You are on page 1of 86

İZMİR

KENT TARİHİ
Dr. Fikret Yılmaz - Dr. Sabri Yetkin
Atatürk'ün İzmir'de bir eğitim kurumunu ziyareti...

"...İzmir'imizin hemşehrileri arasında


sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve
övünç olmuştur."

22 Eylül 1922
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
İzmir halkına gönderdiği mesajdan
İZMİR LİSELERİ
SERTİFİKALI
KENT TARİHİ KONFERANSLARI
PROJESİ

Proje Sorumlusu:
Oktay EKİNCİ

Proje Yürütücüleri:
Sabri YETKİN
Fikret YILMAZ
İÇİNDEKİLER
XVIII. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla İzmir 53
Bölüm I

Kent Tarihi ve Kentlilik 13 Bölüm V

Bölüm II XIX. Yüzyıldan Cumhuriyet'in İzmir'ine 55

ilkçağlarda izmir 21 İzmir'e Yapılan Yatırımlar 56

Smyma/lzmir İsminin Anlamı 21 İzmir'de Kentleşme Çalışmaları ve

izmir'in Kuruluş Yeri 23 Belediye Hizmetleri 60

Eski İzmir'in Kuruluşu ve Kurucuları 24 Ticaret Hayatı 62

İzmir'in Yeniden Kurulması 29 Basın ve Kültür Hayatı 63

Roma İmparatorluğu Döneminde İzmir 30 Milli İktisat ve İzmir 65

Bölüm III Savaşlar Sürecinde İzmir 66

Bizans Devrinde İzmir ve Türk Döneminin Kurtuluştan Sonra İzmir 68


Başlangıç Yılları 34
İzmir İktisat Kongresi ve Sonrasında İzmir 69
Bölüm IV
Cumhuriyet Döneminde
Osmanlı Egemenliği:
iktisadi Açıdan Yeniden Yapılanma 70
XV-XIX. Yüzyıllar Arasında İzmir 40
Kentin Yeniden Yapılanması 73
İzmir'in Osmanlı Egemenliğine Girdiği
Dönemdeki Görüntüsü 40 Basın, Kültür ve Eğitim Hayatında

XVI. Yüzyılda İzmir'in Nüfus Yapısı Canlanma 74

ve Kentsel Yerleşim 43 EK

Ticarette Yaşanan Dönüşüm 45 İzmir'in Tarihsel Mekanlarından Örnekler 76

XVII. Yüzyıl Kentsel Yerleşim ve


Nüfus Yapısında Dönüşüm 47
Sevgili Liseli İzmirliler,
Kentimizin geçmişi ve yaşadığı tarihsel serüveni öğrenmek amacıyla, ders yükünüzü daha da ağırlaştıran
bir tercihten kaçınmadığınız için, İzmir adına teşekkür ederim.

İzmir Kent Tarihi projesine katılmakla, yaşadığı kentin geleceğini belirleyecek İzmirlilerden olma konusun-
da, verdiğiniz kararın önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Çünkü, gelecekte bu kentin nasıl bir görünüm
alacağına, yaşadığı kenti benimseyen ve çevresine duyarlı kuşakların yön vermesi son derece yararlı ola-
caktır. Bir kentin tarihsel geçmişini bilmek, o kentin bugünü ve geleceği hakkında alınacak kararların rast-
lantılara bırakılmaması anlamı taşımaktadır. İzmir'in geleceğinin, rastlantıyla alınmış kararlar
bağlamında şekillenmesini istemiyorsak; yaşadığı kenti benimsemiş ve güçlü bir aidiyet duygusu geliştire-
bilmiş İzmirlilerin sayısının artırılması uğrunda çaba harcamak, kaçınılmaz bir görev haline gelmektedir.
Uygar yaşam koşullarının hakim olduğu, kentin geçmişten getirdiği değerlerinin korunduğu ve ekolojik den-
gelerin önemsendiği bir İzmir yaratmak için, kentli bilincine sahip hemşehrilerimizin çoğalması, artık
vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak hissedilmektedir.

Bu proje, böyle bir ihtiyacın giderilmesine yönelik bir girişimi ifade etmektedir. Sizler de, kentin tarihsel
serüvenini bilerek yetiştirecek ilk İzmirliler olacaksınız. İzmir Kent Tarihi projesi, bu ilk uygulamada sınırlı
bir kapsamda tutuldu. Bu yıla özgü olmak üzere, 11 Milli Eğitim Müdürlüğü ile Büyükşehir Belediyesi
arasındaki çalışmalar sonunda belirlenen liselerimizde uygulanacak. Ancak önümüzdeki öğretim yılından
başlayarak bütün İzmir Liselerinin dokuzuncu sınıfında uygulanması için, Milli Eğitim Bakanlığı ve 11 Milli
Eğitim Müdürlüğü ile çalışmalarımız devam etmektedir.

İzmir'in geleceğini bilgili ve bilinçli hemşehrilerimize bırakmak için başlatılan bu girişimin, uygulama
aşamasına gelmesinde yardımlarını esirgemeyen T.C. Milli Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu'na
İzmir adına teşekkür ediyorum.

Yine projemizin hayata geçmesi için özel gayret gösteren İzmir 11 Milli Eğitim Müdürü Sayın Behçet
Yavuz'a, 11 Milli Eğitim Müdürlüğü çalışanlarına, uygulama okullarımızın değerli yöneticilerine ve bu ders-
leri okutmayı kabul etme nezaketi gösteren öğretmenlerimize sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Ayrıca projenin fikir aşamasından uygulanma sürecine kadar emek harcayan çalışma arkadaşlarımın
gayreti için teşekkür ederim.

Ahmet Piriştina
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı
BİNLERCE YILLIK BELLEĞİN "YÜREĞİ" OLABİLMEK
Öncelikle bu konferanslara katılma kararı alan siz liseli Bugün bir çok kentimiz gibi güzel İzmir'imiz de,
İzmirlileri gönülden kutluyoruz. istediğimiz ve özlediğimiz düzeyde bir çağdaş kent
niteliğini ve kimlikli bir yaşam dünyasını bizlere sunma
Birincisi, zaten yüklü geçen eğitim yaşamlarınızdan arta konusunda yılların biriktirdiği sorunlar nedeniyle yetersiz
kalabilen bir zamanı da yine eğitiminize katkı için kalıyor. İşte bunda, şimdi sizlerin önder seçiminizle
hazırladığımız bu programa ayırmanızdan ötürü.... başlatabildiğimiz kent tarihi eğitimi eksikliğinin ve buna
bağlı olarak kentin kültürel mirasına sahip çıkma bilincinin
İkincisi ise, eğitimde değil, toplumsal aydınlanma toplumda yeterli düzeyde olamamasının payı çok fazladır.
sürecinde de her yönüyle bir çağdaş uygarlık atılımı olan
böylesi bir öncü projenin önderleri olma onurunu İtiraf edelim ki, eğer bizler ve bizden önceki kuşaklar
yaşamboyu gururla taşıyacağınız için... yaşadığımız kentin kültür ve uygarlık geçmişini belgeleyen
tarihsel mirasın ne olduğunu daha o ilk öğrencilik
Bir lise öğrencisinin dinlence saatlerindeki özlemlerini, yıllarımızda belleğimize kazandırabilseydik, bugün sizler
aynı yıllarımızda bizler de yaşadık... Şimdi bu güzel saat- çok daha kimlikli ve tarihle iç içe bir çağdaş kent ortamında
lerin bir bölümünü kentinizin tarihini öğrenmeye ayırırken öğrenci ve kentli olabilecektiniz.
nelerden vazgeçtiğinizi anımsadıkça, sizlere hayranlığımız
ve kutlama duygularımız daha da artıyor. Ne yazık ki bu bilgilenme olanağından yoksun yetiştiğimiz
ve aynı yoksunluğun verdiği duyarsızlıkları kentlerimize de
Kentimizin tarihini öğrenerek gençliğinizi yaşamanız ve yansıttığımız için, sorunları ancak ilerleyen yaşlarımızda
ileri yaşlarınıza da işte bu bilgilerle hazırlanmanızın değeri edinebildiğimiz bilinç ve duyarlılıklarla çözmeye
ise, sayfalar boyunca anlatılamaz... Çünkü öğrenecekleriniz çalışıyoruz.
ve artık hem bilgili hem de bilinçli kentliler olarak kendi-
nize ve çevrenize rehber kılacağınız "Binlerce yıllık bir Gelecekte de artık aynı eksikliğin yaşanmaması için bu
uygarlık birikiminin kültür hazineleri "dir. deneyimlerimizden ders çıkartarak, sizlerin artık kentinizin
geçmişini ve korunması gerekli uygarlık tarihi değerlerini Okullardaki müdürlerimiz ve diğer yardımsever yönetici-
yakından bilerek, öğrenerek ve sahiplenerek yarınlarımızı lerimizle birlikte onlara teşekkürlerimizi sunuyoruz.
da bilinçle kucaklamanıza yardımcı olmak istiyoruz.
...Ve tüm bu projede, ilk tasarladığımız günlerden sonuna
Sözün kısası sevgili gençler; İzmir'e daha fazla sahip kadar hiç eksilmeyen çalışmaları ve mesleki duyarlıklanyla,
çıkacak yeni bir kuşağın önderliğine aday olduğunuzdan konunun bilimsel çerçevesini ve materyalini oluşturan
ötürü sizleri kutluyor; bizlere böylesi bir geleceğin umudu Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyeleri Fikret Yılmaz ile
ve güvencesini verdiğiniz için de gönülden selamlıyoruz. Sabri Yetkin'in emeklerine içtenlikle teşekkür ediyoruz.

Tarihsel Adımın Duyarlı Önderleri... Yine bu projenin yaşama geçirilmesinde birer görevli
olmanın ötesinde, İzmirli olmanın sorumluluğu ile canla
Kuşkusuz hem bizler, hem sizler, hem de bütün İzmirliler başla çalışmalara katılan, Belediye ve Milli Eğitim kadroları
ve tüm ulusumuz adma teşekkür etmemiz gerekenlerin da bu özel tarih bilinci programının emektarları olarak
başında, bu projeyi İzmir'de başlatmaya karar veren ve anılacaklar.
destekleyenleri; Milli Eğitim Bakanı Sayın Metin
Bostancıoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Evet sevgili liseli gençler... Dilerseniz artık sizi kentinizin
Ahmet Piriştina'yı saymalıyız. kendine özgü uygarlık ve kültür birikimi ve yine sizlerle
buluşmak için sabırsızlanan tarihsel "belleğiyle" baş başa
Bu duyarlı insanların varlıkları projemiz için ne denli bırakalım...
önemli bir şans ise, böylesine kültürel ve toplumsal sorum-
luluk içeren çağdaş bir eğitim atılımının "bilimsel güvence- Binlerce yılın yaşanmış ve yaratılmış değerleriyle yüklü bu
si" ve uygulayıcıları ise sizlere bu seminerleri dinlence saat- belleğin kent sevdasıyla atan "gençyürekleri" olduğunuzda,
lerinden vazgeçerek vermeyi sevinç ve heyecanla üstlenen artık size ve İzmir'e kim yetişebilir?
Milli Eğitim Müdürlüğü ve öğretmenlerimizdir...
Oktay Ekinci
İzmir Büyükşehir Belediyesi
Kent Kültürü Projeleri Başkanlık Danışmanı
G İ R İ Ş

Gerek yerel tarih çalışmaları gerekse kent tarihi önemli bir sonuçtur. Çünkü, insanlar ancak tanıdıkları

çalışmaları, tarih yazıcılığının bugün geldiği düzeyde ve kendilerini ait hissettikleri bir çevrede güven duygusu

öne çıkan alanlardır, insanların geçmişte nasıl yaşadığı, içinde yaşayabilmektedirler.

gündelik hayatlarının nasıl geçtiği, mekan kullanımları Yaşanılan kentin uygarlık birikimi ve tarihsel
ve konutlarını neye göre biçimlendirdikleri gibi konular, geçmişini bilmek bu denli önemliyken, ne yazık ki
hem daha çok araştırılmakta hem de okuyucuların daha ülkemizde yerel tarih eğitiminin eksikliğinin fark
çok ilgisini çekmektedir. İnsanların yaşamlarının canlı edilebildiğini söylemekten uzak bulunuyoruz. Ancak
bir şekilde aktarıldığı ve hayatlarını geçirdikleri mekan- umut verici arayışlara rastlamak da mümkündür. Bu
ların evrimlerinin ortaya konulduğu incelemeler, geçmiş arayışlardan birisi, izmir Liseleri dokuzuncu sınıf öğren-
bilgisinin öznesi olarak insan ve mekanı öne çıkarmıştır. cilerine Kent Tarihi Konferansları verilebilir mi sorusu
Bu anlayış çerçevesinde yapılan çalışmalar, günümüzde ile, Sayın Oktay Ekinci tarafından dile getirildi. Yapılan
yaşayan insanların kendileri ve kentleri hakkında çalışmalar sonucunda, İzmir Kent Tarihi Konferansları
düşünme imkanı sağlayan tarihsel deneyimi çeşitlendir- başlığı altında bir proje üretildi. İzmir Büyükşehir
di. Tarihsel deneyimin günümüzde kavranabilir hale Belediye Başkanı Sayın Ahmet Piriştina'nm projeyi
gelmesiyle, insanların yaşadıkları kentlere duydukları önemseyen bir yaklaşım göstermesi ve sahip çıkması
bağ ve aidiyet ilişkisinin güçlendiği de bilinmektedir. üzerine çalışmalara başlandı, izmir 11 Milli Eğitim
Kent ve kentliler arasındaki ilişkinin tarihsel mirası Müdürü Sayın Behçet Yavuz'un da projeyi desteklemesi
dikkate alan bir karakteri olması ise, kentin köken- ile birlikte yapılan çalışmalar sonunda, on iki liseyi kap-
lerinden kopmaması yanında, kentlilerin tanıdıkları bir sayan bir ön uygulama yapılması kararlaştırıldı.
çevrede yaşamaları sonucunu hazırlayabilmektedir. Bu Yapılacak uygulama; beş ders/hafta konferanslar, bir
ders/hafta da kent gezisi olmak üzere altı ders/hafta ise, bu seneki ön uygulamanın sona ermesini takip eden
olarak planlandı. Konferansların ise, belirlenen uygula- günlerde başlayacaktır. Bu konudaki hazırlıklar devam
ma liselerindeki ilgili branş öğretmenleri tarafından etmektedir.
yürütülmesi kararlaştırıldı. Projenin gerçekleştirilip uygulanması için, destekleri-
Kent tarihi konferansları için beş bölümde düzenlen- ni gördüğümüz başta Milli Eğitim Bakanı Sayın Metin
miş, projenin amacına uygun bir kaynak kitap Bostancıoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
arandığında, bu özelliklerde bir çalışmanın bulunma- Sayın Ahmet Piriştina'ya teşekkürlerimizi sunmak isti-
ması üzerine, elinizde bulunan kitabın hazırlanması yoruz.
yoluna gidildi. Tarih eğitimi alanında da önemli bir İzmir 11 Milli Eğitim Müdürü Sayın Behçet Yavuz ve
girişim olan İzmir Liseleri Kent Tarihi Konferansları için Yardımcısı Sayın Mesut Toker'e, konferansların
hazırlanan kitap ve projenin diğer materyali, ön uygula- yürütüleceği okullarımızın yöneticilerine ve konfe-
ma çerçevesinde izlenecek ihtiyaçlar ve geri bildirimlere ransları yürütecek öğretmenlere, konferanslara katılacak
göre yeniden düzenlenecektir. Kitap bir bütünlük gös- öğrencilerimize destek ve katılımlarından ötürü teşekkür
teriyor olsa da, içeriğinden anlaşılacağı üzere beş konfe- ederiz.
ransa göre düzenlenmiştir. Konferansların her birisi, bir Son olarak, çok kısa sürede yazılan bu kitabı süratle
ders saati çerçevesinde gerçekleştirileceğinden, bölüm tasarlayıp basımını gerçekleştiren izmir Büyükşehir
boyutları bu süre dikkate alınarak ayarlanmaya Belediyesi İzmir Yayıncılık çalışanlarına ne kadar
çalışılmıştır. Düşünülen şekliyle önümüzdeki öğretim teşekkür etsek azdır.
yılında dönemlik bir ders olması muhtemel olan İzmir
Kent Tarihi için daha geniş ve kapsamlı bir kitap yazımı Fikret Yılmaz - Sabri Yetkin
BÖLÜM I

KENT TARİHİ VE KENTLİLİK

XX. yüzyılın başladığı sıralarda dünya nüfusu- uygarlık birikiminin taşıyıcısı olan kentsel doku ile,
nun sadece onda biri kentlerde yaşamaktaydı. Aynı yeni yapılaşma arasında ahenkli çözümler bulmak
yüzyıl biterken durum çok değişmiş, yeryüzündeki ivedi bir ihtiyaç haline geldi. Bu ihtiyaç, kentler ve
her üç kişiden birisi hayatını kentlerde sürdürmeye kentleşme hakkında düşünmeyi, ortaya çıkan so-
başlamıştı. Günümüzdeki beklenti ve geleceğe yö- runlara çözümler üretmeyi ve bunları uygulayacak
nelik olarak yapılan çıkarımlar ise, önümüzdeki bir- kurumları çeşitlendirmeyi zorunlu hale getirdi. Hız-
kaç on yıl içinde her iki kişiden birisinin kentlere lı kentleşmenin yarattığı sorunlara çözüm aranır-
yerleşmiş olacağına işaret etmektedir. Ülkemizdeki ken, kentlerin tarihi üzerine yapılan çalışmaların da
durum da, dünyadaki eğilimle benzerlik gösteren yoğunlaştığı görüldü. Çünkü kentlerin tarihsel se-
bir çizgide evrilmektedir. Geride kalan son yüzyıl rüvenlerini araştırmak, tarihsel deneyimleri öğrene-
içindeki bu değişim, özellikle eski dünyanın binler- rek kentlerin bugünü üzerine düşünmek anlamına
ce yıllık geçmişleriyle, insanlık ve uygarlığın belge- gelmektedir. Bu çalışmalar kentlerin ortaya çıkışla-
sel kanıtları olan tarihsel kentlerini, acil çözüm bek- rı, yerleşme tipi olarak özelliklerinin neler olduğu,
leyen sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Bu kentlerin nasıl yönetildikleri, planlamanın evrimi ve konut
tarihsel dokularıyla, yeni ihtiyaçların dayattığı yapı- tipleri gibi konularda geçmişte oluşan deneyimleri,
laşma ve kentleşme biçimleri arasında çatışmak bir yeni kuşaklara aktarmaya başladı. Çok geçmeden
durum yaşanmaya başladı. Değişen zaman ve koşul- kent tarihlerini araştırmanın, günümüzdeki kuşak-
ların doğurduğu ihtiyaçların baskısı, tarihsel kent lar için işlevsel olduğu farkedildi ve bu araştırmalar
dokularını geri dönüşüm imkanı bırakmadan yok yaygınlaştı.
olma tehlikesiyle başbaşa bıraktı. Geçmişten gelen Araştırmalar gösterdi ki, kentler tarihin her dö-

