You are on page 1of 16

333 XXIX Ocak 1991

.. '

ANADOLU SELÇUKLU HASTAHANE VAKFİYELERİNİN TEK ÖRNEGİ OLARAK


SİVAS DARÖŞŞİFASI. VAKFİYESİ
(I. Muharrem. 615/ _3 0 Mart 1218)

. Prof. Dr. Ali Haydar BAYAT

Ülkemizi bizlere vatan olarak kazandıran Türkiye Selçuldulan'nın kısa süreli hakimiyet-
lerine mukabil bu topraklarda Türk-İslam medeniyetinin kuıiıculan oİma!arı yanında, Anad~lu'y~
Türklük damgasını vuran eserleriyle de tarihimizde miiriı_taz bir yeri var~r.

XII-XIII. yüzyılda, bilhassa İzzeddin Keykavus (1211:-1220) ve Alıleddin Keykubad


(1220-1237) döneminde, ülkenin milletler~ ticaret yollarıİla köprü olması, devletin ta.kip ettiği
siyasi ve ekonomik politikalar; _Anadolu'ya tarihinin en zengin ve medeni devirlerinden birini
ya5atmıştır. Bu iktisadi yükselişe paralel olarak cılıİıi, medrese, kervansaray, köprü, çeşme,ve has- •
tahanelerle donatılan ve çewe ülkelerden davet edilen ilim ve sanat adamlan ile Selçuklu şehirleri
Türk-İslam yerleşim merkezleri hüviyetini kazanmışlardır.

Anadolu Selçuklu so;yal kurumlan arasında darüşşi.f'alann ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Genelde İslam medeniyetinin yüz akı bir ~u olan hastahanelerin gelişmesi ve yayılması Sel-
çuklula~ zamanında olmU!jtuf(l). Selçuklu Türkiyesi'nde Kayseri (1206), Sivas (1217), Divriği
(1228), Konya (1220-1237 arası), Aksaray (XIII. yy.), Çıµıkırı (1235), Kastamonu (1272),
0

Tokat (1277-?), A:m.asya (1308) da yaptırılan, zengin gelir kaynaklarıyla beslenen· ve büyük bir
kısmı günümüze kadar ulaşan hastahaneler, hükümdar, hanım sultan veya devlet ileri gelenleri
tarafından tesis- edilmişlerdir. .
~-

. Ortaçağ Avrupası'nda hükümdar yapı,.denince başta savunma karakteri ile birlikte prestij
iddiası taşıyan kale, şato gibi eserler akla gclinesine mukabil, Selçuklu sultanlannın Anadolu'da
itibar yapılan olarak sürekli bir a1aş içinde, çok fazlıi ve değişik insan gruplarına hitap·eden kci-
·vansaray ve hastahane inşa ettirmeleri zihniyet farkını göstermeye yeterlidir. Ayrıca, Ortaça~
Avrupası'nda yapılann bitirilmesi için gerekli" para i.çin şehir-şehir, ülke-ülke dolaşma, Anadolu
ve diğer İslam aleminde benzeri olmayan yabıµıcı vakıalardır. Tesisler.için gerekli olanın yanında,
bunların kimseye yük olmadan çalışabilmesi için, banileri tarafından zengin gelir kaynaklarını ihtiva
eden vakıflar bırakılıyordu(2) • .

(1) A. Terzioğlu, "Selçuklu Hastahaneleri ve Avrupa'ya T e5iri" Malazgirt Armağanı, Ankara


1972, s. 55-56. .
(2) Semra Öge!, ~do~u Se~uldu Saıııı~ Üze~~ Görii?ler, İstanbul 1986, s. 13.

(5)-· 5
/


SAYI 333 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL XXIX

Anadolu Selçuklu Sultanı İzzeddinK eykavus tarafından 1217 tarihinde yaptırılan Sivas
Darüşşifası büyüklüğü~ mimarisi(3), taş(4) ve tuğla(5) işçiliği, çini!eri(6), tezyinat.ı ve figürlü
plastik sanatı (i) açmndan birçok yenilikleri taŞıması ve vakfiyesinin bir stiretinin günümüze ulaş­
ması sebebiyle Anadolu Selçuklu hastahaneleri arasında h:ı1*ında en çok araştırma yapılan eserler
'arasındadır.

1937 yılında Sedat Çetlntaş'ın Türk Tarih Kurumu adına yaptığı kazı ç.alışmalanyla, Sivas
Darüşşifası'nın yanında (Kayseıi'de olduğu gibi) bir medresenin meveıld!iyeti iddia edilmiş ise de
(8), Vakırlar adına 1972- 1974 yıllan arasında burada araştırma . kazısı yapan Orhan C. Tunçer
tarafindan bunun doğru olmadığı, binanın yalnız darüşşifadan ibaret olduğu açıklığa kavuşmuştur
(9). .

Anapolu Selçuklu devri kaynaklannın tahribi, kütüphanelerin dağılması, eserlerin, vesika-


ların büyük ölÇüde kaybolması s,ebebiyle kısıtlı olan .bilgim.izi Osmanlı dönemi T ahrir D efteri,
Şeriye Sicilleri ve Vakıf defterlerinden faydalanarak çoğaltmak mümkün olmaktadır. Nitekim
Sivas Darüşşifası'nın vakfiyesinin bir sureti ile, Osmanlı dönemindeki durumunu bu kaynaklardan
. öğrenebiliyoıuz(IO).

(3) Ayşil Tükel Ya...uz, Anadolu Selçuklu Mimarisinde Tonoz ve Kemer, ·Ankara 1983,
s. 330, 339, 386- 7, 438-9,445- 6; Oktay Asla.n apa, Türk Sanatı, İstanbul 1984, s. 14+-
147; Orhan C. Tunçer, Anadolu Medreseleri L Selçuklu Dönenıi, Ankara 1986, s.
. 232- 236.
(4) Semra Öget, Anadolu Selçukluları'DJD Taş Tezyiııatı,. Ankara 1966, s. 10- 12, 129- 130.
(5) Ô~ür Bakırer, Selçuklu Öncesi ve Selçuklu Dönemi Anadolu Mimarisinde Tuğla
Kullanımı · C I, Ankara 1981, s. 276-302.
(6) Saadet Taşkın, "Anadolu Selçµklularında Çini Lahitler" Sanat T arihi Yıllığı iV, İstanbul
1971, s. 240- 242; Şerare Yetkin, Anadolu'da Türk Çiiıi Sanatm.ı.n'Gelişnıesi, İstanbul
1972, s. 36-41.
(7) Metin Şalıinoğlu, Anadolu S~lçukiu Miı:i;ıarisinde Yazının Dekoratif Eleman Olarak
Kullanılışı, Türk Eğitim Vakfı, İstanbul 1977, s. 12; Ömür Bakırer, "Erken Dönem
Mimari Süslemede Geometrik Düzen Denemesi'', vm. T.T.K. (Ank. 11-15 Ekim 1976),
Bildiriler C. il, Ankara 1981, s. 951- 959; Ayni Yazar, "Kufi Yazıda Geometrik Yorumlar
Üzerine bir Deneme", Arkeoloji - Sanat Tarihi Dergisi, Sayı I, İzmir, 1982,.s. 3, 8, 9,
10, 18; Ayni yazar, Mimari Süslemede Geqmelrik Düzenlemelerin Tasarımı, Yeni Boyut,
Sayı 2/ 10, 1983, s. 8-9.
(8) Sedat Çetintaş : "Türk Tarih Km·umu Tarafından Sivas Şifaiyesi'.nde Yaptırılan l'vlimari
Harfiyat" Belleten, C. III,. Sayı 9, 1939, s. 161-67; Ayni Yazar, Sivas Darüşşüası 1217
(614), İstanbul 1953, 134 s.
· (9) Orhan C. Tunçer; "Son Kazıların Işığı Altında Sivas Şifahane Planı", 1. Milletlerarası .
Türkoloji K~ngresi (İst. 15- 20 Ekim 1973), Tebliğler, İstanbul 1979, s. 911- 952; ~'Sivas
I. İzzeddin Keykavus Şifahanesi Üzerine· Görüşler", C~uriyet tiniversitesi Tıp
Fakültesi Dergisi, C. il, Sayı 2- 3, 1980, s. 73-84; "Sivas I. İzzeddin Keykavus Şifahane­
si Üzerine Üç Nqt", Sanat Tarihi Yıllığı XI, İstanbul 1981, s. 165-175.
(10) Defter-ı Evkaf-ı Rum, Tapu ve Kadastro Gn. Md. Arşivi, Nr. 583, Sivas Tahrir Defte.r i
(1574 yılı), Ayni Arşiv Nr.. 14; R. Yinanç- Iyl. Elibüyük, Kanuni Devri Malatya Tahrir
Defteri (1560), Ankara, 1983, s. 56-57, 70.

