You are on page 1of 395

VAKIFLAR UMUM MÜDÜRLÜĞÜ NEŞRİYATI

VAKIFLAR DERGİSİ
Metinden hariç 311 Resim, 28 Plân, 10 Tablo'yu havidir.

S A YI : I

A N K A R A - 1938
VAKIFLAR UMUM MÜDÜRLÜĞÜ NEŞRİYATI

VGM

3 9 6 8
345.3705 V A K

VAKIFLAR DERGİSİ

SXYI: I

TAS:;.? '

A N K A R A
VAKIFLAR DERGİSİ
İ Ç İ N D E K İ L E R

Fuad Köprülü Vakıf Müessesesi ve Vakıf Vesikalarının tarihî


ehemmiyeti • 1
Albert Gabriel : Tarihî Türk Abidelerinin tamir ve ihyâsı (metin­
den hariç 14 resim). 7
A. Süheyl Üurer •" ^ Büyük Selçuklu imparatorluğu zamanmda Vakıf
Hastahanelerin bir kısmnia dair (metinden hariç
10 resim , 17
Tahsin Öz • Sultan Ahmed Camii (metinden lıaric 1 l resim). 25
Abdülkadir Erdoğan : Silivrikapı'da Hadım İbrahim Paşa Camii (metin­
den hariç 9 resim). 29
M. • Cevdet : V Sivas Darüşşifası Vakfiyesi ve tercemesi. 35
A. Süheyl Ün ver Fatih Külliyesine ait diğer mühim bir vesika (me­
tinden hariç 5 resim). 39
Abdülkadir Erdoğan : Kur'an Tercemelerinin D i l bakmnndan değerleri
(metinden hariç 13 resim). 47
A. Sairtı Ülgen • İznik'te Türk Eserleri (metinden hariç 75 resim,
25 p l â n ) . 53
A. Süheyl Ünver İstanbul'un zabtmdan sonra Türklerde tıbbî tekâ­
müle bir bakış (metinden hariç 13 resim). 71
Eeyzullah Dayjgil İstanbul Çinilerinde Lâle (metinden hariç 10 tablo). 83
II. Kunler • S. Ülgen Fatih Camii (metinden hariç 70 resim, 3 p l â n ) . 91
Halim Baki Kunter Türk Vakıfları ve Vakfiyeleri (metinden hariç
78 resim). 103
Fuad Köprülü Vakıf Istılahları ' 131
K. S. Gubaydulin Azerbaycan Vakıfları (Rusça'dan terceme). 139
Fitrat Orta Asya'da arazi meselesine dair üç vesika (Rus-
cadan terceme). 147

B İ B L İ Y O G R A F Y A

Fuad Köprülü Eine Kaschgarische Wakf-urkundc aus der Kho-


dschazeit ost-Turkestan fG. Raquette). 159

P A R T I E F R A N Ç A I S E

Fuad Köprülü L'institution de Vakf et Timportancc historique


des documents de vakf 3
Albert Gabriel Restauration des monuments historiques Turcs 11
A. iSaim Ülgen Les Oîuvres Architecturals turque d'lznik 21

B I B L I O G R A P H I E

Fuad Köprülü Eine Kascharische Wakf-urkunde aus der Kho-


dschazeit ost-Turkestan (G. Raquette). 29
Tarihin her devrinde, Türk dünyasının her yerinde, içtimaî ha­
yatta, kültür hayatmdai, san'at ve imar sahalarında büyük bir varlık
olarak göze çarpan Vakıf müessesesi ve ortaya koymuş olduğu e -
serler ilmî usullerle tetkik ve izaha değer bir mevzudur. Türk mede­
niyetine ve âbidelerine laid etüdlerî ihtiva eyleyecek ve şimdilik gay­
ri mvkut {neşredilecek olan Vakıflar Dergisi bu hizmeti ifaya çalışa­
caktır.
Vakıflar Dergisinde tarik, hukuk, içtimaiyat ve san'at mevzula­
rı üzerine yazılar bulunacağı gibi en kıymetli tarih membalarından
olan vakfiyeler de lllmî {metodilar dairesinde tabedilecektir.
Balşlı başına biir cild teşkil edecek büyüklükte olan vakfiyelerin
faksimile edilerek ,ayrı monografiler halinde neşri de mukarrerdir.
Nitekim Fatih Vakfiyelerini ihtiva eden ilk monografi bir ay evvel
çıkarılmıştı..
Derginin ilk sayısını feyizli Cumhuriyetimizin on beşinci yıl dö -
nümünde, irfan âlemine sunmakla bahtiyarız.
Vakıflar Umum Direktörü
F. Kiper
v e

VaVcı* ^esitceılaı-ımn tarihî ehemmiyeti

Prof. Dr. FUAD KÖPRÜLÜ

I re yazılmış olan - Ö m e r H i l m i Efendinin


V a k ı f müesseessi. gerek hukukî ba­ tJlî_)Vlj.lS^l I ve A 1 i H a y d a r Efendinin
kımdan, gerek umumiyetle tarih bakımmdan, cl<o-lu son zamanlara kadar klâsik bir
orta ve yeni zamanlar Türk ve İslâm dünya- eser şöhretini muhafaza etmişlerdir. Bu son
smı tetkik için birinci derecede mühim bir eserlerde, Osmanlı imparatorluğunun uzun ha­
meseledir, islâm dünyasında vakıf müessese­ yatı esnasında, Türk hukukçularınm - tabiî,
sinin başlangıcı hakknıda - âdeta klâsik bir büyük imamlarm vazettikleri umumî esaslar­
mahiyet almış - birtakım rivayetlerin tarihî dan harice çıkamamakla beraber - vakıf mese­
hiç bir esasa istinat etmediği muhakak ol­ lesinin hallinde hayatî zaruretlere göre yaptık­
makla beraber, Suriye ve Mısırdaki i l k islâm ları bazı yenilikleri, ufak tefek tadilleri gör­
fütuhatından sonra yani hicretin birinci as- mek kabildir; fakat, yaşadıkları muhitin ve ta­
rmdan başlıyarak islâm dünyasmda vakıflar şıdıkları zihniyetin taz3'ikı altmda, bu müellif­
tesisine başlandığmı görüyoruz. îkinci asır­ ler de, dar bir dogmatizmden kurtulamamış­
da, İslâm hukuk meslekleri teşekkül ederek lardır.
bütün hukukî meseleler inceden inceye tet­
islâm memleketlerinde bu suretle inkişaf
kik edildiği zaman, vakıf meselesi hakkmda
eden vakıf müessesesi tetkikleri, bir asırdan
sistematik konstrüksionlar yapıldı.; ve daha
beri Garp müsteşrik hukukçuları arasmda
sonraki devirlerde de, o muhtelif mesleklere
da bir tetkik mevzuu olmuştur. Vakıf müesse­
mensup hukukçularm yaptıkları birtakım ilâ­ sesinin yaşadığı birtakım islâm memleket­
veler ve tadillerle. Hanefî'lerin. Şafiî'lerin. Ma lerini hâkimiyetleri altma alan müslemleke-
likî'lerin. Hanbelî'lerin. tmamî'lerin vakıf ci devletler, orada mer'î islâm hukukunu tet­
hakkmdaki hukukî sistemleri tedvin edildi. kik ettirdikleri sırada tabiatiyle vakıf müesse­
Muhtelif âmillerin tesiri aınnda vakıf mües3 3- sesinin tetkikine de gayret ettiler. îslâm hu­
sesinin bütü ı îslâm dünya'sında geniş bir mık- kukuna dair Garpta yapılmış tetkikler arasm­
\nsr alması, y:'ni içtimaî hayatm amelî zar-ır ;N da, bilhassa vakfa aid oldukça mühim eser­
leri. bunun hukukî bir mevzu olarak işlenme lere, makalelere tesadüf edilmesi bundan do­
sinde elbette müessir olmuştur. îslâm fıkhma layıdır, idare ettiği memleketi, halkı tanımak,
aid - muhtelif mezheblere mensulı - âlimler onlarm münasebetlerini tanzim eden hukukî
tarafmdan vücude getirilen maruf eserlerde esasları öğrenmek, müstemlekeci bîr devletin
bu hususta etraflı malûmat olduğu gibi, ay­ ilk meşgalelerinden birini îeşkil eder. işte bu
rıca sadece vakıf müessesesine aid kitaplar suretle Garpta bugün vakıf müessesesinin
da tertip olunmuştur: a l - K h a s s â f ' m muhtelif memleketlerdeki vaziyetini ve muh­
(ölümü: 261 H - 875 M . ) 1 telif mezheblere göre vakıf ahkânınn gösteren
(Kahire basması, 1904), î b r â h î m b . birçok eserlerin mevcudiyetini biliyoruz.
M û s â a l - T a r â b u l u s î ' nîn (ölümü: H e f f e n i n g ' i n EncyAopedîe de l'lslâm*-
992 H . - 1516 M.) o l î j V l J ^U-Vlı daki Wakf makalesinde - şüphesiz tam olma­
(Kahire, 1296), H i l â l b. Y a h y a makla beraber - bu husustaki başlıca tetkikle­
( ö l ü m ü : 245 H . 859 M.) nin yeni basılan rin bir bibliyoğrafyasmı bulmak kabildir.
1 (Haydarâbad, 1355) gibi. Mem­ Bizde şimdiye kadar vakıf meselesile uğraşmış
leketimizde - tabiatiyle Hanefî esaslarma gö­ olan hukukçular, sadece, raüahhar devirlerde
2 Prof. Dr. F V AD KÖPRÜLÜ

yetişmiş birtakım Compilateur'lenn sırf Ha­ lite olan bu müessesenin hukukî mahiyetini lâ­
nefî mezhebi esaslarına göre yazılmış eserle­ yikıyle anlamış olmayız; bunun nasıl doğup
rine müracaatla iktifa ettikleri cihetle, vakıf inkişaf ettiğini muayyen liaman ve mekânlar-
meselelerinin başka mezbeblere göre nasıl hü­ daki cemiyetler içinde takip edebilirsek, yani
kümlere tâbi olduğunu araştırmayı düşünme­ meselenin tarihî tekâmül processus'ünü kav-
mişlerdi. Halbuki Garb müsteşrik - hukukçu­ rayabilirsek, ancak o zaman gayemize ermiş
ları, vakıf müessesesini muhtelif mezheblere olabiliriz; ve ancak o zaman bu teorik sistem­
göre tetkik etmişler, bazan mükayeseler yap­ lerin amelî kıymetini, hayat ile tetabuk de­
mışlar, hattâ bazan menşe' meselelerini araş­ recesini, sırf nazarî kalan cihetlerini, arala­
tırmaya kadar ilerlemişlerdir. Cumhuriyet rındaki farkların mahiyetini bütün sebebleri-
devrine ve son adlî inkılâplara kadar İslâm le öğrenmiş oluruz. Buna göre, vakıf müesse­
hukuku esaslarma tâbi olan memleketimizde sesinin, sadece hukukî bakımdan anlaşılma­
bütün bu tetkiklerin meçhul kalması, hayret sı için bile, tarihî tetkiklerin birinci derece­
ve ibretle karşılanacak bir hâdisedir. de mühim olduğu meydana çıkıyor. Halbuki
Maamafih, yanlış bir telâkkiye mahal bunun haricinde olarak, sırf tarihî bakımdan
vermemek için hemen ilâve edelim k i , pek da bu müessesenin büyük ehemmiyeti var­
mahdut bazı istisnalar bir tarafa bırakılacak dır: Bugünkü geniş devlet mefhumuna göre
olursa, vakıf müessesesi hakkmda yapılan âmme hizmetleri mahiyetinde olan birçok iç­
Garb tetkileri de henüz oldukça geridir; ve dar timaî vazifeler, vaktiyle vakıf müessesesi ta­
mânasile hukukî ve dogmatik araştırmalar­ rafından ifa olunuyordu; yollar, köprüler,
dan ibarettir. Bunlar, ekseriyetle, tslâm müel­ sulama işleri gibi nafia işleri, hastahaneler
liflerinin vazettikleri an'aneleri takibden kur­ ve fakirlere yardım gibi içtimaî muavenet iş­
tulamamışlar, ve daha ziyade amelî mahiyet leri, medreseler ve kütüphaneler, okutanla-
ve kıymette meselelerle uğraşmışlardır. Hu­ rm ve okuyanların maişetini temin gibi kül­
kukî tarihe ve sosyolojiye dayanan bir ilim tür işleri, doğrudan doğruya vakıflarla idare
gibi değil, sadece bir adlî teknik olarak te­ edilmekte idi. Bütün bu işlerin mahiyetini,.
lâkki eden müelliflerin vücude getirdikleri bu inkişaf derecesini, nasil bir teşkilât tarafın­
eserler, vakıf müessesesinin sadece hukukî dan ne tarzda idare edildiğini anlamak, içti­
bakımdan tekâmülünü anlatmağa bile kifayet maî tarih bakımından zaruıîdir. Acaba bu ba­
edemezler. Demek oluyor k i , Şarkta asırlar­ kımdan vakıf müessesesi hakkında tarihî ara§-
dan beri yapılmış tetkilere ve Garpte bir asır­ t -malar yapılmış mıdır?
dan beri ortaya çıkan oldukça mebzul neş­
Derin bir esefle itiraf etmek lâzımdır k i
riyata rağmen, henüz vakıf müessesesinin hu­
ne memleketimizde, ne sair islâm memleket-
kukî cephesi bile lâyikıyle aydmlatılmış ol­
maktan çok uzaktır. de, bu tarzda ciddî tetkikler yok gibi­
dir. Çok dar bir hukukî çerçeve içindeki dog­
n matik tetkiklerin haricinde, yalnız, vakıfla­
Sair bütün içtimaî müesseseler gibi, hu­ rın idare teşkilâtına aid olarak mahdud bazı
kukî müesseseler de, lâyikıyle anlaşılabilmek araştırmalar yapılmıştır k i , bunları da bil­
için mutlaka tarihî bakımdan tetkik edilmek hassa Garp müsteşriklerine borçluyuz. Maa­
mecburiyetindedir. Tabiî muhiti içine konma­ mafih bu araştırmalar da, daha ziyade Mem-
dan ve tarihî inkişafı takip edilmeden, her­ lûkler devrine ve kısmen dc bazı Şimalî Afri­
hangi bir hukukî müessesenin anlaşılması im­ ka müslüman devletlerile Endülüs'e münhasır
kânsız olur. Demek oluyor k i sistematik hu­ gibidir. Başka devirlere ve sahalara nisbetle
kuk bilgisi, tarih ve sosyoloji ile tamamlan­ çok mebzul tarihî kaynaklara malik olduğu­
madığı takdirde bugünkü geniş ve hakikî mâ­ muz memlûkler devrinde vakıfların ne suret­
nasile «Hukukî zihniyet > ('esprit juridigue» le idare edildiğine dair sarih malûmat edin­
in teşekkülü kabil değildir. Bu umumî kaide­ mek kabildir; V a n B e r c h e m , G. W i e t ,
yi mevzuumuza tatbik edince vâsıl olacağımız J. S a u v a g e t muhtelif yazılarında bu me­
netice şudur: Vakıf müessesesi hakkmda es­ seleyle meşgul oldukları gibi G . D e m o m •
ki islâm hukukçularmnı kurmuş oldukları b y n e s de «Memlûkler devrinde Suriye -
teorik sistemleri öğrenmekle içtimaî bir rea- la Surie a I'epoque de Mamelouks, Paris
V A K I F M Ü E S S E S E S I 3

1923 adlı mükemmel eserinde buna dair top­ susta birinci derecede mühimdir: Meselâ İl­
lu malûmat vermiştir. İspanya îslâm devlet­ hanlılar ve Celâyerler devri için R e ş i d e d-
lerine aid olarak da L e v i P r o v e n ç a l ' - d i n ' in ^ . j ' y ' ^ i , N a h c e V a n î ' nin
in «Müslüman İspanya FEspagne musu- v_.;lsC!\ jy^ jı i , H a m d u 1 1 a h K a z v i n î
Imane, Paris 1932» smda İzahata tesadüf olu­ nm ^»IsH i * > u bunlar için güzel birer
nuyor. Halbuki İslâm dünyasınm diğer saha- misal olabilir. Bunlardan l.iaşka bibliyoğra-
larmda ve başka devirlerde vakıf müessesesi­ fik mahiyette eserler, Evliya menkıbelerine
ni tarihî bakımdan tetkik etmek, muhtelif dev­ aid Hagiographique mahsuller de, bazan bu
letlerin vakıf işlerini nasıl ve ne gibi teşki­ hususta kıymetli malzeme ihtiva edebilir. Ba­
lât ile idare ettiklerini anlamak, ne zamanlar­ zı kronikler, hükümdarlar tarafından tesis e-
da, nerelerde ve ne gibi vakıfların tesis edil­ dilen vakitlere ait bazı vakfiyeleri veya vak­
diğini öğrenmek, yalnız hukukî değil, geniş
fiye parçalarını da ihtiva ötmek itibarile pek
mânasile tarihî bakımdan Dİr zarurettir. Ve
kıymetlidirler. Meselâ Rfşididdin'in tarihi,
elimizde mevcut tarihî kaynaklardan sıkı,
sair birçok hususlarda olduğu gibi bu husus­
dikkatli, metodik surette istifade etmek şar-
ta da her suretle itimada lâyik mebzul ve
tile, bu karanlık meselelerin de az çok aydm-
kıymetli malzemeyi ihtiva etmektedir.
latılacağı muhakkaktır. Büyük Selçuk İmpa­
ratorluğu'ndam başlıyarak, HârzemşahlarA:ı Bunların haricinde ol&rak vakıf mesele­
tlhânîler'de, CelâyirlerAc Anadolu Selçuk sinin tetkiki için kullanılacak en mühim vesi­
devleti'nde, Osmanlı İmparatorluğu nda. Safe- kalar, pek tabiîdir k i , doğrudan doğruya her
vüerde Hindistan Türk devletlerinde, vakıf hangi bir vakıf tesisine aid olan vakıf vesi­
müessesesinin tarihini anlamak için istifade kalarıdır. Orta ve yeni zamanlar Türk ve İs­
lâm devletlerinde, gerek merkezî idarede, ge­
edilebilecek muhtelif kayaaklar eksik değil­
rek sair idarî merkezlerde arşivler bulunduğu,
dir. Yalnız şimdiye kadar orta ve yeni zaman
ve - bütün âmme muâmelâtı gibi vakıf işleri­
Türk ve İslâm devletlerinin tarihi hakkında
nin de âmme teşkilâtı vasıtasile idare veya
yapılan tetkikler çok az. çok kifayetsiz ve
teftiş edilmek dolayisile - bu arşivlerde vak­
ekseriyetle usulsüz olduğu için, bütün içtimaî
fı alâkadar eden vesikaların da mevcudiyeti
tar.ih meseleleri gibi, vakıf meselesi de tama-
malûmdur. Bu arşivlerden bilhassa devlet
mile ihmal olunmuştur. Demek oluyor ki va­
merkezinde bulunanların ekseriyetle munta­
kıf müessesesinin şimdiye kadar ilmî bir şe­
zam olduğunu ve merkezî idareden çıkan bü­
kilde tetkik edilmemiş olmasmdan yalnız hu­
tün emirleri, talimatları ve zaman zaman ya­
kukçular değil, onlar kadar tarihçiler de mes­
pılan nüfus, arazi ve emval tahrirlerine aid
uldür. Şu halde, vakıf meselesini tarihî ba­
vesikaları ihtiva ettiğini biliyoruz. Türlü tür­
kımdan tetkik ederek, bu hususu hem hukuk
lü hâdiseler, lıarpler, istilâlaı, ihlilâlller,
tarihini, hem de içtimaî tarihi aydınlatmak
yangınlar, maalesef bu arşivleri ortadan kal­
için ne yapmak lâzımdır, bunu kısaca izaha
dırmış, ve ihtiva ettikleri resmî vesikalar­
çalışalım.
dan hemen hiç birşey kalmîmıştır. Yalnız, ba­
III zı devirlerde bazı vesikalaım ve o arada vakıf
Vakıf müessesesinin tarihini tetkik için işlerine aid bazı emirlerin yahud herhangi bir
ilk müracaat edilecek kaynaklar, vakayina­ vakıf tesisine aid şartların taşlar üzerine kazdı­
meler, Münşiât mecmuaları, malî idareye aid rılarak tesbit edildiğini biliyoruz k i . zamanın
pek mühim tafsilâtı ihtiva eden coğrafî eser­ tahribatına mukavemet eden bu gibi resmî ve­
ler, seyahatnameler gibi edebî mahiyette yazı­ sikalar, doğrudan doğruya vakıflara aid en es­
lardır. Y a n resmî vakayinameler, resmî ve­ ki ve en itimada lâyik aynaklardır. Demek olu­
sikaları tanzim ile mükellef büyük memur- yor ki bize, vakıf müessesesinin doğrudan doğ
ve ekseriyetle divana mensup, yani resmî ve­ rüya tetkiki için birinci derecede mühim mal­
sikalarını tanzim ile mükellef büyük memur­ zemeyi epigrafik vesikalar temin edecektir, is­
lar tarafmdan tanzim edilen münşiatlar lâm epigrafyasının esaslarını ilmî bir tarzda
muhtelif memleketlerin iktisadî ve malî ha­ kurmak şerefini daima muhafaza edecek olan
yatına aid resmî kayıtlardan toplanmış mev- V.a n B e r c h e m - a s ı l l ı n kaybolmuş bir.,
8uk malûmatı muhtevi coğrafî eserler bü hu­ çok vakfiyeleri - aynen olmasa bile en esaslı
1^^^ *,"«^«£a«» ea^, luaı^hH% k
^' HİF k ö p ^ ^ c t o * i î « r ö t i r î ^ ) | d fcerhangî bir^
3. i Vakıf t e â l â s m ı n vera ^^^^Mnxft 3 ^ ^ ^ ^
-lidlpıiidı^ (jtfotârûntirı pour: an cdtpas. ıSn$- ~ dan ıky^' terbumesinâen ^vûeudfe ıgetâ^dbı^ 1^
~ «(^fx^â«»( mMeoKm^ Eğjrpft^Iı .Ic^ Ci^c^ naşbtuitr; yahud bir vdBiyaıûn bir b » l ^ i ş i
F«tîâ i m ) . Bu oai^/ M e Z e ı : ! tfirfö vefa • juneŞî bir mdksadla tamâm e£baıi$ «
t&^âSt : faerhâBgı bur vtMvx iesL- bir endeks mabiyetinderir? yahud evveJce h«E
'ttitsılşa Bsyi olmuş bit vakfiymin, â|adaa b|r.
bir «ridPm idKerâ&d^.yt^stuflıdclanca kol» , az: jfı^an geçdikden sonra, şahidlor ya^tai||e
1İ% 4lâcdid#fflE fesbit. etmektedir. I^te» ıştpd^ nfl^ ' resme» tevöîk ettirîlı^nic yeniden tanzim «ili»'»
g e e j ^ n î n ^ t ü cephelı^ui d â t o l a n d ı r m - rnıiş bir nüshâsıdır. Bütün, bunlarm Uai$t
.vşe Ifınrda, Smiye'^e, /rs^«a, /r(m''da, Amâth , •Aıyınej îtibacile biribirinden ybrift vesika­
bMa. tesadİ^ edilen bu k i t ^ l e r , vafitf â ı ı ^ > lar olduğu, tıtrih mfetodolojisile biraz uğraş­
le-^ uğraşanlar i^i^in en ı^ıiOdm m ^ z e m ^ t^' mış olanlar için pek sarihtir. Bilhassa Va{af
. ki! . e ^ c ' fslâm epigraffBsma aid yarım asır- m e s e l i gibi, maddî ve amejî büyi^c neti'
^ 4aıdMiri; ı^pıTan araştennalar. ne!i<«sinddkj . çeler ve menfaatler te^^id edebiieodc mesele­
nKİ>^-neşrİ3rat.sayQşinde, bu^ malzemeden is- lerin, ne büyük sahtekâriıklara, suiistimale»
: i m y u A«unf derecede feolaylaşıjuşbr. r^ sebebiyet verebileceği meydandadır. Ori)i«
K«:Kif e*dekİFx&n$t?. Şark Ar- nal vakfiye nüshalarmjn devlet aışîyinde.bu»
|t4^oJpjîai Eıiatjtfi,sü tarafttda^ . lundorulmasr usul ittihaz ^ I m i y e r ^ ban­
TtuE^^tŞfe'^ne^rdliIiaĞkte oİgoi, Arafi_Epigıiifya' ların mütevellilerin eliıide muhafaza edilmesi,
- mmv -Srono^^ (Repertoire aı^vle^.deld resUî'defterlerde s&â^ bm taa-
c^moloâgu» iSttpigrapUe arabe/ adlı bû- ahhay kopyelere'tesadüf obınması, hSxi yakf-
jrSk es^. bu'imârla, vakit müessesesinin ta^ lann - tesisinden asırlarca sonra - ibraz edi*
. ^hiıü-tel^!^ edecekler için bîrincî derecede^ 1^ ve-, vjis.uk derecesi aslâ ilnû bir s u r e ^
1^ ; ^ d ı m c t sâ}$IabiIiT. tetkik edilmentiş olan birtakım vakfiyelere is-
- tînad ettirilmesi, hülâsa bütün bu gibi birçok
' -:^âkıf kitabelerinden sonra, nasılsa zayi
şeyler, vakıf 1ar tarihiyle uğraşmak isteyenle­
dlauyârak bize kadar intikal edebibniş vak-
ri azamî derecede şaşırtabilir. Vaktile Gaip
ffyeletu ftikd müessesesinin en mühim kayna-
tarihiİe,ve bilhassa orta zaman tarihiİe uğ-,
. | ı olarak «aktetmek ISznndır. Esasen vakıf id-
raşan Avrupa âlimleri de, tıpkı bu ^ b i m^-.
I tabeletıAin-efienuniyeö de, onlarm - asıllan*
kilât ile karşılaşmışİardu Fakat bilhassa.
2&yi blmuş • birer vakfiye parçası, daba doğ- •
XVJII inci asırdan başlıyarak bir takım mü-
msu, bülâsası olmasmdan ileri gelir. Herhan­
lebahhirlerîn ve âlimlerin muazzam mesaisi
gi bir vakfa aid mthev&jue bir vakfiyenin
neticesinde X I X uncu asrm ilk yarısmda ar­
elimize geçtiğini farzedelîm: O zaman/) vak-
lık, iyiden iyiye teşekkül etmiş olan birtakım
fîjfenin bûlâsasmı. ihtiva eden kitabe arök
metodolojik disiplinler ve bilhassa Diploma­
orijinal hık vakıf vesikası olmak mahiyetini
tik adı verilen bilgi şubesi sayesinde, tarihî
kaybeder ; ve ancak o vakfiyenin - eğer var­
inşa için kullanılacak pıalzemenin mahiyeti­
sa - bozuk cihetlerinin kontrolü için bîr yar­
ni ve kıymet derecesini şaşmaz miülûtlerle ta-'
dımcı derecesine-iner. Esef le söylemeliyiz ki,
yin ve tesbite muvaffak oldular. Halbuki biz,
^mdiye kadar ele-geçen orijinal vakfiyeler
tarihin bütün şubeleri gibi vakıf müessesesi­
hem çok mahdud, hem de nisbeten yakm za­
nin tarihi hakkında da, henüz kullandığımız
manlara sûddir. Burada orijinal sıfatmı kul­
malzemenin mahiyetini ve kıymet derecesini
lanmaktan maksadnnız; umumiyetle vakfiye
düşünmekten çok uzak buluftuyorus. Halbu­
namı «dtmda zikredilen vesikalarm, hakikatte
ki sağlam ve ilmî bir çalışmanm birinci şar­
biribirinden ğûk farklı bir mahiyet arzetmeler
tı budur. \
rin^ba dolayıdır: Bazı vakfiyeler vardnr ki,
îloğmdan doğruya vâkıfm vokft tesis ettiği za­
man tanzim edilmiş, şahîdler tartımdan imza IV .
olunmuş, mevsuk ve mamûlübih olduğu res-
Bu şartın tahakkuku için başlıca çare, sa-
tneŞı^tas^ eitGlmiştir. Yine baıiı vakfiyeler var-
îr^jnümasil tarihî v«şsikalar •gibi vakıf, vesika-^
VAKIF MÜESSESESÎ 5

larmm da mahiyet ve kıymetini en sağlam ve isteyenleri cesaretsizliğe sevketmemelidir. Her


objdstif ölçülerle tayin edebilecek bir Türk - bilgi şubesi, muhtelif şahıfelarm değil, hattâ
îslâm Diplomatik'inin tesisidir Orta zaman muhtelif nesillerin biribirlni tamamlayan ça-
Garp tarihile uğraşan mütebahhir ve âlim­ lışmalarile vücude gelebillc. Lâkin bunun için
ler, nasıl kendi sahalarına aid bir Diplomatik birinci şart, çalışanların ayni ilmî ve objek­
tesis etmişlerse, orta ve yeni zamanlar T ü r k tif usullere riayet etmeleridir. Bilhassa tahlilî
ve islâm tarihile uğraşanlar da, ayni şeyi yap­ mahiyetle çalışmalarda, yani metin neşrinde,
mak mecburiyetindedirler. İşte vakıf vesikala­ tahşiyesinde hemen bülün dünyaca kabul edil­
rının, tarihin yardımcı ilimlerinin bugünkü u- miş kal'i usuller, kaideler vardır. Bu kaide­
mumî objektif usuUerile tetkiki, onların karak­ lere riayet edilerek yapılan işler, biribirini
teristiklerinin tayinini, bu muhtelif vesikaların tashih eder, ikmal eder; ve bu suretle mey­
nasıl, ne gibi şerait dairesinde tanzim edildi­ dana çıkan sağlam malzeme, i l i m adamları
ğinin ve ne gibi resmî muamelelere tâbi ol­ tarafmdan tarihî inşa ve terkib için emniyet­
duğunun aydmlatılması, yani vakfa aid her le kullanılabilir. Halbuki orta zaman zihniye­
türlü metinler üzerinde dikkatle çalışılması, tine göre yapılan, usulsüz, indî, lenkidsiz iş­
Türk - İslâm Diplomatik'ıni vücude getirmek lerin, o tarzda meydana konulan çürük vc
için birinci derecede mühimdir. Bunun için kıymetsiz malzemenin, ilmî bakımdan hiç bir
orta zaman Garp tarihinin Diplomatik'i ve o- kıymeti yoktur. Az malûmatlı bir adamın me­
nun tenkid usulleri hakkmda malûmat sahi­ lodik bir çalışması, çok malûmatlı birinin
bi olmak, daha doğrusu bu usulleri kavra­ metodsuz sâyinden bin kere daha faydalıdır.
mış bulunmak birinci ş a r t ü r ; bundan sonra Çünkü birincisinin yanlışlarını kontrol ve tas­
da, tetkik edilecek vakıf vesikalarmm lisanı­ hih etmek daima kabildir; halbuki ikincisi­
nı, üslûbunu, hukukî ve tarihî mahiyetini, ya­ nin yazısındaki doğru ve yanlış tarafları tef­
zı tarzlarmı, kâğıt cinslerini, uzun bir mü- rik etmeğe imkân yoktur. Bizim şark i l m i ile
marese ve tecrübe ile tannnak lâzımdır. An­ bugünkü Avrupa i l m i arasındaki başlıca fark
cak bu i k i esas şartı cemetmiş olan müte- buradadır!
bahhirler sayesindedir k i . Diplomatiksin tet­
kik dairesine giren sair resmî ve hukukî vesi­ V
kalar gibi vakıf vesikalarmm da haricî ve da­
hilî mahiyetleri, nevileri, karakteristikleri ta­ İşte bugünkü i l i m zihniyetine uygun ola­
ayyün edebilecektir. İşte Türk Diplomatik' rak, tatbik şekilleri günden güne daha zi­
inin vücude gelmesi demek, şimdiye kadar u- yade katiyet ve mükemmeliyet kazanacak ten­
kidi usullere riayetle ortaya çıkarılacak vakıf
zun mümarese ve tecrübelerle elde edilen bil­
vesikaları, neşredilecek vakfiyeler, yalnız va­
gilerin, bundan sonra yetişecek genç araştı­
kıf müessesesini hukukî -se tarihî bakımlar­
rıcılara kolaylıkla öğretilmesi, onların ken­
dan aydınlatmakla kalmıyacaktır. O gibi sağ­
dilerinden evvelkilerin düştükleri hatâlardan
lam neşriyat sayesinde, talihimizin her şube­
kurtarılması demektir. Biz bugün tarih usul­
sini aydınlatabilecek yeni vesikalar elde et­
lerine uygun bir şekilde, Devlet Arşivlerile
miş olacağız : İktisadî tarih, içtimaî tarih,
Evkaf Umum Müdürlüğü arşivinde ve şer'î
şehir tarihi, iskân tarihi, tarihî topografya,
mahkeme sicillerinde bulunan vakıf vesika­
idarî ve malî tarih, diniî tarih, hülâsa eski
larını, müzelerde ve hususî ellerdeki vakfi­
Türk cemiyetinin dahilî bünyesini, muhtelif
yeleri tetkik ve melodik bir şekilde neşret­
içtimaî tabakaların hayat şartlarını, hukukî -
mekle, Türk - İslâm Diplomatik'inin mühim
içtimaî münasebetlerini bize gösterecek bütün
bir şubesinin teşekkülüne de yardım etmiş o-
tarih şubeleri bundan en büyük istifadeyi te­
lacağız.
min edecektir. Şehirlerin nasıl iskân edildi­
Yalnız filoloji'ye, hukuk'a, tarihin yar­ ğini, yeni mahallelerin nasıl teşekkül etti­
dımcı ilimlerine değil, geniş mânasile tari­ ğini, muhtelif sanat mensublarının nerelerde
hin muhtelif şubelerine ve onlarla alâkalı temerküz ettiğini, muhtelif ticarî faaliyetlerin
muhtelif disiplinlere vukufu icab ettiren bu inkişaf derecesini, muhtelif halk tabakaları­
mesainin güçlüğü, vakıf müessesesinin tarihiy­ nın hayat seviyelerini, eşya ve para kıymet­
le uğraşmak ve buna aid vesikaları neşretmek lerini, muhtelif vergilerin mahiyetini, ilmî ve
6 . Prof. Dr, F U AD

âanî müesseselerle îstimaî yardım müessese* ihmal ettikleri alelade insanlarm, köylülerin,
lerinin iıüdşafmı bize bu vedkalar anlata­ küçük sanitt ve ticaret erbabmm, nasıl yaşa-
caktır. Daha ziyade a s k ^ ve siyasî vakaları, dıklamu «allayacağız. O halde millî tarihimi^-
Imkomdarlann ve bÜ3rük ricalin hayat ve ser­ zin birçok meçhul cehhelerini bize gösterecek
güzeştlerini anlatmakla iktifa eden kronikle­ olan bu v a k ı f v e s i k a l a r ı üzerinde
rin, arada bir tesadüf kabilinden hissettik­ sağlam bir plânla çalışmağa başlayalma; ve
leri umunu hayatı yani cemiyetin hakUâ bünr bu birinci derecede mühim tarih kaynakları­
yesini asd bu vesikalar sayesinde öğrenebile­ nı metodik bir şekilde neşrederek tarihin
ceğiz. J . S a u v a g e t ' nin, Suriye'deki muhtelif şubelerile meşgul olan mütehassıs-
> Memlûk emirnamelerini muhtevi kitabelerden' lan ayn ayrı bakımlardan şiddetle alâkalan-
bahsederken pek haklı olarak söylediği gibi, dnracak bu zengin malzemeyi kabil olduğu
(BtUietin ^etudes orientales, annee 1932, To- kadar süratle meydana koyalım. Bu suretle
ine I I , Fasc. I , P. 2). Biz bu vakıf vesikaları yalnız millî tarihe değil, bütün dünya tarihi­
sayesinde, kroniklerin sistematik bir surette ne büyük bir hizmette bulunmuş olacağız.
T a r i M T ü r l e Abidelerinin tâmiri
ve ilıyası

A L B E R T GABRıEL
Fransız Arkeoloji Enstitüsü Direktörü

Şark Arkeolojisini tedkik eden kitabla- zıları pek parlak bir tarilıe malik idiler. Mi­
r m birinde Selçuk san'atnia tahsis edilmiş fa­ sal olarak, Mardinde, Diyarbakırda, Hasan
sıllara şöylece gözgezdirmek, Selçuk san'atı- Keyf'te, Şimalî Irak memleketlerinde birçok
nın İran san'atmm bir nevi devamı sayıldığı­ asırlar hemen mutlak bir muhtariyete malik
nı anlamağa kifayet eder. Selçuk san'ati üze­ olmuş bulunan A r 11 k o ğ u 11 a r ı'nı göstere­
rinde alelekser ancak Irak.Suriye veya Erme- biliriz. Yani. Kurunu vustada Yaknı Şarkta bü­
nistannı tâlî nüfuz ve tesirleri kabul olunur, yük bir kısmı Şark siyaset dünyasmm birin­
yani bütün komşu milletlernı adları, Türkler ci derecede bir rol oynamış olan Türkler ta­
kale aimmamak şartiyic zikredilir. Şüp­ rafından meskûn bulunmuş ve idare edilmiş­
he yok k i daha yeni etüdler, herşeyi bu ka- . tir. Bu Türklerin, inşası hususunda hiç bir
dar basit gören bir tarzı müşahedeyi biraz şekil ve surette müessir olmaksızın birtakım
değiştirmiştir. Fakat henüz Selçuk mimarîsi­ muhteşem âbidelerin vücud bulmasmı seyret­
nin kıymeti, mânası ve tarihî rolü vuzuh ve tikleri veya bunların inşasmı emrettikleri gi­
' katiyetle asla tesbit olunamamıştır. bi bir garib fikir nasıl vücud bulmuştur? Bu
Bu derecede garib biı tezin vücut bulu­ kadar kuvvetli ırk kümeleriiıin her türlü san'al
şunu ve devam edişini isbat^edebilecek olan hissinden mahrum bulundaklarmı ve san'at
sebebler, Rum Sultanlığı mimarîsi hakkmda halketmek sahasmda ecnebi ırklara âdeta esir
şimdiye kadar hemen tamamen cahil bulun­ kaldıklarmı mantıkan kabul etmeğe imkân
var mıdır? Modern tenkidin tetkikile eski
muş olmamızla kabili izahtır. Şüphe yok k i ,
hükümleri tadil ve tashilı ettiği birçok tarih
F . S a r r e ' nin mesaisi bize Konya ile ci-
noktalarmda olduğu gibi. bu noktada da vâ-
varmı tanıtmış ve kendisinin neşreylediği ve­
kıalarm objektif ve bitaraf bir tahlili hakika­
saik birçok Garbliler için hakikaten yeni bir
ti zahmetsizce vaziyete hâkim kılabilir.
âlemi öğrenmek olmuştur. Lâkin Konya, Sul-
tanhan ve Karaman, ortada mevcud mesele­ Ortaçağda Anadolu y ınmadasını ilk is­
ye aid birtakım parçalar mahiyetindedirler. tilâ eden ırklar, sukut elnıis ve harab olmuş
Malûmdur k i , payitaht bulunan Konyadan bir memleket bulurlar. Eski Yunan veya Bi
başka, Selçuk Krallığı on ikinci ve on üçüncü zans şehirlerinin yerinde lamamile yeni ka­
asırlarda birçok mühim şehirlere malik ol­ rakterde âbideler ve eserler vücude getirirler.
muştur, ve zaten arazinin S u l t a n K ey- Bu hususta tarih bize pek az malûmat ver­
h ü s r e V ' in oğulları arasmda taksiminden mekle beraber unsur ve imkânları esaslı tet­
sonra bu şehirler de birer payitaht olmuşlar­ kikler yapılmadan verilmiş hükümleri terket-
dır. Kayserinin, Sivasnı, Amasyanm, Toka- meğe, bu pek hissetle verdiği şeyler de bizi
tm, Erzurumun ve Niğdenin adlarmı telâffuz mecbur bırakmaktadır. Krallığm nasıl teşek­
etmek, camilere, medreselere, surlara, saray­ kül etmiş ve nizammı bulımış olduğunu, t i ­
lara, ticarî veya smaî merkezlere malik bu­ carî, smaî ve kültürel hayalmm tam şekilleri­
lunmuş canlı ve zengin şehirlerin mazisini ni nasıl aldığmı ve zenginleştiğini gösteren
hatırlayıp anmak demektir. Diğer taraftan, bir tarih sentezini vücude getirmek, bugünkü
Selçuk Sultanlarının tamamiyle hüküm sür­ tarih âlimleri arasmda on vukuflularmdan
düğü arazi ile hemhudud yerlerde Selçuklu­ birinin, F u a d K ö p r ü l ü ' nün eseri l i ­
larla karabeti olan başka hükümdar sülâlele­ yakati ve muffakıyetidir. F u a d Köprü-
1 ü taraf mdan Sorbonda vei ilen hakikaten kıy-
rine ait bulunmakta i d i . Ve bu hânedanm ba­
8 ALİSRT GABRt EL

netli TB dddeo yüluek lunfemtaUrda bulun­ önünde yapılnuş olan köprünün muhteşem
muş olmak baTsiyetile, Ortaçağ tarihii» aid harabeleri, bu parlak deviedeki mimarî mef-
«n çetin meaelelerdai bit;nin vaah olduğu humlarmm kudret ve haşmetine şahiddir.
kadar kati ve kat*î olduğu derecede mutedil Anadolu âbidelerinin tetkiinin içtimai
btr şekilde teşrihinin hüaniı niyet sahibi Garp tarih bakımından haiz olduğu ehemmiyet, bu
ilimlerince ne kadar büyük bir ehemmiyet kısa teşrihle de derhal görülür. Bu eserler,
iktisab eylediğini reyûlayn gördüm. Bu suret­ bizatihi malik bulundııklun san'at kıymetin­
le, bu konferanslar bir larafian mantık vc den ayrı olarak, fevkalâde mükemmelleşti-
bir taraftan modem tmkid şartlan dahilin­ rilmiş bir idarî te^ilâta, bir nizam vc inti­
de hakikaten ilmi bir şekilde yapılmış tarihi zam mefhumuna, ticarî ve sınaî mübadelele­
telkikat, anasırı meşkûk vesikalardan alman ri teshil arzusuna şahadet etmektedirler. Ve
suni binayı temellerine kadar sarsmağa ki­ mademki on ikinci asırla on ütjüncü asrın
fayet ediyordu. Fakat şirddiye kadar esaslı büyük bir kısmında, ve gayrikabili itiraf bir
tetkiklere hiç girişmeden kabul edili­ şekilde olmak üzere bu memleketin gerek hâ­
vermiş bir telden tamamiyle ayn olan bu kimleri ve gerek nüfusu Türktü, bize kadar
texi takviye etmek ve daha da sağlam esas­ gelen ve esasen de onların isimlerini taşıyan
lara istinad ettirmek için, âbidelerin kendi­ serleri vücude getirmiş olmayı başkalarına
lerini de tedük etmek mümkün ve kâfidir. mal etmek için hiç bir sebeb mevcud değil­
dir.
On birinci asırdan on dördüncü asra ka­
Birtakım taşların üzerinde filân mimarm
dar Türk camii, kendine mahsus evsaf ve
Tebrizden, bir diğerinin Ahlattan geldiğinin,
şeraite maliktir. Muayyen bir iklime göre vü-
bir diğerinin de bir Acem ismi taşıdığının
cude getirilmiş, memleket malzemesiyle bina
yazılı bulunduğunu biliyorum. Fakat unut­
olımmuştur. Muayyen ihtiyaçlara cevab verir,
mayalım ki, bu kabîl ırk malûmatı hiç bir za­
muadili hiç bir tarafta görülmeyen bir plân
man bir ırk veya devletin nüfuzu kat'îsini
dahilinde tesbit edilmesi kabildir. Cami için
gösteren şeyler değildir v<; esasen dc bu ırk
mevzuu bahsolan şey medrese, imaret, hasta-
vc devlet mcflıumlarının Ortaçağdaki mâna­
hane, Anadolunun tam nümunelerini muha­
sı unlara bu modern çağlarda verdiğimiz mâ­
faza ettiği bütün müessesler için de ayniyle
nadan tamamiyle farklıdır. Bâlıusus bütün
variddir. Ve bunlar arasında, kervan yolları
Yakın İŞarklaki inşaatın dinî mahiyetini, üs-
boyunca .<«ıralanan cesim hanlar gibi içtimaî
tad, zanaatkar, veya uşağı amelenin tekerrür
bir karakter taşıyan büyük eserleri unutma­
eden seyahatlerini de ıınııtmnmalıyız. Esa­
mak icab eder. Bu kadar cesim nlmak partiy­
sen, şimdi /ikrctliğiıniz şekildeki imzalar ya­
le şekil ve manzarada san at icablanna bu
nında. miniHrın Konya veya zItnirli olduğu­
derecede malikiyct bakımından, .^ark dün­
nu gösteren imzalar, yaluıd da mimar ese­
yasında bu eserlerin muadillerini bulmak im­
rin bulunduğu yerden olduğu için nereli ol­
kânı yoktur. Bu kervanAaraylar, kuleleri bulu­
duğu zikir bile edilmiycnler vardır ve ekse­
nan di;^ duvarlarile, bir âbide manzarası ar-
riyet te bunlardadır. Türklerle meskûn oluh
zeden ccMm kapılarilr, lürlü şekil ve büyük­
Türkler tarafından idare edilen bu memleke­
lükte kubbeleri bulunan azîm dtvanhaneleri-
tin, ancak Türk inşaatçılar kullanması, man­
Ic, avlılar orta.omda bina edilerek akşamla­
tığın istilzam ettiği bir keyfiyetti. Selçukî-
rı namaz kılmak için toplanmı; müminlerle
İcrin mimarîsi hakikatte bir Türk mimarîsi-
dolan lâtif camilerilc her konak yerinde, bir
dir. V
kudret vc ihtişam yükselmektedir. Diğer ta­
raftan, on ikinci veya on üçüncü a.«ırdan da
Fakat bu sahayı daha ziyade teşrih eden
bize hem ayni faidcIi gaycıeri güden, hem de
îslnm san'iitinin doğuşuna ve inkişafına aid
ayni «lan'at mefhumların ı cevab veren .utn'-
şartların yeni baştan ve temelinden tetkiki
at eaerlrri intikal cylcnıişlir. Artuk sülâlesi­
istenirse, bu snn'at üzerindeki tesir ve nüfuz­
ne menüub bir hükümdar tarafmdan vücudc
lar hakkında Türk tesiri nsla knle alınma­
getirilmiş olub bu defa tamir edilerek âdeta
mak şartiylc verilmiş hükümlerin de yem baş­
yepyeni bir manzara arzcden Batmalüu köp.
tan tetkiki icab edecektir. Ve belki de kurdu­
rüsünün yanında Dicle üzerinde Hasankeyf
ğumuz nazariyelerde görülen zaafın, kudret-
T A R i H ] T ü R K A B İ 1) KL E R İ 9

sizliğin sebebi, bu garih noksandan, yani hususî bir mimaıî ruh ve /ilıniycil ifade et­
Türk nüfuzunu hesaba kai.nuıyışınn/.dan ile­ mekte, hem de şehirli olmuş a,öçeLelerin ye­
ri gelmekledir. Akdeniz i a y ı l a n n d a k i arazi­ ni leşkilâlnu gi/sterıueLljdir. Ve asırlarca
nin ekserisinde i s l â m dünyası Uelcn ve Bi­ müddet baki kalacak olan bu lıakikî ana tip,
zans dünyasnım yerini alır ve adnıa İslâm cidden yeni bir mahiyL'li lıaizdir. Tiırklerin
san'ali denen san'al lıakknıda yapılacak lıig sakin buimıınuş \(>ya idan: e) knıiş oldukla­
bir izalım Yunan s a n ' a ü u i , bu caidı subs- rı memlekcl lerde i e\kalâ(lc kesir lüiınunele-
tralum'unu ilımal edenıiyecojî,! şüplıcsi/dir. ri vardır.
Fakat Yunan san'ali lanı ve mükemmel biı Bunların ınauzaıalaıı.ıdaki kuvvetli tesir
izaha imkân vermemektedir. Suriye, İran ve ve sade hatlarıuuı kal'î sıraliati, Akdenizle
İ r a k nüfuzları da bu iınkânı vermiyorlar. alâkadar olmıyau bir eslcli^e eevab vermek­
Söylenilebilceek birşcy varsa o da, İslâm tedir. IJunıuı laııırıtuiyl',: ayni bir hüküm de
san'alinin, dekoratif sekillerile, ifade vasıla- Telvinatın çok renkli manzarasından alın­
larile, umumî estetiği i l e yeni bir san'at ol­ maktadır. Onlarda bina unsurları biribirine
duğu keyfiyetidir. Meliıderi ezip bozabilir, kı­ bağlanan hendese şekilleri halinde, bir sathı
vırıp sıkıştırabilirsiniz, tarihleri kaiışlıraltilir, mücavir satha rabl için fazla lur gayret sar-
tezyini inkişaf bakında sentezlere teşebbüs felmeden teşkil edildiği gibi, giui mozayik-
edebilir, o vakte kadar muzaffer Helenizm leri de, başka şekilde renk intikallerine ve
tarafından tevkif edilen çok eski udrelleri biribirine karışıp kudretlerini kaybeden renk­
işe m ü d a h a l e ettirebilirsiniz, fakat bütün bu lere alışknt ienıaşakrii ükıincc şaşırU2) bir
şeyler esas keyfiyeti izalı hususunda, yeni hüküm verdireıniycn biv âlienk içinde, siyah,
san'atin cezbesi allmda bulunan ve Yunan mavi, yeşil, beyaz gilü k a t i renkleri yanya-
an'anelerinin b i r zeylini teşkil eden san'atin na göstermektedir. Bu hal şunu isbat eder k i
yerine geçmesini izah h^siisusunda, kâfi bu sahada da Tüıklcvc orijinal tezyin for­
gelmiyccektir. Bu yeni vâksa, ancak T ü r k ve mülleri borçluy u/. \c k; \ ! :\c!. oulann \e halı
onun getirdiği şeyler olabilir. Selçuk mima­ san'atleriude de kendisiıu güsLereiı hususî bir
rîsine esas vasıflarını temin eden unsurları dekor ve renk aulayj^nıın biv tezahürü mahi­
burada tafsilâliylc izah edemem. Misal ola­ yetini haizdir.
rak b i r i âbidelerin binası, diğeri tezyini deko­
Osmanlı â b i d c i o i n i n de bazı esas tiple­
rasyon sahasında i k i m â n i d a r formül inlihab
r i n i alacakları işim Selçuk âbidelerinin ana
ve izah etmekle ihtifa edeceğim.
hatları işle bunlardır. Böyle bir mirasın ehem­
miyet ve mânasını, halis san'al kıymetini, ta-
Coğrafyanm san'at müverrihleri tarafın­ zammun eylediği derslerin zenginlik ve te-
dan bilinmesi lâzımdır. Orta Asyadan Akde­ nevvüünü kimse ı c d ve, nıkâr elmiyeceklir.
niz kıyılarına kadar, Türk kollarından son Buna mukabil de, bu âljidı lerin bize ne elînı
gelenlerin muhaceret harckelieriiıi harita bir vaziyetle intikal ellikU'ii bahsinde ahü
üzerinde tcdkik ederken, bunların yolları üze­ vah elnu'k âdcIa lıir klişe nrıluvcli alımşlır.
rinde bıraktıkları eserler görülecektir. Bu şa- Bil salırlaıı yazaıkıaı yeni vakıalar kesfeUnck
Iıadellerin en fazla ifade taşıyanları; Azeı- iddiasında değilim ve. hül.ı'irncli nıcvkeziyenin
baycandan, Iraktan ve Orta Aiuidoliidari geç­ lıiınınet \e gayreliııi çok y.d-.ındaıı lakib etti­
mek üzere Efganislandan Kge denizine kadar ğim içn oını bu hususla ilunal ile de illiham
giden mezar kiinbedleridir k i , yeni bir es(c- edemem. Türk âlıidclcrinin lamiıi kcyfiyeti-
tiğin muhakkak ve müna'vasas! gayıikabil le- nin çoklanlieri düşüuülmü-;. olduğunu İnliyo-
zahürierini teşkil ederler. Selçuk ıııiırıarîsi bi ınnı v(' yapılmış islerin nıü.dar \e ehcnımiye-
zc başlarında yüksek v(! :nalırnlî ç a n l a r taşı­ liiK^ \âkıi'ıuı. kakal ı.iıldı b i f "ayıct ve
yan üstüvanevî veya çok ccMıeli mezar âhi- mnlılclil' makanılaı (aralıudan l,'l;.ı'ii(: pek lâ
delerinden başka birsey vermeseydi, bu eser­ yik arzular gördüğüm ioıuıır k i , lıakikî bir
ler üzerinde TiirklcMİn i m / a l a n jMİriilıııcdilv- larilıî âbideleri hüsnü luulıafa/a l(şkikiıı vü-
çe birer muamma mahiyelini ıınıhalaza ede­ cndc getirmek luısususrul:', uafi/, \ f kakim (d-
ceklerdi. Goçei)e çadırlarına aid manzarayı ması icab eden ba/ı I U I | < I M ' I . I ; ı h . rilır rcsarnl
taş veya tuğlada ifade eden bu şekiller, hem ediyorııııı.
10 ALBERT GABRIEL

Yapılması fizem olan ilk iş, tam bir cet­ şekilde mütalea edişim, İçin kolayına git-
velin viicude getirilmes»i ve cetvelde âbide­ mek arzusundan mütevellid bulunmadığı da
lerin »ade isimlerinin, tarihlerinin, san'at ve- teslim edilecektir. Fakat herşeyde ve her hu­
yi tarihi tlepcrleriniıı depil. ayni zurnanda bu­ susta imkânlar dahilinde kalmak lâzımdır.
günkü vaziyetlerinin de yazılı bulunmasıdır. Bu nokta böylece tesbit edildikten sonra
Binle bir cetvel, hiç değilse kısmen vücude tarihi âbideler teşkilâtının vazifelerinin na­
getirilmiştir. Zira .\nkar3da Antikiteler İda­ sıl tesbiti icab ettiğini, bu vazifelerin nasıl
resinde mühim bir fiş kolleksiyonu mevcud ifa edileceğini, velhasıl merkezî makamatın
olub sarih bazı malûmatı ve birtakım fotoğ nasıl direktifler vermesi icab ettiğini, ayni za­
rafları muhtevidir ve nı.todik bir çalışma manda da mimar ve amele icra unsurları­
için ilk elzem anasırı temin etmektedir. Esa­ nın nasıl yetiştirilmiş olmaları icub edece­
sen de şayanı teessüf ifratlara varmamak ve ğini görelim.
muhafazaya değen âbidelerin tam ve mükem­ Tarihî âbidelerin hüsnü muhafazasile
mel bir surette hüsnü muhafazaları namına muvazzaf teşkilâtın Garb memleketlerinde ih­
birtakım tasaıınulara kapıl.namak ve düşme dası oldukça yenidir. Abidelerin hüsnü mu­
mek lâzımdır. Bir kere mazinin bize bırakmış hafazası meselesi sarih ve vazıh bir şekilde
olduğu herşeyin ayni dikkat ve alâkaya lûyik olarak ancak on dokuzuncu asır bidayetinde
olduğunu /^nııetınenıelidir. Bazan oyle âbi­ r i ndisini göstermiş, ve bu sahada gittikçe ke­
deler vardır ki, hakikateii eski tarihlere meıı- mal bulan ilmî bir düşünüş ve hareket ancak
sub bulunmakla beral>er ya zanıanm fazla '•'•.SO den sonra başlamıştır.
tahribatına duçar oldukları, ya çok âdi bir Bir grup veya bir komisyonun yardımi-
plân dahilinde vücude getiıildikleri, yahud da Ic hareket etmesi icab eden devletin rolü, u-
değersiz malzeme ile bina oluı.dukları cihet­ numî bir program tanzimine münhasır kal-
le, pek büyük bir arkeoloji kıymeti arzet-; Mialıdır. Bu muayyen fasim emrine ne mik-
mezler. Bu takdirde orudan kalkmaları ha­ d ır bir meblâğ tahsisi icab ettiğini her sene
kiki bir ziyanı mucib olmaz, halbuki tamir­ i-.-ibiti alâkadar vekâlete aiddir, ve servisle­
leri, kıymetlerile gayri ınütenasib himmetle­ rinden aldığı raporlarla mimarlar tarafından
ri ve sermayeyi istilzam ettirecektir. Bu nok­ ve'iiccek projelere nazaran bu kredilerin han­
ta üzerinde ne kadar urar edilse azdır. Ta­ gi işlere tahsis edileceğini o tayin eder. Ya­
rihi âbidelerin isabetli intibahlarla hüsnü mu­ ni verilen her emir sarih ve vazıh olur, kre­
hafazaları keyfiyetini en fazla tehdit edebile­ di teshil, edilmiştir ve hükümet işi tatbikle
cek olan tehlike, devletin mürakabe ve siya- mükellef teknisiyenin faaliyeti önünde artık
netini kat i surette ortadan kalkmağa nam- '•ır müddet hiç bir müdahalede bulunmaz.
zed bulunmuş yığınlarla tscrc tahsis etmek Yani teknisyenin kendisine gösterilecek em-
olur. Bu kabil eiM:rlcrin harita ve plânlan ya­ itiyic her itibarla lâyik bulunması, deruhde
pılsın, fotoğrafları alınsın, müzelerde bunla­ cl'iği vazifenin talch ettiği maltîmat ve ev-
rın mühim bazı kısımları muhafaza olunsun, ,'a!i malısıısaya malik olması icab eder.
işte devletin rolü hu kadarda kalmalıdır. Üa- Tabiidir ki im vazife ile tavzif edilecek
hı-. fazlasını istcınsk, csasc.» sabırlı ve devam­ kinumin haiz olacağı evsaf ve malik bulıına-
lı gayret ve himmetler isteyen nıctodik ve oafn lıilfîilcr. Ortaçağa aid vesaikde ismi ge-
makul bir işin zararına olarak devleti tama- ^••n büyük ustaların evsaf ve malûmatı de-
triir lıi/.umsu7. mükellefiyetler altında bırak­ f,ildir. Mimim böyle olmasının başlıca sebe
mak olur. Binaenaleyh, mazinin en ehemmi­ bi de, aksi takdirde vücude getirilecek ese­
yetsiz y.ı<ii|(;arlarını muhafaza namına, büd- rin Min i olacağı keyfiyeti ve bahusus yir
ccleri iıı/umsuz masraflarla ağırlaştırdığı gi­ tninrj asırd.ı liir tamir şantiyesini idare eden
bi devlfl makamatını şehirlerin modern inki­ kinı;*eye irvdi edilen rolün Ortaçağ âbiclcsinl
şaflarını, lüzıuniu belediye mesaisini de müş­ ' iicudn getiren adama verilmiş rolden farklı
külata u|;ratacak bir arkeoloji manyaklığın­ bıılımdıığndtır. Manınafilı şayed nazarî ve
dan ve laalıhiidündcn tevakki lâzımdır. Uma­ 'eknik malûtnııtmı bazı noktalarda tevsi ve
rım ki, işin alal>ilrrcği DU şekil ve mahiyet tamik cylenıemişse, mektebde yetiştirildiği şe­
düşünceleri davet edecektir. Ve vaziyeti bu kilde yetişmiş modern biı mimar kendisine
T A R 1 H I T ÜR K î m DE LER I 11

tevdi edilecek İjilyle b i r vazifeyi g ü ç deruh­ bıkılmağa başlanmıştır. M o n t a i g n e ' in şu


te ve ifa edebilir. çok isabetli nazariyesini lierşeyden ve yerden
Sarih ve açık h a t l a r ı ve satılılarının çıp- ziyade meselede tatbik etmek doğru olur. «Pek
laklığiyle sinianarmo inşaatı ressamın rolünü dolu bir kafadan ziyade i y i işleyebilen bir ka­
gayetle tahdid etmekte vo iıiç değilse bu ro­ fa» yani ilmî ve fennî Inr tamirin idaresi­
lü - tabiî mimarînin sadeleştiği gibi - pek zi­ ni tamamen deruiıde eylemeğe muktedir ha­
yade sadeleşlirnıekledir Huna mukabil deko­ kikî şeflerin evsafı asliyesi onlarda vazıh ve
runun /.euginliğiylc, diş yuvalan, küçük sü­ sağlam bilgilerin, resim sahasında tam bir
tunları ve nakışlı başlıklarile, kornişlerinin iktidarın ve tarihî devreleri anlayıb hisset­
tezyinatı ve çerçevelerindeki mazgalların a- me kabiliyetinin mevcud bulunmasıdır.
rabesklerile bir Selçuk kapısı tasavvur edi­ Jlim ve fenne uygun tamir tabiri kimseyi
niz. Bütün bu unsurlara kesbi vukuf, bugün­ endişeye sevketmesin. Kendiisne bir tamir ve
kü inşaatçıların sahib bulunmadıkları bir ihya işinin tevdi edileceği kimsenin san'at
ressam san'alı, tersimde bir azamî dikkat ve duygusundan mahrum bulunması hiç bir za­
isabet isler, ve bugünküler buna sahip bu­ man tecviz ve kabul olunamaz. O kimsede
lunmamakla beraber, bu lesinı fenni mazi san'at duygusu da, hem de bariz ve mutlak
âbidelerine aid her etüd için b i r esas ve te­ bir şekilde mevcud olacaKlır. Hattâ denebilir
mel mahiyetindedir. Bu elzem istinadgâhtan k i , kusnısnz bir tamir ve ihya, ilmî bilgiler
mahrum olan mimar tetkik ettiği âbide hak­ kadar san'at hissi ister. Münasib ve muvafık
kında ancak sathî malûmata malik olacak, o- hadde kalmak, müdahaleyi tahdid eylemek,
nun esas ve teşkilâtına aid evsafa nüfuz ey- tarilıî hakikate karşı lam bir hürmet eseri ol­
liyemiyecektir. duğu kadar da san'at ve zevkin münteliıasını
tazammun eder. Ortaçağ Fransız eserlerinin
Diğer taraftan, b i r âbide ve eseri tamir­
İHİyük tamircisi ve canlandırıcısı olan V i o -
le tavzif edilmiş olan kimsenin bu eserin ta­
1 e l - 1 e - D u c ' ün teknisyen, ressam ve
savvur ve bina edilmiş olduğu devrin tarihi
arl^eoloğ tıfatiylc çok lâyik bulunduğu şöh­
hakkında sahibi malûmat bulunmaması nasıl
reti istikbalde de muhafaza edeceğini daima
tasavvur edilebilir ? B i r mimarî teknisyenin­
düşünmüş müdür. FakaL o, tam mânasile bir
den ihtisas sahibi b i r müverrihin malik bu­
artist değildi ve en ağır lıatâları zevke aid
lunduğu m a l û m a l m islencmiyeceğini kabul
halâlardır. Mutlaka Icvakki edilmesi icab eden
ve teslim ederim. Bu, gayri mümkün iste­
şeyleri kendisinin verdiği misallerden de öğ­
mek olur. Fakat hiç olmazsa b i r devrin se­
renerek isleriz k i , mazi eseri karşısında şah­
yir ve ahengini kavramış, o devrin evsafı as­
sî düşünce hiç bir zaman mazideki üstadla-
liyesini temin etmiş olan büyük tarih vak'a-
rm düşüncesine ikame edilmesin. Hakikati
larmın teselsülünü hissedip anlamış olmalı,
tamir ve ihya, kat i kanaatler hududu aşılma­
o devrin siyasî tarih hakkmdaki tetkiklerini
dan ya])ilınış olandır.
de- vakayii asliyeye münhasır kılarak dikka­
tini bilhassa içliniaî ve iklısadî hayat şart­ Fakat, tarihî âbidelerle meşgul mimar,
lan hakkındaki bütün bilebildiğimiz şeyler tamir edeceği âbidenin tekniğini kavramak i -
üstünde leksif eylcmi.ş bulunmalıdır. Hülâsa çin ne kadar sarfı zihin ve gayret ederse az
ederek söyliyelim k i : Teknisyenin bu tarihî değildir ve bu hususla hiç bir ihmal tecviz
kültürünün esas gayesi, mimarî (\';crlerini mu- olunamaz. Tamir olunmuş bir eseri ziyaret
ayeiK; ile tavzif edileceği devri imkân dahi- ederek elde edilmiş olan nuıvaffakıyelli ne­
lin<le yeniden yaşayabilmek için hiç bir nok­ ticeyi münevver bir amatör sıfaliyle alkış­
tayı ihmal eylememektir. Hedefi bn hususta layanlar, elde edilmiş neticenin ne kadar ma­
da açacak lalcblcrdcn çckiııilmcli. teknisyen lûmatı, isabetli ihtiyatları ve dikalli gayret­
karışık birtakım ş(;yleri hakikî hiç b i r faide leri isi ilzam eylemiş bulunduğunu tasavvur
temin edilcmiyecek bir sekli ııa/arîdı; tetkik edemezler. Bir duvarı tahkim etmek, lıir kub­
ve larnika ınccbıır bııakıhııanKiIıdıı-. lüllıassa beyi yeniden kurmak, harab olmuş bazı te­
ve bilhassa nn'isahlıas ıiKiliniınl isleyen vazife­ melleri yeniden \iicude getirmek, iiılisas sa­
ler için tamaniiyle kitabî ıııaliiyelle kalmış hibi bulunmıyanlar bu işleri kolay birşey sa-
hüviyet ve kabiliyetlerden artık her taıafla nıriaı. Bu zan ve hüküm l iiviik biı hatâjır,
12 ALBERT G A B R i E L

çünkü bu süylediginus tjler yapılırken e « l.ıı.la» ibaıet olduğu samimiyetle gösterilmiş


rin evsafı mahsusasmı ve hüviyeti zatiyesini olur.
mubafaıa etmek icab eder. Hile yapıl mıya-
eak, sahte taklidler irtikâp edilmiyecektir.
Tamir edilmiş aksama tamamile e^i mahiye­ Han£İ memlekette olursa olsun, tarih e-
ti vermeğe çalışan sahtdLÛrana me»aî kadar »orleri'.iıı hüsnü muhafazası hususunda hâ-
mutlaka ve zevki «elime muhalif şey ola- k'.'n bulunması icab edei. zihniyet işle bu­
n>az. Tamir eseri zahir ve aşikâr kaUın ve dur. Bu, Türkiyede nasıl ve hangi şartlar da-
bonon sert ve umumî âheııge aykırı kısımla- iiıÜıde tatbik olunabilir? > aideli ve kat*î biı
m u orudan kaldırmak kv^fiyeti zamana bi­ >ı ı j Diak için hangi vasıtalara, müracaat
ra! lism. Hülâsa bir kaide daima zihinlere lâzımdır, bir cümle ile vaziyeti tc»bit ederek
hâkim kalmalıdır: Bir aydj, beş asır ve hattâ diyelim k i ; Pratik mahiyette bazı zaruretle­
daha evv-el malik bulunduğu bütün hatları ri gözönünden kaybetmeden müstakbel tamir­
ve leferrüatiyie aynen canlandırılıp gösteril­ lerin programını nasıl te.sbil etmek icab eder?
mek ii.rre tamir ve ihyı olunmaz, fakat bu Elbette teslim olunur ki, Garbde uzun bir
tanir \~ ihya keyfiyeti onun harabı ve inhi­ aıranenin mevlûdu buluiia>ı mufassal cihaz­
damını tevkif için, bu da en halis ve âşikâr ları vc teşkilâtlan burada tanzir ederek ora­
vasıtalarla yapılır. Telhis ederek süyliyelim daki sistemi aynen vc haıfiyen tatbika kab
»i. mesele, bugün tehlikede bulunan hayatını kışmak büyük zararlara u£ranıağı intaç ede­
temdid. bir vazife teşkil eden ihtiyarlamış bir cektir Esasen birçok cihazları bulunan bir
uzviyete yapılacak vâkıfane ihtimamlar me­ idareye, müessir bir verim temin etmek ümi­
selesidir. Binaenaleyh esas gaye onu mimari di mevcud olmadığı hald". yeni bir teşkilât
düşüncenin tarihi bir şahadeti hal ve şeklin­ zara ve ilâve edilnyş olacaktır. Böyle bir teş­
de muhafaza etmektir, yoksa mazi içinde ebe­ kilâtın ciyevm mevcud bulunmayışı şüphesiz
diyen yok olmuş birşeyi ihya etmek istiye- kı isabet olmuştur. Hududu bu kadar vazıh
rek <%cri canlı bir karikatür haline sokmak ve hedefi bu derecede sarih olan bir sahada,
>pldir. ifa etmesi icab eden vazifeleri tamamiyle
müdrik Türklerden mürekkeb bir teşkilât vü-
Bu, bu memldıetin ;Imdtye kadar ham- cudc getirmeğe belki de imkân hâsıl olacak­
\k*i>un tanımamış olduğu bir ifrattır. Bazan tır. Bu, bir sistem ve nietod meselesidir. Fa­
lu.>n-fazla geniş büdceler, hem de mübalâğalı kat, mutasavver tcşkiLât lıaktııda taazzuv et­
vc sahte mahiyetti frnni ve ilmi temayüller miş bir program çizmeden önce son bir |)rcn-
görmüş ve bilmiş olan barı Garb milletleri­ sib bildireceğim.
dir ki. bu ifratı idrâk ctnı'^lerdir. I^kin ba­
zan şahidi olduğum veçlıilr, bunun aksinde Filvaki bu teşkilâtın başııulatt itibaren
dc ifrata varmaktan çekinmek In/ımdır. Ta­ Türklere tevdii rcyindeyiın. Mimar vc aınfc-
mir ve ihya i'^licallc yaoılmı; bir yarım ya­ le, ecnebi mütehassısların mükemmel bir ta­
malak çalışma, hemen oracıktan toplanmış miri idare veya icrada âciz bulunduklarını
ve bir mikdar çimento süıcrek rastgclc kon­ tabiî iddia eylemiyorum. I^kin eminim ki
muş taklarla bir rahnenin kfpulilnıası değil­ bu vaziyette idare rolünü ifa etmeleri elzem
dir. Bugünkü inşaatımızda rolü o kadar mü- değildir vc bilâkis keyfiyet pek büyük malı-
I im olan çimentonun Ortaçağa aid bütün e- zıırlart mucib olabilir. ltilhaH!<u, kendilerine
serlcrin tamirimle asla ve katiyen kullanıl­ teveeciilıü icab eden mesuliyetin büyük bir
maması lâzımdır. İliç denilse gö/le görülen kı.«nııııdiin Türkleri .«iyanet gil>i bir neliresi
kırımlarında kııllanılmım »sı icab eder. Zira olabilir. Ve bundan dolayı, yerli ellere mev­
.ı.hidama mail hir kubl>cnin tamirinde, bir du bulunarak işlemesi icnb eden te!«kilâtın
oe»tek tesirinde l>cti)narmpden i.ntifade tama­ vüciKİe getirilmesi .M'iieden seneye atılabilir.
mile doğrudur. Fakat bu akdirde de bu »ıı- Bunlar harikulade usuller ve teknikler isle­
rclîc >ücufic getirilen un«ur, )a.şını ve rolü- yen mesaî değil, faknl sağlonı vc ciddî ma­
t.ii pçikça göstermek üzeıe tamamile meydan­ lûmatla beraber bilhassa san"at düşkünü ol­
da tutulmalıdır. Hu suretle, âbidenin hayatı- mamağı ve işe nefsi vakfetmeği istilzam eden,
II lemdid için elzem addedilmiş bir nevi ted- ayni zamanda da bir milli servetin güzel bir
TARİHİ TÜRK ÂBİDELERİ 13

hale konulup muhafaza edilmesi için lıiiyiik nun için de vekâletten sarih bir şekilde vazi'
bir alâka duyulmasını âmir bulunan işlerdir. i o lekabbül etmiş olacak, ve bu sahada Ve­
kâlet kendisinden ilkönce iamire aid tam bir
l)roje vermesini lalel) edecektir, lîu ])ioje âbi­
Umumiyatlan ayrılarak, beyan elliğim
denin kısa bir telkiinden sonran istical ile
prensipleri muayyen ahvale tatbik edeceğim,
verilmiyecek. bilâkis eserin vaziyeti hâzırası-
muvaffakiyetle yapılmamış tamirattan hiç
nm esaslı şekilde tetkik ve tamiki neticesinde
kimseyi müteessir etmemek için muayyen va­
verilecektir. Tamamile zaid ])lânlar çıkararak
kıalar zikreylememek şartiyle balıseylemiş-
ve hesablar yaparak zaman kaybetmeğe lü­
tim. Vâkıa, meselâ Istanbulda üçüncü Ahmed
zum yoktur. îsabetli bir şekilde yapılmış kro­
çeşmesinin tamiri gibi, lamamiyle muvaffaki­
kiler, fotoğraflar ve bilhassa inşaata müteal­
yetle yapılmış lamiratı zikretmemek haksız­
lik teknik tafsilât dosyaıun esas unsurlarını
lık olur. Fakat muayyen bir iş için viicude
teşkil eylemelidir.
getirilmiş şantiyeler hidematı mmımiye ma­
kamların m doğrudan doğruya mürakabeleri Filvaki, nıimanıı. işleri nnıiıtelif nevi ve
altında bıılımmamak üzere teşkil edilmişler sahalardaki san'atkârlara levdi ile gördürme­
ve ya])acakları işin ikmali üzerine daima hiç ği ve icabında bunları muhtelif devre ve kı­
bir iz liirakmadan âdeta dağılmış ve yok ol­ sımlara ayırark çalıştırmağı tesbit etmesi lâ-
muşlardır. Usta ameleler, lamamiyle I)aşka zıındır. Han ]>ek farklı inş<"at malzemesile bi­
evsafı ve mahiyeti haiz diğer işlerde çalış­ na olunmuştur. Ve i l k kazma darbesinden ön­
tırılmak üzere angaje edilmişlerdir ve b i r ilı- ce şantiye bütün bu malzemenin getirilme­
tisas işinde bir müddet çalışmakla kazandık­ sinin temini icab eder. Usulleri tekrar bulu­
ları melekeden hiç kimse istifade etmiyecek- narak ve kullanılması icalı eden Ortaçağ me-
tir. todları tatbik edilerek yapılacak olan böyle
Öyle ise farzedelim k i Rüyük Millet Mec­ bir tamir isi. muayyen evsafa malik amele işi
lisi veya salâliiyetlar makam, b i r tecrübe ma­ hayli nadir olsa bile i y i taş yontanlar ve i y i
hiyetinde olmak üzere vo Du tip şanitenin mermerciler hâlâ mevcud bulunan Türkiye-
jnemlcket için lüzumlu nınhlelif meslek as­ de. bu ameleyi bugün bulmak mümkündür.
habından teknisyenler için bir nevi tatbikat Fakat inşaat tekniğindeki cezri tebeddülden
mektebi mahiyetini haiz olacağını düşüne­ dolayı bunlarm adetleri günden güne azala­
rek, bir lamir şantiyesi viicude getirmeğe ka­ caktır. Garb memleketlerinde de olduğu gibi,
rar vermiştir. Daha miisbct ve sarih koını- bu ustaların b i r kısmnn tojdayarak lür nevi
şabilınek için. bütün Anadolu içinde kıyme­ Tarilü Abideleri Tamircilei' Gıniyeli haline
ti itibariyle cidden mühim nüyiiklük itibariy­ getirmek zamanı çoktan gelmiştir. Belki de
le ]iek muazzam bir eser seçeyim. 15u c^er. işin başlangıcının, yukarıda söylenilen ]>ren-
zaman il(> uğramış olduğu tahribat itiharile sibi hafifçe ihlâl ederek chliyclr latnamih> sa­
de müstacel ve \âkıfane himmetlere müh- bit bir ecnebi şanliyc şefini \eya ustabaşısmı
taçtır. Anadolu kervansarayları'na en büyü­ aetirmek caiz olacaktır. Du takdirde, bu ame-
ğünden. Konya ile Aksaray arasında lıulu- Ichaşııı/n. Türkiye \e Iııı-ıisilc Türkiye lıak-
nan Sultanhanrndan bahsetmek isliyorum. kında. emi ileri allında lc^•di edilcfck ame­
le üstünde doğrudan doğruya lıiikünı ve lesir
l'Avelemirdc Istaııhıı' Güzel Sdiı'a/lar
edebibne.'-iııi Icmiıı edcn-k bii' \ i i k i i f sahibi
Akddcniisin'm diplomalı eski talebesinden bir
hııbmması lâzuıı olacaklır.
mimar iıilihab olunacak ve bu iıitihab esna­
sında sad(! onnıı ıncklebdcki muvaffakiyetle­ işl(> bir şaiıliyenİM labii şartlar dahilinde
rinin arz(M!iği Icrninalla iktifa oluınupyarak çalışabilmesini temin ederek bı'iliin esas un­
yukarıda işarci elliğim hususla vasıflarına, surlar hazır demektir: Mimar projesini
zevkine ve meııfaal gayesini güdmemesine de ende gelirmişlir: tamir \(" iiıvanın di'vreleri-
dikkat edilecektir, l'akaf lal iîdir k i . birkaç se­ ni sarahatle teshil etmiş, (jsawiir edilen nnıiı­
ne müddetle güç b i r vazife deruhde edecek telif mesainin (-hemnıiveıini. ex'-afini ve ka-
olan genç nıiınar. ınemlekc|ind(" ])ek meşru rakteıislik noklalarmı anlalmıslıı. Fek elıem-
emellere cevah veren b i r meslek hayalı kur­ nıiyelli bir ıiokla leşkil <'d'-ıı IK saldan da les-
mak ümidlerini de kaybedecek değildir. Ru bit eimiş. hafriyatın. iıışa.;lııı. malzeme mü-
14 ALBERT GABRIEL

bayaasmin. işçi ve nakliye masraflarının tu- 9»ı gibi şantiyede ikamet etmesi mecburiyeti
U n n ı da rayiç fiyatlara göre wyin eylemiş­ olmamakla l»eral)er. yakın bir yerde oturması
tir. Projenin bölün aksamı merkezi devlet ve bilhassa nâzik işler esnasında adamlarının
lefkilâttna sunulmuş bu t<^ilâl la istenilen yanında günlerce kalabilmesi lâzımdır.
paraların haklı olduğunu faydalı bütün ma­ Hiç bir imkân ve vasıtaya malik olma­
lûmatı celb ve cem' «uretile müleha»sı.siara yan bir köyün ortasında yükselen Sultanhan
müracaat, esbabı mucibe mahiyetindeki fo­ misalini kasden aldım, çünkü şantiyeyi der-
toğrafları tetkik ve belki Je mahallinde ziya- uhde etmiş olan mimarın amele ekiplerini o-
rrtle görüp anlamıştır. Hinaenaleyh işe kat'î radan temin etmesi ve mesailerini mucibi
olarak karar verilmiş krediler açılmış, ame­ memnuniyet bir ş«>kiI<İe tanzim eylemesi icab
le ve ustaba^^ıiar toplanılarak (^alışacakları etlecektir. Bizzat Konya viya Aksarayda ika­
yere yollanmış, şantiye işe başlamak üzere ha­ met ederek haftada birkaç kere şaniteye gel­
zırlanılmış ve açılmıştır. mesi lâzım olabilir ve zuhur edebih-cek bazı
müşkülâttan dolayı uzunluğu mülchalif müd­
detlerle şaniteye kalması iktiza edebilir.
Bu şantiye nasıl çalışacaktır? tnsanın gün­
den güne daha fazla bir makine ustalı haline
geldiği, ve türlü inşaatçı un<iurun elektrikle Kat'î bir metod lakib etmek üzere fen­
çalıştıkları yeni inşaatm büyük şantiyeleri ka­ nî bir şekilde, memleketin menabiinden istifa­
bilinden bir pür hayat ve velvele arı kovanı­ de olunarak ve belki bir kişi istisna edilmek
nı ta<ıav\-urdan tevakki edelim. Bu şantiye o üzere Türk müstahdemini kullanılarak teşkil
şantiyelere asla müşabih olmıyacaktır. Eski ze­ ve tanzim edilecek olan hu inşaat teşkilâtının,
mini aramak üzere bir hendek kazan, bir du­ şantiyenin yegâne gayesi Anadolunun en gü­
varcı bile karşılaşacağı en rhemmiyet.'iz şe­ zel Türk âbidalından l)innin numune ittihaz
ye dikalle mükelleftir. Zahiren bir şekli mu­ edilmeğe salih bir şekilde tamirinden ibaret
ayyene malik bulunmıyan bir nnsur. ortadan kalmıyacaktır. Tamirat için bir nevi pratik
kaybolmuş bir kısmın e:>ki haline konabilme­ mekteb mahiyetini haiz olması irab edecektir.
si için malûmat verebilir Kubbelerin destek, Binaenaleyh süratle çalışması istenmiyerek.
yahud kemerlerini lesbit edecek dülger, kos- lâkin mesaisinin kıymetinde ve evsafında ga­
ra'larla meşgul taşkırıcı«ı. bunları yerlerine yet titiz hareket edilecektir. Bu suretle, pek
koyacak duvarcı. e«ki ve .ıh lck<xT biribirindcn titizce miirakabe edilmiş olan bir iste çalış­
ayrılmış veya tehlikeli bir miiva;:cnr içinde mış amele grupları, müstakbel mesai için ev­
avakla durmakta bubutarı ıııı<<urlar ar<<ında safı matlııbeyi haiz şanliy;^ şefleri lıaline ge­
daima yavaş yavaş, vc aj:ır ajrır «.Mİışmaklfl leceklerdir. Güzel Sanallar Akademisi'nin son
mükellef bulunacaklardır. Taktlir olınnır k i . sınıf talebesi arasından »seçilecek fienç mi­
bu şartlar dahilinde. I>i//i)l tııiınanıı vıı/irc<«i marlar bu şantiyeyi ziyaret edecekler, çalışına-
de büyük b i r modern iürınnın f)lai)inı viicu- l ırı i^örefekler. mesainin Inısusi ınelodnnıı ve
de ırctirn)i« vr onun ya|iıln>a«ile nu'ş;;ııl me?<- şartlarını aıılıyacaklanlır. Ve bu snretle mem­
lckda<>ıııiM va/ifciinden (,oV farklıdır. Mr)drrn leketin lalelilerini ve ihtiyaçlarını lalmine ka­
binava ;ıiıl l ı e r ^ vi plâııdii evvcMen lesbil e- dir mimar, nslaliaşı ve ameleden ıniirekeb o-
dilıııİ!» ııldııpıiKİ.iiı. bu ııi'-ılfrn liinanııı mi­ larak viiıııd iınlaıak olan bu hakikî /iiınre-
marı, şantiyeyi nıııayyeiı f.-iMİalaı l.-ı /iyaret e- ler. vıldaıı yıla yeni ıı/ıı\lar kazanacaklardır.
der. HajİMiki. larilıi l>ir 'ılıMenin laıniri me?»e- l'/uıı zamandan beri üzerinde diişiin-
lebinde, çıayri nııınlazır hallerin yeri pek l)ii- ınü'j ol<bığuın bir projenin analıalları bnn-
yüktür. \e sriiıı jreçmez k i ewdden lasavvuı iardır. Kğer dünyada seri kararlarla lıaliiııe
edilmemi» mii'.kiilâl netice-', olan vı-ııi mesele­ lı-jclılıü-len tevakki iealı eden liir lıal ve me­
ler zııhnr etmelin. Hinaenaleyb işlerin ne sele varsa o da budur. Aiıideler vardır ki.
halde oldnğımu .TnLımak üzere mimarın ara­ nek çok zamandan beri kendi hallerine ter­
da bir <.'elerek bir p>7. atması kifayet etmer. kedilmişler ve lıakikalen bir hasla manzarası
Şüphesiz k i daimî bir şekilde hnzıırıı da lâ­ almışlardır. I'akal keııdileıini kal'î liir halâ­
zım değildir. Fakat r«tk sık iş yerine gelmesi ve sa mazhar edebilecek olan iyi ve piizel ha! ve
uzun uzun kalma«ı lâzımdır. Ortaçağ ustabâ- vaziyeti de daha birkaç yıl hekliyebih-eck faf'-
T A R i II 1 T V R K A B İ D E L E R 1 15

lamlıkladırlar. Yani, aııalıallarım tesrilı et­ bi, devlet bu grujjlardan ehliyetleri hakkın­
miş olduğum program uisbeteıı ulak bir mik­ da esaslı teminat istemek bakına malik ola­
yas dalıilitıde tatbik mevkiine fzirmelidir İn­ cak, bununla mükellef bulunacaktır. Hülâsa
tihal) ettiğim ve en muvafık bulduğum yer ])rojenin. malî hesa]jlarııı bütün mesainin hiç
için tatbik edilmezse ayni iishlbun ve ayni bir vecih ve suretle devletin ve teşkilâtı mah-
dekora malik bir başka m ü h i m eser lıakkm- susasnıın kontrolünden azade kalmaması lâ­
da tatbik olunmalıdır. Teşiilı eyledğiim pro­ zımdır.
jede miiteaddid tadilât iercsma imkân bulun-
Filvaki hu leşcbbüsh'i derhal paıa ka­
V.'ğunu söylemek zaid olur. Meselâ, nıimarnı
zandıran. İrat teinin eden İşler xeyahud mil­
şantiye üzerinde bir staj ge<;irdiklen sonra ba­
letin hayatı ve faaliyetinin inkişafı için lii-
zı melodlara alışmak ve şahsî tekniğini mü-
ziiinlu olan yeni eserler değildir, l'akal. geç­
keıtnnelleşlirmek li^'uı eenebî memleketlere
miş nesillere aid eserlerin yıkılıj) toprağa
yollanması düşünüleljilir. Diğer taraftan istik­
inkılâh eylemelerinin ve yok olnıalannın önü­
balde, mesainin büyük bir ehemmiyet kaza­
nü almak sııretile. bu niernleket evlâdının ec-
nacağı zamanın, amele gruplarına değil, fa­
daddan kalma mal ve servetlerini siyanet ve
kat mebzul malzemeye ve kudretli çalışma
muhafaza lâzımdır.
vasıtalarına malik hakikî teşkilâtlara müra­
caat mümkün olur. Fransada vâki olduğu gi­ IstanhuL Temmuz 1938
1 — SİLVAN'ın şarkında: Batmansu Köprüsü
A r t ı k o ğ u l l a r ı d e v r i n e a i t olan b u k ö p r ü , K ö p r ü l e r ve Y o l l a r idaresince t a m i r edil­
miştir. Tamir çok m ü k e m m e l yapılmış, muhteşem hututuna hale'. Getirilmemiştir.

i
2 _ K O N Y A ' n ı n ş a r k ı n d a : Sultan Han.
Avlunun ortii.sındn b u l u n a n b u cami k ı s m e n h a r a p t ı r . Fakat, b u g ü n dahi tamamen
tamiri mümkündür. Ancak vakit geçirmemek şartt/r
İl

3 — KAYSERİ ile S İ V A S araııncU: Sullnn H a n .


/ıvluMiınm i)rl;iMiul;ı bıılıııiMn lııı CMIIII İKMIICII hcıııcMi nııl<s;ııiMi',(lır.
T.'imin /;ırnri i)lın;ıkl;ı h('r;ılıiT kuWiy ve az rıııısrnfİKİır.
4 — K A R A M A N : Karamanoğlu Kalesi.
O r t a ç a ğ kalelerinin tam ve m ü k e m m e l b i r n ü m u n e s i olarak kalmıştır. Az külfetle
ve az masrafla tamiri mümkündür. Fakat, karakterine dokunmamak şarttır.

5 _ D İ Y A R B A K I R : Ulu B u r ç .
Artıkogiıllan tahkimatının mükemmel b i r n ü m u n e s i . B u kale i r c d e n ve dışardan
Bii.ştanbaşa t a m i r e muhtagfu'.
6 — K A Y S E R İ : Hund Camii medhali ( S e l ç u k Devri).
;i[iı (i;ı. c a ı n n n komlısı cıbı lyı v . ı z i y c t t c c l ı r . Küidc kısııuıuliıki bcyiiz
Mv:! ve b;i(l.ın:\l;u' ti'rni/.lcruni'lidır.
7 — N İ Ğ D E : A k Medrese ( K a r a m a n Devri)
İyi b i r h a l d e d i r . Fakat, sonradan i l â v e edilen m e r d i v e n l e r k a l d ı r ı l ı r s a i y i olur.
.'t if

8 — A M A S Y A : Turııntay Türbesi (Selçuk Devri).


1yı v a / ı y i ' t l c c l ı r V;ılni7, tniiiciiM t;ınur (•(lilnıclidir
9 — KAYSERİ : Sırçalı Künbed.
Tamiri şarttır. Çok itina ile tetkik edilmiş bir proje mucibince
yontma taşlardan mahrutî bir dam inşası mümkündür.
'M

V:

10 — N I 6 D E : HUdAvend T U r b e ı i .
Mükemmel bir haldcflir. Kaidesinin temizlenmesinden ve Inisnü mu­
hafaza edilmekten başka b i r ş e y c i h t i y a ç y o k t u r « Z a n n e d e r s e m Nifideye
son seyahatimizden sr)i)iıı bu iş y a p ı l m ı ş t ı r ) .
11 — N İ Ğ D E : H ü d a v e n d T ü r b s s i (Methal).
12 - A H L A T : Büyiik Türbe.
Tiinısn c.<ık kr>|:ıyrlıı- K;ııılc'ının I; ıırl;ıı ıllıiii'l el/i'iııri 11
13 — A H L A T : Cihangir Türbesi (Ak Koyunlu devri).
Abide m ü k e m m e l b i r h a l d e d i r . K a i d e s i n i k u r t a r m a k ve Ijazı ufak
d e l i k l e r i ve ç a t l a k l a r ı k a p a m a k kâfidir,
14 - KARAMAN: Musa Türhnsl.
T;ıtn.ıın"tı tı.ıı;i!) nlıııak I f l ı l ı k r - m c ın:ını/(lıır
nında Vakıf İnastaneİeı^in t>lr
Icısmına dalı*

Dr. A. SÜHEYL ÜNVER


Tıb Tarihi EnstitUsU Direktörü

- Selçuklar'm, Anadolnyu ve Suriye ve lişdirilmiş ve civar İslâm ve Türk illerinde


Mısır'ı, Iran sahasını ve F.lc^Jzireyi süsleyen çalışan ve hekimliği tahsil eden tabibler de
ma'mureleri ve kısmen harabelerile iftihar çalışriiış ve kütübhanelerinl süsleyen kitabla-'
ettiğimiz eserlerinden yalnız bir misâl olan rı çoğalmış ve bu hastaneler her türlü sıhhî'
sıhhat ve içtimaî muavenet müesseselerini se­ ve içtimaî zaruretleri karşılıyabilmiş ve bu­
çecek olursak bu mevzuun taro tavsifi yine ralarda hekimler meslekî hasbühaller yap­
mümkün olamaz. Zira" Aııadolumuz ve Su- mışlar ve toplantılar tertib etmişlerdir.
riyeyi süsleyen ve tetkik edebildiğimiz bu Bu hastahanelerin idarelerine dair eli­
belli başlı binalar arasında bile yalnız sıh­ mize geçen vesikalar azdır. Fakat 1217 de
hat müesseseleri mühim bir yekûn tutar. açılıp 1219 da tertib edilen Sivas darüşşifası
X n , X I I I ve kısmen X I V inci asırlarda Arabca vakfiyesinden anladığımıza göre ge-
başlayan bu müesseselerin çoğu son asra ge­ rk bu hastahahe ve gerek diğerleri ayni usul­
linceye kadar vazifelerine devam etmişlerdir. lerle idare edilmişlerdir. Vakfın o zamanki
Sıhhî ihtiyaçlara karşılık olarak yapılan bu hususiyeti üstad H a l i m B a k i ' n i n kadir-
müesseseler vakfın sayesinde payidar olmuş­ şiriaslığile dercedilen vakfiye sureti terceme-
lar ve vakıf binaların bazıhırı tamamen harab sindcn öğrenilecektir. Tıbbî bakımlardan bizi
olduğu halde vakfın şartı bozulmıyarak es­ burada müteaddid ve hâzik hekimlerin, cer­
ki tıbbî kadro mucibince muamele yürütül­ rahlar (kehhalle) göz hekimlerinin çalışdık-
müş ve dar büdceli vakıflardan, vazifesine lari alâkadar etmektedir. Osmanlı Türkleri
mukabil para alan ilmî ve şer'î memurlara zamanındaki hastahaneler vakfiyeleri de ayni
dağıtılmıştır. Tetkik ettiğimiz Başvekâlet Ar­ meali ve ayni kadroyu ihtiva etmektedir. O
şiv vesikaları bu hususda bizi kâfi derecede halde elimizde yalnız şimdiki halde Sivas Da-
tenvir etmekdedir. Bilhassa bu kayıtlarla bu rüşşifasının vakfiyesi mevcud olduğuna-göre
sıhhî müesseselerin yalnız Selçuklular zama­ Selçuklular zamanında mevcud diğer hasta­
nında değil yakın asırlara gelinceye kadar hanelerin de ayni şekilde idare olundukla­
Anadoluda ve Suriye'de ve Mısır'da Osman­ rına hükmedebiliriz. Bu vakfiye diğerine de
lı Türklerinin idaresi altında Selçukluların bir misâl olmuşdur.
vakıfları, şartları dahilinde idare edildikle­ Türklerin orta zamanda büyük Selçuklu
rini öğreniyoruz. Selçuklu sıhhî müesseseleri İmparatorluğu zamanında yaptıkları hastaha­
o zaman vakfın nasıl sağlam ve bir millî neler pek çokdur. Bıirada kısmen sıraladık­
Türk müessesesi olduğunu da göstermekde- larımızı biliyoruz. Şüphesiz ki bunlar bu ka­
dir. dar değildir. Daha pek çokdur. Şimdiki îran
Selçukluların vakıflarına bağlanan bu sahasındaki Türk hastahaneleri tesbit olun-
müesseseler banileri isimlerinden öğrenilece­ mamışdır. Yalnız Kirman sahasında X I I inci
ği veçhile Hükümdar ve Hükümdar sülâlesi­ asra aid K u t l u ğ Türkân Ha­
ne mensub insanlar ve Devlet Ricali tarafın­ t u n ' un hastahanesini biliyoruz. Büyük
dan yaptırılmışdır. hu })inaİHrlu .Selçuklar Selçuk împeratorluğu zamanında Maveraün-
zamanmda tababet mesleğinin inkişafına hiz­ aehir'deki hastahaneler de henüz tesbit olun-
met eâiliniş ve biı mütefesfefefelerde hekimler ye- mâmı|ıaır. Tetkikler ilericilikçe bu bahis bit-
18 Dr. A. S O B E Y İ . O N V E R

tahi dalui çok inkişaf e<iecekdir. Şimdiye k«- men olunamaz. Vakfiyede müessesenin fakir­
«kr tetkik edd>iidiklerimLn buraya uralamak- lere, dünyadan el çekenler? vakf edildiği tas­
la iktifa ediyorui: rih olunmakdadır.
Burası X I X uncu asır ortalatma kadar
1 — Mwdin Dari^fifasi :
vazifesine devam etmişdir. Mithat P a-
Beni Artüetdtn Necme'ddin Ga>
ş a Suriyede Vali iken burada hir Gureba
f i. Mardinde biraderi Eminüddin-
hastahanesi vücude getirmiş ve idaresi için
in inşa ettirmeğe başladıjn ve lâkin vefatı
lâsım gelen parayı bu Bimaristanın vakfın­
haaebile bitiremediği hastahaneyi tamamlat­
dan tedarik etmişdir. N u r e d d i n ' in en
tırmış ve biraderinin ismini vermiştir. Yaıim-
büyük darüşşifası bu Şamda bina eylediğidir.
da cami ve hamama da Eminüddin cami ve
N u r e d d i n daha birçok hastahaueler yap­
hamamı derler. Necmeddin Gaıi
tırmıştır.
S I 6 (1122) de vefat etmişdir. Artikiler, he­
4 — Halepde Muruslanı Atik. N u •
kimler ve tababeti pA himaye etmişlerdir.
reddin Şehid'in memurlarından biri­
Zamanlarmda mShim hdümler de yetişmiş ve
si yaptırmışdır. Başvekâlet Arfiv'ınde burada
ban tıbİM eserler terceme ve td'ıi olunmuş-
aynca Ergun Kâmil diye maruf biı
dnr. Miyafarkinde de bir darüşşifalarmı bu-
hastahane mezkûrdur. Lâkin Arşiv'de Halebde
loyorm. Mardinddü darüşşifanm X I X un­
diğer bir Nu r e d d i n Şehid dariiş-
ca anr başma kadar faaliyete devam ettiğini
ştfa.sından bahis vardır (2).
Bofvdtâlet Arpvi vesikai^trıtiâm öğreniyo-
n«: (Tıb 1090. (1697) tarihli vesika (lib 5 — Trablus Şam'da N u r e d d i n
484. Uh 581. tıb 772, tıb 229). Ş e h i d * in himarhanesi vo vakıfları nırv-
cuddıır. Bunu arşivdeki kayıtlardan 'iğreniyo­
2 — Muftulda Erlıildr Gökbörü müesse­
rum.
seleri n i S 4 - 1232ı U t ı M Erbil Atabeyi
6 - y ü b İÜ S e I â h B d ıl i II ' il)
M u s a f f e r ü d d î n E h u Said
Kudüsde yaptırdığı bir bimarhane vardır. Klı-
G ö k b ö r ü ' dür. Hastalar \e körler için
li .Salibe karşı duran hu meşhur Türk Knhra-
4 Darülaceze yaplırmışdır. Dul kadınlar için
manı Nureddin Şehid'in Sarayın­
bir bina. küçük yetimler için bir yetimhane,
da yetişmiş bir kumandandır. Daha başka sıh­
sokaklarda toplanan yavrulara bakrnı yurt­
hi müesseseleri de vardır. Kahire'de Himaris-
lan inşa ve çocuklar için bu son iki müessese­
tanı Atik'i yaptırmışdır.
ye süt analar tayin etmişdir. G ö k b ö r ü hu
müeseeselerin ihtiyaçlannı yegân yegân tayin 7 - 1284 de Mısır'da Kahire'de Şariün
ve tesviye etmişdir. Erbilde bîr de hastahane Nuhasin'de ilk kölcmenhrin yedincisi ve
ar aynca bir de liyafethane yaptırmışdır. Bij 1279 da Mısır tahtına geçen Sryfrddin Kala-

mühim adamm bu ve di^er hayratı cidden vun haslnlmncH, Mansurc hailahancsi de der­
ler. Şayanı dikkat plânı vardır. 4 mühim da­
hayretlere sezadır (1).
ireden ibarettir. K a 1a v u n Mısır'da ve
^ — Musul. Cerirc vr Suriye civannda
başka yerlerde hir milyon dirhem kıymetine
«tükûmet süren Atahegnn Dfvletimn Hüküm-
yakın birçok emlâk vakfetniişdir, îlnslohnne-
dan Nureddin hin Mahmud
sile heraiıer medrese ve n.-iriircytaniintii lıer
Z e n g i (Nureddin M»Kidî Türkî) Şamda sene ma!<rnflarına kâfi derecede karşılık koy-
11.S4 de hastahane inşa cttirmişdir. Ayrıca bir muş<lıır. - Hu hanlnyaneyi benim pilıi ve ben­
darüfiıkara da yaplırmı;dır. Bu hastahaneye den aşağı oiıınların hepsine vakfettim. TVıdi-
birçok kitahlar vakfetmiştir. Hastahanenin şah. tel)'.', asker. emîr. hüyiik. küçük. hür. kil­
vakfiyesini Kiuthiirravzafeyn sahihi t h n i le, erkek ve kadın lıerkesr açıkdır demisdir.
F s î r ' dpn naki ile ya/mışdır. Hastadanede İtiinım.ılı ve diğer ateşli hastalık­
Vakfiyede bulduğu kayıtlar meyanında lar, fröz hastalıkları, yar.ılılar ve ishallilfr
şunlar haizi dikkattir: Bulunması güç, na­ için yerler aynimışdır. K a l a v ıı ıı huslıılın-
dir ilâçl.ır için olan müracaat ve taleh reddü ncde yatarak hastalar için ııdet tayin etmemiş

di M. C e v d e t . MetU Ala FaiH SI AMgttIU (2) A. İRsa - mttoire de$ BimarUianı. ho


VAKIF HASTANELERİ 19

buraya gelen zengin ve fnkir ne kadar hasta A l â e d d i n A l i P e r v a n e Beyza


olursa yatırılmasını emret/nişdir. Evlerinde de ve büyük bir emirdir. Bcbası da i z z e t ­
hasta olanlar için de ayrı bir teşkilât vücu- tin Mehmed bin M u i n i d d i n
de getirmişdir k i bugünkü içtimaî muavene­ S ü l e y m a n P e r v a n e ' dir. Hepsi
te bir misâldir. Vakfiye hükümleri çok mü- Amasya'da Pervane Bey camiinde gömülüdür.
himdif. Bir nokta daha hatıra geluıekdedir. Anadolu-
8 — Şam'da 1248 de Salihiye'de Türk nun birçok şehirlerinde Selçuklulardan kal­
emirlerinden Kaymeri hastahanesi. Şam'da ma eserlere S u l t a n A l â e d d i n za­
yapılan ikinci bir T ü r k Tıbbiyesidir. X I X manından kalma denmek.ledir. Konya'da da
uncu asır ortalarma kadar idamei mevcudiyet böyle deniyor. Bu söz Osmanlılardan daha
etmişdir. evvel yapıldığına ve eskiliğine delil itibar
olunur.
9 — İlhanlılar devrinden Amasya Da-
rüşşifası. 1305 de Olcayto Sultan Mehmed Bu bina son zamanlarda ziraat âletleri
Hudabendenin haremi İ l d u ş (Yıldız) h a - deposu olmuş ise de mahallî müze ittihaz o-
t u n 'un kölesi A n b e r b i n Abdullah lunmak üzere tahliye ettirilmişdir.
tarafından yaptırılmışdır. 1312 de tanzim edi­ 10 — îlk Selçuk feodalitesi zamanmda
len vakfiyesi şimdiye kadar ele geçmemişdir. Menguçelclerin Divrik'de 1228 de yaptırdık­
Elyevm kısmen mamur, müstatilî bir binadır. ları darüşşifa baniyesi E a h r e d d i n
X I X uncu asır ortalarına kadar hastalıane B e h r a m ş a h ' ın kızr vc amcazadesi
zengin bir kadro ile idaıe edilmiş ve bura­ A l M c n g u ç e k ' den Ahmcd Şahın hare­
dan birçok hekimler yetişdirilmişdir. mi P r e n s e s T u r a n M e l i k ' dir.
Sü.slü kapısında Arabça kitabesi vardır. Bu
Evkafnı mütevellisi, laliibi, muavinleri,
kapı şimdi pencere halin? ifrağ cdilmişdir.
eczacıları, kapıcıları, çamaşırcısı, aşçıları vc
Selçuk sanaluıın ince ve muazzam bir eseridir.
hademesi yaknı zamana kaılar malûmdu. 1873
den sonra burası yalnız delilers muvakkat bir Hastahane Ahmed Şah camime, bitişik-
ijaman için hasredilmişdir. dir. Hastahane duvarına ınultasıl bir türbe
vardır. Burada banilerinin yattığı diğer Sel­
Bu darüşşifainn evkaf kuyudu alikasın-
çuklu müesseselerinden misâl almarak kabul
da mahfuz Amasya Muhasebe diye aranan
olunabilir.
Amasya cihetler dcfte.rimn 38 inci sahifesin-
Hastahane mustatil bir binadır. 32X24
de siyakatle yazılı kadrosu budur:
metre ab'ad|ndadır. Sivasdaki birinci Keykâ-
Mütevelli, bir kâtib, bir tabib, bir mu-
vüs hastahanesi'nin nısfı ktidardır. Lâkin tarzı
temed, bir tabib muavini, bir müremmim, bir
inşası çok mükemmeldir. Hepsi 8 oda ve 4 ey­
nakib (ekmek dağıtan) ve 3 zincirci, ve bir vandan mürekkebdîr.
bevvab. Bu deflerde hastabancniiı hekim ve
11 — Kayseri'de Gıyasüddin Tıb Mek­
muavin kadrosu X V I I inci asır ortasmdan
tebi ve Gevher Nesibe hastahanesi. (1205) Bu
X I X uncu asır ortalarına kadar 2 asır imti-
hüstahaneyi Selçuk hükümdarı K ı 1 ı n ç.
dad eden kısmı m a l û m d u r ( 3 ) . Mühim şa­
A r s 1 a n ' m oğlu medresenin banisi B i •
hıslar burada yetişmiş ve birçok lıekimler ça­
rinci Gıyasüddin Kcyhusrev-
lışmışlardır. Çoğu hazakatle meşhurdur.
in i k i n t i defa Saltanatı zamanında kız karde­
Evkaf mahzeninde bu zikrettiğimiz def­ şi P r e n s e s G e v h e r N e s i Jı e yajı-
terde mühim bir kayıt dalın var. Darüşşifai tırınışdır. Elyevm Kayseri'de Yenice Hacı ikiz
m.erhum Sultan Alârddin y^izılıdır. Bunun Sul­ malıalirsindedir. Çijtnler veya Giyasiye ve .5'"-
tan kelimesi yanlışdır. Zirr. (1312) de vakfi­ faiyc medreseleri diye anılmaktadır. Elyevm
yesini A 1 â e d d i n A l i lertib etmiş­ harabdır. Medhal cephesinin bir kısmı muha­
dir. Bu 1 1 d u ş H a t u n ' un kardeşi iti­ faza edilebilmişdir. Bina nefis bir Selçuk ese­
bar olunurdu ( 4 ) . Bu vakfiye bulımmamışdır. ridir. Gayet süslü ve kıymetli vc Selçuklu sa-
nalınm nadide bir misali olan kapısı üzerinde
(3) Dr. A. Süheyl Ünver - Amasya
Arabça kitabesi vardır. Buraya Çijlrirr den­
darüşşlfast. Tedavi kliniği vp laljoıutunn mecmuası
mesinin sebebi hem medrese ve Iıcın de has-
No. 17, 1935.
(4) H 8 e y l n Hüsameddln, Amusya Ta.
lahanenin bir arada bulunmasıdır. Bu i k i bi-
rihi cüd 1. nahm arasında ayrı duvar yokdur ve dahilen
20 Dr. A. SÜ a EY L O N V E R

biribirine gecid ile merbutturUr. Şarkta taba­ leri vardır. Kitabede bu müessesenin hasta-
bet nazarî olarak takîb olunmamı}, hasta ba- haneyi müştemil bir tıbbiye mektebi olduğu­
şmda amelî olarak da tarif edilmifdir. Buna nu bize öğretiyor.
dair tarihi müeyyedeler vardır. Mcdresei ttb- Sağda ortada lu'icrclt rden birisi dc bu
biye daha büyük, hastah^ne daha genindir. hastahanenin banisi vc 1219 da akciğer ve­
Medresede elyevm bir türbe mevcud, kime aid reminden ölen İ z z e t l i n K e y k û v ü s -
olduğu bilinmiyorsa da diğer ha«tahane ve ün türbesidir. Türbe haricen ve dahilen çini
medreselerde hep banileıı yattigmdan bura­ ve nakışlarla süslüdür. Hastahane elyevm
da da banilerinin yattıgnia hüknwtmek lâ Şifaiye medresesi diye mürurdur. 17()H de ha-
zımdır. rab olmasına meydan verilmemek üzere fer­
Hastahane 32 X M metre büyükl öğün­ manla medreseye tahvil olunmuşdur. Kvkuf
dedir. Medresei Tıbbiye ile birlikde 60 X 40 mahzenindeki kayda fiöre burası 1 lr»9 da med­
metre büyüklüğündedir. Bu hastahane Ana- resedir, liaşvekâlft .fr.vü'iııde de mües.«escyi
doluda Tıb mektebi ile yanyana en eski mü- alâkadar eden nadir vesikalaı vardır. 1909
esseselerimizdendir. Bura-^ı Sivas darüşşifaı«ı da itiırası iıeşyüz talebe islialı edermiş. I9k)
%-akfiye«i hükümleri dahilinde idare edilnü?- ya kadar medrese halinde kalmış, umumî har­
di|-. Kayseri darü«^ifaüi medresesi vakfı di­ bin ilânını müteakıb askerî anbar ittihaz edil-
ye Defteri Hakanide Defleri Mufassal ı« Müc­ mişdir. KIyevm boş ve harjhdır. H i r i n c i
mel lÂvai Kayseriye num.ıra Wi da 1500 ta­ K e y k â v ü s âlim. âdil. âlimleri sever, iyi
rihli şu kayıt vardır: Karyei Akker'e tâbi Kay­ huylu ve cömerd olup şairlere, nefis sanatlar
seri livai hassa malikânesi vakfı medresei ve musiki erbabına çok iltifat pöslermişdir.
d a r ü ş ^ a ünvanlı bir köyün nüfusu kayıt­ Kendisi de şairdir. Hayatının son seneleri has­
lıdır r s ) . talıkla peçdiği için hekimlere ve tılılta büyük
bir ehemmiyet vermişdir. Kkseriya Sivas'da
Osmanlı Imperatorluğu zamanında Sel­
otururdu.
çuk vakıflan bozulmtyarak aynen devam et­
Bu haslahanenin I z z e d d i n K e y -
miş ve bu vakıflara eski ve yüksek bir tea­
k â v ü s ' e aid vakfiyesi sureli (evkaf malı-
mül mucibince hiç bir veçlile müdahale edil­
zeninde 12».'^ Anadolu defmri S. 290) da ka­
memiştir.
yıtlıdır. M. r. e v d e I tarafından taslıilıli
12 ^— Sivas'da Birin-i Krykariix Hasta- arabıa-ii F.laliiyrliit frlryan eserinde neşro­
hanesi 1217. Sivas'da Hükümet Konağı civa- lunmuş ve tarafından yine türkçeye çevril-
nnda Medreseler sokağında ve fDarülhadis mişdir. Ihı vakfiyeye pörc vâkıf vefalından
denen çifte minarenin kaişısındadır. I^kin sonra buraya yüzü trtüleraviz dükkân, birkaç
çok harabdır. Burası hem hastahane vc hem çiftlik vesaire bırakmısdır.
de tedris edilen bir klinikdir. Hemen yanında Vakfiyeye püre: l?u valfı ınüelıliedi şer'i
mevcud bir vecih mcdrexesinin vaziyeti l)ir satılamaz, icar edilemez, rcliin olunamaz. İr­
zamanlar tıb tahsil eden tnlel»eye melce* oldu­ sen verilemez. Kimseye li'inellük olıınaınnz.
ğunu dii^iindürecck mahiy» İledir. KnpiHindu İtlaf ve imlıa olunamaz. İliç bir selıelıle İm
Arabça bir kitabesi var<lır. İtina miistatil şek­ vakıfdaıı riicu" olunamaz. Kimseye lıu vakıf­
lindedir. ()rtası büyük bir havludur. Klycvm ları bozmak « iliz depildir. |!ıı esasları bozan en
açık divanhane ii/erinde ta^a mahkûk güneş büyük fenalığı irlikâl» elnıiş olur. Vakfa üs-
ve kamer alâmeti vardır. Mevmd pl.-ina pöre tadüddar Darüssaade ajlası ve hazinedar
hastahane W X metre ebadındadır. Yal­ F e r r n lı b i n A b d u l l a lı ((>) nıiile-
nız havlusu 2 2 y .H2" 701 metre mıırabbaında- velli ve nazır layin olıınmııştur. Mıırasını ya
dır. Hasla odaları büyüktüı. Vaklile bu odala­ kemli veya naibi vasılasile i(l:ıre eder. Unnım
rın kapılan üzerinde çiniler varmış. î;^imdi evkafda ve İm vakıfda tıı.-*arruf ona bırakıl-
birkaç fane»i kalmı<<. Hürrelerin kapıları üze­ mışdır.
rinde ve duvarlarında dahi kabartma olarak Hu zat lıâzik. raliîm. akranına faik lec-
tahsili iilûm ve fünuniın ulüvvii kadrü şa­ riilıeli. mülıezzel). ahlâklı. ş;ırlalanlıkdaıı uzak
nına dair âyetler, hadimler ve büyüklerin söz-
(fi) Çnukın DnrdşıjlfıiHi bAnİRİ olan C o m a-
(5) M C e V d «• t notlarmdan. O » m a n Nu­ I c d d In F r r r II h dur. Çnnkındnki darilfşlfnda
r i . * . Cev<trt haf'at ı r rterlcH k l U b ı u a ratlrtclMt. medf undur.
V A K ı F H A S T A N E L E R I 21

tabibler, göz hekimleri (kebhallar) ve darüşşi- K a r a t a y ' m ortanca kardeşi K e m a 1 e d -


fada oturan salih cerrahların maaşlarını tes- d i n K a r a t a y tarafından yapılmışdır. Bi­
blt eder. Edviye tedariki için çareler arar. raderinin Karatayı Kebir itlâk olunan med­
Darüşşifada çalışanların vazifelerini tayin resesi karşısında mevcud muahhar kerpiç bir
eder. binanın yerinde pek eskiden bir darüşşifa bu­
Vakfiye v a r i d a l m n ı sureti sarfına dair lunduğunu öğreniyoruz. Buıası Konyadan Cc-
mühim ahkâmı muhtevidir. Her sene zamanm lâleddin Karatay vakfiyesinde yazılıdır. Bu
rayicile gümüş paradan dürt bin dirhem sar- vakfiye eşrafdan 50 şahidin huzurunda tan­
fedilir. Nısfı mutlaka sarftdilir. zim edilmişdir. Ve kardeşi K e m a l e d d i n ' i
Gaileden bin müd (7) sarf edilir. Vakfi­ mütevelli tayin etmişdir. Kendisi tıbda ileri
yesi darüşşifanın malızeniiıdc saklanır. İcab gitmiş bir şahsiyettir ve burada ders de tak­
ederse bununla akarât ve müstakilât satın rir etmişdir. Bu bina kardeşinin elyevm mev­
alınarak vakfma ilâve olunur. Vakıf akarlar cud medresesi ktıdar güzel ve sanatlı imiş.
3 seneden fazla icar edilemez. İlk icâre müd­ Halen bir eseri bile kalmamışdır. Bir zaman­
deti bitmeden yeniden tecdid olunamaz. Bil­ lar Karatâyt Sagir de denmişdir.
hassa zalim tama'kâr ve emniyet edilmez a- Konyada İnceminare şimalinde bir ma­
damlara birşey icar olunmaz. Darüşşifa malı- halleye elyevm Sakahane fşifahane) mahallesi
vu münderis olur da yeniden yapılması kabil denmekdedir. Halk burasını eski ve devamlı
olmazsa ve içerisinde oturulmazsa velhasıl bir an'ane ile bimarhane yeri addediyor. Kon­
buradan intifa edilemezse bu hâsılat müslü- yada ayrıca bir Bey Hekim - Tabib Ekme-
m a . J a r ı n fıkarasına, aç müminlere ve mis­ lüddin - mahallesi vardır. Türbesi bu şifahane
kinlere sarfedilir. mahallesinin arkasındadır. Bu darüşşifa i l k
Vakfiyeyi değişdirmek isteyenlere fena mevzuu bahis olan Kemaleddin Karatay da-
temenniler var. Vakıfname vâkıfın vefatın­ rüşşifasından ayrıdır.
dan sonra tanzim olunduğundan rahmet te­
Konyada bir üçüncü darüşşifa daha bu­
mennileri edilir. Selçuklu ve Osmanlı kadı­
luyoruz. Bu da İnceminare ile Karatay med­
ları tarafından vakıfname tasdik olunmuş ve
resesi arasında yukarıda zikrolunan yerde Ka­
şartlarının yapılmasına dikkat olunmuşdur.
raman oğulları zamanında da Şadi Bey has-
İşte bu vakfiye ile Selçuklu lıastahanele- tahanesi vardır. İçinde kanlı harpler ve mü-
rinii) umum lıa.slaiara mahsus bir yurd oldu­ barezelerle yıkılan eski bimarhane arsası üze­
ğu- .ı ve diğerlerinin l)u şartlar dahilinde ida­ rine tekrar ya])ilan darüşşifa mahalli olma­
me edildiğini öğreniyoruz. Selçuklular za­ sı muhtemeldir.
manında hastaiıaneler idaresini gösteren bu
Asıl büyük hastalıanenin banisi A I â e d •
vakfiyenin Türk lıi) tarihi noklasnıdan ehem­
d i n K e y k u b a d ' dır. Yaptırdığı hasta-
miyetli fazladır.
hanenin evkafı arsasında P kıt'a arazi, 3 bağ
13 - - Sivasda Darürrahe 1329 da K e -
ve 20 dükkân mezkûrdur (10). A 1 â e d d i n
m a 1e d d i n A lı m e t b i n K a lı e t
K e y k u b a d Ilgında bir ılıca da yaptır-
o ğ u l l a r ı yaplımışlardır. Vakfiyesinde
mışdır.
(8) burasının dindar âlimlere ve fakir ve mis­
kinlere vakfedilerek adnıa dariirralıe dendiği Evkaf mahzeninde Konya Darüşşifası
ve onlara istirahat mahalli yaj)ildığı yazılı­ hakkında şu kayıt vardır: (vakjıcamt ve da-
dır. I I) 11 i B i I) î ' ye (9) göre K e - riişşifai mamarvi nierhına ve mağfurunileylı
m a I e d din i b ıı i H a lı e Selçuk Sullan Alârddin der Konya. Cemaati hade-
ümerasıiHİandır, bu zalnı rilıal (islirahalhaııc- mci dari'ışşijui mamurri Miişariinileyh) 178H
misafirlıane) yajjlırdığnu iki yerde; yazar. tarihinde 2 kâtib tahsisalr var. 1.319 da tabibi
J4 - Konya (lariişşilala.ı 1219- 123:', evvel tahsisatı dini kişiye taksim olunmuş.
.Selçuk vezirlerinden M nı i r (i e I â i e d d i ıı Tahib v(; .Şakirdi lahib tahsisatı da tevzi olun-
nuışdıır ( I I ) . Sivas durüşşifası'ndaL olduğu gi­
(1) Bir müd yirmi kiledir. bi Konya darüşşijasında da ınüteaddid he-
(8) Vakfiyenin D a r ü m ı h o y o aid notu M . Cevdet
notlan meyanında bulunmuş ve Prof. ş . Yaltkaya (10) M. Cevdet Elahiyetül fetcyan.
tarafından terccme edilmiştir. (11) Evkaf mahzeni de/teri selatin, clld 1, Ana-
(9) Houtsma tabi. Lcldcn do B r l l 1902. S. 310. dolu, S. 131.
22 Dr. A. s n BUY L O N F E R

kimler vardır. Burada bir de faldtdi tabib bof sinin mOtevelliliğini yapmışdır. 1220 tarihli
luyoruz. Hantahanenin yeri kayboldofa halde Sivas daröşfifası vakfiyesinde musarrahdır.
bile 7 aau sonra evkafa aid Bofvekâlet arfivia6e (tıb 272) mevcud 787
eski kadro esas idbaıile d^^ifdrilmeıııijdir. tarihli bir beratta (Çankırıda kâin timarhanc
Bafka taraflara sarfiyat yapılmakla beraber Uescidi vakfı emanet ciheti) yazılıdır.
vakfm şaru aynen kalnujdnr.
16 — Kastamoni'de Ali bin Pervane has-
Konya darüffifast kadfosu yerine kaim tahanesi. 1272 de inşa olunmuşdur. Kasta­
diğer bir kadro daha vardır ki (12) müteveiiii moni'de Küpceğiz mahallesindedir. Yılanlı
vakıf, kâtib 17S4 de tabibi evvel hissesi, 1773 dergâhı diye de marufdur. Hakikaten halkın
de tabibi sani ve tabib şakInH hisseleri kayıt­ itimad ettiği ve birtakım şifalar umduğu ta^a
lıdır. mahkûk yılan alâmeti de vardır. Kapısında
En son 1858 tarihine «ıd bir kayıt daha burasının Maristan olarak yapıldığına dair
vardır (13). Tahibi evveli darüşşifa hissesi Arabca bir kitabe vardır. Banisi Selçuk rica­
darüffifai mezkûrun eseri ebniyeti değjU ma­ linden M u i n ü d d i n S ü'l e y m a n P e r ­
halli dahi m^hul ve nabedid olduğundan v a n e ' rtin oğlu A l i ' dir. Mimarı Kayserili
âhere verilmifdir. Bofvelmlet arfivinde mev- S a ' ddır. Banisinin burada türbede yatıp yat­
cud diğer bir vesikaya göre (14) 1525 tali­ madığı tetkike değer. Kitabedeki Maristan tanı
lerine doğru darüf^i harub bulunmakdadır. türkçe Yılanlık mânasma gelroekdedir. Şark-
Muvakkaten bir yer darüşşifa ittihaz edilmiş da hastahanelere Maristan itlâk olunur ki
dir. Orada haar bulundurulan ilâçlar haf­ eski tabobetde olduğu gibi islâm ve Türk ta­
tada bir gün Poliklinik yapılarak muhtaçlara babeti de yılanı tababete bir remz olarak al-
dağılılmışdır. Tabib Cüneyd buraya yakm mışdır.
bir* yerde oturarak hastalar, her gün görmesi
ve mualecelerinde bulunması tenbih edtimi}- Netekim Aesculape sıhhat mabedleriıulc
dir. Bu hasuhaoentn hizmetine aynen devam de milâddan evvel ve sonta bu reniz vurdı.
olunduğuna bu güzel bir .-nisaldir. Muhakkak birşey varsa o da Maristan m han-
tahane mukabili olmasıdır. Burada yılan
15 — Çankında Ala Bey Ferruh hasta-
alâmeti hakkında mahallî mühim bir itikud
hanesi. 1235 Selçuk hükümdarlarmdan A I â -
vardır. Yakın zamana kaJar delilerle mün­
eddin K e y k u b a d bin Keyhus-
zeviler, göz kapağı ve yüzü eğrilenlcr humya
rev zamanında Selçuk askerî üınerasmdan
getirilir. Ruhi ve maddî vasılalarlu tedavi <•-
A l a b e y C e m a t e d d i n Ferruh
dilir. Sıtmalılar da yılan rcmzli taşdan bira/,
tarafından yaptınlmıjdır. Şehirden uzakda ve
suya karışdırır içerler.
gari» cilıetindfdir. Tantnmıyacak derecede ha-
rabdır. Mühim kilabesi Çankırı orta mekte­ Ihfiekâlet arjiv'ıtnlc buraya dair 172()
bine kaldırılmı^ır. U) sene evvel hastahane- ve 1773 tarihlerine aid vcnikalar vardır. J72()
nin ancak 6 odasının harab bir halde yalnız tarihli vesika (tıb 224) birçok sar'ah vc mec­
duvarları mevcud imiş. Burada bir arşın uzun­ nunların darüşşifa şeyhi tarafından ruhî teda­
luğunda liir laş üzerinde kabartma ve biribi- vilerle iyi olduklarına dairdir.
rinc geçmiş S^-lçuk tarzı tezyininde çifte yılan
vardır. Bugün Tıb Tarihi EnMİtÜ!<üne alâmet o- 17 - - Akşehirde hustahanc. X I I I üncü
larak inlihah nltınmuşdur. Kitabesi arabcadır, asra aiddir. Bununla Konya havzasında Ak­
vc l)ura!«ı darürafiye olarak yaptırılmışdır. saray, Kimya vc Akfclıir vc Selçuk'la hasta-
Taş mcscid denilen vc darüşşifa müştemilâ­ haneleri üçe baliğ oluyor. Bu hasluhancnitı
tından türl)ede banisi medfundur. Darüşşifa ayrıca bir mescidi de varnıi". M^'t de hu mes­
mahkcmci şcr'iyc kayıtlarında medıûrdur. cidin evkafı hudur. Dükkân hâsılatı 25 akça,
Burasının hulunduğu mahalle timarhanc ma­ bağ hâsılan 25 akça, Durmuş vc Ahi Doğmuş
hal lc«i (Jcıımckdedir. Baniil Sivas ha«tahanv- kervansarayının zemin ücreti 26 akça olarak
yazılmışdır (15). Ilgından Akşeliire gelirken
(12) Etka/ mahtenl, AnadolU atik defteri, nu- kasabanın kenarında ve şosenin üzerind(;ki
m»ra 2S9, c»dld n u m a r u l 4S dır. büyük Ilıca A 1 û c d d i n K e y k u b a d ' m
ı I . ' J » Kıkaf mahzeni, haremern /urut defteri. olmasına nazaran Konya havzasındaki bu
t]4) No 442 Konya defteri. D«lt«rin U r l h l
vokdur. LAkin İçinde 931 (152Ö) twrthj v»r<lır. (15) M. Cevdet, Blahiı/ctül fcteyan.
VAKIF HASTANELERİ

hastahanehin d e A I â e d d i n K e y k u b a d ne meşhur kanun mütercimi Tokadlı M u ş t a -


zamanında yapılması ihtimal dahilindedir. E f e n d i oğlu T a b i b M e h m e d Ra
18 — Konya Aksai ayında darüşşifa ş i d E f e n d i ye istihkakı hasebile ve pederi
X I I I üncü asra aiddir. Aksaray kasabasmm M u s t a f a E f e n d i nin asıl bu cihete sa­
şimalinde Şeyh Hâmidi Aksarayı mahallesinin hib olması cihetile tayini de ilâm olunmuş­
üst tarafında tımarhane mahallesindedir. El-- dur (Tıb 796).
yevm burada duvarları tuğladan inşa edilmiş Selçuklu hastahaneleri Osmanlılar zama­
bir harabe görülüyor. Vaktile burada çok ra- nında faaliyetlerine devam etmiş ve hekim
sîn bir darüşşifa vardır. Vc halk da ananeye basılar buraların kadrolarile ciddî bir suret­
tebaan böyle kabul eder. Muciz'i Hallil te alâkadar olmuşdur.
Muciz diye şerh eden tabib C e m a l e d d i n
20 — Kayseri'de Cüzamhane. Z ü 1 k a -
A k s a r a y î nin burada çalışdığı mervî
dir o ğ l u H a s a n B e y Kayseri'de
dir.
Cüzamlılara civardaki Salkon kariyesinin nıs­
19 — Tokadda Pervane Bey Darü§§i- fını vakfetmişdir. Başvekâlet arşivinde de bir
fası XIII üncü asır (1275) Banisi meczumin zaviyesini öğreniyoruz (tıb 637).
Selçuklu büyüklerinden P e r v a n e B e y - Zülkadir o ğ u l l a n zamanında Kayseride esa­
dir. Tokadda meydan mahallesinde Demirci­ sen burası mevcud, yalnız bunlar o vakfı zen-
ler civarında Gök medrese namında büyük ve ginleşdirmişlerdir. Eğer bu da Selçuklulardan
iki katlı bir bina vardır. Yalnız kitabesi yeri kalma bir müessese ise bizdeki Cüzam tarihi­
kapı üstünde olduğu halde maalesef düşmüş- ni buraya kadar götürmek icab edecekdir.
dür. Ne olduğu malûm değildir. Halk arasın­
21 — Erzurum .dariişşifası. Başvekâlet
da buraya Gök Medrese, Pervane Medresesi,
arşivindeki vesikaya göre 1147 tarihinde Pa-
Kırk Kızlar Medresesi isimleri verildiği gibi
sin sancağında vâki Rozvans namı diğerle
Darüşşifa ve Bimarhane de denmekdedir. Da­
Toprak tekesi Erzurum'un darüşşifası maka-
hilî tertibatı Sivas'daki Darüşşifaya benzer.
mındadır. Çünkü Erzurum'da bundan başka
Birinci katda 15 küçük oda ve 4 büyük salon
timarhane olmadığından mecnunlar burada
vardır. İkinci kat da aynen böyledir.
terbiye ve tedavi edilmektedir. Tekkenişin o-
Buraya dair Başvekâlet, ar.sıu'inde 4 mü­ lanlara bir nefer cübbeli bedeliyesi tahsis
him vesika vardır. 1713 de hastahane ikin­ olunmuşdur. (tıb 1037). Yine Başvekâlet ar­
ci tabibliğine dair bir ilâm (tıb 239). 1784 şivinin Evkaf dosyasında (21977) numaralı
de ikinci tabii) Ahmed Halifenin beratı tec- vesika 1147- senesine aid bu vesikada bu da­
did olunmuşdur. (tıb 421). 181] tarihli vesi­ rüşşifa hükmünde olan yerin Erzurum civa­
kadan şu hülâsayı elde ediyoruz: Tokad na­ rında bundan başka ve terbiye eder -mahal
hiyesine tâbi vakıf Medresei Pervane Bey k i omadığnıdan burasını ocak suretile idare ede-
Gök Medrese denmekle meşhurdur. Darüşşi- gelen ailenin sülâlesinden ve sâdatdan olan
fası ve darüssulahası vardır. Musallayı Tokad şeyhine tahsisat itasına dairdir. Burasının in­
deyu yazıldığı mahalde kaydı görülür. Evka­ şası tarihini bilmiyoruz.
fının 4 selimi darüşşifada tabilı olanlara ve 2 22 — Erzincan Darüşşifası. Başvekâlet
selimi de darüssulahaya tahsis olunmuşdur. arişivinde (tıb 607) numaralı vesikada Erzin-
Bu vesikalarla iıaslahaııcııiıı 1811 e ka­ canda da inşası tarihini bilmediğimiz, lâkin
dar faaliyelde olduğunu ö^rreııiyoruz. Erzurumdaki gibi çok eski olması mihuz bir
1783 de burasının inhilâl eden tababeti­ darüşşifadan bahis vardır.
Kahirede Seyfeddin Kalavun Darü,,ifas, medhali ve cami ile Kalav.n Türbesinin görünümü.
2 — M isircia,
•/4

