n u s u m ü e s ­
s.78-99, 138-145.
seselerin b ü y ü k l ü k - k ü ç ü k l ü k d u r u m l a r ı n a g ö r e de­
36. "Zâviye-i mezbûrenin vakfiyesi olmayub m û t e m e d ü n -
ğişiklik arzetmekle beraber, bir zâviye ve vakıfta
aleyh müslümanlardan tefahhus olundukta zâviye-i
bulunan temel görevlileri şu şekilde belirleyebiliriz: mezbûrenin vakfı kalîl, âyende ve revende kesîr olub,
Bir zâviyede asgarî olarak zâviyedar,zâviye tevliyet olmağla, mahsûl-ı vakf fukarâya vefâ etmeme­
h i z m e t k â r ı , f e r r a ş ve g e n e l l i k l e ihtivâ e t t i ğ i ğin, cihet-i mescidden mâadası fukarâya sarf olunub,
tevliyet olmamak evlâdır deyu haber verdiler", Fatma
m ü ş t e m i l â t a g ö r e t ü r b e d a r , d u â g û vs. gibi görevli­
Üstek, H . 9 8 4 (M. 1 5 7 6 ) Tarihli Defter-i Evkâf-ı
ler bulunur. Bir vakıfta ise, b a ş t a mütevelli ve nâzır R û m ' a G ö r e Tokat Merkez K a z a s ı Vakıf Kayıt­
olmak ü z e r e k â t i p , c â b i , kayyım vs. gibi görevliler l a n , Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde
bulunmaktadır.^^ hazırlanmış basılmamış Master Tezi, Ankara 1985,
s.144-145.
Prensip itibariyle n o r m a l b ü y ü k l ü k t e k i bir 37. 1576'da bu görevi, günlük 1 Akçe ile Seyyid Muham-
zâviye ve vakıfta bulunan b ü t ü n görevlilerin H o c a mcd yürütüyordu, bkz. Fatma Ustek, age.,, s.144-
S ü n b ü l Zaviyesi'nde de b u l u n d u ğ u n u kabul edebili­ 145; V G M Arşivi, 4 8 1 numaralı Sivas Evvel Muhase­
riz. A n c a k , elimizdeki vesikalar, bu konuda fazla be Defteri, s.448'de kaydedildiğine göre aynı vazifeye,
15 C.âhir 1145 (1732) tarihli rüûs-ı hümâyûn ve To­
bir ipucu vermemektedir. 1 3 2 5 tarihli vakfiyede kat nâibi Halil Efendi'nin arzıyla, evlâd-ı vâkıfdan es-
g e ç e n y e g â n e görevli, zâviyede Meşihat yani Seyyid Ahmed Efendi tasarruf ediyordu.
zâviye şeyhliği, vakıfta ise. Tevliyet yani mütevelli-
38. Said bin Sünbül Vakfının, "nısf mahsul" ile mütevellisi
liktir. Vakfiyede belirtilen gelirler ö n c e ikiye ayrıla­ olan evlâd-ı vâkıftan es-Seyyid Yusuf bin Ali, kendi iste­
cak ve yarısı m ü t e v e l l i y e , d i ğ e r yarısı z â v i y e y e ğiyle vazifesini, yine evlâd-ı vakıftan Seyyid Murad bin
( h a n g â h a ) verilecektir. Z â v i y e y e ayrılan kısım da Seyyid Cafer ve Seyyid Yusuf bin İsmail'e fcrağat ve
T O K A T T A H O C A S Ü N B Ü L ZAVİYESİ 205
be kayıtlarında, zaviye giderleri a r a s ı n d a m ü t e ­ yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak, X X . asrın
velliye verilen ü c r e t t e n bahsedilmemesi sebebiy­ b a ş l a n n d a n itibaren, sadece zâviyedar ve t ü r b e d a r
le, bu tarihlerde gelir k a y n a k l a r ı n ı n evlâd-ı (ikisi birlikte)ın varlığını tesbit edebiliyoruz k i , bu
vâkıfın elinden çıkması neticesinde fonksiyonunu d ö n e m d e zaviyeye müteallik iktisadî, sosyal ve dinî
yitiren mütevelliligin ortadan kalkmış o l d u ğ u n u vazifelerin t a m a m ı n ı n bu iki g ö r e v i ü z e r i n d e taşı­
düşünüyoruz."^^ yan kimse t a r a f ı n d a n y ü r ü t ü l m e y e b a ş l a n d ı ğ ı söy­
lenebilir. B u n l a r ı n d ı ş ı n d a , bizim g ö r e m e d i ğ i m i z
Netice itibariyle, H o c a S ü n b ü l Zaviyesi ve kaynaklarda, zâviye ve vakıf işlerinin y ü r ü t ü l m e s i n ­
vakfı b ü n y e s i n d e 1 z â v i y e d a r , 1 m ü t e v e l l i ve 1 de g ö r e v alan daha b a ş k a vazifelilerin mevcut bu­
mescit i m a m ı n ı n b u l u n d u ğ u n u tesbit edebiliyoruz. lunabileceğini de ifade etmeliyiz.
Mescidin y a n ı n d a bulunan t ü r b e için, muhtemelen
vakıf gelirlerinin azhgı sebebiyle ayrı bir t ü r b e d â r ı n
tayin edilmediğini zannediyoruz. Nitekim, l<asr-ı yed ediyor (rüûs tarihi 9 C.evvel 1 2 5 1 , vesil<a
1908'lerde z â v i y e d a r olan H a c ı Hasan B a b a n ı n tarihi l O C . â h i r 1251/1835). Adı geçenlerin berâtleri
1839 ve 1 8 6 r d e gerçekleşen cülıjs sebebiyle yeni­
aynı zamanda t ü r b e d a r olarak da vazife yapması'*^' lenmiş. 24 C.âhir 1284/1867 tarihli aiûsla da, bu ta­
bu fikrimizi teyid etmektedir. B i n â ve vakıf gelirleri rihten önce yine nısf ınahsûl ile tevliyet cihetine muta­
itibariyle o l d u k ç a k ü ç ü k bir y a p ı y a sahip o l d u ğ u sarrıf olan es-Seyyid Hasan(Murad'm oğlu), kendi rıza­
anlaşılan bu m ü e s s e s e d e , vakıf gelirlerinin toplan­ sıyla vazifesini es-Seyyid Hafız Mehmed bin Ahmed'e
ferağat ve kasr-ı yed etmiştir. Tevliyet konusundaki bu
m a s ı ve gerekli yerlere tahsisi m ü t e v e l l i , zaviye
gelişmeler, Mahmud Karyesi Zaviyesi zâviyedarlığı adı
b ü n y e s i n d e gerçekleştirilen dinî âyin vb. t ö r e n l e r i n altında aynı paralelde gerçekleşmiş, yani aynı şahıslar
y a n ı s ı r a , z â v i y e n i n t e m i z l i ğ i , gelen misafirlerin burada da vazife yapmışlardır, bahiskonusu vesikalar
a ğ ı r l a n m a s ı gibi vazifelerin zâviyedar ve mescitteki R.Başeğmez'den alınmıştır.
m û t a d dinî vazifelerin de görevli i m a m t a r a f ı n d a n 39. Bkz. dipnot 34.
yerine getirildiği söylenebilir. A y n c a , t ü r b e n i n ba­ 40. Sivas V B M Arşivi, 9 numaralı Vakıf Muhasebe
kımı ve diğer hizmetlerinin de zâviyedar t a r a f ı n d a n Defteri, s. 180.

1 .

Al-

î.» i Resim: Hoca Sünbül Zaviyesi nin kitabesi.


206 Dr.Saim S A V A Ş

-'^V^'-» - ^ 1 ^ / ^

>rtiWj j ı j ^ j Q ^ 3^î4^>)/>v> 0::Ü*/4J^ i l l

Belge 1: Hoca Sûnbül Zaviyesi'ne yapılan Begler Çelebi Vakfiyesl'nln üst kısmı.
T O K A T T A H O C A S Ü N B Ü L ZAVİYESİ 207

ut

ı;

-ti

H^^m^Wa^ İ Ö ^ U o ^ ' ^ ^ U V ^ ^ ' ^ ^ V '


u v i ^ V - w ^ . s ^ û r v ^^^-ui^^r'-j» O —

Belge 2: Hoca Sûnbül Zaviyesi'ne yapılan Begler Çelebi Vakfıyesi'nin alt kısmı.
V >yj^

Belge 4: Hoca Sünbül Zaviyesl'ne gelir getiren Belge 3: Defter-i cedid-i mufassal-ı sûreti
köy ve mezraalann gelir dökümü. (Hergele Karyesi'nin mufassal gelir dökümü).

- Belge 5: Hoca Sünbül Zaviyesl'ne gelir getiren köy ve mezraalann gelir dökümü.
mm

Yildiray OZBEK

eyh H a c ı Ibrahim Tekkesi adıyla bilinen Ş e y h H a c ı ibrahim Tekkesi, kalevari b i r i m ,


y a p ı t o p l u l u ğ u , 6 4 7 ve 7 2 4 yıllarında kısa b u b i r i m i n kuzey d o ğ u s u n d a k i m u t f a k ( a ş h a n e ) ,
süreli E m e v i h a k i m i y e t i n e giren^ ve ilk kalevari birimin o r t a s ı n a yerleştirilmiş sekizgen tür­
T ü r k akınlarının 1 0 7 0 ^ ve 1067^ yılların­ be ve duvarlı m e k â n ı n d ı ş ı n d a g ü n e y d e yeralan
da o l d u ğ u belirtilen Kayseri'ye bağlı Develi ilçesi­ mescid ve t ü r b e d e n meydana gelmektedir.
n i n 4 0 k m . g ü n e y b a t ı s ı n d a k i H a v a d a n Köyünde'^ A s l ı n d a bir m a n z u m e olan ve tekke olarak
bulunmaktadır. a d l a n d ı r ı l a n y a p ı grubunun en ilginç k ı s m ı , uzak­
tan bir kaleyi a n d ı r a n ve kesme t a ş t a n y a p ı l m ı ş
Havadan K ö y ü 1 9 8 5 Nüfus S a y ı m ı s o n u ç ­ y ü k s e k duvarlı birimdir. Ü s t ü h a r p u ş t a b i ç i m i n d e
larına g ö r e 5 7 4 nüfuslu o l u p , t e m e l g e ç i m kay­
nakları t a r ı m ve hayvancılık ile son yıllarda evlerde Bu makale 23-27 Eylül 1991 tarihleri arasında İstan­
bul'da düzenlenen IX. Milletlerarası Türk Sanatları
k ü ç ü k ç a p t a y a p ı l a n halı ve kilim dokumacılığıdır. kongresine bildiri olarak gönderilmiştir.
F. N . Uzluk, vakıf kayıtlarına dayanarak k ö ­ 1. Jennings, R., "Kayseriyye", Encyclopedia of i s l â m ,
y ü n a d ı n ı n "Erik Ağacı" o l d u ğ u n u belirtirse^ de, C.IV, Leiden. 1978, s.843.
ç e v r e d e k ö y e isim verebilecek miktarda erik a ğ a c ı 2. Ahmet Nazif, Mir'at-i Kayseriyye, Kayseri 1987,
yoktur. Bununla birlikte k ö y ü n a d ı n ı n da Develi i l ­ s. 52 (yay. Mehmet Palamutoğlu).
ç e s i n i n a d ı n d a o l d u ğ u gibi, oba ya da a ş i r e t a d ı n ­ 3. Cahen, C , Türklerin Anadolu'ya İlk Girişi, Anka­
dan k a y n a k l a n m ı ş o l a b i l e c e ğ i v a r s a y ı m ı ile çeşitli ra 1988, S . 2 1 (çev.Yücel.Y.-Yediyildız, B.). Cahen,
Kayseri ve dolayısıyla bölgenin kısa süreli de olsa Afşin
kaynaklara^ b a k ı l m ı ş ancak "Erikli' a d ı n d a her­
tarafından 1067 yılında zaptedildigini belirtir.
hangi bir oba ya da a ş i r e t a d ı n a r a s t l a n m a m ı ş t ı r .
4. Köyün adıyla ilgili olarak köylülerin anlattığı rivayet
A y r ı c a , 1 9 2 8 yılında b a s ı l a n " K ö y l e r i m i z S o n
şöyledir: Bugün Develi'ye 25 km. mesafedeki Ebce
T e ş k i l a t ve A d l a r ı " isimli eserde Erik A ğ a c ı k ö ­ Köyünde yaşayan Ebce Sultan ile Şeyh Hacı İbrahim
yü a d ı n a r a s t l a n m a d ı ğ ı gibi Köyişleri B a k a n l ı ğ ı ta­ Tekkesinde kalan dervişlerden birisi manevi nüfuz tar­
rafından 1 9 6 4 yılında h a z ı r l a n a n " K ö y E n v a n t e r tışmasına girerler. Ebce Sultan üstüne bindiği bir ko­
yunla havadan uçarak tekkedeki dervişi ziyaret eder.
E t ü d l e r i n e G ö r e K a y s e r i " adlı eserde de Erik Tekkedeki derviş te üstüne bindiği bir taşla havadan gi­
A ğ a c ı a d ı n d a n bahsedilmez ve k ö y ü n eski a d ı n ı n derek bu ziyarete karşılık verir ve Ebce Sultan dervişin
da "Havadan" o l d u ğ u belirtilir. manevi gücünü kabul eder. Bu gidiş gelişlerden dolayı
köyün adı "Havadan" olarak kalır.
Ş e y h H a c ı İ b r a h i m Tekkesi, Havadan K ö y ü
y e r l e ş i m a l a n ı n ı n yaklaşık 1,5 k m . k u z e y b a t ı s ı n d a , 5. Uzluk, F.N., Fatih Devrinde K a r a m a n Eyaleti V a ­
kıfları Fihristi, Ankara, 1958, s.53.
k ö y l ü l e r c e m e z a r l ı k olarak kullanılan ve "Tekke
Salanı" diye a d l a n d ı r ı l a n mevkide y e r a l m a k t a d ı r . 6. Aşiret ve oymaklarla ilgili olarak bakılan kaynaklar:
Yalkın, A. R., Cenupta T ü r k m e n O y m a k l a r ı , C.I,
(Res:l-Plân:l).
Ankara 1977; Türkay, C , B a ş b a k a n l ı k Arşivi Bel­
İlk anda bir kale tesiri b ı r a k a n tekkenin han­ gelerine G ö r e O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u n d a Oy­
gi tarikat t a r a f ı n d a n kullanıldığı bilinmemekle bir­ mak, A ş i r e t ve Cemaatler, İstanbul 1979; Orhonlu,
likte. Ş e y h H a c ı ibrahim'in kimliği h a k k ı n d a da bil­ C , Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin Iska­
nı, İstanbul, 1987; Halaçoglu Y., X V I I I . Y ü z y ü d a O s ­
gi yoktur. Y a p ı d a kesin tarih verebilecek kitabeye
m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u n d a A ş i r e t l e r i n Iskanı, A n ­
r a s l a n m a m ı ş t ı r . A n c a k , F. N . Uzluk, y a p ı toplulu­ kara 1988; Refik A. Anadolu'da Türk A ş i r e t l e r i ,
ğ u ile ilgili olarak I I . M e h m e t d ö n e m i n d e n vakıf İstanbul 1989.
kaydı o l d u ğ u n u ^ belirtir. 7. U z l u k , F . N . , a . g . c . , s . 53.
210 Yıldıray Ö Z B E K

d ü z e n l e n e n bu d u v a r l a r ı n yüksekliği arazi meylin­ la yükseklik arzetmekte o l u p bu d u r u m t ü r b e n i n


den dolayı her yerde a y n ı değildir (Res:2). Duvar­ bir m u m y a l ı k kısmı v a r m ı ş gibi bir hava yaratı­
lar k u z e y b a t ı , g ü n e y d o ğ u ve g ü n e y b a t ı d a k ö ş e l e r ­ yorsa da, mumyahga geçişi s a ğ l a y a n hiçbir k a p ı
de t a m b i r l e ş m e d e n kırılma y a p t ı ğ ı n d a n yedi cep­ belirtisi yoktur.
heli bir p l â n ortaya çıkar.
Ü z e r i n d e tarih verebilecek herhangi bir kita­
T e k k e n i n doQu duvarı diğer duvarlardan 2 5 beye rastlanmayan t ü r b e y e , dogu cephesine açılan
c m . daha kalın t u t u l m u ş olup, portal ve kuzeydeki profilli bir k a p ı d a n girilmektedir. B u k a p ı , kubbe
a ş h a n e d e n dolayı dışa taşkındır. başlangıcının yaklaşık 5 0 c m . a ş a ğ ı s ı n a kadar uza­
nan bir silme ile çevrilmiştir (Res:7). Basık kemerli
H . G ü n d o g d u ' n u n avlu girişinin b a t ı d a
k a p ı n ı n , k e m e r i ü z e r i n d e yaklaşık 4 0 c m . derinli­
o l d u ğ u n u ^ belirttiği tekkeye dogu d u v a r ı n a açılmış ğ i n d e ve bir sıra mukarnasla hareketlendirilmeye
eyvan biçimli bir p o r t a l d e n girilmektedir (Res:3). çalışılmış bir n i ş b u l u n m a k t a d ı r . Ayrı bir b o r d ü r l e
B e ş i k tonozla ö r t ü l ü portalde yer yer sıva izlerine ç e v r e l e n e n k a p ı nişi, k ö r kemerle nihayetlenir. Ka­
r a s t l a n m a k t a d ı r . Portalin sag ve solunda yaklaşık p ı b o r d ü r ü n ü n sag ve solunda, yerden t a k r i b e n
4 0 c m . yükseklikte sekiler vardır. B i r sıra silmeyle 1 8 0 c m . yükseklikte bulunan ve cepheden 2 0 c m .
ç e r ç e v e y e a l ı n a n basık kemerli k a p ı t a h r i p edilmiş­ taşkınlık yapan kemer b a ş l a n g ı ç taşları vardır. T a ş ­
tir. Kuruluş ve f o r m itibariyle portal, İ n c e s u Merzi- lar ü z e r i n d e a h ş a p kiriş y u v a l a r ı v a r d ı r . K e m e r
fonlu Kara Mustafa P a ş a K e r v a n s a r a y ı kışlık kısmı b a ş l a n g ı ç taşları, t ü r b e n i n kapısı ö n ü n d e bir giriş
portalini^ h a t ı r l a t m a k t a d ı r . m e k â n ı o l d u ğ u n a işaret etmektedir.

T e k k e olarak bahsedilen kalevari duvarlı b i ­ Ş . H ü n e r , giriş m e k â n ı n ı n tek kubbeli bir


r i m i n d u v a r l a r ı g ü n e y , g ü n e y d o ğ u , g ü n e y b a t ı ve üst ö r t ü s ü o l d u ğ u n u belirtiyorsa da,^'^ kemer ü z e n ­
batı cephede birer pencere ile boşaltılmıştır. Kuzey gilerinin k a p ı d o ğ r u l t u s u n d a k i ayaklara uzatılması
duvara g ü n e y d e k i n e simetrik olarak açılan pence­ neticesinde ortaya ç ı k a n d i k d ö r t g e n m e k â n ı n kub­
re ise sonradan k a p a t ı l m ı ş t ı r . A r a z i n i n g ü n e y e beden ziyade tonozumsu bir ö r t ü y e sahip o l d u ğ u
d o ğ r u meyilli o l m a s ı n d a n d o l a y ı , t o p l a n a n sulan akla daha y a k ı n g ö r ü n m e k t e d i r . Giriş m e k â n ı n ı n
dışarı b o ş a l t m a k için g ü n e y duvara i k i tane ç ö r t e n a h ş a p bir üst ö r t ü y e sahip olabileceği İhtimali dik­
yerleştirilmiştir (Res:4). kate alındığında, a h ş a p üst ö r t ü n ü n k a p ı ü z e r i n d e ­
K a p ı ve pencere k e n a r l a r ı n d a k i b o r d ü r d e n k i k e m e r izi gitsi bir tahribat y a p a m ı y a c a g ı fikri
b a ş k a hiçbir bezemeye sahip olmayan ve halk ara­ agır b a s m a k t a d ı r .
s ı n d a A Ş H A N E diye bilinen o c a k l ı m e k â n , du­ T ü r b e n i n k u z e y d o ğ u ve kuzeybatı cepheleri
varlı b i r i m i n k u z e y d o ğ u s u n d a yeralır (Res:5). Batı kapalıdır. D i ğ e r cepheler k a p ı n ı n ve m i h r a b ı n bu­
d u v a r ı n ı n t a m o r t a s ı n d a k a p ı , k a p ı n ı n sag ve so­ l u n d u ğ u kısımlar h a r i ç pencere açıklığına sahiptir.
lunda pencereler vardır. K a p ı ve pencerelerin s ö - Pencereler i ç e r d e yuvarlak kemerle d ı ş a r d a d ü z
ve ve l e n t o l a r ı n d a yekpare t a ş kullanımı dikkat lento ile nihayetlenmektedir. Pencere, olan ve o l ­
çekmektedir. mayan b ü t ü n cephelerin dış y ü z ü n d e kırmızı ve bej
Ü s t ö r t ü s ü a h ş a p kirişler ü z e r i n e t o p r a k renkli taşlarla ö r ü l m ü ş sivri kemerli birer alınlık ya­
dam olan bu m e k â n , ilk b a k ı ş t a tekkenin dogu du­ pılmıştır. Alınlık kemerlerinin kilit t a ş l a r ı n d a alçak
v a r ı n a sonradan e k l e n m i ş gibi bir g ö r ü n ü m verse kabartma ş e k l i n d e lale, g ü l b e z e k , çark-ı felek, o k
de ilk t a s a r ı m d a d ü ş ü n ü l m ü ş ve inşa edilmiştir. ucu ve vazodan ç ı k a n ç i ç e k motifleri işlenmiştir.
Dış y ü z e y d e her cephe s â ç a k seviyesine kadar sil­
Yapının dogu duvarında, batı duvarındaki
meyle ç e r ç e v e y e alınmıştır.
pencerelere simetrik olacak b i ç i m d e yaklaşık 5 0
c m . d e r i n l i ğ i n d e i k i n i ş açıklığı b u l u n m a k t a d ı r . B u İ ç e r d e g ü n e y cephe o r t a s ı n a yerleştirilen ve
nişlerin t a m ü s t ü n e gelecek b i ç i m d e mazgal pen­ bir sıra kaval silme ile ç e v r e l e n e n b e ş cepheli m i h ­
cereler açılmıştır. rap nişi ü z e r i n d e herhangi bir s ü s l e m e unsuruna
rastlanmaz (Res: 8).
Kuzey d u v a r ı n ı n tam o r t a s ı n a ocak yerleşti­
rilmiştir. O c a ğ ı n sag ve solunda, g ü n e y duvardaki- T ü r b e içi zeminden 1,5 m . yüksekliğe kadar
lere simetrik olacak b i ç i m d e nişler açılmıştır. M o ­ a h ş a p levhalarla k a p l a n m ı ş t ı r . Ü z e r l e r i n d e herhan­
loz t a ş karışımı d ü z g ü n olmayan kesme t a ş ı n kulla­ gi bir tezyinata rastlanmayan bu a h ş a p kullanımın­
nıldığı bu b ö l ü m , ocak ve n i ş b u l u n m a s ı n d a n dola­ dan d o l a y ı , b u r a s ı t e k k e n i n ayin yeri olabileceği
yı sadece mutfak vazifesini g ö r m e y i p , kanaatimiz­ kanaatini u y a n d ı r s a da, b ö y l e bir m e k â n ı n t ü r b e
ce konaklama ihtiyacını da k a r ş ı l a m a k t a y d ı . formunda y a p ı l m a s ı bu kanaati destekler mahiyet-

T e k k e d e k i y a p ı l a r i ç i n d e daha itinalı b i r 8. Gündogdu, H . , "Develi Havadan Külliyesi", Belleten,


•malzemeyle y a p ı l a n S E K İ Z G E N T Ü R B E , yedi S.213, Ankara 1991,s.332.
cepheli avlunun t a m o r t a s ı n a ve eyvan biçimli ana 9. Kuran, A . , "Orta Anadolu'da Klasik Osmanlı Mimarisi
Çağının Sonlarmda Yapılan İki Külliye", Vakıflar
giriş k a p ı s ı n ı n t a m karşısına yerleştirilmiş o l u p ka­
Dergisi, S. K , Ankara, 1 9 7 1 , s. 240.
re kaide ü z e r i n e inşa edilmiştir (Res:6).
10. H ü n e r , Ş., "Develi ve Köyleri ile Bünyan'daki Türk
Arazi meylinden dolayı türbenin g ü n e y Eserleri",A.Ü.D.T.C.F.( Yayınlanmamış Lisans Tezi),
cephesi d i ğ e r cephelerden yaklaşık 1 m . daha faz­ 1976, s. 39.
Ş E Y H H A C İ İBRAHİM T E K K E V E Y A M A N Z U M E S İ 211

te değildir. Bununla beraber X V I i . yüzyıl sonunda s ü s l e m e y e sahiptir. M i h r a p nişinin k e n a r i a r ı , alt ve


y a p ı l a n İstanbul B a y r a m p a ş a Külliyesi içindeki se­ ü s t ü n d e k u m saati motifi olan kabartma s u t ü n c e -
kizgen plânlı semahane^ ^ rastlanan ö r n e k l e r için­ lerle s ü s l e n m i ş t i r (Res: 11). G ü n e y d u v a r ı n d a k i
de e n ilginç olanıdır. m i h r a p t a n dolayı b u m e k â n , aklımıza b i r "son ce­
maat i/eri" fikrini getiriyorsa da, m e k â n ı n , esas
T ü r b e içinde d u v a r l a r ı n bittiği ve kubbenin mescidin yarısından fazla genişliğe sahip o l m a s ı b u
b a ş l a d ı ğ ı n o k t a d a , y a k l a ş ı k 4 0 c m . boyunda ve kanaati zayıflatmaktadır.
t ü m cepheyi dolanan a h ş a p levhalar bulunmakta­
dır. B u a h ş a p levhalar ü z e r i n d e cel'i sülüs hatla A l ­ Giriş m e k a n ı n ı n kuzey d u v a r ı n d a n g ü n e y e
lah'ın 9 9 adı (Esma ul-hüsna) yazılıdır. Yazılar kar­ doğru taşan taştan kemer şeklinde örülmüş iki niş
t u ş içine alınmıştır. Y a z ı bitiminde ise m a d a l y o n b u l u n m a k t a d ı r . B u nişlerin n e a m a ç l a kullanıldığı­
içine alınmış çiçek tasvirleri vardır (Res:9). Madal­ na dair kesin bilgilerimiz o l m a m a k l a birlikte içle­
y o n içine a l ı n m ı ş ç i ç e k demetinin o r t a s ı n a karan­ rinde a t e ş yakıldığını g ö s t e r e n belirtiler v a r d ı r
fil, karanfilin sag ve soluna simetrik olarak a ş a ğ ı ­ (Res:12). B u m e k â n ı n üst ö r t ü s ü h a k k ı n d a bilgi ve­
dan y u k a r ı y a d o ğ r u s ü n b ü l , papatya, gül, t o m u r ­ recek, kalıntı b u l u n m a m a k t a d ı r . A n c a k orjinalde
cuk lâle çiçekleri yerleştirilmiştir. M a d a l y o n içine de ü s t ü n ü n açık o l d u ğ u kanaatindeyiz.
alınmış çiçek buketi, özellikle de karanfilin en üste Avluya benzeyen giriş m e k â n ı n ı n b a t ı s ı n d a ­
yerleştirilmesi açısından T o p k a p ı Sarayı H a r e m ki esas k a p ı d a n mescide g e ç i l m e k t e d i r . Mescidin
dairesindeki X V I I . yüzyıl s ü s l e m e l e r i n e ^ ^ benzer. dogu d u v a r ı n a açılan k a p ı y ü k s e k tutularak portal
h a v a s ı verilmiştir (Res: 13). K a p ı k e n a r ı n d a alt ve
Ç o k d ü z g ü n kesme taşla y a p ı l a n t ü r b e n i n
üstte k u m saati motifi işlenmiş, kabartma s ü t u n c e -
üst ö r t ü s ü kubbedir. Kubbeye g e ç i ş t e k ö ş e g e n l e r i n
ler bulunur. B u s ü t u n c e l e r ü ç profilli b i r k ö r ke­
ç o k g e n e d ö n ü ş ü m ü n ü s a ğ l a y a n atkı t a ş l a n kullanıl­
merle nihayetlenmektedir. A y r ı c a mescide girişi
mıştır. Kubbe, Kayseri y ö r e s i n e genellenebilecek
k o l a y l a ş t ı n n a k için g ü n e y b a t ı k ö ş e y e k ü ç ü k bir ka­
bir d ü z e n l e m e ile kesme t a ş t a n -incesu Merzifonlu
pı daha açılmıştır. B u k a p ı n ı n ü s t ü n d e h a v a l a n d ı r ­
Kara Mustafa P a ş a C a m i i n d e k i gibi- y a p ı l m ı ş t ı r .
ma ya da aydınlık penceresi b u l u n m a k t a d ı r .
Kubbe, d ı ş a r ı d a n kilit t a ş ı n a d o ğ r u n o r m a l seyrini
takip etmeyip kilit t a ş ı n ı n 1 m . a ş a ğ ı s ı n d a dik bir Esas mescid b i n a s ı , d o g u - b a t ı istikamette
kavis ç i z e r e k " s o ğ a n kubbe" g ö r ü n t ü s ü arzeder. d i k d ö r t g e n b i r m e k â n o l u p , g ü n e y cephede t a m
İçten kubbe, dıştan pramidal ö r t ü y e sahip türbeler­ ortada m i h r a p , m i h r a b ı n sag ve solunda pencere­
de, kubbede malzeme olarak ç o ğ u zaman k ü ç ü k ler b u l u n m a k t a d ı r .
ebatlı m o l o z t a ş kullanımı o l d u ğ u n u dikkate alarak
Mescidin içinde g ü n e y ve kuzey duvarlara
üst ö r t ü d e p r a m i d a l k ü l a h o l m a d ı ğ ı kanaatinde­
bitişik i k i sivri k e m e r i n ü z e n g i t a ş l a r ı mevcuttur
yiz.^^ Kubbenin s o ğ a n biçimli o l m a s ı n ı n iklim şart­
(Res: 14). Ü s t ö r t ü s ü b u g ü n mevcut değildir ancak,
l a r ı n d a n (kar suyunun içeri sızmasını ö n l e m e k ) ve
b u g ü n k ü kalıntılara b a k ı l a r a k ve k u z e y - g ü n e y d o ğ ­
statik e n d i ş e l e r d e n k a y n a k l a n m ı ş olabileceğini tah­
rultuda atılmış kemerler t a m a m l a n d ı ğ ı n d a üst ö r t ü ­
m i n etmekteyiz. Dışta kubbe, duvarlardan ü ç sıra
silmeyle ayrılmıştır. n ü n sivri tonoz o l a c a ğ ı düşünülebilir. H . G ü n d o g d u
ise kemerlerle ü ç k ı s m a ayrılan b u m e k â n ı n beşik
T ü r b e d e ve genel olarak tekke diye a d l a n d ı ­ tonozla örtülü o l d u ğ u n u ^ ' ' belirtir.
rılan m e k â n d a y o ğ u n olarak kesme t a ş , kullanıl­
Kesme t a ş malzemenin y a n ı n d a özellikle t o ­
mıştır. Duvarda kullanılan t a ş l a r aynı boyutta de­
noz b a ş l a n g ı c ı n d a moloz t a ş kullanılan mescidin,
ğildir. 10 X 3 0 c m . b o y u t l a r ı n d a k ü ç ü k taşlar kulla­
g ü n e y duvarı kuzey d u v a r ı n d a n daha kalın yapıl­
nıldığı gibi 3 0 x 5 0 c m . e b a t l a r ı n d a b ü y ü k boyutlu
mıştır. Bundan sebep, arazinin g ü n e y e d o ğ r u m e ­
t a ş l a r da kullanılmıştır. Duvarda kullanılan t a ş l a r
yilli o l m a s ı ve tonozun y a p a c a ğ ı b a s ı n c ı ö n l e m e k
bazen n o r m a l t a ş dizisinin dışına ç ı k a r a k üstteki
ş e k l i n d e izah edilebilir. Mescidin d u v a r l a r ı kıl ve
t a ş dizisine katılır ve "L" şeklinde biçim alır.
y ü n (kıtık) katılmış beyaz badana ile sıvalıdır.
T ü r b e d e , d i ğ e r y a p ı l a r d a g ö r ü l m e y e n renkli
Mescidin b a t ı d u v a r ı n a açılmış k a p ı d a n giri­
t a ş k u l l a n ı m ı g ö r ü l ü r . Daha ç o k bej, g r i , kırmızı
len kare şeklindeki II.TÜRBE'nin kesme ve moloz
renkte taşlar kullanılmıştır.
taşın beraber kullanıldığı bir inşa tarzı vardır. Ü s t ü
Y a p ı t o p l u l u ğ u içinde M E S C l D diye adlan­ kubbeyle örtülü o l u p , kubbeye g e ç i ş pandantiftir.
d ı r a b i l e c e ğ i m i z b i r i m , kalevari duvarlı b i r i m i n dı­ Pandantifler t ü r b e zemininden sonra b a ş l a d ı ğ ı n ­
ş ı n d a , genel y e r l e ş i m alanının g ü n e y i n d e d i r dan masif bir g ö r ü n t ü arzetmektedir.
(Res: 10).
Mescidin d o ğ u s u n d a sonradan eklendiği 11. Aslanapa, O., Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul, 1986,
belli olan b i r nevi giriş m e k â n ı b u l u n m a k t a d ı r . B u s. 3 4 1 .

m e k â n a giriş, d o ğ u d a k i b a s ı k kemerli k a p ı vasıta­ 12. Ünver.S., 'Türkiye'de l.ale Tarihi", VakıHar Dergisi.
sıyla o l m a k t a d ı r . G ü n e y d u v a r ı n d a b i r m i h r a p , S. IX, Ankara, 1971, s. 276.
m i h r a b ı n sag ve solunda birer pencere bulunmak­ 13. H.Gündoâdu ise kubbenin üstündeki piramidal örtünün
tadır. M i h r a b ı n ü z e r i n d e k i b l o k t a ş , d ü z ve ters ü ç ­ yıkılmış olabileceğini bildirir. Bkz. a.g.m., s. 3 3 4 .
genlerin y a n yana s ı r a l a n m a s ı y l a elde edilmiş b i r 14. G ü n d o g d u . H . , a.g.m., S . 3 3 5 .
212 Yıldıray Ö Z B E K

T ü r b e i ç i n d e d ö r t mezar b u l u n m a k t a d ı r . Esasen b u p l â n f o r m u n u y a n s ı t a n y a p ı l a r
T ü r b e d e b u l u n a n b e ş s a t ı r kitabeli m e z a r t a ş ı A n a d o l u ö n c e s i Orta Asya T ü r k mimarisinde Isla-
(Res: 15) okunabildiği kadar şöyledir: m i d ö n e m d e de kullanılmıştır. K a m i l K h a n M ü m ­
1. Hazâ kabir taz t a r a f ı n d a n Pakistan'da ayakta olan tek Gazneli
2. El mağfur Eş-şehid El Hac eseri olarak tanıtılan H a l i d Velid T ü r b e s i , ^ ^ buna
3 Mahmud bin Aziz benzer bir ş e m a y ı y a n s ı t m a k t a d ı r . A y r ı c a , X V .
4. Er Rufai (?) El Aksara^/i yüzyıl Horasan p l â n b ö l g e s i m i n y a t ü r l e r i n d e de^^
5. İla rahmetullahi teala. bu ş e m a d a yapılmış bina resimleri görülür.
Havadan K ö y ü Ş e y h H a c ı İ b r a h i m Tekkesi
her ne kadar "tekke" olarak a n l a t ı l m a k t a ise de,
Değerlendirme:
Anadolu'da g ö r ü l e n muhtelif tekke p l â n l a r ı n a ben­
Anadolu'da 1 2 4 3 M o ğ o l istilâsından sonra zemez. M i m a r i yapıları bilinen ö r n e k l e r d e genellik­
sıkça g ö r m e y e b a ş l a d ı ğ ı m ı z tekke ve zaviyeler^^ le bir ş e y h , ailesi ve dervişlerin b a r m m a l a r ı n ı s a ğ ­
O s m a n l ı D e v l e t i n i n özellikle k u r u l u ş y ı l l a r ı n d a layacak haremlik ve selamlık kısımlan, t o p l u halde
i n k â r edilemeyecek bir e h e m m i y e t e sahip o l m u ş ; ibadet y a p ı l a b i l e c e k g e n i ş t o p l a n t ı m e k â n ı , aşevi
k u r u l u ş l a r ı n d a n k a p a t ı l d ı k l a r ı 1 9 2 5 yılma kadar gibi hacimlerin b u l u n d u ğ u ve özellikle B e k t a ş i tek­
cemiyet h a y a t ı n d a d i n i , siyasi ve içtimaî bir t a k ı m kelerinde aşevi ve o c a ğ ı n ö n e m l i bir yeri o l d u ğ u
fonksiyonlar yüklenmişlerdir. g ö z e ç a r p m a k t a d ı r . ^ ^ B ü t ü n bunlar dikkate alındı­
ğ ı n d a buraya tekke diyebilmek zordur.
A . G ü r l e k ' i n h i ç b i r belgeye d a y a n m a d a n
S e l ç u k l u d ö n e m i n e yerleştirdiği ve tekke, mescid,
t ü r b e , h a m a m ve ç e ş m e ^ ^ gibi y a p ı l a r d a n oluştu­ 15. Karamağarah, B., "Anadolu'da X1I-XVI. Asırlardala
ğ u n u belirttiği Ş e y h H a c ı i b r a h i m Tekkesi hakkm- Tarikat Sanatı Hakkında", A . Ü . İlahiyat F a k ü l t e s i
Dergisi, S.XXI, Ankara 1976, s. 247.
da I I . M e h m e t d ö n e m i n d e n vakıf kaydı o l d u ğ u be­
lirtiliyor.^''Ayrıca, I I . Bayezid d ö n e m i n d e 2 8 T e m ­ 16. Gürlek,A., Memleketim Develi, Ankara 1975, s. 2 2 1 .

muz 1 5 0 0 tarihli Defter-i K ö h n e ' d e k i kayıtlarda da 17. Uzluk, F.N., a.g.c., s.53.
(Bu defterdeki kayıtların k a y n a ğ ı 1 4 7 3 - 7 4 yılmda 18. Beldiceanu, I.S., "Deux villes de I'Anatolie Prcottoma-
I I . M e h m e t ' i n b u b ö l g e y e ilişkin y a p t ı ğ ı t o p r a k re­ ne, DeveÜ et Qarahisar d'aprcs des documents ine-
dits", R e v u e des E t u d e s I s l a m i q u e s , Ankara
formuna ilişkin kadastro kayıtlarıdır) tekkenin adı­ 1 9 7 1 , s. 25 (Aynbasım).
na rastlanır.
19. Faroqhi, S., Der Bektaschi-Order in Anatolien, Wien,
B ü t ü n bunlardan yapının 1473'den ö n c e 1981.
yapıldığını kabul edebiliriz. Y a n i y a p ı O s m a n l ı ' n ı n 20. Numan, 1., "Anadolu'nun Fethinden istanbul'un Fethine
Develi'ye hakimiyetinden (1473) ö n c e belki Kara- Kadar Türk Tekke ve Zaviyeleri Üzerine Bir Araştırma"
, A.Ü. İlahiyat Fakültesi (Basılmamış Doktora Tezi) A n ­
m a n o ğ u l l a r ı t a r a f ı n d a n y a p t ı r ı l m ı ş olabilir. B u ­ kara, 1982.
nunla beraber A n a d o l u ' d a k i B e k t a ş i t a r i k a t l a r ı n ı
21. Köşk Medrese adıyla bilinen yapı için bkz. Eyice.S.,
inceleyen S.Faroqhi, Kayseri'de ü ç Bektaşi tekkesi "İki Türk Abidesinin Mahiyeti Hakkında Notlar: İznik
o l d u ğ u n u belirtir^ ^ ancak s ö z k o h u s u tekkeden bah­ Nilüfer Hatun İmareti ve Kayseri'de Köşk Medrese",
setmez. 1. N u m a n da çeşitli kasnaklara dayanarak Yıllık A r a ş t ı r m a l a r Dergisi, S. I I , Ankara 1958,
s. 110; Uzunçarşılı, I . H . , "Sivas ve Kayseri Dolaylarında
Kayseri ve ç e v r e s i n d e 14 t e k k e ve zaviye
Eretna Devleti", Belleten, S. 126, Ankara, 1968,
o l d u ğ u n L ? ^ belirtirse de anlattığımız tekkeden s. 170-171; Ethem (Eldem) H . , K a y s e r i Ş e h r i . Anka­
bahsetmez. ra 1982, s. 133-135 (Haz.K.Göde); Çayırdaâ, M . ,
"Kayseri'de Selçuklu ve Beylikler Devri Yapılarında Bu­
lunan Taşçı İşaretleri", Türk Etnografya Dergisi, S.
Ş e y h H a c ı İ b r a h i m Tekkesi, h a r p u ş t a biçi­ XVII, Ankara, 1982 s. 82; Aslanapa, O., Türk S a n a ­
minde nihayetlenen kalevari duvarları, ortaya yer­ tı, İstanbul, 1984, s. 202- 203; S ö n m e z , Z., B a ş l a n ­
leştirilen t ü r b e y l e , bazı yayınlara "medrese", b a z ı ­ g ı c ı n d a n 1 6 . Y ü z y ı l a K a d a r Anadolu T ü r k - l s l a m
l a r ı n d a ise "hankâh" ve "rıfaat" olarak tanıtılan ve Mimarisinde S a n a t ç ı l a r , Ankara 1989, s. 329; Şa­
man, N-Yazar, T., ' K a y s e r i K ö ş k H a n e k â h ı " , V a ­
Emir Eretna t a r a f ı n d a n 1339'da karısı için yaptırı­ kıflar Dergisi, S. XXH, Ankara 1 9 9 1 , s.301.
lan Kayseri K ö ş k H a n e k â h ı n a ^ ^ benzer.
•22. Yetkin, S.K., "Mama Hatun Türbesi" YıUık Araştır­
malar Dergisi, S. I , Ankara 1957, s. 75.
Etrafı duvarla ç e v r i l e r e k t ü r b e n i n o r t a y a
23. Aslanapa, O., Türk S a n a t ı , istanbul 1984, s . l 3 2 .
yerleştirilmesi ş e k l i n d e d ü z e n l e m ç n i n Anadolu'da
24. Kuban, D., Türk-lslâm Sanatı Üzerine Denemeler, is­
ilk ö r n e ğ i olarak X111. yüzyılın b a ş ı n d a y a p ı l a n Ter­ tanbul 1983, s.73.
can M a m a H a t u n T ü r b e s i ^ ^ k a b ü l edilebilir. Asla-
25. Mümtaz, K . H . , Architecture in Pakistan, Singapo­
napa, b u d ü z e n l e m e n i n k a y n a ğ ı n ı Tagisken'deki re. 1985^s.39.
mezar a n ı t l a r ı n d a a r a r k e n , K t ı b a n , b u t i p i n 26. Karamağarah, B., Muhammed S i y a h Kalem'e At­
m e n ş e i n i n A n a d o l u ' n u n yerli kültürü ile O r t a fedilen Minyatürler, Ankara, 1984, s. 112.
A s y a k ü l t ü r ü n ü n sentezinde a r a n m a s ı gerek­ 27. Bakırer, Ö-Faroqhi, S., "Dediği Dede ve Tekkeleri",
tiğini^'^ belirtir. Belleten, S. 155, C. XXXIX, Ankara 1975, s. 4 5 1 .
Ş E Y H H A C I İBRAHİM TEKKE V E Y A MANZUMESİ 213

T e k k e b i n a s ı n ı n en s a ğ l a m y a p ı s ı o l a n muhtelif tarihlerde ( 1 9 0 3 - 1 9 1 2 - 1 9 1 3 ) atanan g ö ­


sekizgen t ü r b e . d o g u s u n d a k i k a p ı s ı n d a bulunan ke­ revli kayıtları mevcuttur.^^
mer izlerinden anlaşıldığı ü z e r e bir giriş m e k â n ı n a
sahiptir. İlk olarak X I I . yüzyıl Dehistan k ü m b e t ­ Kayseri M ü z e s i A r ş i v i n d e , t e k k e n i n a h ş a p
lerinde** g ö r m e y e başladığımız, Anadolu'da Bey­ eserlerinin m ü z e y e nakledilmesi hususunda 1 9 3 4
likler d ö n e m i t ü r b e l e r i n d e t a m b e l i r g e n l e ş m e y e n tarihli b i r t a k ı m belgelere r a s t l a n m ı ş s a da, m ü z e
g i r i ş m e k â n ı , ö z e l l i k l e X V I . yüzyıl O s m a n l ı envanter kayıtları ve d e p o n u n incelenmesi netice­
t ü r b e l e r i n d e ^ ^ y o ğ u n olarak karşımıza çıkar. ' sinde eser naklinin o l m a d ı ğ ı g ö r ü l m ü ş t ü r .
Netice itibariyle tekkenin ilk inşasının X V .
Sekizgen t ü r b e n i n kubbe k a s n a ğ ı n ı i ç e r d e yüzyılda askeri a m a ç l a r l a (belki ribat) o l d u ğ u ve
t ü m y ö n d e n dolanan a h ş a p levha ü z e r i n d e k i çiçek merkezine y a p ı l a n sekizgen t ü r b e y l e dinî bir m a h i ­
motifleri y o ğ u n olarak (özellikle lâle) XVIII.yüzyılda yet arzettiği kabul edilebilir. Sekizgen t ü r b e kasna-
k a r ş ı m ı z a çıksa da,^^ X V - X V I . yüzyıl tezhip sana­ ğ ı n d a k i süslü a h ş a p ^ r ç a l a r kanaatimizce daha
t ı n d a da g ö r ü l ü r . A n c a k t ü r b e d e k i motiflerin X V I I . sonra y a p ı l m ı ş olmalıdır. G ü n e y d e k i mescid kısmı
yüzyıla ait olabileceği kanaatindeyiz. da b u r a s ı n ı n .tekke olarak kullanılmaya b a ş l a m a s ı y ­
la artan ziyaretçi ihtiyacını k a r ş ı l a m a k gayesiyle
Tekke d u v a r ı n ı n dışında kalan ve genel yer­ daha sonra yapılmıştır.
leşim p l â n ı n ı n g ü n e y i n d e bulunan mescid, kanaati­ **. Türbelerdeki giriş m e k â n ı n d a n kastettiğimiz, giriş
mizce tekkeden sonra yapılmıştır. mekânının baldaken bir sisteme oturmasıdır. Dehistan
örneklerinde giriş aslında bir nevi eyvandır ve ana du­
P l â n olarak 11.Mehmet'in T o p k a p ı S a r a y ı n ­ vara bitişiktir. Kayseri A l i Cafer türbesi bu şekikJe bir
girişe sahiptir,
da E n d e r u n A ğ a l a r ı için y a p t ı r d ı ğ ı A ğ a l a r
Camiine^^ benzeyen mescid, eger tekke ile a y n ı 28. Ünsal, B.İstanbul Türbeleri Üzerine Stil Araştırması",
Vakıflar Dergisi, S. X V I , Ankara 1982, s. 92.
zamanda y a p ı l m ı ş olsaydı, tekke d u v a r ı n ı n kuzey­
d o ğ u k ö ş e s i n d e k i a ş h a n e gibi bu t a s a r ı m a katılırdı. 29. Lâle ile ilgili olarak bkz. Ünver, S., a.g.m.; Renda, G.,
B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i n d e Türk R e s i m S a n a t ı , A n ­
T e k k e d e n daha ö n c e yapıldığını kabul ettiğimiz
kara 1977; Demiriz, Y . , O s m a n l ı K i t a p S a n a t ı n d a
zaman aklımıza, tekke inşa edilirken var olan mes­ Naturalist Ü s l u p t a Ç i ç e k l e r , İstanbul 1986; A n k ,
cidin t a s a r ı m a niye a l ı n m a d ı ğ ı gibi bir soru gel­ R., B a t ı l ı l a ş m a D ö n e m i Anadolu T a s v i r S a n a t ı ,
mektedir. T a s a r ı m d a mescid dikkate alınırsa, tek­ Ankara 1988.
k e n i n p l â n ı n ı n b o z u l a c a ğ ı ileri s ü r ü l e b i l i r s e de,
30. Ayverdi, E H . , O s m a n l ı Mimarisinde Fatih Devri
d ü z g ü n o l m a y a n ve t a m a m e n araziden kaynakla­ (1451-1481), İstanbul 1973, s.310.
nan tekkenin p l â n ı i n c e l e n d i ğ i n d e bu fikrin g e ç e r ­
31. Altun, A . , Mardin'de Türk Devri Mimarisi, ktan-
liliği kaybolur. bul 1 9 7 1 , s. 64.
XVIir. yüzyılın ilk yarısında y a p ı l a n ve k ü ç ü k 32. V.G.M.'nün 30.9.1987 gün ve 2 9 4 9 / 8 7 sayılı yazısı.
bir tekke h a v a s ı t a ş ı y a n Mardin H a c ı Ö m e r C a m i i , 33. Bu konu araştırılırken bu bölgede yetişen ve şu anda
d o ğ u - b a t ı d o ğ r u l t u s u n d a k i sivri tonoz ö r t ü s ü ^ i l e Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim
üyesi olan Doç.Dr.Yusuf Kılıç'a mektup yazılarak bilgi
Havadan'daki mescide benzer. istenmiştir. Alınan cevaplarda ve yapılan görüşmeler­
de, tekkeye ait vakfiyenin Nigde^de bir vatandaşta oldu­
T e k k e n i n Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e va­ ğu ögrenilmişse de, vatandaşın kimliği hakkında bilgi
edinilememiştir.
kıf k a y d ı n a ^ ^ r a s t l a n m a m ı ş t ı r . Bununla beraber
214 Yıldıray Ö Z B E K

If

3 tJ wl

MEZARLIK

Plan: 1

HACDAN KÖYÜ-ŞEYH HACI İBRAHİM TEKKESİ—GENEL YERLEŞİM PLANI _ 1990


Ş E Y H H A C I İBRAHİM T E K K E V E Y A M A N Z U M E S İ 215^

KUZEY

sii:ıaz<»<]ı\ rimm
1U)1 J H l 3 - l l I S S ' l İ T t î S Y O N

Plan: 2
216 Yıldıray Ö Z B E K

1 • mm

m
=1

il ^
r

m i

Plan: 3
Ş E Y H H A C I İBRAHİM T E K K E V E Y A M A N Z U M E S İ 217

Resim 1: Tekkenin uzaktan


görünüşü.

Resim 2 : Tekkede arazi


meylinden kaynaklanan
farklı yükseklikteki
duvarlar.

Resim 3: Dogu cephedeki


eyvan biçimli portal.
218 Yıldıray Ö Z B E K

Resim 6: Sekizgen türbenin genel görünüşü

Resim 7: Sekizgen türbe giriş kapısı ve kuzeydoğu


cephesinin görünüşü.

IH

Resim 4 : Güney duvarda yeralan çörtenlerdeni Resim 5: Aşhane (Mutfak)nin batı duvanndan bir
biri. görünüş.
Ş E Y H H A C İ İBRAHİM T E K K E V E Y A M A N Z U M E S İ 219

t5

Resim 8a: Sekizgen lürbe kapısı önünde Resim 8b: Sekizgen türbenin mihrabı.
kemer üzengiler ve üzerindeki ahşap
yuvaları.

1^

Kesim 9a: Sekizgen türbe içindeki çiçek Resim 9b: Sekizgen türbedeki ahşap levha
resimli ahşap levhalar. üzerindeki çiçek kompozisyonu çizimi.

Resim 10: Tekke mescidinin güneyden görünüşü.


220 Yıldıray Ö Z B E K

Resim 11: Mescidin doğusunda bulunan


giriş meicanı mihrabı.

İT
Resim 13: Mescidin dogu duvarında yeralan giriş Resim 12: Giriş mekanı kuzey duvarına
Icapısı. yapılan nişler (Bir nevi minyatür eyvan).

Resim 14: Mescidin yıkılmış olan sivri tonozlu üst Resim 15: Mescidin batısındaki kare türbe
örtüsünü taşıyan kemer kalıntısı. içinde bulunan mezartaşı.
MAI mm MAMmmEnî

Yrd.Doç.Dr.Ali BAŞ

I ş a k i l i Ulubey ilçesine bağlı olan İnay K ö - zenlenmiştir. K a s n a ğ ı n üst kısmını t u ğ l a d a n iki sıralı
T yü, U l u b e y - E ş m e karayolunun yedinci kilo- k i r p i s a ç a k ç e p e ç e v r e d o l a ş m a k t a d ı r (Resim 3). Ü s t
metresinde bulunan bir y e r l e ş m e yeridir. ö r t ü ise sekizgen külâh şeklinde y a p ı l m ı ş olup yine
i^i^i-i^Pi^iı U ş a k - I z m i r d e m i r y o l u ise k ö y ü n y a k ı n ı n ­ alaturka kiremitle k a p l a n m ı ş t ı r . Kasnak ile y a p ı n ı n
dan g e ç m e k t e d i r . K ö y merkezinde birbirine y a k ı n k ö ş e l e r i a r a s ı n d a kalan ü ç g e n b ö l ü m l e r i n üzeri de
olarak inşa edilen bir grup eser mevcuttur. K ö y ü n k ı r m a çatı şekline d ö n ü ş t ü r ü l m ü ş ve bu kısımlarda
o r t a s ı n d a n g e ç e n derenin g ü n e y i n d e cami ile ç e ş ­ da alaturka kiremit kullanılmıştır (Resim 4).
me, kuzeyinde ise kervansaray yer alır. K ö p r ü ise Son cemaat m a h a l l i n i n kuzey cephesinde,
bu yapılar a r a s ı n d a , derenin ü z e r i n d e bulunmakta­ birer adedi k ö ş e l e r d e olmak ü z e r e , kaide ve başlıklı
dır (Çizim 1 , Resim 1). Bu eserlerden b u g ü n e ka­ d ö r t adet d e v ş i r m e antik s ü t u n v a r d ı r . S ü t u n l a r ı n
dar sadece kervansaray detaylı olarak i n c e l e n m i ş i , a r a s ı sonradan duvarla k a p a t ı l a r a k ortada giriş b o ş ­
k ö p r ü ise b a z ı y a y ı n l a r d a "tarihi köprü" şeklinde luğu bırakılmış, girişin y a n l a r ı n a ise birer adet dik­
belirtilmiştir.^ C a m i ile ç e ş m e d e n ise hiç bahse­ d ö r t g e n pencere yerleştirilmiştir. A y r ı c a yine sonra­
dilmemiştir. dan duvarla k a p a t ı l a n yan cephelerde de birer adet
CAMİ d i k d ö r t g e n pencere b u l u n m a k t a d ı r . S o n cemaat
mahallindeki pencereler de demir kafesli olup, sü­
U l u C a m i i olarak a d l a n d ı r ı l a n eser k ö y ü n tunlar a r a s ı n ı n duvarla k a p a t ı l m a s ı e s n a s ı n d a yapıl­
g ü n e y i n d e k i y a m a ç t a yer alır. Kare plânlı bir ha- mıştır. S ü t u n l a r birbirlerine ve h a r i m i n kuzey duva­
rim ve kuzey tarafta bulunan üç b ö l ü m l ü son ce­ rına birer kemerle b a ğ l a n m ı ş t ı r . Kuzey tarafta ke­
maat mahallinden o l u ş a n eserin tek şerefeli mina­ mer gözleri b o ş bırakılarak bu kısımlar camekanla
resi h a r i m i n k u z e y b a t ı dış k ö ş e s i n e bitişik olarak k a p a t ı l m ı ş , yan cephelerdeki kemer gözleri ise örül­
yükselir (Çizim 2). m ü ş t ü r . Ust kısım t a ş ile y a p ı l a n profilli bir s a ç a k
C a m i i ç t e n ve d ı ş t a n sıvalı o l m a s ı n a r a ğ ­ haline getirilmiş olup, etrafını g e n i ş bir s a ç a k ç e v r e ­
m e n , h a r i m ile son cemaat mahallinin inşa teknik­ lemektedir (Resim 5). Üzeri ise kiremit kaplıdır.
leri a r a s ı n d a farklılık g ö r ü l m e k t e d i r . B u d u r u m Son cemaat m a h a l l i üç b ö l ü m d e n o l u ş u r .
özellikle her iki b ö l ü m ü n s a ç a k sisteminde belirgin B u n l a r d a n o r t a d a k i m e d h a l , yanlardakiler ise ze­
bir şekilde izlenebilmektedir (Resim 2). Eseri bir m i n d e n 6 5 c m . yükseltilen birer merdivenle çıkılan
b ü t ü n olarak inceleyip, bu farklılığa k o n u n u n de­ t a ş d ö ş e m e l i kısımlardır. Son cemaat mahallindeki
ğerlendirme bölümünde değineceğiz. her b ö l ü m ü n üzeri birer k ü ç ü k kubbe ile ö r t ü l m ü ş ,
H a r i m i n d o g u , b a t ı ve kuzey cephelerinde kubbelerin destek k e m e r l e r i ö n tarafta s ü t u n l a r a ,
yuvarlak kemerli ikişer alt pencere ile d o g u , batı h a r i m d u v a r ı n d a ise t a ş konsollara o t u r t u l m u ş t u r .
ve g ü n e y cephelerinde yine yuvariak kemerli birer H a r i m e yuvarlak kemerii ve s ü s l e m e s i z k a p ı ­
üst pencere mevcuttur. D o g u cephede yer alan alt dan girilir. Ü z e r i kubbe ile örtülü olan harimde, dış
pencerelerden g ü n e y d e k i daha sonra kapatılmıştır.
A l t pencerelerin hepsi demir kafeslidir. H a r i m i n 1. A l i Baş, Beylikler D ö n e m i H a n l a r ı , S.Ü. Sosyal Bi­
kübik g ö v d e s i n d e n sonra y ü k s e k bir sekizgen kas­ limler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya
nak o l u ş t u r u l m u ş ve k a s n a ğ ı n her bir y ü z ü n e dik­ 1989, s.79-80.
d ö r t g e n formlu birer niş açılmıştır. Nişlerin alt kı­ 2. Cevdet Çulpan, Türk T a ş Köprüleri, Ankara 1975,
sımları ise alaturka kiremitlerle s a ç a k şeklinde dü­ s. 232.
222 Yrd.Doç.Dr.Ali B A Ş

k ı s m ı n aksine kasnak y o k t u r ve kubbe d o ğ r u d a n g ö r ü l e n özellikleri y a n s ı t m a k t a d ı r , i k i sıralı k i r p i sa­


beden d u v a r l a r ı n a oturur. Y a r ı m daire planlı m i h ­ ç a k d ü z e n l e m e s i de yine X V . yüzyılda inşa edilen
rap nişi g ü n e y d u v a r ı n o r t a s ı n d a d ı r ve etrafı basit bir ç o k eserle benzerlik g ö s t e r i r . M i h r a p nişindeki
silme ve profillerden oluşan kuşaklarla çevrelenmiş­ mukarnas sıralarının düzensizliği ile m u k a r n a s l a r ı n
tir. Ü ç sıralı, basit ve yuvariak formlu mukamaslar- f o r m u da erken bir tarihe işaret eder (Resim: 10).
dan o l u ş a n k a v s a r a n ı n etrafı dilimli kemer şeklinde B u gibi hususları dikkate alarak yapıyı X V . yüzyılın
d ü z e n l e n m i ş t i r . M i n b e r ile g ü n e y d o ğ u k ö ş e d e yer ortalanna tarihlemek m ü m k ü n g ö r ü n m e k t e d i r .
alan kürsü g e ç d ö n e m ilavesidir (Resim 6).
Y u k a r ı d a da belirttiğimiz gibi bir h a r i m ve üç
K u b b e y e g e ç i ş k ö ş e l e r d e k i pandantiflerle b ö l ü m l ü son cemaat mahallinden o l u ş a n camide,
s a ğ l a n m ı ş t ı r . Duvarlar pandantiflere g ö r e 3 c m . h a r i m ile son cemaat mahallinin inşa teknikleri bir­
içerlektir, i k i k ö ş e d e yer alan pandantiflerin uçları birinden farklılık g ö s t e r i r . Yaşlı köylüler son cemaat
duvarların o r t a s ı n d a b i r l e ş m e k t e , b ö y l e c e duvarlar­ mahallinin X X . yüzyılın ilk ç e y r e ğ i n d e inşa edildiği­
da sivri kemerli b ü y ü k birer niş o l u ş m a k t a d ı r . D ö ­ ni ifade etmişlerdir. Fakat aralığın y a n l a r ı n d a kalan
külen sıva izlerinden pandantiflerin içerisine k ü n k - ve zeminden 6 5 c m . yükseltilmiş olan b ö l ü m l e r ile
lerin yerleştirildiği g ö r ü l m e k t e d i r . Kubbe g ö b e ğ i n ­ minare kaidesinin inşa tekniklerinin benzerlik g ö s ­
de ise g e ç devir özellikleri y a n s ı t a n bitkisel karak­ termesi, ayrıca kemerlerin o t u r t u l d u ğ u profilli t a ş
terli s ü s l e m e kalıntısı vardır (Resim 7). k o n s o l l a r ı n orijinal karakterde o l m a s ı gibi hususlar
caminin orijinalde de bir son cemaat mahalline sa­
H a r i m i n kuzey t a r a f ı n d a yer alan k a d ı n l a r hip o l d u ğ u n a işaret etmektedir. C a m i n i n ç e v r e s i n d e
mahfili, iki a h ş a p direk ü z e r i n e d o g u - b a t ı doğrultu­ b u g ü n bir ç o k antik başlık ve s ü t u n p a r ç a s ı mevcut­
sunda istinad ettirilen a h ş a p kiriş ve bu kirişten ku­ tur. Bunlar muhtemelen y a p ı n ı n orijinal son cemaat
zey duvara d o ğ r u uzatılan tali kirişler ü z e r i n e tah­ mahalline ait olmalıdır.
taların çakılmasıyla o l u ş t u r u l m u ş t u r . Buraya hari­
m i n k u z e y d o ğ u k ö ş e s i n d e k i a h ş a p b a s a m a k l ı mer­
KERVANSARAY
divenle ulaşılır. Mahfilin kuzey d u v a r ı n d a yuvarlak
K u z e y - g ü n e y d o ğ r u l t u s u n d a uzanan eser,
kemerli bir niş mevcuttur. B u nişin orijinalde üst
1 6 . 3 0 x 2 0 . 5 0 m . ebadındaki dikdörtgen bir alan üze­
pencere olarak d ü z e n l e n e n pencerenin k a p a t ı l m a ­
rine inşa edilmiştir. G ü n ü m ü z d e etrafı m o d e m y a p ı ­
sıyla oluşturulduğu kanaatindeyiz. Mahfilin o r t a s ı n ­
larla çevrili olan k e r v a n s a r a y ı n g ü n e y cephesinde
da y a r ı m daire şekilli m ü e z z i n mahfili vardır.
portal, d o ğ u ve batı ceplerinin o r t a l a r ı n d a ise ü ç g e n
Minareye h a r i m i n k u z e y b a t ı k ö ş e s i n d e yer prizma b i ç i m i n d e birer payanda mevcuttur. Bahset­
alan bir dehliz ile ulaşılır. Tek şerefeli olan minare­ tiğimiz bu elemanlar haricinde cepheler o l d u k ç a sa­
n i n kaidesi kare planlı o l u p , ç o ğ u n l u ğ u d e v ş i r m e dedir. Y a p ı n ı n i n ş a s ı n d a b ü y ü k ö l ç ü d e ç e v r e d e n
antik p a r ç a l a r d a n o l u ş a n taşlarla inşa edilmiştir. devşirilmiş m i m a r i p a r ç a l a r kullanılmış, portalde ol­
P a b u ç kısmı ç o k g e n , g ö v d e s i ise silindirik formlu­ d u ğ u gibi bazı kısımlarda t u ğ l a y a da yer verilmiştir.
dur. Ş e r e f e altı kubbe etegindekine benzer k i r p i Kuzey duvarı diğerlerine g ö r e ince tutulmuştur.
s a ç a k şeklinde d ü z e n l e n m i ş , külahı ise metal kaplı­
O l d u k ç a s a ğ l a m olarak g ü n ü m ü z e kadar ula­
dır. C a m i n i n inşa tarihi g ö s t e r i r herhangi bir bel­
şabilen esere, g ü n e y cephede yer alan ve cepheden
geye r a s t l a y a m a d ı k . Son cemaat mahallinin kapısı
ö n e d o ğ r u 75 c m . t a ş a n p o r t a l d e n girilir (Resim
ü z e r i n d e yer alan metal bir levhada y a p ı n ı n inşa
11). Sivri kemerli, sade fakat y ü k s e k bir niş biçimin­
tarihi olarak M . 1 5 0 0 tarihi okunnfıaktadır. Y a p t ı ­
de d ü z e n l e n e n çıkıntının içerisine yine sivri kemerli
ğımız a r a ş t ı r m a l a r sonucunda bu tarihin t a h m i n i
k a p ı b o ş l u ğ u açılmıştır. Girişin ü z e r i n d e muhteme­
olarak yazıldığını ö ğ r e n d i k .
len kitabeye ait olan bir boşluk mevcuttur.
C a m i plan ş e m a s ı ve inşa tekniği y ö n ü n d e n Y a p ı n ı n iç m e k â n ı , karşılıklı ü ç e r a y a ğ a otur­
B a t ı A n a d o l u ' d a k i X I V - X V . yüzyıllara tarihlenen t u l m u ş d ö r d e r y a r ı m daire kemerden o l u ş a n destek
bazı camilerle benzerlik g ö s t e r i r . Plan ş e m a s ı y ö ­ s ı r a l a n ile boyuna d ü z e n l e n e n ve b e ş i k tonozla ör­
n ü n d e n Kütahya'daki 1377 tarihli Kurşunlu tülü olan üç sahna b ö l ü n m ü ş t ü r (Çizim 5). G e l e ğ e ­
Camii"^, Afyonkarahisar'daki 1 3 9 7 tarihli A k m e s - ne uygun olarak k a p ı n ı n açıldığı orta ş a h ı n diğerle­
cid'*, Tire'deki X V . yüzyıl b a ş l a r ı n a tarihlenen Ka- rinden daha g e n i ş ve y ü k s e k t u t u l m u ş t u r (Çizim 6).
rahasan C a m i i ^ (Çizim 3), ve yine Tire'deki X V . D i k d ö r t g e n planlı ayaklar, tonozlara dik i s t i k â m e t t e
yüzyıl s o n l a r ı n a tarihlenen Fadıloğlu (Araplar) Ca- d ü z e n l e n e n takviye kemerleri ile birbirlerine ve yan
mii'ne^ (Çizim 4); dış g ö r ü n ü ş itibariyle de Tire'de duvarlara b a ğ l a n m ı ş t ı r . Takviye kemerleri, ç o ğ u n l u ­
ğ u n u d e v ş i r m e antik malzemelerin o l u ş t u r d u ğ u t a ş
X V . yüzyılın ilk yarısına tarihlenen Süratli (Suretli)
M e h m e t P a ş a C a m i i ^ (Resim 8) ve daha ö n c e 3. Ali Kızıltcn, Anadolu Beyliklerinde C a m i ve Mescit­
b a h s e t t i ğ i m i z Fadıloğlu (Araplar) Camii'ne benzer ler (XIV. yüzyıl sonuna kadar), Istcnbul 1958, s. 82.

(Resim:9). Özellikle kubbenin üzerinin sekizgen bir 4. Ali Kızıltan, a.g.e., s.76.
piramidal külahla ö r t ü l m e s i ile kübik gövdeyi sekiz­ 5. İnci Aslanoğlu, Tire'de Camiler ve Ü ç Mescit, An­
gene d ö n ü ş t ü r e n k ö ş e e l e m a n l a r ı n ı n üzerinin be­ kara, 1978, S . 2 7 .
şik çatı ş e k l i n e getirilerek alaturka kiremitle kap­ 6. İnci Aslanoğlu, a.g.e., s. 59.
l a n m a s ı Süratli (Suretli) M e h m e t P a ş a Camii'nde 7. İnci Asianoglu, a.g.e., s.139.
INAY K Ö Y Ü MANZUMESI 223
konsollara oturur (Resim 12). Batıdaki yan s a h n ı n Latin harfleriyle o k u n u ş u
g ü n e y t a r a f ı n d a , a r k a s ı n d a n dama çıkılan t a ş bir
1 bihamdillah oldu tamam
merdiven olan ocak b u l u n m a k t a d ı r (Resim 13). İç
m e k â n ı n aydınlatılması, biri orta s a h n ı n , karşılıklı 2 hizmetiyle oldu bina ey humam
ikişer tanesi de yan s a h ı n l a r ı n kuzey nihayetinde
3. Ömer Ağa kıldı ana ihtimam
tonoz sırtına açılmış toplam b e ş adet tepe pence­
resi ile s a ğ l a n m ı ş t ı r . Eserin üstü toprakla kaplan­ 4. îşbu köprü
m ı ş olup, son senelerde k ı r m a bir beşik çatı ile ko­ 5. Hem diyem hayrat tarihini işbu dem
ruma altına alınmıştır.
tahrir kılam
Y a p ı d a işçilik genelde kaba ve itinasızdır. 6. Binikiyüz altmışaltı sene şevval vesse­
K a p ı n ı n y a n kısımları, söveleri ve iç kısımdaki ke­ lam.
merler kesme t a ş , y a n duvarlar ile tonozlar ise
moloz taşla ö r ü l m ü ş t ü r . Y a p ı d a inşai a m a ç l a kulla­ O k u n a b i l d i ğ i k a d a r ı y l a k ö p r ü y e ait o l a n
n ı l a n d e v ş i r m e t a ş l a r d a k i dekorasyondan b a ş k a M . 1 8 5 0 tarihli kitabenin inşa veya t a m i r kitabesi
s ü s l e m e mevcut değildir. m i o l d u ğ u a n l a ş ı l a m a m ı ş t ı r . C a m i ile kervansaray
K e r v a n s a r a y ı n inşaası ile ilgili herhangi bir h a k k ı n d a bilgi verirken bu eserlerin X I V - X V . yüzyı­
belge tespit edemedik. Eserin plan ş e m a s ı ve inşai la ait olduklarını belirtmiştik, i k i y a p ı a r a s ı n d a n de­
özellikleri erken bir tarihe i ş a r e t etmektedir. U ç renin g e ç m e s i sebebiyle, aynı tarihlerde b u y a p ı l a r
sahınlı ve avlusuz hanlar genelde X I V . yüzyıl başla­ a r a s ı n d a bağlantıyı s a ğ l a y a c a k bir k ö p r ü n ü n bulun­
m a s ı gerekir. Kanaatimizce b u g ü n k ü k ö p r ü üzerin­
r ı n d a n X V . yüzyılın son ç e y r e ğ i n e kadar olan d ö ­
de yer alan kitabe tamir kitabesi olmalıdır.
neme tarihlenmektedir^. Eserin ü ç sahınlı olarak
d ü z e n l e n m e s i ve p o r t a l i n belirginleştirilerek cep­
heden ö n e d o ğ r u t a ş m a s ı özellikle A f y o n - K ü t a h y a
kervanyolu ü z e r i n d e bulunan ve X I V . yüzyıla tarih- ÇEŞME
lenen Ç a k ı r s a z K e r v a n s a r a y ı ile b ü y ü k benzerlik
Halk a r a s ı n d a Yedi Oluklu Ç e ş m e olarak ad­
g ö s t e r m e k t e d i r . Inay K ö y ü K e r v a n s a r a y ı n ı g ö s t e r ­
landırılan eser k ö p r ü n ü n g ü n e y b a t ı tarafında bulun­
m i ş o l d u ğ u özellikleri itibariyle X I V . yüzyıl sonları,
m a k t a d ı r .Doğu, batı ve kuzey cepheleri niş şeklinde
X V . yüzyıl başlarına tarihlemek m ü m k ü n d ü r . ^ d ü z e n l e n e n y a p ı n ı n g ü n e y cephesi duvar içerisinde
Y a p ı d a yer yer tamir izleri görülür. Iç kısım­ kalmıştır (Çizim 7, Resim 16). Eserin i n ş a a s m d a
daki ocak da muhtemelen daha sonraki d ö n e m l e r ­ genelde d e v ş i r m e antik p a r ç a l a r kullanılmıştır.
de inşa edilmiştir.
Ç e ş m e n i n dogu cephesi yuvarlak, kuzey ve
KÖPRÜ batı cepheleri ise dilimli kemerli birer niş halinde
K ö y ü n o r t a s ı n d a n g e ç e n derenin ü z e r i n d e d ü z e n l e n m i ş t i r . Kuzey cephede t a s ı n k o n u l d u ğ u
yer alan k ö p r ü yuvarlak kemerli ve tek gözlü bir k ü ç ü k bir niş daha mevcuttur. Yalak kısmı ç e ş m e ­
eserdir (Resim 14). Kemer kesme t a ş , diğer kısım­ n i n etrafının d o l m a s ı sebebiyle zemin seviyesinden
lar ise moloz t a ş ile ö r ü l m ü ş t ü r . Yaklaşık 1 3 . 5 0 a ş a ğ ı d a kalmış, ç e ş m e y e adını veren yedi adet me­
m . u z u n l u ğ u n d a olan k ö p r ü n ü n d ö ş e m e s i 2 . 9 0 tal oluk da yalağın zeminine yakın olarak yerleştiril­
m . , korkulukları ise 2 0 c m . genişligindedir. miştir.Kübik g ö v d e n i n üst kısmı t a ş t a n profilli sa­
ç a k halinde d ü z e n l e n m i ş , üzeri ise son yıllarda me­
K ö p r ü n ü n batı cephesinde 8 8 x 5 0 c m . eba-
talden g e n i ş saçaklı konik bir külahla ö r t ü l m ü ş t ü r .
dındaki mermer bir levha ü z e r i n e kabartma olarak
yazılan altı satırlık bir kitabe v a r d ı r (Resim 15).
Ç e ş m e n i n inşa tarihini g ö s t e r i r herhangi bir
Yer yer tahrip olan ve üzeri beyaz badana ile kap­ belgeye r a s t l a y a m a d ı k . Yalnız 1 9 9 1 yılındaki a r a ş ­
lanan kitabe tam olarak o k u n a m a m ı ş t ı r . ^ ^ Okuna­ t ı r m a m ı z sırasında yaşlı köylüler eserin yaklaşık 8 0
bilen kısımları şöyledir: senelik o l d u ğ u n u ve orijinalde de k ö p r ü n ü n g ü n e y ­
Kitabenin metni batı k ö ş e s i n d e , dere y a t a ğ ı n ı n k e n a r ı n d a bulunur­
ken, sel baskınları sebebiyle b u g ü n k ü yerine taşın­
fL: *iJ»-u-- 1 dığını ifade etmişlerdir. Yine köylüler ç e ş m e n i n us­
tasının Ö m e r Usta o l d u ğ u n u da belirtmişlerdir.
o* ^ ,^aJ,» .*JL:.-u 2
^\ 'JAÜ ^» y** 3 8. R.Hüseyin Ünal, "Osmanlı Öncesi Devirden Yayınlan­
mamış Bir Kaç Han Üzerine Bir İnceleme", A . U .
Edebiyat F a k ü l t e s i A r a ş t ı r m a Dergisi Prof. A . L u ­
Kfjt^ 4 is Gabriel Ö z e l S a y ı s ı ( 1 9 7 8 ) . s. 4 7 0 ; A l i Baş,
a.g.e., s. 34.
9. Ali Baş, a.g.e., s. 80.
10. Kitabenin okunmasına y a r d ı m a olan sayın Doç. Dr.
Mikail Bayrama teşekkür ederim.
224 Yrd.Doç.Dr.Ali B A Ş

DEĞERLENDİRME V E S O N U Ç varlığını s ü r d ü r d ü ğ ü n ü g ö s t e r m e k t e d i r . G ü n ü m ü z d e
Uşak-Izmir demiryolu g ü z e r g â h ı y a k ı n ı n d a bulunan
Anadolu Türk S a n a t ı hakkında çok sayıda
İnay K ö y ü n ü n tarihi h a k k ı n d a yazılı kaynaklardan
a r a ş h r m a y a p ı l m ı ş o l m a s ı n a ragmen, b u g ü n e ka­
bilgi sahibi o l a m a d ı k . K ö y ü n i ç e r i s i n d e bulunan
dar a r a ş t ı r ı l m a m ı ş daha bir ç o k y ö r e n i n mevcut o l ­
kervansaray haricinde de y a k ı n ç e v r e d e bir b a ş k a
d u ğ u , y a p ı l a n yeni ç a l ı ş m a l a r sonucu ortaya çık­
kervansaray tespit edemedik. Fakat burada erken
m a k t a d ı r . Özellikle köylerimiz bu a ç ı d a n h e n ü z ye­
n i incelenmeye b a ş l a n a n y e r l e ş m e l e r olarak dikka­ tarihli bir k e r v a n s a r a y ı n b u l u n m a s ı , k ö y ü n bir ker-
t i ç e k m e k t e d i r . B u gibi y ö r e l e r d e y a p ı l a c a k olan vanyolu ü z e r i n d e yer aldırını gösterir. Bilindiği üze­
a r a ş t ı r m a l a r sonucunda T ü r k s a n a t ı n a ç o k sayıda re U ş a k ve çevresi beyliğin kuruluşu ile birlikte Ger-
yeni eserin k a z a n d ı r ı l a c a ğ ı kanaatindeyiz. B u dü­ m i y a n o g u U a r ı Beyliği t o p r a k l a r ı i ç e r i s i n d e g ö r ü l ­
ş ü n c e m i z i destekler mahiyette olan bu ç a l ı ş m a m ı z ­ mektedir.^^ İnay K ö y ü de muhtemelen bu tarihler­
da, e r k e n tarihli ö r n e k l e r i n mevcut o l d u ğ u İ n a y de G e r m i y a n o g u l l a r ı Beyliği e g e m e n l i ğ i n d e k a l m ı ş
K ö y ü n d e k i bazı eserleri incelemeye çalıştık. olmalıdır. Kervansaray h a k k ı n d a bilgi verirken, ese­
rin XİV-XV. yüzyıl özelliklerini yansıttığını ifade et­
İnay K ö y ü Manzumesi başhgı altında incele­ m i ş t i k . K e r v a n s a r a y buradaki eserler a r a s ı n d a en er­
meye çalıştığımız eserlerden sadece k ö p r ü üzerin­ ken tarihli yapı olup, muhtemelen Germiyanogulla-
de b i r kitabe b u l u n m a k t a d ı r . Kitabe t a m olarak rı d ö n e m i n e aittir. C a m i de yine erken tarihli eser
o k u n a m a d ı g ı n d a n orijinal m i yoksa tamir kitabesi olarak dikkati ç e k m e k t e ve t a ş r a eseri o l m a s ı n a
m i o l d u ğ u a n l a ş ı l a m a m ı ş t ı r . Daha ö n c e de belirtti­ ragmen, özellikle m i m a r i kuruluş b a k ı m ı n d a n T ü r k
ğimiz gibi kanaatimizce tamir kitabesi olmalıdır. s a n a t ı n d a ö n e m l i bir yere sahip b u l u n m a k t a d ı r .
Y ö r e d e bir ç o k antik ş e h r i n b u l u n m a s ı ve
incelediğimiz eserlerde ç o k sayıda d e v ş i r m e antik 1 1 . M . Çetin Varlık, G c r m i y a n - o ğ u U a r ı Tarihi ( 1 3 0 0 -
malzemenin kullanılması, y ö r e n i n antik d ö n e m d e n 1 4 2 9 ) . Ankara 1974, s.143-144.; Yılmaz Öztuna, B ü ­
itibaren bir y e r l e ş m e yeri olarak g ü n ü m ü z e kadar yük Türliiye Tarihi, C. 2, İstanbul 1983, s. 24.