6 (6)
· SAYI 33Ş A. H. BAYAT YIL XXIX

l Muharrem 615/ 30 Mart 1218 tarihli arapÇa Sivas Darüşşifiisı vakfiyesi 19 Zilkide 1286/
20 Şubat 1870 yılında devrin Evkaf nazın Mehıned Hurşit Paşa'~ tclhisiyle vakıf defterine
kaydedilen bir sureti günümüze.kadar gelebilmiştir(ll). Selçuklu devri tıp tarihi, vakıflar ve Ana-
dolu .tarihi co§rafyası açısı.ndan kıymetli bir vesika .olan Sivas Darüşşifası Vakfiyesi M. Cevdet ve
S. Ünveı- tarafından Evkaf Mahzeni'nde buiun'rouştur. 1932 de M . Cevd et tarafından tanıtılan
(12). ve' daha sonra bir kısmının Türkçesiyle birlikte yayınladığı özeci(l3); daha sonra bu. konudıiki'
bütün neşriyata kaynaklık etmiştir(l4).

Biz vakfiyenin J946'da Vakıflarca Ali Sami Yüces oy tarafından yapılan tercilinesini(l5)
sayın F. Haiiri'nin kontrolünden geçirtip, R. Yinançın da yayınlarından faydala:ııarak(l6) tam
metnini ilk defa yayılıyoruz.

SİVAS DARtlŞŞİFASI VAKFİYESİ


BİSMİLLAHİR.RAHM.A..'l\iİRRAHİM

Yakınım, billahi yakınımdır. Hamd ve sena, cömert, seven, merhametli, bağ~layıcı, ~övbeyi
kabul edici, sevab verdiğine cömertliğinden yücelik rütbesinin hil'atini giydi.ren, azabının şiddeti
ile düşünceli ve kaygılı olanı rahmet ve bağı.5lamasıyla ferahlandıran, teselli eden Cenib-ı Hak'ka
mahsustur. Kudsi zanna sayısız nimetlerinin birbiri ardı sıra, karşılığında ne k~dar uzatılsa· eksil-
meyen ve sonsuz bir bamcİ ile şükreder, önce azap emrinden, sonra nimeti.n in yüceltilmesi; yani
bağ~lanmas! karşılığında aciz ve durgun kaldığı bir şüliir ile şükreder, gerÇek mabudun kendisi
olup bir ortağı olmadığına, sevenlerin şüphe ve vesvese ·arızilarından, tehlikelerinden korkarak
dertlerine şifa veren bir şehadetle şahitlik ederim.

Hz. Muhamıned'in, Araplar:ın huysuz kaba ve sert kısmı arasında şirkin arttığı bir zamanda
Ab d-i Menaf b . K usay b . K illip secere ve sülalesinden gönderdiği kulu ve resiılü olduğuna da
şah.adet ederim. Cenab-i Hak ona ve g~el, temiz, bayırlı ailesine bulutlar kahkaha ile güldükçe,
kuşlar terennüm ettikçe salat ve.selam buyuı;sun.

(11) Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi Defter 584, s. 288-291. .


(12) M. Cevdet (İnançalp), Zeyl / ala fasli'l-ahiyyeti'l-fifyam't'-Tür1Uye firıhleti ibn
.-· Batuta, İstanbul 1932, s. 106-109.
(13) M. Cevdet (İnançalp), "Sivas Darüşşifası Vakfiyesi ve Tercümesi", Vakıflar Dergisi,
1, Ankara 1938, s. 35-38.
(14) H.B. Kunter, "Türk Vakıfları ve Vakfiyesi", Vakıflar Dergisi, 1, Ankara 1938,· s. 128;
S. Ü~ver, Selçuk T aba b eti, Ankara 194-0, · s. 6~3; s: Çetinta.ş, Sivas D4rüşşifası,
İstanbul 1953;s. 41-46; E. Atabek, "Aperçu sur l'lıistoriqtie de l'hopital de Sivas, Medecine
1

et Hygien e, Vol. XXVII 1969, pp. 1022-1025; M. Üçer, "760 Yıllık Tıp Sistemiz: Sivas
Darüşşifası ve Vakfiyesi, Sivas,' C. I, Sayı 1, 1978, s. 4-17; F. Samuk, T ürkiye'd e Akıl
Hastahanelerinin Dünü, ~ugÜnü, İstanbul 1980, s. 71; S. Ünver, Sivas Tıp Sitesi,
Sivas 1980, s. 19-20. . ·
(15) Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde Defter No. 2105, s. 364-376.
(16) Refet Yinanç, Kanuni D evri Malatya T ahrir D~eri (1560), Ankara 1983, s. 56-57,
70; "Kayseri_ ve Sivas Darüşşifalarının Vakıfları", 'Belleten, C. XL VIII, Sayı 189-190
(1984), 1985, s. 299-;-307..

(7r .· 7
SAYI 333 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL XXIX

Bundan sonra maksada gelince:


Bu yazı, emin, fenalık ve hıyfmet şüphelerinden uzak, sözünün eri, adil, iyi haliyle tanınan
ve vakfiyenin sonunda kendi istekleriyle isimlerini yazan şahısların doğruluk ve sevaba ermiş, suç
ve şüpheden uzak şahitliklerini beyandan ibarettir. Şöyle ki: Bu şahitler 615 ·yıl.uı Muharrem
ayuwı birinci günü (30 Mart 1218 Cuma günü) Sultan-ı Azam, Şehinşab-ı Muazzam, ümmet-
lerin kullarının maliki, Arap ve. Acem Sultanlannın efendisi, cihan meliklerinin, Allah'ın arzının
sultanı ve l"llliannın reisi, ülkelerin koruyucusu, halifelerin yardımcısı din ve dünyanın mah-ı
şerefi, İslamın ve müslümanlann sığınağı°, hükünidılrlann ve sultanların dayanağı, dünyada ada-
leti ihya eden, zalimlerden mazlumların µıtikamını alan, gazilerin, mücahitlerin sığınağı bulunan;
kafirleri, müşrikleri katleden; dinsizleri, dinden dönenleri ortadan kaldıran, serkeşleri, c;ill: kafalı-
1.ırı, bütün azgınları ezen ve tepeleyen, kara ve denizlerin sultanı, Selçuk Oğııllan'nın baş tacı
ve daha birçok yüksek vasıflan olan Ebu'l-Feth Sultan K eykavus b. Şehid Sultan Keyhüsrev
b. Sultan Kılıç Arslan'uı meclisinde hazır bulundular. Sultan bu mecliste konuşmasında gön-
lündeki saklı duygularını açıklayarak "Alçak dünya bela ve sıkıntı yurdu dw·ma ye!İ değil, kaçış .
yeridir. Bahar bulutlan gibi gelip geçiveren, serap gibi aldatıcı bir yerdir. Ona ebedi gözle bakaru
düşkünlükle yere sermiş ve nefsinin atına bineni düşürmüştür. Hiç bir nebi Peygamberliği, hiçbir
zorba zorlama ve gücü, hiçbir sultan devlet kudreti hiçbir hükümdar memleket büyüklüğü ile baki
, kalmamıştır. O, her eşinden aynlan, bir çok talibini helılk eden namuslu bir kadın, çocuklarını
öne~ öpüp sonra tokatlayan, biraz emzirip sonra ayıran bir anadır. Akıl sahipleri onun zehirle
karışık tadına ve sonu gamdan ibaret sevinçlerine yönelmez ve iltifat edemez. Ne mutlu o kimseye
ki, hırsını azaltarak, çalışmalarını Allah'ın rızasına hasreder, Cenab-ı Hal>'dan sakınır, hayatını
ibadetle geçirir, vakfiyede yazılı Kur'an ayetinin manasını düşünerek ibret alır, ahireti için azık
tedarikine çalışır!" diye beyanda bulundu. Sultan'ın konuşmasının esası bu olunca, akıl, fikir ve
bedenen sağlam ôlduğu bir zamanda, aracısız, kendi dili ile söyleyerek sahip olduğu şeyleri bağış­
lamada serbest olarak riyadan uzak, iyi niyet, lekesiz bir düşünce ve samimiyetle vakfettiğini yu-
kanda vasıfları sayılan şahitlerin huzurunda tasdik ve nefsi aleyhine şahitlik etti. V~ bu vakfında
Ccnnab-ı Hakk'uı vakfiyede yazıli sözünde buyurduğu büyük fazilet, yaygın affını bağışlamasını
rahmetini feyizlendirmesini ve onun Cennet'in o~tasında yerleştirilmesine, sadakasının gölgesinde
gölgelendirilmesine vakfiyede yazılı birçok badis-i şerifin manasını düşünerek yöneldi. Vakfiyede
yazılı ayet-i kerimlerin sırrı meydana çıktığı zaman kederinden ve azabından titredi de, aşağıda
etraflıca beyan olunacak vakfiyyeti mülkü olup elinde ve sahip olduğu şer'an sabit olan şeyleri
tamamen vakfetti. •
I. Konya'nuı dışında bulunan se~ze bahçesi.
Bahçenin dört hududu vardır: Birincisi Kayserili Reüs i'd-din Alişer b. Hasan'ın buzluğu
ile, ikincisi saraç Ceı:nalii'd-din Mehm.ed'in üzüm bağı ile üçüncüsü ve dördüncüsü büyük yolla
çevrilidir. Bahçenin girişi de .büyük yol ~rafındadır.
II. Cenne dışındaki Beytehln Köyü'ndeki Bahriyefor adıyla tanuıan bir göz değirmeni­
nin ve bu değirmene bitişik ahır ve hara.
Dört hududu vardır: Birincisi arz ile, ikincisi Sivastos'un bahçesiyle, üçüncüsü nehir:· dör-
düncüsü yol ile çevrili olup kapısı buradadır.
m. Ereğli'nin dış mahallesinde Tüı·kmenler Çarşısı'nda birbirine bitişik otuz dükkan:
Dört hududu vardır: Birincisi ve ikincisi yol ile ve eskidenberi Şehabü'd-din Alemi dük-
kanları adıyla bilinen sultan dükkanlan, üçüncüsü kısmen yolu, "kısmen de İneci Ye.r mobi b.