I
'1^ i I

- i J
3 — Amajya DaruşjıfaM •A Gabnel

4 — Arn,ı%ya Dnt-ıış>ifası pl.inı I A. G;ıl)r ı r l '

4*
1
]
n
1
— Var(j,n-j- Scyh E m r n r - !(|n- l)Tnarhanr»ı vr

r> — DıvrtUı'tlr

T
•. • • •

t m


6 — Divriki'de
'm



*
Darüşşifa v e A h m e t Paşa c a m i i n i n
plân ve makta'ları ve darüşsifanın CEas kapısı
(A. Gabriel)

Sivas Darüşşifası plânı (A. Gabriel)

7 — Kayseri'deki Darüşşifanın kapısı


9 — Çangırı Darüffifaiindaki yılan alameti

mm:

• ..». »

'O — Tokat Darüfiıfa»! »emin kal planı

v« maklaı.
Sultan AHmed Oamil

TAHSİN ÖZ ;
Topkapı sarayı MUzosi Direktörü

Türk varlığını, tam değeriyle ortaya koy­ kolay kolay böyle bir menba ele geçmez.
mak için, incelenmesi gerekli, en mühim Yine bu vakfiyelerde, kütüphanecilik hak-
menbalardan biri de vakfiyeleridir. kmdaki şartlar bûgün bile medeniyet âlemi­
Vakfiyeler, san'at, tarih, kültür yönün­ nin kabul ettiği esaslara uygundur.
den senelerce, aramakla elae edilmeyecek ka­ Darüşşifaya doktor intihabı için, milli­
dar, geniş ve olgun bilgiler verebilir. yet ve dinin değil, yalnız hazakatin meşrut
işte bunun en verimli neticelerinden bi­ bulunması, ne kadar olgun bir dinıağ ve mu­
ri, Balıkesir Saylavı Prof. İ s m a i l Haki hit mahsulü olduğunu gösterir.
k ı U z u n ç a r ş ı l ı ' nmjrürA; Tarih Ku­ Pek mühim bir tarihî menba olan
rumu belleteninin birinci sayısmda neşrettiği vakfiyelerin taallûk ettiği binalar ise Türk
vakfiyedir. varlığmm birer anıdıdır.
Karaman oğullarından tb r a h i m Mevzuumuzu teşkil eden Sultan Ahmed
B e y ' in Karaman imaretine aid olan bu camii, ister Marmara tarafmdan olsun, ister
vakfiyesi 835 H . 1432 M. tarihli ve muhtelif Boğazı geçdikden sonra olsun, zairin gözleri­
zeyilleri havidir. Bu vakfiye, bez üzerine ya­ ni kamaştıran, cezbeden bir şaheserdir.
zılmış olub tomar şeklinde ve on yedi metre Hangi cebheden bakılsa, büyük kubbe­
tulündedir. nin etrafma toplanan, di^ilen, dağılan tam
(On beşinci asırda Türklerin; içtimaî ve yarmı kubbeler, inhinalar, incelikler, göz­
müesseselere verdikleri ehemmiyeti; tam mâ- leri yormaz, bilâkis hayranlığı arttırır. Bu;
nasiyle ortaya koymaktadır. İnsanî bir gaye Türk varlık ve kudretidir (Resim. I ) .
uğurunda bu kadar etraflı düşünce ve buluş- Bu âbidenin mimarı, M e h m e d A ğ a
lat, elbette Türkün ruhundaki yüksek hislerin her şubede yükselen bir istidad idi. Musiki­
bir tercümanıdır. den başlıyarak sadefcilikte de üstad olan
Bu imaretin yüce mimarî kıymetini de, M e h m e d A ğ a devrinde; Türk mimarî­
kalan ve müzelere nakledilen bazı parçala­ sinin bir inkılâbı olan bu eseri yaratmışdır.
rından öğreniyoruz. Yine Türk ve İslâm Eser­ On yedinci asrın iptidasında doğan, bu
leri Müzesinde gördüğümüz, kıymetli selâdon âbide, Türk mimarîsinin ve tezyini sanatlarm
tabaklarm imaretlerde kullanıldığını da hatır­ muhtelif şubelerinde en muvaffak olmuş bir
lamak, içtimaî yardım müesseselerimizdeki eseridir.
ruh asaletini gösterir. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde, bu ca­
Fatih camii ve tevabii ile Ayasofya'ya miin inşaatma aid hayli vesaik vardır. Bun-
aid neşrohman vakfiyeler (1) ise; X V inci larm mühim mikdarı yani sekiz büyük cildi,
asırda Istanbulun topoğrafik vaziyetini göste­ mermer ve kefeki taşlarının işçiliğine aid-
ren yegâne vesikalardır. Bunlar bize Bizans dir (2).
eserlerinin yerlerini ve isimlerini bile tanıt- Bu muazzam eseri en kısa zamanda mey­
trrmakdadır. dana getirmek için laş, en mühim malzemeyi
İstanbul'un Türk ve yabancı ırklardan teşkil ettiğinden gruplara ayrılarak işçilere
olan sakinlerini, hattâ hiryok stınatkârlannı verilmiş, her parti için, yay, çatal, burgu,
bayrak, anahtar, terazi vesair işaretler vurul-
da bu suretle öğreniyoruz. Sanat tarihi için
makda imiş.
(i) T a h s i n öz, Svvei stiftunsgurkuden Des
Sultan Mehmet II. Fatih, İstanbul 1935. (2) Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi. No. 36-41.
•26 ' ' r " •:''i'ifffir*';tfr

üa ay aihayetiade icmaller yapıfan^, nalar, o tarihde meydanm ve civarının vaziye­


BÎhayet bîtmeat âKtine ^IW'T*^ tini oldukla, isah etmekle beraber, bu bina-
b l i n ç o tanâm edilmififir İd. 0 ^ X 0 ^ eb'a- nm yapılması ifiin Mehmed Paşa Sarayı ile
dhnda yinni alb sayfadbn ibaret olan ba âet' Aslanhanenin ve eski bazı binaların da yı­
ter nefia bir k i ^ üıerine gayrt gfiıel bir kıldığı anlaşılıyor. Mmima: M e h m e t A ğ a ,
neaih ile yaabm}, ttyik o l d ı ^ a jemaeli bir bu binayı yaparken, Türk mimarîsinin en mü­
kab'a kmumifdnr (3). tekâmil eserlerini görmüş, onlara nazaran
Semamesini iktibas etti|imiı (Resim 2) bir enmuzeç meydana gctirmişdir. Hilhassa
bu defter Ahmed I . in vefatı üaerine Mustafa tezyini sanat yönünden en ön safa geçmiştir.
I . in tasdiknu havidir. Zaten binanm diğer nıabedlerc ııazaruu
Defterin bajligroda, cami ile beraber aydmldc olması da bazı müelliflerin yazdık­
hangi binalar yapddığı sabdı ve iâhik bina ları veçhile hüznün izalesi raaksadiie değil,
naaır ve eminlerile kitiblerinin ve nihayet ûstadm eserinin her köşesine serpiştirdiği em­
miman M e h m e d A ğ a n m ismi ve 1609 salsiz tezyinatm ve renk âhenginin hakkını
(1018) cemaayelevvel iptidaamdan 1617 vermek için bol ışığa ihtiyaç kaygusudur.
(1026) zilkade gayesine kadar bir İMsabı ih­ Maamafih Edirne Selimiye Camii de ay-
tiva ettiği J*r^]mm^AMAtr dmlık bir mabeddir.
Günün temeli 1609 (lOltt) senesinde a- Şimdi binayı süsleyen tezyinatından hu-
tümledir. Teraei kan merasiminde kullanı­ zılarını inceleyelim.
lan kazma Topkapı Sarayı Müsesi Hazine I — Camiin yazıları: A m e t 1 i K a ­
dördüncü Mi/ommda temhirdedir. Kaznuuun sım Gubari tarafından yazılmıştır. Bu
sapı güvea kadife kaplı olub üzeri gümüş mo­ zata Gubari lâkabı pirinç üzerine fatiha yaza­
tiflerle süslüdür. cak kadar ince yazmaktaki melekesinden do­
Binamn cümle kapısı ile mahfildeki ki­ layı verilmiştir (6).
tabeleri 1616 (1025) tarihini havidir. Naima, Netekim Topkapı Sarayt Müzcsituh böy­
1617 (1026) senesinin Cemaziyelâhınnm le âyet yazılmış muhtelif pirinç taneleri l>u-
dördüncü günü büyük merasimle resmiküjad lunmakdadır ki, bunların K a s ı m G u h a-
yapıldığını ve bin kadar hiiât verildiğini yaz- r î ye aid bulunması pek muhtemeldir. Çiitı-
makdadır (4). ktı bu eserlerin altına ini/a koyacak yer yok
Topka/H Sarayt /4r|irinde de hiratların dur.
müfredat kaydına tesadüf edilmijdir (5). Cami için o zamanın tanınmış hattatları­
Hadikutül CVramı'dc ayni tarihi göstermek- na otuz yedi mushaf yazdırılarak, leclid ı-ı-
dedir. tirilmişdir ki bu da ayri bir tedkik ınrv/.ııu-
Bu yüce eser ile tevabiine, 1811 yük dur (7).
294-1 akçenin Mrfedildigi yine sözü geçen II Birer tablo olan çinilere gelince :
defterden anlatılıyor. O tarihde bir altm 120
Malûm olduğu üzere, Şarkdu doğan sa­
akçe olma5ina nazaran mırfiyat yekûnu bir
nat eserlerinden çinicilik, on altıncı asrın ilk
buçuk milyon liraya baliğ olur.
nısfına kadar Selçuk çinileri esasıııu uygun
Defterde evvelâ alınan paralar bundan veya ufak bazı değişikliklerle (revanı etmiş­
«onra »arfiyat. yani malzeme ve yevmiyeler tir. Fakat Türk Mimarîsinin yükseimcHİ, bil­
9ira.<<iyle gösterilmiştir. hassa Sülcymaniye gibi şaheserlerin yaratıl­
Malzeme o kadar mütenevvidir ki, »e- ması, ona lâyik mimari tezyinata da ihtiyaç
bile konan kar mikdarı bile yazılmışdır. Y a ­ hâsıl etmiştir.
kanda başlangıcı dercolunan defterin masra­ Zaten her cebhede ilerliyen Türk «aııulı;
fa taallûk eden kıomından cam hesabını gö<)- bu devirde çinicilikte renk ve desen itibariyle
terir bir parça da (Kesim 3) görülecektir. mühim bir inkılâp vücude gclirınişlir. Mkscri-
(^miin etrafında yapılan dükkânlar, bi­ ya l>cyaz zemin tercih olunarak, renf;Areıık

(6) M U i t e l t l ı n z a d c , Tuh/rlUlhaltalin, «uv-


t». 367.
(7) Topkapt Sarayı Arfivi, No. üfiOl-
SULTAN AHMED CAMİt 27

çiçeklerle hazırlanan panolar, birer tablo ha­ Fakat, Sultan Ahmed Camiindeki çiniler
l i n i almışdrr. Bu eserler yapılmak için konu­ - yalnz Topkapı Sarayı istisna edilmek üzere •
lacağı yer nazarı dikkate alınarak bir nakka- tenevvü itibariyle bunların hepsine faiktir.
şan heyeti tarafından resimlerinin çizildiği, Bu tenevvüü, mikdarın çokluğu da temin et-
ayrıca çinici ustaları tarafmdan teknik nok­ mekdedir. Bilfarz Süleymaniye Camiinde tür­
taları incelendikden sonra nümunesinin İznik belerle beraber 4338 çini sarfedildiği halde
ve Kütahya fabrikalarma sipariş edildiği ve- Sultan Ahmedde beheri 16 - 18 akçeye müba-
saikden ve ehlihiref defterlerinden pek açık yaa edilmek üzere 21043 çininin sarfedildiğini
anlaşılmaktadır ( 8 ) . ve bu iş K â ş i o i H a s a n marifetiyle te­
Ehlihiref defterleri, sanat tedkikatı nok- min olunduğunu ve 350,958 akçe verildiğini
de icmal defterinden anlıyoruz (12). Bu ma-
. tasından en mühim l)elgelerdendir. İlk defa
beddeki çini mebzuliyet ve tenevvüü hiç bir
M 11 a 1 1 i m C e v d e t 1586 (932) tarihli
yerde bulunamaz.
defleri neşretti. Bu defler; otuz sekiz sanat
şubesine mensub beş yüz seksen sanatkârın Kezalik T ü r k çinisinin en yüksek devrine
ismini havidir ( 9 ) . aid parçalarla tevakkuf devrine aid nüûıune-
leri de bir araya toplamıştır. Cümle kapısınm
Biz de; çiniler üzerindeki tedkikatımız es­
üstündeki mahfillerde altlı üstlü y i r m i pano­
nasında bunlardan istifade ettik (10). Bu
yu hiç bir yerde göremeyiz (Resim 6,7,8,9).
defterler hakkmda bir fikir vermek üzere
1060 (1015) tarihli defterin baş sayfası ile Beyaz zemin üzerine mavi, yeşil, kırmı­
Kâşicilere aid sayfasının birer örneğini (Re­ zı, türkuvaz ve siyah renklerle meydana ge­
sim. 4, 5) veriyoruz. tirilen panolardaki selviler, lâleler, sümbül­
ler, Nar çiçekleri, rumiler, üzüm salkımları,
İlk sayfada kâtibler arasında camiin ya­
erik çiçekleri, rozaslar, karanfillerin tatlı bir
zılarını yazan S e y i d K a s ı m ' ı n ismi
ahenkle yekdiğerine bağlanması, ancak Türk
görülür. Kâşiciler sayfası o devrin pehlivan­
çiniciliğine mazhar olan varlıkdır (Resim
larını da muhtevidir. Bu kısım spor tarihi­
10).
miz için mühimdir.
Yine Hünkâr mahfilinin pencereleri üze­
işle baştaki büyük üsladlar bu eleman­
rindeki camgöbeği çinilerin güzelliğini, üzer­
larla on altıncı asırda Türk çinilerini hiç bir
lerine altın yaldızla yazılan gayet nefis bir
milletin erişemediği l)ir dereceye yüksellmiş-
celi sülüs âyet son derece yükseltmekdedir.
lerdir.
Şimdiye kadar bu şekilde bir kitabeye başka
Bu hakikati G a s t o n M i g e o n sa­
bir yerde tesadüf etmedik. Bu da incelediği­
rahaten söylemektedir (11).
miz çinilerdeki desen tenevvüünün tetkik edil­
İlk inkılâp eserlerini SiilcymaniycAe ve dikçe ehemmiyetini arttırır.
yanındaki türbelerde gördüğümüz'çinileriıı en Yaptığımız incelemelere göre elliden
nefislerini Selimiye, Sokollu, Rüstem Paşa, fazla mhtelif desende çini bulunmaktadır.
l'iyale Paşa camileriyle, Topkapı Sarayında, Bu, bir misline tesadüf eJilmiyen bir varlık,
Selim I I türbesinde, Atik Valde, Ramazan ve tezyini sanatlar için bir hazinedir.
Efendi, Takkcci camilerinde görürüz. Bu hazine, asırlarca yalnız Türk nesline
Bu binalardaki çiniler gerek sır, gerek değil, cihana ilham kaynağı olacakdır. Maa-
renk ve desen itibariyle bu sanatın artık bir mafih bu, yüksek eserleri solduran, ezen son
daha erişilemiyecek p a r ç a l a n d ı r . Cidden em­ devir kalem işlerinin kaldırılması, kıymetleri­
salsiz sanat harikasıdır. ni bir kat daha arttıracağı şübhesizdir.
III — Taş oymacılık: Bu sanatın en gü­
(8) A h m e t Re/lk, Onuncu asrı Hicride,
zel parçalarını yine Sultan Ahmed camiinde
İstanbul h a y a t ı , İ s t a n b u l , 1333. Topkapı Saraj/ı Mü-
»esi Arğivl, No.. 486, 480, 9613.
bulabiliriz, Camiin dış avlusunun dıvarlarmı
(0) M . C a v d e t , tıeyU ibni batuta, İstanbul, bir kordelâ gibi süsleyen, narin kabartma tez­
1632. yinattan başlarsak, gayeye erişmek pek zor­
(10) Transactions of the Oriental Ocramic Sa­ laşır.
tiety, 1B334D34.
Binaenaleyh burada en gözü çeken ve
(11) Gastöu Migcon, Mamicl Jy'art » t u -
tulman, Paris 1627, Sayfa 220. (12) Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, No. 10746.
fuaSje kmâat neşraıBliDeiBİ} pek udSx biikiQ yaldıtk yanlar bu gQıeU!|i tamamlamak-
dadnr.
Bunlankn, Hfioklr mahfiiiiMUd mihrab Oefterimiı ücreti kat'i herden yejim be-
r c t d d a nefİMİir. Mîhrabm Um tun bir M - rayi mihrab diye bunu da ayrıca göstermek­
delflt ve ince bir nHc ile i^enmigtir. Etraf tedir.
sâveleri, Myah* aan ve kıııuıu danuork ae» Bu mihrabm yanmdaki korkulukda yi­
imt kSye nadir laflarla ıw>saj& iflenıniy ve ne bu aanatm en takdire çarpan yüksek par-
banlarm anaoMİa yıMslas. meydana gelmif- çalarmdadtr (Resim 12. 13. 14).
tir. Mihrabın iki koyesindrki, koyo yeşil fon Koca mermer hem ajur olarak oyulmuş,
üaaıine altm yaldnlı kabartma çiçeklerin ne­ hem de vücuda gelen dallar, lâleler, narçiçek-
fasetini istalâkdtin altma yerle^rilen yejim leri vesairenin üçerleri ayrıca odukça yüksek
teiyinat aon hadde eriştinnekdedir (Re­ kabartma olarak işlenmişdir.
sim U ) . Moıaik işlerinde de, Sultcn Ahmed ca­
Malûm olduğu üaere yeşime Türkler en mii, emsalsiz bir tenevvü ve güzellik meşhe­
eski devirlerden beri büyük bir kıymet ver- ridir.
flûşlorfr. Hattâ Yldmma karşı camilorin Pencere içlerindeki muhtelif moza-
knbbekrine konulnğunu da Manisadald Mnra- yiklerden maada bilhassa mahfildeki, pence­
£ y e camii inşaat defterlerinde tesadüf et- re aralarında yedi pano, tabiatm verdiği en
güzel taşlar, en uygun bir şekilde açılarak
bir araya getirilmiş, kenarlarına yine renkli
Bu dd'terde Bahayi senld yefim bemji
taşlardan bordürler, mozayik olarak yapıl-
nihaden kubbei büzûrk btthafi jddmm, iki
mışdır.
oJet lajmH 520 akçe (13) denilmektedir.
Bu panolara müşabih bir tane de camiin
Mihrabm içinde açdc renk yeşimden mü-
büyük mihrabı yanında bulunmakdadır.
otasem bir gül bulunmakdadtr. Bunun .altın­
İşte bu ulusal sanat ve zevk mahsulleri­
da dört köşe yeşimler motayik olarak altm
nin karşısında eğilerek, diğer tezyinata Hİ<I
(13> ropfcapt terarı MMMH Arftvi, Ho. 10718- incelemeleri gelecek yazıya bırakıyoruz.
R. 1

R. 2
i f ' " " 7 ^ 1^ • :

1?" Y in
a:

J
J)-

0? 1
K4,
I

-J

put

#25
'i
fi

M'
V.4

-44
E?

4^

V/

w.

.5»

R. 6
4

e
4
o o

o
9

R.
e

ft

R. 8

i

if

R. 9
R. 10
II
i l - ?
İ4'

rr
33

'A

33

4i

ta
ABDÜLKADİR ERDOĞAN
Türk v e İslâm E s e r l e r i Müzesi Direktörü

Bu cami güzellik itibarile İstanbul'un en Silivrikapı daha birçok tarihî hâdiselerin


deeğrli mabedlerinden biricidir. M i m a r cereyan sahnesi olmuşdur. ( H : 915 — M :
S i n a n ' ın e l i değen her eserdeki hususiyet­ 1509) yılında vukua gelen büyük yer sarsın­
lerden bu camiin de büyük bir hisse aldığı gö­ tısında bu kapının yıkıldığını ve ayni sene
rülür. H a d ı m î b r a h i m P a ş a bunu içinde tamir edildiğini yukarısmdaki mahkûk
yaptıracağı zariıan yerini çok i y i seçmişdir. şu farşça kıt'adan öğreniyoruz:
Silivrikapı vaktile İstanbul surlarmuı en iş­
lek b i r yolu i d i . Rumlar burasma/ijazmaAu-
pısı adını vermişlerdi. Balıklı Kilise ve Ayaz­
ması bu kapı ile karşı karşıya gelmekte i d i .
Her sene paskalyayı takib eden i l k cuma gü­
nü bütün Rumlar ve bunlara'tebean birçok
hastalar Balıklı Ayazmada'ki Balıklı havuzun
suyundan şifa niyeti ile içmeye koşarken bu
kapıdan geçerlerdi. Ayazmadaki havuzda an'-
Kapıdan girilince sağ yanındaki kal'a
ane ile beslenen küçük balıklar dolayısile bu­
duvarına zincirlerle asılmış büyük bir kürzün
rası Balıklı Kilise adı ile anılıyordu. Hattâ
altında hakkedilmiş bir kitabe ile de ( H :
istanbul împeratoru Kostantin'e izafetle halk
1050 — M : 1640) yılında o civarda cereyan
arasında bir de balık hurafesi mevcuddu ( 1 ) .
etmiş başka bir hâdiseye îma edilmekte ise de
Güzergâhta bulunan Silivrikapınm üstünde
kürzün sahibi P e h l i v a n i d r i s ' i n adın­
ve iç kısmında tellerle asılmış beş parça balık
dan başka vak'ayı aydınlatacak bir kaynak el­
kemiğinin orada bulunması bu kapının Ba­
de edilememişdir. Vaktile pek mamur ve bir
lıklı Kilise ile manevî bir bağlantısını ifade
çok medenî eserleri ile meşhur olan Silivıi
etmektedir. Balıkçılar tarafından avlanmış bir
şehrine giden caddenin mebdei olması itibari-
deniz aygırının kemikleri balıkhanede teşhir
le de bu k a p ı . ehemmiyetini arttırmakda ve
olunmakta iken sonradan balıkçı Rumlar bu
Silivrikapı adını almakda i d i . İşte böyle iş­
kemikleri oradan alarak buraya getirip asmış­
lek bir kapıdan içeriye girer girmez bütün
lar ve akıllarınca Balıklı Kilise ile balıklı
ihtişamı ile göze çarpan bir camiin yerini se­
kapıyı birbirine bağlamışlardır. Çürümüş ve
çerken mimarı K o c a S i n a n " m da reyi
sünger haline gelmiş bir canavar kemiğinin
alındığı seziliyor. Camiin geniş bir avlusu
beş parça olarak hâlâ orada sallanmasına ve
ve bu avlunun üç kapısı vardır, Silivrikapıya
halk arasına hurafeler saçmasına gülünür.
bakan kapının üstünde Ş c i r K a n d i (2)-
(I) Son İmparator Ko&tantln'ln önünde
nin üç beyitli şu kıt'a'sı görülür:
balık kızartılıyormuş, İstanbul'un Türkter tarafın­
dan alınması tehlikesi ortaya sürülürken K o s t n n - (2) Şekercilikle meşgul olduğu İçin Kandi
11 n : Ş u kızaran balıklar tavadan sıçrarsa o z a . mahlasını alan Bursa'lı bir şairdir. Eyüb'de Nişancı
man İstanbul elimizden çıkar, demiş. Biraz sonra Mescidi hariminde gömülüdür. Ö l ü m ü ( H : 962 M;
balıklar canlanıp tavadan öiçraymca İstanbul'un 155i) yılındadır.
Türkler tarafından alındığı, Kostantin'in de Sağlığında her g ü n köpeklere ekmek doğrar ve
keramet gösterdiği anlaşılmıştır. B u g ü n Ayazma h a ­ eline geçen yiyeceği önlerine atarmış. Ö l d ü ğ ü za­
vuzundaki y ü z m e k t e olan dört balığın o balıklar man bu köpekler aylarca mezarı b a ş ı n d a n ayrılma-
neslinden olduğu İddia edilmektedir. mışlardır.
30 ABDÜLKADİR ERDOĞAN

HamdiUUtah baldı bu cami mahallinde vuku' yazılnıtfdır. Madalyon içindeki kelinu-lcıin


HBsHİ hayrile olur mamur çün dünya evi çini üzerine tahrir ve tersiminde iıuı- bir ma­
Eyledi düMuru takib mad;let ikbal ile haret ;ıö»terilnıiş ve k<-lin'eleriıı sonundaki
Bu muallâ camii atneyleyüp hayyi kaıi elif harflerinin uçları biribirin» biliştirilmek
tzzetü tazim ile Kandi dedi tarihini suretile hendesi şekiller viicud» fietirilmişdir.
Kapıdan camie girilince dahili pcnrcrc-
958 v5y V3. ^ \ r*^'^} j4J den ışık aldığı görülür. Kubbe kemerlerinin
Bu avlunun bir kısmına sonradan ülii gö­ dört köşesi istelâktillerle •'üslenmiş, mihra­
mülmüş, bir kısmı da yakınlarda şunun bunun bının üst kısmı mozayik çinilerle bozenmisdir.
elin« gcyrrk mülk ittihaz oiunmuşdur. Is- Bu mozdyikların orlasına yesiI zeminli bir
laabul'un büyük camileri gibi dört yanı re- levha -asılmış, manzaralını veren kısmın
-vaklarla ç«%Tİlmiş ikinci bir avlusu yokdur. üstünde Jki-J âyeti siyah çini ile ya­
Yalnn son crmaat yerindeki kubbeli revaklar zılmış, gerek bu çinilerin ve gerekse diğer
terinin süzgünlüğü inrelenirken san'atkâ-
camie başka bir revnak vermekdedir. Allı
rınm inre ruhu önünde iğilmemek elden gel­
mermer sütuna istinad eden l»eş kuhlieden bi­
mez.
risi diğerlerinden fteniş ve biraz kal>arıkça-
drr. Yalnız bu kubbenin dört yanındaki ve Camiin In-yaz m<'rıner len mainûl ıninhr-
hasMlen allı mermer sütunun başlıklarıııdaki ri lie o devrin güzide eserlerinden i)irisi(lir.
istelâklilier müstesna bir nefaseti bai/dir. Asıl Her iki yan celiiiesindeki hendesi şekilleri''
camiin bir kapısı vardır. V,u kıpının kanatlan süslenen şebekeli korkuluklar ve kııidclı ıi
oyma ve ge»;me sun'li ilr viicude elirilnıiş- ii/,rindeki kabarık çiçekler ve ınedhalin iisliiıı
lir. Hendesi hatlar arasına ince «;i<^-kl*T işlpıı- deki İHİelaklitlıjr ve çeleııkler fiu/Irri krndi-
miş ve her iki kanadın .»rt.ı yerlerine dairr- sine çeknıekdedirler. Miie/zin Mahfilinin tas
W birer fildişi pe<^irilmiş vr bunların tezyi­ le/yinatı da nıiıdıerin gii/elliğile ıııiiletı.i'-ilı
natına da çok itina edilni'şdir. Kanatlardan dir. (Camiin boya nakşi milli zevkimize .i'-i.'i
birisinin aynasında «ilU»» dilî-l j ' ^ ııv>!Un değildir. Bir zelzelede kıd>lu- hasaiîi
diğerinde "ii:*-.; J I ' i ' .r-"' ibareleri kazı­ uğranuş ve laınirden sonr.ı yabancı bir fırça
lıdır. Kapmm üstündeki taş üzerine yine Kan- ile duvarlara hu iğrenç h'ke süriilıniişdiir.

di'nin şu üç l>e)-itli tarih kıt'ası mahkûk- Yalnız kubbenin göbeğindeki hatlarla binitin
ortasınd;ıki kırmızı zeminli nakışhıı eski lez-
dür:
yinatından bir örnek olarak bııakılnuşdır.
A ta fi pâk din Ih rahim
Camiin gerek içindeki ve gerek «lışındaki çi­
Ki anındır Rinayı harf şiar
niler îznik mamnlâhndnndır. Selçuklular dev
Hamdülillâh temam olup Inrih
rinde Iznik'de işliyen çini k.'trhaneleri bir ar.ı-
Camii yilf yrrf hu raht[ü:nr
lık inhitata uğramış i«e de Selim T. in
DrJi Kandi hu camie tarih
himtneli ile bunlar lekrnr ilıy.'i edilnıişdir.
Murad I I I . zamanında yalnız iki kfırlın-
Bu kitabenin her iki yanma kelimei tpv- ne kayrledilmiş oldıığun.ı ('('ire bundan ^'ını.ı
hid'in birer riiz'ü ayrılmışdtr. Minaresinin iki İznik çiniriliğinin yavaş yavaş geriye doğıu
medhali vardır. Revaka açıl.nn mrdlıalin gilmiş obluğıuuı hükmedilebiHr. Bu snad.ı
tünde l,'iri%rrf zemin ii^orinr l>eynz rinilerlr llnttısn Rrfia Kınadı fKyiib KazMsı^ ııda
kıyınelli çiniler yapıldıf'i le'liil edilınişdiv.
ve diğer penrrrrlrri'i ü»tiindc dn Nler Iznik'de. iıfer Kyüb'de irn;ıl rdilnıi'; ol-
sını. bu çiniler örneği L'öriilnıiyen |i;ırça1ıır-
dandır. Banisi olan I b • MII i m P a ş n nııı
ve j'JI jit »»a f \t ^M-
merkadi cmuin bilişiğindr-dir. Bu merkııdin
iharrlcri v.ı/ılıdır. Kapı­ kit.ıbesi yokdur. II a d ı ın t b r a lı i ın I ' n-
nın «ag yanınd.ıki dııvard.ı bir madalyon için­ ş il nııı gerek im (•••ınıüııe. • crck'^c lıölıiıı Iı-ıy-
de J i * '» t j''^^ vr sol yanında ralıııjı aid ( I I : ')fıi; M: \r^(<()) IMIİIIİİ viik-
yine bir nı.'id.ılvon irindi' U ü^^. ke­ fiye^i Türk re Islıhıı E-nTİrı! ,1f//.~c.\/'nde teş­
limeleri tokrrriir rlnırklrdir. Rıı yazıların hep­ hir olıııınıakladır. Bu vakfiye birçok lıakını
si de l.^^ivei•f zeminli çini ti/erine beyazla dan kıymelli bir vesikadır, f').')) sMİıifcyi ili
H A D ı M I B R A H I M P Ş A CAMII 31

liva eden vakfiyenin l)aşında haşiyeli levha mürcilıdİT. Bunların üçü de Paşa livasma
tezyinatı, daha önceki sahifedc Kanunî bağlı Yenice kazasmdadır. Dördüncü ve be­
S ü 1 e y m a n ' ın bir tuğrası vardır. Vakfi şincisi Nikbolu livasına merbut Hezargrad
yenin mazmunu Rumeli Kazaskeri Konyalı kazasının Çörçör ve Kirevine kariyeleridir.
Hâmid Efendi (H) nin hükmüne ve Altıncı ve yedincisi ayni liva ve kazanın Ve-
Anadolu Kazaskeri Mu h a m m e d bin lonya, Zavid kariyeleridir.
A b d ü l v e h h a b (4) ın şahadetine iktiran Bu köylerden başka Tırnova kazasmda-
etmiş ve meşhur Şeyhülislâm Ebüs- ki üç değirmen, İstanbul mahallâtından îs-
suud Efendi de mucibince amel olun- hakpaşa mahalesinde hududu gösterilen bü­
m a s m ı teyid eylemişdir. Her üçünün de el yük bir konak, Sinanağa mahallesinde hari­
yazısı ve imzasile M u h a m m e d ve Hâ- ciye ve dahiliyeli yine büyük bir konak, Mol-
m i d Efendilerin mühürleri basılıdır. lagürani mahallesinde ve .Sultanhamamı civa­
Başmda uzun bir dibaceden sonra î b - rında dükkân ve rriağazaları müştemil tek­
r a h i m P a ş a ' nm measiri sayılmakta rar bir konak, Tahtakalede Acemoğlu mahal­
vc hayratmm tâdâdma şöyle başlanmakda lesinde on beş odalı, ve dört ekmekçi fırınını,
dır: altı ambarı, dört kazanı, dört mahzeni müşte­
Birincisi Silivrikapı dahilindeki meşhur mil konak.
cami, ikincisi İsa kapısı deniden mahallede­ Balıkpazannda dört dükkân, Îsfendiyar
ki mescid, üçüncüsü ayni mahalledeki fevkani mahallesinde i k i ev, îsakapısında bir ev, Da-
mekteb, dördüncüsü Davutpuşa imareli ya- vudpaşa mahallesinde tekrar bir ev, Îsakapı­
nnıda dikili tasa yaknı îsfendiyar mahalle­ sında üç dükkân, Davudpaşn mahallesinde bir
sindeki diğer mekteb. beşincisi Silivrikapı ca­ fırın ve iki dükkân ve iki mağaza, camiin
mii civarmdaki mekteb, altnıcısı îsakupı nıa- karşısında dokuz dükkân ve bu dükkânların
hillesindoki on bir hücre ile bir dershaneyi üstünde dokuz hücre, Yenicamiin karşısında
nüiştemil medrese, yedincisi Yenika])i hari­ bütün müştemilâtı ile bir konak, Silivrikapı
cinde yolculara mahsus kazdırdığı kuyudur. mahallesinde üç hamam, ve bir dükâu ve üs­
Buularıtı maslahat vc masraf ma meşrut tünde dört ev, yine camiin karşısında bütün
olmak üzere m i l k i silkinde bulunan yedi kö­ müştemilâtı ile dört konak, Silivrikapı'da yedi
yü vakfeylemişdir. Bu yedi köyün vaktile Ka­ ev, kale haricinde Selhhane mahallesindeki
nunî tarafından kendisine temlik edilmiş ol­ dükkânlar ve bu dükânların üstünde on bir
duğu da ilâve cdilmişdir. Bu köylerden biri­ oda. Palamut değirmeni, Galatada Karaköy
si Yenice, ikincisi Yörükler, üçüncüsü Te- mahallesinde i k i ev ve bir un değirmeni ve
sekiz dükkân ve bunlarm üstünde on hücre,
(3) Bu zat daha sonra E b ü s s ' j u d E f . nln
Kemer denilen mahalde bir ev. Lonca ma­
yerine şeyhülislâm olmuştur. Hal tercemeslnl öğ­
hallesinde bir ev, yine bu mahallede bir ev,
renmek İçin Konya Halk Sui'nln ç ı k a r t m a k t a oldu.
gu Konya revüsünün (8) İnci sayısındaki Kanuni
Kürkçükapısı dahilinde bir ev, Azapkapısı
Süleyman'ın vakfiyesi vc Kazasker Konyalı Hâmid dahilinde üç dükkân ve Balık])azarı mahalle­
Efendi adlı y a z ı m ı z a bakılabilir. sinde i k i dükkân, Alibcngi kapısı haricindeki
(4) Defterdar A b rl ü 1 v o h h a p E f . nln dükkânlar, Silivri kasabasmda han ve dokuz
mahdumudur. Mildcrris. Haleli, Mısır, .^am, Bursa, dükkân vc bir kireç fırıur. Çorlu kasabasma
mollası olup (9G4) şevvalinde Anadolu kazaskeri, ol­ mülhak Yanaşık karyesinde bir değirmen,
du. (975) ramazanının (27) sinde fcvtoUlu. Edirne, Edirnede Sultan Murad imareti yanında Ber-
kapısında İbni Kemal yanında medfundur. A'lem,
kokağa mahallesindeki hamam ve dükkânlar,
esha idi. Hatta Mr fakire altmış akça getir diye
Edirnede Mczidhey imareti yanında bir ev ve
uşağına emredilp uşak altmış altın getirmekle de-
Oişilrmcyilp ita eylemiştir. Pir Sipahi xade bir ki-
altındaki mumcu dükkânı ve yine oradaki dört
tab telifile kendisine arzında yilz filliiri vermiştir. ev. Yenice köyünde Şeref çiftliği mezreası,
Kazaskerliği zamanında avaldi yctnıişhin dinar olup Tmıca nehri üzerinde dönen yedi göz değir­
vefatında d/irthin akça Itorcn çıktı. Şairdir. (Teli- men ve bu çiftlikde çalışan köleler ve elle­
fatı): Dcyzavi haşiyesi. Molla Celûl'in Ilaşiyei Tcc- rindeki hayvanlar ve ziraî âletler fBu kölele­
Tidine haşiyesi, Hariri tarzında Makamatı, KiltUhü
rin ellerindeki hâsılatın dörtte birisini vakfa
Nafia Ha'KVnişinc ialikai vc laircsi (Sicilli Osmani,
•verecekler vc bökisini kendileri yiyccl-klcf
cUd. 4, S. 118).
32 i R n r f. K i D t R r.RDOC AS

\t kadıntarmı çiftlik hart>-inde kim<>« ile ev- indirdi kaldırmak iıjin de iki kuyyııın luılnıı-
leneJirnK-ycrHı;. k r n d i l e r i «h- lı.ıriçHpn Mr ka­ d ı ı r ı ı l a r a k d ı r . K a n d i l ve m u m l a r ı y a k m a k iı^'iıı
dın ile evleıınıiyecefcier). Voyrane ka/asında ayrua iki adam alıııarakdır. Kama/aıı >;(•(•(>-
iial<;ık i > k e l e » i d«'iıilen y e r « l « k i y i r m i lÜ.rl d ü k ­ It-rindo a l t m ı ş , c u m a j n ' c c l c r i n d c r l l i . s a i r !;(•-
kan. S<'«lire k ı \ ı > ı dfiıilı'iı yardeki olu/ yıuli r e l e n l c on lnvş k a n d i l yakıiarakdır. (iaıni vr
dtıkkân. Toyran solii nalıiye-iindrki l'iskon- apte>llıaneııin teıni/liğitu' bakmak iı^in h i r a
ya karye>iıuk' kırk allı dükkan. S«'lânikde dam tayin olunacak, caiıiiye akar su pcliri-
Ayapala* mahalİJ'^iııdtki kırk »dalı konak, l i ı u c y c k a d a r su ç e k e c e k bir adanı kııllaıııla-
y i ı u - o r a ı l a on o d a l ı l>ir «'\. t e k r a r s t ' k i / odalı cakdtr. I''|:cr vâkılııı ııtakasindan İm işleri
l»iı v\. yapabilecekler bulunulsa oıılarııı tayini ten i l i

I |ı r a İl i ın i' a a ı m İm nalıiycdf bir olnn.ırakdır. I{ir de balıçceilikdeiı anlar bir

taınii l<nltıtıdu^u \e Kıilalıva iıına>rı iı/*-rin- bali';i«.ın alınacakdır. ( ç meklcbde kudretli

d«4ki t p r a k k ö p r i î ' - i i n i i d<- i a m i r ı - K i r d i ğ i \ak- üç mu.ıllim \e üç kalfa !>ııluııacakdır. Meıl

fiyi'de /ikredilınrklrdir. ^aj? o M ı ı p ı ı ıniiddrt- rrx'dc mıılad lenleri o k u t a b i l e ı e k bir nıiidei

k o n d i - i . >ddîıkl<'n Minra M u ' l i l ı t ı d d i n Hoca ri^ ve medresede derslere d e \ i i n ı eden luıbcş

adındaki l-ir /alnı. onıifi ••lümümlrıı sonra talebe uıııva/zal olacak, bir de kapıcı istilı-

Kiılalıya kalt-^ini' k i m mnlıafı/ olursa onun dam olııiKicakdır. Hütün bu nıcmıır \c bade

nuiltxidli olacaîı -^arl kıhnmiMİır. ıııi'vc \eiilccek nu'blAfim mikdarı ayrı ayrı

uııstcrilmİNdir. Kjjcr varidat nıasrafdaıı fa/bı


M r \ I ,1 ıı a 11 .1 r II II I I ,ı 1 i I v
gelirse m ü t e v e l l i marifclile vcniden akar alı­
hin \ \> d li I ( <• I i I I- f »• n d i vakti-
na» ak ve bu a k a r v a k f ı n v a r i d a t ı n a ilâve olu
yı-pin ilinr | r \ k i l . M t- \ 1 A n a I nı a m
ııacakdır. Müderrislik va/ifesi kendi a/adlıla
H ıı » r y i n 1> i n M ıı s t a I a ile
rırulan y u k a r ı d a a d ı lü-çnı M e v 1 A ıı a 11 a -
M r V I .i n a M ıı Iı a m nı r d |ı i ıı I' i r
r II n bin \ b d ii l L; a f f a r " ın ıılıdesiıı-
M u İl a m m r d i^lıad ı-ıÜlnıi'-ciir. A l i i l r v r l -
dc saf; oldukça kalacakdır. Kajııağası tabii
liyc vardım rlmrk ii/crr lır-a|) i<^inr Aşna
edilen Daiü>^;ıadc Mcvi de vakfın na/ııı oI,ı-
[tir m'ilıa»i(i. yrdi lalı-iidar Inılııııarakdır. O
caklır.
lalı-ildariarın iki^i l-lanloıldı |>iva<l<". difrr

|ı»^i ' i i s . ı r i o l a r . ı k d ı r . S i ı v n ı i l i ' r F.ılirni'dr. S*'- N a k f e d i l e ı ı c m l A k ve a k a r ı n s ı n ı r l a n f^'is-

lanikd*-. Çorluda. Silivridr ve liıınvlindcki terilirkcıı ıjerck o ılcvirde. t:cıckse dalıa eski

die«"r a k a r ıi/<riııdr ralış'.-.'.klarılır. lîıı vari- dev i l l e r d e vaşamış birçok larilıi a d a i ı ı l a ı ııı

d.ıllaıı lıatiU'. imam \r d.ırl ıııiiıv/inı\ nM_ı- adları ;'cçmckdc ve ı-mlak ve İkamclı-Alılaı ı

ya. miivakkilr. «da ve «•da'^ı t'ii/rl \r ya«ı run İstanbulini Iıanpi semtinde buliiiidiiffii

jm;kin ' M I lıafı/a. l><-< i T O f i r ronıCa vrrilrrek f!İıs|crilnıckledir. Tarih ve şehircilik ba

ilrrriliTİ'^ mikdarr t'«l>i! fdilmi-dir. \'Akıfın kınlından çok iincınli olun bu siınalardaıı

tılaka^ı evladmd.ın l'Afı/ iıtılmııır^a Irrrilı o- b.ı/ıiarınııı adlarını şur.ıva ilAve cdivorııııı:

lımar.ık. CL'cr i'iııılarm ;ır : - ı ı ı d a ivi okuyan­


V. m i r ü 1 A 1 e m I ! ı d v a ıı A j; a .
lar |ıiıi.mıtı.ı/-,ı vıık.ırıd.ı i^ıı.i L'I'I;«'II nifkli'iı
N e s 1 i ş a h II n I ıı ıı Hiııti M e lı nı c d
l a l f İ H ^i aracından ^ r r i l ı <-. k d i r . I'nııılardan
lî c V . fr ü I f <• m H a tun. K ü r k ç ü
l . a ' k a i v i ^ı A\ l ir ka^idcc !•.e de i ' n c p ' t ı mvh-
b a ş ı Ş e m s c d rl i ıı bin A b d ıı 1
\( r i l c ı ı-klir. l'ıir m u . ı r r i f ilr ikindi nama-
I a h . M u Iı n m m r d bin K a y t n ıı
7irıdarı '•'inr.ı k u r a n ' i k ı ı m . ı k i' in i k i l ı A f ı / . ı h -
D e f t e r î \ b d i Ç e l e b i . K a / a s
n.if . ı k d ı r .
k e r M e v IA n a ^I ıı 'ı y i d d i n i I' e •

< aıniin kar'^ı-ımlaki nnkld'in muallim II .1 r î . \ b d ü s 1 e 1 A nı . A e e ııı


M- k a i f . T - i l n r ' • a l ı n l ı n a m . ı / ı n ı iMİil<'aki|ı r n a m O 1 11 . I ' e r r ıı h A f- a bin A b •
'•ııtc-j .ıknv af .ıkl.ır \ ı - ^ a İ M İ , n a m a / ı n d a i ı «on- d 11 1 I a h . I b n i d d li / d a r M ıı Iı a nı -
r.ı allı ki-i İT'- \ 1 1 / kcın' ilıl.ı- '•ıırı-Mii. I>iı nı 1- d Ç e 1 c b i . S a ı a v ı T, e d i d *-
aıl.ırn rl.ı ' . ı n i i i î i m . ı l ı f c l i n d ' ' ı"':!'' ı ı a n ı . ı / ı n r i n n d e H e i s I) a V 11 d A ^ a bin \ b •
-oMi.ı İMİ , ' ı \ ( i nnkd.ııı j.iı ,ı-ir «ıkuvarnkdır. d u I I ., I, . II a s d a I V a ş a . I' i r î
' >n !•( • k i M <!' ıki'idı n.ıui.ı/ınıl.ııı ^onr.ı İ'in H a 1 i f c . M u I a f .1 b i n K .ı ı ,ı -
krrı< k< l i n i ' i li'\lıid " c l i ı n ı.klcrılir. (laniiin \'. i ) / . K a d 1 A İl 111 e d (' a ıı . H e i •
kapllatını .ıri|ı k a p ını ı k . lıâfı/lara kuranları s ü I 111 i 111 a r î n '\ I i bin \ b d ıı 1 -
HADIM t BR AH t M PAŞA CAM İt 33

lâhilâcemi, D ü z dar Arslan hadım ağalığmdan tefeyyüz etmiş bir zattır.


bin Y u n u s , A h m e d S u b a ş ı Anadolu ve Rumeli Beyleıbeyliğinde, Kubbe
bin A b d u l l a h , T e r c e m a n vezirliğinde, Payitaht kaymakamlığmda bu­
Yunus, E k m e k ç i b a ş ı bin A b - lunmuş, Kanunî'nin hemşiresi Fatma Sulta­
d u l l a h , Hoca Sinan bin Ş a - nın zevci ve Selim I . in damadı olmuş-
ban. dur. Anadolu ve Rumelide bırakdığı dinî ve
medenî eserler, hal tercümesi kendisinin te­
Vakfiyenin sonunda (56) şahidin imzası
miz ve ağır bir adam oldıığuiia şahadet et-
vardır. Bunlar arasmda da o devrin birçok
mekdedir. Bir gün Fransız Elçisine karşı gös­
adamları ve onlarm ünvan ve şöhretleri yazı­
terdiği celâdet ile mensub olduğu lıükûmetin
lıdır. Bazıları şunlardır: M ü ş i r M e h -
şerefini yükseltmiştir (5). Hicrî (970) yılm-
medPaşa, FerhadPaşa, Mus­
da ölmüş ve camiin bitişiğindeki üstü açık
tafa P a ş a , Y a k u b A ğ a , K i -
türbesine gömülmüştür. Ölümünün (Hicrî
lârcibaşı Yusuf Ağa, Saray
958) yıhnda gösterilmesi yanlışdır. Merka-
Muhafızı Mahmud Ağa, Rei-
dinde kitabe ve tarih bulunmaması, camiin de
sürracilin Hasan Ağa, Mu­
(958) de inşa olunması hu yanlışlığa seheb
hammad Ç e l e b i bin A b d u l -
olmuşdur. (969) da henüz berhayat bulun­
lahiddefteri. Mu h a m m e d Çe­
duğu vakfiyesinde sarihdir. Bu zata bazı mü­
lebi bin R a m a z a n i Tuğranî,
verrihler Hadım, bazıları da Tavaşi (6) ünva-
Silâhdarlar Reisi Abdi Ağa,
nını ilâve etmekdedirler. Her i k i kelimenin
F a h r ü l k ü t t a b Abdi bin K a s -
de erkeklik duygusu öldürülmüş, İğdiş edil­
rülkâtib, A h m e d bin A b d ü 1 -
miş mânasmda kullanıldığına ıröre Fatma Sul-
l a h i l c ü n d î . Şeyh Mu h a m ­
tanm bir ahret arkadaşı olarak kendilerine
med Ç e l e b i bin Ş e y h S i n a -
(eş) edilmesi bizi biraz düşiiııdürmekdedir.
nilerdebili, Mevlâna Fethu-
1 a h bin C "a r u 1 1 a "ı. (5) Sicilli Osmani, CUd. 4, S. 118.

Camiin banisi İ b r a h i m Paşa (6) 4^\jL .^İ\ ( ^ t l > l | ) Y4:^:11)


i t

1 _ Silivriknpıclnki Hnciım ibrahim Paşa Camii


-'«w

2 — C a m i i n kapiM
3 — Cami kapısı tezyinatından

If'-

Cami r e v a k l a r ı n ı n çini t e z y i n a t ı n d a n biri

5 — C a m i r e v a k l a r ı n ı n çini t e z y i n a t ı n d a n bir başk


8 — Mihrabın cm. teıymalından

• -r — •^'ı/ır^

" - i b r a H . m Pa,a val.f,yr„n,n ,!(< ,al„f,„


6 — Camiin minberi
r

\
X

M.f.l.rı Ir/yıınlmd.ırı hu WI'.H»>


Sıveı® DaırClşşitası vakfiyesi
ve t ere ti r-n e si

M. CEVDET 0)

Anadolu'da Selçuklulara aid vakfiyeler olmayan birisi tarafından ve yanlış imlâ ile
Osmanlılar zamanında aynen muteber olmuş yazıldığmdan mânası kısmen anlaşılmjyacak
ve esasları ve vakfm ş a r t l a n kurdukları va­ bir halde yazılmıştır. Bunun tashih olun­
kıflar münderis oluncaya kadar ve bir kıs­ muş bir sureti ilek defa benim Elâhiyetül
mı da yakın zamanlara ve hattâ bu güne ka­ Feteyan eserinde neşrolunmuş, imlâ yanlışları
dar payidar olmuşdur. Bu meyanda zikre ve terceme de bilâhara tercemesinden fe­
şayan vakfiyeler az olmadığı halde Selçuklu ragat edilen bazı elkap ve lüzumsuz nokta­
tababetini alâkadar eden vakfiyelere pek en­ ların işaretile beraber ve D o k t o r Sü­
der tesadüf olunur. Yalnız 614 (1217) de h e y l ' in arz;usile tarafırndan yapılnıışdır.
birinci İ z z e t t i n Keykâvüs tarafm-
dan Sivasta yapılan muazzam darüşşifanm
617 (1220) de tanzim edilen vakfiyesi 1937
senesinde evkaf mahzeni evrakmda (1283
Anadolu defterinin 290 ıncı sahifesinde) eli­ y^x^M^y (j-ı^ı fi^u^^ij
mize geçerek birbirimizden habersizce aynı
tarihlerde D o k t o r S ü h e y l de istinsah
etmiş Elahiyetül Feteyan öL:iil \ ^ ^ \
eserimde müjdelediğim veçhile i l k defa Ro-
manyada 1932 de toplanan beynelmilel Tıp ([2]0L.xi( öl-^V^^ ^^'^ ^^^^
Tarihi Kongresinde bunu mevzuu bahsetmiş­
tir. X I I I üncü asırda Anadoluda Selçuklu
hastabanelerinin idare tarzına aid elimizde he­
men yegâne bir vesika olan bu vakfiyenin
kıymeti büyiikdür. Bu vesile ile bütün vakfi­
yeleri gözden geçirdiğim rihelle elimize ge­ J;,> ( c i l l ^ l o ^ l î ) J > J>..3 ( J > i \
çen nuıkaddcm ve muahha; vakfiyelerde has- <frjLi.ll SJIİ-İJ) 3 JUJI-tj^^^i-Uj-*
lalıanelerin idare tarzları ve kadroları ma­
hallî ihtiyaçlafa göre aşağı yukarı biribirine
>> ' * ' ' ,
benzerler. Bu Keykâvüs v(ikfiyesi.]c de Ana­ \^ \Xik ISA-aij Lfr^w I^TL.^IO) j , . U » J
doluda diğer Selçuklu lıaslahaneleriııiıı ida­
relerini ve lıbbî ve idarî k a d r o l a n n ı öğreni­ "ic^ u k » \yu. L ^ -

yoruz. Bu vakfiyenin aslınr maalesef bir yer­


de görmedim. Yalnız aslı veyahul bir diğer
surelinde 12(% (1(%9) senesinde evkafça yu­
karıda zikrelliğinı ıneeınuaya arabcaya vâkıf

(/) B u vakfiyonlıı arapca musahhah nüshası


* M. C e v d c t ( ö M ' ^ : - ^ ' ) > ' y J:^ '
1932 de M . C e v d e t merhumun Elahiyetül Feteyan
4»_,ia; ı > V 4 : - j l l . . j l - - r j c O l l t 1(132 lOG, 107,
eserinde n e ş r o l u n d u k t a n sonra en m ü h i m noktala­
rını terceme etmişlerdir. O zaman bu ufak mukad- 108, 100
demeyl yazmak l ü t f u n d a bulunarak İleride bir yer­ (2) Y a ğ ı b a s a n meşhur Solçuk Emlrl'dlr.
de neşrolunmak ÜBore J933 senesinde bana tevdi et, Burada onun Hankahı mezkurdur. Y a g ı b a s a n : D ü ş .
mislerdi. • Dr. A . S ü h e y l Ünver mau basan demektir.
36 M. CEVDET

(^'3 ^'9i f j ' j J

.1» J > ;J.İ ^r-Uİlj.

U^^- Vj V-iVj J'â^VI j^V ^ l > V .U ^ I j l -A^^Sjc

( ) o'jlj^' j -^'W

jv,^Aı ^ A I * ill ^:A1İ;ii, if})\U A-iA'i

j a - , y ı (^Tviuii) ^ ^ A Ü a^cii^ji ^^.a^u


t.'iUt.. r^Uick ^'-^ U > . , J U ; ^li'j-

j-U' J e . jv^j^Ui j V 4 j k > . : : - J ı l J l ^ > - i c^x-.c"^

1 4 . 4 * ^ Âli » . I ) l^l^—•

*J_^;j4w'^^.»-^ J » » - - ' ^ ' * - ^ ; i l - ^ A i ' ^ ^ l l T '

V.-'^'J'^-''--'' L_1U.İ.I o U j : iUll :)S ly\ J^'AI I A _ ^ . jl.; ^

j^-Aİ'^^-J «>4.»- ^^j'-*' «-~-»»' «Ijû»

- ^ V l ^ l j »_^.;*^l^ ^ ^ , i - U j l - > : > ı : - l ^ ^CJl_)^-»jlll.

^y,ll J l w»^^-»ı —* ^ - j ' ^

V » jci-a-_V ^ - i : ' .-^i}}


i^ıJl ;jiLri_jı u ^ ı ^ . . i i ^^.1,1 ^.iiı
^ o-* w ^ <^.-*^ J ) ) ^ i (.4!
s / F A S I)ARÜ$ŞlFASI V A K F İ Y E S İ

emreylediği dariişdfa, Tokat caddesi ağzm-


dadır. Dört taraftan 1 — Nizam Yağı basan
(Yağbasan) tekkesile, 2 — Medresei Selçu-
kiye ile, 3 — Sultan halırcsile, Mimar Bed-
rcddin nıcııazili\(i (5), l'apas Arakil menzili-
le, ikinci «Dölik» ve Frat mcrzillerile, Bakkal
Hüseyin menzilih 4 — Mezkûr Tokat cadde-
si\c mahduttur. Kapısı bu caddeye açılır, mer­
hum bu müesseseyi (vakfı müebbedi şer'î) ile
<->-\X-\-^Ic-l^«« ^»rj-ı"^ o-^*' J »-•* vakfeylemişdir. Hu vakıf bütün şeraiti sıhhati
camidir. Ve arlık buraya did evkaf satılamaz.
İcar edilemez, relmoluııamaz; irsen verile­
mez, kimseye temlik olunaıuaz, illâf ve imha
olunamaz; Iıiç bir sebeble bu vakıf dan rücu"
olunamaz, tâ cenabı hak kürreiarza vâris o-
luncaya. yani kıyamet gününe kadar hayrul-
varisin odur. AUaha ve ahret gününe inan­
»liiJljlj c-^^kJI j l â 4,"A.SC»J S
mış bir mümine, bir sultana, bir emîre, bil
vezire, bir valiye, bir reise, bif kadıya, bir
müftüye, bir muhtesibe ve umumiyetle kim­
seye bu vakıfları bozmak caiz değildir (6).

Binaenaleylı kim bıı esasları bozar, de-


ğişdirir. hattâ tebdil fikrinde bulunursa ha­
ram irtikâjj eylemiş, günaha girmiş olur. A l -
lalıdan korkan bir muvahhid buna nasıl taar­
ruz edebilir?
Peygamber diyor k i : Bir mü'min kar­
deşinin to])rağında bir karış yer alırsa Allah
boynuna ateşlen gerdanlık geçirecektir. Bu
sözü ve
L_ •-
J d i y i Jc L>\ ve , J J , ^ \ ö^llUlj
Bu arabça vakfiye, K e y k â v ii s ' ün Si- âyetlerini isiden mümin nasıl cür'el eder?
vasda lesis eylediği darüşşifa ya aid vakfiye­ Allahm veeresulinin haram kıldığını helâl sa­
nin yarısıdır. K e y k â v ü s benim size veril­ yan, kardeşinin vakfını l ) 0 / m a ğ a uğraşan bir
mek üzere hazırladığım, fakat bugün defter­ insan, mulıakkak Allahm gazabına uğrar. Gi­
lerim arasnıda kaybettiğim asıl büyük vak­ deceği yer cehennemdir. Böyle olanlara A l ­
fiyeye nazaran Sivas Dariişşi/dsıULi 617 lah, melekler, insanlar lânci etsin. Zalimler,
(1220) de vefatnıdaıı evvel yüzü mütecaviz mazeretlerinin faide vermiyeceği gün Allah
dükkân, birkaç (-ifllik vesaire l)iraknnşdır ki hcsab isteyecektir (7).
sizin elinizdeki kısnnda I)nnlar yokdur.
Merhum Keykâ\üs. işbu vakfiyede mez­
619 (1222) larilıi K e y k â v ü s ' ün kûr üariişşifa evkafı ile unıumen niemaliki
vcfalmdan sonra olan IcsciIi f^öslerir. 15ina- Selçukiyc evkafı için büyük, âlim, âdil (8)
enaleylı Darüşsifn vak/iycsinut asıl tanzim ve emir, Üstadüddar (darüssaade ağası) ve ha-
tahrir tarihi 619 (1222) değil 617 (1220)
diye almalıdır. Nasıl ki size lıediyeten vere­ (5) Selçuk mimarlarından birinin İsmi ve ha-
nosl meydana çıkıyor (M. Cevdet).
ceğim kısımda hâkim bunu tasrih eder ve
(G) Ayni mûnayi İfade eden mükerrer ve m ü -
vakfiyenin evveli dahi bu maddeyi a])açık ya­
selsel kelimeleri geçdim (M, Cevdet).
zar.
(7) B u mânayi natık birkaç ftyct derceder (M.
Cevdet).
T E R- C E M E
(8) Daha birçok vasıllar vt; hayır dualar var>
K c y k â v ü s ' ün Sivas'da inşasını Terceme edilmemiştir (M. C . ) '
38 ,W. CEVDET

linedar K c r r u h hin A > d u I I a İt ı miite- İdinde oturmak rnüleassir (dur, lı.'ısılı inii-
\ r l l i \ r N a / ı r ta} in ctıni^îir. L »ladüddar da- lağ etlilemez hale j-elirse evkaf lıâstl.ılt, I U I I N

ru>>ila <\ k a t ı t ı t istiTM.- biz'..it. isterse naibi va- limanların fukarasına, a\; nuimiıılt ı c , nıiskiıı
»ıl*»ılc ıdart' ıdvr. Arzu rttiği adaiıii tevkil lere (1-^) sarfedilecektir.
f<i<-i'ilir. /aınatı i>tı.T;^; \ekalettcn azlcyli- i i A I I M 1:
ş t b ı i ı ı . Hıı bapta hit; hiıu><.-ıtiıı itiraza hakkı İtil vakfiyeyi tliııleilikıleıı sntııa ılej},i';.ıli
)i'k«iiir. G»ifk ııtmım i'skafda, gfrfk ijbıı da- relilerin •tunalıı bttyunlartna tdsiııı. Allah ist
ru;«ıl a v\kat i m l a la>arrııt , tma bırakıltııı^tır. tlir \e bilir. Allah nielaike ve halkın lanclı
H a / ı k . l a l ı m ı . akraıııiKi taik tccriilx-li, ahlâkı kıyamet gününe kadar bııniarııt iı/erine ı>l
ı n n i i < / / ı |ı -jaı lataıılıktaıı u/ak htkiıııleriıı sun. .Allah vâkıfın kabrini piiıııı'ır. ııurlııı
hvkitDİrriııiıı ı kclıhallar^ darü^fada ma etir ihsan eylemin. .Mlalı iyilik yaiıani.ı
ıkaiüı; niı tı -alih ( ı r r a l ı l a r ı ı ı ıııaa.şatıııı o tes­ rıtt eerini zayi etmez, llilâkis bir iyiliğt; beticl
hil cdt r • ' ) ; . on basene ihsan eder.
l .İM\ı- tt'ılariki itjiıı «pareler arar, darüj- N'âkıf K e y k â v ii s, İni vakfiye ile (!eıı.ı
Mtaiiitı tmıhtfltl dtrecfierdeki ıııüstahdeıııim- bı Hakkı, peyj^amberlerle evliyanın, tıılılaıı
mti i^liTim <• tf^bit etler Allahııı ihsan ettiği III. bütün melekleri ve sınıra da mii>liıııaıılaı ı
hi?ı!atı sc a\aidi nıucmcletı \e ıııufas.salan ijlıad ctmijlir. Meseleyi bir (;ok islâm kınlı
me/kûr Mütevelli K e r r ıı h " uı\ eline larma arzetmi^tir. lUmlar kendisindett sadn
nıevdiiilıır. 'Allah muvaffak elsin. olan içbıı vakfiyenin şer"an sıhlıaliııe link
\ a k i f l ı a ^ ı l a t H i ı ı ı ;ureti sarfına gelince: metmiştiler, imza (.1 1) lenfiz ve hüknıiiııii i n . i
Ha-ıiat c w e l a nıe/kûr evkafın imaretine eylemişlerdir (,l.'ı).
yıkılan bir olurca binasına, harap olan (13) Miskin j/<"'"i'V"l mıvlşfllııc kııfl Kcl'nlv.ı
fıKnra klanıma derler, pis dcnınk drf-Jkllr. Tııın Iı
kı-mın tecdniile la/ım gelen tamirat ve İsla­
kara da dcClldlr (M. CovdcU,
hata; harrti hi^solutıııııca ^allatı vakfın tez-
( U ) İlk liisdık .-ddi (il!) iVlTl) d" AkMinnv.!
yitlinc ?jrfnlunur. kadı olan ı rlliHklıııniB«Rklrl nırııııdlkl ııııııı-MU<• ı H
r.ur.ıian t . ı / l a k a l a n ı nıc\kıı!.ılm imare- » r y I I I bİM A 1> d d 1 k e r 1 m bin M ıı 1 ) m n d ' d ı
lıtıe 1 lUı -artftlılir. K r V k & V ti s • den Inınn t)l//«t IvUlcn k İknıı r m I ı-
\'ıu l.ab.i.ı li( t -< ıif biladt Kumda mııa- l)(d pdtip vakrı-ylrdlftlııl tasdik ve lınvıı clinl'.il!
tklıırl tR'dIk Inı vakfiye K r-v k ft v il M ' im v^ in
mt'lAl - l i ı . ı - ı t ı a L-ıren bcva/ mımusi. suliaııi
tından wnira Knnyayu licldlr.lndc Knnyn h m t ı
paraılaii li-ırl i irı «lirinin -arfıılilir '11 t. Eli ul fad İl M a 11 s I I r • ca lıcdlk ( M I I I I I I I Ş I Iı. V u l .
U . ı l i ı t i ' t ı bin ıııiüılı ı I 2 ı >art<'ılilir. B u n - flyrnln (jalıllIcılııln doKnılıiKuııa ve vııkfİyinin d"
dan 1.1/1,1-1 I İ . I I U ^ M I . I ııı.ıh/i'iuiHİf >aklaıur. rn (ilduıSuım hUkmrltlın, drtnl(;tlı. (il!) ı \ i
İt abııni.ı bMiınnl.ı .ik.ir.it vf IIIII-I.K ilâl. ma­ ra vakfiyeyi rehlylllftlnr r<i:> Mu ıkl yıl,-, ylııııi l l . l ' i .
Kayseri linklini A h m e t bin ı. e ı- ı • f a r A l ı m '
lttı . i i ı n a r . ı k mıvkuı (•\k,ıla ii.ıvc eıiilir.
d (I 1 I a d 1 ve ıcıl .SIva'i lırıklıııl M ıı lı m ıı I m -
K i! M I iM • ı l - ı ı n v.ıkıtı mi rinim. ııa/tr Ş e y h l l l ı . ı e y l n lıln A Iı d II 1 v e b a p ııılıbdıli'
vr mult '.ı ! I ı - i n i n lı.u > I /.ını.ıntnila v.ıkıl a k a - ta'dik e( ıııl'jl İr. t mbeijlnrl ıi'nr rlcallndi'n Tııkul ' . ' b
ratr u', ~<iiiı|' tı l . ı / l . ı nnııblrilr icar etmi'ine- rlndeıı K ı ı l b e d i l i n bin 11 a y r e d d 1 n ' İn lıi'l;
Icrıiii. ilk 11 ırt' munk.ı/i olm.nlan yenisini kını bnlnyorıız. (Jelıltler nieydnnındıı I l ' ı ' V İ n '.'•
,ıkıl' \ 1'nil I I I ' 1 ' I mi l.ıllıa--a / . i l i m . I.ım;ık;'ır. l e b i İbnl K e m a 1 e d d 1 ıı A lı nı e I. Mrvlfınıı 11 n
m 1 d e d d J n İmzaları vardır, M a h m n I. bin î.ı '• v
eıiıiıiy I r . i ı i n u v .nl.ıınl.ır.ı bir M ' V icar u l u n -
II ( I f e y 1 n bin A b d 11 I v e h a p bunlaıın ı.iibi'
n ı . m ı . ı - ı n ı ~ ıı t k n ) ııniMİıır. detl İle benim nezdlmdi' vakfiyenin liibball n n l n
\'',ı!ı -,ıkl.ı~m. vjsrr darii'^Mf.ı malıv ve şildi, demekledir, Kııt, b e d d i n bin II ıı v ı '•'I
ınıınıiiTi-- olur. Iı < dnlı mıı«ti'lıil bıılıımtr. d 1 n de II (1 s e y 1 n bin A b d 11 I v e lı b a | i Inixir ıın:
• r: V • •. .ı, : •.. rıl.- ni;ı.-»ş^ı vı- talr-l'-alıı ı lıl- da tsahadel elınlı;tlr Vakflyedı. aynın O'imıınlı yi
•.. r : : I . •;; , M C ı. nınııına alıl l a M İ l k l e r varılır.
• ' I::,kr<- <l.tr r - . i r i l - K l ı r Mr..kıı(nlı. birııkılııtı (ITıl Cenabı inıkka lıamılıl wnii, llazııll I'''yi',"in
ü''.•/*;>;'.':" ',r ^nirrrVtT (M Ovdrt) bere selfıvat. al ve esbabına te'dlmııl ııu / k ılı d uı
': ! ' , . : . .M-.r -./KI: mru ikl hin ıllrhrm Vakfiye K e V k ft v U'^ • Ün nnı'dlKind» laır/lm. vein
t'y: ., 'îi-.. tılr ktıMt \ar^-ft
unıutnl (İH (ııi'ljı .Sel'.uk kailıları tarnfın'Inn ıniıkr-neren 11*
r -.ıtı'nıı :<k l!imaıı--ı/<lır. DMiırk kl dil- etlılınl'iHr, ()'=ınanlı devi.dindi. İşbu vnkllyı- M I .
\ f > ; \ . :• : nr ı M f>vrlı-t ) . r«k 1211(1 ıiaii!)! tarihinde evkaf deflerine ( M I ; I I 11
r,:. • .11. K.; k 1 rüı r lılr vıud \\rn\\ kllı'tilr iniştir ( M, C, ) .
Fatİl-â Uıtilliy esime eıid digger mtihim
tDİr Vakfiye

Dr. A. SÜHEYL ÜNVER


Tıb Tarihi E n s t tUsU Direktörü

Topkapı Sarayı hazinesini hir kat daha göre bizde icadı tarihi olan 1134 (1721) sene­
kıymetlendiren eski evrakı Başvekâlet Arşivi sinden evveldir. Lisanm güzelliği ve sadeliği
mütehassıs erkânmdaiı bazı zevat tedkik ve itibarile eski Evkaf mahzenleri evrakmda
tasnif ettiler ve bunları da Topkapı Sarayı mücedded 28 inci Anadolu vakfiyesi defte­
Müzesinin değerli direktörü B a y T a h s i n rinde kayıtlı 875 (1470) tarihini taşıyan ve
Ö z ve Arşiv memuru B a y Z a r i f ilmî ted- arabcasmdan bilâhare türkçeye çevrilmiş ve
kikleri çok kolaylaşdıran bir usulde dosya- bir eser haline konmuş türkçe vakfiye
larmı tanzim etmekle büyük bir hizmet etti­ lisanmdan çok sade ve güzeldir. Bel­
ler. İşte bu i k i zatm delâlelile Fatih Üniver­ ki de arabca i l k vakfiyenin ve lâkin çok se­
sitesine aid mevcud arabca ve bilâhara türk- neler sonra türkçe yapılmış bir hülâsası ve
çe tanzim edilmiş vakfiyelerinden birisine da­ daha doğrusu i l k vakfiyenin tatbikatını kı­
ha şahid olduk. saca âlelmüfredat gösteren eski bir talimat­
Hâlen bu vakfiyenin kabı yokdur. ihti­ name halinde de kabul olunabilir. Yazılış
mal ebruli ince kabı vardı. Çünkü bu vak­ tarihi takribi olarak böyle düşünülmekle be­
fiye katlanmış bir halde bulunmuşdur. Belki raber en mühim cihet bu vakfiyenin en esaslı
de daha evvel bir kabı vaıdı. Bu vakfiyenin noktalan en veciz bir tarzda izah etmiş
17,5X50 eb'admda kalmca bir iple dikilmiş olmasıdır. Bu vakfiyede sıra ile Fatih camii.
8,5 uzun sahife (Şekil - 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, o, Medarisi semaniye, türbe, darüşşifa ve ima­
9) metni başmda ve sonunda hiç b i r tarih ret vazifeleri yazılmışdır.
yazılı değildir ( 1 ) . Kaybolması melhuz olan Vakfiyenin fotoğrafmda görüleceği veç­
kabında tarih bulunması ilitimali düşünülebi­ hile bütün teferrüat sıralanmışdır. Fakat bu­
l i r . Fakat ayrı bir yerde böyle bir kabı da nun metnini sıra ile neşretmekden ziyade şu
bnlunmamışdır. Burada terbiye edilmiş ve tasnif ile neşrini muvafık bulduk. Türkçe vak­
âherlenmiş Venedik nev'inden beyaz kâğıda fiyenin metniyle kısmen karşılaşdırılabilmiş-
yazıları bu vakfiye başda ve sonda boş sahi- dir. Bu karşılaşdırma ile verilen ve yevmiye
faları ile beraber 12 sahifedir. Hâlen biraz hesab edilen ücretlerde büyük fark yokdur.
harabcadır. En başda boş sıhifede Yalnız bu kadroda bazı ilâveler göze çarp-
makdadır. Muhakkak k i hu kıymetli vesika
yazı.sı vardır. Topkapı Sarayı Arşivinin esas vakfiyenin birçok cihetlerini gayet açık
(3882) numarasını laşıyo.-. surette izah etmekdedir. Fatihin arabca ve
Arşiv memuru Bay Z a r i f şimdiye kadai türkçe vakfiyelerinde ve ilerek bu veciz vak­
tasnif elliği vesikaklarm yazı larzlarma ve fiyede bütün iıizmellcr aynidir.
kâğıdlara vc buna benzer vesikalakra islinad Bu vakfiye lüliıassa imaret nizamları
ederek buıuı X V H inci a^^ra aid bir vesika noklasından çok eiıemmiyellidir. Bu nizamna­
itibar etmekdedir. Bunu zarurî olarak kabul mede bu vezaif bülün tefcr.üatile yazılmışdır.
etmeğe lemayiil çimekle Itcrabcr X V I ıncı as- Bu izahat bizde imaretlerin esas vazifelerine
asra ait hir vesika olarak da düşünebiliriz. aid mühim cihetleri tebarüz ettirmekdedir.
Kadroda Maliyecilerden balısolunmadığına Burada imarel nizamları bahsinde bunlar
metninin esasları bozulmıyarak aynen sıralan­
(1) Okunaklı nesih Uc yazılıdır. Bahis başları
sülUsdUr. Yazısı güzel bir hattat t a r a f ı n d a n yazıl-
mışdır.
mısdır. Mevzuu bahis vakfiyeden çıkartılan ve
40 Dr. A.SC H EY L ü NVER

vıkfivetıin ei>astna göre aynen alman bahis­ 6 Kayyım beherine 5 akçi


ler bunlardır: 4 Çerağdar ^ 5 »
l Bewab 3 »
Fatih Camii kadrosu : 1 Ferraş 3 »
Günde 1 Noktacı 3 »

Fatih Türbesi kadrosu :


1 Hatib 30 akçe
2 imam l)eherine 10 2 Türbedar beherine 5 akçe
12 Müeıziıı » 5 10 Cüz'han » 2 »
)Ü Devirlıan » S 1 Ser mahfil 3 »
2ü Cüi'han » 2 X Muarrif ve müferrik 1 »
20 Muvahhidler ^ 2 4 Muhafız » 3 »
10 Selevalı şerifehan » 2 1 Buhurcu 2 »
'> Selatı faiteyi kaza eden > 7 1 Saka 2 »
1 Muarrif O 1 Çerağdar ve ferraş 2 »
1 Muvakkit ı>aatçi 10 1 Noktacı 3 »

Medarisi Serrtâtüye kadrosu : Günde

Medari»i roezbure müderrisi beherine 50 akça (esas vakfiyede de 50 akça alır)


1 Her birine muid 5 >
10 Her birine Danişmend > 2 > esas vakfiyede 15 kişidir
1 Her birine bev-»ab 2 »
I Her birine fcrraş 2 »

llaki kalan yedi medresenin şartlan buna göre kıyas olunacaktır.

Tfliımmnh Sfmâniyr kadrom : Günde

1 IV\»ab 2 akçe
I H a f t / ı kiitiıb (t » Vakfiyeile de :.yni ücreti nlır.
1 Katibi kütüb

F'ilifı [)arii}jifaM kadrom : Günde

2 T.ıl.il> l»eheri ! 20 akçe (birisine Reisi Ktibba deniyor)


1 Kilerci 4 »
1 Vekilharr 4 »
1 Krhhal n »
1 '.err.ıh <! » (imaretten yemek yiyen üç cerrıılı
g(isteriliyor)
1 Tabbalii eçril)* 6 » (imaretten yemek yiyenler meyn-
nında şerbetçi diye kayıtlı)
1 Hi'ıfı/ı r^riİH" 4 >
1 ]k\vah 3 » (imaretten yemek yiyenler mnyn-
nında kapıcı denmiş)
2 A„, 3 »
2 f^me şuy » 3 »
1 Duvarda nakışları meneden 2 »
1 Ş-yh
2() « dnlıiliye müdürü maknmındndtr
I'.ıır uia L'<t«terilcn ücretler vakfiyede a;
İldir. Yalnız kadroda ufak değişiklikler vardır.
M Ü 11 ı M li l R V A K F I Y E 41

Fatih Imarcli kadrosu : — Ve her Cuma gecelerinde dane ve zer­


Günde de ve zirva pişdikde suhte taifesinin dane ve
zerdeleri başka pişe
1 Kâtib 6 Akçe
•—• Ve zikrolunan taamlar için 30 kile
1 Vekilharç 5 »
pirinç, 87 vukiyye sade yağ alına
1 Kilerci 5 »
— Ve zikrolunan taamlar için 140 vu.
2 Ferraş beherine '5 »
kiyye kızıl üzüm ve on vukiyye erik ahna
2 Kayyum » 3 »
2 Çerağdar •— Ve her gün on vukiyye badem ve on
» 3 »
4 Nakib vukiyye incir ve 40 vukiyye nişasta ve 150
» 3 »
2 Bevvab dirhem zafran ve 80 dirhem fülfül verile
» 3 »
6 Aşçı — Ve baki havayiç gayri günlerde ve­
» 4 »
6 Ekmekçi rilen gibi verilip Ramazan gecelerinde dane
» 4 »
ve pirinç ve zerde ve zirva pişe
1 Et hamalı 3 »
— - Ve bunlarm harcı için 25 kile pirinç
2 Buğday aynllayıcı » 3 »
ve 71,5 vukiyye yağ verile
2 Çanak yuyucu » 5 »
2 imaret alarmda bevvab » 2 » •— Ve gayri levazım cuma gecelerinde
1 Anbarcı 2 » ne mikdar verilirse ol kadar verile
1 Odun hamalı 2 » — İmareti mezbureye misafir konacak,
1 Duvarlarda n a k ı ş l a n tneneden 2 » her misafire 50 dirhem asel ve. bir fodla ve­
rile
imaret nizamları :
— Ve her gün misafire kırk sofra taam
— Her gün sabah ve akşam i k i kere ta­
konup ve her sofra dört kişiye verile
am pişe
•— Ve her sofraya bir tabak dane konub
•— Ve cuma gecelerinden gayri geceler­
ziyade konmıya
de sabah pirinç çorbası akşam buğday aşı pişe
— Ve 40 sofra danenin harcına 2 kile pi­
— Ve cuma gecelerinde sabah buğday
rinç ve 6 vukiyye yağ verilib gayri levazım
aşı, akşam tane, zerde ve zirva pişe
kifayet mikdarı görüle
— Ve her gün sabah ve akşam t a a ç ı l a n
— Ve her sofraya i k i pare yahni konub
için 320 vukiyye koyun eti alına
dörder fodla verilib adamnıa göre zerde da­
— Ve Ramazan gecelerinden gayri gün­
hi pişireler
lerde nısfı sabah ve nısfı akşam pişip Rama­
— Ve zikrolunan sof rai arm her birine
zanda cümlesi akşam pişe
100 dirhem pirinç ve 100 dirhem asel ve 50
— Ve her gün pişen buğday aşı için ye­
dirhem sade yağ verilib kâhi akşı aşı pişe
di kile buğday verile
— Ve her sofraya aksı aşı için 25 dirhem
— Ve her gün pişen pirinç çorbası için
pirinç ve 200 dirhem kara üzüm ve 25 dir­
yedi buçuk kile verile
hem kızıl üzüm ve 25 diriıem incir ve 25
— Ve pirinç çorbası için her gün 8 akça
dirhem erik verile
maydanos ahna
— Ve riayeti lâzım olur eşraf et'ımei ne­
— Ve her gün fodla pişmek için otuz
fise ile ziyafet oluna
kilo un verilip her bir kile 110 fodla ola
— Ve her sabah riayeti mühim olan a-
(600) okka undan 3300 fodla beheri 72,8 dir­
danıkıra sofra Ixisinda ikişer akçe paça ahna
hemden lOü dirhenılik foJIa)
— Ve 5ü vukiyye kabak a h n ı b buçuk
— Ve her gün pişen fodla için vcsair ta­
kanlar asel ile reçel edib bir mikdar darçm
amlar için yevmî bir kile tuz verile, her gün
ve bir mikdar karanfil konub misafirlerine
15 vukiyye soğan ve yüz dirlıeın kemnunı
verile
(kimyon) ve kırk dirhem fülfül ve buçuk k i ­
—- Ve et'ımei raezburenin 320 vukiyye eli
le nohud ahna
altışar dirhem mikdarı paralanıb tevzi oluna.
— Ve kabak zamanında kırk güne değin
her gün 65 vukiyye kabak ile 5ü vukiyye ko­ İmaretten yemek yiyenlerin aldıkları
ruk pişe rnijf darlar :
— Şe yoğurt zanıannuhı f5İin(I(; elli vu­ Ve evvelâ misafirine ve sonra med­
kiyye yoğurt ile sekiz akça bâzu pişe resede olan DanişmcıuUcre vc Müderrise ve
42 Dr. A.SÜHEYL C .WER

trlumnw" İK>\val.larına ve nolktar:ya liir para \'e t ı ı l c l ı a d a i ı 011 -lefer k i ı n c - ~ ı ı c v e d,,

yahiii \r J * * ' iHrh< i!> fiulla M'rilf ııi>ıneti(| a s ı g i b i 011 a ş veıile

\»» /ikri'limaii nH"iir«*M-lfnlc iiiuiil o- Ve iniareli ıne/ki"ıre\e ıınılla-ıl ı.l.i;,


laiil.it.i ıLİ7«T M-rili- iki b a l a l ı a n e d e biıer elıli ilim >akiıı idin
\«- h« r l-ir »tılıtt yı- HKt ilirlirni l>ir t l a n i ş i ı ı e ı ı ı l a^^ı ;;ibi b i r e r a ş v e ı i l e
f.Hİİ.i \<- •ulitt\»' «••> ta« ri>rlia \»- hrr \e ııııaıelı >erıleı ıııe/lnııede İKI >
Ia-,i i ll j.-iri- N aimi xt-rili- ne M'kM'iı <ie«li ıı/ııııı lııı-;iı--ıı ve ıi(^ bin d
\ «• I'll /ikrolimaiiilaii -inira ('\kal ne palln.ın lıır'^ıi'-ıı ( d ı ı ı ı ı ı p ı ı ı i - a l iı ine \(iıl
k..'.li!.iii<- \< viktllum a k'ltiliiiii- i-iiiaml
\e allı kant.11 »oji.ın lııı-;.ıı-ıı alınu.
x \!iiiir \ i - \t4killian a iki^ i a^ M'rilf
n ı i ^ a l i r i n e ve d a n i ' ^ n ı e ı ı d b ı e ve --ııbu l e ı c \< .
\ I- kil. riiy<- '•<• Mİılıaııc iiiiaiuina M ' /i (dıın.ı
ııuKV/iüiüi \<- allı Mflt'r a-H;iya \ f allı iicfcr
\e bu /ikrııluııan lıadelııcden j'en
tkünk.Jvf v.- iknxkii -akinliiif lur Mriiif
i m a r e t l ı a d e m e ^ i ı ı d e n . ve |.'erek c a m i l ı a d ı ın>
l.irrr a- •.trilc
>in(leıı oUıın ve jü-ıek daiıiş.şila badcnıc-^n
\ <• ka/a.iii MIS ana \f (l<irl iit'lfr iia-
den (delili b i r a ş a m ı ı l a - . ı ı r ı f ola
kiU' vc Mİ'luııc.l.- iki iH'frr ı^fraüı i-iiia \t' iki
\e eğer bir a>lı cilıele inula-,111
nftt r ,i-,!r. I i!ia \ i " iki kapıcıya hirer a< ve­
i k e n ittifak b i r a ş l ı c i l ı e t d a l ı i v e ı . - e b ' i ol km
rile
Sf h e m e n y i n e b i r a ş a ııuıt.ı^aı rıf ( d a . / i v .ı
\'e lie liefer ahife-i/ («ııûılay ayrilll-
vermiyeler ve masarifi me/,kûredeıı /iv 1
yanlara ve uç nefer pirinç ayrıtlıyaıılara bi­
taam kifayet eylediği mikdar fıkaraya |ı \
rer 3- »erile
oluna.
\t Yeniçeri MoU^lçileriııe allı a< ve­
rile tıılilı lınnn findı ıı \riiirh ^i^ı ıı/cr .
\e liaHeniei camii •^•rifılen iki nefer Mi-afirlere 1 kimlik lO s o f r a ( M d l.ı 1
inıart;,! M ' l'ir ^.î.itçi\e \e j.ir ıiokl.'.cıy.ı \r l.şral'a I.t'amei nelise ikramı
tr.;>ii,.t'r •^' Ü ! ' C \ I i-ini' birer a-; verile Hiayı'ti mnhim olan adamlar
\ • :-ı:;,nritc \c luıfı/ı kuliibe \e per- Daııişincndler
fliTİ\e \r .»n iki ıııuc/ziııc ve ıliırl çeraj:'ıva Medrese bev v;ıbl;ırı
\r allı kawiinia \e naillıan'a her l irine birer T e l ı ı n ı n ı e bev v a b l a r ı
a- \<Tİ!c Medresede nokl.ıcı
\ c ; i<l.;< !.ı ş< ril mııalliınine \e lıali- Mııidler
fecine \r iki kay y unııııı t I irer \erile Sıılılıder ( s . d ı . ı l a ı I 'ı<l(l kı <
\c [lirbcıl.ırl.ıra \c ımkt'c t*ııı,ı \e Sad.ıi
tr' rc!"iîi î l k 'ılıbivc \c iki neler nuıleııiede \e
i.vk.ıl k;ılibi I
iki ncfı-r nicıcnımılciy biıer a-;. \crile
VekilliilM. k . l l i b i 1
\ ı fiıil.ıi.ı lya \ r kıır-^ııiK liva ve lıa- I ı n . ı n e l 'i'cyhi I
fî:a!!i!.u ',ı!;-irii' \ı- -ıı vıılr >ı ba-ıııa birer a« Vekillıar..- I
verile Kileni I
\c ıİ !in--ıf.ı lıa'lclııe-iiKİı n IJei-iil' Tabhane iıııanıı 1
rîıbb.ıva \e ,17 ıı'i \ anında otur.111 l.'ibibe bi­ I ablı.'iııe ı ı ı ı ı e / / ı n i I
rer nv verile \ş(;ıbır ('
\ !• iniamın.ı ve tıiııe/zıninc ve kati- I ,lllıek( i l c i
bıııt- vf kıbrıı-inc vı- vekilli.ır<ıııa birer .i'j i lın('k(;ı 'şakirdi
venlı- K.ı/.ın yııyaıı 1
\ c ı k l tıı jcr kelılı ıl'e ve ıır neler cr'r- Naib I
r.ıb.ı vc ı k ı ııelt I -erbclrivı birer .1^ venle I .ıblı.ıne ıjeı.ıp ıl.ıı 1
\ e ıkı nefer ( (iv ive ddi/enlere ve iki 'i'.ıblıane .ılııi' ıl.ıı 1
1.(1' I < ,-ı\ .1 \c (İMil ııeleı kavvııııa ve T.ıblı.'iııe k.ıpKilaıl
(i.'il ne|( 1 ıi.rık(jve liirer verile Alııle-i/ buğday ,ıy 1111 lyaııla 1
\ c ıkı a^ı iva ve (;.ınak(;ıv.ı ve nokta- l'irinı, ayiilliyanl.il
riya ve k ıpi(iy.ı birer a« verile ^ eni(,eri mdielıaleı i
M Ü H t M B I R V A K F I Y E 43

İmamlar 2 kişi Kadroda mevcud olmıyan lâkin imaret-


Saatçi 1 » ten yemek yiyenler arasında tesadüf olu­
Noktacı 1 » nanlar :
Muslıaf'ı şerif lıekçisi
IVluarrif Kurşuncu

, Hafızı külü]) Hamamlar cabisi

Perdeci Su yolcu başı


Müezzinler 12 » Naithân
Çerağcılar 4 » Perdeci
Kayyıımlar 6 » imam (Darüşşifada)
Naithân Müezzin »
Mektebi şerif muallimi Kâtib • >
Mektebi şerif balifesi Edviye döğen »
Mektebi şerif kayyıımları 4 Kayyım
Türbedarlar 4 İbrikçi »
Türbe noktacısı 1 Çanakçı
Meremmat kâtibi 1 Tabib şakirdi »
Mütemedler 2 »
Meremmetçiler 4 » m ı n ı n raikdarı tasrih edilmiştir. Diğer bir k ı s m ı tas­
Dolabcı rih olunmamışdır. Bunlar Belsi Btibba gibi mutlak
bir kişidir. Fakat danişmendler, softalar ve diğer­
Kurşuncu
lerinin mikdarı tasrih o l u n m a m ı ş d ı r . İ m a r e t t e n her
Hamamlar caijisi g ü n yemek yiyenlerin mikdarı tasrih olunmamışdır.

Su yolcu başı İmaretten her g ü n yemek yiyenlerin adedi biline­


miyor. Yalnız g ü n d e 3300 fodla plşmekdedlr. Nerede
Reisi elibba pişirildiği tasrih olunmamışdır. Fakat İmaret kad­
Tabib rosunda 6 ekmekçi ve şakirdi de o l d u ğ u n a göre bel­

Darüşşifa imamı ki imaretin fırınında hazırlanmışdır. Veyahud baş-


ka fırınlarda bunu temine yardım etmişlerdir. Fod­
» Müezzini
laları adedlerle verdikleri gibi bir k ı s m ı n a da İki yüz
» Kâtibi dirhem vermişlerdir. Suhte (softa) lara yüz dirhem
» Kilercisi bir fodla vermişlerdir. Bir fodla buradaki hesaba g ö ­
» Vekilharcı re yetmiş İki b u ç u k dirhemden o l d u ğ u n a göre bir
fodlayı yüz dirhem İtibar etmek l a z ı m gelecekdır.
» Kelılıalleri 2 »
Bu hesabça g ü n d e vasati olarak iki bin kişi ima­
» Cerrahları 3 «
retten yemek yemiş itibar ounabiiir.
» Şerbetçileri 2 «
« Edviye döğenleri 2 » Her g ü n sabah ve akşam istihkakları İçin üç
yüz yirmi okka (vukiyye) et sarfolunduğuna göre
» Came şuyları 2 »
bil kişiye g ü n d e yüz dirhem et verilse bin İki yüz
» Kayyumları 4 » seksen kişi istifade eder. Etler ekseriya altı dlrhem-
» İbrikçileri 4 » llk parça yahnilere ayrılmaktadır ve ekseriya bir
» Aşçıları 2 » pare yahni alanlar da vardır. Sabah ve akşam ayni
şekilde yapıldığına göre bazı yemek yiyenlerin yüz
» Çanakçıları
gram değil elli gramdan az et alabildikleri d ü ş ü n ü ­
» Noktacıları
lürse yemek yiyenlerin mikdarı daha çok artar.
» Kapıcısı Şimdiye kadar imaretten yemek yiyenlerin hakiki
» Sulaha 10 » m i k d a n n ı gsterlr bir vesikaya h e n ü z destres olun­
madı.
Balalıanedcki ehli ülûm
B ü t ü n bu İstihkakları Ramazan m ü s t e s n a , sair
Darüşşifa balalıanesindeki tabib şakirdi
aylarda sabah ve akşam olmak üzere İki defa verD-
Mütebakisi fukaraya (2). mekdedir. B u n l a r ı n eve v e r i l d i ğ i n e . ye harice çıka­
rıldığına aid bir kayıt yoksa da herkesin İstihka­
(2) istihkaklardan arta kalanların fakirlere ve­ kını arzu ederse götürebileceği emsali gibi kabul
rilmesi şayanı dikkattir. Yemek yiyenlerden bir k ı s ­ olunabilir.
44 i)r. A. s r H F Y I r M y. H

lm*r,ılf pi}tn •ifmrh '-ffidlfri ır türkü­ /'(l/ı7ı l ullıiinı- ırrilrn nuıhrıuf ln ılt /i:
lü, : Hasır lıei'iiiıı 1 akea
rafta yağ > »
Pirini; çorha>ı
Kandil \ e Mipiırı:i' rt
İSu^tlay aşı:

Itıı^ıİJMiı varma«ı lıal olarak lielf-iiwli pi>«'r- Tıırkı^eye e e v r i l e ı ı esas v a k f i y e d e ((iaıııi lıa--ı
İ L / k m n ı ı / l a r . i - l e y n ««-kı-r k o r . aşıırı- uihi n it,iıı kıılle y c M i ı 1 . ı k e . ı . zeylin yajiı iı,iıı
ver. i»(rvj'!i (11/ koşarak ı;ı>rl>a j;il>i iı;»»r ı IJay külle yevın lıeş akea, \ e e.Hiılı \ e k a ı ı a d i l M -

taiı/.ili k a ı ı a d i l it;iıı nıeııa\îl halici y e \ ı ı ı i lıir


a k ı j a lıâ.-lll l e \ a / M n ı e a n i i i ş e r i f i n ıneeııııııın.ı
Daıır ıPırıru; Imluıhalı • : v e \ n ı i v e o ı ı akea l a v i ı ı . . . ! k a y d ı n a l e s a d i i l ıdıı
PiıiiKj \e yaş il»- j'i-^.lıiii mıı-arralıtır l i ' i l a v ) .

Z« rıl.' I/,ıf r.Hılı'


.\f idârisi Srın<'ıni\r\r ırrilrn nıııhrnır

Zir»a: hedrli:

l «laıl Haf ı/ıkuttıp l'.ay Umail î ' a i İ K ; pöre «'^ki Mısır


Türkler Z.rl ar '/ir\aı,> ilerler. \ şeyıien mü- Kandil İler ^iiıı () şar akea
rvkkci -lir. 2" «kka ııi^a^la. 2<1 okka M.'ker. 20 Zeylin ya (il
o k k a kiirii uzüni. 2«> okka kıını incir Sultan
Sciin! ^akfivc-iü'ii' pelte o ı i ı r ı F-a-; vakfiye­ Trtinuniiili srn>ııni\r ıiırtlırsrirrinr ^apı
de /iri'.ıre lienriK'klerlirl.
Inrı mnsr tj:

Fo.ll.T. \\\-\r \r reraf"; y.ıi'i 'jiiııdı- t .ık'a


\ a—1 f i'l«- LTİİ'İ • km<'k. nıikıları '2<t<l liirlıeın 'lelii'iiine lıiıereleriniıı lıer imine a\ cla l.ı
\e yıi7 «iıri-.eüi hır f^nil ı 72.5 dirhem ımdan akea
)a|'ilır- (l/Iıı urıd iiı \,i|ıılına/. ^ ııınıı^ak oiııp
ÇaİKlk ('.ur .ıl.uıır. l)ııııı\\ijınıı ırrilrn nıiılrjrı liLı nııf.ı<ıl
hrıirli :
.liıTiı : ' l'.\r';.ı rtlfid'-ıı (
l)e\ ılar \e aııd.ı ıdeııieıin leı lıi/ \c lek
,\-k 1 . I M I f ikM .1-1 / 1 ; fiiline t'.nnılı- 2<MI .ıkra dı fa l\eniıleıı) I >.ı
I'iri!i'_. k.ir.ı ıı/unı. k ı / ı l ıı/ıını. iru ir \ e erik rîişşıfada <dan kini'-elerin li'\a/ınıın;ı ruınle
il< m.ur.ül lıeş akea

Y\: / nli jiyrılr i\nıi tere/; nıin'su-srlrı :


"•2" k!%M' !ır n 'ı ılıılu rı.ıleıı 21. 1 !'• parr.ı I atili camii
Medari'-i Semani\c

P.ılli'.ın I clumnıalı ^cnı.ınn e (.))

Sor.ır, I nrlıe
D.ıriışşifa
lr„:'>l \i riirl hiiıiı lı rinıtf l.lıllnnılnn İm.licit alııiıe
rahlıaııe
lialalıanel(;r
K ' ı , ;;;; < ! İ . i!i.ı\ıl.ıno/. İli/, lıılplay. mı.
•-oj:,ui. i.,ii,ıj!i ' k ı ı ı n u ı ı ı . fulfill ılıiher), no- Meklcl.i şerif
î kıl ık, k'ırnk, Nopırl, lıa/ıı ( p a / ı ) palı- ll.'iıııaınf lar)
rar N.ıj.r . U . U K İ I I . I'ırinr. 'ideya^ lyag) a«el
1?,! '(r;ıHl(llti-,ıılln(tM t rlrll~rrııl' O H Ilı İl n
' i . , ı l ' . 1 ı/ii ı./'ınıı l.ıırm/ı r,ı/akıi, erik. İ N I -
« » tl «• A h m r cl ;;.'),'< (I7I(;) V<-Ii!jü(l<lln hUiüv-
<!am ıl -ıiitııi' 11.'II. nijaı^la. /afran. paı.a.
hanr%{ nıııunıti 24Î4 hunıyft (inııiillthaııc) flpnıckdcu
iJ.ır^ii,. k iLinfıI. ülr Triıirnmmı s'liimilyfyc <!'' (U'tUmıı»') <lrr.
MÜHİM BİR VAKFİYE 45

Bu vakfiyenin elıcmıniyvtini Icbariiz et­ kapladığım ufak bir gezinti bize gösterir. Bu
tiren noktalar : Istanbulun imarında ve burasının lam ilmî
1 — Fatih thmcr.silcsi külliyesi müşte- bir merkez haline getirilmesi için yajıılan fe­
ınilâtı l)ii{;;iiııkii bir yalı nıcklebi mesalıesin- dakârlığa büyük bir misaldir. Her ne taraf-
dedir. Imarellcıı taİPİıe ve ınııallimler ve l)ü- dan bir misâl alınsa çok büyük lıiınniellere
lün müstahdemler yemek yemişlerdir. Bunla­ şahid oluruz.
rın nizamı imarethane vez'ilfi ve ihracatı kıs­ 5 — İmarette verilen yemeklerin mu­
mında yazılıdır. Müstahdemlerin çoğu hirer gaddi ve leziz olmasına \e çeşitlerine dikkat
aş almışlar. Bazıları da i k i aş almışlardır. olunmuşdur. Fatih Ünirersilesinâe imaret kıs­
Yalnız imarel masarifile alâkadar evkaf kâ­ mı büyük masraflarla idare edilnıişdir. X V
tibi, ve Emanet Şeyhi ve vekilharç gibi zevat inci asırda Türklerin İstanbul da yemek ve
ve medreselerdeki muidler ikişer aş almışlar­ tatlı çeşidleriııdeu bazılarını öğreniyoruz.
dır. Dikkat olunacak olur.sa Türkler Aııayurdla-
2 — Fatih zamanındaki rayiç akça bu­ rıııdan bu yeni şehire geldiklerinde âdetle­
günün gümüş (5) kuruşuna muadildir ( 4 ) . rinden vazgeçmemişlerdir.
Memurin ve müstahdemin kadrosundan Yemek ve âdetlerinde muhafazakâr dav­
alınan ücretler hesah olunnbilirse de umumî ranmışlardır. Bazı yemeklerin ya])ildığıııı
aylık ve hattâ gündelik masrafı bilhassa ima­ kullanılan maddelerin sıralanmasından öğ­
retin kaça mal olduğu bilinmeyen birçok satın renebiliyoruz. Bunların liir kısmı da bu
aldıkları levazımın fiyatları tasrih olunmadı­ gün mııılulmuşdıır. Iınarellen istihkakla­
ğından tam bir büdce tayini kabil değildir. rı olanlara ve istihkakları olmadığı halde
Fakat vakıf hademesiııdtn itibar olunan bü­ yemek yiyenlere çok mikdarda verilmişdir.
tün ilmî, tıbbî vc idarî heyetin aldıkları üc­ Fatih imaretinin yalnız fakirlere ve talebe
retler az değildir. Bu mânaca kendilerine dol­ istihkaklarına mahsus olmadığını görüyoruz.
gun maaş verilmişdir. Ayni zamanda imaret­ Misafirlere ve hattâ ckâbîre bile büyük ve
ten de istihkaklarını bol bol almışladır. hususî ikramlar yapılmış ve onlara ayrı yer­
3 — Fatih Üniversitesi kadrosu çok ge­ ler bile ayrılarak burada da teşrifata ria­
niş tutulmuşdur. Bu yüzden birçok aileler re­ yet olunmuşdur.
fah içinde yaşamışlardır. Zamanın hiç bir ih­ 6 — Hastalıanede hastaların yemekleri
tiyacı ihmal olunmamışdır. ayrı pişmekdedir. Esas vakfiyede teferruatı
4 — Fatih Üniversitesi çok geniş bir sa­ gayet güzel tasrih edilmişdir.
hayı ka])lar. Ayni zamanda 16 medrese ve Vakfiyedeki geçen istilûhlar :
sair müştemilâtın ne kadar büyük bir sahayı Akça. Hatib. îmanı. Müezzin. Devirhân,

(4) F a t i h z a m a n ı n d a akça. 3,5 akça bir g ü ­


Cüz'liân. Muvahhidin. Muarrif. Muvakkit,
m ü ş dirhemdir. On akça bir doka altınıdır. On ak­ Kayyımı. Çerağdar. Bevvab. Ferraş. Noktacı,
ça z a m a n ı m ı z ı n yarım altınıdır. O halde on akça Çerağ. Müderris, Muid. Danismend. Zeytin-
g ü m ü ş elli k u r u ş d u r . Bir akça da Iıesaboa beş g ü ­ yağ. Çerağ yağı, Tetünıme hücresi. Hafızıkü-
m ü ş k u n ı ş d u r . Bcyazıd I I . ve Selim I . de altmış akça
tüp. Kâtibi kütüp. Türlıcdar, Sermalifil. Mü-
on üç g ü m ü ş dirhemdir. Altmış akça bir altındır.
On üç dirhem g ü m ü ş bir a l t ı n o l d u ğ u n a göre bir ferrik. T^ııhurcıı, Saka. Darüsşifa. Tabib,
dirhem g ü m ü ş dürt buçuk akçaya mukabildir. Kilerci. Vekilharç. Kehhnl, Cerrah. Tahbalıı
Hasan Perl d - Nakid vc tlihari Malt eserine eşribc. Hafızıeşribe. Cameşuy, Şeyh. İmaret.
göre Ckitab S. 5,4,154) Osmanlılnrın ilk asırların-
Naib. Ayrıllıcı, Yuyııcıı. Anbarcı. Kile. Vu-
dakl akçalar yüzde doksan, tâbiri dikerle 2.10 aya­
kiyye. .Suhle. Perdeci. Naitlınn, n o l a b c ı . Kur­
rında ve altı knat {16 da bir dirhem) agırlıSında
olub Cihan harbinden evvelki piyasaya göre en şuncu. Hamamlar eabisi. Pıı yolcu başı. Ibrik-
BSagı (34) kuruş 13 para k ı y m e t i n d e Id). çi. .Sulaha. Balalıane, Enrnnct şeyhi.
. 1 i - I

_» •

1
-/

2
3
•1
J

S:

\
Kvir'an tercümelerinin Dil b a L k ı m ı n d a n
değerleri

ABDÜLKADİR E R D O Ğ A N
TUrk ve İslâm E s e r l e r i Müzesi Direktörü

Türk Dili'ndeki ölmüş ve unutulmuş ke­ ehemmiyetini anlatmak ve D i l üzerinde ça­


limeleri diriltmek için en canlı kaynaklar­ lışacakları az çok aydmlatmak maksadıla bu
dan b i r i de Kuranın eski tercemeleridir. yoldaki görüşlerimi şurada sıraya koymak
Kur anın kelime ve cümleleri üzerinde şim­ istiyorum:
diye kadar çok durulmuş ve her âyetin de­
1 : Boy: 0/36 m . , En: 0/27 m., Kal. :
lâlet ettiği hakikî manası tamamile bulun­
0/14 m. (902 sayfa ve heı sayfası 9 s a t ı r ) .
muştur. Kuranım vaktile dilimizde yaşayan
Vaktile bir hayırsever tarafmdan Eyüb
kelimelerle terceme ve Arabca bilmeyenlere
Sultan Türbesine vakfedimiş ve bundan yir­
bu tercemelerle faydalar temin edilmiş oldu­
mi beş yd önce MüessesatT Vakfiyeden Türk
ğunda şüphe yoktur. Arabjadan Türkçeye es­
Ve İslâm Eserleri Müzesi'ne. getirilip konmuş
kiden çevrilmiş diğer eserler böyle değildir.
olan bu terceme bugün Türkiye'de görülen
Bunlarm istinsah ayrılıkları, yahut ibare­
Kuran tercemelerinin en eskisidir. Kaim
lerinin yanlış anlaşılmaları yüzünden karşı-
bir sülüsle yazılmıştır. Türkçeleri satırlar
lıklarmın ashna uymadıj^ı ve inceleyenleri
arasına kırmızı ve Talik Krrması bir yazı ile
müşkil vaziyete soktuğu vardır. Kur anın iba­
sıkıştırılmıştır. Savfaları cedvelsizdir. (Fati-
relerinde böyle bir düzensizlik hatıra bile
gelmeyeceğine ve terceme edilirken o devir­ ha) i l e (Bakara) surelerinin başlıkları yal­
de yaşayan Türkçe lûgatlcrla çevrilmesi ge- dızlıdır. Kabının üzerine yeşil bir bez geçi­
reğeceğinc göre D i l itibarile Kur an Icrceme- rilmiştir. Yazıcı ve yaldızlayıcısı Şirazlı
Icri kadar başka kıymetli bir kaynak bulu­ Hacı D e V 1 e tş a h O 1 n M e lı m e d-
namaz. Türkler İslama j'jirdiklen ve Arab dir. (Hicrî: 734 — Milâdî: 1333) yılmda
D i l i n i öğrendikten sonra Kur'an'ı dillerine yazılmış ve başlan başa Oğuz Türkçesi ile
çevirmekle gecikmemişlerdir. O devirde ya- Icrceme edilmiştir. Terceme arasında Arab­
prhıtı IcrcerJKîlcrifi asılları bu gün elimize ca ve Farsça kelime kul'anılmaımşlır. Aslı­
geçmemekle beraber (Hicrî 71') - Milâdî nın ne.zaman Icrceme edildiği belli değilse
l.'^).'),'^) yıhnda örneği alı?ınıış bir Kurdu Irr- de Hicrî dördüncü asra âid olduğu sezilmek­
tcnırsiı\i\\ Hicrî besinci üsra âid olduğu kes- ledir. Bu sezişi kııvvelleşlrrecek deliller de
(h'rilebiliyor. Hıı/ıdaıı başka »nılılclif zaman­ vardır:
larda 'l'ürkçcyc çevrilmiş ve her biri vakıf Birincisi: Bu Icrccnedeki kelimeler
müessesesine lei)crrü' edilmiş olan (!!) kur'an ( H : 166 M : 1073) y.lında Iclif edilmiş
lercemesi daha vardır ki iuııılarııı her birisi olan iljiMolil j l y i ün lopladığı lû-
mııhlelif zamanlarda başka başka âlimlerin gallara ve onun lalılilleı iı,( ııyiiımdur.
kalemi ile dilimize çcvrilrnişlir.
İkincisi : Kur'(nı\];\ geçen dinî kelime­
Kur'an'm eskiden l.lr düşünce üzerine lerin karşılarına bundan ı'6()0) yıl önce bile
kelime kelime Türkçeye çcvrilmcsiıuleıı çeki- kullanılmayan Türkçe ınııkabilleri konmuş­
nilmiş, yahut Türkçeye ç(n ı ilmesi beccrilcmc- tur. Hassalen Hicrî beşimi ve altıncı asır
miş olduğuna dair kanaatler vardı. Bn gün içinde kullanılmakta olan Arabça ve Farsça
Türk ve Islûtn Eserleri Miiresi'nüe lo|ilanmış dinî kelimelerin Türkçeleri bulunnnış ve se­
olan (9) Kur'an tercefnesi ile bu miisiicl ve çilmiştir.
menfi telâkkilerin suya düşliiğünü göriiyo- Türklerden öıice Islâma giren İranlılar
ru?!, işte bu dokuz lercç.nenin kıymet ve daha evvel Arablarla kaynaşmış ve onlardan
48 A R n V I. K A D I R F RDOC A N

a l d ı k U n dini krlimrlfrle kmdi dillrrinin kuv- oyk« : - güııbalışığ

»rlini zâfa ui^TAtmı^lardır. Tüıklrr Ac Müs­ •ie^ gökatmak


lüman oldukları v>nra hir taraftan Arab, di- j» .- yarukluk
|CT yandan Müslüman Iran dili vr hassaten
^ ^ü<.-kıİntak -
b(' i k i dilin dini kelimrlcri Türk Dili ara.^ı-
j^" - yc^râk
na firitKY kendi dinî kel iwlfri tr«Jriren el-
den gitmeye h&flarot«tır. Hunlardan anlaşılı­ kıi|imak

yor k i bu kuı'an tercenıe*i Türklerin ilk - jiirgiinmainak ~ JUU ^C;

de\irlerine â i d \e Dil hakımıııdan büyük bir jV-. I f/f;iilûkkılınak J J jJ^^r}!


rhrmmiyeti halidir. Tü'k le lilâm Ksrrifrî
biiliinlük 1— -i!y r •
.UticeıTnin ı " ^ » N o : -nrıJı kayıtlı olan bu (.UU y,.yj.û
Kar'an Ifrcrmtü tarafımdan türer bin-r ta­
k.'iıf c-;^
ranmış \e yiik<ck deleri bizre anlaşılmıştır.
Burada örnek olarak ba/ı kelim<'leri Arab- j^j bıif-nzlaınak - ^y^Jy,'
ç*5i ile l'eralM'r g.Wtereoyi/: kj-»-* yrIğan = jUv

^> pıiılgill ;;- J ^ C ; ,>


: In
: Ilagırsak I'm kttr'ıın Irn'fiıu'^iuılf Tiirkf^rsj lnıImı

Tamu ınayıp <la \ral> ve F a r s (lillrriıuln» nlın.ın

kflinubr |>ık a / ı l ı r . İNlcsflA Şrytnn. yı'ıl; i l '


yüğiinmek
tcfifnıc rdiMijri liable Mvlvk'wx T i i r k r r k ^ ı
tıırııtk.în ı-
«ılı^ı bıılıınaıııamış ve F n r ' ç a d n n ••—'• .•
lejM-nikli ^^^^ krlinı<'5İ almnuşfır. F'akat b ı ı b ü y ü k trrcrınc
"ğan ara-iiTKİa yabamı «lillrrdcıı alman koliınrlı

nar rin topu İ][V) II g e ç m e n ı r f i i \v (2r)fM1) Ifu M

ol fı (Mıikrrrrrlcr dalıil dfjil) ibliva eden

kıır"a?ı Türkc^-ryi' ç c v r i l i r k m b r ş f>M v a b a m •


cündogıtşuj
krlimeyı- ilitiyar cö^torilm»'!»] vaklib- dilimi
EÜkotıı
7İn n<* kacl.ır 7rni!İ?ı o l d ı ı f M i ı ı a ranlı b i r de
6/ yr«ifi •(•Jiz.:.)^:., lildir.
yak
2 : H o y : 0 . r , n m . F , n : O.l.^, m . K a l . : O . ' i n
tanııklıık m. (1260 s ı y f a ) .
ya^uk HirİTif'i « a y f a ' i n d a Irvba arkn«ı tc/yinnlı
yen II t vardır. Sarı yaldızla irim- zincir (M'kilıııiş

larla krnarları rr\rilnıi« \ı- orla«<ı viıu* / i n

rii'.ivllk r i r l c r l c i ş l c ı ı m i ş . l ı r ı ı d c ı î • ( • k i l l e r l e •iii'^Ienini'

tir. <»ı>lırj;inıle lın ivert /••min üzerine yaldı.'


yolbıılak
budıııı
ibarı--i \:\>\\uhx. Tr/.yiııntuıda kırmızı. ııuıvi
lı'-lsü
-ivalı. koMi \ e arık kaine renklerle s.ııı
İK
yaldu k\ıll.ıııılınışlır. tkinri -»ayfada ;ıyııı
Y . ı l \ nr renklerle \ e lı.l'jka b i r ş; k i l d e l i a ş i v f ' l i levlı.ı
I ';rn.tt le/vitialı \.i)ıılnH>< ve b a / ı y e r l e r i n e lni'-k.'