ÜÖÖi
Com i
n
Cesme

1 Köprü

Kervansaray

Çİ2İm_1 İnay Köyü Manzumesi Yerleşme Durumu


INAY K Ö Y Ü MANZUMESI 225

v..

•.i \i '
!
V
:(
ii
/ I !\

i r r r z k z z i r f

0 0.5 1 5 m.

Çizim 2 _ inay Köyü Camii


Y

\.
o O

Çizim 3. Karabasan Camii (t.Aslanoğlu

-Tl—(-L-

1 : 0 L

I .il tt .

Çlzim 4. Fadıloğlu (Araplar Camii)


11 . A s l a n o ^ J l u 'ndan)
INAY K Ö Y Ü MANZUMESI 227

[] > ' I ^

A
I r I
I I•
L. J

a™
K
/_

Çizim 5. İnoy Köyü Kervansarayı.



i I A 1
A. Bas
228 Yrd.Doç.Dr.Ali B A Ş

I I I I
I I I I

5 m.
Çizim 6. İnay Köyü Kervansarayı. A - A Kesiti,
! ! I

A.Baş

İZ

O 05 1 1.5 2 m.

Çizim 7. înay Köyü Çesrne


INAY K Ö Y Ü MANZUMESI 22%

•j

• V..

R e s i m 2: C a m i n i n k u z e y d o ğ u d a n g ö r ü n ü ş ü .

R e s i m 3: C a m i d e u y g u l a n a n k i r p i
s a ç a k sistemi.
R e s i m 4: C a m i n i n ö r t ü s i s t e m i n i n d ı ş t a n görünüşü.
INAY KÖYÜ MANZUMESİ 231

• . V •
Resim 5: Son cemaat mahalli.

^ • ^ • ^ • • • • I ^ ^ ^ ^ H Resim 7: Kubbedeki geç devir süslemesi.

Resim 10: Inay Köyü Ulu Camii nde mukarnaslı kavsara.


232 Yrd.Doç.Dr.Ali B A Ş

Resim 14: Köprü.

Resim 16: Çeşme.


INAY K Ö Y Ü MANZUMESI 233

R e s i m 1: K e r v a n s a r a y d a n c a m i , k ö p r ü ve ç e ş m e n i n g ö r ü n ü ş ü .

i I

W'
7\.

Resim 6: M i h r a p , m i m b e r ve k ü r s ü .
234 Yrd.Doç.Dr.Ali B A Ş

kit
Resim 8: Tire Süratli Mehmet Paşa Camii
(1. Aslanoğlu'ndan).

Resim 9: Tire Fadılo^u CamU (I. Aslanoglu'ndan).


INAY KÖYÜ MANZUMESİ 235

Resim 11: Kervansarayın giriş cephesi.

Resim 12: Kervansarayın içten görünüşü.


236 Yrd.Doç.Dr.Ali B A Ş

• m
• I
i
Resim 13: Kervansarayda dama çıkış
merdiveni.

Resim 15: Köprüde yer alan kitabe.


B İ L İ M

Fatih MUDERRISOGLU

'W İP i atay iline bağlı bir ilçe merkezi olan Be- b i t k i ö r t ü s ü y l e kaplı d a ğ ve tepeleriyle de t a n ı n ­
1 ^ len, A m a n o s D a ğ l a r ı n ı n tek geçit verdiği mıştır. Ü s t ü s t e inşa edilen beyaz b a d a n a l ı yayla
JL JL: iki tepe a r a s ı n d a , 6 4 0 m . yükseklikte, ge- evleriyle kabaca Akdeniz mimarisini y a n s ı t a n Be­
3 çidin denize bakan a ğ z ı n d a k u r u l m u ş bir len ve çevresi, bir zamanlar Halep ve A n t a k y a ' n ı n
yerleşmedir. yaylası olarak da ü n y a p m ı ş t ı r . G ü n ü m ü z d e ise
A n a d o l u ve A v r u p a ' y ı , O r t a d o ğ u ve Mısır'a özellikle S o ğ u k o l u k Yaylası ile iskenderun'un sayfi­
b a ğ l a y a n ve Güiek B o ğ a z ı ile birlikte iki ö n e m l i ge­ yesi ve dinlenme yeri olarak tercih edilmektedir.^
çitten biri olan Belen, a y n ı zamanda D o g u A k d e ­ Belen'in k o n u m u n d a n sonra tarihî gelişi­
niz ile Suriye a r a s ı n d a irtibatı s a ğ l a y a n stratejik ko­ m i n i inceleyecek olursak. D o ğ u Akdeniz'i Kuzey
n u m u nedeniyle tarih boyunca ö n e m i n i hep koru­ Suriye'ye b a ğ l a y a n A m a n o s D a ğ l a r ı ü z e r i n d e k i
muştur (Lev.l). Belen, bu özelliği ile A n t i k ç a ğ l a r d a n g ü n ü m ü z e
Belen'in ö n e m i , bir taraftan D o ğ u Akdeniz kadar, her d ö n e m d e ö n e m i n i k o r u y a n bir mevki
( İ s k e n d e r u n Körfezi), d i ğ e r taraftan A m i k O v a s ı olmuştur.
a r a s ı n d a , sahilden h e m e n içeride sarp bir duvar gi­ A n t i k d ö n e m d e "Suriye Kapısı", "Ama­
b i denize paralel y ü k s e l e r e k G ü n e y A n a d o l u ile nos Kapısı"; O r t a ç a ğ d a "Pagrae"; A r a p kaynak­
Kuzey Suriye a r a s ı n d a ulaşım b a k ı m ı n d a n ciddi bir larında "Bağras" ve zaman zaman"Bab-ı
engel teşkil eden A m a n o s D a ğ l a n ' n ı n ekseni, Be­ İskenderun", "Mazik Bağras" gibi adlarla a n ı l a n
len'de ortalama 7 0 0 m.ye kadar alçaldıgı için, geçidin,^ Belen y e r l e ş i m i n i n kurulmasıyla birlikte,
Anadolu'yu katederek G ü l e k B o ğ a z ı ' n d a n Ç u k u r ­
b i r k a ç k m . u z u n l u ğ u n d a devam eden b o ğ a z ı n de­
ova'ya inen ve sonra deniz kıyısını izleyensk isken­
nize bakan ucuna "Beleri'; A m i k O v a s ı ' n a d o ğ r u
derun'a kadar gelen yolun, yüksek d a ğ l a n aşıp Suri­
o l a n d o ğ u t a r a f ı n a ise "Bağras" a d ı verilmiştir.
ye, Mezopotamya ve Hicaz istikâmetine d o ğ r u iler­
G ü n ü m ü z d e kullanılan Belen B o ğ a z ı ve geçidi adı
lemesi m ü m k ü n olmaktadır. Bundan dolayıdır k i ,
ise Belen k a s a b a s ı n ı n son yüzyıllardaki gelişimi ne­
g e ç i d e Antik ç a ğ l a r d a neden "Suriı^e Kapısı" (Por-
deniyle kazandığı ö n e m i n bir sonucudur.
tae Syriae) veya "Amanos Kapısı" (Portae A m a n i
Mantis) adlarının verildiği kolayca anlaşılmakladır.'^ O s m a n l ı D ö n e m i ö n c e s i n e ait kalıcı m a d d î
bir ize rastlanmayan Belen'in k u r u l u ş u , tarihi bel­
Araba yoluna elverişli tek g e ç i d i o l u ş t u r a n geler d o ğ r u l t u s u n d a Sultan İ . S ü l e y m a n z a m a n ı n a
Belen, b u nedenle t a r i h boyunca B ü y ü k İ s k e n ­ r a s t l a m a k t a d ı r . XVI.yüzyıldan ö n c e d e bir geçit yeri
der'den, Sultan 1.Selim ve Mısır Valisi Kavala'lı ib­ olarak ö n e m i daima vurgulanan Belen, bu ad yeri­
r a h i m P a ş a k o m u t a s ı n d a k i o r d u l a r ı n , ticaret ker­ ne tarihi yolun Antakya'ya d o ğ r u b i r k a ç k m . ileri­
v a n l a r ı n ı n , hıristiyan ve m ü s l ü m a n h a c ı l a r ı n , sey­ sinde, b o ğ a z ı n d o ğ u ucundaki "Pagrae" (Bağrâs)
y a h l a r ı n ve ulakların geçtiği son derece d o ğ a l ve adıyla- t a n ı n ı y o r d u .
tarihi bir y o l (lev. 1,9) ü z e r i n d e karşımıza ç ı k m a k t a ­
dır. Geçit ve y e r l e ş i m yeri d ü n o l d u ğ u gibi b u g ü n 1. B . I i i r k o t , "Belen", İslâm Ansiklopedisi, 2 (1949),
de, uluslararası bir y o l ü z e r i n d e geçit yeri olmakla s.47a
h â l â eski ö n e m i n i k o r u m a k t a d ı r . 2. O.Yayan, "Tabiî Güzellii^leriyle Belen", Hatay,
2 (1986), S.20.
B u özelliğinin ö t e s i n d e Belen, denizden 12- 3. B.Darkot, a.g.mad. s, 473-74; P.J.Parry, "Baylan
15 k m . sonra 6 0 0 - 1 7 5 0 m.ye u l a ş a n o r m a n ve (Belen)", Encyclopedia of İslam, 1(1960), s. 1134.
238 Fatih M Ü D E R R I S O Ğ L U

K u n ı l u ş u A n t i k d ö n e m e kadar i n e n ve ka- mevki, Ortaçağda Haçlılar döneminde ikinci kez ö n e m


lesiyle b i l i n e n B a ğ r a s , stratejik ö n e m i n e d e n i y l e kazanmıştır. Osmanlılar zamanında ise yanına bir k ö y
kurularak yeniden değerlendirilen belde, yaygın olarak
O s m a n l ı d ö n e m i n d e de y e r l e ş i m e sahne o l m u ş t u r .
"Bakras" adıyla tanınmıştır. Günümüzde kale, ana yol
B u yer, g e r e k t a r i h i belgelerde, gerekse seyahat: güzergâhından 4 km. içeride kaldığı gibi bakımsızlıktan
n a m e l e r d e bazen B e l e n ile k a r ı ş t ı r ı l m ı ş , bazen de dolayı da harap olmuştur. Çevresindeki Osmanlı yerle­
şimi ise bugün Ötençay adıyla önemsiz bir köy haline
ikisi a y n ı y e r l e ş i m gibi d ü ş ü n ü l m ü ş t ü r . Günümüzde
dönüşmüştür. Bakras, eskiden tarihi yol üzerinden 1.5
yol ş e b e k e s i n i n g ü z e r g â h degiştirmesiyle önemini saat uzaklıktaki Belen'e bugün modern yol güzergâhı
y i t i r e n m e v k i , Ö t e n ç a y adıyla t a n ı n a n bir k ö y yer­ (Top Boğazı) yoluyla 14 km. uzaklıktadır. Daha geniş
leşimine dönüşmüştür."* bilgi için bkz. P.Jacquot, Antioche. Centre de T o u -
r i s m c , Beyrouth, 1 9 3 1 , C . I I , s. 194-98; R. Hart-
B e n z e r ş e k i l d e , Bagras'dan d o ğ u y a doğru mann, " B a ğ r a s , Bagras", İ s l a m A n s i k l o p e d i s i ,
ilerlerken t a r i h i y o l u n H a l e p ile Ş a m güzergâh- 2(1949), s. 2 1 6 ; M.Wiener, B u r g e n d e r Krazritte
München-Berlin 1 9 6 6 , s. 5 0 ; Evliya Ç e l e b i ,
l a n n a a y n l d ı g ı k o n u m a y a k ı n yerde, derbent y e r i S e y a h a t n a m e . I (Hatay -Suriye-LUbnan-Filistin)
olarak s e ç i l e n ve y a y g ı n adıyla "Karamort" olarak ( Ç e v . ( . P a r m a k s u o â l u ) , Ankara 1982, s. 16; C Or-
bilinen m e v k i de, a y n ı c o ğ r a f i b ö l g e d e ve y o l ü z e ­ honlu, O s m a n l ı I m p a r a t o r l u ğ u ' n d a Derbent T e ş -
kUatı. istanbul 1990, s. 2 8 , 7 3 , 76, 103, 1 2 0 - 2 1 ,
rinde yer alan b i r b a ş k a menzil y e r l e ş m e s i d i r . ^
133; Y.Halaçoğlu, "Bağras", T ü r k i y e Diyanet Vakfı
İslâm Ansiklopedisi, 4(1991), s. 403-4.
C o ğ r a f i k o n u m ile t a r i h î g e l i ş i m a r a s ı n d a k i
b a ğ l a n t ı y a d e ğ i n d i k t e n sonra, b ö l g e n i n tarihçesini 5. Arşiv belgelerinde ve seyahatnamelerde adına sıkça
k ı s a c a ö z e t l e y e c e k olursak ş u n l a r ı söyleyebiliriz. rastlanılan ve "Kara-Mort", "Karamort" Oe "Karamurt"
vb. gibi adlarla tanınan menzil yeri ve derbendi, günü­
B e l e n ve civarı Suriye ile b i r l i k t e , V l l . y ü z ­ müzde Antakya-Adana/ Gaziantep yol ayrımına, yani
yılda İ s l â m , X.yQzyil o r t a l a r ı n d a Bizans, XI.yüzyıl Top Boğazı adıyla bilinen mevkiye gelmeden ö n c e 29.
s o n u n d a n itibaren de bir s ü r e H a ç l ı h a k i m i y e t i n e km. dedir. Anayoldan batıya doğru ayrılan şoseden iler­
lediğimizde 1 km. içeride yer alan Karamort derbendi
g i r m i ş t i r . X I I I . yüzyılın ikinci y a r ı s ı n d a n sonra, Mı­
harabeleri, Bakras Kalesine ve Belen'e gideri tarihi yol
sır M e m l ü k l ü l e r i n i n eline g e ç e n ve 1 5 1 6 Mercida- üzerindedir. Karamort mevki ile burada inşa edilen Ha­
bık S a v a ş ı ile O s m a n l ı t o p r a k l a r ı n a katılan Belen, san Paşa Külliyesi'nin genel özellikleri şöyledir: Tarihi
A b b a s i l e r i n Bizans'a k a r ş ı o l a n A v â s ı m (sınır b ö l ­ yolun Adana-Antakya güzergâhında, Payas, Belen,
Bakras'dan sonraki durak yeri olarak seçilen Karamort,
gesi) i ç i n d e yer aldığı z a m a n "Maziku Bagras" ve
yolu kullanan hacı, seyyah, tüccar, asker ve ulakların
"Bab'i iskenderun" adlarıyla tanınmaktaydı.*^ emniyeti için imar edilmiştir. Mekke, Medine, Halep,
Ş a m ve Mısır taraflanna giden yolların en önemli kav­
Ortaçağ kaynaklarında adı g e ç m e y e n Be­
şak noktalarından birisi olan bu yere, Sultan 111. Ahmed
len'in, Sultan I . S ü l e y m a n (1520-66) z a m a n ı n d a bir (1703-30) zamanında, sadrazamlık yapmış Mısır Valisi
y e r l e ş i m olarak d e ğ e r i e n d i r i l i p k u r u l d u ğ u n a dair bil­ Hasan Paşa (1703-4) tarafından akarsu kenarına cami,
giler s ö z k o n u s u d u r . XVII.yüzyılda y a ş a y a n ve Mü- han, imaret ve tabhane vb. yapılardan oluşan büyük bir
külliye inşa ettirilmiştir. Bir derbent külliyesi şeklinde ta­
n e c c i m b a ş ı D e r v i ş A h m e d Dede olarak t a n ı n a n ta­
sarlanan Karamort, vakfiyesinden de anlaşılacağı üzere
rih y a z a r ı n a g ö r e , B e l e n ' i n k u r u l u ş ö y k ü s ü şöyledir.^ çevresinde yaşayanların her türlü ihtiyacını temin eden
Yavuz Selime halef olmuş Süle\^man Ka­ bir yerleşim haline dönüşmüştür. İskân politikası gereği
nuni zamanında Antakya civarında bir /cöy in­ konar-göçer oymak mensuplarının yerleştirildiği Kara­
mort halkı vergiden de muaf tutulmuştur. XfX. yüzyılın
şa edilerek burada bir mescid, bir hamam ve
başında harap olduğunu bildiğimiz yerleşimden günü­
bir han yaptırıldı. Bundan başka bu köyde otu­ müze J. Sauvaget'in 1930'larda çizimini yaptığı hana
ranlardan tekâlifi h a r b i y e de kaldırıldı. oit bazı duvarlar ile temel kalıntıları ulaşmıştır. Ayrıca
etrafta gelişmiş su sistemine işaret eden olasılıkla çeş­
B i r b a ş k a belgede ise ilk i s k â n ı n kurulması me ve hamama ait olabilecek künklere rastlanır. Nisan
ş ö y l e gelişmiştir: 1990 yılında yaptığımız araştırma gezisi sırasında ince­
leme fırsatını bulduğumuz Karamort için şu yayınlara
1320 H . / 1 9 0 2 - 1 9 0 3 M . tarihli Halep V i ­ bakılabilir. R.Pococko, A D e s c r i p t o n of the E a s t
and S o m e O t h e r Countries, London 1743, C.II,
layeti Salnamesi'ne g ö r e , 1 5 5 2 yılında, H a l e p ile
S . 1 7 3 ; P.Jacquot, a.g.e., C.II, s.197-98; P. J. Sauva-
İ s k e n d e r u n a r a s ı n d a y e n i bir y o l g ü z e r g â h ı a r a n ı r ­ get, "Lcs Caravanserails Syriens de Hadjdj de Constan­
ken, şimdiki kasabanın bulunduğu yere, 960 tinople", A r s I s l a m i c a , 4(1937), s . 1 0 2 , 1 0 4 , 1 0 8 ;
H . / 1 5 5 3 M . yılında Sultan l . S ü l e y m a n tarafından H . Ş a h i n , K a r a m o r t Hani; Istanbul Üniversitesi Ya­
c a m i , h a m a m ve h a n y a p t ı r ı l m ı ş ve buraya 250 yımlanmamış Lisans Tezi, istanbul 1 9 7 1 ; l.Ateş, "Ha­
san P a ş a n ı n Hatay Karamurt'taki Vakıf ve Vakfiyesi",
d e r b e n t c i y e r l e ş t i r i l e r e k "Derbend-i Cebet-i Bar-
Vakıflar Dergisi, 16(1982), s.5-26; N.Göyünç, "Ka­
kesma İskenderun", ya da diğer adıyla "Der­ ramort Külliyesi", V l l l . Türk T a r i h Kongresine S u ­
bend-i Cebel-i Bakrâs ma'a İskenderun" denmiş­ nulan Büdiri, Ankara 1983, C.IIl, s.1651-55; C.Or-
tir. Ö n e m l i bir g e ç i t ve derbent y e r i olarak belirle­ honlu, a.g.e., s . l l , 28-29, 106, 125,133; Y.Hala­
çoğlu, X V I I I . Y ü z y ı l d a O s m a n l ı I m p a r a t o r l u ­
nen B e l e n , y a p ı l a n b u sosyal tesisler ve halkının
ğ u ' n d a İ s k â n Siyaseti ve A ş i r e t l e r i n Yerleştiril­
vergilerden muaf t u t u l m a s ı sayesinde h e m e n yakı­ mesi, Ankara 1 9 9 1 , s.52,56,72,84,95.
n ı n d a k i eski b i r y e r l e ş i m m e r k e z i o l a n Bagras'a
6. B.Darkot, a.g.mad., s.473; V.J.Parry, a.g.mad.,
r a g m e n kısa zamanda gelişmiştir (lev.2-4).
s. 1 1 3 4 ; Y.Halaçoğlu, "Belen", T ü r k i y e Diyanet
Vakfı i s l â m Ansiklopedisi, 4(1992), s . 4 0 3 4 .
4. Tarihi kaynal<lardo ve seyahatnamelerde adına olduk­
ça sık rastlanılan, bazen Belen ile de karıştırılan Bag- 7. Müneccinıbaşı Derviş Ahmed, M ü n e c c i m b a ş ı T a r i h i
ras'ın kuruluşu Antik d ö n e m d e inşa edilen bir kaley­ ( C â m i ' ü d D ü v e l , S a h a i f ' ü l a h b â r fî v e k a y î ' ü l
le bağlantılıdır. "Pagrai", "Pagras" adlarıyla tanınan A'sâr) İstanbul 1868, C.llI, s.471.
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 239

B i r k a ç yıl sonra iskân politikası g e r e ğ i 6 5 Y E R L E Ş İ M V E K Ü L L İ Y E İLE I L G İ L Î


aile daha buraya getirilmiş, etrafta bir saatlik me­ BELGELER-YAYINLAR:
safede b u l u n a n t o p r a k l a r , m i r i y e ait o l m a k ve
1 . K i t a b e : H a n , c a m i ve h a m a m d a n o l u ­
ö ş ü r d e n muaf tutulmak kaydıyla y e r l e ş e n l e r e d a ğ ı ­
ş a n Belen Külliyesi'nin her y a p ı s ı n d a inşa kitabesi
tılarak buraya "ayn al-tell ve mezraası" (tepecik
g ö z e ç a r p a r . H a n d a n b a ş l a m a k ü z e r e ilgili kitabe­
tımarı) adı verilmiş ve a d ı g e ç e n vakıf k a s a b a n ı n
lerin orijinal yazımları, t r a n s k r i p s i y o n l a r ı ve T ü r k ­
mahkeme-i şer'iye siciline k a y d o l u n m u ş t u r . ^ Y i n e
çeleri şöyledir.
aynı belgeden ö ğ r e n d i ğ i m i z e g ö r e , 1183
H . / 1 7 7 0 M . yılında A d a n a S a n c a ğ ı Beyi A b d u r ­ Han Kitabesi: Taçkapı üzerinde üstüste
rahman P a ş a t a r a f ı n d a n Belen'e y e n i nüfus iskân yerleştirilmiş iki p a r ç a d a n o l u ş a n , d ö r t satırlık sü­
ettirilmiş, b ö y l e c e k a s a b a n ı n biraz daha g e l i ş e r e k lüs yazıyla yazılmış kitabe (lev. 19) ile ilgili bilgiler
a d ı n ı n "Be{;lan" olarak t a n ı n m a s ı sağlanmıştır. şunlardır.'^

S o n r a d a n r e s m î k a y ı t l a r a "Bey/on" olarak ^üu-ı f^-i\ o i ^ ı ö'^'-^ r^^' <>*'-^' r"-


g e ç m e k l e birlikte, y e r l e ş i m i n b u g ü n o l d u ğ u gibi ^j, ^ f - V l östîL- ^J^l ^ i^l ^ 1
"Belen" adıyla t a n ı n m a s ı , X V I . yüzyıldaki O s m a n l ı
yerleşimiyle başlamalıdır. N i t e k i m , 1 0 5 8 H . / 1 6 4 8
M . yılında Belen'den g e ç e n Evliya Ç e l e b i , yerle­
şim için Belen adını kullanmakta ve bu adın etimo­
lojisi h a k k ı n d a da bilgi vennektedir.^ U^U Js. 'j^-'
Dolayısıyla kaynaklarda "Beleri',
"Beylân", "Bay/dn", "Bilân", "Bakrasbeli" veya
yer yer k a r ı ş t ı r ı l m a s ı n d a n d o l a y ı "Bakras" adıyla 8. B.Darkot, a.g.mad., s.474; V.J.Parry, a.g.mad.,
S.1134.
t a n ı n a n m e v k i n i n X V I . yüzyılda derbent ş e k l i n d e
k u r u l d u ğ u ve zamanla da bir y e r l e ş i m haline d ö ­ 9. Yarleşimin Türk d ö n e m i n d e aldığı Belen isminin
menşeî konusunda B.Darkot çeşitli görüşleri tartışmak­
n ü ş t ü ğ ü a n l a ş ı l m a k t a d ı r . K u r u l u ş a ş a m a s ı n d a , yolu
tadır. Yazara göre Osmanlı kaynaklarında bu ad, mev­
kullananlar için K a n u n î Sultan S ü l e y m a n tarafın­ kinin topoğrafik şartlarıyla açıklanmaktadır. Örneğin
dan k ü ç ü k bir külliye inşa edilerek eski deyimiyle Evliya Çelebi seyahatnamesinde Belen'den sözederken,
ş e n l e n d i r i l e n Belen, Evliya Çelebi'nin ifadesine g ö ­ 'Türkmenler kendi dillerinde yokuş olan her yere Belen
derler' demektedir. Halep Vilayeti salnamelerinin birin­
re, bir yüzyıl'sonra ş e h i r haline d ö n ü ş m ü ş t ü r .
de 'Beylan', yüksek dağ üzerinde bulunan ve iki dağı
birbirinden ayıran yol a n l a m ı n d a kullanılan bayi
Belen'in idari y a p ı s ı n a gelince; ö n c e
(bil)'dan geldiği kabul edilir ve 'iki dağın arasını bir bey­
1516'da O s m a n l ı hakimiyetiyle o l u ş t u r u l a n H a l e p lan böler' şeklinde kullanılır. Araştırmacı B. Darkot'a
Eyaleti'ne bağlı bir kadılık (kaza) merkezi iken, da­ göre, 'Boğaz ve tepe' anlamına gelen Türkçe Bel veya
ha sonra XVI1II. yüzyılda bir ara Adana Vilayeti'ne Beyi kelimesinden türetilen 'Belen' kelimesinin sonra­
dan 'Beylan' şeklinde Arapçalaştırılmış olması müm­
b a ğ l a n m ı ş , yüzyılın sonunda ise tekrar H a l e p Vila­ kündür. Belen kelimesinin sözlük karşılıkları ise şöyle­
yeti Payas S a n c a ğ ı içerisinde bir kaza merkezi o l - dir: 'Çağatay Türkçesinde bir vadiden diğerine giden
muştur.-^^ 1 9 0 7 ' d e ise a r ş i v malzemesine g ö r e geçit manasını taşır. Kelimenin aslı Bel'dir. Ç a ğ a t a y
Türkçesinde bir şeyin ortası ve dar yeri manalarını içe­
H a l e p Eyaleti H a l e p SancaQi'nda kaza m e r k e z i
rir'; 'Üzerinden yol, tepe geçen yer demektir'; 'Dağ sırt-
olarak belirlenmiştir. lannda geçit veren çukur yerdir'; 'derbend, geçit mana­
sında kullanılacağı gibi, esas manasının yüksek ve dik
Belen'in O s m a n l ı d ö n e m i içindeki tarihî ge­ bir bayır üzerinden geçen tepedir'.
lişimi arşiv malzemesi ve seyahatnameler aracılı­
ğıyla da izlenebilir. Özellikle XVIIII.yüzyıla ait se­ 10. T.Baykara, Anadolu'nun Tarihi C o ğ r a f y a s ı n a G i ­
y a h a t n a m e l e r d e , y e r l e ş i m i n s o s y o - e k o n o m i k ve riş. I . Anadolu'nun İdarî T a k s i m a t ı , Ankara 1988,
s. 197, 218, 3242.
kültürel y a p ı s ı n a ait değerli bilgilere rastlanılır.
11. Y.Halaçoğlu, O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u ' n d a Menzil
Arşiv malzemelerine g ö r e , ö n e m l i bir geçit T e ş k i l a t ı ve Y o l S i s t e m i , 1st. Üniversitesi Edebiyat
yeri o l m a s ı n d a n dolayı derbent ve menzil yeri seçi­ Fakültesi Yayımlanmamş Doktora Tezi, İstanbul 1982.
len B e l e n , ü z e r i n d e yer a l d ı ğ ı A d a n a - H a l e p 12. Bir kısmı ters çevrilmiş ve kırık vaziyetteki kitabenin
g ü z e r g â h ı n d a (lev. 2), bir ö n c e k i menzil Payas'a 7- okunması sorun yaratmaktadır. Bu nedenle yayınlarda
farklı içerik ve tarihle karşılaşılır. Örneğin J.Ötter, Vo­
9, sonraki menziller Bakras'a 3, Antakya'ya ise 8-
yage en Turquic et en Perse,Paris 1748, C.I, s.78'
9 saat uzaklıkta i d i . Istanbul-Belen a r a s ı da 2 1 7 de 959 H . / 1 5 5 1 - 5 2 M . tarihini, J. Sawaget, a.g.m.,
saat olarak h e s a p l a n m ı ş t ı . ' ^ s . l 0 1 , 1 0 4 ' d e 957 H . / 1 5 5 0 M . yılmı ve kitabenin
transkripsiyonunu,G.Cantay (Güreşsever), Anadolu'da
1 9 1 8 - 3 8 yılları a r a s ı n d a , F r a n s ı z m a n d a s ı O s m a n l ı K e r v a n s a r a y l a r ı n ı n G e l i ş i m i , İstanbul
a l t ı n d a k i H a t a y C u m h u r i y e t i ' n i n iskenderun San­ Üniversitesi Y a y ı m l a n m a m ı ş Doktora Tezi, İstanbul
c a ğ ı içinde yer alan Belen, 1 9 3 9 yılında H a t a y ' ı n 1974, s.88'de ise eksik bir şekilde kitabenin Türkçesini
vermektedir. Tarafımızdan fotoğraf ve dialan çekilen ki­
Anavatan'a katılmasıyla Hatay İli İ s k e n d e r u n İlçesi­
tabe, yeniden ele alınmış orijinal yazımı, transkiripsiyo-
n i n bir nahiyesi o l m u ş t u r . 1990'da ilçe m e r k e z i nu ve Türkçesi Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakülte­
k o n u m u n a yükseltilen Belen, g e ç m i ş t e k i ö n e m i n i si Tarih Böl. Araştırma Görevlileri Dr.Fahri Ü N A T ile
b u g ü n de devam ettirmektedir. Hulusi LEKESİZ tarafından kaleme alınmıştır.
240 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U

Transkripsii/onu: Transkihpsı\;onu:
1) B i s m i l l â h i r r a h m â n i r r â h i m h â z e l ' - h â n ' ü l - 1) E m e r a b i i m â r i h â z e ' l - h a m a m es-
muazzam es-sultanü'l-A'zam e l - h â k â n ' - ü l - m u a z z a m Sultânü'l-A'zam ve'l-hakânü'l-efham es-Sultan.
ziUullahi fi'l-arz sultân-ı s e l â t î n u ' l - ü m e m seyyid-i
2) S ü l e y m a n H â n ibn es-Sultan Selim H â n
s e l â t î n ' i l - a r a b i ve'l-acem n â s i r ü ' l - h a r e m e y n n i ' s -
e b b e d a l l a h ü m ü l k e h û b î - t â r î h - i li seneti s e b ' î n ve
şerîfeyn.
tis'a mie.
2) S u l t â n S ü l e y m a n H â n Ibn S u l t â n Selim
970/1562
Ş â h h a l l a d a l l a h ü m ü l k e h û ve s a l t a n a t e h û bi-tarîhi
şehr-i ş â b â n i ' l - m u a z z a m fî seneti s e b ' î n ve h a m s î n Türkçesi:
ve tis'a mie el-hicreti'n-Nebeviyye alâ s â h i b i h â ef-
En b ü y ü k Sultan ve ulu H a k a n Selim H a n
dalü's-Salât-ı ve's- s e l â m .
oğlu Sultan S ü l e y m a n H a n - A l l a h o n u n m ü l k ü n ü ,
Türkçesi: h ü k ü m d a r l ı ğ ı n ı daim etsin- B u h a m a m ı n y a p ı l m a ­
sını emretti.
Bismillâhirrahmânirrâhim. Bu büyük hanı
en b ü y ü k sultan en azametli hakan Allah'ın yeryü­ 970/1562
zündeki gölgesi insanların sultanlarının sultanı, Her üç kitabe metninden anlaşılacağı ü z e r e ,
A r a p ve A c e m s u l t a n l a r ı n ı n efendisi M e k k e ve a r a l a r ı n d a kısa zaman farkı da olsa, yapıların bani­
Medine'nin y a r d ı m c ı s ı Sultan Selim Ş a h oğlu Sul­ sinin K a n u n î Sultan S ü l e y m a n o l d u ğ u g ö z l e m l e n ­
tan S ü l e y m a n H a n - A l l a h h ü k ü m d a r l ı ğ ı n ı ve salta­ mektedir.
n a t ı n ı d a i m kılsın-salat ve s e l a m ı n ı n en faziletlisi­
n i n ü z e r i n d e o l d u ğ u N e b i n i n (peygamber) hicret 2 . V a k f i y e ve D i ğ e r B e l g e l e r : K a n u n î ' n i n
yılı itibariyle 9 5 7 senesinin Ş a b a n - ı muazzam bilinen d ö r t vakfiyesinde, Belen'deki eserlerle ilgili
ayında yapılması (emretti?) Ş a b a n 9 5 7 / A g u s - bilgiye rastlanmaz.
tos-Eylül 1 5 5 0 . Belen menzil külliyesinin adı risaleler içinde
Cami Kitabesi: C a m i d e , kuzey b ö l ü m ­ sadece Tuhfet-ül Mi'marin'de g e ç e r . B u kayıtta;
den ibadet m e k â n ı n a girişi s a ğ l a y a n k a p ı n ı n ü z e ­ Halep yolunda Cebel-i Barkesma Der-
rinde yer alan kitabe (lev. 23), üç satır halinde sü­ bendi'nde inşa edilen kervansara]^ ve tekke
lüs yazıyla yazılmıştır. K i t a b e n i n orijinal y a z ı m ı , (Kanunî Sultan Süle}^man Kervansarayı) ibare­
transkripsiyonu ve T ü r k ç e s i şöyledir.-^'^ sine rastlanır.
Belen ile ilgili d i ğ e r arşiv malzemesini ise
cUL ^ \ ol^U. j |Jü^-Vl o l ^ l -^M^ |^-U-IIİ»^U^ ^ 1
B a ş b a k a n l ı k Arşivi'ndeki defterler, hac rehberieri
ve salnameler oluşturur.
4/1 1 ^ o^kLJl ^ 1 0^ öM- ü " ^ ! r^'
M ü h i m m e Deftederi içinde yer alan ve Ra­
\\^ ^ mazan 9 8 4 H . / K a s ı m 1 5 7 6 M . tarihinde Uzeyr
S a n c a ğ ı Beyi'ne yollanan bir h ü k ü m d e , malzeme
Transkripsiı^onu:
alımı nedeniyle külliyenin cami ve imaretinin (?)
1) Emera bî i m a r i h a z e ' l - c â m i ' ü l - m ü b a r e k adı g e ç m e k t e d i r . B u kayıtta, y e r l e ş i m d e n Bakras,
es-sultânü'l- A'zam ve h â k â n ' ü l .
13. Tarih kısmı ol<unamayan l<itabe, bazı araştırmacı ve
2) Muazzam mâliki m u l û k û ' l - ü m e m es-Sul- seyyahlar örneğin J.Otter, a.g.e., C.I, s.78; J.Sauva-
tan S ü l e y m a n H â n ibnü's-Sultân Selim H â n halle- get, a.g.m, s. 104; G.Goodwin, A History of Otto­
dallahü m ü l k e h ü . . . 9 1 7 ( 9 1 6 ) ? / 1 5 1 0 - 1 1 ? man Architecture, London 1 9 7 1 , s.300 tarafından
II. Selim zamanında, bizzat sultan eliyle yaptırıldığı ifa­
Türkçesi: de edilir. Oysa, gerek 1320 H . / 1 9 0 2 - 3 M . tarihli sal­
nameden, gerekse yeniden yapılan kitabe çevirisinden
B u m ü b a r e k c a m i n i n y a p ı l m a s ı n ı en b ü y ü k anlaşılacağı üzere cami, Kanunî Sultan Süleyman tara­
sultan ve h a ş m e t l i hakan i n s a n l a r ı n ve p a d i ş a h l a ­ fından yaptırılmıştır. Caminin II. Selim ile bağlantısı ise
rın p a d i ş a h ı Sultan Selim H a n oğlu Sultan Süley- belki onarımla ilgisi olabilir. Ayrıca seyahatnamelerin
bazısındaki bilgilerde Kanunî d ö n e m i n e işaret eder.
man-Allah h ü k ü m d a r l ı ğ ı n ı daim etsin-emretti.
S.Yerasimos, L e s Voyageurs D a n s L'Empire Otto­
Tarih 9 1 6 - 9 1 7 9 / 1 5 1 0 - 1 1 ? man (XIV«-XVI« sicclcs), Ankara 1991, s.65. Kita­
benin orijinal yazımı, transkripsiyon ve Türkçesi Araş
Grv.Dr.Fahri ÜNAT ile Araş.Grv.Hulusi LEKESİZ tara­
fından kaleme alınmıştır.
Hamam Kitabesi: H a m a m ı n giriş k a p ı ­
sının ü z e r i n d e yar alan kitabe (lev.28), iki satır ha­ 14. Kitabenin orijinal yazımı, transkripsiyonu ve Türkçesi
Araş. Grv. Fahri ÜNAT ile Araş.Grv.Hulusi LEKESİZ
linde sülüs yazıyla y a z ı l m ı ş o l u p orijial y a z ı m ı , tarafından yapılmıştır.
transkiripsiyonu ve T ü r k ç e s i şöyledir.
15. Kanunî Sultan Süleyman'ın vakfiyeleriyle ilgili genel bir •
bilgi için bkz. l.Ateş, K a n u n î ' n i n S u Vakfiyesi, A n "
^UJ- jlkLJI ı ^ V l OİJU-IJ ^ V İ olkLJI ^UtİJ>jUv ^ 1
kara 1987, s, 5-7.
16. A.Kuran, Mimar S i n a n , istanbul 1986, s.250, 264;
Z.Sönmez, Mimar S i n a n ile İlgili Tarihi Yazmalar-
Belgeler, İstanbul 1988, s.94. . ' .
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 241

külliyeden ise Sultan S ü l e y m a n ibaresiyle sözedil- 1 3 0 8 H . / 1 8 9 0 - 9 1 M . tarihli salnamede ise


mektedir.^^ ' 7 . 2 3 2 ' s i islâm, 1 . 1 9 0 ' ı E r m e n i Protestan o l m a k
ü z e r e , 8. 4 2 2 nüfus b u l u n d u ğ u ve ahalisinden ç o ­
Y i n e a y n ı t ü r e giren defterlerden bir d i ğ e ­ ğ u n u n T ü r k ç e k o n u ş t u ğ u belirtilmektedir. Salna­
rinde, Bakras K a d ı s ı n a yollanan 9 8 5 H . / 1 5 7 7 M . mede Belen'de 1 cami, 4 mescit, 1 medrese, 1 k i ­
tarihli h ü k ü m d e , menzil beygirlerinin iskenderun lise, 3 5 ç e ş m e , 1 h ü k ü m e t k o n a ğ ı , 1 5 0 d ü k k â n ,
P ı n a r ı n d a iskân edilmesi istenilmektedir.^® . 2 5 m a ğ a z a , 12 han, 4 d e ğ i n m e n , 9 fırın, 5 deb­
baghane, 1.827 k o n u t , 1 eczane ile 2 h a m a m ı n
M ü h i m m e Defterlerinden bir b a ş k a s ı n d a ,
b u l u n d u ğ u belirtilmektedir.^^
y e r l e ş i m d e n "Cebel-i Bakras" k ü l l i y e d e n ise
"Han-i Cedit" diye s ö z e d î l h ı e k t e d i r . ^ ^ 1 3 1 0 H . / 1 8 9 2 - 9 3 M . t a r i h l i salnameye
B a ş b a k a n l ı k .Arşivi içindeki Menzil Defterle­ g ö r e K a n u n î Sultan S ü l e y m a n , 9 5 9 H . / 1 5 5 1 - 5 2
rinde de Belen ile ilgili çeşitli ifadelere rastlanılır. M . d e , 2 5 0 hane a h a l î getirterek imaret, d ü k k â n l a r
ve h a m a m y a p t ı r m ı ş t ı r . B e n z e r bilgiye 1320
M a l i y e d e n M ü d e v v e r Defterleri o l u ş t u r a n H . / 1 9 0 2 - 3 M . t a r i h l i salnamede de rastlanılır.
Menzil Defterlerinden birinde, Belen'den, Sultan Salnamede, X I X . yüzyılın s o n l a r ı n d a 8 . 5 1 8 o l a n
S ü l e y m a n ' ı n sebil biriaları için y a p t ı r d ı ğ ı han ve n ü f u s u n 4 . 1 6 9 ' u n u k a d ı n l a r , 4 . 3 4 9 ' u n u ise erkek­
imaret vakfı ifadesiyl.e s ö z edilmekte ve y e r l e ş i m ler o l u ş t u r m a k t a d ı r . M ü s l ü m a n nüfus, 3 . 5 6 2 ' s i er­
için tehlikeli derbent ve sebil b i n a l a r ı n ı n g ü z e r g â h ı kek 3 . 4 4 0 ' ı k a d ı n o l m a k ü z e r e 7 . 0 0 2 ' d i r . G a y r - ı
ifadesi kullanılmaktadır.^^ A y r ı c a bu defterde, ka­ m ü s l i m l e r i n d a ğ ı l ı m ı n a gelince; Ermeniler 6 2 4 er­
saba h a l k ı n ı n ulaklar için k e n d i m a l l a r ı n d a n 2 0 kek, 5 9 4 k a d ı n ; Protestanlar 4 0 erkek 6 0 k a d ı n ;
adet menzil beygiri b e s l e d i ğ i , A n t a k y a ile Payas Y a b a n c ı l a r ise 1 1 3 ' ü erkek 8 5 ' i k a d ı n olmak ü z e r e
a r a s ı n d a k i derbent ve menzil hizmetlerini g ö r m e k ­ 198'dir. Bu durumda gayr-ı müslimlerin nüfusu
le y ü k ü m l ü oldukları belirtilmekte, bu hizmete kar­
I . 5 1 6 kişiyi b u l m a k t a d ı r . ^ ^ Salnamenin y a p ı l a r l a
şılık da avarız-ı divaniyye ve tekalif-i ö r f i y y e ' d e n
ilgili b ö l ü m ü n e ise şu bilgiler kayıtlıdır. 1 c a m i , 6
muaf tutuldukları ifade edilmektedir.
mescit, 1 1 ilkokul, 2 h a m a m , 4 0 ç e ş m e , 17 han,
B u b a ğ l a m d a arşiv malzemesi kullanan I ortaokul, 1 medrese, 1 kilise, 9 su d e ğ i r m e n i ,
a r a ş t ı r m a c ı C. O r h o n l u , 9 5 7 H . / 1 5 5 0 M . tarihli I I f m n , 1 5 2 d ü k k â n ve m a ğ a z a , 1 8 2 8 hane, 2 0
kitabeye sahip han ile cami ve h a m a m ı n K a n u n î kahvehane, 6 debbaghane, 1 h ü k ü m e t k o n a ğ ı , 1
Sultan S ü l e y m a n t a r a f ı n d a n yaptırıldığını, Belen eczane ve askerî depo.
Mütevellisinin İ s k e n d e r u n ' d a n A n t a k y a y a k ı n l a r ı n ­ 1 3 1 8 H . / 1 9 0 0 M . T a r i h l i salnameye g ö r e ,
daki H a n - ı Cedid'e kadar olan yerlerin m u h a f a z a s ı b u ğ d a y , arpa, ç a v d a r ve darı gibi tahıl ürünleriyle,
ve e m n i y e t i n i t e m i n etmekle y ü k ü m l ü o l d u ğ u n u p a m u k , meyan k ö k ü , incir, ceviz, badem, nar, ka­
belirtmektedir.^^ v u n , karpuz, elma, a r m u t ve ü z ü m y e t i ş t i r i l m e k ­
teydi. A y r ı c a k o y u n ve k e ç i beslenmekte, k ü m e s
1 0 8 9 H . / 1 6 7 8 M . yılma ait bir belgede ise
h a y v a n l a r ı n d a n ö r d e k besiciliği ilk s ı r a d a gelmek-
Bagras (Belen) menziline k a s a b a n ı n m ü s l ü m a n
tedir.27
ahalisinden 3 3 , z ı m m î (islam devleti t a b a s ı n d a n
olan ve h a r a ç veren hıristiyan ve yahudiler) lerden Son olarak 1 3 2 0 H . / l 9 0 2 - 3 M . T a r i h l i sal­
6 9 , perakende olarak 1 0 0 ve zeytun h a l k ı n d a n nameye bakacak olursak, k a s a b a n ı n 3 . 2 1 5 ' i m ü s -
8 6 nefer o l m a k ü z e r e 2 8 8 kişi menzilci tayin edil­
17. B.A., Mh.Def., D.N.29, Ramazan 984 H . / K a s ı m
diği a n l a ş ı l m a k t a d ı r . Bunlar, aynı zamanda bir der-
1576 M .
bend mahalli o l m a s ı sebebiyle derbentçilik vazifesi
18. B.A., Mh.Dcf., D.N, 30, 985 H./1577 M.
de g ö r d ü k l e r i için avarız-ı divâniyye ve tekâlif-i ör­
fiyye'den muaf t u t u l m u ş l a r d ı ^ ^ 19. B.A., Mh.Dcf., D.N.35, 986 H . / 1 5 7 8 M .
Çeşitli m ü z e ve kitaplıklara d a ğ ı l m ı ş H a t a y 20. M A D . , D.N.4108, 1053 H . / 1 6 4 3 M . , s.29.
Vilayet Salnameleri i ç i n d e , Belen'in sosyo-ekono- 21. C.Orhonlu, a.g.e.,s.30,67.
m i k ve kültürel y a ş a m ı n ı y a k ı n d a n ilgilendiren bil­ 22. Y.Halaçoğlu, a.g.tez, s.43-44.
gilere rastlanır.^"^ 23. İlki 1284 H . / 1 8 6 7 M . de, 35 ve sonuncusu 1326
H . / 1 9 0 8 M . de yayımlanan Halep Vilayeti Salnamele­
1 2 8 8 H . / 1 8 7 1 M . tarihli Hatay vilayeti sal­ ri, bugün çeşitli müze ve kitaplıklara dağılmış bulunmak­
namesinde, Belen'in; Bakras, Ş e m b e n e k , Muhlis tadır. H.Duman, O s m a n l ı Yıllıkları (Salnameler ve
A l i , Kinsa ve H a m a r a d l a r ı n d a b e ş mahalleden Nevsaller), İstanbul 1982, s.58-61.
o l u ş t u ğ u ve Iskerıderun iskelesi ile beraber kazada 24. Halep VUayeti Salnamesi, 1308 H . / 1 8 9 0 - 9 1 M .
3 0 k ö y b u l u n d u ğ u kaydedilmektedir. Ayrıca kaza 25. Halep VUayeti Salnamesi, 1308 H . / 1 8 9 0 - 9 1 ,
merkezinde 2 cami, 5 mescit, 1 medrese, 4 mek­ s.150-51.
t e p , 2 h a m a m , 4 han, .25 ç e ş m e , 4 kilise, 2 6 0 26. Halep V ü a y e t i Salnamesi, 1310 H . / 1 8 9 2 - 9 3 M . ,
d ü k k â n , 5 0 m a ğ a z a , 16 d e ğ i r m e n , 14 fırın, 6 s.216-17.
debbaghane, 2 boyahane, 2 0 0 bag ve 6 0 0 b a h ç e 27. Halep V ü a y e t i Salnamesi, 1318 H . / 1 9 0 0 M . ,
yer almaktaydı.^'* s,234-35.
242 Fatih M Ü D E R R I S O Ğ L U

l i m , 1.825'i gayr-i m ü s l i m olmak ü z e r e 5 . 0 4 0 nü­ saat yolumuza devam ettikten sonra Beylan
fusa sahip o l d u ğ u anlaşılmaktadır.^^ kasabasına geldik. Bu kasaba yüksek dağların
arasındadır. Kasabanın evleri su yüzünden dağ­
Hac y o l u g ü z e r g â h ı n d a k i Belen, bu b a ğ l a ­ ların eteğindedir. Dağların sath-ı maillerinden
mada hac rehberlerine de k o n u o l m u ş t u r . B u n a akan tatlı sular şehrin sokakları arasından ge­
g ö r e Belen; çer. Burada birkaç dükkân, birkaç cami, iyi bir
Pa^ıas'a yedi saat uzaklıkta havası ve han vardır. Bu suretle kasaba bir şehir manza­
suyu güzel bir kasabadır. Sultan Süleyman ta­ rası arzeder. Gece burada kaldıktan sonra cu­
rafından yaptırılmış bir cami ve hamamı var­ ma günü tekrar yola düzüldük.
dır. Payas yolu üzerinde iskenderun denilen 1 0 5 8 H . / 1 6 4 8 M . yılında Belen'i g ö r e n
bir iskele vardır ki, daha sonra palangaya Evliya Ç e l e b i , y e r l e ş i m h a k k ı n d a şunları söyle­
çevrilmiştir.
mektedir.-^^
3 . S e y a h a t n a m e : A n a d o l u ile Suriye ve
Türkmenler kendi dillerinde yokuş olan
kutsal y ö r e l e r i birbirine b a ğ l a y a n eski tarihi yol
her yere Belen derler. Burası Halep Eyaletinde
ü z e r i n d e , ö n e m l i bir geçit yeri olan Belen, k o n u ­
voyvodalıktır. Gündelik yüz elli akça bırakan bir
m u n d a n d o l a y ı ç o k s a y ı d a s e y y a h ı n u ğ r a d ı ğ ı bir
kadılıktır. Kethüda yeri ve Yeniçeri Serdar veki­
belde o l m u ş t u r . Batılı s e y y a h l a r ı n eserleri t a r a n d ı ­
li vardır. Bütün evleri birbiri üstüne yığılmış, ba­
ğ ı n d a g ö z l e m l e n e n genel k a n ı , birbirine ç o k yakın
yırda kurulmuş yedi yüz kadar toprak damlı es­
iki y e r l e ş i m olan Belen ve B a k r a s ' ı n , bazı hallerde
ki usulde yapılmış evlerdir Bakımlı Türk evleri­
birbiriyle karıştınimasıdır. Oysa, bilindiği kadarıyla
dir. Ahalisi üç bin kadardır..Ama evleri gayet
X V I . yüzyılda g e ç i t o l m a n ı n dışında, y e r l e ş i m yeri
dardır. Bütün yolcular bu durumdan rahatsız­
olarak da i m â r g ö r e n Belen, kuruluşu A n t i k d ö n e ­
dırlar. Zira kasaba yoldan epeyce uzaktır. Ama
m e kadar inen ve bir kale yerleşim olan B a ğ r a s ' t a n
yaylalık ve bereketli yerdir.Şehrin, öteki hanı
çeşitli yönleriyle ayrılmaktadır. Ayrıca gravürler de
ise yakın yıllarda haraba uğramış, bakım ve
bu ayrılığa işarettir (lev.5-8).
onarıma muhtaçtır. Kasabanın bir hamamı ve
X V I . y ü z y ı l d a n itibaren Belen'e u ğ r a y a n kırk elli kadar dükkânı vardır Buradan kal­
s e y y a h l a r ı n eserleri i n c e l e n d i ğ i n d e , Belen'in yüzyıl­ kıp yine kıble doğrultusunda yokuş, iniş aşıp..
lara g ö r e imârı ve gelişimi net bir şekilde izlenebil­ Yol bScçileri geçidini aştıktan sonra bir top atı­
mektedir. Esas ilgi alanımızı o l u ş t u r a n X V I . yüzyıl mı uzaklıkta olan Bukras Kalesi'ni gördük...
s e y y a h l a r ı n ı n , ^ ^ seyahatnameleri ele a l ı n d ı ğ ı n d a ,
Belen'in 'Suriye Kapısı olarak t a n ı n d ı ğ ı , imaret, X V I I . yüzyılın diğer bir s e y y a h ı K a t i p Ç e l e b i
c a m i ve kervansaraylardan o l u ş a n y a p ı l a r içinde ise Bakras Beli'nden bahsederek, burada K a n u n î
K a n u n î K e r v a n s a r a y ı n ı n daha dikkat çekici oldu­ Sultan S ü l e y m a n ' ı n 9 5 9 H . / 1 5 5 1 - 5 2 M . yılında
ğu, ilk kez Sultan I . S ü l e y m a n z a m a n ı n d a başlatılan bir k ö y kurdurup, bir cami, bir han ile imaret inşa
imârın 11.Selim z a m a n ı n d a devam ettirildiği, yüzyı­ ettirdiğini ve halkının da tekâlif-i örfiyye'den muaf
lın sonunda 6 0 0 ev ve bir k a ç d e ğ i r m e n e sahip t u t u l d u ğ u n d a n s ö z e d e r . Yalnız, kaza olarak g ö s t e ­
b u l u n d u ğ u ve çevresinin de b a ğ ve b a h ç e l e r l e kap­ rilen bu mevkinin adı yazılı olmasa da, s e y y a h ı n
lı olduğu a n l a ş ı l m a k t a d ı r . Belen'i anlattığı açıkça anlaşılmaktadır.^'^
1041 H./1632 M.de Belen'e uğrayan Y a k l a ş ı k 1 6 8 0 ' l i yıllarda b ö l g e y i d o l a ş a n
A . H ı b r î Efendi'nin izlenimleri şöyledir.^^ C.de B r u y n , Beylan adıyla tanıttığı k a s a b a n ı n bir
de g r a v ü r ü n ü y a p m ı ş t ı r (lev.5). Belen'e ait bilinen
Ertesi Bakras nâm menzil-ki isken­
bu en erken tarihli g r a v ü r d e , bir yamaca d o ğ r u is-
derun ile mabeyni beş saattir-nuzûl olundu. Ve
bu menzil Bakrasbeli demekle ma'ruf cebel-i 28. Halep VUayeti Salnamesi, 1320 H . / 1 9 0 2 - 3 .
azimin bâlâsında vâki' olmuşdur. Aslında nâmı 29. L.Armağan, O s m a n l ı l a r Z a m a n m d a H a c Y o l u ve
Belen köyüdür. Bakras Cebel-i mezkûrdadır. Menziller, İstanbul Üniversitesi Yayımlanmamış Yük­
Yoldan sapa bir küçücek kal'anın nâmıdır. sek Lisans Tezi, İstanbul 1990, s.55.
Kurbünde olmağla anın nâmıyla şöhret bul­ 30. S.Yerasimos, a.g.e., S . 6 5 , 459.
muştur. Bunda Sultan Süleyman hânın bir
31. Abdurrahman Hıbrî E f e n d i , " M e n â s i k - i Mesâlik"
câmi'i ve bir kârgir hanı ve hammâmı dahi var­ (Çev.Sevim llgürel), İstanbul Ü n i v e r s i t e s i Edebiyat
dır. Suları vefret üzeredir. Sâbıka Yeniçeri Fakültesi T a r i h Enstitüsü Dergisi, 6 (1975),
kitâbetinden ma'zül iken sene-i erba'ine ve elf- S.120.
de fevt olan Malkoç Efendi kurbünde olan râh- 32. D.Samuel Yemşel, "1641-42 de Bir Karayiğit'in Türki­
ı hatarnâki düzeldip korkuluk yapmıştır. Ve ye Seyahatnamesi, Vakıflar Dergisi, 3(1956), s.97-
106, bil. s . l O l .
bundan ileri Haleb'le Şam yolu Bakras-beli'nin
üzerinden ayrılıp 33. Evliya Çelebi, Seyahatname, 1 (Hatay-Suriye-Lüb-
nan-Filistin), ( Ç e v . I s m e t P a r m a k s ı z o ğ l u ) , Ankara
1641-42'de, Antakya üzerinden Belen'e 1982,5.15-16.
uğrayan D.Samuel Yemşel'in yerleşimle ilgili 34. Katip Çelebi, C i h a n n ü m a (Çev.Ibrahim Müteferri­
anıları şöyledir.^^ Akşama kadar ve gecede üç ka), İstanbul 1 1 4 5 / 1 7 3 2 , s.797.
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 243

liflenmiş konutlar ile, s a ğ d a akan bir akarsuyun dı­ 1 8 3 9 yılında b ö l g e y i gezen W . A i n s w o r t h ,


ş ı n d a Belen'e ait belirleyici unsura rastlanmaz^^. Beilan adıyla t a n ı n a n y e r i n , A m a n o s D a ğ l a r ı ü z e ­
rinde yer alan bir geçit ü z e r i n d e k u r u l m u ş kalaba­
1 7 8 5 yılında Belen'e u ğ r a y a n J.F.Cassas,
lık fakat k ü ç ü k bir kasaba o l d u ğ u n u . Sultan Süley­
y e r l e ş i m i n o l d u k ç a g e r ç e k ç i g r a v ü r ü n ü çizmiştir.
m a n ' ı n inşa ettirdiği han ile Sultan Selim'in y a p t ı r ­
Seyyah, Beylan adıyla tanıttığı k a s a b a n ı n A n t a k y a
dığı caminin g ö z e ç a r p t ı ğ ı n ı belirtmektedir.^^
t a r a f ı n d a k i g i r i ş i n d e n iskenderun Gssos) Körfezi'ne
d o ğ r u g ö r ü n ü m ü n ü yansıttığı g r a v ü r d e Belen, to- A n t a k y a ü z e r i n d e n Belen'e u ğ r a y a n T . A l -
p o ğ r a f y a ve yapılarıyla bir b ü t ü n halinde betimlen- l o m ve W . H . B a r l e t t , ş e h r i n tasviri y e r i n e , 1 8 3 2
miştir (lev.6). i k i yanda y a m a ç l a r ü z e r i n e inşa edi­ yılında O s m a n l ı ordusuna k o m u t a eden H ü s e y i n
len konutlar, eksende akan vadi ve su k e m e r i ile P a ş a ile Mısır Valisi Kavala'lı İ b r a h i m P a ş a a r a s ı n ­
külliye yapıları genel hatlarıyla belirtilmiştir. Çizim­ da meydana gelen savaşı k o n u a l m a k t a d ı r . Dolayı­
de a y r ı c a t a r i h i y o l ü z e r i n d e seyahat eden kafile­ sıyla şehir, ya da y a p ı tasviriyle karşılaşılmaz.^^
lerde dikkat ç e k m e k t e d i r . ^ ^
1 8 6 0 ' l ı yıllarda A d a n a Valiliği y a p a n A h ­
1836'da basılan eserinde J.Carne, Belen'in m e d Cevdet P a ş a , Nefs-i Belen diye a d l a n d ı r d ı ğ ı
Kilikya B ö l g e s i ' n e d o ğ r u uzanan ü ç g e ç i t t e n biri y e r l e ş i m i n 1 8 6 4 - 6 5 ' d e k i hane sayısını da vermek­
o l d u ğ u n u ve A n t i k adıyla Suriye K a p ı s ı olarak ta­ tedir. P a ş a ' n ı n belirttiğine g ö r e b u s ı r a d a Belen, İs­
n ı n d ı ğ ı n d a n s ö z eder. K e r v a n l a r ı n Iskenderun-Ha- kenderun ile birlikte 1.729 hanesi m ü s l ü m a n , 3 1 2
lep a r a s ı n d a sık sık gidip d ö n d ü ğ ü n ü , dolayısıyla hanesi gayr-ı m ü s l i m olmak ü z e r e , 2 . 0 4 1 hanelik
Belen'den g e ç m e k zorunda o l d u k l a r ı n ı kaydeden n ü f u s a sahiptir. B ö l g e y i tehdit eden Gavur D a ğ ı
seyyah, deve veya at kervanlarıyla çeşitli m a l l a r ı n (Amonos) eşkiyası K ü ç ü k Ali'ye karşı O s m a n l ı or­
t a ş ı n d ı ğ ı n ı , bazen Beilan adıyla b a h s e t t i ğ i Belen dusunun m ü d a h a l e s i n i de anlatan A h m e d Cevdet
k a s a b a s ı n ı n h a n ı n d a da k o n a k l a n d ı ğ ı n ı kaydeder. P a ş a , o r d u n u n Iskenderun-Belen a r a s ı n d a ç a d ı r
k u r d u ğ u n u , h e m Iskenderun-Belen, h e m de Be-
C a m e , kervan yolunu takip ederek Antakya
len-Halep y o l u n u n emniyetsiz o l u p 1 0 - 1 5 asker
ü z e r i n d e n altı saatlik bir yolculukla ö n c e Halep-Is-
o l m a k s ı z ı n seyahatin m ü m k ü n o l m a d ı ğ ı n ı kayde­
k e n d e r u n y o l a y r ı m ı n a g e l i n d i ğ i n i , b u r a d a n Be­
der. P a ş a , a y n ı zamanda Iskenderun-Belen y o l u ­
len'e gitmek için K a r a m u r t adıyla t a n ı n a n ve dar
n u n düzeltilmekle birlikte y a r ı m kaldığını, demiryo­
bir geçit o l a n mevkiden g e ç i l m e s i g e r e k t i ğ i n i ya­
lu h a t t ı n d a n ise zorluklar nedeniyle vazgeçildiğini
zar. Seyyah, K a r a m u r t ' u takiben ü s t tarafta yer
belirtir.40
alan bir kale (Bakras)'dan sonra, ancak bir b u ç u k
saatlik y o l t a k i p e d i l d i ğ i n d e Belen'e ulaşılacağını X I X . yüzyılın ü ç ü n c ü ç e y r e ğ i n d e bölgeyi ge­
belirtir. Yazara g ö r e , yolun aşılması kışın y o l şart­
zen E.J. David'in izlenimleri ise şöyledir."^
l a r ı n d a n dolayı i m k â n s ı z gibi g ö z ü k m e k t e d i r .
iskenderun yakınlarında y e r alan Bey­
Carne, Belen h a k k ı n d a ş u n l a r ı ifade et­ lan, Halep ve Kuzey Suriye'ye gitmek için dağ
mektedir. yönünde yer alan bir geçittir. Bu nedenle İs­
Belen derin, dar ve y ü k s e k bir vadinin her kenderun Belen arasında yol inşaatına başlan­
iki tarafına kurulan bir yerdir. D a ğ l a r d a n gelen su­ mıştır. İskenderun ile Halep arasındaki ticaret
yun aktığı vadi k a s a b a y ı ikiye b ö l m e k t e ü ç , d ö r t su çok önemlidir. Kervanlar iki merkez arasında
kemeri ise vadiyi a ş m a k t a d ı r . A n t i k d ö n e m özellik­ değişen cinste ve ağırlıkta mal taşırlar. Belen
leri t a ş ı y a n bu su kemerleri g ü n ü m ü z d e de h â l â geçidine demiryolu ile Halep'e bağlama projesi
kullanılır. Evler vadiye y a s l a n m ı ş b i ç i m d e d i r . Sol ise bazı nedenlerle gerçekleştirilememiştir.
tarafta ş e h r i n k ü ç ü k bir m e z a r l ı ğ ı g ö z e ç a r p a r . 1 8 9 1 yılında y a y ı m l a n a n eserinde V . C u i -
S a ğ d a minaresiyle birlikte kubbeli bir cami, üst ta­ net, b ö l g e ve Belen ile ilgili daha ç o k istatistik! ra-
rafında b ü y ü k bir han bulunur. B a ğ l a r l a kaplı Be­ 35. Cornelius de Bruyn, Voyage au Levant, trad Françai-
len'in h o ş ş a r a p l a r ı vardır. D a ğ l a r denize d o ğ r u or­ se, Delft 1700, s. 190.
manlarla kaplıdır. 36. L.F.Cassas, Voyage pittoresque de la Syrie, de la
C a r n e ' n i n s e y a h a t n a m e s i n i n ö n e m i , Be­ Phenicie, de la Palestine et de la Basse-Egypte,
Paris 1799, s.94.
len'in ayrıntılı tasviri kadar, W . H . B a r l e t t t a r a f ı n d a n
çizilen iki g r a v ü r ü (lev. 7-8) de y a y ı n l a m ı ş o l m a s ı ­ 37. J.Carne, L a Syrie, L a Terre-Sainte, L'Asie Mineu-
re M I . Paris 1836, C.l, s.8-40, 55-56.
dır.^^ G r a v ü r l e r d e n biri A n t a k y a g i r i ş i n d e n diğeri
ise deniz t a r a f ı n d a n Belen'i betimlemektedir. İlkin­ 38. W.Ainsworth, Travels and Researches in A s i a Mi-
mor, Mesopotamie, Chaldea and Armenia, I-Il,
de, konutlarla istiflenmiş iki y a m a ç ile o r t a s ı n d a London 1839-42, C.I, s.92-93.
yer alan vadi, su kemerleri ve bir cami (külliyeye
. 39. T.Allom-V.H.Barlett, Voyage en Syrie et dans A s i e
ait) dikkat ç e k m e k t e d i r (Lev. 8). ikincisinde ise bir Mineurc, I-H. Paris 1843, C.I, s . l 5 .
yamaca d o ğ r u y a s l a n m ı ş evler, açık bir t ü r b e , ç e ş ­
40. Ahmed Cevdet Paşa, Tezakir 2 1 - 3 9 ( Ç e v . C a v i d
me ve ç e ş m e b a ş ı n d a k i k ü ç ü k kafile ö n plana çık­ Baysun), Ankara 1963, s,136, 141,150, 221,223,
m a k t a d ı r (lev. 7). Barlett'in bu iki çizimi daha sonra 228, 231,240.
y a y ı m l a n a c a k d i ğ e r seyahatnamelerde de karşımı­ 41. E.J.Davis, Life in Asiatic Turkey. A journal of
za çıkacaktır. Travel, London 1879, s.8-9.
244 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U

kamlar i ç e r e n bilgiler vermektedir. Seyyaha g ö r e , 8.622 olarak verilir k i b u rakkam mübalağalı


Halep'e bağlı bir kaza olan Belen'in 1 0 . 7 6 5 olan olsa gerektir.'*^
nüfusundan 8.200'i Suriyeli Arap, 5 3 ' ü Osmanlı
Türkü olmak üzere 8 . 2 5 3 u Müslüman, 2.410'u 4 , G ü n ü m ü z Y a y ı n l a n : Belen ve menzil
Katolik, 102'si Yahudidir. Katolikler de kendi ara­ külliyesi, seyahatnameler d ı ş ı n d a , bir kısmı tarih
s ı n d a 5 0 0 ' ü E r m e n i , 9 0 0 u G r e g o r y a n , 1.010'u içerikli bazı yayınlara da k o n u o l m u ş t u r . * ^ B u ya­
d i ğ e r gruplar o l m a k ü z e r e çeşitli milletlere ayrıl­ yınlar şunlardır: Sauvaget ( 1 9 3 7 ) , Darkot (1949),
m a k t a d ı r . Cuinet, ş e h r i n n ü f u s u n u ise 4 . 0 0 0 m ü s - E r d m a n n ( 1 9 5 8 ) , Parry ( 1 9 6 0 ) , G o o w i n ( 1 9 7 1 ) ,
l ü m a n , 2 0 0 hıristiyan olarak vermektedir. O r h o n l u (1990), H a l a ç o g l u (1992).