8 (8)
SAYI 333 A. H. BAYAT YIL XXIX

Hüseyin'in ·ciükkanlan ile, kısmen de İmade'd·din ve Em.in b . YusuI'un dük.kanını ve diğer yol
ile, dör~üncüsü de Hacı B~k Mescidi'ne vakfedilmiş dükkan ve yol ile çevrilidir.
IV. Aksaray dışında oraya bağlı M ermindi diğer adıyla Rumiye köyünün bütün mensup-
lan çalışa"nlari da dahil olarak tamamı. ·
Bu köyün bir sının BuryeJu:ıa.n (Veryeknan) isminde Sekir Köy çiftliğinin toprakları ve.
Karlataş arazisiyle ikincisi._ Karaviran ve Ebule ·arazilerini, üçüncüsü Selçuklu hanın bahçesi
ve Sufigar (Sofuiıir) adındaki Sandal köyüÜü ve Celdek köY.lerinin toprakları ile, dördüncüsü
Kelilriin Köyünü (bılakula?) ve San köylerinin arazileri ile çevrili 'olup giriş ve çıkışlan bura·
dandır.

Bu köyün hudutları Aksaray mahkemesinde mahkeme meclisi huzurunda bazı sınır düzelt-
meleri, "Resiı! b . İsmail b . Edheı;n, Türkanşah b . Yagor _b. Süleyman, Ahnıed b. İsrail
b. İbrahim, Torhan b. Gazi b. Celdek , Kahya b . Ö.mer b. İshak, Şemsü'd-din b. Mahmud
b. İsrail, Meh.med Salar b. İlyas b. Semi, Süleynıan Hoca, Sülü b. Tenşen b ., Geçmiş"
isimlerinde kimselerin şahitlikleri ile şer'an sabit ol<;Ju.

V. Kays~ri'ye bağlı Efkere Köyü


Sınırları: GÜneyden yol· tarafı ile başlar, Kerkör ismiyle bilin~n değirmenle son bulur. Bu
değirmen Dekzadiç }'öyü sinırmdan öncedir. Efkere köyü tarafındaki yoldan. ayrılıp Rumlar'dau
kalma eski kum tepesine doğru yürüyerek Batıda Efkere köyüne bakan lıarab kiliseye varır. Oradan
diğer kum tepesine doğru ayrılıp Bilikasi köyü sınınna, buradan kuzey tarafa biraz inip -Efker e
yolu üz~indeki harap kilisenin yanına vanr. Buradan Batı tarafa Balak.asi yolunun ağzına inşa
edilmiş olan köprüye, oradan da Kuzeye dönüp Balwmsi bostanlannın sonı;na ulaşır, oradan da
batıya bostanlann yanına dönüp Balakasi harman yerlerine ve Baliikasi'den Kayseri'ye giden
yolun ağzına ve dört yolun sınınna vanr. Buradan da Kayseri yolu ile Güneye ayrılıp Tannıa·
köyün~ yakın iniş yola vanr. Buradan Güneye dönüp adı geçen iniş yola ve sahrica ve Kemer
Yol .~.iye bilinen döşemeye doğru dağın tepesinde son buluncaya kadar gider. Oradan da Doğuya
dönüp dört yoldan birinin geçidi bulunan yola vam. Burada eski ve kullanılmaz bir köprü vardır.
Oradan aynlıp Batıya Çökiler arazisi sının.na doğru giden yolun. ağzına bakan kum tepesine,
oradan doğuya dönüp sınır işarı;ti olan sağlam taşa ve Emir Süleyuıan'ın sınır işareti olarak
kabul ettiği yere ve yine Doğuya yönelip oradaki kum tepesi hizasındaki ( .... ) maruf yola varır;
··buradan kuzeye yolun ağzına doğru döner, Balika si köyüne vanr, buradan· da Balikas i Dağı'nın
tepesine doğı·u yönelir. Oradaki harap kilisenin yakınında, ortasında pınar buhınan yola vanr.
Bu pınar Bağr-ı Bigar ~marı ismiyle maruftur.
- Doğu sının Efkere köyüne bakan kum tepesinden başlar, buradan kuzeye aşağı gidilerek
Efkere köyü ile Balakasi köyü arasındaki yo\a gider, sel yollanna vanr;' oradan Efelik b. Tegos'un,
Kara Fasıl b. Tab_z ek'in, Papaz Lion b. Kösef'in bağlarının ve Toros b . Hakmidas'ın mez-
reasının ve Farah b. İstefan'ın mezraasındaki Balikasi köyünün çiftçileri ile fellahlan bulunan
bu kimseleri.İl bağlannın ve mezraalarının yanına, bu yol ile gidilerek Mcnzifon köyü yolunun
a~zına varır.

Kuzey sınll-ı : Mançusun ve Efkere köylerinden bat;ıya dönerek 'başlar, Mançusun köyü
fellahlannııi
tamir ettikleri harap kalenin aşağısında yolun ortasında ... imar ettiği değirmenlerle
son!ann. Yine or.:dan 1..-uzeye iner, Sivas Caddesi'n deki Engür Gölü köyünün mezarlığıyla
sonla~. Bu cadde ile batıya Frenk köyü arazisiyle son bulur. ·

(9) 9
SAYI 333 YIL XXlX

Ban sının: Sivas Caddesi'nin Frenk köyü arazisine bitişik kısmından başlar, Türkm.en-
lerin ahırlarına Sa.!ınça ve Kemer Yol adıyla bilinen döşeıı:eye varır.

VI. Kayseri'ye bağlı ?v".ıaiıçasun Köyü'nün aşağısında Engür Gölü köyüne bitişik ve bu
köyden aynlmış ve Eflcere köyünün eklerinden olan yedi parça arazi.
'
1- Kavzın ve Engür Gö!ü köylerinin yqlunuri ağzına Oskifan Bezahan'ın yapuğı köprü-
nün aşağısından başlar nehre vanr. Buradan diğer nehre uzanır. Oradan güneye ayniµ-, Meselba
köyüne vanr. Oradan Eniür Gölü köyünfuı yanındaki çayıra doğru dönüp oradaki Gölcüğün
kı:narındaki köprünün sınmn.a ulaşır. Oradan da Karavirnn köyüne giden yola dönüp EngÜr
köyüne, :ıdı geçen Oskifan'ın değirmenine vanr. -

2- Dört hududu vardır. Sınırlanndan biri Kayser b. Hacı Yusuf'un elinde bulunan araziler.
ile, ikincisi Mulak Batribbik? la.kaplı Mehıned'in elindeki arazi parçalan ile, üçüncüsü, önce
adı geçen Mehmed'in elinde! ve şimdi Fahrü'ddin Cundi elindeki arazi parçalarıyla, ğ_ördüncüsü
bala Fahrü'F-din'in elinde bulunan arazi parçalan ile sınırlanmışur.