Kın kaf'il |i.ırr:ıl;ırı vapı-jlırılnu'-lır. Üriiıuii

a.. fanın lıvlıib ve l e l v i n i de i k i n e i n i ı ı avındı


I ilik
I b ı n ı ı n ı n i ı / ı l d ı ı - b kı^'inı l ı ı r p a l a n n ı a n ı i ' ^ I ı r . S ı :
L'İİTiiyol
rei ILıkaLi'nın b.i'<lanı;Teiııl ilitiva eden d " :
Ar un
ıliinr II .ı\f:ıd.ıki lıaşiveli levlı.t i i e i i i u ii > .ı >
olilk f a n ı n k i n d e n dalıa fii/eblir. Y a l n ı z ali y a n n ı i n

ol:' •rirtptinnwk bir ııeima ba-jka bir pnrea yamanınışlır. I ' n

^*U» — rin«>7lti mnrabb.T ii/r-rine i k i n e i b i r m ı ı r a b b a ı n . ı v r n -ı


KV R' AN T E RC E M E L E Rl 49

tersim edilmiş olmasından yıldız gibi görü­ M\ = Tanrı — ısX^


nen dört şekil bu sayfanın dört köşesine zin­ ıj; = Issi — ^^^1
cirli çerçeveler içerisinde i esmedilmiştir. So­
. , . = Arka vermek j' j IsjT
nunda Birinci Ahmed Camiine vakfedildiğine
isleriz = : jj^~)J
dair Birinci Ahmedin Arapça bir vakfiyesi
vardır. Bazı sayfalarma vakıfnun Tuğra şek­ ^^.•A = Eylük eyledün = ilj-^'J ^^A
lindeki mühürleri basılmıştır. En sonundaki ı_._j.iıill^ = Kakılmış degül-—jl!.r^:>(_^J.;lî
dua satırmm altmda 75 yazılıdır. 1er
Gerek vakfiyenin ve gerek duanm başka ya­ • n-h\ı ~ Azmus değüller- ^ , ^
zı ile yazıldığma göre bu iarihin Birinci Ah­
med zamanma âid olmak üzere sonradan ilâ­ (Surei Nas) dan :
ve edildiği şüphesizdir. Mushaf ve terceme- J» = eyit —
sinin yazılan ne kadar değerli ve yüksek tez-
ijt' = Sığınırın = Jr^-\:-i—»
hibli ise cildinin işlemesi de o derece ince ve
= Adamların Ca- ... , ,-
güzeldir. Koyu vişne renk bir meşin üzerine
yaldızlı sular ve zincirlerle çevrilmiş bir labı = • • ^
mustatilin köşelerine dört köşelik ve ortasına Aynı Sure'deki tercene arasında hem
şemseye benzer çok güzel bir resim nakşedil­ Tanrı, hem de Calap kullaiiılmıştır. Bu Kur'-
miştir. Sertabmda yaldız zemin üzerine "-t V ai! tercemesi Türk ve İslâm Eserleri Müze­
âyeti yazılmış ve mıklebi de cildinin öteki sinde (508) numara ile le<hir olunmaktadır.
yüzleri gibi yaldızlı çiçeklerle bezenmiştir. 3 : Boy: 0.23 m, En: 0:15 m. Kal.:
Cildin iç yüzüne kahve renk geçirilmiş, şem­ 0.05 m. (647 sayfa vc her sayfada 13 satır).
se ve köşelikleri yaldız zemin üzerine vişne
Bu Kıır'an tcrccmesin'm başlan i k i say­
renk meşin ile kesme ve oyma çiçekler işlen­
fasında lâcivert zemin üzerine yaldızlı, yeşil,
miştir.
kırmızı, siyah, mavi renklerle haşiyeli levha
denilen lezyinat vardır. Kenarında sular ara­
Tezyinat itibarile birbirinin aynı olan bu
sındaki yaldızlı zincirler çok ince işlenmiş­
i k i yüzün birisinde şemsenin ortasnıda kalın
tir. Tercemeler satırlar arasına kırmızı talik
sülüsle j U l ^Ji]\ ^ v - V l ^ i l l l'V^' ^ j l j i - ^ - y
ile yazılmıştır. Tcrcemeleriu harekesi yoktur.
vc diğer şemsenin orlasnıda 5^Hll Sayfa çerçeveleri yaldızlı ve lâcivert renkli,
j._J^jj^\ ve miklcl>in içinde J > i V l ^.Ü.\ çifle cedvellidir. Kabı âdi bir meşin ile kaj)-
e jlvfljl ilıl_)cl ya/ılıdır. lanmışlır.
kelebeli \e (!;90) larihlidir. Açık ]>ir Türkçe
Başlan .soınıııa kadai- en güzel bir İstan­ ile lerceme edilmiş olan bu Kıır'an lerceme-
bul neshi ile ya/.ılınış olan bu kur'aıun «alır­ si Birinci ve Jkinci numaiûdakilcr kadar lü­
ları arasına ve lıei' kelimenin allına Türkçe­ gat ililıarile değerli değildir. Müzenin (71)
leri sıralannuşlır. Tiirkçeye çevrilirken Arab- No: snıda kayıllıdır.
ça kelimelerin kar.şılıklajı çok iyi bulunmuş­
4 : Boy: 0.30 m. En: 0.21 nı. K a l . :
tur Birinci tunnaıada da izah edilen tcr-
O.OH m. (627 sayfa ve her siiyfada I I salır).
ceme ne kadar önemli 'se bu lerceme de
başka baknndaiı o kadar eluMiınıiyollidir. Bu Kıır'an TiTccnıesluı]} kelebe ve tari­
Arabçalan nasıl iıarekcli ise Türkçelerine de hi yoklııi'. I^irinci sayfasnnia ^3-'
başlan basa İKiıcke komnnşlıır ki (liliniiz için lilj j\^Ju, larafındaıı \ aki'cdi bliğine dalı-
büyük bir kazanç oinnışini'. O devirde Türk­ (<')o3) tarihli bir vakfiye . ureli \;ır(iıi'. I'm-
çe kelimelerin söylenişini bu harekelerden nun lercemeleri de siyah nıürekkci) vc ince
öğrenebiliriz. Ter('eınedeki lûgalhırnı seki- talik ile satırlar arasına y;,zılınışIir. Türkçe­
zicin asır ibtidalarnıdaki koıuışına tarzına leri harekelidir. Hicrî Dokezııncıı asır Türk
çok uygundur. Tüıkçeye çeviren ve yazan telâffuzunu göstermesi i l i ! arile kıjıııctli sa­
zatın kim oldukları belli değildir, tarihi de yılabilir. Müze No: 357 de ka> illidir.
yoktur. (Snrei Faliha) daki bazı kelimelerin 5 : Boy: 0.33 m. Kn: 0. .2:'. m. K a l . :
tercemesi şöyledir: U.Ü8 m. (976 sayfa ve her sayfada 9 s a l ı r ) .
50 ABDVLKADtR ERDOĞAN

ItUnbul if* çok u r i f bir cildi, vaidir. yılında a»lından İAtinsab edilmiştir. A b-
E»^elkiler<İFn b « ^ a kur*an lermitmidir. Da­ me d Salih bin .Abdullah adlı bir
ha Mmra Türiçryr çevrild-jii ifadr tarzından bilgin t i l : İ09fı - M: l(>»t) yılında Bagdad-
trailmrktMİir. Tarihi ı«Tcrn»r r d r n zatın da Abdülkttdir (ieytânİ f'umıınde Türkçeye
adı yazılı drğildir. Kakat nunda yazan iıal- çevrilmiştir. Terceme tarihine ju mısra" söy­
talin >.f adlı olduğuna dair bir lenmiştir:
krtrbr ilâte rdilmi^ir. lUşında Mihrişah
jCÎ
kadm ura/ından H : 1210 M : 1795» yi- .
Iında vakfniildiğiıır dair bir kayıl vardır. 1096
aMriık tahmin r d i l m r k t r d i ı .Müzenin •2t))
Hu lercemeden daha önce Uzun ibrahim
. \ o : finda kayıtlıdır.
Paşanın emri ile Y a k u b u Ç e r h î ' ııiıı
6 : Boy: OM m. K n : 0.76 m. K a l . : 0.07 farsça tercemeli olan ^ cüzleri­
m. 1552 .Miyfa %r hrr savfada 11 »atır>.
ni Türkçeye çevirmiş ve İbrahim l'aşa çok
M r h m r d Hin Hasan adlı bir beyenmiştir. Hu tarzda bütün Kur'anın ter­
u t Urafından «H: M : \M9> yılında ceme edilmesini ve Arabça bilmeyen Türk
yazıimı^ır. Sonunda l «küdar'da Deıatı^ı Za- çocuklarının da faydalanmalarını cmrü ten-
J- Tfkkrunt vakfrdildigine dair bir kayıt bih eylemiştir. Dunun üzeıine J.j»Jlj(y>
vardır. Başında ite Abdullah Kızı .1.>:!'«-*l>» <«-Jİ>-^'>* ve haşi­
Rukıyp Hatun tarafından l^küdarda yelerini ve diper mutelw! eserleri araştırarak
Drvatçı Zadr d m i w k l e maruf ^rh Muslafa dört yıl içinde bitirmek niyeti ile işe başla­
Efendi Türbrune vakffHÜldi^tni po^tcren mış ve fakat fazla çalışarak bir st-nede bi-
mahla.<ar bir vakfiye yazılıdır. Vakfiyenin ta­ titmeye muvaffak olmuştuı
rihi iH: I08V) tür. Ne lu-«ında. ne de baş-
Terceme ederken (Kazı Heyzavî) uiıı
k< bir yerinde tezyinat yoktur. Sayfaları red-
J jöllj'j'' il*" H ii s e y n î K â-
vel»izdir. Terremeler »alırlar arasındadır. Hu
ş i f i ' İlin 1 inden dntia fazla
afimdan alınmı* bir «ir. ektir. Ter<-eme*i
istifade ettiği için bu fertcnıcııiıı adım
r^ki. Türkçe kelimeleri .•henııniyetlidir. Irt-
j^jiVl} ^ A İ ^ ' j l ' l Î J , j koydupunu tnıı
releıtK4ı için |ta«lı babına l ir me\zıı olabilir.
mukaddimesinde söylenıcklcdiı.
Müzenin •2.^7» nıımara»ııifl.-ı kayıtlıdır.
Tcrcemeleri sayfa kenarlarında yaldı/lı
O' ^- Ha>.k - J^\>
cedvrller arasındadır. Haşlan başa iıarekcli-
j'j- - Az^ıık
dir. Hazı yerlerinde izahlar da vardır. Dil
wU'».'j' l ««ular l-»i'eri \« Türkçe lûpatlar bakinitiidan i>irinci. ikin
ci ve alımcı ııunıaralard ı izah edilen lcr< <-
- U : r Yazuk { .l:^' ) meler kailar clıcınıniycli lıaiz «h-ğilse <le yine
J_Jı^l r Volrri Jjl ilmiHİ edilenıiyı cck deıcr ' de kıymelli bir Icı
«•»'tneılir. Kabı koyu vişne r e n k nıcşindcııdiı.
Ct j ^ ' Suç ^rçirnu k ^ • - t ? ' ^i"*
Tezyinatı sadedir. Mii/ctıiıı (201) No: sıııdıı
f^^i : Gin cır
kayıtlıdır.
j» Kığırmak
;î ; Hoy: O..'..^ i n . I'ıı: ().2() n i . K a l . :
O.'X) m. ( 10.7) sayfa ve her sayfa nesli ile
^i* : t «ıırurıı iJ')J})^ yfızılı 'î satır).
*tjj~-. Deprmme - *t t j ^ i Hunim Tiirkeeleri snlılar arasına k ı r n ı ı
1 : IW.y: O. t i m. S,,: 0.2.ı m. Kal.: zı i l e ya/ılnıış ve lıarcki'leımıiştir. Haşlan iki
0.9<> m. lOVî «ayfa \e her «ayfada kalırı tır;»- sayfası nıa\i. ııenbe. siyalı yeşil, kırını/ı \e
hile 10 «alır». sarı yaldızla tezyin edilmiş ve ince bir
Hattan iki «ayfa*ında liaHİyeli \e ürün- temle vaztItııışlır. Kcteb. ve tarihi yoklm
r i ; *avfa«ında kublx-ii lr\|ı;)lar vardır. Sıır«' Tnhmiiıeıı beş avırlık bir terceniedir. CiMi
başları başlan »onuna kadar )al<li7,iı ve koyu kahve renk meşin ii/eririi' kalıarlmaiı
ludur. Hg d a I m u k a t a a ( ı«ı Sü­ ve köşebeiıdlidir. Te/yiiıalı Hirinci Selini
leyman tarafından t H : 1142 • M: 1729) Devrindeki İstanbul tezlıiblerine uygundur
KU R ' A N T E R C E M E L E R I 51

Sayfa kenarları sarı yaldız ve pembe boya vİjU = Üğürücü


ile çevriimiştir (Müzenin 255 numarasmda ^ = Dirmek
kayıtlıdır). Türkçeye çeviren zat bu ter-
J yj = Yalavaç
cemede çok i y i muvaffak olmuştur. Dilcileri
Jjl = İlkin
alâkalandıracak bakir lûg'ıtları vardır. Bun­
lardan bazılarmın şuraya alınmasmı faydalı jf- = Yiğrek
buluyorum: li* = Uşbu
o al; = Şer
— Oğulcan
İrte
, ... = Yalan basla-
mak Ildırayici

^ JiL» = Girçek Yeyisi

— îssi Dizeleşmiş

jÜi-l = Güyümek Buyruk


IN^enese
A—I j = Gin
Neşene
»-.-^i = Kakımak
Durak yiri
jl-*?- = Tartışmak
Dirmek
C->iyai — Ey ü dilemek
E-mecik
« = Yansulamak
Varmak
= Ün
Sökük
Jİ^A — Yavuz sanmak =
Sayın
^f= flduz
Görüklü
9 : Boy: 0.31, En: 0.26, K a l . : 0.07.
Yolısul
5!) 2salıifedir, her salıü'esi on bir satır­ Eren
dır. Başlan i k i salıifesi lınjıyeli levha ile tez­
Yeiuıl aiiııii
yin edilmiş, kırmızı, lâcivert, mavi, pembe,
san yaldızla süslenmiştir. I'aşlıkları beyaz ve = Beyinsüz
kûfî ile, lercemeleri ince ııesiı iledir. Sahifeler ji- i^\_r~ = Süci
cedvelli değildir, lercemele'i lıarekelidir. Cil­ ^gT; = Çiftleşmek
di açık vişne renk meşindendir, şemse ve kö­
şelikleri yaldızlıdır. M e lı m e d bin H a m • Eski zamanlarda l'.ırkçeyc çevrilmiş
z a tarafından lürkçeye çevrilmiş. Iiicrî kur'anlar bunlardan ibaret değildir. Anka­
(827) yılında tercemesi bilirilmiştir. Y u s u f ra, Konya. Bursa ve sair şehirlerde de teree-
bin M a İl m u d ' un milki olduğuna dair meli kurbanlara tesadüf edilmiştir. Onlar
sonunda bir kayıl vardır. Mülercimiııin el ya­ üzerinde incelemelere fırsat lıuiamadığımız
zısıdır. En sonunda da sade bir türkçe ile ya­ için gördüklerimizden başka ınnlır? biimiyo-
zılmış 6 be'lyilli bir Falname vardır. Falna­ rum. Yalnız geçenlerde Silivrika])i(laki İbra­
mede bütün kelimeler Tf-rkçc kullanıldığı him l'dşa CamiUn tetkik ederken iniaının oda­
için dilimiz ilibarih; önemlidir (Müzenin 40 sında bir tercemeli kıır'ana daha raslanmıs-
numarasında kayıtlıdır). Hu lercüme de öle- dır ki bunun da başka bir zat tarafından
kilerden büsbütün başkadır. Örnek olarak şu Türkçeye çevrildiği aıılaşılınışlır. Bu terce-
lûgatlar alınmıştır: meııin battal ve mülercinıi belli değildir. Yal­
nız hicrî (9.^S) yılında Samda yazılmış ol­
j = Dakı = duğuna dair bir kayıt ve İlualıim Paşa tara­
= Göğüz ~ fından kendi camiine vakfedildiğine ait bir
de vakfiye sureti vardır.
^^>- = Yavuz dilemek =
1 — 74 n u m a r a l ı Kur'an'ın ilk sahifesi
• 4 ^

2 — 508 numaralı Kcir'an'm (p/ymat 1 nilan


3 — 508 numaralı Kur'an'ın ilk sahifesi
508 n u m a r a l ı Kuf'an'ın cı'd'nın
İif

,1

r4

'ti, SJW1S?.

5 — 508 n u m a r a l ı K u r ' a n cildinin dışı


M.

i
A — ri nımı;»ratt Kı/r'an'ın l)4^tMn \\k «Aİıifnııt
74 n u m a r a l ı Kur'an'ın b a ş t a n ikinci sahifesi
»
' 1 Ik.* •

î*> ' »ını'ı Kııı'.ın'ın ili. <.ılıı(çjı


4U 'i

W-
0
4U

i*

4 ^

HM

o — 20 n u m a r a l ı Kıır'an'ın ilk sahifesi


!0 ""Sr numsralı Kıır'anın ilk lahıfoji
4t

<3

•Sr.

•M
i l m

At*

4ir

11 — 291 numaralı Kur'an'ın ilk sahifesi


13 — 40 n u m a r a l ı Kur'an'ın İlk sahifcsi
Mimar A. SAİM ÜLGEN

Bu yazımızda İznik surları içinde ve ci- yan ve ölen birçok devletlerin tarihleriyle
varmdaki âbidelerimiz hakkmda 1937 yılm- alâkalıdır.
da yaptığımız tetkiklerin neticeleri arzedile- Garbî Anadolu Devletleri hakkında ya­
cektir. zılan bütün tarihler ve tetkiklerde bu şehir
Türk mimarî tarihi bakımından bu eser­ hakkmda bir miktar malûmata raslanır. Bil­
lerin diğer devir eserlerimizle mukayesesi ya­ hassa İlk Kurunda bu şehirden bahsedenler­
pılarak bugünedek gizli kalmış ba?ı nokta­ den Coğrafyacı I s t r a b o n , Roma valisi
lar ve karakterler aydınlatılmağa çalışılacak­ P 1 i n i ü s ve Bursalı R e t o r Diön'ü
tır, iznik, Osmanlı Türk san'at tarihinde Bur­ zikredebiliriz.
sa, Edirne ve İstanbul kadar belki bazı ba­
Yeni tetkiklerde de bu şehir hakkında
kımlardan onlardan daha mühim hususiyet­
eski tarihî malûmata rastlanacağı gibi G r e -
leri haîi!! bir,.san'at şehrimizdir. Fakat bugün
lot, P a u l L u c a s , H a m m e r , L e ­
millî mücadele yıllarmda müstevlilerin en
o n de L a b o r d e , Charles Texi-
çok insafsız davrandıkları bir köşe olarak,
er, G o 1 t z gibi müdekkikler tarafıudan
gerek hatırlarile, gerek yadigârlarile, birçok
malûmat verilmiştir.
noktalarında tahrip izleriyle gözümüzün önü­
ne serilmektedir. Bugün bu harap âbideleri­ Bu kadar mufassal tetkikler mevcud iken,
mizin dikkatli eller tarafından onarılması Türklerin eline geçmeden önceki İznikin ta­
icap etmekte ve bu mühim iş bilhassa Kültür rihi üzerinde durmak lüzumsuzdur. Arzu
Bakanlığma ve Vakıflar müessesesine düş­ edenlere kolaylık olmak üzere yukarıda mü­
mektedir. Ben bu yazımda eserlerimizin bu­ elliflerinin bazısını saydığımız eserlerin ad­
günkü vaziyetlerini de elimde mevcud malû­ larını yazıyoruz ( I ) .
mat ve vesaite dayanarak kısmen gösterece­ 1081 M . yılında Selçuklu Türklerden
ğim. K u t l u m u ş o ğ l u S ü l e y m a n tara­
İznik, Bursa vilâyetimize bağlı ve ken­ fından Anadolu Selçuklarınm idaresi altına
di adı ile anılan gölün kıyısmda bir ilçebay- alınmış ve merkez yapılmıştı. K ı l ı ç A s -
hktır. I a n zamanında ise 1097 de birinci Haçlı­
Bursa'nın 55 kilometre şimali şarkısinde- ların pek büyük gayretleri neticesi tekrar Bi
dir. İznik gölü Gemlik körfezinin 20 kilomet­ zans m eline geçmiş olan şehrin 1330 M . yı­
re doğusundadır. Bu göl dördüncü zamanın lına kadar büyük vak'alara sahne olduğunu
başlangıcında çöküntülerle vücut bulmuş yukarda zikredilen eserlerde görebiliriz.
12 - 32 kilometre uzunluk ve genişliktedir.
(1) B u s b e c q : ed, Plantin 1585 - G r e l o t :
Mesahası 300 kilometre murabbaı ve derinli­
Relation nouvelle d'un voyage â Constantinople •
ği vasatı 40 - 50 metre kadardır. Paul Lucas : Voyage dans la Grice, l'Asie Mi-
Bu göl Marmaraya Karsak deresile akar. neure - P o c o c k e : Description of the East -Ses.

İznik ve gölü Katırh ve Samanlı dağları ara- I I n 1 : Voyage dans la Grice asiatique, oris 1789 -
Hammer : Umblick aus eriner reise von Constanti.
smda ve oldukça düz bir sahadadır. Havası
nopel nach Brussa 1818 - Hammer : Geschichte
nisbeten ağırdır. Suyu mebzul, her tarafı ye­ des Osman riches - Kİ ne İr Journey through Asia
şillik, münbit ve mahsulü bol, bilhassa mey- Minor - P r o k e s c h : Osten Denkvvürdigkeiten una
valıkları meşhurdur. Erinnerungen aus dem Orient - C h a r l e s Texl-
e r ; Description de I'Aiie mineure - G o 11 z : Ana.
TARİHİ BAKIŞ toUiohe AutJlUge • O s k a r W u U ; Oie üCo<me>
Iznigin Tarihi Anadoluda doğan, yaşa­ litkiroht in Vioaea un<t thrt fiosaiktn,
S4 A. S A t M V LCE N

Hîı» M . <ir ormanlı Türkleri eVxnt d ü - i:nik, Çevresi 20. F n i 6 kilometre kada
iznıi'm tarihi u/rrin<W h u y ü k t r t k i k a t y a iki katlı üiır ve hendekle muhafaza olıınai
pılnıı« «İrilidir, itli •«•{•«•p!»' («lâm Türklerin tarihî devirlerin en hiiyük kahderindeiı l>iı
rlınr ı k ı m ı «l»fa )n\rn «*hrin tarihini huratia idi. Tarihî devirlerdenlieri dört esas k(i|>ı^
ayiırılâlRuk makalenin <mıriarı ciı?>art<itnHa vardır, liıı^iin luına g ö l tarafında hir kap
kainor. Yukarıda i>imh-ri ge<jt*n kilaplarlu daha i l a v e e d i l m i ş t i r . Istanhul kapısı ş i m a l
hılhj^>j t m \, h'prdir df I hiıim. Tonı I I I l.efke ( ( > > m a n e l i » kapısı s a r k . ) eııişıhir kapı
l'jrı* î ' ' 2 7 l i r f.tlitıi Cfirhi Sfsaholnumfü sı t f t ı ı ı p ve fiöl kapısı, f i a r p i s t i k a m e t l e r i n d i
rıh. I I I . I>uı»l.ııl. l i l l ; Ihılfli Osmaniye d i ı . B i / a ı ı s a h a ^ l ı y o l I s t a n h u l k a p ı s ı n d a n lıa-^
Ttinhı, \ i j li«*\ i f ' r r e n M ' s i . M a m nı e r cilt lardı. l.efke kapısı. Mekkeıe i s t a s y o n u n a lıa-!'
I . ; l::ti kiûnuzu Dr. r h e d e , An­ Iı j!Üzel hir şosenin son noktasıdır. Hu k a j n
kara I t,'it\,- l.ırihi. A h m e t K e • nın hemen yanından jteçeıı ve ş e h r e s u «jeli
f i k İ « l a ! i ! ul V^l\ • .1ii{p>ı*a:ade Tarihi ren su k e m e r l e r i (»00 metre kadar uzunlukı.-

:nik re Buna Tarihi. Vf Jiistiııyaniis »levri es«'rlerindeııdir. Kalı^

M e n ı <l u h T ıı r ıı t. Hıır>a 1 9 H 5 ; \ i - nin i ç ve a l t ı k ı s ı m l a r ı Hoına <levriııiıı inşaa

f e y h o Tr ( t r e i: <• r o < T.ilt I I I ; D ıı - t ı n ı h â l â m ı ı l ı a f a / . a e t m e k t e d i r , t sl k ı s r m l a n l .

k a » e r a f •• t I i n ' i n zafernanuH cilt Hizansın müteaddit t a m i r l e r i n i g ö r d ü ğ ü n e (h

H. çil'i «^rierfk' müphem * e kı»a malûmata lâlel eden kitahe ve e s e r l e r e raslamak miiın

te.jdııf ..iuruir. lîıı <;'«k ö n e m l i yurdun mev­ k ü n d i i r . Hu k a l e n i n T ü r k l e r tarafından fclh

zii lariîıi t<'!kikatınt kt\m«'lli tarihrilrrimiz- müteakip tamir edildiği de t a h m i n rdilehiliı

<Vr i«kî<nvk hakkımızdır ' 2 ı . Fakat kat i <lelâile raslayaınadık.

< i-, a T I > T r \ i !• r " n i n plânına


Hâlen pid ile surlar arasında M* -
p . - r r -< t i r . « t r . ı f ı ( . . i h r r l i T \ r - u r l a r i l e <;evrili.
ıiıetrevf yakın h i r kıım-^al vü<ud hıılmuşlın
rat»ı •i\ırsîid.ı r:i-t>«"t'rı ufak t>ir r ı i ı \ e halin-
(»ölim vüksfidiği ramanları f!Ösleren. surla i
»{r -j.-rtilrri-klrdir 'I'lân I» Alınan işgali
ii/eriiHİeki emareler, oldııkra kuvvellirlir. K a
r » » s a - ! ' » d a l:^ı^ t . ı p ı . ı m » - ! ! t a h r i p r d i l m i » ve h u
saha yeiiidı-ıı yapılmakta olduğundan iş<;.ı
r - n . ı d , ı ! r.îîi'! " ( ' • ı d f h r •]<• f''( i \ , 1 / i v e I i c r t ' dii'^-
ün talırihalı ya\,ış yavaş kayholınakladn

K . ı k a l . <,'arşi f i r a f ı n d a toplanan yeni mahalh


: ı -.i C'>'". -.-.r,i, ci'.t III 1..
ieriıı hâlâ arkaları h o ş ar>^alar halindedir.
.'•.'•3—• "•.•••-::v;««if.<la F r » n z T «• • -
^ <•:.<• 7 -r r * : w i * t i- ic ' ili VV,-:(r fttmir.
ku^ahada nırvcııl tiyatro harahesi ili"
:•, - - : ; - : > . ! . ; H m.-! nu ıı, ı^ip.
\y(>»ofya kili-esinin mihrap ciiıetiınleki
-..t . it'-.;:-. VtZ'^t r (;-.-;ı:- ni ı ı ı ı n ı rilt.
r,-,^:--yr 4-.',v ;o!2 • KM". Kitnçhnrdt na cephe»*! Hoınalılar. iki aya/ma ve k i l i '

lıarahrsi iii/aii'^lilar desrimlen kalma tarih


' •I*-,'»-: r - î - : ' : ! , M'-rt-.'Iuh Turcsfl, ntır«a âhidrlcriıı '^n/. (iııiitıdcki hakiycleridir.

l-' Tİriiri I iü-h r u i i ' '••ıf N a p l ı ı r ı ı n u la'<- m ü • l iırhe v r

(7. r- , :» ! k ı k . ı t m ı ı / ı - ı r ' i . ı v . ' l ı n ı I I'lân 2 ı . Tekke \ V iıu i a s r ı n haşıııd

' . - i / .• i Vx.,...t\., , ..n,n l \ M.. \ 1 VI I . Tıırlırlı r .". ( -.lıi a r ı k


.! < , . ı r : i nn - ıdı 7 U . II, 1 î '.l. M . kİMihfli \ ] \ . lincii a'-n h a ş ı m l

• M tf 1 H . ı m / . ı tın' < i d i '* U r y h . a n kiiıı-


ÎMT!.. \ C ıtnarfi 7 W. M . • 1 l."> \ l . hcli ıiMi'u a'-ır l ı a ş i m l
I ^.-..1 ' . T u m 7.".(i.7'>l M. -
1(1 ( a ı ı c l a r i i llay-
{ ',7'» I '.')(» M .
ıclliıı l'ava Imlıc^i
> K ıli.'-Urı .ımıı
7.'1(> I I . 1.İ7'> ^
\' Iın!.< \ l \ \ \ . iiHi a-ırıl.ı
I I Can.laılı İhra
^1 i ' niiif CICI.] ı ;uınI
hiın l'aşa liir-
' M. • 1\\2 M.
hesi • İmaret .".'.O. I I . 1 1:'
7 l>rrf i-HuMii ı .ı-
tZN t K'T E TÜRK ESERLERİ 55

12 Çandarh Halil yükselmiştir. Çizmiş olduğumuz Restitüsyon


Paşa türbesi 859 H . - 1455 M . resimlerinde bu şekli izah etmeğe çalıştık.
18 Iznikte mülefer- (Hesim: 7 ) . Bunları mukayese edebilmek üze­
rik mezarlar X I - X I V - X V I mcı re Mösyö Gurlitt'in resimlerini de aynen bası­
asırlar arasında yoruz ( Kesim: 8 ) . Bu âbidenin tarihini 4 üncü
Medrosp]'\ Süleyman Paşa asra kadar çıkarabilecek şekilde inşaî ve mi­
marî delillere malikiz. Mabedin esas
medresesi X I V üncü asır başında
mermer döşemesi, istanbul Alman Arkeoloji
imaret­
Enstitüsü namına yaptığı hafriyat neticesinde
ler 15 Nilüfer Hatun
D r , S c h e n e i d e r tarafından, bugünkü
imareti 790. H . - 1389. M .
toprak zeminden 2 metre aşağıda tesbit edil­
16 Yakup çelebi
miştir. Bu kazı esnasında ufak ve yanmış Os­
imareti - Türbe X I V . nci asa
manlı tezyinat p a r ç a l a n ile bazı dokümanter
Hamam­ eserler bulunmuştur. Kilisenin absidinin i k i
lar 17 İstanbul yolun­ cihetinde mevcud kubbeli odaların sıvalan
da hamam X I V . nci asir başında temizlendiği vakit bazı fresk emarelerine
18 Hacı Hamza rastlanmıştır. Zemin döşemesi üzerinde mo­
hamamı X V inci asır zaikler de bulunmuştur ( 6 ) .
19 Büyük lıamam X V I . ncı asır. Bugün camiin mihrabı üzerinde kırmızı
v( beyaz boyalı alçı tezyinat dikkate şayan
AYASOFYA CAMİİ : I V . M . asırda.
X V I . ncı asır Türk eserlerindendir. Minarenin
İznik Belediye dairesinin karşı köşesinde,
kürsüsü tuğla ve taş olmak üzere çok dik­
çukurda kalmış bir binadır. Bugün bir hara­
katle yapılmış, üst kısımda, tuğladan yapılan
beden başka bir şey olmıyan bu tarihî bina­
müsellesi şekillerle murabbadan daireye ge­
nın tarihçesini yapmak lıem uzun hem de
çilmiştir. İnşaat ve işçiliğin çok kuvvetli bir
lüzumsuzdur. Yalnız şunu kaydedelim k i bu
teknik eseri olduğu görülüyor.
binada i^25 (3) lariiıinde birinci ve 787 yı­
lında ikinci konsüllerin lo|3İandığı tarihlerce ÇARŞI MESCİDİ : 7.34. H . - 1334. M .
tesbit edilmiştir. İznik çarşı caddesi üzerindedir (Resim:
9).
O r h a n G a z i Iznilci zaptettiği za­
Dahilî bir dıl'ı 7.92. M., olan murabba
man bu kiliseyi camiye tahvil elmiş ve Ev­
])lânlı ve üç kemerli, i k i direkli son cemaat
liya Çelebinin kavline giire (4) i)ir kitabe
mahalli olan ufak bir mescittir. Binanın
koydurtmuş. lUıgün bu kitabe mevcud olma­
küçüklüğüne rağmen lıütü'i inşaat çok güzel
dığı gibi o devirden kalma tadilât ta mevcud
ve dikkatle kârgir olarak ya])ilmıştır (Resim
değildir. Çünkü bu cami yandığından Kanu­
10 - ] 1 ) . Mesçit kısmı. İzniğin ve Bursanın
nî Sultan Süleyman Mimar Koca Sinan'a bu
diğer âbideleri gibi yüksek, mainî şekillere
eserin tamirini emrelmişlir (Kesim: 3) ( 5 ) .
munkasem tambur üzerine oturan bir kubbe
Sinanm l ) U g ü n g ö r ü l e n tâdilâtı şunlardır.
ile örtülmüştür. Son cemaat mahalli uzunlu­
1 - Mihrajj yapılmıştır (Hı'sinı: I ) . 2 - (Cenah­
ğuna Tonozla örtülmüştür. Pencere üstleri
larla orta sahanın aralarını geniş kemerler­
alı katta sivri tuğla kemerli, tanburda ise
le açınışlır (Besim: 5 ) . 3 - j \ I i i K i r e ilâve etmiş­
ahşajj lentoludur. Tanbuıım dört köşesine
tir (Kesim: 6). Gurlitl'in makalesinden bu ke­
yajjılan müsellesi istinat duvarları haricen
merlerin ve ayakların eski olduğu kanaatini
husu.sî bir şekil arzeder. Yeşil camide, bu in­
lıeslediği g ö r ü l ü y o r . DJİrdiincü asra ait bütün
şaat unsıuıı çok daha hafif iken burada daha
Bazilika'larda bu sahanlar, kolonlar ile bir­
bariz bir hal aldığını görüyoruz. Kubbenin
birlerinden ayrılmış, orta s a l u ı n d a h a ziyade
merkezi taiıburun üstüne çıkarılmış ve kul)-

(3) G u r l i t t - Orientaliachcs Archiv III. (6) 1935 yılında Alman Arkeoloji E n s t i t ü s ü t a ­


sayfa GO. rafından İstanbul kapısı ve Ayasofyada yapılan haf­
(4) Evliya Çelebi seyahatnamesi Cilt. I I I . say­ riyat ve tetkikat hfılen neşredilmemiş Olduğu c i ­
fa 7. hetle bu meselenin üzerinde durmamıza mahal yok­
(5) Teskeretülbünyan - Sal Çelebi. tur.
A. S At M Ü LCEN

hrnin nıııl ilmr kuvvrtleri küçültülmüştür. li» türlienin yanında evvelce bir ınc-cl

S<l>r|> ııl^fak 1)11 « w r ı iğin ilk toorülK'leı din \ e imaretin meveınl ı ı l d u ^ u ı ı u yei l i h ı ı l m

<k«rıikdf ).ıpılını^ olnui'i gö'trrilclıilir. Tek­ öğreiiiyorıı/. Hıı^ün beletliye daircsiniıı b.ılı

niğin ti'krıuımılu. |ıura«l:ı |»-k uiı/cl tt'/alün tj-esinıleki kesme taş \e llıjl'la lıalılh s,if;larıı
duvar bakiyesi insaalııı re^anelini i->bal:ı k.ı
Sın K-nıa.ıl nıalıallinc lıak^ıiı (KMICCrenin fitlir. Hu k i t a b e l e r e f;<>re 7.''tn I I . y ı l l . ı ı m . l , :
iijiinlr kitalu- nu'Vcıııiıiıır. MiınaV II a c l .'V 1 i n a m ı n t l a biı / a l ı n bu
Uıı kilat-^ v f i:..rı- 7 U h i t r î otı t-ski O s - lııntlııgu lesbil e t l i l m i ş tılııyıır.
n:aıılı c^i'i İt i iiıılı II ı ı i a t l u t ı t l a n lıiı âlıickTİ(i;tM
Ml.Şİl, CAMİİ: 700 7'M. I ;7')
>,ilıi|.i lıakkııııla hit, liir nıalûnıuta
\:m .M.
>.ılıi|> ı ı i . ı ı n a t l ı k . Hu kilaln-yi l/nik ve K u r s a
i / i l i k .surları ılalıilind'.' /.e/Ac \ e Ltıuıluu
tarilii ! İ7 t a ı i l ı i ile kaytlctmişiir (7t.
kııpılıııı arasııulaıiır.
Hinanııı taııhur ak-aınına kaıhu ıluvar-
Türk mimari tarihimle t^ok t i ı ı e ı n l i biı
iarı ınıılo/ ta^ \ f tııjila l ı a t ı i ile y a | i ı l ı n ı ş t ! r .
y e r i ş g a l e t m e s i i c a p e d e n b u ; " ı b i d e ı n i / i ı ı ıl.ı
Tanlmr İ M - liir sıra tujila liatıl \ t ' l>ir sıra
lıa t e t k i k i y a p ı l m ı ş ve k ı y ı u e l i laktlir edilııu
kesnu- t a ş iU- i n j a etülmiştir. KUIIIK- tama-
değildir. Hu ederde, Türk s a n a l ı n ı ı ı Osiıunılı
n>en (uğlaılan i'rülmüs, gayet {lü/.fi kır­
ülkesi iı^iıule n a s ı l tesirler a l t ı n d a k a l d ı ğ ı M
mızı ri'iıkli \<' h a m u r u kt-.-if yrssı kiremitle
ne inkılâplar geçtirdiği giniilebilir. Türk m ı
ttrtulmuştıır. I>u mest ide !• t i s i k (,cşıııe sanat
marisiiide /incirleme tekanuilün t^ok n ı ü l ı i ı ı ı
itihariyif nıülıiııı tjInıanutkIa IM^ralıer ayna
b i r h a l k a s ı u l a n b u b i n a y ı linee t a r i l edelim.
ta$ı o l a r a k kullanılan ';abırtn<u taklar itiba-
m. genişlik, ir),.i.'ı ııı. u z u n l u k l a olan
rile tetkike ş a y a n d ı r (Ilesinı 12 A t . Hu ka­
bir musiatil sahanın örtül.nesi iı^in, b u j c k ı l
bartma ıni'mu-rlerin ne i f a d e ettiği bilinme-
dört kısma ayrılmışlır t,l{esim:l I j . Hirinci kı
mekh- l.eral>er birinin Türk nıe/ar taşların­
sim, 11,(K) m . k u l ı ı r l u ve 2,îi(l i r l i l a ı n d a k i ıı
dan b i r i>ar<;,ı. ı l i ğ e r i n i n b i r lahit c e p h e s i o l ­
tüvani ve m a i n . ş e k i l l i b i r l a m b ı ı r u/ciiııc in
ması ihîınıal ılahilintletlir.
şu e d i l m i ş b ü y ü k k u b b e i l e o r l i ı l m i i ş l i ı ı . Kub
H \< I H A M Z A MKSt l I . TÜHHi; VK
be d a h i l e n l().2ll m e l r e i ı l i l a d a . k i l ı l lası ib
İM\HKTİ : 7Uı I I . 1.1.-. M . bağlanımşlır (Hesiın: 1.")). İ k i m i M ' J iım n
Hu t -«-ı buLMin n ı e v r ı ı d tlcj^nldir. l akal kısımlar basık lono/.larla iM l ı ı l m i i ş l İ M . im
clımı/ılf Ifikike Niy.ın b i r lı»li)j;rafı iHesim: <:ü. k a | i m ı n lislüne gelen kısım ise s a f ; ı ı l<
12ı ile İllin.iri l.nilnmi/ bakımıınlaıı ehem- lierli b i r k u b b e ili- \ e t a m b a r b ı kap.ılılmışl11.
nıi)elı Dİııı kilabt'lerı ıHi'>-iın: b ı ) bıılıınıltı- Hu b i n a l i e y e l i ı i i n t.ıkış ı i o k l a s i ı . m m d c k i M>I
pil irin I ' M ıiKik.ılf iı.ıntli' k.ıytli'lın('i;i ınün.ı cemaat yeri de h e m e n aynı sisicın u/cır \'
- İ | ) bubiilk I .". I . İK; k ı s m a taksim edilmek Miıcliylc inşa edil

Ila< I l i . ı m / . ı I ıırb''-ı"'iiıı. O s m a n okulla- mişliı.

rınnı /.ım.ııuiMİ.ı kıınıbel <-eklinde yapılınnsı Hu e - e ı O s m a n l ı Tıiık ya|.ilaimm i<,ın


ilıb.ııılc, ı ı ı - . ı t <|ı r e g l i n i / b',ı ınulıiın resim ılı bıiyiık bir mabel olarak c l i ı ı ı i / d c k a b ı n c ı
r>'.n yılı ı.jııılf b u e--erler y ı k ı l m a d a n (;ıka- eski â b i d e d i r (7H0 l l i c ı i ) Hu b i ı ı . i ı l a ı ı ..m . .
î i l ı ı u ^ l ı ı . \ ' ı,ını- - , ı \ . ı n ı ı l i k k a l t i r k i ı n a h n ı t i HiHsada yapılan Orhan (i,ı/i IIICM idi ( 7 '..''
kııııbfl l.ır/ı >eUMikl.ırıl.ı <l> birkat, esere in­ Il.ı \ e Şehadel camii (7()7 I I . ) l a ı i l ı l ı d i ı ; l.ı
in-.ıı ctmı klı ı ı l ı i | i . biü.'iılı bu .'ıbitleler (\r h,'l- kal bıml.ır bııjııin mcvcııl ilc^'iliciıliı.
r.ijı filıiiii'-hır ı ı .
Oılı.iiı (»a/i camiıııitı mcvcml i ı r a a l '<klı
(.".20 I I . ) I . ı r i h l e ı i ı ı c ailliı. ^cşil c ı m i d c ','<<
• ' ••' n-.r--.: ı,Ti!,ı_ M'• 111 (1 u l> T u r -
riılcn inşa ı ı s n l l e ı iy le. mal/cınc l iıi'.lcii. ı
li i . . < : • ! . ır.'-.iif kiiah.Ur P.. irdklls eli lifimiz cilik l.ır/ları hiç bir y a b a n ı l Icsiic k.i|iılnı.ı
>a.-;;ar a:,ı ; ı . ' l r i <;rık f a r k l a r <A<\..i:\ı KfirOIınnştur. Hu mışlır.
Abide, haricen sarı renkli ve çnk iyi i.
-.r fn.l.U.r n i M h l a ç t u .
leıiebilir, l/nik civan kalkerleriyle çnk ılı
. i; I 1' il<ur-,rı mrûıl, M f m d II h Tur­
gut. Sa:,ra 1(31-1152. Dursa. 1935. refettin Camii arkasında İdi.. DBİrdlyo t B i B f ı n d n n y :
ı9; Huniardan »n mUhlml, Konya'da Se­ • ç m a l t İçin yıktırılmııtır.
IZN 1 K'TE TÜRK ESERLERİ 57

nalı kesme taştan yapılmıştır. Duvarları nis- masını istiyen san'atkârlar bu ahenkli kaide­
beten kalındır (160 sm.). Minare kaidesi, son de daiıa serbest çalışma yollarını keşfetmiş-
cemaat mahalli, kapı süveleri, sütun başlık- İrdir k i , işle bu âbidemizle buna bazı misal­
larl kamilen mermerdendi!. Haricî direkler ler vermeğe muvaffak olacağız.
yeşil Porfir ve gre cinsindendir. Türk mimari­ Binanın umumî hacim itibariyle âhengi
sinde cskidenberi lıaricdc ve dahilde çini çok elzemdir. Bilhassa âbidevî binalarda bu­
kaplama kullanılmasnia rağmen, -emsaline na büyük kıymet verilir. Kitle bütün azamet
başka yerde raslanmamak üzere- bu eserde ve kuvveti ile vahdetli görünmelidir. Fa­
dahilî (3,20 m.) irtiiaa kadar mermer ile kap­ kat bu birliğin içinde ve yakınında iken göz
lanmıştır. Bu cins mermer • kaplama usulünü bu umumî tesirlerden kurtulur. Böyle bir va­
Bizans tesirine atfetmek doğru olmasa ge­ ziyet karşısında birkaç aks veya mimarî un­
rektir. Çünkü bu tarihlerde, Osmanlılar ülke­ surun tekerrürü, muttarit seslerden müteşek­
sinde dahilî çini kaj)laına usulü tekemmül et­ k i l bir musiki j)arçasımn tesirini yapar; in­
memiş olduğundan, duvarların temizliği ve sanı sıkar. ]5u haleti ruhiyeye vakıf olan mi­
muhafazası i ç i n bu çareye başvuruhnustur. marlarımız umumî tenazur fikrine, âbidevî
Yarım asa- geçmeden b i ı s a n ' a t şubesinin bu
şekillerde kuvvetle bağlandıkları halde tez­
mıntakada da fevkalâde tekemmül elliğini ve
yini ve müteferrik hususlarda çok serbest ça­
emslsiz latbikalnıı Bursa Yeşil camiinde gö­
lışmışlardır. İşle bu mabedde hemen en az
rüyoruz.
bir tekerrür halinde (üç aks içinde) bile zi­
Dahildeki pencere süveleri bugün kıs­ yaretçiyi, gözü sıkan bu tesirden kurtarmış­
men yokolmuştur. Duvatlardaki kaplama­ lardır. Son cemaat mahallinin kapıya göre
larla sütun başlıkları, fevkalâde nefis mütenazır olan pencereleıinin süve ve rozas
mihrap, istilâ günlerinin tahribatına rağmen tezyinatı ile haricî cephe pencerelerinde de
güzellik ve fevkalâdeliklerini ihsas ediyorlar. bu hususiyetin büyük muvaffakiyetle tatbik
Mihrap tamamen sitil ize olmuş, Orca edlidiğini görüyoruz (12). Son cemaat giriş
Asyanın lazelliğini muhafaza eden tezyinat kapısı Bursa \ e ş i l cami pencere süveleri gi­
şekillerinden b i r başlık ile laçlandırılmışlır. bi istalâktitli bir frizle süsleiımişlir (Resim:
İki haricî köşede sütunceler biraz arkaik is- 17) . Bu istalâklillerin klasik mimarimizde gö­
talaktitli baslıklarla tutlurulmuşlur. Bunu rülen sarkilmaları mevcud değildir. Yani, on­
takiben d ü z b i r kısım mihrabın i k i yannu ve lara nazaran daha iptidaî şekildedir (Resim:
üstünü çerçeveler. Bu tezyinalsız kısmın hu­ 18) . Son cemaat yerinin çevresinde (Resim:
dutları içinde mihrap istalaklillerinin nihayet 19) görüldüğü üzere mermer taş işçiliği
köşesine kadar bendesi tertibatla b i r su vü­ şaheserlerinden sayılacak derecede güzel bir
cuda getirilmiştir. Mihrap istalaklillerinin korkuluk varmış. Bu korkuluk, düşmanlar ta­
kaidesindeki friz, kaytan kıvrımları şeklinde rafından İznikle beraber ialırip edilmiştir.
işlenmiştir. Bu kısmın altında şakulî b e ş sa- Bu korkuluğun çevresindeki usluplanmış tez­
tıhlı bir milıraj) nişi mevcuddur. Bu saUh- yinat (Resim:20) fevkalâde bir işçiliğin mah­
ların üzerlerindeki f! - 16 k-'iseli ve dairevî sulüdür. Son cemaat mahallinin direk başlık­
zaslar d a klâsik mimariniizde nievcud olan ları ise biraz tezyini mahiyette, fakat tama-
tezyini şekillerin başhuıgn; nünunıeieridir ınen Türk taş uslalığnnn eserleridir (Resim:
(11). 21) (13).
Camiin dahilen mukabil ce])lıesindc
(12) Bursa, Edirne ve İstanbuldaki eserlerde
mcvcud i k i büyük sütuna jsliııal c d c ı ı k e m e ı -
de çok defa r a s t l a n ı r bir keyfiyettir.
lerin başlık ve ka])lanıalarj da mermerden­ (13) T ü r k mimrisinde başlık yapma usulleri­
dir (Kesim: 16). I!u baslıklarda gördiiğiijııüz ne ve i s t a l â k t i t l i b a ş l ı ğ ı n Bursa ve Edirnede ima­
tezyinat bilhassa alâkaırnzı celbeder. Türk line b a ş l a n d ı ğ ı n ı , İ s t a n b u l d a t e k e m m ü l e t t i ğ i n i , da­
ha ö n c e l e r i Bizans b a ş l ı k l a r ı k u l l a n ı l d ı ğ ı n ı İddia e-
mimarisinde, tenazurun ç o k nuıllaril b i r h i s
denlcr b u l u n m a k t a d ı r . B u gibi zevat, İ z n l k t e k l Ye-
verdiğini sezen ve gözün b u lesirden kurlul-
şü Cami ve Nilüfer Hûtun imaretlerinin, Efes (Sel­
( 1 1 ) S e l ç u k sanatinde çok fazla g ö r ü l e n , kaba­ çuk) daki İsa Bey Camiinin ve A n a d o l u n u n birçok
ra tftblr '.İttiğimiz rozasın mUstcvl satıh ş e k l i n e İ n ­ n o k t a l a r ı n d a k i m i m a r î eserlerimizin ve T ü r k l s t a n d a -
kılâp e t m i ş h u s u s î hail. kl âbidelerin başlık şekillerini tetkik etmelidirler.
58 A. S A l M V L C E N

Mrrmer kemerler çift merkezli T ü r k ke­ Bu kaplama unuınıiyel itibarih- beden

meridir. B u kemerleri lıuüUriiyetlerine hina- de kısma ayrılmıştır (Besim: 2!{).

en. mim«ri tarihimizin Ifursa devri üslubu I Ş e r e f e a l t ı { : ı \ ' n ı e m o t i f l i l ı e n d i ' s i (;i


idinde m ü l a U a e<ler<-^iz. C a m i y e g i r i ş kapıcı ni k u ş a k . 2 Bedeni ö ı l ı n ebranıi kabaralı
uMundeki kemer İ M - klü>ik Sinan kemerleri­ ve m e v c e v i l e / y i n a t . '•\ - ( > - ' ) • 12 d ı l ı l ı nııın
ne ç»»k y a k ı n l>ir t n e r k e / l i vı- m ü m a ^ l a r l a ter­ la/am mudallaların birlışınesinden \ii<ır
bim e d i i ı i ı » ir(»€lrtu|ir ı K e * i n ı : 2 2 >. B u u n s u ­ bulan ince kabartmalı, bcle/.oiıî ve <lü/. k u
run uxrrinth- «htrnıakla m a k a l e m i z mevzuu ha­ şak talıılit eder. B u I'tbidenin renkli tasiaı
ricine ç ı k m t ş olaraj^muzılan mimarî tarihimi­ d a n o l a n c e p h e ve m i n a r e s i n d e k i fa/.lu ıniktaı
zi tetkik r<lerken. diğer devir kemerleriyle tl» malzeme (Reşidi, hiı^'le aykırı ve y a b a i K ı
mukayese etleceğiz. d u r m u y o r . B u k a d a r (.eşiıli m a l / e m e . birbiril,

öyle bir âlienk \ü<'uda ''.etlnniştir ki bu ^MI


Bu aliidenin ayrı hustM«iyetleriruien biri­
zellik l/niğin yeşil toprağı mavi seması, p a r
s i tk" ««)n « - e m a a t y e r i n i n «>rta kul>l>e:«idir. H u
lak f i ü n e ş i altında sönmeyen b i r zevk ve s a n
kuhlıe. iki «ihetlen hiri l>üyiik diğeri kü<^ük
al kaynağı mesabesindedir (H<'sim: 2'>. İH
iki kemer üzerine, b i r t.-ıraftan binanın du­

varı, diper cepheden snıı cemaat yeri büyük

girİH kemerine i-linal ellirmiş haricen lie- Bıı camiin kitabesine nazaran yaptııan

^ik tonoz ü/erine olurliilniu-i hissini verecek meşhur Çandarlı kara Halil (llayıetin i«a

şekilde, yuk-iek tamburin ve d<'-rl k ö ^ s i ista- şal mimarı İlacı M u ş a d ı r . B ı ı z a t ı n S i v a s vi­

lâklilirrlc .'rliılmüş müselles alîkalıdır. Bu ya Niğıleli olması ihtimali b e n c e (;ok k i i w c i

kubl^e i<;len d i l i m l i olduğu ;:ibi ı l ı s a r ı d a n d a lidir.

k'>*elidir ıHe*im: 2 W. B u k n b l x - n i n üstünde Camiin son cemaat mahalinc piren biı

gördüğümü/ ınüzevyrn başlıklı kilit taşı. yük kapısı üstündeki bir satırlık okunaklı

alemlerimizin ş.ıyanı dikkat nüınunelerinden- sülüs kitabe vardır.

dir ' Kesim: 2 1 » . Bu kitabeye göre inşi ata TîiO yılnıd ı

M i n a r e y e ı r c l i n r e : l m ı ı m i nislx-l i t i b a r i y ­ başlanmış ve 7')\ de y a n i I I y ı l sonra bili

le k u l â h ve p e i r k k ı « ı n ı l a r ı t ı k t ı n / ve k ı s a d ı r . rilebilnıişlir.

B u n l a r ı ı ; nislw l l c r i t . ı k r i b c n I I kadardır. Şe­ I(; kapıdaki kitabe Ihr Islım mccınııı

r e f e i l r i r t i f a i <ln b e n ı o ı ı a y n ı ni^ln-l ü / e r i ı n ' i n - smda I- r a n / T c s c lı n e r vc I ' a ıı i

^ edi!nıi*tir. i'değin kıılııh kı«ını kaidesine \\ i t t e k tar,'ifınd/ın y a z ı l m ı ş o l a n Dir / <

na/.ır.^ıı r|.ır4ır. Minarenin kai<le kı-*ıııı beyaz :ir /'ıııııilir Cııııdml\:.ıiılr makalesinde, bıı aı

m e r m e r . p e n ı l > e k o n u l o r n ı T ı l i r tHr>*in): 2.^ •


yun rrıılır»! (V/crlnr »Ornifiı r-nkll »ır l ı ı ı ı - lılr v..
2"» V.ı l ı e r ı d « ' » i M - k i l d c k . ı p l a n n ı ı » . allına ise hnKn erekli rdrr Tııûlıı k n ı ı ı ı / ı v- c'ik kp«lfllf I''
i'tal.iklitli \r -lili/e olmuş Ic/yin.illii «iislii ı;rıt\\ iDftlnlıır knplnmn olnrnk firill. lıışnnttıı mni
mermer b i r kıışrtk ilâve rdilnıişlir. B u şekil­ z< mr BrB'UKİ» vr y n l n ı / İmrKlı-kl lıııvu tOHİrltıı- kın

de bir m i n . ı r e k.^idc-inc lı.ışka yerde raslla- şı kllİHIIIlITlIfjtlI .


Vrjl/ f.'diıHlıı (.hılliTl IlırrliKİr -hu IIIIIIIK I<.II;
n>noriî/ ı R r ^ i ı n : 2'>ı. Minarenin bina ile bir
ılr- l)lr lu-h/c (lıııııınk vr l / n l k l r k l clııl Imnifttı lıni
lekliği rıokl.<daıı itibaren ;,erek iıina korniş­
kıntİH rUl<-kl nu-lm/lrrr (Inyniuirnk bıt/ı ıtıııhınmt \"i :
leri, ı-erek « o n cemaat yeri «ilmeleri altında
mc'k nıılnuMlp nlıırnktı. O I. I <• r Vııvaıır rıı Tuntı.
lıa/ •rklıııdr memur kabartma bir Ir/yinal ('Ill I ' 44 llıu n ınvriKİıı c'lııl Inmll lııtkkındıı IIIMI'

r«rrf\'-ı v.ıpıinııMır ıH<»iın: 2 7 ı . ıtiftl îii' \<Mit (lUlıırn Kİlıl ^'.rUutt V''lrhi srv(if'(tlrifttn' •

Iiln ;i ılııı n ı lldlnılc !) vmlr il^lııl hâ^l ArtWimw :


Miııarıııin kııl.'ılı kl-nıı k u r ş u n kaplıdır.
tıırrrtıl ııirhıüu n-.rı Alıınrd UtınıUı .'İOO kArUnnr nı,
fVlık, H»rrff kıırkıılu):ıı \i' i-lalaklitlı-rle bıı
riKİ Ihrn ttnnı nldtnılınıı Kâs'ılrtı hAM-lı'tI, lııhııhlıt.
tııtı Uıb-n ^allıı l.'i(i\frl. -arı. Ncşil. f i r u / e ma- tlırihirii drOtrlKli' IHylllı O.ılllıllltdr İle hiKİm uı

*i-ı rınklrtilc -nl;oııııı^ l i^la w kakrnı ri­ HfiAAir l.rl'ill ı-hnlıır rm Isr kAfltrıl lırp 1>u j:nll, '

nt i<rl< <>tlııirtııı Itır ( I l ı . rinilr ntliOilutf n şffntn bir adı da (,'(lı. i - Af »/•

Hi Uuıı.'ı\ur irıır unun ır Uıı kfi If tını jt n(/A',v/"'

I'ur/nr l r ; r . l<- ];' u< ı l.'î n ı . li n r » alt nUıılıırı A/ij(/*-r i-:!r>ıit /, 1 rtrifmdıı ll-uııı lidhkujtr hfr-i''i

(llyc /lkri'ini(-kl<'<llT l/nlktrkl (inwjl ınımiıırdn I '


T»pı''1ıkl«rı gornüır InmlAllınııc hHklyi'lcılııi' ı«s(İnDiıııçIıi' Nlli'klîiı > I '
trlk Ji»nt,!"!ilunn liifyn**! mni'iııdp loptuk IcliHİ'* •
lç>r'ii,»> (t»f'.»r (Uvartı «Irr ruıil«tut\ (Inr vrya vıznn plçlttıif IrvB/ıını vr pıııı.filıırı l)iıhııınHiçt,>ır.
İZNİK'TE TÜRK ESERLERİ 59

leye ait diğer kitalieler gilıi mevcuddur. Fa­ cere vardır. Kubbeyi tutan kemerler sivri ve
kat bu kitabelerin iyice tedkiki lâzımdır. Çım- iki merkezli Türk kemerleridir. Bu kemerler
ki bizim nldığımız. f;erek bn makalede, perek köşelerde birleşerek gayet ince birer ayak vü-
İznik ve Bursa tariliindeki kitabeler birltirin- ende getirir ve zemine kadar inerler. Türbenin
den çok farklıd.r. şekli murablja ve bir dıl'i S.00 metledir. Tür­
Son eenıaal yerinin <ii\r]) cilıeli pence­ beye, minare ile son cemaat mahallinin direk­
resi iislünde.--^l .i-,JUl^,.. yazılı olup milı- leri arasında açılmış olan kapıdan girilir.
İçeride kitahesiz i k i sanduka vardır. Kubbe­
rabdaki çiçekli kûl'î yazı okunamamışlır.
nin haricen gayet hafif köseli bir tanbur
ŞEYH KUTBİTTİİN TÜHBF. VE CA­ üzerine oturduğu gclrülür.
Mİİ : X V . M .
Yeşil cami ve /VzY/z/cr imareti Dahilde, köşelerdeki alikalar düz ve sıva
arasında (Hesim: o2 - Besini: 32 A ) . ile örtülmüştür. Türbenin h.pricî dıvarları son
cemaat mahallinin taş isçiliğinin ayni işçilik­
Şeylı Kutbiddiiı cami lieyeti. a l i b " in
le inşa edilmiştir. Camiin 6.15 m. irtifadaki
veziri H a l i l P a s a oğlu B e y a z ı t
dıvarlannııı vücude getirdiği kitle türbeye hâ­
n . nin veziri î b r a b i m P a ş a nın ese­
kimdir. Bu heyet ker])iç bir bahçe divan ile
ridir (902 - 905 H i c r î ) .
çevrilmiş oluj) şark tarafı mezarlıktır. Gerek
İznik yangınında baraj) olan İni bey'et.
bina. gerek mezarlıkta kilabeye raslayama-
abşap çatılı ve üç direkli son cemaat yerini
dık.
havi bir eami, üstü kubbi'lli ve kiremit örü­
lü kârgir türbe ve lürlıe d n a r ı n a bitişik bir M A H M U T ÇELEBİ CAMİİ: 846 H . -
minareden ibarettir. Iznikleki Şeylı Kutlnd- 1412. M .
din ve Eşref-i-Rumî camilerinde minareler
binadan ayrı inşa edilmişlerdir, şayanı dik­ Ayasnfyu camii ile ) r'rıi.şehir kapısı ara­
kat bir bususiyct arzederlcr (15). sındadır. Halen mamur ve kullanılmaktadır.
(Besim So ve 33 A - l î ) .
Bu binada tetkik edeceğimiz noktalar az
olmakla beraber önemli telâkki edilebilir. Bu cami İzniğin bütün binalarında gö­
Camiin girişi aks üzerinde değildir. Bu rülen karakterde. İznik Mektebi son eserle­
hususiyeti birçok ufak binalarımızda giirü- rindendir. Bu (iııeıııli âbideyi dikkatle tetkik
yoruz. edecek olursak. Yeşil camide görülen bariz
hususiyetlerin tekemmül elliğine ve daha sa-
Cami kısmının dıvarları bir sıra taş ve
deleşliğiııe kanaat getirilir. Esas itibarile İz­
üç sıra hatılla inşa edilmiştir. On kısımda­
nik Yeşil camiinin daha ufak bir örneğidir,
ki son cemaat mahalli üç kaim direğe isti­
l'akal aradaki hariz farkları aşağıda zikrede­
nat eden revaklı bir kısımdır. Bu kışının ke­
lim:
merleri lamanıen kesme tas olarak yapılmış­
tır. Süluıı başlıkları koınpozil üslubnndadır 1 — Kubbede, laııburuu açılmaması için
Bu başlıkların burada kullanılması dikkate Yeşilde kullanılan dörl kv.şedeki alika üstü
şayandır, izııikle bulunan hu çok güzel üç islinad duvarları burada görülmüyor. Muka­
başlığın burada kullanılması Türklerin san'- vemet ve müvazeiıel tecrübeleri huııun lü­
ale verdikleri ehenımiyeli gösterir (16). zumsuzluğunu ishal elnüş ve arlık lalhik edil­
memişi ir.
Mal sırlı ve hafif renkli lıığlalarla inşa
2 — Kubbe taiıburu daha ziyade alçal-
edilmiş olan minare. îzniğin en güzel eserle­
mışlır.
rinden biridir, 'ramamen Yeşil Cami mina­
3 Kubbe haricen yarım kiirredeiı ek­
resine müşabihlir. Türbe kânıilen kârgir
sik hissini verecek şekilde iıısa edilnıişlir.
olarak ya|)ilnııştır. Dört cephesinde dört pen-
'1 — Kubbenin merkezi lambur dahiline
(1,5) SapancaûnU RH:ilcvt'iHtşu Cami'mûp cic ay­
indirilmiş ve lanıburım şakulî duvarları mail
n i hususiyet m e v c u t t u r .
itmeleri karşılaınışlır.
(IG) /Î7ir.sadakl eserlerde bilhassa türbelerde
k u l l a n ı l a n böyle b a ş h k l a r pek ç o k t u r . Ü z e r i n d e h a ç 5 — Son cemaal nKiİJİli ile cami kor­
b u l u n a n l a r ı da mevcuttur; fakat b u n l a r ı n sillnme- nişleri ayni hizada devam ederek liir kesik­
Bİne bile l ü z u m g ö r ü l m e m i ş t i r . lik vücude gelmemiştir.
eo 4. SAtU VIC EN

6 — Minarenin künüsü kubbe örtüsü ve da üstü çatılı, dört direğe müstenit, yanlan
korattteri parçalayıp in^aî aksaklıklara ie- kapalı son cemaat mahalli bulunan rami ile.
bcp olmanıtflir. Yani )Vfi7 Camide görülen Türbe ve Tekkeden ibaret bir bina beyetidii.
bu pürüt bu eyerde halledilmiştir. Burada da minare binadan tamamen u y n i n
7 Kubbelerde luzunwuz boşluklar ve şa edilmiştir (Kesini: M ) .
fener ;^lindeki {tirintiler lerkedilnıiftir. Bu minarenin mimarî yönden dikkate d<
8 Teaytnal daha »ade %e dux, hatlar ğer tarafı uzun bir lıedene mukabil ı>ft«'k \r
daha hâkimdir. külâh kısımları çok tıkı/dtr ve şerefe, alt \>-
Yalnu bu e«erde «on cemaat mahallinin talâkiilleri ile oldukça genin ufki bir ııisi» !
direklerine ve direk ballıklarına dikkat edil­ tesiri yapar. Petek ile liedeiı arusınduki kalın
memiştir. Bu ballıklar Dor ü*lûbuna benzer İlk farkları da gözle pek }?ii/el s»\ile(ck de
fdkilde g«yel »ade hatlarla, ba«ık olarak ya­ recede fazladır.
pılmıştır. Belki bu parçalar (direkler tama- Minarenin, kırmızı tuğlaları ve «;ini k a
Baen antik olduğu gibi) ba^a bir eaer hara­ r«< kuşaklarla tezyin edilmesi az teı>udüf edi­
besinden getirilmiştir (17). lir hususiyetlerden biridir. Iran .strfcrinı- ; ; i
Bu ramide çok dikkaıH işçilik görülmek­ derken, Yavuz Sultan Selini tarafııuiun yap­
ledir, kemerler çok muntazam çizilmiştir. tırılan tamir de konulan bu çiniler; \ nııcn

BiUıa»a son cemaat yerinin mermer korku­ asrın en güzel parçalandır.'


lanları, kapmm iki cibetindeki nişler çok mü­ Cami, C u r I i t t ' in takribi plâmnılaıı
kemmel laşçıidı eserlerindendir. anlaşılacağı üzere müstatılî, üstü ve nıtic//,İM
Tuğla minaresinin parlak sırlı tuğlaları mahfeli tamamen ahşap inşa edilmiş l.H<^'^>>>>
Fıraıe mavisi rengindedir. .Miııarenin nisbeti 35). Mihrabın tuğadan yapılan basit tezyina­
Yeşil Camideki nisbetlere çok yakmdır. Yal­ tı; l.stalâktit işlenecek bir mihrabın taslak l ı a
n u şerefe altı tuğla tezyinatı irtifai daha hâ­ ündeki taşlarını andıracak şekilde ya|>ıln)i:;
kim görülüyor. tır ( Kesim: Mt-M M). Anadolunui) ikiıu i
iç kapiM üzerindeki kitabe, bu nefîs ese­ derecede bütün binalarında bu .şekillere f a /
rin Çandaritlar ailesinden Mahmut Çelebi ta­ lasiyle rastlamak kabildir. Mihrabın nİ!«i i<,iıı
rafından yaptırıldığını gösteriyor: deki çinilerle duvar çini kaplamaları (pıi
Hu eserin, kitabeye gr>rc JJ-k». H. yılmda, kalan bazı aksamı da sökülüp satılmak sun:
Murat I I . nin zamanında i r . ^ edilmetıine rağ­ tiyel) işgal esnasındaki yangında lamatnen
men Bun>a vr Mdirnedeki âbidelerimizle mü­ nıalıvolmııştıır. Bunlara minare kuşakları ii/c
him farklar arzelliği hrmrn görülebilir. rindeki nefis çiniler grrek ın<»tif. fjerek n ıık
J>?RKf I K l .Ml CAMİ VK T(;RHLSİ: itibariyle bir örnek <ılnbilirlcr. liıı minarenin

XV inri a.*ır «onu. bir âbi<ir lıaiindr mulıafa/ası e/.enıdir. liıı

litaıthul haptu ile çar;i arasında, mahal- eserde, bugün İliç bir kitabe nievend dejiilıliı.
ir içindedir. Huğun bir linraWden başka biı Bil Abidenin luıdiresinıle (,<(k kıynulli ınc/aı

şe; değildir. Izniktr. bilhassa teferruat vr taşları mevcııddıır. Itmıarı nıe/ar t a ş l a n l>alı
dahili lr/> inalı ile mrjhur olan bu eseri arı- sinde tetkik e»leregi/.
yanlar, l>u guzci Abideden yalnız bir minare
il( yanmt« dı\arlardan ibaret bir (a; yığını T { K II V. I, I, n V I, M I. Z A I H , A 1!
bulabilirler. ()rirnlaliiche> Archiv III. de
C o r ı ı r I i u « Ct u r I i I t tarafından ya­ rsrr A<,IK KCMUTİ; XIV Ü I K Ü a...

zılan Dir l\lıınüii»chfn fUiUten lon İznik, ma- başında


kaİP!>ııı<« a t>a;ka yt ftiv İ M I eser hakkında mi­ Lı'jhr kapı.%1 lıarieinde Su kemeıinin (<
mari malûmata tesadüf olunamadı. Bira/ ön­ nu|> cihetinde, tarlalar iı.inde furiardan !(•(>

ce la\sif edilen ^ y l ı Kutbiddin camii lar/ın- nı nıesafedcflir.


Dört ayak üzerine oturtulmuş hir knlı
MT) du tAhmİDl Mrdctm<kl« b«rkb»r Te«lld«kl
beden ibaret olan hu tiirhc. inşa itibariylı
kapı T« lon c«nıaat mabaUt mantılına tamanMD
««v*Xuk «tUlUKlaa bu parvalaruı bu M«r Kin )ron< dikkate değer bir cserciklir (Kesim: .'İ9 - H c
tuldutuna fUpb* roktur. •im: 40).
İZNİK - T K T V K K F S K K I. E R t
61

X I V üncü a!»ır icjiiidcki lnili'm l ı i ı ı a l a n ı ı ı ı / - İ n i sebeple k n b l ı e n i ı ı merkezi y u k a r ı k a l d ı r ı l -


da bilhassa gördiijÂiiıniiz Lir sıra k c s m i ' tas. nnş. k c m e ı l e r e k n \ ^ c t l c r i i i asfrarî m e y i l l e ve
üç sıra tuğla şeklini aynen h n r a d a da Inılu.
şakule yakın ııelirilınesine çalışılmışlır k i
yoruz. Bu sebeple jK-riyodiMuı m i m a r i larilıi
'i ü r k m i m a r î l a r i l ı i u d e bunr. her z a m a n istis-
bokımından tetkik e(ici>iliri/.. Hn i n ş a sisli­
n ; ; s ı / rasi l a v a b i l e e e ğ i z .
mi Türk Osmanlı n ı i ı n a r i s i n d i ' . i n i n n n l a k a d a n
Knblıeniıı halen mühim bir kısmı çök
İtibaren kuvvcile lıAkiın o l n n ı s l n r . ' I ' n ^ l a vı
müş ve m e z a r l a r ı n üslü a e ı l m ı ş t ı r k i türbe­
taş aralarındaki der/.ler \\\^\ı\ kaluılıklann-
nin halk a r a s ı n d a a l e m o l a n a d ı buradan ge­
dan azdır.Türk ınimarîsindc ı l n c m l i M r k a n k -
liyor. Dahilinde Selçuk üslûbunda i k i taş
ter olan hu .«istem dalıa s, n r a l a n lıa/.ı Inısu-
mezar varsa da kilaheleri nıescud değildir.
siyetler göstermişse de \m f a r k l a r ı l)n v a p ı is­
Yalnız birinin üzerinde kırık m e r m e r parça­
çiliğinde göremiyoruz. l»ıı;_'iinkii / c i n i n d c n i l i -
l a r ı a r a s ı n d a şu s a t ı r l a r ı n b n h m d u ğ u ı m gör
baren 6 taş sırasını n n i l c ı k i ) ) k n M ı r \ i intan
düm. Plânda kilaheli laşnı yeri m i m a r a ilb
yuvarlak kemerlerin ii/en<;i a l t l a . r n u l . ı . İm lıi'i-
gösteril iniştir.
la hatıl gayri m ı n ı l a z a m .şrkildı- lıcş \ c allı
8ira arasında talıaliif eden l i i r k a i m i ı i ı iıai/.-
dir. Bu taban üzerine n ı c r m i ' r M r i i / c ı i i : i ta­
şı konmuştur. Bn tasın k e m e r y a p ı l ı r k e n m ü ­
him vazifesi olması ı n e l l ı n z d n r : sıiyle k i :

Kemer kalıbı bn k o n s o l l a r a istinat ede­ Tarihi mexend ıleğilılir. İ / ı ı i k l r hu eser hak­

cek şekilde yerleştirilir: ta.ş. tıı^la \v hora­ k ı n d a hiı,- kimse h i r ş e y h i h n i y o r H i ç lıir r i v a ­

san harcından m i i r e k k e j i malzeme i l e i n ş a a t yet \e efsanesi yoktur,

yapılır. Yalnız gerek k n l . l i e n i i ı şekli, ilerek P)tı eserin k u b b e ve di.üer y ı k ı l m a ğ a nıüs-


yapj .sanatı dikkatle ve itin.ı ile y a p ı l m a s ı n a taiıl k ı s ı m l a r ı n ı onarmak ve kurtarmak l â
rağmen bn kemerlerin b i r v a r ı m daire şek­ zımdır.
linde inşasının sebclıini b u l m a k i m k r m n u el­ İhı l ü ı h e n i n San Saltıka ait olduğunu
de edemedim. Bnnn l'izans tesirine lı.ımle- s ö y l e y e n l e r de v a r d ı r . Ihı eihel t a ı i h ç i l e r i m i
denler de bulunabilir. I";ıkal b i r a z i ' . ı y ı e l k e s zin l e l k i k i n e m ı ı l ı l a e l ı r ( I").
Avrupalı müelliflerin derlifii ııibi. bn eser­
I!K> I I \ \ r C HI'.r.Sİ : \ 1 V . cl a s ı r b a ş ı .
ler Bizans tesiri ve y e r l i n ı i n ı a r l . ı r m lıiıımıe-
ti ile yapılmış d e ğ i l d i r . I'n'>yle olsa i d i yıık.ı- Yenişehir kapısı ılışnula. şosenin sahil
rida zikrelliğiın 'l'iiık kai akterleı ini luiimak e i h e l i ı ı d e . s u r l a r d a n 2oO metre i l e r d e tarla­
İmkânı ınevend d e ğ i l d i . I'i/ans laseı lar i r i n d e d i r ı l i e s i m : I I . 12. I ' M .

ve dıvareılarmnı bn â b i d e l e r i n iıış,ı-ııııl,ı k u l Ihı lilıhe hakkında ne mehazlarda, ne


lanılmulnrı ı n e v z n n b a l ı s o l a b i l i ı . Mnlıakkak de halk a l a s ı n d a d i k k a t e d e ğ e r b i r mah'ımal
ki bu gibi y e r l e r d e b n l ı m a n ıisla \ e işi ileı A.I m e \ e u d d e ğ i l d i r , ^ a l n ı / l>ıı eserin hususiyet­
[ularda (;alışlMilmış \e lli/ans in •a -ı-h-mi l e r i n i n \e m i u ı a ı i c h e ı u m i y c i i n i ı ı dun ı d m a d ı -
de gayri şnnrî o l a r a k bn işi ileı ı.n al n n k ı n <jj b i l ;'İMİişıle anlaşılıyor.
kısmen tatbik e d i l m i ş t i r . T.ııilü lelkikal.ı b a ş l a n g ı ç olarak hakikî
Birkfn; es<'ri tetkikten suni.ı İm n-lal.ı i-iııı M' kii.ıhr'-i dr nırvcııd d e ğ i l d i r . Ihı yazı­
nil tesirlerinin ne k a d a r ı , ı b n k /.ııl u l d n - n lını e r \ ı r - i irııı,jr hu eser ü z e r i n d e b i r nebze
mı göreceğiz, l î ı m ı m da eln lıi {»-MMMII ıılkc ılın ,ıc.eM/.
sine yeniden T ü r k imyl nının \e -an.ılL.n l;,, .ıhlılrnin şrhiıılekl âbidelerle miışa-
ların katılması. ı n b l a n l a mekmı/ n l m /e\k lırlırl hakınıından münasrhrli ıdmakl.'i her:ı-
İhliyarıııı teinin eden k<ıklü. kiillıiı ln < lem;nı |,rı. nishrilrı x.'.inindru oliluke.ı farkı vardır.
larm çoğalnıasıdır.
i KnMırniiı mrrkvzi l;;ul>ıır kaidesi
metre k ı ı l r ı ı n d . ı dan nf.'ik Mıbbc, iızrıindr (il(lıı;Mindau yarını kürre \e hanrj
yarım kubbeden biiyükliiı. lîmınn ırlu b;
..r.ninüşü ııi-helrn ba^ık \e sivridir.
dört ayağın yan d a f i a l a n n ı temin e d ı ı c l \<
r, ; ; : ı l t ı l ; Ki üncü ri'^ıı-(l:ı yasamı:;-
kubbenin mail k u v v e t l e r i n i kai-^ılavar.ık 11.
vasıtaya başvurulmadan d n r d n n ı h d . i l ı m nc'ıı
62 A. S A t M Ü I GEN

2 — Kubbe taıjbunı hariçten ve dahil nazarda dikkatimizi çeken bu bina iıaricdcıı.


den çok yüksektir. nispeten ağır görünür (Resim: H ) .
3 — İnşaat itibarile haricen kaba ve Bu âbidenin mühim bir hususiyetile mi
nisbeten gayri muntazam moloza yakm taş­ marîmizde oldukça tetkike değer yeri vardır.
larla inşa edilmiştir. Bu hususiyet, haricen kümbet şekli ile kinn>-
4 — Tuğla hatıllar, 3 sırt; yerine 2 sıra vî bir kubbenin birleştirilmesine yakın bir \ a
üzerine ve itinasız dizilmiştir. Pencere ke­ ziyet hâsıl olmasındadır. Bu eserin içiıui
merleri yuvarlak ve taştan yapılmıştır. emsali olmayan nefis mezar t a ş l a n mevcıif!
5 — Daha iptidaî şekilde yapılmış biı dur ki o devrin bize en mükemmel bir saıı"ii'
moloz divan ile birleştirilmiştir k i bu kıs­ vediasıdır.
mın daha sonra yapıldığı Uellidir. Binanın inşa şekli X I V üncü asır hasli;
6 — Sıçan dişi tâbir olunan şekilde rina aittir ve bir sıra kesme taş. üç sıra tuğla
silmeleri mevcut olup, iki sıra arası i k i kat hatıllı, dik tanburlu ve luğla silmelidir. I ' , , :
taş ile ayrılmış bir vaziyette ve hiç bir yer­ türbe birbirine bitişik mıuabhaî i k i kısımdan
de görülemiyen ağırlıktadır. ibarettir. Bu iki parçanın birbiriyle alâkası
7 — Dahili eb'adı ile irtifaı arasında haricen ve mimarî cepheden mütalâa ederseK
şakulî büyük farklar mevcuddur. tâlî ve ayrıdır. Dahilden yine aynı hissi vt-ı-c
8 — Dahilî köşeler tromp şeklindediı cek şekilde birbirlerinden izole edilmiş, yal
ve irtifa nispetleri fazladır. nız basık bir kapı ve bir pencere ile birleş­
9 — Tanbur dahilen yuvarlak ve iak- tirilmiştir. Dıvarlar oldukça kaim ve hesa]>
simatsızdır. sızdır. Bu eserde dikkatimizi celbeden hari( î
10— A l t ve üst pencerelerin aksleri ayrılıklar yerine dahiden alikalar ile tanhın
dikkatle tatbik edilmemiş, biraz yana kaçırıl­ çok muvaffakiyetle taksim edilmiş ve dıvar
mıştır. lara oturtulmuştur. Binanın içinde mevciHİ
olan ruhî tesir, bize Selçuk uslübünün kın
11 — Dahilinde, tanbur üzerinde sezi­
velli varlığını ihsas ettiriyor. Bu binada ziya­
len renkli tezyinat fersek şeklindedir. Kenk
nın giriş ve dağılışı, nötr ve sâkin ışık, d ü /
lerin imtizaçsız ve âhenksiz olduğu belli ol­
vc ufkî hatlar, bizi çok itina ile işlenmiş ka­
maktadır. Bu farkları göz önüne koyduktan
birlerle yalnız bırakıyor. Hayrettin ve A l i pa­
sonra Osmanlı Türkler tarafından Izniğin
şaların mezarlarının bulunduğu hücre, yalnız,
zaptını müteakip yıllarda bir Türkün nezareti
başına gerek haricen ve gerek dahilen bu
altında Bizanslı işçilere yaptırıldığı kanaati
mühim hususiyetleri arzeumektedir. D i ­
mevzuu bahsoluyor. Bu hususiyetler arasın­
ğer kısmın en büyük hususiyeti kubbe
da Türk karakterlerinin görülmesi başka tür­
tanburudur. Bütün Bursa' uslubü içine sok­
lü izah edilemez.
tuğumuz âbidelerin bir farikası derecesinde
Esas türbede daha sonraları ilâve olu­ mühim olan bu unsurdur. Yumuşak inliinalı
nan binanın giriş cephesini değiştiğini zan­ ik: Türk kemeri ile kornişleri ileri doğru alın­
nettirecek deliller mevcuddur. Kubbeli kı­ mış ön cephesi 17,77 m. tutan bu binanın gi­
sımda beş büyük, iki küçük, ilâve olunan gi­ rişi, Türk mimarisinde hususî binalarda ol-
riş kısmında ise 3 mezar mevcuddur. duuğ gibi aksa getirilmemiştir. Ahşap bir sa­
çakla bu girişten 1 No. lu umumî salona g i r i ­
Tarihçilerimizden bu eser hakkında araş­
lir. Bu salon yukarda zikredilen Inısusiyeti
tırmalar beklemek ve o tetkiklere dayanarak
haiz bir tanbur üzerine oturtulmuş, y a n kür-
bü dikkate şayan ayrılıkları tebarüz ettirmek
reden biraz fazla bir kubbe ile örtülmüştür.
icap etmektedir.
Bu sebeple dayanma kemerlerine ihtiyaç gö­
ÇANDARLI HAYRETTİN PAŞA TÜR­ rülmemiş ve tatbik edilmemiştiı (19).

B E S İ : 780 .- 800 H . 1379 M .


( 1 9 ) Sinan devrinden biraz evvel kim İle b a ş ­
Lefke kapısı haricinde, su yolunun şi­
ladığını hâlen tesbit edemediğimiz bu İnşaî çekil,
mal cihetinde, mezarlık içinde, surlardan 200 b i n a n ı n haricî güzelliğinde büyük bir İnkılâp yap.
m. kadar mesafededir. mıştır. B u elemanı kullanan m i m a r ı n Esir Ali ol­
Sağır kubbeleri ve dik tamburu ile ilk ması muhtemeldir.
İZNİK'TE TÜRK ESERLERİ 63

Ziya Hüzmeleri, şakulî tanburun üstün­ Mezarların lahit kısımlarmın irtifaı 0,85 eb'-
de açılmış üç pencere ile. aşağıda zemine ya- adı 3.50X0.78 metredir. Das ve ayak taşları­
eserlerimizin üzerinde, gavazm izleri ve acı nın irtifaları 180 sm.. genişlikleri 45 sm. dir.
gölgeli, günün her saatine göre değişen de­ Bugüne kadar bazı yerlerde kısmen neşredi­
koru vardır. Ru salonda mevcud mezarların len bu mezar taşlarınm yazıları tamamen hâl
birçoklarmm t a ş l a n mevcud değildir. Bun- edilememişti ve cümlesi hatadan salim de­
larm istilâ zamanmda kırılarak yerleri kay­ ğildir.
bedilmiştir. Türbede mevcud bu. nefis san'at
İBRAHİM PAŞA TÜRBESİ VE İMA­
eserlerimizin üzerinde garazm izleri ve acı
RETİ : 830 H . - 1427 M .
hîtıraları, büyük ve tamiri imkânsız lekeleı
ve yaralar şekline inkılâp etmiştir. Lefke kapısının iç tarafında yeni cad­
ikinci hücrede ise yukarda kaydedildiği denin başlangıç noktasında, çınarlı meydan
üzere Hayrettin ve oğlu A l i paşaların mer­ kenarındadır.
mer mezarları mevcuddur. Bu salonun kub­ Bu türbenin öncephesi kesme taş, (Resim:
besi gayet ince, basit bir kornişle dıvara ve 50), arka duvarları moloz ve kerpiç ile inşa
alikalara oturtulmuş ve kaide sekiz köşeli ya­ edilmiş, çatısı ahşap bir 1/inadır. Mimarî kıy­
pılmıştır. Dört köşedeki alîkalar çift müsel­ met itibariyle büyük bir önemi yok ise de
leslerin ittihadmdan vücut bulmuş, tamamen içinde mevcud mezarlar çok mühim eserler­
X I I I üncü asır Anadolu Selçuk inşaat sistemi­ dedir (Resim: 51).
ne göre inşa edilmiştir. Bu müsellesi alika- Türbenin şark duvarına bitişik olarak in­
1ar hemen aynı his ile haricden de gösteril­ şa edilmiş ve bugün tamamen münhedim bu­
miştir (20). lunmuş olan imaretin bize kalan tek işareti
Kubbenin tanburu mevcud değildir. Te­ kitabe taşından ibarettir. İzniklilerin ifade­
pedeki açık fener mahalli, bu dairenin ziya- sine göre bu kısım müstatilî bir salondan
smm nötrlüğüne hizmet etmektedir. Ziyanm ibaret imiş. Türbenin plânı mıırabbaa yakın
dağdışı, köşelerde vücuda getirdiği gölgeler ve her ce])hesi ikişer pencerelidir (Resim
ve sükûn, ruhî bir tesir vücuda getiriyor. Bu 52). ()n. kesme taş cepiıeniıı İjiiyük tadilâta
hücredeki mezarlar üç adet olup birincisi uğradığı ve derzlerin gayrı nıuntazam sıvan­
Ali paşanın, ortadaki Hayrettin jDaşanındır. dığı görünüyor. Pencere l enıerlerinin şekil­
Nihayet köşedekinin kitabesi yoktur ve bu leri bozulmuştur. Çatısı ve tavam çok basit
kabrin bir kadm mezarı olması muhtemeldir. ve yenidir.
Bu salonun diğer salona nazaran va­ Bu türbedeki mezarlar da tamamen kı­
satı 65. sm. kadar çukur olduğu ve elrafnı- rılmış olduğundan tetkikleri çok müşküldür.
da dar bir set vücuda getirildiği görülüyor. 1 — H a l i l ]3 a ş a o ğ l u Ah­
Şimal cephesi tamamen sağırdır. (Plân ve m e t p a ş a . Vefatı : öoS H . Şevval.
maktalara bakınız (Resim- 45. 46).
2 — i h r a h i nı p a s a bin H a y
Hayrettin ve A l i pasalarm mezar taşla- r e l t i n ]> a ş a. Vefatı : 832 H. - 24 Zil­
rmm işçilikleri emsalsizdir (Resim:47-4.8-49).
kade.
Bunlarm san'at tarihimiz bakımmdan kıy­
3 — i b r a h i ın p a ş a k ı z ı Fat­
metleri çok büyüktür. On üçüncü asır Selçuk
ma H a t u n . Vefatı : ^43. H .
üslubu üzere kitabe ve istalâktitli birer hüc­
re halinde ve ikişer cepheli yajnlmıştır. Bu 4 _ S a i d e. Vefatı : 847. H.
çşphelerdeki kitabeler arabçadır. Sanduka kı­ İbrahim paşa imart'Jİmn kitabesi türbe
sımları müsellesi sırtlı ve müstatilî kaideli­ içinde mahfuzdur. 84 sanliın uzınıhığunda, 45
dir. Üstlerindeki yazılar farscadır. Bu yazı- santim eninde-mermer İjir levhadır. Yazılan
larm cümlesi çok girift Selçuk sülüsüdür. girift Selçuk sülüsüdür.
HALİL PAŞA TÜRBESİ : (Fatihin ve­
(20) Fatih Camiinde Medrese dershanelerinin
ziri 859 H . - 1455 M .
kubbe teşkilâtında da bu hususiyete rastlıyoruz ki
İznik'in yeni çarşı raddesi üzerinde
hemen hemen başka eserlerde tesadüf edilmiyor
ye Bursa ü s l u b u n u n hususiyetleri çevresinde kalı­ Nilüfer hatun imareti civarındadır. Ça n-
yor. d a r1 I İ b r a h i m Paşa türbesi
64 A. S A t M Ü LG E N

gibi ön cephesi kesmetaş, arka kısnnları mo­ yazı taşı sanatı bakımından çok önemlidir
loz ve kerpiç ile inşa edilmiş, ahşap çatılı (Resim: 49).
mfistatile yakm ve sokak cephesi duvarı az
3 — Ç a n d a r l ı H a y r e d d i n
çarpuk bir binadır (Resim: 53). Türbenin,
p a ş a nm oğlu İ b r a h i m p a ş a nm,
dört cihetine müteaddit pencereler vardır. Ya­
imareti yakınındaki türbesinde mevcud me­
pı kitabesi mevcut değildi:. Türbede mevcud
zar taşlan gerek sanat gerek tarih baknnm-
12 mezarın hemen bütün taşları parçalanmış,
dan aynı ehemmiyeti haizdir (Resim: 51)
toplanması, tetkik edilmesi imkânsız hale
gelmiştir. Yalnız Halil paşanm ve birkaç me- 4 — Fatihin veziri Çandarlı H a l i l pa-
' zarm bazı kısımları okunabiliyor. Eskiden so- şanın türbesindeki mezar taşlan ise X V inci
kağm karşı cihetinde, türbeye mukabil Halil ve X V I ncı asra ait çok mühim şekil ve I c / y i .
paşanm imareti ile mescidi de varmış. Bu­ natı, hattâ renkleri muhafaza etmeklcdiı icr.
gün bu iki eserin yeri arsa halindedir ve ki- Bu taşların hemen hepsi 'ahrib edilmiş hıdun-
tabeileri de mevcut değildir. duğundan toplanıp kırıkların birşle.ştiıilme-
si ve korunması lâzımdır ( 2 2 ) .
Bu türbeyi yaptıran ve Halil paşayı bu­
raya gizlice gömdüren, sonraları ikinci Be- 5 — Mahmud çelebi camii hatiros!::de
yazıda vezirlik yapan oğlu Atik ibrahim pa­ taşlar, ise şekil itibarile bilhassa dikkate de­
şadır. Bu zat babasmın mezarmı dahi Fatih- ğer nümunelerdedir. Bunlardan bir kacunn
den saklamak için gerek tarihini, gerek elka- resimlerini makaleye ilâve ediyoruz ( 2 3 ) . lU,
bmı tahrif ettirmiş (21). önemli parçaların mahallerinde muhafazası
lâzımdır (Resim: 54, 55).
Türbedeki kırık mezar taşlarmın üslub-
larma bakılırsa bunların X V ve X V I ncı asır­ 6 — EşTef-i-Rujr\î camii badiresi' de
lara ait oldukları ve sanat bakımından ehem­ mevcud olan biri kadın diğeri erkek i k i ma-
miyetleri bulunduğu görülür. Ne yazık ki zar taşının tarih itibarile büyük bir ehemmi­
cümlesi parça parça edilmiş ve bir kısmı yeti haiz olmadıkları nazarı itibare a l ı n a r a k
kaybolmuştur. Bu mezarlarm vaziyet ve eb'- kitabeleri tesbit edilmemiştir.
adına bakarsak bir kısmmın çocuk ve genç­
Yalnız klâsik Türk sanat telâkkileı ine
lere ait olduklarını tahmin edebiliriz.
karışan lâle ve Barok tesirlerinin ne kaj.ar
Bu kitabelerin bazıları talîk, bazıları sü- iyi hazmedildiğine ve millîleştirildiğine îia-
lüsdür. yet güzel iki misal olan bu parçaların m<.!if
itibarile zenginlikleri ve işçilik b a k ı m ı n d a n
ÎZNlKTE MEVCUD KIYMETLİ ME­
fevkalâdelikleri, ilâve olunan fotoğraflardan
ZAR TAŞLARI, X I - X I V - X V I I I inci asırlar
pek güzel anlaşılacaktır (Resim: 56,57,58.F>9,
arasında :
60).
1 — Çandarlı Hayreddin
p a ş a nm mezarı. Bugün müze deposu olarak kullandan
Yakub çelebi imareti avlusunda getirildikleri
Bu eserin bilhassa emsalsiz sanat kıy­ yerler malûm olmıyan bazı mezar taşları var­
meti mevcuddur. Baş ve ayak taşmdâki dır. Bunların içinde zikre değer b u l d u k l a r ı ­
müzeyyen taçlar ve mermer işçiliği çok nefis, mızın fotoğraflarını ilâve ediyoruz. Bu taş­
yazılarının şekli girift Selçukî sülüsüdür (Re­ ların Orhan ve Murad zamanında yapılmış
sim: 47 - 4fi). oldukları tezyinat ve işçiliklerinden anlaşılı­
2 — H a y r e d d d i n p a ş a nın oğlu yor. Biri çok güzel olan bu taşların, diğer­
Ali p a ş a nm mezar taşlan daha nefis ve leri usta ellerden çıkmamalarına rağmen
çok orijinaldirler (Foto: 61). Diğer taşlar da-
(21) Kitabede .kendisinin ve babacının paşa ve
vezir l&kabları mevcud değildir. Halil P a j a n ı n ailesi
Fatihin gazabından çekinerek Halil Paşama mezat (22) Franz Teschner, Paul Wit-

kitabesini bu şekilde yazdırmışlar ve 834 tarihi koy­ t e k . Der İslâm m e c m u a s ı n d a k i Die Vezir 1 amille
durmuşlardır kl bu tarih Hicri Şemsi olarak alm- Gandarlyzade makalesinde bu mezarların kitabe fo­
nuştU!. Hicrî kameriye tahvilinde 859 tarihi çıkar. toğrafları da mevcuttur.
tsntk ve Bursa Tarihi, Memduh Turgud Btır- (23) B u taşların resimleri, formaları İtibarile
sa ms. sahlfe 140- dikkate şayan görülerek mahallinde ç i z i l m i ş t i r .
İZNİK'TE TÜRK ESERLERt 65

ha sonraki devirlere ait ve oldukça kıymetli de geniş bir duvar çıkıntısı vücuda gelmiş­
parçalardır. X I inci asra ait Selçuk mezarla­ tir. Halbuki dershane kubbesinin irtifaı ya­
rına gelince, Yenişehir kapısı hizasmda ve nındaki odanın irtifaindan çok farklı oldu-
göle en yakm büyük kule üzerindeki Selçuk ğından bu aksaklık saklananıamıştır (Resim:
lahidleri çok dikkate değer parçalardır ( 2 4 ) . 64).

SÜLEYMAN PAŞA MEDRESESİ : Bu eser Osmanlı ülkesinde mahir sanat­


XIV üncü asır başında. kârların ve mimarlıkta üslad kimselerin he­
nüz yetişmediği bir harp ve başlangıç devre­
Maltepe mahallesi ile hükümet konağı sinde; Orhan Gazinin ufacık ülkesinde oğlu
arasmda mahale içindedir.
Süleyman paşanın yaptırdığı binalardandır.
Osmanlı Türkler tarafmdan yapılmış İznikte lıalen başka kârgir medrese mevcud
binalarm en eskilerinden olan bu medrese, değildir. Diğerleri tamamen mahvolmuşlar­
inşaat ve malzeme itibarilc çarşı mescidine dır. Evliya Çelebi eserinde bu medreseden
çpk benzer. Yalnız saçak kornişleri tamamen bilhassa bahseder.
taştan mulürsüz, basit olaıak yapılmıştır. 11
odalı olan medresenin dershanesi avlı reva- i M A R E T L EK
kina ve arka cephesine göre mütenazır değil­
NİLÜFER HATUN İMARETİ: 790 H . -
dir. Plânı U şeklinde ve -nütenazır i k i kolda
1389 M .
üçtr oda vardır. Bütün medrese sisteminde
görüldüğü üzere önleri revaklıdır (Resim 62 - İznik şehri içinde Yeşil camiin karşısın-
63). Burada i l k defa olarak, Selçukîlerdenbe- dadır (Resim: 65).
ri ayakların tamamen kalkarak revaklı kısım Bugün kısmen lıarap \ e odun deposu
ktuıer istinadlarmm direğe tahavvül ettiğini olarak kullanılan bu eser. Türk mimarî tari­
görüyoruz. Bu inşaat usullerinin ve mu­ hinde çok önemli bir mcı'ki işgal eder. 20-23
kavemet kaidelerinin ampirik olarak tekem- santim irtifada kesme taş ve üç sıra olmak
inül ettiğini bize göstermektedir. înşaat ba­ üzere horasanla beraber 2!' sanlinı yükseklik
sit ve fazla itinalı olmamakla beraber hiç biı tutan tuğla liatılla inşa edilmiştir. Esas ce])-
.yabancı elin karıştığı görülmüyor. Revakh hede 15 sıra tuğla hatıl ve 14 sıra kesme taş
avluda kullanılan sütun başlıkları çok basit mevcuddur. Dıvarların, vasalî 45 santim irti
ve tezyinatsız üst kısımları murabba, altları fada kesme taş bir temel üzerine oturtul­
dairevî olmak üzere yarım mahruta benzer şe­ duğunu görüyoruz. Bu sokl diğer eserlerde de
kildedir. Kemerler i k i merkezli sivri türk ke­ mevcuddur. Ön cephede ınovcud olan revaklı
meridir. Medrese odalarının sokağa nazır kısım beş. yanlarda ikişer kemere taksim edil­
olan pençereleri yüksektedir. Kapılar revaklı miştir (Resim: 65 A ) . Bu kemerlerin ortala­
kısma açılır ve odaların akslarından yana rındaki kemer daha büyük inşa edilmiş olup
kaçırılmıştır. Binanın i k i köşesine gelen oda­ binanın esas aksı üzerindedir. Bütün heyeı
lara mail ve uzunca geçid şeklinde kapılar­ bu esas mihvere göre tamamen mütenazırdır.
dan girilir. Revaklı kısımda da beş direk var­ Yanlardaki kemerler mermer sütunlar üzeri­
dır. Revak kollarının i k i nihayeti dıvarlarla ne konmuş ve yeşil camiinkinden daha mü­
kapatılmıştır. Dıvar kalınlıkları her cephede tekâmil istalâktitli mermer başlıklara istinad
aynı değildir. Bazı odalarda ocak vardır. Ha- ettirilmiştir (Resim: 66).
ricden medrese dershanesinin aksdan kaçık-
lığmm görülmemesi için yanındaki odanın Bu kemerlerin gergileri. İznik'in diğeı
. önüne dar bir kısım ilâve edilmiş ve cephe- âliidelerindeki gibi ahşabdandır.
Bina aksının üstünde bulunan büyük ke­
(24) B u mezarlar, Selçukluların 1081 - 1097
merin i k i cihetinde mevcud dilimli kontrfor
yıllan arasındaki h ü k ü m e t l e r i zamanında yapılmış (dayak direği) Türk mimarisinde Selçukîleı
ve İznlkln, birinci Haçlı seferinden sonra tamirin­ tarafından da kullanılmışlır (Resim: 67).
de Bizanslılar taarfmdan yerlerinden sökülerek şur­
Profilli üzengi zeminlerine oturan ke­
ada kullanılmıştır. Kızlar Kutesmin dik cephesin­
de dürbün ile tedkik edilebilecek tehlikeli bir nok­
merler yumuşak inhinalı ve iki merkezli siv­
tada bulunmaktadırlar. r i Türk kemerleridir. İki kemerin birleşirken
66 A. S At M V LGEN

vücuda getirdikleri müsellesi kısım tuğla ile mekte olduğu tahmin :)lunabilir. Osmanlı
ve tezyini şekilde doldurulmuştur. Sivri kö­ türkler devrinde mükemmel surelte yapılan
şeler daima 45" ile kesilmiştir. ilk imaret, bu eserdir. Plân şekli itiİKnile çok
ehemmiyetlidir.
Pencere leııtoları ahşab ızkara şeklinde
Kapı üzerindeki kitabe üç satır lıalinde
yapılmış, üstü tuğla ve taş ile doldurulmuş­
ve Selçukî sıilüsü, kırma ve girift yazıdır.
tur (Resim: 68).
Bu kitabeden anlaşıldığına gör(> 700 y j .
Kemerler şaşırtma şekilde, tuğla ve taş lında Murad Hüdavendigâr tarafıiHİ;iiı ana­
ile öltülmüş hem de tezyini bir unsur olarak sı Nilüfer Hatunun ruhu için bu İmaret
kullanılmıştır. ' yaptırılmıştır. Bu sıralarda Çandar!. H^y.
reddin paşanın Yeşil camiini de rniın u- f j ^
Halen revaklı kısmm cenup tarafmm to­ cı Musa inşa etmekte i d i .
nozları çökmüş köşe ayağı bir kontrfor ile
tahkim edilmiştir (Kesim: 69). Düz ve geniş YAKUP ÇELEBİ İ M \ U E T V I O 1 r HBE-
kilit taşlı ve üstü çift tuğla kemerli kapıdan St : X I V üncü asır başı.
büyük kubbeli ve bir dılı 10,30 metre gelen Iznik'in Maltepe mahallesinde. !,,!'eıı es­
bjr salona girilir (Kesim: 70). Bu salonun ki eserler deposudur.
kubbesinin üstünde bir aydmlık feneri vardır.
Plân ilibarile Nilüfer Hatun ii'iarctin-
8 dıhlı, mudalla fenerin her sathmda sivri
den az farklı olan bina heyetinde, cb ad lıakı-
kemerli pencereler açılmıştır. Bu salondaki
mmdan revaklı kısmın daha büyük ' i.i'rnmi-
bütün duman ve buharlar bu menfezden dı­
yeti vardır. Tamamen aynı devir inş uıt tek­
şarı çıkar (Resim: 71).
niği, mimarî görüşleri ile inşa edilmi i r. Bi-
Bu dairenin zemininden bir az yüksek nanm kitabesi mevcud değildir. Vn\ ^ı beple
diğer bir kısım mevcuddur k i bu mahal, ge­ hakikî inşa tarihini tesbit imkânnu v\ov ede­
niş bir kemerle büyük kısımdan ayrılmış ve medik. Binanın haricinde giriş M ; ' esinin
iki küçü kubbe ile örtülmüştür. Şöyle k i : bu sağ tarafında, dört köşeli ayak üz( ri;ı - ins-j
kısım geniş bir kemerle iki müsavi mustatile edilmiş bir türbe vardır ki bu da ^ a^M]) çe­
ayrılmıştır. Bu mustatillerin ortalarına lebinin mezarıdır. Bu türbenin döıl kemeri
kuturları küçük dılı'lar olmak üzere i k i kub­ içerden takviye kemerile kuvvellendirii:niş ve
be inşa edilmiştir. İki yanlarında kalan orta kısımları tamamen dıvarla örülıı;,'^^. yal­
açıklıklar tonozlarla örtülmüş, birer taraf- nız birer pencere bırakılmıştır (Resi ; : 73).
larmdan orta kubbeye, diğer cihetlerden du­ Bu inşaat, bir sıra kesine tas. üç s. a tuğ­
varlar ve kemerlere istinad ettirilmişlerdir ladan ibaret yapı sistemidir. Küf belerin
(Resim: 72). Bu tonozların mürtesimleri mü­ tanbur kısımları kubbe ile mütenasij .ir. Ke­
sellesi şekiller vücuda getirmişlerdir. merler sivri ve i k i merkezli kemerleri nüz sı-
nıfmdandır.
Büyük kubbeli dairenin iki cihetindeki
Nilüfer Halun imurctinAv görii'ei. kes-
kollar da mustatilî salonlardır. Bu salonların
metaş sokl burada da mevcuddur..
orta kısımları, bir murabba şeklinde taksim
edilmiş ve üstlerine kubbeler inşa edilmiştir. Burada dikkate şayan cihet, hinamn çev­
Gerek bu kubbeleri yanlardan istinad ettir­ resini dolaşan bir saçak o n u ı m a ı n u u ; yekpa­
mek, gerek geri kalan yan kısımları örtmek re ve ufkî olarak bulunmamasıdır. Ila/.ı nok­
için geniş kemerler inşa edilmiştir. Bu salon­ talarda tonoz meylile alçalan kornişler, arka
ların birer mutfak olduklarını, büyük kub­ cepheden prırülccek şekilde meyillidir.
beli dairenin dıvanna bitişik kemerlerin Kapı girişi akşındaki büyük orla salon
üzerindeki büyük baca deliklerinden anlıyo­ iki kubbe ile örtülmüş olup cenup tarafın­
ruz. Bu bacalardan hem duman, hem rutu­ daki kubbe daha büyüktür.
bet harice çıkmakta i d i . Bugün ocak enkazı Revaklı kısmın tonozlarının haricî gö­
mevcud. değildir. Bu sebebten, zemine konu­ rünüşü meyilli çatı şeklindedir. Giriş kapısı
lan ızkaralarm altında yakılan ateşlerle mü­ üzerindeki kubbenin irtifaı bu çalının o nok­
teaddit ve müteharrik ocaklar vücuda getiril- tada yükselmesini icab ettirmiştir.
tZNİK-TE TÜRK ESERLERİ 67

Revaklı kısım, Nilüfer Hatun imaretin­ şaî elemanların çok kuvvetli Selçuk tesiri al­
de olduğu gibi kapı aksında mütenazır ol­ lında yapıldığnıı, İznik Yeşil camidekilerle
mak üzere iki cihette ikişer kemere taksim nuikayese ederek, bu eserin tezyini aksamile
edilmiştir. Bu şekilde iki köşe ayağı, i k i ara münasebeddar olduğunu izah etmek müşkül
ayak ve iki adet mermer direğe istinad etti­ değildir. Üzerinde kitabe ve periyodik inşaî
rilmiştir. Direk başlıkları sade. yuvarlak şe­ unsurların hakkile tesbit edilememesi bu hu­
kilde ve tezyinatsızdır. susta ])ir hüküm vermeğe hakkile imkân bı­
Bina girişinin i k i ciLetindeki odalar, rakmıyorsa da haricî duvarlardaki moloz taş
tonozlu ve ocaklı hücrelerdir. Revaklı gale­ inşaatile tezyini motiflerin Osmanlı Türklerin
riye pençereleri yoktur. en eski motifleri olduğunda şüphe yoktur. Bu
sebeple biz bu eseri Osmanlıların İznik mek­
Bu eser de sanat tarihimizde dikkate de­
tebine ithal etmekle büyük bir hataya düş­
ğer hususiyetleri mütalâa edilecek âbideler
müş olmayacağız.
araşma girecek kıymettedir.
Bugün mevcud olan kısımları K l i n g ­
İSTANBUL Y O L U N D A H A M A M : X I V
hardt müteaddit numaralarla isimlendir­
asır başmda.
miş ve eserinde mufassal an tarif etmiştir. Bu
İstanbul kapısı ile Yeşil cami arasmda yazımızın maksadı Türk mimarî tarihine me­
yangm yerinde, metruk bir vaziyettedir. haz vermek ve eser göstermek olduğu için bu
Yangm yerinde, kulübeler arasmda bir kadar tafsilâta girecek değiliz (26).
taş yığmı hissini verecek kadar belirsiz, ha­
Makaleye ilâve olunan bu eserin plânın­
rap bir bina bakıyyesi mevcuddur. Bu bina-
da (Resim: 74) her Iıücve bir numara ile gös­
nm dahilen ne kadar dikkatle tetkike değer
terilmiştir. Bu naroaralara göre hücreleri kı­
olduğunu tasavvur etmek imkânı yoktur. Bu
saca izah ve tavsif edelim :
binamn ufak ve eb'ad itibarile çelimsizliği,
kat'iyyen bir çok mühim hususiyetlerin saklı 1 inci hücre: V,u lıücre Türkische Râder
olduğuna ihtimal verdirmez. Fakat bu ufak adlı kitapta (ÎV Raum) işaretile gösterilmiş­
' dört kubbeli ve müteferrik kısımları havı tir. Eserinde mulıarrir bu daireyi bir hamam
binacık, tzniğin dikkatle üzerinde durulacak sıcaklığı ve halvet olarak kabul ediyor (Re­
binalarından en mühimmidir. İnşa tarzı ve sim : 75. 76"). Kanaatime göre bu kısım
şdcIi bu harabenin bir harnam olduğunu va- bu binanın ait olduğu konak ve saraydan gi­
zıhan göstermektedir. Klinghardt. Türkische rilen ve halvete açılan geçiddir. Soğukluk
Bâder'inde bu hamam üzerinde ehemmiyetle kısmı bugün yapının hancî duvarlarındaki
duruyor. (Sahife 41- 42-43-44-45). Fakat bu emarelere göre tamamen yıkılmıştır. Kubbe
müellifin tetkikleri üzerinde bazı noktaların tezyinatı bakiyelerinden bu kısmın muayyen
pürüzlü kaldığı kanaatindeyim. şekillere taksim edilmiş, sağır bir tanbur üze­
rine tuğla ıiervürlere istinad eden bir kubbe
Bu zat çizdiği plânda sirkülasyonun esas­ inşaatı yapılmış olduğu anlaşılıyor. Kapı ke­
larını tesbit etmek imkânını elde edememiştir. merleri dikkate değer şekildedir.
Bu plânda 1 No. mahal halvet olarak değil,
halvetlere girilecek bir geçid gibi mütalâa e- 2 nci hücre ( I Raum) .ile işaret edilmiş- ,
dilmelidir. Kanaatime ve tetkikatıma göre bu tir. Bu hücrenin kubbe nervürleri. alçı ka­
hamam büyük bir konak veya saray hamamı­ bartması çok mühim olduğundan fotoğraf ve
dır (25). Tezyinat itibarile İznik'in hiç hiı krokilerle tesbit edildi (Resim: 77). Bu kısım
eserinde bu kadar ihtimama rastlamak im­ halvet şeklinde ve kurnalıdır.
kânı yoktur. Fakat bu binanın inşaat devri­
3 üncü hücre: ( I I I Raum) ile göste­
ni araştırmak lâzımdır. Btınun için hemen
rilmiştir. Bilhassa bu kısmın kubbe ve du­
kat'î bir söz söylemek büyük bir hataya düş­
var tezyinatı calibi dikkattir (Resim: 78. 79.
mek olur. Yalnız istalâktitlerin ve tezyini, in-
80. 81. 82, 83).
(25) Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu eserin
(26) " K a r i K l i n g h a r d t . Türkische Bâder,
a d m ı n geçfnemesl bu b a m a m ı n hususi bir hamam
Stuttgart 1?27:
oMulunü teyld edebilir.
68 A. S Al M Ü LGEN

Burada görülen hücrenin soklüne kadar lerim tetkik ile bu binanm hakikî tarihini
inen istalâktitler yeşil camiin cümle kapısı tesbit etmek tarihçilerimizin vazifesidir.
üstündeki mermer üstüne işlenmiş kubbe ali- Makalemizin mevzuundan dışarı çıkma­
kalarmm aynı işçilik ve tarzmdadır. Bu hüc­ mak için bu bahis üzerinde durmayacağız.
renin kubbesindeki dahilî helezonî şekil, pek Çifte olarak, yapılan hamamın bir tarafı ka­
az görülen orijinal bir motiftir. dınlara, diğeri erkeklere mahsusdur (Resim:
85, 85 A, 86, 87).
4 üncü hücre: ( I I Raum): Bu kısmın
dahi bir halvet olması lâzımdır. Fakat kur­
Bu iki hamamın aynı eb'ad üzere ve ay­
na gibi aksama rastlanamadı.
nı zamanda yapılmadığı dışarıdan da an];ı
Bu mahallin kubbesi ve tezyinatı daha şılabilir. Erkekler kısmının soğukluğu dalı;>
basittir (Resim: 83, 84). yüksek, sıcaklığı daha geniştir. K a d ı n l a n n -
ki ise her hususda daha küçük ve dahilî tak­
5 inci hücre: Bu kısım bir su haznesi ve
simatı başka türlüdür. İnşa tarihi bakımın
kazan mahallidir. ( I Raum) ile gösterilen
dan kadmlar tarafı X V inci diğeri X V I ııcj
bu mahal «Klinghardt» in dediği gibi bir ha­
asır başıdır.
mam geçidi değildir. Çünkü yanındaki hüc­
re ile irtibatı, gerek genişlik, gerek irtifa iti- Soğukluklar aynı hiza ve irtifada oini;,
barile çok farklı bir pencere ile temin edil­
dıklarından kadınlar kısmı daha geri çekih-
miştir.
rek bir l^hçe içine alınmıştır. Diğeri dalii,
Bu odacığın döşeme kısmı toprak ile ileride ve yüksektedir. Kadınların girişi bah­
dolmuş ve zemin irtifaı da oldukça derinde çe içinde erkeklerin girişi Mahmud çelebi ca
kalmıştır. Üstü tonozla örtülüdür. Yanlar­ mü cihetinde ve umumî aks haricindedir (Re­
daki alçak ve dar çıkıntılar su seviyesinin ir- sim: 88 • 89).
tifaını irae etmektedir. Duvar sıvası ise hu­
susî kıtıklı horasandır va hiç tezyinat yok­ Erkeklerin tarafı şu şekilde teşekkül et­
tur. Bu kısmın diğer hücreler gibi hariçle e- miştir:
ması mevcuddur ve bu geniş kemerli dehliz
1 — Geniş kubbeli ve bir dıl'ı 10 metre
esas soğuk su deposu ile alâkadar olmalıdır.
uzunluğunda murabba bir soyunma yeri. (po
Klinghardt'ın hamamlarımız hakkındaki bu
ğukluk).
eserinde mevcud plânda garb duvarı tama­
men dolu gösterilmiştir; fakat verdiğimiz Bu dairenin ortasında on altı köşeli hiı
izahata nazaran bu cihetten yanındaki binaya havuz (şadırvan) mevcuddur. Duvarlara mul-
çok srkı bir bağlılığı olması lâzımgelir. So­ tasıl yüksek soyunma sedleri vardır. Kubbe­
ğukluk kısmı muhakkak hu cihette idi. Bu nin köşe alikalan müsellesi istalâktitlere ay­
eserin etrafında inceden inceye temellerin va­ rılmış ve aşağı doğru sarkmıştır. Yalnız bu
ziyetlerinin aranması ve zemin seviyyeleri- istalâktitlerin sarkıtmaları yoktur.
nin bulunması icab eder.
Bu holden içeri girilince genişçe bir ge-
Bu âbidecik, Türk san'at tarihimiz nok­
çid ve sol tarafta belâlar mevcuddur. Bu ge-
tasından iyice etüd edilmeğe lâyıktır.
çidden, dört köşesinde harvet ve yıkanma niş­
HACI HAMZA H A M A M I : X V - X V I leri, ortasında göbek taşı bulunan sıcaklığa
asırlar arasında. girilir.

Mahmud çelebi camii karşısında hâlen Sıcaklığa bitişik olan su depoları ve


belediye ardiyesidir. kazan dairesi kadınlar kısmile müşterektir.
Binanın tarihini gösterecek hiç bir kita­
Kadınlar cihetinde ise erkekler tarafın­
besi yoktur. Fakat binanın inşaatından bu
daki gibi bir soğukluğa girilir. Burası daha
hamamın X V inci asrın sonunda ve X V I ncı
basir ve küçüktür. Bn holden geniş bir .sıcak­
asır başında yapıldığı anlaşılıyor.
lığa geçilir. Bu mahalle açılan iki halvet ile
Izniklilerin Hacı Hamza raAfına bağlı helâ k a p ı l a n ve bir cihetindeki yıkanma nişi
olduğunu söyledikleri bu hamamın vakfiye­ oldukça basit bir manzara arzeder.
IZr^İK'TE TÜRK ESERLERİ
69
K 1 i n g h a r d t Tiirkische Bader'iu
de bu eserden de bahsetmiş ve Türk hamam­ B l YİjK H A M A M : X V ci asır.
ları tasnifinde merkezî mahalli. I V numaralı Istanbul kapjsj ile çarşı arasında, yan-
gruba ayrılmıştır (27). gm yerinde ve çok lıarap bir vaziyettedir. Iz-
niklilerce Büyük ve Eski hamam adı ver­
Hamamm sıcaklık kubijeleri nisbetcu \m- dikleri bu biıuı. çifte hamamlar şeklindedir.
sık mahrutî şekildedir. Bu tip kubbeleri Sel­ Üstünde, tarihi hakkında fikir verecek hiçbii
çuk mimarîsinde ve onu takip eden Anado- kitabe nievcud değildir.
ludaki Osmanlı Türk eserlerinde görüyoruz.
Bu şekil bilhassa X V I ucı asrm sonuna kadar Binanın inşaat itiİHirile X V asır sonu eser-
tatbik edilmiştir (28). İcriıiflen olduğu muhakkaktır. Bugün içine
girmek imkânı yoktur. Çünkü sıcaklık ve hal-
(27) Bu tasnif m e v z i i d i r . Ç ü n k ü b u zat eserini vcl kisnîiip.v; taksime uğramış ve kısmen yı-
yazarken Gebze, İzmit, iznik, Bursayı t e t k i k ederek
kılnuşlıi'. içi tanıanıen pislik ve yıkıntı ile
bu neticeye varmıştır. Türk m i m a r i s i tctkikaiim ha-
len neticelenmediği cihetle Iju mesele üzcıincie biı do'i-.uiur. İhı sebeple röleveleri yapılamadığı
fikir vermeği z a m a n s ı z t e l â k k i e d i y o r u m . Die ü d d t ; '2.'-h\ daiiiii tcşkÜûti da tetkik edilemedi. Hari-
gonstantinopelâeU h a m a m l a r l a bu eserlerde nievcud e e i ! ciltf hauiiMular şeklinde büyük kubl.ıeleı
olmayan diğer binalarımızı da b u tasnife sokmak l â ­ iîe öriiinüis soğukluk!;!!! nıe\cııl fotografda
zımdır,
de ;-;örii!ıneklcdiv i R c - * i m : 90). Plân teşekkülü
(28) Samsun v i l â y e t i n d e k i Havza ilçesinde mev­ liariçiePı Hacı Ham/.:; î\ar.ıaımna lienzcmekte
cut ılıcalarda Çorumda, Osmanelinüc, Ycniiiehir ve ise de .'kiîsa ınütena^n' bir şekildedir ( 2 9 \
Bursada, bazı hamamlarda b u şekle r a s t l a n m a k t a d ı r .
İstanbulda hemen h i ç t a t b i k edilmemiştir. (^'l' ::,-Hvc. Çv'cvi jcKû^ifiîiıaiîîcsKîcie, İzrtik'in
Bu sebepe bu mimari ve i n ş a i şekli. O s m a n l ı ik: ri;>e hc-mjvıı olup V.unlardan ciri Teki oğlu ha-
Türk mimarisinde Anadolu m e k t e p l e r i n i n karav.ter- ^:^avı- .''o? ve lıoş Tjina bir hamavn
leri arasında m ü t a l â a e d e c e ğ i z . ri(;;;'i.-ur-. 0.:ğer\ Ve?M r^ar.am âalıi miiferralı vc âiU
'-r'u^c /i(V':;a/;; ( ruriddır diyor.
İZNİK ŞEHRİ PLANI

1»U KAMM
K ŞEHRİ PLANI
AftftCLCKİN rtCVKtI

4^
t

Pl, 2
R. 3

R. 4
R. 5

R. 8
Û Û Û û Û
\ i

i!
İJ...L ---1 J---!'- J i j

ZJ
R. 7. B
R. 9 '"oto D r . S ü h e y l
R. 8 Orientalichc. Aıchiv - C. Gurlitt

•v > •

ir

^ V • ' * * ' " ^ '»

R. 10
R. 11

R. 12 Foto D r . Süiıeyl

:!-.••

n -

«t

f
YA

<D r
a.