- 13-
neminde var olan bir yerleşme tipi değildi. Kentle- görüldüğü ve kabaca 10. 8000-4000 yılları arasına
rin ortaya çıkışları, insanların tarımsal üretime ve tarihlenen süreç, Neolitik Çağ olarak adlandırıl-
yerleşik hayata geçişleriyle bağlantılı bir değişim maktadır. Hatta bu süreçte bazı yerleşmelerin köy
olarak görünmektedir. Tarımsal üretim yaparak sayılamayacak kadar büyüdüğü de bilinmektedir ve
beslenen ve geçimlerini bu yolla sağlayan insanla- bu yerleşmelerin köy mü, yoksa kent mi sayılmala-
rın, tarım alanları yakınlarında kurdukları köylerde rı gerektiği, bilim adamları tarafından hala tartışıl-
yerleşik hayata geçtikleri biliniyor. Yerleşik hayatın maktadır. Bu tartışmaya konu edilen neolitik yerleş-
bu ilk evreleri ile kentlerin kuruluşu ve ortaya çıkış- melerden birisi de Anadolu'da bulunmaktadır. Bu-
ları arasında doğrudan bir ilişki vardır. Tarihsel ola- rası Konya iline bağlı Çumra ilçesi sınırlan içinde
rak insanların tarımsal üretim yapmaya başladıkları yer alan Çatalhöyük'tür.
dönem, kentlerin ortaya çıkışlarını hazırlayan en Çatalhöyük, LÛ. 6500 yıllarından başlayan bir
önemli gelişmeydi. İnsanlık tarihinde bu gelişmenin yerleşim alanı olarak, dünyadaki en eski yerleşmele-
rin ön sıralarında bulunmaktadır. Üstelik yapılan
hesaplara göre, neolitik çağın en kalabalık yerleşme-
si olduğu da ileri sürülmektedir, insanlık tarihi açı-
sından çok önemli bir miras olan Çatalhöyük dışın-
da, Can Hasan, Hacılar gibi neolitik yerleşmeler,
Anadolu yarımadasını, yerleşme ve uygarlık tarihi
açısından son derece ayrıcalıklı kılmaktadır.
Belirtilen yerler ve benzerlerinin kent sayılıp sa-
yılamayacağı tartışmaları, konumuz açısından
önemlidir. Çünkü bir yerleşmenin kent sayılması
için, sadece nüfusun çokluğu ve yerleşmenin alan-
sal büyüklüğünün belirleyici olamayacağı, bu tar-
tışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Yani kent tari-
hi üzerine çalışmak ve düşünmek, kenti tanıma açı-
sından yararlı olmuştur. Yapılan çalışmalarda, tarım
Çatalhöyük, 1. Û. 6350-5900

- 14 -
üretimi ve yerleşik hayata geçişten sonraki dönem- üretim yapılan yerlerden mekansal olarak farklılık-
de, yerleşmelerdeki ilişkilerin farklılaşmaya başladı- laşan bu yerleşmeler, kentlerin erken tipleri olarak
ğı tespit edilmiştir. LÛ. 4000 yıllarında başlayan sü- nitelenmektedir. Sayılan bu özelliklere yerleşiklerin
reçten sonra, yerleşmelerin bazılarında görülen söz hepsini ilgilendiren kararları almak ve uygulamak
konusu farklılıkların, kent ve köy ayrımında belir- için yönetsel bir üst yapı oluşması da eklendiğinde,
leyici olacağı anlaşılacaktır. Bazı yerleşimlerde sade- köylere göre tamamen farklı bir yerleşim tipi ortaya
ce tarımsal üretim karakteri hakim olurken, bazıla- çıkmış oldu. Bu özellikleri tekrarlayarak belirtecek
nnda maden işleyen ve çeşitli metal aletler üreten olursak, şu başlıklar öne çıkmaktadır: Tarım dışı fa-
zenaatkarlar ortaya çıkmıştır. Tarım dışı işlerle uğ- aliyet yapılan bir yer olması, zenaatkarların varlığı
raşan zenaatkarlara, ta- yani üretimde uzman-
rım ürünleriyle imal laşma, ticaret ve ticari
edilen bu aletleri alıp mekanların bulunması,
satan veya zenaatkarla- dışarıdan gelecek tehli-
ra işleyecekleri ham- kelere karşı önlem alın-
maddeleri temin eden ması yani güvenliğin
insanlar, yani tüccarlar sağlanması, yönetsel ör-
katılmıştır. Aynı şekilde gütlenmeye sahip olma-
askerler ve din adamları sı... Belirtilen özellikler
da, çok geçmeden top- köylere göre farklılık
1472'de ticaret kenti olarak Floransa.
lum içindeki yerlerini kazanmış yerleşmelerin,
almışlardır. Tüccarlar alışverişleri sırasında hesap yani kentlerin niteliklerini çerçevelemektedir. Bu
yapmak zorunda olduklarından, yazı ve aritmetik nitelik ve özellikler toplumsal ilişkiler ve yerleşme
ortaya çıkmıştır. Bu toplumsal değişim, kısa süre mekanında da izlenebilmektedir,
içinde yerleşme mekanına da yansımıştır. Ticari Buraya kadar anlatılanlar, kentlerin uzun süreç-
mekanlar, pazar yerleri, atölyeler, malların biriktirildi- ler boyunca şekli değişse bile, özü itibarıyla devam
ği depolar ve tapmaklar gibi yapıların bulunduğu eden özellikleridir. Bu özelliklerinden ötürü kenti
yerleşmeler görülmeye başlamıştır. Sadece tarımsal tanımlamak mümkün hale gelmektedir: Kent, in-

- 15 -
- 16 -
leri döneminden sonra, çağının dünya devleti Os-
manlı İmparatorluğu'nun bir kıyı kenti haline geldi.
Küçük bir kasaba iken dönemin koşulları ve bulun-
duğu yerin sağladığı olanaklar sonucu, Akdeniz
dünyasının en önemli liman kentleri arasına katıl-
dı. XVII. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı İmpa-
ratorluğu'nun dünyaya açılan kapısı olma özelliğini
kazandı. Sadece ticari yapıları ve hanlarının yayıldı-
ğı bölge bile, sıradan bir kentin tamamına denk ge-
lecek genişlikteki bir alanı kaplıyordu.
Kentte kendi mahallelerinde yaşayan ve Osman-
lı Devleti'nin verdiği ayrıcalıklardan yararlanarak ti-
caret yapan İngiliz, Fransız, Venedik, Hollanda vb.
geometrik planlı kentlerinden birisi olarak tanın-
mıştı.
Eski İzmir tapınakları, deniz ticaretine elverişli
ortam hazırlayan limanı, savunma tesisleri ve yönet-
sel özellikleriyle bir kent devletiydi. Saldırılara
uğradı, kentsel özelliklerim yitirdi, tekrar köy hali-
ne geldi, ancak yeniden canlanmayı başardı.
Bu kez eski yerinden farklı ama uzak olmayan bir
yerde, Kadifekale'nin bulunduğu tepenin yamaçla-
rında tekrar kuruldu. Çeşitli uygarlıkları tanıdı, Ro-
ma dünyasının seçkin kentlerinden birisi olarak
anıldı. Bizans İmparatorluğunun dinsel merkezle-
rinden birisi ve onun başkenti seviyesinde kabul
edilen ayrıcalıklarla donatıldı. Nihayet Türk Beylik- Eski İzmir'in hava fotoğrafı.
mesi sürecinde, kentlerinin geçmişle uyum-
lu bir şekilde dönüşmesine çalışmaktadırlar.
Ülkemizin kendine özgü koşulları nedeniy-
le, Türkiye'deki kentler de hızlı bir değişim
yaşamaktadır. Bu değişimin binlerce yıllık
geçmişe saygılı bir içeriğe sahip olabilmesi
için, yeni kuşakların yaşadıkları kentin geç-
mişini bilmeleri yarar sağlayabilecektir. Üs-
telik kent bilincine sahip olan, yaşadıkları
kente güçlü bir aidiyet duygusuyla bağlı
kentliler, o kentin geleceği için teminat de-
İmparatorluğun dış ticaretinde izmir Limanı önemli bir yere sahipti.
mektir. Bu teminatı yaratabilmek de, ancak
ülkelerin tüccar kolonileri yer alıyordu. Körfeze, ge-
geçmiş bilgisi ve hatırlamakla mümkün olabilir. Bu
len giden ve mal indirip yükleyen gemilerin görün-
tespit, tahmin olunacağı üzere İzmir için de geçerli-
tüsü hakim oluyordu.
dir.
Salgın hastalıkların, depremlerin, yangınların ve
İzmir 1950'li yıllardan beri, Türkiye'deki diğer
ticaretin bağlamında bir kent olarak, önemim koru-
kentler gibi hızlı bir göç almaktadır. Kentli profili-
mayı başaran İzmir'in tarihini, acaba İzmirlilerin nin değişmesine neden olan bu göç hareketi, kent
kaç tanesi bilmektedir? İnsanların yaşadığı yerin na- sakinlerinin kentle ilişkisinin kopmasına neden ol-
sıl bir kent olduğunu bilmesi, kentte yaşamanın far- muştur. Bir bakıma insanların yaşadığı mekana ya-
kı ve gereğini anlamasına yardımcı olamaz mı? İz- bancılaşması ve kendisini içinde bulunduğu ortama
mir'i bilen İzmirliler, bilmeyen İzmirlilerden daha ait hissetmemesi anlamına gelen bu durum, her
çok İzmirli olacaklardır. kent için olduğu gibi İzmir açısından da talihsizlik-
Çünkü, kentlerin değişimi devam etmektedir. tir. Çünkü hemen hemen her kuşağın ürettiği kül-
Uygar insanlar kentlerini planlamaya, geçmişten ge- türel birikimin bir sonraki kuşağa aktarılamaması,
tirdiği mirası korumaya ve yeni ihtiyaçların gideril- önlenemez bir sonuç olarak yaşanmaktadır. Bu du-

- 18-
rumun hafıza kaybı demek olduğu açık değil midir? kurulan aidiyet ilişkisi kent ve kentlilerin uyumunu
Üstelik kırdan kente göç olgusunun büyük bir hız- da ifade etmektedir, insanın bu uyumu kendi eliyle
la değiştirdiği kentli nüfus kompozisyonu da dikka- bozması, yukarıda söz ettiğimiz yabancılaşmayı or-
te alınırsa, İzmir'in tarihsel birikim ve kimliğinin ta- taya çıkartmaktadır.
mamen yok olacağını söylemek abartı olmayacaktır. Kentli kimliği kazandırma yollarının başında hiç
Bütün bu tespitlerin ilettiği sorunlar bağlamının çö- şüphesiz, insanların İzmir'i benimsemesini ve ken-
zümü veya değişimin sorunlar yaratmadan, kentin dini kente ait hissetmesini sağlamak gelmektedir.
doğasına ve kimliğine uygun akışının sağlanabilme- Kendisini bir yere ait olarak duyumsamak, ancak o
si için, İzmir'de yaşayanların yaşadıkları kente aidi- yeri kültürel özellikleri ve geçmişiyle tanımakla
yet bağının güçlendirilmesi gereklidir. mümkün olabilir. Yetiştiği kentin yerel ve toplum-
Aidiyet bağının güçlü olması, insanın yaşadığı sal tarihim bilen bir birey açısından, içinde yaşadığı
mekanı benimsemesiyle ilgilidir. Gündelik yaşamı- mekan çok farklı anlamlar taşıyacaktır; yaşadığı,
nın geçtiği çevreyi benimseyen ve onunla özdeşle- eğitim gördüğü ve geçimim sağladığı kent, onun
şen kentliler, içinde bulundukları ortamı tanımanın için daha anlamlı görünecektir. Böylesi bir bakış
verdiği bir güven duygusu geliştirirler. Güven duy- açısı kazanan bireyler, içinde yaşadıkları şehri daha
gusunun önemi, geçici bir zaman için bile olsa, baş- kolaylıkla benimseyecekler ve kendilerini o kentin
ka bir kente gidildiğinde daha somut olarak hissedi- bir hemşehrisi olarak hissedeceklerdir. Kentin tarih-
lir. insanların tanımadıkları bir çevre veya kentte sel mirasına sahip çıkacak, çevre sorunlarına karşı
kendilerim yabancı görmeleri ve bir süre sonra hu- hassas olabilecek bireyler, izmir'in geleceğe aktarıl-
zursuzluk duymalarının sebebi; alışkın oldukları masında son derece yararlı olacaklardır.
mekandan ve kendilerini ait hissettikleri bağlamdan İzmir'in tarihsel ve kültürel yapısıyla uyum sağ-
kopuk olarak algılamalarıdır. Aynı durum, yıllardır lanamadığı takdirde, izmirli olabilmek de mümkün
okuduğu okuldan ayrılıp, başka bir okula giden öğ- olamayacağına göre, kentli kimliği ve kentli bilinci
rencilerin yaşayabileceği bir olaydır. Çünkü arka- yaratmak için çalışmak ivedi bir ihtiyaç haline geli-
daşlarından, öğretmenlerinden ve çevresinden, yani yor. Kentli bilinci oluşturmayla hatırlama ve geçmiş
ait olduğu ortamdan kopma söz konusudur. Kentle bilgisi arasında güçlü bir ilişki bulunuyor, İzmir'in

L
- 19-
yaşadığı tarihsel serüveni canlı tutacak, tarihsel ya- koruyabilmenin ön koşulu sağlanabilecektir. Tah-
pıları ve mekanları tanıdık hale getirecek, tarih için- min edileceği üzere söz konusu ön koşul yaşadığı
de İzmir'deki yaşamın değişim dinamiklerini ortaya kenti tanıyan, bilinçli ve aidiyet bağı güçlü İzmirli-
koyacak çalışmalar, geçmişle bugünün bağdaşması- ler olması anlamına gelmektedir.
nı hazırlayacaktır. Dolayısıyla değişimin doğal ve
sindirilebilir bir seyir izlemesi mümkün olacağın-
dan, İzmir'i bağlamından koparan ve geçmişine ya-
bancılaştıran bir dönüşümün tahripkar etkisinden

- 20 -
BÖLÜM II

İLKÇAĞLARDA İZMİR

Smyrna/İzmir İsminin Anlamı nüşümlere ışık tutabileceği için önemlidir. İzmir


İzmir'in bir yerleşim alanı olarak ortaya çıktığı buna iyi bir örnektir. Çünkü Smyrna ismi kentin
dönemlerden başlayarak, farklı isimlerle anılmış ol- kuruluş hikayesine dair izler taşımakta; kelimenin
duğuna dair ileri sürülen görüşler bulunmaktadır. İzmir şekline dönüşmesi ise, kentin bir kültürel ya-
Ancak kısa sürelerle de olsa, kullanıldığı sanılan bu pıdan başka bir kültürel ortama geçmesini simgele-
isimlerin hiçbirisi, Smyrna adı gibi sürekli ve kalıcı mektedir.
olamamıştır. Zaten bugün İzmir olarak kullandığı- İlk çağlarda kentlerin koruyucusu olduğu düşü-
mız isim de, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimi- nülen veya kentte yaşayanların karşılaştığı sorunla-
dir. Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin rın çözümüne katkıda bulunduğu varsayılan do-
Samorna veya Smurna olduğu da iddia edilmekte- ğaüstü güçlere inanılırdı. Bu nedenle doğaüstü güç-
dir. Ancak kesin olarak izlenebilen gelişim, Smyrna leri temsil eden mekanların yakınında kent kurmak,
biçimiyle ilgilidir. Smyrna ismi, kentin uzun tarihi insanların genel eğilimiydi, işte kentimizin de
boyunca varlığını sürdürmüş ve Türkler tarafından Smyrna kelimesiyle adlandırılmasında, kurulduğu
fethedildikten sonra İzmir şeklinde söylenmeye baş- yerin yakınında böyle kutsal bir alanın bulunması-
lanmıştır. Smyrna kelimesinin başına, Türkçe söyle- nın etkili olduğu sanılmaktadır. Bu kutsal alanın,
nişi sırasında İ sesi gelmiş ve İsmir olarak telaffuz Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu
edilmeye başlanmış, daha sonra da bugün kullanı- gölcük olduğu iddia edilmektedir. 19. yüzyılda İz-
lan İzmir biçimine dönüşmüştür. mir'e gelen Avrupalı seyyahların Diana Hamamları
Kentlerin isimlerinin anlamı, onların geçmişleri adıyla bahsettikleri Halkapınar kaynağı ve gölünün,
hakkında bazı ipuçlarını barındırabilmektedir. Bu ana tanrıça tapınma alanı olduğu da sık tekrarlanan
ipuçları, kentlerin kuruluşları veya geçirdikleri dö- bir bilgidir.

- 21 -
SMYRNE. Bnlns de Dianc.

Halkapınar Gölü'nün görünüşü. Halkapınar Gölü'nün doldurulmadan önceki görünüşü.

Bundan dolayı Smyrna/İzmir adının Ana Tanrıça suyu ihtiyacı için kullanılmaya başlamıştır. Bu ne-
Kaynağı/Gölcüğü veya en azından Ana Tanrıça/Kut- denle su kaynağı kesilen gölcük kurumuş ve daha
sal Ana anlamlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. sonra da doldurulmuştur. Halkapınar gölcüğünün
Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu yeri yaklaşık olarak bugünkü Atatürk stadyumu ve
gölcüğün çevresi, kentin uzun tarihi boyunca bir zi- çevresine denk düşmektedir. Kentin ismini aldığı
yaret yeri olma özelliğini sürdürmüştür. Osmanlı bu doğal ve tarihi mirasın bugüne ulaşmaması, İz-
İmparatorluğu döneminde de İzmir halkının bir mir açısından talihsizlik olmuştur.
mesire ve eğlence yeri olarak tercih ettiği bir alandı. Smyrna'nm İzmir şekline dönüşümü ise, kenti-
Ünlü seyahatnamesi ile tanıdığımız Evliya Çele- mizin kuruluş dönemlerinden başlayıp lon, Roma
bi'nin, XVII. yüzyıl ortalarında İzmir'i ziyaret ettiği ve Bizans devirlerinde sürdürdüğü kültürel yapı-
bilinmektedir. Evliya Çelebi, İzmir'e girerken yolu- dan, Osmanlı kültür ortamına geçişi temsil etmek-
nun geçtiği Halkapınar'ı canlı bir şekilde tasvir et- tedir. I.S. XI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren
mekte ve İzmir halkını bu bölgede eğlenirken gör- Türklerle tanışan izmir ve çevresi, bu tarihlerden
düğünü belirtmektedir. Halkapınar kaynağı, Os- sonra I.S. XV. yüzyıla kadar zamanzaman Türk ege-
manlı Devleti'nin son zamanlarında İzmir'in içme menliğinde kaldı. Bu süreç içinde başlayan

-22 -
Smyrna'nın İzmir şekline dönüşümü, 1426 yılında
kesin olarak Osmanlı egemenliğine geçmesiyle ta-
mamlanacaktır.