3- Bu arazinin de dört hududu \'ardır. Birinci ve ikincisi yukanda ach geçen Fahrii'd-din'in
elindeki arazileri ikinci~inin tamamı Zeynü'F-din Cündi'nin ve Emir Ali Candar'ın arazileri
ile sınırlanmışbr. Vçüncü sınır Eı;gür· Gölü' nün Karaviran'dan gidilen yolunu takip eder. Üçüncü
sınırın kalanı Enıir Ali Candar'ın elindeki arazilerle sınırlanır. Dö::düncü hudud, Kayser b. ·
Hacı YiısuI'un elindeki arazi parçaları ile sınırlıdır. Bu ·sırunn tamamı önce Emir Mehmed
Kürdi el-Cundi nin elinde ve şimdi Şerefü'd-din Cündi elinde bulunan kııalan ıakibcder. .

4- Arazi parçası da dört hudududur. Birincisi; önceki sınırı, yukarıdaki Fahrü'd·din'i.n


elindeki topraklan, ikincisi yol batbnı üçüncüsü }-Ukanda ismi geçen Kayser 'in elindeki arazilcı·i,
dördüncüsü Ali Candar'ın toprakları diye bilinen araziyle sınırlıdır.

5- Arazi parçasının da dört hududu varöır. Birincişi yukarıda adı geçen Kays e.r 'in toprak-
larını, ikincisi İbrahiın Kurdi el-Cundi'nin kıtalannı, üçüncüsü Mehmed Kürdi el-Cündi'
nin kıtalarıru, dördüncüsü Enıir Ali Candar'ın topraklarını takip eder.
'.

6- Bu arazi parçasmı.n da dört hududu vardır. Birincisi orada bulunan akarsuyu, ikincisi
adı geçen Fahrü' d-din ve İbı-ahiın Kürdi'nin kıL'alarını, üçüncüsü İbrahim Kürdi ile Fah~'d-
din Şad Nehr'in kıtalannı, dördüncüsü çayın takip eder. •:
·'
7- Karaviran'm Kayseri'ye gidilen yolun ~ğzındaki Yağzı Göl mevkiindeki dört hududu
bulunan arazi.· Sınırlarının ilki. yukarıdaki adı geçen yolun, ikincisi Hoca Muzaffer' in kıtalanru,
üçüncüsü bu arazi parçası ile Danason köyü arasındaki engel olan dağı, dördüncüsü Süsen Viran ·:ı
arazilerini takip eder.

Yukarıda adı geçen yedi arazµun sınırlan Kayseri Haki.mi, kadıların efendisi Ahmed
· b. Ser Esfar b . .ft.Jımedi Razi,.den alınan ilam ile tarafımdan sabili ve sabit oldu. Bu ilamda
Kayseri'nin meşhur, adil, inanılır kişilerinden M?Jatya'lı nıuhtesip Şemseddin Ebubekir
b.Hacı İbrahinı ve Bezµ.z Şenıs~'d;din Alişer b.Ali b.Abdullah ve Hacı Arslan b.Aydoğdu
ve Hoca Ebubekir b.Hacı Hasan ·ve Hoca Ahmed b.Yusuf'un şahitlikleriyle (yukarıda)
adı geçen haklın tarafından sınırlan t esbit edilerek s abit oldu diye kaydedilmiştir.
Ben· de kanuni şartları topladıktan sonra ilamda yazilaııların tatbikini kabul, tastik ve imza ettim..
Bu nizamnamede yazılan sınırların doğnıluğuna hükmettim.

10 (10)
·.
SAYI 333. A. H . BAYAT YIL xx.ıx

VIlr l}falatya 'ya bağlı S~an Köyü . .


Dört hududu vardır, güneyi kıblenin batısından başlar Be:ytji'I-Gazi mevkiindcn, ·Harabi
köyüıı°ün sııiırlannı tak.ip eder. Bu iki sınır arasında engel P apa.z Daniel mezreası ile Çakm eka
mezrealanntlan biri bulunan bu tarlanın ortasındaki cetveldir. i\iiezreiı. engel değildir. Bu ha t
doğu' tarafta Çakmeka nehrine ve Samanlı l\R..inas:ın kıtasına kadar uzanır ve kısmen de Silos
köyünün a:azisinin su aldığı çetveli. . . Zof ismiyle bilinen· yere. kadar gideı:. Bu cetvel Küffi r
Cetveli isimli cetvele kadar uzanır. Bundan sonra bu hat_Har a bi köyünden Malatya'ya gidilen
yol ile sonlanır. Burası güney sınırının tamamıdır. Doğu sının güı;ıey sınırınm sonundan başlayıp
K~anci köyüiıün Malatya'ya gidi)en yolu sınırlanmış tepeyi ve adı geçen b_elden.in (Malatya)
sıwrını ve pınarını takip eder. Bu suretle Saman köyünden M alatya'ya gidilen yola kadar devam
eder. Kısmen de yukarıda adı ge9en pınardan olan cetveli takip eder. Bu cetvel Sanıan köyünüı;ı
sınırı ile adı g·e çen beldenin (Malatya) köyünün sının arasında engeldir. Bu sınır belden.in arazisine
Büyük Neltjr adıyla tanınan nehri Saman'dan cetvele bakan tepeye kadar takip eder. Bundan
· sonra Malatya'dan Elbistan'a giden büyük caddeye kadar bu c:>.dde kendisinin geçidi olan köp-
rüye ve sonra köprünün öte tarafı Serlo köyü sınırında sonlanır. İki sınır arasında engel Serlo
köyü cetvelidir. Bu hudut kısmn Sifkon köyü sınırlarını takip eder Burası tamamen Doğu sınırının
sonudur.
. Kuzey sınırı: Doğ_u sınırının sçınuda başlayıp Z~firi köyünün yeli.mu' ' ' e büyük tepeyi takip
eder .. . Bu tepe K as rik adıyla bilinen aşağı tepedir . . . Bu sınırın tamamı Kutlug D er e'yle son
bulur.
Batı sının : Kuzey sınmnin sonundan başlayıp tepesine kadar uzayan meskıir dereye (Kutluğ
Dere'ye ) ve oradaki i ki yolun birleştiği yere varır. Böylece güneye Beytü'l-Gazi 'ye kadar uzarur.
Burası tamamen batı sınırlarının sonud ur. Adı geçen Sa man köyünün sınırı o zamaıı da Malatya '-
da hakim olan KadJ. Ebu Nasr b .M es 'ud b.Muzaffcr Anevi'den ilınan ilam ile b enim ka-
tunda gerçek s abit oldu. Bu ilamda iı:nam. ve alinılerin meşhurları, a dillerin, eminlerin
gÖz bebeği kişilerden Sultani Nehrü'd~din İbrahim b.İsmail b.Ömer, alinılerin inıaını
İma4ü'd-dllı Ömer b.Hüseyin Ali Sehna ni, ınuhtesib Ahmed b .Refi, M ehmed b.Hüseyüı,
O s man b.İshak, mütevelli M ehmed b.Yahya ;ve babası haklın olan .Ahnıed. b.Ebu Nas r
b .Mes'ud b .Muzaffer Anevi ve katibi şurud Yusuf b.Nuh b .Yusuf Erzincani'nin şahit·
likleriyle, yukarıda sayılan hudutlar hakimce gerçek diye yazılıdır. B\ın de kanuni şartları
tamamladıktan sonra ilarİıı ti15dik, yürürlüğe koyma ve kabul ve imza ile sınırların doğruluğuna
·· hükmettim.
vııi. Tokat 'a bağlı Ebigöl (Abıg!.il, Bingöl) köyü sınırları; Doğuda Hiristopoli araz isini
tak.ip eder ve kalanı Firus köyü arası ile sonlarım; Batıda Yerib kÖyü topraklarını ta}cip eder. :Şu
çiftlik de Tokat'a bağlı biridir. Kuzeyde T o kat'a bağlı D amidiye dağını Tokat' a bağlı Çerdeğin
ve Seyri.len topr3kıarını takip eder. Güneyde Konıanat kasabası nehrini takip eder ve tamamı
Hacı H üseyin mezrcasıw, Büyük Caddeyi, Kis ar ve İskokit köyle;·inin topraklarım takip
eder, yukarıda adı geçen Firus köyü toprakları. ile son bulur.
'
Ebigöl köyünün sınırları, o za manda k a dJ. ve haklın bulunan, aliınleı'in imamı,
dinin güneşi, İs!amın ve müslümanların kadıların, hakimlerin şerefi E bu H amid Ahmed
b.ıv.tehmed I,:ı.Ahıried Uşi'den a.İınan il.imla in.dünde doğruluğu tesbit edildi. Bu il3.m.da
sınırlar Tokat'lı Zeynü'd din Mahmud b.İsbak reis ile Eminü' d-clin Salih h.İsmail Cundi'- ·
nin şahitlikleriyle- yukarıda adJ. zikredilen hakimce doğulanara~ yollanmış, b en de'
ilamın :muhtevasının doğruluğuna hükmederek imzaladıın.