R. 13 Foto Dr. S ü h e y l
R. 18

R. 19 O r l e n t a l l s c h e » A r c h l v - C. OurUtt
•m
s ,

R. 20

R. 22
l

R. 28

-Ut

!
IBP

R. 24 R. 21
R. 25

R. 25. A .
i
f5

al
i f
i
'A
s.*' >

R. 27

> •

R. 33
R. 31

I " t t 1

R. 32 • A
i'4;

Î i 1 4 7 s f

R. 37 O r i e n t a l i s c h e s A r c h i v - C. G u r l i t t R. 33 - A
WMiEMmm.WMmi •iiiHiiiii ^
R 40
R. 34 O r i e n t a l i s c h e s A r c h i v - C. G u r l i t t
R. 38 O r i e n t a l i s c h e s A r c h iv - C . G u r l i t t

. 36 ()ı ı n ı t . ı l ı .<;hr . A - r t n v - C Ciurlıll R. 35 ()ı i i ' t i l i i l i M - h c


R. 32

R. 41

"c 7 P

R. 42
R. 45 • 46

ü —î

t I 1

M. r.2
48 Foto D r . S ü h e y l R. 47 Foto D r . S ü h e y l

te4

51 Foto D r . S ü h e y l R. 49 Foto D r . S ü h e y l
R . SO

R. 58

i
.s

t */
•*-f "

*'

7
ıl

R. 43

I
J
OM'

•t

«o !'
I
/

i 1

R. 72-A

R. 73
m

(T

I
-ki
R. 65

İlli İHHİİM
1 bKUta-.'iu, 1 I I ' - • ıh,

m.
- I< ı,ı,fûflhui'>nwu*. ı„ <v .
IE»,JJ 11 il<J I ' >,

- - ıllRl-Jp -4 MLKI
- J'^IHiWIWI

,»._ -

R. 65-A Orientalisches A r c h i v - C . G u r l i t t

"t •

R. 64
R. 66

R . 61
LJ
11

«tâ

R. 68 Orientalisches A r c h i v - K . K l i n g h a r d t

s- T»

R. 70 R. 71
TP 1

4 A
->w

R. 75 Die T ü r k i s c h e A r c h i v - K . Klinghardt
--if-..

TA

•m

R. 7 7 - A
00

DC
R. 76

C3
oo

i l

R. 77-B

82 Die Türkische Bâfler - K . Klinghardt

••J»V

R. 88 Foto Dr. S ü h e y l R. 89 Foto Dr. S ü h e y l


m
3
R. 83 Die T ü r k i s c h e B â d e r - K . Klinghardt

- a

R. 8 5 - A
R. 84
4fi

R. 87

mm

•'t:

• aiS • 3!.»,* *v : • -*

Pi

R. 90
Istantouilvm Zabtından ^orxrei tiii-ttlerde

Dr. A. SÜHEYL ÜNVER


Tıb Tarihi E n s t tUsU D i r e k t ö r ü

tstaııbul Türkler taralından za])lolımnıa- İstanbulu Türkler yeni baştan süslemeğe


dan evvel Selçuklulardan bize devrolan lıas- başladılar. Karşılarmda kalabilenlerden mu­
tahaneler ve buralardan yetişen hekimler ve hafazası icab eden birçok harab veya kısmen
hastahanelerle kütüphaneleri ve hekimlerin mamur Bizans âbidelerini yüksek bir sanat
hususî kütüphanelerini zenginleşdiren tıbbî duygusile muhafaza etmeği ihmal etmediler.
eserleri mühim bir yekûna baliğ olur. Hekim­ İse yarar bir Bizans eserini yıkmadılar. İşe
ler zamanlarınm icabları Tieyi iktiza ediyorsa yaramıyanlarm ve mevcud olmayan binala­
ona uyarak çalışmışlardır. Onlarm gösterdik­ rın yerlerinden istifade ettiler. Fakat Bizans
leri lüzum üzerine yaptırdıkları sıhhî mües­ sanatı denilen tarzı kendi millî varlıklarma
seseler ve içtimaî muavenet yurtları, terceme karıştırmadılar. Çünkü Anadoludan millî bir
ve telifte âmil oldukları eserler zamanlarm- mimarî ve sanat getirdiler. İstanbul az bir za­
da Şarkta hem muasır oldukları milletlere na­ manda birçok mamurelerile bir Türk şehri
zaran hiç de geri kalmadık!armı gösterir. halini aldı ve halkın yeni efsaneleri bunun ta­
Bizde İstanbul fethine gelinceye kadar şını ve toprağını bile pek çabuk Türkleştirdi.
Anadoluda haslahanelcr mükemmelen vazi­ Bu devirde Istanbulda yükselen binaları ve
felerini yapıyorlardı. Buıalardan hekim yeti­ yerlerini Fatihin tanzim ettirdiği vakıf bize
şiyor ve yurdun e n mühim yerlerine dağılı­ gösteriyor. İşte Ijir bekim bu yükselen bina­
yorlar veyahud davet olunuyorlardı. Selçuk­ lar arasmda Fatih KüUiye'd (Üniversite) için­
lular devrinden kalan tıbbî eserler arabça ve de büyük bir binada toplanan Darüşşijayı
farsçaya vâkıf hekimlerimiz elinde dolaşmış­ yanındaki bahçenin yaıunda imareti onun
tır. Halkın da an'anelere juüsleuid maddî ve Dariizziyafesi olan misafirlerle zayıfların ka­
ruhî tedavilerde başvurduğu vasıtalar noksan­ labildikleri labhanesini ve a y r ı c a misafirha­
sızdır, llâçlarm çoğu ve n.ühimleri hariçden neyim bu Üniversiteye daliil hamamla bera­
geliyor. Lâkin ınemlckelleki nebatlar vesair ber müteaddit hamamları. Şehzadebaşındaki
maddelerin de tedavide Lv-sir tarzları malijm Darülâceze mahiyetinde Kalenderler yurdu­
ve bunlar da kolayca um.umî ve hususî vası­ nu İstanbulini fetiıiııden sonra sıhhî ve içti­
talarla ledarik olunalnliyor. llokimler Ana- maî vaziyelin icabı ya]Hİau bu binaları te-
daluda memleket haricinde meselâ Mısırda. fahürle seyreder.
Suriyede ve başka Şark i i h r i n d o lalisilde bu­ İslaııbuluu muhtelif zamanlarda görüp
lunabiliyorlar. geçirdiği âfetler dolayisilc bu kuşbakışı ile
îşle bu ihmale şayan olmayan lıbljî var­ gördüğümüz bu binaların pek azı kalmış, bir
lık Istanbulun zaplnıa kadar bu şekilde de­ kısmının yerleri de tayin edilemez bir hale
vam etmiştir. gelmiştir.
Şimdi !)urada İslaııbdlıuı Tüıklcr lara- İstanbul yalnız binalatile değil, halkı i t i -
fmdan zaptından sonra buna ilâve olunmuş barile de pek çabuk Türkleşmiş ve geldikleri
cihetler nedir? Onu burada, şu kısa mukad­ yerlerden getirdikleri isimleri İstanbul mahal­
dimeyi yazdıktan sonra tebarüz ettireceğiz. lelerine de koymuşlardır. Bu meyanda arzu-
Görülecektir k i bu devir Türklerin i l i m tari­ sile veyahud davetle gelen birçok hekimler
hinde en mühim bir merhaledir ( 1 ) .
la jin du moyen • ûge. Archeion Fasc 4, P. 347 -
(1) Abdülhak Adn on , La science 365. 1937. B u makale Fatih zamanında Türklerde
che» les turcs ottomans du commencement jusjju'a İlim seviyesini gösterir m ü h i m Wr tetkiktir.
72 Dr. A. SÜHEYL Ü NV ER

de vardır. Bunların Lir kısmı tarihe geçmiş, tesinde biz ayrıca bir Td, mcdrrs, • ; Imluy-Q.
bir kısmı malûm değildir. Bu hekimlerin bir ruz. Fakat diğer medreseler uibi ı Uclje her
kısmını İstanbul'da Fatih Darüşşifasında ça­ hangi şubeyi lakib ederse elsin ı n ı r n yen bir
lışmışlardır ve hekimliğin noksan olan ihti­ odada oturmuş ve ilitisas şubesi ! , u de ise
yaçları, diğer âlimlere sorulduğu gibi sorul­ orada çalışmıştır. Fatih Derüssij,ıs,: A:i hekim
muştur. Onların terceme ve istinsahını arzu yetişir. Bunlar lalebelikleriıult^ | i , ı , ;v,,u
ettikleri eserler de arzulan veçhile temin e- linde bu medreselerde ınüııasiiı o.l, l^.ıj
dilmiştir k i İstanbul kütüphanelerinde bilhas­ etmişlerdir. O halde bu Fatih k i i l l i \ . i,,;,,
sa bu noktadan tıb kitabları diğer ilmî eser­ rüşşifası da hekim yelislireıı liir / ' //(/nlır
ler gibi mühim bir yekû» tutar. Fatih Darüşşifası ycıi elycvr hnarctin.
Istanbulda bu tıbbî müdevvenat dolayısi- tahhanr nırdrcscsimu ınuknlıiIiıulrK : :n],en
le tam bir yenilik buluyoruz. Eskiden Türk sağma tesadüf eder büyük bir sal, m
ar.
illerinde nievcud olan sıhhî ve içtimaî mua­ Camiin ceıınbu şiiıkîsinc \c Dc^h ).
«car­
venet müesseselerinin benzerleri Istanbulun şısnıa tesadüf eder. Fatih KülIi\ ı ^! •
im es-
o zamanki ihtiyacını tatmin eder bir halde ya- ki halini gösteren biniihır ı n c ş a n n , yerini
pılmışdır. Hekimler do b\ı arzularınnı tatmin bildiğinnzden I)arii.şşifnı\\.\ i)iııahıı • •.; kkıııda
edildiği bu yeni şehirde bunlardan çalışma tenevvür edelıiiiyornz. Muhakkak . .i iık
lıızlarnu arllırınışlardır. O halde biz o dev­ binadır ve tarzı ınjnıaıîsi dr nıııl, lifuJeki
rin tıbbî tekâmülünde şu üç noktayı biraz lahhane medresesine uygundur, / i i ! camiin
daha etraflıca tetkik edelim: kıble tarafında sağ ve so<l!du i k i v. ,, ;s<;al e-
1 — Sıhhî ve içtimaî muavenet müesse­ den bu iki binanın umumî ınimarî . . . i y^g^.
seleri mamak için birbirine mütenazır o ; ; asj icab
2 — Hekimler eder.Netekim diğer büyüklü ve k ü t n i / ı i onaltı
3 — Tıbbî Eserler. medresenin de sağda ve w.lda k;!İ.ıhlarında
1 — Sıhhî ve İçtimaî Muavenet Müesse­ mimarî bir tenazur vardır. 1in Dwn^sijnnm
seleri : umumî plânı hakkında İju ufak Iıcıı/ı yiş il^ti-
Istanbulun 857 (1453) de zaptından son­ malinden başka birşey s ö y l i y e ı n i y e ı e - i z . Yal­
ra Fatih Mimar Başı Ayazağa'ya bir külliye nız Darüşşifa Mescidi diye luı d a u r şifanın
(Üniversite) mahallesi haline koyduğu Fati­ bahçesi ortasında olması kuvvetle m r i ' ı u z mes­
hin ortasında elyevm mevcud camiden biraz cidin Fatih zamanından kalma ])iıı,ı • resmi­
ufak, i k i minareli, Istanbulun zaptından ev­ ni Paspati yapmışdır. Kıble larafi i i ü , İm ca­
velki Anadolu Osmanlı Türkü eserlerine uy­ mile hem muasır Davutpaşa aımi'' .,, kıble
gun bir cami ve etrafına 8 büyük ve 8 küçük tarafile de benzerliği vardır. \\u (^ ^uiin el­
medresesi, imareti, lıastahancsi, tabhanesi, da- yevm plânda çizgi ile işaret olunan 'i-ırüşşifa
rüzziyajcsi, hamamı \e misafirhanesi, kütüp­ yeri ortasında bir jıarça duvar ı \c i,> uı biraz
hanesi vesair müştemilâtile cesim ağaçlarla ileride asıl darüşşijanm kalın (lu\aı larmdan
örtülmüş büyük külliye (Üniversite) yaptır­ bir jıarça yolun kaldırımı k e n a n ı u h ı ve bir
mıştır (2). Ve bu Üniversitenin hocalarını yıkıcının bahçesinde göriihneklcdi ı (:>). Bu
da bu mahallenin etrafında oturmağa teşvik binada diğer hastahanclerde oldnfiii villi med­
eyler. Oraya bir can verilmiştir, ve burası rese tarzındadır.Plândaki yerine u i i ı r iıin met­
şehir içinde küçük bir şehir halini almıştır. re murabbaı kadar bir sahayı işgal c i n .0 hal-
İşte bu cami; bu kidliyemn diğer medresele-
rindeki ufak dershanelerden maada büyük (3) Hadikatül-ccvami sahibi H a l ı ^.in İs­
mail Ayvansarayî ( v e f a t ı 1201 ( i , , (O B u r a ­
derslere ve yerli ve hariçten gelen âlimlerin
ya darüşşifa mescidi der (cild 1, S. vc 1 1 5 ) .
vereceklri konferanslara ve bu ders saatleri
darüşşifa derununda müstakil bir maohbUr. Hide,
haricinde beş vakitte cami olarak kullaranıl- matt lâzimesinin vezaifi muayyenesi yine i.,:ndi vak.
mak üzere büyük bir dershanesidir. Bu külli- fndan verileffelmişdir. demekle beraber c i m ! y a k ı .
ye (Üniversite) ye mülhak olan darüşşifa 875 nlnde demirciler mescidinden bahsecityo; . Bunun
(1470) de tamam olmuştur. Fatih Üniversi- da banisi Fatihin Cerrah başısı Ali t> î r n d 1 dir.
Müruru eyyam İle harap olup yerinde <:• ınlrciler İs­
(2) Dr. A. S-üheyl, Fatih Darüsjifası 875 kân ederek nice zaman n a malum knlnijK iken 1176
(1470). Hopital Mehmea Fatih İstanbul 1932. (1762) Beblyül'evvellnde m ü t e v e l l i s i t a ; a y n ı d a n ya-
TIBBİ TEKÂMÜL 73

de etrafı da tarihî resimlorle görüleceği veç­ Luna) diye yazılıdır. Hastalara divanelere
hile duvarla mestur muazzam bir eserdir. defi cünurı için mıtrıban ve hanendegân ta­
E v l i y a Ç e l e b i ııiıı zikrettiği 70 hüc­ yin edilmiştir diye ayrıca bir kaydı vardır.
reli ve 8Ü kubbeli bir darüşşifa, mescidi Evliya Çelebinin hekim basısından maada
vesair kısmılarile ancak bu kadar sahaya sı­ dersiamın mevcud olduğunu bildirmesi şaya­
ğar. 1557 - 1561 seneleri arasmda Istanbul- nı kayıddır. Fatih külliyesinde yüksek tahsili
da bulunan İM e 1 h i o r e L o r i s şehrin ikmâl edip ihtisas için tıb tahsiline başlayan
umumî manzarası meyanuıda tersim ettiği Fa­ talebeye dariişşifada tatbikatı tıbbiyeye dair
tih Caniiimn cenubu şarkîsinde darüşşiju kub­ nazarî ve belki amelî dersler verecek ve bun­
beleri görülmektedir [-1). ları hastahanede sevk ve idare edecek bir zat­
E v l i y a Ç e l e b i Fatih Kadınlar ve tır. Bu suretle Fatih darüşşifasını bu Fatih
gayri müsl imler için de başka bir köşede ti- külliyesinin de yalnız hasta yatırılacak bir
marhane yaptırmıştır, demektedir. Fakat ge­ ^ yer değil, ayni zamanda hekim yetiştirecek
rek Fatih vakfiyesinde \o gerek başka yer­ bir müessese ve klinik olduğunu ve Evliya
lerde henüz bunu tevsik edecek mahiyette bir Çelebinin yaşadığı XVII inci asırda bile ayni
kayda tesadüf olunmamıştır. usulün carî olduğu görülüyor.
E v l i y a Ç e l e b i (,cild i ) darüşşifa Evliya Çelebci Seyahatnamesinde Fatih
hakkmda (70 höcrc ve 8U lubhelidir. 200 hiz­ Camiinin şimûl ve cenubundaki medreseleri
metçisi vardır: Dersiam ve hekim basısı var­ tarif ettikten sonra da: bu medreselerin cani­
dır. Ayinde ve rüvcııdegândan bir adam hasta bi şarkîsinde yol aşırı, merzu, fukara, mis­
olsa bimarhaneye götürüp ona hizmet eder­ kinler için bir darüşşifa yaptı. Onda olan üs-
ler. Münasip edviye ile tedavi ederler. Diba tadıkâmil ve hâzik hükema ehliderde deva
ve şlb ve zerbâj harir came hâbları vardır. edip elbette ifakat bulur, bir asitanei cihan-
Her gün iki defa hastalara günâgün etimei ne­ bahşdir.) der.
fise bezlolunur. Ev kufi o derece kavidir ki Darüşşifadan başka bir yerde bahsetti­
vakıfnamesinde (eğer rriu'.kakda keklik ve tı- ği halde burada tekrar zikredilmiştir. E v l i ­
raç ve sülün kuşlarının eti bulunmazsa bül­ ya Ç e l e b i bu lıastahane hakkmda bize
bül, serçe ve kebuter pişip hastalara bezlo- hakikaten kıymetli malûmat vermiş ve İstan­
pılmışdır demekdedir. HadikatüVcevarnie göre bu da­ bul fethinden sonra açılan bu hastahanenin
rüşşifa mescidi ile demirciler mescidi ayrıdır. Pas­ iki asır sonra h'ûe ayni vakıf hükümlerine gö­
pati tarafından İ s t a u b u l a dair eserinde bu Darüş- re vazifesine devam ettiğini işaret etmiştir.
çlTa ve camii ve m ü ş t e m i l â t ı Lips Manastırı yerinde Şimdi Fatih Darüşşifası \akfiyesini Fatihin
gösteriliyor. B u Manastırın yeri h â l e n bilinmiyor.
umumî arabça vakfiyesiniiı bilâhara türkçe-
Mehmed ziya İstanbul ve Boğaziçi cild 1.
ye terceme edilen vakfiyesinden tetkik ede­
S. 37-39. Demirciler camiini Fatihin binası olan
Tımarhane mescidi itibar eder. Lâkin civar halk
lim (5).
bunu Demirciler camii diye bilmez. Paspati darüş­ Haslahane kadrosu budur :
şifa mescidinden ayrı Demirciler mescidini bulama­
Günde
dığından görüp de yaptığı kısımlar Darüşşifa mes­
cididir. Mahmud I I . Demirciler e s n a f ı m buıa-
2 Tabib (biri seı tabib) beherine 20 akçe
ya n a k l e t t i ğ i n d e n darüşşifa mescidine de Demirci­ 1 Kehhal (,göz mütehassısı) 8
ler mescidi denilmiş ve ayni mescidi Paspati Darüş­ 1 Cerrah O'li'iielle yemek yiyenler 8
şifa mescidi olarak resmetmişdir. ^ arasında 3 adet görülüyor)
(4) Ağaoğlu Mehmed - Fatilı camiinin 1 Eczacı 6
şekli aslisi ve Türk Sanatı mimarisindeki mevkii,
1 Emin 4
Hayat mecmuası clld 2 No. 45 1927- B u makale
1 Vekilharç 4
yalnız mahdud menabie göre yazılmışdır. Ebu
Bekir B e h r a m ü d d i m l ş K l ' nin Atlası Mayer 1 Emini mahzen 4
termesinde camiin m ü h i m ve mufassal tavsifi var­ 2 Aşqı beherine 3
dır. Ayni zamanda Türk menabllnde bu camiin m ü ­ 1 Kapıcı 3
teaddit resimleri ve keza Parisde Bihliotek Nasyo- 2 Hastabakıcı beherine 2
noî'de Estampe dairesinde bu makalede mevcud ol­
1 Temizleyici (Manünnukuş)
mayan resimler nazara çarpmaktadır. Başlayan bu
tetkikin yeni membalara göre t a m a m l a n m a s ı n ı te­ (5) Dr. A. Süheyl, Fatih DarüşşUası, 875
menni ederiz. (1470)- Hopltal Mehmed Fatih, İstanbul 1932.
74 Dr. A. SÜHEYL Ü NV ER

Muhtasar vakfiyede Fatih Darüşşifası kadrosuna aid kayıtlar hiid\ır

Kadro Günde
2 Tabib beherine 20 şer akça (birisine reisi etibba deniydi )
1 Kilerci 4 »
] Vekilharç 4 »
1 Kehhai 8 »
1 Cerrah 8 (Inıaretten yemek yiyen Tu;
ruh gösteriliyoı)
] Tdl)bahı eşribe (In)aretleıı yemek yiyenler nieya
nında şeri)el<;i diye kayıtlı)
1 Hâfı/.ı eşril)e 4
1 Hevvah 3 (imaretten yemek yiyenk'r ineyji-
nmda hapıcı denmiş)
2 Aşçı 3 (Hastalara aid yemek ayrı | ) i ş i -
yor. imaretten hastalara yemek
verildiğine göre kayıt yoklıır )
2 Cameşuy » 3
1 Duvarda nakışlan mfen'eden 2
1 Şeyh 20 (Dahiliye müdürü makamnıdadır i

Şimdi bunların vazifesini ve vakıfname­ rolunan yerlere verecek ve buna mukabil


nin şartlarını tetkik edelim: de altı akça alacaktır.
Darüş§ija^da. tecrübeli ve hâzık, hastala­ Ayrıca tayin olunan emini mahzen run-
rın ahvali nabzına vâkıf, ilmi teşrihi bihak- de 4 akça alacak ve hastahane maJızenijıe
kin bilir, fenni tıb ve kanunu şifada cidden konulan deva ve ş u r u b l a n vesaire lev - i m
faik tecrübeli i k i tabib olacak. Bunlar her ve cezayi muhafaza ederek her gün bu mah­
gün i k i defa hastalan dolaşacak ve onları dik­ zeni vakfın nazın ve darüşşifa veyahud kay­
katle ve kütübü tıbbiyede okudukları müna- makamı huzurunda açıp tabibin emri ile has­
sib ilâçlarla tedavi ederek uhdelerine veril­ talara olan şurub ve devaları taksim \M ta­
miş vazifeleri tamamen yapacaklar ve bu hiz­ yin ve tabib muktezâsı ile hasta b a k ü i i a r a
metlerine mukabil vakıftan her birine 20 ak­ teslim edecek ve mahzeni Kapayacak ve iiazı-
ça verilecektir. Hâzik bir göz mütehassısma run da mühürliyecektir. İki aşçı her gün iabib
günde 8 akça verilecek, bu zat göz hastahk- nezareti altmda merhamete lâyik ve ınıuıle-
larmm teşhisi ve tedavisile meşgul olacak­ l i f hastalıklardan zayıf ve meyus düşer. i;as-
tır. Bir zat ta darüşşifanm emini olacak, bu da talara hayat vermek için pişirdiği y e m d leri
hastalann mühtaç olduğu içecek ve yiyecekle­ hastanm yanma götürecek ve hastalar; tatlı
r i tedarik ve bunları kilerde hıfzederek lü­ dillerile tatyib edeceklerdir. Vazifeleri i-çer
zumu halinde çıkaracaktır. Diğer bir mute- akçadır.
med adam da vekilharçtır. Bu da hastane le- Darü§§ifamn kapıcısı vaktü zanuun ile
vazımmı satın alarak emine teslim edecek ve kapıyı açıp kapayacak ve hariçten kimsenin
hastalar hizmetini her umurundan akdem bi­ hasta yanma duhulüne ve hattâ orada gece­
lecektir. Vazifeleri günde 4 akçadır. 8 akça lemesine müsaade etmiyecektir. Vazifesi gün­
yevmiye ile üstad bir cerrah tayin olunmuş­ de üç akçadır. İşini becerir ve y o n ı h n a k ne­
tur. Bu mütehassıs ta lâzımgelen tedavileri
dir bilmez ve hastalara hizmetten yükhiuımez
yapacaktır. Tabib ler, Kehhal ve Cerrah an­
i y i kalbli i k i hastabakıcı da hastaların lüz-
cak mühtaç olanlar için evkafça tedarik olu­
metine bakacak, tatlı d i l ve güler yüz bekli-
nan ilâçları anc'ak darüşşifaya berayi tedavi
yen hastaların gıda ve ş u r u b l a n n ı hazıılaya-
gelmiş hastalara hasrederek darüşşifa hari­
cak ve her vesile ile hatırlarını soracaktır.
cindeki lere ilâç göndermiyecektir. Tecrübeli
Yataklarını düzeltecek, elbiselerini lenüzliye-
bir zat ta şurublar, macunlar, haplar, müs-
cek, helalara bakacaklar ve buna nnıkabil
hiller gibi ilâçları ihzar edecek ve bunları era
yevmiye üç akça alacaklar ve diğer hademenin
TIBBÎ TEKÂMÜL 75

vazifelerini tanzim edeceklerdir. Duvarların na günde r> akça konduğu nıusarrahtır. Has-
telvisine mani" olacak ve Lıı hizmetle duvar­ talıane idaresi için hiç bir masraftan çekinil-
ları kirletmesinler diye dolaşacak hir şahıs memiş ve herşey bol hesab edilmiştir.
da günde i k i akça alacak, vazifesi icabı ayni Fatih imareti Fatih Üniversitesinde mü­
hizmeti medreseler ve telümnıelerine, darüt- him bir mevki alır. Ayrıca neşrettiğim kısa
talim ve imarete kadar görecektir. Fatih vakfiyesinde imaret vezaifi tebarüz et­
Bu vakfiye pek mühimdir. Hastahanede tirilmiştir. Burası yalnız fakirlerin yemek ye­
iki hekim var, Liri liaşhekimdir. Hastahane- diği bir yer değildir, futilı üııiıersitesinAf
ye her çeşid hasla kabul olunmuştur. Yani çalışan ve kadroya dahil bilcümle insanla­
umumî liizmellerc mahsus haslahanedir. De­ rın, âlimlerin, talebenin ve misafirlerin ye­
lilere mahsus değildir. Tabibler, Cerrahlar ve mek yedikleri, zayıfların günlerce kalıp ye­
Kehhallerin bulunması buuu gösterir. Delile­ mek yediği misafirlerin kaldıkları bir yer­
re ve onların muhafaza ve tedavilerine dair dir. Bu istihkaklardan artanlar fıkaraya ve­
vakfiyede bir kayda tesa lüf olunmamışür. rilmiştir.
Etibbaya verilen ücret bugünkü rayiçle he­ Bir defa Fatih Darüşşifasında olanların
sab olunursa az değildir. Ayrıca imaretten is­ hepsi buradan şu suretle istilıkaklarmı al­
tihkaklarını almışlardır. Haftada bir güu vak- mışlardır :
fm nazın, hekim (başhekim olacak) ve kâ­ — Darüşşifa hademesinden reisül'etibba-
tip darüşşifada toplanıp İstanbulda evinde ya ve aşağı yanında otuıan tabibe birer aş
hasta olup ilâç almağa kudreti olmayan ve verile
nezdine hekim çağırmaktan âciz ve kasir müs- — Ve darüşşifa imamına ve müezzinine
lümanlar tarafmdaiı gelip müracaat edenle­ ve kâtibine ve kilercisine \e vekilharcına bi­
rin de istedikleri driğ olunmıyacaktır. rer aş verile
Hekimler darüşşifaya yalan hastalar gi­ — \'e i k i nefer kehhala ve üç nefer cer­
bi oraya ayaklan tedaviye müracaat eden fa­ raha ve i k i nefer şerbetçiye birer aş verile
kirlere poliklinik yaparak bakmışlardır. İcab — Ve i k i nefer edviye döğenlere ve iki
eden fakirlere ilâç vermeğe de salâhiyettar- nefer cameşuya ve dört nefer kayyuma ve dört
dırlar. Yalnız hariçle gördükleri hastalara nefer ibrikçiye birer aş verile
ilâç gönderemiyeceklerdir. İlâçların terlib ve — Ve iki aşçıya ve «^.anakçıya vc nokta­
imalinden daima hekim mesuldür. Bu lıasla- cıya birer aş verile
hanelerin teşkilâtı da bugünkü ihtiyaçların — \ e darüşşifada olan iki balahaneler-
ayni teşkilâta çok uyar. İlâçları bir mahzen­ de birer labib şakirdi oluj) daiiişmend aşı
de dikkatle muhafaza etmişlerdir. Aşçılar has­ gibi birer aş verile ,
taların yemeklerini pişirmeğe itina göstere­ — \c hu zikrolunaii hademeden gerek
cekler ve bunları hastalara verirken her hu­ imaret hademesinden ve gerek darüşşifa ha­
susta hastalan tatyib edeceklerdir. Kapıcı ha­ demesinden olsun birer , aşa mutasarrıf ola
riçten içeriye yabancı bir adam sokmadığı gi­ ]\Iulıtasar vakfiyede darüşşifa kadrosun­
bi orada kalmasına da müsaade vermiyo/. da olmayıp ta imaretten yemek yiyenler ara­
Darüşşija hademesinin vazifeleri her gün sında :
100 akçadan eksik veya fazla olmıyacaktır. 1 imam, 1 müezzin, 1 kâtib, 2 edviye dö­
Bir başhekim de dahil olmak üzere kadroya ken, 4 kayyum (orta isleıine bakan hizmet­
dahil olan bütün zevat vakıfça tahsis olunan kâr veya hastabakıcı mâkamında) 1 ibrikçi,
para her gün için 200 akçadır. Muhtasar vak­ 1 çanakçı. 1 noktacı, ve bir tabib .şakirdi
fiyede buna ölenlerin teçhiz ve lekfini da­ vardır.
hildir. Bu da bize gösterir k i hastahane her X V I inci asrın ortalarında İstanbııla ge­
vakit için hastalarla doludur. len R a d i y ü d d i i ı G a z i adındaki
Darüşşifada ölenlerin melrukâtı veresesi­ seyyah Fatih imaretine misafir inmiştir.
ne, veriliyor. Veresesi olmıyanların eşyası sa­ Burada kendisinin karşılanmasını anlatır
tılarak darüşşifaya bırakılır. Ölülerin teçhizi ve (İmarethaneye bakan zat yanımıza gelerek
için günde 5 akça ayrıca tahsisat vardır. Kı­ hal ve hatırımızı sorduktan sonra ihtiyaçları­
sa vakfiyede darüşşifada ölenlerin levazımı­ mızın i y i bir şekilde temin edileceğini vaad
76 Dr. A. SÜHEYL V NV ER

tti. Doğrusu herşeyleri gibi yatak ve yor­ bir tarzda yeniden inşa o l u n m u ş d u r . Hadihn-
anları da temizdi) der (6). İşte bu kayıt Ea- tülccvami darüşşifadan baiıseder.
ih misafirhane, labhanesim müçtemi imarc- M a h m u d I I . P a r m ş k k a p ı yaıınınııı-
in ne kadar mükemmel olduğunu gösterir, da yanan Demirciler esnafını Arasta gihi (|,,,.^
icaba hastalıane ne vakte kadar vazifesine duvarla mahdud (8) eski bimarhaııe illâk o-
îevam etmiştir? lunan bu hastahanede yerleşdirilmişdir. F . a .
Başvekâlet arşivinde Futilı darüşşifasım sen 1240 (1824) tarihine kadar hastalıaiR; ta-
slâkadar eden bazı vesikalar ele geçmiştir, aldir. Sonralar harabe haline girmiş ve her
""akat bir kısmınm tarihi yoktur ve daha mu­ odası bugün de gördüğümüz veçhile or;ı,,>,
ahhar zamanlara aid vesikalara henüz muttali yerleşenlerin yedi tasarruf ve zaptına ge. >ı,is
Dİamadık. Yalnız 1240 (1824) de burasının (9) ve tedricen yıkılarak ahşab barakalar ,e
faal bir iıalde olduğunu öf reniyonız. binalar yapılmışdır. Büyük harekette çok luı-
Evvelâ burası B e y a z ı d I I . zama- sar görmüşdür. 1H24 (190.") de hurasunu
nmda Istanbulda vukua gelen şiddetli hareke­ kaç odası meşhud i d i . Ortasındaki nuv;, ;,;:,,
ti arz esnasnıda hasara uğramış ve tamir olun- 1324 (1908) Çırçır harikindc kublıesi \ .!.;|.
muşdur. 985 (1577) de !.u darüssijaya. bir mışdır. Çırçır harikinden .sonra 1;)26 M"!'.;)
hamam ilâve edilir. Bu hatnamın Fatih da yol tesviyesinde ve temellerine kadar y ı­
Sultan Mehmed darü.şşifasinda. has­ kılmış ve ankazı kaldırılınışdır. Yalm/, ipc^-
talar için lüzumu olduğunu vesair selâtin da- cidin kubbe tarafından ve bir de humın ,;,,•]
rüşşifalarmda kâfi derecede hamam olması duvarından ufak bir kısım kalmışdır.
misâl gösterilerek inşasını isteyen Reisületib- Başvekâlet arşivinde şimdiye kadar / : . (/ı
ba Hacı M u s a ' dır ( 7 ) . Hastahanelerin Darüşşifasım alâkadar eden şu mealde \ si-
sıhhî işlerini tedvire memur reisületibba ol­ kalar elde edilmişdir. Taıilı sırasile lım ..a
duğundan Hacı Musa bu hamamın inşası için dercolundu:
ayrıca tahsisat istemiştir. Hastahane idaresin­
1 — 1016 (1607) Sultan Mehmed l;.,,,
de biriken fazla paradan yaptıracağını söylü­
Darüşşifasmâa on akça ile tabibi sails m
yor. Hamamın inşası hastahane masraflarmm
Y a k u b B e y in vefatile Loş kalan y» ı ;.,e
kısılması şartile, ve fazla israflara mahal ve-
yine on akça ile tabibi bazik M u s t a f a >. a
rilmiyerek divanı himayunca karar tahtına
verilmesi Hekimbaşıdan islenmişdir (buyr,:l-
alınmıştır. Bu vesika hastahane idareleri için
du).
emsalsiz bir nümunedir.
2 — 1077 (1666) Fatih Darüşşifa.s' ta­
M e h m e d I V . zamanında (1032 -
bibi evveli Ahmed veft olub yerine .
1058) Fatih darüşşifasma. Z e y n e 1â b i -
tan Ahmed Darüşşifasmm tabibi evveli \ iı -
d i n Reisületibba tayin olunmuşdur. Kendi­
m e d Efendi, yerine Fatilı Darüşşifası laK/!)i
sinin ayrıca Reisületibbalığı da vardır Şifa-
sanisi S a l i h , yerine Galatasarayr, \n
ül'fuad isminde tıbbî ve sıhhî bir risale kale­
tabibi evveli M u s t a f a Efendi daiicri,
me almışdır. Bu risale bilâhara tabı' da edil-
yerine ibrahim Paşa Sarayının tabibi du^ar
mişdir. Mustafa, yerine Mağnisada Hafsıı Sul­
Hastahane E v l i y a Ç e 1 e b i ' nin ya­ tan Darüşşifası tabibi evveli diğer M u s ı a -
şadığı zamanlarda tamamen mamurdur. 1179 f a yerine ehli ilijn ve müstahak olan M c i) -
(1765) de husule gelen şiddetli hareketi arz­ m e d ' in tayinine d"air Seretibba S a i \ h
da cami harab olduğundan bütün müştemilâ­ imzasile arz.
tı j^eniden tamir ediln^iş ve Fatih camii de da­
3 — 1125 (1713) Saltan Mehmed Da­
ha tevsi edilerek eski halinden tamamen ayrı
rüşşifası vakfı üçüncü tabibi M e h m e d
(6) üniversite Tarih şubesinden E k r e m Kft- Efendi Haseki Sultan Darüşşifası ikinci ta-
m l l , Tarih Semineri Derj/isi 1-2. 1937 Mezxmlyet te. bibliğine naklolunmuşdur. Yerine M u ş t a -
Bl. B u seyahatnamenin arabcası Veliyüddin Efendi
kütüphanesindedir No. 2440. (8) M e h m e d ziya, İstanbul ve Boğasıiçi

(7) A h m e d Belik, Onuncu asxrda İstan­ cim 1, S. 137.


bul hayatı, Tarihi Osmani Encümeni KiUUyatı, (9) O s m a n Nuri, Mecellei Vmuru Bele
diye, Clld. 4, B, 389.
TIBBÎ TEKÂMÜL

f a Efendinin tayin olunması hakkında Rei- bula celbedilen hekim Kutbüddin ayda iyi bin
sületibbanın takriri vardır ı^Tıb 2 H ) . akça, günde 65 akça maaş ile bu Tıb Akade­
4 _ 1136"(1723) Tıb şakirdi vazifesine misine riyaset etmişdir (10). Fatih Vniıersi-
mutasarrıf M e h m e d E m i n Efendi öl­ tesitnn en büyük müderrisinin aldığı günde
mekle vazifesi Süleymaniye Tıb medresesinde 5(J akçadan fazla ücret alnnşdır. Da da Fatih
muid olan A h m e d Efendiye tevcih olun­ devrinde ilmin ne derece yüksek tutulup hi­
muş ve müceddeden eline rüusu verilmişdir. maye edildiğini gösterir.
(Tıb 204). Sicilli Osmanînin verdiği izahata göre he­
5 — 1176 (1762) yevmiye iki ak^;a va­ kim K u t b ü d d i n A !ı m e d İran vezir-
zife ile Fatih Sultan IMehnıed Han Darüsşifa- lerindendir. E b ıı S a i d G ü r g â n î er­
sında şakird olan D e r v i ş e lı m e d kânından olub l z 11 n H a s a n elinde
H a l i f e ölmekle yerine İsmail Halifenin maktul olan (hekim Kirnıanî) nin mahdınnu-
tayin edilmesi bakkmda Roisületihlıa M e h - dur. Pederinin elemile Ti'i'kiycye liicret etmiş
m e d R e f i in imzasnn taşıyan arz {Tıh ve Fatihin teveccülıüne ve iümavcsine nıazhar
150). olmuşdıır.
6 — 1210 (]795) diirüşşifada cerrah o- 903 t I 197i de vera( clıni< \e Eyüb Sul­
lan M u s t a f a b i n A h m e d ' in vefa­ tan civarına del ncdilınişdii-. ICskidcıı nıcvcnd
tı üzerine vazifesinin H a f ı z e lı m e d kârsir mektebin yerinde -imdi alışab vc he­
Tayfur bin I b r R h i nı e tevcihine kim Kııtbüddin mektebi itiâk olunan bir bi­
dair (Tıb 232). na \ardir.
7 — 1214 (1799) Dırüssifanm c e n a b ı İstaıdmlun lıilıiruleıı I - \ M ' I rn nn'ilünı he­
evvel ve sanisi Al e lı m e d T a y f u r ye\ - kimimiz Amasyalı S a b n n e u o ğ I u S e -
miye 8 akça cihetini H a c ı H a l i l r e f e d d i n hin A i i bin İ 1 yas•
Efendiye kasrı yed ettiğinden tevcihine dair dır. 870 ( 1 l(ı5 l de K h ü ' k a < ı m ı Z e lı -
arz (Tıb 379). r a \ î " nin (as( if indeki cr'r;!İıi k(snıınm tas­
1216 flSOl) D a r ü ş ş i f a • ya kâlib nifini ve esas kiâ-ik luıİ!İsi"i'ini değişdirıni-
tayinine dair arz (Tıb 133). yerek lâkin şalı.-î rniişalıcdelrriııi de ilâ\e ede­
1218 (1803) Tabibi ;uınlik cihetinin he­ rek çok mühim \c telif hakkını kuwetlendi-
kimbaşı M u s t a f a B e h ç e t Efendi recek kadar miÜıinı lıir eser vazarak Fatihe
tensibile âhare tevcihine dair (Tıb 212) takdim etmişdir.
1219 (1804) D a r ii ş ş i f a aşçı cihe­ Mukaddcmedc: IlTlt ( ! Uı5 ı yılnıda S u 1 -
tinin tevcihi (Tıb 218). t ;! n Al e lı ın e d b i n Al ıı r a d H a n
1219 (1804) D a r ü ş ş i f a " da şeıbel- saltanatta daim iken ben Ainasya şehrinde sa­
çilik ciheti tevcihi (Tıb 512). kindim. (Hu tavki kaniisi nuiişetim killeti rüz­
1230 (1814) D a r ü ş ş i f a " nm mün­ gâr vc zanıanei dil azar elinde giriftardı. Di­
hal aşçı ve kayyum ve kâfekeş (kâse veren) ledim bu nıiheni rüzgârdan kenlüzimi halâs
cihetlerinin müştereken te\cihi mütevelli S e - edem. 01 Sultanın lıabı nu rhaıiictine yüz sür-
l i m S a b i t imzasile T ı b 309). mckliğe vesile taleb eltim, lîildim ki ol fazıl
kâmil melikin hazretinde ulûmdan mergub
1231 (1815) Fatih narüşsifasındcı taliibi
nesne vokdur. Hususa ilmi tıb kim şanında
evvel M u s t a f a b i n A h nı c d fe\l
nısfurilim deııilmişdir. Pes İni mânadan bir
olub yeri hali kaldığından Al e lı m e d o ğ ­
kitabı cerrahiye yazdım. İhı ömrü kasir ve
l u A h m e d Efendinin tayini hakknıda
emeli tavil içinde bilib ve tecrübe edibilmel-
Reisületibba M u s t a f a M e s " u d im­
yakin ve ayııelyakin müşahede ettiğim amâli
zalı takrir (Tıb 315).
vedden bir nice türlü acaib ve garaib işler
1240 (1824) Darüşşifada Alaniünıuikuş
ve yani duvarlara resim yapmağı ve yazı yaz­ IİO) Hammer Tarihi. Türkçe tcrcomesi, olld. 3.
mağı meneden hademe cihetinin l c \ r i h i lıak- sahifc 218. Hammcrcic 875 ıMTdl dp Fatniin darıissi-
kında mütevelli tarafından ıTıb l l - i ı . f;. tesmiye olunan hastahane ve tnnarlıane denUen
darülmccaniu yaplırmıçUr. Kaydı da vardn-. Lâkin
Falih t niversilesiuâc Tıb Akademici ma­ eami ve nıiiştcnıilâtı nıeyanuuıa ıı:rdan.-ı .^ı-mını,
hiyetinde bir teşekül yajjihnisdn. Şakayıka vicktcb ve l>imari!-tan lıir kayda güre !ÎG7 ıU(;2l de

göre bu devir tabiblerinden Tebrizdcn İstan- nışa olunmuşdur.


78 Dr. A. SÜHEYL C NV ER

bu muhtasar içere derçettim. Zamanın cerrah­ buradaki nüshanın bazı noksanlarını tamam­
ları bu zikrolunan amali yeddin ekserisini layacak pekçok mühim resimler meydana çık­
ne görmüşler ve ne de işitmişlerdir. Bunlarm mış olacakdır.
nicesi âmilerdir. Kütübü mukaddimine nazar S a b u n c u o ğ l u eserini 63 y a s I l H j ^
edib ol kitablarm ahkâmnia tetebbü' edib saib yazmışdır. Kendisi tababete 17 yasında s ü l ü k
ameller kesbedüb tariki müstakim üzerine var­ etmişdir. 14 sene mütemadiyen Amasyada İl-
mamışlardır. Belki kendi karihalarmdan ha­ hanîler zamanında 705 (1305) de ya])ilan
tâ işler işleyib isyana mürtekib olurlar. Bu Anber bin Abdullah hastahanesinde hekimlik
kitabı Türkî yazdım. Türkî yazdığım sol ecel­ etmişdir. Hattâ eserine de Kitabürcerralıiye-
den oldu kim kavmi Rum Türki dilini söyler­ tül'ilhaniye ismini vermişdir. Yukarıdaki ete­
ler. Bu asrın cerrahları ekseriya ümmilerdir. r i rağbet bulunca 873 (1468) de 65 yaşnula
Okuyanları dahi Türki kitablar okurlar. Çün­ iken Cümhuru etibbadan bazılarmnı tecrübe
kü bu kitabı mütalea ederler. Çok türlü müş­ ettiği tertibleri cemedip muhtasar bir risale
külleri hal olub her işin aslını bilib kendile­ yazmalarını rica etmişlerdir. Bunu 17 babda
r i hatâdan aliller belâdan kurtulalar diyerek yazmış ve Mücerrebname ismini vermişdir.
bu kitabm telifine sebeb Fatihe dua eder. Bu Yine bir telifidir. Gerek Cerrahnnme ^e r ; -
mukaddime istanbul fethinden sonra bizde i l ­ rek bu gayet sade ve güzel bir türkçe ile v ı-
mî cereyanların umumîliğine bir misaldir. zılmışdır. Güzel yazılı bir nüshası Ayiisoi-.t
kütübhanes'mde 3729 numaradadır.
Kitab üç bab üzere birçok fasıllarda as­
i m i bozmıyarak yazar. Lâkin âletlerin en mü­ Hamidiye kütüphanesinde de. bir niislwisi

him kısmını aslına benzemiyecek adar zama­ vardır. Sonra 858 (1454) de Amasyada Kaii-
nın ihtiyaçları dahilinde değiştirir. Yeni âlet­ hin oğlu B e y a z 1 d I I . genç bir şeh/.a-
lerin resimlerini kor ve bir de aslında ve şim­ dc iken (ehli tıbdan bir nice yarenler (Şc.»-
diye kadar hiç bir yerden görmiyerek çizdiği feddinden) bir türkçe akrabadin yazm;i^;ıııı
hekimlerin hastalarma ameliyat vaziyetlerini iltimas etmişlerdir. Zamanın Calinas ve l i ^ k
gösterir resimlerle de süsler. Bunlar tama­ rati makamında Ş e y h M e h m e d b i ;,
men orijinaldir, ve eserin kıymetini arttır- A h m e d M u t a t a b b i b i M a r d i u 'i
makdadır; bunlar o kadar mühimdir ki ve (Şehzadenin tabibidir) Ve tensibile bu esoıi
şahsî müşahedelerine ve daha verdiği birçok Ş e r e f e d d i n yaznnşdır. Bu vesile iic
müfid izahatmın aslında olmamasını nazarı birçok Akrabadin eserlerini tetkik etmiş. I , ; ; .
itibara alarak bunu X V inci asrın en mühim kin Harzemşahiyi ihtiyar etmişdir. Aslı ;(
ve türkçe bir telif eseri addetmek hatâ değil­ bab iken 2 bab da kendisi ilâve etmişdir. ' o
dir. bu eserin lerceme olduğunu başda y a z a r . S i-ı
ilâve olnan 33 ü n c ü babda ıstılahları lop! :-
Bu eserin müellif hattile olan, iptidaî ol­
mışdır. Bunlar ç o k mühimdir. Hirer nüslıa ;
makla beraber X V inci asırda Anadoluda re­
Ahmedi Salis ve Kılmç Ali Paşa lü/üphaıır
sim hayatının mükemmel ])irer nümunesi olan
sinde 2124 numaradadır Kitabiircerralüyı i -
minyalürlerile süslü bir nüshası îstanbulda
nin sonunda eserde ismi geçen b a z ı istilâlıia
Emiri Kütüphanesi müzesinde 79 No. da ka-
rın da izahlarını yapar.
yıdlıdır. Halen müellifin elinden çıkma bir
nüsha olması ve çok nadide bulunması do- Ş e r e f e d d i n ' nin iıocası B ü r lı a
layısile tarih sergisinde te.^hir olunmakdadır. neddin A h m e d ' dir. Kendi silsilesin­
Natamam ve sonradan istinsah edilen bir nüs­ den hekim olanlar da vardır. Hocasııım hoca­
hası da General Dr. Besim Ömer kütüphane- sı da H a r z e m 1 i L o k m a n ' dır. S .ı -
sindedir. Bir nüshası da Parisde Millî kütüp­ b u n c u o ğ 1 u ' mm nerede medlul öldüğü­
hane yazma eserleri meyanındadır. Bu da nü maalesef bilmiyoruz.
müellif hattiyledir. Resimlerinde farklar ba­ Ak Ş e m s e d d i n de Falih dev­
rizdir. Bu resimlerin hepsi Prof. Abdul­ rinde tababet noktasından da şöhret buhiins
l a h A d a n a n ' ı n değerli nezaretile tama­ bir şahsiyettir. Kendisi maddî ve ruhî Iıa.ik
men istinsah ettirilmiş ve Tıb Tarihi Enstitü­ tababetinin o asırda en b ü y ü k ve m ü t e k â m i l
süne gönderilmişdir. Yakında bu resimler bir simasıdır. Tıbda hakikaten mahareti oldu­
Enstitü tarafından neşrolunacakdır. Elimizde ğu teracümü ehval kitablannda yazılıdır ve
TIBBİ TEKÂMÜL 79

hattâ Nebatat kendisine ben filan derde de­ isimlerini bildiğimiz birçok hekimler de çalış­
vayım diye lisanı lıalile söylermis diye riva­ mışlardır. Bunlarm içinde hiç bir gayri müs-
yet ederek Lokman ve î b n i S i n a ' ya lim hekimin ismine tesadüf olunmamışdır.
da atfolunan bu meziyeti bu zata da atfeder­ Esasen vakıf müesseselerindcki kadrolarda
ler. İstanbul fethinde muhasırlarnı maneviya­ buna itina ohmmuşdur.
tını ^ok takviye etmişdir. İstanbul fethinden
Fatih Darüşşifusımn sddıî umuruna ba­
sonra Göynük'e çekilmiş \e orada hastalan
kan Reisül'etibba (hekimbaşı) dn-. Bütün ta­
iyi etmekle meşgul olmuş 364 de vefat ederek
yinleri, tebdilleri ve icab ederse azilleri onun
oraya defnolunmuşdur. Yt^zmış olduğu Risa-
lei Tıbbiye'de bugün ehemmiyetle karşılanma­ inhasile yaınlmısdır. O da merbut olduğu ma­
sı icab eden şayanı dikkat fikirler vardır. Has- kamdan bunu arzlarla ist^^misdir. Vakfiyede
talarm maneviyatmı yükselterek tedavide mu­ hekimler 20 akça alıyor. 1016 (1607') de bir
vaffak olduğunu gösterir misaller az değildir. üçüncü hekimlik buluvoruz. Tahsisatı günde
Bugünkü tedavide bu telkin ile i y i neticeler on akçadır. Hastahanelerinıiz arasında silsi-
daima elde edilmekdedir. lei merâtibe ehemmiyet verilmişdir. Fatih Da-
riişşifası da bu silsileve dahil bas hastalıane-
Tarihî tetkilerle bize bu devirdeki he­ lerimizdendir. Başvekfdet arşi\ inden çıkan ve­
kimleri ve çalışmalarmı aydndatacak çok sikalardan öğreniyoruz k i Fatih Darüşşifası-
mühim vesikalarm bulunacağı muhakkaktır. nın 1125 (1713) de mevcnd üçüncü talnbi ter­
Yoksa bu büyük devrin şahsiyeti ilmiyesi yal­ fi etekle FatiJı Dariifsiftısına ikinci değil, an­
nız isim ve eserlerini bildiğimiz muayyen şah­ cak Flaseki Üarüşşifasma ikinci hekim ola­
siyetlere aid değildir. Şüphesiz k i bu arada he­ biliyor. 1077 (1666) tarüdi vesikadan Fatih
nüz bulamadığımız bazı \esikalar olacakdır. Dariişşifası Inrinci hekimliğine Sııllanahmcd
İleride bu bahsin daha çok işlenebileceğini ü-
Darüşşifası tabibi evveli g'-çniişdir. Falih Da­
mid etmek isteriz.
riişşifası ikinci lıekinıi birinci hekim olaına-
Fatih devrinde ülema defterinin sou ye­ mışdır. Buna mukabil vhıe avni tarilide Fatilı
di ismi meyanında tabiblere tesadüf olunur. Darüşşifası ikinci lıekinıi Sultanahmed Darüş-
Bunlardan K u t b u d d i n ve altıncı zade şifasma başhekim olnııışdur. İlmî dereceye
İbni Z e İl e b î (ve Kuyumcu zade de denir") göre terfie eskiden çok elıcnımiyet \erildiğin-
marufdur. Hamid I. küiiiphaııcshıde (Numara den bu silsile ])Ozulınamakla lırrabcr bazı çok
1027 şerhi mucizirkaınuııuı !>oş salıifesindc muktedir hekimlerin belki !nı tertib haricinde
nadire namı altnıda şu müşahede vardır : ehlivellerine mebni diğer nniidın verlere se-
Asrı Fatih Sultan Mehmed'de Alluıcı zade na- çirildikleri kabul olunabilir. AIc<elâ 12.^0
müe b i r zahid tabibe bir şı'.bıs gehniş k i bevii fIRl.S) tarihli vesika bınıa misaldir. ^^'^C)
yolunda bir lahmi zayid fjîeyda) etmiş, etıb­ (1723) de Fatih Darİ!şvi"sni(^;t lib sikirdi
ba ilâcmda âciz oinnışlar. barifi nıezlıur İb­ ıne\cud esas inıarellt>n vcnıck \ ivcnler kadro­
ni Zehebî A 1 t u ıı î z a d e " ye haber ver- sunda da bunu buluvonı/. F.ıkal maaş alnn-
dikde tebessüm edib ressasdaıı bir iğne düz­ laı ınevanında deSiblir. Afıas :d.inlar kadro­
müş, ucu içine gittikçe tedriçle yoğunca edib
sunda vazdı değil. Belki fahriven calı-:ivor.
tariki bevle bab bab idhal et seni incitmedik-
Fakal ini'relten vemek vivor. îşlc bn larihdc
çe, içerisine ilet diye tenbih edeı ve yıhnadek
tıb şakirdi verine Siilcvmanivc medresesinde
ol mahalli iğneden hali ko. eğer lekraı- hiier
nıuid olan üctirilmi^dir. O halde Sülcvmaın-
ise yine idhal eyle deyn ısmarlar. Herif lınnn
ye lib medresesindeki muid urava terfian M I -
etmekle bilkülliye marazdan halâs olmuşdur.
niişdir. Bu kayıtla Fatih Dar:'ıs-ifi!sıı\u\ Siilcv-
Diğer biri de Yaluıdilikden nnislüman olan
ınanive tıb mektebinin Sülcvınanivcdc bir
hekim Yakubdur. Yine Şerlu' nuıcizirhaııu-
tatbikat hastahanesi olmasilç beraber vine he­
nun b i r boş sahifesinde tıbbî muvaffakıvetle-
kim vetişdiren bir müessese olduğmın ;:i'wteri-
rine dair bazı müşahedeleri mezkûrdur. Fa­
yor. Sonra ayni vazifeye haricden dc lavin
kat bunlarm ilmî kıymeti yoklnr. \aklohma-
olan vardır. Bu serelibbanın inha-ma t;"dıi-
rak yazddığı için esas maksad kavlıolnıuşdur.
dir.
Fatih DarüşşifasmdsL dikkate şayan şahsiyetler
icrayı tababet ettikleri gibi yalnız yeniden Cerrahlar bir sıra takib ctniemişdir. Ha-
80 Dr. A. SÜ HEY L Û NVER

riçden bu darijşşifaya lüzumu üzerine cerrah arabca ve farsçadır. Türkçelerine d c arada te­
altnmışdır. sadüf olunur. Tetkiatımız tamamlandığı ci­
1240 (1824) tarihine aid vesika ile has- hetle bunların şimdilik tam bir listesini vere­
tahanenin bu tarihe kadar payidar olduğu ve miyoruz. Yalnız bazılarının isimlerini tezhip­
hattâ esas kadroda mevcud 2 akça gündelik leri tavsif meyanında zikr ile iktifa edece­
alan maniünnükuş adamın da vazifesine de­ ğiz (11).
vam ettiğini öğreniyoruz. Bu tarihden son­
(11) ş i m d i burada bu eserlerin tezhibi ı ı o k t a s m .
ra hastahanenin tıbbî kadiosunu gösterir bir dan ufak bir mütalâa yürütmek emelindeyiz, o cin
vesikaya daha henüz muttali olamadık. şudru;
İ s t a n b u l u n fethi tarihte bildiğimiz v e ç h i l e ]->\\-
Bu mühim kayıtlarla hastahane kadrosu­ t ü n dünya medeniyetinde o l d u ğ u gibi T ü r k mc.k'-
nu ve hekimlerini ve hastahanenin X I X un­ nlyetlnln yeni esaslarla bezenmiş devrini açmışın-
cu asırlar ortasma kadar faaliyete devam et­ B u devir temamen yenidir ve yeniliklerin m e b a t ü -
lerlle doludur. Avrupada başlayan R ö n e s a n s da b'- -
tiklerini öğreniyoruz.
de sonra müessir olmağa başlamışdır İstanbulin',
Fatih devrinde yazılan tıbbî enerler : fethinden evvel Anadolu, Mısır, Suriye, İ r a k , Tiiıi.
ırklle dolu İranda, Orta Asyada tezhlblerln ve v ı .
Bu bahis çok şümullüdür ve mevzuu va­ tab clldlerinin ve yazıların mahiyetini blliyon;/-,
kıf tıb kitabları noklasmdan çok alâkadar Bunlarm muhtelif şekillerini gösteren vcsik...
lar İstanbul kütüphanelerinde az değildir. H;ı
eder.
kikaten Türk harsına kıymet verdiren sniKi
İstanbul Kütüphanelerini süsleyen bir­ .eserleridir. Fakat İstanbulun z a p t ı n d a n evvel tıp;."
çok kitablara tesadüf ediyoruz ki bunlarm Selçuk mimarisinden sonra ayrı bir vasıf da kuı,,-
lan Osmanlı mimarisi gibi tezhlbde de m ü h i m ı,u-
mühim bir kısmmı Topkapı Sarayı hazinesin-
İnkllâb yapılmış görüyoruz. B u n l a r ı n Anadohum ı
den Ayasofya, Nuruosmaniyc, Fatih ve Ha- her kucağından birçok âlim ve sanatkarların
mid l. kütüphaneleri gibi kütüphanelere da- landıgı ve yeni süslenmeğe başlayan İ g t a n b u l d a y,
ğılmışdır ve sureti mahsusada Fatihin îstan- pıldığına bizce bir kanaat hâsıl o l m u ş d u r . İ n c e l.-
hlb sanatının bu devri lâyıktle tenvir ctmomcNi'
bulu fethinden sonra yazdrnlmış ve tezhib et-
beraber bunların İstanbul'da yapıldıklarına a i d do
tirmişdir. Bu kitablar mühim bir yekûn tu­ lâii çokdur. Çünkü ayni senelerde İ s t a n b u l d a n
tar. Topkapı Sarayı, Ahmedi Salis ve Hazine rlç memleketlerde yapılan tezhiblere benzememek»:
kiitüphanesinâe bu kabil eserlere çok tesadüf ve sanat noktasından birçok hususiyetleri Ihti,,.
etmekdedlr.
edilmiş ve Ayasofya kütüphanesinde bilhassa
Bir defa buraya koyduğumuz n ü m u n e l e r d e g ö r ' -
tıbbî eserlerle beraber fotoğrafları alınmış-
lecegl veçhile tezhibin esas nakışlarında b i r yeni!
dır. Diğer kütüphanelerdeki aramalar henüz nazara çarpmakdadır. Bunlar klâsik çizgiler ve r -
nihayete ermemişdir. Tıh Tarihi Enstitüsü­ killerin daha cazlb esasından u z a k l a ş m a y a n usltıh
nün bu hususda hazırladığı zengin malzemeyi landırılmış ve basltleşdlrtlmlş örnekleridir. GcrcI
temellük kitabeleri ortasında ve gerekse levhalarr;
tahlil edecek olursak Fatihin tstanbulu fet­
çok mükemmel örneklere tesadüf ediyoruz.
hinden sonra imar harekatlerile beraber bir
B u örneklerdeki nakışlar Anadoluda y a p ı l a n n,.
çok ilmî müesseseler ve hastahane yapıldığı­ kışlara çok benzer ve çok çeşitlidir. Bilhassa m \ ı p
nı ve zengin kadrolarla hekimlerden istifade yen renkle çok m ü t e n e v v i ve sade bir tarzda kıı) •
edildiğini buluyoruz. Bu meyanda tıbbî eser­ lanılmışdır. Şark resim t a r i h i n i alâkadar eden eser­
lerde İstanbulda fetihden sonra y a p ı l a n tezhiblç-v
lerin terceme ve istnsahlarına çok ehemmiyet
Bizans mozaylkiarı renklerinden çok m ü t e e s s i r ol­
verilmişdir. '^^ muşdur ve Bizans mozayiklerlni tezhlbde de t a t b i k e
îstanbulun fethinden sonra yazma tıbbî kalkmışlardır derler. B u n u n ne kadar y a n l ı ş düşti-
nüldügüne delil çokdur. Daha İ s t a n b u l u n fethir. .
klâsiklerin celbine ve bunların nadide nüsha­
den evvel Anadoludaki şehirlerde ve T ü r k l e r i n I k l ı : -
larının teksirine ve mükemmel bir surette Fa­ cl payitahtı Edlrnede yapılan sanat eserlerindeki
tih hazinesi için tezhib ve teclidine ehemmi­ renk t e n e v v ü ü n d e Bizans tesirini kabul e t m e k ha!:-,
yet verilmişdir. Şu muhakkak kî bunlar hep sızlıkdır. Selçukluların türlü renklerle bezenml.ş
eserleri buna misâldir. B u o devir eserlerini t a n ı m a -
âlimlerin ve hekimlerin ilmî ihtiyaçlarına bir
makdan mütevelllddlr, ve bunu sırf Türk müzehhi)>_
cevab olarak sırf onların arzu ve işaretlerine lerl yapmışlardır. 840 (1436) da A k s a r a y l ı
göre hazırlanmış ve istifadelerine âmade bir A h m e d bin H a c ı M a h m u d adınckı
halde Fatihin hazinesine konmuşdur. ^ bir m ü z e h h i b ve hattat tıbdan Tervihül'ervah nH-
m ı n d a manzum bir eser yazan— Ahıncdi clivanviw
Bu eserler metinleri itibarile Tıb Tarihi- •
M u r a d I I f M u r a d B i n Ç e l e b l
niizi çok alâkadar eden mevzulardır. Çoğu e h m e d J n a m ı n a yazmış ve n i ü k e m m e l bir
2 Fatih Camii ve Darüçgifasınm
yandan görünüşü.

"m.

1 — Fatih Külliye üniversitesi­


4 Fatih
s
üniversitesinin umumî plânı
(Darüşşifa plânı çizgi ile gösterilmiştir).
nin v e sarayın X V I ncı asırda
görünüşü i X V I n c ı asırdn yapıl­
mış ayrı b i r plana .L>(h-o).

3 _ Fatih Camii ve Darüşşifasmın önden


görünüşü <The T u r k s i n M D X X X I I I e.serinden)
Fatih Darüşşifasındaki mescit (Paspatı).

6 — Hekim K u t b e d d i n Eyüİ3
Sultan c i v a r ı n d a m e z a r t a ş ı ­
nın ö n d e n görünüşü.

7 — Fatih imareti müştemilâtından 1 t 4.V


Tabhane'nin hali hazırı

• T <^

10—Fatih Darüşşifasına
ait tarihi tesbit olunmı-
yan bir vesika (Başve­
kâlet Arşivi, belediye
dosyası, numara 4835).

9 — Sabuncııoğlıı Hekim Şere-


feddin'in Mücerrebnâme'sinin
baş sahifesi ( A y a s o f y a Kütüp­
hanesi, N u m a r a 3729).
J2» İM
• V-f
ü

• • •

-T

15

8 — Amasyalı Hekim Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hattı destile Cpfrahiyei ilhaniye


aserinde (Bab. 1. F a s ı l . 6) Falcı Veçhi'nin Key ile t e d a v i s i n i g ö s t e r i r resim lAmas-
yada yapılan bu resim Anadolu resim san'atmnı güzel l)ir nümunosidii'.
Enıiı-i K ü t i l i î h a n e s i M ü / . e s i . N u m a r a 79).
12 — İstanbıilun fethinden sonra yapılan müzehhep tıbbî eserlere
dair misaller: Huneyn bin İshak'ın Kitabülmesail ve Ecvibetiha fittib
eserinin Fatih K ü t ü p h a n e s i için y a z ı l d ı ğ ı n ı g ö s t e r i r t e z h i p ü iki baş sahife
( A l ı m c d i Siilis K ü t ü p h a n e s i . N u m a r a 199(>).

v m
11 _ 840 (14361 da Aksaraylı
m ü z e h h i p ve hfttat Ahmet tara­
fından Murad M. n a m ı n a yazıl­
mış ve tezhip edilmiş Ahmedi
Dlvanı'nın temellük kitabesi,
istanbulun fethinden evvel A n a -
doluda b a ş l ı y a n bu yeni O s m a n l ı
tezhibi üslûbu büyük inkişafa
mazhar o l m u ş t u r ( H a m i d I, K ü ­
tüphanesi, numara 1082).

13 — Fatih namına yazdırılıp


tezhip e t t i r i l m i ş Kitabülilel li Be-
limas nüshası ' A h m o d i Salis K ü ­
tüphanesi, Numara 2082).
ö\ / c
O'O

1 2 3
4
5

6 7
O

O
o
8
O O 9
10 o o

13 14
12
15 16
Tablo - 1
Tablo - 2
Tablo - 3
Tablo - 4
Tablo - 5
6
67

68
69

70 72
71
i
Tablo - 6
Tablo - 7
Tablo - 8
\
I ^

100 o
Q

o o
o

102 103 104

106
105
107 108 109

anı.

112 113 114


111

115 116 117


Tablo - 9
Tablo - 10
TIBBİ TEKÂMÜL 81

Fatih kütüphanesinin bu lezhiblerindeu Mezkûr fihristten çıkarttığımız kitablar:


ve bir nebze bahsettiğimiz eserlerinden mül­
hem olarak ne kadar mühim olduğunu öğre­
niyoruz. Fatih Sultan Mehmedin ayrıca med-
resei Semaniye vakfeylediği kitablar pek çok-
dur. Bunlarm M o l l a Fenarîoğlu
Ş a h Ç e l e b i ' nin müfettişliği zamannı-
da yapılan esacii küütp defterinde ( 1 2 ) şu
tıbbî kitabları da buluyoruz. Bu meyanda yal­
nız medarise aid olan kitablar ve kitabların
yazı ve kâğıd evsafı ve <^b'adı ve kaç varak
oduğu da musarrahdır.

sıırette tezhib etmişdlr. İşte bu eserin tezhib tarzı


daha evvel Anadoluda başUyan yeni tezhib ü s l u b u n u n
İstanbul fethinden sonra İ s t a n b u l d a revaç b u l d u ğ u ­
nu ve tekemmüle u ğ r a d ı ğ ı n ı bize gösterir. B u üslub
^'fj ^1:3 _5 ^x.ltj-jll^-^tll
sonraları harlçden davet edilen sanatkârlar t a r a l ı n ­
dan değişdirlllr. B u yeril ü s l u b Anadolu T ü r k ü n ü n
en. mütekâmil tezhib ü s l û b u n a bir misâldir. Bazı
nûmunelerlni k o y d u ğ u m u z tezhlblerin hususiyeti
budur:
Anadoluda hususi ve yeni üslubla İnkişafa b a ş ­
layan Türk tezhibinin yeni numuneleridir ve bun­
lar bir mekteb mahsulüdür.. Sanatkrlarının İsim­
lerini eserlerinde bulamıyoruz. Ayni üslub bu mek­
tebe mensub sanatkârlar tarafından muhaafza olun­
muş, lâkin tenevvüe çok dikkat edilmlşdir. Muay­
Görülüyor ki Türk Tıb Tarihi noktasından İ s -
yen renk tenevvüleri de çok mühimdir.. Üslub ba­
tanbulun fethinden sonraki devre çok mühimdir.
sit olmakla beraber çok şayanı dikkat hususiyetle­
On beşinci asır tababeti Türklerde m ü h i m ve zengin
ri İhtiva eder. Tezhibin en klâsik usullerinden en
bir devreyi doldurur. Gerek tıbbi müeşseseer ve ge­
sade tarzlarına kadar vardır ve çeşitleri biribirine
rek buraarda çalışan ve yetişen hekimler telli vo
benzemlyecek kadar çokdur. B u da bize o devirde
terceme o l u n m u ş ve yeniden istinsah edilmiş tıbbi
sanatkârların büyük bir himayeye mazhar olarak
eserler noktasından bu zamanın bizde büyük ehem­
ve teşvik görerek çalışdıklarmı gösterir.
miyeti vardır. Hakikaten üzerinde daha bir müddet
(12) Topkapı Sarayı Arşivi, numara 9559- durulacak çok değerli bir mevzu karşısındayız.
Istanbul Çinilerir-ıcie

FEYZULLAH DAYIGİL
G. S. A. Türk Tezyinî S a n ' a t l a r Ş u b e s i Ç i n i Nakışları Ö ğ r e t m e n i

Üzerinde işlenmesi nzun çalışmalara bağ­ niu millî çiçeklerimiz arasmda saydığı ve
lı olan bu mevzuu kısa bir zamanda yetiş­ 1 ürk tezyinî sanatlarında çok mühim bir mev­
tirmeğe, karşılaşılan güçlükler dolyısile mad­ kii olan bu çiçeğe farsçada verilen Lâle ismi
deten imkân yoktur. Tetkik edilecek mimarî aynen lisanımıza da geçmiştir. Büyük Türk
eserlerin çokluğu, bu eserlerde bulunan çini­ lû^ali hu kelime için. (Lâle - farsça isim.
lerin bahsimizi alâkadar edenlerin kopyc e- ]\Iaruf soğanlı çiçek) dedikten sonra Fer-
dilmesi ve bazı çinilerin, kopyelerinin vasıta­ hens^i şmıriy'ı mehaz göstererek (aslı kırmızı
sız ahnamıyacak yerlerde bulunması, renkle­ olmakla lâle tesmiye olunmuştur. Zira k i sürh
rinin asimdaki gibi tesbiti güçlüklerin basm- renge lâl derler) demektedir. Burhanı Kati ise
da gelmektedir. Bu yazı için bana müracaat (Lâle hâle vezninde umumcn tohumsuz hud
edildiği günden, bugüne kadar geçen bir bu­ rubiten lâle ve hususî lâlei dağdar ismidir
çuk ay zarfmda ancak yedi cami ve altı tür- ki türkîde dahi lâle tabir olunur) diyerek
lenin çinileri üzerinde bulunan lâln çeşitleri­ nevilerini saymaktadır. Kamusu Türkîde (Lâ­
ni tetkik edebildim: tabiîdir k i çinileri bulu­ le - zanbakiyc fasilesinden soğandan yetişme
nan diğer eserlerin hepsi tetkik edilmeden maruf bir çiçek'l diye kaydedivor.
Lâle^mn çini tezyinatmdaki mevkii hakkmda Avni])a lisanlarında imâleye verilen isim
umumî bir netice elde etmek mümkün değil türkçemizde olduğu üibi farsçadan geçmiştir.
dir. Onun için makaleyi iki kısma ayırmayı Der Grosse Brockhau-^ almanca lâleye verilen
düşündüm. Birinci kısımda Eyüp. Üçün­ Tulpe ismi vanında. italyanca Tulipa kelime­
cü Murat. .Üçüncü Mehmet. îh'nci Selim sinin acemce Dulhând: dilbend ve Turhan:
Hürrem, Kanunî Süleyman türbelerîle Pi- Sarık kelimelerinden geldiğini yaznıaktadır.
yâle Paşa. Mesih Mehmet Paşa. Rama­ Bu kelime fransızeada Tulipo. ingilizcede Tu
zan Efendi, İbrahim Paşa. Mehmet Ağa. lip şeklinde yazılmaktadır.
Hekimoglu AH Paşa. Rüstem Paşa camile­ Lâle menşe itibarile bir Şark çiçeğidir.
rinde bulunan çinilerdeki lâleleri: ikinci ma­ Eski dünvanın mutedil ar:c derecelerinde bil­
kalede ise geri kalan diğer eserleri tetkikten hassa Bahri ATuhit nımtakalarmda ve .Asya
sonra; çinilerdeki ?o/enin mevkiini ve kul­ steplerinde bulunur (1). Lhnumiyctlc yabanî
lanış tarzını, kaidelerini, esaslarmı tesbif cinsi Kafkasy'ada. îranda. Japonyada. Cenubî
ederek umumî bir hüküm ve netice çıkarmayı •\svadan Orta Asvaya doğru olan mıntakalar
muvafık gördüm. da serpilmiş bir haldedir (2). Güzel kokulu
Çalışmalarmda. bana elinde mevcut ve olan sarı cinsleri, buna benzeven al cinsi var­
bahsimizi alâkadar eden eserleri tetkik ve dır. Cülzarı îhrahim müellifi bunlara Lâlei
istifade etmem için vererek hudutsuz bir esir- Sahravî demektedir. Lâler.in birçok cinsleri
gememezlik gösteren kıymetli doktor S ü - ve her cinsin müteaddit nevileri vardır. Ar.n-
h e y l Ü n v e r ile. benimle beraber çalışan mî l)ir av gibi kısa bir müddet ömür süren
ve haftalık istirahat günlerini de feda ederek Sr çiçek gerek tohum ve gerek soğamnm ya­
yüksek feragati nefis eseri gösteren kıymetli nında çıkan ])içlerle çoğaltılır (o) ve kumlu
topraklardan, bilhassa soğuk ve mutedil ik-
talebem R i k k k a t K u n t. Ş e v k e t P e-
y a ve M u s t a f a A k t a ş ' a burada
(1) Der Grosse Brockhaus.
teşekkürü bir vicdan borcu bilirim. (2) Encyclopaedia Britannica.
Şûkûfenâme sahibi A l i Çelebi- (3) Laronssc du xxc sleclc.
FEYZULLAH D AYIGÎ L
84

Hinlerden hoşlanır. îstanbulda lâle mevsimi çekli lâleye Türkistan ve Altay taraflarında
tesadüf edilmektedir (13).
başlangıcı Mart iptidası ve nihayeti de Ni­
san ayıdır (4). Îstanbulda lâlenin, X V I mcı asrın birin­
ci yansından evvel mevcut olduğu aşikârdır.
Felemenge ilk lâle X V I ıncı asırda Is-
1698 (1110) tarihinde yazılan jU;
tanbuldan götürülmüştür (5). Lâleyi Avrupa-
da lâle çeşidi yetiştirenlerden 1575 (982) de
ya ilk tanıtan K a n u n î S ü l e y m a n
ölen E b u s s u u d E f e n d i ' y i yazmak­
nezdinde K r a l F e r d i n a n d ' m elçisi
tadır. E b u s s u u d E f e n d i 1490 ( 896)
olan O g i e r G i s l a i n de Bus-
da doğmuş 1527 (934) dc İstanbul kadılığ,.
b e c q tir (6). X V I mcı asır sonunda lâle Av-
na tayin edilmiştir.„ Kendisindeki Lâle yetiş­
rupaya yayılmıştır. V a n T h o 1 tarafın­
tirme merakını bu tarihten nazarı itibara alır­
dan yetiştirilen san tahrirli kırmızı tüveyçli
sak 1527 (934) den çok evvel Îstanbulda Lâle
lâleler Tulipa Suaveolens cinsine mensup
nin mevcut olması lâzımgelir.
olup Hazer denizi havzasından gelmiştir (7).
L i 11 n e nin (8) Tulipa Gesneriana ismi al­ Merak ehlinin malûn.u olan Lâleyi Is-
tında topladığı lâleler de Orta Asya ve Ce­ tanbula M u r a d I V . ün Bağdad seferi 1638
nubî Kafkasyadan gelmiştir (9). (1048) dönüşü müverrih Koca Hasan
Efendi getirmiştir (14). Bu zatm İran­
Lâle fevkalâde güzelliği sayesinde Ame-
dan getirdiği lâleler yedi nevidir (15). Bun­
rikada ve Avrupada çok rağbet bulmuş ve ye­
lar 1726 (1139) senesinde mevcut olan lâ-
tiştirilmesi bir hastalık derecesine varmış,
/elerin (elhak ümmühatı seb'ai civani).
bilhassa X V I I inci asrın başında Pariste mo­
imiş (16). Bundan sonra 1651 (1062) sene­
da çiçeği olmuştur (10). X V I mcı asırdaiıberi
sinde Nemçe çasari F e r d i n a n d III.
devam eden bu merak sayesinde - eBlçika, Ko­
tarafından Meh me d IV. e elçi olarak
landa ve Erfortta neşredilen lâle katalokla-
gönderilen S c h m i t t von Scbwazen-
rina nazaran - dört yüzü fevkalâde makbul
h o r n ' un getirdiği hediyeler meyan in da on
olan dört bin çeşit lâle yetiştirilmiştir (11).
neviden mürekkep kırk adet Piyaz Lâle bu­
Son zamanlarda bir Rus âliminin tetkiki sa­
lunuyordu (17). O zaman Îstanbulda yetişti­
yesinde Türkistanda yeni lâle cinsleri keş­
rilen frengi Lâle soğanlarının (aslı bu O*.^.!
fedilerek Avrupaya tanıtılmıştır (12). İki çi-
• y^e olup kafesi andan tenevvü eylemiştir)
(4) U ehmed L A 1 e z a r 1' nin
jU_jVIJl>f .^IJVİU-j ı n m İkinci ba­
(13) Larouase du xxe sieclc.
bında MJentn eksilmesi, yetiştirilmesi ve toprağın
(14) Lileeart İbrahim riaalerl.
ahvali hakkında amel! m a l û m a t vardır.
(15) Lâleearı İbrahim risalesine nazaran b u yedi
(5) Encyclopedia Britanniea.
nevi 141e şunlardır:
(6) O. G. de Buskeq Belçikada Handr'-
1 — zerdudei sahi: B u l&lenln her var.^kı ü ç
da 1522 de (Comines) de doğmuş ve Fransada
parmak boyunda a l t ı n ş a n s ı gibidir.
Bouen civarında 1592 de ölmüştür. Kral
2 — Sürhi nâhid: Venedlkten gelen iskarlat
F e r d i n a n d tarafından 1554 senesinde K a ­
çuha gibi kızıl aldır. Arası beyaz, İki siyah nizesi
n u n ! S ü l e y m a n nezdlne Amasyaya elçi
vardır. Biga lâlesi de demişlerdir.
olarak gönderilmiştir. Ve K a n u n i nezdinde tam blı
3 — Çoftbdnu.- (Temaşası hftlet efzayi dllü ve
sulha muvaffak olamayıp yalnız altı aylık bir m ü ­
tareke yapabilmiştir. 1555 senesinin nihayetinde İ s ­ candır).
tanbul sefaretini deruhte etmiştir. 1562 de geri ç a - 4 — PehlevV Eflfttun renginde ve laciverdi ü ç
g ı n l m ı ş ve F e r d i n a n d ' m dul karısı S i l . nizelldir.
z a b e t ' i n mallarım idare etmeğe memur edil­ 5 — Tutipeçe: (zirvel evrakı s a n , aşağıları ye­
miştir.
şildir. Hftia piyazı k a y b o l m u ş t u r .
(7) Encyclopedia Britannica.
6 — Dusize: Dışı açık pembe, İçi b e y a z d ı r , g ü ­
(8) Charles de Llnng 1707 - .1778 İ s ­
neşe maruz kalınca sedef gibi m ü c e l i a bir renk h a s ı l
veçli hekim ve tabilyatçı.
eder.
(9) fncj/clopaedia Britannica.
7 — Hürmüz; (Levnl a s u m a n ! ve h e r varakı
(10) Larottsse du xxe Steele ve Der Grosse Brok.
rizell elmas gibi h ü r d e b e n e k l ü d U r ) .
haus.
(16) Ldlezart İbrahim risalesi.
(11) Tasviri Efkâr gaeetesi 1336 E b ü z z 1 y a
Tevflk Beyin makalesinden. (17) O n cinsten ibaret olan kırk adet laie

(12) Encyclopaedia Britannica. piyazı lunlardır:


I S T A N B U L Ç İ N İ L E R İ N D E L Â L E 85

(18) 1717 (1130) tarihine kadar îstanbulda


lerinin uçmaması ve taravetinin bozulmaması
Sahraî Lâle meşhurdu (19 ) .
için üzerlerine beyaz bir örtü ürtülüdür (20).
1638 (1048) senesinde müverrih H a s a n Lâleye karşı olan bu merak ve sevgi, Lâle
Efendi'nin İrandan getirdiği yedi nevi soğanı fiyatlarının gittikçe yükselmesine se­
lâle ile 1651 (1062) tarihinde Istanbula he­ bep olmuştur. D a m a d İ b r a h i m Pa­
diye olarak gönderilen on nevi Lâle; 1726 ş a ' nın Çuhadarı T a ş o v a 1 1 M u s t a f a
(1139) senesinde 839 çeşide, 1750 (1164) te A ğ a ' nm yetiştirdiği Malıbubu Zaman ismin­
ise ^> 'ı/U.\ y U - j e deki lâlenin soğanı bin altın değerinde i d i .
nazaran 1586 çeşide kadar çıktığı görülüyor Nadir nevilerin çok yüksek fiyatlarına rağ­
(20). men merak erbabı yalnız bizde bulunsun di­
ye bulunması güç ve beğenilen nevilerin so­
Tarihimizde kendine nisbetle bir deviı
ğanlarım alıp imha ederlermiş. Istanbula se­
açan hu çiçeğe karşı gösterilen rağbet fevka­
firlikle gelen biri lâle yetiştirenlerce bilinme­
lâde tezyini bir çiçek olması ve (Ezcümle lâfzı
yen üç tane lâle piyazı getirmiştir k i bunların
lâle cevahiri hurufu lâfz ile mizanı nazarı ib­
birine Tacı Kayser namı verilmiştir. Bu lâle
ret ile sencide olsa hemvezin) bulunmasın­
Çırağan Sarayı bahçesinde yetiştirildi. Çiçek
dan ileri gelmiştir, FilhakLka eski harflerimiz­
açtığı zaman görmek isteyen meraklılar için
le Allah, hilâl, Lâle kelimelerinin ayni harf­
müsaade çıkarıldı. Fakat bir sene sonra meç­
lerden mürekkep oluşuna atalarımızın dikkat
hul bir kimse bahçıvanlardan birine fazla
etmeleri bu çiçek üzerindeki sevgilerinin ve
mikdarda para vererek lâle soğanını almış ve
fazla alâkalarmm bir nişanesi telâkki edilebi­
bu suretle bu çiçeğin soğanı ortadan kaybol­
lir.
muştu. İ b r a h i m P a ş a bu soğanı bul­
1717 den sonra artan Lâle merakı mem­ durmak için lâle merakhlanmn bahçelerini
leketimize, Fransız ve ecnebi bazirgânlarmın gizlice teftiş ettirdi. Delidllar çıkardı ve (hu
Felemenkten ve diğer yerlerden Lâle Piyazla­ çiçeği her kim yetiştirir çoğalmasına him­
rı getirmelerine sebep olmuş, bilhassa Fele­ met ederse raücazat değil mükâfat verileceği­
menkten getirilen j^'^jt' ismi verilen ni vâdetti. Fakat ne lâle soğanım satan bahçı­
ve (otuz kırk varakı havi) /â/enin yetiştiril­ van, ne de onu alan kiın^rc meydana çıktı. \ e
mesi ve çoğaltılması için himmfet gösteren bu suretle Tucı Kayser de urludan kayboldu.
lere D a m a d İ b r h i m P a ş a tarafından Gittikçe artan rağhı-L neticesinde lâli'
mükâfatlar vadedilmiştir. LoZelerin mühim alım satımı üzerinde ihtikâra yol açmıştı. Sa­
bir kısmı Çırağan, Sâdabad, Neşatâbad bah­ rayca bu mesele nazarı dikkate alınarak her
çelerinde yetiştirilirdi. Sıcak havalarda renk- meraklıdaki lâlcmn cinsi, mikdarı tayin olu­
narak hepsine naili konmu?. konan narhtan
Herzog Mox- 4 adet levnl parlak mor, etrafı fazlaya satanların soğanKnının istirdat ve
vüreykat gümüşü.
kendilerinin de nefyedilnıcleri için ferman çı­
Herzogin Maria: 4 adet lalgün etrafı vüreykat
karılmıştı. Bu işlerle mesgîil olmak üzere mü­
mor.
tehassıs çiçekçilerden mürekkep bir Meclisi
Mayiimilianus: 4 adet mal kenar, vüreykat be­
Şiikâfc kurulmuş ve M e lı m e t L â l e z a ­
yaz.
Bosenpcrle; 4 adet D ü r ü l â a l g ü n demektir, rı E f e n d i de Ser Şuhûjeciyân tayin
Schönenrose: 4 adet G ü l ü râna dernektir. edilmiştir.
Van den Vilde: 4 adet Felemenk ayanından biri­ 1830 (1143) de Sâdâbad âlemlerinin so-
ne nUbet İmiş.
Roses Lidan: 4 adet Leydan şehri gülü m â n a s ı ­ (20) J ^ ^ ^ J -i^ ' . / ^ ^ '^^-J
na. 1164 de yazılan bu eserin İçinde yazıldığı sene adedi
Perlen Otraht: 4 adet Otraht şehri iucusl. kadar Lâle İsmi vardır. Fakat risalenin sonunda eser
Van Girian: 4 adet ayandan birine nisbet e t m i ş sahibi: Şevketlû Efendimizin (Birinci Mahmud) tes­

(kırmızı üzerine beyaz nebzeli). miye buyurdukları isimler.- 38 adet, Sandetlu Ağa
Hazretlerinin tesmiye buyurdukları.'4 adet, kitabın
Belle lîoir; 4 adet l&tifülmanzar demek İmiş (be­
tarihi tertibi olan 1164 senesinden sonra kitap sahi­
yaz üzerine pembe benekli).
binin vaz' ve tesmiye eylediği esami: 380 adet diye­
(18) Lâlezart İbrahim risalesi.
rek metindeki 1164 çeşide 422 çeşit daha Uftve edi­
• (19) Tarihimizde lâle merakı. Milli Mecmua D.
yor k i mecmuu 1586 çeslt eder.
FEY ZU LLAH DAYIGÎL
86

na ermesile LMe de mevkiini kaybetmiş ve r i ile dinî mimarî eserleri varda. Buıılaıdaki
yetiştirilmesi gittikçe azalmıştır. mevcut çiniler muhtelif zamanlarda tamir, tec-
LâZe merakı ve sevgisi onun hakkmda bir did gibi bahanelerle kısmen tahrip edilmişse
çok eserler yazılmasma sebep olmuştur. Bu de yerli yerinde kalabilenler yolumuzu ay.
gün kütüphanelerimiz lale risaleleri itibari- . dınlatmağa kâfidir.
le hayli zengindir. Bu risalelerde Zâ/enin so­ X V I mcı asrın birinci yarısuıda i l k o k -
ğandan veya tohumdan yetiştirilmesi, yeni ne­ rak kullanılmağa başlanan kırmızı renkle be­
vilerin nasıl elde edileceği vesaire gibi ame­ raber, çinilerimizde lâleyi görmeğe Laşhyo-
liyata taallûk eden kısmılar mufassal bir su­ ruz. XV. inci asır ile X V İ m c ı usrm L i r i i i c i
rette yazıldığı gibi LâZenin güzelliğine, ren­ yarısuıda yapılan T o p k a p ı sarayındaki Arz
gine vesair bediî kıymetlerine taallûk eden odası, saray içinde Çinili Kö^k g i b i sivil mi-
kısımlarda ise bu çiçeğin vasıllarmdan, ku- marî eserlerile Fatih Camii \22), Maluuud
surlarmdan, uoksanlarmdan bahsedilmekte­ Fa§a türbesi, Birinci Selini Camii vc lürüc^i
dir. Bazıları ise doğrudan doğruya bir şiir gibi dinî mimarî eserlerinde lâleye losudüf
mecmuası halindedir. Büyük emeklerle mey­ edilmez, ^ u halde lâle çinilerimize kırmızı
dana gelen bu eserlerde yukarıda yazılan hu­ renkle beraber girmiştir.
suslara ilâve olarak daha birçok diğer malû­ Esasen X V inci asrın sonu ve X \ 1 m e ı
mat mevcut olduğu halde en mühim olan ve asrm birinci yarısında y a p ı l a n yinileıic X V I
bu risalelerde ismi geçen binlerce lâlenin tav- mcı asrm ikinci yarısında y a p ı l m ı ş .jmilerin
sillerinin olmamasıdır, i^iikûjenânıei Ali Çele­ nakışlan, renkleri, sırları arasında cbusiı l a r k
bi ve diğer bazı eserlerde tavsiiler yapılmış­ 1ar vardır (2'i).
sa da bunlar da y^a nâtamam yahut kanaat halde çini lezyinalmdu lâleyi \ \ in.
verici mahiyette değildir. Uugiin elimizde ma­ ci asrm ikinci yarısından sonra aramak lâ­
alesef ne hakikate uygun, resimli bir lâle ka- zımdır. Filhakika lâleyi y u k a n k i UuilıUii ı^i.
taloğu, ne. de açık bir şekilde yazılmış bir niciliğimizin inhitat devri olan X V i l i inci as­
tavsilname yoktur. Yalnız çiçeğüı isminin,
ra kadar çini tezyinatında görmek kabildir.
renginin yazılması, yahut itinasız yapılmış
tavsillerin birşey ifade edemiyeceği aşikârdır. (22) B u g ü n mevcut olan cami i''at, i)', s u 1.
t a n M e l ı m e d ' I n I n j a ettirdiği bina deLiiUUr. Ç ü n ,
. Lâle o kadar ruhumuza girmiş, benliği­
kil m a l û m olduğu üzere Muştala ın k^aıuumn.
mizi sarmış bir çiçektir ki atalarımız onu bah- da ve 1179 (1766) da İ s t a n b u i d a vukubuluu gayet
çeletinde yetiştirdikleri gibi tezyini sanatları­ giddetli bir zelzelede eski bina o derccoüu iıaı ap o l .
mızda da kullanmağı ihmal etmemişlerdir. Bu m u ş t u k i tâ temellerine kadai- yıktırlUu-aii iculdea
gün müzelerimizi süsleyen sanat eserlerimiz­ inşasına mecburiyet lıâsıl o l m u s ı u . B u c a m ı ü ı ; seno
ve on bir ayda bitmiş 1185 (1771) do k u y a ü e d i l .
de, kumaşlarımızda, işlemelerimizde, örtüle­
•mirtir. Fatllılu İlk camllnin İ n ş a s ı n a dair oluu kita­
rimizde, halılarımızda, tahta, deri, sedef, taş be cümle kapısında mevcuttur \Camileriınir^ Ha.
işlerinde, bilhassa çinileıimizde Lâleyi göre­ lil E them 1933). bu kitabeden bagka c a m i a v .
biliriz. Müsteşrik H . G l ü o k Lâle ve lusundaki pencerelerden birinin ü s t ü n d e bmunaa
çini panonun y ı k ı l a n eski camiden kalma olduğu
Karanfili Türklerin çok kullandığı ve bu çi­
ve yeni yapılan b u g ü n k ü camide k u l l a n ı l d ı ğ ı â§l.
çekleri havi eserlerin Türk eseri olduğunu
kârdır. Ş u halde elimizde b u l u n a n b u p a n u ile ilk
söylemiştir ^21). Fatih Canılinla slnUeri hakkiiida bir l ı k i r cdlne>
biliriz.
Lâleye karşı umumî muhabbeti gösteren
(23) On besinci asrın sonu vc on altıncı asrm
bu ufak mukaddemeden sonra çinilerdeki lâ­
yarısında yapılan çiniler Selçuk glnilerlniıa deva-
lelere gelelim. mmdan başka blrşey olmadığından çinilerimizdeki
Bugün Istanbulda, çinilerimizin yegâne bu İlk devre on a l t ı n c ı a s r ı u Dirlnci niKlıua kadar
devam ediyor (Türk çlnUerl Tahsin. Öz Ye-
tetkik membaı olarak birkaç sivil mimarî ese
digün (1937 ) . k u l l a n ü a n renkler: beyaz, yeşU, P i
ruze mavisi, koyu mavi, siyah ve sarıdır. Bunlar
(21) D o k t o r Süheyl Ünver • İn 1930
~ on a l t m c ı asrın ikinci y a r ı s m d a b a ş l a y a n ve çeyrek
Kânunusanide Viyana Sanat ve Tarih Müsesinde
asır devam eden çlnUerdekl renkler gibi geffaf ol-
Profesör G 1ü o k ' ü ziyaretinde « a l a r m d a ge-
mayıp mattır, sırları da d o n u k t ı ı r .
ç e n k o n u ş m a d a Profesör tarafmdau BÖylenmlstir.
I S T A N B U L Ç I N I L E R I N D E L Â L E 87

Makalede ismi geçen çini ve lâlelerin fihristi

1 Rüstem Paşa Camii Cümle kapısmm iç sağ ve sol yan duvarlarmdaki ulama çi­
nilerden.
2 Üst sağ sofadaki ulama çinilerden.
3 » Cami dahilindeki bir bordürden
4 » Cami dahili sağ sofadaki ulama çinilerden
5 » » » » ulama çinilerden
6 » » » » sütun muskalarmdan
7 » » » » » »
8 » » Sağ sofa ulama çinilerden
9 » » » » »
10 » » Sol » » »
11 » » Cami dahili sütunda bulunan muskadan
12 » » » sağ sofadaki ulama çinilerden
13 Sağ ve sol sofalar altında bulunan ayni naksi havi panodan
14 Sol sofada bir bordürden.
15 Cami dahili sol sofa X V I I nci asra ait ulama çinilerden.
16 » » ulama çinilerden
17 Üst sağ sofadaki ulama çinilerden
18 Son cemaat yeri cümle kapısı ulama çinilerden
19 >^ » » » » » »
20 Cami dahili ince bir bordürden
21 Cami dahili üst sol sofadaki sütunda bulunan kınk bir çi­
niden.
22 Cami dahili sağ sofadaki yazılı çinilerden
23 » Üst sağ sofadaki ulama çinilerden
24 » Cami dahili ince bir bordordan
25 Üst sağ sofadaki bir bordürden
26 Son cemaat yeri cümle kapısı solundaki panodan
27 ( ami dahilinde ince bir bordürden
28 ^» » » » »
29 » Son cemaat yeri cümle kapısı solundaki panoda.n
30 » Cami minberinde bulunan küçük panodan
31 » » dahilindeki ince bir bir bordürden
32 Cami dahili üst sol sofadaki sütunda lıulunan bir k ı n
çiniden

33 Son cemaat yeri cümle kapısı solundaki panodan


34 » Son cemaat yeri cümle kapısı solundaki panodan
35 » » » » » » »
36 » » » » » » » »
37
Cami dahili sol sofadaki sütunda bulunan kırık bir çinide
38
» » » » » » » » »
39 Son cemaat yeri cümle kapısı solundaki panodan
40 » » » » » » »
41
Cami dahilinde genişçe bir bordürden

42 Piyale Paşa Camii Mihrap kenarındaki horhordan


43 » » » » üst köşelerindeki çinilerden
44 » » » » » » »
45 » » » » » » » .
88 FEYZU LLAH DAYIGiL

46 Piyale Pa§a Camii » kenarındaki bordürden


47 » » » Mihrap üst köşelerindeki çinilerden
48 » » » » » •» »
49 » » » » kenarındaki bordordaıı
50 » » » Mihrap üst köşelerindeki çinilerden
51 » •» •» Mihrabın en üstünde bulunan çiniden
52 » » » » » » , » »
53 » » » » » » » »
54 » » » Mihrap kenarındaki bordürden
55 » » »
56 » » »
57 Mesih Mehmet P§. Camii Cami dahilindeki bu bordürden
58 » » » » » » » »
59 Ramazan Efendi Camii » » ulama çinilerden
60 » » » » » » »
61 » » » Pencere üstü muskalarından
62 Mehmet Ağa Camii Cami dahilindeki bir bordordan
63 » » » » » » »
64 » » » » » » »
65 » » » » » » »
66 Hekimoğlu Ali P§. Camii Mihrap çıkıntısmdaki yazılı çini kitabeden
67 » » » » Cami dahili ulama çinilerden
68 » » » » Mihrap çıkıntısmdaki yazılı çini kitabeden
69 » » » »
70 » » » »
71 » . » » » » » » » »
72 Mehmet Ağa Camii Son cemaat yeri sağ pençere üstündeki yazılı kitabeden
73 İbrahim Pa§a Camii » » » » » » » »
74 » » » » » » » » » » »
75 Haseki Hürrem Türbesi Türbe dahilinde çepeçevre dolaşan yazılı çinilerden
76 » » » Türbede bulunan bir bordürden
77 Kanunî Süleyman » Türbe kapısı dış yanmda bulunan panonun bordürüııdeu
78 Haseki Hürrem » Türbe dahilinde mihrap üstü köşelerinden
79 » » » » kapısı dışında bulunan panodan
80 » » » » » » » » diğer bir çeşit lâle
81 » » » » dahilinde mihrab üstü köşelerinden
82 » » , »
83 » » »
84 » » »
85 Eyüp Türbesi Türbenin dış sofasmdaki çinilerden
86 » » Türbeye giden koridorda bulunan geniş bir bordürden
87 » » » » » » » » »
88 » » Türbe sebilinin iç duvarmda bulunan ulama çinilerden
89 » » Türbenin dış sofasmda bulunan ulama çinilerden
90 » » » » » servili panoda bulunan pembe renkli lâle
91 » » » » » bulunan bir çiniden
92 » » » » » » » » diğer bir geşit lâle
93 » » » » » » kırık bir çini parçasından
94 » » Eyüp cami avlusu türbe pençeresi etrafındaki ulama çini­
lerden
İSTANBUL ÇİNİLERİNDE LÂLE 89

95 Eyüp Türbesi Türbenin dış sofasındaki çinilerden


96 » » : » » kırık bir çini parçasmdan
97 » » : * » » bulunan bir bordürden
98 » » : » » » kırık bir çiniden
99 » » : ^- » » ulama çinilerden
100 » » : Türbenin dış sofasının kapısı üstünde bulunan tek bir çiniden
101 » » : » » sofasında bulunan bir pano ortası göbeğinden
102 » » : » » sofasının kapısı üstünde bulunan tek bir çi­
niden
103 » » : Türbenin dış sofasında kırık bir çiniden
104 » » : 98 ve 92 numaralı lâlelerin bulunduğu çiniden
105 » » : Türbenin dış sofasmda bulunan ve 104 numaralı lâlenin
bir diğer çeşidi
106 » ••» : 92 ve 98 numaralı lâlerin bulunduğu çiniden
107 tJçüncü Mehmet Türbesi : Türbe dabilinde alt sırada bulunan çinilerden
Türbenin dış sofasında bulunan X V I I nci asra ait ulama
108 Eyüp Türbesi
çinilerden
Türbenin dış sofasmda bulunan X \ T I nci asra ait ulama
109 » »
çinilerden
Türbenin dış sofasında bulunan kırık bir çiniden
110 » » :
» » » genişçe bir bordürden
111 » » :
Türbeye giden koridorda bulunan bulutlu bir bordordau
112 » » :
» » » » ;> » »
113 » » ;
» » » » » » »
114 » » ;
Türbenin dış sofasmdaki bir pano ortası göbeğinde bulunan
115 » »
bir lâle
116 » » Türbenin dış sofasındaki ince bir bordürden
117 » » » » » » » »
118 » » » » » » » pano ortası göbeğinden
119 » » » » » » » » ;> »
120 » » » » » » » » ;> »
121 » » Cami avlusunda türbe pençeresinin sol tarafında bulunan
(Mulıammed) yazılı tek çinideki lâle
122 » » Cami avlusunda türbe pençeresinin sol tarafuula bulunan
(İMnbanımed) yazılı tek çinideki lâle
123 » » Cami avlusunda türbe penceresinin sol tarafında bulunan
(Mulıammed) yazılı tek çinideki lâle
124 » » Cami avlusunda türbe pençeresinin sağ iarafmda bulunan
(AUab) yazılı lek çinideki lâle
125 » » Türbenin dış sofasındaki bir pano ortası göbeğinde bulunan
lâle
126 Üçüncü Murat Türbesi Türbeyi çepeçevre dolaşan en üst bordürden
127 » » » » » » » » »
128 İkinci Selim Türbesi Türbe dabilindeki ulama çinilerden
129 Üçüncü Mur at » Kapmnı iç, sağ ve sol tarafında bulunan ve nakışlan ay­
nı olan panodan
130 » » » Türbedeki ince bir bordürden
131 Üçüncü Mehmet » Türbe dabilinde bir bordürden
132 İkinci Selim » » » ulama çinilerden

133 Üçüncü Murat » Türbedeki ince bir bordürden


90 F EY ZU L L A H DA YIGÎL

Bibliyografya : Büyüh Türk lügati, hanesi, tabiiye kısmı 161; ^etayicülezhar, Ali
H ü s e y i n K â z ı m , gayri matbu kısım; Emiri Efendi Kütüphanesi, tabiiye kısmı 162
Bürhanı Katı; Kamusi Türki, Ş e m s e d - kopya; Risalei lâle elmüsemmâ bimizanülez-
d i n S a m i ; Lâle Devri, A h m e d R e ­ har, Ali Emiri Efendi Kütüphanesi, tabiiye
f i k ; Tarihimizde Lâle Merakı, Doktor kısmı 164 kopya; Risalei müfredatı lüle ve-
A h m e d S ü h e y l , Millî Mecmua 14 adet lünsa vfûyarülezhar, Ali Emiri Efendi Kütüp­
makale; Türk Çinilerinde Lâle Tezyinatı, hanesi, tabiiye kısmı 165; Risalei lâle elmü­
D o k t o r A h m e d S ü h e y l , Milü Mec­ semmâ bimiyarülezhar, Ali Emiri Efendi Kü­
mua, makale; Türk Çinileri, T a h s i n ö z , tüphanesi, tabiiye kısmı 166 kopya; Şükûfe­
Yedigün makale; Salon Sünbülleri, Cev a d nâmei Ali Çelebi, Ali Emiri Efendi Kütüpha­
R ü ş d ü makale; Lâlezar İbrahim risalesi, nesi tabiiye kısmı 169 kopya, 170 kopya; Ri.
E b ü z z i y a T e v f i k , makale; Lâle isim­ salei esamii lâle, Ali Emiri Efendi Kütüpha­
leri, R e ş a d ' E k r e m K o ç o makale; nesi tabiye kısmı 171 kopya; Goncei lâlezar
Risalei Lâleü Zerrin, Ali Emiri Efendi Kü­ bağı kadim, Ali Emiri Efendi Kütüphanesi,
tüphanesi tabiiye kısmı 158; Takvimi Lâle, tabiiye kısmı 172 kopya, 137 kopya; Risalei
Ali Emiri Efendi Kütüphanesi tabiiye kısmı esamii lâle ferah engiz, Ali Emiri Efendi Kü­
159 kopya; Şükûfenâmei Ali Çelebi, Ali Emi­ tüphanesi, tabiiye kısmı 173 kopya; Laroussc
ri Efendi Kütüphanesi tabiiye kısmı 160 kop­ du XXc siecle; Encyclopedia Britanuica; Der
ya; Tuhfetülahbab, Ali Emiri Efendi Kütüp­ Grosse Brockhaus.
HALİM B A K İ K U N T E R A. SAİM ÜLGEN

F a t i h M e h m e d I I . uin i'elhi müteakip lstaubul"uu yüksek bir tepesi üzerine


büyük bir cami ile beraber yaptırmış olduğu mimari manzume bu şehrin son derece dik­
kate şayan tarihi âbidelerinden birini teşkil eder.
Sekiz medreseyi, sekiz tetümme medresesini ayrıca durüşşija, darüzziyaje (.talıbane),
İmaret, kütüphane, Kârvansaray, hamam ve saire gibi müştemilâtı ilitiva eyleyen ve çok
geniş bir saha kaplayan bu muazzam ve mütenazır mimarî eserin nührakını teşkil eden
Fatih camiini ve buna dair intişar etmiş olan yazıları umumî bir tetl-;ike tâbi tutmağı öle-
denberi istiyordum. Tarilıî bir mevzu olmaktan, san'at ve estetik balüslerimu umumî çer­
çevesinden çıkarak bir ihtisas işi halini alan, bundan başka plân ve makta' çizilmesini de
icap ettiren bu çalışmada bilgisi kadar ruhundaki saıVat heyecanı ve görüşü kuvvetli bir
arkadaşla elbirliği yapılması lüzumu kendini gösterdiğinden eski eserlere bağlılığını ve
Türk âbidelerine lıayranlığuu bize daha talebelik hayalında iken verdiği eserlerle isbaı
eyleyen, kabiliyet ve iktidarını çok genç yaşda salâliiyetli üstadlara teslim ettirmeğe mu­
vaffak olan M i m a r A l i S a i m U l g e n ' den bu himmeti istedim.
Tarih ve san'at bakımından yüksek bir değer laşi)an bu mimarî manzumeyi Türk
san'at eserlerinin güzelliğine ve füsununa gönlünü kaptırmış birer âşık heyecaniyle iyi­
den iyiye inceledik. Bir yandan âbideyi, öbüı yandan şimdiye kadar bu âbide hakkında
yazılmış veya çizilmiş olan eserleri tetkik eyledik. Bunları birbirleriyle, ortada duran ha­
kikatle veya kalabilen izlerle karşılaştırdık, ü z ü n uzun düşündük, itinalı ölçüler aldık.
Düşündüklerimizi teyid edecek ilmî ve maddî deliller aradık ve bulduk.
Aşağıdaki yazıyı işte böyle uzunca süren bir emeğin, el ve gönül birliğinin mahsulü
olarak karilerimize arzetmekteyiz.
Birçok değerlere ve hususiyetlere malik olan Fatih camiinin en güzel taraflarından
biri de yüksek bir kıj-meti haiz bulunan kapısıdır.
İç ve dışı tamamiyle mermerden yapılmış olan Tak-Kaınmn çok kuvvetli Selçuk te­
sirini tebarüz ettiren haricî sivri kemeri allına ince bir san'at görgüsünün kudretli eliy­
le imtizaç ettirilen Bursa kemeri ve bunlarm allına dizilmiş olan islalâkliller bu güzel he­
yete mimarî eserlerimiz arasmda ve mimarî tarihimizde mutena bir mevki bahşeyleiuiştir.
Türk san'atkârı bediî duyguları plâstik biı eserde -millî delianm inkişaf seyrini de
göstererek- çok kuvvetli ve güzel bir surette yaşatmıştır. San'at kudreti burada âzami sadelik
içinde asîl ve muhteşem bir eser yaratmasmı bilmiştir. Tarihde eski bir devri kapayıp
yenisini açan büyük bir zaferin gönüllere verdiği heyecanı duymuş olan san'atkâr bu ka­
pıyı denilebilir k i yalnız cami için değil belki tarihin ve Türklerin girdiği yeni devir için
de bir medlıal olarak inşa etmiş; büyük zaferin hatırasını yaşatacak, onu nesillere ulaş­
tıracak bir zafer takı gibi yükseltmiştir. Türklüğün, her yerde kendini gösteren, yüksek
kudreti önünde saygı ile eğilerek onun altından geçer ve mevzuumuza gireriz.
Halim Baki Kunter

Fatih camii İstanbulun en eski âbidele­ ne devam etmiş ve 1470 (875) tarihinde ni­
rinden biridir. İstanbulun fethinden dokuz hayet bulmuştur.
sene sonra yani 1462 (867) yılında inşasına 1179 tarihindeki büyük zelzelede mimar
başlanılan bu mühim eserin yapısı sekiz se­ E s k i S i n a n ' m sekiz yılda yapmış ol-
92 HALİM • SAlM

duğu ilk Fatih camimin büyük kubbesi, tür­ 6 — Suyolu Haritası, Köprülü Kütüp.
be ve sair aksamı sakatlandığmdan Mus­ hanesi (Fazıl Ahmet Paşa kısmı) tarihi, H
tafa i l l . ün emriie caminin yalnız harim 1083, fiş No. 1029.
kısmı temamen yıkıbp mihrap tarafma doğ­ 7 — Suyolu Haritası, Köprülü Kütüp.
ru ileri götürülmüş ve Sultan Ahmet Camii hanesi (Fazıl Ahmet Paşa kısmı) fiş No. 1027.
plânı tatbik edilerek inşaata yeniden başlan­ 8 — H a 1 i 1 E th c m E l'd e nı, Ca-
mıştır. Fatih camii bu suretle eski şeklini milerimiz.
kaybettiği gibi Edirnede çok mütekâmil biı 9 — Celâl E s a d , Türk San'alı, 1928
veçhe gösteren ve Koca Sinan'a ge­ 10 — Dr. S ü h e y 1, Fatih Darü^şijası,
linceye kadar hiç bir san'atkâr tarafmdan is­ 1932.
tifade edilmeğe cesaret gösterilemiyen üç şe 11 — S i r William S t i r l i n g
tefeli cami dahi san'at müdekkikleri tarafm­ M a Xw e 1 Ba r t, J/ıe Turksin, MDXXIII
dan bu eser gibi tetkik edilmeden geçilmiş London, M D C C C L X X I I I .
olduğundan Istanbulda um^ımî karakter iti- 12 — Byzantion (Die Apostolkiiche und
barile Ayasofyaya. benziyen Beyazıt Camii die Mehmedije zu Konstantinopel - K . W u 1 .
(1501 - 1506) Türk mimarisinde birdenbire z i n g e r ) , Paris, 1932.
doğan bir eser olarak telâkki edilmiştir. Bu 13 — A. G a b r i e l , Les Mosquees
sebeple Istanbula gelen Türk san'atkârları- de Constantinople, Paris. 1926.
nm Bizans'm Ayasofyasmm azamî tesiri al- 14 — C. G u r 1 i t t , ^Die Baukunst
tmda kaldıkları kanaati hasıl olmuştur. Hal­ Konstantinopel, Berlin. 1912.
buki Bursa, Edirne ve Istanbuldaki eserler 15 — C. G u r 1 i 1 1 , Orientalisclics Ar-
kronoloji dahilinde iyice tetkik edildiği tak­ chiv I , Berlin. 1912.
dirde inşa tarzı ve mimarî karakteri itibarile Bunlardan W u 1 z i I Î g e r ' in liyzan-
Ayasofyadan. çok ayrı hususiyetler gösteren tiondaki yazısı 32 sahife tutan uzunca bir
Üç Şeref eli Camii meydana çıkar (1432). Bir tetkikdir. Ve etüdlerin içinde en etraflısı ve
takım üstün vasıflar taşıyan böyle bir eseri muahharıdır. W u 1z i n g e r yukarıda sa­
mimarî tarihimizde Ayasojyanın tesiri alım­ yılan mehazların hemen hepsini gümıesine
da kalmadan Selçuk san'atınm kuvvetli un- rağmen binayı yerinde kuvvetle tetkik etme­
surlarile beslenmiş bir Türk mimarı ibda ey­ diği ve Havariyun kilisesinin üstüne yapıl-
lemiştir. Bunu takip eden âbidelerimizde vü­ dığı iddiasını ileri sürerek buna tamamen
cut bulan tekâmül hiç de hayretle karşılana­ inandığı için bir çok noktalarda yanlış lıü-
cak bir hâdise değildir. Bu tekâmülü Aya kümlere varmıştır.
sofyanm tesirine atfetmek de gayretkeşlikten
Bugüne kadar yazılan bütün yazıların
ibarettir. Fatih camii hakkındaki etüdü hazır­
tenkidini ihtiva eden bu makalenin iyice tet­
larken bu cami hakkında bundan evvel inti­
kik ve mukayesesini yapmakla bu bina üze­
şar etmiş olan yazılarla bu camiden bilmü- rine yürütülen bilcümle mülâhazaları da ten­
nasebe bahseden yazılan ve yine bu camiye kit ve mütalâa etmiş olacağız.
aid resimleri tetkik ettik. Bunlar da şunlar­
Ayrıca bugüne kadar nazarı ilibare alın­
dır:
mayan noktaları da tebarüz ettirmeğe çalı­
1 —Jj^ij^^^'^^jjj^^^^jNurosmaniye şacağız.

kütüphanesi. ESKİ FATİH CAMİSİNİN EVSAFI


2 — ^.1 ^V^^J^ ,1281. 1462 (867) - 1470 (875) y ı l l a n arasında
3 — Evliya Çelebi Seyahatnamesi, cilt. Mimar E s k i S i n a n (1) tarafından ya­
I, S. 138-140. pılan bu camı Türk mimarî tarihinde mimar
4 — Dr. A ğ a o ğ l u M e h m e t , Fa- Koca S i n a n ' m devrine kadar devam
tih camisinin şekli aslisi, (Hayat Mecmuası, eden zincirleme tekâmülün çok karakteristik
No. 45, sene 1927). bir halkası idi. Bugün mevcut cami eskisin-

5 —öU-J\c-A« jUaLı cri\^ Ji- JjU* jt— (1) Eski PatUı camimin m i m a r ı h a k k ı n d a büf
Matrakçı Nasuh, H. 944, istanbul çok fikirler İleri s ü r ü l m ü ş t ü r . Mehmet Ağa^
oğlu tarafmdan y a z ı l a n makale M. W u l z l n .
Üniversitesi Kütüphanesi.
FATİH CAMİÎ 93

den harim ve haricî kitle itibarile çok fark­ ve taazzuv ederek vücut bulmuş değildir. Fa­
lıdır. tih c-OHii'mdeki tekemmülle Beyazıd camii:
Eski tarihlerde ve |»*l^i-r^ JL^ nam eserde Beyazıd ve Çarsanbadaki Sullan Sel im cami­
eski binanm temellerine kadar hedm edilip lerinin imtizacından da Sinan Ekolü doğmuş­
yeniden inşa edildiği yazılıdır. Halbuki bazı tur.
kısımları muhafaza edilmiştir. Ve bunlar bu­ Beyazıd camiinde yanlardaki kollar ve
gün elimizde çok mühim b'.rer vesika ve mu­ bunların bağlandıkları şimal garp yarım kub­
kayese unsurudur. besinin kaldırılmasile Esli Fatih Camii vü-
Eski Fatih Camii Evliya Çclebimıı ver­ cude gelir: hem de bütün teşkilât ve mantıki
diği malûmata. Suyolları harilat-mdaL ve Mai- ile.
rakcı Nasuh'daki resimlere ;röre büyük ve tam Suyolları haritasında mevcut Fatih. Atik
bir kubbe ile örtülmüş olup mihrap üstüne Ali pa.şa ve Beyazıd camileri resimlerini mu­
bir yarım kubbe inşa edilmişti. kayese edersek yan cephelerinin birbirlerine
Caminin hariminde büyük kubbeyi ve oldukça müşabih olduklarım görürüz.
mihrap yarım kubbesini tntan, cenah kemer­
Yan cephelerin sağır olamıyacağr key­
lerinin istinat ettiği, i k i büyük pilpaye ile
fiyeti de göz önünde tutulursa büyük kubbe­
iki mermer sütun cenahlara orta kısımdan
nin istinat ettiği dört kemerden mihrap cihe-
ayırmakta idi. Bu cenahların üstleri, tanbur-
tindekine mibrab üstü yarnu kubbelerinin
ları yüksek (2) üçer kubbe ile örtülmüş ve
dayanmakta olduğu anlaşılır. Diğer üçün­
son cemaat mahalli revakh bir avlu ile çev­
de pençereler açılmış ve dolu kısımlar iki­
rilmişti. Bu şeklin müşahhas bir numunesini
şer kemer ve bîr sütun üzerine istinat ettiril­
Beyazıd camiinde bazı noktalan hazf ile te­
miştir. Halbuki M . W u 1 z i n g e r bu cep­
min edebiliriz. Bu vesile ile de şunu arzetmek
heleri tek pencereli ve sağır olarak göster­
lâzımgelir ki Istanbulda Beyazıd Camii, Aya-
miştir. Bu zatın makalesindeki resimlerde
sofyanm tesiri altmda bir karakter kazanmış
kubbe biraz daha yüksek 2 Ö r ü l m e k f e d i r . Ay­
ni resimde kubbe tanburu etrafında görülen
ger tarafından tenkit edilirken h i ç vesika zlkre- islinad kemerleri de Fatih devrinde mevcut
dilmekslzln Chrlstodulos adında Y u n a n l ı bir
olmıyan inşai elemanlardandır. Halbuki Fa­
mimar zikredilerek Mehmet A ğ a o ğ l u ' nun
eski Sinanı mimar gösterdiği, bu Y u n a n l ı mimarı tih. Beyazıd. Atik Ali Paş'i ve hattâ Edirne-
Udnci pl&na aldığı kaydediliyor, ve bu bir gayret­ deki Beyazıd camilerinde bu kemerlere rast-
keşlik telâkki ediliyor. Halbuki böyle bir san'atkâra layamayız. îlk defa olarak tstanbulda Çar­
Demeter K a n t i m i r l ' nln Osmanlı T a r i h i n ­ sanbadaki Sultan Selim Camiinde kullanılmış
den başka bir vesikada rastlayamadıgımız gibi p j\ ^
olan bu inşaî eleman vukanda isimlerini say­
dC^iS^ da F a t i h camisinin mimarı olarak serahatle dığımız eserlere sonraki tamirlerde ilâve olun­
Sinan adı zikredilmiştir. muştur.
Mimar Eski Sinan'ın vakıf kayıtlar Cenahlardaki ufak kubbelerin lanburlan
arşivinde müseccel i k i tane vakfiyesi vardır. Biri
yine bu resimlerde görüldüğü üzere lıasık de­
evaiU reblülahir 869 diğeri evaili rebiülevvel 873 t a .
ğildi. Bunu I\T a t r a k c I N a s u h ' un
rihlldlr.
Kıztaşı mahallesinde bir mescid ile bir mektep
resminde gördüğümüz gibi Tahhane medre­
ve bir zaviye ve b u n l a r ı n idaresi İçin bazı akarat sesinin dahilinde mevcut oda kubbelerinin bit;
vakfeylemiştir. Vakfiyede vâkıfın adı ş u suretle ya- değişmemiş olan şekilleri de bu kanaatimizi
tevsik eder. Bu kubbelerin tanburları dabilen
İlk Fatih camii m i m a r ı n a verilen Atik Si­ mainî şekillere taksim edilmiş ve bu cihetle
nan a d m ı n bu zatı mimar Koca S i n a n ' dan irtifaı vüksek tutularak dairevî bir kaide mu­
aynrmak İçin k u l l a n ı l m ı ş olmadığı Mimar Koca Bi­ rabba bir plâna irca olunmuştur.
nandan çok evvel y a z ı l a n vakfiyeden anlaşılmak­
tadır.
Büyük kubbenin oturtulmuş olduğu şi­
mal garp kemeri de canibi kemerler gibi in­
(2) M a t r a k ç ı N a s u l ı ' un resmine ba­
kınız. Bursa tislubunun İ s t a n b u l d a imtidat eden şa edilmiş, bu cepheye de ])cn(,ereleı açılmış­
bir karakteri o l d u ğ u n a kanaat getirebiliriz. tır, u I z i n g e r ' in rcsinılcrinde ise bu
94 HALİM- S AIM

cephe kısmen geri çekilmiştir. Kanaatimize renk itibarile çok büyük fark olduğu ç i b ;
göre bu cephede kemerlerin istinatgahları sonradan yıkılarak eklenmiş o l d u ğ u gözle tef.
olan ayaklar bulunmakda îdi. Büyük kemer rik olunacak kadar imtiza>;;.?ızhk da mevcut­
esas duVar üzerine ikame edilmişti. tur.
Şadırvan avlusu mustatilî bir plândadır.
Demek k i minare ile son cemaat mahal­
Bu günkü ve dünkü şekli arasmda hiç bir ta- lindeki direkler yerlerini dı-ğislirmemişler, bu
havvül olmamıştır. Bugünkü camiin genişle­ halde binanın b i r y a r ı m kuWie ilâvesîle iler­
mesi M. W u l z i n g e r ' i n resimlerine ve lemesi bu cihetten kabil o l a m a m ı ş ı n . Bina­
izahatma göre bu cihettendir. Halbuki yap- enaleyh mihrap cihetine d o p n ı ]-.5r lalıavviU
dığımız tetkikatm sonunda bu teze zıd bîr ne­ olduğunu kabul etmek lâ/ımjrelir. Tumu tev­
ticeye varmış bulunduk. sik için de bu cephede tpikikatıımya devam
Bu zat, çizmiş olduğu resimlerde mihrap edelim.
duvarmm ibka edildiği kanaatindedir. Bunun
Türbelerin bugünkü h i n a l a n da yeni ve
sebebi de caminin temellerinin bu mevkide
barok tesirlerini havidir. T ü r b e l e r avlusunun
olduğunu kabul ettiği Havariyun Kîlîsesimn
pcnçereli duvarlarınm cami i l e ilti^ıV pey­
duvarları üzerine inşa edilmiş olduğunu is-
da eUiği nokta üzerinde d u r a l ı m .
bat etmek iddiasıdır. Bunun için göz önünde
mevcut hakikî vesaika istinat etmekten ziya­ Şorba (Çorba) kapısmdaı. İ I Ü K M C U de­
vam edegelen İni duvara arılmış cl.ıu pence­
de takribi ve hayalî hesaplara dayanmakta­
relerin oluzuncu.sunun kesilmiş ve tMTçeve
dır. Bu mütalâaları sırasile izah ve tenkid
mulürlprinin çekiç darbelerilo kısrucu Lo/ula-
edeceğiz.
rak bir köşe hissini vcrcev'k şekilde v:," T<j^,ı.
M. W u l z i n g e r ' i n yaptığı hesaplara
mış olduğu görülür, öleünu'i/e ;';•,,•<• \,n nok­
göre mihrap duvarı yerinde kalmak şartilc
tada hazfedilen p a r m a k l ı k l ı l.alıc- duvarı
cami eski vaziyetindeki avludan bir aks kaza­
pençeresi be.ş tane olmalıdır. Kcsilı-n. y>enç.e-
narak büyüyor ve murabba avlu nıustatil bir
re parmaklıklarının girmiş olduğu ılOikleT
şekil alıyor. Bu kanaati yeknazarda kabul et­
balen mevcut olan süve ta';! üzevîncL' 'röriil-
mek için sebepler yok değildir. Bunlardan
mektedir. Bu noktada taşlar kısm. u vr,ulul-
üzerinde durulacak en mühim nokta caminin
muş ve derzler hariçten PÜrüleu I m -Ta dol­
son cemaat yerine açılan cümle kapısının bu­
durulmuştur.
lunduğu cephenin yeniden inşa edilmiş ol­
masıdır. Pençere nisbetleri ve kemerler ta­ Buşrüıı mevcut olan hülüu bu lı,>l!<iye ve
mamen Türk-Barok üslubunun esaslarını irae izlerden anlaşddığı üzere '^amiîu srid'-vau av­
eder. Fakat unutmamalı ki caminin büyütül­ lusu tavafından değil mihrap duv.nt cılıetin-
mesini müteakip canibî duvarlarla bu cep­ den ilerlediği inkâr kabul etmez bi\- lıakikat-
henin birleştirilmesi inşaî bakımdan bir çok tir.
mahzurlar doğururdu ve belki bu cephede de î l k yapılan minareler birer ş e i ı - M i ve
bazı çatlaklıklar vücut bulmuştu. Bu yüzden külâhlı i d i . Şakulî nisbetlerinin Lnıluv oldu­
bütün duvarlarm hedmi ve yeniden inşası ğu eski Gravür'lerde görülmektedir. Foleuklu-
mevzuubahs olmuş, yalnız şadırvan avlusu iardanberi devam edegelen ve Bur^a devrinin
ve direkler ibka edilmiş ve hiç değiştirilme­ de hususiyetlerinden olan bu nipboi farkı îz-
den yeni binaya eklenmiştir. nik ve Bursadaki eserlerde ve îslaul'îîlda Sul
lan Ahmelleki Fin/zağa ramü minair sinde gö­
Bu kanaatimizi tevsik edecek delillere
rülür.
gelince: camiin yan uzunluğuna cephesinde
avlu cihetinde dört direk aksmı müteakip bir BUGÜNKÜ F A T t H C A M İ Î
kapı ve altıncı aks olarak da daha mürtefi 1765 (1179) tarihindeki b ü y ü k zelzele­
son cemaat direkli mahalli gelir. Bu nok­ de büyük ve küçük kubbeleri Fakiîtlanan i l k
taya dayanmış bulunan eski minare kür­ Fatib camiinin M u s t a f a lîî. yeniden
süsü ve kapı kemerleri hiç el sürülmemiş yapılmasını irade ettiğinden 1767 (1181) de
çok temiz X V inci asır Türk mimarî unsur­ inşaata başlanmış ve 1 7 7 1 de lamirat sona
larını ihtiva eder. Yalnız minarenin kürsü ile^ ermiştir. Bu inşaat sırasında yajulau değişik­
beden kısmı arasında gerek taşçılık, gerek liği görelin*:
FATİH CAMİİ 95

Bugünkü heyetile gördüğümüz bu cami


susiyeller o devirde taş işçiliğinin, mimarî
plân ve hacim itibarile Sultan Ahmet camiin- nisbet ve telâkkilerin ne kadar büyük farklar
den çok az farklıdır. Sultan Ahmet camiinde arzettiğine birer delildir.
haricî kitle daha oturaklı ise de kubbenin bı-
Camiin dahilî duvarlarında ve kubbe­
rakdığı tesir talî derecededir. Bu eserde ise
lerde görülen tezyinat X I X uncu asrın çirkin
tanburlar ve haricî inşaî tecsimat daha şakulî
kalem işleridir. Bugün yeşil rengile sıvaların
ve mürtefidir. Dahilde Sultan Ahmet camii-
altında sezilen nakışlar belki X V I I I ci asırda
nin kaim ve yuvarlak f i l ayaklan yerine mu­
yapılmış olan tezyinattır. Minareler, kürsüle­
rabba plânlı ve daha munis şekilli pilpaye-
rinin üst kısınılarmdan itibaren yeniden inşa
1er mevcuttur. Bu ayaklara kemerler daha sa­
edilmiştir. Her biri üçer şeıefelidir. 1310 zel­
de ve basit surette oturtulmuştur. Fakat mi
zelesine kadar minarelerde yine ahşap külah­
marî nisbetler ve talî şekiller barok üslûbu­
lar mevcut iken zelzeleyi müteaklj) yapılan
nun çevresinden uzaklaşamamıştır. Yalnız
tamirde külahlar kesine raşdan ve bugünkü
eski mimarî elemanların tertibi ve sivri Türk sekillerile inşa edilmişlerdir.
kemerlerinin, o devirde terkedilmiş olmasma
rağmen kullanılması eski Fatih camiimn ye­ İLK BİNA ÎLE BUGÜNKÜ BİNANIN
rine yapılan bu eserin mimarmm. eski klâsik MUKAYESESİ
san'ata hürmetgâr b i r i yani bir Türk oldu­
1162 (867) - 1470 (875) yıllan arasın­
ğunu gösterir ( 3 ) . O yıllarda yapılan Nuru da mimar eski Sinan tarafından yapılan ilk
Osmaniye camii üslûbunun büııyesile, bu bi­ Falilı camii ile 1767 (1181) - 1771 (1185)
na arasında yapılan mukayese bıı kanaatimi­ seneleri içinde İM u s t a f a I H . tarafından
zi kuvvetlendirir. tamir vc inşa ettirilen ikinci Fatih camiini
M u s t a f a I I I . .arafından yaptırılan ayrı ayrı izah ettik. Burada bunları birbirle-
şimdiki Fatih camii dört pilpaye üzerine otur­ rile mukayese ederken tekerrürden içtinap
tulan bir merkezî tam ve dört canihî yarını edeceğiz.
kubbe ile örtülmüş murabba plânlı bir bi­
Î!k cami yajjilirken: mevcut olan mima­
nadır. Yarım kubbeler ile yan kemerler ara­
rî tekâmülün seyrine üıtîyarsı/ oyulmuş, bu
sını örtmek maksadile tali yarım kubbeler in­
sebe])le günden güne tekemmül eden Türk mi­
şa edilmiştir. Yan istinat ayaklan arasına sı­
marisinin san'at lerakkiyalmdan güzel bir
kıştırılmış maksurelerle haricî abdest musluk­
enmuzec vücut bulnuıştu. O zamanki Türk
ları, üstü revaklı galeri bu hudud haricinde
mimarisi daha genç ve klâsik nizamlarını ye­
kahr.
ni yeni vazetmeğe başlamış olduğu için mey­
Camiin inşaatı sırasında -yapılan hün­ dana çıkan eserde devrin tekâmülüne ve kud­
kâr mahfili ile minber bize X V I I I inci as- retinin artmasına misal olacak hususiyetler
rm ikinci nısfmm bütün» hususiyetlerini gös­ sezilivor. Tecrübe ile vücut bnlan bu eserler
terir. Hünkâr mahfilinin mihrap nişi ve min­ müşahhas bir ruh taşırken daha sonrakiler­
ber tezyinatı ile mulürleri fMoulure') bugün de san'at mücerred ve klâsik bir veçhe almağa
dahi mevcut olan esas mihrabın ve cümle başlıyor.
kapısmm (4) evsafına hiç benzemez. Bu hu-
Halbuki ikinci eser inşa edilirken klâ=ik
(3) Halil Etem Eldem CamiJerimk san'at telâkkileri artık tarihe karışmış lıulun-
adlı eserinin 31 - 32 ncl sahlfelerlnde Fatih Camii maktadır. Avrupanın iyi veya kötü tcsirleıi
hakkında yazdığı satırlarda İkinci Fatih Camii ml. büyük bir kıymet vc vevacdadır. Vücut bu­
mannın Hacı Ahmed Halife, bina emin­
lacak bir eserin nnıhakkak o günün modasına
lerinin Sarım İbrahim Paşa İle İzzet
uyması lâzımgclmektedir. Fakat ne garip­
id e h m e d b e y , yapı kalfasının K ö r V a n i kal­
fa olduğunu zikrediyor.
tir ki o günün işçisi dahi elinde kalem, çekiç
(4) B u g ü n mevcut olan mihrap 11e cümle ka­
ve malasile bu modanın bir tatbikatçısı ol­
pısı ilk binadan kalma nefis san'at eserlerindendir. duğu halde camiin bünyesinde eski binayı
Cümle kapısı tarafından camiin llerletUmediglnl y u . hatırlatan tesirlerden kıntnlamamıştır.
karıda İzah ettiğimiz cihetle bu k a p ı n ı n yerinden
kaldırılıp yeniden yapılmasına lüzum hasıl olma. kubbe kadar İleri götürüldüğünden eski milımp, İler­
dıfı kabul edilebilirse de mihrap duvarı bir yarım leyen duvara nakil ve yeniden inşa olunmuştur.
96 HALİM • S AIM

Onda, kaybettiği şeyi arayan fakat biı daha sonraki eserlerde b i r çok nünıuııe]çj.j
türlü bulamıyan bir san'atkârın mütereddit ne rastlardık, nitekim bu camide k u l l a n ı l a n
tahassüsleri vardır. Bu eserinde mimarm es­ birçok mimarî ve tezyini elemanlan sonraki
ki klâsik mimariye üzendiği ve temellerine en üstad mimarlar bile büyük b i r değişikliğe
kadar indirdiği âbidenin füsûnu içinde kal lüzum görmeden eserlerinde kııllanmişlarılır
mış olduğu zannedilir. Fakat bu hissiyata Bu vaziyette i l k cami orta salıau iıibari-
rağmen san'atkârm günün modası tesiri al le oldukça mürtefi, cenahlarda ise de oldukça
tmda bir halita vücude getirdiği görülür. Mi basık i d i . Bu şekle göre cami InriiKİsi mih­
marî elemanlar zikre değier bir hususiyet ar- rap yarım kubbesinin alt kaidesi se\ iy^•e^îııcle
zetmekde ise de nisbetleri klâsik san'ata göre . olmak, merkezi kubbenin istinat etliği eanibi
zayıftır. Dahilî teferruat, akant yapraklı baş­ duvarların ve cümle kapısı duvannm üzerin­
lıklar, dairevî tali kemerleı binanm karkteri de bulunmak, diğeri merkezî kııljbeın,, if,ıı-
üzerinde büyük tesirler yapmaktadır. Cümle bur kaidesinde olmak üzere i k i talıakaya tak­
kapısmın haricî sivri kemeri tek merkezli ve sim edilmiş ve yanlarda fevkani maksin e ler
mümaslarla çizilmiş olup çok kuvvetli Sel­ ile mahfiller yapılmamış i d i . Bugiitıkii eser­
çuk tesirini tebarüz ettirmektedir. Bu keme­ de biri, yarım kubbelerin a l l l a r n u ı i l i n e olu­
rin kuvvetli inhinası minare kapılarmm üst­ nan daire şeklindeki tali y a r ı m knblıeleı nı sp.
lerinde de mevcuttur. N viyyesinde; diğeri esas kıı!ıbc kaidesiıul, o l ­
İçi ve dışı tamamen mermerden yapılmış mak üzere i k i kat gezinti yeri vücude ' eih-il-
olan Tak-Kapmm bu nefis kemerinin altın­ mistir. Mihrap dahilî cephesinden başka di­
daki Bursa kemeri de çok ince bir san'at gör­ ğer cephelere b i r kat mahfiller ilâve olun­
güsünün kudretli eli ile imtizaç ettirilmiş, al muştur.
tma dizilen istalâktitler bu güezl heyete mi­ Fski binada mihrap y a r ı m k i i b l v - l ] „ , .
marî tarihimizde mutena bir mevki bahşey- günkünden çok daha alçak ve haricî iiısii-
İçmiştir. şünde esas büyük kubbe ile b a ğ l ı değil d;. '^Nlev­
Revaklı avlunun ortasmda yükselen dört ent olan pilpayelere istinad ede?ı sağu n-plı,
servinin gölgesinde sivri külâhile bu mimarî duvarına ve kemere dayanıyordu.
mahal içinde en kuvvetli bir plâstik eleman İlk inşa esnasında yapılan piljıav'Terin
olan şadırvanm hususiyeti zikre şayandır. dört kemerin islinatgâhı olması hasebile Ijar-
Bu avluda Beyazıd camiinde görülen tez vari b i r şekilde yapılmış olması çok lüiılıte-
yinat kalabalığmı bulmak kabil değildir. Hat­ meldir. Bugünkü cami çok aydınlık ynııi cok
ların sükûnu, gerek ufkî, gerek şakulî nisbet- pencerelidir. Bilhassa zemin t a b a k a s n ı d ı İm
lerin âhengi Şehzade ve Süleymaniye cami­ pencerelerin aksları mütenazır olıııkl.ı 1 eva-
lerine yakın bir seviyyededir. ber aralıkları ayni değildir. H a l b u k i iıî: b i ­
İlk Fatih camiinin harimi müstatilî bir nada duvarlar nisbeten az pencereli aks
plânda olduğu halde bugünkü şekli murab- aralıkları muntzamdı. Plân da mihrap m i l *
baa pek yakındır. Evliya Çelebi eski Fatih verine göre mütenazırdı.
camünin kubbesini tutan dahilî ayaklardan Yazımızın ikinci faslında esas ke>nerle-
bahsetmemiş ise de canibî somaki direkleri rin sivri Türk kemerleri olduğunu zikreimis-
zikretmiştir. ;ı.1^'<a)A>. bu pilpayeleri Fil- tik. Muhakkak k i i l k kemerler b u püııküler
ayağr adı ile kaydediyor. Bu kelimeden mu­ kadar sivri ve yüksek değillerdi.
hakkak yuvarlak bir pilpaye inşa edilmiş ol­ Camiin haricî görünüşüne Kclitıer-: mih­
duğu anlaşılamaz. Halbuki ilk önce Dr. M e h ­ rap cihetinde duvara dayanan sağır b i r ya­
met A ğ a o ğ l u , sonra M. W u 1 z i n g e ı rım kubbe, mihrap yarım kubbesinin nısıf
çizdikleri resimlerde mihrap yarım kubbesi- kutrundan daha büyük nısıf kutur! ıı merke­
le esas büyük kubbeyi tutan ayaklan daire zî b i r kubbe ve i k i cihette k u t u r l a r ı takriben
—^Vlinde tersim etmişler ve bu suretle hatâya yarım kubbenin nısıf kutru kadar olan üçer
düşmüşlerdir. Sultan Ahmet Camiindeki dai­ cenah kubbesi mevcut idî. H a r i c î lecsimat
revî ayaklara kadar ve bilhassa Istanbula ge­ mevcut olmadığı gibi pencerelerin çerçevele­
lir gelmez köşeli kaideler yerine bu şeklin r i mulürlü ve i r t i f a l a n b u g ü n k ü l e r e nazaran
knllanılmaeına ihtimal yoktur, ö y l e olsaydı kısa i d i .
FATİH CAMİİ 97

Halbuki bugün cami. tertibi cok karı-


Bugün kilisenin yenni tamamen tesbit
şdc görülen tam ve yarım büyük ve kücfik
edecek vesaika ve arkeolojik delillere sahip
kubbeler, üstuvanî ve meıışıırî ağırlıklar, ku­
lıulunmadığımızdan kat'î bir şey söyle­
leler, meyilleri mütebavvil satıhlarla kapatıl­
mek imkân haricindedir. Fakat M . W u 1 -
mış olduğu gibi dahilde de üst tabakaların
7- i n g e r her nedense hn makalesinin mih­
girinti ve çıkıntısı pek fazladır Bu şekillere
veri olarak Havariyim Kilisesim almıştır. Bi­
dönün düz ve sakin batları yerine kıvrak ba­
taraf bir müşahit sıfatile Falih camünin eski
rok mulürlerinin ve silmelerinin ilâve edil­ şekli üzerinde bir mikdar durduktan sonra
mesi pek karışık bir manzara vücude getir­ camiin Havariyim Kilisesi temelleri üzerine
miştir. yapılmış olduğunu ileri sürmekte fakat bu
Camiin eski resimlere göre i k i yan cep iddiasını hiç bir maddî ve amelî delile isti-
beleri düz i d i . Bu yan duvarlardaki pencere nad ettirememektedir. Bunları aşağıda sıra-
mîkdarmm ne kadar olduğunu bilmivorsak silp mütalâa edelim:
da elimizdeki dokümanlarla mukayese ede­
Havariyim Kilisesi Bizansm meşhur kili­
rek bir fikir yürütebiliriz. selerinden biri i d i . Böyle olmakla beraber ge­
Suyolları haritasındaVî resimde revaklı rek eb'ad. gerek saha itibarile Ayasnfvaya
avlunun pencereleri sayısı kapı ve son cema­ erişmek kabiliyetinde değildi. C o n ? t a n -
at mahalli yerleri buîrünkü mevcut ve değiş- t i n P o r p h i r o g e n e t e ' in kitabı mera­
miven kısımlara tevafuk edivor. Demek k i bu siminde tarif ve tavsif edilen bu kilise ebad
resim bakılarak çizilmiştir. Buna «öre camiin itibarile o kadar büvük olmadığı gibi üzerin­
pençerelerî mikdarınm da doğru olarak de teîkikat icra etmiş bulunan mimarların ve
tersim edilmiş olması melhuzdur. a r k e o l o 2 İ a r ı n da nmlıavvel fikirler ileri sür­

Halbuki M . W u 1 z i n g e r resimlerin­ melerine sebep olarak kadar cümlemizin meç­


de pek çok döşeme penceresi ve i k i kat taba­ hulüdür.
ka pencereleri göstermiştir. Yukarıda arzet- ^ I . W u 1 z i n e r ' in m:ıkalp>;ine derr
tîğimiz gibi bu cenahlar alçak ve main şek­ ettiği filânlar arasında bulunan farklar da bıı
lînde tezvinî unsurlara taksim edilen tanbr.r- eser hakkında elde mevcut malûmatın pek kıl
lar üzerine oturtulmuş üç kubbeli bir kori­ olduğunu 2Ösfermektedir.
dor seklinde i d i . Zemin pencerelerinin üstle­ İT ü b s c h. R e i n a c h. V u 1 f f ve
rindeki bir kat avdmlık pencerelerinden baş­ H e i s e n b e r 2 ile W u 1 z i n s- c r ' in çiz­
ka bir tabaka daha mevcut olmasına imkân dikleri plânlar umumî vasıf'ar baric birbir­
yoktur. Buffün bu canibi duvarlar haricen di­ lerine In'ç benzememektedirler.
rekli koridorlar seklinde inşa edilmiş van is-
H(nari\ım hilisest liar s e k l i ' i r f f nlântr.
tinad direkleri de harice taşırılarak cami da­
nıiiteTddtt kubbeli bir binn idi. ATııhnkknk
hiline ferahlık verilmiştîı. Bu vazivete gö­
olan sudur k i ilk insa t?dndi"i znnnn bu e=er
re bnffünkü cami. eskisinden cümle kapısı üze­
Bazilik şeklinde ve üstü c I I I I T idi. r a n i b î ko1-
rindeki varım kubbe ile i k i cihetle mevcut
laıı =onradın vnnılan de";s!kliğe .ıtfetm^k lâ
ufak tam kubbelerin, van maksure ve 1ıari-
zııııc-elir. Çünkü bu kiHseiı'n tarihini 1 üncü
cî direkli şralerilerin örttüğü saha kadar ae-
a-ıra kadar çıkaranlar mevcuttur.
nisletîlmiş, daha yüksek ve hafif inşa edil­
miştir. Jüsliuanüs devri eserlerinde mevcut olan
cap Tmodule^ o devrin öirüsü olan ^^
HAVÂTIÎYUN KÎT.ÎSFSÎ'NÎN ^lAHÎYFTÎ santim -muadili olan kadem ile muamele edi­
VE FATÎH CA^TÎt ÎT.F ^Tf^^USEBETÎ. lerek elde edilir. Filhakika bu münasebetler
CAMtÎN BU KÎLÎSE Ü 7 K R Î N E ÎNŞA OLU­ Iıer mimarî eserde aranabilir. Bucün Yunan
NUP O L u m u D i G ı \ T Roma mimarî nisbetleri tamamen ehle edil­
Fatih Mehmet 11. îstanbv.Uı alarak Ayjsof- diği gibi büvük milletlerin san'at şubelerin­
yayı camie tahvil ettikten sonra Bizanslı ra­ de ince felkiklerle bu bususivetler aranmak­
hiplere Patrikhane olarak tahsis edilen k i l i ­ tadır. Bu muavven ebadın mevrudiveti büvül<
se bugünkü Fatih camii civarmdaki Hovan'- snn'atları klâsikleştirmiş ve her yeni eser!
bir tecrübe vesilesi olmaktan kurtarmıştır.
yun Kilisesi idi.
98

senin orta kubbe pilpayeleri aks, ile bugü^.