K a s a b a n ı n eğitim düzeyi ü z e r i n e de bilgi ve­ J.Sauvaget'in "!stanbul-Hac Yolu Arasın­


ren a r a ş t ı r m a c ı , 5 m ü s l ü m a n okulunda 2 6 0 ö ğ ­ daki Suriy/e Kervansarayları " adıyla T ü r k ç e y e
rencinin o k u d u ğ u n u , okulların kendi içindeki d a ğ ı ­ çevirebileceğimiz makalesi, Belen'in ö n e m i n e işa­
l ı m ı n d a ise ilk sırayı üç okuldaki 1 7 5 ö ğ r e n c i ile ret eden g ü n ü m ü z yayınları içinde belki en dikkati
ilkokulun aldığını, ortaokula 5 3 , medreseye ise 3 2 ç e k e n d i r . Külliyede ana y a p ı k o n u m u n d a k i h a n ı n
ö ğ r e n c i n i n kayıtlı o l d u ğ u n u belirtir. A y r ı c a hınsti- ilk kez restitüsyon p l a n ı n ı ve kitabesini y a y ı m l a y a n
yanlara ait iki okulda da 105 ö ğ r e n c i n i n ders g ö r ­ a r a ş t ı r m a c ı , Belen'i orijin s e ç e r e k Ş a m ' a kadar
d ü ğ ü n ü ifade eder. uzanan tarihli yol g ü z e r g â h ı ü z e r i n d e k i kervansa-
raylan inceler.
Seyyah, Belen'deki y a p ı dağılımını ise şöyle
vermektedir: 7 0 0 ev, 1 1 0 d ü k k â n , 17 ç e ş m e , 5 B . D a r k o t ' u n Belen'i k o n u alan ansiklopedi
mescit, 5 fırın, 3 t o p t a n c ı m a ğ a z a s ı , 4 su değir­ maddesi ise y e r l e ş i m i n coğrafi k o n u m u ve t a r i h î
m e n i , 2 han, 1 h ü k ü m e t k o n a ğ ı , 1 cami, 1 kilise gelişimine ışık tutan ö n e m l i bir çalışmadır.
ve 1 medrese.'*^ Seyahatnamede o l d u k ç a aynntılı C a m i n i n planıyla biriikte, külliyeyi o l u ş t u r a n
bir y a p ı listesi verilmekle birlikte, bilindiği kadarıy­ y a p ı l a r ı n kısa bir t a n ı t ı m ı n ı yapan K . E r d m a n n ' m
la en a z ı n d a n g ü n ü m ü z e u l a ş a n i k i h a m a m d a n makalesi de kayda d e ğ e r bir ç a l ı ş m a olarak kabul
bahsedilmemesi listenin eksik o l d u ğ u n u g ö s t e r ­ edilebilir. Bu b a ğ l a m d a , Payas ve Suriye kervansa­
mektedir. rayları a r a s ı n d a bag kurarak Belen külliyesine de
yer veren G . G o o d w i n ' i n y a y ı n ı n d a n da s ö z e t -
Cuinet'e g ö r e , Beylan K a z a s ı ' n ı n merkezi
mek gerekir.
olan Beylan, Iskenderun-Halep karayolu ü z e r i n d e
olmakla ticarî ö n e m e sahipti. Sulak topraklar orta­ K Ü L L İ Y E İLE İ L G l U G E N E L BİLGİLER:
s ı n d a kurulan y e r l e ş i m de k ö y evlerini ç e v r e l e y e n
Kitabeler ve arşiv malzemesinden de anlaşı­
g e n i ş dutluklarıyla X I X . yüzyılın sonunda bir din­
lacağı ü z e r e külliyenin banisi K a n u n î lakabıyla ta­
lenme yeri d u r u m u n d a y d ı . Ayrıca verimli toprakla­
n ı n a n Sultan I . S ü l e y m a n ( d . l 4 9 2 - ö . l 5 6 6 ) ' d ı r . Sul­
rı, y u m u ş a k iklimi ve özellikle yaz a y l a r ı n d a ç e v r e
tan, 1 5 2 0 - 6 6 tarihleri a r a s ı n d a h ü k ü m d a r l ı k s ü r e ­
k ö y l e r d e n ve İ s k e n d e r u n ' d a n gelen tüccarlarla do­
rek yöneticiliği ve kişiliğiyle X V I . yüzyıla ve Os­
lup t a ş a n bir beldeydi.
m a n l ı I m p a r a t o r l u ğ u ' n a d a m g a s ı n ı vunmuştur. Be­
X I X . yüzyılda b ö l g e y e u ğ r a y a n bir b a ş k a len'deki külliyenin d ı ş ı n d a , b a ş t a b a ş k e n t istanbul
seyyah A.Sissouan'a g ö r e , Beylan veya Bilan adla­ o l m a k ü z e r e , i m p a r a t o r l u ğ u n çeşitli yerlerindeki
rıyla t a n ı n a n yer, İ s k e n d e r u n ile Bakras a r a s ı n d a ç o k sayıda y a p ı n ı n ve güzel sanatlar ü r ü n ü n ü n ba-
6 0 0 m . yükseklikte kurulan k ü ç ü k bir y e r l e ş m e d i r . nisidir. Başlıca eserleri a r a s ı n d a kendi a d ı n a inşa
V a d i içinde k ü ç ü k bir suyun aktığı y e r l e ş i m d e , ev­ ettirdiği istanbul ve Ş a m S ü l e y m a n i y e külliyelerini,
ler y a m a ç t a teraslar halinde yer almakta olup n ü ­ istanbul'un su yolları projelerini, B ü y ü k ç e k m e c e ,
fusunu Ermeni, R u m , T ü r k m e n ve y a b a n c ı l a r oluş­
t u r m a k t a d ı r . Camisi Sultan Selim, h a n ı ise Sultan 42. V.Cuinet, L a Turquic d'Asic, Geographic, A d ­
ministrative, Statistique, Descriptive et Raison-
S ü l e y m a n t a r a f ı n d a n yaptırılmıştır.^^
nes de C h a q u e province L'Asie Mineure I - I V ,
B ö l g e y i , dolayısıyla Belen'e u ğ r a y a n ç o k sa­ Paris 1891-94, C.II, s.112, 114, 132, 152,167, 169,
221-22.
yıda seyyah içinde s ö z ü n ü e d e c e ğ i m i z son seyyah
W . M . Leake olacaktır. Seyyah, Strabon'dan itiba­ 43. M.P.Leonce Alishan, S i s s o u a n ou L'Armeno-Cili-
cie. Description Geographiquc et Historique, Ve-
ren b ö l g e d e s ö z ü edilen k a p ı l a r d a n birinin de, Be­
nise 1899. s.502-7.
len'deki Suriye (Amanos) Kapısı o l d u ğ u n d a n bah­
44. W.M.Leake, Journal of a tour in A s i a , London
seder. B i r yandan Kilikya'yı, ö t e yandan Suriye'yi 1824, Hildesheim 1976, s.209-10.
birbirine b a ğ l a y a n k a p ı n ı n . B ü y ü k İ s k e n d e r ' d e n iti­
45. Ş.Sami, K a m ü s ü ' l A l â m I-IV, Istanbul 1306-
baren her zaman ö n e m taşıdığını yazan seyyah, 10/1889-99.C.II, s.1443.
b u b a ğ l a m d a Bakras'a da yer verir. Yazara g ö r e
46. J.Sauvaget, a.g.m.s. 101-4; B.Darkot, a.g.mad.,
Bakras, Belen'den 8-9 m i l alt kotta A n t a k y a yolu s.473-75; K.Erdmann, "Zur türkischen Baukunst Selds-
üzerindedir. '^'^ chukisher und osmanischer Zeit", Istanbuler Mittei-
lungen, 8(1958), s.1-39, b i l . 3 1 - 3 2 ; V.J.Parry,
S o n u ç t a , seyahatnamelere g ö r e X I X . yüz­ a.g.mad., s . l l 3 4 ; G.Goodwin, a.g.e., s.300; C.Or-
yılda 2 . 0 0 0 - 4 . 0 0 0 a r a s ı n d a d e ğ i ş e n kasaba nüfu­ honlu, a.g.e.; Y.Halaçoglu, "Belen", T ü r k i y e Diya­
su, Ş e m s e d d i n S a m i ' n i n K â m u s ü ' l A l â m ' ı n d a net Vakfı İslam Ansiklopedisi. 5(1992), s.403-4.
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 245

Ç o r l u , Rodos, Ç e ş m e vb. yerlerdeki k ü ç ü k p r o g ­ Belen'de külliye dışında tarihi d e ğ e r e sahip


ramlı, ya da tek y a p ı boyutundaki eserleri ve ç o k d i ğ e r yapıların dağılımına ve k o n u m l a r ı n a baktığı­
sayıdaki k ö p r ü y ü sayabiliriz. Sultan, ayrıca b a b a s ı m ı z d a , dikkat çekici bazı özellikler k a r ş ı m ı z a çıkar.
L Selim a d ı n a Yavuz Selim; kızı M i h r i m a h Sultan Y e r l e ş i m i n d a ğ l a r a d o ğ r u olan d o ğ u ucunu bir
için M i h r i m a h ; o ğ l u Ş e h z a d e M e h m e d a d ı n a ise azınlık kilisesi, batı ucunu ise vadi t a b a n ı n d a k i de­
Ş e h z a d e Külliyelerini inşa ettirmiştir.'*^ ğ i r m e n , T ü r k mezarlığı ile biraz daha b a t ı d a k i Ş e ­
hitlik ve okullar belirlemektedir (lev. 12-13). Külli­
Tuhfet-ül M i m a r i n e g ö r e külliyenin m i m a r ı yenin b u l u n d u ğ u alanla X V I I I . ve X I X . yüzyıl özel­
S i n a n ' d ı r . A n c a k , İstanbul'a uzak d i ğ e r t a ş r a külli­
likleri g ö s t e r e n bu uçlar a r a s ı n d a , b a t ı d a d ü k k â n
yelerinde o l d u ğ u gibi, Hassa M i m a r l a r T e ş k i l a -
ve konutlar, d o ğ u d a X V I I I . yüzyıl sonuna ait bir
tı'nca, külliye y a p ı l a n n a ait p l a n l a r ı n tasarlanarak
teşkilata bağlı bir m i m a r eşliğinde gönderildiğini ve 47. Türlülerin "Kanunî", Batılıların "Soliman The Magnifi­
cent (Muhteşem Süleyman)" ünuanlarıyla tanıdıkları
yerel ustalar t a r a f ı n d a n da inşa edildiğini d ü ş ü n ­
Sultan I . Süleyman ( d . l 4 9 4 - ö . l 5 6 6 ) , 1520-66 yıllan
mek daha sağlıklıdır. Yalnız, külliye t a s a r ı m ve uy­ arasında hüküm sürmüş, yaygın ifadeye göre impara­
g u l a m a s ı n d a , Sultan'm g ü c ü n ü simgeleyecek anıt- torluğa" Altm Çagı" yaşatmış onuncu Osmanlı sultanı­
sallık ve a y r ı n t ı l a r d a n ç o k , işlevsellik ve yerel özel­ dır. Tahtta bulunduğu süre zarfında, Osmanlı İmpara­
liklerin ağır bastığını kabul etmek gerekecektir. torluğu her açıdan ön plana çıkmış, tarihçilerin ısrarla
vurguladıkları gibi bir cihan imparatorluğu düzeyine
ulaşmıştır. Bir kısım Osmanlı ve Batılı araştırmacının
H a n , c a m i ve h a m a m d a n o l u ş a n k ü ç ü k
en büyük Osmanlı sultanı olarak kabul ettikleri I . Süley­
p r o g r a m l ı külliye, b u g ü n y e r l e ş i m i n merkezinde, man'ın kısaca yaşam hikayesi, seferleri, kişiliği ve bani-
tarihi yolun her iki y a n ı n d a inşa edilmiştir. Deniz lik yönü şöyledir:
. t a r a f ı n d a n g e l i ş t e , h a m a m ve c a m i yolun g ü n e y
1520'dc, babasının ölümü üzerine tahta çıkan I . Süley­
tarafına, han ise caminin karşısına yolun kuzey y ö ­ man 46 yıl süren sultanlığı zarfında, onu Batıya, üçü
n ü n e yerleştirilmiştir. B ö y l e c e külliye d o g u - b a t ı Doğuya olmak üzere onüç sefere katılmıştır. Sultan, bu
d o ğ r u l t u s u n d a uzanan eski yola g ö r e b i ç i m l e n ­ seferlerle hem kendi kişiliğini, hem de Osmanlının gü­
cünü kanıtlamaya çalışmıştır.
miştir (lev. 12).
Kişiliğine gelince; Türk ve Dünya tarihinde önemli bir
Payas-iskenderun ü z e r i n d e n gelen t a r i h i şahsiyet olarak dikkati çeken sultan, özellikle adalet
y o l , içinde bir akarsuyun aktığı derin bir vadinin alanındaki çalışmalarıyla "Kanunî" lakabına uygun gö­
h e m e n i k i y a n ı n d a , birdenbire y ü k s e l e n tepeler­ rülmüştür. K a n u n î n i n başlıca tutkusu, daha saltanatı­
den o l u ş a n Belen mevkide, vadinin kuzey kıyısını nın ilk yıllarından başlayarak, kendini, ailesini, dönemi­
ni ve imparatorluğu simgeleyecek eserlere banilik et­
izleyerek, b u g ü n ü z e r i n d e m o d e r n karayolunun mesidir. Padişahlar içinde en çok vakıf eseri tesis eden
b u l u n d u ğ u vadi t a b a n ı n d a n ortalama 8-10 m . yük­ ve imâr faaliyetinde bulunan kişidir. Daha çok su yolla­
sek k o t t a n g e ç m e k t e d i r . Dolayısıyla g e ç i d e yani rı, su kemerleri gibi şehirciliğe yönelik çalışmalara bani­
d o ğ u y a d o ğ r u gittikçe y ü k s e l e n arazinin seviyesi lik etmiştir. Ayrıca mimarinin yanı sıra, çini, minyatür,
hat, dokuma vb. el sanatlarının ve ustalarının koruyu­
y ü z ü n d e n b a t ı d a k i h a m a m en alt kot seviyesinde, cusu olmuştur.
c a m i biraz daha y ü k s e k kotta, h a n ise tepeye
d o ğ r u yaslanmakla en üst kotta karşımıza ç ı k m a k ­ D ö n e m i n d e n itibaren hem Osmanlı, hem Batılı kay­
naklara sürekli konu olan ve Mimar Sinan'ın 400.
tadır (lev. 13-15).
ölüm yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde, yeniden irde­
lenen Sultan I . Süleyman hakkında geniş bir kaynakça
Külliyede h a m a m ve cami, a r a l a r ı n d a n ç o k
vermek yerine orijinal ve günümüzün birkaç önemli ya­
dar bir yol g e ç e c e k şekilde, neredeyse birbirine b i ­ yınının yazar ismini vermekle yetineceğiz. Bunlar şun­
tişik inşa edilmiştir (lev. 16). H e r iki y a p ı n ı n kuze­ lardır: Feridun Bey (1857), Hoca Sadeddin Efendi
yinde tarihi y o l , g ü n e y i n d e a ş a ğ ı kotta m o d e r n (1863), Peçevi (1864), Mehmet Süreyya (1895), Lutfi
yol, dogu ve batı yanlarda ise d ü k k â n dizileri yer Paşa (1925), J.H.Kramers (1934), I.H.Danişmend
(1971), C. Baltacı (1976), M.T.Gökbilgin (1979),
alır (lev. 14-15). Ç a p r a z k a r ş ı d a k i han, g ü n e y d e n A.Özcan (1988), I.H.Uzunçarşılı (1988), G.Necipoğlu-
tarihi y o l , kuzey ve dokudan sokak, b a t ı d a n m o ­ Kafadar (1989). Ayrıca bu konuda Amerika'da düzen­
dern bir yurt b i n a s ı , d ü k k â n ve basit bir ç e ş m e ile lenen Muhteşem Süleyman konulu serginin katalogu
ç e v r e l e n m i ş t i r (lev. 2 0 , 3 1 ) . ile 7-10 Mart 1990 'da Paris'te yapılan "Süleyman The
Magnificent and His Time" konulu sempozyuma sunu­
Y a p ı t o p l u l u ğ u n u n k o n u m u ve ç e v r e y l e
lan bildiriler s ö z k o n u s u d u r . Bu bildirilerde, b a ş t a
olan ilişkisinden sonra, ş e h i r ile b a ğ l a n t ı s ı n a ge­ Kanunî ve çevresindekilerin kişilikleri başta olmak üze­
lince; g ü n ü m ü z e u l a ş a n eski y a p ı l a r d a n , X V I I - re, d ö n e m özellikleri, sanat ürünleri çeşitli açılardan ele
X I X . yüzyıla ait g r a v ü r i e r d e n ve ş e h r i n eski mezar­ alınarak incelenmiştir.
lığı ile kalıntılardan hareketle, külliyenin d ü n oldu­ 48. Belen'de yaptığımız incelemeler sırasında g ö r ü ş m e ola­
ğ u gibi, b u g ü n de y e r l e ş i m i n merkezini o l u ş t u r d u ­ nağını bulduğumuz yerli halk, 1950-60 yılları arasında
ğ u g ö z l e m l e n m e k t e d i r . ' * ^ Yalnız, vadinin t a b a n ı n ­ açılan modem yol sırasında, hâlâ kısmen varlığını koru­
yan su kemerlerinin tahrip edilerek ortadan kaldırıldığı­
da akan suyun bir kanal içine a l ı n a r a k ü z e r i n e ge­ nı, ayrıca yeni yol açılana kadar yerleşimdeki tüm ticarî
n i ş ve m o d e r n bir y o l inşa edilmesi ve bu s ı r a d a ve sosyal yaşamın bütün canlılığı ile tarihi yol üzerinde
vadiyi a ş a r a k tepeler a r a s ı n d a su akışını s a ğ l a y a n yoğunlaştığını ifade etmişlerdir. XIX. yüzyıl sonuna ait
Yıldız Fotoğraf Arşivindeki bir fotoğraftaki görünümün
su k e m e r l e r i n i n yıktırılması; ş e h r i n g r a v ü r l e r d e k i
uzun süre konjnarak devam ettirilmesi, menzil külliyele­
eski siluetinin d e ğ i ş m e s i n e sebep o l m u ş ve yeni rinin çok önemli olaylar dışında, aradan geçen onca za­
a ç ı l a n yol da ana cadde olarak kullanılmaya b a ş ­ mandan sonra bile, yerleşim merkezlerine ne derece
lanmıştır (lev. 5-8, 13-15). katkı sağladıkları ortaya çıkmaktadır.
246 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U

hamamla, d ü k k â n dizileri g ö z e ç a r p a r . G ü n ü m ü z e cami ve h a m a m ise iyi durumda olup a y n ı işlevleri­


ancak birkaçı u l a ş a n d ü k k â n l a r , m i m a r i özellikle­ ne devam etmektedir.
riyle X V I I I . yüzyıl sonu ile XX.yüzyıl b a ş l a r ı n a ait
Külliyede ağırlıklı olarak t a ş çeşitleri, daha
olmalıdır (lev.32). H a t t a d ü k k â n l a r ı n karşılıklı yer­
geri planda ise tuğla, a h ş a p , demir ve k u r ş u n kul­
leştirilmesiyle arasta biçimi aldığı düşünülebilir. N i ­
lanılmıştır. Kaba y o n u ve kesme t a ş , üst seviyeye
t e k i m , X I X . yüzyıl sonuna ait eski b i r fotoğrafta
kadar han cephelerinde, her ü ç y a p ı n ı n da giriş
(lev. 10), tarihi yolun iki y a n ı n a karşılıklı inşa edilen
k a p ı s ı n d a ve kitabelerinde, han ve cami payelerin­
d ü k k â n l a r g ö r ü l m e k t e ve a ç ı k l a m a olarak da "Be­ de, h a m a m ı n havuz ve k u m a l a r ı n d a k a r ş ı m ı z a çık­
len Çarşısı" ifadesi k u l l a n ı l m a k t a d ı r . Y e r l e ş i m i n m a k t a d ı r . M e r m e r e sadece m i n b e r d e rastlanılır.
g ü n e y ve kuzey y ö n l e r i n i o l u ş t u r a n d a ğ y a m a ç l a r ı Moloz t a ş , özellikle han cephelerinin üst seviyesin­
ise dar s o k a k l a r ı , birbiri ü s t ü n e istiflenen ev ve ko­ de ve tonozlarda, c a m i ve h a m a m ı n s ı v a n m a y a n
naklarıyla y o ğ u n y e r l e ş i m a l a n ı olarak d e ğ e r l e n d i ­ y a n i farkedilebilen duvar ö r g ü l e r i n d e kaba y o n u
rilmiştir (lev. 1 3 , 2 0 , 3 1 , 33). taşla birlikte kullanılmıştır. T u ğ l a , han ve h a m a m
Külliyenin g e ç i r d i ğ i değişiklikler ve bu­ kubbelerinde görülür. A h ş a p , hatıl olarak han cep­
g ü n k ü durumuna gelince; inşa tarihinden g ü n ü ­ helerinde, a y r ı c a camide mahfelde d e ğ e r l e n d i r i l ­
m ü z e kadar Belen Külliyesinin k a ç kez ve ne dere­ miştir. Demire cami pencere ş e b e k e l e r i n d e , kurşu­
ce o n a r ı m g ö r d ü ğ ü n e dair herhangi bir kayda na ise minare k ü l a h ı n d a rastlanılır.
rastlanmaz.
Derbentte inşa edilen bir menzil külliyesi ol­
A n c a k , g ü n ü m ü z e u l a ş a n m i m a r i izlerden m a s ı a ç ı s ı n d a n y a p ı t o p l u l u ğ u n d a kayda d e ğ e r bir
ve g r a v ü r , eski fotoğraf t ü r ü g ö r s e l malzemeden s ü s l e m e y l e karşılaşılmaz. A y r ı c a o l d u k ç a k ö t ü bir
yola ç ı k a r a k külliyede, özellikle han ve camide de­ şekilde o n a r ı l a n ve s ı v a n a n y a p ı l a r d a , bezeme o l ­
ğişiklikler yapıldığı a n l a ş ı l m a k t a d ı r . Y a p ı l a r d a k i d u ğ u n u varsaysak bile y o k edilmiş olmalıdır. Külli­
değişiklikler gözlemlenebildiği kadarıyla şöyledir: yede s ü s l e m e a ç ı s ı n d a n sözedilebilecek tek özellik,
c a m i i ç i n d e X I X . yüzyıla ait m i n b e r ü z e r i n d e k i
R e s t i t ü s y o n p l a n ı n a (lev. 17) g ö r e , b a t ı d a
yağlı, boya s ü s l e m e ile g ü n e y ve b a t ı duvarlardaki
devam ettiği t a h m i n edilen h a n ı n , b u g ü n ayakta
pencerelerin içe bakan yüzlerinin ü z e r i n d e k i basit
kalan iki kubbeli o d a s ı n ı n s i m e t r i ğ i n d e , girişin batı­ t i p k a l e m i ş i bezemedir. A y r ı c a m i h r a p t a da yer
s ı n d a da iki birime sahip olup o l m a d ı ğ ı yani ne g i ­ yer s ü s l e m e izlerine rastlanır.
bi değişiklikler geçirdiği kesin belli değildir. Y a l ­
nız, yerleşimin XVIII.yüzyıl sonuna ait bir g r a v ü r ü ­
n ü (lev.6) ç i z e n L.F.Cassas'a g ü v e n i r s e k , y a p ı KÜLLİYEYİ O L U Ş T U R A N Y A P I L A R :
J.Sauvaget'in restitüsyon planına uymaktadır.
H a n , c a m i ve h a m a m d a n o l u ş a n k ü ç ü k
A y r ı c a han içinde bazı açıklıkların k a p a t ı l m a s ı ve­
p r o g r a m l ı Belen Külliyesi, d o ğ u - b a t ı ekseninde
ya a ç ı l m a s ı , cepheler ve payelerle o y n a n m a s ı ve
uzanan tarihi yola g ö r e , o n u n iki tarafında, değişik
y o ğ u n y e n i malzeme kullanılması, y a k ı n tarihte
tarihlerde inşa edilen y a p ı l a r d a n o l u ş t u ğ u için, ta­
y a p ı l a n hatalı restorasyonlar olarak kabul edile­
s a r ı m a ç ı s ı n d a n külliyede odak olabilecek bir y a p ı
bilir (lev.20-21).
s ö z k o n u s u değildir. Dolayısıyla o d a k s ı z külliye ta­
C a m i d e ü ç farklı d ö n e m g ö z l e m l e n m e k t e ­
sarımı içinde incelenebilir.
dir. Ç o k y a k ı n tarihte y a p ı l a n muhdes d o ğ u b ö l ü m
(lev. 1 4 , 2 2 ) d ı ş ı n d a , gerek kuzey cephede, gerek­
se çatı ve minarede y a p ı l a n değişiklikler rahatlıkla HAN (KERVANSARAY):
a l g ı l a n a b i l m e k t e d i r (lev. 1 5 , 24). H a r i m k ı s m ı n d a ­ Külliyeyi o l u ş t u r a n en b ü y ü k y a p ı olan han,
k i X I X . yüzyılın ikinci yarısına ait minber ve m a h - y e r l e ş i m i n içinde, Kurtuluş Mahallesinde yer alır
fel d ü z e n l e m e s i , en a z ı n d a n caminin bu tarihlerde ve inşa tarihi bir kitabeyle belirlenir. Y a p ı , eğimli
elden g e ç t i ğ i n i k a n ı t l a m a k t a d ı r (lev. 25). B u n u n bir arazi ü z e r i n e inşa edilmiş olup, g ü n e y d e n eski
y a n ı s ı r a , X I X . yüzyıl sonuna ait bir fotoğrafta (lev. yol, kuzey ve d o ğ u d a n sokak, b a t ı d a n ise m o d e r n
11) g ö r ü l e n kuzey cephedeki sundurma ile galerili bir yapıyla çevrelenmiştir (lev. 1 2 , 1 4 , 16-21).
ş e r e f e d ü z e n l e m e s i n i n b u g ü n mevcut o l m a m a s ı ,
c a m i n i n X X . yüzyılda yeniden değişiklikler geçirdi­ H a n , d o ğ a koşulları nedeniyle g ü n ü m ü z e
ğini v u r g u l a m a k t a d ı r . Belki Vakıflar Genel Müdür­ h a r a p u l a ş m ı ş , ayrıca y a p ı l a n o n a r ı m l a r l a da d e ğ i ­
lüğü t a r a f ı n d a n 1 9 5 0 - 6 0 yılları a r a s ı n d a g e r ç e k l e ş ­ şikliğe uğratılmıştır. X V I I . yüzyılın o r t a s ı n d a h a n ı
tirilen o n a r ı m s ı r a s ı n d a sundurma kaldırılmış, m i ­ g ö r e n 'Evliya Ç e l e b i y a p ı için ş u n l a r ı yazmakta-
narede b u g ü n k ü basit ş e r e f e b i ç i m i n e ve sivri kü­ dır.«
lahlı hale s o k u l m u ş olmalıdır (lev. 1 5 , 24).
kubbesi kurşunla örtülmüş zarif
H a m a m d a ise kuzeyden girişi s a ğ l a y a n
bir cami ve onun kapısı önünde yine kurşunla
d ü k k â n l a r l a çevrili giriş b ö l ü m ü , s o y u n m a l ı ğ a açı­
örtülü bir hanı vardır
lan yan giriş ve sıcaklıktaki yan eyvanlar g ü n ü m ü z
malzemesiyle kendi içlerinde ikiye a y r ı l a r a k d e ğ i ­ 1 9 3 0 1 u yıllarda b ö l g e y i gezen J.Sauvaget,
şikliğe uğramıştır. Belen'e u ğ r a y a r a k h a n ı n tasviriyle birlikte planını
Y a p ı l a r g ü n ü m ü z d e şu işlevlere hizmet et­
mektedir. H a n , yarı harabe halinde b o ş durmakta, 49. Evliya Çelebi, a.g.e., s. 15.
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 247

da yayımlamıştır. A r a ş t ı r m a c ı n ı n restitüsyon pla­ ü z e r i n i n ç a p r a z tonozlaria ö r t ü l ü o l d u ğ u anlaşıl­


nı, y a p ı n ı n y a y ı n l a n m ı ş ilk p l a n ı o l m a s ı a ç ı s ı n d a n m a k t a d ı r . Ayrıca J.Sauvaget'in planı da bunu d o ğ ­
l;)üyük ö n e m t a ş ı m a k t a d ı r . Plana g ö r e y a p ı , g ü n ü ­ r u l a m a k t a d ı r (lev. 17). Özellikle k u z e y d o ğ u k ö ş e ­
m ü z d e Vakıflar Y u r d u n u n b u l u n d u ğ u b a t ı y ö n d e deki yıkık b ö l ü m d e yer alan "T" ve "haçvari" pa­
devam ederek daha g e n i ş bir a l a n ı kaplamakta ve yelerin sonradan y a p ı l a n bazı değişikliklere veya
g ü n e y cephe eksenindeki girişin her iki y a n ı n d a da restorasyon h a t a l a r ı n a işaret e d e c e ğ i d ü ş ü n ü l m e l i ­
simetrik olarak p l a n l a n m ı ş ikişer m e k â n daha yer dir (lev. 21). Girişin h e m e n s o n r a s ı n d a k i d ö r t b i ­
a l m a k t a d ı r . B u n a ilaveten b u g ü n ö r t ü s ü yıkılmış r i m i n ise geriye kalan izlerden ayakta duran d i ğ e r
m e k â n l a r ı n da plana işlendiği dikkat ç e k m e k t e d i r . birimlerle aynı özellikleri g ö s t e r d i ğ i a n l a ş ı l m a k t a ­
dır (lev. 20).
B a t ı d a , y e n i i n ş a a t ve o n a r ı m l a r l a y a p ı l a n
bazı değişiklikler, J.Sauvaget'in planının d o ğ r u l u ğ u Y a p ı d a taşıyıcı sistem olarak beden duvarla­
h a k k ı n d a kesin veri vermez. A n c a k m i m a r i d e k i si­ rı ve payelerin dışında, duvar payeleri de karşımıza
m e t r i kuralları, Belen'e ö n e m i n d e n dolayı daha çıkar. Yalnız, kuzeybatı k ö ş e d e , statiklikten dolayı
b ü y ü k bir h a n y a p ı l a b i l e c e ğ i v a r s a y ı m ı ve X I X . tonozu desteklemek için zeminden ö r t ü sistemine
yüzyıla ait bir g r a v ü r d e k i h a n g ö r ü n ü m ü (lev. 6) kadar 1 m . g e n i ş l i ğ i n d e perde d u v a r ı ö r ü l m ü ş t ü r .
a r a ş t ı r m a c ı n ı n g ö r ü ş ü n ü destekler niteliktedir. Taşıyıcı ve bağlayıcı özelliği olan kemerier, g e n i ş
tipte d ü z e n l e n m i ş olup üzerlerindeki ç a p r a z tonoz­
R e s t i t ü s y o n p l a n ı n a gerekli b a z ı yerlerde ları t a ş ı m a k t a d ı r . K e m e r l e r i n yüksekliği zeminden
tekrar d ö n m e k ü z e r e , y e n i d e n çizilen r ö l ö v e s i n e anahtar t a ş ı n a kadar 5 . 5 0 m . d i r . T o n o z sistemi
(lev. 18) g ö r e , y a p ı n ı n m i m a r i t a n ı t ı m ı ana hatla­ içinde, tek ö r n e k olarak kalmış bir tepe açıklığı g ö ­
rıyla şöyledir:^-^ ze ç a r p a r . A y d ı n l a t m a d ü z e n i ise cephelerle ç o k
o y n a n d ı ğ ı için a n l a ş ı l a m a y a c a k d u r u m a d ö n ü ş ­
R e s t i t ü s y o n p l a n ı n d a (lev. 17) 7 0 x 3 2 m .
m ü ş t ü r . Sadece kuzeybatı k ö ş e d e k i b i r i m i n b u g ü n
(2240 m^), b u g ü n ise 3 5 . 4 0 x 3 0 m . (1062 m^) b o ­
doldurulan bir penceresinin o l m a s ı , a y d ı n l a t m a ve
yutlarında avlusuz k a p a l ı tipteki h a n a , g ü n e y cephe­ h a v a l a n d ı r m a n ı n daha ç o k ö r t ü sistemi içinde ger­
de eksenden batıya kayık y ö n d e açılan t a ç k a p ı ve çekleştirilmiş olabileceğini akla getirmektedir. A y ­
onun gerisindeki giriş m e k â n ı y l a ulaşılır.Kapalı b ö ­ rıca h a n ı n kuzey duvarı ö n ü n d e , zeminden 1 m .
l ü m d e boyuna d ö r t , enine üç sahınlı denilebilecek yükseklikte ve 1.5 m . genişlikte bir sekinin yer al­
paye atılımı ve kemer bağlantısı g ö z e ç a r p a r . ^ ^ m a s ı , ö z g ü n ü n d e sekinin d i ğ e r duvar ö n l e r i n d e de
b u l u n a b i l e c e ğ i n e işaret eder.
Sivri kemerle caddeye açılan ve üzeri tonoz
örtülü taçkapıyla 4 . 2 0 x 3 . 7 0 m . b o y u t l a r ı n d a , k ö ­ Cephelere gelince; tarihi yola bakan g ü n e y
ş e ü ç g e n l e r i y l e g e ç i l e n kubbeli bir m e k â n a girilir. cephe ana cephe özelliği taşır. B ü t ü n ü d ü ş ü n d ü ğ ü ­
B u kubbeli m e k â n ı n batı d u v a r ı n d a bir k ı s m a ayak­ m ü z d e ç o k yalın b i ç i m d e tasarlanan y a p ı , giriş ve
ta kalan 1.40 m . derinliğinde bir n i ş karşımıza çı­ y a n ı n d a inşa edilen kubbeli odalarıyla cephe m i ­
kar. D o ğ u tarafta ise kemerli bir kapıyla pandantif marisinde yükseklik boyutunda vurgulanmıştır. Da­
geçişli kubbeyle ö r t ü l ü bir m e k â n a geçilir. 2 5 m ^ ireden ç o k ovale y a k l a ş a n biçimleriyle kubbeler,
boyutundaki bu m e k â n , g ü n e y d u v a r ı n ı n üst sevi­ k a s n a k s ı z olarak inşa edilmiştir (lev.20). H a n d a k i
yesinde yer alan mazgal tipinde iki pencereyle dışa tek girişi s a ğ l a y a n ' a ç k a p ı , sade d ü z e n l e m e s i n i n
açılmakta, kuzey d u v a r ı n d a ise bir niş (ocak nişi ?) y a n ı sıra, y ü k hayv a l a r m ı n da girişini kolaylaştır­
b u l u n m a k t a d ı r . Eski y o l ve giriş b ö l ü m ü y l e y a k ı n ma d ü ş ü n c e s i y l e y ü k s e k ve g e n i ş t u t u l m u ş t u r . Ka­
bağlantılı o d a n ı n , han personeline ait olabileceği pının üzerinde yapım rihini veren bir kitabeyle
kuvvetle muhtemeldir. karşılaşılır (lev. 19). C e p n e d f b a t ı d a n d o ğ u y a d o ğ ­
Ö z g ü n ü n d e h a n ı n içine bir k a p ı ile açıldığı ru ileriediğimizde, girişe bitişik o d a n ı n i k i k ü ç ü k
anlaşılan bitişikteki ikinci kubbeli oda, yakın bir ta­ penceresi, ikinci o d a n ı n sonradan açılan k a p ı ve
rihte değişiklik g e ç i r e r e k farklı bir işlev için kulla­ 50. J.Sauvaget, a.g.m., s. 101-4, lev, 17.
nılmıştır. Y a p ı l a n değişiklikle o d a n ı n kuzeyinde bu­ 51. Yapının rölövesi Eylül 1989 ile Nisan 1990 tarihlerin­
lunan k a p ı ö r ü l m ü ş , o n u n yerine g ü n e y duvarda de, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeo-
sağır kemer içine oldukça bCiyük bir pencere ve ka­ loji-Sanat Tarihi Bölümü öğrencilerinden Oğuz ALP,
Ali ÇETİN, Okan D O Ğ A N , Muzaffer ERCİYES ve
pı açılmıştır. T a h m i n e n bu m e k â n , h a n ı n kapalı b ö - Muhammed GÖRÜR'den oluşan bir ekip çalışmasıyla
lümüv^e olan bağlantısından dolayı seçkin konukla­ gerçekleştirilmiştir. Eski ölçüler kontrol edilmiş, yeni
rın kaldığı oda olarak düzenlendiği varsayılabilir. ölçüler alınarak yapının rölövesi çıkanlmıştır. Çizim ise
Y.Mimar Fulya ERTUĞ-İBİŞ tarafından yapılmıştır.
H a n d a esas h a c m i o l u ş t u r a n ana b ö l ü m e Benzer şekilde külliyenin konum planı, cami ve ha­
gelince; kubbeli giriş m e k a n ı n d a k i sivri bir kemerle mam rölövesi için de aynı ekiple çalışılmıştır. Bu bağ­
d i k d ö r t g e n biçimindeki salona ulaşılır. G ü n ü m ü z d e lamda çalışmamıza katkılarından dolayı adı geçen eki­
be teşekkür ederim.
yer yer taşıyıcı, bağlayıcı ve ö r t ü sistemi ç ö k e n , ya
da y o k o l a n k a p a l ı b ö l ü m , duvar ve payelerdeki 52. G.Cantay (Güreşsever), kervansaraylar üzerine yaptığı
tipolojide Belen Hanını, "menzillerde inşa edilmiş
kemer b a ş l a n g ı c ı ve konsol izlerinden, yıkılan b i ­
münferid kervansarayların nefli grubuna giren tipin üç
rimlerinde, d i ğ e r birimler gibi çeşitlilik g ö s t e r e n nefli salona açılan mekânları bulunan gruba sokmakta­
payelerin taşıdığı kemerlerle b i r b i r i n e b a ğ l a n ı p dır". Bkz.a.g.tez, s.70.
m 19 20 21 12 n " " 26 27 28 29 ÎO 31 1

Vas

Ecnder!

Tımiv.vir

O.;.
Cfsa--a f 1
Tra'/nık
H.iorc E ' LA K / 1
HCSOI Peso > 'Kostencf

TrıMı
•Vama
•Lofca i—-.-'* "A
.,.'-;;.*lmova \ >
";.Utl,-,n \ V0ro?3m<m swv.,'- ; , /

Drorra

I /Ka^r^ j N-l'va,-a3;,r " ""îS^r^V , IZ^n M4RMARA'


DENİZİ
Ooif
^^Avlcnv-a

Krmcstı

KOftFVAl ^anya
==0 /Kttntr
Tırr.ala
/' TESELVA / ^ \ .
Kon

SAKIZ

-1^ lVı\(«.
KEFALOm'
V5

Moton
Or.

Korm

RODOS

hondıye
1^
A- GİRİD

O
N

Lev. 2: Osmanlı yollannı ve menzillerini gösteren harita (1982. Y. Halaçoğlu).


A Z A K '

h IHIM

A,
D E N İ Z Fos •

^s^r-"-* B^M-;-', ^' ssn&i-l—o^^?î^,;'•^^.'•^•


,'' Kastamonu Eâvezid
•'Arcc Tos>a

Ernncon
^ Turtıol " " \ A

?»Sıvas
Oıvföı ('"VAN i-,^van
dOLU
»•»Cpttkiıtas Çenusgpıek

Kırschn
Erga
Diyar be kr
.'Kayseri Malatva

DbBlO
EsbWeson
Marjjın ^

Nusaybin
1 pNiOd.

^rla(Ruha) VMUSUI

\>î-«.,,;--^ ^. ^ Ada

\ ^Bozkır ^

/ /-> '^'B
< . •— HALE8
^— /t.rmenck^i«.<'^'3 X\ 'Try
^;A^k>o
/AT

\ ^ \
Htmus
OSMANLI YOLLARI VE
MENZİLLER
^ KIBRIS
ANA YOLLAR
TÂLÎ VOLUW
MENZİLLER

z Say<!c
Ciwn ; Vusul HA-.ACO<>lU

JOO Km
250 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U

penceresi ile yıkılan bir b ö l ü m dikkat ç e k e r . Cep­ Kuzeydeki b ö l ü m e gelince; kitabenin hari-
he g ü n ü m ü z e y a k ı n bir t a r i h t e kireçle sıvandığı me girişi s a ğ l a y a n k a p ı n ı n ü z e r i n d e yer a l m a s ı , m i ­
için malzemesi ve h a r ç dokusu yer yer a n l a ş ı l a m a ­ narenin k o n u m u ve bazı y a y ı n l a r d a y a p ı n ı n I I . Se­
m a k t a d ı r . S o k a ğ a bakan dogu ve kuzey cephelerle lim'e ait o l d u ğ u şeklindeki ifadeler, belki bu b ö l ü ­
ç o k o y n a n d ı ğ ı n d a n cephe mimarisi a ç ı s ı n d a n ke­ m ü n c a m i n i n y a p ı m ı n a y a k ı n bir tarihte ek y a p ı
sin bir ş e y s ö y l e m e k zordur. B a t ı c e p h e n i n ise olarak t a s a r l a n d ı ğ ı n ı d ü ş ü n d ü r ü r . Kuzey cephe ek­
sonradan ö r ü l e r e k yeni inşa edilen m o d e m bir ya­ senindeki bir k a p ı y l a girişin s a ğ l a n d ı ğ ı kuzey b ö ­
pıyla sınır o l u ş t u r d u ğ u d ü ş ü n ü l ü r s e , r e s t i t ü s y o n lüm, yine dogu-batı d o ğ r u l t u s u n d a d i k d ö r t g e n
p l a n ı n ı n geçerliliği daha da iyi anlaşılabilir. planlı olup eksende yer alan iki payeyle kendi için­
de iki ş a h ı n d a n oluşur (lev.26). Beden duvarları ve
H a n ı n ü z e r i . Evliya Ç e l e b i n i n ifadesi ile bir payeler d ı ş ı n d a , dogu ve b a t ı d a iki duvar ayağı ta­
g r a v ü r d e k i g ö r ü n ü m e g ö r e k u r ş u n l a k a p l ı iken, rafından da t a ş ı n a n ek b ö l ü m ü n üzeri, boydan bo­
sonradan k u r ş u n l a r s ö k ü l m ü ş ve d ü z t o p r a k haline ya ç a p r a z tonozlarla ö r t ü l m ü ş t ü r . K a p ı dışında, ku­
d ö n ü ş m ü ş t ü r . Ö r t ü sisteminde kubbeli o d a l a r ı n zeye b e ş , d o ğ u y a bir, batıya ise üç olmak ü z e r e alt
ü z e r i n e gelen k ı s ı m l a r d a baca izine r a s t l a n m a s ı , ve üst seviyede çeşitli tipte pencereler açılmıştır.
bir zamanlar bu odalarda ocak nişinin b u l u n d u ğ u ­ G ü n e y d e ise harimle irtibatı s a ğ l a y a n k a p ı haricin­
nu göstermektedir. de, iki uç k ö ş e y e yakın konumda açılan iki pence­
reyle mihrabiyeler k a r ş ı m ı z a ç ı k a r . Girişin h a r i m
CAMİ : i ç i n d e n bir açıklıkla s a ğ l a n d ı ğ ı m i n a r e , ç o k g e n
gövdeli tek şerefeli bodur bir kuruluş olarak yeni­
Külliyede ibadet işlevine hizmet eden cami, den elden g e ç m i ş t i r . Eski bir f o t o ğ r a f t a n (lev. 11)
tarihi yolun g ü n e y i n e , h a n ı n karşısına inşa edilmiş­ anlaşılacağı ü z e r e , X X . yüzyıl içinde şerefesi ve kü­
tir ( l e v . 1 2 , 1 4 , 1 6 , 2 2 - 2 6 ) . lahı biçim değişikliğine u ğ r a m ı ş t ı r (lev. 14).
Y a p ı , g ü n e y d e merkezdeki bir ana kubbe­
Belen'in artan n ü f u s u n a paralel olarak o l ­
n i n üç y a n ı n ı ç e v r e l e y e n eyvanlarla kuşatılan ha-
d u k ç a yeni bir tarihte, c a m i n i n dogu tarafına ek
r i m ; kuzeye sonradan e k l e n d i ğ i t a h m i n edilen iki
bir b ö l ü m inşa edilmiştir, i ç i n d e bir m i h r a b ı n da
b ö l ü m l ü kısım, bu iki-kısmın a r a s ı n a yerleştirilen
b u l u n d u ğ u yeni k ı s m a , h e m h a r i m i ç i n d e n , h e m
minare ve d o ğ u d a k i yeni eklenen b ö l ü m ile g ü n e y ­
de kuzey cephede a ç ı l a n k a p ı l a r l a giriş s a ğ l a n ı r .
deki hazireden o l u ş u r . Dolayısıyla, " _ L ";ya da
Ç o k sade planlanan ek kısım, sık açılan pencere­
h a ç v a r i plan ş e m a s ı n ı y a n s ı t a n h a r i m b ö l ü m ü b i ­
lerle o l d u k ç a aydınlıktır. H e r h a n g i bir özelliği yok­
rinci, kuzeyde yer alan bir çeşit son cemaat yeri iş­
tur (lev. 14).
levini g ö r e n kısım ikinci, d o ğ u d a k i ek b ö l ü m ise
ü ç ü n c ü y a p ı m evresine işaret etmektedir. Camide g ü n e y ve batı cepheler ö z g ü n l ü ğ ü ­
C a m i n i n y e n i d e n çizilen r ö l ö v e s i n e g ö r e n ü korumakla birlikte, kuzey ve dogu cephelerde
m i m a r i özellikleri şöyledir ö e v . 2 2 ) : değişiklikler g ö z l e m l e n m e k t e d i r . Kuzey c e p h e n i n
k ı s m e n biçim değiştirdiği X I X . yüzyıla ait bir fotoğ­
H a r i m , ' J _ ' planlı, bir b a k ı m a h a ç v a r i plan­
raftan a n l a ş ı l m a k t a d ı r (lev. 11). B u fotoğrafta cep­
lı camiler grubuna giren tipolojiyi yansıtır. Girişin,
henin üst seviyesinde a h ş a p bir sundurma dikkati
kuzey b ö l m e d u v a r ı n ı n eksenine açılan bir t a ç k a -
ç e k m e k t e d i r . D o g u cephe y e n i d e n inşa edildiği
pıyla sağlandığı h a r i m , merkezde kırık k ö ş e ü ç g e n -
için kayda d e ğ e r bir özellik g ö s t e r m e z . Her ikisi de
leriyle g e ç i l e n kubbelerle ö r t ü l ü kare bir m e k â n ı n ,
yola bakan kuzey ve g ü n e y cepheler ise açıklıkla­
kuzey h a r i ç üç y ö n d e n beşik tonoz örtülü eyvanlar
rın dışında farkedilmezler (lev.24). Evliya Ç e l e b i y e
şeklinde d ü z e n l e n m e s i n d e n o l u ş m u ş t u r . İçine m i h ­
g ö r e , X V I I . yüzyılda üstü k u r ş u n l a kaplanan cami,
rap ve m i n b e r i n yedeştirildigi g ü n e y eyvan, simet­
g ü n ü m ü z e y a k ı n bir tarihte b e t o n k a p l a m a l ı d ü z
rik olarak p l a n l a n m ı ş , dogu ve batı yan eyvanlar­
dam şekline d ö n ü ş t ü r ü l m ü ş t ü r . Ayrıca yapının
dan daha k ü ç ü k tutulduğu için de h a r i m enine dik­
ç o k g e n k a s n a k l ı kubbesi, minaresi ve g ü n e y cep­
d ö r t g e n şeklini almıştır (lev.25).
hesi kireçle sıvanmıştır.
Ü z e r i n d e kitabenin de yer aldığı t a ç k a p ı ve C a m i n i n g ü n e y i n d e bir teras ü z e r i n d e hazi-
içindeki giriş k a p ı s ı n d a n b a ş k a harimde, alt seviye­ reyle karşılaşılır. Hazireye kimlerin g ö m ü l ü o l d u ğ u
de açılmış g ü n e y duvarda d ö r t , kuzeyde i k i , batıda bilinmemektedir (lev. 1 5 , 2 4 ) .
ise d i k d ö r t g e n b i ç i m i n d e bir pencere açıkhgı karşı­ C a m i d e dikkat ç e k e n bir özellik te sultan
mıza çıkar. D o g u e y v a n ı n ı n dogu d u v a r ı n d a k i pen­ yapısı o l m a s ı n a karşın tek minareli o l u ş u d u r . A n ­
cere, sonradan inşa edilen ek b ö l ü m e g e ç i ş için cak simgesellik t a ş ı m a y a n bu y a p ı n ı n , sultanların
b ü y ü t ü l e r e k k a p ı haline d ö n ü ş t ü r ü l m ü ş t ü r . H a r i m ­ inşa ettirdiği diğer k ü ç ü k camilerde o l d u ğ u gibi tek
de, g ü n e y duvar içine yerleştirilen y a r ı m yuvarlak minareli o l m a s ı yadırgatıcı değildir.
tipte bir m i h r a p ile m i n b e r g ö z e ç a r p a r (lev.25).
HAMAM :
M i n b e r g ö r ü n ü m ü y l e X I X . yüzyıl özellikleri taşı­
Külliyede temizlik işlevine hizmet eden
m a k t a d ı r . Y i n e biçimiyle a y n ı yüzyılın özelliklerini
h a m a m , yolun g ü n e y i n d e olup camiye h e m e n he­
y a n s ı t a n mahfel ise giriş k a p ı s ı n ı n ü z e r i n d e ko-
m e n bitişik k o n u m d a d ı r ( l e v . 1 2 , 1 4 , 1 6 , 2 7 - 2 8 ) .
n u m l a n m ı ş t ı r . Giriş kuzey duvar içine a ç ı l a n bir
R ö l ö v e s i n e g ö r e y a p ı n ı n m i m a r i tanıtımı şöyle­
merdivenle s a ğ l a n ı r . B u merdiven a y n ı zamanda
dir (lev. 27):
minarenin çıkış yoludur.
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 251

H a m a m a , kuzey cephesine yerleştirilen bir tir. B u b i r i m e açılan eyvanlardan kuzeydeki p a n ­


dizi d ü k k â n a r a s ı n d a k i bir kapıyla girilir. Esas giriş dantif geçişli ve aydınlık açıklıklı kubbe ile diğer iki­
ise dış k a p ı d a n b i r k a ç metre daha g ü n e y d e o l u p si ise d ü z tonozla örtülmüştür. T o n o z örtülü eyvan­
sivri k e m e r i ç i n d e b a s ı k k e m e r l i b i r d ü z e n l e m e lar da kendi içinde yeni malzeme^ie ikiys aynlmış-
g ö s t e r i r . Ü z e r i n d e y a p ı m kitabesinin (lev.28) yer tır. İçinde kurnaların yer aldığı eyvanlardan güney-
aldığı kapıyla da s o y u n m a l ı k (soğukluk) b ö l ü m ü ­ dekinde ise k ü ç ü k bir pencere açıklığı g ö z e ç a r p a r .
ne ulaşılır.
Pandantif geçişli ve üzeri tepe açıklıklarıyla
S o y u n m a l ı k , merkezinde pandantif geçişli kaplı kubbelerle ö r t ü l e n halvetler, kare planlı o l u p
bir k u b b e n i n yer aldığı kare b i r i m i n , d ö r t y ö n e k ö ş e l e r i n d e yer alan birer kapıyla merkezi kubbeli
d o ğ r u kemer genişliği kadar derin nişler ş e k l i n d e birime açılır. K u r n a l a n n da yerleştirildiği bu oda­
t a s a r l a n m ı ş b i r d ü z e n l e m e y i yansıtır. Sivri tipteki lar, özel y ı k a n m a birimleri olarak değerlendirilmiş­
kemerlerle g e n i ş l e t i l e n ş e m a d a n nişlerin derinliği tir. B a t ı e y v a n ı n ı n eksenine açılan bir pencereyle,
eşit değildir. Özellikle d o ğ u ve kuzey nişler daha k u z e y - g ü n e y d o ğ r u l t u s u n d a d i k d ö r t g e n planlı ve
g e n i ş t u t u l m u ş t u r . S o y u n m a l ı k kubbesinin üzerin­ üzeri sivri beşik tonoz örtülü su deposuna bakılır.
de aydınlık feneri, fenerin altına gelen zeminde ise
Dış g ö r ü n ü m e gelince; girişin sağlandığı k u ­
havuz yer alır. D o g u cephenin kuzeyindeki pence­
zey cephe, seviyesi h a m a m s o ğ u k l u k kubbesinden
re sonradan k a p ı haline d ö n ü ş t ü r ü l d ü ğ ü için y a p ı ­
daha alçak t u t u l m u ş bir sıra d ü k k â n dizisiyle k u ş a ­
ya ikinci b i r giriş daha s a ğ l a n m ı ş t ı r . A y r ı c a bu
tılmıştır. Sonradan ikinci girişin açıldığı dogu cep­
m e k â n d a , girişler h a r i ç duvar ö n l e r i n e gelen kı­
he, cami ile a r a l a r ı n d a yer alan ç o k dar bir s o k a ğ a
s ı m l a r d a zeminden yaklaşık 0 . 6 0 m . yüksekliğinde
b a k m a k t a d ı r . B a t ı ve g ü n e y cepheler ise k ı s m e n
1.20 m . g e n i ş l i ğ i n d e seki g ö z e ç a r p a r . Batı duva­
yapılarla g ö l g e l e n m e k l e birlikte, kireçle s ı v a n m ı ş
rın içinde de t o n o z ö r t ü l ü d i k d ö r t g e n bir k o r i d o r
bu cephelerden özellikle g ü n e y cephe d ı ş t a n daha
bulunur.
iyi a l g ı l a n a b i l m e k t e d i r (lev.24) . ö r t ü sisteminde
S o y u n m a h g ı n g ü n e y duvar eksenine a ç ı l a n h i ç ş ü p h e s i z s o y u n m a h g ı n kubbesi b ü y ü k l ü k ve
basık kemerle üzeri b e ş i k tonozla örtülü k ü ç ü k bir yüksekliğiyle ö n plana ç ı k m a k t a ve k a s n a k s ı z inşa
hol kanalıyla ılıklık m e k â n ı n a geçilir. Çeşitli k o r i ­ edilen k u b b e n i n ılıklığa bakan y ü z ü n d e bir baca
d o r ve m e k â n l a r d a n o l u ş a n ılıklık b ö l ü m ü n ü n g ö z e ç a r p m a k t a d ı r . A y r ı c a ö r t ü sisteminde handa
özellikleri ş u n l a r d ı r : Ü z e r i k ö ş e ü ç g e n l e r i y l e geçi­ o l d u ğ u gibi k u r ş u n yerine t o p r a k d a m k a r ş ı m ı z a
len aydınlık açıklıklı elips bir kubbeyle örtülü dik­ çıkmaktadır.
d ö r t g e n b ö l ü m ü n d o ğ u s u sivri kemerli bir n i ş , g ü ­
ney duvarı eyvan, batısı ise bir kapıyla girilen özel İMARET :
y ı k a n m a m e k â n ı ve sıcaklığa giden koridor şeklin­
Bazı belge ve seyahatnamelerde imaret adı­
de p l a n l a n m ı ş t ı r . Eyvanda üst seviyeye açılmış bir
na r a s t l a n m a s ı , külliyenin bir de imareti m i o l d u ğ u
pencereyle karşılaşılır. Ö z e l y ı k a n m a m e k â n ı ise
sorusunu g ü n d e m e getirmektedir. G ü n ü m ü z e ima­
üzeri k ö ş e ü ç g e n l e r i y l e geçilen tepe açıklıklı elips
ret olabilecek bir y a p ı , ya da b ö l ü m ü n u l a ş m a m a ­
bir kubbe ile ö r t ü l ü d ü r ve g ü n e y duvannda ufak
sı, imaretin külliye a n l a m ı n d a m ı kullanıldığı, yok­
b o y u t t a b i r p e n c e r e b u l u n u r . M e r k e z i ılıklık
sa h a n içinde yer alan bir imarete m i işaret ettiği
m e k â n ı n ı n b a t ı s ı n a , eksene a ç ı l a n b a s ı k k e m e r l i
belli değildir.
bir k a p ı , üzeri beşik tonozla örtülü koridora açıla­
rak, h e m üzeri yine beşik tonozla örtülü kuzey-gü- A n c a k X V I . yüzyılın ilk y a r ı s ı n a ait külliye
n e y d o ğ r u l t u s u n d a d i k d ö r t g e n p l a n l ı tuvalet ö r n e k l e r i n d e , sıklıkla imaretin külliye a n l a m ı n d a
m e k â n ı n a , h e m de batı i s t i k â m e t i n e d o ğ r u devam kullanılması Belen için de s ö z k o n u s u olabilir. Ç ü n ­
ederek sıcaklığa geçişi s a ğ l a r . Ü z e r i n d e beşik to­ kü, her ü ç y a p ı s ı da kitabeyle g ü n ü m ü z e u l a ş a n
noz ö r t ü bulunan k o r i d o r u n d e v a m ı n d a ise b a s ı k Belen K ü l l i y e s i n d e b a ğ ı m s ı z bir imaret olabileceği
kemerli bir kapıyla sıcaklığa ulaşılır. k a n ı s ı n d a değiliz. Eger mevcut ise h a n içinde b ü ­
y ü k bir ihtimalle g ü n ü m ü z e u l a ş m a y a n b a t ı b ö l ü ­
Sıcaklık, k a p ı d a n girişte merkezde yer alan m ü de y e r a l m a k t a y d ı diyebiliriz.
kare planlı ve üzeri kubbeli bir m e k â n , o n a dogu
h a r i ç üç y ö n d e n açılan birer eyvan ile, k u z e y b a t ı
DİĞER Y A P I L A R :
ve g ü n e y b a t ı k ö ş e l e r e yerleştirilen iki k ö ş e o d a s ı n ­
dan (halvet) o l u ş u r . Dolayısıyla B e l e n H a m a m ı , XVI.yüzyılda. K a n u n î Sultan S ü l e y m a n ' ı n
S.Eyice'nin h a m a m tipolojisine g ö r e o r t a s ı kubbe­ k ü ç ü k p r o g r a m l ı bir menzil külliyesi inşa ettirme­
li, enine sıcaklıklı ve çifte halvetli tipe girmekle be­ siyle ilk kez i m â r g ö r e n Belen, kısa s ü r e içerisinde
raber, bu t i p i n belirleyici özelliklerinden biri olan, çeşitli t ü r d e y a p t ı r ı l a n eserlerle tipik bir O s m a n l ı -
yan b ö l ü m l e r i n d ü z tonozla ö r t ü l m e s i yerine biri­ T ü r k ş e h r i haline d ö n ü ş t ü r ü l m ü ş t ü r . Farklı yüzyıl­
n i n kubbeyle ö r t ü l m e s i n d e n dolayı bu ş e m a n ı n bir larda Belen'i ziyaret eden s e y y a h l a r ı n ifade ve çi­
ç e ş i t l e m e s i olarak kabul etmemiz gerekir.^^ zimleri ile salnameler i n c e l e n d i ğ i n d e , y e r l e ş i m i n
h e m yolu kullananlara, h e m de beldede \,aşayanla-
D ü z atkılarla g e ç i ş i n s a ğ l a n d ı ğ ı üzeri tepe
53. S.Eyice, "iznik'te Büyük Hamam ve Osmanlı Hamamla­
açıklıklarıyla d o n a t ı l m ı ş merkezi kubbeli b i r i m , giri­ rı Hakkında Bir Deneme", T a r i h Dergisi. 2(1960),
şin yer aldığı dogu y ö n d e bir kemerle genişletilmiş­ s.112-14.
252 Fatih M Ü D E R R I S O Ğ L U

ra hizmet verecek şekilde çeşitli işlevlendeki yapılar­ m a r i d ü z e n l e m e l e r i y l e X I X . yüzyıl sonu ile X X .


la donatıldığı gözlemlenir. Fakat ne yazık k i , d o ğ a l yüzyıl b a ş l a r ı n a aittir. Vadiye d ö n ü k olarak yapılan
olaylar, Fransız işgali ve son yıllardaki hızlı kentleş­ evler, ç e v r e d e yer alan İ s k e n d e r u n , Arsuz ve A n ­
me, bir zamanlar kabank bir liste halinde belirtilen takya evleriyle benzerlik g ö s t e r m e k t e d i r .
y a p ı l a r d a n ç o ğ u n u n g ü n ü m ü z e gelmesini engelle­
H a m a m : Kitabesine g ö r e 1 1 8 7 H . / 1 7 7 3
miştir. G ü n ü m ü z e ulaşanlar da ya harabe halinde,
M . tarihinde A b d ü r r a h i m (Abdurrahman) P a ş a ta­
ya da o n a n m a m u h t a ç t r . Belgderde s ö z ü edilip
r a f ı n d a n y a p t ı r ı l a n K a n u n î H a m a m ı ' n d a n sonra
g ü n ü m ü z e ulaşanlar şunlardır: Mezarlık ve t ü r b e ,
y e r l e ş i m i n ikinci fakat daha b ü y ü k boyutlu hama­
konutlar, h a m a m , okul, d ü k k â n - d e p o l a r , su kemeri-
mıdır. Ç a r ş ı b ö l g e s i n d e külliye h a m a m ı n ı n h e m e n
d e g i m ı e n l e r , kilise. G ü n ü m ü z e u l a ş m a y a n l a r ise d o ğ u s u n d a üst kotta yer alan h a m a m (lev. 34)
hanlar, ç e ş m e l e r , debbaghaneler ve h ü k ü m e t kona­ anıtsallıgı ile dikkati ç e k e r k e n , 1 9 9 0 ' l ı yılların ba­
ğıdır. A y r ı c a bu b a ğ l a m d a , yüzyılımızda ö n e m l i bir ş ı n d a bir b ö l ü m ü yıktırılmıştır. D ö r t eyvan, d ö r t
olaya izafeten yapılmış Şehitlik'ten de s ö z e t m e m i z k ö ş e odalı sıcaklık b ö l ü m ü y l e y a y g ı n bir plan ş e ­
gerekecektir. B u yapılarla ilgili bilgiler şöyledir k i : m a s ı n ı y a n s ı t a n h a m a m , harap olup k ı s m e n depo
M e z a r l ı k ve T ü r b e : Belen ile ilgili bir gra­ olarak kulanılmaktadır.
v ü r d e (lev.7) de k a r ş ı m ı z a ç ı k a n t ü r b e ve çevresin­
O k u l : Seyyah V.Cuinet ve salnamelere g ö ­
deki hazire, vadi i ç i n d e olup yeni açılan m o d e r n
re y e r l e ş i m d e 6 okul mevcut iken bunlardan sade­
y o l u n alt k o t u n d a k a l m ı ş t ı r . Baldaken ş e k l i n d e
ce biri g ü n ü m ü z e ulaşmıştır.Bu okullardan biri m ü s -
üzeri kubbeyle ö r t ü l ü olarak inşa edilen t ü r b e , yer­
l ü m a n ç o c u k l a r ı n ı n devam ettiği ortaokul (mekteb-
leşimin ikinci h a m a m ı n ı inşa ettiren A b d ü r r a h i m
i rüştiye), b e ş i ise ilkokul idi, ilkokullardan ü ç ü
( A b d u l l a h ) P a ş a y a ait olup, 1 2 1 2 H . / 1 7 9 7 - 9 S M . m ü s l ü m a n l a r a , ikisi h ı n s t i y a n l a r a aitti. G ü n ü m ü z e
tarihli kitabeye sahiptir. Ç e v r e d e k i m e z a r l ı k t a ise u l a ş a n okul binası ortaokul olup iskenderun y ö n ü
P a ş a n ı n ailesi ile çeşitli kişilere ait mezar t a ş l a n çıkışında k a r ş ı m ı z a çıkar. Kitabesine g ö r e 1 8 8 5
yer a l m a k t a d ı r (lev. 29). K a n u n î Sultan S ü l e y m a n t a r i h l i olan y a p ı , i k i katlı olarak d ü z e n l e n m i ş t i r .
C a m i n i n haziresinden sonra y e r l e ş i m d e k i ikinci Mimarisiyle d ö n e m özellikleri g ö s t e r i r (lev. 35).
mezarlığı o l u ş t u r a n b u alan, Belen'in tarihi kimliği­
ne de ışık t u t m a k t a d ı r ! B u nedenle t ü r b e ve me­ D ü k k â n - D e p o l a r : işlek bir y o l ü z e r i n d e
zarların b a k ı m ı gerekmektedir. yer alan Belen'de seyahatname ve salnamelerde
s ö z ü edilen ç o k sayıda d ü k k â n , depo veya m a ğ a ­
K o n u t l a r : V a d i n i n g ü n e y ve kuzeyinde
z a n ı n tarihi yol ü z e r i n d e veya ç e v r e s i n d e o l d u ğ u
dag y a m a c ı n a kademeli olarak inşa edilen evlerin
kesindir. Ç ü n k ü , gerek X I X . yüzyıl sonuna ait eski
ç o ğ u i k i katlı o l u p beyaz b a d a n a l ı g ö r ü n ü m l e r i y l e
bir fotoğraftaki g ö r ü n ü m (lev. 10), gerekse h â l â
kabaca Akdeniz mimarisini yansıtmaktadır
yol ü z e r i n d e yarı harabe halindeki d ü k k â n ve de­
(Lev.30). B i r kısmı konak şeklinde t a s a r l a n m ı ş ev­
polar (lev, 36) d ü ş ü n c e m i z i d o ğ r u l a m a k t a d ı r . Hat­
lerden ö n e m l i bir b ö l ü m ü son yıllardaki ş e h i r l e ş m e
ta t a r i h i y o l u n her i k i t a r a f ı n a i n ş a e d i l e n
s ü r e c i n d e y o k edilmiştir. B i r s ü r e d i r Belen'de yap­
d ü k k â n l a r l a üstü açık bir arasta ş e m a s ı n ı n oluştu­
tığımız a r a ş t ı r m a l a r sonucunda, iki ana grupta in­
ğunu düşünmekteyiz.
celeyebileceğimiz konut tipine rastladık. Birinci
grubu, daha erken tarihli olup geleneksel O s m a n l ı S u K e m e r i ve D e ğ i r m e n l e r : Belen ile i l ­
y a ş a m ı n a uygun dış sofalı planda, b a h ç e l i , zemin gili yazılı ve g ö r s e l malzemede k a r ş ı m ı z a ç ı k a n su
üstü tek katlı evler, konaklar o l u ş t u r m a k t a d ı r . B u kemerleri ve d e ğ i r m e n l e r d e n de geriye pek bir şey
gruba giren iyi bir ö r n e k , yaklaşık 2 0 0 yıllık g e ç ­ kalmamıştır. G r a v ü r l e r d e karşımıza çıkan ve bir va­
mişiyle Eski Belediye B a ş k a n l a r ı n d a n M e h m e d diyi a ş a r a k iki y a m a c ı biribirine b a g l a ı ^ n su kemeri
A r s l a n ' ı n k o n a k tipli evi i d i . ^ ^ Z e m i n ü z e r i n e tek (lev, 6-7), halkın ifadesine g ö r e , 1 9 7 3 ' d e yeni yol
katlı olan ev, ana malzemenin t a ş , a h ş a b ı n ise ha­ g ü z e r g â h ı n ı n belirlenmesi sırasında son kalıntılarıyla
tıl olarak kullanıldığı b i ç i m d e inşa edilmişti. Dış so­ birlikte yak edilmiştir. B u g ü n vadi içinde y a n harap
falı plan t i p i n i her i k i katta da y a n s ı t a n y a p ı , 8 • farklı bir su kemeri kalıntısına rastlanır. Mezarlığın
oda, 2 mutfak, 2 helaya sahipti. A l t t a k i odalarda yakındaki kalıntı o n a r ı m g ö r m ü ş t ü r (lev. 37),
ikişer b ü y ü k ocak ile ç o k s a y ı d a duvar nişi bulunu­ K i l i s e : G ü n ü m ü z e ç a n kulesi iyi durumda
yordu, i ç i n d e havuzun da yer aldığı y ü k s e k du­ u l a ş a n kilisenin sadece bazı kalıntıları geriye kal­
varlarla çevrili b a h ç e y e d o ğ r u yönlendirilen ev, ay­ mıştır. Y e r l e ş i m i n g e ç i d e d o ğ r u dogu k ı s m ı n d a yer
nı zamanda a h ş a p tavan bezemeleriyle de dikkat alan kilise, bir tepe ü z e r i n d e d i r . Belen'de y a ş a y a n
çekiyordu. gayr-i m ü s l i m l e r e hizmet verdiği anlaşılan y a p ı için
K o n u t m i m a r i s i a ç ı s ı n d a n d i ğ e r grubu, iki belgelerde sadece kilise ifadesiyle sözedilir. Olası­
katlı, üst katları a h ş a p t a n balkon ş e k l i n d e , manza­ lıkla X I X , yüzyıla aittir.
raya y ö n e l i k evler o l u ş t u r m a k t a d ı r . En güzel ö r ­
nekleri tarihi y o l u n iskenderun y ö n ü n d e m o d e r n 54. Son olarak Nisan 1991'de yan harabe halinde iken in­
celeme fırsatını bulduğumuz ve slaytını çektiğimiz ev,
yolla kesiştiği k o n u m d a , yol ü z e r i n d e bir dizi halin­
1992'de tekrar gittiğimizde yıktırılmıştı. Bu bağlamda
de k a r ş ı m ı z a çıkar (lev, 32). T a ş malzeme ağırlıklı diğer eserler gibi evlerin de tescillenmemiş olması, Be­
olarak inşa edilen evlerde k ı s m e n a h ş a p kullanımı­ len'in tarihi kimliğinin kısa süre sonra kaybolmasına ne­
na da rastlanılır. Iç sofalı plan ş e m a s ı n d a olup m i ­ den olacaktır.
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ - O L A R A K B E L E N 253
G ü n ü m ü z e u l a ş m a y a n y a p ı l a r a gelince; AHMET CEVDET PAŞA : Tezakir 2 1 - 3 9 (Çtev.Cavid
Baysun), Türk Tarih Kırumu Yz»/ınları, Ankara 1963.
M e s c i t : V.Cuinet ve salnamelerde bahsedi­
len 5-6 mescitten b u g ü n geriye iz kalmamıştır. AINSWORTH, William : Travels a n d Researches i n
Asia Minor, Mesopotamie, Chaldea and Arme­
M e d r e s e : Y i n e eski belgelerde 3 2 ö ğ r e n c i ­ nia, H I , London 1839-42.
n i n o k u d u ğ u bir medreseden sözedilirse de b u g ü n
ALISHAN, M.P.Leoncc : Sissouan o u L ' A r m c n o - C i -
mevcut değildir. Y a p ı n ı n K a n u n î adıyla t a n ı n m a s ı l i c i e . D e s c r i p t i o n , G e o g r a p h i q u e et H i s t o r i q u e ,
ise d ü ş ü n d ü r ü c ü o l m a k t a d ı r . Ç ü n k ü , S u l t a n ı n , ca­ Venise 1899.
m i , han, h a m a m belki imaretin dışında bir b a ş k a
y a p ı yaptırdığına dair X I X . yüzyıl ö n c e s i n e ait bel­ A L L O M , Thomas-W.H.BARLETT : V o y a g e en S y r i c
gelerde bir kayıda rastlanmaz. " et dans Asie M i n e u r e , I - I I I , Paris 1843.
ANONİM : "Belen (Beylan-Baylan)", T ü r k A n s i k l o p e ­
H a n : işlek bir y o l g ü z e r g â h ı ü z e r i n d e yer disi, 6(1953), s.66-67.
alan Belen'de konaklama işlevine y ö n e l i k b i r k a ç
han o l a c a ğ ı kesindir. A y n ı zamanda Halep'in iske­ ANONİM:!967 Hatay II Yılığı, istanbul 1968.
lesi olarak kullanılan İ s k e n d e r u n ' a mal akışının Be­ ANONIM . "Belen", M e y d a n Larousse B ü y ü k Lü­
len ü z e r i n d e n y a p ı l m a s ı Belen'in ticari h a y a t ı n a gat ve A n s i k l o p e d i s i , Meydan Yayınevi, 2(1982),
canlılık getirmiştir. Evliya Ç e l e b i , daha X V I I . yüz­ s.3369-3503.
yılda Kanunî H a n ı ' n d a n başka ildnci bir handan s ö - ARMAĞAN, Latif : O s m a n l ı l a r Z a m a n m d a Hac
zetmektedir. Daha sonra bu sayı artan ticari faaliye­ Y o l u ve Menziller, istanbul Üniversitesi Yayımlanma­
te bağlı olarak 10 civarına, yükselmiştir. Fakat ne mış Yüksek Lisans Tezi, istanbul 1990.
yazık k i , biri h a r i ç diğerleri zamanla yok olmuştur.
A T A K , Selçuk : M e n z i l D e f t e r l e r i n e G ö r e X V I I .
Ç e ş m e : A t i k adıyla t a n ı n a n m e ş h u r kay­ Yüzyılda Anadolu Y o l Sistemi H a k k ı n d a Bîr
nak suyuna sahip Belen'de ç o k sayıda ç e ş m e mev­ A r a ş t ı r m a , istanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Ta­
cut iken, d i ğ e r y a p ı l a r gibi geriye bir ş e y kalma­ rih Bölümü Yayımlanmamış Lisans Tezi, İstanbul 1970.
mıştır. H a t t a bu ç e ş m e l e r d e n b i r i W . H . B a r l e t t ' i n ATEŞ, ibrahim :"Hasan Paşa'nın Hatay Karamurt'taki
bir g r a v ü r ü (lev. 8)'nde de karşımıza çıkar. B u g ü n , Vakıf ve Vakfiyesi",Vakıflar Dergisi,16(1982),s.5-26.
külliye h a n ı n ı n giriş kapısının y a n ı n d a yer alan ba­ ATEŞ, ibrahim : K a n u n i ' n i n S u Vakfiyesi, Kültür ve
sit ç e ş m e ise sanki g e ç m i ş i c a n l a n d ı r ı r c a s ı n a tatlı Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1987.
suyuyla ç e v r e d e n y o ğ u n ilgi g ö r m e k t e d i r .
BARKER, W. Burchardt : Lares a n d Penates or C i -
H ü k ü m e t K o n a ğ ı : X I X . yüzyıla ait belge­ licia and its Genemaus, London 1853.
lerde s ö z ü edilen y a p ı g ü n ü m ü z d e mevcut değildir.
BARLETT, W . H . : S y r i a , the H o l y L a n d , Asia M i ­
D e b b a ğ h a n e : V a d i içindeki akarsuyun ci­ n o r , I - I I I , London 1838.
v a r ı n d a o l d u ğ u n u t a h m i n ettiğimiz b i r k a ç debbag- BAYKARA, Tuncer : A n a d o l u ' n u n T a r i h i C o ğ r a f y a ­
haneden geriye iz kalmamıştır. s ı n a G i r i ş . I . A n a d o l u ' n u n İ d a r î T a k s i m a t ı , Türk
A s k e r i D e p o : S a v a ş d ö n e m i n d e yapıldığı­ Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988.
nı d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z y a p ı d a n da iz kalmamıştır. BERNARD, Yvelise : L ' O r i e n t d u X V P Siecle des
Ş e h i t l i k : Şehrin kahramanlık mücadelesi­ Voyageurs F r a n ç a i s , Paris 1988.
ne bir ö r n e k olarak dikilen anıt, yerleşimin batısın­ BOZKURT, Rıza : O s m a n h I m p a r a t o r l u ğ u ' n d a
da çevresi yeşillik bir tepe y a m a c ı n d a d ı r . K o l l a r , U l a k ve î a ş e M e n z i l l e r i , Genelkurmay Baş­
kanlığı Yayınları, Ankara 1966.
K I S A L T M A LİSTESl: C A N T A Y (GÜREŞSEVER), Gönül A n a d o l u ' d a Os­
m a n l ı K e r v a n s a r a y l a r ı n ı n Gelişimi, İstanbul Üniver­
a.g.e. : Adı geçen eser sitesi Edebiyat Fakültesi Yayımlanmamış Doktora Tezi,
a.g.m. : Adı geçen makale istanbul 1974.
a.g.mad. : Adı geçen madde
a.g.tez. : Adı geçen tez CANTAY (GÜREŞSEVER), Gönül : "Kervansaraylar",
lev. : Leviıa M i m a r b a ş ı K o c a Sinan Y a ş a d ı ğ ı Ç a ğ ve Eserleri,
Bkz. : Bakınız I , Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınlan, Ankara 1988,
Bil. : Bilhassa s.369-92.
Çcv. : Çewren CARNE, John : La Syrie, La Terre-Saintc, L'Asie
B.A. : Başbakanlık Arşivi M i n e u r e , 111, Paris 1936.
Mh.Dcf. : Mühimme Defteri
MAD. : Maliyeden Müdevver Defter CASSAS, L.F. : V o y a g e P i t t o r e s q u e de l â S y r i e ,
D.N., : Defter No de la Pehnicie de l a Palestine et de la Basse-
Egyptc, Paris 1799.
BİBLİYOGRAFYA
CORNELIUS DE BRÜYN : V o y a g e au l e v a n t , trad,
ABDURRAHMAN HIBRÎ EFENDl_: Menâsik-i Mesâlik, Française, Delft 1700.
I (Çev.Sevim Ilgürel), i s t a n b u l Ü n i v e r s i t e s i Edebi­
yat F a k ü l t e s i T a r i h E n s t i t ü s ü D e r g i s i , 6(1975), COVEL, John : Early Voyages a n d Travels i n t h e
s. 111-29. Levant, London 1893.
254 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U
CUINET, Vital : La T u r q u i e d'Asie, G e o g r a p h i e , KÖPRÜLÜ, M.Fuat :"Suriye Kervansarayları", V a k ı f l a r
A d m i n i s t r a t i v e , S t a t i s t i q u e , D e s c r i p t i v e et Rai- Dergisi, 2(1942), s.468-72.
sonnes de C h a q u e p r o v i n c e L" Asie M i n e u r e , I -
KURAN, Aptullah : M i m a r Sinan, Hürriyet Vakfı Ya­
IV, Paris 1891-94.
yınları, İstanbul 1986.
ÇUBUK, Vahit : "İskenderun Tarihinden Bir Kesil
KRAMERS, J.H. :"Sulaiman I " , E n c y c l o p e d i a o f is­
(1903) Yılında İskenderun Kaza Teşkilatı (Halep Salna­
lam, 4(1934), s.522-27.
mesine Göre)", Hatay, 5(1987), s. 18.
LEAKE, W.M. : J o u r n a l o f a t o u r i n Asia, London
DARKOT, Besim : "Belen", İ s l â m Ansiklopedisi,
1824, Hildesheim 1976.
2(1949), s.473-75.
MUTAFIAN, Claude : La Cilicie au C a r r e f o u r des
DAVIS, E.J. : Life i n Asiatic T u r k e y . A J o u r n a l o f
E m p i r e s , M I , Paris 1988.
Travel, London 1879.
MÜDERRİSOĞLU, M.Fatih : O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ­
D U M A N , Hasan : O s m a n l ı Yıllıkları (Salnameler
ğ u ' n d a 1 6 . Y ü z y ı l d a İ n ş a Edilen M e n z i l Külliye­
ve Nevsallcr), İslam Tarih, Sanat ve Kültürünü Araştır­ leri, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeolo-
ma Merkezi Yayınları, İstanbul 1982. ji-Sanat Tarihi Bölümü Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı Ya­
ERDMANN, Kurt :"Zur türkischen Baukunst Seldschu- yımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1993.
kisher und osmanischer Zeit", I s t a n b u l e r M i t t c i l u n -
MÜNECCİMBAŞI A H M E D DEDE: M ü n c c c i m b a ş ı
gen, 8(1958), s. 1-39.
T a r i h i ( C â m i ' ü d D ü v e l , S a h â i f ' ü l A h b â r fî v e k a y î
EVLİYA ÇELEBİ : Seyahatname, I I (Çcv-Atsız), Mil­ ü l A ' s â r ) , 1-lV, İstanbul 1868.
li Eğitim Bakanlığı Yayınlan, İstanbul 1972.
NEHÇET İBN-I MEHMED DERVİŞ : N e h ç e t - ü l Me-
EVLİYA Ç E L E B l : S e y a h a t n â m e , I ( H a t a y - S u r i y e - nazil, İstanbul 1293/1876.
LUbnan-FiIistin) ( Ç e v . I s m e t P a r m a k s ı z o ğ l u ) , Kül­
ORHONLU, Cengiz : "Mesleki Bir Teşekkül Olarak Kal-
tür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1982.
dırımcılık ve Osmanlı Şehir Yolları Hakkında Bazı Dü­
GOODWIN, Godfey : A H i s t o r y o f O t t o m a n A r c h i ­ şünceler", G ü n e y d o ğ u A v r u p a A r a ş t ı r m a l a r ı Der­
t e c t u r e , London 1971. gisi, 1(1972), s.93-118.
G Ö Y Ü N Ç , Nejat : "Karamort Külliyesi", V l l I . T ü r k ORHONLU, C. : O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u ' n d a Der­
T a r i h K o n g r e s i n e S u n u l a n B i l d i r i , Ankara 1983, b e n t T e ş k i l â t ı Eren Yayıncılık, İstanbul 1990..
s. 1651-55. ORHONLU, C. : O s m a n h İ m p a r a t o r l u ğ u ' n d a Aşi­
GÜÇER, Lütfi : XV1-XVII. A s ı r l a r d a O s m a n l ı İ m p a ­ retlerin İskânı, Eren Yayıncılık, İstanbul 1987.
r a t o r l u ğ u n d a H u b u b a t Meselesi ve H u b u b a t l a r ­
OTTER, J. : V o y a g e en T u r q u i e et en P e r s c , l - I l ,
dan A l ı n a n Vergiler, İstanbul 1964.
Paris 1748.
GÜRSOY, Cevat R.: "Türkiye'nin Tarihi Yolları", T ü r k
PARRY, V.J. : "Baylan (Belen)", Encyclopedia of is­
C o ğ r a f y a Dergisi 50.Yıl Ö2Eİ Sayısı,26(1974),s.24-30.
lam, 1(1960), s. 1134.
HALAÇOĞLU, Yusuf : O s m a n h İ m p a r a t o r l u ğ u ' n d a
SARAL, Mahmut : Hatay İli Y a k ı n Ç e v r e İ n c e l e m e ­
M e n z i l T e ş k i l a t ı ve Y o l S i s t e m i , İstanbul Üniversite­
l e r i , Antakya 1981.
si Edebiyat Fakültesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, İs­
tanbul 1982. SAUVAGET, Jean : "Les Caravanserails Syriens du
Hadjdj de Constantinople", A r s I s l a m i c a , 4(1937),
HALAÇOĞLU, Yusuf : X V I I I . Y ü z y ı l d a Osmanh I m -
s.98-121.
p a ı a t o r l u ğ u ' n u n İ s k â n Siyaseti ve A ş i r e t l e r i n Yer­
leştirilmesi,Türk Tarih Kurunu Ycç/ınları,Ankara 1991. SÖNMEZ, Zeki : M i m a r Sinan ile İlgili T a r i h i Yaz-
malar-Belgeler, Mimar Sinan Üniversitesi Yayınlan,
H A L A Ç O Ğ L U , Yusuf : "Bağras", T ü r k i y e D i y a n e t
İstanbul 1988.
Vakfı İ s l â m Ansiklopedisi", 4(1991), s.45-9.
ŞEMSEDDİN SAMİ : K a m u s ü ' l A l â m , 1-VI, İstanbul
H A L A Ç O Ğ L U , Yusuf : "Belen", T ü r k i y e D i y a n e t
1306-16/1889-99.
Vakfı İ s l â m Ansiklopedisi, 5(1992), s.403-4.
TAESCHNER, Franz :"Die Entvvicklung des Wegenet-
HARTMANN, R. :"Bağras (Bagrâs)' İ s l â m Ansiklope­
zes und des Werkehrs im türkischen Anatolien", Ana­
disi, 2(1949), s. 216. d o l u A r a ş t ı r m a l a r ı , 1/2 (1959), s. 169-93.
HELLENKEMPER, H.-F.HILD : N c u e F o r s c h u n g e n
TUĞLACI, Pars : "İskenderun", O s m a n h Şehirleri,
in Kîlikien, Wien 19.86.
Milliyet Gazetesi Yayınları, İstanbul 1985.
İLTER, İsmet : T a r i h i T ü r k H a n l a r ı , Karayolları Ge­
TÜRKMEN, A.F:Mufassal Hatay, I-IV, İstanbul 1937.
nel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1969.
WIENER, Müller : B u r g c n der Krazritte, Berin 1966.
JACQUOT, Paul : A n t i o c h e . C e n t r e de T o u r i s m c .
I - I I , Beyrouth 1931. Y A Y A N , Oğuz : Tabiî Güzellikleriyle Belen", Hatay,
2(1986), S.20.
KAFADENK, Saadettin :"Hatay'da Tarihi Eserler", Ha­
tay, 8-10(1988), s.26-27. YEİVŞEL, D.Sanuel :"1641-42 de Bir Ka-ayigt'in Türkiye
Sey^atnamesi", Vakıflar Dergisi,3 (1956), s.97-106.
KATİP ÇELEBİ : C i h a n n ü m a ( ç e v . i b r a h i m M ü t e ­
ferrika), 1145/1732. YERASIMOS, Stephane: Les V o y a g e u r s D a n s
KONYALI, İ H . : A b i d e ve K i t a b e l e r i ile K i l i s Ca­ L ' E m p i r e O t t o m a n (XIV«-XVI« siecles), Ankar?
m i l e r i . İstanbul 1968. 1991.
BİR OSMANLI-TÜRK ŞEHRİ OLARAK BELEN 255

4\
r

" r

Resim 5: Belen, İskenderun yönünden görünüm (1680. C. De Bruyn).