(11} 11
SAYI 333 T t) R K . KÜL T ÜRÜ YIL XXlX

IX. Sivas'a bağlı Horhun köyü. Bu çiftlik AziZ, Ovacık, Oruçhan, Koynıat, Arap
Viı-am, Değbcntçik, Çavıldır gibi birtakım karye ve mezreaları için alır.

Güneyi Derbentcik .adıyla tanınan Karsun yolunu ve Derbentçik'den Necmeddin


Erbudak Mezreasmın tepesine gidilen Büyük Cadde~yi, Karlu Çiftli!;ri arazisini ve yukarıda adı
geçen Horhun köyü Sivas'a gidilen yolu, Akbıgar köyü arazisini ve zikredilen mezreanı.n tepesini
suyun uzandığı yere kadar takip eder. Böylece Senk, Kancak ve Akbıgar arazileri arasında son
bulan yola kadar gider. . . Bu yoldan Erzincan yoluna gidilir. . . Doğu sımn bu yoldan başlar
Altun Tepe diye tanınan tepeye doğru giderek Ciyrat bölgesine kadar uzanır, oradan geçerek
Kızıl Sekir. adlı yere \"anr. Bu yer Derb.entçik, Çavtldır, Kerem Baka. topraklarına gidilen
yerdir. . . Kuzeyde Kapucak (Kuyucak) arazisini, Nesep Hatun mezreasmı takip eder ...
(ki Nesep Hatun aslında Mehmed ve Ercük (Verciik?) mczrcası adıyle tanınan Horbun
Karyesi'nin salıibesidir). Feras b.Yarık arazisini, Ayşe oğlu namıyla tanınan Ali'nin cemaatini
takip eder.

Batı sının: Seı·U b.Yank arazisine bitişik bulunan yukancla adı geçen araziyi takip eder.
0

Ham.za Değirmeni'niiı suyu kendisinden Derbentcik Çiye tanınan ve (adı geçen) Kars~
yoluna kadar uzanır, yolu takip eder.

X. Sivas'a bağlı Kömür karyeSinin tamamı olup, şöhretine ve orada bu isimde karye bulun-
madığında? hudutlandınlamamıştır.

XI. Siv:ıs'ın Kan-abad nahiyesindeki Koyınad divanı'nın tamamı. Bu dİ\'llll Subaşı,•


Sandal, Donur, Koynıad, Kavak, Kancı, Kızılköy, Çandar, Salur, Bedehacı, Beğdili,
Hanis, Serkler gibi birtakım karye ve mezrealan ihtiva eder. Divanın bütün sınırlan Danyal
Köprüsü'ne ve Kan nehrine·uzayan Twnluca ,Dağı'na kadar devam eder.

XII. Sivas'ın dışında 78 dükkanın tamamı. .


B~zzazlar çarşısında bir birine bitişik dokuz dükkan•. !Ik iki sınır Fındık İmadü'd-din
Ayaz b.Emiı· Ahmed Aber Mescidi'nin vakıflarını, üçüncüsü, Büyük Cadde'yi, Hayvan
Pazan'na gidilen yolu takip eder. Dördüncüsü çarşıruu Tellil Meydanı'nı takip eder.

~· Bezzazlar Çarşısı'nda b irbirine bitişik altı dükkan. İlk iki hududu Kalniye (Halife)
Hanı'nın,.üçüncüsü Muhtesip Siilabü'd-,ılin Reşid'in dükkanını, dördüncüsü Tellal Meydanı'dır.

* Bezzll.zlar çarşısıada bitişik iki dükkan.


Smırlanndan ikisi Eıninü'd-din Ali'nin dükkanını, üçünsüsü Kamerü'd din Şem'un'un
dükkinıru dördünc(isü tellal meydarum takip eder.

* Bezzazlar Çarşısında yanya na oniki dükkan.


Sınırlan muhtelif yollarla çevrilmiştir.

* Bezziz.lar Çarşısında bitişik · onild dükkan.


Sınırlan muhtelif yollarla çevrilidir.

* Bezzll.zlar Çarşısında yanyana iki dükkan.


İlk iki sının Kazvinli Cemalü'd-din Mehmed'in yaptırdığı camiye vakfettiği dük-
kanlarla, üçüncüsü Hacı Osman'ın dÜkkanını, dördüncüsü Tellil Meydanı'yla~ır.

12 (12)
SAYI 333 A. H. BAYAT YIL x.,xıx

• B~azlar Çarşısında yanyana altı dükkan.


· İki hududu H;ıcı Osman'ın dükkanını, il:incisi, Kazvinli Susi'nin Ceınalü'ddin
Mehıned'iı;ı e•:kafıru, üçüncüsü Sevs'in vakfını, dördüncüsü Tellal Meydanı ile sınırlıdır.

* Terziler Çarşısında bitişilc sekiz dükkan.


tki hududu F~duk Z:ıhrü'd·din İli . b.YağıUhan mülkü', µçünciisü Yakup· Servi'nin
dükkanı ile, dördüncüsü· yol ile çevrili~ir. Kapılan buradandır.

* Haffaflar (Kavaflar) Çarşısında bitişik dokuz dükkan.


İki hududu .Şerıilii'd-din Mehmed evkafmı, üçüncüsü Bed.r ü'd·din Hüseyin h.Ebu'ls
Fevari varislerinin dükkanı, dördüncüsü yol lıe çevrilidfr.

• B~~zazlar Çar~sında bitişik oniki· d _üklcln.


Sınırlan muhtelif yollarla çevrilidir.

Bu hayırlı vakıf, vakfiyede "zikredilen; sınırları tarif edilen beş köy ve yüz. _sekfy;
dükkan, yedi sakıs ve sebze!ik bahçe, değirmen, hara, ahıruı bütün hatları, depo, tohum
işleri, arazileri, binaları, enkazı, yukarı ve aşa~sı, ·ev ve konakları, sanıanhkl arı; va·
halai-ı, meraları, meskenleri, ağaçları, bağlan., · tarlaları; bostanları, kiradaki yerl eri,
otlukları, kerestelikleri, odunluldarı, ·nehirl eri, sulama kanalları, . ku~, bahçeleri,
ormanları, gölciikleri, havuzları, kaynakları, çeşmeleri, düzlükleri, tepeleri, dağları,
malı:un olan su haklan, çöplükleri, ın3.m.ur ve ~uı· olmayan }'.erleri, ken~sine ait
bütün hakları ile birlikte tama.m.iyle, Sivas dı~da Tokat Caddesi ağzında yap~ım
emrettiği hayırlı bir tesis olan D a r ü ş ş ifa ya ,.akfetti.

Dar üş şif a'nın dört hududu vardır. Birüıcisi Melik Nizaınü'd·din Yağıbasan'nın
Han-kah'ını, ikincisi Selçuklu Medresesi ·ile. Bu medreseye :vakfolunmu5 araziyi, üçüncüsü,
Sult~ Bahçesi'ni, Miınar Be~eddin Ali'nin evleri ile, Papaz Ara~il'in, Kazli (ipekçi)
Dölik'in, Çulha (dokumacı) Fart'ın, Bakkal Hüseyi:ı'in evleı:iı;i; dördüncüsü Büyük Cadde
ile (Tokat Caddesi) sınırlanmıştır. Kapısı buradadır.