Böyle olmakla beraber teşkilât itibarile yine
kü esas kubbe ayaklan arasında 1,1, nıukayg.
pek çok farklar vücut bulmuştur.
se yapmak münasip olur. r.i/.zai •"'.l(^düğümüz
Bu sebeple Efesde bulunan St. Jean
pilpaye aks açıklığı 25.90 - ofı.Ol metredir.
Evangeliste (Sen jan Evanjelist) ile Havari-
Bu genişliği ;-51.5 santim ile n\ukayese eder­
yun kilisesinin tamamen birbirlerinin aynı
sek kesirsiz kabili taksim olnuyan adedler
olduğu iddia edilemez. Birbirlerinin aynı ol­
meydana çıkar yani 82' ve vlevıi l-i,- kesir bu-
duklarını kabul etsek bile ebad arasında mu­
iunur.
hakkak bir başkalık mevcuttur.
M . W u 1 z i n g e r Hauariyun kilisesinin Bu eserde başka ölçü almak imkânı yok-
temel ve bakiyyelerini bizzat aradığını fakat tur. Çünkü şaşmıyan yegâne aks arıklığı p j j .
hiç bir arkeolojik delile rastlayamadığını ma­ payeler arasındadır. Bu mikyas diğer Türk
kalesinde yazıyor. Bakiyyelerini bulamadığı âbidelerinde de hakikî r.lçiilı-ı 1.- pürüzlü
bir eserin Fatih camiinin temelleri altmda adedler vermektedir. Meselâ: Silleymaniyede
kaldığı kanaatine varıyor. Çizdiği resimlerde 92' ve devri bir kesir vücul I>ulınakladır. De­
ise haç plânın cenahlarmdaki kollar bugünkü mek k i M . W u 1 z i n g e r r.h illerini plân
camiin hudutlarından dışarı çıktığı halde bu­ üzerinden takribi olarak almış lnilunuyor.
ralarda tefkikat yapmaması dikkate şayandır. Cihet mevzuu balısoluiK-a:
Halbuki bu zat binanın temelleri hizasında Pek müstesna ve lali eserlcnlc şark, garp
araştırmalar yapmak lâzımgeldiği kanaatin­ istikametinden ayrıldığını jMİrdiijMİmüz kilise
dedir. Bu fikir kendisinin çizdiği resimlere mimarisi Havariyun kilisesi pil.i mühim ve
itimad edemediğini göstermektedir. eski an'anelere uygun olarak v^.pılmış o]an
bir binada kat'iyyen lalbik kahiliyeti bula-
H ö r m a n n tarafından çizilen Efesde
mazdı. M . W u 1 z i n g e r "in mukayese mev­
St. Jean Evangeliste (Sen jan Evanjelist) kili-
zu yaptığı ^t- Jean Kraı,f;rlisi<' lilise.si çok
.scsi plânını Havariyun kilisesi plânı ve eb'adı
doğru olarak cihetlendirilnıis yani absid (Ab-
ile mütalâa eden W u 1 z i n g e r bu iki bi­
side) kısmı şarka narteks ( N a i lcx i tarafı gar-
nayı da bizzat kendisi ölçerek mukayese et­
be getirilmiştir. Bugünkü i l i m \ c mükemmel
miş değildir. Makalede mevcut plânlar tetkik
âletler elde nievcul olmadığı İ<;İM kiVı\e doğ
olunursa Havariyun kilisesinin eb'adı bugün­
ru tayin olunamadığmdan biiliin İstanbul ca­
kü azametli Fatih camiinden çok daha büyük
mileri gibi Fatih camii de cilu'i bakımından
olması lâzımgeleceği gibi Ayasfoya ile hemen
yanlış oturtulmuştur. Bıı Yanlışlıklar mazur
aynı vüsat ve kıymette bir bina heyeti vücut
ve makul görülebilir. Halbuki Lİİncşin doğup
bulduğu görülür. Havariyun kilisesinin Aya-
battığı noktalar yani şark garp liatâsız el­
sojya ile mukayese edilebilecek vüsatta ol­
de edilebilir. Bugünkü camiıı'm . ihet bozuk­
madığı tarihçe malûm olduğuna göre bu eb'ad
luğu bunun bir kilise üzetiııe inşa edildiğine
ve mukayesenin mübalâğalı olduğuna kani
delil telakki edilemez.
olmak mecburiyeti hasıl olur. Fatih camiinin
yukarıda izah ettiğimiz şekilde ilerlemesini îstanbulda mevcut c a m i h ı i n mihrapları
müteakip vücut bulan yeni plân üzerinde öl­ arasında kibleden inhiraf 5 - 1 2 derece ara­
çü mukayesesi yapmak en doğru bir keyfiyet sında mütehavvildir.
olur. Çünkü yukarıda zikrettiğimiz delillerle Fatih camiinin. bücüıı delillerimizi Lir
M . W u I z i n g e r ' in çizdiği eski ve yeni tarafa bırakarak, Havariviın I.iliso.ü üzerine
Fatih camileri p l â n l a n n m üst üste konularak inşa edildiğini kabul etsek bile İslanbulda ilk
yapılan mukayesesinin bizi mübalâğalı ve defa Fatih camii mihrabı layin edilmemiştir
kabili itimad olmıyan bir vaziyetle karşılaştır­ ki bu fikir varid olabilsin.
dığını yuakrıda kaydetmiştik. Fatih camiinin
Havariyun kilLscsi lıakiy\elerini bulmak
Havariyun kilisesi üstüne inşa edildiğini bit
için başka noktalarda a r a ş l u m a l a r yapmak
an kabul etsek bile eski Fatih camisi pilpa-
lâzımgeliyor ( 5 ) . Bu sahada çalışacakları yan-
yelerinin Havariyun kilisesi köşelerine tesa­
düf etmesine imkân yoktur. Yeni Fatih Camii ( 5 ) Karadeniz B a ş ve Orta Kurşunlu medre­
j)lânının Havariyun kilisesine tevafuk edebil­ seleri arasında b u l d u ğ u m u z delik v a s ı t a s i l e bir sar­
nıca İndik. B u sarnıç camiin cUş avlusunun, K a -
mesi ihtimali nazarı itibare almırsa bu k i l i
I H C A M I I
99
hş yola ve boş çalışmalara düçar edebilecek
yelleri haizdir. Bugün mevcut olan türbeler
olan bu makaleyi bitaraf bir gözle tenkit et­
1179 zelzelesini nniteakii) camiin milırap ci-
mekle ileride yapılacak etüdlere yardım etti
lıetinden luiyütülmesi sırasında daha geri alı­
ğimizi tahmin ediyoruz.
narak yeniden inşa edilmişlerdir. Bütün şekib
FATIH CAMİİ MÜŞTEMİLATI lerile X \ T I I inci asır ikinci yansının eserleri
Fatih camii mimarî manzumesi cok ge­ oldukları görülür.
niş bir sahaya yayılmıştır. ÎMerkezde bulu­ Bugün mevcut olan kütüphane ile şeker­
nan camiin mihrap aksına göre mütenazır ciler çarşısına nazır bina (mektebi Sıbyan
olan bu mimarî site (Cite) selıircilik bakı­ olması melluızdur) aynı inşaat sistcmile H .
mından çok mühim bir hususiyet arzeder. 1155 de M a lı m u d I . tarafından yaptırıl­
Hâkim bir tepe üzerine inşa edilmiş olan mış eserlerdir.
bu mimarî manzumenin binaları kademe ka­ Tabhane ile Dariiş.şifa arasında mevcut
deme alçalmaktadır k i bu tarz modern şe­ olun barok lünalar N a k ş T d i 1 S u l t a n
hircilik telâkkilerine yabancı değildir. tarafından ya])tınlmış türbe, sebil, mektep,
Türk mimarisi bakımından bu heyetin \"c medreseden iluıvet bir küldür. Bu binaların
büyük bir kıymeti vardır. Bu muazzam ve ka]3î1annda görülen kitabe ve yazılar H a t ­
mütenazır site (Cite) teşkilâtı evvelki ve da­ t a t R a k ı m " m nefis eserleridir.
ha sonraki tiplere benzemez. FATİH CAMİİ İLE MÜŞTE^^llLATININ FA­
Fatih camiinde mütenazır olan binalar T İ H İ N TÜRKÇE V A K I F VESÎKASINDAKİ
şunlardır: TAVSİFLERİ
Şarktan itibaren sıra jle şimal ve cenup­ F a t i h 1\I e b m e d I I . nin Türkçe
ta Dariişşifa (bugün bir duvarı kalmıştır) \ akif vesikasında Falih cnnü -18. 49 ve 50 in­
Darüzziyafe (taphane) ve İmaret. Baş. Orta ci sahifelerde .<u suretle tavsif olunmaktadır:
çift ve Ayak kurşunlu medreseleridir. Bade' zalik dfirüssallaıuılif'etu'yye malı-
Bu Medreseler ve Darüşşifa ortalan av­ ıiıiyyei Konstantiıuvvcnin haJ:ı vasatında halâ
lulu, büyük heyetler halinde camiin sağ ve l'enicarııi mahuUeH demekle marul olan ma­
soluna sıralanmışlardır. Cümlesinin inşaatı halde bir camii cenuelchû ve mabedi reiiııl-
kârgir ve üstleri kubbelidir bina inşa buyurdular ki hamı dilcuyi mihrabı
Bu medreselerin haricinde gerek Karade­ kı'/şei safa ve puvel minberi nayajıi süllem.i
niz gerek Akdeniz cihetinde ikinci sıra tc- (imânı hiida kanadili zerrin ile olkubbei simin
tümme denilen medrese odaları mevcut iken evci letajetde mahu pervindir.
cenupdakiler yola, şimaldekiler yangında
.-îyinedir ki ruvi sefa gösterir miidam
harap olduğundan arsa haline inkılâp etmiş­
sahm harımı hiirremi ferşinde her ruham
tir. Karadeniz cihetindeküerden ikisi Evkaf
Nazın H a y r i B e y in zamanında yeniden Camii bart firdevsi âbı ili minaresi sid-
inşa" edilmiştir. Tetümmeler de kârgirdi. rei nıi/nlehadir. denilse rımJıalll ı^unı'ı eira de­
Yalnız biri şimale diğeri cenube bakan, ah­ ğildir.
şap direkli revakları vardı.
.Bu medreselerin gerek p l â n l a n gerek
dX'j dU» Jj^
mimarî teferruatı zikre değer önemli luısusi-
radeniz clhetindekl medrese o d a l a r ı n a b i t i ş i k t i r . B u ­
3^ J. o 3^
nun alâkadarlar t a r a f ı n d a n bilinmediğini zannedi­
yoruz. Mütekatı tonozlu, yuvarlak kemerli ve di­
rekli olan bu eser burada y a p ı l a c a k arkeolojik a r a ş ­
tırmalara başlangıç olabilir. Mütekatı tonozların
,1, -oL . A Ö .
her dört köşesinde mevcut olan su k ü n k l e r l b u sar­
nıcın üstünde mermer döşemeli bir avlunun bu­
Semaniyc \e teti'uume niedreseleriyle da-
lunduğu kanaatini vermektedir.
riittalim. kitaphane, müderris evleri, darü.y^ija
B u binanın ü s t ü n d e Havariyun kilisesi atriyıı-
ve imaret de sırasiyle şu suretle tavsif olıın-
munun bulunması ihtimal dahilindedir. Bu vazi­
yete göre kilisenin daha şarkta ve d a r ü ş ş i f a civa­ ınıışlardır:
rında olması İcabeder. Payitahtları darülilim olmak inn hav-
H ALlM • S A ! M
100

lı camii feri/de sekiz medrese ve bu medrese­ Camii şeriflerine cenuhayn vaki' ola
ler verasında tetümme ismiyle mevsum bi­ medarisi semuniyeden her biri iri,, j^ı ^^^^

rer medrese peçe cem'an on aüı medrese ve erkânı kavaidi hikemiye üz^rc ınuvsses ve f^.
ruı muhassenat bünyadı nıevaziju hendesiye
camii şerifin garbe mail olan kapısı tarafında
den muktebestir.
bir darüttalim bina buyurdular ki her med­
resenin şemsei takı muallâsmda envan hüda Şebre ve Fatih'deki mimarî manzumeye
gün gibi rahşan ve ayinei ruhamı mücella- getirilmiş olan sular bakkında da şu izabat
smda ruyu sefa kursu hurşid gibi tabandır. vardır:

(S. 53 - 54). .... Medinei mezburcye icra ellikleri su­


lar için ki her biri darülmülklerinc belki ru-
Camii şerifin canibi garbisinde bîr buk'-
yi zemine ziynetü zeyn ve hubahı xiintn nikahı
ai lâtife dahi inşa buyurdular tâ ki medarisi
abı hayata kurretülayndır. Ol şehrî safa en-
şerifelerinde ifadei ulûm eden müderrisin ve
cam içre bina olunan hamamlara ve camU
iktibası ulunü âliye eden talibini müstaiddin
dilküşayı pür safa meydanında şadravanı hur-
belki ulemai müstahikkînden sair mühtacin
şid nişana ve imareti âlîhünyan re medarisi
için vakıf buyurdukları kîtnplar için mah­
refiuşşan içre şadravanı safvet aşıyana fer-
zen ola (S. 53).
manı kadirtuvanları gibi cereyan edüp (S.
ve zamanı devletlerinde olan ulema­
340-341).
yı kiramı havli camii şeriflerinde sakin oh
F at i b M e b m e d TT. nin Türkiye
mağa ter^p, belki ekseri için mihmandarı
vakıf vesikasmda Fatih canıiiniu vcni baştan
keremleri menazili lâyıka ve mesakini faika
inşa edilmiş olduğu müteaddid xerde tasrib
tertib etmekle erbabı fezail ol havalinin ahu edilmiştir. Bu sarahat Fatih cartıihün Havari-
havasına mail olup etrafı cumii bariğleri mec- yun kilisesi temelleri üzerine înşn odilmiş ol-
maı ulema olmakla pürnur ve nümunei bey­ duğu bakkmdaki iddiayı tek hasnuı reddfi
ti mamur olmuştur (S. 53-54). cerb edecek mahiyettedir. Caınî N a/ifelerinin
emrazı batıniycye ilâç ile itmamı hiz­ ladâdma başlanırken 264 üncü salnfede ay­
meti dini mübin eyledikten sonra merzayi nen şöyle denilmektedir:
müslimin ve mihneti abu kil ile azürde dil ... Tafsili kanunu hünınyuuları budur
olan müsafirini varidin ve mücavirini muh­ ki vâkıfı mü.şarünileyh.. jarf Innurdular ki
tacın hizmetini dahi zimmeti himmeti âliye- müceddedcn mahallet ccdideJn J,ina ve in
yi şahanelerine lâzım ve emri müteJıattim bi­ şa buyurdukları camii şerifi hehc<-ı karin ve
lip... camii şerif civarında iki âli imaret ve mabedi lâtifi bihişt ayin için...
ziyafethanei pür nimet bina buyurdular. Her 313 üncü sabifede de DarülldJhmn vazi-
biri bir mihmanhanei yegâne ve ziyafethanei feleri sayılırken:
bir mislü hi bahanedir ki niamı cinan gibi ve şart buyurdular ki ııuıhallei cedi-
feyzi kesilmez ve rahmeti rahman gibi bezli dcde müceddcden bina buyurdukları camii
eksilmez.. İki huk'ai şerif enin birine darüşşi- şerifin garba mail olan kapısı vaiwitda vaki'
fa, birine imaret deyiı tesmiye buyurdular olan mektepte...
(S. 54-55-56-57).
Vakfiyede, adı geçen bayval ve akaral
Camiin avlusunda kuvvetli bir plâstik hakknıda etraflı izabat nıevcuddur. Bilhassa
eleman olan şadırvan Vakfiyenin 314 üncü cmilerin eski vaziyetleri. budullniT ve bun-
sahifesinde ..Camii dilküşayı pürsefa meyda­ larm yanmda olan veya lırnılarla taallûku
nında şadravanı hurşid nişan., tabiriyle tav­ bulunan eski Bizans eserleri vc mevkileri ih­
sif edilmiş ve o devirde dabi kıymetinin çok mal edilmeden gösterilmiştir. Bunlardan biı
yüksek görüldüğüne işaret olunmuştur. iki misal arzedelim:
Cami cîvarmda sekizi bir tarafta, seki­ Ayasofya camiinden bahsedil irken bunun
zi mukabil tarafta inşa edilmiş olan medre­ Sarayı Sultanî kurbînde olduğu. FatUrm bî-
selerin kuruluşundaki tenazur ile inşaların- ni fetihte ilk ibadeti burada y a p t ı ğ ı zikre­
daki tenasüp ve güzellik de 262 inci sabife- dilmekte, camiin veçhi tesmiyesi uzun boylu

de kısa cümlelerle çok etraflı bir surette izab anlatıldıktan sonra kal'ai cedide ve Topkapt
saran hakkmda su izahac verilmektedir.
edilmiştir. *
FATİH CAMİİ 101

.... Camii .şerifi mezbur dahili beldede


kal'ai cedide civarında vahidir ki ol feleki
devlete mihrü mah eski saray bina edildik­
ten sonra nice müddet karargâh etmiş iken
kaVai mezburenin zemini zeytinlik ismiyle
müsemma nüzhetgâh olmakla meylii rağbet ö l e - y\ o-
ve sarayı hummayun etmeğe himmet ve ma­
kam şeriri saltanat etmişlerdir..
£ı_iiı ^^
, >i.Vi ^sıiı^. ^,i^vı jiuuı^.*^.
Bu izahatı müteakip Ayasofya camiin'm
hududu ve hemhudut olan mülk sahipleri taf-
silâtiyle yazılmıştır.
Bunu müteakip Zeyrek ve Eski İmaret
camileri anlatılırken bunların kiliseden camie
Cümle kapısının üzeri:
çevrildikleri tasrih edilmiş ve hudutları da
gösterilmiştir. Bu etraflı izahat yalnız belli ja. >V_JîS AkÛ^\ J^J l_4.=.z:5 i j
başlı hayratta değil lâalettayin akaratın tav­
sifinde bile mevcuddur. Meselâ Ayasofya ma­
hallesinde Yeni dükkânlar adı verilen pazai
tarif olunurken, bunun (Kemer) demekle
jVkUı j'^ j.^
maruf (Tak) yanmda olduğu hassaten zikre­
dilmiştir:
.... Biri dahi Yeni dükkânlar demekle
maruf pazardır ki .Ayasofya mahallesinde on
yedi bab dükkândır. Kemer demekle maruj
Tak yanında tarafı şimalîdedir. Biribirine
Sol taraf:
muttasıl ve bazı bazına mukabildir (S. 85).
Bu izahat ve misaller de bize gösteril
ki Fatih camii; Havariyun kilisesi gi"bi mü
him ve tarihî bir eser üzerine inşa edilmiş ol­
saydı Vakfiyede bu cihet işaret olunmadan
geçilmezdi.
Camiin cümle ka])isınnı sağ tarafından
<^s^Ul ^iii^vi'^îl j>_jtV>j
başlayarak üstünde ve sol tarafnıda devam
eden ve solda biten kitabe Fatih devrinin
meşhur hattatı A 1 i hin S o f i " nin yazı­
sıdır. Büyük değer taşıyan İni metinleri
aşağıya dercediyoruz:

Sağ tarafı ve başı:

( 6 ) B u kelimede n o k t a olmndıiından (na­ ( 7 ) Bu s a t ı r ile son s a t ı r arasımla rakka


şir) suretinde dahi okunabilir. ilü 87.5 v a z ı l ı d ı r .
FATİH C A M î I 97

Halbuki bugün cami; tertibi çok kart-


Bugün kilisenin yerini tamamen tesbit
sik görülen tam ve yarım büyük ve küçük
edecek vesaika ve arkeolojik delillere sahip
kubbeler, üstuvanî ve meıışurî ağırlıklar, ku­
bulunmadığımızdan kat'î bir şey söyle-
leler, meyilleri m ü t e b a w i l satıhlarla kapatıl­
nîek imkân haricindedir. Fakat M . W u I -
mış olduğu gibi dahilde de üst tabakaların
z i n g e r her nedense hu makalesinin mih­
girinti ve çıkmtısı pek fazladır Bu şekillere veri olarak Havariyun Kilîscsim almıştır. Bi­
dBnün düz ve sakin hatları yerine kn'rak ba­ taraf bir müşahit sıfafile Fatih camiinm eski
rok mulürlerinm ve silmelerinin ilâve edil­ şekli üzerinde bir mikdar durduktan sonra
mesi pek karışık bîr manzara vücude getir­ camiin IlaraTİyun Kilisesi temelleri üzerine
miştir. vapılnııs oldnğtmu ileri sürmekte fakat bu
Camiin eski resimlere göre i k i van cep iddiasını lıjç bir maddî ve amelî delile isti-
beleri düz idi. Bu yan duvarlardaki pencere nad ettirememektedir. Bunları aşağıda sıra-
mikdarmm ne kadar olduğunu bilmivorsak Fİle mütalâa edelim:
da elimizdeki dokümanlarla mukavese ede­ ffavarirıın Kilisrsi Bizansm meşhur kili­
rek bir fikir yürütebiliriz. selerinden biri idî. Böyle olmakla beraber ge­
Suyolları haritasmAvki resimde revaklı rek eb'ad. gerek saha itibarîle Arasofyara
avlunun pencereleri sayısı kapı ve son cema­ erişmek kabilivetînde decildi. C o n s t a n -
at mahalli yerleri butrünkü mevcut ve desiş t i n P o r p h i r o g e n e t e ' in kitabı mera­
miven kısımlara tevafuk edivor. Demek k i bıı siminde tarif ve tavsif edilen bu kilise ebad
resim bakılarak çizilmiştir. Buna göre camiin itibarile o kadar büvük olmadığı sribi üzerin­
pençereleri mikdarmm da doğru olarak de fetkikat icra etnn'ş bulunan mimarların ve
tersim edilmiş olması melhuzdur. arkeolooların da mnlıavvel fikirler ileri sür­
• Halbuki M. W u 1 z i n g e r resimlerin­ melerine sebep olacak kadar cümlemizin mer-
de pek çok döşeme penceresi ve i k i kat taba­ Inılüdür.
ka penrereleri göstermiştir. Yukarıda arzet- M. u I z i n çc c f ' in makalesînp dere
tiğimîz gibi bu cenahlar alçak ve main şek­ cttiîrî Dİânlar arasında bulunan farklar da bu
linde tezvinî unsurlara taksim edilen tanbın- eser hakkında elde mevrut malûmatın pek kıl
1ar üzerine oturtulmuş üç kubbeli bir kori­ oIdu2ınuı şzöstermektedir.
dor şeklinde idi. Zemin pencerelerinin üstle­ H ü b s c h. R e i u a c h. V u 1 f f ve
rindeki bîr kal avdmlık pencerelerinden baş­ H e i s e n b e r ET île W ;ı 1 z t n fr e r ' in .-iz-
ka bîr tabaka daha mevcut olmasma imkân diklerî pl.Tnlar ummnî vasıfLır hariç birbir­
yoktur. Buffün bu canibi duvarlar haricen di­ lerine İliç benzememektedirler.
rekli koridorlar şeklinde inşa edilmiş van is­
Ildiarirını hih'spsi h.AC sek'iîul*^ nlânİT.
tinat! direkleri de harice taşırılarak cami da­
ıniilcddit kubbeli bir bina îdi. 'Muhakkak
hilîne ferahlık verilmistiı. Bu vazivete co­
olpu sudur kî ilk insa ed!İd'"'"i zanvm İm e=er
re bugünkü cami. eskisinden cümle kapısı üze­
Bazilik seklinde ve üslü C ' I I T I T i,h. Canibi kol-
rindeki varım kubbe île iki cihette mevcut
buT sonvadTjı vamlan dc^risiklirre nlFctmek lâ
ufak tam kubbelerin, van maksure ve hari­
zim.wlir. Çünkü bu kilisenin tarihini 1 üncü
cî direkli salerîlerîn örttüğü saha kadar se-
asıra kndar çıkaranlar mevcuttur.
nîşletîlmiş. daha yüksek ve hafif inşa edil­
miştir. Tüslinanüs devri eserlerİTide mevcut olan
çnj-r fınodule^ o devrin î'dcüsü olan 31 .B
HAVARtYUN KÎTJSFSÎ'NÎN '^lAHÎYETÎ s:ıufinı -muadili olan kadem ile muamele edi-
VE F/VTÎH CAMÎt ÎT,F ^^T••^^HSERETr. leı-ek elde edilir. Filhakika İm münasebetler
CAMİİN BU KÎLÎSE Ü Z F R Î N E ÎNŞA OLU­ her mimarî eserde aranabilir. Bueüu Yunan
NUP OLUmiADlCl \T Roma mimarî nisbetleri tamamen elde edil­
Fatih Mehmet 11. îstanbulu alarak ArasaI- di?; 2-ibi büvük nn'lletlerin san'at ştdıclerin-
yoyı camie tahvil ettikten sonra Bizanslı ra­ de ince tetkiklerle bu hnsusivetler arnnmak-
hiplere. Patrikhane olarak tahsis edilen k i l i ­ taJır. Bu muavven ebadm mevcudiyeti büvük
can'aflarr klâsikleştirmîş ve her yeni e=eri
se bugünkü Fatih camii civarmdaki Havarî-
bir tecrübe vesilesi olmaktan kurtarmıştır.
yun Kilisesi idî.
// A J. I M - - -S A I M
98

Böyle olmakla beraber teşkilât itibarile yine senin orta kubbe pili)ayeleri aksı ilo bugün­
pek ç5k farklar vücut bulmuştur. kü esas kubbe ayaklan arasında Lir nuıkaye
Bu sebeple Efesde bulunan 5/. Jean se yapmak münasip olur. lîiz/ai ''^düğümüz
Evangelîste (Sen jan Evanjelist) ile Havari­
pilpaye aks açıklığı 25.90 - 2.S.<) I metredir.
yun kilisesimn tamamen birbirlerinin aynı Bu genişliği 31.5 santim ile mukayese eder-
olduğu iddia edilemez. Birbirlerinin aynı ol- sek kesirsiz kabili taksim ulnnyan adedler
duklarmı kabul etsek bile ebad arasmda mu­ meydana çıkar yani 82' ve J e v r î b i , kesir bu-
hakkak bir başkalık mevcuttur. lunur.
M . W u 1 z i n g e r Haoariyun kilisesimn Bu eserde başka ölçü almak i m k â n ı yok­
temel ve bakiyyelerini bizzat aradığını fakat tur. Çünkü şaşmıyan yegâne aks at.ıkhğı p ü .
hiç bir arkeolojik delile rastlayamadığını ma­ payeler arasındadır. Bu mikyas d i ğ e r Türk
kalesinde yazıyor. Bakiyyelerini bulamadığı âbidelerinde de hakikî i'.lçiileı le pürüzlü
bir eserin Fatih camiimn temelleri altında adedler vermekledir. Meselâ: Siileymaniyede
kaldığı kanaatine varıyor. Çizdiği resimlerde 92' ve devrî bir kesir vücut Inılmakladır. De­
ise haç plânın cenahlanndaki kollar bugünkü mek k i M . W u 1 z i n g <• r ^'IcMilcvini plân
camiin hudutlarından dışarı çıktığı halde bu­ üzerinden takribi olarak almış lnılııımyor.
ralarda tetkikat yapmaması dikkate şayandır. Cihet mevzuu bahsoluııca:
Halbuki bu zat binanın temelleri hizasında Pek müstesna ve tali eseileıde şavk, garp
araştırmalar yapmak " lâzımgeldiği kanaatin­ istikametinden ayrıldığını ."ördür'innüz kilise
dedir. Bu fikir kendisinin çizdiği resimlere mimarisi Havariyun kilisesi glln m ü h i m ve
itimad edemediğini göstermektedir. eski an'anelere uygun olarak v ıpılmış olan
bir binada kat'iyyen lalbik kabiliyeti bula­
H ö r m a n n tarafından çizilen Efesde
mazdı. M . W u 1 z i n g e r "in mul ayese mev­
Sı. Jean Evangelistc (Sen jan Evanjelist) kili-
zu yaptığı St. Jean E van gelişle lilisc.si çok ^
scsi plânını Havariyun kilisesi plânı ve eb'adı
doğru olarak cihctlendirilmis y a n i alisid (Ab-
ile mütalâa eden W u I z i n g e r bu i k i bi­
side) kısmı şarka nartcks (Narlex ! iarafı gar-
nayı da bizzat kendisi ölçerek mukayese et­
be getirilmiştir. Bugünkü i l i m \ r mükemmel
miş değildir. Makalede mevcut plânlar tetkik
âletler elde mevcut olmadığı iein kible doğ
olunursa Havariyun kilisesinin eb'adı bugün­
ru tayin olunamadığından bütün islanbul ca­
kü azametli Fatih camiinden çok daha büyük
mileri gibi Fatih camii de eilu-l bakımından
olması lâzımgeleceği gibi Ayasfoya ile hemen
yanlış oturtulmuştur. Bu yanlışlıklar mazur
aynı vüsat ve kıymette bir bina heyeti vücul
ve makul görülebilir. Halbuki uiineşin doğup
bulduğu görülür. Havariyun kilisesinin Aya-
battığı noktalar yani şark ^e g a i p hatasız el­
sofya ile mukayese edilebilecek vüsatta ol­
de edilebilir. Bugünkü camii,in ' ilıet bozuk­
madığı tarihçe malûm olduğuna göre bu eb'ad
luğu bunun bir kilise üzerine iıı.a edildiğine
ve mukayesenin mübalâğalı olduğuna kani
delil telâkki edilemez.
olmak mecburiyeti hasıl olur. Fatih camiinin
yukarıda izah ettiğimiz şekilde ilerlemesini Istanbulda mevcut camilciiu mihrapları
müteakip vücut bulan yeni plân üzerinde öl­ arasında kibleden inhiraf 5 - 1 2 derece ara­
çü inukayesesi yapmak en doğru bir keyfiyet sında mütehavvildir.
olur. Çünkü yukarıda zikrettiğimiz delillerle Fatih camiinin. bütün delillerimizi bir
M . W u 1 z i n g e r ' in çizdiği eski ve yeni tarafa bırakarak. Huvarivuu liUsesi üzerine
Fatih camileri plânlarının üst üste konularak inşa edildiğini kabul etsek bile ! lanlnılda ilk
yapılan mukayesesinin bizi mübalâğalı ve defa Fatih camii mihrabı lavin edilmemiştir
kabili itimad olmıyan bir vaziyetle karşılaştır­ ki bu fikir varid olabilsin.
dığını yuakrıda kaydetmiştik. Fatih camiinin
Havariyun kilisesi bakiyyelerini bulmak
Havariyun kilisesi üstüne insa edildiğini bir
için başka noktalarda a r a ş l ı ı ı n a l a r yapmak
an kabul etsek bile eski Fatih camisi pilpa-
lâzımgeliyor ( 5 ) . Bu sahada çalışacakları yan-
yelerinin Havariyun kilisesi köşelerine tesa­
düf etmesine imkân yoktur. Yeni Fatih Camii ( 5 ) Karadeniz Baş ve Orta Kurşunlu medre­
plânının Havariyun kilisesine tevafuk edebil­ seleri arasında b u l d u ğ u m u z delik \asitaslle bir sar­
nıca İndik. B u sarnıç camiin dı^j avlusunun,'Ka-
mesi ihtimali nazarı itibare ahnırsa bu k i l i
FAT} H C A M I /
99

hs yola ve boş çalışmalara düçar edebilecek


yellen haizdir. Bugün mevcut olan türbeler
olan bu makaleyi bitaraf bir gözle tenkit et­
1179 zelzelesini müteakip camiin mihrap ci-
mekle ileride yapılacak eti3dlerc yardım etti
lıelindei! büyütülmesi sırasında daha geri alı­
ğimizi tahmin ediyoruz.
narak yeniden inşa edilmişlerdir. Bütün sekil-
FATİH CAMİÎ MÜŞTEMİLATI lerile X \ I I I inci asır ikinci yansının eserleri
Fatih camii mimarî manzumesi çok a:e- oldukları görülür.
niş bir sahaya yayılmıştır. Merkezde Ijulu- Bugün mevcut olan kütüphane ile şeker­
nan camiin mihrap aksma göre mütenazır ciler çarşısına nazır bina (mektebi Sıbyan
olan bu mimarî site (Cite) şehircilik bakı- olması melhuzdur) aynı inşaat sistemile H .
mmdan çok mühim bir hususiyet arzeder. 1! oo de M a h m u d I . tarafından yaptırıl­
Hâkim bir tepe üzerine inşa edilmiş olan mış eserlerdir.
bu mimarî manzumenin binaları kademe ka­ 1 ahhane. ile Dariişşifa arasında mevcut
deme alçalmaktadır k i bu tarz modern şe­ olan harok binalar N a k ş T d i 1 S u l t a n
hircilik telâkkilerine yabancı değildir. tarafından yaptırılmış türbe, sebil, mektep,
Türk mimarisi bakımmdan bu heyetin ve J)ie(hesedçn ibaret bir küldür. Bu binaların
büyük bir kıymeti vardır. Bu nniazzam ve kapılarmda görülen kitabe ve yazılar H a t -
mütenazır site (Cite) teşkilâtı ewelki \e da­ l a t R a k ı m " m nefis eserleridir.
ha sonraki tiplere benzemez. FATİH CAMİİ İLE ^IÜŞTEMİL.\TININ FA­
Fatih camiinde mütenazıı olan binalar TİH'İN TÜRKÇE V A K I F VESİKASINDAKÎ
şunlardır: TAVSİFLERİ
Şarktan itibaren sıra .'le şimal ve cenup­ F a t i h M e h m e d I I . nin Türkçe
ta Dariişşifa (bugün bir duvarı kalmıştır) \ akıf vesikasında Fatih camii 48. 49 ve 50 in­
Darüzziyaje (taphane) ve İmaret, Baş. Orta ci salıifelerde şu suretle tavsif olunmaktadır:
çift ve Ayak kurşunlu medreseleridir. Bude zalik darüssaltanatısscrtivye maJı-
Bu Medreseler ve Darüşsifa ortaları ax- Hc'.wei Kdiısluntiniyyenin haki vasatında halâ
lulu, büyük heyetler halinde camiin sağ ve ) cnicanii mahallen demekle maruf olan ma­
soluna 'sıralanmışlardır. Cümlesinin inşaatı halde bir camii cennetâsâ ve mabedi refiul-
kârgir ve üstleri kubbelidir
bina inşa buyurdular ki hamı dileuvi mihrabı
Bu medreselerin haricinde gerek Karade­
lûşci safa r e pavei minberi nayabı süllemi
niz gerek Akdeniz cihetinde ikinci sıra te-
âmânı hüda kanadili zerrin ile olkuhhei simin
mmme.denilen medrese odaları mevcut iken
evci lelafetde mahu pervindit.
cenupdakiler yola, şimal dekiler yangında
Ayinedir ki ruyi sefa gösterir müdam
harap olduğundan arsa haline inkılâp etmiş­
sahnı hurimi hiirremi fer.şinde her nihain
tir. Karadeniz cihetindekilerden ikisi Evkaj
Camii bari' firdevsi âla iki minaresi sid-
Nazın H a y r i B e y in zamanında yeniden
rci nnuı'.cJıadir. denilse mahalli eunü vira de­
inşa edilmiştir. Tetümmeler de kârgirdi.
lildir.
Yalnız biri şimale diğeri cennbe bakan, alı-
şap direkli revakları vardı.
Bu medreselerin gerek p l â n l a n gerek l i l ' j <t.C, d l l j j j \
mimari teferruatı zikre değer önemli İmsnsi-
j l ^ - l c-Afc 3 } J, o 3^
radeniz clhetindekl medrese odalarına bitişiktir. B u ­
nun alâkadarlar tarafından bilinmediğini zannedi­
yoruz. Mütekatı tonozlu, yuvarlak kemerli re di­
rekli olan bu eser burada yapılacak arkeolojik araş­
tırmalara başlangıç olabilir. Mütekatı tonozların
her dört köşesinde mevcut olan su künklerl bu .sar­
nıcın üstünde mermer döşemeli bir avlunun bu­ Sfmaniye \e letiimmc nıedrescleriyle da-
lunduğu kanaatini vermektedir. lultalim. kitaphane, müderris evleri, darüşsifa
Bu binanın üstünde Havariyun kilisemi atriyıı-
\e imarri de sırasiyle şn suretle lavsii olıııı-
muuun bulunması ihtimal dahilindedir. Bu vazi­
yete göre kilisenin daha şarkta ve darüşsifa civa­
iiııışlardır:
rında olması İcabeder. Parıtahtları darülilim ulmak için hav-
100 H A L !M - s A t M

lı camii şerifde sekiz medrese ve bu medrese­ Camii şeriflerine ccnahay,, vaki" ola
ler verasında tetümme ismiyle mevsum bi­ medarisi semaniyeden her hiri için ki u J*-
rer medrese peçe cem'an on altı medrese ve erkânı kavaidi hikemiye j/ctrc miivsses ve f!^
camii şerifin garbe mail olan kapısı tarafında ruı muhasscnat bünyadı ııırra~ini bendesi
bir darüttalim bina buyurdular ki her med­ den muktebestir.
resenin şemsei takı muallâsmda envarı hiida Şehre ve Fatih'deki minKuî manzumeye
gün gibi rahşan ve ayinei ruhanu mücella- getirilmiş olan sular h a k k ı n d a ,l;ı j^^j^^^
sında ruyu sefa kursu hurşid gibi tabandır. vardır:
(S. 53 - 54). .... Medinei mezburcye icia ettikleri su­
Camii şerifin canibi garbisinde bir buk'- lar için ki her biri darülmiUklciinc belki ru-
ai lâtife dahi inşa buyurdular tâ ki medarisi yi zemine ziynctü zeyn ve hubntn si nün nikab
şerif elerinde ifadei ulûm eden müderrisin ve abı hayata kurtetüloyndır. Ol şrhri safa en
iktibası ıdumi âliye eden talibini müstaiddin cam içre bina olunan ham.amJitrd ve camii
belki ulemai müstahikkînden sair mühtacin dilküşayı pür safa meydanında urdravam hur­
için vakıf buyurdukları kitaplar için mah­ şid nişana ve imareti âlibiinyan rc, medarisi
zen ola (S. 53). refiuşşan içre şadravanı sajret aşıyana fer.
manı kadirtuvanlan gibi crrrr,/!! rdûp (S
re zamam devletlerinde olan ulema-
340-341).
yi kirana havli camii şeriflerinde sakin ol:
mağa ter^p, belki ekseri için mihmandarı F a t i h M e h m e (1 İT. nin Türkçe
keremleri menazili lâyıka ve mesakinî faika vakıf vesikasmda Fatih camün'm v c n i baştan
tertib etmekle erbabı fezail ol havalinin abu inşa edilmiş olduğu m ü t e a d d i d vprde tasrih
havasına mail olup etrafı camii bariğleri mec- edilmiştir. Bu sarahat Fatih cannium Havari-
maı ulema olmakla pürnur ve numunei bey­ yun kilisesi temelleri üzcriiıo iıı<< ı odilmiş ol-

ti mamur olmuştur (S. 53-54). duğu hakkmdaki iddiayı tok Tınısına reddü
cerh edecek mahiyetledir. C m ı î ' arifelerinin
emrazı batmiyeye ilâç ile itmamı hiz­
tadâdma başlanırken 261 iinoü «alıifede ay­
meti dini mûbin eyledikten sonra merzayi nen şöyle denilmektedir:
mOsUmin ve mihneti abu kil ile azürde dil
... Tafsili kanunu hi'unayunlan budur
olan mûsafirini varidin ve mücavirini müh­
ki vâkıfı müşarünileyh.. :.art hu yurdular ki
tacin hizmetini dahi zimmeti himmeti âliye-
müceddeden mahallci c.cAidcdc hına ve in
yi şahanelerine lâzım ve emri miltehattim bi­
şa buyurdukları camii şerifi hchert karin ve
lip... camiî şerif civarında iki âli imaret ve
mabedi lâtifi bihişt .ayin için...
ziyafethanei pür nimet bina buyurdular. Her
313 üncü sahifede de DarüH-.ıliınin vazî-
biri bir mihmanhanei yegâne ve ziyafethanei
feleri sayılırken:
bir mislü bi bahanedir ki niamı cinan gibi
.... ve şart buyurdular hi nınhallei ceii-
feyzi kesilmez ve rahmeti rahman gibi bezli
dcde müceddeden bina huyurduUnrı camii
eksilmez., tki buk'ai şerif enin birine darüşşî-
şerifin garba mail olan kapısı m mnda vaki'
fa, birine imaret deyu tesmiye buyurdular
olan mektepte...
(S. 54-55-56-57).
Vakfiyede, adı geçen hayvai ve akarat
Camiin avlusunda kuvvetli bir plâstik hakkında etraflı izahat mevciKLlur. Bilhassa
eleman olan şadırvan Vakfiyenin 314 üncü cmilerin eski vaziyetleri. I n ı d n l l a n ve bun-
salıifesînde ..Camii dilküşayı pürsefa meyda- larm yanmda olan veya I m n l a ı l a taallûku
mnda şadravanı hurşid nişan., tabiriyle tav­ bulunan eski Bizans eserleri vo mevkileri ih­
sif edilmiş ve o devirde dahî kıymetinin çok mal edilmeden gösterilmişi ir. r>iinlardan bir
yüksek görüldüğüne işaret olunmuştur. iki misal arzedelim:
Cami civarmda sekizi bir tarafta, seki­ Ayasofya camiinâen Lalisudilirken bunun
zi mukabil tarafta inşa edilmiş olan medre­ Sarayı Sultanî kurbinde oldu-îu. FatiK'm hi­
selerin kuruluşundaki tenazur ile inşaîarm- ni fetihte ilk ibadeti burada yajıtığı zikre­
dakî tenasüp ve güzellik de 262 inci sahife- dilmekte, camiin veçhi tesmiyesi uzun boylu
de kısa cümlelerle çok etraflı bir surette izab anlatıldıktan sonra koTai cedide ve Topkapı
edilmiştin > saravı hakkmda şu izahac verilmektedir.
" ' T m C A M , , l„j

.... Camii şerifi mezbur dahili beldede \ \ u ,


i a f « cedUe civarında vahidir ki ol feleki C ^ . ' ^ - ' 1 J^^v--^ ^ J \ ^ " V l . ^ j l >
devlete nührii mah eski saray bina edildik- •^•^^J j^^-^y^'J'^l
ten sonra nice müddet, karargâh etmiş iken . \ <^ ^ î , ", ., , s,
kdm mezburenin zemini zeytinlik ismiyle ^* ^ ' ^ J ^ ^ ^
müsemma nüzhetgâh olmakla mcylü rağbet Jl j>
ve sarayı hummayun etmeğe himmet ve ma- A ;il ı^.N'l • liiLl v \'\• \' ı 'ı
üorrt senn saltanat etmişlerdir.. ' \ ^ ^ '
Bu izahatı müteakip Ayasofya camümu j ' l i-4^-11 ^1^!
hududu ve hemhudut olan mülk sahipleri laf- \ ^ J ^ ,vlj, , , -
silâtiyle yazılmıştır. " ^-'^ * ^ - \
Bunu müteakip Zeyrek ve Eski imaret
camileri anlatılırken bunların kiliseden camie r - , ,
çevnldiklen• tasrih-1 edilmiş
j-ı • ve hudutları
1 , . •
da Luııüc kapısının ıı:en :
gösterilmiştir. Bu etraflı izahat yalnız belli jc- ^ . j , ; l)
başlı hayratta değil lâalettayin akaratm tav- . . . , ,. ı NM ı ı ı
şifinde bile mevcuddur. Meselâ Ayasofya ma- - ^ y^^^^
hailesinde Yeni dükkânlar adı verilen pazaı jlki-Ü j Ij.»
tarif olunurken, bunun (Kemer) demekle • \" V M • \ '• f-
maruf (Tak) yanında olduğu hassaten zikre- —- a. u>=^ -
dilmiştir: a,_:-_'o A l U J ' . ^ j j.^ jUlJ' j \
.... Biri dahi Yeni dükkânlar demekle ı'' . , ı. , . ı , .n ı n ,
maruf pazardır kı Ayasofya mahallesinde on
•yedi bab dükkândır. Kemer demekle manı] Sol iaraj:
Tak yaranda tarafı şimalîdedir. Biribirine ., . _ . , ,
muttasd ve bazı bazına mukabildir (S. o 5 ) . ' ^ — ^
Bu izahat ve misaller de bize gösteril
ki Fatih camii; Havariyun kilisesi gibi m ü ., ı ^
him ve tarihî bir eser üzerine insa edilmiş ol- '•^ ^ ' V " ' ^ ""'•'•^
saydı Vakfiyede bu cihet işaret olunmadan j\jVl

Camiin cümle kapısınm sağ tarafmdan l ^


başlayarak üstünde ve sol tarafında devam j ' ^ - ^ ' --i^^ ,Jc.\ J"j-'^^ JIP^-
eden. ve solda biten kitabe Fatih devrinin \ U î^.;^ ^ l ,s-^ns -..^-i:; I A A -'^ci
meşhur hattatı A l i bin S o f i " nin yazı- ' • - ' '• ^
sidir. Büyük değer taşıyan bu metinleri - ^ ^ - ^ V ^ - ^/^r^L-.-" J
aşağıya dercediyoruz: J^îj

. Soğ tora/l f e başı: y ^— ^İ^^VI^^^IJ- J

(6) Bu kelimede n o k t a olmadıkından ( na- ( 7 ) P,u sanr ile son satır arasında rakkanı
sir) suretinde dahi okunabilir. ile .^r.î \ a z ı l ı d ı r .
i
•4

Ih

1 — Bugünkü Fsii!-. C a m i i ' n i n umumî heyet!


4
3SM

•m
m,

t-

2 — İçi ve dışı tamamen mermerden olan T a k - K a p u ' n u n bu nefis k e m e r i n i n altır,


daki Bursa Kemeri de çok ince bir san'at g ö r g ü s ü n ü n kudretli eli ile i m t i z a ç ettiril­
miş, altına dizilen istilaktitler bu g ü z e l heyete m i m a r î t a r i h i m i z e mutena
bir mevki bahşeylemiftir.
3 — Faii'i C a m i i : Tak-Kapı
O r t a k i t a b e i l e ü z e r i n d e k i ısîi'.iıktitlerin ve k e m e r l e r i n y a k ı n d a n ıloyünü<'
4 — R e v a k l ı avlunun o r t a s ı n d a y ü k s e l e n d ö r t servinin g ö l g e s i n d e sivri külahı
bu u m u m î mahal içinde, en kuvvetli bir plâstik eleman olan
Ş a d ı r v a n ' ı n hususiyeti z i k r e ş a y a n d ı r .
5 — Eski Fatih Camii: y a n cephe eskizi

— * - *
1 i
yj_ı
6 — Eski Fatih C a m i i : U/Ainluguna kesimi eskizi
7 — Eski Fatih Camii heyetini ç o k g ü r e l g ö s t e r e n bir v e ­
sika olan bu resim elimizde en kuvvetli bir delildir.
The Turksin a d l ı eserde nsşredilmi^tir.

8 — Eski Fatih Camii heyetini ç o k güzel g ö s t e r e n bir v e s i k a


The Turksin a d l ı eserde n e ş r e d i l m i ş t i r .

İT

•0.

I İt'

lıF!gr?.'.lıF'

,ııiı""'l
ı >•

Bu resim X V I ncı asırda Melchior Loriel t a r a f ı n d a n çizilmiş ve hakkak


t a r a f ı n d a n tahrif e d i l m i ş t i r .
-..-^-^ . 2 - 1 -
>«.>i: r

10 — X V I nci asrın ilk yarısında istanbula gelen Dilich tarafından çizilmiştir.


C. G u r l i t t . O r i e n t a l i s c h e s Aichiv

5^

O O
c o a

f i l n 0 3 7, L Q o'

11 — Eski Fatih Camii'nin 1572 d e y a p ı l m ı ş bir > I I

resmi ( B u r e s i m m a k a l e m i z e elde mevcut vesi­


kalar nrasmda k o n m u ş t u r . Hiçbir dokümanter
kıymeti yoktur).
Bibi. Not. Paris salle des csi'tes et dcE plaiü
No. G e . F . F 3811. P . 85

12 — K ö p r ü l ü Kütüphanesinde mahfuz suyolları


haritasında m e v c u t olan bu resim X V I I nci asra
kadar yapılmı? eserleri çok yüze! tasvir etmek­
tedir. Atikali paşa c a m i i n i irae eden bu resimde
kubbe kademesi bir kısma oturtulmuştur. Hal­
buki, hakikatte böyle değildir. B u hatâ hazfe-
dilirsc resmin mütebaki kısımları mevcut csero
tevafuk etmektfdir.
m

13 — Istanbulda Atikali Paşa Camii


B u c a m i i n b i r t a m ve b i r m i h r a p ü s t ü Itııbbesi m e v c u t t u r .
F a t i h c a m i i n e şeltil i t i b a r i l e çok benzer. F a t i h camiinin
tesiri altmda 1497 y ı l ı n d a i n ş a edilmiştir.

t • ^

14 — Istanbulda Atikali paşa camiinin k ö ş e d e n görünüşü.


Köşe alikalarmm hariçteki kütleye tesir e d i ş i pek bariz
görülmektedir. İrtifaı fazla tanburlu kubbelerin yarı
k a i d e l e r i d ö r t , ü s t k ı s ı m l a r ı sekiz v e c i h l i b i r şekilde
inşa edilmiştir.
i.*
n o 9i
I 0^ 7l
C30

Z2
CD

t3
C3 O

İL - > - / o ^ C ^ C ^

o :
o
o
o
V
• ıTr-

C3

C2

\
M*

15 — Köprülü kütüphanesinde 1027 numarada mahfuz suyollnn lınıitnsındnnt


F a t i h C a m i i n i n e s k i h a l i n i bıı : • , i',' - ; . y e ı ,mi:.:._>l o l a r a k .mjnıı.'lU'.'viz. A \ i u ;,İ-..-!.M

b u g ü n m e v c u t a k s l a r a tama'.iiva .'î'vk etmekte o l d u ğ u n d u n b i . ı a ı i ü i en hukik:.;.


yakm bir resmi olarak teiâ];i;; V i - i i i i : i r . Faicat. X V inci asırj,:, yan !;enH rk :
ü s t l e r i n i n k a d e m e l i i n ş a eti:!,":'. •' : • n,',:n.ıal \ e r i l c m e ' / . Bıı e.-e • en ••, v,\: i .ı-
mehaz olarai-- i i . a m i iMİİlecek nıahivettedir.
^1^

17 — K ö p r ü l ü k ü t ü p h a n e s i n d e 1029 numarada mahfuz 19 uncu a s ı r d a ç i z i l e suyolu haritasında Fatih Camii'nin bir vaziyet plânı mevcuttur. Bu plânın dikkate şayan
•tarafı eski Fatih camiinin kuş b a k ı ş ı n d a y a r ı m kubbenin birinin aksı gösterilmiş olmasıdır. Bu harita çizilirken Fatih Camii'nin eski şekli tesbit edilmek istenmiş
ise de mihrap üstü yarım kubbesi cümle kapısı üstüne getirilmiştir.
îoüi±tfl cmrrtu
Ti ^ ^ ^ T T " ^

ft i-
H • i

I ir:


-m
•£.-. _ I L . _ : A L _ . _* , .•*

1^ 1^
r t

•vs:'

[Tju m
5 I • • _ » » ' m - m m.»

1 m
I İl l i m m tr r r
TIUII T X U E J J J J J - L L L L JJJ-L î ^ I LLLL J J J J
I— .

16 — F a t i h mimari manzumsi genel plânı:


* A - F a t i h C a m i i . B - F a t i h t ü r b e s i . C - F a t i h i n zevcesi G ü l b a h a r s u l t a n t ü r b e s i .
A s a r a ç l a r ç a r ş ı s ı , E - Tl aa u
D - S bnh a n e ınr<lr>
ı n e <: >M
. . . v. v. . î n. u. u. c.t .. F - D e v e l i k ckMiılon
"% k e r v a n s a r a y a h ı r l a r ı G - M i s a f i r h a n e . H - A k d e n i z b a ş k u r ş u n l u medresesi, i - J - A k d e n i z O r t a Çift K u r ş u n l u M e . h e s e l e r i . K - . \ k d e n . z ayak kurşunu
kerv;
^ m ee ddrrecs^e.. „L - M
m — - N _. - O _ - Akdeniz T e t ü m m e medreseleri. P - Fatih D a r ü t t a l i m i . Q - D a r ü ş ş ı f a ar.<ası.' R - S - T - U - K a r a d e n i z T e t ü m m e m .e d r e s e l e r i . - K.n.ı-
d e n i z a y a k k u r ş u n l u m e d r e s e s i . X - Y - K a r a d e n i z o r t a çift k u r ş u n l u medrc.<es.. Z - K a r a d e n i z b a ş k u r ş u n l u mcdre.^e.M.
EPHESOS-B-A^IUKA JOHANNES OES THECLOGEN

GRVNDRISS 3iy7o -

i/

• •

7/7
•m

1 .:•
fli

Al)l), 12. - (ii!.\ı;i N(isı;i!(;ı;ıiMS ISIÜCIII; .IOIIAANIOS DI.S I : V A N ( , I ; I . I S I / ; N /X I JMI I:S(IS.


Iiiiiclı II. I |(>t'iıı;ıııi) I

S e l ç u k C A y a s l u ğ ) k a z ı l a r ı n d a b u l u n a n St .Johannes Evangel kilisesinin plânı. Bu bina ile Havariyun kilisesinin ne dereceye


kadar m ü n a s e b e t i olduğu tetkik olunmalıdır.
DIE APOSTELKIRCHE lUSTlNIAN.S
ZU K0N5TAN1T1NÛPEL UND IHRc

;il'MMl|."ll.HH*j

- .-

-1
c iV i ./i
II0 f
srtut MS
MON.\TANTtN

1 -t

"'VA
l^:,.'-—1 k:. i A c

>
1 • TKPRN-HM
c c

o « 10 M 40 «oo
inian Full H Û 0 Q • ÜBERBA/UNG DURCH
.DIE/tLTERE 'A-UND
3ÖNĞERE <B'5ULTAN'
»••••»•'••o y/;/'^^':, '''•'':-\.,,,a.,..k....n
MEHMED-MOSCHeE.

19 — M. Wulzinger'in Fatih Camii üzerine Byzantion'da ç ı k a n makalesindeki p / â n / a r d a n :


Havariyun k i l i s e s i , d ü n k ü ve b u g ü n k ü F a t i h camilerinin mukayesesi bu plânda Havariyun kilisesiııin mühalâğah olarak
g ö s t e r i l d i ğ i nazarj d i k k a t i ceibeder.
^^OSCHEE DES 3ULTAN • :m:wm
M O H A M M E D il ( H E U T E )

t
m DES

-ö!
I -1
17«)7
V I
> I
;
fERBAVERS

i /;
/ I
ALTER B A V Z U -
STAND D I E S F R
ANOSCHEE VOR
P E M U M B A V .-î.

y ~^^x '\{ X' X' x-' l r H


I'.

30 S» m.

"O — E s k i F.itih C n m i i v c Havnı-iycın kilisesi hnkkmcla Byzantion'claki makalesinde M. Wiilzingor tarafından mihrap cihetinden
sabit k a l m a k üzei-e ç i z i l e n eski v c yeni F a t i h c a m i l e r i n i n m u k a y e s e s i n i gösteren plân
23 — Fatihin eseri olan ilk Fatih Camiinin b u g ü n d kalmış kıymetli
h a t ı r a l a r ı n d a n : İç ö n d e n , son cemaat yerinde, p n ı ç e r c üstlüğü kıy­
metli iki çini panodan biri. B u ç i n i l e r sarı, y e ş i l r e n k l e r i n h â k i m i y e
tile devrinin .san'at g ö r g ü s ü n ü t e b a r ü z ettiren m ü h i m vesikalardandır.

m
24 — Fatih Camii r e v a k l ı avlu, son cemaat mahallinde , X V inci asırdan
kalma ç o k k ı y m e t l i çini pano.
MTV

İL-

25 — Eski Fatih Camiinden kalma en orijinal bir parça:


Bu kapı ilk Fatih Camii mimarı Sinanm karakterlerini mi'.^-^ıâada göz önünd
tutulması icap eden d i k k a t e ş a y a n b i r eseridir.

ir

27 — Fatih C a m i i t ü r b e l e r - a v l u s u n u n pencereli d u v a r l a r ı n d a n IJİIİ.

B u d u v a r ı n d o l u ve bü< i u s ı m !)!,,bellerine d i l d a ı t ediniz. S u H a ı u h m e l Caınıı m i


mannın yeni bir buluş Ü1CU;LI; zannedilen boş kısımların baUıınıyeti Ijınad
b i r b u ç u k a s ı r <'nce m u v a f f a k i y e t l e t a t b i k edilmi^Ur.
26 — Haricî cephe p e n ç e r e l e r i üstündeki tezyinat.
Yeşil p o . i i ; - üzerine k a k m a o l a r a k m e r m e r l e y a z ı l a r y a z ı l m ı . ş t ı r . l^c>ıu,-cr
m o l ü r l e r i tlaha ziyade B u r s a üslûbuna yakındıı.

i
f

28 — Fatih C a m i i r e v a k l ı avlusunun esas k a p ı cephesi.


Bu cephe pençerelerinin üstlerindeki kemerlerin içi porfir üzerine nıeı
k a k m a olarak nefis s ü l ü s hatla y a z ı l a r y a z ı l m ı ş t ı r . Pencerelerin
etrafı kamilen molürlüdür.
29
Fatih Camii revakii avlusunun ortasmda bulunan bu şadn-van. avlunun
boşluğunu yok eden mimarî bir elemandır. Külâhm meyli, saçaklarm cıkmtısı,
yandaki serviler; parlak gri ve koyu yeşil renklerin imtizaç,
ayrı bir hususiyet a r z e t m e k t e d i r.

S
V
. 'i 'ıiiraıgriıirıı^riı-'

30 — F a t i h C a m i i c ü m l e kapısı kum saati ve tezyinatı


31 — Fatih Camii rev^klı avlu kemerleri; Çok itina Kösterilen bu kemerloı-
ve başlıklar en sade fakat en halis san'at telâkkilerile in!..r. oUınmtıştın .
Bu t e k e m m ü l ü y a l n ı z klâsik devirde görebiliriz.

32 — F a t i h Camii minaresinden iç avlunun görünüşü.


Dürt .•^ÇİVİSİ ile ş a d ı r v a i ı n ı kıışbakı^;! b i r re.'iini.. B u ş a c l ı ı \ a n . a\iu(la
h u l ı n ı n ı a n ı a s ı ç o k bü.vük b i r y o k l u k t e ş k i l edecek k a d a r elııjııınıiyetlidii'.
•ar
r< -

Ü
bb a 38 — Fatih Camii: Revakh avlu direk başlıklarınc
— Fatih Camii: Revakh avlu dirsk başhkların- 37 Fatih Camii: Rs\ a v l u d rsK a ss l ı k l a r ı n d 31
Fatih medrcseleı-inden birinin pencere i,istü.
39 — Atiknli pasn camiinde Beynzıd I I . clcvı
Tuğla tezyinatı dikkate şayandır.
knimn direk bnsl ı k Ir.rı n d n n

ıDim.r ı.:i!:İ!İ:l;ır!;ı mııknytva" lüliııi/.'.


fes

0
IM İ

,r. i i

—i t r

41 •— 1768 - 1771 yıllan arasında inşa olunan bugünkü Fatih Camiinin dahilden
g ö r ü n ü ş ü : Önde ilk binadan kalan mihrap g ö r ü l m e k t e d i r . Kalerr. işleri XIX uncu
asrın çok çirkin hatıralarıdır. Büyük kubbeyi tutan ayaklar mevzun ve hatlar-
sakin g ö r ü l m e k t e ise de kıvrak barok silmeler l ü z u m s u z ve fazla
hareketli hissedilmektedir.,
42 — B u g ü n k ü Fatih Camiinin kubbe ve b ü y ü k kemerleri.
B u k e m e r l e r k l â s i k d e v i r k e m e r l e r i n d e n d a l ı a .sivridir. .Silmeler \-e a l ı k a nilıay,
lerindeki barok üslûbunun şekilleri ile d a i r e v i lali bı-m.-rler:
S ö z ü m ü z e y a l j a n c ı İJİr lesir vermekledir.
43 — Fatih Camii dahilinde mermer başlıklar
Hu ba.şlıUlaıııı i m a l t a r z ı (:ok ijayanı tlikkal olmakla bı-r:,!»»!-
tesirler rozaslarda sezilmektedir.

44 — B u g ü n k ü Fatih Camiinde b ü y ü k mahfilin kapısı.


Fatih Camii; Akdeniz baş v e orta kurşunlu meclı e s e l e r i n i n
minareden cjörünüşü

fi

— Fatilı Camii: Akdeniz orta çift kurşunlu nıcdrcsrîisrinin


minareden görünüşü.
Fatih minarelerinden b u g ü n k ü cami kubbe t a k s i m a t ı n ı n görünüşü.
H a r i c i t e c s i m a t ı n fazlalığı n a / . a r ı d i k k a t i c o l b t ^ t m e k t t ' d i r .

Fatih camii tabhane medresesi y a n ı n d a develik adı v e r i l e n kervan


saray binası. B u g ü n ç ö k m ü ş bir vaziyettedir.
' ' 9 — Fatih D a r ü ş ş i f a s ı n d a bakiye kalan y e g â n e k ı s ı m bu d u v a r p a r ç a s ı d ı r .

•r

1I

50 — Fatih Camiinin tabhane medresesi yan copl-esi.


B u cephe 1767 zelzelesinde h a r a p o l d u g u u . i a n 1771 y ı l ı n d a t a m i r olunmuştur Bu
m e v c u t t a d i l â t ile b a r o k p r o f i l l e r o tamirin iıatır;!.- (lir.
51 — Fatih t a b l ı a n e medresesinin dış kapısı.
Sakin h a l l a ı i a sü-ikMiıniş olan b u ka|)i ö n plana ainuııakla l.'ljariı/.
eltii'ilnıi:? ve L ' l ı c ı n n i i y e t kazaınıııştu'.

62 — Fatih medreselerinden birinin a v l u giriş kemeri.


B L I kenıoı- gol; Sİİi'.el (.-izilmi^ ve in.>;a e(lilıni.';tir. I.") i n c i a.srnı
ir^^a h u s u s i y e l l c ı ' i n i has itlir.
w »

52 — Fatih tabhane medresesinin dershane cephesi.


Avl;ı ı-evaklan. buradaki kuljlj- teşkilatı iznıkle Xiluiii- halım
inıarotiiKİekine nıiı^abihtir.
— Fatih Camii tabhane msdresesinin dershane k a p ı s ı kanatlan.
çok n c l i s atîaç kajM k a n a t k ı r ı r ı m isjçilif^iıu' pek az rasllamr.
K i t a b f vo ge(,'im'lor b;'ş a s ı r d a i ı b o r i hig Ijozulmanıifj, bütün
s a i î ' a t m ı muhafaza etmiîjtiı-.
V
4» 4»

r/y r^:'^^r' «4
> x^:i^»i
•s;

İS.

54 — F a t i h t a b h a n e m e d r e s e s i : D e r s h a n e k a p ı s ı n ı n a ğ a ç kanatlarından
biri. Çok kıymetli bir parçadır.
i-
Fatih tabhane medresesi; Dershane k a p ı s ı n ı n a ğ a ç k a n a t l a r ı n d a n
biri. işçiliğin f e v k a l â d e l i ğ i be; asırlık olan bu kapının
hali h a z ı r vaziyetinden anlaşılır.
56 — F a t i h t a b h a n e m e d r e s e s i n d e b u l u n a n ve T ü r k m i m a i isinde çok
orijinal bir parça olan bu d i r e k kıymetli eserlerimizdendir.
— Fatih tabhane medresesinde mevcut bu direkler mimari
tarihimizde emsaline pek az r a s t l a d ı ğ ı m ı z bir u n s u r d u r .
Fatih tabhane medresesi direk başlıklaı
devrinden kalma başhklardand
59 — Fatih tabhane medresesinde direk başlıklarından
B u başlık Beyazıd I I devri b a ş l ı k l a r i l e mukayese edilmelidir,
60 — Fatih m^drasalerinden birinin i<apısı.

63 — Fatih camii medreselerinin dershane kubbelciinden


F a t i h c a m i i n i n ç e v r e s i n d e l ^ i sekiz m e d r e s e n i n d e r s l ı a n e Icubbcleri Ijaşl;
b a ş k a sistemde i n ş a e d i l m i ş l e r d i r , F a l i a t b i r k ı s m m ı n t a n b m i a r ı resimd
görüldüğü ü z e r e fazla y ü k s e k t i r . B u hususiyet Burs-; tıcvri
k a r a k t e r l e r i n d e n m a d u l Ijir haldedir.
Katih medresesinin iç a v l u r c v a k l a r ı n
•w.
I; , • i •

4k
Jjr "W.-' ' , .,

I
59 _ F a t i h c a m i i huclııclu icincle ı232 cic ınsa olunnn
.1.1 ' ' ı>
NaksKİİl mektebi bnhr' kapısı.

68 — Fatilı Camii ti.ii'beler avlıısııncla Mahmud I.


tarafından 1755 tarihinde inşa ettirilen
kütüphane binr.'-.
64 — Fatih medreselerinden birinin avlusu ve tu^la l o m e ı leı i .
Bu inşa t a r z ı i ' a t i h d e v r i k a r a k l o r l e r i n i lanıamcn nuılıala','. etnu-kted

65 — Fatih medreselerinden birinde kemer vc dııvaı- inşaatı


Tuğla vo taş işçilifii y a l n ı z dahilde tatbik edilnıi.ştir. llar'ci (lıı\ar
a d i kesme t a ş t a n yai)ilınıştır.
...

t.- ... , •r

I r

w.

i.

67 — Fntilı camii avlusııncln ve Mnltn cai'sısınn


nazil- bina. 66 — Fatih medreselerinin haricî pencere süğe
Malımud I •.ırafındai) ıııckl''lıi .^'!ı.v:ııı ııl:ırak in.'ja ve kemeı'ieri.
c l t i i ' i l ı n ı ş t ır. Duvailai' (amanıcıı basit ko.sme ta^. vo kemerler
lııuladan in.'<a e d i l m i ^ i l i r . Bn'kag .sıra tııjîla hatıllar
Körülmemekteriir
70 — Fatihi C a m i i heyeti i ç i n d e 1232 de inşa ettirilen Nakşıdil Sultar türbesi ve sebili
TOrU: va^cıflan ve vattfiyeleri
üzerine m ü c m e l bir etüd

HALİM B ^ K İ KUNTER

Vakıfların Inıgünkii i l i m nm'laları ile pek wiihiw hij mevki işiral etmekle ı^hlııi:,!
tetkik ve izaln gerekli bir işdir. Yakıl', Türk lebeyvün etmiş olduğundan bu lıusu.-^la du­
lerin eski hayatında vücut bulan içtimaî mü­ ba lu:la re daha c.^a.v/f mulûmal dercine miib-
esseselerin en ehemmiyetlilerinden biridir. rcnı ihtiyaç hası! almuslur.
Ve mevcudiyetini bugün dahi muhafaza ede-
Lrkaj böyle ntuu::unı re mühim bir
gelmiştir. Bahsettiğimiz tahlil ve izahın lü­
mevki işgal etmekle beraber bundun ue /.<-
zumunu şiddetle ortaya koyan bir cihet de
luubuldaki ne de huriedehl ecnebiler bhil.i
bu işin şimdiye kadar tan. bir surette yapıl
veçhile huberdur değildirler.
mamış olmasıdır.
Elyevm faaliyelle bulunun heyetin ye­
Bu çok küçük etüdümüzle luiyle bü­
gâne maksadı, merbut varakadan dahi un-
yük ve ağır bir işi yapmağa heves etmiş va­
luşdacağı veçhile. İslunbulu kabil olduğu ka­
ziyette değiliz. Yüksek bilgi ile beraber ih­
dar ecnebilere, ve bilhassa .Imerikulıbıra lu-
tisasa ve kuvvetli metoda mütevakkıf olan
nılmaklır. Halbuki çok bediî eserler ile mü-
bu iş aynı zamanda derin ve esaslı teteb­
:eyyen olan İstunbulu hukkile lunıyabilmel:
bulara da ihtiyaç göstermektedir. Bu yazı­
için evkajın ne (dduğunu unlamak ililivaet
mızda yalnız vakfiyeler üzerinde yaptığımız
bari: bir suretle hissolunnıokludır.
oldukça geniş tetkiklere dayanarak ve mü­
teaddit vakfiye örnekleri vererek Türk va- Sualler:
kıflarınm en bariz karakterlerini tebarüz 1. — Etkajm mcn.^ei'.'
ettirmeğe çalışacağız. 2. — Teşkilâtı?
3. — Maksadı':-
Halka, gençliğe ve bizi anlamak isleyen
4. — .Menabii varidatı?
yabancılara vakıflarımızı behemehal tanıt­
5. — Evkaj nezarelinee idare olunan
mak lâzımdır. Çünki Vakıflarımız. Türk iç­
müessesal ve bunlunu sureti idareleri?
timaî heyetinde sosyal yardım, göeztme, mil­
lî dayanış, şefkat fikirlerinin ve teşkilâtının (}. —• Evkafa dair Türkçe eser var mı­
en eski tarihî devirlerden biri mevcut oldu­ dır? İsimleri?.
ğunu kısa ve şamil bir ifade ile türklüğün O zaman nezaret t a r a f ı n d a n hı-yele ve­

yüksek görüşünü ve faziletini ishal eder. Ma­ rilen ceva]j. iıeyelin ınektııbilc b i ı ü k t e 12 sa-

hiyetini anlayınca vakfı sevmemek, onu ya­ iıifelik küçük b i r risale s i k l i m l e baslııılınış-

ratmış Ve yaşatmış olan Türklüğü lebcil et­ tn'. E l i m i z d e b u h n u ı ı ı \e sonımıla 17; K . S.mi

memek kabil değildir. 1922 tariiıiıü taşıyan ııüslıada soruları sual­


lerin ceva])ları yazılıdır. üalisinii/.i alâka­

921 senesinde İstanbul şehrinde içtimaî dar eden i k i ciheti l>uradau istinsah ediyo­

tetkikler yapan bir Amerikan heyeti o za­ ruz :

manki evkaf nezaretinden vakıflar hakkında /. - Evkajın menşei'^


bazı malûmat istemiştir. Heyet reisi Profesilr (Menşe) den maksat Evkalııı zamau ;•
C o n i n tarafından evkaf nezaretine yazı­ mekânı :uhuru demek rdduğu zannedilmekh
lan mektupda bu müracaatı icaj) ettiren se­ dir. J'ukıf. Resulullah Muhamnud uleylıisM-
bepler şu suretle izah edilmektedir: luli vesselam zamanında (Medine) dı- zuhiıı
Bir senedenberi İstanbul şehrinde bir elmi.ştir..
Amerikalı heyet tarafından icra edilmehlr 6. — Evkafı islâmiveye ıluiı 'I ürbçı
olan içtimaî tetkikler neticesinde lakıflunn matbu âsar var mıdır? İsimlen m-ıliı'.-' \hik-
104 HALİM BAKI KUNT ER

sat Evkafm ahkâmı fer iyesine dair âsâr ise olan Vakıf; güzel s a n ' a i l a ı l a ı.-k-uği,ı ve
bu bapta matbu ve gayri matbu yüzlerce âsâr umumî kültürün yayılması s ^ v iıkselmesi
vardır. Ne kadar Fıkıh kitabı varsa hepsinde bahsinde de büyük biı- l o l o)iia;nıs, sun de­
Evkafın ahkâm jer'iyesine dair mahsus ftı- rece ehemmiyetli hiznıeller il.ı ı y i t m i ş t i r .
sıUar bulunur. (AhkâmülevkafJ ve saire T ü r k dünyasmm her yeriıulc ^M-nıltu kıy­
namlarile Türkçe matbu birkaç risale var­metli âbidelerin i)ek çoğu \ a k i n canüası-
dır. Maksat bu olmayıp da zuhuru islâmdan nm Türklüğe ilıda elmis uklujAu nıatldî eser­
beri Evkafın mahiyetini^ edvan tarihiyesini; lerdir.
safoJıatı umumiyesini, ahkâmı feriye ve ka
İçtimaî müesseselerin tâbi ı-idüklaıı de­
nuniyeisni cami etraflı bir eseri tarihi ve il­
ğişme şartlarına uyarak vakıl mııj^üesesi de
mi ise böyle bir eser ne elsinei jarkiye-
zamanla mevzu ve sistem iliharUr pek çok
nin ne elsinei garbiyenin hiç birinde ya- lahavvüllere ma'ruz k a l m ı ş l a , l ' ı a u ı u l a be­
zUmamiftır.. ^ raber birbirine çok uzak I m ü u Jevrelerde
Bu ifadenin tazammun ettiği mâna Türk bile mevzu veya hukuk b a k ı u m ı j ; Ü b i r i b i r i -
vakıflarının doğrudan doğruya diyanî ve ia- ııe yakın veya benzer b i r ç o k CÜILSIOI bulmak
lânû bir müessese olduğu iddiasını tekrar­ kabildir. Aşağıda Elilerc, D) !!,ıı, i.ı a, Selçuk
dan başka bir şey değildir. Bu kanaat bugün ve Osmanlı Türklerine aid ba^ı ..VkLiye ine-
bile bir çok zihinleri işgal etmiş vaziyette­ tinleri üzerinde bu cihetleri leb;ıs .;/. elürme-
dir. ğe çalışacağız.

Vakıf deyince bir çoklarımızda hâlâ


münhasıran islâm hukukundan doğmuş, mev­ Vakıf elbirliğiain ve göııiıl l u ü ı ^ n i n en
zuu diyanî hizmetler olan, dünya işinden zi­ güzel ifade vasıtasıdır. Bu sisitııui., Jcrdiyet-
yade âhiretle uğraşan dinî bir müessese ha­ clik ile cemiyelcilik; halkçılık ile dev­
tıra gelmektedir. Halbuki Türk vakıfları is-' letçilik f i k i r l e r i yurda, y u r d d a j i j ı i ve in­
lâmlıktan önceki devirlerden beri yaşayan, sanlığa hizmet yolunda pek t^ü/.ı I \e mahi-
Budda dinindeki Türkler tarafmdan da çok rane bir surette birleşdirilmiij ;c kaynaşdı-
rağbet gösterilen sosyal bir müessesedir. Va­ rılmıştır.
kıflar, tarihin her devrinde, Türk dünyasmm
Vakfm menşei insaularm ruh : iaki i y i -
her yeonde millî vicdandan birer güzellik,
lik temayülüdür. Ortaasyadan cihi ipn dört
iyilik ve şefkat âbidesi jeklinde doğmuş ve
köşesine yayılan T ü r k l e r g i u i k l c u iıer yere
yükselmişlerdir.-Hayra ve iyiliğe matuf olan
kahramanlık vc medeniyet {jolüitliiLicri g i b i
hareketler bütün dihlerde sevaplı ve mergup
i y i l i k ve yardım f i k i r l e r i n i de yay'Lişlardır.
telâkki edildiğinden vakfın dinde kıymetli
Türkün ruhundaki cümertlikleu vc ıilussever
yeri vardır. Diğer taraftan vakfm içtimaî ha­
likten doğan vakıfların her b i r i bi: niu y a ş a
yatımızdaki inkişafı, vakıflar hukukunun da
yan veya bizden sonra gelecek ui uı insani
inkişafmı mucip olmuştur. Kanunu Medeni­
r m iyiliği, sıkışdıkları zaman y a ı û ı m g ö r m e
nin kabul ve tatbikine kadar asırlarca urau-
si, halkm yükselmesi için k u r u l ı m ı ş birer ha
nû hayatımızı tanzim etmiş olan islâm huku­
yır ve hasaiiat ocağıdır. MedeaiycUo j l e r i git­
kunda vakıf meseleleri çok işlenmiş ve geniş
miş olan ülkelerin hepsinde sosyal -j avdım ve
bir yer tutmuştur.
dayanış umumî hayat içinde büyük bir yer
Bu hal Türk vakıflarmm millî ve içti­ alır. Yer yüzünde bunun en parlak ve eşsiz
maî bir müessese olmak vasfma halel getire­ örneği ise Türk vakıflarıdır. Halkckıu doğan
mez. Vakıf, eu engiş ve temelli sosyal yardım ve varlığını halkın iyiliğe ve fi,ii/,c!!iğe susa­
ve öngörü hareketidir. Bütün yurdu saran bir mış öz duygularından alan T ü r k v a L ı l l a n ha­
sevgi, her yurddaşı düşünen bir şefkat ve yırlı ideallere dayanan birer v a r l ı k t ı r .
bunlarm ebedî olması ülküsü onun açık ka­ Tesis olunan vakıflarla ifa elliı ilen hiz­
rakteridir. metler ve irae edilen gayeler bü^iık b i r te-
Vakıf, insanlığa hizmet yolunda daima nevvü arzeder. Pek çoğu yurdun i u ı a n , düş­
san'at ve kültürle beraber yürümüştür. Bu man tecavüzünden muhafazası ve içtimaî
itibarla haddi zatmda içtimaî bir teşekkül bünyenin korunması gibi pek yüksek ve pek
T V R K V A K I F L A R l ]
^ y - l K F I Y E I. i: R i 105

şümullü askerî, medeni hedeflere laallûk mış ve her şeye hâkim olan bu zihniyet Vakıf­
eder. lar hukııkımu ve tarihini yalnız islâm duıiniu
Suyolları, kemerleri, çe§me ve sebiller, tornm ve tarihi içinde müıalâa etmiştir, ü
yol, kaldırım, köprü, a^evi, misafircvi, dul- zanıaıun telâkkisine göre vakıf nmamelâu dl-
evi, mektep, medrese, küiüphune, muvakkit- niyeden nıaduddur. Malî hir ibadcllejı ibaret­
hane, hastahane vakıfları hemeıuı her yerde tir [i). Dinin salâbetli kaideleri, nassı katı­
bulunan, görülen vakıflardandır. l a n zamanla değişen ve gelişmesi tabii olan
Bunlardan başka öksüz kızlara cihaz ve­ içtimaî lıayalınuza uymamağa başlayarak onu
rilmesi, borçlu olarak mahbus bulunanların nasıl sıkmış ve tereddiye maruz bırakmışsa,
borçlarının ödenmesi, müjlis olarak hapse- \ akıl müessesesi üzerinde de tesirlerini öy­
dilenlerin tahlisi, köy ahalisinin ihtiyurlanna lece göslermişLir.
elbise verilmesi, mahalleler veya köy tekâli­
Aslında realist bir düşüncenin mahsuUi
fine imdat edilmesi, kale ve isliiıkûmlara ve üîan Türk vakıfları bu demirlerde mislik bir
ya donanmaya muavenette bulunulması, aske­ mahiyet almağa başlamış, hilei seriye \c mu­
rin teçhizi, zahire loncaları tesisi, meyva ye­ vazaa 1ar vakd' muamelâtma girmiş va
dirilmesi, deniz feneri inşası, yetimlere, dul kıf işleri Skolâstik usulün en tipik bir misa­
kadmlara ve muhtaçlara yardım edilmesi, ço­ l i n i göslermişlir. Bnuunla beraber aslında iyi­
cukların ballarda açık lıavada gezdirilmesi, lik ve güzellik fikirlerini taşıyan, içtimaî
mektep çocuklarına ğida, elbise, tedris leva- hayatın türlü iiıtiyaçlarma cevap veren Türk
ami, yakacak ve mesire masrafı tahsisi, fa­ vakıflarıuıu çoğu bu aslî karakterini aslâ
kir çocuklarla dullara ve ihtiyar fukaraya el­ kaybetmemiştir.
bise ve zahire verilmesi, fakirlerin ve kimse­
Türk vakıflarına isnad olunan ve derhal
sizlerin cenazelerinin kaldırılması, çamaşır­
tashihi lâzımgelen bir kanaat da vakıflarımı-
hane tesisi, bayramlarda çocukların ve fakir­
zıiı eski zamanlarda mevcuL olan zabıt vc mu-
lerin sevindirilmesi, Van gölünde gemi işle­
sadcri emval usulünden kurlulnıak cndisesile
tilmesi, halkın deniz kenarında teneffüs ey­
• tesis edilmiş veya revaç bulmuş olduğudur.
lemesi için yalı ve liman inşası ve tahsisi,
Aluhtelif vesilelerle birçok yerlerde söy
açık hava mektepleri, spor meydanları ve teş­
lenilmiş olan bu fikirlerin salâhiyelli bir za­
kilâtı vücude^ getirilmesi, kuşlara pirinç ve
tın nisbeteu yakın bir zamanda intişar eden
hayvanlara ğida ve su verilmesi ve saire gibi
kıymetli bir etüdünde de tekrar edildiğini
hepsi birdenbire akla gelraiyecek kadar çok
şöylece görüyoruz [2j.
hizmetlerin ifası için ihdas edilmiş -en son
Osmanlı ülkesinde P'akfın çokluğu müs­
ilmî telâkkileri ve muvaffakiyetleri okşayan-
tebit ve keyfî idarenin sık sık tatbik ettiği
• vakıflar da vardır.
emvalin zabıt ve müsadere usulünden büyük,
Burada dikkat edilmesi lâzımgelen nok­
küçük her sınıf halkın mallarını korurınusı
ta yapılan iyiliğin bir defaya veya muayyen
için dinî ve bu sebeple gayrı kabili tecavüz
bir zamana inünhasır olmamasıdır. Vakıfda
telâkki edilen vakfiyetin masuniyeti sahası­
esas, iyilik ve hayır fikrinin ebediyetidir.
na ithal etmesinden neş'et etmiştir.
Görülüyor k i vakıf; fedlerin hayırkâr
Zürriyet vakfı usulünün nu'vcaJiyeli ya­
arzularmı ölümlerinden sonra da yaşatacak,
ni emvalinin varidatından ehemmiyetsiz Liı
inkitasız devam ettirebilecek bir sistemdir.
kısmını lâaleituyin bir hayra tahsis etmek şar-
Bu kadar bâriz vasıflarma rağmen vak-
fm tamamile dinî bir müessese telâkki edil­ (1) Vakıfdan maksad nedir'! Vdr.jdan maksad
mesi, milletin hayatmda ilerlemeye ve ye­ (tekarrübü ilallah) dır. Yani hayır ijlcyip sevap ka­

nileşmeye mâni gibi sanılması sebepsiz de­ zanmaktır. İhadatı maliycdz-.ı vıaduddur. (Evkal
nezaretinin bastırdığı 12 sahildik risale, 17-K.Saııl
ğildir. Son asırlarda Türk içtimaî hayatına
922 S. 7).
hâkim olan din otoritesi vakıf işleri üzerinde
(2) İstanbul Saylavı, eski Tapu ve Kad;t.-,tro
de kendini kuvvetle gösterjniştir. Taassubun, Umum Müdürü ve Ziraat Vekaleti Müsteşarı Bay
hayatm her safhasma girdiği ve şiddetini son Atıf m İdare MccmuasJnd-.ı ^ntişar eden maka­
derece arttırdığı devirlerde vakfa tamamile di­ lesi (^Kanunu Medeni kar^tsnida F.vkat, İdare Mcc.
nî bir mahiyet ve kudsiyet verilmeğe başlanıl- muast sayı 16 sahlfe 965. Temmuz 929).
106 // A I J M HAKİ KU A' 7' /; H

tiyle bütün mütebaki kısmında mirasçı halef­ ^ kıflarınt hakiki çelnesiic iiruıuek \e ,

lerinin emniyetle istifade edebilmesi imkânı mek-C>•/»IIjurixel__Rejinıiıı.• luisij, u l n.,,^^

vakfı âmmenin ihtiyacımı elverişli bir sis­ Eskiden Vakfa izafe edilmek
. . . . , , '"•'^ ' - i ' n i l e n di-
tem haline sokmuştur. nı mahiyet imparatorluk d.-vi i n i , , j.'^j^, .
Maddî kıymeti kadar manevî zenginliği idaresi tarafnulaıı h n z ı c a n e d i l t u i ş i u . \ı]j/l
de yüksek olan Türk vakıllarmnı doğrnasnıı Evkaf Srzarcti larafnı<i;ııı 19,1.-,
y,lrnl-^"^"
• • "lu neş­
ve çoğalmasını müsbet sebeplerden ziyade
redilen Evkafı Hünuıyun .\e:ıı,,iıııin Utrih-
böyle menfi bir âmile istinat ettirmek, ya­
çei teşkilâtı ve nuzzıın'u Icnu ıiıııi n'nuH adlı
pıcı ve yaratıcı bir karakter taşıyan vakıfla­
kilal) bu telâkkiyi ifade ctii'n ı c - n n 1^v U V -
rımızın çokluğunu müsadereden mal kaçır­ vetli bir vesikadır. \\\\ cscıiıt d u ı d i m r i i \ e ho-
mak gibi nihayet bir /wVe'den (mukabil ko­ silici sahifeleriııdc söyle tleıüıtıckd , | i ı .
runma tedbirinden) ileri geçemiyecek olan
Alemi islâmda tcuvUnü ınüşlvıcLi. ifaya
bir usule atfetmeğe kalkışmak lâyıklı bir hâdim olan ahkâmı şer'iycdcu !<i,/ (f 'ukıjj.
hareket olamaz. dır ki usul ve delâili, fiinı ıc said hü-
Daha aşağıda: lübü fikhiye.de mufassaldı/.
Bundan başka büyük vc zengin ütkeleı «.Vakıf lûgutun bir şeyi (lainı.ı durdur-
fetheden imparatorluğun sultanları, vükelâsı, muk ve şer'an bir malı ıı.ilkiyrf;. :, (çıkarıp
kumandanları ve diğer ricali zaferlerden menafiini şenıili muhsusıı i'ızcrr ı -. uhheden
kendilerine düşen hisselerle cami, medrese, bir ciheti hayra tahsis ederek s(i!:i. ,n(ik tna
sebil gibi san'utkârune eserler vücude getire­ nasınadır. Vakfeden kiııısvyr (Idl.'i). vakfe­
rek bir taraftan dünyada namlarım ipka et­ dilen mule (mevkuf) lafı.^is rdH,-,, cHıcte
mek ve diğer taraftan âhirette de sevaba na­ (mevkufuııuleyh) denir.
il olmak kaygusunu düşmüşlerdir ki bu da
Vakıf umuru hayriyc ve i(ııı<!,i:i nınliyc
VakıflurıA ^oğalnuısma ve güzel vakıf eser­
den olduğu münasebriHc Ralıııı- ;. .J/Ialrmin
ler meydana gelmesine sebep olmuştur.'
sullallahü aleyhivesellenı cjendimi hazretle-
denilerek ifade hakikî mevzuuna doğru rinden ve (ganyan güzin ve .suhaln i jc-uU ka
genişletilmiştir. Bu son izahın da Vakıfları rin ndvaııullahi teala atcylıiıu cfnıni/ı haza
yapanlar musaderei emvalden korkan zen­ ruHndan suduru şer'an s,ıl<i! olan hh sünneti
ginlerle yeni ve zengin ülkeler fetheden sul se niyedir..
tanlardan, onların vezirlerinden, kumandan­
• Vakıf lıakkjııdaki yeni ve lıal i k i görüşü
larından ve diğer ricalden ibarettir mânası­
ifade eden en kuvvetli v<'sika ise İm j i i n mer'i
na alınmıyacağı şübhesizdii.
olan 2702 sayılı vakıflar kaıuııııı lâyihasını
Türk vakıflarını yalnız zengin ve Aris­ 12/6/9:^2 tariiünde Uüyük Milli! Meclisi­
tokrat bir sınıfın tesis ettiğini ve bunlara ay­ ne takdim etliği zanıaıı llükûnıriin yük­
rılan paranın daha ziyade ganimetten ibaret sek meclise arzelnıis olduğu esl),)].ı mucibe
olduğunu ifade etmek hakikatten çok uzak­ mazbatasıdır. Tarihî bir elıeıııınivci taşıyan
laşmak demektir. raazbalanın başlangıcında şöyle detıümekte-
Vakıf yapanlar içinde mallarını müsa­ dir:
dereden kurtarmayı düşünen adamlar, büyük Kanunu Medeni talhikat kaıuınunun 8 in­
ganimetler elde eden kimseler bulunabilir. ci madd&fiinde o kanunun ncşriııdrıı evvel
Fakat yalnız bunlara bakarak umumî bir hü­ vücude getirilmiş Vakıflar hukLuıdıı ayrıca
küm çıkarmak ve asırlardaiıberi her sınıf hal­ yapılacağı beyan olunan (Evhııj inilnkat ka­
kın iştirakile vücut bulan Türk Vakıflarının nunu) şu lâyiha ile vücud kisvesine girdi.
şerefli varlığını ve menşeli.i çok dar bir sa­
Eâyihanm mahiyetini tahlile girişmeden
haya inhisar ettirmek doğıu değildir. O va­
evvel .sebebini arayalım ki medenî kanunu­
kıflar k i . onların hükmî şahsiyetinde millî,
muz vazıı o kanunda lrsi:der h/ıkkında. bir
ırkî necanet ve faziletlerimizin silueti gö­
fasıl mevcut iken neden dolayı eski Vakıflar
rünmektedir.
için bir kanun yapılmasına liizuın gördü. Ve
I Osmanlı devrinin millî hayalı ezen vc mille-
\ Yanlış telâkkilerden sıyrılarak Türk va- \ tin medeniyet yolunda iler'enıcsine engel olan
T V R K V A K I F L A R 1 / JAK F I ' K !. K R İ 107

an'anelerini bir hamlede yıharken bu nokta­ bugünkü De\let sistemi kavjismda vaziyeli
da niçin durdu. Ve neden düşündü? nedir?
Çünkü onda benliğinden vc içtimaî var­ Üzerinde dunilmas! lâznngelea cilıetle-
lığından eser gördü. Mukaddes yurdunun hcı rnı eu nıüiıimleviudeu biri budur. Bu bahis­
tarajına serpilmiş âbidelerinin kubbe ve du­ ler üzeıiue vereceğimiz izahatla ukuyuculan-
varında kendi dehasının, hastuhanelerinde, mmn zihinlerine gelebüceek biıçok mukad­
köprülerinde, çeşmelerinde, sebillerinde Türk der suallerin covaluuı da \ e r n ! e ğ e çuhsaca-
hayırhahlık ve cömertliğinin inceliğini vc bü­ ğız.
yüklüğünü sezdi. \'ak)l sisiemlue nıiıra.caatkı vaiılmak is­
İnkârı kabil değildir ki bu hasenatın ib- lenilen gaye insanlığın yükselmesi, hayatın
zalinde ibadet kasdı da müessir bir âmil idi. güzelleşme.<idir. Bu hedefe varabilmek kjiıı
Lâkin mutlak ve tamam bir âmil değil. Eğer Türk zekâsı asniardanberl lürlü türlü yollar
böyle olsaydı aynı akideyi taşıyan memleket­ aramış \e bulnuışlur.
lerde olduğu gibi Türk Vakıfları da ibadete Tesis olunan vakıflarla ihdas edilen hiz
mahsus ve münhasır kalırdı. Memleketimiz­ meller veya inşa edilen racljani büyük lıir le-
de mevcut vakıflarla sabittir ki Türkün fıl- nevAÜ arzeder. \ akıflaruı hiznıei nıe\zukuı:
retindeki feragati nefs ve guyrendişlik hisle­ zamana, muhite ve vakfı kuran a d a n n ı ı şahsî
ri bu dar çerçeve içinde mahsur kalmamış kabiliyetine ve düşünüş î.ırzma g ö r e pekçok
ve aynı zamanda içtimaî lesanüdünü temin değişiklikler gösterir. Bunlara insanlarnı kar­
eden ve irfan ve fazilet duygularını tenmi- şılaştıkları birçok hâdiselerin lesirlerini dc
ye eyliyen mektep, medrese, haslahune, yol, i l â \ e elmelidiı. Bu ilibaikı N akliyeler tarih
köprü, kervansaray, misafirhane, imaret, çeş­ \e sosyoloji baknnnîdaiı jıüyük bir değer ta­
me ve daha nelerle seyli hasenatı; yatakların­ şır. Bunlar ulusun değişik zaman!ardaki iyi­
dan taşan nehirler gibi: memleketin İter ta­ lik ve yardiıiı düşünüşünü, umumî menfaat­
lere ve işlere olan a!âka.-mi göslerir. kn es­
rafını kaplamıştır.
kilerinden en yenileriiie kadar nnıumî bir
Malını mensup olduğu cemiyetin hayrı­
tetkike lâbi tutulması cemiyetin bu sahada
na, refahına bezletmek bugün için de en yük­
geçirdiği değişiklikleri açikr.i göstermeğe ye­
sek medeniyet şiarı değil midir? O şiarın fli­
ter. Hattâ değişik zamaııhırda değil aynı çağ­
retinde meknuz ve mevcut olduğunu Türk
da bile yurdun ayrı ayrı köşelerinde yalııui
asırlarca evvel bu eserlerilt de isbat elti.
aynı çevrede ayrı ayrı simflarm kurmuş ol­
İşte onların bugünkü yüksek görüşlü ve de­ dukları vakıflarda hâkim olan dıişunüş ve
rin fikirli evlâdını bu nokta düşündürmüş ve ülküde ayrılıklar görülmektedii. Buıdar. üze­
kıymetli yadigârların yaşamasını temin için rinde durulması \e işleıunesi lâzımglen birer
ayrıca esaslar koymağa bu kudsî düşünüş sa­ mevzudur.
ik olmuştur.
Yüksek dağlarla geçitleıde. kijin çok
Memleketimizin vakıflarını tetkik için soğuk yapan ve kar düşen yerlerde sığmaklar,
bilhassa celp edilen garbın namdar hukuku konuk evleri, kervansaraylar, yazm ağır sı­
medeniye üstadlarından Mösyö Leman dahi cak yapan yerlerde kuyu, küıı, çeşme, kar gi­
bu .parlak hakikate ve bu basiretli harekete bi su vakıfları ve gölgelikler, büyük şehir­
karşı duyduğu takdir heyecanını samimiyetle lerde ve kasabalarda daha ziyade gc'irülen ı:a-
itiraf ve raporuna da dercetmek suretile is- mi, medrese vakıflarına karşı köylerde ve kü­
batı insaf etmiştir. çük kasabalarda yol. su. konuk ve aşevleri,
Vakfın millî hayattan doğan içtimaî bir mektep. külü]dıaııc vakıfları: esnaf v e isıa-
müessese olduğu ve bugünkü hayatımızda da lerle. saırat sahipleri arasında da ararız de­
neden dolayı yeri bulunduğu bu mazbatada nilen yardım, koruma vc gözetme vakıfları,
güzel bir surette anlatılmıştır. birlürlerine dayanış hareketi göze çarpar.
Vakfı münhasıran sefaletle mücadele
Vakfm iş mevzuunun şümulü ve bu ka­ eden. yalnız yoksul ve âcizleri koruyan bir
bil hizmetlerin büyük, küçük bütün âmme teşekkül sanmak onun şünullü hizmet mev­
hizmetlerini hemen hemen üzerine almış olan zuunu çok dar bir s a l n n l a görmek demektir
108 HALİM BAKİ KU NT ER

Hal ve vakti yerinde olanlar da vakıl" hiz­ olup yolile vakfedilmiş bulunan k o y vakıf-
metlerinden pek âlâ istifade edebilirler. Bir larında cari olduğu veçhile vakıf İÜ/metle
gehrin su tesisatı, kütüphaneler, ilmî mües rinden bazılarmm tevliidi tedrisat, k o v ^,,1,.
seseler, sıhhat ve spor tesisleri., yalnız zaru­ ve belediyeler kanunları gibi b a / ı ye,,; j.^^
rete düşmüş insanlarm değil bütün halkm nunlarla taallûkuna göre devlet, b c l ı d i v r vı-
istifade edebileceği ve istifade ettiği şeyler köy idarelerine devri ciiıeline gidilmisiiı.
dir. Vakıf lüzmelleriniu laallûkuıuı '•i>^•^
Vakfı bu bakımdan gergin vb kırılmaz let, belediye ve köy idarelerine lauuuuile
bir yay'a, bir zenbereğe benzetmek kabildir. devri cihetine gidilmiyerek devlet t-c j k i l â t ı „ .
Bu yay düşenlere kaı^ı sukutun ve sademe- da buna mahsus bir idarenin y a ş a i ı h n . ^ m j ^ .
niri tesirini hafifletmek; yükselmek isteyen­ kl lüzum ile kanunu m e d e n î d e n s o m o vücu­
lere karşı da onlarm hamlesini hızlandırmak da getirilecek vakıflar, tesisi namı aiuuda
gibi iki taraflı bir hizmet görür. kanunu medenî hükümlerine tâbi luhıiJnrru
insan, şuur ve hayat kesbeden tabiatür. halde kanunu medenîden ev . el v ü c m k geii-
Bununla beraber yaşadığı müddetçe tabiatm rilmiş evkaf için ayrı bir kanun U.\l\iııi,ji
birçok şuursuz ârızalarmdan kendini kurtara­ icap ettiren idarî sebepler bakkunia sakıfim-
maz. Tabiatm ârıza ve felâketlerinden başka kanununun 12/6/1932 tarihli e s b a b ı lUiicibe
içtimaî ârıza ve sefaletlerde hayatm her dev lâyihasında ve dördüncü devre adliy. f tmix.

resinde her insanın kaı^ısma çıkabilir. Bu gi meninin 2/7/1934 tarih ve i / 3 9 5 say ıh nıaz-
batasmda izahat vardır ( 3 ) .
bi akıbetleri ve ihtimalleri düşünen temiz yü
rekli ve yüksek görüşlü usdadmuz zuhur ede­ Burada bu mevzua i l â v e eyleuu I, ve
bilecek ihtiyaçlar kaı^ısmda içtimaî bünyeyi ehemmiyetle tebarüz ettirmek i s l e d i ğ i ! ,i/, d-
korumak için kendi düşündükleri tedbirleri het şudur:
almışlar ve vakıf larma şait olarak koymuşlar­ Medeniyetin, ilmin ve lazileliu i t a^^hırı­
dır. nı her devlet tamamile y a p m ı ş , b i l i n n is \e
insanlığı yükseltmek ve hayatı güzelleş­ resmî daireler bu icapları h a l k ı n nıu ı \ e u e -
tirmek için ilk çare bu gibi menfi şartlara kar­ line hiç ihtiyaç göstermeden lanumıiU , ijja-
şı yurddaşları korumakür. Fakat bu yoldaki bilccek bir şekil almış nudır ?
tedbirler o yüksek idealin ancak bir kısmmı Bu hususta daha pek çok noksanlaı mev­
tahakkuk ettirebilir. Daha ziyade pasif mahi­ cut olduğu her yerde g ö r ü l m e k l e d i r , l u se­
yettedir. Yurddaşm maddî, manevî hayat se­ beple dünyanın her yerinde birçok t emiyel-
viyesini yükseltecek, hataımızı ve muhitimizi ler vücut bulmakla, bunlar gitgide ha,mini
güzelleştirecek aktif tedbirler birincisiyle bir­ çoğaltmakla, muavin şekilde devlete lncnıel
iktiği zamandu: ki büyük ideale doğru kuv­ etmektedir. Hangi millet b ö y l e canla J aşla
vetli bir adım atılmış olur. Bu ciheti de göz­ devletine büyük yardımda bulunursa ı. dev­
den uzak tutmamış olan hayırsever ataları­ let yüksek kıymeti ve kudreti haiz bııiu]mıak-
mız vakıf hizmetlerinde pasif tedbirler ya- tadır. Devletler; sıkıştıkça, i h t i y a ç l a r a c i l ve
nmda daima aktif tedbirlere de yer vermiş­ ehemmiyetli bir şekil aldıkça h a l k m yardı­
lerdir. mına başvurm'aktadırlar. B u işlerin lı;ilkın
Vakıf hizmetlerinin çoğunda ve vakıf sis­ kendi rey ve mübaşeretile ve d e v a m l ı olarak
teminin esasında kasdedilen iyilik âm ve şa­ yapılabilmesi büyük bir m u v a f f a k ı y e l l i r . İşte
mildir. Birinci plânda daima yurt ve yurd- Türk vakıfları hu muvaffakiyetlerin en par­
daş gelmekle beraber birçok ahvalde tâbiiyet, lak bir misalidir. Türk milletinin iyliınaî r ü ş ­
din ve mezhep aynlmaksızm bütün insanlar, tünü ve başka milletlere t e k a d d ü ı n ü n i i gös­
hazan nebatlar da dahil olduğu halde bütün terir.
mahlûkat kasdedilmiştir. Su vakıfları buna
Milletlerin maddî servetleri, kazanrları.
güzel bir misal teşkil eder.
teknikleri yanında ihmal edilmemesi \ ( : iyice

Mazbut vakıflara ait kütüphanelerle (3) T . B. la. M. zabıt Ceridesi (Devre: V, İ ç t i ­


münhasıran suya ve mezarlıklara ait olan va­ ma: F , Cilt. 4, 38 İnci İ n i k a t , 3 - V I - 1 9 3 8 P a z a r t e s i ;
kıflarda ve hayrat ve mevkufatı aynı köyde Sayfa 12 ve z a b t ı n sonundaki 124-2 s a y ı l ı m a t b u a ) .
T Ü R K V A K I F L A R I VE V A K F İ Y F 1. E R İ 109

tanınması lâzımgelen en mühim madde in- de de kudretsiz h a y r a l n ı y a ş a t ı l m a s ı n a : l ü z u m


sanlarm ruhudur. Fazilet, insanhk, millî da­ h a s ı l o l d u ğ u takdirde \azife \'e ş a r t l a r ı n de­
yanış ve içtimaî yardmı sahalarmda bu ı ıı- ğ i ş t i r i l m e s i n e dair çok esaslı ve i l e r i h ü k ü m ­
hun en yüksek tezahürlerini Türk vakıflarm- ler mevcuddur.
da görürüz.
\ a k i f l a r kantmu madde !(> :
Ecdadımızdan bize iı^likal eden yüksek Umum Miidürliikçe idare olunan vakıfla­
Türk semahatini, âlicenaplığını gelecek ne­ rın hayratından varidatı idaresine yctişmi-
sillere lâyık oldukları bir düzenle teslim et­ yerlerin yaşatılmasına idare meclisi harar ve­
mek mecburiyetindeyiz. Bu itibarla bütün rirse sönmüş veya hayır işlerinin yerine ge­
milletin ve müesseselerin vakıflara müza­ tirilmesi imkânsız kalmış vakıflar hasılatın­
heret göstermesi insanî ve millî bir borçtur. dan veya şartları müsait olan mamur vakıf­
Madde veya fikir halinde birçok âbideleri lar gelirlerinden ayrılacak paralarla o vakıf­
bağrında yaşatan vakıflanmızın hükmî şah­ ları yaşatmağa Umum Müdürlük salâhiyelli-
siyeti başlı başına bir âbidedir. Bu millî te­ dir.
şekkülü büyültmeli, hizmet sahasmı genişlet­
melidir. Yarmki ilerlemesine, büyümesine V a k ı f l a r kanunu madde 17 :

mâni olacak tarzda onun mc\cudiyetinden ge­ Vazife re şartlarının verine gelirilnıcsi-
çici istifadeler temini heveslerine hiç bir ta­ nc maddeten imkân kalmayan vakıflarda hu
rafta yer bırakılmamalıdır. vazife ve şar/lan değiştirmeğe idare meclisi­
nin kararivle Umum Müdürlük salâhiyelli-
Millî vasfını taşıyan müesseseler yurdd.ı
dir.
nasıl âm ve şamil bir saygıya ve ınüzalierete
Bu yeni ve inkılâpÇ] hükünder vakıf
nail oluyorsa vakıflar da aynı alâka ve hüt-
aleyhinde sJhleıiPİıilecek en kuvvetli itirazı
mete lâyıktır. Şükranla arzedelim k i bu haki­
kc'ikünden kesmiştir.
kat gittikçe anlaşılmaktadır
^ âkıflarnı şai lları \ !• a r z u l a n rcınivole
faydalı olduğu nn'iddelçe (lc\ aın edelülccck:
Vâkıfların Vakfiyelerinde tesbit ettikleri lu; vasfı kaybedcnItM- luiiuikün mertebe asıl
şartları devam ettirmenin yaşayanları ölüle­ ga^cve v a k n ı olan 2 a \ e l r ı l ( ' dcğişliıilcHcklir.
rin arzularma tâbi tutmak gibî garip ve abes
^'âkIflan^ arzularnırn •nnılılcıııel znrar-
bir vaziyet ihdas ettiği vakıf aleyhinde
larnı ünleımıesi şartivle- devam ölmesi bu-
söylenen sözlerden biridiı. sünkü i ç t i m a î lıavafımızın ve m e d e n î kaıuı-
Eski hukuka göre şartı vâkıf - rıasfi sâ­ mnnuzun t a b i î î c a ) i l a r m d a n sayılmalıdır.
ri' gibi i d i . Hiçbir veçhile tebdil ve tağ\'iri Kanuıuı medenî milkiyel ve tasarruf
mevzuuabhs olamazdı. Vakıflar kanunu bu Iıakkmı tannmş. onu lur liirlii l;\:n-nı/dan
mahzuru tamamîyle ortadan kaldırmış vak­ tuasnn !u(nuış(ur.
fa zamanla tekâmül edebilmek, hayalın yeni V a k ı f u s u l ü ise f<'rdî Tuiikivclf (kıvan ııı
icaplarına ve.şartlarına intibak eylemek im­ bir sistemdir. V a k ı f usulünde e-^a-. ferdin
kânlarını vermiştir. şahsî m ü l k ü n ü , kendi arzu ve iradesivln şah­
Vakıflar kanununun onuncu maddesine sî nıilkiveften ç ı k a r a r a k , lıavıv k n - d i v l e . âm­
göre: me i h l i v a r m a ierk ve lah-i-: r i m e l i , l i r . M i l k i -
Tahsis edildikleri maksada göre kullanıl­ vct h a k k ı n ı k a b u l eden onu hürnıele lâ-
maları kanuna veya âmme intizamına ııyç;ıın vık lıulan b i r r e j i m i n , ferdleriu nıilkivci h,ık-
olmıyan veyahud işe yaramaz hir hale ş.eleu lıırını â m m e lehine k u l l a n n ı a = uıdan ibaırl
hayrat, vakıflar idare meclisinin teklifi ve olan vakıf sistemini kabul elnıesi \ ( ' h ü r m r l c
Rakanlaar Heyetinin karariyle milmkün mer­ lâvık L'innıesi kadar tabiî h i r şev olamaz.
tebe çcaveee aynı olan diğer harrala tahsis Ferdî milkivetin tanınmadığı veva enk
edilebileceği gibi bu kabil hayrat ayn veya lakvide t â b i t u t u l d u ğ u m u h i l l e r vakıf fikriııip.
para ile değiştirilerek elde edilecek ayn veya ve u s u l ü n ü n zuhuruna m ü - a i ! dr'-Hdir.
para dahi aynı suretle diğer hayrata tahsis Ferdî milkivelin m e v u d olduğu, milki-
olunabilir. vet ve tasarruf h a k l a r n ı ı u inkişaf e l m i ş bu­
Kanunun 16 ncı ve 17 nci maddelerin­ l u n d u ğ u F I - tarihinde s a k ı f l a r a Ic^Lidüf (-dil-
110 HA Ll M BAKİ Kü NT ER

diği halde Sümer tarihinde vakfa rastlanma- Darüttalim


masınm sebebi bundan başka birşey olma­ Dariilhadis
ması lâzımdır. Zira [bir Sümerlinin mamele­ Darülkurra
ki bir ev, bir bahçe birkaç esirden ibaretti. Darülhuffaz
Şahsî servet yoktu, geri kalan şeyler şehıe Kütüphane
veya mabuda aiddi. Muayyen yerlerde me­ İmaret
murlar veya esnaf loncası gibi teşkilât mev- imarette mebhar (5)

cuddu. Mahsuller memura daha doğrusu ma­ Kârvansaray (6)


Tahharıc
buda teslim edilirdi. Demek oluyor ki son
Misafir eri
günlerde yeni bir kültür tezahürü olarak gö­
Misafir odası
rülen hâdise çok eski devirlerde de vardr. Fa­
Dul evi
kat bu eski devirde gördüğümüz iktisadî ya­
şayış şekli sırf ilâhî ve kozmik bir düşünce (5) Vftkıf Şehit ofîlıı Shiiuı rasanm
Mehmcd
ile olagelmişti] (4). E. evvel 931 tarihli Vakflyoshuk- Afyon .hisa­
Bü içtimaî ve iktisadî şart, vakıf fik­ rına bağlı Sincanlufibad nahiyesinin C:ı(o;, ,,ı );aı-.

rinin doğmasına ve vakıf usulünün inkişaf yeslnde bina eylediği İmaret, mcscUl ve i i , , safi,, M I

odası ve bir darüttalim h a k k ı n d a tavsUalı,! ı.ulu.


ederek geniş bir tatbik sahası bulmasma mü
nulurken İmaretin matbuh, m n h z c ı ı , ınaM,- j.^jj
said değildir. Onun içindir ki her mevzua ait müştemilâtı arasında mebhardan du balı • :;),,„.j._
birçok larihî metinler ele geçirildiği halde tedir. Son cümle buhardan müçlak olıhn ı • ^ ı-örc
şimdiye kadar bir Sümer vakfiyesi, vakfiye İsmi mek&ndır Kamusun beyanına now: l-,,i,arla
halkt tebhir ederlerdi.
metnini ihtiva eden bir Sümer tableti elde
İmarete gelen misafirlerin teljhirhan. ıl,' lanzl-
edilememiştir.
fata tâbi tutuldukları anlBijıIıvor
Şu kısa izahatla Türk vakıflarının asil
(6) Yolcuların ve k â r v a n l a n ı ı cşyahni!, ;,( vc
çehresinin belli başlı hatlarını çizmiş oldu­ vo muhkem ı ... .aflr
arabalariyle kondukları b ü y ü k
ğumuzu zannediyoruz. Bu J)alısi daha ziyade evi. Bunlar Ticaret ve .Sefer yolları iizcmui üala-
aydmlatabilmek ir/cre aşağıda vakfiyeler, nır. Buharlı vc raotörlü vesaitin mcvı ıui oı,,:;nhi'i
devirlerde İktisadî ve askerî büyük l ı ı - ı ı u : : . ; - ifj,
bunlarla ihdas edilmiş olan muhtelif hizmet­
ederlerdi.
ler ve vakfa aid nnbani ve âbideler üzerine
Hayrat yapmak İsteyen ocdadmıii'. Ivâi , ; , n aray-
ayrıca izahat verecek, mütcaddid vakfiye fık­ lara da büyük ehemmiyet vprnıiijlcrdlr ı n\ a r
ralarını ve metinlerini okuyucularımızın tet­ Koca Sinan'ın yurdun her taıafıı,., r]>tlgi
kiklerine arzedeceğiz. mimarî şaheserler arasında 17 tane de kar , aın-.aray
bulunuyordu.

VÂKIFLARIN TESİS ETTİKLERİ Kfirvansarayların dahilî taksinialı, iıiaı, lavz.


lan ve vâkıfların tesbit ettikleri şanhn .likkati
BİNALAR V E HİZMETLER
celbe lâyık hususlardır.
Koca S i n a n ' ı n escrlorindeıı olan ı uUbur.
Vakfiyelerde yazılı olan hayrat binaların gaz'daki SokuUu Mehmcd Paşa kârvans.ıi t: n.n-'. Ev.
ve hayır hizmetlerinin büyük bir tenevvü gös- Uya Çelebi seyyahatnamesinde. suretlo a ^ U L ; mak­
termekde olduğunu yukarıda zikretmişdik. tadır:

Bunların başlıcaları şunlardır: . K o p ı n m ününde didcbanlar nigdiıhav'u.- eder­


ler; akşamları kdrvansaraym kapısı mch U ı'^.c ,:c ça.
Mabed hnarak merasimle kapanır Kapıcılar valııio,: l:an.
Tekke diller yakup kapı dibinde yatarlar. Gece ı/ı,n:nvdan
Zaviye sonra bir yolcu gelirse kapıyı açup ii-r.ri alı-htr, ye-

Kalenderhane mek çıkarırlar; fakat cihan yıkılsa içeriden bir kim­


seyi dışarı bırakmazlar.
Türbe
Kârvansarayda müsafir olanların CIVJ),; kalk­
Kabristan tıktan, sonra yine mehterhane çalar, heri:/ -, eşyası­
Namazgah nı, malım bir eksik var mı yok mu diye mttayene
Medrese eder, hancılar bağırırlar:

Mektep Ey ü m m e t i Muhammcd. Malınız, <;aıııııı/.. do-


nnnuz tamam TOI?

(4) P r o f . Landsberger'in Ankara T a ­ — Cümlesi tamamdır. Hak sahibi hayıaia rah­


rih Fakültesindeki ders takrirlerinden. met eyleye..
T V R f V A K I F L ARI ] E v A K F İ V F i. E R İ

Acezenin re kimsesizltrin daimî olarak Halın ol.ııunıasi


barınmasına mahsus yer McvÜd »
Gölgelik Aşır »
Sığınak Buhûri »
Darüşşifu İlmi hadis ledri.n'
Tıp medresesi Kcliniei tevhit
Hastahane Salâval
Ayakda tedavi re nıudlcce yeri (dispuu- Bertil mumu rakıIına-ı
ser) Göz ağrısı için Hâr
Hamam -Işure ve h.elva ri!:;ıe.<i
İdman sahası kurl>aıı kesillUt si
Spor ve idman için hususi bina re Icsisal İl (nnı taam
Tenezzüh yeri I'ukanıya. yelinılere. er;:!'', re nıulılnı:
Çeşme hını odun n- kömür irin puro
Sebil Mtılmlle ve Liiy ııİ!<ıH-.i;:nt vericileri r
Kuyu dirıcr tel.'lliji irin pma
Pınar Mnlıhu.^lurın hi.r.Jun İMI.-H rt'inl-
Su yolu ve tesisalı un t i un ieii! par<ı
Kale Müjlisleriıı luijiİM'-i! •irfaah-ıe^
Köprü para

Yol Oliiiiiiıı \ı!,'i::;f<ri^! ikonan nıesi (.•;'!