İzmir'in Kuruluş Yeri


İzmir'in kuruluş tarihi ve yeri konusunda tartış-
malı bilgiler bulunmakla birlikte, kentin başlangıcı
hakkında bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Te-
pekule olarak tanınan örenyerinin, eski İzmir'in ku-
ruluş yeri olduğu bilinmektedir. 'Bu örenyerinin as-
lında bir yarımada olduğu sanılmaktadır. Eski İz-
mir'in bulunduğu yarımada dar bir kıstakla anaka-

raya bağlıydı. Fakat körfeze akan derelerin binlerce


yılda taşıdığı malzeme denizin dolmasına ve bugün-
kü hattına çekilmesine neden olmuştur.
Burasının kuruluş yeri olarak seçimi, dönemin
kaygılarına yeterince cevap vermektedir. Çünkü dı-
şarıdan gelecek saldırılara karşı savunma kolaylığı
sağlamaktadır. Karadan gelecek saldırılar sadece ya-
rımadayı anakaraya bağlayan kıstak üzerinden ger-
çekleşebileceğinden, dar bir alanda kontrol etme
şansını artırıyordu. Denizden gelecek saldırılar ise,
daha kente ulaşmadan izlenebiliyor ve Smyrnalılara
önlem alma olanağı sağlıyordu.

- 23 -
9 7 0 terdeki yerleşim alanı tarım arazilerini sulayarak denize ulaşıyordu. Körfe-
zin bitiş noktasından başlayarak, günümüzde Bel-
KARŞIYAKA
kahve geçidine kadar uzanan ovanın o dönemde ki-
mi yerleri, özellikle denize yakın kısımları yarı ba-
taklık olsa bile, yine de tarım yapmaya elverişli alan-
ların varlığı biliniyor. Bu geniş ovanın, kentin bes-
lenme ihtiyacını karşılama açısından avantaj sağla-
dığı kesindir. Anlaşılacağı üzere kuruluş yeri, hem
deniz ticareti hem de tarımsal olanaklara sahip bir
noktada bulunuyordu. Ticaret ve zenaatla uğraşan
kentlilerin beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında
bu olanakların ne kadar önemli olduğu açıktır. Do-
layısıyla seçilen yer savunma, güvenlik, iktisadi fa-
Körfez ve İzmir'in ilkçağı. aliyetler ve beslenme imkanları bakımından önemli
avantajlar sağlamaktaydı.
Kuruluş yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin
başında güvenlik kadar ticari aktivite de belirleyi- Eski İzmir'in Kuruluşu ve Kurucuları
ciydi. Bir yarımada üzerinde bulunuşu, kente doğal
Eski İzmir'in kuruluş tarihi ve kurucularının kim
bir liman imkanı sağladığından, deniz ticaretine uy-
olduğu hakkındaki bilgilerimiz iki kategoride topla-
gun ortam hazırlıyordu.
nabilir. Bu kategorilerden birisinin, henüz kanıtla-
izmir'in bu ilk kuruluş yerinin tercih edilmesin-
namamış olan söylence niteliğindeki bilgilerden
de başka hangi nedenlerin etkili olduğunu anlamak
oluştuğunu belirtebiliriz. Bu söylencelerden birisi,
için, yakın çevresine bakmak yararlı olabilir. Bay-
İzmir'in ilk kurucularının Amazonlar olduğuna da-
raklı'da eski İzmir'in kuruluş yerine baktığımızda,
irdir. Bir diğeri ise, efsanevi Frigya kralı Tantalos'un
hemen yakın çevresinden denize dökülen küçük
ismi etrafında gelişir. Hatta Tantalos'a ait olduğu id-
derelerin varlığı dikkat çekiyor. Bu dereler, verimli
dia edilen bir mezar da bulunmaktadır.

- 24 -
Tantalos'a ait olduğu ileri sürülen mezar, 19. yy. başları.
Eski İzmir kent maketi.

Söylencelerin bir diğer versiyonundaysa, kentin ha erken yerleşim tabakalarına ulaşılması durumun-
kurucularının Lelegler olduğu dile getirilmektedir. da, belirtilenden daha önceki yıllara gidebileceği de
Ancak söylence kaynaklı bu bilgilerin hiçbirisi, ar- düşünülmektedir.
keolojik kazılar yapılan Bayraklı yerleşim alanından Yapılan araştırmalar İzmir'in bir Aiol kenti oldu-
elde edilen verilerde kanıtlanma şansı bulamamış- ğunu göstermektedir. Bir dönem Hitit Imparatorlu-
tır. ğu'nun nüfuz alanı içine girse de, Aiol kenti olma
İzmir'in kuruluşu hakkında elde bulunan bilgile- özelliğini Ionialıların kenti ele geçirmelerine kadar
rin ikinci kategorisini, tarihsel kayıtlar ve arkeolojik sürdürdüğü bilinmektedir. İzmir'in kurulduğu ya-
verilerin oluşturduğunu belirtmek gerekmektedir. rımada, Aiolia ve Ionia bölgelerinin sınırında bulu-
Bayraklı'da yapılan kazılarda elde edilen buluntular, nuyordu.
İzmir'in kuruluşunun İ.Ö. 3000 yıllarına kadar in- Bu konumu eski İzmir'in geleceğinin oluşumun-
diğini göstermektedir. Ancak İzmir'in kuruluşuna da önemli rol oynamıştır. Çünkü Ionialılar sınırla-
ilişkin tarihlendirmenin, kazıların ilerlemesi ve da- rındaki bu Aiolia kentini, avantajlı konumundan

- 25 -
ötürü ele geçirme konu- avantajlı konumundan dolayı, ticari faaliyetlerini İz-
sunda girişimde bulun- mir körfezinin son noktasına kadar yaymak isteyen
makta gecikmemişlerdir. Ionialılar, sınırlarındaki bu Aiol kentini ele geçirdi-
Bu dönemdeki gelişme- ler. İzmir'i ele geçirenlerin on iki Ion kentinden Ko-
ler, Ion kentlerinin tica- lophhon veya Efes olduğu sanılıyor.
ret yoluyla zenginleşmesi Mitoloji daha çok Kolophonluları öne çıkarıyor.
ve güçlenmesini berabe- Buna göre I.Ö. 700 yıllarında, Kolophon'da politik
rinde getirmişti. Arala- çekişmeler nedeniyle halk ikiye bölünmüştü, ikiye
rında oluşturdukları bir- bölünen Kolophonlulardan bir bölümü, kentlerini
Kıyı bölgesinde oturan halkların likle güçlü bir ticari ağ terketmek zorunda kalır ve İzmir'e sığınır. Ancak
etkinlik alanları.
kuran on iki Ion kenti- daha sonra izmir'in yerlilerini kentten sürerek ken-
nin, Ege kıyılarındaki etkinlikleri artmıştı. I.Ö. 800 ti ele geçirirler. Kentlerini lonlara kaptıran İzmir
dolaylarında gerçekleşen bu birlik, Ion kentlerinin halkı, anlaşmak zorunda kalırlar. Anlaşmaya göre,
özgürlüğünü yok etmediği gibi, birbirleriyle reka- kentte kalan eşyalarını alabilecekler ve İzmir işgalci-
betlerini de engellemiyordu. Dolayısıyla canlı bir ti- lere bırakılacaktı. Herodotos'a göre bu anlaşmaya
cari ortam yaratılmış oluyordu. Büyük ihtimalle uyuldu ve İzmir bundan sonra bir Ion kenti haline

Efes kentinin görünüşü. Efes antik tiyatrosunun 19. yy. sonundaki görünüşü.

- 26 -
sonuçlarmdandır. Pers imparatoru, orduları Anado-
lu'da ilerlerken, Lydia krallığına karşı Ege'nin kıyı
kentlerinin kendisini desteklemesini istemişti. Bu
isteğine uymayan Ege'nin kıyı kentlerini cezalandır-
mak amacıyla, Pers imparatoru Lydia'mn başkenti
Eski İzmir'in ünlü Athena Tapınağı'nm çizimi. Sardes'i ele geçirdikten sonra, diğer kıyı kentleriyle

geldi. Söylencenin anlattığı, İzmir'in bir Aiol kentin-


den, Ion kenti haline gelişidir. Fakat esas sebep Io-
nia kentlerinin aralarındaki birlik sayesinde güçlen-
meleri ve ticari açıdan önemli bir mevkide bulunan
İzmir'i etkinlikleri altına alma istekleri olmalıdır.
Deniz ötesi kolonileri aracılığıyla iyi işleyen bir
ticaret ağma sahip olan lonlarm İzmir'i ele geçirme-
leri, kentin tarihinde hızlı bir dönüşüme neden ol- 20. yy. başlarında Bayraklı sırdan.
du. Çünkü ticaret aracılığıyla kısa sürede zenginleş-
birlikte İzmir'e de saldırdı. Pers ordularının saldırı-
ti ve gelişti. l.Û. VII. ve VI. yüzyıllarda Ion kentleri-
sı sonucu, l.Ö. 545 yılında İzmir tahrip edildi. Bu
nin kurdukları ticaret kolonileri aracılığıyla çok
tahribattan sonra, Bayraklı'daki yerleşim alanında
zenginleştikleri biliniyor. Tahmin edileceği üzere bu
bir daha kent düzeninde bir yerleşim oluşamadı.
durum, İzmir'in yaşamına ve fiziksel yapısına yansı-
Bundan sonra köy büyüklüğünde ve örgütsüz bir
makta gecikmemiştir. Kentin zenginliği ve gelişkin-
yerleşim olarak devam etti. Böylece İzmir kentinin
liği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirliler-
ilk evresi sona erdi. Ancak kentin hikayesi devam
le savaşa girdiler. İ.Ö. 610-600 sıralarında Lydia or-
edecektir.
duları, kenti ele geçirmeyi başardı. Lydialılar daha
İzmir'in bu ilk döneminden günümüze ulaşan
sonra kenti yıkıp tahrip ettiler. Ancak İzmirliler
eserler ve kalıntıların neler olduğunu belirtmek ya-
kentlerini yeniden kurmayı başardılar.
rarlı olabilir. Her şeyden önce yukarıda adı geçen,
Eski İzmir'in çöküşü, Anadolu'da Pers istilasının

- 27 -
zar da, gecekonduların arasında kaybolmuştur. Me-
zarın taşları sökülmüş ve yapılan inşaatlarda kulla-
nılmıştır. Bugünkü kalıntısı, XIX. yüzyılda keşfedil-
diği dönemdeki çizimlerinde resmedilen görünü-
münden çok uzaktır.
İzmir'in bu ilk döneminden geriye kalan en
önemli miras, şehrin kendisidir. Bayraklı'da bulu-
nan örenyeri, yapılan kazılarla her geçen gün biraz
daha açığa çıkartılmaktadır. Bugüne kadar yapılan
çalışmalarda kentin ızgara planlı, yani birbirini dik
kesen sokaklarla örülü bir yapıda olduğu anlaşıl-
fakat hakkındaki mitolojik kayıtları anlamlı kılacak mıştır. Kente ilişkin önemli bulgular arasında iki ta-
kanıtlar bulunamayan, kral Tantalos'a ait olduğu pınak, şehrin surları, sivil mimari örnekleri, cadde,
söylenen bir anıt mezara değinmeliyiz. XIX. yüzyı- sokak ve çeşmeler sayılabilir.
lın başından beri efsanevi kral Tantalos'a ait olduğu
iddia edilen bu mezar, yine Bayraklı sırtlarında bu-
lunmaktaydı.
Bu anıt mezarın Tantalos'un olup olmadığı belli
değilse de, İzmir tarihi için son derece önemli oldu-
ğu kesindir. Yapılan incelemelere göre, I.Ö. VI. yüz-
yıla tarihlenen ve bir Pers valisi veya yöneticisinin
mezarı olma ihtimali yüksek olan mezar, ne yazık ki
tahrip edilmiştir. XIX. yüzyıl başında mezarın iç ya-
pısını anlamaya çalışan seyyahların başlattığı tahri-
bat süreci, daha sonra da devam etmiştir. Bayraklı
sırtlarında yer alan diğer mezarlar gibi bu anıt me-
Eski İzmir'de anıtsal çeşme.

- 28 -
İzmir'in Yeniden Kurulması
İzmir'in yeniden kurulması, Türkçe'de Büyük İs-
kender diye bilinen Makedonyalı Alexandros'a bağ-
Büyük İskender'e
lanır. Büyük İskender İran seferinin başlarında, İ.Ö. Kadifekale'de kenti
334 yılında Pers İmparatorluğu'nun Anadolu'daki kurmasının bildirildiği
sahneyi gösteren
ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine Roma parası.

ilerlemişti. Bu harekat sırasında İzmir yöresine gel-


diğinde, söylenceye göre şimdiki Kadifekale civarın-
da ilahi bir işaret almış ve kendisinden orada yeni
bir Smyrna kenti kurması istenmişti. Kuracağı ken-
te eski Smyrnalıların soyundan gelenleri toplayarak üzerinde bir taç gibi durmaktadır. Kadifekale aynı
yerleştirmesi de belirtilmişti. Bunun üzerine İsken- zamanda kentin iç kalesi konumundaydı. Ancak el-
der, komutanlarına kentin yeniden kurulması için bette bu kale, günümüze ilk yapıldığı dönemdeki
emir verdi. özellikleriyle ulaşmamıştır. Kale Roma, Bizans, Bey-
Kurulan kentin yerinde daha öncesine ait bir likler ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldığı için
yerleşimin bulunduğu ve Kadifekale'nin yapıldığı bu dönemlerde geçirdiği tamirlerin izlerini taşımak-
alan civarında bir kutsal ala- tadır. Fakat kentin kuruluş hikayesinde yer alan bir
nın varlığı hakkında, yine unsur olduğundan dolayı, İzmir için son derece
bazı rivayetler olduğu bilin- önemli bir anıt belgedir.
mektedir. Ancak kentin ku- Bu ikinci kuruluş yerinde kent, Kadifekale ya-
ruluşunun iskender'in önde maçlarından aşağıya, denize doğru uzanıyordu.
gelen iki komutanı tarafın- Kentin varlığı yine deniz ticaretiyle yakından ilgiliy-
dan gerçekleştirildiği kabul di. Çünkü kentin konumlandığı alan yüksek bir te-
edilmektedir. Bilindiği üze- pe, yani Kadifekale'nin bulunduğu yer ile küçük bir
re Kadifekale bu dönemin koydan oluşan doğal bir liman arasında bulunuyor-
Büyük İskender bir hatırası olarak kentin du. Kent esas olarak bu doğal limanın var ettiği bir
yerleşim olacak ve geleceği bu limanın canlılığına vaşlar sırasında "özgür kent" statüsünü korumayı
göre şekillenecektir. Belirttiğimiz gibi, iç kale konu- başardı. Ancak bu savaşlar sonunda, Ionia kıyı
munda olan Kadifekale ile liman arasında da kentin kentleri Bergama Krallığı'nın üstünlüğünü kabul et-
dış surlan yer alıyordu. Kentin doğu surları Kadi- mek zorunda kaldılar. Bergama krallığına bağlı bir
fekale'den aşağıya bugünkü Basmane'ye iniyor ve kent olarak İ.Ö. 133 yılma kadar yaşayan İzmir, bu
oradan da denize paralel bir şekilde şimdiki Hisar yılda ölen Bergama kralı III. Attalos'un vasiyeti ge-

Kadifekale ve çevresindeki yerleşme, 20. yy. başlan. Bergama Akropolisi'nin rekonstrüksiyonu.

Cami'nin bulunduğu yere uzanıyordu. Kentin batı- reğince, krallık Roma İmparatorluğu'na katılınca,
sındaki surlar ise, yine Kadifekaleden başlıyor ve diğer Ion kentleriyle birlikte Roma topraklarının bir
şimdiki Bayram yeri civarına uzanıyor, oradan da parçası oldu.
Hükümet Konağı yakınlarından denize ulaşıyordu.
Bu surların doğu ve batı yönünde bulunan her iki- Roma imparatorluğu Döneminde İzmir
sinde de, kentin kapıları yer almaktaydı.
(I.Ö. 133-I.S.395)
İzmir İ.Ö. 3. yüzyıl başlarında Efeslilerin tavsiye-
izmir, Roma İmparatorluğu döneminin ilk yılla-
si üzerine on üçüncü üye olarak Ion kentleri arasın-
rında bir ayaklanmanın yarattığı karmaşadan etki-
daki birliğe kabul edildi. Helenistik dönemdeki sa-
lenmiştir. Bu ayaklanma aslında Bergama kralı III.

- 30 -
Attalos'un vasiyeti gereğince, krallığın Roma'ya geç- derek önem kazandığı ve ticaret kenti olma özelliği-
mesine karşı başlayan bir hareketti. Hareketin ön- ni geliştirmeye başladığı görülüyor. Ancak kentin
deri ise, Attalos'tan önceki Bergama kralının oğlu bu gelişimi zaman zaman kesintiye uğruyordu. Ke-
olduğunu iddia eden Aristonikos isimli birisiydi. sintinin nedenlerinden birisi Romalı komutan ve
Aristonikos, kuracağı krallığa "Güneş Ülkesi" adını yöneticilerin arasındaki iç çekişmelerdir. Bir diğeri
vereceğini ve Roma'ya karşı başlattığı ayaklanmada de dış saldırılardır ki, İzmir bu saldırılardan etkilen-

Bergama Traian Tapınağı. Roma dönemi İzmir'i.

kendisine yardım eden köleleri özgür yurttaşları sa- miştir. l.Ö. 88-85 yıllan arasında Pontos Krallığı'nın
yacağını vaat ediyordu. Ayaklanmanın başlarında Roma topraklarına doğru yönelen ve İzmir'i de içi-
Aristonikos'un orduları başarılar elde etmiş olsa da, ne alan saldırılan özellikle belirtilmelidir. Kent bu
sonunda Roma orduları İ.Ö. 130 yılında denetimi dönemdeki savaşlar nedeniyle bir duraklama geçir-
ele almayı başardılar. Aristonikos ise İ.Ö. 129 yılın- miştir. Üstelik Pontos kralını desteklediği için "öz-
da Roma'da idam edildi. Bu ayaklanma sırasında İz- gür kent" statüsü de elinden alınmıştır.
mir isyancıları desteklemediği için, Roma, İzmir'i Ancak bu ve benzeri olaylar nedeniyle kentin
özgür kent statüsüyle ödüllendirdi. gelişimi kesintiye uğrasa da, bunlar geçici olmuştur
Bu olaydan sonra İzmir'in Roma döneminde gi- denilebilir. Hatta kentin önem kazanmasından do-

-31 -
ki, bu eserlerden büyük çoğunluğu günümüze ula-
şamamıştır. Fakat Roma dönemi eserlerinden bazı-
larının kalıntıları, izmir'in geçmişten getirdiği izler
olarak kentte yaşa-
maktadır.
Günümüze ula-
şamayan eserlerin
başında, sadece yeri
belli olan ve tama-
men ortadan kalk-
İzmir Agorası, avlu. İzmir Agorası, dükkan galerisi.