Vakıf (Sultan İzzeddin Keykusu) vakfettiği bütün şeyleri hertürlü engelden trZak,
_. · bütün şartların do~uğu, kanun yolu ile yürürİüğe giren hükmün ge~ekenini ihtiva
eden ebedi vakfı, .şeriata uygunluğu ve açık olarak verdiğini, kestn, kalıcı .o larak va!d:etti.
'Hiçbir sebeple satışı bağışı, rehin mirasçılara taksim, temlik, gereksiz yere iıarCaın.a,
başka bir ınal ile ~eğiştirme yap:ılamaz. Vakıf şartları sağla.mlaşiınlnuş. olarak ebe-
diyyen yürürlükte kalacaktır, Gü.nlerin, ayların, senelerin gelip geçınesi onu bozına·
yacak, esksiltıneyecek ve kıyamete kadar devlı:ler ODU yenileyecek ve sağlamlaştıracak·
tu-. Allali'a iman eden halife, sultan, melik, vezir, vali, reis, kadı, müftü, konıutan,
muhtesip v.s. den hiç birine bu vakfı eksiltmek, bozınak, değiştirmcık ve iptal~etı:nek,
durdurmak, imhal hiçbir suretle helal değildir. ·

Bunlara gınşenıer haramı irtikap ~ttiklerinden cezaya müstehak olurlar. Nasıl olur da Allah'-
dan korkan bir mü'min vakfiyede yazılı Hadis-i Şerifi (Bir mümin kardeşinin topra~ında bir karış
yer alırsa, Allah boynuna ateşten bir gerdanlık geçirir) ve Kur'an ayetlerini (LXXVI/ 31, XI/ 18)
işittikten sonra böyle şeylere cüret edebilir. Kim ki Cenab-ı Hakk'ın kitabına, Resuli'uin sünnetine
karşı çıkar, haramı helal beller, mümin kardeşinin vakfını bozmaya çalışırsa tahribini isterse Allah'-

(13) 13
SAYI 333 TÜRK KÜ ·LTÜRÜ YIL XXlX

ın .gazabıru
üstüne çekmiş olur ki, gideceği yer cehennemdir. Allah'ın, meleklerinin ve bütün in-
sanlarınlaneti bunların üzerine olup, vakfiyede yazılı ayet-i kerimelerin (11/ Hl, 181, VIII/ 16,
XI/ 107, XL/ 17, 52, LXXVII/ 35-36) sırrı zuhur ettiği .günde onları hesaba çekecek ve her türlü
azab verecek olan Cenab-ı Hakk'dır.

Vakıf (Sultan İzzeddin Keykavus), yukarıda açıklanan bütün evkaf:ını malından


ayırarak Emir-i k ebir, akıl-i habir, filiı:n-i adil, fazıl-ı kimil, muzaffer-i müeyyed,
xnansur,
müşeyyed, ~ cemali, :müslümanları celili, m eliklerin, s ultanlann mutemedi
s aray Hazinedarı Üstaddar Ferruh b.Abdull~'ı bilhassa, bu vakfiyede yazılı evrala ile
çeşitli yerlerdeki vakıflarıİıa nıütevelli ve nazır tayin etti. :Bu vakıfları Ferruh b.Ab-
dullah bizzat idare ederek veya dilediği k~seye tevfiz veya vekil etmeye serbest olup
kimse ona itiraz hakkına sahip değildir. ǵnkü Feı.-ruh b.Abdullah vakıfların hepsini
kulJanmakta, özellikle adı geçen yerde Ötuı-an .hizık, üstün, tecrübeli hekinılerin, kıy­
nıetli kehhallerin (göz hekimi ), merhametli ve şefkatli cerrablarJI!. maaşlarını tayin
ve takdirde, iliçlıın ve tedavide kullan.ılaıı ot köklerini tedarik ve tertipte, müstahdem
ve · miiliizim.lerin durumların.ı, kadroları.nı 've dereceleri üzerinde tasarruta serbest
olacaktır•

.Bu evkafın gelirinden Allah'ın ~san ettiği toplanan ürünler ve gelirlerini, adı
geçen ~ütev'elli, öncelikle evkafın gelişmesine, yıkılan yerlerin ioşaasına, harab olan
yerlerin yenilenmesine, tam.irine; gelirlerinin afttlnlmasına ve gerektiği zaxnan sarfına
çalışacaktır. Eğer ihtiyaç yok ise vakfın şartları icabı hayratın gelişmesine çalışacaktır.
Artandan ~ şahsına Anadolu'da h alk arasında geçerli olan 4000 dirhem gümüş kırtaş
s ultan parası ile temiz mahsülden berraıll (her yerde farklı olan) müd ile 1000 müd
ürün alaeak, bunlardan artanla da en iyilerinden gelir sağlayıcı mallar ve tarım mah-
s ulleri satın almak anıacıyla darüşşüan.ın hazinesinde saklayacak. ·

Gelir getirici yeni mal ve ürün alındığında, evkafın çoğalması ve ge~mesini ve


yükselmesini isteyerek, evkafa kat~caktır. ,

Vakıf mallarına
mütevelli ve nizır tayin edilen kişinin ve ondan s onra mütevelli
olacakların vakıf malliirından
hiç bi.ıinin ü s tünde üç seneden fazla kiraya veriln:ıemesini,
zalim, tamahkar, mütegallibe ve ~esinden korkulan, aldatmasından şüphe edilenlere
kiralanmaması şart kılındı.

Allah saklasın, d:irüşşüanın ışığı sönüp, eseri kalmamış, yılıılnı.ış, gelirleri mah- ,
volup, yenilenmesi ve nıeydana getirilmesi imkansız, faydalamln:ıası güçleştiğinde,
vakıfların geliri, ınü.ıninlerin acizlerine yerler ve gökler d,u rdukça sarfolunacaktır.
Bunu değiştirenlerin günfil:ı.lan boynuna olacaktır.

Cenab-ı Hak, semi (işiten) ve alim (bilen) dir. Allah'ın ve meleklerin 'l(C bütün halkın laneti,
bu lıayn değiştirenin üstüne olsun. Vakfın sevabı1 lutfü, ihsan edenl~rin hayrını kaybetme;ıip,
bir iyilik ka11ılığında on katını ihsan eder, hayy (diri), cevad (cömert), kerim (kerem sahibi) olan
Allalı'a dönücüdür.

Vakıf (Sultan İzzeddin Keykavus), vakfiyesine Cenab-ı Hakk'ı şahit kıldı (Allah şahit olmaya
yeter~i.ı:). Enbiya ve evliyanın ruhlanru, mdake-i kiramı, adalet sahibi kimseleri, müslümanlann
eminlerini şahit kıldı.

14 (14)
SAYI 333 A. H. BAYAT YIL XXIX

Bu vakfiyenin tescili ve yürürlüğe konulması, ,imZası geçerli olan Müslüman kadıların, va-
lilerin bükümleri hukuk-ipıamlanndan, mahkemeye, vakıf emriyle sunulup, onların vakıftan ·çıkan
bu vakfip sıhhatine hükmedip İ.n1;zalayarak, Cenab-ı Hakka ebecliyyen hamdederek er.biyasırun
efendisi, Hz. Iv!uhammed'e ailesine ve ashabına salat ve selam ederek müsaade edilmesinden sonra
vakfiye yürürlüğe koyuldu.

Vakfiyenin başında ve sonunda şahitler ile kadı tastikleri bulunmaktadır. İlk tasdik 17 Şaban
618/ 6 Ekim 1221 taİibli Aksaray kadısı Evhadullah Hüseyin b.Abdillkeri:m b.Muhamıned
el-Nesevi'niıı, ikincisi 16 Rebi'ülevvel 619/ 30 Nisan' l222 tarihli Konya kadısı Muhamı:ned·
Ahı:ned el-Gazi'niıı üçüncüsü 27 Rebiülahir 619/ lO Haziran 1222 tarihli Kayseri kadıs
Ahı:ned b.Sara Suad (Ser Efsar?) b .AEmed er-Ravi'nindir. Yine ayni tarihlerde Sivas kadısı
Mahmud b.Şeyh Hasan b.Aodülvahab'ın tasdiki de . vardır.
Şalıiuer arasında Hüseyin b. Çelebi b. Kemaleddin Aluned, Mevlana Hamideddin, Kut-
beddin b.Hayreddin, Osman b.Muhammeil b.Melkelü, İyad b.Abdullah, Bisiide b.Abdan, ibn
• Nuh Eddevak, Behram Şah, Ebu Bekir b.Muhaınmed, Ahmed b.Hcla (Cela?) b.Abmed el-Hatip,
Yusuf b.cl-Velker? es-Sultani, Muhammed b.Muhammed Udir Ali? el-Bereket b.Muhammed
el-Alevi, Ebu Bekir b.Abdüssamcd cl-Mervi (Muridi?), .Abdülkerim b.Hüseyin b.Abdülkerim,
Yusuf b.E~ubekir el-Konevl, Muhammed b. Abdullah Mes'ud b. Emir Buhar , Şemse~din Re'is,
Osman b.Muhammed Mclekdar b.Muhammed b.Kazvini, Abdurrahman b.lV!es'ut el-Kalasani,
Abdurrahman ibn Salu, Muhammed b.el-Hac Yakut, Eb.u'l-Kerem ibn İsmail el Türk, I\folıam­
·med b.Hcldek (Celdek?) gibi. Aksaray, Konya, Kayseri ve Sivas şehirleri sakinleri vardır.