Kaldırım l(rl:sisııt

Limon FhıneL re ,n, r„

Deniz jencri Si: r,: > v 7 , , - ; '

Gemi - sejine /\(/>.';/•'/ /;,';

Umumî hclâ rilrıv-i

Bed est an Ku'rn! I:aii,er::


Zahire loncası . >u .u'âulrn-;!: ('• i-t '
Çamaşırhane
Muvakkilhaııe İ!İ ire
Fizl'ii'ıi eiiın: ı •.•/;;/(;••',••
Çeki taşı
(.r^enl.larıi lee-'n m "
( oeıtlJni' iein k'l'i'ı ;••
MÜTENEVVİ H A Y I K İŞLERİ
Biixnint topu
Yapılabilmesi ayrıca Lina inşa \eya lalı- ] eliiii/ere (i\ lıh
sisini icap eltirmiyen m ü t L - n e v v i lıayıv işlevi­ Asheriıt teehizl
nin baslıcaları: Dov'inmara mıi'n ee ••/

V A K I F L A R D A HAYİR HİZMETLERİNİ İFA İLE ML KELLKI' Tl F L L M l


OLAN VAZİFEDARLARIN RAŞLIC vl.Al^I
Hatip \
İmam
Müezzin
Diğer dinlere aid ma- '
\ Malû n ı o l a n ı l m ı v e l i e d e nı ıııznıeılen " ( i r uhıi e r .
bedlerde bunlarm ilmî^
ve bedenî hizmet sahi])- •
leri
Bunun üzerine kapının kanatları açılır, lıancı- reVticp oUın hu liârvtui^aıaiKİc hrırev: l.i.-nre/lf', <n:u
lar yolcuları selâmetler, nasihat verirler: vc bir de deve ahır: rarüı. Büyıı'; demir hr.ır.tr:: I.e-
— Yollarda gafil gitmen, hisat gaip itmen, her. ViCri üstünde lıaua: Kara Haar'ı Kulu Hasan Ccîc-
kesi refik itmen yürün Allah asan getire.. bınin hattıyla .-ı< rıi: i/; ya-ılvıi'ı: B\ı l-.L'.rvnü: rraya
Büyük hir avlunun üzerinde 150 odadan mü. gelen oldu hep revan. Sene 927.
1

112 // ALİM BAKÎ XU NT E R

Vâİ2 Vâkıfm şartına göre muayyen cami ve vakılta l ı a l k ı


1 l'ı• «çalışan.
Reisülhuffaz
Hafız
Deviıhan
Yasinhan
Cüzhan Bunlar da vakfiyedeki şartlara göre muayyen yı ı 1,
^o
Ihlâshan yen vakitlerde cüz veya sureleri okurlar.
Salavat han
Naithan
Mevlidhan
Akşam müezzini Bazı camilerde akşam ezanlarını okumak için layin , ,;
'' n ı u e z z i n .
Hayır müesseselerinde silip süpürmek, e ş y a y ı umİKii
' '^"nek, i n .
Kayynn tizamı ve temizliği temin eylemek gibi hizmetlerle M rı 11 <• ,
,. ' " ' I olan
kimse.
Ferraş Temizlik hademesi (7).
Musalli Muvazzaf cemaat (8).
Müsebbih Vâkıfın şartı dairesinde teshili (jkuyan.
Duagû Vâkıfın şartma göre muayyen dua okuyan.
Cuma günleri namazı müteakip vâkıfa ve ânımei mıııı
' ^ ınii-
minata dua eyleyen. Bundan başka eezai ş e r i f e n l s i m
ı n d a va-
Muarrif zife gören, devir okuyan hafızları açık cüzden l:ıki|> \ , " T eden
yanlışlıklan tashih eden kimselere de cezai şer,'/,- im, / ' (leıûl-
raektedir (9).
Muvakkit Vakti tayin eden (10).
Noktacı ' Vazifedarların devamını niürakalıe eden.
Siracî . Kandil yakar, temizler.
Hasirî Hasırcı.
Kandil! Kandilci
Bewap ' Kapıcı (11).

(7) Bunlar hayır müesseselerinin İçerUerlnde hamseye müdavmet vc fcraizl tiirrr-'--.


<'cvittatt
temizlik İşlerini gördükleri gibi bu müesseselerin uİA ile edaya muvazabat.. (Fatihin ı
'•<- Vakfı.
harltnlerlnln ve harlmlerlnde mevcud mebani ve yesi, S . 256).
tesisatın temizlik İşlerine de bakarlar. (9) Ve bir merdi salih camii fay il-! •-'i'ıde mu.
Hattft Amasyada Beyazıt H . n i n camiin­ arrif olup cuma günlerinde âdeti t';::.- üzere
de avluda ç m a r ı n dökülen yapraklarını toplamak­ hamdele vc tasUycyi takdim vc hadelı : ••:'<• :rıri dua
la mükellef bir ferraşt.çınar da vardı. Bunlardan ve sena ile tazim, vıihninin vc tinim:!:.-, • liofar ile
münhasıran hel&lann temizligıyle meşgul olanlara duasını tamivt.. ( F a t i h i n T t l r k p o V a i r; ., «- 257).
ferrofihelA veya mutahhiri.helt adı Verilmektedir. ,Vc yine camide mııarrifHk h i:jı>',-r; •
IdVin 7cı.
Ferraç'ın lugat mftnası seHcidir. tmaret, misafirha­ iman vc vazifeyi lâytklle yapav
j-c 7; •'"'•m ccsaî
ne ve kSrvansaray ferraşlan misafirlerin yatakları­ şerifeyi okumaları esnasında ıcur'nıt arı.: '•'-•••iv eden
n ı serip kaldırmak hizmetiyle de mükellef olduk- diğer bir muarrifin bulunması. . (T'-.t"- '11 Arapça
larmdan kelimenin delâlet ettiği mftna orada açık Eyyup Vakfiyesi S . 28).
olarak görülmektedir.
(10) İrtifa, basıtaya göre valıt i.: i:!hıi bilen
Fatih Mehmed n. nlri Türkçe Vakıf ve­ adam. Fatihin Türkçe vaJcfipcsiiıdrk: • ; ::'lara ffö.
sikasında imaret ferraşlannın vasıflan ve hizmetleri rc muvakkitlerin bilgili Mmsclcr oldııaı; i Tn^ılnjor..
şöyle anlatılmaktadır: .Evkatt salâta ârif fenni hilcrnrt vc '/< 'ette camii
— Ve hUımetine kadir, eüatû çalâkîik babmda ounufi maarif.. ^ ( S . .310).
naşirleri nadir, iki nefer ferrof tayin olunup ima­ (11) BeDuaplann g ö r d ü k l e r i l ı l i ^ ı n c l ı , •'• müstah-
reti âmirenin zâhir ve Mttn ve harem ve avlusunu dem b u l u n d u k l a r ı hayır mticssesclcrlîii;ı iraplarına
kens ve tannifde ve fürişi misafirinin bostu tay- ve vâkıfın şartlarına göre azçok de:,*: i Meselâ
ytnda daMka fevt etmeyip.. (S. 287). Fatih'in Türkçe vakıf vesikasında moc'u. darüş-
(8) Sulehayi ümmetten beş nefer adem camii şifa, imaret b e v v a p l a r ı n ı n vazifeleri sövl'.: 1 a v s i f ve
terifte muaatH olup her Wrt külle yevmin evkatt tasrih edilmektedir:
TÜRK VAKIFLARI V E V A K F İ V E L E R İ 113

Pasban Bekçi.
Türbedar Türbe hizmetine bakan
Destaıî Kavuk ve sarıkları düzelten.
Buhurî Cami. tekke ve türbe gibi yerlerde udu anber gibi kokular yakan.
Miftabî Bir nevi kapıcı.
Müderris iMedresede ders okutan.
Muît Dersleri müzakere eden (12).
Danişmeııd Mübahase ve nıuhatabaya nuiktedir staj devresinde bulunan iliıu
talibi (13).
Muallim Öğretmen.
Halifei mektep Mektep kalfası.
Talel)e Öğrenci.
Şeyh Tekke ve zaviyelerde.
Nazır » »
Nesnevihan » » (in
Şiirhan >> » ayin esnasında münasip şiirler okuyan.
Semazen » » ayin esnasmda kudüm uran.
Hafızı kütüp Kütüphane müdür veya menunu ( 1 5 l .
Kâtibi kütüp Kütüphane kâtilıi (16).
Reysületibba Başhekim.
Tabip Hekim
Cerrah Operatör.
Kehhal Göz hekimi.
Tabbahı ilâç Eczacı (17)
Emini sarf İdare memuru (18).
Vekiliharç lase maddelerini ve sair levazımı mübavaa eden levazım memuru.

^Beher medresei şerire için bir bevıap tayin bv- bül etmektedir.
yurdular tâ ki medresei zahire ve darüttcdrisi ye. Medresei mezburedc talim ve tedris rızaen'lil-
aânei fahirenin ebvap ve menasırını vaktü zaman lahirrahman olmayup anda varan müderrisin ve da-
ve hengâmü evani ile açıp kapayup ruzu şeb hiz­ 7!!.w/ıc7id;c?- mahza bir nam re unvan için varma-
metinde kaim ve kalkai der gibi babı medreseye na- çır. .. ıLutıi Paşanın Tire vnkfiyesi, S. 46)-
zarı daim olup seccadei müderin neşrü teljik ve ilâ- Ve her medrese için on beş nefer danişmend ta­
ahirüdders hazırı meclisi pür nuri tetkik ve tahkik yin buyurdular. Anlar dahi kabiliyet vc zekâsı zâ-
olmağla... ( S . 266)- lıiı, makasadı l:ütübi ınutcbereyi fehmc kadir, mii-
• Ve bir kimse âarüsşi/anın bevvabı olup vaktü radatı musannifini l:irama mütalâa ile vasıl, mü.
zomam ile babı darüşşifayı açujı kapayup hariçten derrisi medrese huzurunda fünuni scttadan müba-
bir jerdin merza meclisine duhulüne ve darüşşifa- ha^e ve muhatabaya kabil talib'i ilimler olup..
da beytutetin rıza vermeyüp.. ( S . 278) »Fatih'in Türkçe vnkıf veslkasi, . 2G4 ve 2G5) •
(14) :-3üyük Türk mutasavvıfı Mevlâna Cc-
«Ve iki nefer hizmete kabil adamlar huzuru
lâleddlni Rumî'nin Mesnevi adındaki meş­
taam zamanında kapıda hazır ve dahil ve haricin
hur eserini takrir eder.
ef'al ve ahvaline nazır olup istifayi hisseyi muayye-
(15) Esamii küiübi muteocrcye ârif. müderris,
nede terki edep edeni ihtisap belki mushi cemil ile
muid, rnüstaiddinin muhtaç oldukları kiitübün taf­
hitap, dahi lâzımgelirse itap eyleyüp bu iki nefer
siline vâkıf.. (Fatihin Türkçe vakfiyesi S. 2G8).
bevvap dahi.. ( S . 269)
(16 ı Kıitüphanenln defterini, fihristini tutan,
(12) rab'ı hadid, fikri sedid, re'yi rcşid ile al:- alınan ve iade edilen kitapları makbuz mukabilin­
rant beyninde ferid ve talimi muhtasaratı küiüpte de veren ve kaydeden.
mahir ve taallüm ve iktisabı mutavvcita kadir ki- (17) Vc bir ferdi kâmili mücerreb tayin olu­
mesne ola her müderrisin medresesinde muidi olup.. nup kân, eşribe vc maacin ve akras vc eyaricat tab­
(S. 263 ve 264). ir, olup.. (Fatihin Türkçe vakıf vesikası S. 27.")).
(13) Danişmend kelimesinin Türkçe tanışman. (18) Tâ ki mcrzanın muhtaç olduğu ağdiye
dan alındığı meydandadır. Muhtelif vakfiyelerdc- ve eşribediı vekilill'harcı .zahire vc itad olmak üzc.
kl tavsiflere göre danişmendler aşağı yukarı b u g ü ­ rc iştira ve idad eylediği eşyayı kilardan ihraç ey-
nün talim ve tedris hayatındaki sitajiyerlere teka­ leye (Fatihin Türkçe vakfiyesi S. 272).
HALÎM BAKt KUNTER
114

Emini mahzen Eşya ve levaznnaU muhafaza eden debboy memuru.


Kilârdar îaşe ve gıda maddelerini kabz ve sarf eder.
Tabbah Aşçı.
M e m hadimi Hasta bakıcı (19).
tmaret şeyhi Misafirleri kabul ve müddeti hitamında yolcu eder (20).
tmaret nakibi Şeyhin yardımcısı.
Habbaz Ekmdcci.
Hammah gûşt Et hamalı.
Nakkadı kendim Buğdayı arıücı.
Kâseşu Bulaşıkçı.
Kâsekeş Garson.
Ahuri Misafirlerin hayvanma bakan.
Arpa emini Misafir hayvanlannm yiyeceğini tedarik ve tevzi eden.
Hammalı hatap îmaretin odun hamalı.
Kendüm gûp Buğdayı döğen.
Nakkadı erz Pirinç aydclayan.
Aşşâp Darüşşifa için muktezi ot, kök ve çiçekleri toplayan.
Kennasi halâ Ayakyollannı süpüren.
Mutahhiri hala AyakyoHarmı su ile yıkayan.
Abrizi Oturakcı.
Harisi bedestan Çarşı, bedestan bekçisi.
Hafızı tas Sebil ve çeşme gibi yerlerdeki tasları muhafaza eden.
Abfceş Su çeken.
Okraeydanmda meydanın ve tekkenin .şeyhi. Atıcılar h - . k k i i l i i -
Meydan şeyhi nün başkanı. (Emirürrümat, Reisitirendazan veya Kontankeşan)
tabirleri de kullanılmıştır.
Okmeydanmda hakemlerin ve antrenörlerin fevkinde yüksek sala­
Meydan ihtiyarı hiyetli hakem ve. haysiyet divanı âzası (21).
Okmeydanlarmda atış istikametinHe bulunup okla rın gittiği me­
Havacı safeyi, anataşı dedikleri, istikameti tesbit eden. taşdan sağa ve so­
la inhiraf derecesini ve diğer teknik hususları tesbit eden hakemler.
Okmeydanmda, meydanm hududunu, tesisatını mnhifaza eden \e
Korucu aüş ve merasim günlerinde intizamı temin ile mükellel' olan spoı
spor zabıtası memurları.
Pehlivan güreşlerinde ve pehlivanlar tekkesi denilen .«por ocak-
larmda pehlivanlar güreşe başlamadan evvel onlara u.snl. âdab ve
Duacı
erkân hakkmda vasayada bulunan ve eski pehlivanları lıoyır dua
ile yâdeden kimse.
(19) F a t i h M e h m e d I I . nln Türkçe va­ tob gibi yüzü yerde mütevazi bir seyh tayin olu.
kıf Teslkasında Hastabakıcılann vasıflan ve hiz­ na ki kat'ı raht beyaben edip berki hazmı pibi ru.
metleri etraflıca anlatılmıştır. yi zerd ve hezaran derd ile ilftan ve Jıisaıı sermen.
zili istirahata erisen milsafirini veçhi nahih ile js.
<.. UmuTiide ve kArasmude, acsü keselden ha-
ttkbal, striıki dideleri gibi önlerine düşüp lazim ve
U, hizmeti nerzayt inkârdan taVt ili iki kimesne
UMl ile ol cennet misal dan naim ve makamı ke.
merzaran hismetine tayin oluna. .Uereanm ağdtye
rime kondurup milddeti müsa/eret ki gayeti üç
ve eşribesin Hızar ve pürsişi ftottn marizi hemlşe
gündür, tamam oltcak dilsturu kadim üzere lut/ile
tekrar ve hastt türiş ve gasli siyab ve kenH menazü
destur vere ve müddeti müsaferet esnasında imareti
ve resşi mafbarid etmekle gubart hitm marizi zaü
şerifelerinden tayin olunan gada ve asayı Hit fi mahz
edüp... (S. 278 ve 279).
ve mahzt lutfile huzuru müsafire ihzar re bu babda
C20) İmareti Amire ve darUszIyafei fahireleri her mertebe tcûıammül ve vils'ati sadrı ihtiyar ey.
için emanet ve diyanet tte maruf, »olâfc ve takva Oe leyüp... (Fatihin Türkçe vakıf vesikası s. 284, 285
mavsuf, kerim ve sehükruh, iabt lut/i herkese met­ 286).
inli, dairei hniki Mlei kamer uiW vasP, afitaJn Alem. (21) İhtiyar ^fiM ^öylr ola l-i !~ohi'ni mi/.3tn.
- TÜRK VAKIFLARI VE VAKFİYELERİ lt5

Gümrük-memuru : Vakfedilen gümrük hasılâtmı tahsil ve cibayet eden (22).

VAKIFLARIN iDARE M E M U R L A R I İLE İNSA. TAMİR. TEZYİN VE MUHAFAZA


ÎŞLERÎNÎ GÖREN SAN"AT VE İHTİSAS ERRABT.

. Nanr Mütevellinin fevkinde vakfm her nevi işlerine bakan ve umumî


murakabe vazifesini gören (23).
Mütevelli Vakfın idare uzvu.
Hfitevelli kaymakamı Muay^-^en ahvalde mütevelli nam ve hesabma vakfm işleri*ıe bakan
Kâtip Vakfın besaj) ve yazı ilerini gören memur (2i).
Cibi Tahsildar.
Şandnb* Veznedar.
Kaidülma Su nazın, su mühendisi.
Suyolcu Suyollannı ve su miktarmı tamir ve tanzim eden.
İfimar
Meremetci Tamirci.
Osrobî Kurşuncu.
Ibniûmnkuş Mimarî eserlerin yazı ve çizgi ile kîrletilmemesini temin eden.

n ı n Tire Vakfiyesi, S. 5 0 ) .
tnnılen, müstakimi sakimden ayıra yani hasen ile
UUM feJımeyleye. Bigaraz olalar. Umuru meydan (24) Eski vakfiyelerde kâtip u n v a n ı altmda gös­
te Ihmımtt meydan re davayı meydan ve kanunu terilen müstahdemler y a l n ı z yazı İşlerini değil vak-
remti mevdtm anlar icra ettirip kanunnameye mu. fm muha=ebe islerini görmekle de tavzif edilmiş­
it ettirmlyeler. lerdir. Btivük vakıflarda yazı ve hesap isleri için
ayrı ayrı kâtipler tayin edilmişti. Hatta vakıfların
... dava ve nisa' düşerse vesair umnru kiilli ve bütçeleri ve hesabı kafileri de vardı.
dbH vaki olan ahvali biaaraz görüp katedeler ve
. . . re evkafı mezburcve mahsus bir ehli kalem,
eCınJe pehlivanlar (pehUvan keUmesi burada atlet
istikamette alem. miitpdrvvin. ârif. kâmil snhibill.
makamma kullanılmıştır) . bunlardan hicabedeler
maarif kSHv tavin oluna, tâ ki vakfı serilin icmal
(AtJcıJar itanıınnamesi, S. 15 - 16).
ve tafsili ruznmveesivde v>ahfvz ve dnhjil hare na.
(22) Evkafı şerifelerinden biri dahi harici ka- kir ve kıtmir maluyn ve melhuzu oluv. sıdkt emanet.
tOe gümrük kapanı demekle maruf beyttir Dört Uı vakfı şerife hizmet ve her sevenin avaid ve İh.
tarûft tariki âmla mahduddur. Mahalli mezburu et- racatını müstakil bir defterde zapta himmet eyle.
tat ve aktardan darüssaltanatı aUyyeye emtia ile ge. ''üp vazîfei kitabet rev'i vakfı serifden klUte ı/rrtvin
ten tneeardan: müsUminden rubu' öşür ye ehli zim. on. akçeye mutasarrıf ola ve her senenin defterini
metten nmf Osür ve harbiden ö?«r alınmak için va. bir kese içine vaz' ve mahtumen kesel defteri nazırı
laf btwurup şart buyurdular ki: beyti mesburda bir mnnsub canibine ref edüp sandvkeei miltevclliâe
emin ve dindar, müteaffif ve perhiskâr adem tarafı daima masbut ve umuru vakıf ol defteri mutebere
tattanattan mûteayyin olup ve cemii evkatta ol me. menut ve merbut ola... (Fatihin Türkçe vakfiyesi.
Unda meWn ve mütemekkin olup., muktezayi şer'i Türkçe vakfiyesi. S. 302. 303, 304).
kevim üzere amel ve kat'ı fiyafi ve kufar edüp ni­
...ve yine bu mütevellinin mübaşeret ettiği ev­
ce fedald ile fstanbula dahil olan tüccar ile mü.
kafa bir müstakil kâtip tayin oluna tâ ki kâtibi vak-
maaa ve cedel etmeyüp tenfiri kuluba sebeb olan
fı şerifleri dahi emvali vakfi şerifi marifeti nazır
easaidan ttSıa^i ve ayende ve revende ile hüsnü mu-
ile erbabı sınaat mabeyninde müteâref olnn tariki
atneleri eWnef varidin ve sadirinde şayV ve faşi olup
meluf üzere zapt ve kitabet eyleyup kalil ye cein
istlmdleti eshabt ticarete himmet ve izdiyadı em-
umuru vakıfdan bir emri defterine idhalde ihmalden
vali tüccara beşli kudret eyleye.. (Fatih Mehmet
mütebaidesi mevfur... bezli makdur eyleyilp her se­
n. nln Türkçe vakıf vesikası S. 162 - 163)-
nenin muhasebesin hatmi mütevelli ile divanı sul­
tanîye teslim dünya ve ahirette mes'ul ve mu-
(23) . . . ve bir nasıra ciheti Tiizmeti nezaret
itin yevmi bej akçe ola ki mütevelli olan kimsenin "•cp olmamak için amelinden fikrini takdim eyle­

her hususuna nazır olup gereği gibi mütevelliye an­ ye.. (Fatihin Türkçe vakıf vesikası, S. 333, 3341.

da olan mesaliha yardım etmesine mücid ve müs'i ... Usulü kitabete âlim ve muhasebeye kadit
ola vesair hususları ddlıi vaktth vakitsiz görüp gö. ve inhiraftan sâlim bir kâtibi müstakim.. (Fatihin
setmekten hali olmayıp gafil olmaya.. CLutfl Paşa­ arapça Kyyup vakfiyesi, S. 25).
HALiM BAKİ KUNT ER
116 .

Yazı ve çizgilerle sair kirleri -usulü ile temizleyip ori H|.,


Mahinnukuş dıran (25). '
Minareler arasına geceleri kandillerle yazj ve .şekiller (e.ı
1 .1 - I ' ^fien
Mahyacı san atkar.
Vakfın kitap ve defterlerini cildleyen. cildleri tamir eden k""
Mücellid ve tomarları icabına göre bezleyen. diken ve tanzim eden ^"
Bahçelere bakan veya bahçeleri tanzim eden ihtisas sahibi
Bahçıvan fedar.

Vakıfta mahzen ve kiler gibi ayniyatı ihtiva eyleyen nıah ı l ü


Mühürdar liflerini nlühürleyip açan adam (26). ' ^"

VAKFİYELERİN KIYMETİ

Vakfiyeler, vakıflara varlık veren resmî ehemmiyetlilerinden ve en nıe.şUuı hırından


belgelerdir. Vakfiye hukukî tâbirile vakfın biridir (27).

tescilidir. Tescile ait şekil ve hükümler bu Amasyada B e y a z ı d 11. Camiinde


etüdün mevzuu dışmda kaldığından burada bulunan vakfiye kitabesi de ehemmiyeili
tarih vesikasıdır.
o cihetlere temas edilmiyecektir. Vakfı ku­
ran adamın adı, sanı, vakfedilen mallarm ve­ Karamanda ibrahim bey imarciiu'wi kemer
ya paranm mikdarı, nevi ve evsafı, bunlarm üzerine yazılmış i k i parçadan ii)avoi vakfi­
gelirile ypılacak işler ve bunun gibi gerekli yesi ile Konyada Hashey Darül/nıfjannni şim­
hususlar vakfiyelerde yazılıdır. di Konya müzesinde bulunan mevnıeı taş üze-
rine mahkûk vakfiye hulâsası da İm kabil
Vakfiyeler şahitlerin önünde tanzim olu-"
vakfiyelerin zikre şayan olanlanndrınchr. Bu
nur ve mahkeme kütüğüne geçirilirdi. Bun­
sonuncu vakfiye kitabesi hava lesirih- lıozul-
larm büyük bir kısmınm Vakıf Kayıtlar ida­
muş olduğundan pek az kısmı okıın:ı])ilmek-
resi dediğimiz evkaf arşivinde de mualıharen
tedir (28).
tescili icra edilmiştir. Vakıf kayıtlar idare­
Tirede vaktile Koca Yumuk ııı<-arlığınm
sinde vakfiyelerin bazılarmm, kitap veya to­
duvarma tesbit edilmiş olan ve İmainı Necip
mar şeklinde, aslî nüshaları da mevcuttur. Va­
Paşa Kütâphancsi avlusunda mulıaraza allı­
kıf muamelâtmda büyük ehemmiyeti oldu­
na alman mermer üzerine yazılmış 119:', ta­
ğu gibi vakfiyeler, tarih ve sosyoloji bakımın­
rihli vakfiyenin sağ üst kulağı, me/arlığm
dan da yüksek bir değer taşımaktadırlar.
kaldırılması sırasmda, kırılmış ise de bunun
Vakfiyeler umumiyetle kâğıt veya deri tam metni, ikame olunan bir davada sübut
üzerine yazılmıştır. Nadiren taş üzerine ka­ delili olarak gösterilmiş olduğımuan. Tire
zılmış olanları da vardır. Taş üzerine yazı­ mahkemesinden sâdır olan bir ilâmda yazı­
lanların bazd'arı vakfiyenin tam metni bazı­ lıdır (29).
ları da hulâsasıdır. Istanbulda Vefada Atıf Efcıuli Kiitiip-
Küthyada Germiyan oğlu Yakup Çele­ hunesindt taş üzerine yazılmış ve duvara tes­
binin imaretine ait vakfiye Türkiyede bulu­ bit edilmiş olan 1154 tarihli vakfiye luılâsa-
nan taş üzerine mahkûk vakfiyelerin en smda kütüphanenin idaresi ve hafızı kulüp­
lerin vasıflan hakkında vâkıf tarafından ko­
(25) ... ve bir merdi âKU her hizmete kabil
kimesne vakfı şerifin mahinnukuşu olup her ân ve nulan şartlar yazılıdır. Yazımızın sonuna res-
her zaman etrafı bükaı gerifeye nigeran olup eğeı
(27) İ s m a i l Hakkı Uz u n ç a ı s ı ı ıo ğ -
-amii şerifidir eğer medaris ve tetümmatdir eğer da-
l.u, Kütahya sehH, İ s t a n b u l 1932.
'üttttlim ve imarettir duvarlarını bazı herzegerdle-
(28) Konya Asâriatika Müzesi Müdüric Yusuf
rin nakş ve tesvid ve telvisinden hıfz hizmetiyh
Akyurd'un Resimli Konya Kılavv::ıı adlı eserin­
mukayyet olup.. (Fatihin Türkçe vakıf vesikası,
de bu kitabe ve Hasbey Darülhuffa~ı h a k k ı n d a et­
S. 281). raflı izahat mevcuddur.
(26) . . . . ve mahzen ve kilerin kilitlerini mü. (29) Vakfiyelerin tarih ve sosyoloji bakımından
hürleyen mühürdara yevmt bir dirhem.., (Fatihin önemi başlıklı yazımızda bu vakfiye h a k k ı n d a iza­
arapça Eyyup Vakfiyesi. S.'36). hat vardır, Ülkü Mecmuası, S a y ı . 35.
TÜRK V A K I F L A 1{ 1
117
mi dercedilen bu vkfiye itulâsası 2ü satırda
ve tam metni şudur: tan ahşamadek edayı hizmeti nıezkııreye mâ­
ni, hizmeti ohmya ve hafızı kütüp olan üf-
kimesne manii serileri olmadığı halde her
gün ma'an kütüphanemde mevcut lıulunanlav
vc badü vakfiyei mamulün bihamda zikrü tas­
vc nu'ıtevelli olanlar sunıtıı mezkûreye nıü-
rih olunduğu üzere kütübü mevkufem tale­
rı.alta ihtimamı lam edeler. UJ-I Ji
ben limerzatillahi tealâ ihyasma muvaffak
olduğum işbu kütüphanemde hıfzolunup kü­
tübü mezkûre istinsah ve istifade tarikile re­
ETİ VE UYGUR VAKFİYELERİNDEN
hin ile olursa dahi veçhen minelvücuh taş­
ORNEKEEK
ra çıkarılup bir kimesneye verilmeye ve müs-
teit ve mütedeyyin üç kimestıe hafızı kütüb istanbul arkeoloji müzelerinin eski şark
olup hizmeti lâzimelerine binefsihi kıyam edip eserleri kısmında bulunan ve 2026 numarada
vdcil nasbeylemiyeler ve kütüphanem ittisa­ kayıtlı olan Eti devrine i i ! hiv tablet İsadan
linde büny^d edüp süknasmı şart eylediğim Önce 12;i0 - 1290 tarihlerine ait inr Eti vak­
üç bab kârgir menazilin her birinde birisi fiyesinin minini ihtiva etniktedir.
sâkin ve hafızı kütüplük cihaiına mutasarrıf
13u vakfiyenin meâli hulasaten .şudur:
olmalar» menazili meşrutalarda bizzat sakin
K r a l H a t t u s i l i s düşmanı A r -
olmalarile meşrut ola ve eğer hilafı şariı
m a d a t a ş " I mağlû]) ediyor. Emlâkini
mezJcûr menazili mahsusalarında sakin ol­
alıyor. Bir ev ile müştemilâtını Tanrıce İştar'a
mazlarsa cihatları ref ve lıanei meşrutalarda
ibadet edilmek üzere vakfeyliyor Oğlu D u 1-
sakin olmağa ragıp ve hizmeti lâzimesini
h a 1 y a s " 1 bu vakfın idaresine memur edi­
edaya kadir mutemed kimesnelere verile. Hu-
yor. Bu ev ile müstemilâtır.ı heı türlü vergi ve
lâsai kelâm hafızı kütüplük cihatı bizzat ha-
tekâliften muaf kılıyor (30). Her türlü taar­
bei merkumelerde sakin ve mutavattın olma­
ruz ve müdahaleden masun kalmasını şart ko­
larile meşrut o k ve hafızı kütüplük cihatı-
yuyor. Oğlu D u l h a 1 y a s " ın kral olduk­
nm Örfü belde gibi kasriyedi hilafı şartım ol-
tan sonra da bu vazifeyi yapmaktan geri kal­
mağlia kasriyed murad edenlere ruhsat veril­
mamasını. l)ütün evlât ve ahfadının ayni va­
meyip eğer izharı fütur ederlerse ciheti refin-
zifeyi ifaya devam eımelevini istiyor. Yap­
den şürutu mezkûreye muıaî bir kimesneye
madıkları takdirde Allab.ın lâneline uğraya­
tevcih oluna ve hafızı kütüplük hizmeti vak-
caklarını söylüyor (31).
feylediğim kütübü mutebere muhafazasından
Y o n L e C o q ' un şarki Tiirkistan-
ibaret bir mâna olmağla hizmeti merkumeye
da Tıırjan'du yaptığı hafriyatla elde edilen
kaim olanlar mutemed kime.snelerden olma­
tarihî vesikalar arasında müteaddit üyg:«r
sı lâzimei halden olup hafızı kütüplerin bi­
vkjireleri de vardır. Bunlar İsadan .-onru 12 -
risi biemrillahi tealâ fevt oldnkda örfü bel­
l : - üncü asra aittir. Bu, iıavaliye henüz is­
deye kıyasen sabî oğluna verildiği surette lâ
lâmlığın girmediği bir zamana ait olan bu
muhale aharı tevkile muhtaç ve vekili olan ki-
vakfiyeler Buda dinindeki Türklere aittir ve
mesne bizzat ciheti merkumenin mutasarrıfı
L'Vgî/r harflerile yazılmıştır Buralara islâm­
olmadığına binaen hizm*ti iâzimesinde kusu­
lık 1.5 - 16 nc! asırlarda girmiştir.
ru emri bedihi olmağla veçhi meşruh üzere
hafızı kütüplük ciheti mahlûl oldukta edayi (30) Vakıflar kanununıuzv;:ı 9 uncu madcîcsip.-

hizmeti meşrutaya müsleid olnuyan sabî oğ­ dç vakıfların doğrudan doğruya lıayrattan olan gay-
rimenk-ullorinuı devlet >«a!\ imtiyazından r.ıiistpfit
luna tevcih olunmıya ve kiitüplıanem salı ile
olacağı yazılıdır. Bugün b a ş k a m e m l e k e t l e r d e de v,..-
cumadan maada haftada beş gün tulûı şems-
kıfiarm nefsi hayrattan olan mallan vergi ve re­
den bir saat mürurunda açılup gurubu şem­ simlerden muaftır.
se iki saat kalınca kütüphanem kapısı ka- (31) Daha fazla tafsilât için şu eserleri favslyo
panmıya ve hafızı kütüp olanlar müderrisini ederiz:

kiram ve kuzatı zevilihtiram ve eimme ve mii- 1) H. H. F i g u l l a , KcilschTijturlnntıUn aus

ezinin ve kayyım oimıya hasılı kelâm şu- Boghazköi, Heft. 1, N o . 1. S. RC - 85.


2) A l b r e c h t G ö t z e , HcUıUischc Texic (F.
rutu meşrutam üzere eyyan.ı hamsede sabaiı-
Sommer neşri) Heft. 1. M V A G . 29. 3.
HALİM BAKI KUNTER
1.18

Turfan vesikalanndan bu Uygur vak­ meünden nikmeli gayri nmufıuıl uücuduna


fiyesi yaaamizm sonunda gösterilmiştir. Me- adem lâzım sıhhatine sekuttı mülâzundır. tû-
âli hulasaten şudur: cerem akil oldur ki bir saatle i^ujiL olmayıb
Tıb medresesini ve diğer mesleklere ait hali afiyette meali akibeti tefekkür edib bu
mektepleri de ihtiva eden bir Budda manas- mezraai ahiret olan dünyada tohmu Imyratı
tırma arazi ve bağ yakfolünuyor. Bunlar sa- ziraat eyleye ve re§it oldur ki faühai umu­
tm almıyor ve müteakiben vakfediliyor. Vak­ runda hüsnü hatimeyi tedebbar edib bu mer-
feden bir Han'dır. Fakat vesikanm başı yır­ te'ada tenmiyei hasenattan tekyiei bizzat ede
tık olduğu için kim olduğu bilinemiyor. Ma­ bu, mukaddimatı vâcibetûl kabul ve kaza-v.
•ayayı
nastın idare eden rahip mütevelli olacak ve vazıhatül medlule binâen i^bu nıec'^Ud
§r'iy.
haletleri de bu vazüeyi ifa edeceklerdir. yenin hafızası umdetül muvakkarat zübdetül
Vakledilen emvalin geliri manastıra aittir. mükerremât fahrül muhsenat zulırüL muhsi-
Bunlar her nevi vergi ve tekâlilteu muaf nat talibetül hayrat erragibetü jihneberral
tutulmuştur. Manastırm rahipleri haneda­ elmahfufetü bisunufi avatıfil mel ikil alâ Zey-
na, halka ve yurdun saadet ve seiâmeti&e dua ni Hatun binti Kemal ağa dâmel ijtctüha ve
edeceklerdir (32). zadet ismetüha vaktaki niecarü ahvalinde te­
fekkür ve reyi re§it ile tedebhiir edib cena-
BÜYÜK AYASOFYA KÜRDİNDE ÜSKÜBl birabbül erbab malikiirrikab celL-i azeme-
MAHALLESİNDE KEMAL AĞA KIZI tühu ve alet kudrelülıu hazrellerinden ken-
ZEYNI HATUNUN H. 9% TARİHLİ düye feyezan eden niamibipayun ijau ^
VAKFİYESİ \ j k v e f k ı n c a bir had ile muhdud ve
bir dd ile ma'dud olmak mertebesinden dur
Vakfiyelerin bazılan yüzlerce sahife tu­
ve dâirei imkândan mehcûr idiigiu nıillâhaza
tacak kadar uzundur. Metinleri kısa olanla-
etdikte ravzai ndvanda asude olduğunda aa-
rm bir kısmmda da mevkufat veya hayu şart­
hi bu dünyadan asârı inayeti nıutıkclığ ve ah­
lan mahdut birkaç kalemden ibarettir. Zeynî
kâmı ibadeti mürtefi olmıyan aslwiu hayratı
hatun vakfiyesi gerek mevkufat gerek hayır
cariye ve erbabı hasenatı bakiye silkine mün-
şartlan idbarile oldukça tenevvü göstermek­
selik olmak canibine inanı aziıneıin masruf
tedir. Zürri ve hayri muhassasatı vardır. 358
ve zimamı himmetin matuf kıUb lûcerem
senelik bir vesikadır. Bu gibi hususiyetlerine
tahsili kuTubatı hüsna ve defi uLubuU ukba
binaen tam bir vakfiye örneği olarak kari­
için mülki sahih ve Iıakkı sarihi ulan emlâ­
lerimize bu metni arzediyoruz. Bunun tek
kinden bazısını bu kitabı ^eriyjül hitapta
kusuru usfûbunım kuvvetli olmamasıdır:
merkum ve bü silki suturi mer iyyiibnesfurda
Emma badü bu sahifei §er'iyyenin tahrir manzum olduğu üzere vakıf ve teshil ve tes­
ve inhasına bâis ve badi ve bu vesikai hâli cile müteveccihe oldukta mezbure Zeyni ku­
anilirtiyabm tasvir ve imlâsına sebeb ve dâi tun kıbelinden vakfı âtizzikri ikrara ve liec-
budur ki erbabielbab ve eshabı hidayet ik- littetmimi veltekmil rücua vekili mutlak ve
tisab hatırı kaûr ve zamiri münirlerine mah- muhtar itdüği Isa bin Hasan nam serraci sul­
fi ve mektum ve puşide ve nâmalâm değ^dir taninin vekâleti mahkiyyesi tariki şerî üzere
ki bu dan gaddarı feleki devvar gayri müs- sabite olduğundan sonra mumaileyha Zeyni
tekirrül etvar içinde olan her izzücahm ade­ hatun kıbelinden vakfı âliye mille velli olub
mi istimrarı malûmdur. Dan dünya medarı tevliyeti nehçi şer'i üzere sabite olan Ferruh
fena ve makam ana menazili mesâibe sükna bin Abdullah mahzarında ikrar ve itiraf edib
ve mesakini mesâibe manadır. Selâmetine se- mumaileyha müvekkilem niyyeti halisa ve la-
kamet hemta mülâyemetine melâmet hem­ viyyeti safiye ile mahmiyyei Koslantıniyye
pa meserreti ile melâleti müteakip izzeti ile mahallatmdan Ayasofyai Kebir hurbinde JJs-
zilleti mütenavib ferahi terahına muttasıl niğ- kûbi mahallesinde vaki olub halâ sakine ol­
duğu mülk evlerine muttasıl dön bab ulvi
(32) Fazla İzahat Jçin; B a d l o t f - W t a l o v ' u n evleri ve süflisi ahur canibi sakin olduğu
Uvgur - Türk âbideleri adlı eserine müracaat olun-
evlere ve tarafeyni tarikıâm ile tariki hassa
maUdır ( B a d l o f f - M a l o T , Vigurisoke Sprach.
den . KmOlev, Lenüıgrad,
müntehi olan menzilini vakfü habs eyledi ve
TÜRK VAKIFLARI V E V A K F i Y K 1. E Rl 119

yine mahmiyei mezburede merhum ve mağ­


vet oluna ve oğlu merhum l'ir Mehmed çele­
furunleh Sultan Selim han uleyhirrahıneti
bi ruhi için yevmî birer buçuk akçe ile beş
verndvan camii şerifi kurbindc kırk nerdi- cüzi şerif tilâvet oluna vc validesi merhume
ban ayağında Debbağ Yunus mahallesinde Huri halan ruhi için yevmî birer buçuk akçe
vaki oluh yirmi üç bab odaları ki dördü ulvi ile bir cüz'ü şerif tilâvet oluna ve kızı mer­
bakişi süflide müjtemil olub bir taraf dan hume Radiye hatun ruhu için yevmî birer bu­
Abide hatun binli Bali mülküne re bir taraf- ruk akçe ile iki cüz'ü şerif tilâvet oluna zih­
dan Hacı Osman mülküne ve bir larafdun Zır rolunan vakıfdun mezburun eczahanlann vc
idde binli Bali mülküne ve bir ta raf dan Ay­ nıüteıeUinin ve kâtibin vı: eubinin vazifele­
şe binii Nasuh mülkine vc bir tarafdan Fal- ri verildikdcıı sonra baki ın kalırsa madem­
ma binti Nasuh mülküne ve bir tarafdan ca- ki vakıfei mezbure lıuyuUu olu kendisi nıu-
mü merhume ve bir tarafdan tariki hassa ve ri verildikden sonra baki ne kalırsa mudânı-
bir tarafdan tarikıâmme müntehi olan men- rife olduğu ziyade üç salih ve mütedeyyin
aUtd ve yine mahmiyei mezburede Hoca pa­ kimesnelere verile her biri her gün vâkıfei
şa harbinde Elvanoğlu mahallesinde bir hav­ mezbure ruhi için yüz kesre sıırci ilılûsı şe­
li i^nde uluvven ve süflen altı bab evleri vc rif tilâvet edeler her birine yevmî birer ak­
bir mahzeni ve bir su kuyusunu ve furunu vc çe verile ve şart eyledi ki her sene merhum
serdabı ve tahtaboşu müştemil olub bir ta­ Mustafa Çelebi mektebinde mevlidi şerif
rafdan Must veledi Gersun nam yahudi mül­ okıınub fukara vc zuafuyu ilanı için taam
küne ve bir tarafdan Eliğren veledi Sato nam pişip fukaraya tevzi oluna cümle iki bin ak­
jtdvadi mülküne ve bir tarafdan Kalotnire ve çe sarf oluna ve şart eyledi ki, her senede
Hunti binti Avraham nam yahudiyyeler mül­ Ramazanı şcrifde bin akçe kaftana ve papu-
küne ve bir tarafı vakfa ve bir tarafı tarikı­ şc sarf olunub mezbur meklehhanede oku­
âmme müntehi olan müsakkafını ve yine yan sıbyana bayramda giydirile ve bin ak­
mahmiyei mezburede Aksaray pazarı harbin­ çe dahi kaftana sarf olunub utekasının fu­
de Abdullah ağa mahallesinde bir havli için- karasına ve atikatımn fakir olanlarına ve eğer
Nalbant Ahmet mülküne ve bir tarafdan ta­ onlardan olmazsa ecunipdcn dul ve fakire ha­
rafdan Sinan bey vakfına ve bir tarafdan tunlara tevzi oluna ve şart eyledi ki mektebi
GûJhadem hatun vakfına ve bir tarafdan mezbure her gün yevmî bir akçelik su alına ve
Nalbant Ahmet mülkine ve bir tarafdan ta-- mektebi mezburda tcallüm eden sıbyan ey­
nldâmme ve bir tarafdan Sahi Hoban hatun yamı şiladu istila etmek için yüz akçelik odun
mülküne müntehi olan müsakkafı cemii teva­ alma ve her senede yemişe re kuzuya iki yüz
bi ve levahıhlan ve âmmei menâfi ve mera- akçe sarfolunub oğlancıklar it'am oluna ve
fikları ile hasbetenlillâh ve haseneten liru- mezbur mektcbhanede her kim muallinı ve
Ai resulü muallâ vakf ve habs eyleyib şöyle halife olur ise birer cüz'ü şerif tayin oluna
şart eyledi ki zihrolunan akarat mütevelli ye­ ve mahrusei mezburede Oruç Gazi mahalle­
diyle istiğlâl ve istirbah için ücreti mûtadc sinde Aksaray Pazarı kurbindc vaki olub bir
canibi takyeci üslad Ali mülküne ve bir tara­
ile icareye verilib hasıl olan ücretinden ci­
fı tarikıâmme ve bir tarafı tariki lıassa mün­
heti tevliyet yevmî dört akçe ve kâtibe ci­
tehi olan mülk menzilini dahi vakf edab şöy­
heti kitabet yevmî üç akçe ve cabiye yevmi
le şart eyledi ki mahallei mezbure ahalisi
iki akçe ola ve cibayeti mezbure utekasına
ihtiyar ettikleri ulemadan bir salih vc müte­
meşruta ola ve şart eyledi ki tevliyeti mez­
deyyin kimesneyc verile içinde sakin olub her
bure madâmki hayatta ola müvekkilei mcz-
gün validesi merhume Huri hatun ruhi için
buremin zevci olan merhum ve mağfurunleh
bir cüz'ü şerif tilâvet eyleye ve Abdullah
Defterdar Mustafa Çelebi evkafına bilfiil mü­
ağa mahallesinde olan salifüzzikir olan on
tevelli olan mezbur Ferruh mütevelli ola
yedi bab odalardan iki bab odada vâkıfei mcz-
mezbuT Ferruhdan sonra her kim mezbur
burenin utekasından Husrer hin Abdullah ve
Mustafa Çelebi vakfına mütevelli olursa
Davut bin Abdullah madâmki hayatta alalar
mezbure müvehhilemin vakfına ol mütevelli
bilâ ücret sakinler olub bâdelmerl vakfı mez­
ola ve mezbure vâkıfa ruhi için her gün yev­
bure ilhak olunub kiraya verile ve şart eyle-
mi birer buçuk akçe ile üç cüz'ü şerif tilâ­
HALtM BAKI KVNTER
120
til garra hâdil mclıaççctilbcyza huzuru şe­
di ki evkafı mezbure zevaidinden yevmi yir­
riflerine murafaa olduklarında hâki,„i „afi.
mi akçe vâkıfei mezburenin hayatta olan ev­
zül ahkâm canibeynin kelâmın isp;u mera-
lâdı mabeyinlerinde alesseviyye taksim olu­
mm ıstıksa ettikte vakıfta olan nnıhalefan
na ve evlâdı evlâdı mabeyinlerinde dahi
müçlehidine vâkıf ve burhanlarımı âlim ve ârij
böyle ola tâ inkiraza varınca ve yev­
iken canibi lüzuma vakfı evlâ liöıiıl, sıh],„ıi,
mi be} akçe dahi vefat eden kızı Hay-
ne ve lüzumuna hükmedip tescil ciıi Idif^,
ri hatunun hayatta olan evlâdı mabeyn-
men şeriyyen ve tcscilen mer'iyycn cemi aka­
lerinde alesseviye taksim oluna kezalik ev­
ratı mezbure vakfı sahih ve lâzım k<ıhili„den
lâdı evlâdı mabeynlerinde dahi tâ inkiraza
olub minbaid nak: ve nakızine mccul muhal
varınca taksim oluna ve vefat iden kızı Ra-
ve ihlâl ve iptali mümteniul ihtimal oldu.
diye hatunun kızı Gevher hatuna ve evlâdına
ve evlâdı evlâdına inkiraza varınca verilib
badel inkiraz vakfı mezbure zabt oluna ve
§an eyledi ki evkafı mezkûreye vâkifei mez­
burenin evlâdı nazırlar olalar içlerinde ih­
tiyar eden yevmi iki akçe ciheti nezaret ta­
yin oluna ve camii mürtezikai vakfı mezbu- GÜMÜŞHACI KÖYÜNDE lüi; su
ra hasbî nâzır olalar ve fart eyledi ki mah- VAKFI TESİS EDEN BARADOGLU
miyei mezburede her kim hâkim olursa ev­ MİGDİS VAKFİYESİ
kafı mezkûrenin üzerine nazır olub yevmi bir
akçe verile ve. şart eyledi ki zikrolunan mas­
raflardan kalan zevmd akaratı mezburenin
lâzım olan imaretine ve mefemmetine sarf
oluna ve evkafı mezburenin tebdil ve tağyiri
ve ithal ve ihracı ve sair lasarrufatı §er'iyyesi
vâkıfei mezbure hayatta oldukça vâkifei mez­
burenin yedinde ola tavvelallâhü tealâ öm-
reha ve yessere merameha bilutfihi ve kere-
mihi ve mennihi ve cudihi bihiirmeti muham- bu vakfiyei mamulünbiharan tahrir vc inşa­
medin ve âlihi ve sahbihi ve zikrolunan mev- sına bais oldur ki Hacıköyü kasabası deru-
kufaU biesriha badettahliyetti§§er'iyye vâ­ nunda vakığ reaya mahallesinden Çay ma­
kıfei mezbure mezbur mütevelli Ferruh bin hallesi demekle maruf mahalle sakuıicrinden
Abdullaha teslim edib oldahi tesellüm ve Bc^ad oğlu nam Mığdıs Â'ıVcso.s zimmi yine
kabz eyledi dedikte mukirri mezburu mezkûr mahallei mezburede vakığ alık buzL ashabı
mütevelli bümüvacehe tasdik ettiğinden son­ hayratın inşa ve ihya eylediği bir ııuz çeşmei
ra vekili mezbur vakfı mezkûrdan rücua §ü- sarei cariyenin menbaı körlenilp suyu dahi
rû edib kıdvei eimmeidin ve umdei ulemai çekilüb muattal ve harabe müsrif olup cer-
yakin siraci ümmet nazımı millet hazreti ima­ yandan munkatığ olmakla ahalii mahalle
mı hümam Ebihanife Nuğman bin Sabitil kâ­ Mığdısı merkume gelüp ifadei hal rc çeşmei
fi coziye bilhayr kıtında vakfın ade­ mezburenin ceryan ve ihyasını rcca ve iltica
mi lüzumu muayyen olub lücuu caiz ve racii etmelerine binaen Mığdısı merkum dahi rah-
emri şer'iden gayri mücaviz olmağın vakfı men lilfukara ve recaen lirreâya vc taleben
mezburdan rücu ettim ve silki mülkü rnüvek- lilihsani velgufran ve hasbeten liHdldl meli-
kilei merkuma kemakân ithal ettim diyu mez­ kil meıınan ve sebeben lilatsunı ıninelihsa-
kûr mütevelliden istirdad ettim dedikte müte­ ni velhayvan atyebi emvalinden himesnenin
velli rhezbur cevabta imameyni hümameyn
bir akçesini kabul etmeyüp ve kimseden zer­
bahreyni kamkameyni kâmireyni meşhudeyn
re kadar iane ettirnieyüp mücerred kendi nef­
kıtlarında sihhati vakfa hususa mütevelliye
si ve canı için olçeşmenin tamir ve termimi-
teslimden sonra ola lüzum lâzımdır diyu sadrı
ni murad edüp menbaıni hafr clliriip ve yo­
kitabda tevkii refiî ve imzai vakii vaki olan
lunu tahliye ve tathir ettirüp ve suyunu dahi
eftalünneharir ekmelül meşahir nasırı §eria-
ziyadesiyle ve gereği gibi çoğaltıp bir kaç
TÜRK V A K I F I. A R / ' E 1 A K b I V A /. E If j
121

mahalden akçesiyle su alup lâfi su peyda


saibi seri enverden biViltimas mezunen bil-
edüp ol suya koyup ve ol suyun yolunu kâr-
hüküm irsal olunun kâtip Mehmet efendi Ka­
gir horasan ile vagon yaptırıp külliyetli harç
resi vilâyeti cclilesi dahilinde Edremit ka­
vc masarif edüp çeşmeyi icra ettirdikte hu-
zası kurasından Zeytinli karyesinden devleti
zuri şer a gelüp kimsenin müdahalesi olma­
ulıyye teheasnun rum milleti nisvanından
mak üzere müstekil benim kendi vakfım olsun
olup şahsı hacı Mehmet efendi ihui Ali efen­
deyu şöyle takriri kelâm ve tabir unilmeram
di le Şerif efendi ihni Ahmet efendi tarifle-
eder ki: şöyle şart kıldım ki ben hayatta ol­
riyle muurrefe olan San oğlu zevcesi Rikne
duğum müddetçe vakfımın tevliyet ve umu­
hinti Nikoluuuı sakine olduğu menzile iarup
runu ben kendim görmek üzere olup tamir
zeyli kitapta muharrerülesami ınasliınin ve
ve lermiminde ve sair umurunda kimsenin
saire huzurlarında akdi meclisi şer'i âli ellik­
alâka ve medhali olmasun badehu ben vefat
te mezbure Rikne hatun meclisi makudi mez­
edüp âhirete gittikte evlâdım ve evlâdımın
kûrda zikri âli vakfına mütevelli nasb ve ta­
evlâdı zükûren ve inasen matenaselu ekber
yin eylediği sadri kebir oğlu işbu baisülki-
ve erşedine vakfımın tevliyeti verilsin deyu
tab Elkiryadi veledi Leftcr mahzarında tak­
şart kıldım, maazallahi taalâ neslim münkariz
riri kelâm ve tabiri anilmerum edüp kuryei
ve munkatığ oldukta beldemiz Kenisesinin
merkume hududu dahilinde Şarlak nam ma­
Keşişlerinden ve mutemedlerinden bir zate
halde vahğ etrafı erbaası cebel ile nıahdud
marifeti şer i şerifle verilüp vakfıma mukay-
sagir ve kebir üçvüzelli sak zeylin eşcarını
yed olsun dedim ve kasabai mezburede Tuz-
müştemil bir 'kıt'a zeytin bahçesiyle karyei
pazannda Pembeci arastasında müceddeden
nıerkumede vakığ ctrajı erbacsı meyhaneci
bina ve ihdas ettiğim dek.âldnden üç bab dük­
1 orgi ve Komin Baç oğlu Dimitri ve papuç-
kânı senevi şu kadar iycarımn mecmuundan
ci' Sinyor kerimesi Bermalıda ve bazan Ha-
mütevelli humsünü badelihraç baki kalanını
ralambo ve tariki âm ve bazan Rıza bey kah­
vakfın tamire ihtiyacı olduğu halde mikdan
vesi ile mahdud iki bab bakkal dükkânları ve
kifaye sarf oluna olmadığı surette mütevelli
bir kahvehaneyi müştemil bir bab etmekçi
yediyle onu on bir buçuk hesabiyle istirbah
furıınumu vakjı sahih i/e vakf ve habs edüp
oluna her ne zamanki vakıfta tamir iktiza
şöyle şart ve tayin ve tebyini kuyud eyledim-
edecek olursa bu minval üzere kifaye mik­
ki salifüzzikir eşcar ve dükkân ve kahvehane
dan sarf oluna israf olunmaya, maadası dai­
ve furuni mahdudi mezkûru mûlad üzere iğ-
ma istirbah olunup hıyanet eden olursa ve­
ntar re limur olunup hasıl olan semerat ve
bali boynuna kıyamette davacısı ben olurum
gullatından Dersaadelle Yenikapu mevleriha-
ve dahi şöyle şart ettim ki ol sudan bir mik-
ncsinde sakin dervişanm laamiycleri için se­
dar kendi menzilime aka daim kesilmeye faz­
nevi beher kıyyesi dörlyüz dirhem iğlibariyle
la olsun gerek olmasun kadimen akmak üzre
yirmi hıyye rogeni zeyl verilüp fazlası cihe­
böylece takrir ve şart ettim bu şartı bozup vak­
ti tevliyet olarak oğlum mütcvellii merkum
fı tebdil ve tağyir ettirilmeye eden olursa kı­
Elkiryadi'ye ait vc meşruta ola ve badehu
yamette Allatia şekva ederim deyu böylece
oğlum mülevellii merkum Elkiryadinin ev-
malûmunuz olsun deyüp tescili şerl ve tes­
lâd ve evlâdı evlâdı batnen bade hainin zü-
lim ilelmütevelli olmuştur.. fj^^'j ^j
kûr ve inası müsavat üzre vakfı merkume
mütevelli olup fazlui merkume beyinlerinde
ciheti tevliyet olarak seviyyen ikllsam oluna
eğerçl mürurl eyyam ve kürurl ağvam ile şar­
\ ' E N İ K A P I MEVLEVİHANESÎNE ZEYTİN tı mezkûr icra olunmak müteazzir olursa gai­
Y A G I TAHSİS EDEN EDREMİTTEN Nİ- le! merkume mutlaka millet fukarasına sarfo-
N O L A K I Z I RlKNE'NİN 7 SEFER 1301 luna deyu. tayini .şurut edüp marülbeyan eş­
TARİHLÎ VAKFİYESİ car ve dekâkin ve furuni mahdudi mezkûrla­
rı mütevellli merkume teslim oldahı vakflyct
işte kitabi sıhhat nisabın bâis ve tastır üzre tesellüm ve emsali mislllu tasarruf ey­
ve imlâsına badi oldurki hususu âtilbeyamn ledi dedikte gibbetlasdlkilınuğteber vâkıf el
mahallinde ketbü tahrir ve faslu hasmi için merkume vakfı mezkûratkın rucuğ ile mar-
HALİM BAKİ KUNTER
122

rülbeyaa e§car ve dekâkin ve funuû mezkûr­ etmiyeler ve Doğancı yeri bağçesimn mahsul
ları milkime istirdad ederim deyu tasaddi meyvasını umumen ağniya ve fukaradan ha­
mütevelli merkum dahi red ve teslimden im- zır olanlar rizaen lillahi taalâ ekledeler bir
tinağla kâtibi munuUleyh huzurunda kema- ferd mâni olmıya...
hüvel mastur filkütübü. fıkıh müterafian ve 3 — Takâlifi urfiyei şakkaya yardım
her biri faslü hasme U^an olduklarında kâ­ (Istanbulda Ali Bey Köyü. Silâhdar Abdul­
tibi mumaileyh dahi âlimen bühilâf alâkavli lah Ağa vakfiyesinden. Tarihi 1209 H . ) .
menyerahü mnel, eimmetil^ miiçtehidin vakfi .... Ali bey karyesi huvussı rejia !.tız<usı
merkumun evvelen sıhhatine ve saniyen lü­ muzafatından ^ 'rnecei sağir mülhakatuıdan
zumuna hükmi soAıAt §eri ve kazai sarihi olmakla nahiyei mezkûreye evamiri alivc ile
mer'i eyleyerek vakii hali kâtibi mumaileyh beher sene vakti sefer ve hazarda varide olan
mahallinde ketbü tahrir ve maan meb'us hanei nüzul ve avariz ve tekâlifi urjiye
ümenai §erile meclisi §er'a gelüp alavukuihi ^kke ve araba ve bilcümle varide olan lekâ-
inha ve takrir ve hükmi merkum nezdimizde liften karyei mezkûreye iktiza eden liissei
tenfiz ve olveçhUe vakfi merkum sahih ve lâ­ mezkûrelerini karyei mezkûre fukaralarının
zım ve mütehattim oldu. fjj^JJj^ J <^^Jj^ edaya iktidarları olmadığı ecelde karyei mez­
kûre ahalisi tekâlifi mezkûreleri için ^odır
7 Sefer 1301. olan emri âli mucibince vakfı mezburunı t^al-
latmdan beher sene ellişer kuruş def le 'es­
VAKFİYELERDEN FIKRALAR lim oluna...
4 — Mahalleler tekâlifine imdad ı Te-
Muhtelif mevzulara ait vakfiyelerden
kirdağmda, Mehmet Arif Efendi vakfiye^iıı-
mümkün olduğu kadar çok misal vermek is­
den. Tarihi. 1237 H.).
tiyoruz. Fakat bunlarm hepsinin tam metin­
ve murabahai ıitezkûreden senevi
lerini veya bunlardan aimmış mufassal fık-
580 kuruş ifraz olunub 100 kuruşunu medi-
ralan koymağa yazmuzm hacani müsait ol-
nei mezbure mahallâtından Hoca Beyazit Ma­
madığmdan müteaddit vakfiyelerden aimmış
hallesi ahalisi tekâlifine imdad ve ita oUuıa
kısa kısa fıkralarm veya notlarm dercile ik­
ve 50 kuruşu ile elhaç İsa mahallesi tekâli­
tifa eyliyeceğiz. Bu mahdud misaller bile
fine imdad ve iane oluna vs 50 kuruşu ile da­
Türk vakıflarmm hizmet mevzularmdaki te-
hi bevvab Mehmet mahallesi tekâlifine i:n-
nevvü ve şümulü tebarüz ettirmeğe, vakıfla-
dad oluna ve 380 kuruşu ile dahi 19 aded
runızm her ç^it halkm ve âdeta bütün mil­
mahallâlı müsliminden beherine 20 şer kuruş
letin iştirakile vücud bulmuş en,geniş bir iç­
tekâlifleri için iane ve ita oluna...
timaî müessese olduğunu göstermeğe yaraya­
cak mahiyettedir. 5 —Hırzülbahir kalesi mürettebatına va­
zife (Haymak Mustafa paşa vakfiyesinden.
1 •— öksüz kızlara cihaz (Molla Çelebi
Tarihi. 1140 H.).
vakfiyesinden. Tarihi 977 H.).
.... Kalei mezhurede dizdar olanlara yev­
... Her sene üç yetim kız çocuğuna o smıj-
mi 40 akçe ve kethüda olanlara yevmi 20 ak­
daki kızlar gibi on bin dirhen ciMz masrafı,
çe ve topçu başı olanlara yevmi 30 akçe ve
2 — Ekmek, meyva ve saire (îznikte topçu kethüdası olanlara yevmi 15 akçe ve
Mehmet Kethüda vakfiyesinden, Tarihi 1003 kalei merkumede kâtib olanlara yevmi İÜ ak­
H.). çe ve kale çavuşu olanlara yevmi 10 akçe ve
.... zikrolunan habbaz furunu ve nalbant topçular çavuşu olanlara yevmi 8 akçe ve ka­
dükkânının ve kasab dükkânının kirasını kabz lei mezburede nöbet çalmak için ser mehter
edüp her gün sabah vaktinde fukaraya ek­ olanlara yevmi 6 akçe ve iki nefer adamla­
mek ulaftıra ve harman yeri dairesinde zey­ rına yevmi 5 şer akçe ve suyolcu olanlara
tin ağaçlarından maada armut ve elma ağaç­ yevmi 7 akçe ve kalei mezbure bevvabı olan­
larının meyvasını hazır olan fukara rizaen lil- lara yevmi 8 akçe ve kalei me.zkûrede odai
lahi taalâ maan ekledeler ve birer deste- evvelde ser bölük olanlara yevmi 60 akçe ve
mal mikdarı dahi götüre ziyadesine taarruz 9 nefer neferattan her birine 7 şer akçe...
TÜRK VAKIFLARI VE V A K F İ Y E L E li İ 123

6 — Borçlu olarak mahbus bulunanların köşk ve Uman dahi vakıf olup ümmeti Mu-
borçlarının ödenmesi (Anadolu Hisarmda, hammed teneffüs eylcye...
Kili Nazın Mustafa Ağa vakfiyesinden. Ta­ 12 — Fakir çocuklarına dullara ve ih­
rihi. 1238 H.). tiyar fukaraya elbise ve zahire (,İstanbul-
.... vakfı mezkûrda muaccel vukubulduk- da Züleyha Hanım vakfiyesinden. Tarihi
ta dellâliye ve ihbariye ve masarifi sairesi 1273 H . ) .
badelihraç mütebakisinin rub'u mütevelli ve .... gullei mcrkumeden beher sene Şaba-
kâtih ve câbi beyinlerinde ve rub'u aheri yi­ nülmüa::amımn avahirine kaıip eytamı fu­
ne mütevelli ve sair evi'beyinlerinde tak- karadan sagir le sagirelerden beherine iki­
sim oluna ve rub'u aheri ile Asitanei aliyede şer yüz kıuuşlan 15 ncjer kesana üç bin ku­
medyunen mahbus olanların idare eylediği ruş idiye elbise baha alına ve beher idi ed-
mikdar düyunları tediye olunup hapisten ıt­ huda gallei vakıfdan gayet âlâ ^i'ir rayici ile
lak ettirüe... 1500 kuruş ile kaç aded kurban iştira olu­
7 — Müflis olarak mahbus bulunanların nursa mütevellii vakıf marifetiyle muhtaç ve
tabiisi (Anadolu Hisarmda, Kili Nazın Mus­ münasip mahallerde zebh oluna ve gallei
tafa Ağanm vakfiyesinden. Tarihi. 1242 H . ) . merkumeden beher sene Rcmazanı eşrifi ib-
.... Vakfı mezkûrumun müsakkafatından tidasındu zutüzzevc olmıyan nisai saliha ve
mahUii vukuunda resmi adi ve dellâliye ve bikes ve ihtiyar rical fukarasından beherine
masarifi saire ihraç olunduktan sonra nısfı yüzer kuruştan on nefer fakir ve fakirclere
vakfi mezkûrumun nukudu mevkufesine zam zaluıir baha olarak 1000 kuruş ita oluna..
oluna ve rub'u mütevelli ve kâtib ve câbi be­ 13 — Yoksul kız cihazı, ricali devletin
yinlerinde iktisam ve rub'u aheri ba ilâmı geçmiyeceği kaldırmılann inşası, İstanbul
geri müflisen mahbus olanlara iane olunup iskelelerile Boğaziçiniu Anadolu ve Rumeli
tahlis oluna... taraflarındaki iskelelerde bulunan gayet yaş­
8 — Van gölünde ger.ü (Hüsrev paşa lı veya fakir yahut hastaliK sebebile çalışa-
vakfiyesinden. Tarihi. 996 H.), uîiyan kayıkçılarla h a m a l l a r a yardım (Sul-
tanahmed'de Yerebatan'd-.ı kütüphanesi olan
Vâkıfı müşarünileyh hazretleri ihdas
ISakibüleşraf Esad el'endinin 1261 tarihli
eUİği Van deryasında bir kıt'a mükemmel se-
vakfiyesinden).
finei maine..
Meblâğı mezidi merkumun nısfı dahi ke-
9 — Mahalle fukarası tekâlifine yardmı
zalik şurulu muhurrerei mastara üzere evlâ­
(tstanbulda Ummuhani hatun vakfiyesinden.
dı evlâdı evlâdı merkumuna taksim olunup
Tarihi. 1119.).
nısıf ahar meblâğı mezidi merkum mütevelli
.... Biemrillahi taalâ dari ahirete irtihal
vc nazır marifetile nefsüVemrc mutabık ol­
eylediğimde meblâğı mezburun vechi muhar­
masına ihtimam olunarak beher sâl kadri
rer üzere hasıl olan nemasından halâ sakine
maruf harcile bir nefer n.iskirii şrr'î dere­
olduğum mahallei mezbure fukarasının tekâ­
cesinde olan kız cihazına re gayet elzem ve
liflerine beher yevm ikişer akçe verile ve yi­
uzak yerlerde olup cciHci ricali devleti aliy-
ne m^edinei mezkûre fukarasının menzili mak­
yenin geçmiyeceği vc geçmediği sokaklar
tu tekâliflerine beher yevm ikişer akçe ve­
kaldırımlarına ve İstanbul iskelelerile Boğa­
rile... ziçi'nde Anadolu ve Rumeli taraflarında va­
10 — Askerin teçhizi (Üçüncü Selim e ki iskelelerde ve İslâmhulda tavattun etmiş
Ferman ilmühaberi, Tarihi. 1219.). gayet müsin ve fakir veyahud bir illet ile
... Maada her ne miktar fazla kalırsa ira­ kayıkçılık re hammallık etmeğe kudreti ol­
dı cedidi hümayun defterdarları marifet- mayan acezeden mütevellinin bilâgarez lireç-
leriyle umuru asakiri berriye ve levazımı ci- hillâhi tealâ ihtiyar eylediği vc ziyade
hadiye mesariflerine sarfoluna.. müstnhik olup kân vr kisihden kalan
11 — Ahali için yalı ve liman (Bebekle, acezeye münasibile nıikdan kifnye kö­
Ekmekçi Ahmet Nurettin vakfiyesinden. Ta­ mür re halap parası verilii' fazla kalır ise
rihi. 1143.). yine asıl vakfa zam ile berverlıi muharrer
.... ve çeşme kurbinde bina eylediğim akar iştira oluna..
124 HALÎM B A / KUNTER

14 — Donanmaya yardım (Dördüncü Mevkufaü: Aydının Orta mahallesinde


Orduya mülhak Redif birinci Karahisarışar- bir ev ile 256 metre murabbaı arsa re İmanı
köyünde 8 dönüm incir bahçesidir.
kî liva kumandanlığmdan mütekait Mirliva
Hayrettin paşanm 1326 tarihli vakfiyesin­ Gelir fazlası: Masraf çıktıktan sonra mi;,
den). levelli olanlara meşruttur.

... Mütebaki gallatı scfiyesi Donanmayi 20 — Aydmda Nazilli kazasınm Haiü-


Osmaninin tezayüdi kuvvet ve satveti için le- zallı köyünde Fatma ana kuyusu vakfı.
vazııhı bahriye vesairesine sarjoluna... Hayır şartı: Kuyunun (amir re termimi,
15 — Gazi-Aymtapta Tarlayı Atik ma­ kuyuya koğa ve ip alınmadı.

hallesi sakinlerinden Hafız Mustafa kızı Yüm- Mevkufatı: Hamzallı köyünün Yarımha-
nî hatunun H. 1254 tarihli vakfiyesinde: vak mevkiinde 3 dönüm bahçe bozluğu.

2 kıt'a hissei şayialı bostanın hasıl ede­ 934 senesi geliri 2 lira,
ceği gaileden masarifi lâzinıe çıktıktan son­ 934 senesi gideri 20 kuruştur.
ra bakinin rub'unun mütevelliye verilmesi ve 21 — Atçanm Kılavuz köyünde Ahııu ı
diğer üç rub'unun da fukaranın it'amına tah­ çavuş vakfı.
sisi veya aynen fukaraya tesadduk olunması
Vakfiyesi bugün kaybolmuştur. Vakfı:,
şart kılınmıştır. gelirile cuma günleri bu köy camiine gelen­
16 — Güraüşhanede Hacı Ahraedin H. lere cami avlusunda yemek yedirilmesi tea-
1289 tarihli vakfiyesinde: mülen meşruttur.
Vakfedilen dükkânlarla kasaphanenin 22 — Nazillide Çoban Musa vakfı.
geliri Bayburdda Meydan köprüsü demekle Mevkufaü: Nazillinin Sailer köyün İh,
maruf köprüye tahsis edilmiştir. Cörkesik mevkiinde 27 sak zeytin ağacı.
17 — Nazillide Hacı Hasan vakfmm ha­ Hayır şartı: Arslanlar köyündeki kınıı-
yır şartlan: Musluk, kar ve keşkekliktir. nun tamir ve termimi.

Mevkufatı: Bayındır köyü civarında 18 Kuyu bugün mevcut ve mamurdur.


zeyin ağacıdır. , 936 geliri 50 liradır.
18 — Aydmm Salvatlr köyünde eskici 936 gideri 7 lira 29 kuı ustur.
Hüseyin vakfı. 23 — Kütahyada Saraç Mustafa vakfı.
Hayır şartı: Köy camii. Vakfiyesi zayi olmuştur.
Mevkufatı: Bu köyün Çobandafnı mev­ Mevkufatı: Bir arsa.
kiinde 15 zeytin ağacı ve yine aynı mevkide
Hayır şartı: Çamaşırhane.
3 dönüm incir bahçesi.
24 — Kütahyada Saray mahallesiıule
19 — Aydmda Helvacıoğlu hamal Ah­
hamamcı Hüseyin vakfı.
met vakfı.
Hayır şartı: Çeşme ve çamaşırhane.
Vakfiyesi zayi olmuştur. Aydm şer'iye
mahkemesinden alman 22 Rebiyülevvel 1314 25 — Uşakta Hacı Osman vakfı.
tarihi ilâm mucibince vakfiyeti mütehakkak- Gelir: Umumî halâlara meşrut.
tır. 26 ^— Edremidde Narlıköyü sakinleı in­
Hayır şartı: Aydının Orta mahallesinde den Ömeroğlu Mustafanın 15 Rebiülalîar
bina eylediği sebile soğuk su konulması için 1170 tarihli vakfiyesinde yazılı mevkuf al:
yaz günlerinde 90 gün müddetle her gün ya­ Kariyei mezburede vaki menzil da'nili-
rım denk kar alınmasıdır. ye ve hariciyesile kariyei r.ıezbure derumınd-.t
Tevliyeti: Hayatta kendisine, vefatından malûmülhudud bir kıt'a narlık bahçesi ce
sonra karısı Fatmaya, anın dahi vefatında yine kariyei mezburede bir kıt'a sebzevat bah­
hemşirezadesi Mustafaya ve ondan sonra ak­ çesi ve derunundaki dört sak zeylin ağacı,
rebi akrabasından ekber ve erşedine meşrut­ merhum Hafız efendiden ve deveci .Arahdun
tur. ve Karagöz oğullarından iştira olunan hir
Bu sebil bugün yanmış ve yıkılmıştır. kıt'a zeytinlik ve Dereli kariyesi kurbiinde
7- Ü R K V A K I F L A 1{ I ' A- r A A /•• / ) /; l E R i
125

ixiki Küçük Ömerden ve Kuraca Mehmelten


mil bir kimsenin camii nıezkûrde Dersiam
iştira olunan bir ku'a zeytinlik ve Narh kari- olup eyyamı mûtadede talebeye tedrisi ulûm
yesi kurbünde Firenk kariyesi sakinlerinden etmesi ve zevci Hacı Mahmud ağanın üskü-
Pir Ahmet kızı Fatmadan i>:lira olunan bir darda vaki mektebinde 25 neferin kur'anı ke­
kti'a zeytinlik. rim tilâvet etmeleri ve vâkijei mczburenin
Hayır şartı: pederi Yahya ağartın Selâ'iikteki merkadin-
Vakfı mezburun gailesi Narlı kariyesin- de beş nefer kimsenin birer eczayı şerife ti­
de vakfedilen menzili mezburun odasına ge­ lâvet e/meleri beyan ve şjrt olunmuştur.
len misafirlerin taamlarına sarfolunacak. ge­ •îO — Emetnllah Haluu"uu kocası Hacı
ri kalanı hayatta oldukça vâkıfın kendine Mahmud bin Saferin Şaban 1095 tarihli mu­
ait. Vefatından sonra en büyük oğlu Hüseyin kayyet vakfiyesindeki hayır ş a r t l a n :
mütevelli olup fazlaya sair evlâtlarile beraber Vsküdarda Karacaahnuı tekkesi kurbün­
mutasarrıf olacak Hüseyinder sonra sıra ile de Aşçıbaşı mahallesinde müceddeden bina
oğullan ismail; Ömer, Halil, Mehmet mü­ ve ihdas ettirdiği muallirninıncde âlim bir
tevelli olacaklar. Onların da vefatından son­ muallimin çocuklara talimi ulûm etmesi ve
ra evlâdı evlâdı evlâdları batnen bade balın sıbyundan 25 neferine her sene kapama işti­
mütevelli ve fazlaya mutasarrıf olacaklar. ra olunup ilbus olunması ve senede bin ak­
Nesli inkıraz bulursa, vakfın tevliyeti ve çelik hasır ve kömür alınması..
muayyen olan masraflarından fazla kalanı 31 — İstanbulda Nuri Dede mahallesin­
Edremidde Hekim zade medresesinde müder­ de sakin kaşıkçı Mustafa efendi ibni Ahmet
ris olanlara meşrut olup bunlar gailenin faz­ ibni Saferin evaili şaban 1114 tarihli vakfi-
lasını talebei ulûm ile paylaşacaklar. yesindeki hayır şartlarından:

28 •— Ödemişin Adagüme köyünden Sii- ... İbrahim Çavuş mahallesinde müced­


leymanoğlu Osman vakfı. deden bina ve i/tdas elliği mekleple talim
eden elfale ve üstadlanııa ve hulijelerine be­
21 Zilkade 1338 tarihli vakfiye ile yedi
her sene idi Fıtırde kırk kdt kapama ve kırk
dönüm bir kıfa incir bahçesi aynı köyde te­
çmliyun ve kırk adel kırmızı çuha Arakçiıı
sis edilen odaya vahfolun muştur.
ve kırk adel pabuç ilbus re beher sene lalim
Bahçenin imar ve timanndan ve derıt-
eden el fal için vakti sayj de seyri mesir ve
nundaki damın muktezi tamir ve termim ma-
sahra etmeleri re mekleple okuyan rljal için
sarifatından sonra baki kalan mebaliğ zikro-
beher sene yüz vahye höıaür alınması, re-
lunan oda derununda ayende ve revendeniiı
biyülcvvel ayı içinde iyi sesli üç nefer him-
» it'amı taam masrafına tahsis edilmiştir.
.seler tarafından mevlid kıraeli ve halnii şe­
28 — Tamamile zürrî bir vakfiye örneği : rif tilâvet olunması re heı sı ne sarraca/ıı
Beyoğlunda Topçubaşı Hacı A l i Ağa vak­ hassa neferalının bütün rumuzun ayıtnlu Ul­
fı. Müteaddit mevkufalı vardır. Gailesi: amı uşuru tubholunup it'(-nı olunması re
muhrusei Edirnede Daye halan muhallesin-
Batnen bade balın eılâd ve evlâdı ev­
de müceddeden bina olunan çeşmeler...
lâdı evlâdı zekûrunun ekberine ve ba-
delikıraz kardeşi Hacı Mehmet ağaya badehu 32 — Hocaisultanî Alıullah efendi vak­
anın dahi batnen bade batnın evlâd ve evlâ­ fiyesinin hulâsası:
dı evlâdı zükûrunun ekberine ve badelinhıruz Vâkıf Hocaisultani Alaullah efendi ilmi
haremeyn fukarasına meşruttur. Şemseddin'in evasıtı muhan-em 979 tarihli
•29 — İstanbulda Şeyh Ebülvefa malıal- vakfiyesine nazaran hayratı:
lesi sakinelerinden Yahya ağanın kızı Eme- Aydın vilâyetinin Birici kasabasında Isa
tullah hatunun şehri Ramazan 1095 tarihli bey camii kurbünde yedi höereyi muhteri
mukayyed vakfiyesinde hayır ş a r t l a n : Darülhadis.
... Mezkûr Şeyh EbÜlvefa camiinde tuli- Darülhadise mullasıl hariciye ve dahili-
biyne Şeyhülkurra tarafından talimi kuran yeli meyvalı ve meyvasız bahçe ve sair müş­
edilmesi ve yine ulûmu akliye ve nakliyede temilâtı muhtevi müderrisin ikametine mah­
mahir ve ifade ve tefhime kadir fazıl ve kâ­ sus kışlık menzil.
126
pirinç isHab eder pirinçlik arazi (çekik)
Bozdc^mda yine müderrisin ikametine
On bin dirhem nukuddan ibarettir.
mahsus dahiUye ve harîdjeU yazlık mendi.
Muhassasatı:
Izmirde sahili bahirde Han. Mütevelliye yevmiye on dirhem (yirmi
izmir tevabiinden Pmarbap karîyesînde dirheme kadar tezyid olunabilir).
tzmirdeki evkaf kâtibine yevmiye 5 di,-.
Han.
hem
Jzmirde fevkani mescid.
Birgideki evkaf kâtibine yevmiye 5 dir­
tstanbulda Kalendarhane mahallesinde türbe
» > > sebü hem
tzmirdeki evkaf câbisine yevmiye 4 dir-
» » > mektep
hem
yapılması için bir menzil Birgideki evkaf câbisine yevmiye 4 dir-
den ibarettir.
hem
Mevkufatr:
Istanbuldaki evkaf kâtibine yevmiye 5 dir­
İzmirde kıblesi, şarkı, garbı tarihâm ve
hem
şimali denizle mahdut 21 adet mahzen.
Birgideki Camii Atik Ttıüderrisiuc yevmi,
izmirde fevkam ve tahunâ iki bevti ve
ye 20 dirhem (otuz dirheme kadar reriîe-
üç mahzeni mevvalı ve meyvasız ağaçlan
bilir)
mS^teml büyük hakçe.
{Şeyhin yani müderrisin ikametine mah­
hndr kasabasınia küçük bahçe.
sus yazlık ve kışlık iki menzilin otuz dirhe­
Urla kasabasında Yeni mahalUde sabun­ me kadar olan tamiri kendisine ait olup otuz
hane menzili. dirhemden fazla tamir masrafı vakıftan ve­
Yine Urla kasabasında Yerd mahallede rilir).
sabunhane menâlî. Darülhadisin yedi nefer talebesinden İter
Urlada dış veriş mahallinde iki sabun­ birine dört dirhem-

hane menzili. Darülhadisin bevvabına yevmiye iH dir­

İzmîrin Pmarbası karivesinde Kaşıgöl hem

nehri ile dönen değirmenin tamamı. tzmirde -mahzenler üstündeki mescidin


imamına yevmiye üç dirhem
Dedirmen bahçesi namile maruf bahçe­
İzmirde mahzenler üstündeki mescidin
nin Umma. müezzinine yevmiye bir buçuk dirhem
Mezkûr kariyede dört gozlû Mahmut bah­ tzmirde mahzenler üstündeki me.^cidin
çesi demekle maruf bahçenin tantana. şem'a ve hasırına yevmiye yarım dirhem
Yine mezkûr kariyede Yenibahçe ve Le- Birgide Yeni mahallede Hacı ibrahim
vend oğlu bahçesi ve Hasan oğlu bahçesi ve oğlu Hasanın bina eylediği mescid imamına

Halil bağı adlarındaki bahçeler ve bağın ta­ yevmiye bir dirhem


Birgide Şeyh Hüsamm bina eylediği
mamı.
mektep hocasına yevmiye bir dirhem
^ Hacı Seyit Ali zeytin bahçesi kurbünde
Kaydi hayat şartile sulehadan Mehmet
zeytin bahçesinin tamamı.
oğlu Şaban Dedeye yevmiye iki dirhem
Mezkûr kariyenin şark canibinde Arap­
Yeni mahallede hemşiresi Cennet hatun
lar zeytin bahçesi namile müştehir zeytin bah­
çeşmesinin tamiri (mikdar muayyen değil­
çesinin tamamı dir)
Bir^ kazası ve tevabünde Sultan tara­
tzmirdeki mahzenlerin tamircisine yev­
fından temlik olunan muhtelif yerlerde 1749
miye bir dirhem
cerib arazinin tamamı.
Urludaki sabunhanelerin tamircisine
tzmirîn Pınarbaşı karîyesinîn tamamı.
yevmiye bir dirhem
» Şyhlu » >
Kcdenderhane mahallesindeki sebilinde
» Kavaklı ^ »
senenin dört ayında nöbetle soğuk su dağı­
» Çeltikçi > »
tan dön nefer kimseye yevmiye dörder dir­
» Rozalan namile meşhur on kil
hem
TÜRK VAKIFLARI V E V AKF î Y E I ERİ 127

Sultan Beyazıdm suyoUantn talhir eden .... Eğrikapıda Tekfur sarayı kurbünde
kimse kendi sebilinin su yolunu dahi tamir saray arsasında kârgir ki'Ie dcruniında de­
edip mukabilinde yevmiye iki dirhem ğirmen ve fevkani anbar vc mezbur kule ittisa­
Kdenderhane mahallesindeki mektebin linde ahşaptan mebni iki hab oda ve ittisa­
hocasına yevmiye yedi dirhem linde kebir ahur ve bi'rima vc kuyuya mut­
Kalenderhane mahallesindeki mektebin tasıl terbian 737 zira ar.'^a üzerinde mebni
halifesine yevmiye dört dirhem kebir kaymakçı kârhanesi tc Yoğurtçu ve süt­
Mektebin ferrasına ytvrhiye bir dirhem çü kârhaneleri...
Mektebin yirmi beş nefer yetim sıbyan Ve sarayı merkumun dcruni olan mahal­
talebesine kapama, gömlek, don. birer çift de hir taraftan cidarı hısuı ve bir taraftan
pabuç mest, ardkiye, kuşaktan mürekkep bir •şişehanelcr re iki taraftan .rarayı mezkûr ar-
takım elbise her sene ramazan bayramında sa.'^ile mahdud vc terbian 430 l zira arsada
pydirîlmesi ve talebe için kifayet mikdan mebni ittisalinde bir hab odayı müştemil bir
hasır, desti, kuzu derisi alınması hab mumhanc...
Mezbur mektep için her sene otu: çeki
Ve üç tarafdan sarayı mezkûr arsası vc
(nevi yazılı değildir) alınması.
hir taraflan cidarı İnsin ile mahdud terbian
Ve yine yetim talebe için kurban bayra­
224 zira arsada nıcbni itii^nlinde hir mah­
mında birer çift pabuç alınması.
zeni mü.^temil bir hab hükürthane...
Vakfın nazırına yevmiye yedi dirhem.
Bir taraftan cidarı hısın ve hir taraftan
Hasbî nezaret ve tevliyet: ahur vc tarafeyni atik kâr^iirlcr ile mahdud
Vâkıfın evlâdına ve evlâdı evlâdına vc ve tcrhien 206 ] zira arsa üzerinde mebni
evlâdı evlâdı evlâdına. Müruru zaman ile vâ­ fevkani müfrez fırın mahalli oda ve mahzen
kıfın neslinden vc sulbünden biri fakru zaru­ ve havli ve ittisalinde ah^nhdan havıt damı
rete duçar olursa muhtaç olduğu kifayet mik­ tâbir olunan mahalli mııhtvvi hir hab kârgir
dan kisve ve nafakanın vakıftan verilmesi. çinihtınc vc mezkûr çinihaac ittisalinde kâin
Vakfın zevaidi: terbian 154 zira arsada mebni ve fevkinde
Elli bin dirheme kadar vakfın mühim kârgir kubbeli odayı muhtevi ahır ve banla­
tamiratı için hıfzolunur. hbu mikdarın faz­ rın fevkinde kâin terbian 210 zira mahalde
lasından Sç bin dirhem her sene Birgideki filasıl zerrinhane tabir olunan mahal...
muhtaç dullar, yetimler ve fakirlere sarfohı- 9'7o zira arsa üzerine mehni hir hab
miT. fevkani oda re tahtında mahzeni mü.'<lemil
Yine fazladan kâfi mikdarda Birgideki hir hab .•^işchanc.
tekâlif ve avarıza. ... Terbian 319 zira arsada mehni fev­
Ve yine fazladan hâkim, mütevelli, na­ kani iki hah oda re tahtanı bir mahzen re bir
zır marifetile bozuk yolların kaldırımları ile hi'rimai müştemil hir hah .^işehane..
lâzım olan köprülerin yapılması ve mühim
.... Terbian 280 zira arsada mcJ)ni fev­
yerlerde muhkem hanların inşası meşruttur.
kani bir bal) oda ve tahtında mahzeni müş­
Vakfiyelerde yalnız hayır şartlarında de­ temil hir hah şişehane..
ğil nıe\1cufata ait kısımlarda da mıılitelîf La-
.... Terbian 300 zira ardada mehni fevka­
knnlardan elıen)miyeti haiz kısımlar hııltınn-
ni hir hah oda ve tahtında mahzeni müştemil
bîlir. Bundan başka vakfiyelerin mukaddi­
hir hah .liischanc...
mesi, hatimesi, şahitlerin isimleri, vakfm lü­
... Ve 196 zira mahalli odunluk ve ter­
zum ve sıhhatine hüküm veren hâkimin adı.
bian 80 zira mahalde d'^üirmeni nüUtenvl
imza ve mührü tarih bakımından çok kere
bir bab .şişehane ki cem'an beş hah şisehanc
ayn ayn birer hususiyet ve değer taşımak­
re önlerinde mürurııuhur için sokak mahalli­
tadır.
ni muhteri şişeciler kârhant-si...
ENDÜSTRI TARÎHÎMtZÎ ALÂKADAR 34 — Y i n e M ı ı s t r - . f n TII. ün 11. 11 T;?
E D E N BÎRKAÇ F I K R A tarihli vakfiyesinden:
-33 — M u s t a f a ITT. ün H. Ilfî7 ta­ .... Müstccirleri yedlcrinde olan emri
rihli vakfiyesinden: âli^ınıdn tasrih olıııula^ıı ı erh i'ırcrr surat ı ı-
128 HALİM BAKİ KUNT ER

nizamı muhtevi kırk bab çatma yasdık kâr- bCrimaı ve hariciyede fevkani İH hr,b oda
haneleri... ve bir matbah ve fevkinde bir kiler re bir oda
... Müsteciri yedinde olan beratı âlişan- vc resmi mengene tahsiline mahsus bir bab
oda ve zirinde bir sofa ve ebniyei tncrkume-
da tasrih olunduğu vech üzere şurut ve ni­
den maada., ilah..
zamı muhtevi bir bab saçmahane...
Sakızda nescolunan kumaşlar için de yu-
... Mahmiyyei Islâmborda Mahmut paşayı
karıki şartlar mevcuddur.
Veli camii şerifi havlısının etmekçi kapusu
pişgâhmda güzelce Mahmut paşa çeşmesi KİKAVUS BİN KEYHÜSREV R I N KILJÇ
mukabilinde kâin olup müşarünileyh Mah­ ARSLAN'IN H. 615 TARİHLİ VAKFIYF-
mut paşayı veli vakfından olan arsasım is- StNDEN SİVAS DARÜŞŞİFASIN \
tibdal hücceti mucibince emlâki hümayundan AİT F I K R A L A R
mülk menazil ile istimlâk ve temellük bu- .... Vâkıf yukarıda adı geçen emlâk re
yurulup emlâki hümayunlarından olan ve bir
araziyi bütün varidat ve menafiile Sivasta
taraftan tarikıhas ve bir taraftan Abdüsselâm
Tokat caddesi ağzında resim ve bina eylediği
vakfı ve bir taraftan sabıka kapıcılar kethü­
ve hududu erbaasmı gösterdiği D(irüş:^ifaya
dası Mehmet ağa merhumun evlâtları tasar­
vakfeylemiştir. Darüşşifanın birinci sunrı
rufunda bozan Mahmut paşa bozan Abdüsse­
Melik Nizameddin Yagıbsanm lıanil.ahına.
lâm vakfından arsa ve bir taraftan tarikıâm :ı.:--.- ' '
ikinci sınırı Selçuk medrcscsile
ile mahdut terbian 1375 zira ve defa terbian onun ınerhtj
arsasına, üçüncüsü sultana mc-nsııp bnhreye
660 zira cem'an 2035 zira arsa üzerine mü-
tiri Bedreddin Ali Mimarm ve papas ArcJdin
ceddeden bina buyurduklan akmişe için ateş
vt Çulha Karnin ve bakkal Hasanı// '-ileri­
mengene kârhanesi ve iki soğuk mengeneler
ne, dördüncüsü Tokada cJden caddeye mün­
kârhanesi ve işçilerine mahsus odalar ve men­
tehi ve muttasıl olmaktadır. Kapısj raddeye
gene eminlerine mahsus odalar ve müştemilâtı
bakan ve yolu yine büyük yola çıkan re hu­
sairei malûmeyi muhtevi bir bab mülk men-
dudu yukarıda gösterilen ba darüssijan nıii-
genehanenin şurut ve nizamı için hattı hü­
ebheden vakfeylemiştir. Vâkıf, nu-zkıir ev­
mayunu utufelmakrun ile muanven emri âli-
kafı silki mülkünden ifraz ve ihraç e\!, nu-k
şanda tafsil olunduğu üzere asitanei aliyyeye
suretile hazinei hassa nazırı Üsladüddur Fer-
gelen ve nescolunan bilcümle akmişe ve em-
ruh bin Abdullahı mütevelli na;,betmiş, is­
tiai saire ancak mengenehanei merkumede
tediğini nâib ve arzu etliğini vekil tayin . v / c -
olan ateş mengenesi ve iki soğuk mengeneye
mek, dilediğini azil ve tayin etmek s<(lûhiye-
çekilip ve perdaht olunmak ve olageldiği
tile vakfın umurunu tedvire memur eylemiş­
üzere rüsumatı vakfı hünuıyun için eminler
tir. Böyle bir azil ve tayine lüzum {iördüğii
tarafından alınmak üzere canibi vakfı hüma-'
zaman kimsenin itiraza hakkı olmıyacal: ve
yanlarına hasıl kayıt olunup mengenehanei
mezkûr evkafın tasarrufatında ve kend'-i/ıe
merhumeden gayri mahmiyyei İstanbul da­
tefviz olunan umum muamelâtda i(irııadı
hilinde ve haricinde ve havalisinde alan kasa-
haiz bulunacaktır.
batta mengene ihdas olunmamak üzere ve hi­
lafı nizam hareket edenler tedip ile mücazat Hassaten hazık, faik. mücerreb dok/or-
olunmak ve şurutu saireyi havi ateş ve soğuk lann, kıymetli kehhallerin fgöz tabîblcri).
mengene mukataasını.. merhametli ve şefkatli operatörlerin (gelirle­
rini tayin ve takdirde, ilâçları ve tedavide kul­
... Sakızda da 2 adet soğuk ve 2 adet
lanılan at köklerini tedarik ve tertipte, nüis-
ateş mengenesi...
tahdem vc müdavimlerin ahvalini, suni
Cemii alât ve müştemilâtı ve derununda ve
dereceleri üzerine temşiyelte sahibi suWihiyet
iki bab oda ve akmişe vaz'ı için iki sofa ve
olacaktır....

Neti c e
YukarıdaîfS&r Verdiğimiz izahatı telhis timaî ve insanî bir müessesedir. Hususî 3„al
edersek şu neticelere varırız: ve mülkün umuma bahşediimesidir. Her vela­
yeti âmmede olduğu gibi Türk velayeti âm­
1 — Vakıf (Avrupa tâbirile teberru) iç-
mesinde de, bundan evvelki devirlerde, din:
TÜRK VAKIFLARI VE V A KF1 V E I E Rl

kendi felsefesine göre hukukî bir mec-


göre vasıflarmı yükseltmek veya korumaktır.
fa tayin etmiştir. Bu vazife bazan cansız bir kitleden ibaret fa­
2 — Vakıf fikri ve usulü çok eski ta­ kat cihanşümul kıymetleri haiz âbideler üze­
rihî devirlerdenberi Türklerin hayatında yer rinde, bazan yurdun en izi?, varlığı olan fert­
hnlmuşt"''. Vakıf sisteminin millî hayatımız­ lerin bayat ve sıhhati üzerinde, bazan da ik­
daki mevcudiyeti ve inkişafı milletimizin fa- tisadî bir mevzuda veya her hangi bir imar
iilet, cömertlik ve vatanperverlik gibi yük­ ve kültür işinde kendini sösterir.
sek vasıflarmm ve vatanmıızm mübarek top­ -1 — Atalarımızın, milletin iyiliği için
ağında temelleşmek ve baki kalmak fikrinin ayndıkları varlıklarm topluluğu, yüksek gö­
kuvvetli bir tezahürüdür. rüş ve buluşlarile ihdas ettikleri hizmetler
vakfnı yalnız bir cephesii'i teşkil eder. Re­
3 — Türk milletinin bugünkü medenî
jimin feyiz ve kudretinin bunlara inzimamile
W her gün daha ileri gim.eğe namzet haya-
vakıfların bugünkü hühnî şahsiyeti doğmuş­
tmda ehemmiyetli vazifeler deruhde etmiş tur. Türk vakıflarının heyeti umumiyesini
olan vakıflar, yurdu teşkil eden üniteler üze­ temsil eden ve devlet bünyesinde yer alan bu
rinde, kendine düşen hizmeti ifaya, çalışn-. hükmî şahsiyet, ezelî Türk fazilet ve ülüvvii-
Vazifesi yerine göre onların sayısmı, yerine cnabınııı muhleşem bir linıtalidir.
«1»

1^

1
Boğazköyde meydana o.kar.lan ve bir Eti Vakfiyesini İHİva eden tnl>lct
1 —
( M i l â d d a n ö n c e 1280 - 1290 t a r i h i n e a . t ı
2 — Boğazköy: Yazılıkayada açık Etf mabedi.
3U

•İK

/-İ5
.W

V»,

İS

3 — B o ğ a z k ö y : Harmanlıkayaclaki 1 numaralı büyük Eti maboclinin temelleri.


4 _ Boğazköyde bulunan büyük I numaral, Eti mabedinin zemin t a ş a k s a m ,
restorasyonu. (M. Kurt Bittel'in Boğazköy h a k k ı n d a k i eserinden).


-ft

il

£«1

6 — Vakıf yapan, Buda dinindeki, Uygur Beyleri.


Bazılarınm adları: Toğrul, Tokul, Öğrünç Tokul, Barçuk Tarhan, A r s l a n Bilge..
(Turfan civarında Bezeklikte bulunan dıvar resimlerinden. M i l â d d a n
sonra 9 - 12 nci asra ait).
y^^^g^yjjtr-- > ^ '-*^^7^ > * » t r ^

e*-*- ^.r-*^ _H6M«*. ^ / Ü B Ç ^ ^ I

7 — Bir Buda mabedinde asili l;ayrak üzerinde


Vakfı yapan Uyaıır B.'v:nin resmi.
(Bezeklik y a n ı n d a KoirdcUi bııli':ii;nı^U,r. Milacidar
sonra 8 - 1(1 uncu ra aıil ı.

5 — Uygur vakfiyesi.
Şarki Tijrkistan'da T u r f a n k a z ı s n ı d a elde edilen
tarihi vesikalardan..
Buda d i n i n d e k i t ü r k l e r e a i t v e U y g u r harflerile
yazılmış bir vakfiye..
( M i l â d d a n sonra 12 - 13 ü n c ü asra ait)
8 — Şarkî Türkistan'da Bezeklik Turfan'da bulunan eserlerden: Vakıf
yapan, Buda dininde, bir Uygur Prensesi.
(Milâddan sonra 9 - 1 1 inci asra E.it)
9 — Vakıf yapan bir U y g u r Han'ı
( B u d a d i n i n d e d i r . A d ı : T e n g r i k e n i l t u t m u ş a l p arslan Uge Tar
kan. M i l â d d a n sonra 8 - 1 1 i n c i ;.sra aitı.

M. î

10 — Kandıhar'da bulunan ve Vakıf yapanları gösteren plâstik bir eser


( İ s l â m i y e t t e n e v v e l k i zamana a i t )
t}.: ^

. • • '

•3*

11 — Şarkî Türkistan'da Khodscha devrinden kalma


bir Kâşgar vakfiyesi.
(Raquettes, Lunds Universitets Arsskrift, Avd. I ,
Bd. 269 No. 2).
12 — Ş a r k î T ü r k i s t a n ' d a Komul ş e h r i n d e bir t ü r b e d e k i Vakfiye kitabesi.
( V o l k s k u n d l i c h e s aus ost - T ü r k i s t a n . A. V . L 3 Coq. B e i l i n 191Gı.
İki resimde aslî şekli g ö s t e r i l e n vakfiye kitabesinin
13 _ Bundan evve
istinsah edilen metni.

SSSL

14 _ Konya'da Hasbey Darü.huffaz. Vakfiye Kitabesinden bir parça


( X V inci asır b a ş l a r ı ) .
5?

15 — Tire'de halen Necip P a ş a K ü t ü p h a n e s i n d e muha­


faza edilmekte olan taş üzerine mahkCık 1193 tarihli
Vakfiye.

1^

17 — Şarkî T ü r k i s t a n ' d a T u r f a n ş s h r i n d e m ü s l ü m a n t ü r k l e r e ait bir t ü r b e .


Türbanın kubbesi eski devirîere kadar uzanan bir san'at an'anesinin
tesirini göstermektedir. Duvarın kademeli şekillen, kapmm vc türbe
duvarlarmnı i k i cihetinde görülen çarklar Türk medeniyetinin ve kül­
türünün muhtelif sahalaruun birer nişanesidir. Bu kademeli şekilleri
Orla Asyadan iWtzopotamyayr. giden Türklerin inşa tarzmda görüyoruz.
Birer dini ."^embol o l a n çarklar ise Buda dinindeki Türkler tarafından
da m s b z u l e n kullanılmıştır. ( X I I I üncü asır).
16 — İstanbul - Vefa: Atıf Efendi Kütüphanesinde bu
kütüphanenin vakfiye hulâsasını ihtiva eden ve bina­
nın içerisinde dıvara tesbit edilmiş olan kitabe.
T*

1 -w

i:

i3

i
•T

f
4
i.
19 — D i v r i k i : Kale camiinin c ü m l e kapısı. 1 X I I nci ajn- sonu).
20 — Sivas: Keykâvus I bin Keyhusrev bin Kılıç Arslan t a r a f ı n d a n 1217 tarihinde
inşa ettirilmiş olan Darüşşifa'nın kapısı.
(Türklerin hayır için y a p m ı ş o l d u k l a r ı muazzam â b i d e l e r d e n biri olan bu eser
S e l ç u k san'atmda m ü s t e s n a b i r yer i ş g a l eder.)
S.

ft

su

24 — D i v r i k i : Ulu camiin s a r p ceplıesincicki kapı.


(Sonradan pençereye çevrilmiştir. Konya Selçııl^lulaı•ı mimari karal^lı r i v r i m ı;ı«r.
k u v v e t l e t e b a r ü z e t t i r m e k t e d i r . B u b i n a d a g ö r ü l e n ve her İ3İri ayn-ıcı \ a . - ı l l ; ; r ı lıa:;.
olan san'atkârane parçalar ve bımlarm imtizacından dojian uırrıi..:i luyet .-.UKIİ
ve tarih b a k ı m ı n d a n bir şaheserdir. Bu mimari vesika, o d e v i r d e k i . \ ! u ı < i u l ı ı •JTu i ;
beylerinin sanat k a r a k t e r i n i m ü ş a h h a s b i r t a r z d a bize s ö s u r n u l-.ivdn ı.
If

•s

25 — D i v r i k i : U l u camiin ş a r k kapısı.
( D ü z b i r satılı ü z e r i n d e h a c i m l e ş e n b u k a p ı T ü r k t e z y i n i e l e m a n l a r ı n ı n e n v a ı n ı b i r
araya t o p l a m ı ş ve b u n l a r ı gayet g ü z e l mezcetmiştir.)
26 — D i v r i k i : Ulu camiin Ahmed b. ibrahim tarafmdan imal e d i l m i ş olan minberi,
(XIII üncü asır türk ağaç işçiliği ile O r t a Asyanın çok kıı\votli \ı- u-luijh.iii!:!;
t e z y i n a t ı n ı n nefis ö r n e k l e r i n c I e i K İ İ r . ı
27 — Divriki; Ulu cami minberindeki hendesî tezyinat ve bunların aralarına
yerleştirilen ÜslCıplanmış motifler. Ortada sanatkârının adı g ö r ü l ü y o r ( X I I n c i asıri
21 — D i v r i k i : M e n g u ç o ğ L i l l a r ı n d a n A h m e d Ş a l ı t a r a f ı n d a n y a p t ı n l a - ^ cam! ile ze
Fahreddin Behramsah'ın kızı Turan Melik naıınna inşa edilmiş olan Darü
(Xııı üncü ixi^:

îİİİlı

t i — ;

18 — Şarkî Türkistan'da Turfan Şehrinde bir cami. ı l.'i i ı n c ı ı


23 — Divriki: Ulucami şimal cephesine düşen c ü m l e kapısı.
Ç ı p l a k bil- s a t h ı n o r t a s ı n d a o s a t h ı n ufkî h a t l a r ı n a m u k a b i l ş a k u l î bir irtifa alan
vo i l e r i y e d o ğ r u ç ı k a r a k bu r ü y e t s a t h ı ü z e r i n d e ö n p l â n ı i ş g a l eden b u k a p ı cezbe-
d i c i b i r ç o k hususiyetleri kendinde t o p l a m ı ş t ı r ve c a m i i n cün-.le k a p ı s ı o l m a ğ a lâ­
y ı k t ı r . A h l a t l ı b i r T ü r k ü n ibda ve inşa e t t i ğ i b u eser orta A s y a d a n K a f k a s v e İran
y o l i l e A n a d o l u y a gelen, b i r taraftan Bizansa ö b ü r t a r a f t a n M e z o p o t a m y a y a v e Su-
22 — D i v r i k i Darüşşifasının taş kubbes;.
ıResimde girülen halezoni tezyinatın vücut bulmaşı için i'luıu-.-.;
ş e k i l ve k e s i m l e r i n d e k i i m t i z a ç ve m ü k e m m e l i y e t ta- : s;-,:!;-.!!:
fevkalâde muvaffak bir nümunesidir. •

î -

Hi
-

44 — S e m e r k a . n d ' d a Uluğ B e y Mcdrcsssi'r.ir, ön c c b h c s i . ı X V ıı.ı . :.. .<.


Türk mimarisinin en n u i m c y y i x . farikasından biri olan nıütemidıi pl..:!
Tak-Kapı s i s t e m i n i n ç o k g ü z e l b i r n ü m u n e s i d i r . S a k i n \ e .şakuli lı;.;h.r;
ahengi d i k k a t e ş a y a n v e d e v r i n azametine ş;.bittir.
28 — Divriki: Ulu cami bitişiğinde!;! Turan Melik Darüşşifasının c ü m l e kapısı.
3 u k a p ı sonradan k ü ç ü l t ü l m ü ş ve b o z u l m u ş t u r . G ö r v ' e r lezynvy. a.:!;;;. \-e cok
kuvvetle t e b a r ü z eden kemer ve m u l ü r l e r en b ü y ü k inşai ve tezyini e'rm.,nı:'.r; t a ş -
kil etmektedir. Buradaki motifler mutena noktalara serpilmiş ve f.r.y.;. leiâkki.-i
yönünden ileri bir hamle y a p ı l a r a k birkaç asır sonraki merhaley;/ , •<;lmıstır.
B u k a p ı n ı n en k a r a k t e r i s t i k ciheti insanı kendine d o ğ r u cezbetnıe- " :; i;ın.ı fev­
k a l â d e haiz o l m a s ı d ı r . M i m a r î n i s b e t l e r r ü y e t e en m u v a f ı k şeküre : • : cAlhni;
o l d u ğ u g i b i ş a y a n ı h a y r e t s a r a t h ü n e r l e r i de g ö s t e r i l n - ı i ş t i r .
En geniş ve y ü k s e k t â k m b u l u n d u ğ u plânın arkasında i k i m . ;- ' r v. e dör­
d ü n c ü p l â n l a r g e l m e k t e d i r . B u p l â n l a r b i r b i r l e r i n d e n ancak b i r e : ı:. -- a y r ı l m ı ş
olduğu halde aralarında derin b i r mesafe bulunduği' hissin^ •. " ledir. Taî;
kapmın ortasında bulunan ve b u g ü n bozulmuş olan asıl kapı .; . . ı ı n har:::
duvar sathı i l e hemen hemen a y n ı p l â n d a o l d u ğ u halde ç o k c: : ::::-? geri;;:-
mektedir. T a k - k a p ı n m ü s t ü n d e ve y a n l a r ı n d a kademeleşen mu:v :;e ;,.c:-.:e:-ier:
i l e r i d o ğ r u a t m a k t a d ı r . Y e r i n d e azamet v e s a l â b e t l e d u r a n b u ese: S; ::-:;:J.r:ıiın gc>-
termeğe muvaffak olduğu m i m a r î kudret ve h ü n e r l e b i r t a r a f : : . . : e:: ; i o ğ r ı ; de­
rinleşmekte, diğer taraftan her i k i canahta i l e r i doğru açılma : l:r kı:cakiar.::;
hissini v e r m e k t e d i r . B i r T ü r k kadınının şefkatini t e m s i l eden ; : '-syir ocağ:::::-
m a k s a d m ı s a n a t k â r daha k a p ı s ı n d a ifadeye m u v a f f a k olmuştur.
"S»
'fi

5.(
^1

/i
ı-" /
•İr

5
1^^

'i
-ir
30 — Divriki Darüışifası cümle kapısının içeriden görünüşü.
( K e m e r l e r ile a y a k l a r ı n ı n imtizacı m ü k e m m e l d i r . D a i r e v i h a t l a r ile .şakuli hatların
doğrudan doğruya birleşmesinden hasıl olacak aksaklık, kemerlerin ufak bireı
çıkıntı yapılarak veya keskin köşeler vücude getirilerek ortadan kaldırılmışın-)
1/

ft: i';

^5-

İS

4i

-ti'

-m
31 _ Konya ile Aksaray a r a s ı n d a y ü k s e k türk s a n a t ı n ı n ve .çtımai vnrlujmır,
mükemmel âbidelerinden olan Sultan H a n ı n ı n kapısı. ' X H I I İ M / . . '
32 — Konyada sırçalı medrese kapısı.
X V I I I inci a s r ı n i l k y a r ı s ı n d a y a p ı l a n b u nefis eser A n a d o l u S e l ç u k mimarisinin
en k u v v e t l i eserlerinden b i r i d i r .
33 — Konya; Kai-atay Modi-esesi ka;)isı.
ıKeykavus h. K e y h u s r e v b. K e y k û b a d zamanında vüzeratian Ka'atay !• A ;
tarafından yaptırılmıştır. Kapıdaki tenasübün Ir\kaladri.Lı
İKMiıcn L'.nze ç a r j ı m a k t a t i ı r t.
34 — Konyada İno3 Minareli Medresesi.
( X V I I I inci asır o r t a s ı n d a y a p t ı r ı l a n bu esar b i r ç o k h u s u s i y e t l e r i h a i z d i r .
30 yıl önce minare y ı k ı l m a d a n çekilmiştir.)
Âl

35 — Sivas: Çifte Minare M°clı-eEe5İ'nln esss cepİT'si. '1/. \v.-.-:\ :,.-;ın ikine
Y

36 — Sivas; Gök Medrese kapısı.


(Keyhusrev I I I b. K ı h n ç A r s l a n ı n V e z i r i Sahib A t a t a r a f ı n d a n T ü ı l c k ü l t ü r hayatına
ve sanat t a r i h i n e 1271 y ı l ı n d a ihda edilmiştir).
37 — Birgi: Aydmoğlu Mehmed Bey camiinin mozayik e ni mihr-nbı.
(Konya Selçukluları çini sanatı ile boy ölçüşebilecek Ijir .<e\ iye i .'
ı,XIV i ı n c ü asrın İKX/I i
38 — Birgi: A y d m o ğ l u Mehmad Bey Camiinin ağaç pencere kanatlarından biri.
v P e n ç e r e k a n a t l a r i l e . k a p ı l a r ı n her b i r i a y r ı b i r e r m o t i f t e i ş l e n m i ş t i r . T ü r k sanatın­
da detay, ekseriyetle tenazurun sıkıcı t e s i r l e r i n d e n uzak, s e r â z a d k a l m ı ş , b e d i î zev­
k i n e m r i n d e g ö z e incitmeden hitap eden b i r v a r l ı k o l a r a k t r a k k i etmiştir).
Semerkand'da Ş a h Türbasi ıX I V

> -
9 A
1 .

? 1 »T

merkand: T i m u r u n zevcoi; Bibi Hanımın adını tnşıya


Medrese. ı X I V ur.^ u: a s ı r sonıp.
41 — Selçuk (Ayasluğ) da Aydınoğlu isa bey camiinin her biri ayrı bir şetcildo
inşa edilmiş olan musanna' pencerelerinden biri.
(İç p l â n d a g ö r ü l e n i s t a l a k t i t l i başlık ve s ü t u n T ü r k m i m a r î t a r i h i n d e d i k k a t e şayan
elemanlardan b i r i d i r . ) ( X I V ü n c ü a s r ı n o r t a l a n )
42 — K a r a m a n d a Emir Medresesinin kapısı l X V inci aMin b
( B u k a p ı gerek t e z y i n a t ı gerek inşa m a n t ı k i bakımından K a r a m a n bc> !
görüşünü ve Selçuklulardan ayrılan bu mimarinin farilialarmı 1C1T,IIİ.

itibnrilo çok m ü h i m l)ir o s o r d i n .


43 — Semerkand: T i m u r T ü r b e s i .
( T i m u r T ü r b e s i n i n h a r i c î t u ğ l a çini, d a h i l î m o z a y i k ç i n i k a p l a m a l a r ı gerek renk,
gerek tertip itibarile emsalsizdir. X V inci a s r ı n i l k y ı l l a r ı " ) .
51 — B u r s a : Y e ş i l C a m i i n istalaktitli çini m i h r a b ı . ( X V inci a s r ı n ilk y a r ı s ı )
53 — Bursa: Yeşil Camiin dahilini İki ayrı kısma bölen Bur;a kemeri ve Istlnacl
etmiş olduğu Istalaktitll konsollar.
( P l â n ı i k i a y r ı murabbadan m ü t e ş e k k i l olan m a b e d i n i ç i n d e k i v a h d e t i bir Bursa
kemeri ile temin e t m i ş olan s a n a t k â r b u i n ş a s a n a t ı Itudretinin
derecei k e m a l i n i bize g ö s t e r m e k t e d i r ) .
49 — B u r s a Y e ş i i Cami.Je y a n makeurcleı-
Tüvk mimari t a r i h i n d e n i s b e t l e r i . t e z y i n a t ı vc r e n k l e r i i l i b a r i l e en dik
şayan bir köşedir,
50— Bursa; Yeşil Camiin kapısı ve kitabesi.
(Bu binayı lâtif cenneti n a î m n ü s h a l a r ı n d a n biridir. Takdir-, i l â h i ile onu
biz burada istinsah eyledik...) Mimar H a c ı ivaz
47 — Bursa: Yeşil Cami pencsra l^anadlanndan biri
(Beş asır önce yapılmış olan bu ahşap kanadlann imtizacında lıiçbir bozukluk
tur. Ayrı ve geçen çubuklardan yapılmış ulan tezyinat kitabelerinin hendasi ş
lerini her y e r d e görmek mümkün değildir, ü ç kat geçme olan bu ahşap i^
fevkalâde dikkat ve bilgiye mütevakkıfta'.
48 — Bursa Yeşil Camide bir dolap: Gerek ahşap işçiliği, gerek ç i n i l e r i n renkleri
çok dikkatle yapılmıştır.
45 — Semerkand'da Şirdar n
IC n c ı a s r ı n ba^jinda E m i r Y a l a n g t u ş t a r a f ı r , d a n yar
Türl'iistan eserinin l;:arakterlcı-

1
r
3t.

ES

52 — B u r s a ; Y e ş i l Cami, içeriden l:>iı- g ö r ü n ü ş .


(Mimari v e t e z y i n i elemanlar zair üzerinde İrem haşmetli hem m u n i s hır tesir
Renklerinin füsunu b ü t ü n d ü n y a n ı n h a y r a n l ı ğ ı n ı celbeımiştir. Bu sahanın orta.-
{lavuzdan, f e r a h verici bir musiki serpintisi halinde yayılan su sesleri bu emsı.l
şamimi bir güzellk bahşeder.
satıh mimaı-isi itibanle çok m u v a t l a k ohv.uş v i r eserdir. S e l ç u k m i m a r i s i ile klâsik T ü r k mimarisi a r a s ı n d a b i r geçit
o l a n b u ş a h e s e r h e r n e v i e l e m a n i l e h e r zaman T ü r k sanatında iftiharla zikredilebiiecek bir âbidedir.
54 — Bursa; Y e ş i l Cami cümle kapısı yan maksurelerinden birisinin tavanı.
•yt.
Si, '

55 - Eski Mafatyada Murad Han,: X V inci a s ı r O s m a n l ı - T ü r k s i v i l m i m a r î eser


lerinden olan b u bina inşa t a r z ı b a k ı m ı n d a n t e t k i k e d e ğ e r b i r handır.

71 — istanbul: Ayasofya Sebili ( X V I ncı asır ikinci yarısı).


57 — Konyada Hasbey D a r u l h u f f a z ı . j X V inci asır ortalan. IVlimarî tarihimi
yönünden çok karakteristik bir âbidedir,
58 — Sarp dağlarda vakfın armağanı bir köprü.
(Havza - Boybat eski yolu üzerinde K u r t k ö p r ü s ü . X V i n c i a s n )

5S — Gebze: Çoban Mustafa Paşanın meşhur imaretinde ocak


vantilasyon bacaları. ( X V I ncı asu")

i
60 — Gebze: Çoban Mustafa Paşa Hanı ( X V I n c ı asır i l k y a r ı s ı )
5"

61 — Lütfü Paşa H a m a m ı . Tiı-e.

«a» vt 1

M-

Ib

62 — istanbul; S ü l e y m a n i y e Darüşşifası. < X V I ncı asu>


63 - istanbul: Süleymaniye imaretinin kuşbakışı görünüşü
(XVI ıncı asır)

64 _ istanbul: Süleymaniye Tabhanesi. (XVI ncı asır).

65 — İstanbul: Süleymaniye Medreselerinden biri. (XVI ncı asır).


66 — V a k ı f H a l k a l ı S u l a r ı n d a Az;-.t!ı Be.-,r'

ık

67 — V a k ı f Kırkçeşme sularmırı Egrik-p: S a v a ğ ı ' n S L : tr.ksin'.


h a v u z l a r ı . ( X V Î n c ı as

t- i

İS

69 — Edirne: Selimiye Camii avlusunda S ı b y a n Mektebi.


( X V I ncı asır)
•7 l ^ - ^ ' d '
I

68 — T r a k y a : Alpullu'da S i n a n l ı Köprüsü.
56 — Edirne'de Üç Ş e r e f o l i Camiinden dahilî bir Tabintlc imtizaç ö l m e s i n i bile m i m a r î n i n ve teJcni
g ö r ü n ü ş . ' X V inci nsıı- İUr y a r ı s ı ) . :^;iıı f i l ^'iizcl (?scrlfjrinden bii'i.. CXVI ncı a s ı r ) .
79 — Vakıf bir kütüphane.
~5 — istanbul: Haseki. Bayran Pa?a Modrcscsin- 70 — İstanbul: Ayasofya hatiresinde Selim II
B e y o ğ l u - Kuledibi M e \ levihane.';indc Halet efen­
de çıkrıklı bir kuyu. Türbesinin dahilî tezyinatı..
di kütüphanesi ( X I X uncu asa- başı).
I!ıı V -.'ı-\ \.-' r - c r . :;L-ldı. IIİSIJO'.IL'M. ııı.ıks:ıci;ı l:ı. ı Hoıık vo bilhils.sa desen ilibrırilc mevzua han-
ıı,a;ıı;:r , , 1 : lıryrtılr mi'iıari i.ır ^•,•n•lıl;tır kulatle intibak! olan bir (-ser ( X V I ncı a.sır).
' X \ ' 11 MCI a ir b-'vian ».
73 - Edirne'de Ayşe Kadın Hanı i X V I I nci a s ı r ilk y a r ı s ı ) .

74 — Edirne'de Ayşe Kadın Hanı,


E k m e k ç i z a d e Ahmed P a ş a V a k f ı n d a n d ı r , ( X V I I ncı a s ı r i l k y a r ı s ı ) ,
72 — Topkapı d ı ş ı n d a X V I r.c: asrın sonunda inşası
sona ermiş olan Takkeci Camii sebili.
' P e n ç e r e . kitp/oe \"C ç e r c e v e l e r ' . ı i i n ımılürlcı-in.in hv-
yeti umumiyeîile nisbetleri c'<.ık g ü z e l bir ?V;İp.ıaı-;
v ü c u d e g e t i r i l m i ş t i i ' . Sadelik i ç i n d e meydan:! aeien
son derece k a r a k t e r i s t i k i j i r ese]-dir.'

— istanbul: Yeni Cami V, k- • d a n Mısır C..r»:s.. ' X V ! !