Resim 6: Belen, Antakya yönünden görünüm (1785, L. F. Cassas).


256 Fatih MÜDERRISOĞLU

R e s i m 7: B e l e n , i s k e n d e r u n y ö n ü n d e n b a k ı ş ( 1 8 3 6 . W . H . Barlett).

R e s i m 8: B e l e n . A n t a k y a y ö n ü n d e n b a k ı ş ( 1 8 3 6 , W . H . B a r l e t t ) .
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 257!

I^v. 13: Şehitlik ten Vadi ve Yerleşimin genel görünümü


(1992).

Lev. 14: Tarihi yol ve Kanunî Sultan Süleyman Külliyesi


(1990).

1^

l^v. 15: Modem yol (E-5) ve Külliyenin Cami ve Hamammm


güneyden görünümü (1990).
Fatih M Ü D E R R I S O Ğ L U
258

Lev. 19: Han. Kitabe (1990).

I â

l^v. 20: Han. Cami minaresinden ^^enel bakış (1990).

.1

. . .1.

Lev. 21: Han. tahrip olan v e kısmen onanm gören kuzeydoğu


bölüm (1990).
BIR OSMANLI-TÜRK ŞEHRI OLARAK BELEN 259

— ^

I>ev. 2 3 : C a m i . K i t a b e (1990).

Lev. 2 4 : C a m i . j ^ ü n e y d e ı ı genel
g ö r ü n ü m (1990)


H I ,
41
I
Lev. 25: C a m i , H a r i m . iç I ^ v . 26: Cami, kuzeydeki giriş
g ö r ü n ü m (1990). b ö l ü m ü (1990).

I ^ v . 2 8 : H a m a m , k i t a b e (1990).

Kİ i r ;

n İT 17 İM .

Lev. 2 9 : Baldeken T ü ı b e ve Mezarlık (1992). I-ev. 30: Kuzey y a m a ç U yer a l a n k o n u t


b ö l g e s i (1992).
260 Fatih M Ü D E R R I S O Ğ L U

1 ^ 1

Lev. 31: Günümüze ulaşmayan eski bir ev Lev. 32: Tarihi yol üzerinde yer alan
(1991). konutlar (1991).

Lev. 33: Hamam, kitabe (1992). Lev. 34: Hamam ve çevre yapılar (1992),

Lev. 35: 19.yüzyıla ait okul (1992)

TU*

-tfîlMI

Lev. 36: Tarihi yol üzerindeki d ü k k a n / d e p o I^v. 37: Vadi içindeki su kemeri (1992).
harabeleri (1991).
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 261

•M-

'i

Lev 9: Belen, geçide giden şose (1890-1900, ISIJVM TARİH-SANAT VE KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTİRMA MER-
KEZİ/IRCICA Yıldız fotoğraf albümleri koleksiyonu).

-1
İl

Lev 10: Belen, yerleşimin içinden geçen tarihi Adana-Halep/Antakya-Şam yolu ve yol boyunca
uzanan çarşı (1890-1900, İSIAM TARİH-SANAT VE KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTİRMA MERİ^EZİ/IRCICA ,
Yıldız fotoğraf albümleri koleksiyonu). :, , ,,<-,,., ^ . î j n ü d i f ; ; r • . j . ı ! at„n'
262 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U

Lev 1 1 : Belen, t a r i h i y o l , K a n u n î S u l t a n S ü l e y m a n C a m i i ve H a m a m m m g ö r ü n ü m ü .
(1890-1900, İ S I A M TARiH-SANAT V E KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTİRMA MERJ^EZl/lRCICA
Yıldız f o t o ğ r a f a l b ü m l e r i k o l e k s i y o n u ) .
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 263

1 V

s- 4
7

I A'

•3
Ü
O
ın
^1 05

1^
i
(O
i

G E >
264 Fatih M Ü D E R R I S O Ğ L U

EOIRUE
Harsa
Baba Burg

6cbz
•» Oertend
Yenişehir -rLtfke(osmaneliJ
Akbıyık
Pazarcık
i Seyitgazi
ISardaklıCBardakcO
İYenihan
l Bayat
V Bolvadin ^ ^
Visaklı , 4
O V^Aksehlr i-
fV. ) Lâdik
Karapınar
"\_^uiukısla
Ere^I han
Ranmazanoglu yaylas
( 7 Cavüshan kulacı
Pavas
skendcrun
Ba k lfrim(Afrînl
Antakyay.-' Bcşağaç
^ Zambakya» HALEQ
Safder^ı JMaarra
KIBRtS Mudık *J
' •Hama

/Nebk CaenfK)
Sam

i Muzayrlb
\ Ma;rak
-^ynızcrka
ga[kaCBalG*a1
Kalrane

Ha»
Maan
Akabcbaşı
Zatüfhiccc

Tebük
^ AkdarfMagarât)

Bürke-i Muazzam
Medine-i Salih

Bi"i--zUmÜrrUd
N3*am
yHedİyye eşmesi
iı salam kayası
Madiii'l-kurra
MEDİNE
y^eedr-ı Huneyn
Râbi'a esmesi
Kudayda
Abdurrahman Hıbrî ETendl'ye Göre, 17. Yüzyıldo ılin: Yultı Halis (Güzelce Bürke)
aedr-t Affan
Cntergâhı va Konaklama Henzlllürlnl GOsterun llurilıı
vadJ-i Fatima
(1975, S. tLGÜREL)
Arafat dâl.
Minâ
Müzdclife
MEKKE
01. i ; 5-000 000

Lev. 4: Abdurrahman Hıbrî Efendi'ye göre, 17. yü2yılda Hac yolu güzergahı ve
konaklama menzillerini gösteren harita (1975» S. llgürel).
R kilise A
A M A N () S 1) A A Geçit yönü
(2 km.)
<• 637

SI

O L ( V
V
TICARET Al A \ l

ILJI KOAIJT BOL(ÎF.SI

\
l']SKI rURK
MEZARLIĞI

19ATJ/YIL AKARSU VADISI


OKULLARı
deniz yönü
*y (12 km.)

Lev. 12: Belen, y e r l e ş i m i n ö l ç e k s i z krokisi (1993, F . Müderrisoglu-T. Yazar).


ISia.IElV - I4/XİVIJİVİ SlJI.-IVXlV SUl.liViVI/XiV
.VII^VKİI. MÜI.I.İYIESİ- 14 O M U \ . | l » l - / X j V I VOKlfLAR YURDU
(\'/XKII=l./XK CSlsiVlEl. .vılii3iinı.UuU iv'l--rj. V- n -^i^^ CJ
/ x n ^ i x ' i ' İVI3IİİV i3Uxi£i-'riuiim=ı« >
*IVXnİ|-fl :I£VI.İİI_ . MİK/VM «OtX>
OiXliiV :V.)^'IİİV4. l=K-|-(IO. I=lfl-VA
^II'l'İJV. /XI-I "OA
inWiVISS*. Ml>XAI=|î|=l»
IfURV/XiVS/XI^/XV

IH»I^İ l-lyXI-lrl> / Ş/VıVI YOI-(.J

rSN> DU««İNt*R ^

i MUHDES
CAMİ

»M 'v J,( CJ/»Mİ \ i i

- :1 i <

m HttZlRE

Al I S K I = İ V » l = K I . J i V - y X t V CTXI

Lev. 16: Kanunî Sultan Süleyman Külliyesi, konum planı (1990, F. Ertug).
1^ / /
w \ / / •s

/
/

\
•V \ \ / \
\ \ /

•VO H .

Han, restitusyon planı

( 1 9 3 7 , J . SAUl/AGET)
Lev. 17: Kanunî Sultan Süleyman Hanı, restltüsyon planı, (1937, J . Sauvaget).
268 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U

::5

(ı:nU-b-i.

Btnp;ıxcr

^r=0. C •/

asar
—\ _ '^^^^''^^ZZ^r—^ ....'rrrrrr!^----'^ : .'o^ıı.s.-rr V.^HJjpadin. ^ 1

^ \^=^^nıh:''^^4-'-'--'^.c " M / ^ ^ i ' " ?


Tire •'üa^jelür

r
srrdl
arta Kffrabujurr
tn'işelür

^'O" LcrroTuIp. .
r

T:

>ianstig»£irrurocaıtnj3h-a^îctı ^auı-.'ı Jıuııtiiı c7j.tPost.-riUT l uıtıjrrrLİ oıımmıılr»ffr.Birnoi


HU) fıO o :

L e v . 3: Seyahatnamelere göre 17-18. yüzyılda Anadolu yollarını gösteren


harita (1959, F . Taeschner).
BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N 269
270 Fatih M Ü D E R R İ S O Ğ L U

I3IEI-IHİV - I'iyXiVlJiVi S l J I - IVXiV SlJI-IEYkVI/XiV


iVIIEiVXil- K U I - I - İ YI=S>i - E » V/^yX t V S / X » / X Y

'I'/XI^IIHI I lEVI.iil- - iViSi/XiV i»»<>


O i X lEİV : V. . v i i . v i . lEirriJc^. I=III_Y/X

l=« < > I - C > \ ^ I = : CiiU.t-yi

OlEliiV. /Xl_i

IEK<;iYIEK. >VHJX/XI=l=IEIt
/Xll/Xi?. <><>l^. . \ l i j l 3 I E I = l l = t i » < > O I - l J . l='/X rİIH

^-j i \ !
/•''' I /''' i i \ '
m 'âm. i -

r 1

,-\"\ .:::4/ r-1

W'-- y

Lev. 18: Han. rölöve planı (1990, F. Ertuğ).


BİR O S M A N L I - T Ü R K Ş E H R İ O L A R A K B E L E N

» I H I - I E İ V - K / X k V l J ı V İ » U I - r / X k V S U l - I E Y t V I / X ı V
i V I I E i V X i l - I ^ U l - l - İ Y I = » İ - O y X ıVI İ

' I V X m | - | îl£YI_Ul_ 10SÇ> - iViS/XiV ı » » o

^ ^ i X I E i V : Y . . V I İ . V I . l E K l l J C S . •=1.JI_Y/X

l=t<>l-<>V^IE:/xi-i>. O O U X
OlETİıV. /XI_İ
I3<>^/XİV. C>l<i/XıV
IEI=IC:İYIE». .VII.JX/XI=I=IEI^

^ — m

X !
'O

M U H DES
i Y A P I X .

i
' I

1 V

Lev. 22: Kanunî Sultan Süleyman Camii, rölöve planı (1990. F. Ertug).
272 Fatih M U D E R R I S O Ğ L U

I3IHI-IEİV - l ^ / X i V U i V i S M J I J I V X i V S İ j | _ i r N ' k V | y X i V
k V I I H i V X i l - K İ J I - I - Î Y I H S İ - H / X kVI / X ıVI

' I V X R i l - l tı=Yi_Uı. ı » s £ > - jvis/xiv « » o o

O İ ^ I H k V sY.iv.ıiıVi. l E i v r u c l . I = I J I _ N V X

ÇIHTİİV. /XI_İ
»00/XİV. OI'î/XİV

/XI^yXÎ> OCİI^I. ı V l U l S l E I ^ I ' l İ S O O l - l . J . l^/X-l-iH

BALKON

i
I
1-1
i - m
i

I i .
•I
I
\ >

U f İ::rı-:
1I
i
i
^ 1 i
DÜKKÂN ^ i EVLER
^ DÜKKÂN I ^ DÜKKÂN
I

Lev. 27: Kanunî Sultan Süleyman Hamamı, rölöve planı (1990. F. Ertug).

o Sen
M Î M Â l î ? ! MAMU

Doç.Dr.Nusret ÇAM

ü n ü m ü z T ü r k i y e ' s i n d e yan yana getirmek­ O s m a n l ı l a r z a m a n ı n d a k i kadar başarıyla icra edil­


te o l d u k ç a güçlükle karşılaşılan kavramlar­ diğini, en iyi m ü ş t e r i l e r i n i n ise J a p o n , A m e r i k a n ,
fi d a n b i r tanesi de "İslâm" ile "sanat'hr. A r a p ve Avrupalı zenginlerin o l d u ğ u n u k a ç kişi bil­
H e m dindar s â d e v a t a n d a ş ı n , h e m de ay­ mektedir?
dınlarımızın, bu iki kelimeyi birarada d ü ş ü n m e k t e
bir hayli zorlandığını g ö r m e k t e y i z . "Sanat'la S a n a t ı n ve Islâmın ne o l d u ğ u sorusuna ye­
"tslâm" kelimelerini birarada k u l l a n d ı ğ ı n ı z d a , b i ­ terli cevap verilememesi ve b u n l a r ı n k e s i ş m e nok­
rincilerin de ikincilerin de aklına hemen ya resim ta larının tesbit edilememesi sebebiyle b u g ü n islâm
ve heykel, ya da m o d e r n sahne s a n a t l a r ı gelmek­ s a n a t ı ya ç o k özel bâzı alanlara sıkışıp k a l m ı ş , ya
te ve b u n l a r ı n islâm'la b a ğ d a ş m a y a c a ğ ı n ı s ö y l e ­ da müzelik bir h â d i s e olarak d ü ş ü n ü l ü r o l m u ş t u r .
m e k t e d i r l e r . H a l b u k i sanat, y a l n ı z c a b u n l a r d a n G ü n ü m ü z d e "islâm s a n a t ı " a d ı n a ortaya k o n u l a n
ibâret o l m a d ı ğ ı gibi, b u iki k a v r a m ı n niçin b a ğ ­ eserlerin ise h e n ü z istenilen seviyeye g e l e m e d i ğ i
d a ş m a d ı ğ ı konusunda da doyurucu cevap almak g ö r ü l m e k t e , fakat b ü y ü k istikbal vaadetmektedir.
m ü m k ü n değildir. işte bu sebeple i s l â m ' d a s a n a t ı n yeri ve m â h i y e t i
konusu, kendiliğinden ö n e m k a z a n m a k t a d ı r .
A y n ı soru, ebru, tezhip, m i n y a t ü r , hat, cilt, *
çini, sahneyle ilgili olmayan klasik sanatlar dikkate
alarak s o r u l d u ğ u n d a da fazla t a t m i n edici bir ce­
vap a l ı n a c a ğ ı s a n ı l m a m a l ı d ı r . Zira bunlar h a k k ı n d a
İslâm'ın sanata, tasvire ve m i m a r l ı ğ a bakışı
fazla bir bilgileri y o k t u r . K o n u m i m a r l ı k olunca,
g i b i konular, h e m m ü s l ü m a n , h e m de y a b a n c ı
d u r u m biraz d e ğ i ş m e k t e ve cemiyetimizin h e m e n
a r a ş t ı r m a c ı l a r t a r a f ı n d a n epeyce işlenmiş olmakla
her kesimi Selimiye, S ü l e y m â n i y e , Sultanahmet
b i r i i k t e ^ t a r t ı ş m a y a açık b â z ı k o n u l a r ı n , g e l i ş e n
gibi câmilerle M i m a r Sinan'dan hayranlıkla bahset­
Islâmî a r a ş t ı r m a l a r ı n ve sanat tarihi incelemeleri­
mekte, fakat b u n l a r ı n b ü y ü k l ü ğ ü n ü n hangi özellik­
n i n ışığı altında yeniden incelenmesi g e r e k t i ğ i an­
lerinden k a y n a k l a n d ı ğ ı sorusu yine de c e v a p s ı z
kalmaktadır. laşılmaktadır. Islâmın sanat h a k k ı n d a k i g ö r ü ş l e r i n i
dile getirmeden ö n c e , " s a n a t " kelimesinden neyin
D a h a da k ö t ü s ü , b u g ü n ü l k e m i z i n h e m e n a n l a ş ı l m a s ı g e r e k t i ğ i n e kısaca temas etmekte ya­
h e m e n her kesiminde b ü y ü k bir "estetik eroz­ rar vardır.
yon" ve "tarihi tahrip" h â d i s e s i y a ş a n m a k t a d ı r .
A r a p ç a "sar^a'a" fiilinden t ü r e y e n sanat, ç e ­
Çirkin binalar, estetiken m a h r u m c â m i l e r , maviye
şitli ansiklopedilerde d e ğ i ş i k ş e k i l l e r d e tarif edil­
veya yeşile boyanarak aslî güzelliklerini k a y b e t m i ş
mekle birlikte o n u n " i n s a n / a r ı , gördükleri, işit­
mihraplar, yurt dışına kaçırılan yazma eserler, bir
tikleri, his ve tasavvur ettikleri olayları ve gü­
kenara atılmış nadide hat levhaları, bir k ö ş e d e çü­
zellikleri, insanlarda estetik bir heyecan uyan­
r ü m e y e terkedilmiş Selçuklu veya O s m a n l ı sinileri,
dıracak tarzda ifâde e t m e s i " olayı olarak da g ö ­
kırılmış mezar taşları, tarihten ve sanattan kopuk­
rebiliriz B u tariften de anlaşılacağı ü z e r e , bir çalış­
l u ğ u m u z u n i f â d e s i d e ğ i l m i d i r ? D i n d a r veya
m a n ı n sanat eseri olabilmesi için, "insan elinden
m u h â f a z a k â r o l d u ğ u n u s ö y l e y e n zenginlerimizden
çıkmış olması, güzel olması ve orijinal olması"
k a ç tanesi b u g ü n hat, ebru, tezhip gibi klâsik İslâm
sanat eserlerinin k o l e k s i y o n u n u y a p m a k t a d ı r ? 1. Islâmın sanat, tasvir ve estetikle ilgili yönünü inceleyen
H a t t â b u n l a r ı n b u g ü n istanbul'da h e m e n h e m e n l<itap ve makaleleri bibliyografya kısmında vereceğiz.
274 Doç.Dr.Nusret ÇAM

gibi şartları h â i z o l m a s ı gerekmektedir. B u sebep­ lekelerini ve kaabiliyetlerini, içlerinden geldiği gibi


le, insan elinden ç ı k m a y a n nefis bir dağ manzara­ hareket ederek, en saf şekilde sergilerier. B u dav­
sı, şelale, p e r i b a e a l a r ı vs. güzel olmakla birlikte sa­ ranışlar, onlar için h e m bir o y u n , h e m de yetişkin­
nat eseri s a y ı l m a z l a r , ç ü n k i insan elinin m a h s u l ü lik ç a ğ l a n n d a k i faaliyetleri için bir alıştırma ve ha­
değildir. Y i n e aynı şekilde, bir insan t a r a f ı n d a n ya­ zırlıktır. B u konudaki bâzı tesbitlerimizi genelleşti­
pılmış olsalar bile, insanda estetik h a y r a n l ı k uyan­ rerek s ö y l e m e k gerekirse, hiçbir insan yoktur k i , o
d ı r m a y a n basit bir masa, rahle veya tabak da sa­ g ü n k ü imkânları ve kaabiliyeti ç e r ç e v e s i n d e ç o c u k ­
nat eseri sayılmazlar. A n c a k , bunlar, işinin ustası l u ğ u n d a sanat faaliyetleri diyebileceğimiz faaliyette
kimseler t a r a f ı n d a n ç o k ince bir şekilde yapılıp tez­ b u l u n m a m ı ş olsun. Bir kimse, dinî ve sosyal baskı-
yin edilirse, daha d o ğ r u s u g ö r e n l e r d e güzellik etki­ l a n n h e n ü z t e ş e k k ü l e t m e d i ğ i o ç a ğ l a n n d a mutla­
si u y a n d ı n r s a o zaman sanat eseri sıfatı kazanırlar. ka şarkı s ö y l e m i ş , resim y a p m ı ş , bir müzik eşliğin­
de o y n a m ı ş , ç a m u r d a n bir hayvan figürü y a p m ı ş ,
Ş i m d i b u r a d a k a r ş ı m ı z a , "güzel nedir", ev bina e t m i ş t i r . İşte insanın b u gibi faaliyetleri,
"güzelliğin ölçüsü nedir", "hangi ş e y güzeldir, onda güzellik ve sanat duygusunun fıtrî o l d u ğ u n u n
hangi ş e y çirkindir" gibi sorular ç ı k m a k t a d ı r . Es­ güzel bir işâretidir. insanlar, ç o c u k l u k l a n n ortaya
tetiğin s a h a s ı n a giren bu konudaki t a r t ı ş m a l a r yak­ koydukları bu faaliyetlerini ileriki yaşlarında ya çeşit­
laşık 2 5 0 0 yıldan b e r i bir sonuca u l a ş t ı r ı l a m a m ı ş li sebeplerle terkeder, köreltir, bastırırlar ve s a n a t n
ve "güzel"in t a m bir tarifi y a p ı l a m a m ı ş , hatta b u en alt faaliyeti demek olan dinleyici seyirci olarak
konuda çeşitli estetik doktrinler bile meydana gel­ devam ettirirler, ya da geliştirerek s a n a t k â r olurlar.
miştir. B u tarifler ve t a r t ı ş m a l a r bu yazının konusu
değildir. Fakat h e m e n ş u n u söyleyelim k i , "güzel, Bir kimsenin elbiselik bir k u m a ş veya kravat
faydalı olandır" ş e k l i n d e k i tarifler artık gerilerde a l ı r k e n bile m a ğ a z a m a ğ a z a ı*oLışması, insanda
kalmış b u l u n m a k t a d ı r . Yine bu arada, estetikçilerin d o ğ u ş t a n mevcut olan bu güz liik duygusunun ese­
"güzel" i tarif edememelerinin, bu konuda ihtilafa ridir. E ğ e r insanda b ö y l e bir güzellik duygusu bu-
d ü ş m ü ş o l m a l a r ı n ı n , "güzeV'in mevcut o l m a d ı ğ ı l u n m a s a y d ı , elbiselerin yalnızca s a ğ l a m l ı ğ ı n a , so­
a n l a m ı n a g e l m e d i ğ i n i de işaret etmek icap eder. ğ u k veya s ı c a ğ a karşı dayanıklığına b a k ı l a c a k , ye­
A ş k , sevgi, h ü z ü n , a c ı , keder gibi i n s a n ı n en tabii meklerin g ö z e değil, yalnızca d a m a ğ a hitap etmesi
hislerinin hangisi tarif edilebilmiştir k i , güzellik de yetecek, b i n a l a r ı n s a ğ l a m ve kullanışlı o l m a s ı kâfi
tarif edilebilsin! Ç ü n k i o, kolayca tarif edilebilecek gelecek, arabalar, elbiseler çeşit çeşit modellerde
ve kimsenin itiraz e d e m i y e c e ğ i şekilde ölçülebile­ y a p ı l m a y a c a k t ı , işte bu gibi ö r n e k l e r , güzellik duy­
cek maddi bir olay değildir. O halde kişiden kişiye, gusunun insanda d o ğ u ş t a n mevcut o l d u ğ u n u n b a ş ­
t o p l u m d a n t o p l u m a , m e k â n d a n m e k â n a ve za­ ka işaretleridir.
m a n d a n zamana d e ğ i ş s e de ortada "güzel" diye
hakikatin o l d u ğ u m u h a k k a k t ı r . Bu izafilik durumu, Ç e v r e m i z d e y a p a c a ğ ı m ı z b a ş k a bir g ö z l e m i
"güzellik" k a v r a m ı n a fazla zarar g e t i r m e y i p ona ve m e ş h u r bazı s a n a t k â r l a n n saralı veya akıl hasta­
zenginlik de k a z a n d ı r m a k t a d ı r . Bundan da anlaşı­ sı o l d u ğ u n u ^ dikkate aldığımızda, insandaki bu gü­
l a c a ğ ı ü z e r e , o, b ü t ü n m a n e v î olaylar gibi f e r d î , zellik ve sanat duygusunun faaliyete g e ç m e s i h â d i ­
d e r u n î ve ulvî bir olay o l u p , idrak kaabiliyetine g ö ­ sesinin, kavrama kaabiliyeti idiot ve debil derece­
re kişiden kişiye değişir. sinde olan kimseler haricinde z e k â ve ruh sağlığı
ile de pek ilgili o l m a d ı ğ ı anlaşılacaktır. Hatta b ö y l e
S a n a t ı n ve güzelliğin tariflerini bu şekilde kimselerin e ğ i t i m i n d e O s m a n l ı l a r z a m a n ı n d a oldu­
y a p t ı k t a n sonra, İslâm'ın b u konulardaki tutumuna ğu gibi, müzik ve resimden son zamanlarda tekrar
geçebiliriz. Fakat b u konuya d o ğ r u d a n d o ğ r u y a istifâde edilmeye b a ş l a n d ı ğ ı h e m e n h e m e n herke­
girmeden ö n c e , sanat ve güzellik duygusunun i n ­ sin m a l û m u d u r . D e m e k d u y o r k i , her insanda az
san ve t o p l u m h a y a t ı n d a k i yerini de s a ğ l a m bir şe­ veya çok; şu veya bu şekilde sanata karşı bir yatkın­
kilde belirlemek gerekmektedir. lık mevcut olup, kişi b u n u geliştirerek sanat merdi­
venindeki yerini alır. B u merdivenin ilk b a s a m a ğ ı ,
a) İnsanda güzellik ve sanat duygu­
seyirci veya dinleyicilik, a m a t ö r c e y a p ı l a n çalışma­
sunun fıtriliği:
lar olduğu halde, en üst b a s a m a ğ ı Sinan'lann, Itrîle­
İnsanı en iyi t a n ı m a n ı n herhalde en iyi me-
rin, Yahya Kemâl'lerin, Levnî'lerin, Bihzad'ların,
t o d l a r ı n d a n birisi de ona iyi g ö z l e m c i sıfatıyla bak­
Şe^iı Hamidullah'lann b u l u n d u ğ u noktadır.
mak, hareketlerini k o n t r o l etmektir. Ona böyle bir
nazarla b a k t ı ğ ı m ı z d a i n s a n ı n , biri m a d d î , diğeri B u tesbitlerimizden de anlaşılacağı ü z e r e in­
r u h î o l m a k ü z e r e iki d ü n y a s ı n ı n b u l u n d u ğ u n u ve s a n , y a l n ı z c a d ü ş ü n e n , ü r e t e n , i n a n a n bir
b ü t ü n faaliyetlerinin bu iki y ö n d e cereyan ettiğini varlık d e ğ i l , a y n ı z a m a n d a s a n a t eseri mey­
m ü ş a h e d e ederiz. Sanat i n s a n ı n b u ikinci y ö n ü n ü d a n a getiren bir varlıktır. Tarihe baktığımız
teşkil eden unsuriardan birisidir. zaman, en ilkelinden en g e l i ş m i ş i n e kadar y e r y ü ­
i n s a n ı tam olarak t a n ı m a k için tutulması ge­ z ü n d e k i b ü t ü n insan topluluklannm sanatla m e ş g u l
reken yollardan bir tanesi, d a v r a n ı ş l a r ı n ı , h e n ü z oldukları, sanat eseri meydana getirdikleri g ö r ü l e ­
dinî ve sosyal b a s k ı l a r d a n â z a d e , en samimi bir ş e ­ cektir. H a t t a sanat eseri meydana g e t i r m e m i ş bir
kilde dile getiren 3-5 y a ş ı n d a k i ç o c u k l a r ı n faali­ din ve topluluk yoktur. Arkeolojik ve antropolojik
yetlerini g ö z l e m e k olmalıdır. Ç ü n k i b u ç a ğ d a k i ç o ­ 2. Frete, Jean, Delilik (çev. H.Vehbi Eralp), İstanbul,
cuklar, d o ğ u ş t a n sahip oldukları içgüdülerini, me­ 1946, s. 103-107,
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMARİYE BAKIŞI 275

a r a ş t ı r m a l a r , b u d u r u m u n , tarihin herhangi bir za­ bilhassa d o ğ u ş u ve b a t ı ş ı n d a k i h a ş m e t i ile de g ü ­


man diliminde değil, fakat d ü n y a kurulduktan beri zeldir. A y n ı şekilde a ğ a ç l a r , i n s a n ı n ihtiyaç duydu­
b ö y l e o l d u ğ u n u ortaya k o y m a k t a d ı r . O halde sa­ ğ u meyveyi, odunu, keresteyi verdiği için i y i , insan
nat, ferdî p l â n d a fıtrî, tarihî ve sosyolojik anlamda ruhunda bıraktığı h o ş etki ile de güzeldir. B u ör­
evrensel bir h â d i s e d i r . H a t t a o n u n evrensel bir nekleri, kuşlar, bulutlar vs. için de çoğaltabiliriz.
h â d i s e o l m a s ı da her insanda fıtrî o l m a s ı n ı n bir ne­ N i t e k i m b i r ç o k â y e t t e bu k o n u çeşitli şekillerde d i ­
ticesi ve t e z a h ü r ü d ü r . D i ğ e r taraftan, bir k ü l t ü r ü n le getirilmiştir.
ü r ü n ü olarak ortaya ç ı k a n bir sanat eserinin, me­
sela bir çininin veya m i n y a t ü r ü n , ç o k değişik b a ş ­
ka kültürlerin insanları t a r a f ı n d a n rahatlıkla b e ğ e ­
n i l i p s a t ı n a l ı n a b i l m e s i , bir hıristiyanın Sultanah­
met C a m i i k a r ş ı s ı n d a h a y r a n l ı ğ ı n ı gizleyememesi
g e r ç e ğ i de bu sanat duygusunun e v r e n s e l l i ğ i n i n
b a ş k a bir delilidir.

b) K u r ' a n ve H a d i s l e r i n ışığı altında


g ü z e l l i k d u y g u s u n u n fıtriliği:
Kur'an-ı Kerim'de güzel sanatlarla doğrudan
d o ğ r u y a ilgilibir â y e t mevcut değildir. Bununla birlik-
te,diger bâzı eş/etlerin ışığı altında O'nun güzel sanat­
lara nasıl bakügını tayin etmek m ü m k ü n d ü r . Bunun "Ondan yeşillikler çıkardık. Ondan yığın
için ö n c e "insan"ın ne olduğunu bilmek gerekir. yığın taneler, hurmaların tomurcuklarından
sarkan salkımlar, biribirine hem benzeyen,
Kur'an-ı K e r i m e g ö r e Allah, insanı yeryü­ hem benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve
z ü n d e kendisinin halifesi olarak en g ü z e l ve en nardan bahçeler yapıp çıkarıyoruz. Meyvesine,
akıllı şekilde y a r a t m ı ş t ı r . Mesela Y ü c e A l l a h , T i n bir meyve verdikleri zaman, bir de olgunlaştık­
Suresi 4 . ve 5. â y e t l e r i n d e : ları zaman b a k ı n " (En'am, 99).

Muhakkak ki biz insanı en güzel şekilde


yarattık, sonra onu aşağıların aşağısına çevir­
dik" demekte; T e ğ â b u n Suresi 3. â y e t t e de:
"Hayvanları da O yaratmıştır: Onlarda
sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır.
Onların etlerinden yersiniz; akşamleyin getirip
sabahleyin salarken onlarda sizin için bir zevk
"Size s û r e t uerip, s u r e t i n i z i en güzel şe­ (güzellik) u a r d ı r " ( N a h i , 5-6).
kilde yaratmıştır, dönüş 0 ' n a d ı r " d i y e buyurmak­
B u â y e t l e r d e n de anlaşılacağı ü z e r e . D ü n y a
t a d ı r . Mealini verdiğimiz birinci â y e t t e k i "insanın
nimetleri yalnızca iyi ve faydalı değil, aynı zaman­
en güzel şekilde yaratılmd'sından maksat, insa­
da güzeldir. D i ğ e r taraftan, C e n a b - ı H a k k ' ı n yarat­
n ı n m ü k e m m e l şekilde yaratıldığı denilebilirse de,
tığı en güzel ş e y ise bu d ü n y a d a k i sâlih amel işle­
ikinci â y e t t e k i "suretinizi en güzel şekilde yarat­
yenlere vaad edilmiş olan Cennet'tir. E ğ e r i n s a n ı n
mıştır" ş e k l i n d e k i bir ifâde, b u n u n , yüz ve endam
bu güzellik ve güzelliği kavrama y ö n ü bulunmasay-
güzelliğini de içerisine aldığını g ö s t e r m e k t e d i r .
dı, Cennet'in "altlarında ırmaklar akan köşkle-
İ n s a n ı n en güzel b i ç i m d e y a r a t ı l m a s ı , a y n ı rf'nden veya oradaki hurilerin, i n s a n ı n hayal g ü ­
zamanda o n u n güzellikleri kavrama, bunlardan c ü n ü n dahi e r i ş e m e d i ğ i güzelliklerinden bahsedil­
zevk alma ve estetik d e ğ e r i olan eserler yapma ka- meyecekti.
abiliyetini hâiz o l d u ğ u n u n da bir ifâdesidir. Nite­ Aslında, Allah'ın insanı "güzel" surette ya­
kim Kur'an-ı Kerim'deki bâzı ayetler insanı d ü ş ü n ­ ratması g â y e t tabiidir. Ç ü n k i , Yaratıcı'nın kendisi
meye d â v e t ederken, bâzı âyetler de ü s t ü n b e l a ğ a t i "Cemâl' (Güzel) sıfatını taşımaktadır. B i r â y e t e g ö r e :
ve tasvirierindeki güzelliğiyle d o ğ r u d a n d o ğ r u y a i n ­
s a n ı n estetik y ö n ü n e hitap etmektedir. <>?Jlfc "Yaratanların en güzeli Al-
İ n s a n ı n fizikî ve aklî b a k ı m ı n d a n en ü s t ü n / a / ı ' t ı r " ( M u ' m i n u n , 14).
varlık olarak yaratılması, Y e r y ü z ü ' n d e karşılaşacağı Y i n e b a ş k a â y e t l e r d e n (Hicr, 2 9 ; Secde, 9;
i'tikadî, a h l â k î , fizikî ve b e ş e r î problemleri ç ö z ü p Sad, 72) ö ğ r e n d i ğ i m i z e g ö r e ,
h a y a t ı n ı iyi şekilde devam ettirebilmesi, en güzel
>• .»•<.',
şekilde yaratılmış o l m a s ı da D ü n y a güzelliklerinden
S-JJjti-i^j "Allah, O'na (Adem'e, insa­
zevk alabilmesi içindir. H a k i k a t e n de D ü n y a n i ­
na) kendi ruhundan üflemiştir".
metleri yalnız iyi değil, aynı zamanda güzeldir. Me­
sela G ü n e ş , D ü n y a m ı z ı a y d ı n l a t t ı ğ ı , ısıttığı, h a m İşte i n s a n ı n güzel ve güzelliğe karşı meyyal
meyveleri olgunlaştırdığı için yalnızca iyi o l m a y ı p , o l m a s ı , güzel eserler ortaya koyabilmesi g e r ç e ğ i .
276 Doç.Dr.Nusret ÇAM

b u â y e t t e belirtilen yaratma h â d i s e s i n e dayanmak­ "(Bir gün) Peygamber, "Kalbinde zerre


t a d ı r . H a t t a i n s a n ı n "ahsen-i takvim" olmasının kadar kibir bulunan kimse Cennet'e giremez"
sırrı da burada y a t m a k t a d ı r . H z . D â v u d ' u n sesini en dedi.
g ü z e l kılan, H z . Y u s u f u ve Hz. M u h a m m e d i insan­ Bunun üzerine (Sahâbeden) birisi:
ların en g ü z e l yapan iksir, işte b u d u r B u n a m u k â b i l ,
-"Fakat elbisesinin ve ayakkabısının gü­
hö\Jle bir y a r a t ı l m a i m t i y a z ı n d a n m a h r u n bulunan
zel olmasını isterse?' diye sorduğunda. Nebi:
"eşek en çirkin sese sahiptir" [Lukman, 19).
-"Allah güzeldir ve güzeli sever, (halbuki)
D i ğ e r taraftan, K u r ' a n - ı K e r i m ' d e k i b i r ç o k
kibir hakkı uzaklaştıran ve insanları hakir gös­
â y e t , bu "dyet/er" (işaretler) k a r ş ı s ı n d a M ü s l ü m a n ­
teren şeydir cevabını vermiştir."
ların d ü ş ü n ü p ibret a l m a s ı n ı ve bu g ü z e l l i k l e r d e n
istifâde etmesini istemektedir. Bunlardan bir tanesi B u hadislerden de anlaşılıyor k i , İslâm dini,
de  r a f / 3 1 - 3 2 . âyetleri o l u p şöyledir: e s t e t i ğ e b ü y ü k ö n e m v e r m e k t e ve b u e s t e t i ğ i n
k a y n a ğ ı n ı d o ğ r u d a n d o ğ r u y a Allah'a (c.c) dayan­
d ı r m a k t a d ı r . B u sebeple peygamberimiz h a y a t ı n ı n
her s a f h a s ı n d a güzelliği arıyor, insanların g i y i m i n ­
de vs. bunlara dikkat etmesini tavsiye ediyordu.
Mesela bunlardan bir tanesi şöyledir: "O, bir gün
cenaze merasimine gitti ve mezarın içinde hafif
bir kazılış hatası görerek b u n u n derhal düzel­
"(Ey âdemoğulları), mescidde süslü elbi­
tilmesini emretti. Birisi O'na bunun ölüyü ra­
selerinizi giyiniz, yeyiniz, içiniz, fakat israf et­
hatsız mı edeceğini sordu. Peygamberimiz de:
meyiniz. Çünki Allah müsrifleri sevmez. De ki,
"Aslında böyle şeyler ölüyü ne sıkar, ne de ona
Allah, kulları için çıkardığı zîneti, temiz ve hoş
rahatlık verir, fakat bu, sağ olanların gözleri­
rızıkları kim haram etmiş?"
ne güzel görünmek içindir" diye buyurdu."* Pey­
G ö r ü l d ü ğ ü g i b i , bu â y e t l e r d e n birincisinde gamberimiz yalnız b ö y l e demekle k a l m a y ı p ç e v r e ­
mescide giderken zinetlerin takılması (yani tefsirci- sindeki güzellikler karşısında sık sık duygularını dile
lere g ö r e g ü z e l k o k u s ü r ü l m e s i , temiz ve güzel el­ getiriyordu. Mesela bir d e f a s ı n d a aşılı bir fidanı tu­
biseler giyilmesi) istenilmiş, a r d ı n d a n da gayet c ö ­ t u p ö p e r e k "keşke ben de senin gibi aşılı bir
m e r t bir ifâdeyle de "yeyiniz, içiniz diye insanla­ ağaç olsaydım" d e m i ş i , g e n ç h a n ı m ı Hz. A i ş e ' y e
ra D ü n y a n i m e t l e r i n d e n istifade edilmesi s ö y l e n ­ de "ya Hümeyra" (pembe yanaklı) diye iltifatta
miştir. İkinci â y e t t e ise g ü z e l zinetleri, h o ş ve te­
b u l u n m u ş t u r . Y i n e Peygamberimiz, bir d e f a s ı n d a
miz rızıkları A l l a h y a s a k l a m a d ı ğ ı halde yasaklayan­
H a b e ş i s t a n ' d a n gelen ve Medine'deki Mescid'in av­
lar veya yasaklayacak olanlar a z a r l a n m ı ş t ı r . Zaten
lusunda mızraklarıyla g ö s t e r i y a p a n bir grup H a -
b a ş k a bir â y e t t e (Kasas-77) de:
beşliyi H z . A i ş e ile birlikte seyretmiş*^ .bayramlarda^
"Ve Dünyadan da nasibini unutma" de­ ve d ü ğ ü n l e r d e ^ çalgı ç a l ı n m a s ı n ı istemiştir^. Tabii
nilmek suretiyle yukarıdaki â y e t te'yit edilmektedir. bu d ü ğ ü n l e r i n , Islâmın k o y d u ğ u yasaklan ihlal et­
meyen bir b i ç i m d e yapıldığına hiç ş ü p h e yoktur.
D ü n y a nimetlerinden faydalanılması gerekli­
liği. Peygamberimiz t a r a f ı n d a n da sık sık vurgulan­ B a ş t a B u h â r î ve Müslim'de olmak ü z e r e bel-
m ı ş t ı r . Mesela, N e s â î ' d e ( Z î n e t , 5 4 ) ve Ebu libaşlı b ü t ü n hadis k i t a p l a r ı n d a bulunan bir hadis
D â v u d ' d a (Libas, 14) yeralan bir hadiste, zengin ise ş ö y l e d i r : "Resulüllah (S.A.V.) bir defa Ebu
o l d u ğ u halde, çirkin ve d e ğ e r s i z bir elbise g i y m i ş Musa el-Eş'arî'nin okuduğu Kur'an'ı dinledi ve
olarak huzura gelen bir kişiye Peygamberimiz: ona 'Ey Ebu Musa, sana Davud'a verilen miz-
marlardan bir mizmar verilmiştir' dedı'^^ Pey­
"Allah mal vermişse, Allah'ın kerameti
gamberimizin Kur'an-ı K e r i m ' i n g ü z e l ve insanda
senin üzerinde görünsün' demiştir.
tesir u y a n d ı r a c a k şekilde o k u n m a s ı için söylediği
Tırmizî'nin (Edeb, 41) rivayet ettiği bir hadis
ise şöyledir: 3. Müslim, Kitabu'l-lnıan, 1/93, hadis 147.
"Allah, temizdir, temizliği sever, güzel­ 4. İbn Sad, I / l , s. Ol'den nakleden Mulıammed Hamidul-
dir, güzelliği sever, merhametlidir, merhameti lah, İslâm Peygamberi, II, İstanbul, 1969, s. 60.
sever, cömerttir, cömertliği sever. Saçınız var­ 5. Mulıammed Kutup, İslâm D ü ş ü n c e s i n d e Sanat,
sa, temiz tutunuz; Yahudilere benzemeyiniz . (Çev. Akif Nuri), İstanbul, 1979, s.74.
M ü s l i m ' d e şöyle bir hadis b u l u n m a k t a d ı r . ^ 6. Buhari, 8:69; 13:2; 56:79.
7. Buhari, 13:2; 5 6 : 8 1 .
^ i j i JUi. iJJ ^ yLT (>. aj^-l J^Ai.K " : J U ^ \ ^
8. Buhari, 67:28.
9. Geniş bilgi için bak: Muhammed Hamidullah, İslâm
ii^M- aLuj ( j ^ . o' v - ^ . J ^ y i o ' - J ^ J "y^
Peygamberi, II, 63; Yusuf el-Kardavî, İslâm'da Helal
ve H a r a m , (çev. Mustafa Varlı), Ankara, 1970, s.
3 1 4 - 3 2 2 ; Uludağ, S ü l e y m a n , İ s l â m A ç ı s m d a n
Mûsikî ve S e m â , İstanbul, 1976, 59-83.
10. Uludağ, a.g.c., s. 105.
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMÂRİYE BAKIŞI 277
daha p e k ç o k söz olup B u h â r î ve Müslim'in rivayet retinin bir t e z â h ü r ü olup bundan ilim d o ğ a r , insa­
ettiği bir tanesi ş ö y l e d i r : "Kur'an-'ı seslerinizle n ı n yine m a n e v î d ü n y a s ı n ı n p a r ç a s ı olan "iyi" ise
süsle^iniz"^^ Y i n e Peygamber Efendimiz, sesinin o n u n dinî ve ahlâki i n a n ç ve davranışlarının bütü­
güzelliğiyle m ü e z z i n l e r i n piri olan Bilal-ı H a b e ş î ' ­ n ü n ü teşkil eder k i , din ve hukukun alanıdır. M â n e v î
n i n o k u d u ğ u ezandan daha ç o k etkilenir ve e z a n ı dünyamızın ayrılmaz bir parçası olan "güzellik"ten
genellikle o n u n o k u m a s ı n ı isteyerek "Ya Bilal, ise sanat, estetik ve sanat tarihi d o ğ m u ş t u r .
kalk bizi ferahlandır" derdi. Hz. M u h a m m e d ' i n
Sanat ve güzellik insanda b u kadar köklü bir
(A.S.) "Ya Bilal,kalk da ezan oku" demeyip, ra-
duygu o l d u ğ u n a g ö r e , İslâm'ın bunu reddetmesi ta­
kik bir kalbin eseri olan "kalk bizi ferahlandır'
bii k i m ü m k ü n değildir. Zira dinimizin, i n s a n ı bü­
ifâdesini k u l l a n m a s ı , O'rıun b a ş k a bir inceliğini
t ü n zaaf ve kaabiliyetleri ile d e ğ e r l e n d i r d i ğ i ve in­
g ö s t e r m e k t e d i r . İşte Peygamberimiz, güzellikler s a n ı n birtakım t e m a y ü l l e r i n i g ö z a r d ı e t m e d i ğ i her­
k a r ş ı s ı n d a b ö y l e rakik bir kalbe sahipti. Zaten kesin m a l û m u d u r . Ç ü n k i , d i ğ e r b i r ç o k dinin aksi­
Kur'an-ı Kerim'in istediği M ü s l ü m a n modeli de bu­ ne, I s l â m d a dinî emir ve yasakları k o y u p tanzim
dur. Ş u âyet-i kerime bu g e r ç e ğ i ortaya koymakta­ eden (Şâri), dinin kurucusu bir insan, ya da ruhban
dır: "Muhakkak ki gerçek Mü'minler, ancak, Al­ sınıfı o l m a y ı p , insanı bizzat yaratan Allah'tır. A l l a h
lah'ın ismi zikredildiği zaman, kalpleri titreyen ise, yarattığı insanın neye karşı meyyal o l d u ğ u n u ,
kimselerdir" (Enfal-8) hangi ihtiyaçlarının, ne gibi kaabiliyetlerinin bulun­
B ü t ü n bu â y e t ve hadislerden anlaşıldığına d u ğ u n u bilip h ü k ü m verendir. B u sebepledir k i , ev­
g ö r e , İslâm dini, i n s a n ı n estetik bir d ü n y a s ı n ı n da lenme gibi ç o k tabii bir ihtiyacı, bâzı dinler yasak­
b u l u n d u ğ u n u kabul etmektedir. Ö y l e anlaşılıyor k i , ladığı halde islâm yasaklamaz. O halde güzelliğe
insanın bu y ö n ü , o n u n en az dinî, ahlâkî ve beşerî ve güzel eserler yapmaya karşı meyli bulunan bir
y ö n ü kadar önemlidir. İslâm, insanın diğer yönleri­ varlığın bundan menedilmesi de Allah'ın adalet ve
nin olduğu kadar, bu y ö n ü n ü n de geliştirilip olgun­ ç ö m e r t l i ğ i n e y a k ı ş m a z . Z â t e n K u r ' a n - ı K e r i m ve
laşmasını istemiştir. İnsanın e s t e t i ğ e karşı böyle is­ hadislerde insanın d o ğ u ş t a n sahip o l d u ğ u yemek,
tidadı o l m a s a y d ı , Kur'an-ı Kerim'in, o eşsiz b e l a ğ a - içmek, uyumak, evlenmek, ö ğ r e n m e k vb. ş e y l e r d e
tine ve şiir güzelliğine gerek olmayacak. Cennet olduğu ü z e r e , güzelliklerden zevk a l m a s ı , veya bu
ise bol yiyeceklerden, rahat fizikî ş a r t l a r d a n ibâret güzellikleri, sesle, renkle, çizgiyle, sözle, hareketle
bir m e k â n olarak t a k d i m edilecekti. H a l b u k i veya çeşitli malzemelerle i^de etmek hâdisesi olan
Kur'an-ı Kerim'de Cennet'in estetik cephesi, o n u n sanat h a k k ı n d a da böyle bir menfi h ü k ü m mevcut
iyi ve faydalı olma özelliklerinden daha ö n p l â n d a değildir. B ö y l e c e islâm dininin, insanı bu konuda da
takdim edilmiştir. Hatta Cennet, insanın t a m a m ı y ­ ç o k i y i ve d o ğ r u şekilde kavradığı görülmektedir.
la estetik y ö n ü n e hitap etmektedir. Oradaki mey­ Fıtrî arzuların ve kuvvetlerin en süflisi gibi
veler insana gıda s a ğ l a m a k , o n u n v ü c u d u n u geliş­ g ö z ü k e n , fakat insanın en tabii y ö n l e r i n d e n birini
tirmek, k ö ş k l e r Cennet'teki insanı s o ğ u k ve sıcak­ teşkil eden cinsî arzunun t e z â h ü r ü n d e g ö r ü l e c e ğ i
tan k o r u m a k , huriler ise insan neslini ç o ğ a l t m a k ü z e r e , insandaki b ü t ü n arzularda pratik fayda, haz
gibi m a d d î fayda s a ğ l a m a k için değildir. Fakat bu ve b u n l a r ı k ö t ü y e kullanma istidadı hep birlikte
özellik, ş i m d i y e kadar din bilginlerimizin dikkatini mevcuttur. B u sebeple dinimiz, r u h b a n l a r ı n yaptığı
pek ç e k m e m i ş t i r . Keza, C e h e n n e m s â d e c e k ö t ü ü z e r e o n u t ü m ü y l e yasaklayarak insan t a b i a t ı n a
değil, aynı zamanda çirkindir de. ters hareket e t m e d i ğ i gibi, bazı felsefî a k ı m l a r ı n
y a p t ı ğ ı ü z e r e t a m a m ı y l e b a ş ı b o ş b ı r a k m a k sure­
c) İ s l â m ' ı n b e ş e r î a r z u l a r a ve k a a b i l i - tiyle hem insanın, hem de cemiyetin ruhî ve fizikî
yetlere b a k ı ş ı : sağlığını tehlikeye atmaz. K a n â a t i m i z c e , bu ö r n e k ­
İslâm dininin sanata bakışını anlamak için, te olduğu gibi, islâm dininin sanatla m e ş g u l o l m a y ı
onun insana bakışını da incelemek gerekmektedir. y a s a k l a d ı ğ ı n ı değil, fakat o n u n b i r t a k ı m kurallar
Aksi takdirde konuyu yeterince anlamak zorlaşabi- içinde icra edilmesinin g e r e k l i ğ i n e i ş â r e t ettiğini
lir. "İnsanın ne olduğu" konusu, b ü t ü n d ü ş ü n e n s ö y l e m e k daha g e r ç e k ç i olur.
insanların olduğu kadar, y e r y ü z ü n d e k i b ü t ü n dinle­
rin ve doktrinlerin de problemi o l m u ş t u r . Hatta di­ d) T a s v i r m e s e l e s i :
yebiliriz k i , onların ayrılığının temeli, bu soru;^ veri­ islâm'la s a n a t ı n b a ğ d a ş t ı r ı l m a s ı n d a g ü ç l ü k
len cevapta y a t m a k t a d ı r . E ğ e r insanı b ü t ü n dinler ve ç e k i l m e s i n d e k i problemlerden bir tanesi de "tas­
doktrinler faraza yalnızca m a d d î , ya da m a n e û var­ vir veya "sûret" isimleriyle bilinen resim ve hey­
lık olarak kabul e1miş olsalardı,herhalde aralarında kelin bilhassa İslâm ö n c e s i devirlerde putperestlik
pek b ü y ü k farklılık olmayacaktı. Her felsefî d ü ş ü n ­ a m a c ı y l a kullanılmış olmasıdır. G e r ç e k t e n de, gü­
cenin, insana kendi noktai n a z a r ı n d a n b a k m ı ş ol­ n ü m ü z d e sanat deyince p e k ç o k kimsenin aklına ilk
m a s ı n ı n izleri, kendisini sanatta da g ö s t e r m e k t e d i r . gelen ş e y l e r d e n bir tanesi resim ve heykeldir. B u n ­
lar ise h e m e n p u t p e r e s t l i ğ i akla getirmekte, b ö y l e ­
Konuya bu a ç ı d a n b a k t ı ğ ı m ı z d a , islâm dini­ ce İslâm'la s a n a t ı n b a ğ d a ş m a y a c a ğ ı d ü ş ü n c e s i zi­
n i n , insanı m a d d î ve m a n e v î y ö n ü n ü hep birlikte hinlere y e r l e ş m e k t e d i r . B u sebeple, "İslâm'da sa­
ele aldığını g ö r ü r ü z . M a n e v î varlık olarak insan, natın yeri" konusunu incelerken tasvir meselesini
"iyi" "güzel" ve "dogru"nun p e ş i n d e d i r . D ü ş ü n ­ de enine-boyuna incelemek gerekmektedir.
mek, fikir ü r e t m e k ve p r o b l e m ç ö z m e k o n u n aklî
y ö n ü n ü meydana getirir ve"dogru"yu bulmak gay­ 11. Buhârî, Kitabü't-Tevhid, C. VllI, s. 214.
278 Doç.Dr.Nusret ÇAM

Resim ve h e y k e l i n I s l â m d a k i yeri k o n u ­ Arapçadaki (savara) k ö k ü n d e n türetil­


sunda o l d u k ç a farklı g ö r ü ş l e r b u l u n m a k t a d ı r . Os­ miş olan "tasvir", tabiatta mevcut veya muhayyel,
manlıların son ş e y h ü l i s l a m l a r ı n d a n biri olan Mus­ herhangi bir nesnenin, g ö l g e meydana getirecek
tafa Sabri Efendi^ ^ gibi bâzılarına g ö r e heykel ve veya getirmeyecek şekilde benzerinin yapılmasıdır.
resimden b a ş k a fotoğraf bile h a r a m d ı r . D i ğ e r bâzı B ö y l e c e bu tarifin içerisine resim, m i n y a t ü r , n a k ı ş
kimselere g ö r e , İbn-i A b b a s ' ı n rivâyet ettiği "eğer ve duvar resimlerinden b a ş k a kabartma, o y m a ve
sen sanatına devam etmek mechuri^^etinde heykel de girmektedir.
isen, ağaç ve canlı olmaı^an varlıkların resmini
Tasvir konusundaki görüşleri genel hatlarıy-
yap" ş e k l i n d e k i bir hadis^^ g e r e ğ i n c e olsa gerek,
le b ö y l e ö z e t l e d i k t e n ve "tasvir" kelimesinden ne
a ğ a ç , ç i ç e k , ev gibi c a n s ı z varlıkların resimlerini
anlaşılması gerektiğini bu şekilde izah ettikten son­
y a p m a k m ü b a h , canlı varlıkların resmini y a p m a k
ra şimdi bunları daha g e n i ş şekilde inceleyebiliriz:
ise y a s a k t ı r . Peygamberimizin câhiliye devrinden
kalan putları kırdırdığını dikkate alarak, hemen he­
da) H a d i s l e r i n ışığı a l t ı n d a tasvir me­
m e n b ü t ü n fıkıhçılar, heykelin islâm'da yasak oldu­
selesi:
ğ u g ö r ü ş ü n d e d i r l e r , i s l â m f ı k ı h ç ı l a r ı n m genel
k a n â a t i n e g ö r e , k u ş gibi canlı varlıkların resimleri Islâmda resim y a p m a n ı n y a s a k l a n d ı ğ ı n ı i d ­
ise ancak, elbise, para gibi nesneler, ya da halı, k i ­ dia edenler, genellikle hadisleri delil getirmektedir­
lim ve yastık gibi y ü k s e k yerlerde bulunmayan, da­ ler. Bilindiği ü z e r e , şer'i delillerden birisi olan ha­
ha d o ğ r u s u g ö r e n l e r d e h ü r m e t duygusu u y a n d ı r ­ dis, Kur'andan hemen sonra gelmesi sebebiyle o l ­
mayan şeyler ü z e r i n d e b u l u n d u ğ u takdirde m ü b a h - d u k ç a ö n e m l i d i r , fakat b ü t ü n hadislerin s ı h h a t i
tır. Duvarda bulunursa yine h a r a m d ı r . Yine onlara aynı derecede değildir. Biz tasvir konusuna Islâmın
g ö r e , canlı varlıkların resimlerine de ancak başsız nasıl baktığını incelerken, l ü z u m s u z m e t o d m ü n a ­
yapıldıkları zaman m ü s â a d e vardır; b a ş ı bulunan k a ş a l a r ı n ı bir tarafa b ı r a k ı p tasvirin aleyhine imiş
insan veya hayvan figürlerinin başlarını ise t a h r i p gibi g ö z ü k e n hadislerin hepsinin sahih olduğu­
e t m e k gerekir. O n l a r , b u g ö r ü ş l e r i n i , "Cebrail, nu farz ederek d e ğ e r l e n d i r i p neticeye varmaya
Peygamberin yanına girmek için izin istedi. O çalışacağız.
da 'gir' dedi. Bunun üzerine Cebrail: 'nasıl gire­
yim, evinde, üzerinde birtakım at ve insan şe­ 1- Tasvirin yasak o l d u ğ u n u söyleyenlerin en
killeri bulunan perde asılıdır. Ya bu resimlerin ç o k ileri s ü r d ü k l e r i ve b u y a s a ğ ı n mutlak o l d u ğ u
başlarını kopar, ya perdeyi indir, ya da yere intibaını veren hadis şöyledir:
ser" ^'^ hadisine ve bir ö n c e k i dipnotta verdiğimiz
hadislere dayandırdıkları anlaşılmaktadır. 12. Mustafa Sabri, İslâm'da M ü n a k a ş a y a Hedef Olan
Meseleler (sadeleştiren Osman Nuri Gürsoy), istan­
Resim ve tasvir h a k k ı n d a k i son zamanlarda bul, 1978, S.68.
g ö r ü l e n y u m u ş a m a , b u n l a r ı n biraz da g ü n l ü k ha­ 13. Sahih-i Buhârî Muhtasarı Tccrid-i S a r i h T e r c ü ­
yatımızın aynlmaz bir p a r ç a s ı o l m a s ı n d a n ileri gel­ mesi (Çev. Kâmil Miras), C.6,Ankara, 1969, s. 416;
mektedir, i ç i n d e b u l u n d u ğ u m u z yüzyılda g e l i ş e n S. Ahmet Arvasî ( D i y a l e k t i ğ i m i z ve E s t e t i ğ i m i z ,
s. 149) ve N.Berk ("İslâm Sanatında Plastik ve İfade",
bu g ö r ü ş e g ö r e insan resmi ancak, nüfus ve evlen­ İlahiyat F a k ü l t e s i Dergisi, sayı 4, Ankara, 1955,
me c ü z d a n ı ile pasaport, tapu gibi zaruri h â l l e r d e s.50) İbn-i Abbas'tan rivâyet edilen "sen eger resim
caizdir. Fakat b u n l a r ı n sanat eseri olarak y a p ı l m a s ı yapmak mecburiyetinde isen hayvanlann başını kes de
ve b u l u n d u r u l m a s ı hususunda ç o ğ u zaman yine es­ canlı görünmesinler, çalış ki çiçeklere benzesin" şek­
lindeki bir fıadisten bahsetmektedirler. Bu hadisin ay­
ki inançların devam ettiği g ö r ü l m e k t e d i r .
nısını, biz hadis kitaplarında bulamadık. Onunla ben­
B u arada ş u n u da belirtelim k i , bir kısım zerlik arz eden bir hadis şöyledir: "İlla resim yapmak
zorunda isen, sana şu agaç ve kendinde hayat olma­
â l i m l e r e g ö r e , e ğ e r tapma veya Allah'ın yaratma yan herşeyi tasvir etmeni tavsiye ederim" (Sahih-i
kudretiyle r e k â b e t duygusu t a ş ı m ı y o r s a , canlı var­ B u h â r î M u h t a s a r ı Tecrid-i S a r i h T e r c e m e s i ,
lıkların resmi de yapılabilir.-^^ C.6,1019 numaralı hadisin şerhi, s. 534) bulunmakta­
dır. Buna benzer hadisler varsa da, biz bu ifâdenin ay­
Bilindiği ü z e r e , islâm dini p u t p e r e s t l i ğ i n her nısını bütün aramalarımıza rağmen hadis kitaplarında
bulamadık.
t ü r l ü s ü n e karşıdır ve d i ğ e r b ü t ü n peygamberler gi­
b i , H z . M u h a m m e d ' i n (s.a.v.) h a y a t ı n ı n t a m a m ı da 14. Buhârî, Sahih-i B u h â r î M u h t a s a r ı Tecrid-i S a ­
putperestlikle m ü c â d e l e y l e g e ç m i ş t i r . Aslında d ü ­ rih, C.6, s. 416.
ş ü n e n bir kimse için, i n s a n ı n kendi eliyle y a p t ı ğ ı 15. Bu konulardaki daha geniş tartışmalar ve fıkhı hüküm­
ş e y l e r d e n y a r d ı m beklemesi, b ü t ü n g ü ç ve kudre­ ler için şu eserlere bakılabilir: Kardavî, a.g.e., s. 109-
126; Karaman, Hayrettin, G ü n l ü k H a y a t ı m ı z d a
t i n onlarda t o p l a n d ı ğ ı n a inanarak t a p m a s ı insan Haramlar ve Helaller, İstanbul, 1982, s.54-58; S a ­
aklı için bir çelişkidir. Fakat m ü c e r r e t d ü ş ü n c e y e hihi B u h â r î M u h t a s a r ı Tecrid-i S a r i h T e r c ü m e ­
sahip olamayan t o p l u m l a r ı n inandıkları şeyleri re­ si, Ankara, 1978, C. 12, s.414-421; Keskicglu, Os­
s i m , kabartma ve heykeller ş e k l i n d e m ü ş a h h a s man, "Islâmda Tasvir ve Minyatürler", Ankara
İlahiyat F a k ü l t e s i Dergisi, C. IX, Ankara, 1 9 6 1 ;
h â l e getirerek, ya da yıldız, g ü n e ş , ay, d a ğ , a ğ a ç ,
Şekerci, Osman, islam'da Tasvir ve Minyatürler", An­
t a ş , ş i m ş e k gibi c a n s ı z varlıklarda veya tabiat olay­ k a r a İlahiyat F a k ü l t e s i Dergisi, C. K , Ankara,
larında b ü y ü k kuvvetlerin b u l u n d u ğ u n u d ü ş ü n e r e k 1 9 6 1 ; Şekerci, Osman, İslam'da Resim ve Heykelin
taptıkları da tarihî bir hakikattir. Yeri, İstanbul, 1974 a.g.e., s. 43-48 ve 50-53. vs.
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMARİYE BAKIŞI 279
m e a n l a m ı "şekillendiren, düzenleyken ve şekil
veren" demek olup bu t e r i m , Kur'an'da ( 5 9 / 2 4 )
"Allah katında Kı\jâmet Günü azabı en "Yaratan, Yapan ve Şekil veren" a n l a m ı n ı taşı­
şiddetli olan kimseler musavvirlerdir"^^. m a k t a ve Allah'ın sıfatı olarak k u l l a n ı l m a k t a d ı r .
Müslim şârihi N e v e v î ^ ^ gibi, resim y a p m a ­ Ona g ö r e b u şiddetli yasak, bu kelimenin, Allah'ın
sıfatlarından birisi o l m a s ı n d a n ileri gelmektedir.
n ı n aleyhinde bulunan h a d i s ç i l e r , buradaki "mu-
savvirler'den k a s t ı n her türlü resim yapanlar o l ­ Meseleye h a n g i a ç ı d a n bakarsak b a k a l ı m ,
d u ğ u n u belirterek resim y a p m a n ı n haram olduğu­ bu musavvirlerden k a s t ı n şirk k o ş m a k m a k s a d ı y l a
n u iddia etmişlerdir. H a l b u k i h e m biraz ileride in­ resim yapanlar o l d u ğ u açıktır. A k s i takdirde e ğ e r
c e l e y e c e ğ i m i z Seb'e S ü r e s i n i n 13. ve A l - i İ m r a n "musaı;ı;ir"den k a s t ı n b ü t ü n ressamlar o l d u ğ u n u
suresinin 4 9 . â y e t i n d e dile getirilen hususları, h e m anlarsak, Peygamberimizin, az ileride v e r e c e ğ i m i z
de Kuran-ı Kerim'in bildirdiği b ü y ü k g ü n a h l a r ı dik­ hadislerde izin verdiği resimleri yapan r e s s a m l a r ı n
kate aldığımızda, b u musavvirlerden m a k s a d ı n an­ durumunu nasıl izah e d e c e ğ i z ?
cak t a p m a k veya A l l a h ' ı n y a r a t m a kudretiyle
2. B u h â r i ' d e
rekabete girişen kimselerin o l d u ğ u anlaşılacaktır.
Aksi takdirde belirtilen â y e t l e r d e isimleri zikredilen . ^ L p y ^ j İ 4 ^ ^ i i j . y l ıJdi ) y^Jkt. ^ir" ir" Cr"^
H z . S ü l e y m a n ve H z . İsa gibi peygamberlerin de
"Her kim (ha\/at sahibi) bir suret resme­
b u "musavvirler" k a p s a m ı n a girmesi gerekir k i ,
derse, 'hadi buna can ver bakalım' denilerek
b u d î n e n m ü m k ü n değildir. D i ğ e r taraftan, her­
azap edilir. Halbuki o, hayat vermek kudretini
hangi bir şirk m a k s a d ı olmaksızın yalnızca içindeki
hâiz değildir" sözleriyle yeralan hadis, M ü s l i m ' d e
estetik duygu veya m e s l e ğ i icabı (mesela bir ç o c u k ,
anlam b a k ı m ı n d a n a y n ı , fakat lafız olarak biraz de­
bir peysaj, bir n a t ü r m o r t vb.) resim yapan kimse­
ğişik zikredilmektedir.^^
n i n , Kur'an'da ç o k acıklı azaba çarptırılacağı bildi­
rilen katilden, z â n i d e n , putperestten daha şiddetli islâm'ın yalnızca c a n s ı z varlıklarının resimle­
azaba m u h a t a p o l a c a ğ ı n ı d ü ş ü n m e k gerekir k i bu, rini yapmaya izin verdiğini iddia edenler, bu ve bu­
aklen ve d î n e n m ü m k ü n değildir. E ğ e r resim yap­ na benzer hadislere d a y a n m a k t a d ı r l a r . Dikkat edi­
mak bu kadar b ü y ü k bir cezayı gerektirecek olsay­ lirse bu hadis bir ö n c e k i n e ç o k benzemektedir. Fa­
dı, mutlaka d i ğ e r b ü y ü k g ü n a h l a r gibi Kur'an-ı Ke­ kat o n d a n farklı olarak, "hadi bu yaptıklarınıza
rim'de a ç ı k açık zikredilmesi gerekirdi. Kaldı k i , can veriniz" şeklindeki ibare ile ressam veya hey-
buradaki "musavvir" kelimesinden m a k s a d ı n , tap­ k e l t r a ş ı n , Y ü c e Y a r a t ı c ı ile yaratma konusunda
m a k için put y a p a n kimseler o l d u ğ u "azabı en r e k â b e t e girişmesi ve Allah'ın g ü c ü n ü hafife almak
şiddetli" ifâdesinde zaten z ı m n e n mevcuttur. Zira istemesi kastedilmiştir.
dinimize g ö r e en şiddetli cezaya çarptırılacak olan Aslında tasvir konusunda canlı varlık-cansız
kimseler putperestlerdir. N e v e v î , bu hadisi resmin varlık ayırımı yapmak da m ü m k ü n değildir.Zira, is­
aleyhine bir delil olarak ileri s ü r m ü ş ise de Bedred- ter insan, hayvan, kuş gibi canlı olsun, isterse d a ğ ,
din A y n î - ^ ^ T a b e r i ' y e dayanarak bu hadiste zikredi­ t a ş , a ğ a ç ve bitki gibi c a n s ı z olsun her şeyi yaratan
len "musavvirler den m a k s a d ı n t a p m a k için re­ Allah'tır. Bu sebeple, e ğ e r Allah'ın yaratma gücüy­
sim ve heykel y a p a n kimselerin o l d u ğ u n u gayet le r e k â b e t hissi olursa bu s â d e c e c a n l ı varlıkların
isâbetle belirtmiştir. Aynî'ye g ö r e , "Kıyamette değil, cansızların tasvirinde de ortaya çıkabilir. B u
azabı en şiddetli olan kimse putperest olan Fi­ sebeple, tasvirin y a p ı m ı n d a b ö y l e bir ayırım yap­
ravundur. O halde, buradaki tasvir ı^apan kim­ mak m ü m k ü n olamaz, ö n e m l i olan niyettir.
seler ifâdesinin içine ancak put frapan kimseler Z e y n ü d d i n bin A h m e d ez-Zebidî t a r a f ı n d a n
girmektedir". B u konuda A y n î gibi d ü ş ü n e n daha yazılıp K â m i l Miras t a r a f ı n d a n T ü r k ç e y e çevrilen
b a ş k a âlimler de vardır. Sahih-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih
Bâzı hadisçiler bu hadise k o n u olan tasvirle­ T e r c e m e s î ' n d e bu hadisin a ç ı k l a m a s ı n d a ise şöy­
rin M e r y e m ve İran Kralı Kisra, "tasvir {yapıcıla­ le denilmektedir: "İslâm dini tevhid akidesi üze­
rın" ise b u n l a r ı y a p a n kimseler o l d u ğ u n u s ö y l e ­ rine kurulmuş bulunduğundan, Islâmın ilk de­
mektedirler.^^ A s l ı n d a b u resimlerin kime âit o l ­ virlerinde Resul-i Ekrem, şirkin kaynağı olan
m a s ı n d a n ziyâde hangi maksatla yapıldığı ö n e m l i ­ Mekke'de ister ta'zim ve ibâdet, ister ibâdet
dir. Mesela biraz sonra "tarihî olaıylar" başlığı al­
16. B u h â r î , Kitabu'l-Libas, 89-, Müslim, Kitabu'l-Libas, 98.
t ı n d a v e r e c e ğ i m i z bir r i v â y e t e g ö r e , H z . Ö m e r , Buna benzer diğer bir hadis şurada bulunmaktadır: Bu
kestirdiği p a r a l a r ı n bir y ü z ü n e Bizans imparatoru­ hari, Kitabu'l-Edeb VII, bab 75, s.98, istanbul, tarihsiz.
nun resmini k o y d u r m u ş t u r . E ğ e r herhangi bir şirk 17. Yahya bin Şeref en-Nevevî, el-Minbar fi şerh-i Müslim
gayesi olmaksızın bu resinileri y a p t ı r m a k b ö y l e bir bin ( Haccac), Bulak, 1304-1306, C.8, s.398.
c e z a y ı gerektirseydi, H z . Ö m e r ' i n de bu kapsama 18. Bedreddin el-Aynî, Imdctü'l- Kâri E l Şerhi-i
girmesi gerekirdi, ya da bu hadisten b ü t ü n ressam­ Buhâri, Lübnan, tarihsiz, C. 22, s.69.
lar a n l a ş ı l a c a k olsaydı, H z . Ö m e r gibi bir peygam­ 19. Şekerci, a.g.e., s. 23.
ber dostunun, kestirdiği sikkelere b ö y l e resimler
20. Arnold, Thomas W., Painting in Islam, Oxford,
k o y m a m a s ı gerekirdi. 1929, s,8.
A r n o l d ise meseleye daha değişik bir a ç ı d a n 21. B u h a r i , C. 8 Kitabu't-Tabir, Bab 45, s. 83; Müslim,
y a k l a ş m a k t a d ı r . O'na g ö r e ^ ^ , "Musavvir'in keli­ Übas, 100.
280 Doç.Dr.Nusret ÇAM