Yakın zamanlara kadar, 1768 de bir fermanla (Şifaiye Medresesi) adıyla medreseye döndü-
rüldüğü kabul edilen Sivas Darüşşifası'ni.n( 17), Fatih devrinde harab o!duğu ve vakıf gelirlerinin
darüşşifa için kullanılmadığına dair bilgiyle(18), 1547 yılında yedi öğrencisiyle medrese eğitimi
, verdiği ve zamanla öğrenci adedi artarak ~912-1913 yıllarında beş yüze ulaştığı bilinmektedir.
Osmanlı döneminde vakıfla11f1 bir kısmı çıkarılıp yerine başka vakıflar konmuştur. 982/ 1574
tarihli Şivas· Tahrir ve Efkaf defterinde darüşşifılrun yeni duruma göre vakıfları: ile bu vakıflardan
elde edilecek yaklaşık 40.00_0 akçenin medr~e görevlilerine (müderris, mütevelli, nazır, muid,_
talebe, devvap, türbedar, cabi, imam, müezzin, ferraş, katip hangi oranda taksim edileceği gös-
. tcrilmiştir( 19).

VAKFİYEDE GEÇEN ANADOLU SELÇUKLU TARİHİNDE İZ B!RAKMIŞ KİŞİLER

• Nizimeddin Yağ:ıbasan

Darüşşifanın hududları sayılırken adı


geçen Yağıbasan Hankfilıı'nın banisi Nizameddin .
Yağ:ıbasan Danişmendli prenslerinden biri olİ.ıp Sivas valisi iken Dfınışmendli hükümdarı Meh-
med'in ölümü üzerine dul -_ kalan karısıyla evlenerek hükümdarlığını ila'u etmiştir (1154) (20) .

(17) Osman Turan, Selçuklu ve İslamiyet, İstanbul 1971, s. 122.


(18) F. Nafiz Uzllik; Fatih Devrinde ICaraı:nan Eyaleti Vakıfları Fihristi, Ankara 1958,
s. 59.
(19) Refet Yinanç, "Kayseri ve Siva5 D:irüşşifaları'ılln Vakıfları", Belleten, C. XLVIII, Sayı
189-190 (1984), 1985; s. 299-307.
(20) M. Halil Yinanç, "Danişmendliler" İslim Ansiklopedisi. C. III, 1963, s. 47.

1
(15) 15
SAYI 333 T O"R K KÜLT ÜRÜ YIL XXIX

Bölgesindeki balkı çoğaltmak için bir çok kimseyi Sivas ve çevresine iskan etmişse de(21), 1164
yılında Kılıç Arslan tarafından bertaraf edilmiştir. Daha sonra oğullan Muzaffe.r üddin Mahmud,
Zahfrüddin ili ve Bedreddin Yusuf, uç beyleri olarak Gıyaseddin Keyhusrev (ölm. 1211)
ile İzzeddin Keykavlli; (ölrn. 1220) zamanında önemli roller oynamışlardır(22). Yağıbasan'ın
Niksar ve Tokad'daki rnedreselerinden(23) gayri bir lıankfıhımn olduğunu vakfiye sayesin~e öğ­
renmiş oluyoruz.

* Burhaneddin Ehi Nasr b. Mes'ud b.Muzaffer el-Anevi

Vakfiyede "Malatya'daki vakıf topraklann tasdikinde oğlu Ahmed ile beraber ismi geçen
Anevl ~Ialatya karlısı olup, XI- XII. yy. da Doğu Anadolu'da mühim merkezlerden biri olan .
Ani'de 538/ 1143-4 doğmuŞ, tahsilini Tebriz'de tamamlamış bir Türk alimidir. 562/ H66- 7 de
yazmaya başladığı ve 608 / 1211 de. bitirdiği Farsça Şehname veznindeki manzum eseri Enis'lü-
Külüb'u İzzed,din Keykavus'a ithaf etmiştir. Bu eserin sonunda Gaznefüer, Selçuklular ve Ana-
dolu Selçukluları'ndan bahisler varclır(24).

* Evhadeddin Hüseyin b .Abdülkerim b.Muhammed el-Nesevi


İzzeddin Kcykfı\•us'unitimad ettiği kişilerden olan Evhadeddin vakfiyede Aksaray Kadısı
olarak geçmektedir. Ayni zamanda Selçuklu· ülkesinin de kadı askeriydi. İzzcddin Keykfıvus'un
Halife'ye yolladığı elçi heyeti içinde Evhadeddin de yollanmıştı(25).

* Cemaleddin Ferruh b.Abdullah (ölm. 640/ 1242-3)


iZzeddin Keykavus ve Alaeddin Keykubat devri devlet adamlarındandır. Sarayın hazi-
nedarı Üstaddar, Da~üşşifa vakfuwı mütevellisi ve Sel çuklu ülkesi \'.akıfliıruun baş
nazırı olarak kaydedilir. Dürüst, namuslu bir zat olan Cemil.leddin'in Çankırı'da 1235 de yap-
tırdığı darüşşifilnın kitabesi gÜnümüze kadar gelm~tir(26).

VAKFİYENİN ANADOLU'NUN TARİl;Iİ COCRAFYASI AÇISINDAN -ÖNEMİ

Vakfiye Anadolu'nun tarihi coğrafyası bakımından da en eski vesikalardan biridir. Vakfi-


. ye'deki bir kısım köylerin isimleri değişmeden günfu'nüze kadar ge!ebilnıL5tir. Mesela Malatya
merkez köylerinden Saman, Kayseri'de Efkere (Yeni adı J3ahçeliköyıü) ,ve Mançuson ~eni

(21) Osman Turan, Selçuklular Tar~hi ve Türk. -İsl3.m Medeniyeti, Ank.ara 1965, s. 256.
(22) el-Ev3.mirü'l : Aliiyye (nşr. A. Erzi), Tıpkı basım, Ankara 1956, s. 76, 77: Ş. Tekindağ
"Şehinşalı'ın oğlu Şerefeddin İshak Hakkında bir Kitabe", Tarih Enstitüsü Dergisi,
Sayı X-XI (1979-1980), 1981, s. 109.
(23) Abdullah Kuran, "Tokad ve Niksardaki Yağıbasa; .Medreseleri, Vakıflar Dergisi, VU,
VII, 1968, s. 39.
(24) M. Fuad Köprülü, "Anaçlolu Selçuk!İıları Tarihi'nin Yerli Kaynakları", Belleten, C. VII.
Sayı 27, 1943, s. 388, 459; Türk Edebiyatı T arihi, s. Basım, İstanbul 1980, s. 244; Osm;m
Turan, Selçuklular Zaniamııda T ürkiye, İstanbul 1971, s. 299:
(25) Osman Turan, Selçuki~ Zamanında Türkiye, İstanbul 1971, s. 313.
(26) Süheyl Ünver, Selçuk Tababeti,"Ankara 1940, s. 70-72; Osman Turan, Türkiye Selçuk-
luları Hakkında Resmi Vesikalar, Ankara 1958, s. 45-46; Yılinaz Ç>nge, · "Çankırı
Dilrüşşifası" Valaflar Dergisi, v; 1962, s. 251- 255.

16 . (16)
SAYI 333 A. H. BAYAT YIL XXIX

adı Yeşilyi.ıı'İ), Gesi hudutları içinde cilup o devirde olduğu gibi günümüzde de bağları ile ünlüdür.
Kan," Subaşı, Sandal, Kavak, Kızılköy Sivas'm Yıldızeli nahiyesinin köyleri arasındadır.
· Horh~µıise"Sivas'ın Hafik ilkesinin lnızey doğusundaki bugünki Düzeyayla köyü, Ceone, Konya/
Erı:nenek'in batısındaki Haliı:niye Bucağı'nda Göksu'ya dökülen Küçüksu (Nevehi su) deresi
kenarındaki bugünkü Pamuklu köyüdür(2i).

Vakfiyede Sivas civarında bir F.:.enk köyünün adı geçmektedir. O. Turan 1. Haçlı seferi
sırasında Kılıç Arslan tarafından Amasya civarında imha olunan Frenklerin bir aruğırun butalarpa
kalıp yerleştiği görüşündedir(28). ·

XIII. yy. da Yakın Doğu'da, Anadolu'da göçebe Türkmenlerin hayvanlarını sattıkları,' buna
karşılık .mamul mal aldıkları pazarlara Türkı:ne~ Pazarı (Suk-! Terakime) dcnfrdi(29).. Vakfeyede
bunlardan birinin Ereğli'nin dışında olduğu görülmektedir. Ayni devirde şehirlerde ayni işi yapan
(Bezzazlar, kavafla, terziler gibi) esnafın iş yerlerinin gruplar halinde bulunduğu görül~ektedir.