layı, Anadolu'ya gelen Roma imparatorları İzmir'e royu sayabiliriz. Ayrıca tiyatro gibi Kadifekale'nin
de uğramışlardır, İmparator Hadrianus İ.S. 121-125 alt taraflarında yer alan Stadyum da bu eserlerden
yıllarındaki gezisinde İzmir'e de gelmiştir. biridir. İç limanın yakınlarında olduğu tahmin edi-
İzmir'in bu dönemde yaşadığı en önemli olay ise len İzmir'in ticari agorası da günümüze ulaşamayan
I.S. 178'deki depremdir, İzmir'de görülen en şid- yapılardandır.
detli depremlerden biri olduğu kabul edilen bu do- Her türlü tahribata uğramasına ve bakımsızlığına
ğal afet, kenti yerle bir etmiştir. Kentin uğradığı yı- rağmen, büyük bölümü günümüze ulaşabilmiş olan
kım o denli büyüktür ki, yeniden imarı için impara- devlet agorası, Roma dönemi yapıları içinde en dik-
torluk desteği gerekmişti. Bu imar faaliyetinde im- kat çekici olandır. İ.S. 178'deki deprem sonrasında
parator Marcus Aurelius'un büyük katkısı oldu ve tamir edilmiş şeklini yansıtan agoranın bir bölümü
kent adeta yeniden kuruldu. de, kazı çalışması yapılmadığı için toprak altında-
Roma İmparatorluğu döneminde kentin pek çok dır. Kazılarda elde edilen Poseidon ve Demeter hey-
eser kazandığı bilinmektedir. Dönemin yazarları İz- kelleri bugün İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilen-
mir'den hayranlıkla söz etmektedir. Cadde ve so- mektedir.
kaklar taş döşeme ile kaplanmış, kentin görüntüsü- Heykellerin işlenişi ve sanatsal inceliği agoranın
ne Roma mimarisi hakim olmuştur. Ancak ne yazık ihtişamı hakkında fikir verecek niteliktedir. Bugün

-32 -
neminden günümüze ulaşmış
olan altyapı eserlerindendir. Su
kemerleri, hem mimari tasarımla-
rı açısından hem de bir kentin su
ihtiyacını karşılamak amacıyla ya-
pılan yatırımların göstergesi bakı-
mından belgesel özellik taşımak-
tadır.
Roma İmparatorluğu İ.S. 395
yılında ikiye ayrıldı. Bu bölünme-
de Anadolu, dolayısıyla İzmir,
Agora kazılarında bulunan Poseidon ve Demeter heykelleri. Roma dönemi yollarından kalan bölümler.
Doğu Roma toprakları içinde yer
aldı. İ.S.476 yılında Batı Roma'nın
önünde ve çevresinde yer alan yüksek yapılar tara- yıkılmasıyla birlikte Doğu Roma, yani Bizans İmpa-
fından kapatılmış olan agoranın varlığı, meraklılar ratorluğu bölgenin hakimi oldu. İzmir de, Bizans
dışında neredeyse unutulmuştur. Bu önemli kentsel İmparatorluğu'nun önemli bir kenti olarak varlığını
mirasın, hak ettiği ilgiyi gördüğünü söyleyemeyiz. sürdürdü.
Kentin bu döneminde yaptırıldığı bilinen çeşme-
lerden ve yollardan günümüze ulaşan olmamıştır.
Kentin iki ana yolu olan altın yol ile kutsal yol, bu
kayıpların içinde öncelikle belirtilmesi gerekenler-
dir. Ancak imparatorluk yoluna veya altın yola ait
olduğu sanılan küçük bir parça, bugün öğretmen
evinin arkasındaki Pazar yerinde İpekyolu restora-
nının önünde izlenebilmektedir.
Bunlara ilaveten Buca-Şirinyer yolunun
kenarında yer alan büyük su kemerleri de Roma dö-

- 33 -
BÖLÜM III

BİZANS DEVRİNDE
İZMİR VE TÜRK DÖNEMİNİN
BAŞLANGIÇ YILLARI
Bizans İmparatorluğu dönemi İzmir'inin, canlı mıştır. Aynı şekilde sökülen eserlerin sütunları ve
bir kent olduğunu söylemek zor görünüyor. Bizans diğer mimari elamanları başkent Konstantinopolis'e
döneminden günümüze dikkat çekici herhangi bir taşınarak saray ve tapmak benzeri anıtsal binaların
kentsel unsurun ulaşamamış olması, bu düşünceyi yapımında kullanılmıştır. Roma döneminde yapılan
doğrular niteliktedir. Bizans İmparatorluğu'nun son eserlerden Su Kemerleri, Agora ve Kadifekale'nin
döneminden beri, İzmir'de kent alanını tahrip eden sağlam kalması tesadüf değildir. Çünkü gerek Su
yangınlar, depremler, savaşlar ve insanların yeni ih- Kemerleri, gerek Agora ve gerekse Kadifekale, Roma
tiyaçlar için kent dokusunu değiştiren müdahalele- dönemindeki kullanım amaçlarına uygun olarak,
rinin, bu dönem eserlerinin yaşadığımız günlere Bizans döneminde de kullanılmaya devam edilmiş-
ulaşmasını engellediği düşünülebilir. Ancak bu tir. Ticari bir mekan yani Agora ve bir savunma ya-
açıklama çok geçerli görünmemektedir. Bu sonu- pısı olan kale, Bizanslılar için de işlevliydi. Kentin
cun oluşmasında etkili olan bir neden, kente yeni su ihtiyacını karşılayan altyapının önemli parçası
yatırım yapılmamasıdır. Zamanzaman yapılan yatı- olan su kemerlerinin yıkılması da düşünülemezdi.
rımlar ve inşa edilen eserler de, depremlerde tahrip Fakat Roma ve öncesi dönemlerde kullanılan kutsal
olmuştur. Bir diğer neden ise, Hıristiyanlığı resmi alanlar ve tapmaklar, Bizanslıların inançlarına karşıt
din olarak benimseyen Bizans İmparatorluğu'nun, bir anlayışı yansıttığı için yıkılmaktan kurtulama-
çok tanrılı inanç dönemlerinden kalan eserleri ken- mışlardır.
di dinleri açısından aykırı bulmaları anlayışıdır. Zaten İzmir'in bu dönemdeki gelişimi de, bu çı-
Kendilerinden önce kentte yaratılmış olan eserlerin karımlara uygundur. Bizans İmparatorluğu'nun er-
malzemesi, inşa edilen dinsel yapılar için kullanıl- ken dönemlerinden itibaren İzmir'in dinsel bir mer-

- 34 -
kez olarak öne çıktığı bilinmektedir. Hıristiyanlığın 608 yılındaki Sasanilerin saldırılarını, 637 yılından
Anadolu'da yayılma sürecinde ortaya çıkan yedi ki- başlayarak bir süre devam edecek olan Arap akınla-
liseden birisi de İzmir'de bulunmaktaydı. Roma İm- rı izledi. Emevi Devleti'nin Bizans İmparatorluğu'na
paratorluğu'nun son dönemlerinde, Hıristiyanlığı karşı yürüttüğü akınlar, İzmir ve çevresine de ulaş-
yaymaya çalışan azizlerin faaliyetlerine de sahne tığı için, İzmir hem güvenlik sorunlarıyla karşılaş-
olan İzmir ve çevresi, bu süreçte bir çekişme döne- mış hem de ekonomik faaliyetler olumsuz etkilen-
mi geçirir. Bu çekişmelerin kent üzerindeki etkisi, miştir. Emevi ordularının Bizans'ın başkenti Kos-
Bizans İmparatorluğu'nun Hıristiyanlığı resmi din tantinopolis üzerine yönelen saldırıları, Ege kıyıları
olarak kabul etmesiyle azalmış ve daha dingin bir ile birlikte İzmir'i de etkisi altına almıştır. Bunlardan
döneme girilmiştir. Daha sonrasında İzmir'in Bizans 665 yılındaki Emevi seferinde, İzmir Arapların eline
döneminde sahip olacağı karakterin oluşması, yani geçti. 671-72 seferinde Emevi ordularının kışı İz-
bir dinsel merkeze dönüşmesi söz konusudur. İz- mir'de geçirdikleri bilinmektedir. Aynı şekilde 716
mir, Bizans döneminde dinsel merkez olma özelli- yılında İzmir ve çevresine yönelen bir akından daha
ği nedeniyle başkent Konstantinopolis düzeyine çı- haberdarız. Emevi orduları bu sefer sırasında Sardes
karıldı. İmparator Leon, İzmir'i Konstantinopolis ve Bergama'yı ele geçirdiler. Bu sırada izmir'i de ku-
dışındaki kentlerin başkenti olarak ilan etti. İzmir şattılar ancak şehre giremediler. Bu seferden sonra
bu özelliklerinden dolayı "kendi kendini yönetebi- Arap ordularının İzmir ve civarına yöneldiği görül-
len kent" unvanıyla anılıyordu. Anlaşılacağı üzere memektedir.

kentin yapısı tamamen değişiyordu. Fakat hemen Dış saldırılar yanında iç sorunlar da, İ.S. VII.
belirtmek gerekir ki, İzmir yapısal değişimle birlik- yüzyıl boyunca İzmir'i olumsuz etkilemiştir. VII.
te farklı bir kimliğe bürünse de, kent yeni kimliğiy- yüzyılın ilk çeyreğinin bittiği yıllarda başlayan ve
le önem kazandığı bir sürece girmişti. kısa sürede Bizans İmparatorluğu'nun bütün bölge-
Kent idari ve dinsel merkez olma özelliği kazana- lerini etkisi altına alan, "kutsal resim kırıcılığı"
rak gelişkin bir düzeye ulaşmakla birlikte, İ.S. VII. adıyla anılan hareket, İzmir'de de yaşanmıştır. Kili-
yüzyılın başlarından itibaren, bazı dış saldırılara selerde bulunan dinsel tasvirlerin kaldırılmasını is-
uğradığı için gelişimi kesintiye uğramaya başladı. teyenlerle, bu resimlerin ibadeti ve Hıristiyanların

- 35 -
inancını güçlendirdiğini savunanlar arasındaki çe- Askeri, idari ve dinsel bir merkez olarak Bizans
kişme, çok şiddetli bir biçimde yıllarca devam etti. İmparatorluğu'nun Ege kıyılarındaki en önemli
Bizans toplumunu bir iç savaşa sürükleyen bu akım merkezi durumuna gelen İzmir'in, bu süreçte ticari
giderek yaygınlaştı. Bir süre sonra sadece kiliseler- açıdan da canlanmaya başladığı anlaşılmaktadır.
deki tasvirlerin kırılması bağlamından çıktı. Anado- Yaklaşık olarak X. yüzyıl başlarında kurulan "Sisam
lu'nun Hıristiyanlık öncesi döneminden kalan antik Deniz Theması"nın merkezi olarak İzmir seçilmişti.
kentler, heykeller, tapmaklar ve diğer mimari eser- Thema Bizans İmparatorluğu'nun taşra yönetimin-
ler, üzerlerindeki tasvirler nedeniyle saldırıya uğra- de kullandığı bir idari birimdir. Sisam Deniz The-
maya başladı. İzmir'in de bu akımdan payına düşe- ması ticari kaygılarla oluşturulmuş bir yapıydı. Do-
ni aldığını ve yukarıda değindiğimiz gibi kentin Ro- layısıyla bu idari birimin merkezinin İzmir olması,
ma ve öncesi dönemine ait eserlerinin tahrip edil- kentin ticari bir özellik kazanmasına da neden olu-
diğine kuşku yoktur. Büyük tedirginlik ve terör or- yordu. İzmir'in askeri, idari ve dinsel açılardan taşı-
tamı yaratan bu çekişme, maalesef kentin tahribatı dığı özelliklere, ticaret merkezi niteliğinin de katıl-
yanında, ekonomik yaşamını da olumsuz etkiledi. ması, kentin fiziksel yapısına yansımakta gecikme-
Tahmin olunacağı üzere bu dış ve iç sorunlar, İz-
mir'in gelişimini engelledi. Ancak IX. yy.'dan itiba-
ren İzmir'in canlanmaya başladığı görülür. Bu dö-
nemden başlayarak, Bizans topraklarına denizden
gelen saldırılara karşı İzmir, Bizans donanmasının
üssü olarak kullanılmaya başlandı. Buna bağlı ola-
rak aynı dönemde İzmir, tersanesi ve gemi yapımcı-
lığı ile öne çıktı. Denizcilik konusundaki bu geliş-
me, İzmir'in askeri açıdan önem kazanması sonucu-
nu hazırladı, İzmir'in idari ve dinsel bir merkez ol-
masına ek olarak, askeri açıdan da güçlenmesi, ken-
tin kendini toparlamasını sağladı.
Bizans dönemi İzmir'i.

- 36 -
di. 969-976 yılları arasında, kentin yerine getirdiği olarak var edecek bir gelişmenin bir arada yaşandı-
askeri, idari, dinsel ve ticari hizmetleri daha iyi gö- ğı bir döneme girilmektedir.
rebilmesi için, İzmir'e dönemin imparatoru tarafın- Bilindiği gibi 1071 yılında Bizans ordularının
dan birçok yapı inşa ettirildi. Ancak bu yapılardan Selçuklu ordusu karşısında aldığı yenilgi, Anadolu
hiçbiri günümüze ulaşamadı. Bunun sebepleri ara- tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Asya
sında insanların tahribatının etkisi olsa da, doğal içlerinden batıya yönelen büyük nüfus kitleleri, as-
afetlerin payı olduğu da belirtilmelidir. Nitekim keri harekat ve savaşların ardından, kendileri için
1025 yılında yaşanan ve kenti büyük tahribata uğ- yeni bir ülke olan Anadolu'ya yerleşiyorlardı. Ana-
ratan deprem, inşa edilen bu yapıların da yıkılma- dolu yarımadasının nüfus yapısı ve yerleşme sistemi
sına neden olmuştu. hızlı bir şekilde değişiyordu. Nitekim 1071'den kı-
İzmir, XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tari- sa bir süre sonra 1076 yılında, İzmir önlerinde Türk
hinde yaşadığı önemli dönüşüm evrelerinden birisi- kuvvetleri görülmeye başlamıştı. Hatta belirtilen yıl,
ne daha girdi. Kentteki Bizans egemenliği tartışmalı İzmir kısa bir zaman sürecek olan Türk egemenliği-
hale geldi. Bu dönemde Bizans İmparatorluğu ile ni de tanıyacaktı. Selçuklu Türklerinin bu egemen-
bölgeye ulaşan Türkler arasında İzmir'in birkaç kez lik dönemlerini, 1095 yılına kadar devam edecek
el değiştirdiği biliniyor. Bu hakimiyet mücadelesine olan Çaka Bey'in hakimiyet yılları takip eder.
Haçlı Seferleri'nin de eklemlendiğini düşünecek Çaka Bey kurduğu donan-
olursak, İzmir'in çekişmeli bir dönem yaşadığı ken- mayla, Ege Denizi'nin dikkate
diliğinden anlaşılır. değer güçlerinden biri olmayı
Aynı süreç içinde İzmir'in geleceğinde çok da başaracaktır. Bu dönemin
önemli rol oynayan ve adeta varlık sebebi olan, tica- İzmir tarihi açısından anlamlı
ret merkezi olma niteliğinin yavaş yavaş oluşmaya ve önemli olduğu açıkça bel-
başladığı görülmektedir. Bu dönemde Venedik ve lidir. Çünkü, İzmir bu süreç-
Ceneviz tüccarları, sık sık İzmir'e uğramaya başla- ten başlayarak geçmişinden
mışlardır. Yani bir taraftan İzmir üzerinde hakimi-
Çaka Bey.
yet çekişmeleri, diğer taraftan da, İzmir'i ekonomik

- 37-
tamamen farklı bir kültürün elinde yeniden şekille- nedanın bir bölümü İznik, bir bölümü de Trabzon'a
necektir. İzmir'deki ilk dönem Türk egemenliği, gitmek zorunda kaldı. İzmir bu dönemde İznik
yaklaşık yirmi yıl sürer. Çaka Bey'in İzmir'deki ha- Rum imparatorluğu (1204-1261) yönetiminde kal-
kimiyet döneminin bitişi, Türklerin kendi araların- dı. Ancak ilginç bir gelişmeyle, Bizans'ın yaşadığı bu
daki bir iç çekişme sonucunda olmuştur. Konya'da- olumsuz koşulların görüldüğü dönemde İzmir,
ki Selçuklu sultanı iktidarına ortak olabileceği endi- uluslararası bir ticaret merkezi haline geldi. Fakat
şesiyle, Çaka Bey'i bir davette zehirleterek öldürür. hemen belirtmek gerekir ki, bu gelişmede Bizanslı-
Bu olaydan sonra ilk Haçlı Seferi'ni (1097) takip ların iradesinin payını abartmamak gerekir. Bu du-
eden günlerde, Bizans kuvvetleri kenti ele geçirdi- rum daha çok Bizanslıların kabul etmek zorunda
ler. Türklerin kısa bir dönem yönettikleri İzmir, ye- kaldıkları bir sonuç olarak tanımlanabilir. Doğudan
niden bir Bizans kenti haline geldi. 1317 yılına ka- gelen malların taşınması ve Akdeniz ticaretini elle-
dar da kentin bu konumu değişmedi. rinde tutan Ceneviz, Venedik gibi kent devletleri,
1096-1317 arasındaki yıllarda Bizans İmparator- İzmir'in bu ticaret için sağladığı avantajlı konumdan
luğu da, büyük sorunlarla karşıkarşıya kalmıştı. Bi- yararlanmak istiyorlardı. Bu nedenle İznik'teki Bi-
zans İmparatorluğu'nun yaşadığı iktidar mücadele- zans hanedanıyla pazarlık içindeydiler. Sonuçta bu
lerine bu dönemde, gerek Balkanlar gerekse Anado- pazarlıklar bir anlaşmaya dönüştü. 1261 yılında im-
lu'dan gelen dış akınlar eklenmişti. Fakat Bizans'ın zalanan Nif (Kemalpaşa) Anlaşması, Cenevizlilere
yaşadığı en önemli sorun, hiç beklemediği bir yer- ticaret yapmak için çeşitli avantajlar sağlıyordu.
den geldi. Bizans'ın Anadolu'da yerleşen Türklere Antlaşma gereğince Cenevizliler, İzmir'de yerleşme
karşı yardım talep ettiği batı Hıristiyan dünyası dü- ve ticaret yapma olanağına kavuşuyordu. Kendileri-
zenlediği Haçlı Seferleri'yle bu isteğe cevap vermiş- ne mahalle, kilise, fırın ve hamam kurma ayrıcalık-
ti. Fakat 1204 yılında gerçekleşen 4. haçlı seferi, ları tanınmıştı. Cenevizliler liman civarında sonra-
doğrudan doğruya Bizans'ın başkentine yöneldi. dan Frenk Mahallesi olacak bölgeye yerleşmiş ve
Başkent Konstantinopolis haçlılar tarafından ele ge- mahallelerini kurmuşlardı.
çirildi. Başkent yağma ve talan edilip harabeye çev- Bir süre sonra, Venedikliler de aynı yolu izleye-
rildi. Bizans hanedanı ve halkı kentten sürüldü. Ha- rek, Ceneviz gibi bir anlaşma yapmayı başardılar ve

- 38 -
kendi mahallelerini kurdular. Bu
dönemde oluşan ticari gelenekle-
rin, miras olarak Osmanlı İz-
mir'ine kaldığına kuşku yoktur.
XIV. yüzyılda İzmir, her ne ka-
dar Bizans yönetiminde olmakla
Aydınoğlu Umur Bey. birlikte, kentte Cenevizliler ve Ve-
nedikliler etkin bir durumdaydılar. İzmir, 1317 yı-
lında bir Türkmen Bey'i olan Aydınoğlu Umur
Bey'in denetimi altına girmişti. XVII. yy. 'da Liman Kale.