76 — Koca Mustafa Paşa Camii ortasında sütun 78 _ «oca Mustafa Paşa Camii avlusunda kuş-

scklinrl? h-r ccsrıi". ı X'^'TT .ır-' •. ı • i l i - --•ii-i'-ı ı . ., . ,,,ı . -• •-• ^


Vakfa alt tarlM ıstılairılaı- meselesi

Prof. Dr. FUAD KÖPRÜLÜ

Her ne mahiyette olursa olsun umumi­ bilhassa E. Q u a t r e nı e r e ' in Memluk


yetle tarihî vesikalarm tahlil ve îzahmda en vc Moğol devirlerine ait bâzı ıstılahlar Iıak-
mühim ve en müşkül cihet, t a r i h î ı s ­ kmdaki haşiyeleri, hâlâ istifade ile okunabi­
t ı I a h 1 a r ' m lâyıkıyle anlaşılmasıdır. V a - lecek kadar mühimdir. S. d e S a c y , V o n
k ı f v e s i k a l a r ı ' nm tetkiki hususunda H a m m e r gibi büyük müsteşriklerin eser­
da bu zorluk derhâl kendini gösterir: muh­ lerinde de bu hususda kıymetli tetkiklere te­
telif zaman ve mekânlara ait vakıf vesikala- sadüf olunur. Kezalik V a h B e r c h e m ' in
nnda meselâ b i r takım vazifelerden bahse­ epigrafik tetkiklerinde de bâzı tarihî ıslıklı­
dildiğini sık sık görürüz k i , bunlarm mahi­ lar hakkında çok mühim notlar vardır. Şu
yetini doğru olarak anlamak, vakıf müessese- son zamanlara kadar garpta neşredilen muh­
sile uğraşanlar için i l k şarttır. Hâlbuki, umu­ telif metinlerde, tercemelerde, monografiler­
miyetle tarihî ıstılahlarm hususî bir şubesini de tarihî ıstılahlar hakkında ])Ö5-le parça par­
teşkil eden bu vakfa ait ıstılahlar da, sair ta­ ça malûmata tesadüf olunabilirse de. bu hu­
rihî ıstılahlar gibi şimdiye kadar metodik bir susta hiçbir bibliyografik rehber olma­
tarzda tetkik edilmemiştir. Bu ihmalin, tari­ dığından, bunları bilmek ve bulmak gayet
hî araştırmalar için ne esasrlı bir eksiklik ol­ müşküldür. Bundan dolayıdır k i . son asır
duğu ve millî tarihimizin tetkiki için bu ıstı­ müsteşriklerinden birçoklarının bile. kendi
lahlar meselesini bir an evvel ciddiyetle ele selefleri tarafından yapılmış bu gibi tetkik­
almak lüzumu daima tekrarlanan bir hakikat­ lerden iıaberdar olamadıklarını, onlardan is­
tir. Fakat henüz anlaşılamıyan bir cihet varsa, tifade edemediklerini sık sık şrörmekleyiz.
o da bu meseleye ait metodik ve sağlam tet­ Memleketimize gelince. 1908 dcııberi
kiklerin nasıl yapılacağıdır. Biz burada, bil­ bilhassa Osmanlı tarilıi hakkında liaşlamış
hassa vakıf vesikalarmda daima geçen ve bu olan tetkikler arasında, ara-ıra Iıu tarilıî ıstı­
bakımdan âdeta vakfa ait tarihî ıstılah mahi­ lahlar meselesine de temas edilmiş, bâzı mo­
yetini alan kelimeler hakkında ayrı ayrı tet­ nografilerde ve neşredilen bâzı metinlerde
kik tecrübeleri neşretmek niyetindeyiz. An­ zaman zaman bâzı ıstılahların îzalnna çalışıl­
cak, bunun ne gibi metodolojik mıştır: merlnım A l i ' nin Âşık Paşazade
p r e n s i p l e r e göre yapıldığını anlat­ Tarilıfne yazdığı haşiyelerde, nıorhnm M e h-
mak maksadile, bu hususdaki mülâiıazalanmı- m e t A r i f ' in neşretlij'd Osmanlı Ka-
zın umumî bir başlangıç .jeklinde arzını zaru­ nunnâıncJcri haşiyelerinde ve daha bu gila
rî gördük. Bunun, yalnız vakıf müesesesine bâzı eserlerde l>una rastgeliyorıız. Tarilı-i-Os-
değil, geniş mânasile tarihin her şubesine ait manî Encümeni MecmuasiuAakı muhtelif
ıstılahların tetkiki hususunda da faydasız ol- makalelerde. Bay H a l i l E d lı e m ' in
mıyacağını ümit ediyoruz. ejjigrafik tetkiklerinde, bâzı ıstılalılar hakknı-
Orta Zaman Türk ve İslâm tarihine ait da malûmat verildiğini görüyoruz. Şu son se­
ıstılahlar hakkında umumî eserler şöyle dur­ nelerde tarih ıstılahlarına ait umnnıî nıainyel-
sun hattâ hususî küçük tetkikler bile, perek te bir iki lügatçe lıazırlandığnıı duyduksa da.
bizde gerek Avrupada, henüz yok gibidir. bunlardan yalnız merlnmı M . C c v d e t " in
X I X uncu asırdanberi A^rupada neşredilen 96 sayfalık yarım kalmış bir lûgalçesi ölü­
türk, arap, fars metinlerinin tab ve terce- münden sonra neşredilmiştir [19.H7 de Bay
melerinde arasıra ıstılah mahiyetindeki ke­ Osman E r g i n tarafından çıkarılan
limelerin izahına çalışılmışsa da, bu da ol­ Muallim M. Cevdet adlı eserin sonunda].
dukça mahduttur: bu gibi haşiyeler arasında Garp tetkiklerinden ı.-tifade etmiş olan
i;-52 /Vo/. Dr. F U
' I) A () / ' A' /•• / /'
Bay H a l i l E d lı e m iu yazılarım islis-
ııa edecek olursak, tarihî ıstılaiılar hakkın­
liİKİl cür'eikârhğilc miiterafık olarak devam
da diğer bülün yazılarda iVayet açık Lir nıe-
cüığİHİ gösieren acı bir misâldir.
todsıızluğun derhâl göze çarptığım esefle iti­
Türk - İslâm diiuj'asına ait tarihî ıstı-
raf etmek mecburiyetindeyiz. Uınumiyelle
';dılar lıakkiiıdaki hu bilgisizliğin, yalnız
mevzua ait çok mahdut bir bilgi ile yazıldı­
»U'tıılekeiimizde değil, garpta neşredilen tet­
ğı ve garp tetkiklerinden hig istifade edil­
kiklerde (If. o Ö 2 e çarptığını ilâve edelim: Va-
mediği anlaşdan bu yazılana en büyük ku­
l^'jlur l).-rgisi\\'w bu .«ayısında G. • R ^ •
suru olan metodsuzhığu göstermekliğimiz ve
fpt e i l " in eseri lıakkıudr. yazdığımız tenkit-
onun üyerinde ısrar etmekliğimiz sebepsiz de­
'f-- bu ıiokîa üzerinde ehemmiyetle ısrar edil-
ğildir; Bu yazıların muharrirleri, mevzula-
»lişlir. Gerçi onlar, filolojik ve tarihî teknik
rma ait daha geniş ve daluı etraflı malzeme­ i'akınıuulan, bizde yazılan yazılara şüphesiz
ye malik olsaydılar, yine mevzuu vuzuh ve Cok faikür; fakat bu nisbî' faikıyet, gerek
kat'iyetle aydınlatamıyocaV Urdı. Çünkü filo­ metodoloji \e gerek malzeme yoksulluğu ba-
lojik ve tarihî tenkidin muayyen prensipleri­ kımlarmdan. onların da ekseriyetle çok ipti­
ne riayet edilmedikçe, meydana konan en daî olduğu hakikatini uııutîuramaz. Orla 7.a-
zengin malzemeden bile istifade edilemez ve man /Türk
urk -- islâm
islâm devletlerinde
devletlerinde huku
hukukî sen-
sarfedilen fnesai boşa gitmiş olur. Bu yazı­ '• adlı
l>olh'r adir makalemizin
makalemizin fTürk
'{Tıırk Hukuk
HukukveveB'th
lardan herhangi b i r i n i -meselâ Âşık Puşazâ- tİMd Tarild Mecmuası, C. 2 ] başlangıcında,
de Tarihinin veya Kanunnâmelerdin haşiyele­ hu hususta oldukça etraf iz izahat vermiş ol"
rini, yahut M . C e V d e t ' i n yukarıda bahs­ (buğumuz gibi. muhtelif yazılarımızda da, mü­
ettiğimiz tarihî sözlüklünü veya avnı cilt için­ nasebet düştükçe buna iemas etmekten
deki bâzı notlarmı okuyunuz: îzah edilen her ve misâller vermekten geri durmamıştık-
hangi b i r TStılahm hangi zamanda veya han­ Bundan dolayı, tekrar bu nokta üzerinde dur-
g i mekânda meydana çıktığını, geçirdiği mâ­ ıiîiyarak, sadece, tarihî ı-tılahîarm tetkiki
na tahavvüllerini aslâ anlayamazsmız. Veri­ I'iisusunda riayet edilmesi lazımgelen bâz'
len malûmat ne gibi kaynaklardan ahnmış- e.=asları kısaca kaydedelim:
t ı r ? Acaba muharririn yanlış yahut müphem Istılah mahiyetindeki her kelimenin ıP"
bir anlavısından mı ibarettir? Bunları kon­ tida filolojik bakımdan tetkiki lâzımdır. Ke-
trol etmek imkânsızdır. Osmanlı devrinden 'ime aslen hangi kökten gelmiştir? Möştak'
evvelki devirler hakkmda ekseriyetle büviik ^alı nelerdir? Asıl lûgat mânası nedir? Ne
birşey bilmiven bu m.uharrirler. yalnız Os­ zaman
zaman veve nov^J-
' ı • - •manası n,
'a]t kull" "r^"^^ mahiyetinde ola-
manlı kaynaklarma müracaatîe iktifa etmişler,
si/e mjhh^^'' ^^^??^«^«'ır? Lüg-at mâna-
hattâ bunları bile tasriha lüzum görmemiş­
nedir? if ™anasr arasmdaki münasebetler
lerdir, k 1 i merhumun Aşık Paşazade ha­
'ara v . V "^'^''^^ ^^'^ coğrafî saha-
şiyelerini yazmak için Kamus. Burhan. Leh-
^adar v zamandan ne zamana
cc-i Osmanî sibi lügatlere müracaatîe iktifa et­
hânlarda T " - ' ^ " ^ ^ ^ " mi(?,fe/if zaman re roe-
mesi, M . A T i f ' in Fatih Kanunnâmesim
' ' ' r n e d i - 5 ~ X " " ' ^ oWu^Ju semantik tahavvül-
neşrederken —tasrihe lüzum görmeksizin
/ariJe j'i ^^elUlenle, vesika-
X V I - X V I I. nci
..v,ı asırlara
asırlara alt
ait kaynaklan
kaynakları kulla
kullan '^'eçJiuJ T! "österi/mek, müphem ve
ması. metodsuzluğun bar!"-
ması. metodsuzluğun bariz birer ' • nümvmesi- ''^^^mdIr ^ ^^'^^efler açıkça kaydolunm^^
dJr Birkaç
dir. ü- ' sene evvel Adliye Vekâleti namı­
na Fatih Kanunnâmesl'n'ı yeni türk harflerile t^'' v f n l ^ f ' w J ^ a h ettiğimiz tar2-
neşreden H ü s e y i n N a m ı k O r b u n ' u n kadro f ^ f^'™le
o haşiyeleri —mânalarını bozacak derecede ket edihij ^^ zihniyetile hare-
tahrif ederek ve kelimeleri yanlış okuyarak—• k ? j^'l ?arttır. Bilhassa h u k u "
hulâsaya kalkışması ve bunları nereden al- i^at ve' '^'^^'^^'^rda büyük bir dik-
dığmı tasrih elmiyerek kendisine mal etme­
si, eski tarihcilerimizdeki metodsuzluğun
S'bi /ıul!!r; '"'""'•^^^'•r-- Gerçi Kanunnâmeler
'^rr do- . f^aynaklardd
7 '^^-V^at/ardj bu bu hukukî JstJİah-
gençlerimizde korkunç bir bilgisizlikle ve in-
,„ ' : « ğ ™ J a n' doğruya
fanmsj '^^S^uya veyaveya dolapsÜe an-
Ur'Tl ^"""^'^"^^ parçalara tesadüf
• ^'^f^af gerek bunların "erek sair
183
r , | KF-A AİT T Ali i II i ISTILAHLAR

tenkille, geıvk memleke(imıZ(ie gerek A\rıı-


lamı telsiriiKİe dikkaUin ve leııkitsiz lıaıcket-
paâd bil hususla yajjılmış birçok tetkiklerin
lerdeıı, acele tânıiınlerden, hükümlerden (,'e-
metodolojik bakımdan ne kadar kusurlu ol­
kinmek icap eder. Meselâ iptida X Y I ııcı asır­
duğu ve bunun Jjaşlıca seLejileri misâlleıle
da Osmanlı İmparatorluğunda kullaıııldığmı
izah olunmuştur. M. C e v d e l " in yukarıda
gördüğümüz her hangi bir ;stılalıı, evvelâ, yi-
1,'alıseUiğimiz larihî ıstılahlara ail eserinde,
H(î o asra ve Osmanlı sahasma ait metinlerle
bâzan çok mühim mâlûnıala tesadüf edil­
îzaha çalışmak lâzımdır; X V I \eya X \ I I nci
mekle iıeraber, oradaki birçok maddelerin
asırlara ait Osmanlı metinlerinde yine aynı
umumiyetle pek salhî ]>ir bilgi ile, ve kısaca
ıstılaha tesadüf edebiliriz; fakat kelimenin
zikrettiğimiz metodolojik prensiplerden ta-
bu asırlardaki mânası, .şümulü iıer halde az
mamile gal let edilerek yazıldığı ve bu itibarla
çok değişmiş olabilir. Tıpkı bunun gibi, me­
ekseriya fahiş halalara düşüldüğü göze çarjı-
selâ aynı ıstılah XVİ ncı asırda Safevî dev­
maktadır. Yine aynı müellifin Vakıflar Der­
letine geçmiş olabilir; fakat oradaki mânası
gisinin bu sayısındaki yazıcında, bir Selçuk
Osmanlı sahasındaki mânasından her iıalde
vakfiyesini lerceme ederken «Sultan, Melik,
farklıdır. Hulâsa, memuriyet veya rütbe
Emîr» gibi tâbirleri birbirinin müteradifi
isimleri, siyasî ve idarî teşkilâta ait kelime­
addettiği hayretle göze çarpmaktadır; hâlbu­
ler, vergi isimleri, yâni hukuka haltâ umu­
ki, birtakım eski müelliflerin; edebî kaynak­
miyetle tarilıe, maddî ve manevî kültüre ait
larda, arada bir bu keüniıîieri müteradif giln'
lîöyle birçok ıstılahların daimî bir semantik
kullanmalırına rağmen, resmi ıstılah olarak
tahavvüle mâruz olduğu aslâ unutulnıamalı-
bunların birbirinden iarnamiie farklı hukuki
dır. liâzan herhangi idarî veya siyasî bir va­
mânalar ifade ettikleri, Orta Zaman İslâm la-
zifeye delâlet eden bir kelimenin yerine
rilıile uğraşan lierkesin mâlûnuıdur; ve bil­
•muhtelif sebeplerle- diğer bir kelime gelebi­
hassa o vakfiyede im ıstılahların müteradif
l i r ; meselâ a'len türkçe bir kelime yerine
gibi değil bilâkis aralarındaki hukukî fark­
O H u ı ı arapçası veya farscası kullanılır. Bu
lar tamamile göz önünde Uılularak kullanıl­
'değişme, bâzan resmî bir mahiyette olur.
dığı açık surelle görünmektedir.
liâzan da herhangi bir müellif, hattâ muasır
'lir müellif, eserini arabca veya farsca ya­ Misâllerle de de îzalı ve teyidine kalkışıl-
zarken türkçe ıstılahın da arabca veya fars­ dığı takdirde daha ])ek çok uzamak istidadın­
ca nıukaiıilini yazar. Bâzan aynı müellifin, da olan hu küçük başlangıcı burada keserek,
eserinin muhtelif yerlerinde, aynı ıstılahın yukarıdaki meledolojik ( nsipleri göz önün­
bâzı aslını, bâzı terceme edilmiş şekillerini de tutmak şarlile, vakıf vesikalarında sık sık
kullandığı da olur. Müahhar müelliflerde de, geçen Muarrif ıstdalıııını izahına çalışalım.
eski devirlerden bahsedilirken, eski bir ıstılah
MUvMiliİK
yerine, te'lif zamanında o ıslılalım medlûlünii
I. Arabca ("A.H.k.) den müştak
ifade eden yeni l.)ir tâbirin kullanıldığı görü­
lür. Bâzân da bunun zıddı olarak, sırf ede])î olan bu kelimeye aı aj) lûgalk rinde meselâ
l'ir archaismc lesirile, o devre ait bir ıstılah KainusW'd tesadüf oluıınia/,. Arapcada «Kay­
yerine onun medlulünü asırlarca evvel ifade bolan, çalman bir şeyin g erini haber veren ba­
eden e s k i ! ı i r ıslılalım kıdlanıldığı da ola­ kıcı» mânasına gelen "Arıâl müradifi olarak
lı! lir. kidlanılır | G o I d z i lı e r . Ahliatıdl. zıır
(irab. j)lnlol(>Kİe. 1. 25; İ b n a l - A l h î r,
B i z a n s m ü e s s e s e l e r i n i n O s-
al-Nihâye. I V . 10; al-Djâlıiz. \n. 62; ul-Mas-
"1 a n 1 I m ü e s s e s e l e r i n e te" siri
ûılt. I l l , .•)52: ayrıca İslâm Ansiklo])edisi'nde
1' a k k 1 n d a bâzı m ü 1 â h a z al a r
A. F i s c h e r ' in yazdığı Kâhin kelimesi­
[Türk Hukuk vc İktisad Tarihi Mecmuası,
ne bakınız |. Jhn lUıIntıı Si'yahatnûtncsi'mh
^- 1.1 adlı makalemizde bütün bu zikrettiği­
geçen bu kelime hakkında iptida M . D e f r e -
miz esaslara riayete çalıştığımız cihetle, yu-
m e r y Kafkasya vc Cenıdıî Rusya kavimleri
karıki ihtimâllerin concrei misâllerine orada
hakkında arab ve acem l-.;;i!ıcilerinin henüz
tesadüf eimek kabildir. Yine orada ve Vakıf-
basılmamış ııarçalarını toplayıp neşrettiği sı­
lar Dergisi nm hu şayıf inda G. 11 a -
rada, i b n B a t û t a ' dan aldığı jıarça-
1 u e t t ' in bir eseri hakkında yazdığımız
134
Prof. Dr. FV AD KÖPRÜLÜ

nın tercemesine küçük bir haşiye ilâve et­


hile onun hüviyetini ve lâkaplarını söyliye-
mişti : Burada bu kelimenin I b n B a t û -
cek yerde şaşırdıklarını öğreniyoruz [ V. J u-
t a tarafmdan J ^ Miizekkir kelimesile mü­
k o w s k i tarafından bastırılan nüsha, 1899,
teradif olarak kullanıldığı söylenilerek,
Petersburg, S. 248J. Demek oluyor ki mu'ar-
-aşağıda bahsedeceğimiz- X V I I nci asra ait bir
riflr, meselâ ta'ziye meclisleri gibi büyük
fransız seyahatnamesine istinaden, kelimenin
meclislerde ziyaretçilerin adını, hüviyetini,
o asırda İran'da kullanıldığı ilâve olunmak­
unvanlarını yüksek sesle bildirmek vazifesile
tadır [jour. Asiatique, juUlet 1850, P. 61].
mükellef bir nevi t a n ı t ı c ı , teşri­
Bundan sonra R. D o z y , sadece buna isti­
f a t ç ı ' dır. Bu zikrettiğimiz kaynak, yazılış
nat ederek Mu'arrif kelimesini zikir ve tarif
îtibarile Selçukîler devrine ait olmakla bera­
etmiştir [Supp. aux dictionnaires arabes, I I ,
ber, bahsettiği hâdisenin Sclçuklardan daha
118]. İşte Avrupada bu kelime hakkmda ya­
evvelki zamanlara ait olduğunu düşünürsek,
pılmış olan tetkik, eğer buna bir tetkik dene­
M u ' a r r i f ıstılahının her halde X I inci
bilirse, bundan ibarettir. Müahharen, ben, biı
mekalemin haşiyesinde bu ıstılahın Anadolu- asır başlarında - hattâ belki X uncu asırda -
da X V I - X V I I nci asırlar zarfmda ne mâna­ Horasan'da mevcut olduğunu tahmin edebili­
da kullanıldığını tabiî bütün vesikalarile be­ riz. Müellifi meçhul olup hiç olmazsa büyük
raber göstermiştim [Türkiyat Mecmuası, I , S. Selçukîler zamanında yazıldığı tahmin olu­
8, 1925]. Merhum M . C e v d e t ' i n arşiv nan eski bir Sîstan Tarihi'nde, Sîstan haracı­
mesaisine ait notları arasmda da bu kelime nın nerelere sarfolunduğu îzah edilirken, ra­
hakkmda şu bir satırlık sathî malûmat var­ mazanda camilerde kur'an okuyanlardan ve
dır: «Camilerde Peygamber efendimize ve muhtelif memurlardan sonra, mu'arriflerin de
vâkıflara dair kaside ve szkâr söyleyendir» adı geçmektedir; yalnız bunların mahiyetle­
[ O s m a n E r g i n tarafmdan neşredilen rine ve vazifelerine ait hiçbir kayıt yoktur
M. Cevdet kitabında, S. 153]. S a l â h ı ' nin [Tarih-i-Sîstân, Tahran basması, S. 32]. Bu
Kamüs-ı Osmanî'sinde ve sair umumî lügat ki­ esen cidden âlimane bir surette tahşiye eden
taplarında da kelime aynı suretle îzah edil­ Melik-üş-şuearâ B a h â r , b u ıs­
mektedir ki, bundan, M. Cevdet'in malûmatı­ tılahı «Muhtelif içtimaî tabakalara mensup
nı nereden aldığmı kolaj'ca istidlal edebili­ insanların ahvalini bilenler» tarzında müp­
riz. Mu'arrif kelimesinin -bu zikrettiklerimiz- hem olarak şerhe çalışmıştır ki, bundan, bu
deja farklı bir mânada- yani tahsildar mâna­ ıstılahm mânasmı iyice anlayamadığına
sında bâzı şark memleketlerinde kullanıldığı­ hükmetmek kabildir. X I I nci asırda Heroe-
nı ve bilhassa Mısır'da Nil üzerinde nakliyat dan'm ileri gelenleri arasında S a 1 â h e d •
yapan gemilerden resim tahsilile mükellef d i n M u ' a r r i f adlı birinin mevcudiye­
memura bu ad verildiğini V a n B e r c h e m tini görüyoruz ki, bu da Iran'm büyük şehir­
bir haşiyesinde kaydetmektedir [Corpus ins- lerinde mu'arriflerin mevcudiyetini anlatıyor
crip, arabicarum, I , fasc. I , Le Caire, 1894. [ R â V e n d î , GMNS, I I , 1921, P. 384] -
P. 59]. İşte Mu'arrif kelimesi hakkında şim­ Maamafih burada da bu ıstılahın mahiyetini
diye kadar elde edilen malûmat bundan iba­ gösterecek hiçbir kayıt yoktur. Büyük Iran
rettir. Bu zarurî bibliyografik mukaddime­ edibi S a ' d î ' nin Bustân'mda gördüğümüz
den sonra, bu hususta şimdiye kadar toplaya­ Mu'arrif kelimesine [Der İslâm.. V I I , S. 101]>
bildiğimiz malûmatı ve elde ettiğimiz neti­ X I V üncü asırda 'U b e y d i - i - Z â k â n î ' -
celeri arzedelim. de rastgeliyoruz: Mu'arrifleri daima şeyhler­
den ve vaizlerden, hatiplerden sonra ve on­
II.; M u ' a r i f ıstılahma iptida B ü
larla beraber zikretmekte ve hepsile eğlen­
y ü k S e l ç u k î l e r devrine ait kaynak­
mektedir; hattâ bir fıkrasmda Hulâgû'nun
larda tesadüf ediyoruz: Büyük sofî A b û
Bağdadi zaptettiği zaman onları nehre attır­
Sa'îd Abu-l-Khayr'm menkıbe­
dığını söylemektedir [Letâij, İstanbul bas­
lerinden bahseden Esrâr-al-Tevhîd adlı meş­
ması 1303, S. 16, 19, 44, 50]. X I V üncü asır­
hur eserden, şeyhin Nişaburda bir ta'ziye mec­
da, Ilhanîler ve Celâyerler devrinde İran'ın
lisine gittiği zaman, mu'arriflerin âdet veç­
garp sahalarında da mu'arriflerin mevcudı-
hile Şeyhi karşıladıklarım, fakat âdetleri veç­ Hasan
yetini gösteren bu kayıtlardan sonra,
135
V A K F •A A IT T A Rİ H'l I ST I I. A H L A R

bu eserin nuı'arrif ısulaln hakkında verdiği


big Rumlu /«rj/)fildeki bir kayıl, 9-14 de Safe-
bu malûmat nereden veya nerelerden alın­
vi ordusunda M i r F e y z i adlı bir ordu
mıştır? Eserin baş tarafında muhtelif mehaz­
mu'arrifi bulunduğunu ve bu memuriyetin
lar zikredilmekle beraber, bu malûmatın ne­
ehemmiyetini anlatmaktadır [Ahsanu T-Ta-
reden alındığını anlamak imkânsızdır. Mü­
ıvârlkh. Vol. L Baroda 1931. P. 280]. Bundan
ellif bu malûmatın neye istinat ettiğini başka
sonra X V I I nci asırda mırarrif ıstılahının
bir maddede tasrih ettiğini söylüyorsa da, ga­
İranda mevcudiyeti ve bunların içtimaî vazi­
liba tab" yanlışhğmdan olacak, o kelimeyi
feleri hakkmda en geniş malûmatı, R a p h a ­
lügatte bulmak kabil olamadı. Maamafih bu­
e l d u M a n s ' m 1660 senesine ait olan
lunsaydı bile, bir veya i k i beyitten mürekkep
meşhur eserinde bulabiliriz. 1890 da C h .
bir misâlden başka bir şeye tesadüf edilemi-
S c h e f e r tarafmdan neşredilen bu eserde
yocekti. Lûgatçinin -daima yaptığı gibi- kendi
\_Estat de la Perse, P. 381, mu'arrif kelimesi
keyfine göre tefsir ve îzah ettiği bir şiir par-
«bilen» diye terceme olunmaktadır: Mu'arrif,
çasile tarihî bir ıstılahı izaha kalkışması kar­
bir şehrin belli başlı bütün ricalini, onlarm
şısında şüpheye düşmemek kabil olamaz. Yu­
halini, tabiatini, evsafını b i l i r ; düğünlerde
karıda, zaman ve mekânları muayyen metin­
veya kalabalık meclislerde mu-arriflerin hiz­ lere dayanarak verdiğimiz sarih izahat ile
metinden istifade edilir: Gelenlerin kim ol­ karşılaştırılınca Bahâr-ı'Acem müellifinin ver­
duğunu, onlarm nasıl kabulü icap ettiğini ev diği malûmatın ne gibi istidlaller ve tahmin­
sahibine gizlice söyler. Bilhassa büyük bir ler mahsulü olduğu kolaylıkla anlaşılıyor.
adam ölünce, la'ziyet meclislerinde mu'arrif Bu malûmattan yalnız « İ s f a h a n ' daki
bulunur: Ta'ziyet için gelenlerin kim olduk­ M u ' a r r i f i y e k a b i l e s i » Jıakkmda-
larını, ölenin genç çocuğu bilemez. j\Iu"arrif ki ifadenin nereden alındığını anlayamadığı­
ona gelenlerin k i m olduğunu, onlarma mev­ mızı itiraf edelim. Maamafih bunun da ina­
kilerine göre nasıl muamele etmek lâzımgel- nılmağa lâyık olmadığını ve mutlaka herhan­
<^iğini öğretir İsfahan'da Kapüsen rahiple­ gi bir metnin yanlış tefsirinden doğmuş bir-
rinin başı olan bu müellifin mu'arrif ıstılahı şey olacağmı kuvvetle tahmin etmekte­
hakkında verdiği bu malûmattan, daha D e f - yiz. Çünkü bu eserde böyle yanlış ve indî
r e m e r y ' den başlayarak daima istifade tefsirlerden doğmuş yanlışlıklar pek çoktur.
olunmuştur.
I I I . Şimdi İ r a n sahasını bırakarak,
İran sahasına ait olarak doğrudan doğru­
M u ' a r i f ıstılahının A n a d o 1 ıı ' da ne
ya edebî ve tarihî kaynaklardan çıkardığımız
zamandanberi ve ne mânada kullanıldığını
hu malûmattan sonra, müahhar farsca lügat­
anlamağa çalışalım. Benim görebildiğime gö­
lerden Bahâr-ı 'Acem'de tesadüf ettiğimiz
re mu'arrif ıstılahına Anadolu'da iptida (641
izahatı nakledelim k i , bu gibi ıstılahların
H . - 1243 M.) tarihinde tanzim edilmiş
izahında bu cins lügat kitaplarına ne kadar
D i V r i k i cami-i kebîri V a k f i y e s i ' nde
az inanmak lâzımgeldiği kendiliğinden mey­
tesadüf ediyoruz: Orada, kendilerine evkaf
dana çıksın: O eserde mu'arrif kelimesinde
\aridatmdan hisse ayrılan vazife erbabı ara­
verilen malûmata göre, birisi -tabiî büyükler­
sında imam, hatip, müezzin, ferrâş. mütevelli,
den ve zenginlerden- öldüğü zaman, üçüncü
nazır, cüz-han, kubbe-dâr'dan sonra mu'arrif
veya dördüncü günü. mu'arrif onun hakkın­
de zikredilmektedir [ V a n B e r c h e m
da manzum veya mensur bir mersiye yazarak
e t H a l i l E d h e m, Corp. inscri. arabU-
ölünün evine gider ve hısım akrabası önün­
carum. I I I , Asie Mineure, 1910, P. 109]. Bu­
de okuyarak onlardan para ve hediye alır.
nun haşiyesinde mu'arrif kelimesi «Cami ve
Yine aynı eserde Mu'arrifiyye kelimesinde
türbelerde dualar okumakla mükellef adam»
verilen malûmata nazaran, bu ıstılah I s -
tarzında tarif olunmaktadır. Maamafih bu
1 a h a n ' da b i r kabilenin ismi­
ıstılahın Anadolu'da X I I nci asırda da mevcut
d i r : hükümdarlardan veya emirlerden bi­
olduğu fahmin edilebilir. X I I I üncü asırda
rinin yanma onun tanımadığı biri geldiği
Konya'da M e v 1 â n â ile muasır olan
zaman, onun hâl ve şanını tarif ederek bir
K e m a l e d d i n isimli meşhur bir mu'arrif
nevi teşrifatçılık yapan adama da mu'arrif
yaşıyordu k i , E f l â k î ' nin Menahb kita-
derler. 1153 de yazılan ve 1916 da tabolunan
136
Proj. Dr. F U AD KÖPRÜLÜ

bında ondan sık sık bahsedilmektedir: Bura


vazife alır [ T a h s i n ü z , Zwei Stiftmg-
daki kayıtlar, mu'arrifin, büyük ricalin ve
surkunden des Sultan Mehmed II Fâtih, İs­
bilhassa Pervâne'nin tertip ettikleri toplantı­
tanbul 1935, P. 116, 131. - Fâtih Vakfiyeleri,
larda bulunduğunu, ve büyüklerden biri öl­
İstanbul 1938, S; 257, 309 - 310]. Buradaki
düğü zaman, cenaze merasimine gelen bü­
ifade, camilerde mu'arrifliğin eskidenberi
yükleri kabûl edip ağırlamakla muvazzaf ol­
mevcut olduğunu tasrih etmektedir ki, yuka-
duğunu anlatmaktadır [ C 1 . H u a r t , Les
Saints des dervickes tournears, Tom. I , Paris ndanberi zikrettiğimiz malûmat ile de tama-
1918, P. 84, 117, 133, 359-60]. Eserin mü­ rnile tetabuk ediyor. X V I - X V I I nci asırlara
tercimi C l . H u a r t b u kelimeyi D e f - ait birçok Osmanlı vakfiyelerinde de bu va­
r e m e r y ve D o z y gibi <inomenclateur» zifenin mevcut olduğu görülmektedir.
diye terceme ediyor ki, doğrudur. Mu'arrifin Osmanlı devrinde mu'arrifliğin mevcu­
cenaze merasimindeki bu vazifesini, Mevlâ- diyeti ve mahiyeti hakkındaki bu malûmatı,
nâ'nın ölümünü anlatan Sipehsâlâr menakı- edebî kaynaklardaki bâzı mühim kayıtlarla
tinden de öğrenmekteyiz [ M i t h a t Ba­ tamamlamak kabildir. O kayıtlardan anlaşıl­
h a r ı , Tercme-i KisâLe-i Sipehsâlâr, İstanbul dığına göre, mu'arrifler ekseriyetle güzel sesli
1331, S. 155 - 156]. X I V üncü asrın ilk yan­ ve güzel sözlü, ilmî ve edebî kültür sahibi
sında İ b n B a t û t a ' nm verdiği ma­ insanlar arasından intihap olunuyordu. Şüera
lûmat, mühimdir: Bu arab seyyahı K a s ­ tezkerelerinde adlan geçen bâzı şâirlerin, ca­
t a m o n u Emîri Candaroğlu S ü l e y ­ milerde mu'arriflik ettiklerini öğreniyoruz:
m a n P a ş a ' nm cuma namazı merasimin­ Sehî tezkeresi'nde Ayasofya camii mu'arrifi
den bahsederken, «camide türkçe şiir ile sul­ M e c d î ile [S.71], kendisi de babası gibi
tanı ve mahdumunu senâ ve haklarmda dua Bursa camilerinde mu'arriflik ettiği cihetle
eden» mu'arriflerin mevcudiyetini kaydeder D u ' a y î mahlasını alan diğer bir şâir zikre­
[ibn Batûta Seyahatnamesi, Ş e r i f Paşa dilmektedir [S. 93]. T e z k e r e c i L â t.î -
tercemesi, C. 1, S. 353]. Mu'arriflerin o de­ f î , Kastamonulu S e n a ' î , Şemsi-i
virde K I r I m ' da da mevcudiyetini yine H i s â r î , D a ' î mahlaslı üç Kastamonulu
aynı kaynaktan öğreniyoruz: Kırım Emırinin şâirden bahsederken, bunların camilerde mu­
'A 1 â e d d i n adlı bir luu'arrifi olduğunu 'arrif olduklarını, musikiye derin vukufları
söyliyen İ b n B a t û t a , onun vazifesini bulunduğunu, bilhassi., Fâtih devrinde îstan-
de anlatıyor: Bunun vazifesi, kabûl dairesinde bula gelen Da'î'nin tertip ettiği birçok Ta'rî-
Emîrin yanında bulunarak kadı veya diğer fâtm mu'arrifler arasında hâlâ meşhur oldu­
biri geldiği zaman rütbe ve derecesine göre ğunu kaydeder [Lâtifi tezkeresi, S. 113, l^h
nam ve elkabını söylemek, yani bir nevi teş­ 208J. Beyazıt I I devrinde saray hocalığında
rifatçılıktır [Aynı eser, C. 1, S. 361 - 362]. bulunan şâir S a ' y î ' riin de camilerde
X I I I - X I V üncü asırlarda kırım'ın Anadolu okunmak üzere birçok menşur tarifât tertip
ile sıkı münasebetleri düşünülürse, bunu tabiî
ettiğini de tezkereci ' A ş ı k Ç e l e b i [Kü­
görmek icap eder. X I V üncü asırda Anado­
tüphanemizdeki yazma nür,];a, varak 223],
lu'da M u ' a r i f - i - L â d i k î adlı bir mu-
L â t î f î [S. 191] ve R i y â z î [Kütüp­
'arrif - şâir malûmumuzdur [İslâm Ansiklo-
hanemizdeki yazma nüsha, S. 143] tekrar et­
pedisi'nde O s m a n l ı E d e b i y a t ı ma­
mektedirler. X V I inci asır şâirlerinden Kal-
kalemizde].
kandelenli F a k i r i de Risâle-ı Ta'rîfat
adlı manzum eserinde mu'arriflerin vazifeleri­
X V inci asra ait F â t i h Vakfiye-
ni -yukarıdanberi verdiğimiz izahata uygun
s i ' nde mu'arrif ıstılahınt; tesadüf edildi- •
olarak- anlatıyor [Türkiyat Mecmuası, C. 1.
ği gibi, onun vazifesini gösteren sarih kayıt­
S. 8]. E v l i y a Ç e l e b i , «Kazasker
lara da rastlanıyor. Bu izahata göre mu'arri­
alayı içinde padişaha dualar ederek geçen ca­
fin vazifesi, cuma günleri önce Allaha, Pey­
mi mu'arrifleri» nin sayısını 3000 olarak gös­
gambere, Ashaba, sonra Padişah (vakıf sa­
teriyor [Seyahatnâme, C. I. S. 424]. L â t î f î"
hibine), sonra da bütün müslümanlara dua
nin ifadesi ile şâir R u h î ' nin meşhur Ter-
ederek sonunda fatiha ile sözünü bitirmektir
kib Bend'md&kı «Minberde hatip ola ve mah­
ve bu vazifesinden dolayı yevmiye altı akçe
filde mu'arrif» mısraı, mu'arriflerin mahfilde
/ . / A: /•• • J J i T T A R i II i I S T 1 1. A II I. A R

olurduklarini. kâh oturarak, kâh ayağa kalka­ lıadisler luıkiederler. Hulâsa, ciddî bir âli­
rak orada ta'njût okuduklarım, \e okurken min, hakikî bir din adannnm, doğru bir in­
musiki kaidelerine riayet ettiklerini meydana sanın yapamıyacağı şeyleri yaparlar. Mak­
çıkarmaktadır. satları sadece kendi hasis meııi'aatleriuiu te'-
IV. M u " a r r i f ıstılaiıı hakkında bura- miııidir. Müellif bunları Kıssa-lıan'lara yani
yii kadar verdiğimiz malûmaiı lerkibî bir hulâ­ halk hikâyecileıiııe jjen/.eliyor.
sa şeklinde toplamadan e\vel, buna bir yar­ 2 — Zahir ilmine lâyıki)le sâkıf, ciddî
dımcı olmak üzere, bu ıstılah ile çok alâkası \âizlar.
olan diğer bir ıstılalı hakkında da kısaca iza­ 3 — Asıl müzekkirJer, yani zâhir \c )jâ-
hat vermek faydasız olmıyacaktır: J Mü- tın ilmine \âkıf şeyhler.
zekkir. Daha X I inci asırdanberi bu ıstılahın Bu tasnifin manc\î - aiılâkî bir tasnif ol­
İran'da mevcut olduğunu (,475 hicrî) de te'lii duğu meydandadır; ve m ü z e k k i r denin­
edilmiş olan Kabûs-nâme den öğreniyoruz: ce bunlardan büyük bir kısnnnın birinci sını­
Burada müzekkirin «mescld minberinde hal­ fa mensup olduğunu aslâ uuutmamaluhr.
ka vâz ve nasihatle mükellef adam» olduğu .\ilekim Kdbûs-nâmc'de- baluedilen müzekkii'.
anlaşılmaktadır [Kubûs-nâme. S a "î d N e - 1er de bilhassa bu birinci S;;ıifa mensup olan­
f î s î basması. Tahran 1312, S. 33J. Yine lardır. X I V üncü asır sonunda yazdığı
aynı eserde, müellifin müzek kirlere bir takmr Kenz-ül-Kübcrû adh eserini Mirsâd-ûl-'lbüd-
mühim tavsiyeleri vardır k i , bu ıstılahın med­ dan luılâsaten lercenıe surolile vücude geti­
lulünü lâyıkile kavramak hususunda çok fay­ ren .Ş e y Jı o ğ 1 u J\l u s i a f a ' nm bu ese­
dalıdır: Anlaşılıyor k i halkm rağbetini ve rinde de aynı tafsilâta tesadüf olunur [Bu
lıürmetini kazanmak için, birçok mahfûzâtı eser ve muharriri hakkında islâm Ansiklope­
olmak, güzel söylemek, dinleyenlerin pisiko- disine yazmış olduğumuz O s m a n l ı E d e ­
lojisine göre türlü mevzulardan bahsetmek, b i y a t ı makalesine ( X I V üncü asır) ba­
arada bir hikâyeler söylemek, dualar etmek, kınız. — Mirsnd-ül-'İbâd, Tahran 1352 Hic­
sorulan suallere meharetle cevap vermek, rî, S. 281 - 28IJ. İ b n B a l û t a , Lâ-
hasmm zayıf olduğunu anlamadan mübaha- dikteki bir \ âızdan İjahsederkcn m ü z e k k i r
seye girişmemek, halk ile fazla ihtilât etme- ıstılahını v â ı z müteradifi olarak kullanı­
Jwek, kendini ağır tutmak lâzımdır {Aynı eser, yor [Türkçe ter ceme, C. 1, S. ol9J. Bu verdi­
S. 114 - 115]. Bu asırdan başlayarak, X I V ün­ ğimiz îzahat, Anadolu caniilerindeki m u " a r-
cü asır İran şâirlerinden meşhur i B n Y e - r i f ' lerin asıl vâızlerden ziyade, bu birinci
î n ' i n divanma kadar birçok edebî kay­ sınıf m ü z e k k i r " lere benzediğini açıkça
naklarda «minberde vazeden müzekkirlerden» göstermektedir.
bahsedildiğini görüyoruz. Fakat bu hususta
V. ukarıdanberi verdiğimiz bütün bu
enm ühim îzahat, X I I I üncü asırda Anadolu-
malnmata dayanarak, m u " a r r i f ıstılahı­
da ikmâl edilmiş olan Şeyh N e c m e d d i i)
nın mahiyeti ve semantik tahavvülleri luık-
K â z î ' nin Mirsâd-al-'lbâd adlı meşhur ese-
knıda .şöyle bir neticeye \ aral)iliriz: Mn'arrif-
rindedir: Müellif burada zâhir ulemasmt
1er, X uncu asır sonlarındanberi iptida bir ne­
"lüftî, müzekkir, kadı olarak üçe ayırdıktan
vi m ü z e k k i r , v â ı z gibi camilerde,
sonra, müzekkirleri de ayrıca üçe taksim edi­
mescitlerde hizmet eden bir smıftı; büyükle­
yor:
rin toplantılarında, bâzı dinî merasimde, ce­
1 — F a s s â 1 ' 1ar. Bunlar gayet san'at- naze meclislerinde de onlar bulunurdu. Bu
lı> parlak ifadelerle peygamberlere ait hi­ tâbirler uzun müddet birbirile müteradif gibi
kâyeler, şeyhlere dair menkıbeler nakleder­ kullanıldı. Fakat X I I I üncü asırdan sonra ya­
ler. Bâzı âyetleri şerh ve tefsir ederler. Bâzı, vaş va\'as m ıı ' a r r i f ve m ü z e k k i r -
dua ve münacatta bulunurlar. Beste ile şiir­ lerin vazifeleri ayrıldı. Her mu'arrif ve mü­
ler okurlar. Evvelce kendi adamlarma hazır­ zekkir, bir nevi avam vâızi i d i ; fakat her vâız
lattıkları suallere cevap verirler. Halkın ta­ mu'arrif veya müzekkir değildi. M ü z e k k i r
assubunu tahrik ederler. Hükümdarları, bü­ veya m u ' a r r i f . güzel sesli, musikiye \ c
yük emirleri, kadıları, zenginleri, zalimleri edebiyata vâkıf, devirlerinin siyasî temayülle­
lıasi rine hizmet eden, şahsî maksatlarla halkı tah-
s menfaatleri uğruna methederler. Yalan
138 Prof. Dr. F U AD KÖ P R ü L Ü

rik edebilen, onların zevkine ve seviyesine birbirinden sarahaten ayrılnnştır; m ü z e k -


göre lâkırdı söyliyen, din ilimlerinde yalnız k i r ıstılahı yavaş yavaş mevkiini m u a r -
sathî malûmatları olan adamlardı; ve bun­ r i f ıstılahına terketti: Safevîler devrindeki
dan dol'ayı yalnız camide değil, içtimaî ha­ o r d u m u ' a r r i f i , bir nevi avam vaizi­
yatın sair bâzı sahalarında da rolleri vardı. dir. Fakat asıl vâız ile, cenaze meclislerindeki
Anadoluda bilhassa X I V üncü asırda onla­ mu'arrif vazife ve isimleri tamamile ay­
rın vazifeleri taayyün etti: Cuma günleri ca­ rılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda ise mu-
mide ta'rifât söylemek; Ve bu vazife, sonraki 'arrifin bu son vazifesi, daha X V inci asırda
asırlarda da Osmanlı Imparatorluğun'da ay­ kalkmıştır, işte bu küçük tetkik ile, O s m a n ­
nı suretle devam etti. iran'da da X I V üncü lı v a k ı f v e s i k a l a r ı ' nda daima geçen
asırda m u ' a r r i f ve onunla müradif mu'arrif ıstılahının mahiyeti lâyıkile
olan m ü z e k k i r ile v a i z i n vazifele­ anlaşılmıştır ümidindeyiz.
r i ayrıldı. 'Ubcyd-i-Zâkârû Latâifi'nde bunlar
Dergimizde, herhangi coğrafî sahaya ait olursa olsun, vakıf meselesini alâka­
l a n d ı r a n tetkiklere yer vermek, bu hususta y a p ı l a n muhtelif n e ş r i y a t ı takip ve b a ş -
l ı c a l a n n ı aynen v e y a h u l â s a ş e k l i n d e t e r c ü m e edip o k u y u c u l a r ı m ı z a t a n ı t m a k , pro­
gramımız icabındandır. işte bu maksatla bu s a y ı m ı z d a iki makalenin tercümesini
n e ş r e d i y o r u z . Bunlardan birincisi K . S. G u b a y d u I i n ' in Azerbaycan v a k ı f l a r ı n a
ait bir y a z ı s ı d ı r ki, « A z e r b a y c a n ı T e t k i k ve Tetebbu Cemiyeti Haberleri» m e c m u a s ı n ­
da n e ş r e d i l m i ş t i r ( C i l d . 5, S. 215 - 226, B a k û 1928). ikincisi de Prof. Fıtrat'in
«Zapiski İnstituta Voskovedeniya Akademii Nauk SSSR.» mecmuasında intişar
eden «Orta A s y a d a arazi meselesine dair üç v e s i k a » adlı makalesidir (C. II, 2
S. 69 - 87. L e n i n g r a d . 1933). B u ikinci makalede mevzuubahs edilen v e s i k a l a r d a n
ikisi, d o ğ r u d a n . d o ğ r u y a v a k ı f meselesine temas etmemekle beraber, t a r i h î ehemmi­
yetine binaen, makalenin tam t e r c ü m e s i n i neşretmeyi faydalı gördük.

K. S. GUBAYDULIN

Azerbaycan vakıfları hakkında Azer­ likânelerden, meyva bahçelerinden, ziraate el­


baycan meşihatının (1) 1919 ve 1920 se­ verişli topraklardan, otlaklardan, meralardan
nelerine ait demirbaş evrakından, dağınık ve cemaat tarafından hediye edilmiş ufak eş­
olmakla beraber, bazı malûmat elde edebil­ yadan mürekkepti.
dik. Bu demirbaş evrakın vakıflara ait kısmı Evliyadan B i b i - H e y b e t ve H a -
Devlet Arşivinin (Sovyet) jki hususî dosyasm-
kira-Hatu n türbelerinin vakıfları ise,
da toplanmıştır (Nr. 63, sene 1919 ve Nr. 6,
sırf müminler tarafmdan nezir j - ^ olarak
sene 1920). Vakıflar baklanda ihtiva ettik­
getirilen hah, kumaş ve sair eşyadan iba­
leri malûmat oldukça noksan, hesap ve pi-
retti.
iânçolar bazan muğlâk olup, varidat ve sar­
fiyat çok defa karıştırıluuştır. Bazı vakıf Vakıflar hakkmdaki malûmatımızı şöy­
mülkleri için, emsali hakkında tutulan kayıt­ le tasnif ettik: 1) Şehir sırası ve büyüklük i t i -
lara pek az benzeyen, birkaç vesika vardır, barile tetkik ettiğimiz camilerden herhangi bi­
Bazan en mühim malûmat eksiktir. Bu dağı­ rinin menkul ve gayrimenkul vakıf emlâki­
nık ve kat'î olmayan malûmat içinden ehem­ nin mevcut miktarı, 2 ) mevzuubahs vakfm sa­
miyetli görünenleri alıp, onları kendi arala- hası, 3) malûmsa emlâkin kıymeti, 4) vari
nnda mukayese etmek ve iki üç nüshadan en datm ve sarfiyatın umumî yekûnleri ve ara­
sahihini seçmeklâzımdı. E n çok malûmat larındaki fark (müsbet veya menfi), 5) vak­
Bakü, Gence, Şuşa ve saiı şehirlerdeki va­ fm tarihi ve vâkıfın ismi. Vakıflarm varidat
kıf mülkleri hakkmdadır. ve sarfiyatlarına ait rakamlar 1919 ve 1920
senelerindeki kıymetlerinde bırakılmıştır.
Azerbaycanm vakıf mülkleri varidatı bu
evkafın hayratı olan camilere aittir ki, bun­ Varidattan, zarurî ihtiyaçlar kapandiıc-
lar Diyanet İşleri Vekâletinin idaresinde bu­ tan sonra, geri kalan paralar, hesap, not ve
lunan Meşihata tâbi idi. Meşihat, her halde raporlardan anlaşıldığına göre, camilerin in-
bu vesikaları, vakıf mülkleri idaresini bir el- şaJarmı tamamlamak, onları temiz tutmak
<len yapmak ve devlet hesabma alman va­ ve camj mekteplerindeki çocukları okutmak
ridatı muayyenleştirmek, daha doğrusu vakıf için sarfedilir, hatta bankaya yatırılırdı. Ba­
mülklerini devlet hesabma almak isteyen Di­ zan, mevcut paralarla, vakıflarm sermayesi­
yanet İşleri Vekâletinin emrile, toplamıştır. ni artırmak için, herhangi bir mal satın alı­
Azerbaycanm vakıf gayrımenkulâtı, ma- nırdı.
Vâkıflar ekseriyetle zengin han ve­
(1) Meşihat, vaktUe Kafkasyada s ü n n î ve sU
ı^zhepierlaln İdaresi için, Osmanlüann şeyhülls.
ya bey ailelerinden, bazan da tüccarlardan
ı f ı tarzında k u r u l m u ş bir müessese İdi. i d i . Vakıflar, alelusul ruhanîler tarafmdan
140 K. S. G U n A Y 1) U L İ A

tasdik olunan, dinî bir vasiyetname ile hibe sı 16!;9 lıektar lö nı.2 olup, içinde biri 1284
edilirdi (2). hek. 7615 m.2, diğeri 264 lıek. 1882 m.2 zi­
Bazan Çarlık hükümeti, vakıf mülkünün raata elverişli i k i arsa vardı, kalan 150 h.
bir kısmmı (pek büyük olduğu da vakîdir) 549 m.2 toprak işe yaramazdı.
vâkıflarm akrabalarına veya vakıf mülkle­
Mağazalar kiraya verilirdi, böylece ca­
rine mücavir kasabalarm ahalisine, (bunlar-
minin kendi hazinesinde ~ > - nakit paralan,
senelerce uğraştıktan ve işleri derece sırasile
. fıankalarda da faiz getiren evrakı vardı. Ca­
birçok mahkemelerde tetkik edildikten sonra)
minin 1919 senesi içindeki bütün varidatı,
iade ederdi. Bazan, camiler vâkıflarm fa­
187.729 rubleden ibaretti. Bu meblâğa, o sı­
kirleşmiş iıkraba veya haleflerine yemek ve-
rada İngilizlerin Devlet Bankasından alıp
. rirlerdi.
götürdükleri 100.000 rubleyi ilâve etmek lâ­
Azerbaycanın vakıf mülkleri hakkmda zımdır. Bakû kadısıuııı, .Aleşilıat ve Diyanet
malûmat veren bazı kadılarm dediklerine İşleri Vekâletine, götürülen para hakkında,
göre, Mart fâciası ve Bakûnun imperialisc- yazdığı raporda şunları görüyoruz:
1er tarafmdan işgal edildiğinde ' bankalarm
terkedilmesi, vakıf işlerine ait hemen bütün
vesikaların kaybolmasına sebep olmuştu.
• \ ^ \ \ J j l ü l ^ I İ YO ' Y T ^ • ^-i
Bazı camilerin bulundukları yerlerde
değil ancak uzak vilâyetlerde vakıf mülkleri
vardı. Aşağıda göreceğimiz veçhile, birçok
şehir ve nahiyelerde hiç bir vakıf yoktu.
Bakû şehrinin Bayraşlar mıntakasında
M a n a f o ğ l u K a s ı m B e k tarafın­
dan inşa veya vakfedilmiş Kasım-bek camisi­
nin aşağıdaki gayrımenkulâtı vardı: bir ha­ Jİ*U4 i - i ^ J
mam ile, b i r i 11, diğeri 5 kepenkli olmak
üzere, kumla karıştırılmış, asfalt ile örtülü,
iki mağaza k i , bunların mecmu sahası 1484
m.2 dir ve Bakû nahiyesinla Uç-Tepe denilen
yerinde bir çiftlik ( 3 ) .
Ayni camiye daha biv mülk j ' o ^ j w
(4) aitti. Uç-tepedeki çiftliğin umumî saha-
(2) Devlet Arşivi, Meşlhatiu demirbaş evrakı,
dosya 63-1919, yaprak 39.
(3) Devlet Arşivi, Meşiliatin demirbaş evrakı,
•f.^*Jj ,j,-^,J jf Y"VV
dosya 63-1919. Yaprak 38.
(4) Dosyalarda, dükkân sahiplerinin bu m ü l k ­
lerini vakfettiklerine dair birkaç dinî vasiyetname
vardır. İki d ü k k â n ı n tasaddukuna dair olan aşağı­
daki vesika vakfiyenin tipik bir şekildir;
«jIj jj<>» jVjl c.>^\ if^*

Bu vakıfnamelerde: Tarih, mülkün yeri, hu.


dutları, sahası ve İsmi, vakıfların l a n ı ve vakfın
maksadı sarahaten kaydedilirdi.

5 j IsCıj (lyekabr ; hirlncikânun ( Mut. ) .


t Z i: R I! I î C i \ I' A K I /. A R I
141

Demek ki Lıı caminin 2o7.729 ruble na­ Il/i/ak /»escidııün hiç bir \akif miUk'û
kit ]jarası varmış. Cami bu jjara ile lıizmet- yoktu. 1919 senesine ait raporda, cami ve
kârlarmı lular. cami ve avlusuna bakar, ver­ riiluuıîiere elzem olan !);!ralarm ramazan ve
gi yeıiv. \akif konıisyonunıuı iicreliıü temin uıtıharrcrt! ayları zaifınd;; miisliimaıılar-
C'ler \c \âkıfm \aiislerine yardım cder- dan loplanchğı kaydedilmiştir. Bu mescidin
tîi. Caminin l)iiliiii ^arfiyali 19.100 rubleden \;ikif iuiilklerine dair malûmatın sonunda:
ibaretti (6). <-lttifak camisinin bütün malı Mart faciası
Bu caîniiıiu 1919 ve 1920 seneleri irin- esnasında çalmrmştjr» kaydı \ardir (10).
tleki \aridat ^'c sarfiyatın umumî bilançosu, Hüseyin Kuli J>^ J^->- mescidi, yukarı­
sehven ilâ\e edilmiş varidatın, yani bn ca­ daki ph'ı, Juçbir mülke sa1;ip olmayjj), mü-
miye ail olmayan Bibi Eybt'f tiirbesin'm vakıf- nu'nlerin sadakaiarüe idare edilirdi (11).
larmnı. nakit ])aralarm ve diğer tesadüfi va-
Bakûdaki ]hıcı Cerai mescidi hakkn;-
ridatm larhmdan sonra şu ^aziyeti alıyor:
(•a 1918 \e 1919 senelerine ait bir not bu­
Sene Varidat Sarfiyat Fark
lundu. \Jescidin kiraya verilen dört dükkâ­
Knble Bulde Ruble nı vardı. Çiftlik. ıneyva l.ıahçeleri ve saire
919 187.729 19.400 168.329 gibi başka gayrimenkulâtı yoktu. Bütün vari­
920 1.32.786.9.3 23.400 113.486.93 (7) datı ])n dükkânların kirasından ve namaza
Bakûdaki «Haci Pir Verdi mescidi» nin gelenlere satılan çerâğlardan L / ' J ^ «-'-,-=7
vakıf emlâki 9 dükkândan ibaretti: menkul kalan kârdan ibaretti. Caminin sarfiyatı hiz­
mallan yoklu. Diğer bir rivayete göre ca­ metkârlarına verilen maaştan, cami ve av­
minin yalnız 6 dükânı vardı. 1919 ve 1920 lusunun temizlenmesi için verilen paradan,
senelerinde caminin şu varidat \e sarfiyatı vergilerden ve diğer ufak harçlardan iba­
vardı: retti.
Sene Varidat Sarfiyat Fark Hiç bir vakıf ınülküne sahi]) olmayıj),
1919 554 r. 50 k. 703'r. 149 r. sırf müminlerin yardımlariyle idare edilen,
1920 554 r. 50 k. meçhul meçhul Nazar ve Hucı Baba rıu'scidlevı de hu mesci­
Dükkânlar kiraya verilir, alınan kira de tabi idi. Bu mescidlerin i k i dükânı \ ar idi
parası caminin bütün varidatmı te.şkil eder­ ise de «hep bos dururdu».
di- îşte toprağa sahip olmayan bir cami tipi. Bu mescitlerin bir sene pek büyük ziyan,
Sarfiyatı da az ve basit olup caminin hizmet-
öbür sene ise pek büyük kâr getirdiğini gös­
karlarma verilen maaştan ibaretti (8).
teren, sıhhati şüpheli, \aiidat \'e sarfiyat cet­
«Muhammetyar mescîdi»nin mevkufatı
velini bildirelim:
evvelkinden daha azdı: mescidin yalnız iki
dükkânı, menkul emlâkten da iki sema­ Sene Varidat Sarfiyat Fark
veri; birkaç bardak, kitap ve sairesi vardı. 19];; 700 r. 2.510 r. 1.410 r.(12)
j\Tescid bu i k i dükkândan .ilman kira ile ida­ 1919 4.500 r. 1.500 r. -|- 3.000 r.
re edilir; bu paradan verailerini. su ve Bakûdaki Tazc-Pir ^ > 4)1» mcscidininö
elektrik parasmı ve hizmeîkârlarmm maaşla- kârgir dükkânı vardı. 1918 senesine ait va­
i'inı verirdi. ridat ve sarfiyatı şöyledir:
Sene Varidat Sarfiyat Fark
Sene Vari. Sarfiyat Fark
1919 12.1.50 r. 104.550 r. ^-92.300 r. 1918 291 r. 4.385 r. ~ 4.091.45 r. (13)
1920 2S.950r. 1.850 r . - ^ 27.100 r. (9)
7'aze i j l mescidinin gayrimenkulâtı ki­
f6) D . 63-1919. yap. 109- raya \eri!en 9 dükkândan ibaretti. Mescidin
(7) D . 6-1920, yap. 75, 79- B u m e b l â ğ doğru
menkul mülkünü de 24 halice furuş
olup metinde de k a y d e d i l m i ş t i r : (Ba muharecl me-
ü a h i l d e n teftik ettikte 1921 inci sene.ve kalur 11348G
^ jj - j ^ i i - teşkil ederdi.
•«enfjat 9,3 k ö p e k ) , yani «1921 )sic1 senesine ait va­
(10) D. 6-1920, yap- 42-43.
r i d a t t a n o senenin s a r f i y a t ı tarliedilirse 113-486 r .
93 k . k a i n - . . (11) D. 6-1920, yap. 44-45-
(8) D . 63-1919, yap. 40, 56, 61, 62 ve D. (12) D. 63-1919, yap. 59 ve D.6-1920 yai'- 70
6-1920 yap. 84.
(13) D. 63-1919, yap. 6-
(9) D . 6-1920, yap. 78 ve D. 63-1919- 6-
142 K. S. G U B A Y D U L Î N

Sene Varidat Sarfiyat Fark


ilâve etmek lâzımdır. Meclise ve kaziyata ve
918 6.998,80 r. 2.674,60r. 4.324,20r,{l4) binaenaleyh türbelerin vakıflarına ait evrak
Baku şehrinin Bayraşlar mmtakasmda ve eşya. Mart faciası esnasında îsmailiyede
bulunup hangi camiye ait olduğu belli olmı- kaybolmuştur ki, bunu Bakü kadısı Meşihat
yan vakıf emlâki de 4 kârgir dükkândan, 4 idaresine bildirmiştir.
ambardan bir katlı hamamdan ve bir «kış­ Görülüyor ki, meşihatın dosyalarından
lak» tan ibaretti. Hamamın üçte ikisi aldığımız malûmat ancak takribi olup, telki-
hususî bir mülk olup, ancak 3 te biri vakfa kat neticesinde elde ettiğimiz rakamlar da
aitti. Bu vakıf mülklerinin, son iki mülk ha­ kat'î bir sıhhati haiz değildir. Fakat, henüz
riç, umumî sahası 2238 m.2 idi. Bu mescide başka malûmatımız olmadığından, bu malû­
ai^ bundan başka adetler bulunamadı. mat ta oldukça alâkalıdır. Bu takribi rakam­
Bakûda bulunan diğer bir meçhul ca­ larla yaptığımız ve Hacı Pir Verdi mescidi­
minin vakıf mülkleri 3 dükkân ve 22 haliçe nin ve Bibi Eybat türbesinin 1918, 1919 ve
furuştan ibaretti. 1920 seneleri içindeki sarfiyatına dair ma­
lûmatımız olmadığından, iki hanesi noksan
1919 senesi kayıtlarına göre bu caminin
olan, hesaba göre, Bakûdaki bütün vakıf
varidat ve sarfiyatı şu idi:
mülklerinin varidatı 425.209 r. 30 kop., sar­
Sene Varidat Sarfiyat Fark fiyatı da 186.941 r. idi. Varidat sarfiyattan
1919 5.000 r. 4.300 r.- + 700 r. (15) iki üç defa fazla olarak görünüyor.Bu hüküm,
Bakü şehrindeki camilerin vakıflarına ait va­
Bakü kalesi dahilinde bulunup, tahmi­
ridat ve sarfiyattaki birçok noksanları gÖz
nen 1905 te inşa edilmiş olan Cuma mescidi­
önüne almamız zarurî olduğundan, -ancak biı
nin, kendisine vakfedilmiş, 3 ahşap dükkânı
tahminden ibaret kalıyor.
vardı.

Sene Varidat Sarfiyat Fark


IJ
1918 7.600 4.300 r. 4- 3.400 r.

Evliyadan Hakim Hatun ve Bibi Eyhal Gence şehrinde de vakıf mülkleri vardı.
türbelerinin varidatı, hediye edilen eşyadan 1612 de Ş a h A b b a s tarafından vakfe­
ve sadaka ile nezir olarak, verilen pahadan dilen Ton-Hamam c^»- jy" hamamı varidatı
ibaretti. Vesikada, türbelere ait eşyanın biı buradaki Şah Abbas camisine aitti. Bu ha­
listesi vardır (16). Türbelerin varidat ve sar­ mamın işgal ettiği saha 676 m.2 dir. Bundan
fiyatına ait dağınık malûmat şunlardan iba­ başka caminin bir geçidi, 3876 m.2 sahasında
rettir : 15,5 mağazası (18), Büyük, Küçük ve Tayukçi
olmak üzere, ceman 6707 m.2 saha
Sene Varidat Sarfiyat Fark işgal eden (19) üç kervansarayı, 13.663 nı.2
'W9/918 -
büyüklüğünde iki arsası, biri 109 h. 2500 m.2
20/9/919 16.787 r. 3.213 r. 13.574 r. . (20), diğeri 1638 h. 7496 m.2 büyüklüğünde
5/12/917 -
olmak üzere, iki çiftliği vardı. Bu çiftlikler­
20/9/918 1.722 r. 665 r. 1.072 r. den biri olan Dar-heklü veya Dere-beklü-»J^
8/919 ve ^ Gence nahiyesinde bulunup, 1612 de
1/920 30.037 r. Meç. Meç. (17) Ş a h A b b a s tarafından vakfedilmiştir.
Bu meblâğlara, nakit para olarak Dev­ Karakeşiş ve Türbe kasabaları bu çiftlik üze­
rinde hak iddia etmişlerdi. Diğer rivayetlere
let bankasında bulunmuş olan 92.000 rubleyi
göre çiftlik ermenilere aitti.
(14) D . 63-1919, yap. 40, 60-
İkinci çiftlik, yani Dinaraş, o zaman hu­
(15) Aynı d e ya. yap. 79.
susî ellerde Ş e y h z a m a n o v ' larda bu­
(16) Çok enteresan tolr folkloristik malzeme t e ş . lunuyordu. Vesikalardan birinde şöyle bir
k i l eden bu malûmat, yer m ü s a i t olmadığından, der-
cedllmemlştlr.
(18) Yarım d ü k k a n Hususî bir m ü l k 1<«-
(17) Mejihotln demirbaj eurofcı, D . 6-1920, yap. (19) Başka rivayetlere göre 14-166 » 2 -
12, 14, 15, D . 63-1919, yap. 89-
(20) Diğer rivayetlere göre 873 hek. 9998 » 2 .
AZERBAYCAN V AKIF L ARl 143

kayıt vardır: «Gerçi bu çiftlik, eskideU; şeria­ Kuba şehri camisinin vakıf mülkleri 14
ta göre, \akfa ait sayılmış ise de, Ruhanîler dükkândan ve bir bodrumdan ibaretti. 1917
Meclisinin müsamahasile ve bilhassa Rusla- senesinde caminin 384 ruble nakit parası, ca­
rm davnost (müruru zaman - Y.K.) dedik­ misin haznedarı yamnda 833 ruble, Bakü ha­
leri kanuna binaen, caminin idaresinden çık­ zinesinde 907 ruble ve Kuba hazinesinde 922
mıştı (yani artık evkaftan değildi). Bugün ruble 98 köpek olmak üzere 2666 rulı. 98
Dinaraş çiftliğinden, Gence nehrinin sahilin­ kop. sermayesi varmış (24).
de «bazan kiraya verilen» taşhk bir arsa kal­ Azah camisinin, anlaşıldığnıa göre, 25
mıştır (21). dükkânı vardı. Biz ancak 14 dükkânmdan
alınan kiranın miktarını biliyoruz. 1919 se­
nesinde cami bu 14 dükkânın kirasından
14.446 ruble almıştı. Sarfiyatı muallimin,
hademenin, ihtimal mezarlık hademesinin
/ ^ j l f ve talebelerin maaşlarından ve cami ile
mektebin teshinat harcından ibaret olup,
14.217 ruble i d i .
1920 senesinde bu caminin varidatını,
1919 dan kalan 229 ruble ve bu dükkânlar­
dan alınan kira parasiyle beraber 37.959 ru­
ble teşkil ediyordu, cami ve mektebin idare­
sine 37.730 rulile sarfedilmişti.
Sene Varidat Sarfiyat Fark
1919 14.446 r. 14.217 r. - f 29 r.
Mezkûr caminin 1918 ve 1919 senelerine 1920 37.959 r. 37.730 r. - f 229 r.
ait varidat ve sarfiyatı hakkmda malûmatı­
Susa şehri vakıflarile zengindi. Birçok
mız vardır. Bu i k i sene içindeki varidat ev­
çiftlik, arazi, dükkân ve ev Gevher ağa ve Mes-
velki seneden kalan paralardan, dükkânla­
cidülaksa camilerine aitti. Şuşa şehrinin nef­
rın, kervansarayların ve pasajm kirasmdan,
sinde bu camilerin 12 ahşap dükkânı, 4 (di­
nezirlerden, vakfiyelerden ve bankalara ya­
ğer rivayetlere göre 3) kârgir dükkânı, 273
tırılmış olan bu varidatnı faizinden mürek­
m.2 Iık boş bir arsa ve bir kervansarayın
kepti.
6 da bir payı vardı. Bu sonuncu 17 temmuz
Sene Varidat Sarfiyat Fark 1865 senesinde Korgeneral î b r a K-i m
918 1640,93 r. 1141,93 r. + 229 r. h a n C e v a n ş i r tarafından Oevhar-ağa
camisine vakfedilmiştir. Vesikada, kervansa-
919 56126.91 r. 37218,36 r. + 18908,55 r(2Z)
raym ancak bir kısmımn, vakıf emlâkinden
Bakü vilâyetinin sünnî meclisi reisinin kaldığının sebebi izah edilmiştir. Vakıfda-
Meşihat idaresine gönderdiği rapora göre, 18 rın (25) yeğeni Şekinli H a s a n ağa,
mart faciasında Şamahtaki camiye ^\>-i>y~>- mahkeme kararile, 6 da 5 kısmını almış ve
vakıf dükkânları tamamile yangmda yanmış­ ancak bir kısım vakıf olarak kalmıştır (26).
tır.. «Onun için bunun ne bugünkü ne de dün­ Ziraî topraklar, ollak ve meralardan
kü halini mufassalan ve Katta kabataslak bi­ j y r ,l<ıil;*i^^el^j ibaret olan «Maksudlu ve
le tasvir etmek kat'iyyen imkânsızdır». Ca­ ona mücavir «Cevanşir hfinujnlu» ve «Ahmet
minin yangında yanan mülkleri arasında 42
(24) Aynı dosya. yap. 78-
dükkân vardı. Bu dükkânlar 1916 da henüz
(25) Bazı rivayetlere göre Şuşadaki vakıf emlâki
kiraya verilirdi. 1918 senesinde bunlarm k i ­
Han Cevanşir, diğerlerine göre de kızı tara-
rasından 12.123 ruble 03 köpek mevcuttu fından vakfedllmlştt.
(28). (26) Burası asılda: , . . . 5 te bir kısmını almış
ve ancak bir kısım . . . . » diye yazılmışsa da, biraz
(21) D . 63-1919, yap. 8, 11, 68, 72. yukarıda söylenene uymadıtından, matbaa veya dik­
(22) Aynı dosya. yap. 65, 66 ve 78- katsizlik hatası olarak kabul edip, bu suretle tas-
hlh ettim. r. K.
(23) Aynı dosya. yap. 31, 78-
144 K. S. CV B AY nU Lî N

ağaoğlu» çiftlikleri bu camilere ait olup, 2619 gal eder, ayni mmtakada 299 h. 8912 m.2 sa­
hek. 6143 m.2 lık bir sahayı işgal ederdi. ha işgal eden Bedhuvezlu çiftliği, gene orada
Tetkik ettiğimiz zamanda bunların ancak Budugurvendi-ahund ^ U ' l ) > »çiftliği­
964 hek. 6773 m.2 sı- vakıf mülkü olarak kal­ nin üçte biri ki, 6831 h. 3831 m.2 büyüklüğün-
mıştı; bu topraklarm büyük kısmı adliyenin dedir. Ayni yerde bulunan Karakaşlu çiftliği­
kararile Kekelbekovlara ( ? ) . -Ahmet ağa oğlu nin dörtte biri ki, 182 h. 4475 m.2 dır, Aşa-
beylere ve mmtakanm köylülerine verilmişti. ga-Şlingvat ^ î O ^ *£\t\ kasabası yanında
Maksutlu gibi, ziraî topraklardan, otlak bulunan 1.261 m.2 büyüklüğündeki Çohar
ve meralardan mürekkep olan Baharlu ve çiftliği, Erivan vilâyetinde Haraba-Sarbanlar
ŞekerbeHii çiftlikleri de bu camilere aitti. );\, I> arsası ki, 98 h. 5981 m.2 büyük-
Civardaki köylerin ahalisine toprak tevzi lüğündedir ve, gene orada, 3.186 m.2 işgal
edildikten sonra, bu çiftliklerin 381 h. 2824 eden bir meyva bahçesi.
m.2 İlk sahasından, ancak 65 h. 5500 m. 2 ca­ îki camiye ait vakıf emlâkin takribi cet­
milere ait kalmıştı. veli (29):
Şellü kasabasmda, sahası malûm olmı- 919/20 ye 919/20 de Çiftliklerin isimleri
yan, vakfedilmiş bir bahçe, aynı camilere kadar —^
aitti. 2620 h. 965 h. Maksudlu (Cevan. H.
Hıdırlı (Dargalu veya Rogalu) çiftliği­ ve (Ahmet-Ağa)
nin sahası iptida 163 h. 8750 m.2 idi. Bu 381 » 66 » Baharlu ve Şekerbeklü
topraktan 109 h. 2500 m.2 ı mahkeme kara­ — — Şellü
rile. Ş e k e r bek Agalarbekov 164 » 55 » Hıd. (Dar. veya Rog.)
için, camiden almdı. Şöyle ki, vakıf mülkü 174 » 151 » îv-oğlu
olarak ancak 54 h. 6250 n\2 ı kalmıştı. Hı- 8353 » 2784 » (30) «Not» ta zikre­
dırlu veya Dargalu çiftliğinin yansı bizzat dilen 7 çiftlik.
camiye, yansı da bahçıvanlara aitti.
Vakfa ait 4.534 m.2 büyüklüğündeki tv 11694 h. 4021 h.
yj oğlu çiftliği ekin tarlası ve meralardan
ibaretti. Bu camilerin bütün gnyrimenkulâtı «hü­
Cevanşir nahiyesinde 174 h. 8000 m.2 kümet defterlerine» ( ? ) göre 26.562 rub. 75
(27) vi kaplayan Karadağlu çiftliği vardı. Bu kopek kıymetinde idi (1919
çiftlik bir zaman kısmen veya tamamen «gas- senesine ait ma­
bedilmiştiıjj'jt .^Trl ^.^c ; fakat bilâhare,
lûmat).
mahkeme kararile. tekrar cpmive iade edilmiş­
ti. Bu vakıf mülkün idarecileri, köylüler Bu camilerin varidat ve sarfiyatının mik­
tarafmdan zorla aimmış arazinin miktarmı tarı aşağıdaki cetvelde görülüyor:
tesbit edemediler. Buna ait evrakm Mart fa- I . Mescidülaksa
ciasmdaki yangnıda mahvolması muhtemel­ Sene Varidat Sarfiyat Fark
dir. 919 5515 1990 3525
920 35000 14000 21000
«Vakıf emlâkinin tahı irine mahsus def­
I I . Gevher-Ağa Camii
terlerden» alman bir nottan anlaşılıyor
Sene Varidat Sarfiyat Fark
kî, mezkûr çiftliklerden başka şu emlâk ta
919 13659 13114,11 344,89
avni iki camive aitti: Erivan vilâyetinin Go- 920 85551,24(31)14684.22 70866,78 (32)
ribsar mmtakasmdaki Ybva W_ çiftliğinin (29) T a m hektarlara kadar doğrudur.
yansı ki, 651 h. 6712 m.2 Iık bir sahayı iş­ (30) B u , İki caminin, muhtelif «gasplardan,
sonra, vasatî olarak ü ç kere u f a l m ı ş mülklerine kıya-
(27) Dlgpr rivayetlere göre (ayni evrakta mevcut sen, evvelki adedin ü ç e taksim edilmesinden husule
bulunan) 666 H . 4243. m.2 B u adetlerden hangisi­ gelmiş, S ü n n î bir adettir.
nin doğru o l d u ğ u n u tespit etmek müşküldür. (31) 1919 dan kalan nakit paralarla beraber.
(28) İhtimal kl, bu defterlerde Kafkasyanın b ü ­ (32) Devlet Arşivi, Meşihatta denilrbaş evrakı,
t ü n vakıriarı t o p l a n m ı ş t ı . Maalesef Meşihatta dos­ D- 63-1919, yap. 77 ve dosya 6-1920. yaP- 46, 97,
yalarında bunlara rastgelmedlk. 100, 102, 104.
AZERBAYCAN VAKIFLARI 145

Keokçay (Gökçay ? ) şehrinde 18 vakıf


dükkânı vardı. Bu şehrin vakıf mülklerin­
den alman senevi irad 1919 da 2676
rub., 1920 senesinde 2634 ruble, 1920 senesi
içindeki sarfiyat ta 257 ruL. 50 kop. idi. Bu­
na, alınan para ile inşası henüz bitmemiş
camiyi itmam etmek maksadiyle, 3249 rubleye
mukabil satılan, 2475 kilo ham pamuktan
alman kân ilâve etmek lâzımdır (33). Demek ki, zekât bu zamana kadar cami­
ler tarafından ahnırdı.
Aktaş'taki caminin vakıf mülkleri birkaç
dükkândan ibaretti; bunlardan 1919 da alı­ Vesikalarda bunlara dair malûmat ol­
nan 300 ruble kamilen tamirlerine sarfedil- madığından sarfiyat ve varidatta eksik kalan
miştir (34). adetleri göz önüne almıyarak, kabataslak ya­
pılan bir hesaba göre, I I , fasıldaki camilerin
Zangeur, Seki ve Lengeran nahiyele-
bütün varidatı 264.688 r. 07 kop., sarfiyatı
nle, Lenkorani şehrinde, Gence vilâyetinde
da 106.567 r. 29 köpektir. Demek ki 1917,
ve Kuba nahiyesinde hiçbir vakıf mülkü yok­
1918 ve 1919 seneleri içindeki varidat ayni
tu. Kuba nahiyesine dair şöyle bir kayıt var-
senelerdeki sarfiyattan hemen hemen 2,5
<lır (35).
defa fazladır. Bütün Azerbaycan için bu ade­
di 2 olarak kabul edebiliriz.
(»jU <,} (36),jJ_j3, J \ _y ^ J j l . . .
1919 - 1920 senelerinde gayrimenkulâ-
tm bütün sahası, şehir içindeki vakıf mülk­
Ö^J)^ i tL^^ leri dahil, 7460 hek. 8444 m.2 idi. Bütün çift­
lik ve arsalarm sahası henüz malûm olmadığı
(33) D . 63-1919, yap. 87, 88.
(34) Aynı dosya. yap. 115-
için, bu adedin daha çok büyümesi muhte­
(35) D . 63-1919, yap. 29, 43, 45, 98, 100, 130, meldir.
^ - 6-1920, yap. 46, 87 - 88. rusçadan çeviren: Y. Kalantay
(36) Uyezd - Nahiye. (Müt.).
O ı - t e ı .^îri>/fcida a r a z i m e s e l e s i n e

P
ro
f
. T
F
I
RAT

Olla A,-) ada miilılcli'' •\r\iy \e ycrleıtîr;


I l şr.vı;A\î HAM.\ VAKIFNAMESI
I Faisea. (jleii: 22/., 17 em.)
•^"lılır cdeii devle!leriıı ır-ml -ajay larilıim-
uit lıireok ı n e ı d ı a \<- \o.-ikalai' nımcıllın'. Uıııı- Bu vesika Souiyv/ So'sial Cihııhıın'yclleri
'fi-<laıı T a ]> a r i . i l . n ii I I-', s i r . \\ e s i - ISır/iği llinıler Ahıdeınisi Sarkiyal Enslitiis'd-
d tl i II Mil Ccıııiiillcrdril/'ı. C ü \- e y n î " m'ln kazmalar kısmında ] ! 670 numarayla ka­
"1)1 Ci/ı</ııki/.ş(/\sı\ ] Rt'irıılil^sdjd. Mi'l- ydı olıij) H)7 yaprağı havidir. Yazmanın so-

lua.sadeyn. Ba!trül'-snır. AhJuUalııuııue. U- iHuıda bir veya i k i . dördüncü yajjraktaıı son­


^'^'ydulhıhnamı-. Ruhimh'ini. M:ıl:inılıtıni \.<. ra da bir ya|)rağm noksan olması ııuılıie-
o'l'i. Orta Asya de\ Ictlcı iniıı s a r a y lıayaiıııa meidir. Kâgıl eski \e siliktir, flatdıı sekline
^ t' lıiikiijiıdai laı ıiiiıı tei( iinıeilıallej inc ıkiii' P'/re İlimim asıl nüsha veya doğrudan doğru­
'e\kalâde alâkalı nıaliınıalı lıavî ınejılıahuı ya o n d a n i s l i ı ı s a l ı edilıııi.ş bir sureti olduğu-
i'k salla zikretmemiz lâzımdır. iia hükmedilelıilir. Bireok sahiCeleriıı kena­
rında, şu ibareyi ha\î. yuvarlak Jjir mühür
Orla Asya tarihine aiı e-erler \ iicude ,L:e-
basılmıştır:
^"'^"11 muasır âlimlerin eoQii iaı meıılıakııa
J j V I a.c j i î l d.m J i l e y i I
îHÜıacual elmi^leıdir. Fak.'l. m ' / z k â r ıııeıılui-
'\laaleser. larilisiz olan bıı miilırüıı han-
bıra dayanarak. nesredilnii.< \e neşredilmek-
</' sene\e ait (ibhığuıuı lesj>il edemedik.
'levanı eden lailiin ihni telkikler. ası! ı n e s e -
.Mezkûr \akılıiâmenin Ş e y b a ıı î
'•^yi tnv.sif etmek lıususımda. k a z a n lamaıncıı
'iHUal'Fak oldukları halde. ı m i e - i r k u \ v e l l e r i
I ! a II " a aiı olmayjjı. Suîlaıı T i nı u r I b ıı i
ve lıalısı ge(;en vakaların s e l . e . d e r i n i tahlil et- .Ş e y b a ıı î H a ıı ' nı zı>'. eesk H ıı r ıı n -
"lediklerinden. ııok-amhr. Malûm oldııjl'u ver­ d ok \\ a n J'^ J-o / oymaÇına nıe?)sııp.
gile. Iıeılıanul lıiı remi\eli;ı si\asi idaıe şek- M i h r ,S II 1 1 a n f l a n ı m ' nı oldüğımıı.
ımun iktisadı ve irlinıai leşkilâtlle tayin e- bilhassa kaydelmemiz lâzü'uhr.
f'ilir. Ilall.uki. mezkûr m e n l . a l a r d a lı.A le hiı lîu vesikada, alelıtlak dibacelerden sonra
talılile asla teşebltiıs edilmedi. lx e s i d e d - larihî malûmat verilmişliı k i . kısaca şudur:
' 1 i n . C. ü \ e >• n i . \ ' a s s a f . A 1. d u r - « E b ü I F e \ h I\I e Iı nı e l .Ş e )• b a -
1' e z z a k ve diğerleri kendi hükümdar saray- n i II a n Senierkani şebnniiı ilxlai Ll
lai'nnn mahdut eerçevesindeu kurtulmağa, e- mahaller.inde I Ha ıiye) ksmi verdiği
serlerinde halk kütlesinin ietimaî varlığını, binnedrese kurnuıştur M I . lîıııımıla bilen dör­
"liimkün merteLe, inikas c'tinuek maksadile. düncü yaııraklan sonra, yrkarıda söylediği­
bu kütlenin ieine jiirrne-je. ea!ı-rmadılar. Ihı- miz ı;ibi. bir yajırak noksandır, fakat mtitea-
RÜnkÜ larih i l m i . su veya bu devlel ve millel- kıj) ıııelindeiı. ieiııde «mezkûr medresenin in­
lerin ikUsadî ve ietimaî teşkilâtını, iııikâs ef- şası Ş e v b a 11 î H a ıı * m lıayatidda
'ıren vesikalara büyük bir ehemmiyet \ermek- mediğinden ve Ş e y b a n î H a n " nı H . 936
'e \e miKisır müverrihlerden, biıinei dereee- da Iran Iıııdıiduiıda öldürüldüğünden» bahse­
de. hu menbalardan istilade elmelerini ı s r a ı - dildiği aıılaşılmakladıi'.
la talep etmektedir, iste aşağıda arzedeeeği- kaybolan yajıraktan soma metinde
mız, ve Orla Asyannı ietimaî - iktisadî müna- o U j i i , - j>5 -^f- ^j'^^j} ismi
cebellerinin telkiki iein mülıiın birer malzeme ( 1 ) B u g ü u bu medrese •<-< jJ.» (Mecl-
"'^"1- ne vesika da hu ne\ i.lendir. rrsı^i m n ) i: mile maruftur.
148
Prof. F i T R A T

kaydedilmiştir. Bu T i m u r Sultan,
bulduk ise de, medreselere ait gayrimenkul-
Ş e y b a n î H a n ' m oğludur.
lerin muhtasar bir cetvelin' neşretmek fayda­
Mezkûr vakıfnamede kaydedildiğine göre,
sız olmıyacaktır zannederiz:
Ş e y b a u î H a n ' ın vefatmdan sonra,
T i m u r S u l t a n mevzuubahs medrese­ Semerkant şehrinde: 27 dükkân, 4 avlu
nin inşasmı itmam etmeğe koyulmuş, fakat ya­ ve bir kapalı çarşı '^ş .
pı bitmeden evvel Kulak çölünün Hutlan mın- Semerkant havalisinde: Büyük bir bahçe,
takasında ölmüştü. ve 200 tanab (2) kadar arazi; bir bahçe ve
T i m u r S u l t a n ' m ölümünden son­ arsa; 2 kâğıt imalâthanesi: muhtelif yerlerde
ra dul kalan eşi M i h r S u 11 a n H a n ı m beş, altı parça arsa.
binayı tamamlayıp süslediği gibi, yapmm ce­ Keş vilâyetinde: Sayısız araziyi ve keza-
nup tarafmda başka bir medrese yaptırdı, ve lik «takcay»^UC.; (3) arsalarını, bir değir­
bu iki medrese ile beraber birçok dükkân, av­ meni, bir tepe-*'" j- ^ ve daha bir değirmeni
lu J'«>- ve arazi vakfetti ki, vakıfnamede havî bütün Haşnuy -Skasabası; bütün
şu suretle ifade edilmiştir: Endi Ahmedi Mugulan Ji'y>j> J^l-^'l ka­
sabası; Haşid Sipakian jİJİ~- -i-i^ veya di­
ğer ismile Haşidak Payan 0-^;.;.^- tiyülü-
nün bütün arazisi; bütün Hisarak
kasabası; 2 mera lilJj' ve bir yayla J ^ .
Manklik Hoca -»^-Iji- <il-lSo^ kasabası; Manku-
car j ' r ^ C : . mevkiinin 42 payından 17,5 pay
(y\s j (>-j^-9^l! ve Siyah Ab J^ .
Nesef vilâyetinde: Gubdin kasabası
J- J. »e ve Deşti Gubdin.
Semerkandin yeni kanallarında: bütün
«Ve sonra hali hayatta, bedeni sıhhatta Kuksam ^lıf^r(^(:5^r) sahası.
ve aklı başmda iken ve her şekilde bütün me­ Saydığımız vakıfların büyük bir kısmı
lekelerine tasarruf ederken mezkûr hudutlarla M i h r S u l t a n H a n T m ' a aitti; kalan­
muttasıf bu iki medresei şerifeye, ölümünden lar ise diğer arazi sahiplerinden satın ahnıp
sonra kullanmak üzere, kendi malından ve vakfa kalbedilmişti.
meşru mülkünden bütün hububat tarlalarını, Vakıfnamenin sonunda vakıfdarm şartlan
akaratmı, kasabalarını, malikânelerini, ve de­ ve kezalik vakıfların nakid \e tabiî servet ola­
ğirmenlerini ki, bütün bunlar bu vakfiyede rak senevî varidatı mufassalan gösterilmiştir.
yazılmıştır, vakfedip bağışlamıştır». Buna dayanarak X V I . asu zarfmda mezkûr
Vesikada, vakfa dahil olan emlâkin mu­ gayrimenkul âttan gelen varidatı tahmin et­
fassal kaydinden evvel, bulundukları yere da­ mek mümkündür.
ir kısa bir izahat verilmiştir: ihtiva ettiği bütün bu malûmattan başka,
J-*^ <lkUljb »J^.; ^^i») mezkûr kaynak, bizi bazı orta Asya emlâk sa­
hiplerinin isimlerinden haberdar ediyor. Me­
selâ vakıfnamede, vakfedilen araziyi her ta­
raftan ihata eden mülkler tavsif edilirken,
filân mülkün sahibi filân olduğu, veya filâ-
nm arazisini filâna sattığı, veya mülkün dev­
let mah olduğu v.s. kaydedilmiştir. Mezkûr
vakıfnamede zikredilen büyük Orta Asya ara­
«Bazıları payitaht şehri olan Semerkant, zi sahiplerinin isimlerini neşredelim:
bazıları Semerkant nahiyesinin Şavdar-ı Uli-
(1) Merhum E m i r A b d u l A H
yâ tümeninde, bazıları Semerkant havalisinde,
T a r h a n ' m ( o A b d ü l Ali Tar-
bazıları Keş ve bazıları Semerkant vilâyetin­
h a n ki. S u l t a n Ahmet Mirza
de bulunuyor».
<X) B i r tanap tahminen 4230 rot dır ( Y . K ) .
Bütün vakıfları ayrı ayrı saymayı fuzulî
(3) ^\,S3 çarşı İçin kiraya verilen arsalar.
o R r A A s y A n A A R A Z i M E S E I. E 5/ 149

T i m u r î zanıaıınuia lîuiıaıa hâkimi ohıp yüksek makamlara nâiJ oluyor; birçok se­
Ş e y b a n î y i bir müddel yanında istihdam ferlere ordu kumandanı sıfatiyle iştirak eder­
etmişti), oğlu E m i r B a k i .M u lı a m - di.
met T a r h a n; Emir H a y d a r ' iU S e y y i t A ]ı -
(2J E m i r K a n 1) a r A l i T a r - m e d ' e gönderdiği mektujjlarda kullandığı
Iı a n i b n i E m i r B a s l a m T a r h a n çok şefkatli sözlere istinaden, Seyyit
(3) M i r M a h d u nı lâkaplı E m i r A i l m e d ' iu onun yeğeni olduğunu farzede-
S e y y i t i b r a h i m ü 1 H ü s e y nIü 1 biliriz.
Kirmanı ; Seyyit Ahmet 20 senelik liizmeli
(4) H a c a k a Emir Derviş. I H. 1215 ten 1235 e kadarj zarfında lıüküm-
Vakıfnamde hususî bir tetkike muhtaç dannııı bütün yarlık ve ihsaiınamelerini buna
birçok yer isimleri de vardır. Meselâ: mahsus 410 yapraklı bir deftere ^•^'^i kay­
dederdi k i , 962 muhtelif \esikayi havidir.
Bu yazmanın i l k sahifesinde aşağıdaki
OT
mührün izi kalmıştır:
<jf^j o'j^

fcr^frU e c s f " ^ ü^y:h. ' Cr^-^.y^' f C Mühür 1230 tarihini laşıyor, Seyyit Ah-
medin nakip tayin edilmesi Jıakkmdaki fer­
man da ayni sene yazılmıştır.
Bu isimler arasında • -t"' Bu 962 vesikanın tarihî kıymeti tabiî çok
mütenevvi oluj), bazıları mekluplaşan şahıs­
arıklan kazan arazi sahiplerinin adlant^ı mu ların sırf hususî Jıayatlarma aittir. Fakat bir
hafaza edenleri de vardır. çokları da Buhara Emirliğinin tarihi için fev­
Mezkûr vakıfname sayesinde emlâk nevi kalâde ehemmiyetli malûmatı haizdir.
leri için kullanılan tiyül Jjr •> mamleke Nesef ve Huzar vilâyetlerini idare etmek
' ^ ' ^ milk Cİ.ÜL. , sakinat ^UX- , di-
üzere verilen bütün yarlıklarda su ibare mev­
hebaş J-\<y_:> v.s. ıstılahlarm manalarmı
cuttur:
anlamak mümkündür.
Umumiyetle mezkûr vakıfnamenin, Orta
Asyada arazi münasebetleri tarihi için pek
"lühim bir vesika olup mufassal bir tahli­
le mühtaç olduğunu zannederiz.
«Mezkûr hâkim, mezkûr vilâyetten, adat
2) EMİR H A Y D A R - E \ SEYYİT AH-
üzere, haraç alıp onu kendi \e ordunun ihti­
^^ÎET HOCAYA VERDİĞİ MEKTUPLAR:
l a c ı için sarf, ve bu sonuncıuıuıı i y i bakılma­
(Farsça: Ölçü: 18,5 X 12 cm.).
sına dikkat, etmelidir.»
' Bu ikinci vesika, hususî kütüphanemizde
Bu ibareye, haraçtan ve ordunun beslen­
bulunup, X I X uncu asrın başına aittir. Emir
mesinden bahseden ve bu devirde ordunun teç-
Meyyit lâkabını da taşıyan E m i r H a y d a r
hizatlanması için kullanılan teşkilât ve usul­
î^ulıarada hüküm süren M o n g 1 1
lerini tas\ir eden, diğer vesikalarda da tesa­
hanedanına mensup olup. inkılâp esnasmda
dubaradan kaçan Emir Alamın dedesinin de- düf edilir.
^esidir. E m i r H a y d a r H. 1241 sene­ Sadr, nakip \e emirleşker makamları­
dinde ölmüştür. nı te\zi eden yarlıklar da bu memurların
hak ^e vazifelerini tavsif etmek itibarile şa-
Seyyit A t a î ' nin hocalarından
) anı dikkattir.
^ ^ y y i t A h m e t H o c a Sarayda i t i -
Hicrî 1216 senesinde yazılmış 8, 9. 10 ve
niad ve nüfuz kazanarak, Çarcuy. Nesef. Kar-
»"'ne, Nurata ve Huzar vilâyetlerine tayin I I numaralı mektuplar türkmenlerin o sene
olunup tedricen sadr, faidî ve nakip gibi Uluğ-Tepe, Halaç ve Gunas mmtakasında si-
150 Prof. /•• / T R J

lâhh bir isyan yaplıklarını gosleriyor. isyan­ il! e İl »} el ) M i u / // o c a vc sadi S e y y i l


da en aktif rol oynayan kabileler Kızıl - Ayak A h İli e I II o c (I re. B e I: o ^ I u h i }'
JiJ . Uk ^'j^ ve Acı 'dır. Asîler, /) (t d h <ı h ve II u r a n h i y m i r z a
gitgide kuvvetlenen ve genişleyen iluilâlin ba­ re 11 II İl a r î h i y I) a d Iı ıı lı re M e lı-
şında, Eınirin ordnsnnu peıisan etmişlerse de. m e I E nı i n h i y ve M o I I tı (> ü '
neticede kendileri mağlûp olmuşlarlardır. M e Iı 1)1 e 1. h i y ve /V /' y d :. l l> i y
Mezkûr mektuplarm bazı kısnnlarnım nos C u m (t b i y . bil ini: /•/, l'acihi Taıılâ,
rini faidalı bulduk: ruhu bedene vermeden tince, iyi/iğin vc
/cö/üliiğiin. xwidelia ve .şchaıeiiıı, hayrın ve
8 No. lu mektuptan: •şerrin derece.Hİni, İdidir elmlşlir. Tanrının e-
zelde muhıtdder kıldığı lierşeyi kul yapar. Ve
J C ^ } ^ ojUl j oj^—•
böylece ordunun çokluğu reya azlığına bakıl­
maz, çünkü Kuranı KerinJe şöyle denilmek­
tedir: «ve kaç defa ufak kuvvetler Allahın iz-
nile büyük kuvvetleri mağlûp etti (Kur. Ker.
II, 250). Siz de öyle bir y, re £• itliniz ki, ora­
da yalnız hizmet etmek ve canını feda etmek­
ten başka hir iş yoktur. Fakat ilkönce iyilere
şefkat göstermeniz, kötüleri lenbih etmeniz lâ­
zımdır. Eğer Vluğ-Tepc, Ilalaç ve Gıınas mu­
kavemet gösterirlersc, o zaman, siz, Tanrının
yurdıniile, elinizden geleni yaparsınız; sizler
dc çoksunuz. Mülk Cenabı Hakkın bir vergisi-
dir. onun nzasile bir.şey yaparsınız. Yalnız
hem ordunuzu, hem, kendinizi hizmet için ha­
zır görünüz. Baki Allahın selâmı sizin üzeri­
nize ohun ]2]6».

9 No. lu mektuptan:
-^U» ^t.i ;j, ^viL.,.! « A J ^İ,f
(jjl 3 J U J-ıy) •K'^İ

;l -C^îj j W ;jfttS"

>-.»!j J ^ i Ij ^1 4.„i," ^l..^ e^^=^

V J*" '-^ (S»-*-*^ j l S - j j l JU)


<< Biliniz ki, isyana ba.dayan Kızıl
Ayak, Uk re Acılardır. Bu üç oymak eskiden
j-iS'j^jiS (1) j j jjıi beri âsîdir. Bu üç oymak sofi olsun, saf ol­
sun, gene, Allahın nimetile, cezadan kurtula
rnazlar. Diğer oymaklara ise hücum etmemek
daha iyidir».
.(Sic) N Y M (»CAC ^ > \ J l J l ^ \ » j , : ^
10 No. lu mektuptan:
«Şahane merhametten iltifat görenler :
-^U- j\ ^j[\c^ AJİA.
Hâkimiyet ve iktidar penahı, necabel ve izzet
sahibi, kıymetli, yüksek devlet adamı faidi

(4) Rusça transkrlpsyonuııda bu kelime Buharî


oarak yazılmıştır. ( X . K . ) .
oRT A A 5 YA D A ARAZ1 M ES E LE Sl 151

tuplar vergilerden ve «bay-baçe»^f ,«kara-


çirik» cll,n>-o_,j «cul» J-u. gibi fevkalâde
tahsillerden, bunların miktarından ve tahsil
usullerinden bahseder.
Biriniz ki. size Curcuy'dan Kir-
ki'ye hareket etmeği emir verdik. Şüphesiz ki, Bu vesikalardan anlaşılıyor ki. Buhara
hem /ürkmen uksukalları. hem iyi insanlar İlanları, malûm muayyen vergilerden ve as­
sizi selâmlamağa gelecek, le kaçamayıp elle­ kerî lîizıneîte bulunan kimseleiden. («nüke-
rine düşen âsîlerini de si:e teslim edecekler­ riye» den ) başka, oymaklara karşı yapılan as­
dir. Kirkıye sefer yaptıktan sonra, nehri he- kerî seferler esnasında, para ve insan alır­
^len orada geçip buraya geliniz. dı. Bu paraya «cul», ordu hizmetine alınan
insanlara ise kara-çirik derler. Hiç şüphe yok
11 No. lu mektuptan: ki. bu ağır \-ergtler hoşnutsuzluk ve isyana
Jlc j l jjo <6^İ^^ sebep olmuşlardı. Bir mektubu aynen, bazı­
larının da en mühim kısımlarını, dercediyo-
ruz :
'y^y^^J o^S ^ıjf- "-s^^' ü j - ^ * \^
103 No. h mektup:

C.^y> Z^'}^ j ^ ^ , OjU' j O J L -

- 1 • • '

....Biliniz ki. Meclisi Âliye gönderdi­


ğini- rapor gelmiştir. Fakat, siz askerî sefe­
rinizi bitirmediniz; şimdi türkmenlerin vazi­
yetini iyileştirip, vilâyeti, eskiden olduğu gibi
sakin kılınız. Ancak bu işi gene yarı yolda
^Takmayınız. ıS^ J» «l^ ) Jö
12, 15, 26, 27, 37, 38, 51, 359. 491, 530,
536, 571. 932, 933 ve 941 No. lı mektuplar
Buhara ve Kokand emirlikleri arasmdaki as­
kerî hareketlerden bahseder.
62, 63 ve 255 numaralı niektuplar Bu­
hara Mangıtlarile Sehrisebz (5) Kınagasları
arasmdaki harpten baiıistir.
X I X uncu asırda, Kokantta. Fergana e-
jl / I ..V^j
Omar H a n ' in sarayında toplan­
mış şairler arasında türkçe ve farsça eserleri­
me büyük bir şöhret kazanmış C ün eyd u 1 •
SJJ^ b-^i j U U csV*
'ah H â z i k hususî bir mevki işgal et­
mektedir.
C ü n e y d u 11 a h H a zi k H. 1259
senesinde E m i r N a s r u 1 1 a h " ın bny-
ruğuyle öldürüldü.
70 ve 265 No. lı mektuplar bu meşhur
Orta Asya şairinin lercümeihali için mal­
zeme teşkil etmektedir. Şahane merhametten iltifat görenler
Iıâkimmiyet ve iktidar penuhu necabet re iz­
390 No. h mektup E m i r Haydar
ile Hiva Hanı arasındaki muharebeden ba­ zet sahibi, kıym-etli faidî S e y y i d Ah­
histir. met H oca ve A' iy a z biy D ad h a h
biliniz ki, biz, Saray oymağından 200. .Man-
103, 215, 269. 273. 554. 557, 566, 567.
gıtlardan 600, Kurmelerden 300. Uymaklar­
568, 583, 584, 589, 615, 625 ve 873 No.iı mek-
dan 400, Araplardan 150. şehir etrafındaki
(5) Şehrizebz = Yeşilşehir, Kes.
İİ52 Vrof. FITRAT

ahaliden 200, Kunkrallardan 100 ve Hardan-


lerden 60 ki§i seferber etmenize emir verdik.
Siz bu karaçiriklere hizmete hazır bulunacak
larını bildirmelisiniz. Biz kendi tarafımız­
dan necabet ve iktidar penahı Mahmut
Hoca U r u k 'u gönderdik. Şayet Şeh- Karmine ahalisi karaçiriklerin
risebzden haber gelir ve siz vaziyetin icap et­ yanlış toplanıldığma şikâyet ediyoi. Ahali ve
tiğine göre, karaçiriklerin bir kısmiyle Şehri- oymaklara mensup ailelerin tam miktarını
sebz etrafındaki tepelere akın yaparsanız, ka- Öğrenmeniz lâzımdır ki, buna istinaden aha­
raçirikler çok dikkatli davransınlar. Siz de li ve oymaklar, ailelerinin mihtarile müte­
vazifelerinizde soğukkanlılık, dikkat ve ce- nasip, 500 karaçirik vermeğe mecbur tutul­
sati muhafaza edip, yüksek emre asla muha­ sun...
lefet etmeyiniz. Baki Allah.ın selâmı sizin üze­ 625 No. h mektuptan:
rinize olsun. 1218.
r^^-iJo...
269 No. lu mektuptan:

^"f- j C.--A. ) A - » » J j L ^ i y J * 9 - İJ^i»

« Biliniz ki, Kiyikçi cemaatında ka-


raçirik almalısınız. Fakat Kiyikçi cemaatını
•^f J -^^ C^J 31 j ^^l» ts- o^^^i*
bu yüzden gayrimemnun kılmamalıdır». .If ı 5 İ ^ 31 j >U» o l f 31 ^ > ^

273 No. h mektuptan

31 j > a ^ ^ . j j j 31 j ^i:*31

^ Cx\ ^ 3^1 31 i - ^ ] , x^ J.

Biliniz ki, Karmine ahalisinin çu­


lu 150 lile, Pencşambe havalisi ahalisinin çu­
lu 150 tile, Katak-Kurgan ahalisininki 320
t., Pencşambe celâyirlerininki 125 t., Uc Uruk-
... i ; U ö^c^j^i- larınki 4O0., Yangi-Kurgan ahalisininki 30
t., Kırgızlannki 150 t., Kunkratlarmki 50 t..
.... Sefere çıkacağımızı biliniz. Cul, Sarayın çulu 50t., Olçininki 30 t., Kireytle-
nüker ve karaçirik vergilerinin cetvelini ya­ rinki 15 t., Citlerinki 40 t.. Mitan-i Karmine-
parak saray adamlarından Mo ila B a- nin çulu 10 tile, Mingin çulu 8 t.. Durmanın-
ratBakavul ile gönderdik. Cul ve ka- ki 6 t., Barkutunki 100 tile ve Vzlannki . 2
çirikleri çabucak toplayarak S a lim A ka­ tile olarak hesap edilmiştir. Herkes kendi cul
ti k ve 1 V a z A k a l i k' in oğlu H a • ve karaçiriklerini toplayıp Cam'a gelecek­
kim Çan'a teslim ediniz ki, bunları bi­ tir.
ze getirerek hesap versinler. Hizmete alman
nüker ve karaçirikleri de Hakim T uk - 119, 121, 132, 324 ve 4^6 No. lı mek­
s a b e idare edip buraya getirsin"». tuplar kale duvarlannm alıali tarafmdan ta­
mir edilmek mükellefiyetinden bahistir. Her
554 No.lı mektuptan:
şehrin bu mükellefiyeti, duvarlarda çalıştı­
J't/^^ j ^ •} j \ rılmak üzere muayyen bir miktar işçi veren
ORTA ASTADA AR AZl M ESE LE Sİ 153

o mıntakanın köylülerine pek zor geliyordu. zar mülkleri yüksek yerlerde bulunup su,
Gayet tabiîdir k i , ahali, bu münasebetle, hem oralara, yükseklerde akan çaylardan, tahta
iş hem para istiyen vilâyet memurları tara- oluklardan geçirilmek suretile gönderilir..
fmdan soyuluyordu.
30, 43, 46, 187, 532, ve 740 No. iı mek­
Aşağıdaki mektuplar buniaruı dalavere­ tuplar çiftçinin hususî vaziyetinden, emlâki­
lerini pek güzel göstermektedir. nin halinden ve mülk sahiplerile münasei)et-
lerinden bahseder.
324 No. lı mektubu arzedelim:
Çiftçi oOıjfc - karende veya tabiri di­
ğerle f ^ l ı > - muzara' onu işletmek nıaksa-
diyle, arazi alan bir kimsedir. Devlet mülkleri
j I U - H C İ T hususî mülkler^^_)-=»d.lUve vaki)
mülkleri, bütün bunlar, karende vasıtasile iş­
letilirdi. Hususî, veya vakıf, veya devlet mül­
kü olan köylerdeki toprak evler ve avlular
(ji^^_,(.jL>. j y o-i » j ^ . »-^-^
ayni vaziyette i d i . Köylü arazisine hiç tasar­
ruf edemezdi, şöyle k i mülk sahibi kendisi­
ne her an: «evini arsamdan kaldır ve ara­
banı çek» diyebilirdi.
Buhara emirliğinde az arazi bulundu­
ğundan, mülk sahipleri ve derebeyler, esaret
kanununa ilitiyaç görmeden, aç ve evsiz
kalmaktan korkan köylüleri istismar eder,
onlara köle muamelesini yaparlardı (6).

»JJI- Jul JCI O ^ « Jl j \ f ^ 532 ve 740 No. lı mektuplar su hakkı­


na dairdir. 891 No. lı mektup nehir köprüle­
rinin tamirinden ve bu mecburiyetin tatbik
usulünden bahseder.
148 ve 825 No. lı mektuplar hükümda-
rm, haraç toplamak hakkmı, valilere veya
Şalıane merhametten iltifat gören ha­ başka şahıslara, ödenmek üzere, verdiğinden
kimiyet, necabet ve iktidar penahı, yük­ bahistir.
sek hükümetin itimadına nail olmuş sadr Bu mektuplarm çoğunda Buhara emirli­
biy, gözbebeğimiz faidî S ey y id Ahmet ğinin muhtelif yerlerinde yaşamış birçok oy-
Hoca, bilsin ki. Kurgan Gurcap surlarının maklarm isimlerine rastlanır. Bu malûmat
her tarafı harap olup gedikler açılmış­ etnografya itibarile fevkalâde kıymetlidir.
tır. Gözbebeğimiz, bir adamına, Hane-Abad, Mektuplarda meselâ şu isimleri gördük: Ka-
Kurgaşim, Yangi-Kant ve Cacirden, sadr beye rakalpak^'LL'o^r* Kinagas K a r a - K a l p a k ^ ^ ^
ise Husardan işçi toplatmak, her ikisi çabu­ JUİ» »jî ve Kara-Mangıt Kara-Kalpak
cak bu işçileri bir vekil ile göndererek Kur­ jlJij_,i^:u-i:^o_,'Mektuplarai.n biri Karmine
gan Gurcabm düşmüş ve kırılmış yerlerini iyi vilâyetindeki (kısmen veya kamilen) Kara-
tamir ettirmelidir.. Müslüman işçilerinden kalpakların buraya kazakların yurdundan
çok para alındığını işitiyoruz. Bunu iyice tet­ J l j s göç ettiklerinden bahseder k i , fevka­
kik etmek lâzımdır, şöyle ki hiçkimse ahali­ lâde mühimdir. Mektubu aynen naklediyoruz
den para almasın. Yüksek emre göre hareket (Nr 523):
ediniz. Allahm selâmı sizin üzerinize olsun.
Ramazan 1225. (6) Bundan, her köylünün cv ve toprağa sahip
olduğu neticesini çıkarmamalıdır. Hiç şüphe yok kl,
239 ve 527 No. lı mektuplar Nave-Gu- birçok köylü topraksız ve evsizdi. Bunlar başka
zar mülkleri ve onlardan alman haracm mik­ usullerle, ve meselâ, .bunak, lii- denilen İstik­
tarı hakkmda malûmat vermektedir. Nave-Gu- raz vasıtasile, hizmete bağlanıp, İstismar edilirdi.
154 Proj. r i T HA T

oturaklaşmalarına sebep, en ziyade, bu şart­


lar olmuştu.
56, 141, 488, 500 ve 637 No. lı mektup­
lar devlet mülklerinin -6^1; padişahın tasdi-
kile lıususî ellere geçmelerinden li-l^- bahse­
der. İptida «milki hukm» |»'v^e.lU ismini alan
bu mülkler sonraları «ınilki h u r r » _ ; ^ ^ i ^
yani lıer nevi vergilerden muaf mülk, ıstıla­
hı altında şöhret kazanmışlardı. Mezkûr mek­
J İ J 9 O.V^ ^ ^Si^^ jj^-j J:^^
tuplarda bu münasebetle deniliyor k i :

488 No. h mektuptan;


ülî^^s- o l j * A.il~.5C^; 4..v-l.>- A^ll»- . . .

^iâ) » j U / i l î iyi' ^1 j I ojCi^ j y j s T .

.... Biliniz ki. Meclisi Âli'ye gönderdi­


ğiniz mektup gelmiştir. Aman bay Tuksabe-
j\ K-^S'^ j}^*
nin kardeşlerinden şikâyet eden adamın, oğul­
luk haklarını beyan etmediğinden, haksız ol­
duğunu buyuruyorsunuz. Kadın arzusuna ka­
vuştu, artık bundan .sonra hiç kimse, sebep­ Karmine vilâyetindeki Riksalei Ha-
siz, işine karışmasın. Kazakislanda, bir ka­ zarei Harkan çeşmesi hususî bir mülk oldu­
zağın diğer bir kazak aleyhine, veya bir ka­ ğundan, Kıblegâh, Cennefnekân, Kabri nur
zağın bir karakalpak aleyhine ve yahut ta bir olanın (yani babamın) fermam bunu beyan
karakalpağın bir kazak aleyhine açmış oldu­ etmektedir. Sizin memurlarınız mezkûr Abçe
ğu davalara, kazakların yurdunda zuhur eden ile Riksaleye haraç için rnvda/ıale ettiler. Me­
bu eski davalara, kadılar bakmasın, Dava, bu­ murlarınızı men ediniz. Mezkûr yerin arazi­
raya geldiklerinden sonra açılırsa, kadılar sini mülk bilerek haraç için müdahale et­
onu tetkik edip halletsinler. Diğer meseleleri mesinler.
bize gönderdiğiniz adam arzedecektir. Alla-
500 No. h mektuptan:
hın selâmı sizin üzerinize olsun. 1222.

50, 320 ve 487 No. lı mektuplar, Özbek


haniarma, her vilâyetin ziraat mmtakalarm- <ı.^»jj d ü * ıj^j ^Ui» j l : ^ * S J ^ ' ^ j
dan, o vilâyetin nükerlerinin iaşelerini te­
min edecek, aynî ve nakdî vergileri toplama­
larına emir verildiğinden bahseder. Herhan­
gi bir vilâyetten bir senelik iaşe ve harç­
Abdurrahman Hocanın varisleri, yüksek
lık alan bir nüker, hâkimin hususî mü­
makama, Çahar-Rahe kasabasındaki 80 tanap
saadesi olmadan, o sene içinde, başka bir vi­
«mülki hükm» ün merhum padişah zama­
lâyete gidemez. Eğer her şeye rağmen, bağlı
nında, onun emri/e ölçülmüş olduğunu arzet-
olduğu vilâyetten ayrılmak isterse, oradan al­
tiler..
dığı senelik aynî ve nakdî paymı iade etme­
ğe mecburdur. 129, 470, 688, 689, 690, 691 v.s. numa­
ralı mektuplar «tanhah» » 0 ^ " -bir nevi tı-
Zannederim k i , Özbeklerin, Timurîler yül- ıstılahından bahseder.
devletinde hâkimiyeti ele aldıktan sonra
( X V I . asır), göçebeliği çabucak terkederek (7) Yazmada: \^
o RT ,1 ,1 S y ADA AR A Z I M E SE L E .9 / 155

J.'İ5. 270. 168. 483 vc 498 No. lı inek- etti. E m i r N a s r u 11a h , Hakim
fuplar «lıaı-acı lanabane» ve «haracı mal» atalığın bu hizmetine mukabil kendisini Kul
^ergiloriac \e ])u ıstılahların izahına dairdir, Kuşbikî lâkabıie taltif etti.
Ihııılardun i;!;-; No. iı mektuhn neşrediyorıız: Tetkik ettiğimiz yazma E m i r N a s-
r u 1 1 a h tarafından, Kinagaslarla yapılan
mulıarehe sırasında Şeluisebzte bulunduğu
zaman Buharaya, Hakim Kuşbikî'ye, gönder­
diği mektupların külliyatıdır. Bu mektuplar,
Hakim Kuşbikî henüz hayatta iken, tahmini­
31 J _ ^ i A."u:i, y\ A,'IÜ. mize göre kâtiplerinden biri tarafından, ted­
vin edilmişti.
Divanın başında kısa bir mukaddime
• Bi/ini: ki, yüksek makama gönderdi
vardır k i , burada E m i r H a y d a r ' m
ğıniz istida gelmiştir. Mündcricatı bize İta-
ölümünden sonra emirlik tahtına M i r H ü-
kikalı aejuıştır. Bahçeden le büyük bahçe-
ş e y i n T ü r e ' nin çıktığı kaydedilmiştir.
den beher taııah için bir lilc alınız. Tattab
H a k i m K u ş b i k î kendisine muhalefet
için bir tile vermeğe razı olmazlarsa, (malı-
etmiştir. 70 gün sonra M ı r Hüseyin
sulan) üçte birini alınız..
T ü r e ölmüş ve Ö m e r Türe tahta
229 ve 312 No. h mektuplar aynî ve çıkmıştı. H a k i m K u ş b i k î N a s r u 1-
»akdi nükeriye vergisinin miktarına dairdir. 1 a h T ü r e ' yi Karşiden Buharanın mu­
456 \e 682 No. lı mektuplar köylülerin hasarasına davet etmiş ve Buhara tahtına
mülk saliibine ait olan mahsulün me.fru pa­ oturtmuştu.
yını \ermekten çekindiklerinden İjahseder. Mezkûr tarihî malûmattan sonra tarih
803 No. h mektup padişahın hususî sırasına göre tasnif edilmiş mektuplar geli­
mülkler satın aldığına dairdir. yor. Yazmanın başında ve sonunda birer, iki­
148, 151, 267, 271, 276, 286 ve 577 No.lı şer yaprak noksandır. Divanda mevcut bütün
mektuplar mülk arazisi sahiplerinin haraç­ mektuplar H. 1243 ile 1251 seneleri arasın­
tan muaf kılındığından bahseder. da, yani 8 sene zarfında yazılmıştır. Bugün
Bu kadarla iktifa etmek mecburiyetin­ yazma 489 mektubu havi 147 yapraktan mü­
deyiz. Fakat hemen söyliyelim k i , müdekkik rekkeptir.
ve müverrihler için, hakikate müstenit, zen­
Bu yazma kıymet ve ehemmiyet itibari-
gin bir malzeme hazinesini teşkil eden tari­
le yukarıda tetkik ettiğimiz iki vesikadan, ya­
hî kıymeti haiz vesikalar bahsettiklerimizden
ni Şeybani harım vakıfnamesi vc Emir Hay­
çok fazladır.
darın mektuplarından aşağıdır.
3) EMİR N.ASRULLAH'IN HAKİM
Yazmada bulunan mektupların ekserisi
B İ K r Y E GÖNDERDİĞİ iMEKTUPLAR:
hususî meselelere aittir; tarihî kıymeti haiz
(Farsça. Ölçü 15X24.5 cm.. Hususî kü­
olanlar da Buhara ile Kinagaslar arasında­
tüphanemizde).
ki muharebeye dairdir ve ancak bir mektup
E m i r N a s r u 1 1 a h , yukarıda bah­
(No. 232) hakikaten çok ehemmiyetli olup,
si geçen Em i r H a y d a r ' ın oğlu olup,
Emir N a s r u I I a lı ' m Karşi vilâyeti
Mangıt emirlerindendi. Babasının ölümünden
idaresine gönderilen H a k i m K u sb i-
ve hemen bunu müteakip ^cardeşlerile yaptı­
k î ' ye sunduğu ve kendisine geniş bir ser­
ğı kısa bir mücadeleden sonra Buharaya ge­
besti bahşeden fermandır.
lerek babasının tahtına geçti. Hakim
K u ş b i k î veya M u h Ü. m m e t H a k i m Aynen naklediyoruz:
l ' i y K u l Kuşbikî, Emir Hay­
dar devrinde sarayın büyük ricalinden bi­
riydi. 31h S:r^» ^ j>j ^ i .
E m i r H a y d a r ' ın vefatından son­ ^O/L ^j^^j J c^yj til
ra E m i r N a s r u 1 1 a h ' m taraftan
olup. Buhara emirliğini ele almasına yardım
156 Prof. Fİ T R AT
verildi. Mezkûr vezaret sahibi Ka
ğı, orta ve yukarı köylerinin bütün
f\CcX^ j XllLl^ jL.=-
j U J safidî ve kabudî (8), değirmen kira
j
çenin tanab üzerinden alman ver
t5jj j( <^ij h j - } » / j -> resmini ve civar köylerinin zekâlın
keriye'yi, tanabei nükeriye'yi, safi
kebud barî'yi, hepsini defleri âliy
manında istiyerek toplasın ve Kuş
elaman (?) talep ederek teslim e
ce malikâne sahipleri, vezir hazre
velce hazırladığı cetvele göre, a
mazlarsa köylülere versinler. Ma
leri, bu sene köylülerden haraç ol
lan bütün mal ve paraları vezir h
iade etsinler. Karsı gelirlerse, ha
^jTjj^^9 X^ iJÎ ^ \ Jjj»^ Emaret ve cesaret penahı Badab
; » t v
dane 'l§ik Ağabaşmın maaşların
sınlar. Bunların tanhaha'lanndan
side bulunan paralarını vezir haz
lar. Serserileri cezalandırsınlar ve
^ 1 ^ UyJl j U » »\ 3^ j^c- -Xı'3^~i
ta yüksek fermana göre hareket
S,_^X> »lu. o j l 3 J û . - ^ J il. ayrılmasınlar. Muharrem 1246 t
x - U ' A-Jo' I j j ^ I f ' j U j l 3
zılmıştır.
Mangıt okçuları ve hase-bardar
Diğer bütün hizmetkârlar 6 »
Çihre Ağası 12 » »
Mirza başı 16 » »
Mirahur 40 » »
Karaul biki 30 » »
Cibaçi 20 » »
Tuksabe 50 » »
İşık Agabaşî 60 » »
Badal-bek Mirahur 100 » »
Adine - Pansad - başı 100 »
Bu fermana göre hareket etsin
4c- ^ * j . *

a* i r . c5- harrem ayı 1246.


4^ «^-^1. Bu paygir, yani cetvel, fermanın sonu­
t^^-*?"

na ilâve edilmiş olup, memur ve hizmetkârla-


4İ- ^ » «If^ A i L i y
r m maaş cetvelidir. Bunlardan yalnız i k i ki­
4fr İSİ V İ U 4 I şinin isimleri cetvelin sonunda kaydedilmiş­
tir. Her ikisi, müstesna olarak, kendilerine,
4^ jlj^ A - a Ç J ^ P - T jv« J j l .
rütbelerile mütenasip, düşenden fazla hubu­
4 c - (y A - a Ç ^^İl J u a i l OJT bat alırdı.