kastiyle olsun, resim i;apmai;t ve resimli eşya m a s ı gibi dinî bir faydasının b u l u n d u ğ u n u dikkate
kullanılmasını mutlak surette yasaklamıştı. Fa­ alarak mezar ziyaretlerini serbest b ı r a k m ı ş t ı r . De­
kat Medine'ye hicret ettikten ve bilhassa da mek oluyor k i , Peygamberi'imizin hadislerinde ç e ­
Mekke'yi fethiyle, asırlık putlar yere serildikteki lişki gibi g ö z ü k e n farklılıklar aslında bir çelişki o l ­
sonra, ilk devirlerdeki tazirler hafiflemiştir. m a y ı p , olayların oluş ve niyet farklılıklarından kay­
Sonra islâm'da ise islâm medeniyeti tasvire n a k l a n m a k t a d ı r . E ğ e r P e y g a m b e r i m i z i n bir s ö z ü
ibâdet gibi hurafe şeylerden uzaklaşınca, selef hangi ş a r t l a r a l t ı n d a ve niçin söylediğini bilemez­
âlimleri, tazimi ifâde etmeyen hayvan ve man­ sek, hadisin yorumunda y a n ı l m a ihtimalimiz artar.
zara resimlerinin kullanılmasını mübah saymış­
K a n â a t i m i z c e O'nun bu perdeyi indirmesin­
lardır"^^-
de, halkın bu altın y ü z ü k h â d i s e s i n d e o l d u ğ u gibi,
Diğer taraftan, "ResulüUah eve girdi. Ben ifrata k a ç a r a k her tarafı olur-olmaz resimlerle dol­
dolabın önüne, üzerinde resim ve suret bulunan d u r m a s ı , daha d o ğ r u s u l ü k s e k a ç m a s ı i h t i m a l i ,
ince bir perde koymuştum.Hz.Peygambere onu ö n e m l i bir âmil olmalıdır. Biraz sonra işâret edece­
görünce yırttı ve 'Kıyamet günü halktan azabı ğimiz ve daha sonraki devirlerde vârid o l d u ğ u n u
en şiddetli olan kimseler, Allah'ın hilkatini tak­ bildiğimiz B u h â r î ve Ebu D â v u d ' u n rivayet ettiği bir
lit edenlerdir' dedi. Hz.Aişe diyor ki, o perde­ hadiste Peygamber Efendimiz, bu konuda daha
den bir veya iki yastık yaptım" şeklindeki hadis­ ılımlıdır.
te (Müslim, Libas, 92) g e ç e n "Allah'ın hilkatini 3- Buna benzer b a ş k a bir hadis de ş u d u r . ^ ^
taklit edenlerdir" ifâdesi, bir öncesi hadisin iza­
hında dile getirdiğimiz "şiddetli azaba çarptırı­
lacağı bildirilen kimselerin, Allah'ın yaratma
gücüyle rekâbete girişenler" o l d u ğ u şeklindeki
k a n â a t i m i z i d o ğ r u l a m a k t a d ı r . Eger resmin kendisi
mutlak h a r a m d s a y d ı , peygamberimizin, onun yas­
tık halinde k a l m a s ı n a da izin vermemesi gerekirdi.
Hz. A i ş e ' n i n rivayet ettiği d i ğ e r bir hadis de " H z . Aişe'nin üzerinde resimler olan bir
şöyledir.^-^ perdesi vardı. Onu pencerenin çıkıntısı üzerine
koymuştu. Allah'ın Resulü orada namaz kılı­
yordu. (Namazdan sonra Aişe'ye) onu gözümün
iSj* ^Ji^ *JAPJ .^^ifj ^Jİ i*»ljSJI Cj_>t Ja-jJI tSİjj önünden kaldır buyurdu. Hz. Aişe diyor ki
'onu kaldırdım ve ondan yastıklar yaptım"
c J ü "LrsiJIj i j U J - l , ^ ol ^J'^- 1^ - ^ 1 ol J*-*' J - ^ J İ
D i k k a t edilirse, P e y g a m b e r i m i z i n burada
.jjifc ıiU> i_ju. |Jj.ljLJL^>Jİ«>-j L><j>L<j Ajuljüıüj perdeyi k a l d ı r t m a s ı n ı n sebebi, resmin bizzat kendi­
si o l m a y ı p , namazda dikkatini ç e k e c e k bir yerde
"ResulüUah bir sefere çıkmıştı. Bir ku­ b u l u n m a s ı d ı r . Peygamberin bu hareketinin m a n t ı ğ ı
maş alıp kapıya astım. Peygamber gelip bir gayet açıktır: Aslında Peygamberimiz, karşısındaki
perdeyi gördüğünde yüzündeki tiksintiyi far- resmin şekli ve m â h i y e t i ne olursa olsun, Allah'tan
kettim. Bu perdeyi tutup çekerek yırttı ve son­ b a ş k a bir ş e y e , b ı r a k ı n t a p m a y ı , buna benzer en
ra şöyle dedi. "Allah bize taş ve toprağı süsle­ k ü ç ü k bir duygu bile t a ş ı m a s ı m ü m k ü n değildir.
memizi emretmedi". Ben onun içini doldurarak Fakat O , bir ö n d e r ve rehber sıfatıyla, namazda bi­
iki yastık yaptım; ResulüUah bundan dolayı be­ le d a v r a n ı ş l a r ı n ı d i ğ e r M ü s l ü m a n l a r ı n yanlış anla­
ni kınamadı". m a s ı n a fırsat vermeyecek ş e k i l d e t a n z i m e t m e k
D e m e k oluyor k i , burada bu perdenin indi­ z o r u n d a d ı r . E ğ e r P e y g a m b e r i m i z , kalbi Allah'a
rilmesini g e r e k t i r e n husus, resmin kendisinden imanla dolu o l d u ğ u halde n a m a z ı n ı b ö y l e bir suret
z i y â d e , Peygamberin bu gibi eşyaları dikkat çekici k a r ş ı s ı n d a kılmış ve O'nu b u ş e k i l d e bir b a ş k a s ı
yerlerde b u l u n d u r m a s ı n ı n halk t a r a f ı n d a n y a n l ı ş g ö r m ü ş o l s a y d ı , Peygamber h a k k ı n d a m ü n â f ı k l a r
a n l a ş ı l a r a k b i l â h e r e o n u n s ü n n e t i y m i ş gibi telakki çeşitli dedikodular uydurmaktan ç e k i n m e y e c e k ve­
edilip y a y g ı n bir ş e k i l d e kullanılması e n d i ş e s i d i r . ya d i ğ e r m ü s l ü m a n l a r da resimli e ş y a l a r karşısında
Peygamberimizin, yanlış a n l a ş ı l m a y a meydan ver­ 22. Bu yorum, Tecrid-i S a r i h T e r c ü m e s i , C. 12, s.
m e m e k için zaman zaman bu gibi ihtiyatî tedbirle­ 116-117. ve 6. cilt s. 418'cie yeralmaktadır.
re m ü r â c a a t ettiğini g ö r m e k t e y i z . Mesela H z . M u - 23. Müslim, Libas (37), 87.
h a m m e d (s.a.v.), bir g ü n p a r m a ğ ı n a bir altın y ü z ü k 24. Sahih-i Buhari M u h t a s a r ı Tccrid-i S a r i h T c r c e -
t a k m ı ş t ı . B u n u g ö r e n sahabeden b i r ç o k kişinin er­ mesi, C. 12, Ankara, 1978,s. 108.
tesi g ü n a y n ı y ü z ü k t e n taktığını g ö r e r e k , kendisi 25. Müslim, Libas, 93. Burada zikrettiğimiz Hz.Aişe'den
p a r m a g ı n d a k i altın y ü z ü ğ ü ç ı k a r ı p , erkeklerin altın rivayet edilen "perde hadisi'nin birçok hadis kitabında
y ü z ü k k u l l a n m a s ı n ı y a s a k l a m ı ş t ı . ^ ^ Y i n e O , kabir daha pekçok nakilleri bulunmaktadır. Bazı ufak tefek
ziyaretini yasak ettiği halde, artık kabirlerin birer ayrıntılarla biribirinden aynlan bu hadislerin sayısı on­
ları bulmaktadır. Bunlann hepsini zikretmek bu maka­
mabet h â l i n e getirilmesi e n d i ş e s i ortadan kalktık­
lenin gayesini aşacağından bu rivayetlerin hepsini bu­
tan sonra, bu ziyaretlerde i n s a n ı n ö l ü m ü hatırla­ rada vermekten sarfınazar ettik.
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMÂRİYE BAKIŞI 281
namaz kılmakta beis g ö r m e y e c e k , zamanla iş de­ B u hadisin p e k ç o k değişik rivayetleri bulun­
ğişik bir h â l alabilecekti. makta olup bir tanesi şöyledir:
Diğer taraftan, Peygamberimizin bu hareke­
Lju J i - ^ V S ^ . S I I | J - . j -uJU. ^ 1 -dil J ^ j yl
t i n i n m a n t ı ğ ı n ı , namaz kılan bir i n s a n ı n ö n ü n d e n
b a ş k a bir kimsenin g e ç m e s i n i y a s a k l a m a s ı n d a da
jiv. -UL j j i t liÜ »UJJJ Xr.j f-i'-j-M, JlJ.Öjj-aJI A*İ
bulabiliriz. Resim ve heykele karşı namaz kılmak
m e k r u h o l d u ğ u gibi, ö n ü n d e n insanların gelip ge­ IJUI ,jLe ç^jj SJ^o- <-Mj AJ\ AJJJJ CJUÜ .ijj^ -u,"
ç e c e ğ i bir yerde namaz kılmak da mekruhtur ve bu
sebeple, namaz kılan kişinin, ö n ü n e sembolik bir
engel k o y m a s ı lâzımdır. D e m e k oluyor k i , namaz
kılanın ö n ü n d e n c a n l ı bir varlık olan insan g e ç e ­ t y U J j V l JU uy- ^. ......j |JI:AJLf|.u*i
m e y e c e ğ i n e g ö r e , o n u n veya yanlış anlamaya se­
bep olabilecek b a ş k a bir canlı varlığın resmi de na­ V ü r u d tarihi daha sonra olan^^ bu hadisin
maz kılan kimsenin karşısında b u l u n a m a y a c a k t ı r . T ü r k ç e s i m e â l a n şöyledir:

4 - Resme karşı ç ı k a n l a r ı n d a y a n d ı ğ ı d i ğ e r "Ebu Talha, Ubeydullah ismindeki bir


bir hadis ise: arkadaşı ile Zeyd bin Halid'i ziyarete gitmişler­
di. Zeyd'in kapısındaki perdede sûret vardı.
Ebu Talha, Peygamber'in hanımı Meymune'nin
"İçinde resim ve köpek olan eve Melekler üvey oğlu olan Ubeyd'e 'Islâmm ilk günlerinde
girmez" hadisidir. B u hadisin d i ğ e r bir ş e k l i n d e suretin yasak olduğunu bize haber veren Zeyd
k ö p e k kelimesi z i k r e d i l m e m i ş t i r . Burada evvela değil miydi, şimdi onun yaptığı nedir' diye sor­
"Melekler" tabirinden hangi meleklerin kastedildi­ duğunda o da 'elbisedeki nakış ve resimler
ğini iyi a r a ş t ı r m a k gerekir. B u m e l e ğ i n , insanların müstesnadır' dediğini duymadın mı?"
â d e t a a y r ı l m a z bir p a r ç a s ı olan Yazıcı Meleklerle
Koruyucu Melekler o l m a s ı m ü m k ü n değildir. A k s i Burada iki husus dikkatimizi ç e k m e k t e olup
takdirde i n s a n l a r ı n zihinlerinde "onların, insanla­ b i r i n c i s i , ü z e r i n d e suret bulunan perdeyi Peygam­
rın y a p t ı f c / a n sevap ve günahları ı^azamamak, berimiz, kendi evinde kullanmaktan kaçındığı hal­
vazifelerini ilerine getirmemek, veya en azından de O'nun en y a k ı n l a r ı n d a n birisi olan Zeyd, kullan­
insanlarda Melekler'in kontrol ve gözetiminden makta bir beis g ö r m e m e k t e d i r . B ö y l e bir kimse­
çıkmak" g i b i bir d ü ş ü n c e meydana gelir. B u ise, nin. Peygamberin k o y d u ğ u yasağı ç i ğ n e m e s i
bize pek ma'kul g ö z ü k m e m e k t e d i r . Zira meleklerin m ü m k ü n o l m a d ı ğ ı n a g ö r e , ortaya şöyle bir netice
g ö z e t i m i n d e n k u r t u l m u ş olmak d ü ş ü n c e s i n e sahip çıkar: Y a Peygamberimizin h a n ı m ı Aişe'nin, Pey­
olan bir insanın g ü n a h işlemesi daha kolaylaşır. Bu gamberimizin evinde kullandığı perdedeki nakışla­
ise A l l a h t a r a f ı n d a n istenen bir d u r u m değildir. rın mahiyeti İslâm'la pek b a ğ d a ş m a y a c a k şekilde
farklıydı. Peygamberimiz o n u n için "içinde resim
B u h â r î şârihi Aynî'ye g ö r e ^ ^ bu melekler, va­ bulunan eve Melekler girmez" buyurarak kaldırt-
hiy meleklerinden olan Cebrail, Isrâfil ve benzeri tı, ya da bir ö n c e k i p a r a ğ r a f t a izah ettiğimiz gibi,
meleklerdir. Bizim g ö r ü ş ü m ü z e g ö r e bu melek, bu yasak genel değil, yalnızca Peygambere has bir
y e g â n e vazifesi K ı y a m e t G ü n ü Sûr'a üflemek olan yasak olup O'nunla her zaman bir arada bulunan
İsrafil de olamaz. Ç ü n k i o n u n , bu dürç^adaki insan­ Zeyd bu durumu bildiği içindir k i , ü z e r i n d e resim
lara i p n e l i k bir vazifesi yoktur. O halde geriye vazi­ bulunan perdeyi asmakta s a k ı n c a g ö r m e m i ş t i .
fesi Allah'tan aldığı emirleri Peygambere u l a ş t ı n n a k
olan C e b r a i l k a l m a k a d ı r . Cebrâil'in m u h â t a b ı b ü t ü n B u hadiste dikkatimizi ç e k e n i k i n c i husus
insanlar o l m a y ı p yalnızca peygamberler o l d u ğ u için ise "ancak esvap üzerine resmedilmiş olanlar
de, bu hadiste g e ç e n resim yasağı, u m u m î d m a y ı p , müstesnadır" ifâdesidir. E ğ e r resim, mutlak
olsa olsa yalnızca Pev^amber'h kendisinedir. m â n â d a p u t p e r e s t l i ğ e d e l â l e t eden b i r ş e y olarak
kabul edilseydi, bunun ister perde olarak, ister el­
D i ğ e r taraftan, "perde hadislerinde oldu­ bise olarak, isterse b a ş k a şekillerde kullanılması da
ğ u ü z e r e , H z . Aişe'nin, ü z e r i n d e resim bulunan bir y a s a k l a n m a l ı y d ı . Buradan da anlaşılıyor k i , canlı
perdeyi yastık olarak k u l l a n m a s ı ve Aişe'nin, evin­ veya c a n s ı z varlıklann resmi t a m a m ı y l e yasak o l ­
de k a n a t l ı at ş e k l i n d e k i o y u n c a ğ ı b u l u n d u r m a s ı m a y ı p o n l a r ı n kullanıldığı yere veya kullananın ni­
g e r ç e ğ i k a r ş ı s ı n d a "içinde köpek ve resim bulu­ yetine g ö r e yasak veya serbesttir.
nan eve melekler girmez" hadisinin s ı h h a t i n e
ş ü p h e ile b a k m a m ı z ı gerektirmektedir. Z â t e n ha- 26. Buhârî, Libas, 89; Buhârî, Bedi'ül-Halk, 7; Müslim,
disçiler de o n u n zayıf o l d u ğ u n u s ö y l e m e k t e d i r l e r . Libas, 87; Sahih-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i S a
E ğ e r b ö y l e bir hadis o l s a y d ı , herhalde Peygam­ rih T e r c ü m e s i , C. 6, Ankara, 1969, s.417.
b e r i m i z i n h a n ı m ı n ı n o n l a r ı evinde bulundurmama­ 27. Bedreddin Aynî, Umdetü'l-Kari fi Ş e r h - i B u h a r ı ,
sı gerekirdi. B u hadis, sahih olsa bile, meseleye Lübnan, tarihsiz, C.22, s.73.
hem bu a ç ı k l a m a l a r ı m ı z ı n , h e m de d i ğ e r hadis ve 28. Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i S a r i h T e r c ü ­
âyetlerin ışığı altında b a k m a n ı n gerekliliği açıktır. mesi, C.6, Ankara, 1969, s.417.
282 Doç.Dr.Nusret ÇAM

Bedreddin A y n î , b u hadisi şöyle te'vil et­


mektedir: "Şâri, kumaş üzerinde de olsa bü­
tün suretleri yasaklamıştı. Çünkü onlar, putpe­
restlik devrine yakındılar, tasvire tapmaktan he­
nüz ayrılmışlardı. Puta tapmağa alışık oldukla­
rından her çeşit sureti yasakladı. Sonra bu ya­
sak rayına oturduktan sonra, kumaş üzerinde
olanları mübah kıldı"^'^ Bizce bu gayet m a n ­
tıklı bir yaklaşımdır. Nitekim, Peygamberimizin,
C â h ü i y e devrinde A r a p l a r ı n mezarlara â d e t a ta­
p a r c a s ı n a saygı gösterdiklerini g ö r e r e k mezar
ziyaretini yasakladığı halde, Müslümanlığın halk ta­
rafından iyice anlaşılıp yerleştiğini g ö r d ü k t e n sonra
insanlara kabir ziyaretini serbest b ı r a k t g ı n ı bilmek­ "Allah'ın Resulü, Aişe'nin oyuncaklarla
teyiz. B u ö r n e k t e o l d u ğ u ü z e r e , Hz. M u h a m m e d oynanadığını görünce, O'na:
(a.s), eger varsa resim y a s a ğ ı n d a da a y n ı metodu - Bu nedir diye sorar. O da:
tatbik etmiştir. - Kızlarım cevabını verir.
- Ya ortadakiler?
B u n a benzer b a ş k a bir hadise g ö r e bu me­ -Attır.
lek d o ğ r u d a n d o ğ r u y a Cebrail olup perdedeki re­ - Peki onun sırtındakiler nedir?
simler at ve insan resimleridir.-^^ - Kanatlar.
- K a n a t / l at?
5- "Hz. Aişe'den riuâyet edildiğine göre, - Duymadın mı ki, Davud oğlu Süleyman
Muhammed (a.s), evinde, üzerinde haç işareti (Peygamberin) de kanatlı atları vardı. Bunun
üzerine Resulüllah, azı dişleri görünecek şekil­
bulunan hiçbirşey bırakmadı, onu bozardı, di­
de gülmüştü".
ğer bir rivayete göre onu keserdi."^^
B u hadis, b i r k a ç a ç ı d a n ö n e m l i olup e v v e ­
B u hadiste g e ç e n salib kelimesi, h a ç işareti le», t a p m a m a k s a d ı veya aşırı saygı o l m a k s ı z ı n , ya
a n l a m ı n a g e l e b i l e c e ğ i gibi, resim ve tasvir anla­ da Islâmın yasakladığı d i ğ e r şeyleri güzel g ö s t e r ­
m ı n a da gelmektedir. Resimlerle ilgili b a ş k a ha­ m e k gibi bir a m a ç t a ş ı m a k s ı z ı n , b u t ü r resim ve
dislerde "suret", "suver" veya "nukuş" g i b i keli­ benzeri şeylerin evde b u l u n a b i l e c e ğ i n i g ö s t e r m e k ­
meler kullanıldığı halde burada "salib" g i b i h a ç tedir. Kadı lyad ve Ş e v k â n î gibi i s l â m âlimleri, b u
işareti a n l a m ı n a da gelen bir kelimenin kullanıl­ hadisten, b ö y l e bir anlam ç ı k a r m a y ı p yalnızca kü­
m a s ı dikkat çekicidir. B ö y l e c e bu hadiste Peygam­ ç ü k ç o c u k l a r ı n b u t ü r oyuncaklarla o y n a m a s ı n a
berimizin, Hıristiyanlığın s e m b o l ü olabilecek izin verilmiş o l d u ğ u g ö r ü ş ü n ü s a v u n d u k l a r ı halde,
m â h i y e t t e yapılmış nesnelere hiçbir şekilde m ü s a a ­ i m a m Mâlik buna da cevaz vermez .^^ Bize g ö r e
de e t m e d i ğ i g ö r ü l m e k t e d i r . Ö n c e k i dinleri t o p t a n bu iznin sınırlarının, b u yazımızın sonunda toplu
ilga eden bir dinin kurucusunun, o dinlere âit sem­ olarak z i k r e d e c e ğ i m i z şartları h â i z o l m a s ı h â l i n d e
bolik u n s u r l a r ı n evinde veya dikkat ç e k e c e k b a ş k a biraz daha g e n i ş o l d u ğ u anlaşılmaktadır.
yerlerde b u l u n m a s ı n a m ü s â a d e etmesi zaten
B u r u h s a t ı yalnızca k ü ç ü k çocuklarla kısıtla­
beklenemezdi. B u sebeple, O'nun bu şekilde hare­
yanlar, Hz. Aişe'nin o s ı r a d a yaşının k ü ç ü k olduğu­
ket e t m e s i n d e n daha t a b i i b i r ş e y o l a m a z d ı .
n u d ü ş ü n m ü ş olsalar gerekir. G e r ç e k t e n de H z .
K a n â a t i m i z c e Peygamberimizin bu uygulaması,
Aişe'nin Peygamberimizle e v l e n d i ğ i n d e yaşının kü­
yalnız h a ç işareti için değil, fakat her türlü dinlere
ç ü k o l d u ğ u n u bilmekteyiz. Fakat büluğ ç a ğ ı n a eriş­
âit b ü t ü n semboller için de geçerlidir. D a h a sonra­
m e y e n bir ç o c u k l a P e y g a m b e r i n e v l e n m e s i n i n
k i devirlerdeki uygulamalar da bu y ö n d e o l m u ş ve
m ü m k ü n o l m a d ı ğ ı da b a ş k a bir g e r ç e k t i r . O halde,
c â m i l e r d e veya sivil y a p ı l a r d a kullanılacak olan es­
ki kiliselere âit s ü t u n başlıklarındaki h a ç veya ben­ 29. Aynî'den naklen Keskioglu, Osman, "Islâmda Tasvir ve
zeri b ü t ü n i ş a r e t l e r t a h r i p edilmiştir. Fakat h a ç Minyatürler", tlâhiyat F a k ü l t e s i Dergisi, C.IX, An­
işâreti ile, b ö y l e dinî bir anlam t a ş ı m a y a n d i ğ e r re­ ılara, 1 9 6 1 , s. 16.
simler biribirinden farklı ş e y l e r d i r . B u ikinci t i p 30. Sahih-i B u h a r î Muhtasarı, C,6, s.416.
nesnelerin y a p ı m ı ve kullanımı h a k k ı n d a daha 31. Ahmed bin Hanbel, C. 6, s.225.
ö n c e k i paragraflarda y e t e r l i a ç ı k l a m a y a p ı l d ı ğ ı 32. Buhârî, Kitabu'l-Edeb, 81;Kızlann Oyuncaklarla Oyna­
için, bu hadis m ü n â s e b e t i y l e fazla birşey s ö y l e m e y i ma bahsi, 62; Ebu Davud, C.II, s.581. Müslim'de (Li­
l ü z u m s u z sayıyoruz. bas, 90) ve Nesaî'de (C.8 s, s.213, hadis nu:5352) ka­
lın bir perde üzerinde Hz. Süleyman'ın kanatlı atlannı
gösteren bir resmin Müslümanlar tarafından kullanıldı­
6- B u h â r î ' n i n ve Ebu Davud'un naklettiği
ğını iştıret eden hadisler bulunmaktadır. Bu hadisler,
bir hadis, Peygamberi'imizin H z . A i ş e ile yeni ev­ konumuz açısından oldu§u kadar, Hz. Süleyman'ın at­
l e n d i ğ i g ü n l e r d e g e ç e n bir olayla ilgili o l u p larının durumunu göstermesi bakımından da önemlidir.
şöyledir'^^ 33. Kardavî, a.g.e., 114.
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMÂRİYE BAKIŞI 283
H z . A i ş e , o s ı r a d a bülug ç a ğ ı n ı , dolayısıyle de d i ­ sabit kazanlardan ne dilerse kendine (Süley­
nen sorumluluk y a ş ı n ı idrak e t m i ş bulunuyordu. man'a) yaparlardı. Çalışın ey Dâvud kaumi şük­
Fakat o n u n e v l e n d i ğ i s ı r a l a r d a h e n ü z bebeklerle redin.'^'^
o y n u y o r o l m a s ı , y a ş ı n ı n pek de fazla o l m a y ı p
g e n ç kızlık ç a ğ ı n d a b u l u n d u ğ u n u g ö s t e r m e k t e d i r , B u â y e t t e g e ç e n "temâsil' kelimesini b ü t ü n
insanların bu ç a ğ l a r d a , hatta birkaç y a ş s o n r a s ı n d a tefsirciler ve mealciler T ü r k ç e y e "heykel" olarak
bile, bu gibi oyuncaklarla o y n a d ı ğ ı , etrafımızda ya­ aktarmışlardır. Aynı kelime, y u k a r ı d a da işâret etti­
p a c a ğ ı m ı z k ü ç ü k bir g ö z l e m l e kolayca anlaşılacak­ ğimiz gibi. Enbiya Suresinin 5 2 . â y e t i n d e "tapıl­
tır. B u sebeple, bu hadiste g e ç e n olay s ı r a s ı n d a mak için yapılan heykeller" a n l a m ı n a geldiği
Hz. Aişe'nin dinen yetişkin ve mükellef birisi oldu­ halde, burada hiçbir şekilde b ö y l e bir anlam ifâde
ğ u n u söyleyebiliriz. Ö y l e y s e , dinin diğer yasakları­ etmemektedir. A k s i takdirde Kur'an-ı Kerim'in bir­
nı ihlal eder m â h i y e t t e o l m a d ı ğ ı a n l a ş ı l a n b u gibi ç o k yerinde ö v g ü y l e bahsedilen, Allah'tan b a ş k a
tasvirler, H z . A i ş e için m ü b a h oluyorsa, diğer k i m ­ b i r ş e y e t a p m a s ı asla m ü m k ü n olmayan H z . S ü l e y -
seler için de m ü b a h olmalıdır. man'a putperestlik s u ç l a m a s ı y a p m ı ş oluruz k i , bu
b ü y ü k bir haksızlıktır. O halde Seb'e suresinde ge­
B u hadiste ü z e r i n d e d u r m a m ı z g e r e k e n ç e n bu kelimenin tapmak veya benzeri maksatlarla
i k i n c i h u s u s , y u k a r ı d a k i hadislerde g e ç e n perde y a p ı l m a y a n heykellere delâlet ettiği açıktır.
ve ö r t ü l e r d e k i resimlerin m â h i y e t i n i sarahatle bil­
m e d i ğ i m i z halde, b u n l a r ı n neler o l d u ğ u n u bilme- 34. Bazı tefsirciler tam boy yapılan bu heykellerin, nebi ve
mizdir. B u n l a r ı n hepsi de canlı varlıklara aittir ve evliya heykelleri olup, mabetlere konulduğunu ve bu­
Peygamberimiz, h a n ı m ı n ı n bunlarla o y n a m a s ı n a nun, onların şeriatında yasak olmadığını söylemektedir­
ler (Hafız ibni Hacer ve Ebu Aliyye'den naklen Osman
m ü s â a d e etmekle k a l m a y ı p , A i ş e vâlidemizle bu Şekerci, a.g.e, s. 40-41). Bize g ö r e bunların nebi ve
konuda latife bile etmiştir. evliya gibi dinî hüviyete sahip kimselerin heykeli olması
ve mabetlere konulmuş olması m ü m k ü n değildir. Bu
B u hadiste ö n e m l i g ö r d ü ğ ü m ü z ü ç ü n c ü heykellerin Hz. Süleyman'ın sarayında ve at heykelleri
h u s u s ise bu hadisin, mealini az sonra v e r e c e ğ i ­ olması bize daha mantıklı gelmektedir.
miz Seb'e Suresi 13. â y e t t e dile getirilen "Sü/ey- 35. Seb'e Suresinin 13. âyetinde dile getirilen bu gerçeği,
man'a ı;apılan temâsil'in (heykellerin)," at hey­ bir de tefsir metodu açısından incelemek gerekmekte­
keller o l d u ğ u n u izah etmesidir. dir. Burada evvela şu soru akla gelebilir:" Hz. Muham-
med'den önceki peygamberler için geçerli olan hüküm­
db) Â y e t l e r i n ı ş ı ğ ı a l t ı n d a t a s v i r m e s e ­ ler bizim için de geçerli midir? "Hanefî fıkhına göre,
lesi: eski peygamberler için geçerli olan hükümler, eğer ki­
Tasvir konusundaki bellibaşlı hadisleri b ö y ­ tap ve sünnetle neshedilmemişsc, bizim için de geçerli­
dir (Abdülvahhap Hallaf, İ s l â m H u k u k Felsefesi,
lece izah ettikten sonra, şimdi â y e t l e r e geçebiliriz. çev. H.Atay, Ankara, 1973, s. 245). Burada karşımı­
H e m e n ş u n u belirtelim k i , Kur'an-ı Kerim'de put za, bu âyetin neshedilip edilmediği (yani Kur'an-ı Ke-
ve put y a p ı m ı n ı yasaklayan, hatta böyle kimselerin rim'deki bu hükmün, daha sonra gelen başka bir âyet
ç o k şiddetli azaplara çarptırılacağını s ö y l e y e n pek- tarafından kaldınlıp kaldınimaması) meselesi çıkmakta­
dır, islâm âlimleri arasında bu konuda oldukça geniş
ç o k â y e t bulunmakla birlikte, tasvir y a p ı m ı n ı n leh
tartışmalar ve fikir ayrılıklan mevcuttur. Bu konudaki
ve aleyhinde h e r h a n g i bir â y e t mevcut değildir. tartışmalan kısaca özetleyecek olursak, bâzı tefsircilerin
Fakat heykel (temâsil) h a k k ı n d a iki â y e t bulunmak­ Kur'an'da neshin fiilen vukubulmadığını, bâzılarının, bu
tadır. K u r a n - ı K e r i m ' i n iyi tetkik edilmesi h â l i n d e ayetl'erin sayısının çok az olduğunu bâzılarının ise bir
her tasvir veya timsalin put a n l a m ı t a ş ı m a d ı ğ ı an­ âyetin ancak başka bir âyetle ncshedilebileceği görüşü­
nü savunduklarını görürüz. Yine bâzı tefsirciler, nâsih-
laşılmaktadır. Kuran'da put karşılığı olarak ensab mensuh olayının, sadece a h k â m ve muamelat için ge­
ve sanem gibi kelimeler g e ç m e k t e olup bunlar ç o k çerli olup haber mahiyetindeki âyetler için geçerli ol­
açık ve şiddetli bir şekilde ı ^ s a k l a n m ş t ı r . "Timsaf madığı kanâatindedirler. Eski Hanefî âlimlerinin bir kıs­
kelimesinin ç o ğ u l u olan " t e m â s i l " . Enbiya suresi­ mı, yukarıda da arzettiğimlz gibi, bir âyetin Kur'an ve
sünnetle neshedilebileceğini söylemiş iseler de, yeni
n i n 5 2 . â y e t i n d e "put" a n l a m ı n d a kullanıldığı hal­
İslâm âlimlerinin daha büyük ekseriyeti, Kur'an
de, Seb'e Suresi I S . â y e t t e t a p m a k m a k s a d ı ol­ âyetlerinin ancak başka bir âyetle ncshedilebileceği gö­
m a k s ı z ı n yapılan heykelleri ifâde ettiği g ö ­ rüşündedirler. Doğrusu da bu olmak gerekir. Zira,
r ü l m e k t e d i r . Buradan hareketle,her " 7 / m s a r i n , Kur'an-ı Kerim eksiksiz, ilâvesiz ve değişmez bir şekilde
y a n i tasvirin put, her musavvirin de put y a p a n günümüze ulaştığı halde. Peygamberimizin sözlerinin
ne yazıkki ya tamamı günümüze ulaşamamış, ya A l ­
kimse a n l a m ı n a g e l m e d i ğ i n i s ö y l e m e k icap eder. lah'ın resulünün (A.S.) söylemediği şeyler, O'nun sözle-
1- Tasvir meselesine ışık tutacak olan b i r k a ç riymiş gibi takdim edilmiş, ya da bazı değişikliklere uğ­
ratılmıştır. Netice olarak, haber mahiyetindeki Seb'e
â y e t b u l u n m a k t a d ı r . B u n l a r d a n bir tanesi, Seb'e suresinin 13. âyeti neshedilmiş gözükmemektedir ve
suresi 13'te yeralmakta olup şöyledir; bu sebeple hükmü hâlen geçerlidir. Zâten, âyetin sonu­
nun "çalışın ey Dâvud kavmi, şükredin" şeklinde takbih
edici mahiyette değil de olumlu bir ifâdeyle bitmiş ol­
ması da bunu göstermektedir. Eğer Süleyman'ın yaptığı
bu iş, kötü birşey olmuş olsaydı, ikaz edilmesi gerekir­
di. 1-latta Allah'ın Hz. Süleyman'a verdiği şükredilmesi
gereken bu nimetler arasında tasvir ve timsaller de var­
"Onlar, Süleyman'a mihraplardan (kale­ dır (Keskioğlu, O.,a.g.e. 12). Bundan da anlaşılacağı
lerden, konaklardan, câmilerden), heykeller­ üzere, bu gibi tasvirlerin yapılmasında esas olan iyi niyet
den, büyük büyük havuz benzeri çanaklardan, ve maksattır.
284 Doç.Dr.Nusret ÇAM

B u â y e t i n tefsirinde Elmalılı M . H a m d i Y a -
zır ş ö y l e demektedir: "Burada temâsil, melâike,
enbiı;a ve sâlih kimselerin suretleri denilmiş­
tir. Halk görsün de onlar gibi ibâdet etsinler
diK;e mescitlerde bakırdan, pirinçten, sırça­
dan,meermerden bunların suretleri yapı/mış. "Şüphesiz ki ben (Isa), size Rabb'ini-^.den
'Bö])le tasvirlerin yapılmasına Süleyman aley- âyet getirdim. Size gerçekten kuş biçiminde ça­
hisselam nasıl izin verdi' diye sorabilirsin, murdan bir taslak yapıp içine üflerim de
cevaben derim ki, tasvir, yalan ve zulüm gibi Alah'ın izniyle o kuş olur".
aklın takbih ettiği şeylerden değildir. Bazı tef-
sirciler bunların hayvan heykelleri olduğunu G ö r ü l e c e ğ i gibi bu â y e t e g ö r e Hz.lsa, A l ­
söylemektedirler."^^ lah'ın kudretini ve kendisinin peygamberliğini insan­
lara g ö s t e r m e k için ç a m u r d a n bir kuş yaparak, ona
Kur'an'daki S ü l e y m a n Peygamberle ilgili di­ üflemiş ve bu ç a m u r d a n kuş, dirilerek uçmuştur.
ğ e r â y e t l e r i n t ü m ü n ü ve y u k a r ı d a verdiğimiz Ebu Burada şöyle bir soru akla gelebilir."Bu bir mucize
D â v u d ' d a yeralan ve "Sen bilmiyormusun ki, Sü­ olup Cenab-ı Hakk'a âit bir olaydır Bu sebeple
leyman'ın atlarının kanatları vardı" ş e k l i n d e k i bu olay, insanlara teşmil edilemez." Bütün dirilt­
hadisi dikkate aldığımızda, bu heykellerin, din bü­ me olayları gibi, buradaki diriltme olayınm da Allah
y ü k l e r i n i n heykellerinden z i y â d e at heykellerinin tarafından gerçekleştirildiğine tabii ki ş ü p h e yoktur.
o l d u ğ u n u s ö y l e m e k daha isabetli olur k a n â a t i n ­ Fakat, buradaki ç a m u r d a n bir taslağın kuş h â l i n d e
deyiz. Zira Saad s û r e s i n i n 3 1 - 3 3 . â y e t l e r i n d e n ö ğ ­ dirilmesi hadisesi, Allah'a âit bir olay ise de, ç a m u r ­
r e n d i ğ i m i z e g ö r e , Hz. S ü l e y m a n ' a güzel k o ş u atla­ dan kuş figürü yapma işi Hz. isa'ya âittir. Z â t e n bi­
rı sevdirilmişti. S ö z k o n u s u bu âyetler şöyledir: zim konumuzu ilgilendiren husus da burasıdır.
"Hani ona öğleden sonra bir ayağını tır­
nağı üstüne dikip üç ayağının üzerine duran Buradan anlaşıldığına g ö r e , İslâm'da yasak
süratli koşu atları gösterilmişti de 'gerçek ben olan şey, resim yapmanın veya resmin kendisi
mal (yani at) sevgisine Rabbimi zikretmek için değil, onun kötü niyetlerle ortaya konulması­
düştüm' demişti. Nihayet (bu atlar) perdenin dır. E ğ e r H z . S ü l e y m a n ' ı n , bu gibi şeyleri sırf A l ­
arkasına gizlenmişlerdi. (Süleyman dedi ki): lah'ın v e r d i ğ i n i m e t i h a t ı r l a y ı p ş ü k r e t m e s i gibi
'Onları bana döndürün' Hemen ayaklarını,bo­ ferdî, ya da Hz. İsa'nın bu tür faaliyetlerle insanları
yunlarını okşayıp taramaya başladı." iyiliğe y ö n e l t m e k istemesi gibi sosyal bir sebeple
yaparsa dinen bir s a k ı n c a s ı yoktur.
H z . S ü l e y m a n , bu "temâsil'i (heykelleri) el-
betteki, tapmak veya dinin yasaklarını h o ş g ö s t e r ­ Ş i m d i burada ş ö y l e bir soru akla gelebilir:
mek, o n l a r ı ihlal etmek için y a p t ı r m ı ş olamaz. A y ­ "İnsanların mesela, Hz. Süleyman örneğinde
nı ş e k i l d e , ona b u n l a r ı yapan kimselerin, C e n a b - ı olduğu gibi tapmak maksadıyla değil de sırf
H a k k ' ı n yaratma kudretiyle r e k â b e t duygusuyla ha­ ruhlarındaki estetik arzu ile yaptırdıkları tas­
reket ettiği de s ö y l e n e m e z . virlere daha sonra gelen insanlar tapamaz mı
ve bu durumdan onları yaptıranlar sorumlu
"Gerçekte, ben mal (yani at) sevgisine olamaz mı?"
Rabbimi zikretmek için düştüm" şeklindeki âyeti
dikkate a l d ı ğ ı m ı z d a , H z . S ü l e y m a n ' ı n güzelliklere Ş u n u h e m e n belirtelim k i I s l â m d a ameller
karşı ayrı bir iştiyakının b u l u n d u ğ u anlaşılmaktadır. niyetlere g ö r e d i r . Mesela eski devirlerde medrese
A y e t i n s o n u n d a k i "düştüm" ifâdesi b u n u a ç ı k ç a olarak y a p ı l a n birtakım binalar b u g ü n Kavala'daki
g ö s t e r m e k t e d i r . B u r a d a n hareketle, Seb'e 1 3 . M e h m e t A l i P a ş a Medresesi ö r n e ğ i n d e o l d u ğ u
ayette bahsedilen heykellerin ve k o n a k l a r ı n da bir ü z e r e taverna olarak k u l l a n ı l m a k t a d ı r . Ş i m d i bu
k i b i r veya b a ş k a duygular için d e ğ i l , A l l a h ' ı n durumdan M e h m e t A l i P a ş a ne kadar sorumluy­
C e m â l sıfatını h a t ı r l a t a c a k ş e k i l d e , saf bir estetik, sa, bu tasvirleri herhangi bir k ö t ü niyetle yapma­
y â n i güzellik duygusuyla meydana getirilmiş eser­ m ı ş ve y a p t ı r m a m ı ş olan kimseler de ancak o ka­
ler o l d u ğ u n u söyleyebiliriz. O'nun Gerçekte, ben dar sorumludur; yani sorumlu değildir.
mal (yani at) sevgisine Rabb'imi zikretmek için
düştüm" ş e k l i n d e k i s ö z ü a y n ı zamanda, I s l â m d a
D i ğ e r taraftan, tarihe b a k t ı ğ ı m ı z zaman bir
s a n a t ı n gayesinin ne o l m a s ı g e r e k t i ğ i konusunda
cemiyetin veya dinin m e n s u p l a r ı t a r a f ı n d a n ibâdet
da iyi bir ipucudur. H z . S ü l e y m a n ' ı n bu s ö z ü , Pey­
m a k s a d ı y l a y a p ı l a n nesnelere ancak kendi zaman­
gamber efendimizin N e s â î ' d e yeralan "eğer Allah
larında tapıldığını, bu t a p m a s ü r e c i n i n gittikçe za­
mal vermişse, Allah'ın kerameti senin üzerinde
yıfladığını, b a ş k a topluluklar t a r a f ı n d a n t a p ı l m a d ı -
gözüksün" şeklindeki bir s ö z ü n e ne kadar da ben­
ğını g ö r m e k t e y i z . B u durumda, b ö y l e bir ihtimal
zemektedir!
da ortadan kalkmış o l m a k t a d ı r .

2- Islâmda tasvir meselesine ışık tutabilecek 36. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser
d i ğ e r bir âyet-i kerime de Âl-i İ m r a n Suresinin 4 9 . Yayınevi, İstanbul, tarihsiz, Seb'e 13'ün tefsiri, C. 6,
âyetinde yeralmaktadır. s, 3952.
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMÂRİYE BAKIŞI 285
dc) T a r i h î verilerin ışığı a l t ı n d a tasvir nı söyleyebiliriz. O n u n sancak ve filamaları genel­
meselesi: likle s â d e olmakla b e r â b e r , b â z e n istisnaları da
v a r d ı r . M e s e l a Sa'd bin Mâlik a d ı n d a k i birisi, islâm'ı
S . K . Y e t k i n gibi b â z ı sanat t a r i h ç i l e r i , O .
kabul ettiğini bildirmek için Medine'ye g e l d i ğ i n d e
Keskioglu gibi bâzı a r a ş t ı r m a c ı l a r ve T . W . A r n o l d
H z . Peygamber, ona, ü z e r i n d e beyaz renkli hilal
ile K . A . C . Creswell gibi bâzı m ü s t e ş r i k l e r , Islâmda
bulunan siyah bir bayrak vererek kabilesinin b a ş ı ­
tasvir konusunu işlerken yalnızca ilk devirlerdeki
olayları değil de E m e v î , A b b a s î , Fatımî ve Selçuklu na reis olarak g ö n d e r d i ğ i n i biliyoruz."^^ E ğ e r tas­
devirlerinde y a p ı l m ı ş olan figürlü kabartma ve re­ vir, k o n u , maksat vs. dikkate alınmaksızın t ü m ü y l e
simleri dikkate alarak sonuca varmaya çalışırlar. yasak edilmiş olsaydı, Peygamberimizin b ö y l e bir
Hatta bunlar, bu süreci O s m a n l ı devletinin sonuna hilale de izin vermemesi gerekirdi. Ç ü n k i çe^tli kay­
kadar getirerek Fatih, 11. M a h m u t vb. p a d i ş a h l a r ı n naklardan ö ğ r e n d i ğ i m i z e g ö r e , g e ç m i ş t e t a p ı l a n
u y g u l a m a l a r ı n d a n da ö r n e k verirler. B u İslâm dev­ nesneler yalnızca insan ve hayvan suretindeki re-
letlerinin u y g u l a m a l a r ı n ı n b ü y ü k bir kısmı, Kur'an-ı sim, kabartma ve heykellerden ibâret o l m a y ı p , aynı
K e r i m ' i n ruhuna uygun d ü ş s e bile, Islâmın tasvir zamanda ay, yıldız, g ü n e ş ve b u n l a r ı n tasvirlerini de
h a k k ı n d a k i g ö r ü ş ü n ü , daha sonraki bu uygulama­ ihtiva etmekteydi.
ları dikkate alarak tesbit ve tayin etmek bizi b â z e n
M . 8 5 8 yılında ö l e n tarihçi E z r a k î ' n i n "Ah-
yanlış neticelere götürebilir. Zira, bunlar islâm dev­
b a r u ' l - M e k k e " isimli eserinde y a z d ı ğ ı n a g ö r e ,
letleri o l m a k l a b i r l i k t e o n l a r ı n y a p t ı ğ ı h e r ş e y i ,
H z . Meygamber, Mekke'yi fethederek K â b e ' y e gir­
İslâm'ın temel u y g u l a m a l a r ı imiş gibi kabullenmek
d i ğ i n d e b ü t ü n p u t l a r ı kırdırmış ve elini duvardaki
gibi bir metod takip e t m i ş oluruz k i , bu d u r u m , di­
ç o c u k isa'yı Meryem'in k u c a ğ ı n d a g ö s t e r e n bir res­
n i kendi aslî k a y n a k l a r ı n d a n incelememek demek
m i n ü z e r i n e koyarak "elimin altındaki hariç, bü­
olur. Tarihten ö ğ r e n d i ğ i m i z e g ö r e , islâm devletle­
tün resimleri tahrip ediniz" d e m i ş t i r . Y i n e a y n ı
rinin 1 3 0 0 senelik u y g u l a m a l a r ı n ı n hepsinin b i r
k a l ı p t a n ç ı k m ı ş gibi a y n ı çizgiyi s ü r d ü r d ü ğ ü n ü ka­ yazar, Kabe'nin içindeki a h ş a p s ü t u n l a r d a n birisi­
bul etmek m ü m k ü n değildir. Hatta biribirine zıt uy­ n i n ü z e r i n d e bulunan bu resmin, H . 6 3 yılında A b ­
gulamalar da vardır. Üstelik bu u y g u l a m a l a r ı n bir dullah b i n Z ü b e y r ile Emeviler a r a s ı n d a g e ç e n ve
kısmı h ü k ü m d a r l a r ı n ş a h s î telakkileri de olabilir. Kabe'nin tahribine y o l a ç a n halifelik m ü c â d e l e s i n e
B u sebeple, tasvir konusunda islâm dininin g ö r ü ­ kadar yerinde kaldığını işâret etmektedir.'*^
ş ü n ü anlamak için t u t u l m a s ı gereken en emin y o l ,
Tarihçi Mukaddesî'nin belirttiğine g ö r e
daha sonraki devirlerde y a ş a y a n M ü s l ü m a n halkın
H z . Ö m e r , Suriye'den gelen ve ü z e r i n d e kabart­
ve h ü k ü m d a r l a r ı n tatbikatını değil de, asıl kaynak­
lara inerek bizzat H z . M u h a m m e d ve s a h â b e dev­ m a insan figürleri b u l u n a n b u h u r d a n ı M e d i n e
rindeki tasvirin d u r u m u n u incelemek olmalıdır. B u C â m i i ' n d e k u l l a n m a k t a m a h z u r görmemiştir.'*'*
sebeble, s a h â b e l e r d e n ve s a ğ l ı ğ ı n d a Cennetlikle 37. Mulıammed bin Hasan Şeybanî, Ş e r h - i Siycr-i K e
m ü j d e l e n e n kimselerin tasvire b a k ı ş l a r ı n ı ortaya bir T e r c ü m e s i (şerh ve terc.Antcpli Mehmed Münip),
k o y m a k daha isâbetli olacaktır. C.II, İstanbul, 1240, s. 95; Keskioglu, O, a.g.e., s.20.
38. Kur'an'da zikredilen resul ve nebiler arasında Danyal'ın
işte s a h â b e devrinde tasvir konusundaki bu (Daniel) ismi geçmez. Fakat özellikle Hz.Ali'den gelen
bir rivayete göre, Danyal, Hz. Davud ve Hz. Süley­
uygulamalardan bir tanesi şöyledir: "Ve bize sağ­
man'ın soyundan gelen bir nebidir (Bak. Koksal,
lam bir rivayetle ulaştığına göre Huzeyfe bin M.Asım, P e y g a m b e r l e r Tarihi, C. 2, Ankara,
Yeman'm (r.a.) mühür şeklindeki yüzüğünün 1993. S.269.
kaşında iki turna sureti ile bunların aralarında 39. Mehmed Zihnî, Ni'metü'l-lslâm, I-II, Diyarbekir,
zikrullahtan bazı kelimeler işlenmişti. A y n ı şe­ 1393, C. II, s. 334., dipnot 1.
kilde, Ebu Musa el-Eş'âri'nin ı^üzüğünün kaşın­ 40. Mehmed Zihnî, aynı eser, aynı sayfa, aynı dipnot. Si­
da oturmuş bir aslan sureti vardı."'^^ B i r b a ş k a neğin resmedilmesi pek alışılagelen birşey olmadığı
için buradaki "sinek" ifadesini ihtiyatla karşılamak gere­
rivayete g ö r e ise Danyal peygamberin "^^ ü z e r i n d e kir, muhtemelen bir kuş resmiydi, fakat râvi bunu yan­
biri erkek, diğeri dişi i k i a s l a n ı n , aralanndaki b i r lış algılayıp "sinek resmi" demiştir.
erkek ç o c u ğ u n u yalar vaziyette g ö s t e r e r ı resimli 41. HamiduUah, İslâm Peygamberi*, II, İstanbul, 1969,
bir y ü z ü ğ ü H z . Ö m e r ' e intikal e t m i ş , H z . Ö m e r de s. 255.
b u n u g ö z l e r i y a ş l a dolu o l a r a k Ebu Musa el- 42. Hamidullah, a.g.e., s. 254. Kanâatimizce bu durum,
Eş'ari'ye vermiştir.^^ islâm fıkıhçılan, bu resimleri hilal resminin, putperestlik unsuru olduğunu söyleyerek
dikkate alarak, ü z e r i n d e bu t ü r resim bulunan yü­ bayraklarda ay ve yıldız gibi şeylerin bulunamayacağını
iddia eden bazı kimselere de cevap teşkil etmektedir.
zükle namaz k ı l m a n ı n h a r a m o l m a d ı ğ ı h ü k m ü n e
v a r m ı ş l a r d ı r . H z . Ebu H u r e y r e ' n i n y ü z ü ğ ü n d e iki 43. el-Ezraki, Ahbar-ı Mekke, (YayınlayanrRüşdi es-Sâlih
Melhaş), Mekke, 1983, C. I , s. 167-168.
sinek sureti varmış.'^'^
44. Yetkin, S.K., İslâm S a n a t ı Tarihi, Ankara, 1954, s.
Peygamberimizin en m e ş h u r sancakların­ 7; İbn Rustah'tan naklen Arnold, a.g.e., s. 7-8. Ibni
dan b i r i t a n e s i n i n a d ı "kartal" a n l a m ı n a gelen Rustah'ın bildirdiğine g ö r e Hz. Ö m e r ' e Medine
Câmii'nde kullanılmak üzere hediye edilen bu buhurda­
Ukaab i d i . Buna niçin b ö y l e bir ismin verildiği­ nın üzerindeki resimler M . 783 yıbnda Medine vâlisi ta­
n i bilmemekle birlikte, muhtemelen ü z e r i n d e kar­ rafından silinmiştir.
tal benzeri bir resim o l d u ğ u için bu isimle anıldığı­ Bir buhurdanın küçük birşey olduğunu dikkate aldığı-
286 Doç.Dr.Nusret ÇAM

Yine H z . Ö m e r ' i n , Hicretin yirmibirinci yılında kes­ i k o n a l a r ı n ı n putperestlik ifâde ettiği g e r e k ç e s i y l e


tirdiği p a r a n ı n b i r y ü z ü n d e Besmele ve K d i m e - i Ş e - ilk olarak Anadolu'da 7 2 6 yılında ortaya ç ı k a n Iko-
h â d e t ' i n , d i ğ e r y ü z ü n d e ise Bizans imparatorlarının naklazm, Y a h u d i l i ğ i n değil, islâm'ın putperstlige
resimlerhin b u l u n d u ğ u n u tarihçiler bildirmektedir.'^ d u y d u ğ u tepkinin, Hıristiyan toplumunda uyandır­
dığı tesirin bir neticesidir. Zira puta t a p m a n ı n ve
e) D a h a s o n r a k i D e v i r l e r d e T a s v i r : put y a p m a n ı n yasak o l d u ğ u Yahudilik ve Yahudi­
Bilindiği ü z e r e , H z . Peygamber z a m a n ı n d a ler, Bizans idâresi altındaki yerlerde daha ö n c e de
y a p ı l a n camilerin h i ç b i r i s i n d e M e d i n e C â m i i ' n i n mevcuttu.Eger ikonakcılık'da Y a h u d i tesiri olsaydı,
a h ş a p minberindeki küçük top şeklindeki iki süs b u n u n daha ö n c e zuhur etmesi gerekmez m i y -
h â r i ç , s ü s l e m e y e yer verilmemiştir. H z . Ö m e r ise, di?^^ B u hareketin, Müslümanların Hırıstiyanlara
az ö n c e s ö y l e d i ğ i m i z gibi, ü z e r i n d e b a z ı figürler l e r ş ı siyâsî üstünlük s a g l a m a a n ı n h e m e n arkasın­
bulunan bir b u h u r d a n ı bu camide kullanmıştır. İlk dan zuhur etmesi bu g ö r ü ş ü m ü z ü d o ğ r u l a m a k t a d ı r .
devirde camilerde bilinen s ü s unsuru nesneler Burada yanlış anlamaya meydan vermemek
bunlardan ibarettir. için bir hususu beliritmeden g e ç e m e y e c e ğ i z : Yuka­
A n c a k , E m e v î l e r , özellikle Abdülmelik (Hilâ­ rıda b i r ç o k yerde işâret ettiğimiz gibi, M ü s l ü m a n ­
feti 6 8 5 - 7 0 5 ) ve I.Velid ( 7 0 5 - 7 1 5 ) z a m a n ı n d a lar, saraylarda veya daha b a ş k a sivil y a p ı l a r d a ç e ­
m â b e t l e r i n i , C e n n e f i h a t ı r l a t a n ç o k zengin nebati şitli canlı varlıkların resimlerini y a p m ı ş olmakla bir­
motiflerle ve a l t l a r ı n d a n nehirler akan k ö ş k resim- likte, dinî ta'zime sebep olabilecek, ya da t a p ı n m a
leriyle tezyin etmişlerdir. Daha sonraki d i ğ e r b ü t ü n hissi u y a n d ı r a b i l e c e k Peygamber veya evliya re­
İslâm ülkelerinde o l d u ğ u gibi o n l a r ı n mabetlerinde simlerine c â m i l e r d e hiçbir şekilde yer v e r m e m i ş l e r ­
de canlı varlıkların resimlerine rastlanılmaz. Fakat, dir. H a t t a hayvan ve kuş figürlerine c a m i , tekke,
bilinen en eski E m e v î s a r a y ı olan ve Halif I.Velid medrese, t ü r b e , darüşşifa, kervansaray, kale gibi
z a m a n ı n d a ( 7 1 1 - 7 1 5 ) y a p ı l a n Kusayr-ı A m r a sara­ y a p ı l a r ı n dış cephelerinde sıkça rastladığımız Sel­
y ı n d a erkek, k a d ı n , hayvan, bitki ve zodyak b u r ç ­ çuklu, M e m l û k l û devri y a p ı l a r ı n d a bile, dinî b a k ı m -
l a r ı n d a n meydana gelen p e k ç o k resim vardır. A y ­ mız zaman, bu figürlerin dikkati çekmeyecek kadar
rıca, o n l a r ı n Kasru'l- H a y r u l - G a r b i (728), M ş a t t a küçük olduğu anlaşılacaktır. Üstelik bunun yüksek bir
(743 ?) ve Hırbetü'L-Mefcir ( 7 4 3 - 7 4 8 ) gibi sarayla­ yere asılı olarak kullanılması veya namazdan önce bir­
kaç dakikalığına kullanılıp tekrar camiin bir köşesine
r ı n d a insan dahil p e k ç o k canlı varhgm kabartma
konulması sebebiyle bu resimlerin namaz kılan kimse­
resimleri b u l u n m a k t a d ı r . Mısır'daki T o l u n o ğ l u dev­ lerin dikkatini dağıtmaktan uzak olduğu anlaşılır. Bu
letinin ikinci h ü k ü m d a r ı H u m a v e r y h (883-895) ise sebeple Hz. Muhammed'in (a.s), namaz kılarken dik­
s a r a y ı n d a k i bir o d a y ı kendisinin ve cariyelerinin katini dağıttığı için kaldırttığı perde hadisi ile
Hz.Ömer'in bu uygulaması arasında çelişki yoktur.
a h ş a p heykelleri ile süslemiştir.'*^
45. Yetkin, S.K., a.g.e., s. 8. Hz. Ömer'in, kestirdiği pa­
işte M . 7 0 5 - 9 0 0 gibi erken diyebileceğimiz ralarda Bizans imparatomnun resmini koymasını, tabii
ki ona duyduğu yakınlığa bağlamak yanlış olur. İslâm
devirlerde y a p ı l m ı ş olan bu resimleri dikkate alan
halifesinin bu tatbikatı, o zamanlarda Bizans parasının
L a m m e n s ve o n u n t a k i p ç i l e r i o l a n A r n o l d ile şimdiki Amerikan Doları gibi bütün Eski Dünyada bili­
Creswell gibi bazı sanat tarihçileri, Islâmın ilk de­ nip geçerli olması sebebiyle Islâmdaki bu ilk paranın
virlerinde tasvir y a p ı m ı n ı n yasak olmadığını, resim onlara benzetilmek arzusundan başka birşey değildir.
y a s a ğ ı n ı n islâm d i n i n e g i r e n Yahudilerin ve B i ­ 46. Yetkin, S.K., i s l â m Mimarisi, Ankara, 1965, s.49.
zans z a m a n ı n d a ortaya ç ı k a n ikonaklazm'*^ hare­ 47. 726 yılları ile 787 yılları arasında Anadolu'da görülen
ketinin bir sonucu olarak sonradan ortaya çıktığını dinî tasvir aleyhtarı hareket.
iddia ederler. A r n o l d , islâm'da tasvir y a s a l ı n ı , Me­ 48. Arnold, T.W., a . g . e , s.lO.
dine'deki g e n i ş bir Y a h u d i n ü f u s u n a ve b u n l a r ı n - 49. Creswell, K.A.C., a.g.e., s.165.
Talmud'daki pasajları hadis ş e k l i n d e y a y m a l a r ı n a 50. Müsteşrikler, ikonaklazm hareketinde Yahudi tesiri
bağlamaktadır.'*^ Creswell daha da ileri giderek, ararken delil olarak Hıristiyan tarihçi Theophanes'in
Islâmiyeti kabul eden Y a h u d i asıllı Ka'b el-Ahber bir ifâdesini gösterirler. Buna göre, "Lazkiye'li bir Ya­
hudi bir gün aceleyle Emevî Halifesi Yezid'e gelerek
( ö l . 6 5 2 veya 654) ve V e h b bin M ü n e b b i h ' i n , Ebu eğer imparatorluğundaki kiliselere konulmuş olan bü­
H u r e y r e (Öİ.679) ve Abdullah ibni Abbas (Öİ.698) tün kutsal ikonlan kıracak olursa kendisinin kırk yıl bü­
gibi hadisçiler vasıtasıyla bu y a s a ğ ı n Islama sokul­ tün Arapların başında kalacağını müjdelemiş, fakat
d u ğ u n u ileri sürmektedir.'*^ B u m ü s t e ş r i k l e r (mese­ onun şeytanî emrini daha halkın büyük çoğunluğunun
duymasına fırsat kalmadan Yezid, aynı yıl (26 Ocak
la A r n o l d ) , bir taraftan tasvir y a s a ğ ı n ı n i s l â m ' d a 724 günü) ölmüştür" (Creswell, K . A . C . , a.g.e., s.
sonradan ortaya ç ı k m ı ş o l d u ğ u n u s ö y l e r k e n , d i g e r 163). Başka bir Hıristiyan tarihine göre de bu Yahudi,
taraftan da E m e v î l e r ' d e n b a ş l a y ı p , O s m a n l ı impa­ Tiberias'lı olup Yezid, bu fermandan yaklaşık ikibuçuk
r a t o r l u ğ u n u n sonuna kadar uzanan g e n i ş bir za­ yıl sonra ölmüş, yerine geçen Velid, bu müneccim ve
büyücü Yahudi'yi, kehânetinde yanıldığı için öldürt­
m a n diliminde tasvir y a p ı m ı ile ilgili ö r n e k l e r ver­ müştür (Creswell, a . g . e , s. 146). Biz biliyoruz ki, Ye-
mektedirler. Tabii b u gibi ifâdeler, bu müsteşriklerin zid'den sonra tahta II.Velid değil, Hişam geçmiştir.
farkına varmadan düştükleri çelişkilerdir. Görüldüğü gibi bu konuda Hıristiyan kaynakları dik­
katli olmadıkları gibi, ittifak halinde de değildir.
T a r i h î g e r ç e k l e r i n ışığı altında o n l a r ı n bu id­ Kehânetinde böyle yalan çıkarak öldürülen bir Yahu­
d i a l a r ı n ı kabul e t m e k elbette m ü m k ü n değildir. di'nin, ikonlan kırma konusunda Müslümanlara ne öl­
çüde tesir ettiği elbette şüpheyle karşılanmalıdır.
H e r ş e y d e n ö n c e , kiliselerdeki Isa, M e r y e m ve Aziz
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMÂRİYE BAKIŞI 287

dan h ü r m e t duyulan kimselerin resimlerine t a ş , t ü n tarih boyunca islâm ülkelerinde ç o k sıkı bir ş e ­
tuğla, çini veya sıva ü z e r i n e işlendiğini bilmemek­ kilde s ü r ü p gideri b u anlayış ile Peygamberimizin,
teyiz.Bu sebeple Hıristiyanlıkta İsa ve Meryem'den namazda dikkatini d a ğ ı t a n perdeyi Hz. Aişe'ye in­
b a ş k a b i r ç o k aziz resimlerine kiliselerde rastladığı­ dirtmesi ve o n u n da bundan yastık y a p m a s ı , y â n i
mız halde, İslâm'da d ö r t halifeden b a ş k a M e v l â n a , onu dinî olmayan sivil bir a m a ç l a d e ğ e r l e n d i r m e s i
H a c ı B e k t a ş , Abdülkadir-i Geylânî gibi dinî b a k ı m ­ a r a s ı n d a k i b a ğ ve devamlılık g â y e t açıktır.Diğer bir
dan saygı duyulan kimselerin resimleri de mabet­ deyişle, c â m i l e r d e namazda dikkati ç e k e c e k figürlü
lerde asla yeralmaz. B u t ü r resimlere ancak, m i n ­ s ü s l e m e l e r d e n sahabeler de, E m e v î l e r de, Abba­
y a t ü r ve a l b ü m resimleri gibi ancak sınırlı s a y ı d a sîler de, Gazneliler de, Selçuklular da, O s m a n l ı l a r
ve belli kültür seviyesindeki kimselerin istifa edede- da a y n ı derecede s a k m m ı ş l a r d ı r . ^ ^ O halde, tasvir
bilecegi e ş y a l a r d a rastlamak i m k â n ı vardır. B ö y l e meselelesinin bu y ö n ü , b ü t ü n t o p l u m ve devirlerde
din büyüklerinin h â t ı r a s ı n ı ve sevgisini g ö n ü l l e r d e h e m e n h e m e n a y n ı şekilde anlaşılmıştır diyebiliriz.
canlı tutmak için dinî y a p ı l a r d a tutulan y e g â n e y o l , Değişik olan husus, bu tasvirlerin k o n u l a r ı , ü s l û p ­
b u n l a r ı n isimlerini güzel hatlarla y a z ı p y ü k s e k yer­ ları, yapılış teknikleri, azlık ve ç o k l u ğ u d u r .
lere k o y m a k t ı r . Peygamberimizin isminin levhalara
yazılıp a s ı l m a s ı n d a n b a ş k a , O s m a n l ı l a r z a m a n ı n d a Müsteşriklerin görüşlerinin tam tersine, tas­
bir de "hilyecilik" g e l e n e ğ i ortaya çıkmıştır. B u vire en az yer veren islâm t o p l u m u , mesela erken
bilyeler. Peygamberimizin şemâil-i şerifesi'ni (sima­ devirdeki E m e v î l e r o l m a y ı p , daha g e ç devirlerdeki
sını, s a ç ı n ı , e n d a m ı n ı , güzel ahlâkını) dile getiren O s m a n l ı l a r d ı r . E m e v î l e r ' d e n b a ş k a A b b a s î l e r , Fati-
levhalar olup, O'nun m ü b a r e k simasını h a y â l e n de m î l e r , Gazneliler, S e l ç u k l u l a r , H a r e z m ş a h l a r ve
olsa zihinde c a n l a n d ı r m a k arzusunun ü r ü n ü d ü r . daha p e k ç o k islâm devletleri, gerek s a r a y l a r ı n d a ,
B u sebeple İslâm s a n a t ı n d a Hıristiyanlığa benzer gerekse diğer b i r ç o k sivil y a p ı l a n n d a figürlü resim­
bir ikonografiden s ö z e t m e k m ü m k ü n değildir. lere yer verdikleri halde O s m a n l ı l a r , sivil y a p ı l a r d a
kullandıkları çiniler h a r i ç , h e m e n h e m e n h i ç iltifat
S ö z k o n u s u m ü s t e ş r i k l e r i n "Kur'an'da ve e t m e m i ş l e r d i r . Fakat, çini, tabak, l e ğ e n , ibrik, ku­
tslâmın ilk zamanlarında tasvir yasağı yoktur, m a ş gibi kullanım e ş y a l a r ı n d a zaman zaman tasvir­
fakat bu yasak, Müslümanlığı kabul eden Ya­ lere rastlamak m ü m k ü n d ü r . H a t t a O s m a n l ı devri
hudilerin, kendi kutsal kitaplarındaki tasvirle m i n y a t ü r l e r i n d e , d i ğ e r b ü t ü n islâm m i n y a t ü r l e r i n d e
ilgili hükümleri hadisçiler vasıtasıyle îslâma o l d u ğ u gibi bol miktarda insan, melek ve hayvan
soktukları" şeklindeki bir g ö r ü ş de d o ğ r u değildir. resmine r a s t l a m a k t a y ı z . Zira bunlar, t a p m a k veya
H e r ş e y d e n ö n c e , daha ö n c e izah ettiğimiz gibi, Allah'ın yaratma kudreti ile y a r ı ş m a k , ya da dinin
İslâm dininde tasvir, mutlak m â n â d a yasak değil­ k ö t ü g ö s t e r d i ğ i şeyleri iyi g ö s t e r m e k için y a p ı l m ı ş
dir. Yasak olan putperestliktir. B u iki k a v r a m ı biri- nesneler o l m a y ı p , kitaptaki bilgilerin, sıkıcı olmak­
birinden ç o k iyi a y ı r m a k gerekir. tan kurtarılarak daha rahat o k u n m a s ı ve iyi anlaşıl­
m a s ı için y a p ı l m ı ş r e s i m l e r d i r . Ö ğ r e t i c i m â h i y e t t e k i
E ğ e r ilk c a m i i n M . 6 2 2 yılında M e d i n e bu m i n y a t ü r l e r daha ç o k tarih k i t a p l a r ı n d a bulun­
C â m i i o l d u ğ u n u ve İslâm m i m â r i s i n d e ilk figürlü makla birlikte, bir a m e l i y a t ı n nasıl y a p ı l a c a ğ ı n ı , ila­
resimlerin de 7 1 1 - 7 1 5 yılları a r a s ı n a tarihlenen cın nasıl h a z ı r l a n a c a ğ ı n ı vs. g ö s t e r i r m â h i y e t t e t ı p
Kusayr-ı A m r a ' d a ortaya çıktığını kabul edersek ve eczacılıkla ilgili kitaplarda da mevcuttur. Daha
o n l a r ı n iddiasının t a m aksine, daha sonraki devir­ z i y â d e sultanlar, ş e h z â d e l e r ve devrin ileri gelen
lerde değil de, Islâmın ilk yüzyılı içinde tasvir yasa­ ilim ve siyâset a d a m l a r ı için h a z ı r l a n a n bu m i n y a ­
ğı v a r m ı ş gibi g ö z ü k m e k t e d i r . Bize g ö r e tasvir ya­ t ü r l e r d e n bazıları ise öğretici olmaktan ç o k estetik
s a ğ ı n ı n "önce çıkması, sonra çıkması" diye bir gâyelerle yapılmış, g ö n ü l açıcı resimlerdir.
h â d i s e s ö z k o n u s u o l m a y ı p , mesele b ü y ü k ö l ç ü d e
iktisadî d u r u m ile ilgilidir. İlk devirlerde "resimli Burada bir konuya daha işâret etmek gere­
perdenin yastık yapılarak kullanılması" ve kir: Selçuklular ve O s m a n l ı l a r , hadis, tefsir, k e l â m
"Hz. Aişe'nin kanatlı atlarla oynaması" örnekle­ gibi dinî m u h t e v a l ı kitapları tezhip etmekle birlikte
rinde o l d u ğ u ü z e r e M ü s l ü m a n l a r daha b a ş ı n d a n onları hiçbir şekilde resimlememişlerdir. Hele
beri evlerinde b ö y l e bir ruhsata sahip oldukları hal­ iran'da o l d u ğ u gibi K u r ' a n - ı K e r i m ' i resimlemek
de, bunları yaygınlaştırıp geliştirmek gibi ne bir fik­ yoluna asla g i t m e m i ş l e r d i r . Meseleye d i ğ e r Islâmî
re, ne de e k o n o m i k g ü c e sahip o l m u ş l a r d ı r . M ü s ­ h ü k ü m l e r ç e r ç e v e s i n d e baktığımızda bunun m a n t ı ­
l ü m a n l a r , ne zaman k i , Suriye, Mısır, Irak ve İran'ı ğını anlamak h i ç de zor o l m a y a c a k t ı r . Zira, M u ­
fethederek oralardaki ç o k zengin s ü s l e m e l e r e sa­ kaddes bir kitaba konulacak bu tür resimler, İjaşka
h i p saray ve m â b e t l e r i g ö r m ü ş ve bu t ü r eserleri bir maksatla değil de sırf o kitapta g e ç e n olaylan
g e r ç e k l e ş t i r e b i l e c e k m a d d î i m k â n ve ustalara ka­ veya mesajlan (mesela R a h m a n s û r e s i n d e g e ç e n
v u ş m u ş l a r , işte o zaman M ü s l ü m a n l a r evlerinde
belli şartlar d â h i l i n d e sahip oldukları bu r u h s a t ı iş­ 51. Tabii bunu söylerken Selçul<lular'ın mesela Afyon Ulu
leyip g e l i ş t i r m e k i m k â n ı n a k a v u ş m u ş l a r d ı r . Ş u r a s ı Câmii minberinin kapı kanadında yaptıklan karşılıklı iki
e n t e r e s a n d ı r k i , b u r u h s a t ı n sınırlarını biraz zorla­ horoz motifinin varlığının farkındayız. Fakat bunlar
nebatî motifli kabartmaların arasında, neredeyse tanı-
yarak s a r a y l a r ı n d a erotik resimlere yer vermekten namayacak kadar stilize edilmiş şekilde yeralamaktadır.
ç e k i n m e y e n E m e v î l e r bile yaptırdıkları c â m i l e r d e , Bu gibi zor tanınacak kadar üsluplaştınlmış figürlere
Allah'tan b a ş k a birşeyi hatırlatır d ü ş ü n c e s i y l e canlı Selçuklular devri camilerinde daha bir-iki yerde rastla­
hiçbir y a r a t ı ğ ı n resmine izin v e r m e m i ş l e r d i r . B ü ­ mak mümkündür.
288 Doç.Dr.Nusret ÇAM