Ancak, 1344'de Papa VI. Clement'in örgütlediği, yelerinin hâkim olduğu Liman kaleyi ele geçirmişti.
Venedik, Kıbrıs ve Rodos şövalyelerinin katıldığı bir Liman kaleyi yıktıran Timur, daha sonra 1402'de
Haçlı Seferi'nde Liman Kalesi Latinlerin eline geç- Türkmen Aydınoğlu Beyliği'nin canlandırılmasını
miş, Pagos Dağı'nın zirvesindeki Kadifekale Türk- sağlamış ve İzmir'i Umur Bey'in torunu Aydınoğlu
ler'in hakimiyetinde kalmıştı. Böylece şehir, uzun Cüneyt Bey'e vermişti.
bir süre devam edecek olan yapısına kavuşmuş ya- Osmanlı Devleti ise, taht kavgalarından sonraki
ni yukarıda Müslüman İzmir ve aşağıda Hıristiyan dönemde, İzmir'i elde edebilmek için ciddi kararlı-
İzmir olmak üzere ikiye bölünmüştü. lık göstermekteydi. 1414'de kentin liman bölgesini
Osmanlı padişahi I. Bayezid, 1390'da Batı Ana- ele geçirmişlerse de, Aydınoğlu Cüneyt Bey, İz-
dolu'daki önemli liman kentleri olan Foça, Ayasu- mir'deki egemenliğini sürdürmek için Osmanlılar,
luğ (Selçuk), Balat, Urla, Çeşme, Seferihisar ve Ku- Bizanslılar ve Cenevizlilerle diplomatik ve siyasal
şadası'nı Osmanlı egemenliğine katmışsa da, İzmir'i bir mücadeleye girişmişti. 1426'da Osmanlılar, Ay-
ele geçirememişti. İzmir, Anadolu'da Hıristiyan- dmoğlu Beyliği'ne son vererek, Batı Anadolu ve İz-
lar'ın son uç beldesi olarak kalmıştı. mir'i hakimiyetleri altına almışlardı. Böylece, Os-
Batı Anadolu'nun ucundaki İzmir'e XV. yüzyılın manlı egemenliğine dek süren izmir'in yönetsel be-
başında Timur bir sefer düzenleyerek, Rodos şöval- lirsizliği de sona ermiş oluyordu.
BÖLÜM IV

OSMANLI EGEMENLİĞİ:
XV-XIX. YÜZYILLAR ARASINDA
İZMİR

İzmir'in Osmanlı Egemenliğine Girdiği


Dönemdeki Görüntüsü
Egemenlik mücadelesinin yaşandığı dönemde,
İzmir limanı ve art bölgesi harap durumdaydı. Os-
manlılar İzmir'i ve buraya zenginlik sağlayan Ege
Bölgesini imar ederek, canlılığın yeniden sağlanabi-
leceği koşulları yarattı.
Osmanlı Devleti'nin İzmir ve Batı Anadolu'yu ele
geçirdikleri dönemde, Ege Denizi'ndeki hakimiyeti
tam anlamıyla oluşmuş değildi. Osmanlılar İzmir ve
civarını kontrol etse bile, deniz gücü dengeleri gele-
neksel konumunu sürdürmekteydi. Bunun anlamı,
XV. yüzyılda Venedik'in Doğu Akdeniz ve Ege De-
nizi'nde eskiden beri sahip olduğu avantajlara sahip
1472 yılında Venedik'in İzmir'e saldırısı.
olduğudur..Osmanlılar, güçlü bir donanmaya sahip
olan Venedik ile rekabette zorlanıyorlar ve kıyıları- istemeyen Venedik, deniz gücü üstünlüğüne daya-
na yönelen saldırıları engelleyici önlemler akmıyor- narak bazı girişimlerde bulunmaktan da geri dur-
lardı. İzmir kaynaklı ticaretteki paylarını kaybetmek muyordu. Anlaşılacağı üzere, İzmir'in Osmanlılar

- 40 -
tarafından ele geçirilmesiyle sarsılan ticaret dengele- lunuyordu.
rini, Venedik donanmasının gücüne dayanarak ye- Bu dönemde, Anadolu kıyılarında ve iç bölgede
niden kendi lehine çevirmek istiyordu. Bu süreç, ti- Osmanlı yönetiminin etkinliği artsa da, İzmir'in ya-
cari ve askeri bir rekabet dönemiydi. Venedikliler pısında dikkat çekici bir sıçrama oluşmadı. İzmir,
1472'de İzmir üzerine yönelerek, askeri tehdit yo- XV. yüzyıl boyunca ve XVI. yüzyılın büyük bölü-
luyla ticari avantajlarını sürdürmeyi amaçlayan bir münde, küçük bir kıyı kasabası olarak yaşamaya
girişimde bulundular. Belirtilen yıl bir Venedik filo- devam etti.
su körfeze girerek limana saldırdı, kenti yağmaladı Bunun en önemli nedeni, İzmir'in ticari açıdan
ve yaktı. yerel bir nitelik göstermesidir, istanbul'un 1453 yı-
Bunun üzerine Sultan II. Mehmet (Fatih), İzmir lında fethedilmesi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun
limanının girişinde bulunan ve Timur'un İzmir'e başkenti yapılmasından sonra, hızlı bir büyüme ve
girdiği günlerde yıktırmasından dolayı, harabe ha- imar süreci yaşadığı bilinmektedir. Nüfusu kısa sü-
linde bulunan Liman Kale'sini yeniden yaptırdı. İç
limanının hemen girişinde bulunan kale, İzmir'e de-
nizden gelebilecek saldırılara karşı uzun yıllar en
önemli savunma tesisi olarak kaldı. Liman Kale'nin
yeniden inşa edilmesiyle, İzmir tekrar eski görünü-
müne kavuştu. Yani Pagos dağı üzerinde bulunan
ve bir iç kale görünümünde olan Kadifekale ile
kentin limanında bulunan kale arasında, kent tekrar
bütünleşmiş oluyordu. Bu iki kale arasında da, ken-
tin hem doğu tarafında hem de batı tarafında dış
Önde Liman Kale ve yukanda Kadifekale.
surlar uzanıyor, iç kale ile liman kaleyi birleştiri-
yordu. Sivil yerleşim daha çok Kadifekale yamaçla- rede yüz binleri geçen İstanbul'un, XVI. yüzyıl orta-
rında yoğunlaşıyor, aşağıda bugün Kemeraltı yayı- larında 250-500 bin arasında tahmin edilen bir bü-
nın yer aldığı iç liman çevresinde de ticari bölge bu- yüklüğe ulaştığı da düşünülmektedir. Bu büyük-
İZMİR ŞEHRİ TARİHİ PLANI
1) İçliman
2) Dışkale / surlar.
3) Aşağıkale (Limon kalesi, Okkalesi, Hisar).
4) Manisa Kapısı (Çorakkapı).
5) Efes / Ayasluğ Kapısı (Altınyol).
6) Vezirhanı.
7) Sarıbeyoğlu suru.
8) Kemer Deresi.
9) Boyacı Deresi.
10) Eski sahil hattı.
11) XVII-XVIII. yy sahil hattı.
12) Kordon.
13 Gümrük.
14) Damlacık Deresi.
15) Sankışla.
16) Değirmendağı.
17) Konak.
18) Hisar Camii.
19) Şadırvan Camii.
20) Kestanepazarı Camii.
21) Başdurak Camii.
22) Kemeraltı Camii.
23) Hatuniye Camii.
24) Faik Paşa Camii.
25) Çorakkapı Camii.
2 6 ) Basmane Garı.
2 7 ) Kültürpark.
2 8 ) Fransız Hastanesi.
2 9 ) Demiryolları.
30) Tuzla / Punta.

-42 -
lükte bir nüfusun beslenme ihtiyacını karşılayabil- XVI. Yüzyılda izmir'in
mek ve kesintisiz bir mal akışı sağlamak devlet yö- Nüfus Yapısı ve Kentsel Yerleşim
netiminin en önemli sorunlarından birisiydi. İz-
XVI. yüzyıl başlarına kadar İzmir'in nüfus dağılı-
mir'in ve Batı Anadolu'nun, Osmanlı başkentinin
mında büyük bir değişim olmadı. Türkler genellik-
ihtiyaçlarının temin edilmesinde işlevli olduğu bir
le Kadifekale eteklerinde, gayrimüslimler ise, daha
bölgesel liman olması da, bu sürecin bir sonucudur.
çok kıyı kesiminde yoğunlaşmışlardı. Tüm Akdeniz
Kelimenin tam anlamıyla miğde kent denilebilecek
havzasında XVI. yüzyılda görülen nüfus artışı, İz-
olan İstanbul, tüketim kenti olup, tarımsal üretimin
mir'de de yaşanmıştı. Nüfus artışının başladığı XVI.
olmadığı bir yerdi. Böylesi büyük bir tüketimin sağ-
yüzyılın ilk yıllarından itibaren Türkler, tepedeki
lanmasında İzmir ve Batı Anadolu'nun payı çok bü-
yerleşim alanlarından aşağıya yönelerek, yukarı ka-
yüktü. XVI. yüzyılın son çeyreğine kadar İzmir, sa-
le ile aşağı kale arasında yerleşim kuşağı oluşturdu-
dece İstanbul'a mal sevkiyatı yapılan bir iç limanın
lar. Bu kuşakta; Faikpaşa, Selatinzade Mescidi, Han-
ticari kapasitesine sahipti. Dolayısıyla ancak bu tica-
bey (Pazar) ve Liman isimlerini taşıyan dört mahal-
rete bağlı bir büyüklüğe ulaşabilmişti.
le bulunmaktaydı ki, bu mahalleler, gelişmeye baş-
Ayrıca İstanbul'un ihtiyacı için Osmanlı Devleti, layan kentin merkezini oluşturuyordu. Belirtilenler
Batı Anadolu tarımı canlandırmak için çalıştı. Bu dışında Rum nüfusun oturduğu bir mahalle daha
nedenle İzmir ve Batı Anadolu başkentin en büyük bulunuyordu.
meyve ve sebze üreticisi durumuna geldi. Yani ta-
XVI. yüzyıl boyunca artan nüfusa bağlı olarak,
rım karakterli bir iç ticaret bölgeye hakim oldu. İz-
şehrin fiziksel yapısının büyüdüğü anlaşılıyor. Çün-
mir de, XVI. yüzyılın büyük bir bölümünde sadece
kü, yüzyılın son çeyreğine girerken üç yeni mahal-
tarım ürünleri sevk eden küçük bir liman kasabası
lenin daha kurulduğu görülmektedir. Bunlar Ali
olmaktan öteye gidememiştir. Uluslararası ticaretin
Çavuş, Yazıcı ve Şeyhler mahalleleridir.
olmaması nedeniyle liman ekonomik açıdan gelişim
sağlayamamıştı.

- 43 -
XVI. yüzyılda İzmir mahalleleri. 1650'li yıllarda İzmir ve çevresi.

Bu mahallelerde oturanların sayısı da, belirtildiği doğmasına zemin hazırlamıştı. İzmir'in nüfusunun
üzere XVI. yüzyıl boyunca artış göstermiştir. 1528 büyümesini sağlayan unsurların başında doğal artış
yılında izmir şehri toplam 225 haneden oluşuyor- gelmekle birlikte, yeni fethedilen Sakız adasından
du. Fakat belirtilen hanelerin ellisi İzmir içinde ya- İzmir'e ulaşan göçün de, nüfusu artıran etkenler
şamıyor, şehrin hemen dışındaki bir köyde oturu- arasında sayılması gerekmektedir.
yorlardı. Boynuzsekisi denilen bu yerleşme sadece Nüfusun artışıyla birlikte, İzmir'in niteliği de de-
idari açıdan İzmir'e bağlı olup kent mekanı içinde ğişmeye başlamıştı. Adalardan gelenler tarımla de-
yer almıyordu. 1575 yılında yapılan sayımlarda ise, ğil ticaretle uğraşıyor, buna bağlı olarak da, İzmir
İzmir'deki lıane sayısının 307'ye yükseldiği görül- yavaşyavaş bir pazar kentine dönüşüyordu. İzmir,
mektedir. köylü yaşamından ve tarımsal karakterinden uzak-
Yaklaşık elli yıllık bir zaman diliminde izlenen laşıyordu. XVI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren
bu nüfus artışı, belirtildiği üzere üç yeni mahallenin İzmir limanı, hem istanbul'a mal sevk edilen hem

- 44 -
de dışsatımın söz konusu olduğu bir özellik gösteri- dan Akdeniz ticaretine etkin bir şekilde katılan Ve-
yordu. nedik, artık Osmanlı Devleti'nin uygun gördüğü bi-
çimde faaliyet gösterecek bir konuma indirgeniyor-
Ticarette Yaşanan Dönüşüm du. Osmanlı Devleti ise, Ege ve Akdeniz ticaretini
XVI. yüzyılın sonlarından itibaren, izmir ve Batı yönlendiren bir konuma kavuşuyordu.
Anadolu'daki dönüşümün başlamasına zemin ha- izmir'de ticari dönüşümün ikincisi, dünyadaki
zırlayan üç önemli neden vardı. Bunlardan birinci- değişimle ilgilidir. Doğu mallarının taşındığı ve Ha-
si, Kıbrıs ve Sakız adalarının kısa bir zaman zarfın- lep kenti üzerinden Akdeniz'e ulaştığı geleneksel ti-
da, arkaarkaya Osmanlı topraklarına katılmasıdır. caret yolu bu yıllarda önemini kaybetmeye başla-
Bu adaların Osmanlı Devleti'nin kontrolüne girme- mıştır. Yolun önem kaybetmesinin nedenlerinden
si, Ege ve Akdeniz dünyasındaki geleneksel ticaret birisi, uzun süren Osmanlı-İran savaşları yüzünden
dengelerini tamamen değiştirdi. Çünkü bu adalar- oluşan güvensiz ortamdı. Doğudan gelen mallar bu

-45 -
güvensiz yolu izlemek yerine, kuzeye kaymış ve Er-
zurum üzerinden Anadolu'yu geçerek İzmir limanı-
na yönelmeye başlamıştı. Halep yolunun önem kay-
betmesinin bir diğer nedeni ise, Uzakdoğu malları-
nın coğrafi keşiflerden sonra deniz taşımacılığıyla
nakledilmeye başlanmasıdır.
İzmir'i bir ticaret kenti haline getiren üçüncü ne-
den de, dünyadaki dönüşümlere bağlıdır. Coğrafi
keşifler sonrasında İngiltere, Fransa, Hollanda gibi
Avrupa devletlerinin ticari aktörler olarak dünyanın 20. yy. başlarında Sakız Adası.

her yerine uzanmaları ve sömürge imparatorlukları me'den alıp, Sakız limanına ulaştırıp ve oradan Av-
kurmaları, İzmir'i de etkileyen bir gelişme olacaktır. rupa'ya giden açık deniz gemilerine aktarmak gibi
Belirtilen devletlerin tüccarları, Osmanlı Devle- pahalı ve zor bir işlemden vazgeçtiler. Bu yüzden
ti'nden aldıkları ayrıcalıklarla yeni dönemin en faal 1590-1610 yılları arasında Batılı tüccarlar, Batı Ana-
ticaret adamları olarak öne çıkacaklardır. Bu tüccar- dolu ürünleri için transit liman olarak İzmir'i seç-
lar İzmir'e de yerleşecekler ve ticari faaliyetlerini meye başladılar. Çok geçmeden tüccar devletlerin
sürdüreceklerdir. konsolosluk binaları, izmir'de boy göstermeye baş-
Bu gelişmelerin İzmir'deki etkisi şaşırtıcı bir hız- ladı. 1620 yılma gelindiğinde izmir limanı, XVI.
la izlenmeye başladı. 1590'lı yıllara kadar Sakız ada- yüzyıldaki görüntüsünden tamamen farklı bir gö-
sı, Batı Anadolu'dan çıkan malların sevk edildiği en rüntü sergiliyordu. Liman canlanmış, Batılı tüccar-
önemli merkezdi. Osmanlılar, Batı Anadolu üzerin- lar ile limana mal getiren kervancılar bir arada ilginç
den gelen sınırlı miktarda transit ticaret mallarını bir kompozisyon oluşturmaya başlamıştı. İzmir'e
Çeşme'ye yönlendirirlerdi. Mallar, Çeşme'den Sakız gelen gemi sayısı artmaya başlamış, liman çevresin-
Adası'na, oradan da Avrupa'ya gönderilirdi. de gemicilerin kaldığı ve vakit geçirdiği mekanlar
Sakız Adası, Osmanlı egemenliğine girince, tüc- yükselmeye başlamıştı.
carlar Anadolu'dan gelen malları gemilerle Çeş- İzmir'in ticaret merkezi olarak yükselişinin ar-

- 46 -
XVIL Yüzyılda Kentsel Yerleşim ve
Nüfus Yapısında Dönüşüm
İzmir, idari yönetim açısından, Osmanlı Devle-
ti'nin klasik yapısına uydurulmamış, bir eyalet mer-
kezi haline getirilmemiş, Padişah hassı olarak ilan
edilmişti. Kentte deniz asayişini sağlamak için bir
Kaptan Paşa görevlendirilmiş, yargı işlerine bakmak
ve idari işleri görmek için bir kadı atanmış ve Padi-
şah adına vergileri toplamak için de bir Voyvoda
17. yy. İzmir'ini gösteren bir gravür.
çalışmaya başlamıştı. İzmir, Osmanlı merkezi yöne-
dmda, Doğu Akdeniz ticaretinde egemen olan Fran- timinin etkisi dışında bırakılmış, halk kendi işlerini
sa ve Venedik ile rekabete girişen İngilizlerin tutun- yürütmesi açısından diğer Osmanlı kentlerine naza-
ma çabalarının da etkisi bulunmaktadır. Ticaret ya- ran daha özgür bırakılmıştı.
pan unsurların çoğalması hem rekabeti artırıyor Ticaretteki gelişmeler, İzmir'in kentsel yerleşim
hem de talep olunan ürünlerin çeşitlenmesine ne- ve nüfus açısından dönüşüm yaşamasına zemin ha-
den oluyordu. Geleneksel ürün olan baharatın ya- zırladı. Öncelikle Avrupalı tüccarlar, kent sahili bo-
nında yünlüler, pamuklular ve kuru meyveler gibi
mallar da yer almaya başlamıştı. Tahmin edileceği
üzere İzmir, verimli iç bölgesinde üretilen bu malla-
rın dışsatım limanı konumuna gelmesi nedeniyle,
bu ürünleri arayan tüccarların yeni yerleşim yeri
özelliği kazanıyordu. XVII. yüzyılın ortalarından iti-
baren Uzakdoğu ipeklerinin de doğrudan İzmir'e
gelmeye başlamasıyla birlikte, İzmir gerek ekonomi,
gerekse nüfus açısından girdiği büyüme sürecini de-
vam ettirecektir.
17. yy. İzmir'inde Osmanlı yöneticileri.