VAKFİYENİN TIP TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ

Anapolu Selçuklu Deyleti'nin kısa ömrü içinde çok sayıda in~a edilmiş ve bir kısmı günümüze
kadar ulaşmış· hastahanelerin kadro, ·ç~lışma düzeni, eğitimi, yönetimi, vakıflan, .lıel:imleri hakkında
doğıudan bilgi sahibi olacağımız kaynak yok denecek kadar azdır. Selçuklu Türkiyesi'nde tıp tahsili
diğeı· bazı İslam ülkelerinde olduğu gibi hastahanelerde verildiğini biliyoruz. Nitekim Ruslı.mu'r
-Resai! adlı inşa mecmuasındaki bir menşur, ·Iıastabaneye tayin edilen doktoıun hastalan tedaviden
başka, tıp talebesinin yetişmesi göreviyle de vazifelendiri itliğini ilıtiva ·c der(30). Elimizdeki bu
·vakfiyeden anlaşılıyor ki, S.elçuklu Devri hastahancl~ıindc dahili, göz ve cerrahi h~talık1ar tedavi
ediliyor, ihtisas sahibi olarak cerrah, kehhal (göz hastalıkları uzmanı) ve genel hastalıklar mütehas-
sısları çahşmaktaydılar. Ayrıca hastahanelerde ilaç yapıldığı dolayısıyle burada bir eczahanenin
varlığı tesbit edil.mektedir. Devrin kervansaraylarında dahi küçük çapın eczahanelerin bulunduğu
(31) göz öi:ıüne alınırsa, hastahanede.de olması daha tabiidir. Ayr~ca isim zikredilmemekle beraber
· hastahanenin _düzenli çalışması için bir personelin olduğu görülmektedir.

Hastahanenin bütün giderlerini karşılamak için vakfedilen bağışların ve hastahanenin düzenli


bir şekilde çalışmasını sağlayan bir mütevelli tayin edilmekteydi. Adeta hastahanenin idari _işler
····müdürü olarak görev yapan bu mütevelli, hekim ye memur tayinlerini, ilaç yapılacak maddelerin
· a'lım satımını, hastahanenin onarımını ve artan gelir~e de yeni gelir getirici kaynaklar alma gibi
görevleri yüklenmişti. Bu görevlerine. karşılık yılda 4000 dirhem ile 1000 müdd buğday. maaş olarak
almaktaydı. Bu miktarın alım gücünün ve olduğunu tesbit için bazı ş-eyleri bilmek İcab eder.

(2i) Türhlye'de Meskun Ye~ler Kılavuzu, C. I, Ank. 1946, s. 206,"349, 516, 583, 643, 701,
938; · 940, 995; Refet Yinanç, "Kayseri ve Sivas Darüşşifalarının Vakıfları" Belleten, C.
XLVIII, Sayı 189-190 (198~), 1985, s. 302-307:
(28) Osman Turan, Türk Cihan Tarihi Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, C. II, İstanbul
1969, s. 166.
(29) Osman 'l:uran Selçuklıılar Tarihi ve Türk· İslam Medeniyeti, Ank. 1975, s. 270.
(30) · Osman Turan Türkiye Selçukluları Haklıında Resmi Vesikalar, Ank, 1958, s. 51-53.
(31) · osman Turan, "Selçuklu Devri Vakfiyeleri m, Celaleddin Karatay, Vakıfları ve Vak-
fiyeleri, Belleten, C. XII, Sayı 45, 1948, s. 58.

(f7) 17
SAYI 333 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL XXL'<:

Selçuklu Türkiycsi'nde mali ve iktisadi konularda para birimi Beyaz güınüş s una ni kırtas
yani gümüş dirhemdi. Aslında Atabek Nureddin zamanında (1144-1174) Suriye'dc bakır
gümiiŞ kan.şum olarak tedavüle çıkanlan kırtaslar,_ Selihaddin Eyyubi'nin Mısır'ı fethinden
sonra halis gümüş sikkeler olarak basıml.mıştır. İşte Anadolu'da da kullanılan bu tip saf gümüş
kırtas (dirhem) idi(32). Dirhemin kıymeti muhtevasındaki gümüşün kıymeti olduğundan. ağırlığı­
nın eksilmesi veya artması alım gücünü değiştiriyordu. İzzeddin Keykavus ve Alie_ d din
Key1.-übat devrinde dirhemin ağırlığı 3,109-3,213 gr. arası idi(33). 1202 lı:rde bir ,müd~rrisin
yıllığı 800, ·muid'ın 240, müstahdemin 60 dirhemdi(34), Piyasada malın çokluğu ile değerinin
düşmesi yeya gümüşün (dirhemin) azaldığı zamanlarda alım gücii · değişiyordu. Meselil yakın tarih-
lerde Ermenistan seferinden büyük ganimetle dönüldüğünde esirlerin en iyisi 50, bir baş sığır 2, 5
koyun 1 dirheme satılmışa. Buiıa mukabil normal zamanlarda l koyun 10 dirhem, 10 kişinin
günlük ekmek ihtiyacı 2 dirhem idi(35). .

Vakfiyede yazıldığı gibi mütevelli, 4000 dirhem yanında 1000 müdd buğday da alacaktı.
Müdd Ortaçağda Yakın Doğu'da kullanılan bir hacim ölçüsüdür. İslii"ır.ın ilk devrinde 1 müdd
yaklaşık 1,053 it idi. D_
a ha so~ra çeşitli ülkelerde, ayni ülkenin deği.5ik bölgelerinde deviderc göre
farklı bi.r değer kazanmıştır. El-Omari, 1330 !arda Anadolu'da (1 müdd'ün 1 l'v!ısıı· irdcbb'ine·
eşit olduğunu) ve (77 kg. buğday 100 it. olarak bilindiğine göre) Konya, Kas tamonu, İznik,
Manisa, Antalya ve Afyo~'da 90 it. (= 69,5 kg.), D enizli'd e 67,5 lt., Kütahya'da 112,5 it.
olduğunu kaydeder (36) (*). Dolayısıyla mütevellinin bir yİJda hissesine düşen buğdl\Y 69,5 ton
(= 1000 müdd) olduğu görülür.
J3ir müdd {= 69,5 kg.) buğdayın, Anadolu'nun kıtlık yılları olan 125j te J 17 dirheme;
1277, İ299 da 50 dirheme alıcı bulduğn, buna karşılık bolluk yıllannda ortalama 15 dirheme-satıl-
dığı ·görülmektedir. ·

O devirde ortalama bir· ailenin. yıllık giderinin 400 ila 800 dirhem civarında olduğu bilin·
eliğinegöre (37) mütevellinin yıllık 19. 000 di.rhem (müddün bolluk yıllarındaki değeriyle) olan
ücretinin alım gücü hakkında yuk:ındaki açı~amalarla bir fikir sahibi olunabilir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, başta Sivas Diirüşşifası olmak üzere Anadolu Selçuklu Darişşifa- .
lan, mimarisi, tezyinau, vakıfları, işleyiş tarzı, günümüz hastahanelerine örnek olmuş laYik bir
kurum olarak Türk kültür ve medeniyeıinde gurur duyacağımız örnek mües_seselerdcıldir.

(32) Osman Turan, Sel çuklular Tarihi ve Türk - İslim Medeniyeti, Ankara 1965, s. 281 .
(33) Mustafa Akdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İçtiınai Tarihi, C. I, İstanbul 1974, s. 41,
501-502. .
(34) Osman Turan, A.g.m., s. 62.
(35) Mustafa Akdağ, A.g.e. s. 455; Osman Turan, A.g.m., s. 59-60.
(36) Waltı;r Hınz, "İsliim'da Ölçü Sistemleri" (Tere. Acar Sevim), Türkliik Araştırmaları
Dergisi, Sayi 5,_(1989), 1990, s. 56-58.
(*) Osman Turan'ın "Karatay Vakıfları" adlı makalesinde (Belleten C. XII, Sayı 45, 1948,
s. 60-61). El-Omeri'nin 1 müdd kaşılığı 1,5 Mısır erdebi olduğunu kaydediyor. O zaman
·l müdd karşılığı 100 kg. civandır.
(37) Mustafa Akdağ, A.g.e., s. 43-44; Osman Turan, A.g.m., ~· 60- 62.

1
18 (18)
SAYI 333 A. H. BAYAT YIL xxrx

Dll.rüçşifa'nı.zı perepelc1.if go."ii.'liişü (O.Tuncer)

OOrli99ıf<>'ıun planı (O .Tuncer)

l:eyl:3.vuo •un türbeoınin cepbe oi (~. B. Bayat)

(19) 19

You might also like