(8) Sa/idî ve kubudî (,safid barî„ ve «İcabud


bari») biçilmiş ve tarladan kaldırılmış ekinden
ı5 j J u i . - ' 4 i ve h e n ü z olmamış o l d u ğ u n d a n biçil­
j-^SjŞ'
Vezaret penahı, mukarrip Muhammed memişj ' l U ekinden a l ı n a n vergilerdir. (Bak:

Hakim biy Kul Kuşbikînin Karşi vilâyetinin A. S e m ö n o v Tacik resmi evrak nümuneleri, -

idaresine gönderilmesi için yüksek ferman Taşkent 1929, sah. 23). B u vergilerin şekil ve b ü ­
yüklüğü h a k k ı n d a m a l û m a t ı m ı z yoktur.
oRT A A S YAD A A R A Z I M t S E L E SI 157

liui.dan başka 43, 46, 48, 62, 74, 76, 194 ve 220 No. lı mektuplar tanabane ve
174, 184, 225 ve 328 No. Iı mektuplar su­ oluje, yani nükerlerin iaşesini temin edecek
yun tevziinden bahseder vc suyun hükümda­ vergilerin miktarından bahseder.
rın elinde bulunduğunu isbat ederler. Tedvin edilmiş olan bu vesikalar birçok
183 ve 432 No. lı mektuplar arıklarm tarihî meseleleri halledebilirler.
açılması ve temizlenmesi mecburiyetine dair­ İlimler Akademisinin, Orta Asya cüm-
dir. huriyetlerinin yardımıyle, Orta Asya tarihinin
birçok esas meselelerinin tenvir ve tahlili için
129 ve 265 No. lı mektuplar cul vergi­
son derece elzem olan, bu gibi vesikalarm
sinden bahseder; bundan başka bu mektup­
neşretmesini temenni ederiz.
lardan birinde bay-puU denilen bir vergiye
rastlıyoruz. rusçadaiı çe\iren: } ' . Kuhtntay
Bibliyografya

zı lisanî \e tarilıî lıaşiyelcrle birlikle l)u vakıf


G. K a (] u o t t c . Einc Kau-lıtiürischc
\esikasiiiiti 5eııi bir lercen.esini neşrelti [Un-
ukj-urkunde aus der Klıodschu-zcil osl -
garischc lultrbüchcr. Band X I . Heft 3. S. 277.
Turkeslan (Lunds L'ıüversitels Lirsskrifl . X.
2ö3 |. IJınıdaıı böyle G. R a q u e t t e " in
F. Avd. I . Bd. 26. N. 2) Lnud • Leipzig 1930.
hı: küçük risalesini okıunak isteyenler F.
G i e s e in bu makalesine müracaattan
Bilhassa Şarkî Tiirkistana ait muhtelif n'.üstağni kalamazlar.
filolojik tetkiklerile tanınmış olan İsveçli F. G i e s e ' nin y,..j)mis olduğu las-
müsteşrik G. R a q u e t l e ' in yirmi dört lıilıler, hemen umumiyetle doğru gibidir. Ve­
sahifelik bu küçük eseri, bize yalnız bir lisan sikanın faksimilesini dikkallice gözden geçi­
vesikası değil, ondan daha mühim olarak bir rince, R a q u e t l e ' in yanlış okuduğu ke­
tarih vesikası, daha sarih bir ifade ile. bir va­ limeler derhâl göze çarjjmaktadır. .Maamafilı
kıf vesikası vermiş oluyor; A b u I g â z1 F. G i e s e ' de de yanlış okunmuş kelimeler
Yulbars Balıadur Han bin A b- yok değildir .Meselâ « J ^ r : tü^imcl» keli­
d u 11a h Han namına (1078 Hicrî) de mesi gibi İran ve Orta-.Asya turihile iştigal
Kâşgar'da tanzim edilmiş olan bu yarliğ. üme­ edenlerce pek malûm bir kelimeyi o da R a-
rasından S e y f u 11a h B e y Ç u r a s q u e t t e gibi yanlış anlamıştır. Rıza Nuı
için bir aile vakfı tesis edildiğini göstermek­ \e Ba n g -R a h m e tî taraflarından neş­
tedir: Yarliğin başında devletin bütün me­ rolunan OğuznâıiK' metninde bulunmak do-
murlarına hitap edilerek, ifa ettiği birçok layısile. şu son zamanlard.T epey münakaşa­
mühim hizmetlere mükâfat olmak üzere ya mevzu olan bu kelime hakkında burada
S e y f u 1! a h Bey Ç u r a s "a bir ark biraz izahata girişmek faydasız olmaz sanı-
su ihsan edildiği ve esasen onun mülkü olup run. Esasen bu mahiyette metinlerin neşrin­
hududu tayin olunan arazinin o su ile bera- de en müşkül olan nokla, jslılnh mahiyetinde
her vakfiyeti kabûl olunduğu söylendikten oian bu gibi kelimeleri)i tefsirinde kendini
sonra, evlâda mahsus olan bu vakıftan hiçbir gösterir,
vergi alınmaması emrolunnıakîadır. F r o { . P. P e 1 1 i o t ' nun verdiği
-Müellif mukaddimede umumiyetle va­ malûmata göre tüşiuu'l kelimesi niogolca me­
kıflardan ve bu vesikanın mahiyetinden mur mânasına gelen bir kelimedir; hu keli­
bahsettikten sonra, arap harflerile metnini menin Uygurlar arasına da geçmiş olduğu
ve lâtin harflerile transkeripsiyonunu neşre- meşhur Çiri-Uygur sözlüğü'nden anlaşılmak­
cliyor ve bunu almanca bir terceme takijı tadır. B u d a g o f • a göre | C. I , S. 396 \.
ediyor. Tercemeye haşiye olarak, bu metinde Kazan lehçesine de geçtiği anlaşılan bu keli­
geçen birtakım ıstılahlar yahut coğrafî mev­ menin X V inci asrın ikinci yansında lüşümel
kiler hakkında faydalı malûmat verilmekte jeklinde de kullanıldığı görülüyor k i [Toun^
ve nihayet vesikanın mükemmel bir fotoğra- pao, 1930, 37J. R a d 1 o f f ' da da bu .şekilde
fik kopyası ilâve edilerek, bu suretle müelli­ mukayettir [ I H , 1591]. Kelime Oğuznâme
fin okuyuş tarzının kontrolü imkân dairesi­ metninde «büyük bir memur, bir vekil» mâna­
ne alınmaktadır. Esasen ilmî mahiyetteki her sında olarak kullanılıyor [T'oung Poo, Vol-
eserin, her neşrin birinci sartı. okuyucuyu X X V I I , P. 344]. B. R. N u r . Prof. P e 1 1 i -
daima kontrol imkânını vermesidir. îşte o t ' nun tenkitlerine verdiği cevapta, bu ke­
bu sayededir k i Prof. F r i e d r i c h limeyi bilmediğini itiraf ederek, münakkıdin
G i e s e , 1931 de. müelli.nn bâzı okuyusla- bu kelime hakkındaki mütalâalarım tasdik
i"mı ve bâzı lercemelerini yanlış bularak, bâ­
160 B I B Li y OG R A F Y A

ediyor [Reponse a un article de M. P. Pel- le bir telif ve izah tarzı buluyorum: Gerek
Hot, Alexandrie 1931, P. 36]. Oğuznâme'mn Türk devletlerinde, gerek Moğol devletlerin­
diğer naşirlerine gelince, onlar da bu tüşimel de devletin askerî istinadgâhmı teşkil eden
kelimesini «nazır, vekil» mânasına alıyorlar; ve hükümdar ailesile kan karabeti olan göçe­
ve «eğilmek, uyuşmak, güvenmek» mânala- be kabileler, umumiyetle hükümdarın sarayı­
rmda olan «tüşi» kökünden geldiğini söyle­ na mahsus koyun vermekle mükelleftirler
dikleri bu unvan ile, buna yakm mânadaki (bu hususda birçok tarihî deliller sayabili­
«ina» kökünden gelen inal, inanç, inançu türk riz). Şu halde esasen bir saray memuru olan
unvanlarını mukayese ediyorlar [Oğuz Ka­ ve sofra, mutbak hizmetile mükellef bulunan
ğan deslani, İstanbul 1936, S. 50]. Benim tüşimeller, hu vergiyi tahsil için kabilelerin
fikrime göre, in den gelen «ineU.inal» unva- nezdinde bulunan bir nevi merkezî idare mü­
nile «inan» dan gelen «inanç, inançu» un­ messili ve müfettişi sıfatını da alabilirler.
vanlarının kökleri ve mânaları birbirinden Bezm-ü-Rezm'de bunların ulus emirlerinden
farklıdır. Tüşimel kelimesine gelince, bunun yâni kabile reislerinden ayrı olarak zikredil­
X I V üncü asırda Ilhanîler ve Celâyerler'de meleri de buna başka bir delil olabilir. Bu
mevcud olduğunu, hattâ Orta - Anadolu'daki izahattan sonra, bu unvanın mahiyeti az çok
Moğol uluslarmm başmda da tüşimeller bu­ tavazzuh etmiştir sanıyoruz. X I V üncü asır­
lunduğunu muasır tarihî kaynaklardan bili­ da îlhânîler ve Celâyerlere, sonra Kara-Ko-
yoruz [ ^ j ' j ' üVlj-i : Bezm-ü-Rezm, yunlu'lara, Ak-Koyunlu'lara ve nihayet Safe-
S. 291]. vî'lere geçmiş olan bu unvana X V I I nci asır­
X V I inci asır müelliflerinden Tuhfe-i- da Kâşgar'da da tesadüf edilmesi, onun deva­
mını ve intişar sahasının genişliğini göstere­
Sâmî sahibi Safevî şehzadesi S a m M i r -
bilir.
z a ' nm bir kaydma göre, Safevî devletin­
de tüşimellik memuriyeti vardı: Şah İsmail'in Bu küçük misâl gerek R a q u e t t e ' i n
tüşimelliği hizmetinde bulunan Yusuf hey gerek G i e s e ' nin yanlış okuyup yanlış
Tüşimel maruf bir âlim ve şâirdi [ j ^ - mâna verdikleri bu tüşimel kelimesinin, ne
Tahran tab'r, S. 186]. Bu sarih izaha uzun izahata muhtaç bulunduğunu ve yukanki
göre, X V I - X V I I nci asırlarda yazılmış fars tafsilâta rağmen henüz lâyıkile aydınlatıl­
lügat kilaplarmda bu kelimenin «sofracı» maktan ne derece uzak olduğunu meydana
mânasında olarak gösterilmesi, yâni bu un­ koymuştur sanırım. Bu meçhuliyet, onların
vanın hükümdarın şahsî hizmetinde bulunan doğru oldukları sair birtakım ıstılah ma­
bir saray memuriyetine tahsis edilmesi doğ­ hiyetinde kelimeler için de aynı kuvvetle va-
ru gibi gözükmektedir. Umumiyetle Ortaza- riddir: Meselâ aymak, khurçin, tavcı,
hıan garp ve şark idare teşkilâtında hüküm­ 'amer-dâr, mîr-âb, kök-haşı, kelanter ke­
darın şahsî hizmetine mahsus saray memuri­ limeleri de çok basit ve kısmen yanlış
yetlerinin ehemmiyeti malûmdur: j N L . ) \ ^ izah olunmuştur. Kezalik metnin niha­
jS^llX^ ,bekeül gibi memuriyet isimleri, hep yetinde, tesis edilen vakfın birtakım ver-
sarayın sofra hizmetinden alınmıştır. S a m ligilerden istisna edildiği anlatılırken, muh­
M i r z a ' nm yukanki sarih ifadesinden telif vergi isimleri geçmektedir ki, bunlarm
sonra, P. P e 1 1 i o t 'nun tüşimel kelime­ mahiyeti etrafile izah olunmak şöyle dursun,
sini bekeül'le sinonim addetmekteki şüphesi­ hattâ bâzılarının isimleri bile doğru okuna-
ne pek yer kalmıyor. Ancak burada halli mamış ve tabiatile tercemeleri de yanlış ol­
icabeden bir mesele kalıyor: Bezm-it-Zîem- muştur. Gerçi bunlardan bâzılarının mahiye­
deki ifade, tüşimeli «Orta-Anadolu'daki göçe­ tini tayin çok müşkildir; fakat bâzıları da
be Moğol kabilelerinin emirlerinden spnra vardır ki, hiç olmazsa şimdiye kadar yapıl­
ve onlarla alâkadar olarak» gösteriyor; hâl- mış birtakım tetkiklerden istifade edilmek şar-
S a m M i r z a ' nın ifadesi, bunun tile, ortaya yeni malzeme koymak ve yeni ne­
bir saray memuriyeti olduğunu ifade etmek­ ticeler vermek kabil olmasa bile, az çok tavzih
tedir. Bu bariz tezadm sebebi nedir? Tama- edilebilirdi. Ş e y h S ü l e y m a n ' m Çağa­
mile itimada şayan olan bu iki kaynağın ifa­ tay lügati, S t e i n g a s s ' i n Farisî lügati
delerini nasıl telif etmek kabildir? Ben şöy­ gibi kıymeti şüpheli, basit eserlerle bu gibi
Bî B Li Y o GR A t YA lÖI

eski metinlerde geçen tarihî ıstılahları hallet- nordunun \ arisi olan devletler — Chancelleric
nıeğe çalışmak, abesle uğraşmak demektir. an'anelerine mutabık olaıak tertip edilmiştir.
Hâlbuki £ _^:>. gibi birtakım ıstılahlar -Meselâ Diplojnatik bakımından çok ehemmi­
yetli olan başlangıç formülü, gerek Çin Mo­
hakkında evvelce -tabiî çok nakıs olmakla
ğol!,.nnm [Bakınız: M . G. D e v e r i a ,
beraber- tetkikler yapılmamış değildir. Soıı-
A'o/es d'Epigraphie mongole - chinoise, Paris
ra; Moğol devrine ve Altınordu ve Kırım
K.97), gerek İihanîleriu divanlarından çıkan
Han yarliğlarına ait yapb.nij tetkikler saye­
kitabûler ve yarlığlaria mukayese edilebilir.
sinde bu metindeki birtakım vergi isimleri­
[•R'. K o t \ i i c z. Formült's initiales dcs do-
nin mahiyea d ha elraîlıc;! aııiatılabilirdi.
cumeııtes Mongols aiix XIll e et XlVe S. Ro-
Mamafih. Ortazam.nnn muhtelif Tiiik
eznik orientali;-tycz-ı-i. Tome X. F. I.Hl - 157.
devletlerine ait tarihî kaynaklar - vakayiname­
19341. Tabiî burada -bütün müslüman Türk
ler, resmî vesikalar, ve !ıer nevi edebî vesi­
devletlerinde olduğu gibi- eski formülün
kalar - hukukî ve malî tarih bakımından me­
i s 1 â m î b i r ş e k l i n i görüyoruz. Ay­
lodik bir şekilde tetkik pJUmedikçe. bu gibi
ni hususiyeti . yukarıda zikrettiğimiz dev­
ıstîlahlarm mahiyetini İM'ikıyle anlamağa
letlere ait mümasil vesikalarda da gör­
imkân yoktur. j U ı > ( ^^'j • ' J-'^
mek kabildir. ]şle Diplomatikle, ait olan
kcümelerile verj^i isimJerii:dcn bazıları hak­ bütün bu gibi meseleler. R a q u e t t e ' in
kında elimizde - şimdiye kadar bilinenlerden risalesinde maalesef ihmâl olunmuştur. Hâl­
çok fazla - yeni malzeme bulunduğu cihetle buki Orld \c \em Zamanlar Türk lariliine ait
İHInları lâyıkiyle aydınlatmak kabil olurdu. ciddî teruukilerin meydanıı gelmesi için, bu­
Lâkin, bu küçük tenkil makalesinin kadro­ na ait vardımeı ilimlerin bir an evvel teşek­
sunu haddinden çok fazla tecavüz etmemek kül elıncsi birinci şarttır, ve Diplomatik bu
için. onları başka bir fırsata bırakmak mec- arada hattâ Nüniismatih'ien daha mühim bir
''uriyetindcyiz. (lissiplindir. R a q u e l l e " iıı neşrettiği lıu
Tarihî ıstılahların anlaşılması ve şerhi \ esika gibi mühim ve nâdir vesikaların neşrin­
bukımnKİai! çok noksan \e kusurlu olan bu de bu cihetlere imkân derecesinde riayete ça-
vakıf vesikası. Diplomulik denilen vesikalar lışnıahdır ki yakm bii' âlide bir Türk Diplo-
tetkiki ilmi b^kır.-nıdan da hiç i y i işlenmiş ı:!aiik'i teessüs edebilsin.
değildir; Haricî tavsif çok sathî olduğu gibi. Maamafih. bütün bu tenkillere, ihtirazı
dahilî tenkit eil leti de tamamiyle ihmâl olun­ kayıtlara rağmen, gerek bu risalenin, gerek
muştur. Hâlbuki üslûp \e nuıhleva bakımın Prof. G i e s e ' nin makalesinin, Türk valcıf-
dan vesikanın ne gibi kısımları ihti larmm tarihi ile uğraşanlar için aslâ ihmâl e-
va ettiği , başlangıç formülünden baş­ dilemiyccek birer çalışma mahsulü olduğunu
layarak sonuna kadar ne gibi esaslara ri- inkâr etmiyelim. R a q u e t t e ' in bize ver­
ayei olunduğu, muasır veya daha evvelki diği fotografik kopya, -hükümdarın lâyikıy-
"»uhtelif Türk devletlerinin «Dîvan • La Chan- le okunamıyan mührü müste.sna olmak üzere -
<^eUerie» lerinden çıkmış mümasil vesikalar­ bu vesikayı doğru okumak imkânını kolaylık-
la rniikayese edilerek gösterilmeliydi: Bir as­ L temin edecek kadar güzeldir. Okunuş hatâ­
rı mütecaviz bir zamandanberi ilhanlılar ları tashih edilmek, metindeki tarihî ıstılah­
devrine, Altmorduya. Kıııma ait oldukça lar üzerinde -yukarıdanberi izaha çalıştığı­
mebzul mümasil vesikalar neşredilmiş oldu- mız veçhile- melodik bir surette çalışılmak.
ğ'i cihetle, büyle bir tahlili hiç olmazsa sathî Diplomatik bakımından gösterdiğimiz eksik­
iîir şekilde yapmak imkânı kolaylıkla mev- likler tamamlanmak şartile, bu kıymetli va­
cultM. Filhakika bu vesika, tamamiyle. Cen- kıf vesikasını yeniden neşretmek, ilme bü­
r'-'Her devletlerinin ve o an'aneyi takip eden yük bir hizmet olur; ve bilhassa bu cins ça­
sair siyasî Türk heyetlerinin - Celâyerler, Ti- lışmalar için güzel bir örnek teşkil eder.
murîler. Kara-Koyunlular. Ak-Koyunlulaı.
Fuod Köprülü
Safevîler. Hint Timurîleri. Şeybanîler, Altı-
F r a n ç a i s e
P a r t i e
L'institution cJe Val<f
et
L'impor-tance nistorlqvie de documents de Valcf

Prof. Dr. FUAD KÖPRÜLÜ

S75 E. C . ) ; El-is'uf uhkânı-ul-evkâj


L'instilution de Vakf. constitue unc ( Le Cahe 1926) de 1 b r â !i i m b,
question de premiere importance tant aıı M u s s a a 1 - T a r a b u ] u s î (mort en
point de vue juridique qu'â celui de riıisloire 922 H . - 1516 a. J. C.) Kilab Ahkâm-al
en general, pour l'ctude du monde turc et Vakf (lîayâar-ûbad, 1935) nonvelle C-di-
musulman des temps moyenageux et moder- lion de H i l â l b . Y a li y â (mort en
'les. I I est certain que des racontais — qui ont 245 H ) . Des oeuvres telles que Ahkâm-al-cv-
revetu un caractere presque classlque — dc- kâf d'E u m e r H i l m i e f f e n d i et
bites sur Toriğine de l'institulion de Vakf Alıkoni-al-vııkûf de A l i H a y d a r E f -
dans le monde musulman, ne reposent sur i endi, redigees nalurellemenl sur base du
aucune base historique. rite Wimaiiie ont garde jusqu'a ces deriiiers
Toutefois nous constalons que la fon- temps la renommee d'oeuvres classiq'ies. Dans
dation des vakfs remonte, dans le monde mu­ ces deux dernieres oeuvres on remarque cer­
sulman, aux periodes qui ont suivi les premie­ taines reformes, certaines peliles modifica -
res conquetes musulmanes eii Syria et en lions que les juristes lures ont aj)portees, pen­
Egypte, c'est" â dire au premier sieck dant toule la longue duree ide la vie de FEm-
de I'hegire. A u icours du deuxieme siecle. j)ire Ottoman, suivant les exigences de la vie,
alors que des ecoles juridiques musulmanes dans la resolution de la queslion du vakf,
setant formees, toutes les questions juridi­ sans pouvoir se deparlir iiaturellement des
ques furent minutieusement etudiees, la ques­ principes generaux poses par les grands
tion de Vakf a ete I'objet de constructions imams. Mais, ces auteurs )ion plus n'on Y'''Mf<»i
systematiques. Et aux epoques suivantes, les a se soustraire â un dogmalisme elroit, sous
systemes juridiques sur le vakf ont ete coor- la pression du milieu ou ils vivaient et de
dones par les Hanefites, les Cliafiites, le* leur .propre mentalite.
Hanbelites, les Malikites et les Imamites, avec Les etudes ainsi Ae\e\o])\)c(^i^ sur leg ins­
certaines modifications apportees par les ju- titutions de vakf dans les pays musulmans,
ristes appartenant â ces .differentes ecoles. conslituenl depuis un siecle, un sujet d'etu-
L'application de I'institution de Vakf dans de panni les juristes-orienlalistes de I'occi -
une large mesure et dans le monde musulm.an dent. Les Etats colonisateurs qui ont place
tout entier sous Tinfl uence de differents sous leur dominalion certains pays musul -
facteurs, ,qul ne sont autre que les necessites mans oh exisle rinstitulion de vakf, s'effor-
pratiques de la 'vie sociale, ont contribue evi- cerent naturellement â cludier celte institution
demment â l u i idonner le caractere d'un su- lorsqu'ils ont entrepris I'etude du droit mu­
jet juridique digne d'etre traite. Les oeuvres sulman qui y etait en vigueur. Voilâ pour-
celebres traitant de l a jurisprudence musul- qui ont compte des ouvrages el des articles as-
inane, crees par 'des savants appartenant â sez importants concernant specialement le
divers rites renferment des notions detaillees vakf parmi les etudes faites en Occident sur
â ce sujet. En outre i l existe des livres trai­
le droit musulman.
tant specialement de I'institution de vakf. tels
L'une des preoccupations essentielles
que Ahkâm-alVakf (Le Caire 1904)
d'un etat colonisateur doit consister dans Ja
<^'A 1 - K h a s s â f (mort en 261 H .
connaissance du pays el tie la j)opulali<)U
qu'il gouvenie. et dans la conceplion des prın- jbondainment failes en Occident depuis un
cipes de droit qui regissenl leuı^ rcialions. siecle, le s e u l asjject juridique de Finstitu-
C'est aiusi que nous sommes au cci'.ra'il de Fe- lion tie rukj est loin d'etre eclairt'.
xislence de plusieurs ouvrages qui relalent la
i-es iii.stitu/ions juridiques, cojujue
situation de Tinstilution de vakf dans dif-
loutes ies autres institutions sociales, doiveiil
fcrents jıays et les precejJtes de vakf d'apres
absoluinenl etre tHudices au j)oint de vue his-
differentcs doctrines. On peul irouver dans lorique p o u r pouvoir e i r e expiiqiices scienti-
an article intitule «irakf» de H e f f e n i n g 'iquement.
paru dans VEncyclopedic dc rislaın, une
bibliograplüe sans doute incomplete des U est impossible de roncevoir el d'ajquf'-cier
principales etudes faites â ce sujet. Nos ju- une institution juridique quelconque, sans
ristes qui, jusqu"â preseni se sont occupes de 1 a v o i r conisdcree jjrealablement dans son
la question de vakf n'avaient pas songe â milieu nature! et sans avoir, poursuivi sou
rechercher les preceptes de vakf d'apres les evolution historique. La formation de ['esprit
a\ıtres doctrines, etant donne qu'ils se con- juridique, dans son sens actuel large et ve­
tentaient de consulter les oeuvres de certains ritable, est done impossible tant que la con-
compilatcars, redigecs d'aprcs les ı>rincipes naissance juridique n'est pas comple-
du rite Hanefite, tandisque les juristes-orien- fee par I'histoire et la socioltigie. Si
lalistes de I'occident ont etudie l'institution nous appliquons cette regle gene -
de vakf d'apres les differents rites, ont rale au sujet qui nous preoccupe, voici le re-
parfois etabli des conıparuisons et ils ont ete sultat 0Û nous arrivons: I I ne suffit pas d'ap-
meme jusqu'a lechercher les questions d'ori­ prendre le.s s y s t e m e s theoriques concernant
jine. 1 nistitution de vakf, construits par les an -
ciens juristes miisulmans, pour pouvoir com-
C'est vraiment surprenant de voir que prendre le vrai caractere juridique de cetfc
toutes ces etudes soient restces ianorec-s institution qui est une realiie sociale. Si nous
dans notre pays gouverne iiourtant sur parvenons â poursuivre sa naissance et son
base des princij)es de droit nni - ('•volution dans les societes a])par -
sulnian jusqu'a Tavenement du regime re-
tenant â des periodes et des milieux
[Hiblicain et iiwr...'
iinidiques. ffernieie. reformes '^'^^ermines. cest
^. a
a dire
Uiie que
que si nous
»i n"""
pouvons saisir le processus de revolu­
Ce))endant. afin de ne ])as fausser les tion historique du probleme, c'est alor.s şeu-
idees nous tenons â ajouter immediatenienl lement que nous aurons atteint notre bu!. Kt
qu'a part certaines exceptions rare.s. les t'tu- c'est egalement alors que nous apprendrons
des occidentales sur l'institution de vakf sont aA-ec toutes leurs causes, la vaieur ])ratique dc
egalement assez arrierees. et se composent des ces systemes theoriques. leur possibilite d'ap-
recherclies juridiques et doginatiques, dans plicalion aux necessites de la vie. leurs cotes
leur sens restreint. En general, ces auleurs restes purement theoriques et les differences
n'ont pas pu se liberer des traditions creees qui existent entre eux. L'on voit (Jonc
par les auteurs musulmans et se sont surtout que les etudes historiques preseiitent une
occupes des questions ayant une valeur el importance primordiale, pour la comprehen­
un caractere pratiques. Ces oeuvres q u i sont sion de l'institution de vakf. meme au seul
ecrites i)ar des auteurs qui considerent It point de vue juridique. Or, independamment
ie
droit non pas comme une science basee sr de cette consideration, rinslitutiou de vakf
sur
I'histoire et la sociologie mais comme a une grande importance au point de vue pu­
une
IcchniquA juridique, ne peuvent suffire rement historique. De nombreuses fonctions
â
expliquer I'evoloution de l'institution de sociales qui presentent aujourd'hui le ca­
vakf, meme au .seul point de vue juridique. ractere de services publics, d'apres la con­
Ainsi. malgre les etudes poursuivies en Orient ception d'etat actuel. etaient assumees danf^
de])uis des siecles el malgre le.- ]>ublicatlons le lemps. par l'institution de vakf. Des tr.i-
vaux publics tels que la conslruclion de \oie^
/." / A >• T I T U T 1 O .V J) E /• . / A' /•' 5

el des püiıLs et les liavaiix d'inigalioıı; Jes ati aires de Vakf a i n s i que les orgatiisat/(,!is
travaux d'assistaııce sociale tels que les I K J - rliargees de cede (piestioii; de suvoir q.unitl,
pitaux et les assitances au'c pauvres, les af- ÜÛ et quels genres de Vakfs out etc institucs.
1 aires de culture destinees i i assurer le En utilisanl d'une maniere minulieuse ei nie-
subside du corjjs eııseiguarıt et de c;;ux qiii y tliodique k>s sources hislori(pies (jue n(,us
rece\aient Tiustructiou. tels que les mcdresses possedons. i i est cerlaiii que ces poitK.-. oh., -
et les bibliot'ueques etaieut geres dans le tenıjjs curs seront tant soil j)ou (»claires. NombreuM's
directement par les Vaki'. I I est done ıı;- sont les sources auxqueUes nous jjouvons
dispensable, au point de \ ue d'histoin' so­ jniiser j)our etudier fliisloire de i'insiii-ilion
ciale de savoir le vrai caractere de toutes ces de Vakf c^hez les Klnvûrezınchâh, les llhani-
questions, leur degre de developpemeut, et do des, les Djelayerides, dans I'Elut Seldjoucide
quelle maniere et ])ar quelle organisation ei- de rAiialolie, dans TEmjiire (/lionu.n, clio;
les etaient gerees. les .Safe\iles e! dans les Elals lines de l7/r-
Est-ce que des recherehes liisloriques dousta/i. ;i conjtiu'ncer j)ar le (inind /'.iiipire
ont ete faites sur l'instilution du vakj a ce Seldjoucide. (Â'prndanl. h's eludes failes j u s -
point de vue? qu'a ]jreseiit sur I'hisloirc des Klals lures ci
nuısulmans du iiioyen age el des Iciiips niodiM
Nous devons maliıeureusement avouer
lies elanl (res iiisiffusanlcs. hi (juc-tioii dc
que des etudes 'serieuses de ce genre n exis­
] ukj a ele rom))h~'len)enl negligee ciiiiMue
tent pour ainsi dire ni dans nötre pays m
d'ailleuis luules h>s aiilrtis (pjeslioii,-- d'liisloiic
dans d'autres pays nuısulmans. En dehors
sociale. Done non seulemcnl les jurisles, niais
des etudes dogmatiques resserrees dans un
aussi bieu les hislorietis son! res])onsab(es
cadre tres restreint. certaines eludes limilees
du fail que la question dr vakf ne soil
ont ete faites seulement sur l'organisation ad­
|);is efudiee jnsqu"ii /rresenl d'une maniere
ministrative des vakfs, etudes que nous de­
scieiitifique. Dans <;es condilioiis que fan -
vons surtout aux orientalistes de FOccident.
drail-i( faire pour eludier l a queslion de vak(
Et encore ces etudes traitent-elles presque ex-
au point de vue liislorique el pour eelairer â
clusivement lu periodd des Mamclouks et en
ce sujet egalemeni riiisloire juridique el
partie certains Etats musulmans de I'Afiiquo
riiisloire sociale? Nous !'exj)liqiK'inns i)rie\e
du Nord et VAndalousie.
meiit.
II est possible d'acquerir des connaissan-
ees exactes sur la question des vakfs de Les premieres -ictinceri auxipielles i>n

1 epoque; des Alaraelouks sur lequel nous pos- devrait avoir recours pour uiie elude Iiislo -

sedons des sources historiques tres abondan- rjque de rinslitulion de \ a k i . soul h's ecrils

tes par rapport aux autres periodes. Outre rl'ordre litlerairc lels que les clironiipies. les

Van B e r c h e m, G. et et J. nıiincheûte, les ouvra-j;es aco^r(iplii<pi('s qui


conliennent des details (res imporlanis '^iir
SauV aget qui ont traite de cette question
l'administralion financiere. el les relations de
dans plusieurs de leurs ecrits, G. D e ni o m-
voyages. Les chrouiqiies semi-officieis, (es
legnes I'a detaillc d'une maniere satis -
miincheâle contenanl des documents on leurs
faisante dans son rernarquaitle ouvragc in •
copies et rediges souveni jiar les liauls foiicli-
titule ,La Syrie a 1'epoque des Mamelouks
ounaires de la Cour charges de la nvk'clioii i\e>
(Paris 1923). Pour les Etats musulmans de
doeunients officieis el les om rages geograjdii-
I'Espagne on trouve certains renseignenrciits
ques eonlenanl les renseignemeiils puises dans
dans VEspagne Musulmai'e (Paris 1932) de
les ecrits officieis concenuui! la vie economi-
Levi P r o V e n Ç a 1. Or c'est una necessi-
que et financiere de differents pay.s, sont de
le non seulement juridique, niais historique
premiere importance â cet effet. Par exemple,
dans le vrai sens du mot que d'etudier. au
le Djâmi-ul-lcvûhlkh de I{ e c li i d-e d-D i n Ic
point de vue historique, Tinstitution de vaki
Dustoür • ul - Kâtib de A' a h d je van i, et
dans les autres domaines et â travers les aut­
le Nuzhet • u! • Kouloub de 11 a m d o u 1 1 a li
res epoques du monde musulman, de voir la
K a z V Î n Î sont de beaux exemples pour les
maniere dont les differents etats geraient les
6 Prof. Dr. FV AD K ÖP R ÜLÜ

periodes des lUıanides et des Djelayerides. recours pour i'elude de la question du Vakf.
Independamtnent de ceux-ci, les ouvrages Ce sont done les documents epigraphi-
d'ordre biographique, les oeuvres Hagiogra- ques qui j)ourront nous fournir les materiaux
phiques relatant les anecdotes des saints peu- de premiere importance pour Tetude directe
vent, parfois, contenir de precieux materiels de l.institution de Vakf. V a n B e r c h e m
â ce sujet.
qui conservera toujours I'honneur d'avoir
. Certains chroniques sont tres precieııses jele d'une maniere scientifique, les bases de
en tant que documents contenant aussi les I'epigiaphie musulmane, avail depuis long -
titreş de certains vakfs ou certains passages temps dejâ, souligne la haute valeur que
de ces derniers fondes par lies souverains. presentaient au point de vue d'histoire juri-
Entre autres, Thistoire de li echi d-e d-d î n, dique, les inscriptions qui conservenl, sinon
contient d'abondants materiels precieux, di- complet, du moins dans leurs conditions les
gnes de confiance â tout point de vue â ce plus essentielles, plusieurs actes de vakf dont
sujet, aussi bien que pour tous les autres les originaux sont disparus (Materie^x pour
domaines. un corpus inscriptionum arabicarum, Egypl<i
En dehors de ceux qui precedent i l va Le Caire P. V I I , Paris 1894). Ces inscrip;
sans dire que les documents les plus im - tions de vakf sont de differentes sortes. Cer­
portants qui pourraient servir â l'etude de taines d'entre el les renferment les condi -
ia question de Vakf sont les documents con­ tions concernant Finstitution d'un vakf quel­
cernant la fondation d'un vakf quelconque. conque; certaines autres ont pour leur d'ecar-
On sait que les Etats turcs et musulmans du ter les illegalites; telles que perception d'im-
moyen âge, et des temps modernes possedaienl pots exageres sur les immeubles du vakf en
des archives soit dans la capitale soit dans question; I I y en a d'autres qui temoignent de
les autres chefs-lieux de l'administration et la suppression des agissements illegaux cons­
que ces archives contenaient aussi des docu­ tates dans la gestion d'un Vakf quelconque.
ment concernant le vakf, etant donne que Ainsi,ces inscriptions qui interessent les dilfe-
les affaires de vakf, comme loul.es les autres rents aspects de I'institution du vakf et qu'on
affaires publiques etaient gerees ou contro- trouve en Egypte, en Syrie, en Irak, â Viran
lees par I'admistration centrale. Nous savons et en Anatolie, constituent le materiel le
egalement que surlout les archives de la ca­ plus important pour ceux qui s'occupent de
pitale etaient souvent en ordre et qu'elles con­ I'histoire du Vakf. Grace â des publications a-
tenaient tous les ordres, toutes les instvuc - bondantes faites â la suite des recherches ef-
tions, emanant de I'administration centrale, fectuees depuis un demi siecle sur l'epigra­
ainsi que tous les documents concernant le phie musulmane, i l est desormais possible de
recensement, le releve de biens el les enre- profiler de ces documents, avec un maximum
gistrements de terrain effectues de temps en de facilite. Le repertoire chronologique de
temps. Toutes sortes d'evenements, les guer- l'epigraphie arabe, oeuvre magistrale que
res, les invasions, les revolutions, le incen - rinstitut français d'archeolo-
dies ont malheuresement aneanti ces archi • gie o r i e n t a l e au C a i r e continue
ves qui n'ont laisse presque aucune trace â publier activement, peut etre consideree de
des documents officiels qu'elles contenaienV. ce point de vue comme un auxiliaire de pre­
miere importance pour ceux qui doivent etu-
Seulement, nous savons qu'a certaines
dier I'inslitution de Vakf.
epoques, certains documents dont des ordres
concernant les affaires du Vakf ou bien des
Apres les inscriptions de Vakf, nous
conditions concernant I'institution d'un vakf
pourrons citer comme les sources les plus im-
quelconque ont ete graves sur des pierres.
portantes de I'inslitution de Vakf, les litres
Ces sortes de documents officiels qui de Vakf, (Vakfiyye) qui epargnes par un
ont resiste â la destruction du temps, sont heureux hassard, ont pu parvenir jusqu'a nous.
les sources les plus anciennes et les plus sû- L'importance des inscriptions de Vakf reside
res auxquelles on puisse avoir directement d'ailleurs dans le fait qu'ils rcpresentent des
/ ; / A' 5 T I T V r i o A' D E V A K F 7

passages on ])Iut6t des resumes d'un vakjiyyc niere scieiitifique, bref tous ces inconvcnie.iils
doııt I original a disj)anı. Supposous que peu\ent confondre ceux qui desirent s"occu-
nous avons retrouve un vakfıyye autlientique per de Fhistoire du vakf. I I fut un temps oil
coıicernant un vakf queiconque. L'inscription les savants europeens s'etaienl butes â des
qui contient le resume du vakfiye perdra difficullcs de meme nature dans les etude~
alors son caractere de document original et qu'ils poursuivaieiil sur Tliistoire de I'oc -
s'ai)aissera au rang d'un auxiliaire doııt l'ü- cident, surtout sur Fhistoire du moyen âge.
lilite se limite â servir au contröle des par­ Mais ils out reussi â situer et â determiner,
ties illisibles, s'il en existe. du vakfiyye en par des raethodes infaillibles, la valeur et la
question. I I est regrettable de constatcr que nature des materiaux destines â la recoustruc-
les vakfiyyes originaux qui ont ete decouverls lion historique, grace â certaines dİM-ipliacs
jusqu'a present soient des pieces aussi i)en melhoolo^iques et surtout grace â la disci­
nonibreuses que relativenient recentes. Nous pline dite la d i p l o m a t i q u e , doni
utilisons ici le mot original parce que. le-= do­ le debut se place au X V I I I e siecle et qui
cuments cites sous le nom de vakfiyye en avail atteint sa maturile pendaiâ la ])remiere
general, presentent en realite uu caractere qui moitie du X I X siecle, grace h des efforts gi-
dij/erurU beuucoup entre çux : I I existe cer ganlesques deploycs par certains savanis el
tains vakfiyye qui ont ete elabores lorsque le erudits. Tandis que nous autres, nous som-
fondateur du Vakf a constitue son vakf, signe nies encore loin de nous soucier de la nature
par les temoins et dont la validite a cte offi- et dc la valeur des materiaux que nous em -
cieilement reconne. I I y a certains autres vak­ jiloyons pour la recoiislruclion de riiistoire
fiyyes qui ne sont pas des actcs originaux. du vakf, conime toules les aulres branches de
niais seulement une simple coj)ic notre histoire. Or, ceci est la premiere con­
ou bien un exemplaire qui ne reproduit en dition d"im travail solide et scienlifique.
traduction qu'un ou plusieurs documents La realisation de cette c o n d i t D U reside
d un vakf. I I y en a d'autres qui ne -or.t dans relablissemeiit d une diploihalitiuc turque
quo Ic resume d'un \nkfiyye ou bien nn;? in­ musulmane permeltant de determiner, an
dice de celui-ci redige dans un but pratique, moyen des methodes les pins ^otid(?!^ et li-.s
ü'autres enfin sont des exemplai vs renou - plus objectives, la nature et la valeiu' des do­
VCIJL;, d'-.m v.-..':,'':yy: queiconque ejr.ire. cuments du vakf. comme tous les autres do­
et ceci, apres un certain temps et sur les cuments hisloriques semblables. De menie que
affirmations legales des temoins. les erudits et savants s'occupant de riiistoire
de rOccident avaienl etabli ime difiloinalique
Pour ceux qui se sont occupes tant soil peu
concernant leur domaine, de meme ceux (pii
de la methodologie de I'bistoire, i l est tres
s'occupent de l liistoire mcdicvalc et mo­
clair que tous ces documents dijjerenl beau-
derne turque - musulmane sont obliges d'e-
coup entre eux au point de vue de valaiir
tablir une diplomatique pour leur projire
historique. Surtout i l est evident que des ques­
domaine.
tions susceptibles d'avoir de grandes coii.se -
Ainsi Telude des documents du Vakf
quences et d'assurer de grands interets ma-
d"a()res les syslemes geiieraux objeclifs ac-
teriels telle que la question de vakf poiii-
tuels des sciences auxiliaires de I'liisloire, la
raient donner lieu â de tres grands abus et
determination de ieurs caraoterisliqucs. la mi­
falsifications. Le fait de ne pas adopter le
se en lumiere des conditions dans lesquclle^
systeme de garder dans les arcliives d Llat
ces differents documents ont ete dresses ain­
les exemplaires originaux des vakfiyye et de
si .que les formalites auxquelles i!s on! ele
les laisser dans les mains des gerants; de ne
assujeltis. en un mot travaillcr minn-
trouver dans les registres offlciels de^ ar­
tieusement sur toutes sorles de lcxte<i
chives que des copies recentes; de baser cer­
concernant le vakf, sont les conditions de
tains vakfs, sur des vakfiyye exhibes plusieurs
premiere importance pour retablissemcnl de
siecles apres I'institution de ce vakf et dont
la diplomatique t u r q u e • musulmane. Pour
la validite n'a jamais ele contröle d'une ma-
8 Prof. Dr. Fü AD KÖPRÜL Ü

atteindre ce but, la premiere condition est construction historique. Or, les travaux ar-
d'avoir la notion de la Diplomatique de This- bitraires, executes sans aucune methode et
toire occidentale ainsi que de ses systemes de sans aucune critique, suivant la mentalite
critique, ou plus exactement, de connaitre â nioyenageuse, les materiaux faux ou sans
fond ces methodes. Apres quoi, il est indis- valeur obtenus par ce meme precede, n'ont
pensable de connaitre, par une longue expe- aucune valeur au point de vue scientifique.
rience, la langue, le style, la nature juridique L'n travail methodique execute par une per-
et historique, le genre d'ecriture, la qualite du sonne ayant relativement peu de connaissan-
papier des documents â etre etudies. ce est mille fois plus utile que le travail
Ainsi la creation d'une Diplomatique sans melhode execute par une personne ayanl
turque signifie I'enseignement facile aux jeu- beaucoup de connaissances. Car, il est toujours
nes investigateurs de I'avenir, les connais - possible de controJer et de corriger les tra-
sances acquises jusqu'a present par de Ion - vaux du premier; tandis qu'il est impossi -
gues pratiques et experiences, ce qui leur evi- ble de distinquer les erreurs dans les ecrits
tera les erreurs de leurs predecesseurs. de ce dernier. C'est lâ que reside la diffe -
Aujourd'hui, il nous est donne de contribuer ü rence essentielle entre la vieille science orien-
la fondation d'une branche importante de la tale et la science europeenne d'aujourd'hui.
Diplomatique turque-musulmane, en etudiant
et en publiant d'une maniere methodique et Ainsi les documents du vakf qui seront
conforme aux regies historiques, lea d c mis en lumiere et les vakfiyyes qui seront pu-
cuments de vakf gardes dans les archives blics en conformite de la mentalite scientifi-
d'Etat, dans les archives de la Direction Ge- que d'aujourd'liui- et en observant les me -
nerale de I'Evkaf, dans les registres des an- thodes de critiques dont le mode d'appHca-
ciens tribunaux religieux, dans les Musees e( tion ne manquerait pas d'acqueiir de jour en
entre les mains des particuliers. jour plus de certitude et de perfection, ne
se contenteront pas d'eclairer seulement I'ins-
Ceux qui s'interessent â I'etude de
titution de Vakf au point de vue juridique et
l'histoire de I'institution de Vakf et qui de-
historique. Nous aurons alors en main, gra-
sirent publier les documents y relatifs ne
ce â ces publication solides, de nouveaux do-
doivent pas se decourager devant les diffi-
cuments permettant d'eclairer chaque bran-
cultes de cette tâche qui necessite la connais-
che de notre histoire, et ceci pour le plus
sance non seulement de la philologie, du
grand avantage de l'histoire economique,
droit, des sciences auxiliaires de l'histoire,
l'histoire urbaine, l'histoire de colonisation,
mais aussi de differentes branches de l'histoire
la topographic historique, l'histoire adminis-
dans toute I'ampleur de I'expression et des
trative et financiere, l'histoire religieuse, bref
differentes disciplines en rapport avec el •
de toutes les branches de l'histoire qui nous
les. Toute branche de la connaissance hu-
mettront devant les yeux la structure interne
maine ne pent etre developpee que par les
de l'ancienne societe turque, les conditions
efforts successifs de plusieurs personnes el
economiques de differentes classes sociales
memes plusieurs generations, qui se comple-
ainsi que leurs rapports juridique et so -
tent. Mais la premiere condition de reuissite
ciaux. Ce sont ces documents qui nous feront
reside dans I'observation des memes metho-
connaitre les systemes de peuplement des vil-
des scientifiques et objectives. Surtout dans
les, la creation de nouveaux quartiers, les
les travaux d'ordre analytique tels que la
points de concentration des gens de differen-
publication ou le commentaire des textes, il
tes sortes d'activites industrielle et commer •
existe des methodes et des regies adoptees
ciales, les niveaux et conditions de vie de
dans le monde savant entier. Les travaux exe-
differentes classes de population, les valeurs
cutes en observant ces methodes se corri -
des objets et des monnaies, la nature de dif-
gent et se completent, les materiaux solides
ferents impots, ainsi que le developpement
ainsi obtenus, peuvent etre employes avec assu- ,
des institutions scientifiques et religieuses et
ranee par les hommes de science, dans la
les institutions d'assitance sociale, Cest
/ ; / A' ,5 T I T U r I O A- D E V A KF 9

siirtout grace â ces documents que nous pour- jjelits artisans et les ]jeti[s commerçanis >ys-
I'ons nous faire une idee de la rir en tematiquenient negliges par les chroniques.
neral, cest â dire de la veritable slruclure de Mors, i l nous faut commencer â tra%'ailler
la societe reiatee tout â fait par hasard el avec un plan solide s\ir ces documents de
tres rarement dans les chroniques qui se con- lakf qui nous reveleront les nomhreux as -
lentent de citer les eveiiements niilitaires et peels iiinorC!i ch noire liistoire nationale. el
politiques, la vie et les aventures des sou\e- metire en luniiere, !e plus lot possible. ce
rains et des grands liommes d'Etat. Ainsi riche materiel qui iulci-cssera beaucouj) el <le
que M . S a u v a g e t a fort justement rela- differeiits ]join(s de \ uc les specialislcs (jui
te dans son article sur les inscriptions con- s"occu])ent des differentes liraiicJies de î'his-
tenant les ordonnances des Mamelouks en toire. en jjubliant d'une nianiere melhofliqiie
Syrie (Bulletin d'Eludes orientale, annee ces sources de I'liistoire de ]nenn'ere impor-
1932, tome I I . fasc. 1. P. 2 ) . Ces documents tance. .Nous aurons rendu aiusi un grand
<Ie vakf nous apprendrons comment avaieut service non seulement â Fhisloire nalioiiale,
vecu les gens ordinaires, les paysans, les mais aussi a I'liistoire mondiale.
Prof ALBERT GABRIEL

I I suffil d'oiivrir un maiiuel d'archeolo- des dynasties consaiiguines des Seldjouk-


gie orientale pour constater, aux chapitres qui dont certaines euient une liistoire fort bril
sent consacres â I'art seldjoukide que celiii-ei laiite. Temoins ces d-^-scendanls d'Urluk qui
n est guere considere que conime un prolon- â Mardin, â Diyarbakır, â Hisn Kayfa, dan.
gement de Tart iranien. Trcs frequeimnent. on ies contrees de :a Haute-Mesopotamie con
n"y reconnaît d'autres influences secondaireb nureul pendant ])lusieurs siecles une auto
que celles de la Mesopotaniie, de la Syria ou nomie â peu pres lulale. Ainsi une grand.
de I'Armenie, en sorte que tous les noms des ])art de l'Asie anlcrieure fut, au luoyeıı âgc,
peuples voisins sont prononces sans qu'il soil jjcuplee, administree par des Turcs qui onl
fait mention des Turcs. Certes les etudes les joue dans le monde ])olilique oriental un r ')-
plus recentes ont quelque peu modifie une le de premier ])lau. (Comment cette idce .sin-
maniere de voir aussi simpii.-^te niais, 0:1 est guliere s'est-elle accreditee que ces Turcs a-
loin encore d'avoir fixe exactement la valeur, vaient vu s'eleve;; ou avaienl coımımande dc-
la signification et le role historique de I'ar- monuments semplueux san.s y avoir j)artici-
chitecture seldjoukide. ])e en rien? {-ommeııl adnıollrf en .-iuijile lo-
Les raisons qui peuvent expliquer la nais- gique que des groujjcs ethniques aussi vigou-
sance et la persistance d'une these aussi sin- reiix aienl ele entierenıenl denuı'"-; de lont
guliere resident avanl tout dans I'ignorance sens artistique et Iribulaires. dans le donuıi-
â peu pres complete oû iiious avons ete jus- ne de la creation d'ari, de ])euples el rangers.^
qu'ici de Tarchitecture du sultanat de Roum. Sur ce poinl, comme sur uombrc de ])oinl.s
Certes les travaux de M . F. Sarre nous ont bistoriques sur lesqueis s'est exercee la
fait connaître Konya et ses environs et les revision de la critique moderne, un exiuneu
documents qu'il a publies furent pour beau- objectif et imj)artial des fails ]jeut rclaldir
coup d'Occidentaux une veritable revelation. sans j)eine la veritc.
Mais Konya, Sultanhan, Karaman ne con­
Les j)remieres races d'invdsion de la jx'--
stituent qu'une part des donnees du proble­
ninsule anatolienne au moyen âge Iroııvcnl
me. On sail en effet qu'a cote de la capitale,
un j)ays decluı et ruine. Sur ren)])lacenifut
Konya, le royaume seldjoukide, au
des ancieunes cites lieileniques ou by/anliııes,
Xlle et au X l l l e siecle, posseda
nombre de villes importantes qui ils cdifient des monumeıUs d'un caraclere
devinrent d'ailleurs autant de capitales, apres tout â fait nouveau. L'hisloire nous livre de
le partage des territoiies entre les fils du sul- maniere |)arcimonieuse ıles eiinneuls d"in -
Tokat, Erzurum, Niğde, autant de noms formation qui nous oiıligenl eux aussi â n:
tan Kaihusrev. Kayseri, Sivas, Amasya, venir sur bien des idöes jırecoııçues. Cc sera
evocateurs de cites florissantes qui posse - le nierile d'un des savauls turcs des jdiıs a-
daient leurs mosquees, leurs medresses, leurs vertis de I'heure aciuelle, F u a I K ö p r ii i ii.
murailles, leurs palais, leurs centres com - • d'avoir tente precisement un essai de synllıesc
merciaux ou industrials. Et au-dela meme d'histoire sociale montrani comment s'or -
des territoires sur lesqueis s'exerca pleine • ganisa İe royaume, comment sa vie coınnıcr-
ment I'autorite des sultans seldjoukides, d'au­ ciale. iıidustrielle el culunelle se crislallisa
tres territoires et s'enriclıit. Pour moi qui ai assiste aux
limitrophes appartenaient 3
12 Proj A LEER T GAB R I EL

magistrales conlereuces temies â la Sorbou On \oiL de suile par cette breve enu -
ne par F u a d K ö p r ii 1 ii, j ' a i compris I'im- meration I'importance que revet tout d'aliord
portance que revetait, aupres des savants ou- I'etude des monuments d'Anatolie au point de
cidentaux de bonne foî une exposition â la vue de I'histoire sociale. A cote de ieur valour
fois si claire, si precise et si raesuree d'un d'art, ils temoignent une organisation ad -
des problenies les plus ardus de I'histoive du ministrative exlreniement ]3erfectionnee,
moyen âge. Ainsi la logique d'une part, la d'uii sens de I'ordre, d'un desir de faciliter
recherche historique vraiment scientitique les echanges commerciax et industriels, el
presentee avec I'appareil critique moderne puisque durant le X l l e el dans la plus gran-
suffisaient dejâ â ebranler I'edifice artifi - de panic du X l l l e siecle, les maitres incon -
ciel dont les elements furent empruntes â des testes du pays meme coninie la population de
documents suspects. Mais Texameu direct des ce pays etaient des Turcs, i l n'y a aucune rai-
monuments eux-memes permet d'enrichir sin- son pour atlribuer â d'aulres la paternite des
gulierement et d'appuyer sur des bases soli- oeuvres qui nous sont parvenues et qui d'ail-
des une these tout â fait differente de celle ieurs portent leurs noms.
qui fut communement admise.
Je sais bien que Vepigraphie indique que
La mosquee turque du X I au X I V siecle tel architecte etait originaire de Tabriz qu'un
possede ses caracteres propres. EUe est con- autre venait d'Ahlat, qu'un autre encore
çue pour un climat determine, elle est bâtie porte un nom persan, mais n'oublions point
avec les materiaux du pays, elle repond â que ces indications ethniques ne correspondent
des besoins speciaux, elle pent se schematisei nuUement â I'influence exclusive d'une race
en un plan dont on ne retrouve nuUe part ou d'un Etat, deux lernies d"ail leurs don",
ailleurs I'equivalent. Ce qui est vrai pour la la signification au moyen âge est tout â fa'l
mosquee Test pour la medresse, pour I'ima- differente de celles que nous leur attribuons
ret, pour I'hopital, pour tous les edifices dont â I'epoque moderne. iN'oublions pas surtoui ce
rAnatolie nous a conserve les types com- caractere cecumenique des constructions dans
plets. Et parmi eux, i l ne faut point omettre tout le Levant, ces voyages repctes de nıaî-
ces grandes creations de caractere social com- tres, d'ouvriers ou d'executants subalternes.
me les immenses hans echelonnes le long Et d'ailleurs â cote des signatures precitees
des routes des caravanes. On chercherait on en trouve d'aulres dont le toponyme est
vainement â travers le monde oriental des edi­ Konya ou Amid et d'autras plus i.ombreuses oii
fices qui allient â une telle ampleur.un aussi i l n'est pas indique parceque I'architecte etait
grand souci de la forme artistique el structu- originaire du pays meme. Ce pays peuple de
rale. Puissants et majestueux, lis se dres - • Turcs, gouverne par des Turcs ne pouvail en
sent â chaque gîte d'etape, avec leur mur tdute logique utiliser que des constructeurf
d'enceinte flanque de tours, leurs porlails turcs. En fait I'architecture des SeldjoukiJes
inonumentaux, leurs vastes salles voûtees de est une architecture turque.
berceaux et de coupoles, leurs charmantes Mais i l y a plus. Si Ton voulait repren-
mosquees qui, au centre des coiirs groupaieiit dre par la base les. conditions de la naissan-
autour d'elles les fideles rassembles pour la ce et du developpement de I'art islamiqtsc on
priere du soir. D'autre part, des «ouvrages serait appele â reviser egalement cetlo dis­
d'art» nous sont parvenus, du X l l e ou du tribution des influences d'oü i"on a deiiber'.'-
X l l l e siecle, qui temoignent des memçs butt ment exclu I'influence turque. Et c'est pent -
utilitaires et aussi des memes aspirations d'art. etre â cette lacune .singuliere qu'on cons -
A cote du Pont du Batman Su elevc par un tate dans la plupart de nos theories qu'est
(Ortokide) et qui recemment restaure est due leur faiblesse et leur fragilite. Le mon­
aujourd'hui presque intact, les ruines niajes- de rausulman se substitue en grande partie
tueuses du pont jete sur le Tigre devant Hisn dans la plupart des lerritoires mediterraneens
Kayfa attestant Tenvolee des conceptions ar- au monde hellenistique et byzantin et certes nul
chitecturales de cette brillante epoque. le explication de I'art dit musulman ne peut
L I R ES T A V R A T / O V U E S M O ,V U M E A' T S

ı ı e g l i g e r ce subtratum \ivace que fut, l'avt hcl- cies. creation vrainiem nouvelle, aux cxem-
ieiiique. Mais i l ne fournit p o i n t une expli­ l)lcs extremement nombreux dans tous les
cation totale et complete. Pas i)lus que les liays qu out peuples ou gouvernes les Turcs.
influences syriennes. iranieımes ou mesojjo - L'effet i)uissant dc leurs sillioaetles. hi
tamieımes. Le moins que Ton jiuissc dire netlete I r a n r h a n l e de leurs ligiies simj^les re-
c'est que Tart de l'Islam est un art nou - pond â une esthetique extra-mediterraneciiiie
vcau. nouvean ]Kir ses formes decorali- doni ou retrouve Fequivaleiil. en franchise,
ves. par ses moyens d'exjDression. par dans le decor polychrome des reveleiueiils.
son esthetique generale. Vous j)onvez lorirreı De meme qui- les elements de la stniclure
des lextes. decaler des dates, tenter des syn- s'agencent en volumes geometriques. juxtajjo-
theses snr l'cvolntion ornementaie. faiıc in - ses s a n s vain sonci de raccorder une surface
ter\e(!İr des forces ancestrales contenııes jus- â la surface voisine. de meme les mosiJiquc-'
que lâ part Fhellenisme vainqueur. lout de faience Oj)posenl des Ions francs, noir.
cela demeure insuffisant â expliquer ie bleu-vert. hlanc. en une harmonie qui ".out
grand f a û essentiel, la substitution de Tart d'abord. surprend et deroule le speclalenr
nouveau â Fart tributaire et heritier des tra­ habitue aux passages et anx demi-teintes:
ditions helleniques. Ce fait nouveau. i l ne preuve que la aussi, nous s o m m e s redevables
peut etre que le Turc et son apport. Je ne puis aux Turcs de formules decoratives origina-
ici reprendre par le menu les elements qui les, manifestation d'un sens particulier du
contribuent â donner â Farchitecture s e l d j o u decor et de la coule'ur comjjarable â celiii
kide son c a r a c t e r e essentiel. Je me bornerai qui s"exprime dans Findustrie de leurs ta -
a choisir â titre d"exemi)Ies deux formüle* pis.
significatives. Fûne dans l'ordre de la com­ Tels sont les trails essentieh do ces monu­
position mo)iumentale, Faulre dans Fordre de ments seldjoukides dont les monuments otto­
la parure decorative. mans reprendroin d'ailleurs certaii.-; types fon-
damentaux. Nul dans'ce ])ays ne meconnaitra
Fimportance et la signification d'un lei pat-
La geographie ne doit pas etre, ignorce rimoine. sa valeur d'art intrinseque, la ri-
des historienes de Fart. En suivant sur la chesse et la varictc des enseigremenls qii'il
carle, de FAsie centrale aux rives mediterra- contient. Mais ))ar ailleurs c'est devenn nn
neennes. le mouvement de migration des der- lieu comnuni que de se lamenter snr Fetat
niers venus des ranieaux turcs. on trouvera le? souvent deplorable dans lequel ces m o n n -
jalons qu'ils ont laisses sur leur route. On menls nous sont jjarvenus. I I faut acce])ter
compte jjarmi les plus expressifs de ces te- Fheritage comme i l est et, si la chose est
moignages la suite des tours funeraires nui, possible, trouver le remede approprie â sa
de l'Afganistan. â la Mer Egce â travers FA- sauvegarde. Je n'ai point la pretention, en
zerbaidjan. la Mesopotamia, F.An.^Ltolie cen­ ecrivant ces lignes de decouvrir des fails nou-
trale. sont les manifestations authentiqucs et veaux et j ' a i suivi de trop pres les efforts
indiscutables d"une esthetique nouvelle. L'ar- du pouvoir central pour Faccuser de negli -
chitecture seldjoukide ne nous eût-elle lais- gence â cet egard. Je sail fort bien que, de
se que ces monuments funeraires cxJindnqucs puis longtemps dejâ, la question de la res -
ou polygonaux coiffes de hautes loilures co- lauration des monuments turcs a ete envi-
niques. qu'elle demeurerait inexplicable si sagee et je connais egalement le noinbre el
I'on n'y voyait la signature des Tnrcs. Tra ­ Fimportance des travaux accompHs. Mais
duction dans la pierre ou dans la briqne de c'est prccisement parceque j ' a i constate uii
la tente des grands nomades. ils marqucnl â reel effort et une tres louable attention de.-^
la fois le caractere d'un genie architectural divers services que je me permets aujoui'd'hui
Particulier et Forganisation nouvelle des d'e.xposer ci-apres quelles metbodes genern-
nomades devcnus sedentaircs. veritable type les doivent presider â Forgani.^ation d'un ve­
fondamental qui persistera â travers le^ sic- ritable service des monuments, hi.storiques.
14 Proj. ALBERT GABRIEL

Le travail prcliminaire indispensable est â cette conclusion, et m'accorder qu'elle n'est


retablissement d'un inventaire complet dan? point dictee par des raisons de facilite : en
lequel doivenl etre indiques, non seulenieul toutes choses i l convient de rester dans le
le nom, la date, la valeur artistique ou histo- domaine du possible.
rique des monuments mais aussi leur etat
Ceci etant pose, voyons comment doit
actuel. Cet inventaire est deja constitue, en
etre tracee la tâche du service des monuments
partie tout au moins. I I existe, en effet, â
historiques, comment sa besogne doit etre pre-
Ankara, au Service des Antiquites, un en-
vue et comprise, en un mot quelles directives
semble important de ficlies precises accompa-
doit im])oser le pouvoir central mais aussi
gnees de photographies qui fournissenl les
quelle doit etre la formation des agents d'e-
premier element indispensables â un tra -
xecution, architectes et ouvriers.
vail methodique. 11 est bon d'ailleurs de ne
point tomber dans des exces regrettable* et La creation du service des monuments
de consentir â des artifices indispensables, historiques dans les pays d'occident est de
precisement pour assurer la sauvegarde to - date assez recente. Ce n'est qu'au debut du
tale et parfaite des monuments qui en valeni X L \ e siecle que .s'est posee sous une forme
la peine. N'imaginons point, en efel. que tout precise la question de I'entretien des monu-
ce que nous a laisse le passe merite la menie ments et ce n'est qu'a partir de 1850 qu'on
attention et la meme sollicitude. D'abord, i l y a apporte. comme on y apporte de plus en
existe parfois des monuments qui, bieu que plus, un veritable esprit scientifique.
d'âge respectable, n'offrent pas un tres grand Le role de I'Etat, aide d'un groupe ou
intcret archeologique soit qu'ils aient trop d'une commission, doit se limiter â elaborer
souffert des injures du temps, soit qu'ils re - un programme general. Chaque annce i l
pondent â un programme trop banal, soil appartient au Ministere competent de deter-
qu'ils aient ete executes en materiaux medio miner quelle somme sera mise â la dispo -
cres: dans ce cas leur disparition n'enlraîne- sition du chapitre special, et sur, le vu des
rait pas une perte veritable alors que leur rapports de ses services, des projets dres -
restauration exigerait des soins et des capi- ses par les architectes, de fixer les travaux
laux hors de proportion avec leur valeur. On auxquels seront consacres les credits. Ainsi
nc saurail trop insister sur ce point. Le plus I'ordre donne est precis, le credit est fixe,
grand danger qui pourrait menace r une con- I'Etat s'efface pour un moment devant le te-
servation judicieuse des monuuientf histori- chnicien charge de I'execution. C'est dire que
ques, ce serait d'etendre la tutelle de l'E^tal k ce technicien doit meriter en tons points la
des poussieies d'edifices qui sont marquees confiance qu'on l u i accorde, qu'il doit etre
deja pour une disparition definitive. Qu'on en possession des connaissances et des qua-
en fasse des releves, qu'on les photogvapliie, lites particulieres que reclame sa tâche spe-
qu'on en conserve dans un musee quelques ciale.
elements significatifs, la doit se borner le
I I ne s'agit point, bien entendu, d'un
role de I'Etat, Vouloir davantage ce serait
maître-d'oeuvres fmagister o peris) d'un ustad
I'accabler sous des charges parfaitemenl inu-
ou d'un banna, identiques â ceux dont les
tiles au detiiment d'une besogne melliodi-
noms apparaissent dans les inscriptions du
que et raisonnable qui, â elle seule, exi-
m.oyen âge, tout d'abord parce que cette crea-
ge deja un effort perseverant. Done se
tion artificielle serait d'une realisation diffi-
garder d'une sorte d'archeomanie ou d'archeo-
cile et surtout parce que le role devolu, au
lâtrie qui, sous pretexte de conserver le moin-
XXe siecle au conducteur d'un chantier de
dre vestige du passe, ne fait que gencr les
restauration, est different de celui du cons -
pouvoirs publics, le developpement moderne
tructeur du monument medieval. Cependant
des cites et les travaux necessaires d'urbanis-
I'architecte moderne, tel qu'il se forme dans
me tout en grevant les budgets de dopenses
une ecole, assumerait difficilement la tâche
inutiles. Je pense qu'on voudra bien reflechir
â lui confiee s'il ne completail, sur divers
L A R E S T A U R ,A T ı O A' D E S M O N U M •£ /V T S 15

points, ses conııaissaııces tlieoriques et tech­ fonctions qui demandenl avanl tous des
niques. capacites concretes. C"est pour des metiers de
La conslruclion de cimenf arnıe, avec ses cette sorte qu'il faut metlre en action plus
ligııes nelles et i'ranclıes. avec la nudile de que partoul ail leurs la doctrine si saine de
ses surfaces en arrive â limiter siiigulieremeni Montaigne: «Piutöt une tete bien faile qu'uiic
!e röle du dessinateur ou lout au moins â tete bien pleine». Ainsi des connaissances
le simplifier â I'extveme comme se simplifie exactes, solides, des vues en profondeur. une
l'arçhitecture elle-meme. Imaginez par con- mailrise complete du dessin, une comprclieii-
tre ce qu'esl un portail seldjoukide avec la sion iiitelligente des epoqiies historiques. (el­
richesse de son decor, ses alveoles, ses colon- le doit etre la base de formation des veri-
ııeUes et leurs chapiteaux ouvrages, les or - tables chefs. capal)les d'assumer entieicmen!
nements de ses corniclıes. les reseaux d'aıa - la direction d'une reslauration scienlifique.
l)esques de ses panneaux. Prendre connais - Et que ce mot de scienlifique iralarnie
sance avec tous ces elements exige un talent personne. On ne saurait adniellre en effet que
de dessinateur, uııe minutie et une precision rarchilecte auquel sera confiee une reslau -
du trait qui ne sent point d"apanage de tous ration soit prive de sens arlistique. II doit
les constructeurs actuals et cependant cette en etre j)Ourvu. et au premier chef. Peut -
science du deşsin est â la base de toute elu­ elre pourrail-on dire qu'iine reslauration
de monumentale des edifices du passe. Prive parfaite exige autant dart que de science.
de ce soutien indispensable rarchilecle n'aıı- Savoir s'arreter â temps, limiler son inler -
ra du monument qu'il examine qu'une con- \enlion. c'est bien souvent le comble de I'art
naissance superficielle, i l n'en aura point et du goiil en meme temps que la marque
penetre les qualites d'esseiice et de stvcUi - d'un respect total pour la verile historique.
re. J"ai toujours considere pour ma part. que
Oserait-on concevoir d'autre part que ce- Viollet-le-Duc, !e grand reslauralcur des
lui qui est charge de restaurer un monument monuments français du moyen age. garderail
ignore I'histoire de Tepoque ou i l fut conçu aux yeux de I'avenir, sa reputation bien me-
et execute. J'entents bien qu"on ne pent exi- rilee de technicien, de dessiiialeur. d'archeo-
ger d'un technicien de I'archilecture qu'il jjos- logue. Mais ce n'etait point un artiste au .sens
sede les connaissances d'un liistorien sjieciali- fort du mot et ses erreurs les plus graves
se. Ce serait demander Pimpossible. Mais sont des erreurs du gout. Instruils par son
qu'au moins i l ait saisi et compris le rhytme exemple de ce qu'il faut eviter â tout ])rix.
tl'une epoque, renchainement des grands fails nous voudrions que devanl I'oeuvre du pas­
historiques qui en ont marque le caractere. se on ne pretendîl jamais â subsliliier sa
et surtout que, limitant sont etude de This- propre pensee â celle des maîlres d'aulrefois
toire politique aux fails capitaux, i l ail La reslauration parfaite sera celle qui aura
porte jjarticulierement son atention sur lout su se limiler â des certitudes.
ce que nous pou\ons savoir des conditioiiS Jamais, par contre,^ rarchitecle des mo­
<^e la vie sociale et economique. En bref I'ob- numents historiques ne connailra assez la
jet essentiel de cette culture historique du te­ technique d'une reuvre et c'esl sur ce jjoinl
chnicien. c'est de ne rien negliger pour re - qu'il ne doit jamais iransiger. Ceux qui vi-
vivre. autant qu'il est possible, I'epoque dont sitent un monument restaure. el qui, en ama­
va etre charge d'examiner les attestations teurs cultives, applaudissent â un rcsullat
monumentales. Sur ce point aussi on e\itera heureux, n'imaginent point tout ce que ce
les exigences qui depassent le but. on n'impo- resullat suppose de connaissances, de pre -
sera point â un technicien Tetude ab.-tiaite cautions judicieuses, de soins attcn -
cJe fails complexes dont i l ne peut tirer au- tifs. Consolider un mur, retablir une
cun profit substantiel. On commence a etre voûte, remplacer des assises delitees, besogne
las, dans tous les domaines. de certaines facile jugeront les incompetents. Grave
for e r r e u r : i l s'agit tout au long d'une reprise de
^nations exclusivement livresques pour des
16 Prof. ALBERT GABRIEL

cette sorte de conserver â I'oeuvre ses qualites des monuments historiques. Comment et dans
propres et son caractere. Pas de superche - quelles conditions une telle doctrine peut -el-
ries, pas de pastiches. Rien de plus contraire le s'appliquer â la Turquie? A quels moyen?
au bon sens ou au bon gout que ces sortcs de doit-on recourir pour faire ceuvre utile et
camouflages qui pretendent donner â la res - definitive, en un mot comment doit - on tra-
tauration l'apparence du vieux. Que la re- cer le programme des restaurations futures
prise reste apparente et qii'on laisse au temps sans perdre de vue certaines necessites d'or -
le soin d'en faire disparaître les duretes. En dre pratique? On voudra bien reconnaitre que
somme un precepte doit etre sans cesse present vouloir decalquer purement et simplement
â I'esprit: on ne restaure pas un edifice pour un systeme occidental, en reproduire ici les
reproduire exactement ses lignes et ses de- rouages complexes et les organismes crees
tails d ' i l y a cinq cents ans ou plus, mais par une tradition dejâ longue, serait s'exposer
simplement pour arreter sa destruction. sa aux plus graves mecomptes : on risquerait
desagregatlon et ceci par les moyens les plus d'ajouter un service supplementaire â une
sinceres et les plus apparents. En bref il administration dejâ chargee sans avoir I'as -
s'agit de soins eclaires apportes â un orga - surance d'un rendement efficace. Qu'un tel
nisme vetuste dont on a le devoir de prolon- service soit actuellement inexistant, c'eit
ger la vie, aujourd'hui menacee. L'objet es- sans doute un bienfait. Et ce serait peut-etre
sentiel est done de le garder comme temoigna- I'occasion dans un domaine si bien limite, au
ge historique de la pensee architectural e et but si precis, d'organiser de toutes pieces un
non point de le transformer en une sorte de service turc parfaitement adapte aux fonc -
caricature en voulant ressusciter ce qui a tions qu'il doit remplir. Simple question de
disparu pour jamais. systeme et de methode. Mais avant de tracer
C'est lâ un exces qu'heureuscment on n'a un programme concret de I'organisme ))ro-
point jusqu'ici connu dans ce pays. 11 n'a jete j'enoncerai un dernier principe.
sevi que parmi certaines nations d'occident, I I me parait en effet que le service doit,
qui connurent parfois et des budgets trop des le debut, etre confie exclusivement â des
prosperes et des tendances exagerement ou Turcs. Je ne nie point, bien entendu que des
plutot pseudo-scientifiques. Mais i l faudrait specialistes etrangers ne soient capables de di-
se garder de tomber dans un defaut contraire, riger ou d'executer en tant qu'architectes ou
comme i l m'a ete donne parfois de le consta- ouvriers une restauration parfaite. Mais
ter. Restauration ne veut point dire rafisfola- je suis persuade que dans le cas particulier
ge hâtif, obturation d'une breche avec quel - leur tutelle n'est pas indispensable et qu'elle
ques pierres ramassees sur place, posees â peut presenter par contre de graves inconve -
la diable avec un usage modere de ciment. Le nients. Elle aurait pour effet, notamment, de
ciment dont le role est si important dans nos decharger les nationaux d'une grande partie
constructions actuelles doit etre strictemenl de la responsabilite qui doit leur incomher.
proscrit de toute restauration d'un edifice de On risquerait de reculer d'annee en annee le
moyen âge. Tout au moins pour ce qui est de fonctionnement regulier du service dans le
ses parties visibles. car i l est parfaitement cadre de la nation. I I ne s'agit point des
judicieux de recourir au beton arme pour se- travaux qui n'exigent ni des procedes nouveaux
courir une voûte defaillante, etablir un chaî- ni des techniques exceptionnelles, mais sur-
nage ou un etai. Mais dans ce cas on laisse- tout, â cote de connaissances solides et seri-
ra apparaitre nettement I'organe ainsi crec d.-^ euses, du desinteressement et du devouenient,
maniere â montrer francKement son âge et en meme temps qu'un profond interet pour la
!5on role: on inarquera ainsi qu'il n'est qu'une mise en ceuvre et la sauvegarde d'un patri -
sorte de prothese jugee indispensable pour moine national.
prolonger la vie du monument. Quittant les generalites j'appliquerai les
Tel est I'esprit qui doit presider. en principes enonces â des cas particuliers. J'ai
quelque pays que ce soit, aux restaurations fait allusion prcederament sans vouloir citer
A R .E S T A V R J T I O V I) E S M O N U M- E .V T S 17

d(-' faits pour »'atirister persoiıne. â de> re.-- son temps en relc\es et dessins parfaitemeiit
taurations malheııreuses. I I şerait ii'ius!o. ıl superflus: des croquis inlelligcinment tra­
est vrai, de ne jıas signaler que d autres fu- ces, des j)!iotograpI)ies et surtout des details
rent ires correctement executecs. comme par techiiiqiies de la construction devr:;;pnt coiis-
exemple la remise en etat de la fontaine d Aiı- tiluer les elements e.ssentiels du dossier. II
met I I I â Stamboul. Mais, dans lous les cas. faudrait en effet que I'architecte envisageât
le chantier constitue en vue d'un travail de­ la realisation des travaux suivant les diffe -
termine s"est organise lıors du conlrole di­ rents corps de metier en' les repartissant au
rect des services publics et. le travail accom­ iiesoin en ])lusieurs campagnes. Le han est
pli, i l a pour ainsi dire disparu sans laisser bâti en niateriaux lies differrents et anterieu-
de traces. Les maitres ouvriers ont ete em - rement au premier coup de jjioche on devrait
bauclies pour d'autres travaux. d'un carac - jirevoir I'approvisionnement du chantier en
tere lout â fait different et nul ne tireva be­ ces memes materiaux. Cette besogne de res­
nefice de leur intiation temporaire â un tra­ tauration traditionnelle executee suivant les
vail specialise. methodes medievales dont i l faudrait retrou-
ver et remployer les procedes exigerait une
Je suppose done que le Parlement ou le
main d'ceuvre qualifiee; on peut la trouvcr'au-
service competent du Ministere a decide I'ou-
jourd'liui encore en Turquie oij existent, as-
verture d'un chantier de restauration. â titre
sez rares i l est vrai de bons tailleurs de ))ier-
d'experience, et avec la pensee que ce chan­
res el de bons marbriers. Leur nombre dinii-
tier type serail comme I'ecole d'applicalion
nuera de jour en jour par la force des clio-
des techniciens des divers ordrc- necessaires au
ses en presence de la modification radicale
pays. Pour pousser plus loin encore la pre­
des techniques de la construction. I I est en­
cision je choisirai dans toute I'Anatolie nn
core temps de saisir quelques uns de ces
nionument qui jiar sa qualite. ses dimensions
ustads et de les grouper en une sorte de cor-
Rt aussi parcequ'il a subi de graves alteintes
jiorafion des monuments historiques. com­
du temDs. appelle des soiiis urgents et eclai-
me cela s'est pratique dans les pays d'occi-
rps. Je veux parler du plus grand des cara-
dent. Peiit-etre pourrail-on, au debut, dero-
vanserails de I'Anatolie, Sultan Han entre
ger legerement au principe exprime plus
Konya et Aksaray.
liaut et faire appel a un chef de chantier ou
On choisirait tout d'abord un archiiecte
contremaître etranger. de capacite particu-
Parmi les anciens eleves diplomes de I'Aca-
lierement eprouvee. I I faudrait. dans ce cas.
demie des Beaux Arts de Stamboul. en s'en-
que ce maitre-ouvrier ait de la Turquie et
tourant non seulemenl de toutes les garanties .
surtout de la langue tnrque. une connaissan-
fournies par les succes scolaires mais aussi en
ce suffisante pour exercer une influence di­
enquetant sur les qualites particulieres aux-
recte sur les ouvriers places sous ses or -
quelles j ' a i fait allusion plus haul, le gout
dres.
le desinteressement. I I serait bien entendii
Et voici en somme tous les elements es-
effet que le jeune arcbitecte qui assume-
sentiels de la conduite normale du chantier :
••^it pendant quelques annees une charge
I'architecte a dresse son projet; i l a marque
difficile pourrait garder I'espoir de faire
avec nettete les pliases de la restauration.
ans son pays une carriere honorable repon-
I'importance. les qualites. les caracterisli -
^"t a .ses aspirations legitimes. I I rcce -
ques speciales des divers travaux prevus; i l
Y^it done une sorte de commission du Minis-
a aussi. et c'est un point tres important, eta-
^^re qui l u i confierait officiellement. tout
bli des devis rigoureusement exacts oû i l a
ahord, retablissement d'un proiet coniplet
prevu et evalue au cours du jour le prix des
restauration. Projet qu'il ne s'agirait
deblaiements. des reconstructions. des
point de rediger â la bate apres un href exa-
achats de materiaux. des depenses de main-
'"en du monument, mais qui exigerait au
d'cpuvre ou de transports. Toutes les pieces
conlraire une etude directe et app'rofondic do
de ce projet ont ete soumises â I'examen des
etat actuel de I'edifice. Inutile de perdre
18 l'roj. ALBERT GABRIEL

services centraux qui out examine et juge le tan Han qui s'eleve au milieu d'lni village
bien-fonde de demandes en s'eniourant de lous n'offrant aucune ressource ])reci-,ement pav-
les renseignemenls utiles: cousultatiou de ceque la Farchitecle charge du chantier de -
spcialistes, examen de photographies justi - vrait coustituer sur place et organiser de ma-
ficatives, peut-etre meme visite sur place. Le niere satisfaisante ses equipes d'ouvriers. H
travail est done definitivement decide, les pourrait lui-meme elire domicile â Konya ou
credits accordes, les ouvriers et les chefs
â Aksaray et se rendre plusieurs fois par se­
d'equipes sont reunis et diriges siir les lieux,
maine sur le chantier oû parfois i l şerait con-
le chantier est ouvert.
traint par certaines difficultes surgies, de
Comment va-t-il fonctjonner? N'imagi- demeurer pendant un temps plus ou moins
nons point une ruche bourdonnante analogue long.
â un de ces grands chantiers de construction
Organise de maniere scientifique sui-
modernes oû Thomme deviant de plus en
vant une methode rigoureuse, avec les res-
plus mecanicien ou machiniste,' oû fonction-
sources du pays et un personnel turc, sauf
nent â I'electricite les malaxeurs et les r i -
peut-tre une exception, ce premier chantier
veteuses. Rien de semblable i c i . Meme le
n'aurait pas comme unique objet la restaura­
terrassier creusant une tranchee pour recher-
tion modele d'un des plus beaux monuments
cher le sol ancien devra etre attentif i la
turcs de FAnatolie. I I devrait etre une -sorte
moindre trouvaille. Un element en ap])a -
d'ecole pratique des restaurateurs. On n'exis
rence informe pourra fixer les restitutions
gerait done nullement un travail rapide mais
d'une partie disparue. Le charpentier qui
on se montrerait tres severe sur la qualitc du
etablira les etais ou les cintres des voûtes, le
travail. Ainsi les groupes d'ouvriers qui au-
tailleur de pierres appareillant les voussu"
raient collabore â une besogne severeni'.înt
res, le maçon qui les mettra en nr uvre seront
contrölee seraient des chefs de chantier qua­
tous dans I'obligation de travailler lentemezit
lifies pour des travaux futurs. De jeunes ar-
parmi des elements vetustes, ^ouvent disjoints
chitectes, choisis parmi les eleves de demle­
et en equilibre precaire. On conçoil que
re annee de FAcademie des Beaux Arts, visi-
dans ces conditions le role de Farchitecte
teraient ce chantier, le verraient en fonction-
lui-meme soit tout different de celui de son
ntment, comprendraient sa methode speciale
confrere qui a conçu Un grand edifice ino-
et ses exigences. Et ainsi, d'annee en annee,
derne et en dirige Fexecution. Alors que ce
s'enrichiraient de nouvelies unites ces ve-
dernier ne visite le chantier qu'a certains in-
ritables corporations d'architectes, de contre-
tervalles puisque tout est prevu sur le plan,
maîtres et d'ouvriers capables de satisfaire
lorsqu'il s'agit d'une restauration de monii-
aux demandes et aux besoins du pays. Telles
ments historiques, la part de Finattendu est
sont les grandes lignes d'un projet auquel
considerable et i l n'est pas de jour oû ne
j ' a i depuis longtemps reflechi. S'il est un
se posent des problemes nouveaux, conse -
cas 0Û i l faut savoir se garder de solutions
quences de difficultes imprevues. Done i l ne
rapides et expeditives c'est bien cehn-lâ.
suffirait point que Farchitecte vînt de temps
Certains monuments si malades qu'ils app"--
â autre jeter un coup d'ceil sur la marche de?
raissent sont abondonnes depuis bien long-
travaux. Certes, sa presence continue n'est
temps, lis sont encore assez robustes poui
pas indispensable, mais i l doit faire sur pla­
atlendre quelques annees la bonne et belle
ce des visites frequentes et prolongees. S'il
solution qui leur assurera une sauvegarde
n'est point obligatoire qu'il demeure sur le
definitive. Ainsi le programme dont j ' a i ex­
chantier-meme comme le maître-d'oeuvre du
pose les grandes lignes ne devrait entrer en
moyen age, tout au moins doit-il sejourner a.
realisation que sur une echelle reduite et, a
proximite et pouvoir en cas de travaux par-
defaut de I'exemple que j ' a i choisi et qm
ticulierement delicats rester parmi ses hom-
me parait le mieux approprie, sur un aiître
mes pendant des jours consecutifs.
edifice notable, de meme style et de meme
J'ai pris â dessein I'exemple de Sul - decor. I I va sans dire que la conception ex-
REST AU RyiT I ON D E S MONUMENTS 19

posee est susceptible de multiples ameııde- En un mot, projet, devis, direction


ments. On peut envisager notamment qu' et execution des travaux, ne doivent en au-
apres le stage sur le chantier l'architecte se­ cuıı cas, echapper au controle de l'Etat et
rait envoye â I'etranger pour s'initier â de ses services speciaux. I I ne s'agit point,
certaines methodes et perfectionner sa pro- en effet, d'entreprises immedialenient lu -
pre technique. D'autre part i l serait peut - cratives, productrices de revenus, ou de crea­
etre necessaire dans l'avenir, lorsque les tions nouvelles necessaires â la vie de la na­
travaux atteindraient une grande importarı - tion et â l'essor de son aclivite: i l s'agit sim-
ce de faire appel non â des grouper d'ouv- plenıent, en evitant que lombent en ])oussie-
riers mais â des veritables entreprises posse- re et disparaissent dans le neant les (uuvres
dant un materiel abondant et des moyens des generations passees, d'assurer pour les
d'execution puissants. L'Etat aurait le droit enfants de ce pays la conservation de leur
et le devoir d'exiger de ces entrepreneurs, palrimoine ancestral.
comme cela se passe notamment en France İsLunbul, juilleL 1938,
de trictes garanties de leur capacite
S\İM ÜLGEN

La ville d'İznik presenle au point fie 5 — Mosquee et mausolee Clieich Kuih-


vue de I'architecture turque. une importance cd-Din. /.Ye siecle de rhegiie.. A Fe siecle de
egale â celle de Bursa, A'Edirne et iXhtanhiil. Tere chretieinie.
I I faudrait recliercher â iznik piulöt qu'a 6 — Mosquee Maclmioud Tclicfehi, Tan
BuTsu. Toriğine du style de Tart qui a pris o46 de I'hegire - 1 1 (2 de The c/ire(ieiuie.
naissance des les j)remiers jours de I'epoque 7 — -Mosquee, mausolee et rou\cn( l''cli-
des Turcs - Ottomans. Nous etudierons ici les re/'i - Kouini. Debul du XI'h- siecle.
fEuvres architecturales de cette ville, sous
la denomination «Ecole d'fznik du siyle âe DES MAUSOLEES
Brousse». 8 Ustu Atchik Kiuibedi (coupolc dc-
Le but de eel article est de placer sous couverte) debut du XIV <• sie(dc e. c.
les yeux des observaleurs les cinivres archi­ 9 — Mausolee Keihau : debul du .\ //' e
tecturales qui ornent une viDe et qu'on a ne­ siecle e. c.
glige d'eludier dans leurs details, malgro K) - - Mausolee ichandarli I lay reddine
qii"elles interexsenl Thisloire de Tarciteciure Pacha. Pan 780 - 800 de riiogire - 1370 e. c.
turque.
11 — Mausolee et imarel de Tcluuidarii
II existe heaucoup d'ceuvres fouriiissani
Ibrahim Pacha Fan 830 de Phegire - 1427
1 element necessaire â Tetude de This
e. c.
toire, rarcheologie. et la situation geogra -
13 — Di\ers lombeaux. A/e, A/I'e et
phique d'Iznik. Cependant, ces ouvrages
Xl'llle siecles.
ne se sent pas specialement arretes sur
le.s monuments lure.-; pour nous les i'aire con- LE MEDHE.SSE
naitre enlierement. Done, afin de connaitie I I — Mcdresse de Su.k'iinan Pacha, de­
ces oeuvres dont nous expliquons ici les de.'ails bul de XIVc. .-;iele.
arcliitecturaux. i l est necessaire d'etudier Tcrr-
LES İMAKETS
ticle redige en langue turque.
Les ffiuvres architecturales turques qui 15 — jmaret de Nilui'er Hatoun. l'an 7'JO
existent aujourd'hui â iznik peuvent etre de I'hegire 1389 e. c.
ela.ssces dans I'ordre ci-dessous (Plan 1-2): 16 — İmaret et mausolee de Yakouh
LES MOSQUEES Tchelei)i XlVe siecle.

1 — Mosquee Aya Sofia - Conslniile au LES BAINS PUBLICS


IVe siecle ap. ij. C. transf'ormee en mosquee 17 — Bain situc sur la route d'lstanbul
au X I V et au X V I siecles. (bain d'ismail bey?) debut du XIV siecle.
2 Tcharchi Mesdjidi - l"au 374 cie 18 — Bain Hadji Hamza. XVc el XVIc
l"liegire- 1334 de I'ere chretienne.
siecles.
3 — Mesdjid, mausolee et imaret de
19 — Le grand bain. XVIe .siecle.
Hadji Hamza. L'an 746 de I'hegire - 1345 de
(Mo.squee Aya Sofia)
I'ere chretienne.
I V siecle de I'ere chretienne
4 — Yechil Djami. Tan 7cS0 - 791. de
I'hegire 1379 - 1393, de Tere chretienne. {Fig. : 3-8).
22 ' S A İ M Ü LGEN

Cette mosquee est un monument archeo- pact plus fin dans la construction du Yechil
logique reste au fond du bazar d'îznik et qui Djami et qu'il disparaît completement dans
presente aujourd'hui 1'aspect d'un squelette celle de la mosquee Mahmoud Tchelebi.
de quatre murs. Sa situation est bonne. Lors Ce mesdjid est I'un des plus anciens
des fouilles qui ont ete effectuees en 1935, monuments en pierre datant de la periode des
par le Dr. Schneider au nom de I'Institut al- Turcs ^Ottomans et ayant consei ve son epi -
Icmand d'archeologie k Istanbul les
graphe.
fondations principales de la mosquee
On pent voir sur cette ceuvre les ca-
ont ete ' mises au jour, â 2 m. dc j)ro-
racteres du style de Bursa et de I'ecole d'lz-
fondeur k tpartir (du niveau actuel 'du
nik. Le batisseur est un certain Hadji
sol. La mosquee a ete construite en forme de
E z i n b e y fils de Mahomed. On en
basilique, la partie superieure en bois. Voici
ignore I'architecte. D'apres I'epigraphe elle a
les modifications que les turcs y ont appor-
ete construite en 734 de I'hegire - 1334 de I'ere
tees au X V I e siecle.
chretienne, soit quatre annees apres la con-
1 — Un autel a ete construit. Certaines
quete d'îznik, pendant le regne d'Orhan
fenetres ont ete obstruees et certaines autres
Gazi.
retrecies, afin de dornier plus de solidite aux
murs. 3 — Le Mesdjid, le Mausolee et I'Imaret
2 — Les colonnes qui separaient les co­ de Hadji Hamza (Fig. : 12-13)
tes et la partie centrale ont ete enlevees pour
(l'an 746 de rhegire-1345 de I'ere chretienne
etre remplacees par des grands arcs, ce
de I'ere chretienne.
qui a permis d etablir ,une parfaite commu­
nication entre les trois parties. Certaines raisons nous determinent â ci-
ter ici cette ceuvre qui n'existe plus aujourd'­
3 '— Un minaret a ete ajoute.
hui. Nous ne possedons aucun detail quant â
Ainsi que ceiâ est remarque sur le plan et son epigraphe et son architected Nous sa-
sur la coupe ci-annexes,ces parties s'y trouvent vons seulement que le mausolee avait ete
representees separement. Les dessins de Cor­ construit dans un style rappelant celui des
nelius Gurlitt ont ete egalement inseres afin seldjoucides, avec une toiture conique en
de servir â la comparaison. forme de coupole. ; . ,
Tcharchi mesdjidi : (Fig. . - 9 - 1 1 A ) La construction de cette ceuvre a ete
comandee par H a d j i Hamza Ibn
L'an 734 de I'hegire - 134 de I'ere chretierme
Erdenchah {ou Erdemchach) k un ar-
Cette mosquee est un edifice construit
chitecte nomme H a d j i A 1 i qui I'a bâtie
dans le bazar d l z n i k sur un plan carre, au
en l'an 746 - 750 de I'hegire, 1S45 - 1349
tambour eleve, au plafond voute et ayant
de 1 'ere chretienne.
un endroit dit son cemaat mahalli.
4 — YechU Djami (Fig. : 14-31>
La partie exterieure de la construction
est en moellons, et la voute est en briques. l'an 780 - 791 de I'hegire - 1379 ; 1390
La couverture de la coupole est en briques ap. J. -C. ^,
plates. Le tambour qui supporte la coupole
Cette mosquee est I'un des edifices ayant
est divise interieurement eu losanges et
une place tres importante dans I'histoire de
fortifie fi I'aide de quatre contreforts trian-
I'architecture turque. Construite sur un plan
gulaires disposes sur les quatre angles exte-
rectangulaire elle possede une colonnade, a-
rieurs. Le centre de la coupole a ete eleve sur
joutee k I'entree principale, pour son cemaat
la surface superieure du tambour et Ton &
mahalli. Les elements architecturaux et la
essaye de reduire au minimum le norabre
perfection technique qu'elle possede sont di-
des contreforts obliques lateraux. Mais i c i ces
gne d'etre qualifes de chef-d'oeuvres paruai
contreforts sont trop saillant. Nous constate-
les oeuvres de I'ecola d'lznik du style
tons que cet element technique prend un as-
Brousse. La main d'ceuvre est magnifique. La
/. E^S (E U V R E S AR C II ,1 T EC T U R yl i İS 23

partie exlerieure est recoiiveite de pierres chapiteux composiies. L'usagc de ces clia-
jauııâtres taillees et les chambranles aiıtsi J)itaux moiiire la valeur que les turcs attri-
que les chapileaux sont ornes de stalacti­ buaient aux anivres arlisliques et la graiido
tes et oııvres en marljre. lolerance doiU ils faisaient preuve.
La mosquee a cle conslruiit sur 1 ordre
L'endroit reserve anx rctai-daiaires esi
de T e a n d a r I i İ b r a h i m V a c li a.
erne de colonnes antiques de porpliyre vert et
un des vezirs du S u 1 t a n . l i e y a z i d l l .
de gres.
(an 902-905 W.) Ce qui est remarquable dans
Le minaret est reconvert de faiences et cetle oeuvre. c'esl son niinarel. contigu an
la ceinture est en ])iece unique et Ires ori- mosolee et coiis(!-uil indejiendamnient de la
giiiale. mosquee. (rest un beau niinarel. bâti a\ec des
L'arcliitecte ne s'est pas soucie de syme- briqnes rouges â couverle. Les ])roj)ortio;is
trie dans les details secondaires des elements sont beaucoup plus j>er])endiculaires et regu-
architecturaux. Des motifs isoles el des orne- lieres. La mosquee en question est Fune des
ments ont ete realises afin d'eviter les formes a'uvres architecturales delruiles lors de I'oc-
monotones susceptibles de fatiguer i ceil. Cet ciipalioii lielleniqiie. Acluelemeiit elle esi
aspect asymetrique, loin d'etre une mauvaise en mine. J^e mausolee est un monument en
particularite represente le resullut d"une iogi- j)ierre el â cou])ole. sans e])igraplic.
que digne d'etre etudiee ires attentivemeiit et
6 — Mosquee Muluiioud Tchelebi
qui repond aux conceptions arlistujues moder- I Fig. : 3.) - 331))
nes. L'an 846 de I'Hegire - 14 12 de Fere cluetienne
Les proportions architecturales lelles Cette mosquee est I'une des dernieres
que les lignes perpendiculaires y sont un creations les plus parfaitcs de I'Ecole d'lznik.
Peu grosses et courtes: toutefois, les formes
Elle est un modele rcdnil dii Ycchil Ujumi.
horizontales sont plus liarmonieuses et plus
Mais:
proportionnees. On constate q-'.e les propor­
J — La coLipole ne com\wT\i: ]>us les
tions de volumes ont atteint un degre extra­
menes contreforts, ajontes pour
ordinaire de perfection apres ces premiers
enipeclier le tambonr de s'om rir.
essais. 11 importe done de considerer ectte
2 — Le tambour de la coupole esl
ceuvre remarquable. avant d'etudier les (Ci."
abaisse.
vres de Brousse.
3 'L'aspect exterieur de la coup(de
D'apres I'epigraphe, cette mos -
est plus bas qu'une demi-spliere.
quee a ete commandee en I'an 780 de I'he-
4 — Le centre de la coupole a ele abais­
gire, par T c a n d a r 1 i r i a y r e i! d i ii e
se dans I'interieui- du tambour.
pacha, vezir de sultan Mourad I , â l'arclii­
tecte Hadji M o u s s a, qui I'a terniiiiee . ajoute â la coupole.
en Tan 794 de I'hegire. soit dans 11 ainiees. 5 — L'endroit reserve aux retardataires
Les caracteristique de rfEU\re, doiment et les coniiches superieures de la
I'lnipression que Tarchitecte Hadji mosquee ont ete construits sur un
Moussa etait un artiste oviginairc de meme niveau, ce qui a evite une
^ighde ou de Karaman et qui a subi Tinflu- difference de nivellement.
e»ce des ecoles de Sivas et de Mg/tde de I'ar- 6 — Le minaret s'eleve au dessus de la
clutecture Seldjoucidc. toiture sans avoir bri.se les conii­
ches.
^ — La mosquce et mausolee de
7 — Sur les coupoles on a laisse des vi-
C/ieich Koutheddin I Fig. : 32-32 A )
des inutiles el des cavites en forme
XVe siecle Ap. J. C. de lanterne.
C est une petite mosquee â loiture. Les S — Les ornemenls sont plus simples
murs sont en pierre tail lee. L'endroit reser­ et les lignes droiles sont pre-
ve aux retardatailes â trois colonnes ct â ponderantes.
24 S Aİ M Ü LG E N

9 — Les proportion de minaret out mais ils" n'ont pas subi l'influence byzantiue.
pris une forme plus perpendicu- Car l'edifice entier est une oeuvre turque. L e-
laires. pigraphe existe mais i l est incomplet. Sous la
La main d'oeuvre est egalement sol ide coupole i l y a deux tombes dont on ignore les
et soignee. Le minaret a ete construit avec occupants. La croyance populaire les attri -
des briques vernies â couverte, en couleur bue â Sari S a 11 i k.
unique bleu turquoise.
9 — Le mausolee Reihan
La mosquee possede une pierre frontale.
debut de X l V e siecle (Fig. : 41 - 43}
C'est un certain M a h m o u d T c h e l e b i
Ce mausolee est situe hors de la porte
de la famiUe T c h a n d a r 1 i 1 a r qui l'a
de Yeni Clıeliir et â une distance de 260 m.
fait construire pendant le regne de M o u -
des enceintes. Nous n'avons pu trouver nui­
r a d n , en 1442. On en ignore l'architecte.
le part un renseignement quelconque au su-
7 — La mosque et le mausolee Echref-i-Roumi
jet de ce mausolee. Cette ceuvre est particulie-
X V l e siecle (Fig. : 34-38)
rement remarquable. Malgre qu'elle ne pre -
Cette ceuvre architecturale est actuelle- sente pas une grande valeur architecturale, elle
ment en ruine. Pendant l'occupation Helleni- possede des particularites bizarres qui lont
que, lorsque İznik ,a,ete detruit, !a mosquee fut qu'elle doit faire I'objet d'une etude â part.
la proie des flammes; i l n'eu reste plus que le Le monument en question qui a des rap­
minaret en brique. Ce dernier, qui est le re- ports au point de vue de similitude avec les
sultat d'une main d'oeuvre tres soignee et qui autres monuments qui existent dans la vilie
comporte des ceintures de iaiences, ' se differe beaucoup par son architecture et
malgre qu'il soit haut, presente des sa construction.
grosseurs idisproportionnees dans le som- 1 — La coupole est relativement basse.
met, dans le fpetek et dans ie baicon. Les 2. — Le tambour de la coupole est tres eleve
mausolee et du couvrent etaient en exterieurement et iuterieuremenl. 3 — LUt
bois. Ce qui a sauve le minaret de est construite, avec des moellons et d'une roa-
1 incendie c est que ce beau monument n est niere irreguliere. 4 — Les briques forment
contigu nuile part et presenle I'aspect ü une deux rangees disposees sans soin. 5. — Les
tour independante du mur de la mosquee. arcs des fenetres sont circulaires el construits
I I existe certaines oeuvres oû le mina­ en jpierre. 6. r— Les allonges en briques for­
ret est independant de la mosquee. Nous pou- ment deux rangees, interrompueo par deux
vons citer comme exemple la mosquee C h e i h grosses rangees de pierre. 7. — Le rapport
K o u t b e d d i n et la mosquee 11 u s - au point de vue architectural, eiitre les di
t e m p a c h a â jbapandja. Les faiences et mensions horizontales et les dimensions ver­
les ornements de cette derniere etaient tres t i c a l s n'est pas forte, la hauteur est beau-
importantes. coup plus dominante. 8. — Les angles inte-
Les tombeaux qui se trouvent dans le rieurs sont en forme de trompe, aigus el ar-
cimetiere de cette mosquee seront decrits rondis. 9. — Le tambour de la coupole est
dans le chapitre des pierres tombales. arrondi â I'interieur et non divise. lU. — Les
axes des fenetres ne sont pas soignes. 11. —
8 — Ustu Atchik Kunbedi
Les ornements en couleur qui se trouvent â
debut du XIVe siecle (Fig : 39-40}
I'interieur sont en forme de fresque.
Elle est situee dans les chan^ps hors des Devant toutes ces differences ont pent
enceintes d'Iznik et de la porte de Lefke. supposer que cette oeuvre a ete realisee par
C'est une oeuvre qui se compose d'une coupole des ouvriers byzantins diriges par un contre-
et de quatre supports qui la soutiennent. La maître turc.
forme de la construction est celle des pre­ 10 — Le Mausolee de Tchandarli Hayrettin
miers edifices turcs-ottomans.
Pacha (Fig. : 44 - 49)
Les arcs ont une forme circulaire L'an 780 • 800 de I'hegire;' 139
7. E jS (T. U V R E S A R C II .1 T .E C T V ] \ A L S 25

de Tere chretiemie. en bois. Toute fois les tonıl)es qu'il renlcune


ont une grande valeur au point de vue ar-
Ce monument qui se irouve dans le ci-
tistique el hislorique. C'est İbrahim Pacluı.
metiere, hors de la porte de Let'ke. est une
Vezir de lî a y e z i d I I qui Ya Jait cons-
teuvre remarquable taiıt interieurenıenl
truire en secret ])endanL le regne de I'atilı.
qu'exterieurement. La consiruction est assez
Les emplacements de la mosquee et de l'ima­
soignee date du debut de X l V e siecie. C"e.-t
ret ont actuellement en etat de terrain nu.
une construction rectangulaire dont le jjlan
Les vestiges n'y existent plus. Le Mausolee esi
ccmporte deux salles en forme carree. Ces
plein de lombes renfermant les resles des
deux salles de forme carree sonl recouverte;
membres de la meme famille qui ont vecıı
de deux coupoles.La coupole de la salle Ouesl
apres cette periode.
est supportee par un tambour en forme de
losange. Dans i'autre coupole, les pendentifs 13. — Les pierres tombales vues â iznik.
qui occupent les angles out une forme trian- (Fig. : 54 - 61Aj
gulaire. enire les XIe, XlVe et X V l I I e siecles

Cette oeuvre qui n'est pas tres remar­ A'ous retrouvons les lombes des mem­
quable au point de vue architectural, n'en bres de la famille T c a n d a r 1 i , dans leur
propre mausolee, dans le cimetiere de la
est pas moins un monument possedani cer-
mosquee Clıeich KoıUbeddin; ainsi que dans
taines particularites. Mais les pierres torn -
le caveau de la mosquee Melımcd Tclıclehi.
bales qui se trouvent â l'interieur sont des
La plujjart des pierres tombales ont ete eas-
pieces vraiment magnifiques.
sees lors de Toccupalion ennemie, mais
11. — Mausolee et imaret cTlbrahim P'icha tous sont des pieces ayant leur valeur uu
(830 H . - 1427 ap. J. C.) (Fig. : 50 - 52) point de vue de forme et â celui d'arl. Les
pierres tombales de H a y r e d d i n p a ­
Ce mausolee qui n'a aucune imporlance au
c h a , de A l i p a c h a et d'İ b r a h i nı
point de vue architectural, n'est pas non plus p a c h a en particulier sonl des oeuvres sans
une piece soignee au point de vue de cons - pareil laııt au point de vue d'ouvrage qu"â
truction. La façade se trouve etre gâtee par celui de Tart calligraphique.
suite des reparations. I I n'y a que les pierres
La plupart des pierres tombales qui se
tombales qu'elles renferme qui presenlent
trouvent reunies dans le depöl du mıısee ins-
quelque valeur. L'imaret a ete egalement de-
lalle dans l'imaret de Y a k o u p T c lı i c b i
truit.
sont des ])ieces originales. Les deux lombeaux
Le mausolee, renferme les restes de: qui se trouvent dans le .scj)ulcre de la mos­
1 — AhmetPacha fils de H a 1 i 1 quee Lcherfi Koumi sont des j)ieces tres inı-
P acha decede au mois de Chevval, de portantes malgre qu'elles datent du XVİlle
I'an 832 H . siecie. Les photographies (|ue nous ajoutons
2 — Ib r a h i m P a c h a fils de au texte demontrant tres clairement l'inı -
H a i r e d d i n e P a c h a , decede en I'an portance au point de vue de la richesse de
843 H . motifs et d'ouvrage de ces pierres qui pen-
vent servir d"exemple pour prouver que l'in-
3 — Fatma H a t u n , fille de İ b r a -
fluence de tulipe el de baroque qui s'inlro-
'> i m p a c h a decede cn I'an 843 H .
duisent dans la conception turque de Tart
4 — S a i d e , deced6 en I'an 847 H. classique ont ele bien assimiles et naliona -
12. — Mausolee de Halil Pacha lises.

(859 H . - 1455. ap. J. C.) (Fig : 53) Si nous examinons attentivemenl les
Le Mausolee est construit dans le bazar. surfaces des murs de la tour qui se trouve â
La façade est en pierre taillee. Le I'extremite de l'espace situe entre la porte de
monument ne presente pas une grande valeur Yenichehir et du lac, nous verrons des pier­
architecturale. I I est recouvert d'une toiure res surmontees d'inscriptions. Ces pierres
26 S A i M V L G E N

sont les chapitaux des catafalques seldjouci- niosquee 'de Brousse a etc ajipliquce pour la
des. Mais ces derniers se trouvent disposes sur premiere fois.
une façade d'ııne raideur. redoutable dont la
l a construction qui comporte une ran-
vue necessile des jumelles et oû ils out etc
gee de pierres de taiile et trois etages de Im-
disposes par les Byzantine, lors des repara­
ques a ete realisee tres attenlivement.
tions qu'ils y ont apportees.
Trois rectangles occupeiit les trois co­
Ces tombes ajjpartiennent sans con teste
aux turcs seldjoncides qui vivaient â İznik, les de la grande cou])ole principale. Ceux
entre 1081 et 1097. du cote Nord et Sud sont recouverts de lar-
ges arcs indentiques et celui du cote ouest
]-!• — Medresse de Sulcimun pacha
par deux plus ])etites couj)oles. Devant la
Debut du X I V e siecle I Fig. : 62 - 64 )
porte principale on voit la partie voûtee üvec
Ce medresse delabre se trouve dans le
coujjole et colonnes soutenue par des colon­
quartier de Maltepe. C'est un edifice dout le
nes et piliers. Les chapiteaux sont de belles
plan est en forme de U et qui est dispose
oeuvres turques.
de maniere â paraître symetrique. vu de I'ex-
terieur. I I comporte 11 chambres et la salle Au dessus de la grande coupole centrale
d'etudes est installee au centre, inclince vers on remarque une grande ianterne disposee
un cote. Nous constatoiis que dans le vesti - pour assurer I'aeration et le degagement des
bule, les piliers sont totalement remplaces par fumees.
les colonnes. Les arcs et tous les autres Le diametre de cette coupole est de JO
details presentent les caracteres tuics. La m. 30 cm. L'imaret ne comporte pas des four-
construction qui n'est pas tres soignee n'a neaux fixes en pierre. I ! est certain que de
pourlant subi I'influence d'aucun element ct- nombreux brasiers et fourneaux portatifs ont
ranger. L'oeuvre a ete realisee par Suleiman ete eonstruits dans I'immeuble et que des
pacha, fils de 0 r h a n G h a z i . C'est le cheminees speciales pratiquees sur la cou -
premier mdresse turc ottoman. pole servaient â degager la va])eur et la fu"
15 — L'imaret de NilujerHaloim mee.

Fig.: 65 - 72 B) 16. — L'imaret et le mausolee


(790 H. 1389 ap. J. C.) Yakoitb Tchelcbi
L'an 790 H . 1389 de lere chretienne X I V siecle (Fig. : 73)
Ce grand imaret sis en face de Yechil Cet imaret qui est un tmodele reduit de
Djami est une oeuvre tres parfaite, celelne celui de N i 1 u f e r H a t o u n, presente tou­
par les nombreuses et tres importantes parti-
tefois certaines differences. La icoupole sud
cularites qu'elle possede dans Thistoire de
domine la coupole centrale et le vestibule oc-
Farchitecture turque. 11 est de I'ecole d'İz-
cupe toute la façade. La construction est
nik, du style de Brousse. On ignore son ar -
en tout point identique. Devant cet immeu-
chitecte, toutefois comme i l a ete construit
ble i l existe aujourd'hui un mausolee
dans les mcmes annees que Yechil Djami, i l
renferme un tombeau el dont les iarcs
est probable qu'il soil I'ceuvre de Hadji
sont obstrues par des murs en moellons. H
M o u s s a,
n'existe aucune epigraphe revelant que le tom­
C'est, M o u r a d 1 er qui I'avait fait beau en (pieslion renferme les reste de Y a •
construire pour la memoire de sa mere N i - k o u 1) T h e 1 e İJ i . Ce monument est
Infer H a t o u n.
actuellement en bon etat et est utilise comme
La plus grande particularite de celle depot du musee.
oeuvre reside dans son plan qui presente une 17. — Bain sur ;la route d'Istanbul
importance digne d'etre etudiee comme un X I V e siecle (Fig. : 74-84)
point caracteristique capital ayant pris place Cet immeuble tres delabre et abandon-
dans les caracteres de toils les monuments ne que nous rencontrons dans le terrain in-
turcs eonstruits dans le style de Brousse. C'est cendie sis sur la route qui mene de Yechil
la que la forme de plan remarquee dans les Djami â la porte cYIslunbul, est un monument
LES (EV V RES ARC J/ I T £,C T U li A 1. S 27

digne d'etre etudie aussi attentivement que C'est nn bain double sans ejjigraplıe
le Ycchil Djami et I'imaret de Nilujer H<i • sı.-; en face de la mosquee Mulnnoud
toun. L'edifice ayaiit ete idetruit depuis long - Tchelehi. La jjarti destinee aux cou])oles est
temps n"attire j)as I'altention de tons les pas- plus petite et plus vicille, tandis que la yiw-
sants. tie destinee aux bains est plus neuve. La for­
K 1 i n g ;li a r id \ dans son 'livre inli- me du plan Idemoiitre clairement cette diffe­
tule Tiirkischer Badcr, s'esl Jonguement arrete rence. La dale de conslruclion n'est pas
sur cet immeuble et en a trace des croquis. coiniue exactement. La partic pour lionmies
Seulemenl i l s'est trompe lorsqu'il a vouhi est plus elevee, large et spacieuse. Les
fixer les bases de circulation de cette ffiuvre. nnirs sont en moellons jnais d"un tra\ail soi­
Nous les avons explique et compare â I'aide gne. Les cabines ])our se desludiiller sont Uev
des chiffres que nous avons ajoutes sur notre elevees. tandis que les aulres jjartics sont
plan. D'apres le plan de Klinghardt, Ten - beaucoup ;plus basses et etendues. Le plan
droit N . I . est un reservoir ,d'eau et non une n'est j)as synietrique. La j)arlicularile la plus
entree. Quant au N . (IV, al a ete tonstniit importaiite de cetle crnvre reside dans les sla-
pour etre utilise comme entree et non com­ lactites des pendenlifs de la coupole dans la
me une salle de bain. Les autres parties sonl partie pour liommes. I I ii"esl jjas possible de
des cellules. ^Toutes les façades de ces cellu­ voir cette meme forme sur une autre o-nvre.
les existent aujourd'hui ainsi que des formes Les domes de clialeur presenlent, vues de
tres remarquables qui prsentent des partiou- Fexterieur, une forme conique ajiplalie. Dans
larites sur les coupoies. Cet imeuble doit Finlerieur de VArialolic. les (I'uvres arcliilec-
avoir ete construit au X I V siecle. I I presente furales ayanl siiivi la tradition seldjoucide, i l
des ressemblances avec les stalactites du Ye- est possible d'y trouver les memos formes.
chil Djami. Nous pouvons, sans trop d"erreur. Ce systeme a cte pratique jusqu'a la fin du
compter cette oeuvre parmi celles de I'ecole löeme siecle. sans toulefois ajtparailn.' A
d'lznik. L'immeuble fut le bain d'un palais Istanbul.
ou d'un hotel particulier. E I i y a T c l i e-
I ebi ne Fa pas mentionne dans ses 19 — Le grand Hdnwm
voyage, ce qui renforce cettc derniere suppo
XVIe siecle I Fig. : 90)
sition. Au point de vue de J'histoire de Fart
turc, i l est necessaire de faire des recherches Cet immeuble a ele delruil ])endanl
sur cette oeuvre et de Fetudier â fond. Fincendie diznik. Actuellement il est nlian-
donne et en ruine. I I presenle une forme
18 >— Eain de Hadji Hamza symetrique, comme le hamam double; on
ignore la date de construction.
XVe - XVIe siecle (Fig : 85 • 89)
Bibliographie
G. K a q u e I t e. Einc Kmchiiaıi.yCİıv pidilicalion scienlifique est de doiiiicr au
U'ükj • ıırhundc aus der Lhodsc/ıa - zcil o.st- lectcur une j)ossil)ilitc de conln'ile a chaqin:
Turkeslıın. (Lıınds Üıüversilets arsskriit. N . instant. C'est grace â ce procnlc que ic i'rol'.
F. Avd. I . 13d. 26. N . 2) Luud - Leipzig. 193Ü. G i c s e a pu dccouvrir cer'aincs encurs
dans la maniere de lire et dans la li.iduction
Un tout petit livre de vingi qua'.re pages
de fauteiu- et a jniblie en 1931. une iioiivellc
de G. H a f{ u e t I e. orientaiiste suedois con-
traduction de ce document de Wakf. avec dif­
nu surtout par ses diffcrentes etüde.-- piıüo-
fcrentes aiuiotations d'ordre lingiiislique et
logiqucs sur le Turkestan Oriental, nov.6 don-
liistorique \ Ungarischc jdhrbulclicr. Band X l ,
ne, non .seuleıııent un document de philologie.
Heft, 3. S. 277-283). Dorenavani ceux (jui
mais. ce qui esi plus important, un docu-nent
desirent lire celte petite bi'ochure de (J. H a-
liistorique. ou plus exactement, un dccunıenl
quette ne jJOurraieiU se dis])eusei- de la
de W' akf. Ce charte. Yarlig. redige â Kaclıgar
lecture de Farticle de F. G i e s e.
(1073 de l'hegyre) au nom de A b - nl -
G İl â z r Y u I h a r s B a h a d u r H a n. Les corrections faites par l ' \ G i c s e
sonl jjresque enliereinent justifiees. .Si Ton
' 1 s de A b d u l l a h H a n . indtque
jiarcourt allentivement le fac simile dii do--
qu'un Vt'akf familial a ete constitur en fa-
cument. on remarque immediafenu-nl Ics
\eiir de S e y f u I I a h be y T c h o u r a s.
mots sur la lecture desquels, IÎ a q u e I t c
un de .<;es grands dignitaires. Le Han qui
s'est trompc. Toutefois. F. G i c s e aiissi
commence dans son Yarlis:. pa.- s"adresser
n'a pas ele exempt d'erreurs dans cejlains
n tous les fonctionııaires de Letat pour leur
mols. Par exemple i l a mal comjjris, ainsi tpie
dire qu'il a fait don d'un canal d'irrigalion â
B a q u e 11 e. le sens du mot • luchinwt • ipd
S eyf u1 1 a h Bey T c h o u r a s. en
est pourtant une expression fort conmie de«
recompen.se a ses multiples services, declare
persoiines qui s"occu))ent de Fhisloire de
avoir conseiUi a ce que le canal en queslion.
I'iran et de I'Asic Ceiitrale. I I n'esi pas sans
•soit transforme en Wakf ainsi que le terrain
inleret. je suj)pose. de donner ici quelques
delimite qui est d'ailleurs la propriete du
details sur ce mot qui a suscile rccennneni
susnomme et ordonne qu'aucun impot ne
tant de conlroverses pour avoir ele hi dans
- soit perçu sur ce \^'akf constitue au profit des
le texte de Ogliouz-iulmc juiblie par B i z a
descendants. N n r et B a n g - R a li m e 1 i. Ce qui est
parliculierement difficile dans la publication
Apres avoir parle dans son introduction,
des texles de ce genre, c'est d'ailleurs le coin-
de Wakf en general et de la nature de ce
mentaire de telles expressions.
document. Fauteur publie le texte en caracte-
res arabes et une transcription en caractcres D'apres le Prof. P. P e 1 1 i o I. Ic mot
Latins de ce dernier, suivis dune traduclion tuchiimd signifie (fonctionnaire) en langue
en allemand. La traduction se trouve en- rnongole. Le fameux dictionnuirc Chinoit -
richie d'annotations renfermant des rensei- Ouygour, temoigne que ce mot, etait employe
gnements utiles au sujet de certaines expres­ egalement chez ces derniers. Ce mot qui, .selon
sions ou certains noms geograpluques cites B o u d a g o f (Vol. L P- 396) figure dans e
dan.s le texte. Enfin, une reproduction plio- dialecte de Kazan, etait employe comme tu-
tographique du document permet de contro" chiiniel pendant la derniere moitie du XVe sie-
ler la maniere de lire de I'auteur. D'ailleurs •cle ! Toung pao. 1930. P. 37] ce qui est, d'ail­
la condition principale de toute oeuvre ou leurs confirmc par R a d l o f f ( [ H . 1.591).
30 BIB LlOG R A I' H I E

Ce mot doime, dans le texte d^Oghouz-nâmc, le


de Sam Mirza, le doule de P. P e l l i o t
sens d'un haut fonctionnaire, d'uii ministre,
qui considere le mot tuchimel c o n i m e le sy-
[Toung pao. Vol. X X V I I , P. 344]. M. R i z a
nomine de Bekciil n'a presque plus aucune
N u r , dans sa reponse aux critiques de, M.
raison d'etre.
P e 11 i o t, avoue ne pas connaitre ce mot et
Toutefois il existe ici un point â elucider:
lui donne raison, pour les opinions qu'il einet
Bezm-u-Rezm, enumere le tuchimel, comme e-
a ce sujet [Reponse â un article de M. 'Paul
lant un subalterne des e m i r s des tribus mongO'
Pelliot, Alexandrie, 1931, P. 36]. Quant â
les nomades de I'AnatoIie Centrale et en rap­
I'autre edition de Oghouz-nâme, leuis auteurs
port a v e c eux.tandisque d'apres S araM i r z a
y ont traduit le mot tuchimel dans le sens de
c'est le titre d'un fonctionnaire' â l a c o u r .
(ministre). D'apres leurs affirmations, cette
Quelle est la cause de cette contradiction
eşpression a pour racine le mot tuchi qui si-
manifeste? Comment pent - on con •
gnifie (se courber, se concilier, se fier) et ils
cilier les assertions de ces dux sources ega-
le comparent aux titres turcs inal, inantch.
lement sûres? L'explication suivante me pa-
inantchou qui ont pou racine le mot ina
rait plausible: Soit dans les Etats Turcs, soil
ayant a peu pres la meme signification[ÖgK2
dans les Etats mongoles, les tribus nomades
Kagan ddstarii, Istanbul 1936, P. 50].
qui constituent I'appui militaire de i'etat et
A mon avis, le titre inal = inci derivant
qui ont une affinite de sang avesja dynastic,
de la racine in et les titres, inantch, inantcou
sont err general tenus de fournlr des mou-
qui derivent de inan ont des etymologies el
tons destines â la consommation du palais
des significations differentes. Quant au mot
imperial.
tuchimel, les sources historiques contem -
Nous pouvons citer plusieurs exemples
poraines des îlhanides et des Djelayerites dii
historiques â ce sujet. Par consequent les
XlVe siecle, nous apprennent, que ccs
tuchimel qui sont d'ailleurs des fonctionnaires
derniers I'employaient â cette epoque et que
attaches a. la cour et charges des services de
des «tuchimel» se trouvaienet a la tete des tri-
table et des cuisines, peuvent etre consideres
bus mongoles, habitant I'AnatoIie Centraîe,[r7-
comme une sorte de representants ou d'ins-
u-jl»! OVlçi^j \^\Bezm - u - Rezm, P. 291]
pecteurs du gouvernement central et envoyes
D'apres une note de Sam M i r z a, chez les tribus pour la perception de cet im-
prince safevide, ecrivain du XVIe siecle, el pot. L'auteur du Bezm-u-Rezm qui a observe
auteur de Touhfe-i-Sâmi, les cadres de I'etat une distinction entre ces derniers et les chefs
safevide comportaient des postes de Tuchi- de tribus nous fournit pent etre une autre
ma/; Y o u s s o u f bey Tucimel qui preuve de cette maniere de voir. Apres toutes
remplissait les fonctions de tuchimel sous le ces explications, nous esperons que le vrai
regne de Chah Ismail etait un savant et un caractere de ce titre a ete plus ou moins tire
poete celebre [Tuhfe-iSâmî, edition de Tehe­ au clair.
ran, P. 186]. Cette explication claire justifie
Le fait que ce titre qui a passe, au XVe
la signification de «maître d'hotel» c'est â di­
siecle,desllhanides et des Djelayerites chez les
re d'un fonctionnaire â la cour attache au ser­
Karakoyunlu, Akkoyunlu et finalement chez
vice personnel du souverain, que les dic-
les Safevides, existe egalement â Kachgar au
tionnaires persans ecrits.au X V I et au XVIIe
X V I I e siecle, constitue une preuve de sa con-
siecles donnent â ce mot. On connait I'im -
tinuite et de I'etendue de sa propagation.
portance des charges a. la cour placees direc-
Je pense que ce simple exemple suffit
tement sous les ordres personnels du souve­
â demontrer que le mot tuchimel mal dechif-
rain, dans les organisation administratives
fre et mal interprete soit par Raquette soit
moyenageuses de I'Orient et de I'Occident en
par Giese, exige de longues explications et
general. Des titres tels que J '^.> i
qu'il est encore loin d'etre eclaire malgre les
i;VUlp- sont tous des titres donnes aux
arguments apportes ci-dessus. Get etat d'in-
fonctionnaires attaches au service de la table
certitude existe egalement pour certains mots
du souverain. Devant cette explication claire
ayant un caractere d'expression et que les an-
/; / /; /. / o c R -A ı' II ı E 31

tfurs oııl ])Ourlanl reussi â lire eorreclcnıeni. ]»!et e( cpıi a l)eaucouj) de defauls au point
Par exemple les mols aymak,Hurlchiıı,Taua<iji, de vue d'inierpreialion des cxprt'ssfon hislo-
âmel-dâr, mlr-âh, Keuk-hachi. Kelanter ont riques, n'esl pas non plus convenablemenl
ete interpretes cl"une ınaniere tres siın])!iste et lra\ aille, au point de vııe de la diplomatique.
eıı partie faux. Par ailleurs le passage final Pa description exlerne du document est tres
dil texie ou i l est explique que le Vakf coııs- superficiel. et la critique interne a ek- j)res-
titue a ete exemple de certains impöts. con- que totalement nc%îigee. Or. İÎ rtait necessai-
tient quelques noms d'impots qui, loin d et.-e re d etablir des eomjiaraisons avec des do -
expliqucs en detail, certains d'enire eux u ont cnments .similaires emananl des cliancelleries
pas pu etre correctemeiit dechiffres. ce qui a des differents elals i(,rcs conleniporains on
eu naturellenient comme resultar, une tra - ])rccedenls et de metlre en evidence les d i l -
duction erronee. I I est cartes enomiement dif­ fcrenles parlies que le document comporle
ficile de determiner la nature de certains de au point de vue de style el de contenu c! les
ces impots. Pourtant. certains autres pour - priucipes oi)serves depuis la formüle Initiale
raient, sinon servir â donner de nouveaux jna- jusqu'a la fin. Depuis |)lus d'ım siede, des
teriels et de nouveaux resultats. dii moms documents similaires conceruant Tepoque des
etre suffisamment expliques â la lumiere de jiiianids. la Horde d"Or et la Ci imee ayant
differentes etudes faites jusqu a preseni. 1! fait I'objet d'mie ])ublication assez aboudan-
şerait absürde de consulter des oeııvres pla­ le. une telle analyse, meme superficiellc. elait
tes doııt la valeur est trop douteuse. tel les cpıe aisenient realisable. En effet ce document
le dictionnaire tchagata)' de C lı e i c h a ete redige d'une maniere conforme aux
Suleiman. et le dictionnaire persan de traditions de chancelleries, observees dans
S t e i n g a s s. pour essayer d'expliquer les les etats Djengiiizidcs et dans les autres corjis
expressions Iiistoriques rancontrees daııs de politiques. ayant poursuivi la ineme traditioi
pareils lextes anciens. Pourtant, des expres­ tels que les Djclayerites. les Tiniourides les
sions telles que r-i^ et ^hA P''' Karakoyunlu. ies Akkoyunhi, les Safevides.
ete sans faire lobjet d'etudes. d'ailleurs les Timourides des Indes. les Clıaybâniles el
incompletes. Par ailleurs. le veritable sens de les Etats successeurs de la Horde d'Or. Par
certains impöts cites dans ce *exte aurait pu exemple la formüle initiale qui est Ires im-
etre explique d'une façon plus satisfai.~ante. ;iortante au poiiU de vue de diplomatique
grâce aux etudes faites sur les Yurliii de l'e- ])0urrait etre comparee aux inscriptions et
poque Mongole. de la Horde d"Or et des aiix Yarligs emanant des cliancellerie des
Hans de Crimec. Neanmoins. i l est imnossilde -Aîongols [Voir M . G. D e v e r i a. Noh's
de se faire une idee de la nature de telles d'e/ngrap/ıic moriiiole-chinoi'sr. Paris 1897]
expressions tant que les sources iiistoricpies. ainsi que des llhanides [W. K o t w i c z .
soit les clironiques. les documents officiels. Forrnules intiahs des documfliils mongols aux
toute sorte de documents litteraires concer- Xfffe et X/Fe S. Rocnik Orienlalistyczni. To­
»ant les etats turcs du moyen âge ne seraienl me X . P. 131-157! 19341. I I est naturel que
pas etudiees methodiquement et au point de nous voyojis ici une forme islamisce de I'an-
^"ue d histoire juridique et financiere. Com.me cienne formüle, ainsi qu'il est pour fous le.?
nous possedons. sur les mots^ ^-^^^h. etats lurcs-musulmans. L'on peut remarquer
îe meme carâcferistiaue sur les documenls si­
'^'Ij^^ainsi que sur certains noms d'impöt.^.
milaires concernant les etats que nons avons
de nouveaux materials -et de beaucoup jdus
ciles plus hant. Toutes ces questions qui
"ombreux par rapport â ceux connus jus -
concerneut la diulomatique out ete mallieu -
â present-il şerait possible de les e.xpliquer
reusement negligees dans la brochure de Ra-
comme i ! convient. .Mais nous sommes forces
ouelte. Or. afin que des etudes serieuses con­
de reserver cette tâche pour une nouvella oc­
cernant riiistoire turque medicvale et mo -
casion, afin de ne pas trop depasser le cadre
derne puissent etre realisees, iî est d'une ne^cs-
cette petite analyse critique.
siie capilale que des sciences auxiliairc.- soient
Ce document de ^ akf qui esi tres iucom-
32 n / JJ I I O G R^A P H-J E

creûes le j)lu.s töl ]jossibU'. La diplonıa'icjue (|iiet(e nous donne dans sa broeluire csl suili-
est. â ce sujet, uııe discipline ])lııs im]joi'tan- sament belle ])our penneltre de conlroler
te rjue la iiuinismatique. On de\ lait obser\ L-r aisement le document, exceple le ca -
ces ])oiııls dans la mesure du possible lors de diet du souverain qui n'est pas bien
la ])ublication des documents d'une importan­ lisible. I I y a la un grand service
ce et d'nııe raretc egales â celics que re|)rö- â rendre â la science â cor.dilion de i)U -
sente le document public par l^aquelle afin Idier une nouvelle pdition de ce ])recieux do­
(pie la diplomatique turque puisse etre cons- cument de Vakf ajjres avoir corj-igc les fautes
lituce dans un avenir proche. de lecture, apres avoir lra\aillp d'nne m.^-
niere methodique sur les lermes liisloriques
Neanmoins nous iie devons ]),is nier que
du texte ainsi que nous avons essaye d'expH-
cette brochure, aussi bien que Faiticie du
quer et avoir complete les manques d'ordre
Prof. G i e s e constituent, malgre toutes
diplomatique que nous venons de signaler. Et
ces critiques et toutes ces reserves, des Ira-
ceci, constituerait en meme temps un bel
vaux, que ceux qui s'occupent de Thistoire
exemple pour les travaux de ce genre, qui
des Vakfs lures ne doiveiit pas ncgliger.
seroiit effeclues dans Favenir.
La reproduction photographique que Ra- Fuad Köprülü
YANLIŞ - D O Ğ R U CETVELİ

Yanlış Doğru Sayfa Satır

muhitlerle mihenklovlc •1 40
B e y z e de ve bey de İS) 1
bir veeilı Beruciye 20 3.5
•M) 41
30 4(j
33 1!!
Tuğranı Tuyrai
:vû 21
Kasrülkûtib Kasimilkâtil;
38 33
müstacilût müstakillât
4a 23
nar cin
•i!) 3U
4<J 27
K e t e b e l i ve (89ü) tariiılidir,
ketebeii vt 1890) tarihlidir,
51 Ki
5-1 1.")
altı alt
;)5 4
XVI XVııı 22
fji:
(Resim. 12) (Re.'ii.'n llAı 51
,Î3
sıralama sırlama o
(i:;
ya eserlerimizin üzerinde gara- Vakın pencerelerden girdi­
z i n i z l e r i ve acı ğ i n d e n b u d a n e n i n bazen g ü ­
n e ş l i bazen
Nalbant A h m e t mülküne ve 27
de 17 beb odaları mü$temi! 119
bir taraftan
o l u b bir
muri v e r i l d i k t e n sonra bâki 11 - 13
mutasarrıfa olub ve kendi 119
ne k a l ı r s a madâmrife 47
121
İşte vefat ettikte mutasarrıfa
İşbu
RESİMLER
Fatih Camii
R.21
Fazladır
V a k ı f l a r ve Vakfiyeler
1( 1
Ters k o n m u ş t u r .
Darüşşilamn kapısı Darüşşifa yakinindeki Beru-
R.ao
ciye medresesinin kapısı
R24
Beylerinin Beyliklerinin
R.27
XU XIII
R.30
kemerlerin kemerlerde
R32
xvni XIII
R.34
xvni xnı
R.43
Emir medresesi E m i r M u s a medresesi
R.45
eserinin eserlerinin
R.47
geçen geçme
R.f.8
bile bilen
Fatih Mehmet 11. Vakfiyeleri çıkdı.

SATILDIĞI YERLER

Libreri Haşet Ankara.


Libreri Haşet İstanbul - Beyoğlu, İstiklâl Caddesi,
No. 469.
Andreas Kapı» İstanbul - Beyoğlu, İstiklâl Caddesi,
No. 390.
Muallimlep Kütüpanesi İstanbul, Beyazıd, Üniversite Caddesi,
No. 11.
Remzi Kütüpanesi İstanbul, Ankara Caddesi, No. 93.
tnkilâp Kütüpanesi İstanbul, Ankara Caddesi, No. 155.

^ İSTANBUL - C U M H U R İ Y E T MATBAASI —

You might also like