- 47 -
yunca yerleşmeye başladılar. Bu caddede hızla kon- Frenkler, bu dönemde evlerini, zor durumda kal-
solosluklarını, ticarethanelerini inşa etmişler ve li- maları halinde, sandallara binip açıkta bekleyen ge-
man çevresinin fiziksel yapısını değiştirmişlerdi. milerine kaçıp sığınabilecekleri tarzda inşa ediyor-
1620'li yıllardan itibaren Batılı tüccarların evleri, lardı.
dükkanları, ürün işleme ve depolama binaları, şeh- İç limanın sınırlarını oluşturan bugünkü Keme-
rin deniz kıyısında yer alır oldu. Bu dönemde kıyı- raltı yayının üzerinde XVII. yüzyıl boyunca yapılan
da yerleşmek bir prestij olmayıp ticaretle ilgili bir camiler, kentin bu dönemdeki hızlı büyümesinin
tercihti. Çünkü o yıllarda henüz organize olmuş bir işaretleri gibidir. Bunlardan başka yine kentin deği-
ticaretten ve gelişkin bir altyapıdan söz etmemiz şik mekanlarında yapılan camiler bulunduğunu da
mümkün değildir. Her ev, aynı zamanda işyeri belirtmek mümkündür. Anlaşılacağı üzere, camiler
fonksiyonu da görebilmekteydi. Çünkü küçük iç li- de kentin fiziksel dokusunu değiştiren kamusal kul-
man büyüyen ticari kapasiteyi kaldırmaktan uzaktı. lanım binaları olarak izmir'deki yerlerini almışlar-
Bu nedenle rıhtım olmayan fakat gemi yanaşmasına dı.
müsait kıyı boyunca inşa edilen ev ve depolar, tica- Kentin fiziksel mekanını farklılaştıran bir diğer
ri amaçla da kullanılmak zorundaydı. Ayrıca kıyıda alan ise, XVII. yüzyıl içinde gelişen hanlar bölgesi-
ev yapmanın güvenlik açısından da yararlan vardı. dir. Yüzyılın başından itibaren ticaretin canlanması-

Deniz tarafından İzmir'i gösteren gravür. $adırvanaltı Camii gravürü.

- 48 -
na bağlı olarak han- difekale eteklerinde başlayan yerleşim, sahil şeridini
ların birbiri ardın- izleyerek kuzeyde Punta (Alsancak Burnu) olarak
dan yükseldiği izlen- adlandırılan çıkıntıya kadar uzanıyordu. Güneyde
mektedir. İzmir'de ise, bugünkü Varyant başlangıcını oluşturan Yahudi
ülkelerarası çalışan mezarlığına (Maşatlık) değin ulaşıyordu. Limanın
tüccarlara hizmet ve- doğusunda Kadifekale eteklerinde Türkler yaşıyor-
ren hanların sayısı du. İkiçeşmelik ve Keçecileriçi gibi Türk bölgeleri-
Gûnümüzde Kemeraltı ve camilerin dağılımını XVII. yüzyılın başın- nin arasına, Havra Sokağı gibi Musevi yerleşimleri
gösteren plan.
da 25 iken, 1670'te girmişti. Kıyıdaki Frenk mahallesinin hemen geri-
bu sayı 82'ye ulaşmıştı. Buna ek olarak, tuz işleme sinde Rumların, bunlarla Türk bölgelerinin arasında
atölyeleri, kahvehaneler, meyhaneler, sabun üretim da Ermenilerin mahalleleri sıralanmaktaydı.
atölyeleri, yağhaneler vb. işletmeler liman bölgesi- Kıyıya yakın bölgelerde iş alanları yoğunlaşırken,
nin değişiminin tanıkları olarak ortaya çıkmışlardı. yerleşim alanlan da bu bölgenin arkasında içeriye
XVII. yüzyıla ait gravürler, kentin yerleşim alanı- doğru genişlemişti. Mahalleler arasında ve içinde
nın genişlediği ve fiziksel yapısının değiştiğini gös- bulunan sokakların çok geniş olduğunu söylemek
termektedir. Gravürlere ve yazılı belgelere göre, Ka- zordur. Sokakların en geniş yeri 3-4 metreyi bul-

İzmir'de bir han gravürü. Bahribaba sırtlarından İzmir'i gösteren gravür.

- 49 -
makta, yüklü bir deve tanınan içme suyu bu
ancak geçebilmekteydi. dönemde, kentin sebil
Bu sokaklar dar olduğu ve çeşmelerinden akma-
kadar karışıktır da. Tüm ya başlamıştır. Vezir su-
bunlar, kentte planlı bir yunu kente taşıyan ke-
yerleşmenin olmadığını mer, hala durmaktadır.
bize göstermektedir. An- Kentte imar faaliyetle-
cak XVII. yüzyılın ikinci rinin görüldüğü bu dö-
yarısından sonra, kentin nemde kent, yaşam serü-
imar çalışmalarına hız veninde hiç eksik olma-
verilmiş, sokaklar bu dö- yan bir felaketle tekrar
nemde genişletilmiş ve yüz yüze kalıyordu: dep-
kaldırım döşenmeye baş- rem! 1654 ve 1664 yılla-
lanmıştır. rında yaşanan depremler, kentte korkuya yol açıp
Ticarî faaliyetler ve buna bağlı olarak sağlanan yabancıların gemilere sığınmalarına neden olmuşsa
ekonomik refah, 1650'li yıllardan sonra, kente tica- da, çok büyük yıkıma yol açmamıştır. Ancak 1688
ri altyapı sağlamaya yönelik bir inşaat patlamasına yılında İzmir, tarihinde gördüğü en şiddetli dep-
neden olmuştur. Kentin önemini kavrayan Osman- remlerden birisini yaşamıştı. Yaklaşık 15.000 ile
lı yöneticileri, öncelikle alışverişin ve malî sözleşme- 20.000 kişi hayatını yitirmiş ve depremin ardından
lerin gerçekleştiği, bir çarşı (bedesten) ve gümrük çıkan büyük yangın, neredeyse kentin tamamını
binası inşa ettirdiler. Gümrük binası, ihraç ve ithal tahrip etmişti. Deprem ve yangın sonrasında İzmir,
edilen malların denetimini sağladığı gibi, gümrük hızla yeniden inşa edilmeye başlanmış, bu inşaat fa-
gelirlerinin artmasına da yol açmıştır. aliyetlerinin önemli bir bölümünü Osmanlı yöneti-
Ayrıca kentin su ihtiyacını gidermek için, bir su mi üstlenmiş, hatta öncülük etmişti. Sadrazam Köp-
kemerinin yapılması ve su yollarının inşası da plan- rülü Fazıl Ahmet Paşa'nın bu süreçte inşa ettirdiği
lanmıştı. Vezir Osman Ağa veya Vezir Suyu adıyla Büyük Vezir Hanı, anıtsal yapısıyla yapılacak diğer

- 50 -
rolü Avrupalı tüccarların oynaması, doğal olarak
Türklerin ticari etkinliklere katılmasını zorlaştır-
maktaydı. Bu dönüşüm sürecinde İzmir'de nüfus
açısından Türkler elbette çoğunluktaydılar. Kentin
iç pazarlarına, geleneksel ticaretine egemendiler ve
kent halkının gereksinimlerini karşılamaktaydılar.
Ancak uluslararası ticarette etkin değillerdi.
Ticari canlılık ve uluslararası ticaretin kentin ha-
kim ekonomik sektörü oluşu, İzmir'i nüfus açısın-
Büyük ve Küçük Vezir Hanlarını gösterir gravür.
dan kozmopolit bir hale getirmişti. Kentte Türklerin
hanlara model oluşturmuştu. Şehrin yeniden imar yanı sıra Osmanlı uyruğu olan gayri müslimler ya-
çalışmalarına yerli halkla birlikte, Frenkler de bü- şarken, bu dönüşüm sonucunda Avrupalı bir nüfus
yük destek olup katkıda bulunmuş, böylece hızlı grubu da oluşmuştu. Nitekim Frenk Mahallesi, Os-
bir gelişme sağlanmıştı. manlı Devleti'nde Batı kültürünün, kendini çevre-
Ticaret, kenti sadece fiziksel açıdan değiştirmek- sinden ayırmasının fiziki simgesiydi. Frenk Mahal-
le kalmamış, şehrin nüfus yapısını da büyük oranda lesi'nde yaşayan Avrupalılar, yaşadıkları bölgede,
etkilemiştir. İzmir'in dünya ticaretiyle bütünleşme hayatlarını kendi ülkelerindekine benzetebilmek
yolunda böylesi gelişimlerin yaşanması üzerine, ti-
carette aracı rolü oynayan Osmanlı tebaası Rum, Ya-
hudi ve Ermeniler hızla İzmir'e yerleşmeye başla-
mışlardı. Bu kişiler, hem Batı dillerini konuşmaları
hem de Türkçe bilmeleri nedeniyle yerli halkla iliş-
ki kurabiliyorlardı. Bundan dolayı, onlar ticaretin
vazgeçilmez aracıları haline gelmişlerdi. Bu durum
İzmir'in dış ticaretinde Türklerin rolünün sınırlı
kalmasına neden olmaktaydı. İzmir ticaretinde esas XVIII. yy. 'da Frenk Mahallesi.

-51 -
için, ibadethaneler, kulüpler, lokantalar, kültür da kervanların son durağı olduğu için, her zaman
merkezleri, hastaneler vb. yapıları inşa ettirmişlerdi. salgın hastalık tehlikesiyle yüz yüzeydiler. İzmir
Batılı ve yerli unsurların bir arada bulunduğu bir kenti de başta veba, çiçek ve kolera olmak üzere sal-
kent olarak İzmir, diğer Osmanlı kentlerinden fark- gın hastalıklardan büyük zararlar görmüştür. Sal-
lı bir nüfus yapısına sahip olmuştu. Nüfus dışında gınlar genellikle yaz aylarında ortaya çıkardı. Kent-
Frenk Mahallesi'ndeki Batılı yaşam tarzı, gelecek te salgın başlayınca, yabancılar derhal kent dışına
yıllarda İzmir kültürünü etkileyen unsurlardan biri- çıkıp kimseyle temas etmediklerinden, salgın döne-
si olacaktır. mini kolay atlatırlardı. Hastalarından ayrılmayan
Ancak İzmir halkının yaşadığı önemli sorunlar Müslümanlar ile Museviler, büyük kayıplara uğrar-
da vardı. Liman kentlerinin karşı karşıya kaldığı sı- dı. Nitekim 1676 veba salgınında 30.000 kişinin ya-
kıntılardan olan salgınlar İzmir nüfusunu etkileyen şamını yitirdiği kaynaklarda yer almaktadır.
bir faktördür. İzmir gibi liman kentleri, gemilerin ya İzmir tarihi boyunca, savaşlar, depremler, yan-

- 52 -
gınlar ve salgın hastalıklar gibi, sorunlarla sürekli yon, kuru üzüm, kuru incir, palamut, doğal kök bo-
tahrip olup yıkılmışsa da, her felaketin ardından ye- ya, zeytinyağı, sabun vb. yerel ürünlerin ihracı
niden canlanıp yaşantısına daha güçlü ve zengin bir önem kazanmaya başlamış, bu nedenle İzmir'in ar-
biçimde devam etmeyi başarmıştır. ka bölgesinde de bir canlanma ve ekonomik refah
izlenmeye başlamıştır. Bu yüz yıllık dönemde, İzmir
XVIII. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla İzmir limanından yapılan ihracatta on kata ulaşan bir ar-

İzmir'in XVII. yüzyıl boyunca devam eden büyü- tış vardır ve bu evrede, İzmir'in bir liman kenti ola-

me süreci, XVIII. yüzyılda da artarak devam etmiş- rak büyümesini hazırlayan unsurların, üç ana neden

tir. Üstelik 1740'lardan sonra ikinci büyüme evresi üzerine oturduğu görülmektedir:

diyebileceğimiz daha canlı bir dönemi de yaşamış- a- Batı Avrupa'da sanayi devrimi nedeniyle ta-
tır. İkinci büyüme evresi, İzmir'i bir uluslararası li- rımsal ürünlere ve hammaddeye aşırı ihtiyaç duyul-
man kenti statüsünden, dünya kenti statüsüne taşı- ması.
mıştır. Bu dönemde İzmir, Osmanlı İmparatorlu- b- İngiltere'nin Hindistan'a kesin yerleşmesin-
ğu'nun dünya ekonomisi ile eklemlendiği yer haline den ötürü Asya ile iletişim kanallarının açık tutul-
gelmiştir. 1650-1750 yılları arasında İzmir, kıtalara- ması için Anadolu'dan yararlanma arzusu ve bu
rası ticarette aracı durumdadır. Burada ticarete ko- amaçla Batı Anadolu'yu kullanması.
nu olan mallar, Ankara tiftiği, İç Anadolu derileri, c- Amerikan Bağım-
İran ipeği, Uzak Doğu mallan olup, İzmir ve Batı sızlık Savaşı nedeniyle
Anadolu'ya özgü olmayan ürünlerdir. Tebriz-Tokat- İngilizlerin tekstil sanayi-
İzmir üzerinden akan kervanların taşıdığı malların si için acil ihtiyaç duy-
ihraç edildiği bir limandır. dukları pamuğu temin

1770-1870 yıllarını kapsayan yaklaşık yüz yıllık edemeyişi ve Osmanlı

dönemde İzmir, ticaretteki aracı işlevinden sıyrıl- İmparatorluğu toprakla-

mıştır. Iç bölgesinin değerli tarım ürünlerini, dünya rında, özellikle Batı Ana-

pazarlarına aktaran bir çıkış noktası ve limanı konu- dolu'da pamuk tarımını

munu kazanmıştır. Başta pamuk olmak üzere, af- canlandırmaları.


Bu nedenlere bağlı ge- mir'deki hanlar, hem ti-
lişmeler, Osmanlı Devle- careti besliyor hem de de-
ti'nde XVIII. yüzyılın polama hizmetini yerine
sonlarında pamuk tarımı- getiriyorlardı.
nın patlama sebebi olarak Yerel ürünlerin ticare-
kabul edilmektedir. Ve- tinin önem kazanmaya
rimli Ege topraklarında başlaması, ticari etkinlik-
dış talebini karşılamak leri elinde tutan cemaat-
için pamuk üretilmeye ler arasında bir farklılaş-
başlanmıştır. Avrupalılar manın yaşanmasına ne-
tarafından getirilen pa- den olmuştur. Ticarî et-
muk tohumları, Büyük kinlikler bu döneme ka-
Menderes, Küçük Mende- dar Ermeni ve Yahudile-
res, Gediz vadilerindeki verimli ovalarda ekilmeye rin elinde iken, yerel malların hem üretiminde, hem
başlanmıştır. Artan üretime bağlı olarak İzmir'de de ticaretinde Batı Anadolu Rumları ön plana çık-
dünyanın büyük bir pamuk pazarı oluşmuştur. maya başladı. XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren İz-
Pamuk üretim ve ticaretini, bu dönemde Ege mir çevresinde gelişen yeni ticaret ağını, yerli Rum
bölgesinin ayan denilen yerel yöneticileri kontrol tüccarlardan oluşan bir aracı grup denetlemeye baş-
ediyorlardı. Ayanlar, izmir'de daha önce var olan lamıştı. Zamanla yerli aracılar, Batı Anadolu'daki
hanlar bölgesinde yeni hanlar inşa ettirmeye başla- her türlü ticaret ve iletişim konusunda vazgeçilmez
mışlardı. Bunlar, Mirkelamoğlu Hanı, Karaosman- hale geldiler.
oğlu Hanı, Büyük Demirhan, Küçük demirhan gibi XVIII. ve XIX. yüzyıllarda İzmir, bir "altın çağ"
hanlar olup, bir kısmı binayı yaptıran ayanların is- yaşayarak, Doğu Akdeniz'in en önemli liman kenti
mini almıştır, Ayanlar, yaptırdıkları hanlarla kendi haline geldi. Aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin ön-
güçlerini göstermek yanında, geniş topraklarında de gelen ihraç limanları arasında ilk sıralarda yer
üretilen pamukları da depoluyorlardı. Böylece İz- alıyordu.

- 54 -
BÖLÜM V

XIX. YÜZYILDAN
CUMHURİYETİN İZMİR'İNE

XIX. yüzyıla girilmesiyle, İzmir ve Batı Anado- nin azalması ve konsolosluk mahkemelerinin yargı
lu'nun tarihsel serüveninde çok önemli dönüşümler alanının genişlemesi, yabancı tüccarların İzmir'e
yaşanmaya başlanmıştır. İngiltere ile Osmanlı Dev- akın etmesine neden oldu.
leti arasında, 1838 yılında Balta Limanı Ticaret Ant- 1856 yılında yabancılara mülk edinme hakkının
laşması olarak bilinen, serbest ticaret anlaşması im- verilmesi ise, önemli miktarda yabancı nüfusun İz-
zalanmıştır. 1838 anlaşması ile ingiltere'nin elde et- mir'e akmasına neden oldu. 1847-1880 yılları ara-
tiği ayrıcalıkları, daha sonra Fransa başta olmak sında İzmir'deki yabancı nüfusun önemli bir artış
üzere diğer Avrupa ülkeleri de elde etmişti. gösterdiğine tanık olmaktayız. 1847'de 15.000 kişi
1838 ticaret anlaşmasındaki gümrük indirimleri, olan yabancı nüfus, 1880'de 50.000 kişiye ulaşmış-
Osmanlı yönetiminin ticaret üzerindeki denetimi- tı.

19. yy. 'da denizden Kadifekale'ye doğru İzmir'in görünümü. İzmir'in eski limanının bir görünümü.
İzmir ve Batı Anadolu'da ticari kapasitenin büyü- cari faaliyetlerini İzmir'den yürütmeye başlayarak,
mesiyle, finansal örgütlenmeler de ortaya çıkmaya dış dünya ile haberleşmenin kolay sağlandığı, deniz
başlamıştır. Nitekim bir grup tüccar tarafından nakliye şirketlerinin bulunduğu bir bölge olan Pasa-
1843 yılında Commercial Bank of İzmir kurulmuş- port civarına yerleşir olmuşlardı. 1850 yılında İz-
tur. Bunu 1860 yılında Credit Lyonnais'in İzmir şu- mir'de 20 değişik ülkenin tüccarları büyük ticaret
besini açması izler ve ardından da 1863'de Osman- evleri kurmuşlar ve bu ülkelerin 17 tanesi şehirde
lı Bankası İzmir'de şube açar. konsolosluk açmışlardı, İzmir, Batılı devletlerle olan
Yabancılar izmir'e gelirken beraberlerinde ser- ticari hacmine paralel olarak büyük bir gelişim ve
maye, iletişim ve nakil araçları, yatırım planları hat- dönüşüm içine girmiştir. 1850'li yıllardan itibaren
ta Afrika'dan köle bile getirerek, bölgeyi kolonileş- hız kazanan bu değişim, I. Dünya Savaşı'nın başla-
tirmeye çalıştılar. Ancak yabancılar bu arzularına dığı 1914 yılına kadar aralıksız devam etmiştir.
rağmen, İzmir'den pek içeriye giremediler. İç böl-
geyle olan ilişkilerini yerel aracılarla sürdürmek zo- İzmir'e Yapılan Yatırımlar
runda kaldılar. İzmir'de gelişim ve dönüşüm, hiç kuşkusuz de-
Kentin nüfus yapısında da, önemli değişimler miryollarının yapımı ile farklı bir sürece girmiştir.
ortaya çıktı. Bu arada şehrin zenginliğinin çok bü- Demiryolunu izleyen liman ve rıhtım inşaatlarıyla
yük bir kısmını yabancılar denetlerken, gelişen tica-
ret ortamında yabancılarla kolay ilişki kuran Os-
manlı tebaası Rum ve Ermeni nüfus, kapitülasyon
haklarından yararlanarak, çok önemli avantajlar el-
de ettiler. Kapitülasyonların ve Avrupalı güçlerin
yardımlarıyla İzmir'de aynı işi yapan Türklerin kar-
şısında ayrıcalıklı bir konuma kavuştular.
Ticaretteki gelişmelere paralel olarak, 1850'li yıl-
ları takiben İzmir'e büyük bir sermaye akımı olmuş-
tu. Ticari güvence kazanan kapital sahibi kişiler, ti-
Alsancak garında tren katarları.