"Rahman olan Allah Kur'anı öğretti" şeklindeki ve kelimelerle anlatılırsa şiir; şekil, renk ve desen­
bir ifâdeyi) anlatmak için y a p ı l s a bile, i n s a n ı n bu le anlatılırsa resim olur; aradaki fark budur.
ö r n e k t e o l d u ğ u ü z e r e Allah tasavvurunun m ü ş a h ­
Ö z e t l e s ö y l e m e k gerekirse, kendisine bakıl­
has ve m ü c e s s e m bir şekil a l m a s ı n ı sağlar. B ö y l e
m a s ı g ü n a h olmayan nesnenin resminin y a p ı l m a s ı
resimlerin, ikonografik anlam t a ş ı y a c a ğ ı ve okuyu­
ve resmine b a k ı l m a s ı g ü n a h değildir, ancak kendi­
cunun, bu resimler sayesinde Allah'ı, (c.c), g ö z ü n d e
sine bakılması g ü n a h olan nesnenin tasvirine bak­
sarıklı, c ü b b e l i , sakallı bir kimse imiş gibi canlan­
m a k da g ü n a h olabilir k a n â a t i n d e y i z . Tabii bu ikin­
d ı r m a s ı n a sebep o l a c a ğ ı a ç ı k t ı r . A y n ı d u r u m ,
ci d u r u m u n bâzı istisnaları da vardır.
mabetlere konulacak resim ve heykeller için de ge­
çerlidir ve M ü s l ü m a n l a r bundan da her zaman için Tasvir konusundaki bu â y e t , hadis ve tarihî
uzak d u r m u ş l a r d ı r . Ş e k i l itibariyle h i ç b i r cisme olaylardan şöyle bir s o n u ç çıkarabiliriz: Tasvirle i l ­
benzemeyen, b ü t ü n tasavvurlardan uzak, fakat sı­ gili â y e t l e r , tasvir y a p ı m ı n a putperestlik gayesi
fatları itibariyle her aklın kabul e d e b i l e c e ğ i bir A l ­ h â r i ç , m ü s â m a h a l ı g ö z ü k t ü ğ ü halde, Ebu Bekr b i n
lah'ın Hıristiyanlıkta o l d u ğ u gibi m ü ş a h h a s bir var­ el-Ârabî (öl. M . 1 1 4 8 ) ve N e v e v î (öl, 1 2 7 7 ) gibi
lık olarak a l g ı l a n m a s ı n a sebep olabilecek bir dav­ daha sonraki bâzı islâm âlimleri, y u k a r ı d a zikretti­
r a n ı ş , Islâmî bilgilere sahip h e m e n herkesin kolay­ ğimiz hadislere dayanarak tasvirin aleyhinde o l ­
ca t a h m i n e d e b i l e c e ğ i gibi İslâm i n a n c ı ile hiçbir m u ş l a r d ı r . Halbuki bu hadislerden bazıları g e r ç e k ­
şekilde b a ğ d a ş a m a z . İşte kiliselere ve İncil'lere ko­ ten de tasvir y a p ı m ı n ı n aleyhine g ö z ü k s e bile, h e m
nulan ve isa'yı, ince yüzlü, i r i g ö z l ü , kalem kaşlı, tasvirin lehinde olan y u k a r ı d a verdiğimiz hadisle­
o r t a d a n yana d o ğ r u ikiye ayrılmış ve omuzuna rin, h e m de Seb'e suresi'nin 13 ve A l - i I m r a n Su-
d ü ş m ü ş d ü z saçlı, hafif sakallı, uzunboylu, n a r i n resi'nin H z . Isa ile ilgili 4 9 . âyetlerinin ışığı altında
bedenli olarak g ö s t e r e n i k o n l a r ı s â y e s i n d e d i r k i d e ğ e r l e n d i r m e k gerekir. Tasvir k o n u s u n d a k i bu
b u g ü n D ü n y a d a k i b ü t ü n Hıristiyanlar tanrıyı b ö y l e verileri d e ğ e r l e n d i r i r k e n , yazımızın b a ş ı n d a işâret
bir varlık olarak tasavvur eder olmuşlardır. Halbuki ettiğimiz "insanların yaratılışında güzele güzelli­
M ü s l ü m a n l a r ı n inandığı Allah'ın b ü t ü n tasavvur ve ğe olan me^/linin ve ruhunda taşıdığı birşeyler
benzetmelerden uzak o l m a s ı , Hırıstiyanlarda oldu­ yapma, bunları yaparken de tabiatı örnek al­
ğu gibi t a n r ı y a atfedilecek herhangi bir resmin ya­ ma" arzusunun d o ğ u ş t a n mevcut o l d u ğ u n u dikka­
pılmasını da m ü m k ü n kılmamıştır. te a l m a m ı z gerekir. Burada ü z e r i n d e d u r m a m ı z
gereken d i ğ e r bir husus da s a n a t ı n eğitim, ö ğ r e t i m
Allah'ın şeklinin nasıl b i r ş e y o l d u ğ u n u bil­ ve iletişimde inkâr edilemez yeridir. K a n â a t i m i z c e ,
meden y a p ı l a n resimlerin O'na a i t m i ş gibi telakki tasvir konusunda g e r ç e k ç i bir sonuca ancak bu ş e ­
edilerek takdim edilmesi ise, Islâmî a ç ı d a n insanla­ kilde varabiliriz.
rı elbette şirke g ö t ü r m e k t e n b a ş k a bir işe yaramaz.
İşte İslâm d i n i n i n karşı çıktığı ş e y budur. Buradaki Bunlar kadar ö n e m l i bir husus da, t a s v i r l e ­
diğer bir espiri de, m a d d î ve insan elinin eseri olan rin t a p m a k v e y a A l l a h ' ı n y c i r a t m a füliyle
bir cismin, y â n i resmin veya heykelin, t a m a m ı y l e rekabet d ü ş ü n c e s i y l e yapılıp yapılmadığı,
m ü c e r r e t bir varlık olan Allah'ın yerine g e ç m e m e s i c e m i y e t i n v e y a k i ş i n i n fl^tisâdî d u r u m u n u
a r z u s u d u r . Y o k s a , d u y g u l a r ı m ı z l a kavradığımız mad­ sarsıcı m â h i y e t t e olup o l m a d ı ğ ı ve hangi ko­
dî b i r varlık o l a n i n s a n ı n k e n d i s i n e b a k m a k n u l a n ihtiva e t t i ğ i hususudur. Tasvirin h a r a m
g ü n a h olmadığı halde, onun g ö l g e s i veya mı, m e k r u h m u , m ü b a h mı o l d u ğ u meselesi bunla­
aynadaki g ö r ü n t ü s ü mahiyetindeki resmine ra bağlıdır. E ğ e r bir tasvir, t a p m a k veya Allah'ın
veya fotoğrafına b a k m a n ı n g ü n a h olduğunu yaratma kudretine karşı rekabet için y a p ı l m a m ı ş ­
iddia etmenin m a n t ı ğ ı n ı k a v r a m a k m ü m k ü n sa, dinin k ö t ü g ö s t e r d i ğ i şeyleri iyiymiş gibi g ö s t e r ­
d e ğ i l d i r . B i r i n s a n ı n aynada g ö r ü n t ü s ü n ü elde et­ miyorsa, o n u n k o y d u ğ u esaslara ters d ü ş m ü y o r s a
m e k veya aynadaki g ö r ü n t ü s ü n e b a k m a k nasıl k i h a r a m o l d u ğ u n u s ö y l e m e k m ü m k ü n değildir. B u
h a r a m o l m u y o r s a , tasvir y a p m a n ı n veya tasvire tasvirin, g ö l g e meydana getirecek şekilde o l u p o l ­
b a k m a n ı n da haram o l m a m a s ı gerekir. Aslına ba­ m a m a s ı n ı n da hiçbir ö n e m i y o k t u r . H a t t a bu tas­
kılırsa b u g ü n resim y a p m a y a n , resim y a p t ı r m a y a n virler, H z . İsa'nın ç a m u r d a n bir k u ş yaparak insan­
veya resimle iç içe olmayan kimse y o k gibidir. lara Allah'ın büyüklüğünü g ö s t e r m e k istemesi gibi
bir maksatla yapılırsa tavsiye edildiğini söylemek b i ­
B u k o n u n u n daha i y i a n l a ş ı l m a s ı için
le m ü m k ü n d ü r . Keza, H z . Süleyman'ın kendisi için
I s l â m m , güzel s a n a t l a r ı n diğer bir dalı olan şiir me­
yapılan tasvirleri, "Allah'a şükür etmesine yam-
selesine bakışını da kısaca dile getirmek istiyoruz.
yan bir vasıta ve nimeti olarak kabul etmesi'
Bilindiği gibi Kur'anı Kerim'de ( 2 6 : 2 2 4 - 2 2 7 )
maksadıyla yapılması hâlinde de tavsiyeye ş â y a n d ı r .
İslâm'ın aleyhine şiir yazan şâirler yalancılıkla s u ç ­
l a n ı p ağır b i ç i m d e tehdit ve takbih edildikleri hal­ Tasvir için vardığımız bu genel neticeleri, şiir,
de, bu s a n a t ı İslâm için kullanan şâirler, bizzat r o m a n , h i k â y e gibi sanatlar için de söyleyebili-iz.
peygamberimiz t a r a f ı n d a n h i m â y e ve teşvik edil­ Islâmda tasvirin Hıristiyanlık ve Budizm gibi
m i ş l e r d i r . H a t t a Peygamberimiz, İmrü'l-Kays'ı la­ dinlerin aksine ibâdetin bir p a r ç a s ı o l m a m a s ı , hat­
netlediği halde. Hassan ismindeki bir ş â i r d e n tak­ ta namaz kılınan yerlerde b u l u n m a s ı n ı n m e k r u h
dirle b a h s e t m i ş t i r . ^ ^ B u bakış açısı, resim için de
geçerlidir. Zira bir kişi, olay veya tabiat, ölçülü s ö z 52. Hamidullah, M . , İ s l â m Peygamberi, s. 62.
İSLÂM'IN S A N A T A V E MİMÂRİYE BAKIŞI 289
sayılması, M ü s l ü m a n l a r ı n y a p ı l a r ı n d a , k i t a p l a r ı n d a , olacak b i n a l a r ı n y a p ı l m a s ı n ı h o ş k a r ş ı l a m a m a k t a ­
kullandıkları e ş y a l a r d a , estetik ihtiyaç ve duyguları­ dır, i s l â m fıkhına g ö r e e ş y a d a esas olan ibahadır
nı değişik bir dille ifâde e t m e n i n yollarını aramala­ (mübahlıktır), yani e ş y a n ı n kendisi, -mesela domuz
rına sebep o l m u ş t u r . B u n u n sonunda islâm s a n a t ı eti gibi b i r k a ç nesne h a r i ç - h a r a m değildir. B u se­
daha ö n c e k i mevcut s a n a t l a r ı n aksine figüratif ve beple islâm dini, ister â b i d e v î , ister s â d e olsun, b i ­
natüralist bir sanat olmaktan kurtulup m ü c e r r e t bir n a n ı n kendisine karşı değildir. O'nun karşı o l d u ğ u
sanat h â l i n e g e l m i ş ve hiçbir dinde g ö r ü l m e y e c e k ş e y , lüks, israf ve gösteriştir.
kadar gelişmiş bir sanat olan hat s a n a t ı ortaya çık­
mıştır. Eger tasvir, islâm'da m â b e t l e r d e h o ş karşı­ Halbuki Kur'an-ı K e r i m , S e b ' e / 1 3 . â y e t i n d e
l a n ı p , d i ğ e r b i r ç o k dinde o l d u ğ u gibi g ü n l ü k hayat­ S ü l e y m a n Peygamber için y a p ı l a n saray, "hey-
ta da fazlasıyla teşvik g ö r m ü ş olsaydı, Hrıstiyan B i ­ ke/", b ü y ü k ç a n a k ve kazanlardan sitayişle bahset­
zans ve R o m a ya da S a s a n î s a n a t ı n ı n kopyesi du­ tikten sonra N e m i Suresinin 4 4 . â y e t i n d e bu saray­
rumuna d ü ş e c e k ve g e o m e t r i k k o m p o z i s y o n l a r ı y - dan biraz daha teferrutalı olarak bahseder. B u â y e ­
la, m u k a m a s l a r ı y l a , h a t a y î ve r û m î bezemeleriyle, te g ö r e S ü l e y m a n ' ı n k ö ş k ü n d e cama benzer say­
üsluplaştırılmış minyatürleriyle v.s. herhalde b u g ü n d a m maddeden y a p ı l m ı ş bir yer vardır. S a l t a n a t ı y -
orijinal bir sanat olma hüviyetini elde edemeyecek­ la ö ğ ü n e n ve o zaman h e n ü z M ü s l ü m a n o l m a y a n
t i , işte islâm dininin, tasviri i b â d e t mahallerinde ret, Saba Melikesi, bu saydam yeri su dolu havuz sana­
fakat g ü n l ü k kullanımda bazı kısıtlamalarla kabul et­ rak oradan g e ç e r k e n e t e ğ i n i t o p l a m ı ş , fakat H z .
mesi, bunu 5,0parken de d i ğ e r dinlerin sembolleri S ü l e y m a n ' ı n , "o camdan y o p i / m ı ş bir salondur"
durumundaki şekillere kesin tavır t a k ı n m a s ı , islâm demesi ü z e r i n e mahcup o l m u ş ve H z S ü l e y m a n ' ı n
s a n a t ı n ı n , orijinal bir sanat o l m a s ı n ı sağlamıştır. Fa­ d i n i n e g i r m i ş t i r . K u r ' a n - ı K e r i m ' i n b u konudaki
kat b u gelişme, h e m e n birden ortaya ç ı k m a m ı ş , mesajı açıktır. Buna g ö r e , yalnızca i n a n ç ve a h l â k
yaklaşık ikiyüz yıllık bir zaman sonradır k i , islâm sa­ b a k ı m ı n d a n değil, M ü d ü m a n l a n n kültür, sanat m e -
natı k e n d i orijinallerini yakalamaca başlamıştır. denivetçe de d i ğ e r kavimlerden ileri o l m a l a r ı gere-
İdr ve Cenab-ı H a k , bundan ancak s e v i n ç duyar.
f) K u r ' a n - ı K e r i t n ' i n e s k i ş e h i r l e r e ve
O halde, israf ve g ö s t e r i ş olur d ü ş ü n c e s i y l e
m i m a r î eserlere bakışı:
c â m i l e r i n çini, k a l e m i ş l e r i , o y m a m e r m e r vs. ile
i s l â m ' d a sanat meselesinin daha iyi anlaşıl­ tezyinine karşı ç ı k m a n ı n bir a n l a m ı da yoktur. Zira
m a s ı için, o n u n m i m â r î y e bakışını da gözler ö n ü n e bunlar Islâmın izzet ve şerefini temsil ettiği m ü d ­
sermek gerekmektedir. Kur'an-ı Kerim'de bu ko­ d e t ç e d â i m a iyidir ve hatta gereklidir. E ğ e r islâm
nuya d o ğ r u d a n d o ğ r u y a temas eden bir â y e t olma­ iyi, güzel ve hak bir din ise, bunun da a y n ı şekilde
makla birlikte, O r t a - D o ğ u ülkelerinde y a ş a y a n  d t a k d i m e d i l m e s i g e r e k i r . D a h a d o ğ r u s u zarf
( Â r a f / 7 4 ; F e c i r / 6 ) , Semud ( H a c c / 4 5 ; Fecir/9) ve m e s â b e s i n d e olan dinî y a p ı l a r ı n , mazrufa (zarfın
Mısır Krallığı (Fecir/10) gibi eski kavimlerin yap­ içindeki mesaja), y â n i Islâmın kendisine uygun o l ­
tıkları ş e h i r l e r ve m i m a r l ı k eserleri h a k k ı n d a bâzı m a s ı gerekir. E ğ e r A l l a h g ü z e l s e , Allah'a i b â d e t
i ş â r e t l e r b u l u n m a k t a d ı r . Fecir Suresinin 6 - 1 1 . edilen yerlerin de O'nun ş â n ı ile m ü t e n â s i p o l m a s ı
âyetleri bu konuda bilhassa önemlidir: icap eder. işte bunun içindir k i , C e n â b - ı H a k ,

"Allah'ın ismi, {yükseltilmesine müsâade


ettiği evlerde (câmilerde) anılır.Orada sabah ve
akşam O'nu teşbih ederler" ( N u r / 3 6 ) d e m i ş t i r .
Y i n e a y n ı sebeple M ü s l ü m a n l a r , eski devletlerin
"Görmedin mi Rabb'ın Âd kavmine ne yaptıkları kiliselerin k a r ş ı s ı n a daha güzel ve hey­
yaptı, O sütunları bulunan İrem şehrine. Oy/e betli c â m i l e r inşa etmek arzusunu t a ş ı m ı ş l a r d ı r .
ki, onun şehirler arasında bir benzeri ı^ratılma- Mesela Ankara'da O g ü s t t a p ı n a ğ ı n ı n y a n ı b a ş ı n d a k i
mıştı. Vâdide ka\^alan kesip ^ntan Semud'a, H a c ı B a y r a m C â m i i , istanbul'da A y a s o f y a ' n ı n kar­
Kazıklar sahibi^ Firavun'a. Onlar ki, ülkelerin­ şısındaki Sultanahmet C â m i i b ö y l e bir r u h ve gay­
de azgınlık edip Hakk'a başkaldırmışlardı." retle ortaya çıkmıştır. T ü r k l e r bu c â m i l e r i n i b ö y l e
y a p m a s a y d ı da mesela o l d u k ç a basit bir gecekon-
B a ş k a bir â y e t de şöyledir:
53. "Kazıklar sahibi" ifâdesi, birçok tefsirde "Firavunun as­
kerleri için yere çakılan çok sayıda kazık" şeklinde
yorumlanmaktadır. Fakat bizim kanâatimize g ö r e
bunlar, Eski Mısır'da şehirleri süslemek veya kötü ruh­
"Siz, her y ü k s e k yere bir alâmet bina edip lardan korunmak maksadıyla dikilen ve bir örneği İs­
boş ş e y / e m i uğraşırsınız? Ebedî kalacağınızı tanbul Sultanahmet Meydanı'nda bulunan ucu sivri,
umarak âbideler edinir m i s i n i z ? " ( Ş u a r a / 1 2 8 - 9 ) . dört köşe, heybetli dikili taşlar olmalıdır. Bu "kazıkla­
rın", A d ve Semud kavimlerinin yaptığı şeylerle bira-
Mealini verdiğimiz bu âyetler, gösteriş, rada zikredilmiş olması, bunların da birer âbide oldu­
ö v ü n m e veya Allah'ı unutturup sırf e ğ l e n c e vesilesi ğunu göstermektedir.
290 Doç.Dr.Nusret ÇAM

du benzeri d ö r t duvar ile o n u ö r t e n d ü z bir ö r t ü ­ -Berk,N.,"İslâm Sanatında Plastik ve İfade", îlâhi-


den meydana g e t i r m i ş o l s a l a r d ı , herhalde b u g ü n yat Fakültesi Dergisi, sayı 4, Ankara, 1955, s.49-43.
M ü s l ü m a n l a r b u eserleriyle iftihar edemeyecek, -Creswcll, K.A.C., "The Lawfulness of Painting in
t a m tersine A y a s o f y a ' n ı n a z a m e t l i kubbesi ve . İslam ", Ars Islamica, vol. XI-XII, Michigan, 1946,
O g ü s t t a p m a ğ ı n ı n sütunları altında ezilecekti. pp. 159-165.
i s l â m d i n i , m ü ş r i k kavimlerden kalan bina -al-Faruqi, Ismail, "Figurative Representation and
ve benzeri ş e y l e r e de karşı değildir. H a t t a , O , bun­ Drama: Their Prohibition and Transfiguration in Islamic
ları, g e ç m i ş kavimlerin kültür ve yaşantılarının na- Art, Islamic Art Common Principles Forms and The­
sd o l d u ğ u n u daha sonra gelen kavimlerin bilmesi mes", Proceedings of the International Sympostium
için bir a r a ç olarak g ö r ü r . Mesela Âl-i Imran sure­ held in Istanbul, Damascus, 1989 s. 261-269.
sinin 1 3 7 . , En'am Suresinin 1 1 . ve Nahi Suresinin -Grabar, O., İslâm Sanatının Oluşumu (çev. Nur­
3 6 . âyetleri şöyledir. han Yavuz), İstanbul, 1988, s. 58-79.
- Hamidullah,Muhammed, İslâm Peygamberi(çev.
M.Said Mutlu-Salih Tuğ), C.II, istanbul, 1969, s.59-64.
"Yeryüzünde gezip dolaşın da yalanla­ -Hamidullah, M . , Islâma Giriş (çev. Kemâl Kuşçu),
yanların sonunun ne olduğunu görün" demek Ankara, 1976, s. 256-260.
suretiyle K u r ' a n - ı K e r i m , i n s a n l a r ı , g e ç m i ş cemi­ - Ipşiroğlu, M., Islâmda Resim Yasağı ve Sonuçla­
yetlerden kalan bina ve harabeleri g ö r ü p ibret al­ rı, İstanbul, 1973.
maya davet etmektedir. H a t t a m a n a s t ı r a n l a m ı n a
gelen "saı;ma"lara d o k u n u l m a m a s ı n ı s ö y l e y e n bir - Karaman, H . , Gün/ü/c Haı/atımızda Haramlar ve
Helaller, istanbul, 1982, s. 54-58.
hadis de mevcuttur.^'^ G e ç m i ş putperest veya b a ş ­
ka bir dine mensup t o p l u m l a r ı n yaptıkları mabet - Kardavi, Y., İslâm'da Helal ve Haram (çev. Mus­
veya şehirlerin yıkılmasını ya da da hor g ö r ü l m e s i ­ tafa Varlı), Ankara, 1970, s. 109-126.
n i isteyen s ö z l e r e ne Kur'an-ı Kerim'de, ne de ha­ - KeskioC|u,0., "Islemda Tasvir ve Minyetürler", Anka-
dislerde rastlamak m ü m k ü n d ü r . T a m tersine, mea­ rallâhi^at Fckültesi Dersis!,CIX,Ankara,1961,all-23.
lini v e r d i ğ i m i z bu gibi â y e t l e r , M ü s l ü m a n l a n n bu
- Kutub, M . , İslâm Düşüncesinde Sanat (çev. Akif
kalıntılar s â y e s i n d e eski kavimler h a k k ı n d a bilgi Nuri), istanbul, 1979.
s â h i b i o l m a s ı n ı i s t e m e k t e d i r . O halde i s l â m ' d a
tarihî eser d ü ş m a n l ı ğ ı da yoktur. Zira, eger bunlar - Lammens, H . , "L'Atitude de l'Islam primitif en fa­
ce desarts figures", Journal Asiatique, ilme serie, IV,
y o k edilirse, y e r y ü z ü n d e ibret almak için insanlar
1915, pp. 239-279.
neyi g ö r e b i l e c e k ve bu gibi â y e t l e r i n h ü k m ü nasıl
gerçekleşebilecektir? - Massignon, L.,"islâm Sanatlarının Felsefesi" (Çev.
Burhan Toprak), Din ve Sanat, istanbul, 1962, s.5-22.
Eger İslâm ö n c e s i tasvirlere ve tarihî eserle­
-Meriç,RM, Türk Tezyini Sanatları, istanbul, 1934.
re karşı bir d ü ş m a n l ı k olsaydı ve bunlar b ö y l e bir
dinî sâikle i m h a edilselerdi b u g ü n Mısır, Suriye, - Mustafa Sabri, İslâm'da Münakaşaya Hedef
T ü r k i y e , Iran, İrak ve d i ğ e r M ü s l ü m a n ülkelerin Olan Meseleler (sadeleştiren Osman Nuri Gürsoy), is­
müzelerini dolduran e ş y a l a r ı n hiçbirinin mevcut ol­ tanbul, 1978.
m a m a s ı gerekirdi. Fakat fethedilen ülkelerin g e ç m i ş - Papadopoulo, A., "Sur I'Esthetique de I'Art Musul-
dinlerine âit dinî semboller imha edilmediği gibi ö n man. Islamic Art Common Principles Forms and The­
p l â n a çıkarılmasına da m ü s â a d e edilmemiştir. mes", Proceedings of the International Symposium
held in Istanbul, Damascus, 1989, s. 178-188.

BİBLÎYOĞRAFYA: - Reşit Rida, Imam, "Hükmü't-Tasv4r ve Sun'u's-Su-


ver ve't-Temâsil
-Akseki, A . H . , Tasvir ve Ittihaz-ı Suver. Kâmil Mi­
ras tarafından haberdar edildiğimiz (Sahih-i Buhari Muh­ - Sabunî, Tefsirü Âyâtu'l- Ahkâm, C. 2, Şam, ta­
tasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi, C. 6, s. 534) bu eseri rihsiz, s. 391-422.
aramalarımıza rağmen bulamadık.) - Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Terce-
mesi (tere. Kâmil Miras), C. 6, Ankara, 1969 s. 414-
- Arnold,T.W., Painting in islam, Oxford, 1929.
4 2 1 ; C. 12, Ankara, 1978, s.116-117.
-Arvasi, S.A., Dii/alektiğimiz ve Estetiğimiz, istan­ Şekerci, O., İslam'da Resim ve Heykelin Yeri, is­
bul, 1982. tanbul, 1974.
- Atasoy, N . , "Tasvir", İslâm Ansiklopedisi, C. - Wensinck, A.J., "Suret", İslâm Ansiklopedisi, C.
XI, istanbul, 1970, s. 48.
1 2 / 1 , İstanbul, 1974, s.32.
- Yetkin, S.K.,islâm Sanatının Mahiyeti, İlahiyat
-Ayvazoğlu, B., Aşk Estetiği, İstanbul, 1982. Fakültesi Dergisi, C.I, Ankara, 1952, s. 44-47.
- Yetkin,S.K., İslâm Sanatı Tarihi, Ankara, 1954,
Ayvazo9lu,B.,/s/âm Estetiği ue/nsan,İstanbul, 1989.
s.6-10.
- Aydın,M., "İslâm'ın Estetik Görüşü", Kubbealtı
-Yetkin,S.K., islâm Mimarisi, Ankara, 1965,
Akademi Mecmuası,Ekim 1986,Yıl 15, sayı 4, s.9-24.
s.48-51.
- Baltacıoğlu, I . H . , "Türk Sanat Gelenekleri", Yıllık
Araştırmalar Dergisi, C.l, Ankara, 1957.s. 1-24. 54. Ahmed ibni Hanbei, Müsned, C. 1, s. 300.
IDAKÎLÎtMID)!

Dr.Mehmet IBRAfflM

I. G İ R İ Ş : n u ç l a n tesbit ederek, b u g ü n e kadar g ö z a r d ı edilen


A) Eski Yugoslavya'da Tarikatlerin bazı ihtimallere işaret etmek istiyoruz.
Tarihçesi: Y u g o s l a v y a ' n ı n herhangi bir b ö l g e s i n d e be­
lirli halk kitlesi t a r a f ı n d a n benimsenen tarikat, bir
gm^ ü n ü m ü z e kadar Yugoslavya'da tarikatler
b a ş k a b ö l g e d e k ö k e n i ayrı olan d i ğ e r bir halk kitle­
J _ h a k k ı n d a derli t o p l u bir a r a ş t ı r m a y a p ı l -
si t a r a f ı n d a n hor g ö r ü l e b i l i y o r . Buna biraz daha
\ j | m a m ı ş t ı r . Y a p ı l a n a r a ş t ı r m a l a r ı n ç o ğ u , ta-
açıklık getirecek olursak, A r n a v u t ' l a r t a r a f ı n d a n
J rikat veya tekkelerin son faaliyet durumla­
benimsenen tarikat, B o ş n a k l a r , P o m a k ' l a r - T o r b e ş -
rını ve tekke ş e y h l e r i n i t a n ı t m a k l a y e t i n m i ş l e r d i r .
ler^ ve T ü r k l e r a r a s ı n d a pek benimsenmiyor veya
N i t e k i m bir ç o k a r a ş h r m a c ı n ı n O s m a n l ı İ m p a r a ­
b u n u n bazen aksi de o l d u ğ u görülebiliyor. Yugos­
t o r l u ğ u n u n ç e k i r d e ğ i n i n o l u ş m a s ı n d a , Avrupa'ya
lavya'da farklı milli k ö k e n l e r e sahip bu halk t o p l u ­
a ç ı l m a s ı n d a , Islamın Balkanlarda kalıcı olarak yer­
luklarının tarikatları s e ç m e l e r i n d e ; ö n c e d e n sahip
l e ş m e s i n d e aktif rol alan tarikatlerin asıl gaye, he­
oldukları kültür b i r i k i m i , örf, â d e t ve geleneklerin
def ve felsefelerini incelemeden, sadece son d ö ­
ö n e m l i ö l ç ü d e etki ettikleri g ö r ü l m e k t e d i r . B u say­
nemlerde dejenerasyona u ğ r a m ı ş şekliyle var olan
d ı ğ ı m ı z milli d e ğ e r l e r i n B a l k a n l a r d a ve bilhassa
tarikatlerin zikir şekillerinden, mensup o l d u ğ u tari­
Yugoslavya'da Islamın y a y ı l m a s ı n d a ve y e r l e ş m e ­
k a t ı n dahi g e r ç e k felsefesini t a m a n l a m ı y l a kavra­
sinde ne derece ö n e m l i rol aldıklarını son zaman­
maktan uzak ş e y h l e r i n dedikleriyle yetinmeleri ko­
larda y a p ı l a n ilmi ç a l ı ş m a l a r da açık şekilde ortaya
nuya ne kadar y ü z e y s e l y a k l a ş t ı k l a r ı n ı n a ç ı k bir
çıkarmıştır.
ifadesidir. B u arada ş u n u da belirtmek gerekir k i ;
son d ö n e m d e bu konuyla ciddi şekilde ve derinliği­ B ü t ü n tarikatlerin temelinde Allah'a u l a ş m a
ne m e ş g u l olan Alexandre P o p o v i ç ' i n çalışmaları^ ve y a k l a ş m a felsefesi b u l u n m a k t a d ı r . A n c a k , bu
Balkanlarda t a s a w u f i h a r e k e t i n g e r ç e k m a n a d a tek hedefe u l a ş m a k için farklı methodlara b a ş v u r ­
a n l a ş ı l m a s ı n d a g e n ç a r a ş t ı r m a c ı l a r a ışık tutacak d u k l a r ı g ö r ü l m e k t e d i r . N i t e k i m , "Allah'a giden
niteliktedir. B i z i m ise bu kısa e t ü t ç a l ı ş m a m ı z d a
daha ziyade. Balkanlarda ve bilhassa eski Yugos­ 1 POPOVİÇ, A . , L'islam Balkkanique- "Les musulman du
lavya s ı n ı r l a n dahilinde tarikatlerin r a ğ b e t g ö r m e - Sud-est eurropecn la periode post- ottoman, Osteuro-
lerindeki sebeblerden, yayılış gayelerinden, özellik­ pa institut, Berlin-1986; Popov^ç, A.-Veınsten, G., Les
lerinden, felsefelerinden ve halk üzerindeki tesirle­ ordres mystiques dans l'islam,- "Les ordres mystiques
musulmans du sud-est eurpeen dahs la periode post-ot-
rinden ve bu tesirlerin ne şekilde g ü n ü m ü z d e yan­ tomane", s.83-99, Paris-1986; Popovıç, A . , "Les mu­
sıdığından s ö z e t m e ğ e gayret sarf e d e c e ğ i z . sulmans du sud-est europeen dans la periode post-otto-
mane", journal Asia'tique, CClJ<III/3-4, Paris, 1975,
Bilindiği gibi her t a r i k a t ı n temelinde "Isla- s.317-360.
mı ya]^mak" ve "İnsan nefsini terbiye etmek" '2 TORBEŞ-POMAK: Halk arasında islamiyet! kabul edip
b u l u n m a k t a d ı r . B u iki temel unsura ö n c e l i k verme Makedonca ve Bulgarca konuşan halk topluluğuna ve­
o r a n ı tarikatlere g ö r e d e ğ i ş m e k t e d i r . Bazı tarikat- rilen addır. Devlet tarafından ise resmi olarak "Make­
lerde Islamı y a y m a k birinci derecede ö n e m taşır­ don veya Bulgar Müslümanlan" adlandırılmaktadır. Bu­
na karşılık Pomak ve Torbeşlerin çoğu kendilerini Türk
ken, bazılarında aksine insan nefsini terbiye etmek
olarak hissetmektedirler. Ancak son dönemlerde yapı­
hususunun ö n p l â n d a g e ç t i ğ i g ö r ü l m e k t e d i r . T a r i - lan bilimsel a r a ş t r m a b r getek Pomaklarn gerekse Boş­
katlerde g ö r ü l e n bu farklı anlayışın ö n e m i üzerin­ nakların X-XL yüzyılda Balkanlara göçeden peçenek,
de durmak ve elde edilen olumlu veya olumsuz so­ Kuman Türk boylarından olduğu görüşü yaygındır.
292 Dr.Mehmct İBRAHİM

yollar, varlıkların sayısı kadar çoktur"^ denil­ Tarikat m e n s u p l a r ı islamı benimsetmek ve


mektedir. B u y a y g ı n olan deyimi, Kur'an da ; "Al­ sevdinnek için güzel k o n u ş m a , güzel d a v r a n ı ş ve
lah'a varrnak için vesilelere sarılın"^ âyetiyle ö m e k yaşayış gibi her türlü meziyetlerini a z â m i bir
a n l a t ı l m a k istenen hususun bir b a ş k a ifadesi ola-. şekilde ö n p l â n a ç ı k a r m ı ş l a r d ı r . ^ ^ B u n l a r ı n ikna
rak g ö r m e k m ü m k ü n d ü r . yoluyla kabul ettirdikleri islam kılıçtan ve vergiden
k a ç m a gibi usullere dayalı sunî d a v r a n ı ş l a n a ş a r a k
İ n s a n l a r ı n yaratılışlarında k â i n a t ı n sırrı ola­ samimi i n a n ç şeklinde kendini g ö s t e r m i ş t i r . ^ ^ Bal-
rak her ferd birbirinden farklı bir mizaca, d ü ş ü n c e ­ kanlar'da islamın kısa zamanda benimsenmesinde
ye, duyguya ve ş e k l e sahip olarak yaratılmıştır. İn­ tarikat m e n s u p l a r ı n ı n ö n e m l i ö l ç ü d e etkili o l d u ğ u
san ş a h s i y e t i n d e kudret ve yaratıcılık d e r i n l e ş i p inkar edilemez bir gerçektir. Ne var k i , b a ş l a n g ı ç t a
e n g i n l e ş t i k c e , bir ferdin ö t e k i l e r d e n farklılığı da tarikatlar, O s m a n l ı devletinin B a l k a n l a r a y e r l e ş ­
fazlalaşır. H e r birimizin b a ğ ı m s ı z bir â l e m olduğu­ mesinde o l u m l u y ö n d e n hizmet e t m i ş k e n , daha
muz fikri kendimizde hasıl olur.^ A n c a k bunun ka­ sonraki d ö n e m l e r d e ise bazı tarikatlar o n u n ç ö k ü ­
dar g e r ç e k olan bir d i ğ e r husus ta i n s a n ı n sosyal ş ü n ü h ı z l a n d ı r m a rolü almışlardır.^'* N i t e k i m bun­
bir varlık o l d u ğ u g e r ç e ğ i d i r . D i ğ e r bir deyişle, insa­ lardan biri B e k t a ş i tarikatıdır. Ondokuzuncu yüz­
nı t o p l u m dışı bir varlık olarak g ö r m e k veya dü­ yılda O s m a n l ı l a r ı n hasta o l d u ğ u bir d ö n e m d e orta­
ş ü n m e k m ü m k ü n değildir. İ n s a n kendi fikir, duygu ya ç ı k a n otorite b o ş l u ğ u n d a n istifade ederek bir
ve d ü ş ü n c e s i n i t o p l u m u n d i ğ e r fertleri t a r a f ı n d a n t a k ı m isyanlara, suikastlere ve tertiplere ö n c ü l ü k
p a y l a ş ı l m a s ı n ı ve benimsenmesini de ister. O hal­ ettikleri bilinmektedir.-^^ Son zamanlarda ise tari­
de insan ş a h s i y e t i n i n farkına varmak, h e m de bir­ katları y ü c e l t e n "ilmi" d e ğ e r l e r i n yerine, hayalleri,
liğin tadını ç ı k a r m a k ihtiyacını hissetmektedir.^ hisleri ö n plana g e ç i r e r e k ve gerçeklik d ü n y a s ı bir
Buraya kadar y a p t ı ğ ı m ı z izahatlarla sergile­ tarafa b ı r a k ı l a r a k her şeyi k e r a m e t anlayışıyla
meye çalıştığımız b u inceliği ç o k i y i kavrayan ta­ a ç ı k l a m a y a ç a l ı ş m a l a r ı , t a r i k a t l a r ı n gerilemesine
savvuf ehli, tarikatler aracılığıyla bir yandan ferdin ve y o z l a ş m a s ı n a sebep o l m u ş t u r .
m ü s t a k i l d ü n y a s ı n a (personalite, individualite), bir
B. Eski Yugoslavya'da Tarikat Hare­
yandan da i n s a n ı n sosyal varlık y a p ı s ı n d a k i birlik
k e t l e r i ve İ s l a m m Y a y ı l m a s ı :
ve beraberlik ü n i t e s i n e halk kitlelerini p e ş i n e tak­
m a y ı b a ş a r m ı ş l a r d ı r . B u n a g ö r e "tarikat" ş e r i a t O s m a n l ı l a r ı n Balkanlara y e r l e ş m e s i n d e tek­
(islam hukukuj'ın g ö s t e r d i ğ i hedefe varmak için bir kelerin ve tarikat ş e y h l e r i n i n ü s t l e n m i ş olduklan
vesile veya takib edilen "yo/", kişisel karektere g ö ­ 3. Hadis (Hz.Muhammed'in sözü ve işi) olduğu söylen­
re de bir vaziyet veya tutumdur.^ B u n d a n dolayı mektedir. Bunun yanında tasavvuf ehlinin yaygın ola­
"şeriat" (islâm hukuku) tek o l m a s ı n a r a ğ m e n tari­ rak kullandığı bir deyimdir.
katler ç o k t u r . 4. Kur'an-ı Kerim, 5/3, Suudi Arabistan Kralbğı bası­
mevi, Medine 1987.
T a r i k a t l e r i n takib ettikleri m e t h o d , ^ zikir 5. Hamidullah, Muhammed, Initiation a I'islam, Paris-
usulleri,^ siyasi (politik) tavırları^'^ a ç ı s ı n d a n bir ta­ 1970, s,67.
kım sınıflandırmalara tabi t u t u l d u ğ u da g ö r ü l m e k ­ 6. Öztürk, Yaşar Nuri, Tasavvufun Ruhu ve Tarikat­
tedir. Fakat t a r i k a t l a r ı n sınıflandırılmasında temel ler, Sidre yayıncılık, lstanbul-1988, s.104.
ö l ç ü olarak "bir tek Allah'a, Hz.Muhammed'in 7. Arnold, T.W., İ n t i ş a r ı İ s l a m T a r i h i , (Tercüme,
Peygamberliğine ve Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın A.Y.Ocak), Türk Tarihi Kurumu Basımevi, Ankara-
kitabı olduğuna" inanılması hususları alınmakta­ 1 9 7 1 , S.86.
dır. B u üç e s a s ı t e m e l alan tarikatlar "ehli kıble 8. Tarikatler izledikleri metodlara göre üçe aynlmaktadır:
(ehli s ü n n e t ) olarak kabul edilirken, bunun dışında Tarik-i Ahyar, Tarik-i Ebrar, Tarik-i Şuttar . Bu esasa
dayanarak "Ruhani" ve "Nefsani" olmak üzere de ikiye
kalanlar ise "batini" (ehli s ü n n e t dışı) tarikatlar aynidıkları bilinmektedir.
olarak g ö r ü l m e k t e d i r . ^ ^
9. Tarikatler zikir usullerine göre: Kıyam-i (zikirlerini ayak­
ta yapanlar), Kuud-i (oturarak zikir yapanlar), Haf-i (zi­
Tarikatlarda g ö r ü l e n bu farklılıklara r a ğ m e n
kirlerini gizli yapanlar), Cerh-i (zikirlerini sesli yapanlar)
"ehli kıble" ve "batini" a y r ı m ı y a p m a d a n b ü t ü n diye dörde ayrılmaktadır.
tarikat h i z m e t l e r i n i n i k i n o k t a d a y o ğ u n l a ş t ı ğ ı n ı
10. Politik esasa dayanan sınıflandırma da ise: Ortodoks
söyliyebiliriz. Birincisi, Islamı yaymak, ikincisi fer­ (Ehli sünnet içi) ve Heterodoks (Ehli sünnet dış:) olarak
din (insanın) nefsani ve ruhani eğitimini s a ğ l a m a k . aynlmaktadır.
B u iki unsurdan birincisinin asli, ikincisinin de va­ 11. Özürk, Y . N . , Tasavvufun Ruhu s. 107.
sıta unsuru o l d u ğ u g ö r ü l m e k t e d i r . 12. Barkan, Ö m e r Lutfi, "İstila Devrinde Kolonizatör Türk
Dervişleri ve Zaviyeler", s.279-353, Vakıflar Dergisi,
Tarikatların aslî hedef olarak seçtikleri Islamı Sayı II, Ankara-1964.
yayma hususunda o l d u k ç a b a ş a r ı kazandıkları, bil­ 13. Osmanlı idare sisteminde, Islamı kabul edenler "öşür",
hassa son zamanlarda y a p ı l a n a r a ş t ı r m a l a r l a orta­ kabul etmeyenler gayr-ı müslim ise "cizye" vergisine ta­
ya k o n m u ş d u r u m d a d ı r . Daha d o ğ r u s u bunların ba­ bidirler.
14. Öztürk, Y.N.,"Yugoslavya'da Tasavvufi Hayat ve Tek­
şarısında, Islamı karşı tarafa tebliğ etme n o k t a s ı n ­
keler', s.223-238, Türkiye Yazarlar Birliği Ydlığı,
da s a v a ş ve kılıç yerine, g ö n ü l e hitabı tercih etme­ Ankara-1986.
lerinin ö n e m l i bir etken o l d u ğ u g ö z l e n m e k t e d i r . 15. Barkan, Ö . L . , a.g.m., s . l 8 6 .
ESKİ Y U G O S L A V Y A S I N I R L A R I D A H İ L İ N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 293
g ö r e v l e r ve yaptıkları faaliyetlerin ö n e m i ve derin­ g ö r m ü ş l e r d i r . B u n d a n dolayı huzur ve s ü k û n e t i n
liği bilhassa son zamanlarda y a p ı l a n a r a ş t ı r m a l a r l a s a ğ l a n m a s ı için O s m a n l ı idaresine y a r d ı m c ı o l a n
g ü n ışığına ç ı k m a k t a d ı r . A r n a v u t l a r ı n b ü y ü k b ö l ü m ü Islâmiyeti kabul etme­
O s m a n l ı fetihlerinin Balkanlardaki ö n c ü l e r i lerine vesile o l d u ğ u s ö y l e n m e k t e d i r . ^ ^
ve ilk m i m a r l a r ı tarikat ş e y h l e r i o l m u ş t u r . T ü r k -
II. ESKİ Y U G O S L A V Y A ' D A O S M A N L I
Islâm tarihi b a k ı m ı n d a n İDÜyük ö n e m t a ş ı y a n Bal­
DÖNEMİNDE TARİKATLERİN FAALİYET
k a n l a r ı n fetihinde ç o k dikkat çekici olan bir nokta DURUMU:
v a r d ı r k i o da ş u d u r ; Balkanlar O s m a n l ı ordusu­
nun gelip askeri a ç ı d a n feth etmesinden ç o k daha O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u n u n b a t ı y a d o ğ r u fü­
ö n c e tarikat akıncıları t a r a f ı n d a n bir anlamda feth tuhatta gazilerle birlikte tarikat ş e y h l e r i n i n katıldı­
edilmiş, d i ğ e r bir deyişle O s m a n l ı buraya geldiğin­ ğını, y o l k a v ş a k l a r ı n d a , b o ş ve tenha arazilerde
de yerli halkın psikolojik olarak bu fethe hazır hale tekke ve zaviyelerini kurarak, k ı s a zamanda bu
getirildiği son derece elverişli bir ortamla karşılaş­ bölgeleri dini, sosyal ve kültür merkezi haline ge­
tı.^^ Balkanlarda Türk-Islam a d ı n a bir g ö n ü l fethi tirdiklerini söylemiştik. G ö r ü n ü ş t e sadece bir dini
g e r ç e k l e ş t i r e n l e r i n b a ş ı n d a özellikle B e k t a ş i ' l e r i n kuruluş gibi s a n ı l a n tekkelerin, aslında y ö r e halkı­
ö n e m l i rol o y n a d ı ğ ı n ı , g ü n ü m ü z d e dahi y o l kav­ n ı n sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını k a r ş ı l a y a n bir
ş a k l a r ı n d a y ü z l e r c e B e k t a ş i tekkesinin varlığın ko­ k u r u m olarak ta faaliyet y a p t ı k l a r ı g ö r ü l m e k t e ­
r u m a s ı ile a ç ı k l a m a k m ü m k ü n d ü r . dir.^^ Tarikatlerin halk ü z e r i n e ç o k y ö n l ü faaliyet­
lerini g ö r e n z a m a n ı n O s m a n l ı idarecileri, tarikat
B u n u n y a n ı n d a yeni feth edilen topraklar­ ş e y h l e r i n e araziler b a ğ ı ş l a y a r a k kendi b ö l g e l e r i n e
da, hırıstiyan halkın O s m a n l ı idaresiyle uyum s a ğ ­ y e r l e ş m e l e r i n i istemişlerdir.^^ O s m a n l ı d ö n e m i n ­
l a m a s ı n d a tarikatlerin kaynaştırıcılık (katalisatör) de tarikatlerin dini, sosyal sanat ve eğ i t i m alanla­
g ö r e v i yaptıkları söylenmektedir.-^^ rında yaptıkları ç o k y ö n l ü faaliyetlerini ayrı nokta­
lar halinfile izah etmeye çalışacağız.
O s m a n l ı l a r ı n B a l k a n l a r d a k ı s a zamanda
köklü bir şekilde y e r l e ş m e s i n i sadece buraya kadar
A. Tarikatlerin dini faaliyetleri:
b a h s e t t i ğ i m i z tarikatlerin faaliyetlerine b a ğ l a m a k ,
d o ğ r u değildir. Balkanlarda O s m a n l ı ' l a d a birlikte Buraya kadar yaptığımız izahatlardan kolay­
İslâm'ın y a y ı l m a s ı n d a tarikat şeyhlerinin ö n e m i ol­ ca anlaşıldığı ü z e r e tarikatler, Islamiyetin yerli halk
d u ğ u kadar, burada I X . ve X . a s ı r d a O r t a As­ t a r a f ı n d a n benimsenmesinde ö n e m l i rol o y n a m ı ş ­
ya'dan g ö ç e t m i ş P e ç e n e k , K ı p ç a k , K u m a n , Avar lardır. Ç o ğ u tarikat ş e y h ve dervişlerinin "tekkeye
ve Vardoriot gibi T ü r k b o y l a n n ı n halen eski anane­ gelen yo/ camiden geçer prensibine bağlı kal­
lerini k a ı ^ e t m e d i k l e r i , sahip olduklan bu örf, â d e t dıklarını g ö s t e r m e k t e d i r . ^ ^ •
ve geleneklerin de felamı kabul etmelerinde ö n e m l i
katkıları o l d u ğ u görüşü yav^ındır.^^ Ç ü n k ü , aynı 16. Okiç, Tayyib, "Bir Tenkidin Tenkidi" ,s.221-255, A . Ü .
milli d e ğ e r l e ı e bağlı birbirinden haberaz İki k a r d e ş İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 2, Ankara 1953.
topluluğun k a r ş ı l a ş n a s ı n d a ortaya çıkabilecek bir 17. Okiç, Tayyıb"San Saltuk'a Ait Bir Fetva",s.43-59 ,A.Ü.
ç o k sorunun halli kolayca m ü m k ü n olabilmiştir. ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1, Ankara 1952.
18. "Sari Saltuk" Bektaş-i müridi olduğu, asıl isminin Mu-
X'dan X I V . yüzyıla kadar Balkanlarda Slav
hammed Buhari olarak söylendiği bilinmektedir. Okiç,
a k ı n l a r ı n a maruz kalan bu T ü r k b o y l a n b ü y ü k öl­ T., "Sarı Saltuk....s.46.
ç ü d e lisanlarını k a y b e t m i ş l e r , ^ ^ fakat eski örf,
19. Hasluck, F. W., B e k t a ş i Tetkikleri, (Tercüme, Ragıp
â d e t ve geleneklerini devam ettirmişlerdir.^^ Hulusi), İstanbul Devlet Matbaası, İstanbul 1928, s.36.
O n l a r ı n bu şekilde örf, â d e t ve gelenekleri­ 20. Köprülü, Fuad, İslam Ansiklopedisi "Bektaşilik"
ne sıkı sıkıya bağlı kalmaları o n l a r ı n kolayca Os­ maddesi, vol. 2, Ankara-1976.
m a n l ı idaresini ve I d â m dinini benimsemelerine 21. Gölpınarlı, Abdülbaki,"Islam-Türk İllerinde Fütüvvet
yol a ç m ş t ı r . Nitekim özellikle B o ş n a k ve Pomak- Teşkilatı ve Kaynaklan," (s.3-354), I.Ü. İktisat Fakül­
tesi M e c m u a s ı , yıl 1949-1950, sayı l-4,lst£nbul 1951
lar'ın İslam ı kabul etme hususu bu sebeblere b a ğ ­
22. Paliknjşeva, -Tomovskki, K., "Les Tekkes en Macedo-
lanmaktadır.^^
ne aux XV11I et XIX siecle", s.203-211, Atti del secon-
do congresso internazionale di orte Turcka, (26-29
Eski Yugoslavya'da Islamın yayılması hadi­
semtembre 1963-Venezia) Institut universitario orienta-
sesinde bu yukarda saydığımız iki g ö r ü ş ü n y a n ı n d a le, Napoli-1965.
ü ç ü n c ü bir g ö r ü ş e de yer verildiği g ö r ü l m e k t e d i r . 23. Hasluck, F.W s.85.
N i t e k i m bu g ö r ü ş e g ö r e ; X111-XIV. yüzyılda eski
24. Handziç, Mehmed, "Islamizacija Bosne i Hercegovine"
Yugoslavya t o p r a k l a r ı n ı n b ü y ü k bir b ö l ü m ü n d e Islamska Dioniçka Ştamparija, posebno izdanije, s.3-
hakimiyetini s ü r d ü r e n B i z a n s ' ı n zayıflamış olma­ 34, Sarejevo 1940.
sıyla ortaya ç ı k a n otorite b o ş l u ğ u , t o p l u m d a kar­ 25. Truhclka, Ciro, "Joş o tcstamentu gosta radina i o pa-
g a ş a , yolsuzluk ve bir ç o k a n a r ş i olaylarının y a ş a n ­ tarcnima", s.363-382, Glasnik Zemaljskg Muzeja u Sa­
m a s ı n a sebeb o l m u ş t u r . ^ ^ B u k a r g a ş a ve a n a r ş i rajevo, br. X X V , Sarajevo 1913; Okiç, T., "Bir Ten-
d ö n e m i n d e Slavların b a s k ı ve y a ğ m a l a r ı n a maruz kid S.232.
kalan A r n a v u t l a r O s m a n l ı y ı bir k u r t a r ı c ı olarak 26. Handziç, M s. 18.
294 D r . M e h m e t İBRAHİM

Eski Yugoslavya'da tekke mimarisini incele­ O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u n u n Balkanlara yap­


d i ğ i m i z d e , B e k t a ş i tekkeleri dahil içinde mescidi tığı a k ı n l a r e s n a s ı n d a , gazilerle birlikte tarikat
b u l u n m a y a n bir tekke mimarisine r a s t l a n m a m ı ş ­ ş e y h l e r i n i n de b u l u n d u ğ u bilinmektedir.''^ Tarikat
t ı r . ^ ' O s m a n l ı n ı n en u ç k ö ş e l e r i n e kadar teşkilatı­ ş e y h l e r i fütuhat hareketlerine k a t ı l m a n ı n y a n ı n d a
nı g ö t ü r m e y i b a ş a r m ı ş olan tarikatler, i n s a n ı n ru­ b o ş ve tenha arazilerde mürşitleriyle beraber yer­
hani ve nefsani degerierine ö n e m vererek, Islamın l e ş e r e k zaviye ve tekkelerini de inşa e t m i ş l e r d i r .
ç e v r e halkı t a r a f ı n d a n kolayca kabul edilmesine Tekkelerin ç o ğ u n l u k l a y o l k a v ş a k l a r ı n d a , ş e h i r çı­
vesile o l m u ş t u r . D i n i , rengi, ırkı ve d ü ş ü n c e s i ne kışı ve girişini s a ğ l a y a n yollar ü z e r i n d e k u r u l m u ş
olursa olsun, insan denilen varhgı laikiyle sevmek, o l m a s ı bilhassa dikkat çekicidir. Buralarda her ge­
h a k k ı n a saygı g ö s t e r m e k , hata ve kusurlarını h o ş - ç e n yolcuya b a r ı n a k ve yemek i m k â n ı s a ğ l a n m ı ş
g ö r m e k tekkenin en b a ş t a gelen gayelerinden biri o l m a s ı tarikatların insanlar a r a s ı d a y a n ı ş m a y a ne
o l m u ş t u r . Islamın insanlara karşı olan sevgi b a ğ ı ­ ö l ç ü d e ö n e m verdiklerini g ö s t e r m e k t e d i r .
nın en açık şeklini tarikatlerde g ö r ü y o r u z .
Balkanlarda islamiyetin ilk t o h u m l a r ı n ı n ta­
N i t e k i m , K a l k a n d e l e n (Tetova) H a r a b a t i rikatlar t a r a f ı n d a n atılması, tarikatların temel ilke­
Baba B e k t a ş i tekkesi külliyesinin (kompleksinin) lerinden s a y ı l a n "derin insan sevgisi, yüksek
mescid kapısı ü z e r i n d e yazılı "Bektaşi nefesi" bu­ hoşgörü ve karşılıksız hizmeti" esas a l m ı ş olma­
nun güzel bir ö r n e ğ i n i teşkil etmektedir^^ (Res.l). ları ve bu hususun halkın dikkatini b ü y ü k ö l ç ü d e
ç e k m i ş olmasıyla açıklanabilir. Genelde b ü t ü n tari­
Nefes'in transkripsiyonu:
katlar, ilkeleri itibariyle ç o k g e n i ş ufuklu, insana
Talib isen ey ümmi erenlerin gel irfanına sevgi ve saygıyı temel esas olarak g ö s t e r m e k t e d i r .
Tarikatlardaki bu özellik ve tarikat erlerinin bun­
Olma nâdane mükaren gerçeğin gel inanma
dan kaynaklanan tavırları, M ü s l ü m a n l a r l a Hıristi­
Can kulağını aç ve mükemmel olanı dinle yanlar a r a s ı n d a sevgi ve k a y n a ş m a zeminin kurul­
m a s ı n d a ö n e m l i rol oynamıştır."^'^ Özellikle tekke­
Yaptığın ha{;ır duaları cihan sultanı kabul bu-
lerin iktisadi ve sosyal alana ö n e m vermeleri, din,
);ursun.
dil, ırk farkı g ö z e t m e k s i z i n herkese t o l e r a n s l ı ve
G ü n ü m ü z Türkçesiyle : d ü r ü s t d a v r a n m a l a r ı yerli halk t a r a f ı n d a n r a ğ b e t
£ y cahil, eğer dervişlerin bilgisine ulaşmak g ö r m e l e r i n e vesile o l m u ş t u r . Tekkeler "hangi di­
istersen nin mensubu olursa o/sun"halkla karışıp kayna­
ş a r a k halk kitlelerini y ö n l e n d i r m e d e ö n e m l i ö l ç ü d e
Onlara (cahillere) ya/cm olma gerçeğe doğru r o l o y n a m ı ş l a r d ı r . N i t e k i m tarikatlerin ç e v r e halkı
yaklaş ü z e r i n d e tesirlerini g ö r e n z a m a n ı n O s m a n l ı dev­
Kalb kulağını aç ve mükemmel olanı dinle leti idarcileri, bu tür k o l o n i z a t ö r dervişlere ara­
ziler b a ğ ı ş l a y a r a k kendi t o p r a k l a r ı n d a y e r l e ş m e ­
Yaptığın hayır duaları yaratıcın (Sultanın)
lerini sağlamışlardır.2^
kabul etsin.
Y u k a r d a k i "Ne/es"in ilk d ö r t l ü ğ ü n d e n ko­
Balkanlar'da y a k ı n tarihlere kadar m ü s l ü -
layca anlaşılacağı ü z e r e ;tekkelerin cehalete şiddet­
m a n l a r ı n dini, sosyal ve kültürel yaşayış tarzını in­
le karşı çıktıkları, g e r ç e ğ e ve m ü k e m m e l i t e y e ulaş­
c e l e d i ğ i m i z d e tasavvufi motiflerin belirgin şekilde
m a n ı n sadece ilim ve irfan ile olabileceği, Allah'a
b u l u n m a s ı , ç o ğ u ailede tarikat anlayış ve g e l e n e ğ i ­
karşı y a p ı l a c a k her çeşit d u a n ı n ancak bu şekilde
nin devam ettiğini g ö s t e r m e k t e d i r . Son d ö n e m l e r ­
kabul olacağı fikri herkese tavsiye edilmektedir.
de y a p ı l a n a r a ş t ı r m a l a r , O s m a n l ı l a r ı n Avrupa'ya
a ç ı l m a s ı n d a B e k t a ş i m ü r i d i "Sarı Saltuk"un çok T a r i k a t ş e h l e r i h a l k ı n ilgisini ç e k e b i l m e k
ö n e m l i rol o y n a d ı ğ ı n ı ^ ^ h a k k ı n d a h a l â bir ç o k ef­ için, tekkelerde belirli g ü n l e r d e herkese açık va­
sanenin dilden dile dolaştığı g ö r ü l m e k t e d i r . San ziyette merasimler ve e ğ l e n c e l e r d ü z e n l e m i ş l e r -
Saltuk (01.1264)2° tarihi o l d u ğ u kadar efsanevi bir 27. Okiç, T., "San Saltuk s.51.
ş a h s i y e t olarak t a n ı n m a s ı Balkanlarda y a ş a y a n
28. Radiç, A., "Naşi Turcf, s.7-8, Novi Behar, XI1I/19-22,
halk ü z e r i n d e ona atfedilen kerametten kaynak­ Saraievo-1940.
l a n m a k t a d ı r . Sarı Saltuk'un m ü s l ü m a n l a r a r a s ı n d a
29. Palil<njşeva, G.-Tomovski K., "Les Tekkes s.22.
sevildiği kadar hırıstiyanlarca da b e n i m s e n m i ş o l ­
31. Lalaj, P., "Feja dhe gjuha Shqiiptare, s.105-123, Stu-
m a s ı , m e z a r ı n ı n yedi ayrı yerde o l d u ğ u n u n s ö y l e n ­
dime Historike,nu.39, Triane-1969.
mesi ve hatta kilise avlularında m e z a r ı n ı n bulundu­
32. Hasluck, F.W s.885.
ğ u n d a n bahsedilmesi, tarikat ş e y h l e r i n i n sahip ol-
dukları y ü k s e k h o ş g ö r ü y ü g ö s t e r m e k t e d i r . 33. İbrahimi, Mehmet, "Kalkandelen (Tetovo)'de Harabati
Baba (Sersem Ali Baba) Bektaşi Tekkesi, s.42-56, MU-
B a l k a n l a r d a t a r i k a t l a r ı n y a y ı l m a s ı n d a en l i K ü l t ü r , sayı 45, Ankara-1985.

ö n e m l i d e r v i ş l e r d e n biri olarak zikrettiğimiz S a r ı 34. İbrahimi, M . , "Prilog kon teketo kako kulturno pros-
Saltuk'la b a ş l a y a n gayret. Seyit A l i (Öl. 1300) vetna institucija vo zapadna Makedoniji ", s.87-98, Bi-
orski Nauçni Sobiri, X I , Zbornik, Tetovo-1991.
gibi bir ç o k tarikat ş e y h i t a r a f ı n d a n devam ettiril­
miştir. 35. İbrahimi, M . , Prilog kon s.89.
ESKİ Y U G O S L A V Y A S I N I R L A R I D A H İ L İ N D E T A R i K A T H A R E K E T L E R İ 295

dir. " B u merasimler e s n a s ı n d a herkese p a r a s ı z N i t e k i m tekke k ü t ü p h a n e l e r i n d e zengin bir kitap


yemek dağıtıldığı ve ikramlarda b u l u n d u ğ u bilin­ katalogunun b u l u n m a s ı bu d ü ş ü n c e m i z i doQrulayci
mektedir.-^^ niteliktedir.Tekke k ü t ü p h a n e l e r i n d e tasavvuf eser­
lerin y a n ı n d a , tefsir, hadis, edebiyat, c o ğ r a f y a , ta­
Tekkelerin bu gibi faaliyetleri Hıristiyan hal­ rih ve hatta astroloji kitaplarının dahi b u l u n m a s ı ,
kın dahi b ü y ü k ilgisini çekmiştir. B u sebebledir k i , ilmin her çeşidine ö n e m verdiklerini h a t ı r l a t m a k t a ­
tekkelerin Hıristiyanlar t a r a f ı n d a n ziyaret edilmesi dır. Fakat buna ragmen, tekkelerde sıralı bir eğiti­
g e l e n e ğ i g ü n ü m ü z d e dahi devam etmektedir. m i n yapıldığından söz etmek imkansızdır. Sadece
B . Tarikatlerin S o s y a l ve E ğ i t i m A l ­ "Asitane" s t a t ü s ü n d e o l a n tekkelerde sıralı bir
nındaki Faaliyetleri: e ğ i t i m d e n s ö z etmek m ü m k ü n d ü r . B e k t a ş i tekke­
lerinden g ö r e v yapan şeyhlerin b ü y ü k bir ihtimalle
Tekkeler halk a r a s ı n d a dini y a p ı l a r olarak D i m e t o k a (Yunanistan) B e k t a ş i asitanesinden,'*^
t a n ı n m a s ı n a ragmen sosyal alanda faaliyet g ö s t e ­ Halveti tekkelerinde g ö r e v y a p a n l a r ı n ise Prizren
ren kurumlar olarak da bilinmektedir. N i t e k i m , Halveti asitancsinden, d i ğ e r tarikatlere ait tekke
tekke komplekslerinde (külliyelerinde) semahane ş e y h l e r i n ise İstanbul, K o n y a ve Bursa asitanele-
(zikir y a p ı l a n yer)'nin t ü r b e n i n y a n ı n d a a ş evinin, rinde eğitim g ö r d ü k l e r i k a y n a k l a r ı n verdiği bilgiler
misafir hanenin, konak yerlerinin yiyeceklerin de­ arasındadır.'*''
p o edildiği yerler ve h a y v a n l a r ı b a r ı n d ı r m a k ü z e r e
a h ı r l a r ı n b u l u n u ş u , tekkelerin d i n i y a p ı l a r kadar C . T a r i k a t l e r i n K ü l t ü r ve S a n a t A l a n ­
aynı zamanda sosyal y a p ı özellikleri taşıdıklarını larındaki Faaliyetleri:
da g ö s t e r m e k t e d i r . Tekkelerin bu ç o k y ö n l ü faali­
O s m a n l ı d ö n e m i n d e Yugoslavya'da tekkele­
yetlerini g ü n ü m ü z d e en iyi şekilde aksettiren Kal-
rin kültür ve sanat merkezi olarak faaliyet g ö s t e r ­
kandelen (Tetova) Harabati Baba B e k t a ş i tekkesi
diklerini, g ü n ü m ü z d e en bariz bir şekilde aksetti­
ile Ohri'de Zeynel A b i d i n Halveti tekkesi (Res.2)
ren Kalkandelen (Tetova) H a r a b a t i Baba B e k t a ş i
s a y ı l m a k t a d ı r . B u iki tekkede g e ç t i ğ i m i z yüzyıl,
Tekkesi, Ü s k ü p (Skopje) Rufaî Tekkesi (Plan 1),
herkese g ü n d e bir defaya mahsus olmak ü z e r e ye­
Prizren Halveti Tekkesi ve Struga H a y a t i Baba
mek dağıtıldığı s ö y l e n m e k t e d i r . ' ' ^
Halveti Tekkesi s a y ı l m a k t a d ı r . B ü t ü n bu tekkeler­
B u gelenek Yugoslavya'da d i ğ e r tarikatlere de tarikat felsefelerini ifade eden şiirlerin değişik
ait tekkelerde bayram g ü n l e r i , ramazan ve a ş u r e yazı çeşitleri (Sülüs, Nesih, Talik,)'yle yazılmış o l ­
a y l a r ı n d a d i n , d i l , ırk g ö z e t m e k s i z i n arzu eden m a s ı gelişmiş bir edebiyat ve hat s a n a t ı n ı n var o l ­
herkese iftar sofraları kurulduğu ve a ş u r e n i n dağı­ d u ğ u n u g ö s t e r m e k t e d i r . Özellikle Harabati B e k t a ş i
tıldığı bilinmektedir.''^ G ü n ü m ü z d e bazı tekkelerde tekkesinin duvar y ü z e y l e r i n d e n B e k t a ş i nefesleri­
Ramazan aylannda halk t a r a f ı n d a n iftar getirilme­ n i n , panolar içinde yer alan yazılış şekli, edebiyat
si ve a ş u r e a y l a r ı n d a a ş u r e n i n dağıtılması eski ge­ ve hat s a n a t ı n ı n en güzel ö r n e k l e r i n i teşkil etmek­
l e n e ğ i n hala devam ettiğini g ö s t e r m e k t e d i r . Belirli tedir (Res.3). Turâbî'*^ gibi m e ş h u r B e k t a ş i şairle­
k ö y ve kasabalarda halk kendileri a r a s ı n d a bir sıra r i n i n "Ne/es"leri b u l u n m a s ı ilgi çekicidir. T e k k e
koyarak tekkeye iftar g ö t ü r m e g e l e n e ğ i n i devam y a p ı l a r ı n ı n inşa tarihleri rakamlarla değil, ebcet
ettirmektedirler. Tekkeye g ö t ü r ü l e n bu iftar yeme­ h e s a b ı y l a verilmiş o l m a s ı , B e k t a ş i l e r i n şiirde ne
ğ i n d e n sadece tekke hizmetinde bulunanlar, kasa­ kadar usta olduklarını g ö s t e r m e k t e d i r .
ba veya k ö y d e misafir olanlar faydalanabilirler.
Bazı tekkelerde s ü s l e m e ve resim s a n a t ı n a
Tekkelerin bu gibi sosyal hizmetleri y a n ı n ­ da ö n e m verildiği görülür. A h ş a p , alçı ve t a ş üzeri­
da, yolda kalmış, fakir ve kimsesizlere de kapısını ne işlenen bitkisel motifler ve geometrik figürler­
açık t u t t u ğ u , bunlara tekke şeyhleri t a r a f ı n d a n me­ den tekke ş e y h l e r i n i n ince ruhlu bir ş a h s i y e t e sa-
ziyetlerine (becerilerine) g ö r e g ö r e v verildiği bilin­
mektedir.'"^ N i t e k i m tekkelerde buna bağlı olarak 36. Hafız, NimetiJİlah, "Yugoslavya'da B e k t a ş i Tekke­
leri", s.57-66, "Çevren", I V / 1 1 , Priştine -1976.
çeşitli zanaat ve sanat faaliyetlerine de yer veril­
miştir. Tekkeler a y n ı zamanda, ö l ü m h a s t a l ı ğ ı n a 37. Palikruşeva, ".-Tomovski, K., "Les Tekkes....s.206.
yakalanan, ruhani b u n a l ı m g e ç i r e n ve çaresizlik 38. Oy, Aydın, "Kalkandelen'de Harabati Baba Tek­
içinde kalan kimselerin derdine d e r m a n arayan kesi", s. 18-29, "Çeviren" 8/4, Priştine 1980.
hayır kuruluşları gibi de faaliyet g ö s t e r m i ş l e r d i r . 39. Paliknışeva, ".-Tomovski, K., Les Tekkes s.208.
40. Kara, Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah ya­
Tekkelerin din, d i l , ırk farkı g ö z e t m e k s i z i n
yınları. İstanbul 1980, s. 126.
herkesin derdine ç a r e l e r a r a m a s ı , farklı din men-
41. Trifunovski, J.F., "O tekijama u donjcm slivu Bregalni-
suplan t a r a f ı n d a n da ziyaret edilmesine ve ilgiyle
ce", s.255-258, Prilozi za Oricntalnu Filozofiju, nu. 12-
izlenilmesine de vesile o l m u ş t u r . 13, 1962-1963, Sarajevo 1965.
O s m a n l ı d ö n e m i n d e Yugoslavya'daki mev­ 42. Okiç, Tayyib, "Bir Tenkid s.231.
cut tekkelerde eğitim a l a n ı n a büyük ö l ç ü d e ö n e m 43. Elezoviç, Glişa, "Dervişki Redovi Muslimanski Tekije u
verildiği g ö r ü l m e k t e d i r . Tekkelerde kalabalık sayı­ Skoplju", s.9-19, Glasnik Stara Srbija, Skopje 1925.
da Derviş ve müridlerin b u l u n m a s ı belirli bir tasav- 44. Ergun, Saadettin Nuzhet. B e k t a ş i Şairleri, Devlet
vufi e ğ i t i m e tabi tutulduklarını g ö s t e r m e k t e d i r . ' ' ^ Matbası, İstanbul 1930, s.37.
296 D r . M e h m e t İBRAHİM

h i p oldukları a n l a ş ı l m a k t a d ı r . B u n u n y a n ı n d a tek­ tarikatinin bir uzantısı olan "ı/eniçeri" müessese­


kelerde duvar resimlerine r a s t l a n m a s ı resim sana­ sinde aktif rol a l m ı ş o l m a l a r ı y l a açıklanabilir.'*^
tına da verilen ö n e m i h a t ı r l a t m a k t a d ı r . B u n u n y a n ı n d a uzun zaman Slav a k ı n l a r ı n a maruz
Yugoslavya'da hemen hemen b ü t ü n Mevle­ kalan A r n a v u t ' l a r ı n O s m a n l ı y ı kurtarıcı bir unsur
vi tekkelerinde ve bazı B e k t a ş i ve Rufaî tekkelerin­ olarak g ö r m e l e r i , islamı kitleler halinde kabul et­
de dahi m u s i k î aletlerine r a s t l a n m ı ş o l m a s ı geliş­ melerine vesile o l m u ş t u r . ' ' ^
m i ş bir musiki s a n a t ı n ı n varlığını işaret etmektedir. B u n a karşılık B o ş n a k l a r ise; Mevlevi ve
T e k k e l e r i n b u ç o k y ö n l ü faaliyetlerine ce­ Halveti t a r i k a t ı n ı n h a k i m o l d u ğ u O s m a n l ı saray
vap verecek bir tekke mimarisinin de kendiliğin­ ç e v r e s i y l e y a k ı n ilişki i ç i n d e o l m a l a r ı sebebiyle,
den geldiğini söylüyebiliriz. Tekke külliyesi içinde­ b u n l a r ı n daha ziyade Mevlevi ve Halveti tarikatle-
ki y a p ı l a r , bazen gelişi güzel bazen de sistematik rini s e ç m e l e r i n e sebep o l m u ş t u r . B o ş n a k l a r ı n Os­
bir p r o g r a m a t a b i tutularak inşa edilmişlerdir.'^^ m a n l ı idaresinde bu üst g ö r e v l e r e getirilmeleri ge­
N i t e k i m , Harabati Baba B e k t a ş i Tekkesi içindeki rek s a v a ş kabiliyetleri ve fiziki yaratılışlarının uy­
y a p ı l a n n d i n i ve sosyal a m a ç l ı olmak ü z e r e iki b ö ­ gun o l m a s ı , gerekse O s m a n l ı y a karşı s a d a k a t l a r ı n -
l ü m d e inşa edildiğini ve dini y a p ı l a r ı n g ü n e y d e , dan kaynaklanmaktadır."*^
sosyal y a p ı l a r ı n da kuzeyde o l u ş u , bu i k i hedefe
Türklerin b ü y ü k bir kısmının Halveti tarika­
yönelik belirli bir p l â n ve programa g ö r e inşa edil­
tına r a ğ b e t g ö s t e r m e s i , T ü r k i n s a n ı n ı n a n l a y ı ş ve
diklerini g ö s t e r m e k t e d i r .
g e l e n e ğ i n e Halveti tarikatının y a k ı n oluşu ve Os­
S o n u ç olarak tekkelerin, o d ö n e m d e v e r m i ş m a n l ı p a d i ş a h l a r ı n ı n ç o ğ u n u n Halveti t a r i k a t ı n d a
oldukları bu ç o k y ö n l ü hizmet ve faaliyetlerin gü­ olmasıyla izah edilebilir. T ü r k l e r a r a s ı n d a B e k t a ş i
n ü m ü z d e bir ç o k sosyal kuruluş t a r a f ı n d a n ancak t a r i k a t ı n a karşı tavır alanların b u l u n m a s ı , B e k t a ş i
karşılanabildiğini s ö y l e m e k gerekir. ş e y h i B a l ı m Sultan ile b a ş l a y a n O s m a n l ı - B e k t a ş i
ç e k i ş m e s i n d e n k a y n a k l a n d ı ğ ı kanatindeyiz. G ü n ü ­
III. E S K i Y U G O S L A V Y A ' D A M E V C U T
m ü z d e T ü r k l e r a r a s ı n d a B e k t a ş i tarikatı ve hatta
TARiKATLER V E TEKKELER:
B e k t a ş i m e n s u b l a r ı dahi hor g ö r ü l m e k t e d i r .
Eski Yugoslavya sınırları dahilinde tarikat,
Yugoslavya'da tarikatlerin coğrafi b ö l g e l e r e
tekke ve tasavvufi h a y a t ı n belkide en hareketli o l ­
g ö r e dağılımı biraz ö n c e b a h s e t t i ğ i m i z milli unsur­
d u ğ u kısımlar Bosna-Hersek, Makedonya ve K o -
ların yerleşim b ö l g e l e r i n e g ö r e farklılık g ö s t e r m e k ­
sova b ö l g e l e r i s a y ı l m a k t a d ı r . B u b ö l g e l e r d e tari-
tedir. Bosna-Hersek'te B o ş n a k ' l a r ı n y a ş a d ı ğ ı böl­
katlerin yayılış ve y e r l e ş m e hadisesinin temelinde gede Mevlevi, N a k ş i b e n d i ve H a l v e t i t a r i k a t ı n ı n
burada var olan milli unsur ve karakterlerin ö n e m ­ y a y g ı n o l d u ğ u g ö r ü l m e k t e d i r . Dolayısıyla b u böl­
li tesirleri görülür. Ö r n e ğ i n , bilhassa Arnavutlar ta­ gede inşa edilen tekkelerin ç o ğ u n l u ğ u bu tarikatle-
r a f ı n d a n benimsenen B e k t a ş i t a r i k a t ı , istisnaları re aittir. Ç o ğ u n l u k t a A r n a v u t ' l a r ı n ve T ü r k ' l e r i n
dışında B o ş n a k l a r , T ü r k l e r ve Pomaklar a r a s ı n d a yaşadığı Kosova b ö l g e s i n d e B e k t a ş i ve Halveti ta­
h o r g ö r ü l m ü ş t ü r . Buna karşılık B o ş n a k l a r tarafın­ rikatinin Ticani, Sa'di, Sinani ve Hayati ş u b e l e r i n e
dan r a ğ b e t g ö r e n M e v l e v i , H a l v e t i , K a d i r i ve ait tekkeler yaygındır. T ü r k l e r i n , A r n a v u t l a r ı n ve
N a k ş i b e n d i tarikatleri A r n a v u t l a r a r a s ı n d a pek P o m a k l a n n y a ş a d ı ğ ı M a k e d o n y a b ö l g e s i n d e ise;
r a ğ b e t g ö r m e m i ş t i r . T ü r k l e r ve Pomaklar a r a s ı n d a Halveti t a r i k a t ı n ı n H a y a t i kolu, B e k t a ş i ve Rufaî
bilhassa Halveti, R u f a î , ve N a k ş i b e n d i tarikatleri tarikatleri yaygın bir şekilde b u l u n m a k t a d ı r .
daha yaygındır.
O s m a n l ı d ö n e m i n d e eski Yugoslavya t o p ­
Tarikatlerin milli unsur ve karektere g ö r e
r a k l a r ı n d a yayılan ve faaliyet g ö s t e r e n tarikat ve
bu dağılım şeklinin tesadüfi olmadığı kanatindeyiz.
tekkelerin sayısı h a k k ı n d a kesin bir bilgiye sahip
B u halk t o p l u l u k l a r ı n ı n tarikatleri s e ç m e l e r i n d e
değiliz. Evkaf k a y ı t l a r ı n d a n , vakfiyelerden, tekke
milli d e ğ e r l e r , örf, â d e t ve gelenek gibi kültür biri­
yapılarının kalıntılarından m ü s l ü m a n l a r ı n yaşadığı
kimleri ö n e m l i derecede rol oynamışlardır.'*^ A y n ı
h e m e n h e m e n her k ö y ve kasabada bir tekkenin
zamanda bu halk t o p l u l u k l a r ı n ı n O s m a n l ı idare
var o l d u ğ u a n l a ş ı l m a k t a d ı r . B u g ü n ise Yugoslav­
sisteminde üstlendikleri g ö r e v l e r i n de, tarikat s e ç ­
ya'da 1 4 4 adet t e k k e n i n faaliyet g ö s t e r m e s i , ^ ^
melerine tesir ettiği g ö r ü l m ü ş t ü r . Tarikatlerin milli
ve kültür birikimlerine g ö r e dağılım şeklini daha iyi 45. İbrahimi, M . , "Harabati Baba Tekke vo Tetovo", "El-
anlayabilmek için, O s m a n l ı ' d a n ö n c e eski Yugos­ Hilâl, Islamski Kultcren i informativen vesnik,
god.3,br.l3, Mart-1990, Skopje , s.7.
lavya'da hangi milli ve kültür d e ğ e r l e r i n i n bulundu­
ğ u , siyasi ve sosyal h a y a t ı n ne durumda o l d u ğ u n u 46. Hafız, N . , 'Yugoslavya'da...s.59.
47. Öztürk, Y . N . , "Yugoslavya'da Tasavvufi s.235.
iyi bilmek gerekir. Y o k s a bu gibi d e ğ e r l e r i g ö z
ö n ü n d e b u l u n d u r m a d ı ğ ı m ı z takdirde tarikatlerin 48. Hafız, N . , "Yugoslavya'da Mevlevi Tekkeleri", s.173-
178, Mevlana vc Y a ş a m a S e v i n c i , Konya Turizm
farklı milletler a r a s ı n d a k i dağılımı h a k k ı n d a yapa­
Derneği Yayını, Ankara - 1978.
cağımız tespitler pek isabetli olmayabilir.
49. Ayverdi, Ekrem Hakkı, Avrupa'da O s m a n l ı Mimari
A r n a v u t l a r ı n b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u B e k t a ş i tari- Eserleri, cilt 3, kitap 3, Fetih Yayınları, İstanbul -
1 9 8 1 , S.108.
katini ve bu tarikat aracılığıyla Islamı b e n i m s e m i ş
olmaları, onların Osmanlılar d ö n e m i n d e , Bektaşi 50. "Yugoslavya Islami Tarikat ve Dervişler Birliği" başkan-
ESKİ Y U G O S L A V Y A S I N I R L A R I D A H İ L İ N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 297
zengin bir tasawufi hayatm burada var o l d u ğ u n u zayıflamaya y ü z t u t m a s ı , bu b ö l g e l e r d e devlet oto­
göstermektedir. rite b o ş l u ğ u n u n b a ş g ö s t e r m e s i n e sebeb o l m u ş ­
tur. B u n u fırsat bilen bazı b ö l g e idarecileri Osman­
Y a p t ı ğ ı m ı z inceleme sonucu faaliyetlerine
lı devletiyle B e k t a ş i a n l a ş m a z l ı ğ ı n ı k ö r ü k l ü y e r e k
devam eden tarikatlerin sayısı sadece 8'dir. Bazı
B e k t a ş i tekkelerini kendi siyasi ve ş a h s i a m a ç l a r ı
a r a ş t ı r m a c ı l a r ise Sa'di, Sinani ve Ticani gibi H a l ­
d o ğ r u l t u s u n d a y ö n l e n d i r m e y e çalışmışlardır. B u
veti tarikatinin şubelerini bir b a ş k a t a r i k a t m ı ş gibi
gibi hadiselerin en g ü z e l ö r n e ğ i n i K a l k a n d e l e n
d ü ş ü n d ü k l e r i n d e n tarikat sayısını 1 1 olarak ver­
H a r a b a t i Baba B e k t a ş i tekkesinde g ö r m e k t e -
mektedirler.^^ K a n a a t i m i z c e b u tespit d o ğ r u y u
yiz(Res.4). Z a m a n ı n Kalkandelen idarecisi Recep
y a n s ı t m a m a k t a d ı r . Tarikatler, gerek O s m a n l ı d ö ­
P a ş a - b e y kendi siyasi emelleri için Harabati baba
n e m i n d e ( 1 3 8 5 - 1 8 1 2 ) gerek Krallık Yugoslav­
tekkesini bir askeri ü s olarak kullandığı bilinmekte­
y a ' s ı n d a ( 1 9 1 8 - 1 9 4 1 ) gerekse K o m ü n i s t d ö n e m i
dir. Kalkandelen'de O s m a n l ı devletine karşı Recep
Yugoslavya'sında (1945-1990) yaşayan Boşnak,
P a ş a ile b a ş l a y a n isyan haraketleri; O ğ l u A b d u r ­
A r n a v u t , T ü r k , P o m a k ve H a t t a islamiyet! kabul
rahman P a ş a - b e y (Öl. 1838) d ö n e m i n d e de devam
eden ç i n g e n e l e r i siyasi, sosyal, kültürel b a k ı m ı n ­
etmiştir.^^ B u ve benzeri gibi B e k t a ş i tekkelerinin
dan etkisi altında t u t m u ş l a r d ı r . M ü s l ü m a n halkın
düzenledikleri isyanlar daha ziyade batı Makedon­
ü z e r i n d e g ü n ü m ü z d e dahi tesirleri hissedilen tari­
ya, Kosova ve Arnavutluk'ta b a ş g ö s t e r m e s i bil­
katler a r a s ı n d a ; B e k t a ş i , Halveti (Sa'di, S i n a n i ,
hassa dikkat çekicidir. O s m a n l ı ' n ı n Balkanlardaki
T i c â n î , Hayati), Rufaî, Mevlevi, N a k ş i b e n d i , Kadiri
son d ö n e m l e r i n d e A r n a v u t l a r ı n O s m a n l ı y a k a r ş ı
ve M e l a m i tarikatlerini sayabiliriz. Fakat, faaliyet
başlattıkları isyanlarda B e k t a ş i tekkelerinin parma­
y ö n ü n d e n daha aktif ve belirli bir k a l a b a l ı k halk
ğı o l d u ğ u fikri y a y g ı n d ı r . N i t e k i m , X I X . yüzyılın
kitlesini p e ş i n d e s ü r ü k l e y e n tarikatler a r a s ı n d a
s o n l a r ı n a d o ğ r u B e k t a ş i t a r i k a t ı n a mensup olanla­
B e k t a ş i , Rufaî, Halveti, Mevlevî ve N a k ş i b e n d i ta­
rın b ü y ü k bir ç o ğ u n l u ğ u Arnuvat asıllı o l d u ğ u söy­
rikatlerini gösterebiliriz.
lenmektedir.^^ B u d ö n e m d e B e k t a ş i tekkelerinin
1. B e k t a ş i T a r i k a t ı : üniversel a n l a y ı ş t a n belirli bir milli kisfeye b ü r ü n -
O s m a n l ı siyaset tarihine d a m g a s ı n ı vuran dükleri g ö r ü l m e k t e d i r . B u gibi hadiseler, B e k t a ş i
ana k u r u l u ş l a r d a n biri B e k t a ş i tarikatıdır. O s m a n l ı t a r i k a t ı n ı n A r n a v u t l a r d ı ş ı n d a bir ç o k t a r a f t a r ı n ı
İ m p a r a t o r l u ğ u n u n kuruluşu, yükseliş ve d ü ş ü ş d ö ­ kaybetmesine vesile o l m u ş t u r (Res.5).
nemlerinde B e k t a ş i t a r i k a t ı n ı n aktif r o l aldığını,
Y e n i ç e r i O c a ğ ı n ı n da B e k t a ş i l e r i n fikri ve ü r ü n ü X I X . Yüzyılda M a k e d o n y a ve Kosova b ö l ­
o l d u ğ u n u y u k a r ı d a söylemiştik. O s m a n l ı n ı n ilk d ö ­ gelerinde siyasi ve sosyal alanda halkı b ü y ü k ölçü­
nemlerinde, Yugoslavya'da d i ğ e r tarikatlere g ö r e de y ö n l e n d i r e n H a r a b a t i Baba T e k k e s i (Res:3)
halkın büyük ç o ğ u n l u ğ u n u n Bektaşi tarikatına X X . yüzyılda halktan gereken d e s t e ğ i g ö r e m e y i n ­
mensup olduQu g ö r ü l m e k t e d i r . B a ş l a n g ı ç t a , Bek­ ce halk ü z e r i n d e eski otoritesini yitirmiş, zamanla
taşi tarikatına g ö s t e r i l e n bu yakın alaka, bu b ö l g e ­ ş e y h ve dervişlerin 1 9 2 0 yılında tekkeyi terketme-
lerde islami hareketin ilk olarak B e k t a ş i misyoner­ leriyle faaliyeti son b u l m u ş t u r . T e k k e 1 9 6 8 ' d e
leri ile b a ş l a t ı l m a s ı n d a n k a y n a k l a n m a k t a d ı r . B u ­ o n a r ı l a r a k turistik a m a ç l a r için k u l l a n ı l m a y a b a ş ­
nun y a n ı n d a d i ğ e r bir g ö r ü ş te, Y e n i ç e r i o c a ğ ı n a lanmıştır (Res.6,7). Devlet t a r a f ı n d a n 1 9 4 9 - 1 9 5 0
a l ı n a n g e n ç l e r i n ç o ğ u n u n bu b ö l g e l e r d e n seçilme­ yılları a r a s ı n d a k a m u l a ş t ı n l a n Vakıf mallan son za­
si, Y e n i ç e r i m ü e s s e s e s i n i n ise B e k t a ş i t a r i k a t ı n ı n manlarda ç ı k a n y e n i bir kanunla asıl sahiplerine
bir uzantısı o l m a s ı sebebi, B e k t a ş i t a r i k a t ı n ı n ter­ iade edilmesi s ö z konusudur. En kısa zamanda
cih edilmesine vesile o l m u ş t u r . H e r i k i g ö r ü ş ü T e k k e n i n eski faaliyetine d ö n e c e ğ i n i zannediyo­
savunanların ortaklaşa kabul ettikleri husus; XV1I1. ruz. B e k t a ş i tekkelerinin kapanmalanndaki sebeb,
yüzyıl sonuna kadar Yugoslav^'da bilhassa Maka- B e k t a ş i şeyhlerinin ilmi g e r ç e k l e r d e n ve halkın di­
donya ve Kosova bölgesinde halkın b ü y ü k ç o ğ u n l u ­ n i ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak oldukların­
ğ u Bektaşi tarikatine mensup o l d u ğ u fikridir. Evkaf dan k a y n a k l a n m a k t a d ı r .
kayıtlan ve tarihi belgder ü z e r i r e yapılan a r a ş t ı r m a ­
lığını ve aynı zamanda Prizren Rufaî Telekesi şeyhliğini
lar, hemen hemen her köy ve lasabada bir Bektaşi yapan Cemali Efcndi'nin bize sunmuş olduğu kayıtlar­
tekkesinin gösterilmesi, biraz ö n c e bahsettiğimiz g ö ­ dan tesbit edilmiştir.
rüşleri d o ğ r u l a m a k t a d ı r XIX. yüzyılın sonuna kadar
51. Popoviç, A,, "Les ordes mystiques musulmans du sud-
Makedonv^ ve Kosova bölgesinde Bektaşi td<keleri- est evropeen dans la periode post - ottoman", s.63-
nin Dimetoka (Yunanistan) B e k t a ş asithanesine 95, Popoviç A-Venstein, G; Les Ordes Mistiques Dans
bağlı olarak faaliyet yaptıkları bilinmektedir.^"^ L'islam, Paris 1986.
52. Hasluck, F.W., a . g . c , s.86.
B e k t a ş i tarikatının ikinci P î r î olarak t a n ı n a n
53. Morina, irfan, "Kosova S a l n a m e s i n d e K a l k a n d e ­
Balım Sultan (Öl. 1516) ile b a ş g ö s t e r e n O s m a n l ı - len K a z a s ı - 1 8 9 4 " , s.73-85, "Çeviren", yıl V, No. 16,
Bektaşi sürtüşmesi, II.Sultan Mahmut Priştine 1977.
( Ö 1 . 1 7 4 5 ) ' u n Y e n i ç e r i o c a ğ ı n ı k a p a t m a s ı ve Bek­ 54. İbrahimi, M . , "Prilog kon s.91.
taşi tarikatını y a s a k l a m a s ı , daha ö n c e b a ş g ö s t e ­ 55. Hasluck, F.W., a.g.e., s.56.
ren s ü r t ü ş m e l e r silahlı ç a t ı ş m a l a r a dönüşmüştür.^'^ 56. PalikruşGva, ".-Tomovski,K., "Les Tekkes s.208.
X V I I I . yüzyıldan sonra O s m a n l ı Imparatorlugu'nun 57. Hasluck, F.W., a.g.e., S.51.
298 D r . M e h m e t İBRAHİM
O s m a n l ı l a r ı n 1 9 1 2 yılında Yugoslavya top­ mektedir. Tekkeler ü z e r i n e y a p t ı ğ ı m ı z incelemeler
raklarını terk etmesiyle burada y a ş a m ı n a devam burada en h a k i m t a r i k a t ı n Halveti'lik o l d u ğ u n u
eden m ü s l ü m a n l a r ı n B e k t a ş i t a r i k a t ı n a karşı r a ğ ­ g ö s t e r m i ş t i r . Esasen B e k t a ş i t a r i k a t ı n ı n a r d ı n d a n
betinin azaldığını g ö r m e k t e y i z . Ç o ğ u Bektaşi tekke­ Yugoslavya'da en b ü y ü k h i z m e t l e r i H a l v e t i ve
sinin N a k ş i b e n d i veya Halveti tarikatine d ö n ü ş t ü r ü l ­ Rufaî tarikatlerinin verdiği bilinmektedir. Halveti
mesi bu g ö r ü ş ü m ü z ü doğrulayıcı niteliktedir. tekkeleri Y u g o s l a v y a ' n ı n her b ö l g e s i n d e ve her
halk kitlesinde taraftar b u l m a s ı , bu tarikatın ne ka­
Kırallık d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı n d a ( 1 9 1 8 -
dar y a y g ı n o l d u ğ u n u g ö s t e r m e k t e d i r . Yugoslav­
1 9 4 1 ) B e k t a ş i tekkeleri halk ü z e r i n d e k i tesirini
ya'da Halveti t a r i k a t ı n ı n Sa'di, T i c a n i , Hayati ve
k a y b e t m e y e devam e t m i ş ve bir ç o k t e k k e n i n
ş e y h l e r t a r a f ı n d a n terkedilmesiyle harabeye d ö n ­ Sinani kollarının (şubelerinin) r a ğ b e t g ö r d ü ğ ü an­
m ü ş l e r d i r . B e k t a ş i tekkelerini ayakta tutabilecek laşılmaktadır.
maddi g ü c ü t e m i n edemeyen ş e y h ve dervişler ya­ Halvetilik Yugoslavya'da farklı z ü m r e l e r i te­
şadıkları evlerinde faaliyetlerine devam ettikleri b i ­ siri altına alabilme özelliğini g ö s t e r e n ender tari-
linmektedir. katlerden biri sayılmaktadır.
Komünist d ö n e m i Yugoslavya'sında (1943- Halveti t a r i k a t ı Yugoslavya'ya y e r l e ş m e s i ,
1990) B e k t a ş i tekkelerinin etki alanı daha da da­ tarikatın ikinci piri Seyid Yahya Şirvani (Öl. 1457)
ralmaya devam e t m i ş t i r . B u d ö n e m d e B e k t a ş i d ö n e m i n d e olduğu söylenmektedir.^^ G ü n ü m ü z d e
tekkeleri A r n a v u t l a r a r a s ı n d a da b ü y ü k ö l ç ü d e Yugoslavya'da 27 halveti tarikatına mensup tekke­
d e s t e ğ i n i k a y b e t m i ş , buna karşılık ç i n g e n e l e r ara­ n i n faaliyetine devam ettiği bilinmektedir. Bu söy­
sında r a ğ b e t g ö r m e y e başlamıştır. lediğimiz tekke sayısı Halveti t a r i k a t ı n ı n değişik
G ü n ü m ü z d e Yugoslavya'da faaliyetine de­ ş u b e l e r i n e aittir. Bu tekkelerden l O ' u Sa'di, 9'u
v a m eden B e k t a ş i t a r i k a t l a r ı n d a n Dzakovica Ü s - Hayati, 6'sı Ticani ve 3'ü Sinani gibi Halveti ş u b e ­
k ü p (Skopje), M a n a s t ı r (Bitola) (Res.8), Pirlepe'ye lerinden sayılmaktadır.^^
b a ğ l ı Kanatlar k ö y ü tekkelerini sayabiliriz. Ü s - Halveti t a r i k a t ı n a ait bu ş u b e l e r i n b ö l g e l e r e
küp'teki B e k t a ş i tekkesi burada y a ş a y a n Ç i n g e n e ­ g ö r e dağılımı şöyledir: Hayati koluna ait tekkelerin
ler (Romlar) t a r a f ı n d a n faaliyeti devam ettirilmek­ ç o ğ u Batı Makedonya ve Kosova b ö l g e s i n d e bu­
tedir. Ç i n g e n e l e r i n s e m b o l ü haline gelen bu tek­ l u n m a k t a d ı r . Bu ş u b e l e r e ait tekkelerden gerek fa­
ke, d i ğ e r iki B e k t a ş i tekkesine nazaran daha fazla aliyetleriyle gerek mimarisiyle en ö n e m l i olarak
mensubu ve daha aktif bir rol oynadığını söyliyebi- g ö r d ü ğ ü m ü z Ohri "Zeynel Abidin" Tekkesi'dir
liriz. N i t e k i m b u tekkede ç i n g e n e l e r i n siyasi ve (Res.9). Ohri'nin merkezinde küUye (kompleks) ha­
kültürel faaliyetlerini y ü r ü t t ü ğ ü bilinmektedir. linde olan bu tekke g e n i ş bir alanı k a p s a m a k t a d ı r .
Külliye içinde cami, semahane, t ü r b e , misafirhane,
Dzakovica'daki B e k t a ş i tekkesinin de belidi
şadırvan ve derviş evi gibi yapılar b u l u n m a k t a d ı r .
g ü n l e r d e zikirlerine devam ettiği, ancak halk ara­
s ı n d a gereken ilgi g ö s t e r i l m e d i ğ i bilinmektedir. T e k k e l e r d e belirli g ü n l e r d e y a p ı l a n zikir
S o n yıllarda Kosova islam Birliği M e ş i h a t ı n ı n bu ayinleri halk a r a s ı n d a ve hatta y a b a n c ı turistler ta­
b ö l g e l e r d e başlatıldığı y o ğ u n faaliyetler sonucu bir­ rafından ilgiyle izlenmektedir. T e k k e n i n halk ara­
ç o k B e k t a ş i tarikatı mensubunun tekkeyi terk edip s ı n d a ilgisi g ü n g e ç t i k ç e çoğaldığı ve g e n ç l e r i ken­
cami ile yakın alaka k u r m a s ı n a sebep o l m u ş t u r . di safına ç e k m e y i b a ş a r d ı ğ ı ve yeni yeni ü y e l e r e
Pirlepe'ye bağlı Kanatlar k ö y ü n d e k i Bektaşi sahip olduğu g ö z l e n m e k t e d i r .
tekkesi, son ş e y h i n 1 9 8 8 yılında ölmesiyle kapan­ Hayati kolunun ikinci ö n e m l i tekkelerinden
m ı ş d u r u m d a d ı r . Bu tekkenin sadece belidi günler­ biri Struga'daki H a l v e t i T e k k e s i s a y ı l m a k t a d ı r
de açıldığı (aşure ayında), d i ğ e r zamanlarda ise ka­ (Res. 1 0 , 1 1 ) . Bu tekkenin de b ü y ü k bir canlılıkla
palı o l d u ğ u s ö y l e n m e k t e d i r . faaliyetine devam ettiği g ö r ü l ü r . Tekkede mescid,
Son d ö n e m l e r d e h a l k ı n B e k t a ş i t a r i k a t ı n ı semahane, t ü r b e ve misafir o d a s ı b u l u n m a k t a d ı r .
k ü ç ü k g ö r m e ve alaycı gözle bakma hadisesi var­ Tekkede belirli g ü n l e r d e tasawufi sohbetler ve zi­
dır. B u n d a n dolayı B e k t a ş i tarikatı m e n s u p l a r ı n ı n kirler y a p ı l m a k t a , halk t a r a f ı n d a n da ilgiyle izlen­
dahi B e k t a ş i mensubu o l d u k l a r ı n ı halk a r a s ı n d a mektedir. K ı r ç o v a (Kiçevo)'da Halveti t a r i k a t ı n ı n
gizledikleri g ö r ü l m e k t e d i r . ^ ^ B u n u n sebebi de, Hayati koluna bağlı olan tekke, belirli aralarla faa­
liyetine devam etmektedir. H a l k ü z e r i n e etkisi b i ­
halk a r a s ı n d a B e k t a ş i tarikatı Aleviliğin bir uzantısı
raz ö n c e saydığımız O h r i ve Struga tekkelerinden
o l d u ğ u fikri hasıl o l m u ş , bu da Bektaşlerin d i ğ e r
daha azdır. K ı r ç o v a tekkesinde ilginç olan husus
m ü d ü m a n l a r a r a s ı n d a d ı ^ a n m a s ı n a ves'ie o l m u ^ u r .
semahanenin yazlık ve kışlık b ö l ü m l e r i n i n o l m a s ı ­
2. Halveti tarikatı: dır. Yaz mevsimlerinde yapılan zikirler, tekke avlu-
Halveti tarikatı, adını kurucusu Ebu Abdul­ 58. Palikruşeva, G.-Tomovski, "Les Tekkes....s.206.
lah Siracuddin Ö m e r b. Ekmeluddin El-Halveti 59. Gölpınarlı, A., T ü r k i y e ' d e Mezhepler ve TariUat-
(Ö1.1349)'den almaktadır. 1er, stanbul 1969, s. 138.
60. Öztiirk, Y . N . , 'Yugoslavya'da Tasawufi s.234.
Yugoslavya'da Halveti tarikatı d i ğ e r tarikat­
lara nazaran halk ü z e r i n d e etkisi daha fazla görül­ 61. Hafız, N . , "Yugoslavya'da Mevlevi s. 176.
ESKİ Y U G O S L A V Y A S I N I R L A R I D A H İ L İ N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 299
sunda ş a d ı r v a n etrafında sedirlerle çevrili ve a h ş a p akla bazı garip g ö s t e r i l e r gelmektedir. A t e ş l e oy­
çıtalarla örtülü semahanede y a p ı l m a k t a d ı r . Rodo- nama, v ü c u d a şiş ve h a n ç e r saplama gibi halkın i l ­
viş'te Hayati koluna bağlı bir tekkenin o l d u ğ u an­ gisini ç e k e b i l e c e k bir ç o k acayip hareket y a p ı l ­
cak maddi imkansızlıklardan tekkenin onanlama- maktadır. B u gibi zikir çeşitleri, tarikatın sonradan
dığı ve zikirlerin ş e y h i n evinde yapıldığı s ö y l e n ­ malettiği özelliklendir. Nefsi terbiys etmek, nefsani
mektedir. Makedonya'da H a y a t i koluna bağlı tek­ duygulara ve vücuda ızdırap ç e k t i r m e fikri en belir­
keler merkezi, Kırçova'daki ş e y h e bağlı olarak faa­ gin haliyle Rufaî tarikatında görülmektedir.
liyetine devam etmektedir.
Yugoslavya'da Rufaî tekkelerinin gerek m i ­
T i c a n î koluna ait Halveti tekkeleri ise daha marisiyle gerek faaliyeti ile en iyi temsil eden Ü s ­
ziyade Kosova ve D o ğ u Makedonya'da yaygındır. k ü p (Skopje)'deki Ş e y h M e h m e t ismail Efendi tek-
Kosova b ö l g e s i n d e , Prizren, D z a k o v i ç a ve M a m u - kesidir. Tekkede belirli g ü n l e r d e y a p ı l a n zikirleri
ş a ' d a faaliyetlerine devam eden Ticani koluna ait halk b ü y ü k ilgi ile izlemektedir. 1 9 7 8 yılında Var-
Halveti tekkeleri, Makedonya'daki tekkelerden da­ dar ve Morava film şirketleri Rufaî zikirlerini bel­
ha aktif d u r u m d a d ı r l a r . gesel yayın olarak hazırladılar.^^ Ü s k ü p ' t e k i Rufaî
Halveti tarikatının Sinani koluna ait tekke­ külliyesi içinde semahane, mescid, t ü r b e , misafir
ler Pirizren ve Dzakovica'da b u l u n m a k t a d ı r . Sinani o d a s ı ve D e r v i ş evi b u l u n m a k t a d ı r . T e k k e n i n
kolunun ş e y h silsilesi, Halveti Ş e y h i Yusuf S ü n b ü l 1 8 3 0 yılında g e n i ş çaplı bir tamirden geçtiği söy­
Sinani'ye (Öl. 1529) b a ğ l a n m a k t a d ı r . ^ ^ lenmektedir.*^^

Halveti t a r i k a t ı n ı n Sa'di koluna ait tekkeler Rufaî tarikatına ait ikinci tekkenin ise Priz­
de Bosna Hersek ve Kosova b ö l g e l e r i n d e daha ren'de b ü t ü n Yugoslavya tarikatlar ve D e r v i ş l e r
yaygındır. Sarayeva'da "İskender Paşa Tekkesi", biriiğinin reisliğini ve aynı zamanda T e k k e Şeyhli­
BjcIina'da " Ş e y h Seyfina Tekkesi" Prizren'de ğini yapan Cemali Efendi'nin tekkesidir.
Sa'di tekkeleri b u n l a r ı n en güzel ö r n e k l e r i n i teşkil 4. Kadiri tarikatı:
etmektedir.
Eski Yugoslavya'da Halveti t a r i k a t ı kadar
Halveti tarikatınında toplu olarak y a p ı l a n zi- yaygın olan ikinci tarikat Kadiri tarikatıdır. B u tari­
kirierine "devran" denilmektedir. katın kurucusu olarak İslam tarihinin m e ş h u r m u ­
Halveti t a r i k a t ı n ı n y u k a r ı d a s a y d ı ğ ı m ı z şu­ tasavvıflarından Abdulkadir Ebu M u h a m m e d Gey-
beleri bir felsefeyi ve a y n ı m a n a y ı ifade etmekte­ lani (Öl. 1 0 7 7 ) g ö s t e r i l m e k t e d i r . ^ ^ Kadiri tarikatı­
dirler. Farklı isimlerde a d l a n d ı r ı l m a s ı da tekkenin n ı n , B e k t a ş i ve Halveti tarikatı a r d ı n d a n bu b ö l g e ­
kurucusu o l d u ğ u ş e y h i n isminden kaynaklanmak­ lerde Islamm g ö n ü l ve sevgi yoluyla y a y ı l m a s ı n d a
tadır. Halveti tarikatının şubelerini farlı bir tarikat- ö n e m l i rol üstlendiği bilinmektedir.
m ı ş gibi g ö s t e r m e k bizce yanlıştır. N i t e k i m bazı Eski Yugoslavya'da Halveti tekkelerin sayı­
a r a ş t ı r m a c ı l a r bu h a t a y ı bilerek veya bilmeyerek s ı n d a n sonra ikinci sıra tekkeye sahip olan Kadiri
tekrarladıkları görülür. tarikatıdır. Kosova, Bosna-Hersek ve M a k e d o n ­
3 . Rufaî tarikatı: ya'da 15 tane K a d i r i t a r i k a t ı n a ait tekke v a r d ı r .
S a r a y e v o ' d a "Silahtar Mustafa Paşa" ve
Rufaî tarikatı en eski tasavvuf kuruluşların­
"Hadım Ali Paşa" tekkelerini sayabiliriz. Make­
dan biri o l d u ğ u ve k u r u c u s u n u n A h m e t Rifaî
donya'da Kadiri t a r i k a t ı n a ait 3 tekkenin faaliyet
(Öl. 1182) o l d u ğ u söylenmektedir.^'^
g ö s t e r d i ğ i bilinmektedir. Geriye kalan tekkeler ise
Rufaî t a r i k a t ı , eski Yufoslavya'da bilhassa Kosova b ö l g e s i n d e b u l u n m a k t a d ı r . Kadiri tekkele­
M a k e d o n y a ve K o s o v a b ö l g e s i n d e y a y g ı n d ı r . rinin sayısı ç o k olmamakla beraber etkin bir faali­
1 9 3 9 yılında sadece Makedonya'da Kalkandelen, yetlerinden söz etmek zordur.
Ü s k ü p , Iştip, M a n a s t ı r ( Bitola), K ö p r ü l ü (Veles),
Kumanova ve Ohri'de 9 Rufaî tekkesinin varfığın- 62. Palikaışeva, G., "Dervişkiot red Halveti vo Makedoniji",
dan bahsedilmektedir.^'* G ü n ü m ü z d e ise faal du­ s.105-119, Zbornik na Ştipskiot Naroden Muzey,
b r . l . Ş t i p 1959.
rumda olan Rufaî tekkelerinin sayısı sadece 5 tir.
Bunlardan 2'si Makedonya'da 3'ü de Kosova'da 63. Boşkov, V.-lshak, F., "Rufaîskoto Tekke vo Skopjc",
s. 179-191, Glasnik na institutot za nacionalna istorija,
b u l u n m a k t a d ı r . Makedonya'da faaliyetine devam b r . l , kn.2, Skopje 1958.
eden Rufaî tekkelerin b a ş ı n d a "Şeyh Mehlet İs­
64. Popoviç A . , "Les ordes mystique s.79.
mail Efendi" tekkesiyle, R a d o v i ş Tekkesini saya­
65. Hasluck.F.W., a . g . e , s.88.
biliriz. Kosova'da Rufaî t e k k e l e r i n d e n bulunan
Prizren, Orahovac ve ipek (Peç)'teki tekkelerdir. 66. Tanaskoviç, D., "Presentation de cinq temoıgnagcs fil-
mcs sur les ordes mystiques Yougoslave", s.101-104,
Bosna-Hersek'te ise sadece Sarayevo'da bir Rufaî Popoviç, A.-Vernsteın, G.; Les ordes Mystiques dans
tekkenin faal o l d u ğ u söylenmektedir.'^^ L'islam, Edicion de L'ecole des hautes, Paris 1986.

Rufaî tarikatı da d i ğ e r b ü t ü n tarikatlar gibi 67. Boşkov, V.-tshak, F., a . g . e , s. 184.


kurucusunun a r d ı n d a n bazı bozulma ve y o z l a ş m a ­ 68. Köprülü, F., T ü r k E d e b i y a t ı n d a İlk M u t a s a w u f -
lara maruz kalmıştır. B u g ü n Rufaîlik d e n d i ğ i n d e lar, Ankara- 1984, s. 1 8 1 .
300 Dr.Mehmet İBRAHİM

5. N a k ş i b e n d i tarikatı: Avusturya-Macaristan idaresi a l t ı n d a y a ş a ­


N a k ş i b e n d i tarikatı Balkanlar'da O s m a n l ı n ı n yan Bosna-Hersek m ü s l ü m a n l a r ı n ı n , 2 4 . 1 0 . 1 8 8 2
son d ö n e m l e r i n d e r a ğ b e t g ö r m e y e b a ş l a d ı ğ ı bilin­ t a r i h i n d e ö z e l bir beyanatla Islami t e ş k i l a t l a r ı n ı
mektedir. N i t e k i m , X V I I I . yüzyılda bir ç o k B e k t a ş i k u r m a l a r ı n a m ü s a d e edilmiştir. Müslümanların
ve Halveti tekkesinin N a k ş i b e n d i tekkesine d ö n ü ş ­ o l u ş t u r d u k l a r ı bu d i n i teşkilat Reis ve d ö r t meclis
t ü ğ ü n ü daha ö n c e söylemiştik. ü y e s i n d e n ibarettir^'* T e k k e ve tarikatler b u islami
1 9 3 8 - 1 9 3 9 yılına kadar Makedonya ve K o - teşkilatın i ç i n d e faaliyetlerini devam ettiklerini b i ­
sova'da 4 N a k ş i b e n d i tekkesinin faaliyet g ö r d ü ğ ü linmektedir.
bilinmektedir.^^ Bosna Hersek'te Sarajevo'da Y e ­ M a k e d o n y a , Kosova ve Sancak b ö l g e s i n d e
diler tekkesi (Res. 12), Fonica'da Ş e y h Sırri Baba y a ş a y a n m ü s l ü m a n l a r ı n d u r u m u , 1 4 . 0 3 . 1 9 1 4 ta­
tekkesi, Oglavak'ta Ş e y h H ü s e y i n Baba tekkesi ve rihinde S ı r b i s t a n - T ü r k i y e b a r ı ş a n l a ş m a s ı y l a belir­
Visoko'daki N a k ş i b e n d i tekkeleri g ü n ü m ü z d e dahi lenmiştir. B u a n l a ş m a y a g ö r e merkezi Niş'te olan
faaliyetlerine devam etmektedir. b i r "Başmüftülük"ün o l m a s ı n a karar verilmiş­
t i r . ^ ^ Kırallık d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı n a ( 1 9 1 8 -
S o n d ö n e m l e r d e halk a r a s ı n d a d i ğ e r tari­ 1 9 4 1 ) m ü s l ü m a n l a r ı n t e ş k i l a t l a n m a s ı bu "Baş-
katlardan bir u z a k l a ş m a sezilirken, buna karşılık müftülük" s t a t ü s ü n d e devam e t m i ş , ancak mer­
N a k ş i b e n d i tarikatine r a ğ b e t artmaktadır.^*^ Nakşi­ kez, Niş'ten Belgrad'a t a ş ı n m ı ş t ı r . 1 9 2 4 yılına ka­
bendi t a r i k a t ı n a y e n i yeni giren şahısların mevcu­ dar dini k a r a r l a r ı b a ş m ü f t ü İ s t a n b u l ' d a k i hilafete
diyeti az değildir. N a k ş i b e n d i t a r i k a t ı n d a g ö r ü l e n (Halife-Şeyhü'l-Islâm) b a ğ l ı o l a r a k karar g e t i r m e
bu g e l i ş m e l e r Bosna Hersek'teki gibi M a k e d o n y a i m k a n ı n a sahiptir. 1 9 2 4 yılında T ü r k i y e ' d e hilafet
ve Kosova'da daha az g ö r ü l m e k t e d i r . Sarajevo ve ortadan k a l k ı n c a burada y a ş a y a n m ü s l ü m a n l a r ı n
Visoko'daki N a k ş i b e n d i tekkeleri en aktif olanlar­ yeniden t e ş k i l a t l a n m a s ı n a ihtiyaç d u y u l m u ş t u r . ' ^
dan s a y ı l m a k t a d ı r . 1 9 3 0 Yugoslavya Kırallığı a n a y a s a s ı n ı n 6 4 . mad­
6. Mevlevi tarikatı: desine, b a ş m ü f t ü l ü k y e r i n e "Yugoslavya İslam
O s m a n l ı d ö n e m i n d e Makedonya'da Üs- Birliği" adını a l m a s ı ö n g ö r ü l m ü ş t ü r . ^ '
k ü p ' t e . M a n a s t ı r (Bitola)'da, Istip'te, Veles ( K ö p r ü - Krallık d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı n d a tarikat ve
lü)'de, Kosova'da, Prizren'de, Bosna-Hersek'te, tekkelerin faaliyeti resmi bir kanuna g ö r e faaliyet
Sarajevo'da kayda d e ğ e r ü ç t a n ı n m ı ş Mevlevi tek­ y a p m a d ı ğ ı g ö r ü l m e k t e d i r . Devletin tarikat ve tek­
kesinden bahsedilmektedir.^^ G ü n ü m ü z d e Make­ keleri İslam teşkilatının içinde d e ğ e r l e n d i r d i ğ i bilin­
donya ve Kosova'da Mevlevi tekkelerinin izine da­ mektedir. B u d ö n e m d e tekkeler tarikat şeyhlerinin
h i rastlamak m ü m k ü n değildir. 1 9 3 9 yılında bu ş a h s i gayretleriyle faaliyetine devam e t m i ş l e r d i r .
b ö l g e l e r d e o r t a k l a ş a olarak tek bir Mevlevi tekke­ Tekkeler, devlet t a r a f ı n d a n resmi bir legimiditete
sine sahip oldukları s ö y l e n m e k t e d i r . ^ ^ B u n u n ya­ sahip d e ğ i l d i r l e r . ' ^
n ı n d a Ü s k ü p ' t e "bitpazara" karşı 1 9 5 4 yılma ka­
Komünist d ö n e m i Yugoslavya'sı (1943-
dar faaliyet g ö s t e r e n bir Mevlevi tekkesinden bah­
1990) a n a y a s a s ı n d a 1 9 5 2 yılma kadar tarikat ve
sedilmektedir. T e k k e Ş e y h i n i n T ü r k i y e ' y e g ö ç et­
tekkelerin faaliyetlerini belirtecek bir madde bu­
mesiyle t e k k e n i n faaliyeti d u r d u ğ u halk a r a s ı n d a
l u n m a m a k t a d ı r . ' ^ Tarikat ve tekkeler İslam teşki­
söylenmektedir.
latına ait bir b i r i m olarak g ö r ü l m e k t e d i r . 1 9 5 2 yı-
Bosna Hersek'te Sarajevo'da 1 9 5 9 yılında lında ilk olarak sadece Bosna Hersek b ö l g e s i n d e
yıkılan B e n d b a ş ı Mevlevi tekkesinden s ö z edil­ 69. Palikruşeva, G.-Tomovski, K., a.g.e, s.262.
mektedir. B u t e k k e n i n de faaliyeti 1 9 2 4 yılında 70. Öztürk.Y.N., "Yugoslavya'da s. 109.
dunnuştur.^^ 71. Chajiç, Cemal, "Dzemaluddin Rumi i Mevlevizam u
G ü n ü m ü z d e M a k e d o n y a ve Kosova b ö l g e ­ Bosni i Hercegovini", (p,85-108), Prolozi za orijentalnu
Fllozofiju, XXIV, Sarajevo 1976.
sinde Mevlevi tarikatına ait ne bir tekkeye ne de bir
72. Palikruşeva, G., "Dervişkiot red s.106.
tarikat mensubuna rastlamak m ü m k ü n değildir.
73. Hafız, N . , 'Yugoslavya'da Mevlevi s. 174.
Buna karşılık Bosna-Hersek'te Mevlevi T a r i k a t ı n a
74. Hadziç, O.N., "Barba Muslimana za wrska i \okufsko -
ait izleri g ü n ü m ü z d e dahi g ö n n e k m ü m k ü n d ü r .
mîrifetsku autonomju, Bosna-Hercegovina u Austroın-
IV. Y U G O S L A V A Y A ' D A T A R I K A T V E garskom upravom,(s.56-10]),Geca Kon, Belgrad-1938.
TEKKELERİN ORGANİZASYON ŞEKLİ: 75. Karçiç, F., Poçetokot i oblikuvanjeto na sovremenata
O s m a n l ı d ö n e m i n d e . t a r i k a t ve tEkkeler"Me- Muslimanska vjerska administracija vo Jugoslovenskite
şihat-ı Celile-i Islamiye veya devletin dini ve şer'i zem^, "H-Hilal" islamski kulturen informati\en vesnik,
god. 4, br. 22, Oktomvri-Noemvri-1991, Skopje, s.7.
h ü k ü m l e r i n i yerine getiren reanni en yüksek kurulu­
şa bağlı olarak faaliyetlerine devam etmişlerdir. B u 76. Popoviç, A., L'islam Balkanique s.316.
d ö n e m d e tarikat ve tekkelerde kandilerine mahsus 77. Şukriç, N . , "Islamska Zacdnica u Bosni i Hercegovini
bir t e ş k i l a t l a n m a d a n bahsetmek m ü m k ü n değildir. nakon oslobodzenja" (s. 153-168), tslam i Muslimani u
B i H , Sarajevo 1977.
O s m a n l ı ' l a n n 1 9 1 2 yılında Yugoslavya'dan 78. Begoviç, M . , 'Drganizadja Isbmste vjerske zaednioe u
ç e k i l m e s i , burada y a ş a m a l a r ı n a devam eden m ü s - KrajeMni Jugoslawji" (s.375-387), arhiv za pravne i druşt-
l ü m a n l a n n yeniden t e ş k i l a t l a n m a s ı n a ihtiyaç du­ vene nauk;, god, XXIII, tn.XXVIl, Br.5, Belgrod 1933.
yulmuştur. 79. Begoviç, M . ; a.g.e., S.378.
ESKI YUGOSLAVYA SıNıRLARı DAHILINDE TARIKAT HAREKETLERI 301

# J

Resim 1: Kalkandelen Harabati Baba Tekkesi'ndeki Bektaşi nefesi.

Resim 3: Harabati Baba Türbesi'ndeki bir


başka Bektaşi nefesi.

Resim 2: Ohri Zeynel Abidin Halveti Tekkesi. Resim 4: Kalkandelen Harabati Baba Bektaşi
Tekkesi nde hazire kısmı ve türbe yapıları.
302 Dr.Mehmet IBRAHIM

iı-ifıtrirMîitı
R e s i m 5: A r n a v u t l u k - K o r ç a T u r a n B a b a B e k t a ş i T e k k e s i ( F . Y e n i ş e h i r l i o g l u ) .

R e s i m 6: H a r a b a U B a b a B e k t a ş i T e k k e s i n d e
g ö z e t l e m e k u l e s i ve g ü n ü m ü z d e m o t e l o l a r a k
kullanılan bir yapı.

R e s i m 7: H a r a b a t i B a b a T e k k e s i n d e h a r e m d a i r e s i .
ESKI Y U G O S L A V Y A SINIRLARI D A H i L i N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 303'

Resim 10: S i r u g a HalveU T e k k e s i nde c a m i y a p ı s ı .

Resim 8: M a n a s t ı r H a s a n Baba T e k k e s i . Resim 9: O h r i Halveti T e k k e s i S e m a h a n e n i n iç


kismı.
304 Dr.Mehmet IBRAHIM

Resim 12: Saraybosna Yediler Tekkesi.

Resim 13: Blagay Halveti Tekkesi. Resim 1 1 : Struga Halveti Tekke yapısı.
ESKİ Y U G O S L A V Y A S I N I R L A R I D A H İ L İ N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 305

tarikat ve tekkelerin faaliyetleri yasaklanır. B u böl­ m a n l a r ı n dini ihtiyaçlarına tarikat ve tekkeler tara­
gelerde tarikat ve tekke faaliyetleri kanunen yasak fından cevap verilmeye çalışılmıştır.
o l m a s ı n a r a ğ m e n , tekkelerin yine de gayri kanuni - B u g ü n Y u g o s l a v y a ' d a tasavvufi h a y a t ı
olarak faaliyetlerine devam ettiği bilinmektedir. ayakta tutan ve y ü r ü t e n B e k t a ş i T a r i k a t ı dışındaki
M a k e d o n y a , Kosova ve Sancak b ö l g e s i n d e tarikatlardır. En yaygını olan tarikatlar a r a s ı n d a sı­
ise tekkelerin faaliyetlerini resmi kılacak bir kanu­ rasıyla Halveti, R u f a î , K a d i r i ve N a k ş i b e n d i t a r i ­
n u n o l m a d ı ğ ı , gelişi güzel olarak faaliyetlerine de­ katlarını sayabiliriz. Makadonya ve Kosova b ö l g e ­
vam ettikleri g ö r ü l m e k t e d i r . ^ ^ sinde Halveti, K a d i r i ve Rufaî tarikatları b a ş sıra­
larda yer a l m a k t a d ı r . B u n a karşılık B o s n a - H e r ­
Tarikat ve tekkelerin kendileri a r a s ı n d a kur­ sek'te ise N a k ş i b e n d i ve Halveti t a r i k a t ı ö n sıralar­
dukları bir organizasyona ilk olarak 1 9 7 0 yılında da b u l u n m a k t a d ı r . G e r ç e k anlamda tasavvufi ha­
rastlıyoruz. B u tarihte Yugoslavya tarikat ve tekke y a t ı n ve anlayışın Bosna Hersek'teki tekkelerde
dervişleri o r t a k l a ş a olarak yaptıkları ilk t o p l a n t ı d a o l d u ğ u n u söyleyebiliriz (Res. 13).
"Yugoslav];a îslami Tarikat Dervişleri Federas­ -Kosova ve M a k e d o n y a ' d a k i t e k k e l e r d e ,
yonu (Union des Ordes De Dervisches Islamique ş e y h l i ğ i n babadan o ğ u l a g e ç m e s i u s û l ü , tarikat
En Yugoslavie)'nu kurdular.^ ^Bu organizasyon bü­ ş e y h l e r i n d e k i kalitenin d ü ş m e s i n e sebep o l m u ş t u r .
tün mevcut tarikat, ş e y h ve tekkeleri bir çatı altın­ Tarikatlerde "Şeyhliğin evladiyelik oluşu" tekke
da t o p l a m a y ı b a ş a n n ı ş t ı r . A r a d a n 2 yıl g e ç m e d e n ş e y h l e r i n i n ehliyetli eller yerine, miras sahiplerine
1 9 7 4 yılında bu teşkilat genişletilerek "Yugoslav­ g e ç m e s i n e sebep o l m u ş ve bu gelenek k o r k u n ç bir
ya tslami ve Tarikat ve Dervişler Birliği" (Co- seviye d ü ş ü k l ü ğ ü n e y o l a ç m ı ş t ı r . M a k e d o n y a ve
munaute des ordes de Dervisches Islamique En Y u - Kosova b ö l g e s i n d e tekke muhitlerinde bu gelenek
goslavie) adıyla faaliyetine devam e t m i ş t i r . ^ ^ a r i k a t daha yaygın bir şekilde g ö r ü l m e k t e d i r . Buna karşı­
ve tekkelerin bir organizasyon altında toplanmalan, lık Bosna-Hersek'te tarikat ş e y h i n d e aranan vasıf­
faaliyetlerine belirli bir hareketlilik ve canlılık kazan­ larda bilgi birinci- derecede ö n e m l i d i r . B u n a g ö r e
dırdı. N i t e k i m , 1 9 7 8 yılında müstakil- olarak "Hu" Makedonya ve Kosova'da tekke ş e y h l e r i n i n kanti-
a d ı n d a kendi bültenlerini ç ı k a r m a y a b a ş l a d ı l a r . ^ te b a k ı m ı n d a n ç o k o l m a s ı n a r a ğ m e n , kaliteli bir
tasavvuf ş e y h i n e rastlamak zordur. B u n a karşılık
Yugoslavya'da son d ö n e m l e r d e y a ş a n a n de­
Bosna Hersek'te ise d u r u m t a m a m e n farklıdır.
m o k r a t i k hareketlerden sonra m ü s l ü m a n l a r ı n da­
T e k k e ş e y h l e r i n i n sayısı az o l m a s ı n a r a ğ m e n kali­
ha ö n c e sahip oldukları Islami teşkilatlarında bazı
teli tarikat ş e y h l e r i n e rastlamak m ü m k ü n d ü r . H a t ­
değişikler y a p ı l m a s ı ihtiyacı g ö r ü l d ü . 1 9 9 0 yılında
ta, fakültede p r o f e s ö r olarak ç a l ı ş a n b a z ı Tarikat
Yugoslavya islam Birliği Riyasetinin ç a l ı ş m a p r o g ­ Ş e y h l e r i n i n de o l d u ğ u bilinmektedir.
r a m ı n ı belirleyecek y e n i bir anayasa h a z ı r l a n d ı .
H a z ı r l a n a n bu yeni anayasa taslağı orada y a ş a y a n G e ç e n yıl, Makedonya İslam Birliği M e ş i h a ­
tı a d ı n a M a k e d o n y a b ö l g e s i n d e tekke ş e y h l e r i n i n
müslümanların oluşturduğu kamuoyu yoklamasın­
icazetlerini bizzat y a p t ı ğ ı m i n c e l e m e d e , sadece
dan sonra y ü r ü r l ü ğ e g i r d i . Tarikat ve tekkelerin
Makedonya'da 6 0 tane ş e y h i n o l d u ğ u ortaya çıktı
o l u ş t u r d u k l a r ı organizasyonda bu y e n i a n a y a s ı n ı n
bu tekke ş e y h l e r i n i n ç o ğ u , Islami ve tasavvufi bil­
k a p s a m ı içinde t u t u l m u ş t u r . Buna g ö r e ; eski Y u ­
giler b a k ı m ı n d a n son derece yetersiz seviyede sa­
goslavya islam Biriigi Meclisinde, M e ş i h a t ve Müf­
y ı l m a k t a d ı r l a r . T e k k e ş e y h l e r i i ç i n d e okuma-yaz-
tülük meclislerinde ve b ü t ü n ç a l ı ş m a o r g a n l a r ı n d a ma bilmeyenler, namaz s ü r e l e r i n i layıkıyla okuya-
tarikat ve tekke m e n s u p l a r ı n ı n da üyeleri o l m a s ı m ı y a n l a r , tasavvufi ve tarikat konusunda en iptidai
şartı k o n u l m u ş t u r . ^ ' ^ Tekkelerde g ö r e v yapan g ö ­ bilgilerden habersiz olanlar ç o k t u r .
revliler de, İslam Birliği Riyaseti kadrosunda sayı­
Kosova b ö l g e s i n d e ise 5 5 tekkenin faaliyet
lıp, m a a ş l a r ı n ı bu k u r u l u ş t a n a l m a k t a d ı r l a r . ^ ^
g ö r d ü ğ ü n ü ve bu tekkelere bağlı 6 0 b i n dervişin
Yugoslavya'nın dağılmasıyla ortaya çıkan veya m ü r i d i n o l d u ğ u bilgilerimiz a r a s ı n d a d ı r .
yeni devletler, burada islâm Biriigi teşkilatının ye­ T e k k e ve dervişler k a b a r ı k bir s a y ı y a sahip
niden g ö z d e n g e ç i r i l m e s i ihtiyacı d o ğ a c a k t ı r . A n ­ o l m a s ı n a r a ğ m e n , halkın g e n ç ve e n t e l l e k t ü e l ke­
cak, ş i m d i d e n bu değişikliğin nasıl o l a c a ğ ı n ı kestir­ simi ü z e r i n e tesiri azdır.
mek ç o k zordur. Ö n ü m ü z d e k i g ü n l e r bu y e n i y a p ı ­ S o n u ç olarak Makedonya ve Kosova b ö l g e ­
lanmayı gösterecektir. sinde halk t a r a f ı n d a n tarikat ve tekkelere r a ğ b e t i n
g ü n g e ç t i k ç e a z a l d ı ğ ı g ö r ü l ü r k e n , b u n a karşılık
V. DEĞERLENDİRME:
Bosna-Hersek'te tarikat ve tekkelere g e n ç nesiller
- O s m a n l ı ' l a r ı n B a l k a n l a r d a ilk y e r l e ş m e d ö ­
arasında rağbet artmaktadır.
n e m i n d e tarikatlerin ö n e m l i roller üslendiklerini,
O s m a n l ı d ö n e m i n d e de d i n , d i l , ırk farkı g ö z e t ­ . 80. Silajdziç, K., Proho, 1., et ex...." La Coummunaute Isla­
meksizin halka dini, sosyal ve kültürel faaliyetlerde mique en Yuougoslavie, Documents Nord-Africains,
Etude sociales Nord - Africanes, (Traduit., J.V.de Pe-
b u l u n d u k l a r ı n ı daha ö n c e k i b ö l ü m l e r d e s ö y l e m i ş ­ mille) 16.06.1952.
tik. Buraya kadar y a p t ı ğ ı m ı z a ç ı k l a m a l a r d a n ko­ 81. Şukriç, N . , a . g . c . S.159.
layca anlaşıldığı ü z e r e eski Yugoslavya'da gelişmiş 82. Popoviç, A . ' LesOrdes s.83.
bir tasavvufi h a y a t ı n o l d u ğ u g ö r ü l m e k t e d i r . 83. Popoviç, A . , a.g.e., s.83,
84. Hafız.N., "Yugoslavya'da Mevlevi s. 175.
- O s m a n l ı l a r ı n 1 9 1 2 yılında B a l k a n l a r ı ter- 85. "Ustav Rijaseta islamske Zajednice u Jugsiaviju" Sareje-
ketmesiyle, burada y a ş a m l a r ı n ı s ü r d ü r e n m ü s l ü ­ vo 1990.
306 D r . M e h m e t İBRAHİM

*1

Çizim : Üsküp (Skopje) Rifai Tekkesi (E. H. Ayverdi'den).


IIÜIREMLAMMI IJDraiHlLEWW
MÎ^AMNAMl *

Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

^^•.v.•î^.^•;'.•.•A^^^•^

ulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı , d i ğ e r ülkelerdeki gibi görevlilerini ve mütevelli heyetlerini kontrol ve


Tj M ü s l ü m a n toplulukları gibi, yaşadıkları teftiş etmek B a ş m ü f t ü l ü g ü n g ö r e v i n e veriliyordu.
f j : yerlerde b i r ç o k dini ö r g ü t l e r ve kurumlar B a ş m ü f t ü , n i k â h , b o ş a n m a , vasiyet, miras, y e t i m
'^iH:!İİ:ji o l u ş t u r d u l a r ve o n l a r ı asırlar boyunca ya­ mallarının y ö n e t i m i gibi konularda müftülere tavsi­
ş a t m a y a muvaffak oldular. B u dini örgütleri şehir­ yelerde bulunabiliyordu. Aynı zamanda B a ş m ü f t ü ­
lerdeki M ü s l ü m a n cemaat teşkilatları ile köylerdeki l ü g e Bulgaristan'daki i s l â m vakıfları, m ü s l ü m a n l a ­
camilere y a r d ı m heyetleri, kurumları ise B a ş m ü f t ü - rın e g i t i m - ö g r e t i m k u r u m l a n ü z e r i n d e de yetki ve
lük, müftülükler ve camiler o l u ş t u r u y o r d u . Bulga­ g ö r e v veriliyordu.^
ristan m ü s l ü m a n l a r ı n kadılık denilen şeriat mahke­
meleri de vardı. O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u d ö n e m i n ­ Balkan S a v a ş l a r ı n d a n sonra 2 9 Eylül 1 9 1 3
de kurulan bu dini teşkilatlar ve kurumlar varlıkları­ tarihinde istanbul'da O s m a n l ı Devleti ile Bulgaris­
nı Bulgar idaresi d ö n e m i n d e de devam ettirdiler. tan a r a s ı n d a Barış a n t l a ş m a s ı i m z a l a n d ı . B u ant­
O n l a r ı n s t a t ü l e r i ve faaliyetleri çeşitli yasalar ve l a ş m a n ı n 2 n u m a r a l ı ekini o l u ş t u r a n Bulgaristan
a n t l a ş m a l a r l a teminat altına alındı. 1S95 yılında müftülükleri ile ilgili yeni bir S ö z l e ş m e de a y n ı ta­
Bulgar H ü k ü m e t i ilk olarak Bulgaristan M ü s l ü m a n ­ rihte istanbul'da i m z a l a n d ı . B u belgeyle Bulgaris­
larının dini örgütleri konusunda 3 3 maddelik geçi­ tan'daki m ü f t ü l ü k l e r ö r g ü t ü yeniden d ü z e n l e n d i .
ci bir Nizamnameyi kabul etti. Nizamname 15 Ey­ 1 9 0 9 s ö z l e ş m e s i n i n t e k r a r ı niteliğindeki bu y e n i
lül 1 8 9 5 ' t e Prensin 6 3 n u m a r a l ı emirnamesiyle belgede, Bulgaristan müftülükler ö r g ü t ü n ü n B a ş -
tastiklenerek y ü r ü r l ü ğ e girdi. "Müslüman Idare-i m ü f t ü l ü k ç e h a z ı r l a n a c a k bir T ü z ü k l e (Nizamname
Ruhaniyyelerine Dair Talimatname" a d ı n ı taşı­ ile) d ü z e n l e n e c e ğ i de belirtildi. Ö n g ö r ü l m ü ş olan
yan bu y ö n e r g e y l e , Bulgar H ü k ü m e t i müftülükle­ Bulgaristan müftülükler t ü z ü ğ ü 2 3 Mayıs 1919'da
rin ve vakıf heyetlerin g ö r e v l e r i n i tespit etti.^ B u Ç a r iradesiyle o n a y l a n d ı . 2 6 Haziran 1 9 1 9 tarihli
geçici y ö n e r g e Bulgar Çarlığının k u r u l u ş u n a kadar ve 6 5 sayılı B u l g a r resmi gazetesinde "Bulgar
yürürlükte kaldı. Çarlığı Dahilinde Müslüman Müessesat-ı Dini­
lme, İdare ve Teşkilatı Nizamnamesi" adıyla ya­
1 9 0 8 yılında Bulgaristan bağımsızlığını ilan y ı n l a n a r a k yürürlüğe girdi. ^
etti ve Çarlık oldu. Bulgar bağımsızlığının onaylan­
m a s ı a m a c ı ile O s m a n l ı H ü k ü m e t i ile Bulgaristan B u t ü z ü k Bulgar resmi gazetesinde y a y ı n ­
a r a s ı n d a 19 Nisan 1 9 0 9 tarihinde istanbul'da bir l a n d ı k t a n sonra M ü e s s e s a t - ı Diniye ve Vakfiye
p r o t o k o l i m z a l a n d ı . Protokole Bulgaristan Müslü­ M ü d ü r ü M e h m e t Celil t a r a f ı n d a n T ü r k ç e ' y e t e r c ü ­
m a n l a r ı n müftülükleriyle ilgili olarak 8 maddelik me edilip Çiftçi Birliği M a t b a a s ı n d a 10 N i s a n
bir de s ö z l e ş m e eklendi. B u s ö z l e ş m e ile Bulgaris­ 1920'de basıldı. B u n u n T ü r k ç e ve Bulgarca ikinci
tan'daki müftülüklerin s t a t ü s ü ve görevleri belirlen­ baskısı 1 9 2 4 yılında Sofya'da "Fatinov" Matbaa­
di. S ö z l e ş m e y l e Sofya'da bir B a ş m ü f t ü l ü g ü n bulun­ sında yapıldı.
m a s ı ve o n u n Bulgaristan'daki müftülerin dini ve * Bulgaristan Çarlığı dahilinde Müslüman Müessesat-ı
hukuki işleri konusunda istanbul'daki M e ş i h a t Ma­ Diniye, İdare ve Teşkilatı Nizamnamesi (Ustav za Du-
k a m ı ve Bulgaristan Mezhepler Bakanlığı ile ilişki­ lıovnoto Ustroystvo i Upravlenie na Müsülmanite v
Tsarstvo Bılgariya), Sofiya, 1924.
lerinde aracılık yapma g ö r e v i ö n g ö r ü l d ü . 1 9 0 9 ta­
rihli T ü r k - B u l g a r S ö z l e ş m e s i B a ş m ü f t ü l ü g e b ü t ü n 1. Muhacir, s.38, 30.04.1910, s.39,4.05.1910.
Bulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı ü z e r i n d e d e n e t i m ve 2. Osman Keskioglu, Bulgaristan'da Türkler, Anka­
k o n t r o l yetkisini de v e r i y o r d u . Bulgaristan'daki ra, 1985, s.39-40.
müftülerin işlemlerini, c a m i , mescid vs. gibi islam 3. Bilâl N.Şimşir, Bulgaristan Türkleri, Ankara,
dini k u r u m l a r ı n ı , k u r u m l a r ı n i m a m , hatip, m ü e z z i n 1986, s..68-69.
308 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

1 8 9 m a d d e y i kapsayan b u t ü z ü k a ş a ğ ı d a m ü f t ü ve müftülüklerin ş e r i a t l a ve ilamlarla ilgili


belirtilen b ö l ü m l e r d e n o l u ş m a k t a d ı r : y a z ı ş m a l a r ı ise T ü r k ç e y a p ı l ı y o r d u , ama b u n l a r ı n
I . Genel h ü k ü m l e r , da Bulgarcaya çevirileri isteniliyordu.^

II a. Cemaati Islamiye Heyetleri, "Genel hükümler" b ö l ü m ü n d e yukarıdaki


n o k t a l a r ı belirten t ü z ü k , müftülüklerle ilgili daha
b. Cemaati Islamiye E n c ü m e n l e r i , birçok hükümleri getiriyordu. Bunlar arasında;
c. Cemaati Islamiye E n c ü m e n l e r i n i n va­ Bulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı n ı n dini işlerinin Başmüf-
zife ve selâhiyeti, tü, müftü ve müftü vekillerince yürütülmesi; Müftü­
lerin ve müftü vekillerinin s a y ı l a n ve o t u r a c a k l a r ı
d. Cemaati Islamiye b ü t ç e l e r i , yerlerin Bulgaristan Dışişleri ve Mezhepler Bakan­
e. E n c ü m e n l e r i n kasaları ve h e s a p l a r ı , lığınca belirlenmesi; Müftü ve m ü f t ü vekillerinin
B a ş m ü f t ü n ü n gerek g ö s t e r m e s i ü z e r i n e Dışişleri ve
f. Cemaati Islamiye kalem o d a s ı , Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n c a a t a n m a s ı gibi h ü k ü m l e r
III. ibadethaneler, hademe-i ilmiye ve be- yer alıyordu. A y r ı c a müftü ve müftü vekili adayla­
deniyesi, r ı n d a n belli şartlar a r a n ı y o r d u . B u şartlar a r a s ı n d a
a d a y l a r ı n h ü k ü m g i y m e m i ş ve Bulgaristan yurttaşı
I V . İ b a d e t h a n e l e r ve dini ayinler, o l m a s ı , resmi dili k o n u ş a b i l m e s i ve okur-yazar o l ­
V a. Müftü ve müftü vekilleri, m a s ı , s a y g ı d e ğ e r ve yetenekli o l m a s ı , otuz yaşını
ikmal e t m i ş b u l u n m a s ı , icazatname yahud "Nüv-
b. Müftü ve müftü vekâletlerinin kalem vab"dan ş a h a d e t n a m e s i o l m a s ı veya Başmüftülük-
odaları, teki Mahkeme Şeriye-i Aliye de imtihan v e r m i ş ol­
m a s ı gibi ş a r t l a r isteniyordu. Adaylara a y r ı c a şu
V I a. B a ş m ü f t ü l ü k , a ş a ğ ı d a k i altı dersten yazılı s ı n a v vermek zorunlu-
b. B a ş m ü f t ü l o g ü n kalem o d a s ı , ğu da getiriliyordu:

V I I . Ş e r i y e mahkemeleri, 1. D ü r e r ,
VIII. Vakıflar, 2 . Mecelle,
I X . Son hükümler.'^
3. Vesayye ve Feraiz,
B u h ü k ü m l e r d e n de g ö r ü l d ü ğ ü gibi, t ü z ü k
4 . M ü n a k e h a t ve Mufarekat,
Bulgaristan T ü r k - M ü s l ü m a n azınlığın yalnız Müftü­
lüklerini değil, a y n ı zamanda b ü t ü n dini teşkilatla­ 5. Mahkeme usulleri k a n u n l a r ı ,
rını ve k u r u m l a r ı n ı d ü z e n l e m e k t e d i r . Ayrıca bu tü­ 6. Usuli kitabeti Resmiye ve S â k k i - Ş e r i .
z ü k Bulgaristan T ü r k - M ü s l ü m a n azınlığı h a k k ı n d a
o tarihe kadar y a y ı n l a n m ı ş en ayrıntılı tarihi b i r B u derslerden yetenekli g ö r ü l m e y e n l e r müf­
belgedir. t ü veya müftü vekili olarak a t a n a m a z l a r d ı . S ı n a v -
lardaki b a ş a r ı l a r ı n a ve k ı d e m l e r i n e g ö r e müftüler
T ü z ü ğ ü n "Genel hükümler" bölümünde
üç, müftü vekilleri iki sınıfa ayrılırlar ve ona g ö r e
Bulgaristan'da y a ş a y a n M ü s l ü m a n l a r ı n dinlerinde
m a a ş alırlardı. M a a ş l a r ı Bulgaristan Dışişleri ve
ve ayinlerinde serbest oldukları belirtiliyor ve şöyle
Mezhepler Bakanlığı b ü t ç e s i n d e n ö d e n i r d i . Müftü­
deniliyor:
ler, Bulgar Dışişleri B a k a n ı t a r a f ı n d a n g ö r e v d e n
"Madde 1- Bulgaristan Çarlığı dahilinde alınabilirlerdi. Müftü ve müftü vekilleri d o ğ r u d a n
mütemekkin (sürekli oturan) ueı^ahud muvak­ d o ğ r u y a y a b a n c ı bir devlet dairesi veya görevleriy­
katen mukim bilcümle Müslümanlar, Bulgar le ilişki k u r a m a z l a r d ı . Gerekirse bu ilişkiyi Bulgar
tabaasmdan olsun, ecnebi tabi{^etini haiz bu­ Dışişleri ve Mezhepler B a k a n l ı ğ ı aracılığıyla kura­
lunsun icrai ayinde kavanini meri\^\^e\^i ve bu bilirlerdi.^
Nizamnameyi ihlal etmemek şartiyle hürriyet-i
Müftü ve m ü f t ü vekillerinin birer b ü r o s u ,
diniyeden istifade ederler.
burada çalışan katipleri, arşivi, defterleri v.s. vardı.
Madde 2- Hiçbir Müslüman kanaati di- T ü z ü ğ ü n 1 0 8 - 1 1 3 maddeleri bu b ü r o l a r ı ve ka­
niyye sebebiyle herkes için muta olan kavanin lemleri d ü z e n l e m e k t e d i r . ^
ve nizamat-ı meriye ile bu Nizamname ahkâ­
T ü z ü k t e B a ş m ü f t ü ve o n u n g ö r e v l e r i n e
mını icradan imtina edemez".^
ö n e m l i yer verilmektedir. B a ş m ü f t ü b e ş yıl için
Bulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı n ı n d i n ve mez­
4. Bulgaristan Çarlığı Dahilinde M ü s l ü m a n M ü e s -
hep işleri, Bulgaristan Dışişleri ve Mezhepler Ba­ s e s a t - ı Diniye İdare ve T e ş k i l a t ı Nizamnamesi,
kanlığının d e n e t i m i a l t ı n d a , bu t ü z ü ğ e g ö r e , B a ş ­ Sofya, 1924 s.1,2,3,7,9, 11,12,13,20, 23,25,27,
müftülük, müftülükler, m ü f t ü ve müftü vekilleri ve 33,37.
şeriye mahkemeleri t a r a f ı n d a n yürütülüyordu. B a ş - 5. Bulgaristan Çarlığı s.l.
m ü f t ü ve müftülüklerin y a z ı ş m a l a r ı Bulgarca yapılı­ 6. A . g . belge, s. 1-2.
yor, yalnız İslam cemiyetlerin y a z ı ş m a l a r ı ve m u ­ 7. A . g . belge, s.20-23.
hasebeleri Bulgarca ve T ü r k ç e y ü r ü t ü l ü y o r d u . B a ş - 8. A . g . belge, s.23-24.
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 309

müftü ve müftü vekillerince seçilir, Sofya'da oturur rafından ifa olunabileceğini tayin ve o kadar
ve Bulgaristan'daki m ü s l ü m a n mezhebinin temsil­ kısmı tefrik eder.
cisi veya "mürahhasî'diT. Bulgar Dışişleri ve Mez­
Evkaf-ı Islamiye hakkında Büşmüftülük-
hepler B a k a n h g ı , B a ş m ü f t ü a d a y l a r ı n ı inceler, bir
çe yapılması lazım gelen muamelatta mütâ-
liste yapar, b u listeden s e ç i m y a p m a l a r ı için Müftü
İeasını beyan ile vakfın heyet-i umumiye ve hu-
ve müftü vekillerini Sofya'ya çağırır, s e ç i m orada,
susiyesi hakkında talimat ihzar ve itaa ve vari-
Bulgar müfettişinin huzurunda, gizli oy, açık tas­
dat-ı vakfiyenin meşrut lehlerine sarf edilüp
nifle yapılır. En ç o k o y alan seçilir. B a ş m ü f t ü n ü n
edilmediğini tetkik ve takip eder. Müdüriyet
seçildiği, d i p l o m a t i k yolla, istanbul'daki M e ş i h a t
ifa eylediği bütün muamelatını Hariciye ve Me-
M a k a m ı n a duyurulur. M e ş i h a t , Bulgaristan B a ş -
zahip Nezaretine bildirir'.^'^ Bu müessesenin
m ü f t ü s ü n e "menşur ve mürasele-i §eri\;e" verir
k u r u l m a s ı n d a n evvel Bulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı n ı n
ve seçimi onaylar.^
vakıflarını ve vakıf emlakini k o n t r o l edecek bir t e ş ­
T ü z ü k B a ş m ü f t ü l ü g ü n görevlerini de d ü z e n ­ kilatı yoktu. H e r Cemaati Islâmiye kendi kafasının
lemektedir. B u görevler şöyle s ı r a l a n m a k t a d ı r : t a r t ı s ı n a g ö r e işler, eline geçirdiği vakıf mallarını
fuzuli sarf ederdi. H a t t a 1 8 9 5 yılına kadar Ş a r k ı
1. M ü s l ü m a n l a r ı n d i n i ö r g ü t ü n ü n iyi ve Rumeli m ü s t e s n a o l m a k ü z e r e B u l g a r i s t a n ' ı n bir­
muntazam işlemesini g ö z e t m e k , ç o k k ö y l e r i n d e cemaat idareleri bile tesis e t m e m i ş
2. M ü s l ü m a n hayır k u r u m l a n n ı n gelişmesini ve vakıflar p e k ç o k yerierde tevliyet usulü ile idare
ve m ü s l ü m a n l a r ı n a h l a k ç a y ü k s e l m e s i n i g ö z e t m e k , olunuyordu. V i d i n gibi merkez kasabalarda bile va­
kıf idaresi birkaç ş a h s ı n elinde bulunuyordu. Vakıf­
3. Müftü ve m ü f t ü vekillerine nezaret etmek,
ların halkın eline g e ç m e s i ancak M ü d ü r i y e t i n h i m ­
4. Şeriat hükümlerinin uygulanmasını gö­ m e t i ile husule gelmiştir. Tevliyet suretiyle idare
zetmek ve bu konuda tavsiyelerde bulunmak, o l u n a n vakıfların cemaat idaresine g e ç i r i l m e s i ve
vakıf m a l l a r ı n ı n şevki için â z a m i gayret ve m ü c a ­
5. Medreseleri İslah etmek, bunlara u m u m
dele y a p ı l m ı ş , Filibe'de H a c ı ismail Bey, Şefik Bey
p r o g r a m yaratmak ve N ü v v a p okulunun kurulma­
vakıfları, Karanabat'da Sinan Bey vakfı, Aydos'da
sına çalışmak.'^^
H a c ı O s m a n vakfı, R u s ç u k ' d a Seyid P a ş a tekkesi
T ü z ü k t e B a ş m ü f t ü n ü n Bulgaristan Dışişleri ve vakfı, Ş u m n u ' d a A h m e t Ç a v u ş vakfı v.s. Cema­
ve Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n c a g ö r e v i n d e n a l ı n a c a ğ ı ati Islamiyelere devir o l u n m u ş t u r . Artık vakıf emla­
da h ü k m e b a ğ l a n m a k t a d ı r . Y a n i s e ç i m l e işbaşına k i n i n satışları evvelki gibi bir ç o k cami e n c ü m e n i n
gelen ve s e ç i m i istanbul'daki M e ş i h a t M a k a m ı n c a keyfine b ı r a k ı l m a y a r a k M ü d ü r i y e t tarahndan ciddi
onaylanan B a ş m ü f t ü istenince yalnız Bulgaristan k o n t r o l altına alınmıştır. A y n ı zamanda M ü d ü r i y e t
Dışişleri ve Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n ı n bir k a r a r ı y l e emval vakfiyenin himayesi için â z a m i h i m m e t l e r
atılabileceği de belirtilmektedir.^^ sarf e t m i ş t i r . Mesela iskân k a n u n u h a z ı r l a n ı r k e n
vakıfların istisnaiyeti, istimlâk k a n u n u h a z ı r l a n ı r ­
B a ş m ü f t ü l ü ğ ü n , kalem o d a s ı denen bir b ü ­ ken vakıfların mal ve tarlalarının istimlâkten muha­
rosu b u l u n u y o r d u ve burada evrak, y a z ı ş m a , ve fazası gibi b i r ç o k himayelere muvaffak o l u n m u ş -
hesap işlerine bakılıyordu. B ü r o bir naip, bir daire tur.''
m ü d ü r ü , bir ş e r i y e b a ş k â t i b i , evrak m e m u r u ,
kâtipler ve hizmetlilerden o l u ş u y o r d u . Bu persone­ N i z a m n a m e n i n 179'uncu maddesi g e r e ğ i n ­
lin m a a ş l a r ı Bulgaristan Dışişleri ve Mezhepler Ba­ ce M ü e s s e s a t - ı Diniyye ve Vakfiye M ü d ü r i y e t i her
kanlığı b ü t ç e s i n i n ilgili b ö l ü m l e r i n d e n ö d e n i y o r d u . sene kendi b ü t ç e s i n i h a z ı r l a y ı p Hariciye ve Meza-
h i p Nezaretine onaya sunuyordu. A y n ı maddeye
T ü z ü ğ ü n 130'uncu maddesi g e r e ğ i n c e g ö r e "bu bütçedeki fazla varidat her sene Bul­
1 9 1 9 yılında B a ş m ü f t ü l ü k t e "Müessesat-ı Diniy- gar Milli Bankasına Umumi Müslüman Fondu-
ye ve Vakfiye Müdüriyeti' adıyla yeni bir M ü d ü ­ na tevdi olunuyordu. Bu sermaye (Umum Müs­
riyet te kuruldu. B u n u n teşkilatı ve görevleri bu N i ­ lüman Fondu) talebe ve muallim yetiştirmeye
z a m n a m e n i n 1 7 6 - 1 7 9 maddelerinde ele alındı.^^ kifayet edecek hadde bâliğ olundukta Başmüf-
M ü e s s e s a t - ı Diniye ve Vakfiye M ü d ü r i y e t i bir Mü­ tülük nezdindeki Divan-ı Ali-i Şeriyenin karart
dür, bir muhasebeci ve üç katipten o l u ş u y o r d u . N i ­ ve Hariciye ve Mezahip Nezaretinin tastiki ile
z a m n a m e n i n 1 7 6 ' n c ı maddesi g e r e ğ i n c e "Müdü­ bu fondla muayyen miktarda fakir ve yetim is­
riyet cevam-î şerife müessesatı hayriye-i saireyi lam etfalinin muhtelif mekatibde tahsili temin
ve bunlara meşrut emlak ve akarat vakfiyeyi olunuyordu" .'^
bunlarm mürtezikalarını tasnif (cihat-ı) tevzi ve
tanzim ile bunların vakfiyelerinde münderiç 9. A . g . belge, s.25-26:
olan cihetlerle taamulen tercih olunagelen ci­ 'lO. A . g . belge, s.26-27.
hetleri ve mürtezikanın evsafı lazimeyi haiz 11. A . g . belge, s. 27.
12. A.g.belge, s.33-36.
olup olmadığını tetkik eder. Ve cevami-i şerife
ve müessesatı hayriyenin vakfiyelerine taamül- 13. A . g . belge, s.35-36.
lerine ve cesamitlerine ve mevki-i ehemmiyetle­ 14. Rehber, S.150, 29.11.1930.
rine göre cihat-ı mezbure hadematı kaç kişi ta­ 15. Bulgaristan Çarlığı ...s. 35-37.
310 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