- 56 -
1860lı yıllarla birlikte demiryolu hatlarının işletme-
ye açılmasıyla, iç bölgeden gelen malların akışının
hızlanması ve artması nedeniyle, büyük tonajlı ge-
milerin rahatça yanaşıp yükleme boşaltma yapabile-
cekleri bir rıhtıma ihtiyaç duyulmuştur. 1867'de
J. Charnaud, A. Baker ve G. Guerracino adlı İngiliz
tüccarların kurdukları şirkete Rıhtım inşaatının ya-
pım imtiyazı verilmiştir. Şirket 1869'da inşaata baş-
ladı ancak, imtiyaz kısa bir süre sonra bir Fransız
Basmane Garı. firmasına devredildi. Rıhtım, gümrük önündeki 75

da, hız kazanmıştır. İzmir-Aydın ve İzmir-Kasaba metrelik bir alan dışında, 1876 yılında tamamlana-

(Turgutlu) arasında açılan demiryolu bağlantıları, rak hizmete açıldı. Rıhtımın yükleme ve boşaltma-

Türkiye'nin ilk demiryolu hatlarıydı. Bu demiryolu daki kolaylıkları görülünce 75 metrelik bölüm de

hatları, İngiliz ve Fransızlar tarafından, Batı Anado- doldurularak 1880 yılında rıhtımın tamamı hizme-

lu'nun tarım ürünlerini hızlı bir şekilde nakletmek, te açıldı. Bundan sonra rıhtıma tramvay hattı döşe-

son derece zengin olan iç bölgeyi limana bağlamak nirken, denizden ve arka taraftaki bataklıklardan

için kurulmuşlardır. İzmir'deki bütün tüccarlar, Ba-


tı Anadolu'nun İzmir'e demiryoluyla bağlanması
durumunda ticaretin ve dolayısıyla kârlarının çok
artacağının bilincindeydiler.
1860'lı yıllara kadar İzmir'de var olan liman ve
rıhtım genişleyen ticareti kaldıracak kapasiteye sa-
hip değildi. Bu durum, gemilerin yükleme ve bo-
şaltma işlemlerinde güçlük yarattığı gibi, kaçakçılı-
ğa da büyük çapta olanak sağladığından, gümrük
gelirlerinde önemli kayıplara yol açmaktaydı.
Kordon ve atlı tramvay.

- 57 -
laşmaya başlamıştı.
Özellikle Alsancak'tan Bornova'ya gidiş yolu olan
Darağacı Bölgesi [Bugün Alsancak Stadı'nın ön cad-
desi], Rum amelelerin yerleşim bölgesi olmuştu. Bu
bölgede tamamı yabancılara ait buharlı değirmen-
ler, sigara ve okul kağıdı fabrikası, bıçkı atölyeleri,
Havagazı Fabrikası (1860), buz fabrikaları, Prina
Fabrikası, pamukyağı ve makarna fabrikası kurul-
muştu.
Liman Ayrıca ingilizler dokuma sanayiinde ön saflarda-

kazanılan değerli araziler satılarak, kentin yerleşi- dır. Şark Sanayii ile İzmir Pamuklu Mensucat bun-

minde zengin ve batılı semtlerin oluşacağı alanlar ların en ünlüleridir. Öte yandan deri fabrikaları

da yaratılmıştır. önemli kuruluşlardandır. Yine bu bölgede Eaux de


Smyrna isimli su fabrikasını da anmamız gerekir.
Birinci Kordon'a döşenen tramvay hatları ile
gündüzleri yolcular taşınıyordu. Geceleri ise, tram- Ayrıca 1886 yılında Reji şirketinin tütün ve sigara

vay hattında çalışan tren katarları, Alsancak Garı'na fabrikası kurulmuş, öte yandan bölgenin değerli

gelen malları Birinci Kordon'dan geçirerek İzmir Li- ürünleri olan üzüm ve incirin ihracında kullanılan

manına aktarıyordu. tahta kutu imalathaneleri de Punta'ya yerleşmeye

İngilizler, Alsancak'ta garın yapımından sonra,


burada geniş araziler almaya başlamışlar, lojmanlar,
depolar, tamir ve bakım atölyeleri inşa etmişlerdir.
İtfaiye teşkilatını da bu bölgeye yerleştirmişlerdir.
Öte yandan, St. Jean Kilisesi ve İngiliz Hastane-
si'ni de bu yöreye inşa etmişlerdi. Ayrıca demiryolu-
nun burada olması nedeniyle XIX. yüzyılın sonla-
rında başlayan sanayileşme de, bu bölgede yoğun-
Darağacı Caddesi.

- 58 -
getirilmeye başlanmıştı. Getirilen Rum nüfusun bir
kısmı tarım alanlarında istihdam edilirken, önemli
bir kısmı da işçi olarak İzmir'deki tesislerde çalıştı-
rılıyorlardı. Rum işçilerin İzmir'e gelmesiyle, kentin
yerleşim mekanlarında değişimler yaşanmaya baş-
lanmıştı. Günümüzdeki gecekondulaşmaya benzer
biçimde Darağacı, Halkapmar, Tepecik, Kızılçullu
(Şirinyer) ve Buca'da işçi mahallelerinin kurulduğu-

İncir işleme hanı.

başlamıştı.
Tarım ürünleri ticaretinin artması, gelen serma-
yeye paralel olarak sanayiinin gelişmeye başlaması,
ucuz işgücüne ihtiyaç duyulmasına yol açmıştır.
Ancak İzmir ve Batı Anadolu'da yeterli işçi bulun-
mamakta, bu ihtiyacın karşılanması için; kıraç, ve-
rimsiz Ege adalarında yaşayan Rumlar, Anadolu'ya
Avcılar Kulübü.

na tanık oluyoruz. Bunlar her kurdukları mahalleye


kiliselerini yapıyorlar ve mahalle kilisenin adıyla
anılmaya başlanıyordu.
Rıhtım Şirketi'nin denizi doldurarak oluşturdu-
ğu bölgede ve Kordon'da, yabancılar kendi yaşam
alışkanlıklarını sürdürecek mekanlar yaratmışlardı.
Özellikle yüksek gelir gruplarına yönelik pek çok
Sporting Kulüp.

- 59 -
kulüp ve dernek binası bu civardaydı. şıyaka'da geniş araziler alıp görkemli malikaneler
Bunlardan Avrupalılar Derneği (Club Europen), kurmuşlardı, inşa ettirdikleri binaların projelerini
Tüccarlar Derneği ve Kulübü, Avcılar Kulübü, yurtdışında çizdiriyorlar, malzemelerini [tuğla, ki-
Sporting Club ve Concert America Tiyatro salonu remit ve mermerlerine varıncaya kadar] yurtdışın-
en görkemli yapılardı. Ayrıca, İzmir'in görkemli ya- dan getirtiyorlardı. Böylece İzmir'de çok farklı, elit
pılarından birisi de Kramer Palas Oteli ile onun üst bir tabaka ve yaşam biçimi ortaya çıkıyordu, İz-
katındaki Club Hellenique idi. Artık kentin insan mir'in banliyölerinde yaşamaya başlayan bu aileler,
kitlesinde büyük farklılaşmalar oluşmuştu. Bu kitle, sadece İzmir'e gidiş gelişlerini temin etmek için, ek
Kordon'da konutlar da edinmeye başlamış, Pasaport demiryolu hatları dahi açtırıyorlardı.

Kordon'da konut bölgesi. Bornova köşkleri ve iren istasyonu.

yöresinden kuzeye doğru, konut alanları yoğunlaş-


mıştı. Sakız'dan gelen tüccarların oturdukları ev an- İzmir'de Kentleşme Çalışmaları ve
lamına gelen Sakız tipi mimari, yani iki katlı, cum- Belediye Hizmetleri:
balı konut mimarisi de İzmir'de yaygınlaşıyordu. İzmir, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde gerçek
Bunlardan başka Whitall, Giraud, Charnaud, anlamda "modern kent" olgusunun oluşmaya başla-
Forbes, La Fontaine, Patterson gibi zengin tüccar ai- dığı ender kentlerden birisidir, İzmir'de modern an-
leler, Buca, Bornova ve çok az olmakla birlikte Kar- lamda kentleşme süreci ve kamusal mekanların ya-

- 60 -
ratılması, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin mo- nılırken ön tarafına, 1950'li yıllarda ne yazık ki yık-
dern bir monarşi olma yoluna girmesine bağlı ola- tırılan kışla binası yaptırıldı. Sarı Kışla olarak bili-
rak ortaya çıkmıştır. Günümüzde Konak Meydanı nen yapı 1829'da tamamlanarak, Konak meydanın-
olarak bildiğimiz alana adını veren yapı, Katipoğlu da devleti simgeleyen ikinci görkemli ve resmi bina
ailesinin konağıdır. Bu konağın dış avlusunu çevre- oldu. Bu meydanda modernleşmenin önemli simge-
leyen duvarların, daha doğrusu cümle kapısının lerinden bir tanesi de, Sultan II. Abdülhamit'in tah-
önündeki küçük boş alan, İzmir'in ilk Konak mey- ta çıkışının 25. yıldönümü için 1901'de yapılan Sa-
danıdır. 1829'da konak, idari bir bina olarak kulla- at Kulesi'dir. Saat Kulesi, Sarı Kışla ve Hükümet Ko-
nılmaya başlanmış, böylece meydanda devleti sim- nağı ile, kentin modern anlamda ilk kamusal mey-
•îr.rr'

Hükümet Konağı. Sankışla ve Saat Kulesi.

geleyen resmi bir bina oluşturulmuştur. Bu binanın dam, XIX. yüzyıl içinde yaratılmıştır.
daha sonra yabancılara karşı devleti temsil eden Modernleşme sürecini yaşayan İzmir'de yabancı
prestij kurumu olması düşünülmüş ve 1869'da ye- şirketler kanalıyla, havagazı, su, tramvay gibi hiz-
niden inşa edilerek, 1872 de Hükümet Konağı ola- metlerin sınırlı da olsa sağlandığına tanık olmakta-
rak hizmete girmiştir. yız. Kentleşme süreci açısından bu gelişmelere rağ-
Katipoğlu Konağı hükümet binası olarak kulla- men, İzmir'in uluslararası ticarette öneminin artma-

- 61 -
Kantarcılar içi, Yemiş Çarşısı gibi her sokağın isim- sı konusunda ilk girişimler de bu dönemde görülür,
le anıldığı, belli ürünlerde uzmanlaşmış yerler oldu- İzmir, Osmanlı döneminde basının beşiği olur. İlk
ğunu görüyoruz. gazete 1821 yılında Fransızca olarak yayın hayatına
Bugünkü yapılanmaya göre Kemeraltı'nın doğu- başlayan "Le Spectateur Oriental" adlı gazetedir,
sundan başlayıp Pasaport, Cumhuriyet Meydanı ve Ancak bu gazete, Mora İhtilali'ni desteklediği için
Alsancak'a kadar uzanan Frenk mahallesi içinde yer yayın hayatı kısa sürer. Basma ihtiyaç duyulan İz-
alan Frank Sokağı ise Levantenlerin ve yabancıların mir'de, kısa bir süre sonra Alexandr Blacque isimli
alışveriş yaptığı, biraz da- bir girişimci, yine Fran-
ha üst gelir grubuna sızca olan "Le Courier de
seslenen ticaret merke- Smyrne" başlığını taşıyan
ziydi. Kemeraltı'nda yerli bir gazeteyi daha yayın
ürünlerin ticareti yapılır- hayatına sokar. Bu gaze-
ken, burada daha çok tenin ardından yine Fran-
Avrupa mallarının satıl- sızca yayınlanan ve
dığı görülmektedir. Av- 1841'de başlayan yayın
rupa'nın büyük mağaza- faaliyetini, 1915 yılına
larının şubelerinin bu- Kemeraltı'nm genel görünümü.
kadar aralıksız sürdüren
lunduğu Avrupa modası- "Empercial" gazetesini gö-
nın yansıtıldığı bir ticaret rürüz. Bunların ardından
yapılmaktaydı. "Journal de Smyrne" gazetesini de saya-
biliriz.
Basın ve Kültür Hayatı Osmanlı Devleti'nde ilk Rumca gaze-
İzmir'de XIX. yüzyıldan itibaren ticari te yayınlanması çabalarının da yine İz-
yapının dönüşmeye başlamasıyla, tüc- mir'de gerçekleştirildiğine tanık olmak-
carlar arasında iletişim kurma konusun- tayız. İzmir'in kozmopolit nüfus yapısı
da bir ihtiyaç belirir. Gazete yayınlanma- nedeniyle Fransızca ve Rumca'nın yanı

- 63 -
sıra İbranice ve Ermenice gazeteler de yayınlanmış- zetesi, 1895 yılında yayınlanmaya başlanır.
tır. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte tüm
İzmir'de Türkçe gazetenin yayın hayatına girme- Osmanlı ülkesinde olduğu gibi, İzmir'de de basın
si için 1868 yılını beklemek gerekmiştir. 1868'de alanında önemli bir sıçrama yaşanır. Yayında bulu-
açılan Vilayet Matbaası, resmi nitelikli ilk Türkçe nan Ahenk ve Hizmet gazetelerinin yanma yeni ga-
gazete olan "Aydın"ı yayın hayatına sokmuştur. Kı- zeteler eklenmiştir. Bu gazetelerin başında II. Meş-
sa bir süre sonra "Devir" ve "İntibah" adlarım taşı- rutiyet'i hazırlayan İttihat ve Terakki Fırkası'nm res-
yan iki gazete daha yayın hayatına girmişse de, bun- mi yayın organı niteliğinde olan "İttihat" gazetesi
lar Türk okuyucu kitlesinin azlığı nedeniyle, kısa gelmektedir ki, bu gazete daha sonra uzun yıllar
ömürlü olmuşlardı. 1876'da I. Meşrutiyet'in ilanı- "Anadolu" adıyla yayın faaliyetini sürdürmüştür.
nın ardından Osmanlıcılık idealini yaymaya çalışan Yayma giren bir başka gazete ise, "Köylü" gazetesi-
Karidi Efendi isminde bir İzmirli Rum, Türkçe "İz- dir.
mir" gazetesini çıkararak, Türkçe gazete eksikliğini İzmir'de matbaacılık konusunda daha XVIII.
gidermeye çalışmıştır. Ancak düzenli olarak yayın- yüzyıldan itibaren Rum, Ermeni ve Museviler faali-
lanan Türkçe gazeteyi görmek için, 1886 yılını bek- yette bulunarak, yoğun bir biçimde kitap basımını
lemek gerekecekti. gerçekleştirmişlerdir. Aynı şekilde XIX. yüzyılın ba-
İzmir'in kültürlü gençlerinden Tevfik Nevzat ve şından itibaren Fransızlar ve Amerikalılar İzmir'de
Halit Ziya (Uşaklıgil), "Hiz- matbaalar kurarak misyoner amaçlı çok sayıda ki-
met" gazetesini yayınlamaya tap basmışlardır. İzmir'de Türkçe kitap basımı için
başlarlar. Hizmet fikir ve po- 1870'li yılları beklemek gerekmiştir.
litika gazetesi olup ekono- İzmir'de Rumca, Ermenice, Ibranice, Fransızca
mik sorunlara ve edebi ko- ve İngilizce basılan kitaplar binlerle ifade edilirken,
nulara da yer vermektedir. 1928 yılına, yani harf devriminin yapıldığı tarihe
Bu gazetenin ardından çok kadar, Türkçe basılan kitap sayısı yalnızca 500 adet-
uzun dönem yayın hayatın- tir.
da kalacak olan "Ahenk" ga-
Tevfık Nevzat
okumuş, aydın Türk gençlerinin yetiştirilmesi ama-
cıyla Milli Kütüphane kurulur ve bu kütüphaneye
gelir sağlaması için de bir sinema açılır. İzmir Milli
Kütüphane, ulusal kültürün oluşmasında çok
önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Milli İktisat ve İzmir


İzmir'in liman kent olarak XIX. yüzyılda Doğu
Akdeniz'de ön plana çıkmasıyla birlikte, Ege Bölge-
si'ndeki ticari faaliyetlerde Levantenler ve
Hisar Camii. yabancılar söz sahibi olmuşlardı. Küçük ticaret, sa-
nayi, bankacılık ve kıyı ticareti de, hemen hemen
XIX. yüzyılda İzmir'de kütüphanecilik çok yeter- tümüyle Rum ve Ermenilerin kontrolü altına gir-
sizdi; olanlar da yalnızca vakıflara ait ve genellikle mişti. Museviler ise daha çok bankerlik ve sarraflık-
camilerin bir köşesinde biriktirilen kitaplardan la uğraşmaya başlamıştı.
oluşmaktaydı. Hisar, Şadırvan ve Salepçioğlu Cami-
lerinin kütüphaneleri en tanınmış olanlarıydı. Fakat
özellikle pozivitizmin etkisiyle birlikte, genel kü-
tüphane oluşturma isteği kısa zamanda İzmir'de de
etkisini göstermekte gecikmedi. İzmir'de ilk olarak
bir kütüphanenin kurulduğuna tanık olmaktayız.
Giritli Ali Efendi isminde bir şahıs 1900'lerin başın-
da Eşrefpaşa'da bir kütüphane açar ve böylece İzmir
Milli Kütüphane'nin de temelleri atılmış olur. İz-
mir'de Milli Kütüphane kurulması, İttihat ve Terak-
ki Fırkası'ınn çabalarıyla gerçekleşir. 1912 yılında
Gümrük'te yoğun çalışma.