Bulgaristan T ü r k - M ü s l ü m a n azınlığının lerde (sancaklarda) dokuz ü y e d e n oluşur. E n c ü m e n


en y a y g ı n ö r g ü t l e r i n d e n d i ğ e r bir tanesi de "Ce­ üyeleri o ç e v r e d e k i M ü s l ü m a n l a r c a seçilir. S e ç i m ­
maati Islamii/elerd'ır." Bunlar ilk olarak Şarkı Ru­ ler her üç yılda bir Ş u b a t a y ı n d a yapılır. 2 1 yaşını
meli vilayetinde v ü c û d a getirilmiş ve I S S l ' d e ha­ d o l d u r m u ş olan Bulgar yurttaşı M ü s l ü m a n l a r , me­
z ı r l a n a n "Şarkı Rumeli Cemaat-ı Müslimesi deni ve siyasal haklardan m a h r u m d e ğ i l s e , s e ç m e
Hakkmda Talimatname ile faaliyete geçirilmiş­ h a k k ı n a sahiptirler. Otuz yaşını d o l d u r m u ş olanlar
t i r . ^ ^ Eski Bulgaristan'da (Kuzey Bulgaristan'da) ise C e m a a t E n c ü m e n l e r i n e seçilebilirler. E n c ü m e n
b u ö r g ü t l e r i n faaliyeti 1 8 9 5 yılında "Müslüman üyeliği a d a y l a r ı n d a , T ü r k ç e ve Bulgarca okur-yazar
!dare-i Ruhaniı;yelerine Dair Talimatnamenin" olmak, b u l u n d u ğ u yerde m a l - m ü l k ve saygın bir k i ­
y a y ı n l a n m a s ı ile başlamıştır. Cemaati Islamiye ida­ şiliğe sahip olmak gibi şartlar a r a n ı r . Medrese ve­
releri h e m d i n i ve h e m milli m ü e s s e s e l e r o l u p ya idadiye tahsili olanlar, mal m ü l k sahibi olmasa­
T ü r k - M ü s l ü m a n t o p l u m u ile devlet a r a s ı n d a bir lar da e n c ü m e n l e r e seçilebilirler.-^^ S e ç i m , Dışişleri
bag o l u ş t u r u y o r d u . A y r ı c a bu ö r g ü t l e r kültürel, si­ ve Mezhepler B a k a n h g ı n ç a o n a y l a n d ı k t a n sonra
y a s ı , içtimai, hatta iktisadi cihetlerden M ü s l ü m a n ­ kesinleşir. Bakanlıkça kusurlu g ö r ü l e n s e ç i m l e r bo-
ların varlığı ü z e r i n d e amil ve m ü e s s i r birer m ü e s s e ­ zulabilinir ve yeniden s e ç i m e gidilir, ikinci kez de
sedir. C e m a a t i Islamiye idareleri M ü s l ü m a n l a r ı n s e ç i m y a p ı l m a z s a o zaman Dışişleri ve Mezhepler
y a ş a d ı ğ ı h e m e n her k ö y ve kentte b u l u n m a k t a d ı r . B a k a n l ı ğ ı B a ş m ü f t ü n ü n o n a y ı ile İslam C e m a a t ı
1919 tarihli "Müslüman Müessesat-ı Diniy/e E n c ü m e n i vazifesini ifa edecek 3 kişilik bir komis­
idare ve Teşkilatı Nizamnamesi" C e m a a t ı Isla­ yon tayin eder ve bu k o m i s y o n e n c ü m e n i n b ü t ü n
miye ö r g ü t ü n ü ayrıntılarıyla d ü z e n l e m e k t e d i r . N i ­ yetki ve g ö r e v l e r i n i üstlenir. S e ç i m s o n u ç l a r ı ke­
zamname "Her Müslüman, mütemekkin bulun­ sinleştikten sonra e n c ü m e n üyeleri t o p l a n ı p kendi
duğu mmtıka cemaatı islamii/esinin mecburi a r a l a r ı n d a n b a ş k a n , . b a ş k a n y a r d ı m c ı s ı ve s a n d ı k
azasıdır'der.^^ Y a n i Bulgaristan'da o t u r a n ve e m i n i olmak ü z e r e üç kişi s e ç e r l e r . Ö n c e k i e n c ü ­
Bulgar yurttaşı olan her M ü s l ü m a n c e m a a t ı n dışın­ m e n d e n c e m a a t ı n h e s a p l a r ı n ı ve gelirlerini teslim
da kalamaz. alıp g ö r e v e başlarlar. Devir teslim t u t a n a k l a r ı n d a n
birer suret mahalli müftü veya müftü vekilleri vas-
1 9 1 9 tarihli N i z a m n a m e n i n ikinci b ö l ü m ü tasıyla Dışişleri ve Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n a ve B a ş -
" C e m a a t ı Islamiye Heyetleri" başlığını t a ş ı m a k t a ­ müftülüge g ö n d e r i l i r . 2 °
dır. Burada belirtildiğine g ö r e , en az 4 0 M ü s l ü m a n
ailenin yaşadığı her yerde M ü s l ü m a n l a r Dışişleri ve E n c ü m e n l e r "tslam Cemaatını" temsil
Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n ı n izni ile C e m a a t ı Islamiye ederler, c e m a a t ı n mallarını ve işlerini y ö n e t i r l e r .
H e y e t i kurabilirler. M ü s l ü m a n aile sayısı kırkı bul­ E n c ü m e n l e r d e ç o ğ u n l u k l a a l ı n a n kararlar yasal ve
m a y a n k ö y l e r ise b i r l e ş e r e k o r t a k l a ş a bir "Cema­ geçerli sayılır. Yetkileri içindeki işlerden dolayı en­
at Heyeti" oluştururlar. A n c a k b i r l e ş e c e k köylerin c ü m e n l e r i n cemaate verecekleri zarar ziyandan ve
merkez olarak benimsenecek k ö y e o n kilometre­ özellikle yolsuzluklardan e n c ü m e n b a ş k a n ı , b a ş k a n
den daha uzak o l m a m a l a r ı gerekir. Birbirinden da­ yardımcısı ve s a n d ı k e m i n i birlikte sorumludurlar.
ha uzak olan k ü ç ü k köyler o r t a k l a ş a bir "Cemaat E n c ü m e n b a ş k a n ı , devlet daireleri ve mahkemeler
Heyeti' s e ç e m e z l e r . "Cemaat Heyeti" kurama­ ö n ü n d e c e m a a t ı temsil eder ve E n c ü m e n kararları­
yan yerler için, b u n l a r ı n işlerini y ü r ü t m e k ü z e r e nı y ü r ü r l ü ğ e koyar ve uygular.
ü ç e r kişilik komisyonlar a t a n ı r . Bunlara "üçler ko­
misyonları" denir. Bu komisyonlar s e ç i m l e değil, E n c ü m e n , cami g ö r e v l i l e r i n i n a t a n m a s ı n ı
y u k a r ı d a n atamayla işbaşına getirilir. yapar ya da bunların g ö r e v l e r i n e son verir, din g ö ­
revlilerinin a t a n m a s ı için de müftü ve müftü vekil­
C e m a a t ı Islâmiyelerin tüzel kişilikleri vardır. lerine ö n e r i l e r d e bulunur, adaylar g ö s t e r i r , camile­
B u sıfatla onlar t a ş ı n ı r , t a ş ı n m a z vakıf m a l l a r ı n a rin b a k ı m ı n ı sağlar, buralarda çalışanları denetler,
tasarruf edebilirler. Mallan işletebilirler, kiraya ve­ ayrıca Bulgaristan Dışişleri ve Mezhepler Bakanlı­
rebilirler, gelirlerini kullanabilirler, cemaat a d ı n a ğının ve müftülüklerin emirlerini yerine getirmek
borca girebilirler, cami ve okullara y a p ı l a c a k bağış­ z o r u n d a d ı r . E n c ü m e n , gelir gider defteri, p r o t o k o l
ları, vasiyetleri kabul edebilirler. B i r cemaati isla- defteri, kasa defteri, d e m i r b a ş defteri, makbus def­
miye herhangi bir sebeple dagılırsa, bunun elinde­ teri, gelen giden evrak defteri tutar. E n c ü m e n üye­
ki cemaat emlaki en yakın c e m a a t ı islamiyenin ta­ liği fahridir. Bu g ö r e v i n d e n dolayı e n c ü m e n üyele­
sarrufuna g e ç e r . B u ikinci cemaat de dagılırsa ri ücret veya m a a ş alamazlar. Yalnız s a n d ı k emini­
o n u n m a l l a r ı B a ş m ü f t ü l ü g ü n tasarrufuna aktarılır. ne, hizmetlerine karşılık bir miktar para ö d e n i r .
B a ş m ü f t ü l ü k bu mallann h e s a p l a r ı n ı inceleyip b a ğ ­
l a d ı k t a n sonra, p a r a s ı n ı Bulgaristan "Müslüman­ 16. B.A., A.M.T.Z.04, Dosya 13-2, s.1-20.
ları Genel Fonu'na aktarır. 17. Bulgaristan Ç a r l ı ğ ı s . 3 .
18. Bulgaristan Çarlığı s.2-3.
C e m a a t ı Islamiye ö r g ü t ü M ü s l ü m a n aileleri­
19. A . g . belge, s. 3-4.
n i n sayısına g ö r e 5'den 9'a kadar ü y e d e n m ü r e k ­
kep e n c ü m e n l e r t a r a f ı n d a n idare o l u n u r . E n c ü ­ 20. A . g . belge, s.5-7.
menler k ö y d e b e ş , ilçelerde (kazalarda yedi ve i l ­ 21. A.g. belge, s.6-9.
B U L G A R İ S T A N MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 311

E n c ü m e n l e r her sene gelir gider sarfiyatını 2 / A n a baba ve ç o c u k l a r ı a r a s ı n d a k i kişisel


g ö s t e r e n yıllık b ü t ç e l e r hazırlarlar. B ü t ç e tasarıları­ davalarla mal davalan,
nı, müftülükler ve B a ş m ü f t ü l ü k aracılığıyla Bulgar
3 / Nikâhın feshi davaları,
Dışişleri ve Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n a g ö n d e r i r l e r .
B a k a n l ı k b ü t ç e y i onaylamazsa e n c ü m e n e g e r i 4 / Fesat n i k â h davalan,
g ö n d e r i r , ya da d ü z e l t e r e k bütçeyi onaylayabilir.
5 / Nesep davaları,
E n c ü m e n harcamaları bütçedeki bölümlere 6 / Miras davalan (veraset m ü n a z a a l a r ı ) .
uygun olarak yapılır, bir b ö l ü m d e n ö t e k i n e para
a k t a r ı l a m a z . Okullara ayrılan para, b ü t ç e d e gider Ş e r i y e mahkemelerinin bu davalara bakabil­
olarak g ö s t e r i l i p . O k u l E n c ü m e n i n e aktarılır. Büt­ meleri için tarafların buna razı o l m a l a n gerekiyor­
ç e d e bir de Yedek Fon bulundurulur. Mali yıl için­ du. Taraflar şeriye mahkemesine gitmeye razı o l ­
de b ü t ç e n i n bir b ö l ü m ü n d e para kalmazsa bu fon­ mazlarsa davaya ö t e k i Bulgar m a h k e m e l e r i b a k ı ­
dan harcama yapılabilir. B ü t ç e fazlalığı olursa bu­ y o r l a r d ı . D o ğ a l olarak ş e r i y e m a h k e m e l e r i yalnız
nun y ü z d e 8 0 ' i Yedek Fona, y ü z d e 20'si de Bulga­ islam dininden olan Bulgar y u r t t a ş l a r ı n ı n y u k a r ı d a
ristan M ü s l ü m a n l a r ı n ı n Genel Fonuna aktarılır. B u belirtilen d a v a l a r ı n a bakabiliyorlardı.
fonlar Bulgar Milli B a n k a s ı n a ya da Ziraat Banka­
s ı n a tevdi olunur, ya da paralarla devlet tahvili sa­ Bulgaristan'daki her m ü f t ü ve müftü v e k â ­
tın alınır. C e m a a t f o n l a r ı , c e m a a t ı n b u l u n d u ğ u letinde birer Bidayet Ş e r i y e M a h k e m e s i bulunu­
yerdeki yoksullara, yetimlere v.s. h a r c a n ı r . B u fon­ y o r d u . B u mahkemeler tek yargıçlı mahkemelerdi.
ların sarfiyatı müftü veya müftü vekilleri t a r a f ı n d a n Bunlarda müftü veya müftü vekilleri hâkimlik g ö r e ­
tastiklenip. E n c ü m e n i n esbap mucibeli k a r a r ı ile vi y a p a b i l i y o r l a r d ı . Fakat bu g ö r e v i yapabilmeleri
icra o l u n u r . H e r e n c ü m e n , b ü t ç e s i n d e k i gelir için B a ş m ü f t ü l ü k t e n " m ü r a s c l e - i ş e r i y e " denen
m i k t a r ı n ı n y ü z d e l O ' u n u B a ş m ü f t ü l ü k t e kurulan bir çeşit yetki a l m a l a r ı gerekiyordu. A y r ı c a müftü
"Müessesat-ı Diniı;e ve Vakfi\;e Müdüriı^etine" ve müftü vekilleri bu g ö r e v i kendi b ö l g e l e r i n d e ya­
tefrik ve tahsis eder. Maliye müfettişleri her zaman pabiliyorlardı.
e n c ü m e n l e r i n h e s a p l a r ı n ı denetleyebilirler. E n c ü ­
menler, bir ö n c e k i yılın h a r c a m a l a r ı y l a ilgili kesin Bidayet Ş e r i y e M a h k e m e l e r i n i n bir derece
h e s a p l a r ı n ı da, müftülükler aracılığıyla, Dışişleri ve ü s t ü n d e istinaf Ş e r i y e M a h k e m e l e r i bulunmaktay­
Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n a gönderirler.^-^ dı. B u n l a n n sayısı 1 9 1 9 t ü z ü ğ ü n d e 3 adet olarak
belirtilmektedir. Bunlar Sofya, R u s ç u k ve Filibe
H e r E n c ü m e n i n birer kalem o d a s ı o l u p , kentlerindeydi. İstinaf Ş e r i y e M a h k e m e l e r i de tek
b a ş k a n ı n nezaretinde s a n d ı k emini t a r a f ı n d a n ida­ yargıçlıydı. B u yargıçlar, B a ş m ü f t ü n ü n g ö r ü ş ü alın­
re olunur. S a n d ı k emini e n c ü m e n i n z a b ı t n a m e l e r i ­ d ı k t a n sonra, Bulgar Dışişleri ve Mezhepler Ba­
ni tutar, evrak ve dosyalarını tanzim eder ve kalem k a n l ı ğ ı n ı n isteği ü z e r i n e , K r a l iradesiyle, m ü f t ü
o d a s ı n ı n i n t i z a m ı n d a n sorumludur.^'* adayları a r a s ı n d a n seçilip a t a n ı r l a r d ı . İstinaf Ş e r i y e
M a h k e m e l e r i n i n kadrosu, bir y a r g ı ç , bir ş e r i y e
Y u k a r ı d a a d ı g e ç e n dini ö r g ü t l e r l e birlikte kâtibi, bir s a n d ı k e m i n i ve bir hademeden o l u ş u ­
Bulgaristan M ü s l ü m a n l a n n şeriye mahkemeleri de y o r d u . B u n l a r ı n m a s r a f l a r ı ve personel m a a ş l a r ı
vardı. O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u d ö n e m i n d e n miras Bulgaristan Dışişleri ve Mezhepler B a k a n l ı ğ ı n a ko­
kalan bu mahkemeler ikinci D ü n y a S a v a ş ı ö n c e s i ­ nan ayrı bir fasıldan ö d e n i y o r d u .
ne kadar varlıklarını s ü r d ü r d ü l e r . 1919'da çıkarılan
"Bulgaristan Müslümanları Müessesat-ı Dini]je, "Divan-ı Âli-i Şeritle" denen Y ü k s e k Ş e r i ­
idare ve Teşkilatı Nizamnamesi' Bulgaristan'da­ ye Mahkemesine gelince bu Sofya'da B a ş m ü f t ü ­
ki şeri m a h k e m e l e r i n i de ayrıntılarıyla d ü z e n l e d i . lükte bulunuyordu ve bir b a ş k a n ve iki ü y e d e n olu­
Hatta konuyla ilgili bir b ö l ü m e yer verildi (Yedinci ş u y o r d u . B a ş m ü f t ü , bu Y ü k s e k Ş e r i y e Mahkemesi­
b ö l ü m ) . B u b ö l ü m d e belirtildiğine g ö r e , Bulgaris­ nin b a ş k a n ı y d ı . B a ş m ü f t ü n ü n y o k l u ğ u n d a Başmüf­
tan'da ü ç çeşit şeriye mahkemesi vardır: tü naibi de bu mahkemeye b a ş k a n l ı k edebiliyordu.
Atamayla işbaşına gelen iki ü y e y a r g ı ç t a n , medeni
1 / Bidayet şeriye mahkemesi, ve siyasi haklardan y o k s u n , ya da h e r h a n g i bir
s u ç t a n dolayı h ü k ü m g i y m i ş o l m a m a k , Bulgaris­
2 / istinaf şeriye mahkemesi, tanlı olmak ve Bulgarca bilmek, d i n d a ş l a r ı a r a s ı n ­
3 / Divan-ı Âli-i ş e r i y e (Yüksek ş e r i y e m a h ­ da saygınlığı o l m a k , otuz y a ş ı n ı b i t i r m i ş o l m a k ,
kemesi). icazatname veya N ü v v a p okulundan diploma almış
olmak. Yüksek Şeriye Mahkemesi ö n ü n d e sınav
B u mahkemeler yalnız şeri davalara bakabi­
v e r m i ş o l m a s ı gibi şartlarla birlikte hukuk ö ğ r e n i m i
lirler, ö t e k i davalara bakmaya yetkileri yoktur. N i ­
' g ö r m ü ş olmaları şartı da a r a n ı y o r d u .
zamnamede şeriye mahkemelerinin bakabilecekle­
ri davalar altı b ö l ü m olarak s ı r a l a n m a k t a d ı r : '22. A . g . belge, s.10-11.23.

1 / K a n koca a r a s ı n d a k i m a l d a v a l a r ı ve k i ­ 23. A . g . belge, s. 11-12.


şisel davalar. 24. A . g . belge, s. 12-13.
312 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

Ş e r i y e Bidayet ve istinaf m a h k e m e l e r i , da­ k a r a r l a r ı gibi geçerli saymak ve uygulamakla yü­


valara b a k ı p h ü k ü m verdikleri halde. Y ü k s e k Ş e r i ­ kümlüydüler.
ye Mahkemesi davalara bakmaz, yalnız verilen ka­
Ş e r i y e mahkemeleri üyelerinin ve persone­
rarlarda ş e r i a t h ü k ü m l e r i n i n t a m olarak u y g u l a n ı p
linin m a a ş l a r ı Bulgaristan Dışişleri ve Mezhepler
u y g u l a n m a d ı ğ ı n a b a k a r d ı . Bilhassa b o ş a n m a ile i l ­
Bakanlığı b ü t ç e s i n d e n ö d e n i r d i . B u Bakanlık, m ü ­
gili k a r a r l a r ı n t ü m ü n ü g ö z d e n geçirirdi. Taraflar,
fettişler aracılığıyla şeriye mahkemelerini denetler­
Bidayet ş e r i y e m a h k e m e s i n i n v e r e c e ğ i kararlara
di. Yalnız din işleriyle ilgili konularda şeriye m a h ­
itiraz edebilirlerdi. O zaman dava ş e r i y e istinaf
kemeleri B a ş m ü f t ü l ü k ç e teftiş edilirdi.^^
mahkemesine havale edilir ve orada yeniden g ö r ü ­
l ü p karara b a ğ l a n ı r d ı . A n c a k ö n e m s i z davalar. B i ­ 1 9 1 9 tarihli Nizamnamenin hükümleri
dayet ş e r i y e mahkemelerinde kesin karara b a ğ l a ­ ö z e t l e b u n l a r d ı r . T a b i i bu h ü k ü m l e r d e bir ç o k sa­
nırdı. Bunlar üst mahkemeye g ö n d e r i l e m e z d i . İsti­ kat noktalar ve eksiklikler vardır. Bunlar 1 9 2 9 yı­
naf mahkemesi, bidayet mahkemesinden kendisi­ lında Sofya'da t o p l a n a n Bulgaristan T ü r k - M ü s l ü -
ne havale edilen davaları yeniden karara b a ğ l a y a ­ m a n azınlığın Birinci Milli Kongresinde dile getiril­
bildiği halde. Y ü k s e k Ş e r i y e Mahkemesi, davalara di ve madde madde s a p t a n ı p Bulgar h ü k ü m e t i n e
yeniden bakmaz, ancak verilen k a r a r l a r ı usul ve sunuldu. Fakat Bulgar H ü k ü m e t i T ü r k - M ü s l ü m a n
esas b a k ı m ı n d a n bozabilirdi. Y ü k s e k Ş e r i y e M a h ­ azınlığın dile getirdiği istekleri yerine getirmede
kemesinde şeriatla ilgili bir t e r e d d ü t veya bu mah­ hiç ö z e n g ö s t e r m e d i . Tersine kongrede sunulan is­
keme üyeleri a r a s ı n d a a n l a ş m a z l ı k ç ı k a r s a , o za­ tekler rafa kaldırıldı. Bulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı se­
man Başmüftü, Meşihat Makamına başvururdu. nelerce bu isteklerin icra edilmesini bekledi, ama
ne yazık k i ümitler b o ş a gitti. 1 9 4 4 yılında k o m ü ­
Ş e r i y e mahkemeleri, bir yandan İstanbul'da nistlerin iktidara gelmesiyle 1 9 1 9 tarihli Nizamna­
M e ş i h a t M a k a m ı n a , ö t e yandan da Bulgar hukuk me ile verilen haklar da T ü r k - M ü s l ü m a n azınlığın
sistemine bağlıydılar. Bulgar hukuk sistemi içinde elinden alındı. B u kısıtlamalar 4 5 yıl s ü r d ü . 1 9 8 9
Ş e r i y e m a h k e m e l e r i n i n yasal bir yeri vardı. Özel­ yılı sonunda k o m ü n i s t d i k t a t ö r rejimin yıkılması ile
likle "Bulgar Hukuk Mahkemeleri Usulü Kar}u- Bulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı n ı n d i n i teşkilatlarını ve
nunun" b i r ç o k maddesi, Bulgaristan'daki ş e r i y e k u r u m l a r ı n ı y a ş a t a c a k yeni bir d ö n e m başladı. B u
mahkemeleri için de geçerliydi. 1 9 1 9 tarihli tüzük, yeni ş a r t l a r içinde Bulgaristan M ü s l ü m a n l a r ı dini
bu maddeleri teker teker s a y ı y o r d u . Ş e r i y e mahke­ ö r g ü t l e r i n i ve k u r u m l a r ı n ı faaliyete g e ç i r m e k için
m e l e r i n i n verecekleri kararlar, yetkili Bulgar ma­ çalışmalannı sürdürmektedirler.
k a m l a r ı n c a u y g u l a n ı r d ı . Bulgar m a k a m l a r ı , ş e r i y e
m a h k e m e l e r i n i n k a r a r l a r ı n ı , Bulgar m a h k e m e l e r i 25. A . g . b d g c , s.28-32.
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 313
Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU
314

• • -I

• I, .-3
i3
I •J '.l
••O •
•J
l
I • V.'
J \
4.

"1
> • -
\ - - w: - : '.1
'O
r i") •
•1 "A
'S v,
V
-i •1 "-I
•1.

.-.'i

İZ J 1
V ••1.
'A
'I
"V- =*'
-j
J
•ı

"I
•-J
51 • •<
r.
A.
•5.

•o i»
10
«! ıs X 5
X 40
1)
I 3 JU
r (fl «j la n
5 5.
m fi 40

s. LÛ K
S | 5 X
X «I ,0 S
9 c û. o
a
>^ 2 X U O-Fr O
O. tn i- I c(
o .0 t
^ vb o. ta it .9
.s r O
a. ö «o ,0
fi
o
•o- •: -r,-

lu - la
ca
(S R 5 rt 10 i(t)
e i l •U

o î X
•in ö I >• İÜ -e-0 un T.
3 K L/
« «i p g . o
B U L G A R İ S T A N MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 315

.4
5..
•I
^ - S- ? -î, J A^
O,
• ..1
• .A J; - J 3- A
I 1 •-'I

•- J X •''
X
' o -s
-i - •K
-s

K. "S
•1.
, -I
V.
^
-'I
6^
3
3-^
i
1 i I -

.s.
•Jj
.1 1*1 -i" • 'O UJ
i- -i

i 1*
| 2 i = S 8
i- .•-r 3 ^ 2 "S
ili
S -ta
— s. S-z
r 4»
fi tJ Cj P- o o. X
g ° ;-• fx
T. 2 7 u i i a
• X
i' r "U
" o (.. u t a o
« ::

fj K3 lu o.
r «e
o h

l ?• :i !'; i] rı
li ri (1 li ,•; .„ - -f s = -fi r
'Pl .
rî d ra ö> v
^1 r. n K ^ -t?
s. 9

. 10
3S
Ö »i İSİS Ş5
o ...-I r '-'
1- , a a. = s ""^ İS
•; '1 X m C !0
ıZA il o o. .t «3
ır >0 T. I- o.
i- a . «3 r 4° R o
316 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

1-
•fi

»' t-
--.
^5 - ^ 1^ 3 ^ '
I I I
^ -Tİ'
I J

•ti • ) \ s- i s -3'
1 ^ ^ ^> Ti^
•3-
7>
i-

•« > .-1 3

"a ^ uy
'I _5
<3 J
- - ^-^ i 11
-i J

•M - j ^)

2 F i f

•6-
S5
2 5 o- I
D. rt
o 40 . D.
a o 9
C 40
-e- m 5
s a:
o CL.
0) 4Q
2: o g 3

o. a
tş (O
3 S
- «I

i t
Is
1 ^ (S c 5 s

01 I ö s o
I — . CM «^
o >o nn -to
10
o ,
|0 vo 10 I
Uİ. 10 a a il r rj
H o o a
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 317

.) o )— 1^-
I 1 I I I 1
.•<,
• at
\4
•S — 's

•O
-7' '•i
3, ^ ^ *.
•A r J
••i t; j 1'
•3
'v
I 4
•1 #'
1
-3-
'S
o" •s' V
J-
'V •> J
3
W
.-5 l "S •'J
'.a
-t

J •1
.1 •1 J ^
••O

r3 T «i
rr 4)a
rt o
o c
£ 3
i"Icn i
»D T
O O Cû oj
Q.
o 01
^ o
o .I
S 2 t
y >= 3; tn oj
r o o e- g
T r J r5t 'O 3:
O

rl £1. m
uj rf
5
s: r l
2 M

5 3 OJ
li
X
»8 - X
.•^ -J: a It
o- ^

m (O
c5 2 -
11 U ' -. 2Z o İÜ lU X o
0 >-
2 4a ^ •q- ın ^7 4) T u-ı
1 «1
« i: ıs D.
• •' o a.
318 Doç.Dr.Hüseyin MEMlŞOĞLU

1- .-^ 1 3
1 . i
i: -•^ ^
-5
5:1
•a
i'
Ms %3 -3
-> -A'

;j4

13 - 3-
^> -4.

•"j
•A
-'I
•'3
-1( •3 .5
-s
•'i
_ <> --^ I ' i r i
•t"
•i ).
5 n _ :3
* 3

İ'i -v

n o o o
ct
X ü
rr o( - UI 10 o 1 1 ? S
Q. U
s s
O. .0 i2 i >» o.
is U İ l i
«D ,0 \D
8.
s: ja
İli 5 o. ^
3 S
Li. V

IX 31 4J 01 S. O.
s
>P Ki S 5 Q.
«> r*
S w fi "2 o X
c: i: t;
to ırt S
5 8.2 § 8

n " İS. û o N
I
ı! S «3 t
"S O Sn
II
Ğ « A
a ^ rj fi «J a 10 e i
3
ı: .
O r. .'i
o. -S rı o V
06 M
c: r:
T.

O
40
T: s- 5 ti
.1 § 3
1- a\ Şd
u>, r. m g- «o. o
o.
»o S.
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 319

•V a- w
" -ti . j .

••i •:.). v' " - l 3

•i

• .\
'I
'•j
•I A.
• ^
'I
i ''-o 3 U
-i
••j
"1 _3

"3
•Ji

-? :L V -1
;ıi, -j :> -\ 7.1
.'••i
'•'/'•i
-1

o o rj s o ,0 >s
O - ^ (0 (V o
01 ^
n 5 5 le
n. 'i| 5
--
^ rı -< ra
i: n
^* f: *^ ^"
f.. o
r- ^ ?: D. O
rj t.:

o .1.

t.
••t r:
ı> 01 >> o U V
X u T »s a «i

X r: 111
ö n
.1: " M
" a f S >•
I. , • - fc ? 9
(O 3; n U3
S «O fi
-ö-

n.
•• ; . q l i O ,0
İ.1 i- i •e-
1- .< ıj
••••• o r-' ^ ^ •Ol
•6-
;•: cJ b " -j 5 ü
o ct
^
u
H
ai <:
H
u
«3
J-
a. o e- 5S
320 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

S - , -v \i J •} ^'
V, A
•'.)
-\ )• . . . . -tt ^, -t V o '1 _S
•j •* "A • 'O . F "> •
:A -1 " '•• ... -t . ' .1
-! D
• \ •)
i!
••I,

1s \ 1. ..n -^^
".•'i ^ ^
V.

J,5 ^
** • "i, -V '? \ ^5 •
1
- > \/:, • -i - . Jy

.0 i J
a
^
-o .-1)
• 4 ^ r
J •o 'J
^ A.

o o « c! " s fi
« ^ m ; f i? o O o
"a
; ° O 'S
n (• . r t H

; V S -g- OJ (U

S o 9 o f-
f^. ''^ o •' r t --
- o 9 S°
o ; « n (O
£ F= -r CL. (U
o D. T 9 ?
5o; Htf1 ?; e- Q.vg

S. 1^
.4a
t: ili T. T.
.0 ın
" a. s § .i
o. s
S- s I- rt
»o U lu U I
" r" rj t.l O 5 ir.
>•
t:u 1fX
>'- tP :ı: ja (M CM
»-
aj> oj
ti «Ol ş.. o
.1-1 fO
O
' u^ X X u(a ,. o..
o. s
i: n .
B U L G A R İ S T A N MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 321

•K
•K -i
•Ji
1 !>-^\ 3' r O
•r—.
5- I " I •" I
-!•.
•A. I
A-
•5
I " i 3^ Î; "S S :i ^ J.
•il ••3

fi 4 ^ -1 .«

*3 -
J

'kTv
A.
4
•1
Îİ
J 3
\
i l
... - .1 ^ # •
•3
J'.-^ '"i

• t,-
•i i
' M .
A. .a "1 •1. "D •"1
1
O'

r s
' (O ra •4 5 3 -6-
B: § 2
lO (U o- t:
- :;:.ıj -i: 1 ra
.u « o ,a .-^ û. o
- «ı r f'"'
o CJ 2
o, D. =
01 ro
CL - o
(U K
O. D.
-©•

a o î -ta
4» X m
o. s:
S-İÜ

O 1^ r rj S. •6-
Ul PJ s 01
,11 11

r. ra S If y R.
o O)-0-
^ : c.
* e 3 5
u ı'> I- D: 10 A" !- . fi m 3 a.
O 1-
10 -J: fi •in V -(0 S.
t- il 4
İ " 3 ... - S
r> aj u V
322 Doç.Dr.Hüseyin MEMlŞOĞLU

3 t- 5. ••i. h ; .
-o
1" —. -5 >
•73 - ] , \
i ••^ t-
i4
o -V ' a ' i l
- .1^ J

^ * -i >
I ı3- i;)

Tl 7^
X j-' -I
m -

1 "3

3 ^ '-i
•1
lî i:
'A
2.' A-
n
r ^ ^ • ' 5
\>

I «J
z m O) r >-
,0 VD ?o
«3 X
>. I -
O -t»
2 i S "
10 a
s t o
S 10
o •S A
ca o H
e -6- r- C D.
« n İZ
c u I«
0Q 3 ±«3 >S §
^ 8 OX
-e- o. ja

5. S S
10 n o
a.
S. İL
5 3 <o V (0 oIm.«9- 01
Kî a l l u
X s- c3 ıs
o 03 o o ? O

5*8
o s'
i l
9 ^ 2 I
s H
vo ."^ -1^ î o s LÛ i :
w I '^
•4» o rt £ -fi
n X a.
? «a
s-
<7>
>< fi ^ m S. .'O. o
X. n "c
BULGARİSTAN M O S L O M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 323

•J?L •

_ i» ^ _ 4^ 1 i4
•i.
3.^
i-

\ %^ ' -T •%
t- -i 4
î ' î f
M '^ A. A. •3. 3-
_ v ^ K j il i,.
î 4^ J - :^ 1
i- t.'-i'
•s ^ V

a n.
8 «i i s ş
L «J X 2
u£ Ş c
& ş 5 g
§.•1 fi -e-
5. 5 .n
OL. S

3 r
ıs
d. o: D. ^
n. c 40
10 K

>• o
n 2
i: b:
g I H SI
s¥ £e s « -Ö-
-6 S..
2 .
£.4
I I o (Ol

s "2
o.
" S s
o = n. X S3 I
u a >, P I s » S X. t-,*. -.:-'
c X £ İliklin .vQ-a H.;x Jt^>
324 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

. t ? . «I

o S5 '-3
^ V / 3 _ - _\
ıs
^ 1 O M \<5. J:^

\M 's \ ^>
Vl,
^ M.
•!. - r
•^
'i. y
.-'
^
.) 3 0 •A
i-
• -3
.1 ^-
••. Ti
"S. ^' "^3 J
_- "I
^0 -V ;• ;r
-=>• - i ^ "O
-n •o
•"1

ı\<
-1
's: •t, Vj T
V?
A 3- o
3 4 : =^ : 4
'O -
1
"a
-A
'•3 -A
M, •4'
A.
_4- v'^ ~> ^o^ -^.
"1
. —^ . -"i

" s ö C 11
g -İS
tx r. S I
D. <J

2" 2 5 2K 1-
-6-
D. ğ « a- «3 r ^- n

İ2 v5 d 4CI
o -e-
5 K
D. O

5 X _o û. «J -O-
D. o o. <u «J o. n
5 D. c( D. u 10

Û.<;l. i
g -8-vg S6 2 «i-(«ıS 5 s
o 10 2 5« £
I
5|
S. Ş5
5 S. ? v5 8 S
O Ş o
uı . o. t S ıfi
(0 Çl
i t <0 I- c. X
X — m s ct
r- 1- 1* jS o o o t)
X «o
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 325

- o X <
t> . . . . v-, i: ^ o

^" I
I \
-3

^ j: ^ .2 3:? i)
^1
.1 .? V
_ '1
o'
3i3'1 j -
-i
-3

îi il
)' -5

4 - --^ -i
> .1
V .-3

•1 _ "i-
J
.i- J 4
u:,.ı

K -6-
h .t;
o. s
01 to
u •1=1
s ıs
•e- ^ 2
a V Q. CO

M (X ,0 C
- a •e- T »D

5 a.
m ın
2 iî
* a. cn CL 4)
C u
âJ X «^
o 5
1 n
x O
C -T o. s O. u
-T " o; s .- C
«1 JS . •* •
O o. I
, m
o ıs
K o
E-l ^ ^
. r - .o X -e- s.o»
İn t 3 « ^
•11 (O
P m
V. c 8-a
9 4 » 4Û : O
a fi •! * X « o O'
(0 (Q
326 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

_5
S» •V
•V ^ ,5 -ü V- -"^ 3 *'
.1 I I
-< X
")
•s. 3/^
'i
-1 '••'i
")
-A

•O
-.
• '1
\ 'O
\ : it '3 •
'3

"•1
^1 Â
vi
1. ... ^'>.3 J V
4: \ .
Tl
\

i'
•A:
23 •V
o •o
J
••)
*t. 7^ • • -- . .13 '1
•t
-i •1 •o" •y

•o
X Xs
o. 5 c -
,0 ct
o fi
n n a. ü
.0 c
t I
to V

OL U

2 î!
2 2

5-t" O M a. a
If
fa -
K «1 <n (n re •e-

5
1..
5 l
- 8
o.
3V §.5 z. t)
- s t ^1
W2 Sf>İ
(U (D
O fO CV. O.
.1 Cl. S

40 •4»;
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 327

> o
3J 1
•1 .2 > J ^
I ? ^3
a
1
1
'-3, 4 ^
•1

3
Z -4 -
-ı ^
l ^

\>
•3 Ti <ı\- ^1 •". .i-
i-i:
•5 ^
•.Î5:-
a, J \C j
O J I V)
i l
_*1
•ı

. '1
=1

*0
1
- . "'2 .1 • «I
•1

i4 I
-i
O
^1
• "o'
2 i i-
=1 ^ 1 -i

c -©•

-c
a. H

o »o

-e- a
n m

İS ıS
a
5
d
B i
g M
a o. O 10 ct VO u: ti İE

s î (U o
a o
.- n
«3 ftJ ^- S -6-
«5 u ta ..X.

o H
328 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

o _ i.

n
•=rı • _
^. ^ s
Ti -"^ -1.

1; - • i "i
4 1 - - i • n
,4 -S,
4 T; -V i 4
'1
-D
7=>
-. . s O .5
1 •i . J - r J3,

3.
1
t •<>
•^
A. ^ :
A.
«
i' * .I ^ '
!• I .•! i . ' I • ••\ I 1 V. '.1 —•_;.-<• \» -

i i-
< 4 i-
•î
^ i •1,

fi a fl s fl K
>• D. a: " X s: z !- I
a. D. o. V
5
K r- 4)40 «
U (UlO - . -
3 " T o
4) H n (U s
r> C o C c; ü u 5 40
m t:
U OJ fi ir • a: 2 n
lO 1*1 p 5 c p.5 c
^ fi a Xa s
namj5oO«>Oû.o
O f ^ İ İ '
di ro C40 5Ç
ro 4â c o I ,0 5?9 a X" ^ I o.
-6- î " s S„ .» ? S.
>. I s i ; ro ro 3" o o
K ro
u r. o 40
40 b
g-5
13 g
İS
!S2
s 5! 15^
^1 T. 40 â l T >0>
«I U
t Qo «
u ^ rt ro
roC İ S
ro vo •m
O. -c rt S'^
o.
Ğ ö = , i o S.
C40 „ - - û. 0. n
40 ro O. ro ¥8 o H « o, n 2 s p: s
5
o o D £ c s s '44 » - O u c x E s > . c
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 329

:^ ^, , A .5
>r v" ^ - ^ r"
j 1. '
1 . ^
-i- i . ^5 A. • ^- K , •

'-î> _
j ^
3 '3_r'
v; •o"
\
) '-I
j.
••) "3 ^: ^ j ^
.1 ' ^ .T 1 •
•1 • TJ , ^ * 1
••-'•I •A

5, •^-^^ ; - \
A.
•y.? D .r -i;

4 a
• - 1 ... fff n«
^ J- '1' ^ 3 . 1 i , -?
•i 1
3 i - j .
"O
1 ^ o j - .)

0 K <a O r .a i- J =
1 s i; •e- s
c H ¥ o
S-6-g.r o I
i 543
5 ^ o
o; (O
rr ı t* c
ra (Q. 5- s Q. « ıs
(O
Ü: M ^
o. £ a. s
(n :!z o 4) T

« o: •€>•
OJ ra
X I- OJflj2
o 3: 9 tC
^ CLVO -e-
S t-
OJ R3 S o r (0
n g „ O
ö u
i O tT U
5 I-'n ra >, a.
5S IS Xn o
2^ 22 =
s:
o. u
I 3: .•+0
5 ^ « ' S i^ t i ~ ' «
o s r «
,9
11 - a£
. 4; ^ i- o
o i. o 5S \û
1 J ^ KJ 2 10 n
r «i
rt = ra 5 c5o-&- 5 S c >x
3 o.
^rf0 S O- ıû
»Xn n 2 >«
Q I
J0^ «j
(O u n re 0} D
O X 7
330 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

1 ^'
1^^ i i- ,y \ 77 je -1
• >
"i 'i --^
^; i - ^ I ^
•1
1^ y j J >.7;
A. — •A
•» "I
•i ^ s A. l,
1
•3 ^• t :~ t- J
T. •> "-1
1
s -\ \ ^'
"^J T: A. 1
•')

'J #
•J
4- ^ J- -1

-1 İS K. S

•i %
J,
• o
•) _ "1
•-{
\û. !^
U

I 'S
O O O fi
ı- rt
O n

j ıta
s u ^ o
ç î
<u s: o O. o
5 «3
•6- ^ a. - u
m 40 P- 5 40 -i.
0) 10
i "
ro -
O ,=
fi o K 10
o. r[
cl 10 [0 ro r.l -
= O
3- Jfi
10 <0
s -ta
R ro X
HX* 3i
s 3
= a: 10

11 r- r v-.
u 4U
i f
10 «71 X
•O)
V
a o i X
5 o. X 10 n o: )r
BULGARİSTAN MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 331

< 1.
1.-1 > • < • , ti»' < ^
•ı
?}, ^ 1 i Vİ
s "i Z ?=» J
1
I \n
'^ -1
3 =
••-if ^1
-S
n
A. •J
-1 -
i - : 'i •"D

4- ?^ J:
5
.i •> j : •
-'s
HI A

\
• t •1 3
••3'

o e
o o K
fi •-
û. ^ ¥
II
a.
c
2 -e iS 3 i
g.3
S S. ş
S
l e°i I
o o.
10
n s
rt
,0
- [- r; -ö- n u ' i X . -P
2 o î i ş Ş ^ r-? o o. s o ? •o _ S o o t-
3 O. O H c: ^
:u a To Sİ ' D. X I £ •©• I n 10
u ı: X
-a -ta S o 2 n X <u o
n (D
.0
ı: s
O! D. c: o
11 - c C lO X
O ro~ X
a i- II i
O .
(O (O

S 2 s 5
(T3
ct I (0
X !•
lu c;
T- -- lu a î. s
ı" .
I £ ^
S S S.
p r o :-. ^, o 13 9
!:! " r.
S: 2
(0 t; ^
J' 2 = a: o fû a s: c <-» T.
SS apg - - s
ri.
|f I g ^ S
p r; - m
.a
ti
•(a
CU ' d. n İl 2 S
s
rt J o o s «J C
0 ct «
- « o rtl S " S. CQ X
§ 5 « -3 £ s s
. X
usa.
lu o n »o >o .10 rT

™ X
O
_ "5 »<
- to n s o. t
I- O
ı-
n ta a V
H --^ •
S ^a X
oj r; n. o o rj
c oc D. L: c
^- S i Ǥ I g
- m '1) tu
X in
n o
(A
X fi
cup M o v 1 i §
i t5: -p
H yo
ca
fi fu "
5s

.; o o .-1 O ^
1-
sı S o r. o
§
n O " <J S i .11 „ (O
g- ^ n X OL. a Su «J
S" ı-\ IJ
lis H 00
û. m îi X
I
^ O § AJ
^ s •(U- 4
" i
£*
O . I
S

O I i: S I O «j c:
« o - ü • - ^ s n a
o o <u E ; j
4" "
4) o ta O s m a O. OC- T fi
>î I ü
to o u a c; X X « S c- S X c a o «o s
o. s
332 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

-=t .*>
1 -V \ "O J-
' f i '
o ^ I I I

i • \-
, • '1
i
\ J' i -1 -rt
•4
W ^ vo • •—

?^ < . -i
1 - 1 •
« •1

d' -1.
1
'-i'
-i;
•A 1- o — ı—
..'ı ••') •J. • '1 4
1 -
\2 •T ^
*> i.
:3 •A
•) 'l
-1

3- ^*
1 •1

D. n: = ra ro O- b
I û. O. •5i ğ >» k
u I "
S S§

5 vû

9
iS 5 n
D. 10

-6-
3 O fl CQ
Si ra 4 •0n w a t
o.
D- 5
•e- 4a u Ol U
. 3
jo «o
o a
D. m o. t-
u o O. to

^1 -J.

3.İ
2 'i i •d V
5 a

u O b
I »> 5 3-<« (M (O
S a
•X. r-. Ol. 3 S5 S.
5, S
O 41 -Cl ^ Bj 2
fO S D. a. q CQ
R IO- ^
s.
B U L G A R İ S T A N MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 333

•-1

1 o-
If -O-
I I •3
T, .1 -;•

.1
•)

"i'

i: •3
• >^ i ) ) -5^
-I \>v
-
'I
")'
j I
"1 3 V
^0
•'i V-, .:, .-.i
••'o -J
3 i- '4i
•J
'1.. •••^ •A 4' V- U
-1 1. '.1

*\
r .5
-"S
^;

S4
^ 9- C 5 a. t- i.
-6- a 3 S
b U p; o

? f -6-
£ i i
3 ^ ¥> T. fi
s: % e s

•: - >
X 15 fi a
h- ta a fi n: T
rr:
ir (u 10 n o. _. (U 5 -tf 1- 2
<" fi
S
3: t H (II 5 e O ıs
a: . S
o ^ s; s Hû
-. T. o -ta
™ ıs o. t 5s5 g. E •e
40- £1 9 s
1 •? >0 s:
% 2
S !? £ o ö .2
6 O
P 5
y H^ lO O
« = î n -S
O Ş 9 o. —
i: O O -6-
İD a "
t- t- O fi "2 S = 10 T. OJ . s
334 Doç.Dr.Hüseyin MEMlŞOĞLU

1
--T A.
K. Q -1 > <
-i 1 I I
—1, ,1 :3
3, .
1
I
••3 ^ . .^i
'O "O
'1
•I •M

••o J-
J J- -o"
o
O
*3
J \ 1 -

4 * r»i o
"a J — «
1 ••3 .M ;
_
'"i
J
•O
1^ .
•1

-1 ^
•-:) 1 4 Tlx

o ; a -e-
— T

r, ,a o. ?
-O-
Q.
2 3

: o

-S-

r.. b
-t ı- s

5 41
•e-
I I- -o- s
•(1 L;
ii 5.a lî s 5
(XıS -e- s g.5 8 •e-
t: •6- 40 s
o; ü 5
D. C
... n: 4? -D- 2 ^ Ş İ İ -&• I
•10
-O 5
- o —
5 s: n I

O -
Cı. 3^
g55 U M.
S fi
«71 ? CO

41 .lU Kg § ; -e- ' c >4


O.
13 m
c .;. • o . Is
B U L G A R İ S T A N MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 335

.4
Ti
1
•'1 J' 1- -«J
I I I
J
? J 1 7^ 3
••>K.

'O
•i •»1 _
: •' ^ Vl -I-

.i s* •1 0
' -"I 1 a'
"1 1 ^4 . '.1
-•\ — ->
••'•D
A. -O'
^0 I
V
7Î 3
"i •3.: •A-
S .j ^
•''3
-i 1-
A • — 'il T-,

-o'
• ^

1- a o A1 o n ot
m ca «5^
s s ^ C ^
u sn
e- !2 oc <u -o-

nts
m 5 ı- HI İD
S ir' K or
>-1: s — J5 t;
s Û.Û.
" inlu
!? "
i : "-^ §
H ,u i 5 g
* O -

5 I 0Q I" X Di Ila01
Jû £ Pl
•G-
ra s I -r> O g o lO 3 a:
£ p:
O. r; -1 a o

" \j lU a
S ^ ^ n u
ın r-
-6- 10 a: r <J Qs h 5«
« '.î S 2 Sın !n S -e S d r g-tf ^
t.
o. c)
- w7 • la
3 s
ıq g " t= 4J a " r: İÜ 01 ITi
s « fi
3: S _ S
* 5SM ^ a; M a. -e-
n oKm c - =0
4J U
Tl-";: ct r,(Uu
lU ? " ^-
U3 o
O la S ra ,11
.- fl- 'iİD
A
w ^ ,~ Ov
— fM fil
lis
5 o " lU
I o C 1. X «
336 Doç.Dr.Hüseyin MEMlŞOĞLU

•1
\ 3 "1
•A
1 o -1
"1
• *> _5

Ş T? J .3
!; 5^ ' I
3
••••b ^ ^ "D J •
•1 A.
" j. 4
.1 - l ' \
•M
•) ^ _ •? 1- - 5 A, •.-4) 'i'
=» .--^
^ -H
1 _
-A
•S •' ;-i .-I "1 A' e
V -'i'1 -7
' ••\ -s, \
-1 -> -> _a
^ ••)• 'i ••) i3
•A
'-3 J -S
"1
S*
i- A
J
. O
? i
2 -J

^5 - a £ o - ^ ^ S p g-is § 5 : S s ört
4^ S su ^t: l'1 o 2 ^. 5 5 ^ g - i I s S| - - s İ ^ , . ja Q.2 •ö- 5
s £ K s§ ; - ^ ^ s s 5 s i I I =§i i : o ^ I §»g s

- ^ ^ s> o s £ s i s s 2 = f 5 , g 1 1 ç i o 1 i ^ r
•6- a o
- ^ " - "^ ' S" o^b Ç ? = ş * | ^ § ^ S Ş >> i o o
5?. o 2 c S § - n S ,0 ıs . I =
S i s . : s i i ^ î i s - s î î j

- | i l 5 , i i « l | i l l i

E u
n c T
^^S"","
cirtuL.
t-S'^o.PC
l.ctr;uû.>>
f . c î c s ^
u U n i E
a o fl " a o
rncSSKc a u
dO ?ZX<oı
fi? XŞ
B U L G A R İ S T A N MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 337

A.

i-
3 S I 1 _1 •3
'5 i
V. i l — -V '.a .5
V M'
' •')
1 -1 - *; — •
1
T,I ••) ...
3;
• ' S

•3

V •-(
1
1?
î
.'t. i' 1 1 -i
'•'i
3; - i ^

-
-Jl

(U 01 •o- I
^: 3 i: 5
- «'t
M 2 £
?3 5 -e-
O.
ü O
«3 »-
-6- üf 2 4»
2 s
2 CM ı: o. D. o
tX o n D. =
OT S. 2
•€•• X X
+1 a fi 3 Sİ
«1 ^ a.
>x 5 5
«s: S
3
3 u X
•O-
fi s >2
M 5
a:
I
a.
K o X
a. r s -t? e- c
•fi
X
M I- S. j î
V 03 a z i e
ö
.. 5- ı: D. 1- 40 î ^ 5 S g. •e-
P S. O-
01; i i ? o s tf «»

. c Di
338 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

1 3
I •I
-4 4j
••>

n "•I I
'1 ^ i ' I .^'^ I
A. •/,
•\ ^
_? A,
.İÜ _ •"J

.1 S ^ : •. J 'v

•••1. i l ) - * . - •) •.•^K ^
-•• Ti 'f 'i ^•
~J - ( t . -1 '.t •;)-
'.1*1
,1 J- A.
—. V -\ _ ->
^'

•'J
'1 \ -'^ --
•J
';)

NA.'
_^• 1 — < j _
o -i 1, 1 •'J
A. i V. •
-1 3

' ^ "1
V 1^
j
1 \ o

ı i i ^ i s i s i s İ s l ı ı & ? : ^ i s t i î 55 ^ip-

? ; " : s i s° ; t ı : - i -ol s i î

° 2ş

Si o o 3 I o o-e-c; , £c;sS: Zcû. vo- o n • S S. ı ct.u ı E c ü S


BULGARİSTAN MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 339

3
"t "i < • '3
ı,J -•
"S-
5 ^ _ '•3
'S •t y i J
2. •A
-1
.A 'i
İS
•3 ' *> • -(
•'J ^^.•^
•i

\ s v'î _ _• j o 4-
A-
i•I
^0 _-
v ••> A.

A. S-
•'J

\
• V 'DM
3.
ki * •
"i o ... 1 .

o •'1 -A.
• i
A. •> .(! ^ -t >^
•'J
•3
"O

•5 lI '•i • ->
•»I
1^ -1- -t' •1 1 .1 •3

4
oj s: 40 S 83İO
2 -6-1 : o
2
? »o
S-e-
2
S.2 u 5 S. o
D; CJ (O •e- S
S t; û .

40 •e-
S o s ra O

5 n
K -G- r 40
co 10 ca f
0) r( K ro 3 •-ox
Û. T.
;ı s: n. y
- s 4? I g o. I
s s s
5 If 3 =
lU m (O « i S S 5n n
L; r- =
fi Q o. I
I I I §1 5
a:. d ti n
... ıc n 1n0 «c
10 Ha — ^ T.
aj 0Q i; i-» 40.
40 1
ı-0 rt VI •O O H

D. a;
340 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

w •V
y a-
h J '
"o
•*|
< 5 -

•) ^ -I
•^ J -'i -1 .- I

• -t •<
•O'
I
4
• )
,.. -.'i
'•'3 •'\ -i -! ' O T)
-'1 • -j —..
-1 •-» A. • _

A.
• V. ••'!. ^•
_}
-3 -"3 •'•)
y V.
•'i I —_ '1 *
i- " J -i \: .4
'I
Zi ;•)
' -O
A. '1 ' l.
'")

A.
^•3
1 1
V I •'J -î -1

A f . i o.
= t: 41 <u 5 -e- (U o o
b 9 9
IX 5
t
r o D. S
— '-'Sİ;
.2 <
o H
- I -ta H
41 m t -6- « O
= -8-
s -
«1 - •0- 4a Js
V 1-
S P P K -e-
-e- 40 43
D. 5 10 R
41 o. 3 fi U
I L_ «1
a: 10 X o
- rj ra z
ıj. V s O « 1.':
•6- -5
£ İS a. K- I n ,a a
4a ı: -o
o. 41 m o = 5i'O
-e- I I 5. S
o. o u P
5 4^
o. a ,a a
ÎQ - r: r >û o 41 lU >- 10 (M 5
— S â 4a "O. R -cr
m _ - a. ^
1^ U tin ı,j
9- o
n .a 11 e. b U
BULGARİSTAN MÜSLÜMANLARININ DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 341

•-a
' '^
•oJ
*.: " >' 1- «»
^ • İ l l i

'^ :i .^ ^ •O >
"J ••!.
M, ••> I -k I ,i 1 I •\ - \2 \2 -1-1 ' *• -i:

J
• ? - ^-
'5 .'^ d ' .3-

•-J -'J
A. -<1 V i)

o ::• 'i
> ^ -1
•i' •^ 'D
I
"."I

•y I -o -I -I
M

-i
*>
-3'
"1 •4-4 •V

^ 40
m ti
S 40 r o.
I o -ft-
ra -ta
I- H a t)
K :^ 03

a. O
ti IJ
ıss- 5 - m 10
X
o >r t- OJo
o -r- T O 5 O
o 5 uQ >>.«> 2 3
ın 5 o
•a f: 5. 5
ü to — X
C, û ta - L»
r fi
5 C m
- n -e-
(U t -ta c 1; s a
IK
0 5 2 o " Xo
r. to
m ,3:
(Tl
O
'- t^(U
ö 1» O i:
&!5 . '2
.5 S
s
,0 ı-î
I- .. D. 10
a rO a: s a. X
o .
t: 11 s B
o
n
o
t -
tt ^ ^
j s « la 2
5 ü
o i i n M- U1 tO
o ™
X 4J
a . 5 ._ . .
'01 X ıO> r- (M
to 5 o S s
•i"
cı XH û. X
X X u c »-
342 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

V •—

T ^ : r -v ^ j •) ^ •• j :i
• '-i * '

? . . / N, ^
I d . i

••')
3 S T'.
Vı ,J V •> << •'1 'I
_•. -
— . «> 't — a'

-i

•-Ki -5
..ı s 2 ^
-i.

•ye, ^ -.; :J
-4

"^ ti J -

-i

-e-
o 40 m vo >- g

Q.L_
-e- ü ° r= ra
- n

•e-
a -e-
19 )S
m -0-

S 5.
•6-,

4^ "

CXv vo
ı: 1-
vû —
00 î - u
•e-
11 -.. O lU «
CM o. ıc
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 343

•t) - s . - o-

' 1 .
5'
•O 's â 5 > i 1 .T
.? o, r ••^ • V J ;
r • •<
3'
-il
1 l
7:1 V _
' -'J
-o d
j'

_y 1. ^
j
-i •A •
"3
5 *J ı 1 • *
•3
.V a. ">
^ ^; ? ^: '3-

* ...
-'ı 1
»1 Mr
1 •'3
.1 1.
ı
•f i •\ i., s
M,
i % • A»
-•I
•s -4 =v ^

_* o: s ^ ^. ta ı ^ • D 10 10 s
o 2 e -6-1 S I Qj la u X ro

•-. n
Cu
S
il ^ uo
o
s D. ora
£ rt s .,a I " I
c . u X 5 a. o.
c
i< S g :i H
rt KO
K S XJ *0- ¥2 I î Ş10
1
-^^
ı-

ir o u q 3 c S s 10 s CL F • s 2 2
o î; Ora = £X q
.n 2 s
om o 3 ro « 2 a.
a !" tj 4)
; 40 u - lU,
S 9
"1= 3 O
• I -
i*:
2 = £ ^
ı ,0 ı i1 lU ji .f ss ro
m
Q OJ s u n
.v; " S E
i l i 2 o o " s g-g- -gş
S1^ ^
•J fi " ^ 5 s ps
(O
£ ı Î: i
p. O c r u = ıs 5 «g »Ol o 3 2 ^.2 £
"
O
:i; .0
t: o o
Î: S O S y
c; c; 2 £ U . K İt t€
g 5 ^ 'i =
t:: fc- - t- 1-. «
E ro o s S 2 ! „ Ş " I Ş ^. i 40
o t rî • s £=
r.
1f ilr r-m
g "5q OI X eo-g e i °,S : r ıJ * o s
ro * ly * rfl 41
o tt ı ; -o (O i: a: " s ,
s rr: ^ P U'
ct !,!.(»
- TT U i 1^ i M i l O I;; ^

r: fu > . ^ S t- : r l i g e i l
c ro
'°a m '^•'JL£fi
a fi t-
O
.•s m lû s'" = "> 5 ^ E'"
S.O. ss n o â ı^ 5 a s rt f '-, -6"?ro
S- s go
g-i»eS
O
o o c^u û. ıg «a o
' O o. c On
-.1^ «j ı€ E 10
u X u o X C sa
344 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

\
V> -i'
-5
•A •V
"r H - -s -
o —

1
^ o
_5 >Ü 1
â. _ _J
•'j
i'
i
s I .4 â' I
-o \ I
•S
La — ' ^ . ^ "'.3 _ "

i: ^1
•1. ^•^^
-I _
3 o
•I.
y 's
• Ha •'J
S
•.a .-^ -.^
1
1 — ^
i?.
•1 — »M VI -
A.
•- • A vö

i- d- •2
J.- -^^ 1 4
•r
-I. >
 - ''l
'^ 2' A.

i. •" . Ti
v-'J
-i:
U o ^

01 at D. ı:
«J T.

ta u
a. o
fi c ,0

5. X

X
=: a: - 3 10IQ
10
o. o
ti. o^ <
- lö
"
>-3 ra
r -P 3 3
C1.D.
fo 0}

i d3
ta o
D. -
A3 0)
İ P
- ^n

I İD
rr
s:
o - CJ
UT) o D- î (0) 01 01 C\
o ^ 3 o a. lo >, fi
o. t; , , S . a. H
ci CQ
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 345

fi
J 13 _0 o > — d
i 'J-.
s- r-
• •ı •'o . - ' J <
a'
--İ •6
•r 1 ^ )• I

^0
"3 3 1 V,
•) V

1V
-i
S ' ' . "J" -"t, !-l
i3
•V •O

•') ^• 3 ^

I' l:
J
•1 —
1
-T, S

v4 Z
. l ' -.1

4 ' -
r •' ..i •V
M. o T
'a- ••3
f

5 ^
o -V 1- 1-
2 5
o . . I
3 e- s
31;
ra CD 2
5. «i ^ 5 -e- 5 5 d - - ''î a
D 3: " s ,^ . Ol h 2
o " lu o o „ o 5 - - O
o CJ 5 ır ıfT ^ '-' "
Û.^"" C O O .0
5-1» •3
n ac
Li îi t li "8 =
i- o - X o il U 40>O o
JJ o) rt ta w O ö r
r CJ oj 1- >. O
dJ CJ
3
S S İ S
mu x > -
rr, U o o a o
1» J1 K O

^ S £
il '-^ rl O n m X

I t İV a
o İl o 1) S O
o r]
"t? «a: ac
= ; •. fi T 'O o -e-
S 2
m o
î •» S 5
><
o. a. u c
o

^ H .-.^ S: y. s I; u X X " lu u n x X l_ d cı • T u 1.1 'û. R O co jc S « u u ö


346 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

"-1 A.
.2
«I
:i
J'^
-J
'"s
.'I
••-1
1
11 < o

•1 _'J '-ı
'.-.A
•1
•V '-5 ••-i
*. l
"1
't -5, -"i 7\' 'i -V •A
a
-S ^ -.A •A
"i '1 •5
•••>
t
4 —1

s •A
'•'i
*3
•)

^1 •1 'J « i •| ''i - i '


7^

1;

•'.) -1
4' ''i
•J
-'O

53 ıC ü O
ol o
T3-
>. û .
10 (n
a.:
a. 3
o. ^
rt - -G- r. m

D. ra el o f>s:
X o İÇ ta

M (11
5 ra
Ş 3
ö M (0

r: „
3 5i
21 -

7 "X. ü
rj ıD
O
••- o
r-, n.
3 M : •©•
- X
et •«> 2 «7) 5t; s:
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 347

•1
r A l . "o
'i- -i

V. ./i' \
A.
• ) •i
.!•
S.- •j I J-
1
•U) _r..
V •I •-'I :^ ^. -3 X
1: ^ V. o J
•A •J -
'«1
->•.
'I
••^
i-
1
^ \ • J.' "J 3 -i'
-i •4-, J
-O 5
'1 < 1 3
- •••
< S- i
•i
•-1
.i. •'j'
"3
Ti 'o _ >-
- • 'j -i- •I l -3
J I — <•-' -1
•A ••J --3
.1 -\ ı;- _ 4 1
-i
--s ^ 1 ; -t .5
X 3

2 öf £ o ü y 10 r
î s n ıj £ ^ a: i S 2" t i
2
ş£ s: K - o Q § ° I
10Co
f ^ D. ,0 •jr: O o I- —
El­
c
Cf Q5 ^ ^" s ^
10 u 1,2: (u jC
-Û lus
SJ? j
r lO
O fNİ O
1- o HO ^ I** O f\. o m -p li
2 o
sr 10I ^3XCJ
I- iî *^
lu '-'-(il i: r- w 01
^ 'A T 1-T o " H lO ^«o
8 5 (O X ö ra «I o 10 s 5 î E
1? t .j» s rü X m
ğ s ™
"i S 2 i
2 s s
T
a
orolUr. gS lû s ^ t- M
ta 4Î K Îİ!
tt
o a I =i:=-(5
a.; % <o K M OJ s
(O T; ra (O
t~ X ı~ 'u 1^
lo
0 -p ^ !J a2 S m 1:
s =s c om ^ I o.
t:
-Lr
1I s (- «3 I- î 1-
n o 1-1 ~ fi - ID n . D; Û
'i =: = -b ? ^ « O 2 ^. ra = - i 5 J Ş- 0 s »o
VO J
0 « ,0 ^o „ X ^ w; m 1- •
a 510 - ° 5H
U 1-
§ 5 ^ ,- =^
10 E in J H" "?1 o. X 10 s ^^ os gIf
°' -Ö- H C.== 10 ^ S C c 10
tn 1-
,0 ^^ 1^I s; I- w .11 r c n i
f s- g lU
,1 " -J "«D U
m
-r
o J"
" S O
o: lo 2 = s; ? ü o û
°" ti
* s 5 « £"
1 I ° o C-0- m lu -fi D 3 •s• •s
"•s
o • > >F -^ S «
5o ss" Tl" 4J i - « 3 " M E

«s i ö
f, •* K"; 5 if S X m
oj lU
u ct
O r ^u o't r;>- w I* o
Sera
"5 s Q.f- 1- p " u
- ' ^-
Si
• m K H S ^ "
1- K c 2 " T s: s F s =' s- 5
i.
a 3 R s P S.g.o o a: 10 o X •
01 O D. i_ g
o =^ o ?i n c: Qj İt)
d a s.
Î:
I s m g G ^- Q. 10 " ,0 ; r u n
'8
m
3 s a. s iî C
- CTl -O- lO S Ö ill
10 ;Jor „s - rt 2 T 1,-
? ° I = 2 ıf ^
lO O. S ° r-
t£ft o la
u -5:jr 0 0 0 = y E " S - . 1° .ît S" ı^°-
s: „-
o 01 01w- ı:: o n. 1- t;
o 2voo S ^ ı: -4^ £
c X« o.'" n ,0 O = o o s-o-
- 1 1 c1 i„ o
^ij uö ra 10 a> n] 1 0 S o
S q/l S1- I° 5-
c o; (O XX X X5 •i "
ct X m o. I t (U t- c :J u
A)

rî R o
<u
c C ı r I U U I ?. o
Sffl.1- U E S-c
1 ^ u
u ız u 1*1 W 1~
Q- o s ^ s o
m H X
5";
348 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

"O
'J > u
J
> >
-( -1 -1
_5
•1.
)• .3
T •.1
-('
•Ji- •j
.1 A.
A.
11-
.4
• ^ A.
-••i
-'j
1. •'S
.- - v A.- "-'I - i
•^
.\ •
A. .1. •'J

'•') J
-( •3 '3 . s J,5
/•-(
'•; \,(,. '> •A

II
kJ I 2.
'ı '.a O
"1
I A. A.
> «t "1
l -
A.
•ı> •1.
. •4
-( <
O v' "O }•

o: Ji K «I X I (O
(O KJ •4a
O S â «ra> «>îi c; o. i I- * 5
1^ a (13

I a f O) c m
O 41 O. -e- X
a T
S g C O « ra 3 ^
O n <= a S O
4» £ 3 ^ X
a fl o
43
I i if oj j - ,a
£ S • yo I a t-O
a :S fi o. 4) A •©- . n •
-e- i) >i fi o fl X X
I a
X Zl =
i? ^ î 4Q U
O S «3
O
«3 a X -6- o
o O «3 O o =
m Q. 5Ş n oc
tn -
X »- -
u fi
L:
i-t (n H fa
o D.
m X c •
X
_ 'J X o ^ o " İT I w i5 = n O « 2
M O ^ ~ M r; s u 10 <o 1=: X ^ s L, S •» X -B- ^ ?
T rti ntu 0:1
1 n O M5.a 4JÎ VD
oj £ Şom
fi « X B s >o X
O X = X î î o H
" I 3 § ^ -? i 2: ^ ^
n
m 5Sî ^5 ,5C fi- rt O O 1" u ? D ^
1^ u 5 no
o - 1* 1- u ?! o ^ •i o. u X :^ 5.
(j (O tr. ^ s- 3- .r. =^ S S
3 b
1^' U İÜ " . o t- m s «3 CL
T
it .r Hû ı ı
u X O ;Î ^ S X >,
e I
I? 40 «X S « S U =
5

o CL
10 40
o X
s i s E
C OS g
>- :î O.
îl X
1-^ D. O
S & .a 4" İl:
ct C 3 « 9 ı; >s § x
s u
fi 40
X
; CO 1 >:
o ,«H X
= M j- -o- X îf
S S I tt « >. rt 4a O 9 İ| o
-3
o i i K ? 2 s
X X
•X
HJ H 5 t
n X lo D.
o •:
o.
« X
.! O
u : -f fi ^ ö " c o
s ^
.0

•<< X « o 2 2 Si !- 40* Cl
a 1;
01 lü
o. 10 lî 10
I
,0 o lU
10
« 3
I
İÎ5 i: o C CL s m u
o
I I u. i: a ct I ri 5 X n
«
X s •g
t; I R
r

ili
B U L G A R İ S T A N M O S L Ü M A N L A R I N I N DlNl TEŞKİLATLARINI DÜZENLEYEN NİZAMNAME 349

'1 >ı
71 3 V _
•'J
"A 1 -t T l -i J) 1! >
4 M-
'•'a 1
^a -.^i
"1 \ '1
I . 3 I
I -
1
-.0
o i J
ıs '•O
• -»I i -
V. •3"
•'•J
•j î 3 .4- j .V
_ * j> i-
\. Tl

11:
\
• i ' •-> .-Aİ
'O A-
il
> *1
A.
«t
? 1 - '2
V. J ^ « •i \
4^
•^ -fi _ ^ .^^ j
•%
J
—.
1
-i V

Vî .V
•y

00 5
I s

Lij § ;j § s-.-.^' i; î i i ' s s g s "-6-§-„ o s ? s . ° 5a s 5s § 1 1 --'g 2 ş


i:e : ; s-M K i'^4^^s: I s ? ^o i 5 . ! ^ s e I j g i g s 8 1 | |

o
Q.
o l

i ja t; <j t- ji « - L- <" '11 D m " " «) o >s c " s >- .r: i-s I m c- c s . İT s 5 5^
Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU
350

i V.
1
T) •)
T? 'i:'
.A <
A. _3
11-4 ^1

•i "v
•'I
O
•r i - -S
.3 '^
3 •, 3 J
1. -1.
4

H 1

' ^
•-1 ^
• -i -'V •ij ^ •'J 13 V
1 d
•'i % -4
»1
\
•^3 t u

,û -i .-"3 =
j; :.• rj o n
rf) - -
u. m
O
^:: ^ 5 5 d 11 ra ^ 3 .
3
S o
o. o .0 Z
X o v •-•
3 '.3
i. 5
I O
r o
? ü 1° rs: <uI
3 tLl r.; O
O =
j r X
CL t- O s
r [- .r.
n - o !•: 't 3 V V
a a D. o
o '-
i' "
o s
i" a X '5
tı - S .5. ?.
>» X
>.40 a.-G-l- «5 3
s
11
o.
« o.
5 î î fi S 5 t; o
11
i on
o o
" "
1^
r
5 3
ü s n
1-1. i ° o le " 1 - 1 0
O E •e- e- S 5 o •X
.1 K
^'l
CO ü
ıs X •*» ? oo 3S
O «3
X 10 I
- U
•r Cı
O S
4=-S
«1 o O. X X X
B U L G A R İ S T A N M Ü S L Ü M A N L A R I N I N DİNİ T E Ş K İ L A T L A R I N I D Ü Z E N L E Y E N N İ Z A M N A M E 351

<
r- >
<: a

^1. k.

^ h =^ ^ - ^
• % !
••4

M
•A
•i
- .)
A.
-i •'3 O ^ y, •'^

' ı ' » —

•> }
^3

:-tJ
•-J 'J
s. J

o
r;
>. fi t;
•M 2 ^ 5 9 «1
a- t)
•.i X
r - = §•

•o ı s -tfl s n _ § 2 a. <u
o ^ -x " I .a ||
T

O y iS
1- -o-
.S- S
«j o S
a, z [~ 'fr I mİl
5S
<J fi
4> i 1%
3 S ü 1 ^ 10 o
a. = S = .V 2 D. ..
o S i- 51
u
-P M o 2: r 'fi
1 1 " "
10
u fi X a a
3 u o I 2 • g ct
-.S i I "i ta o.
•f- 1 r lü »o « s S. Ş
11
. vrı
ı\ I... S.,
0 =5
O.
.0 3.
. S
- ;:; £
C
<D
00
S5X
nD . .'î
o X
î ?. 5 " 3 o-
u
V
2T. m O
z ^w
<3 4) s
s: E X û. X
L- Ö ^ »' O n a
5 O • s

(a
352 Doç.Dr.Hüseyin MEMİŞOĞLU

ı —
72
") '11
.•4
V •i-
A. •A "1;

•"j K.
1 • ' 'i -(
•A -3 ••) •"1 ,
's • "3 -? V '3
••1
'i -^^
i3
1 . - J -
<r
-1 t > 3
•A
f i •'J -* .
"3 Nk.

• < ••')
•I,. 'Mv
r- 1
.1 ' >
•r i A.
-<
3 •-^ j *>•

-1 "1 '1. /i:


•i \ >
-"O f >
'1 J; •A
_J • - i
^ /^ '• -i .5" ^
5-3 3 <4 >
> •1 -v ^•

O
o 4- 2
o oÎT 1 i ^°
S u ,0
^ tn (O
•o a. E I- fi

(M
8

I ^ o o •is
lU 0 I 3: -x. fi
1 10 S. O
-I a.
s - 2 O) O
o !;
y 2 •e-rsi 3
S İ S " o . 5 .
L U 03 O cT s
>- 3 M ..
•r o o .1 . .0 O m
X »- § 0
4J • g ^ r-^ ^ ^ n ev ÖO
X r3
, o o ı- :
K • -(^ t- .< Q. '
L U B n ?:»^
-'-' ^ 5 >^ =i S ; ? o
=0 n
O
T U s 21 • W W
•ta o s o O >> s I fi f £§ı < s;
O
* f; (n m
^- S
m
s Ş E «
c: =: •
*-> 3; , •İİ S u5g Q
I Si o 5
fi • "" r, S j £E5
(O
s 2u * s ?« s M ıs
s S cv.
«j 5 9 ,0 s _ = s S .T o S
İM W u İ S
s: O
5 " « cc o 5 X « O a .|.g.
o
ta
10 X <D «
0
g ^ S
c: ,0 "J2 r, j o ? !j g o ! ='
s H«
İ2
.5 s o 4»
s
r ft
mo ¥ ; ° «¥
T" T o,r, i' 5 J ?• S 2
T " i S O 2
5 O O 5 - I
10 jn - . r £ 0 , -~ " n i- " « i r

40 S
<V> KI ^
£ 3 S Si-
C KH s X E

You might also like