- 65 -
Bunlardan başka en lanmaya konması ve ulu-
ücra köşelerdeki bakkal sal burjuvazi yaratılma-
dükkanları bile Rumların sında motor görevini İz-
veya Ermenilerin elindey- mir üstlenmiştir. Zaman-
di. Bölgedeki Rumlar ay- la oluşan bu ulusal burju-
nı zamanda, sokak satıcı- vazi, daha sonraki siyasal
lığından nalbantlığa, de- gelişmelerde ağırlığını
ğirmencilikten kahvecili- hissettirecektir.
ğe kadar her türlü işle uğ- II. Meşrutiyet yılların-
raşıyordu. Buna karşın Kordon 'da yoğun bir iş günü. da İzmir ve Batı Anado-
İzmir ve Ege Bölgesi'ndeki lu'da Müslüman-Türk
Türk ahali, zenginliği yaratan uluslararası ticaretin kitle sermayelerini birleştirerek, kooperatif dayanış-
ve iktisadi faaliyetlerin dışında kalmıştı. ması içinde, yerel bankacılık, inşaat şirketleri, tarım
Liman kentlerinde yaşayan farklı etnik gruplar, satış kooperatifleri gibi birçok iktisadi kuruluşa ha-
birbirleriyle çelişkiler yaşayıp, rekabete girerek, bir yat vermişlerdir. Bu kuruluşlar ulusal burjuvaziyi
süre sonra çatışırlar. Bu çatışmalar XX. yüzyılın ba- beslemeye başlıyor ve bu süreçte farklı gruplar ara-
şından itibaren, İzmir'in de tarihsel serüvenini belir- sındaki iktisadi rekabet, ister istemez milliyetçi içe-
leyen temel faktör olmuştur. İktisadi zenginliğin dı- rikli çatışmalara dönüşüyor ve özellikle bölgede
şında kalmış olan Türk kitle, 1900'lü yılların başın- Türk ve Rum kitle hemen her konuda birbirleriyle
dan itibaren iktisadi hayatta ön plana çıkmak için çatışıyorlardı. Artık izmir ve Ege'nin geleceğini bu
mücadele etmeye başlamıştır. Ancak bu doğrultuda ulusçu hareketler çiziyor ve farklı insan grupları,
en önemli girişimlerini II. Meşrutiyet sonrası uygu- farklı çözüm arayışları içerisine giriyorlardı.
lamaya konan Milli İktisat çerçevesinde gerçekleşti-
rebilmişlerdir. İttihat ve Terakki Fırkası, uygulama- Savaşlar Sürecinde İzmir
ya koyduğu Milli iktisat politikaları ile ulusal bur- 1914'te I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Osman-
juvazi yaratmayı hedeflemişti. Milli İktisat'ın uygu- lı Devleti, Milli İktisat konusundaki düşüncelerini

- 66 -
si'nin Yunanistan'a bağlanmasını öngörüyordu. Bu-
nun için bir de plan yapılmış ve bölgenin Rum nü-
fusunu daha fazla gösterebilmek, bölgeyi kolayca
Türklerin elinden alabilmek amacıyla işgal yılların-
da, Ege adalanndan ve Yunanistan'dan önemli ölçü-
de Rum nüfus getirtilmiştir. İşgal öncesi yaklaşık
200.000 civarında nüfusu olan İzmir, birden bire
500-600 bin nüfuslu bir kent haline gelmişti.
İzmir'in işgaliyle birlikte, tüm Ege'de bir direniş
İzmir'de Türk mahallelerinin genel görünümü. hareketi baş gösteriyor. İzmir'in işgal edilmesiyle
uygulama fırsatı bulmuş ve tek taraflı olarak Kapitü- başlayan "Türk Kurtuluş Savaşı", "Milli Mücadele",
lasyonları kaldırarak, yabancıların ayrıcalıklarına ya da "İstiklal Savaşı" olarak anılan süreç, gerçekte
son vermişti. Bu uygulama, İzmir'de olumlu sonuç bir kırılma noktasıdır. İşgal'den Kurtuluş'a uzanan
vermeye başlamış, pek çok Türk, İzmir ticaretinde yaklaşık üç buçuk yıllık bu zaman dilimi, Türk Ta-
ön plana çıkarak, iktisadi faaliyetlerde rol üstlenir rihi'ne bir çok ilki armağan etmiştir. Müdafaa-yı
hale gelmişti. Ancak savaşın ilerleyen yıllarında tica-
rete konu olan mallar bulunamayıp düşman donan-
maları İzmir limanını tehdit etmeye başlayınca, İz-
mir ticareti durma noktasına geldi. Bu durum Milli
İktisat yolundaki gelişmeleri sarsmıştır.
I. Dünya Savaşı'nın yitirilmesi, iktisadi açıdan İz-
mirli Türk tacirler için zor günlerin habercisi olur-
ken, siyasi açıdan da İzmir ve Ege için bir sonun
başlangıcı oluyordu. 15 Mayıs 1919'dan itibaren
tüm Ege bölgesi Yunan işgali altına giriyordu. Sevr
Antlaşması, başta İzmir olmak üzere, Ege Bölge-
Rıhtımda Yunan işgal kuvvetleri.

- 67 -
Hukuk kavramı, işgalden hemen önce İzmir'de top-
lanan ilk Ulusal Halk Kongresi'nde kullanılmıştı.
Yine, Kuva-yı Milliye kavramı da, Batı Anadolu'da
asıl anlamını bulmuştu, İzmir'in işgali ve bu işgal-
den kurtuluşun Türkiye'nin siyasi tarihi açısından
çok önemli sonuçlan olmuş, İzmir'in kurtuluşuyla
birlikte; monarşik, teokratik ve çok uluslu bir İmpa-
ratorluktan, ulusal, laik ve modern bir Cumhuri-
yet'e geçişin kapıları ardına kadar açılmıştır. İzmir yangını.

Kurtuluştan Sonra İzmir Ege'deki yerleşimlerden çekilmeye başlamış, ancak


9 Eylül 1922 İzmir'in olduğu kadar tüm Türki- çekildiği yerleri ateşe vermekten geri kalmamıştı.
ye'nin kurtuluşu ve bağımsızlığın başlangıcıydı. 30 Türk ordusunun izmir'e yaklaştığı haberlerinin gel-
Ağustos 1922 sonrası Türk birliklerinin İzmir yö- mesi üzerine, kentte garip bir huzursuzluk yaşan-
nünde ilerlemesiyle Yunan ordusu işgal ettiği maya başlamış, izmir'i terketmeye hazır pek çok ki-
şi ve aile, rıhtımda toplanmıştı. Evlerini terkeden bu
insanların gidiş hazırlığı, kentteki hayatı da durdur-
muş, ticaret hayatı yanında sosyal hayat da sönmüş-
tü. 13 Eylül Çarşamba günü, Ermeni mahallesinde
üç ayrı yerde alevlerin fışkırdığı görülmüştü. Öğle
saatlerine doğru rüzgarın da etkisini artırmasıyla
alevler kentin oldukça önemli bir kısmını sarmıştı,
izmir itfaiye örgütü olanca gücüyle yangını söndür-
mek için uğraş vermesine rağmen, yangın denetim
altına alınamamaktaydı. 15 Eylül'e kadar aralıksız
devam eden yangın, bu tarihte kontrol altına alma-
İzmir'in kurtuluşu. bilmişse de, 18 Eylül günü tamamen söndürülebil-
karşıya kalan İzmir, bu dönemde bir de uluslarara-
sı politika masasına yatırılıyor, Lozan'da barış ko-
şulları görüşülüyordu. Lozan Antlaşması aslında İz-
mir ve Ege'nin kaderini belirliyordu. Lozan görüş-
melerinin kesintiye uğradığı 1923 yılı başında ise,
Türkiye tarihi açısından İzmir'de çok önemli bir
kongre toplanır; bu İzmir İktisat Kongresi'dir.

Yangından sonra Kordon.


İzmir İktisat Kongresi ve
miştir. Sonrasında İzmir
Yangında İzmir'in önemli bir bölümü yok olmuş, Savaş sonrası Türkiye'nin iktisadî bakış açısını
20-25 bin civarında yapı yanmıştı. Alansal olarak, belirleyen en önemli olay, hiç kuşkusuz İzmir İkti-
İzmir'in 2 milyon 600 bin metrekarelik yerleşim sat Kongresi'dir. Kongrenin İzmir'de toplanması bir
parçası yok olmuştu, bu ise, Türk mahalleleri dışın- tesadüf değildi; işgalin tüm ağırlığını hissetmiş, sa-
da kalan kent parçasının dörtte üçüydü. İzmir'i İz-
mir yapan önemli öğelerden birisi olan I. ve II. Kor-
don da büyük tahribata uğramış, eski İzmir'den sa-
dece şehrin kenarları kalmış ve ortada tamamı yan-
mış koca bir delik açılmıştı.
Bu felaketten başka, Kurtuluş Savaşı sonrasında
İzmir'de büyük bir nüfus boşalması olmuştur. Bu
göçle birlikte, İzmir'in bütün ticaret ve sanayisi dur-
muş, kenti-n zenginliğini sağlayan sermaye de kenti
terketmiştir. Savaş sonrası İzmir'ine baktığımız za-
man, boş, terkedilmiş ve yanmış bir kent görürüz.
Kurtuluşun keyfini süremeden felaketlerle karşı İzmir İktisat Kongresi'ne katılan askeri ve sivil delegeler.

- 69 -
vaşırı yıkımını yaşamış, iktisadî bakımdan çökmüş önemli bir emek açığıyla karşı karşıya kalmıştır.
olan izmir, Kurtuluş Savaşı'nın bir sembolüydü. İzmir Ticaret ve Sanayi Odası'nın Cumhuriyetin
Şimdi bu sembol, iktisadî kurtuluşun, kozmopolit ilk yıllarındaki faaliyetlerine baktığımızda, temel so-
ekonomik yapıdan, ulusal ekonomik yapıya geçişin runun, bu emek açığını gidermek olduğu görülür.
de sembolü olacaktı. Kongre, 17 Şubat 1923'te İzmir Ticaret Odası, 1914 ve öncesindeki dönemi
Mustafa Kemal Paşa'nın konuşmasıyla açıldı. yakalayabilmek, eski etkinliği ve verimliliğini kaza-
izmir İktisat Kongresi, Cumhuriyet'e damgasını nabilmek için büyük bir çaba sarf etmiştir. Çünkü,
vuran ekonomik bir proje olup iktisat sahasında salt üretim dışında, mesela ticarette de İzmir'in eski
milli iktisadın manifestosu niteliğindedir. Özellikle ticaret limanı kimliği önemli ölçüde yıpranmıştır.
dış ticarette gayrimüslimler aradan çekilsin, dış Bu dönemde, rakip liman kentleri oluşmuştu. İzmir
dünya ile doğrudan biz ticaret yapalım diyen milli tüccarı, Trieste ve Pire'ye göç etmiş; özellikle levan-
iktisat düşüncesinin vurgulanmasından başka bir tenler ve yabancı ticaret erbabı bu yörelere gitmişti.
şey değildir. Akdeniz'in en işlek limanı ve ticaret kenti olan İz-
24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barışı, ba- mir, gün geçtikçe önemini kaybetmişti.
ğımsız Türkiye'yi dünyaya tanıtırken, Yunanistan ile
Türkiye arasında nüfus değişimini (mübadele) de Cumhuriyet Döneminde
karar altına almıştı. Cumhuriyetin ilk döneminde iktisadi Açıdan Yeniden Yapılanma
İzmir'in en büyük sorunu, mübadelenin, nüfus de- Savaşlar sonrasında tükenen İzmir'i, Cumhuri-
ğişiminin neden olduğu ekonomik düzensizlikler ya yetle birlikte yeniden canlandırmak için çalışmalara
da ekonomik sarsıntı idi. Gerçekten İzmir ve çevre- başlanmıştır. Öncelikle ticareti tekrar canlandırabil-
si önemli ölçüde dış göç veriyor, bir başka deyişle, mek için yabancı sermaye izmir'e çağırılmalıydı ve
Rum ve yabancı ahali bölgeyi terkediyordu. Bunun kentin buna ihtiyacı vardı. Bunun için yabancı dev-
karşılığında Müslüman ahali geliyordu. Fakat gi- letler, şirketler İzmir'e çağrılmakta ve İzmir'in zen-
denler büyük ölçüde kentli bir kesimdi ve tarım dı- ginliğini sağlayan yerel ürünler tanıtılmak isten-
şı sektörlerde ağırlıkları vardı. Halıcılık, ticaret ve mektedir. Yöre ürünlerinin sergilenip tanıtılması
benzeri sektörlerde çalışıyorlardı. Bu yüzden İzmir, yönündeki ilk çaba, İzmir iktisat Kongresi sırasında

- 70 -
gerçekleştirilmiş ve İzmir Fuan'nın ilk adımı sayılan Sanayi Birliği" ve bu tarihte çıkarılan Teşvik-i Sana-
"Numune Meşheri" açılmıştır. Daha sonra 1927 yı- yi Kanunu ile ciddi adımlar atmışlardır. İzmirli mü-
lında dönemin valisi Kazım (Dirik) Paşanın öncülü- teşebbisler on yıllık bir süre içerisinde İzmir şehrin-
ğünde "9 Eylül Meşheri" adıyla Fuar'ın kuruluşu deki sanayi tesisleri sayısını ikiye katlamışlar,
gerçekleştirilmiştir. İzmir Fuarı için yer aranırken, 1923'de 60 olan fabrika sayısı, 1933'de 129'a ulaş-
İzmir'in imarı da göz önünde bulundurulmuş ve mıştır. 1930'lu yıllardaki sanayileşme ise, bölgenin
yangın yeri 1936'da "Kültürpark" olarak imar edil- tarımsal ürünlerinin işlenerek iç pazara sunulması-
miş ve İzmir Fuarı, bu kent parkında düzenlenme- nı sağlayan bir sanayileşme idi.
ye başlanmıştır. Cumhuriyet sonrası ticari ve iktisadî hayatta et-
İzmir'in ticari yapısı ve tarımsal üretimi canlan- kin olma, ulusal burjuvazi yaratma çabasında olan
dırılmaya çalışılırken, bölgenin sanayileşmesi için kitle, azimle çalışmakta, ilk örnekleri görülmeye
de adımlar atılmaya başlanmıştı. Cumhuriyetin te- başlayan Halkçılık, doğal olarak dayanışma ve yar-
mel hedeflerinden birisi; iktisadi bağımsızlığı sağla- dımlaşma, dönemin en güçlü ideolojisi haline gel-
yabilmek için sanayileşmek idi. Bu doğrultuda İz- mekteydi. Bunun iktisadî hayata yansıması, 1924
mirli girişimciler, 1927 yılında kurdukları "İzmir yılında kurulan "İzmir Ticaret Birliği" adlı örgüt idi.
Bu örgüt, İzmir ticaret aleminin birbirleriyle yar-
dımlaşarak, iktisadi etkinliklerin millileştirilmesini,
yeni girişimcilerin ve tüccarların ortaya çıkıp geliş-
mesi için çaba harcamaktaydı. Bu ise, temelleri II.
Meşrutiyet yıllarında atılan, ancak savaşlar nedeniy-
le tam olarak uygulanamayan Milli İktisat projesinin
Cumhuriyet döneminde uygulanmaya başlamasın-
dan başka bir şey değildi.
İktisadi hayata ve piyasalara egemen olmak iste-
yen İzmirliler'in bankacılık, finans ve işletme kredi-
si konusunda ciddi sıkıntıları vardı. Çünkü Cum-
Kültürpark girişi.

- 71 -
huriyet'in ilk yıllarında bile İzmir'de faaliyet göste- sından sıyrılarak, tarım dışı yani kimya, demir-çe-
ren milli sermayeli banka sayısı çok azdı ve yabancı lik, otomotiv, kağıt gibi endüstriye dönüşmüştür.
sermayeli bankalar da Türk girişimcilere kredi açma İzmir 1950'li yıllardan itibaren, sanayileşme açısın-
konusunda yeterli desteği sağlamıyorlardı. Bunun dan önemli sıçramalar yapmışsa da, 1980'li yıllar-
üzerine İzmir ahalisi, dönemin valisi Kazım (Dirik) dan itibaren devlet tarafından gerçekleştirilen altya-
Paşa'nın öncülüğünde milli sermayeli bir banka pı yatırımlarından yeterince yararlanamayınca, ikti-
kurmaya girişmişlerdir. İzmir Esnaf ve Ahali Banka- sadi olarak gerilemeye başlamıştır. Ancak iktisadi
sı adıyla 1928 yılında faaliyete başlayan banka, tam olarak bu gelişme evrelerinde İzmir köyden kente
bir halk birlikteliği olup örgütlenme modeli açısın-
dan Türk iktisat tarihinde benzeri olmayan bir olu-
şum idi. Buraya kadar yaşanan gelişmeler, Cumhu-
riyet'in ilk evresini kapsamaktadır ve bu ilk evrede
İzmir, ticaret kenti olarak eski konumunu elde et-
meye, başka bir deyişle Osmanlı dönemindeki li-
man kent birikimini tekrar kurgulamaya çalışmıştır.
İzmir ve Ege'nin ticaretten sanayiye dönüşümü,
1945'de II. Dünya Savaşı'ndan sonradır. 1950 son-
rasında Marshall yardımlarıyla tarımda mekanizas-
yona gidilmesiyle Ege'nin kaderi yeniden çizilmiş,
hızlı bir değişim göstererek, özellikle izmir, tarımsal
ticaret ağırlıklı bir kent olmaktan sıyrılıp sanayi
ağırlıklı bir kent olmaya yönelmiştir. 1960'lı yıllar-
da, planlı ekonomik kalkınma döneminde İzmir,
hızlı bir sanayileşme sürecine girmiştir. 1970'li yıl-
ların ilk yarısı İzmir'de sanayiinin hızlanarak, çeşit-
lendiği bir dönem olmuş, tarım girdili sanayi yapı-
Cumhuriyet Meydanı ve Atatürk Anıtı.

- 72 -
göç alarak, nüfus ve kentsel yerleşim açısından bulabilmek çok zor bir işti, bu koşullar altında İz-
büyük değişimler yaşamıştır. mir şehrinin yenilenmesi çok zordu.
İzmir'in imarı için 1925 yılında yurtdışından uz-
Kentin Yeniden Yapılanması manlar getirilmiştir. Bu uzmanlar, yeşil alanlan,
Cumhuriyet rejimi, 1922'de yanmış, yıkılmış bir düzenli sokakları, bahçe içinde iki katlı evleri, geniş
kentin üzerine yeni bir İzmir inşa etmek zorunday- ve ortası ağaçlıklı bulvarları hedefleyen, Avrupa
dı. Burada yaşayan insanların doğru dürüst kentleri tarzında bir imar planını hazırlamışlardı.
barınabilecekleri evleri yoktu. Fakat bu dönemde, İdeal olarak hazırlanmış bu plan, iki katlı bahçeli
imar faaliyetlerine girişebilmek için para ve uzman konutlar dışında, 1929 dünya ekonomik bunalımı
yoktu. Hepsinden önemlisi, yapım ustası dahi nedeniyle uygulanamamıştır. İki katlı bahçeli

Borsa Binası

- 73 -
konutlar ise, 1960 ve 19701i yıllarda İzmir'in turulmaya çalışılmıştır. Günümüzde Fevzi Paşa ve
sanayileşme ve zenginleşmesine paralel, yoğun Gazi Bulvarları civarında görebildiğimiz, Vakıflar
yaşanan göçle birlikte, hızlı yapılaşmaya kurban Bankası, Osmanlı Bankası, Kardıçalı Han, Kavaflar
edildi ve dışarıya doğru genişleyemeyen kent, Çarşısı, Borsa Binası, İtfaiye Binası ile İzmir Milli
yukarıya doğru yükselerek 8-10 katlı binalara Kütüphane ve Operası bu mimari akımın ayakta
dönüştü. İzmir'in imar çalışmaları içinde en önemli kalmış ender örnekleri ve prestij yapılarıdır.
kazanmalarından birisi, hiç kuşkusuz Cumhuriyet
Meydanı ve bu meydanda yer alan Atatürk Anıtı'dır. Basın, Kültür ve Eğitim Hayatında
1925 yılında yapımı tasarlanan meydan ve anıt, an- Canlanma
cak 1929 yılında projelendirilmiş ve İtalyan heykel- 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtuluşu sonrasında
tıraş Canunica'ya ısmarlanmışsa da, ekonomik İzmir basını ve kültür hayatı yeni bir gelişme
bunalım nedeniyle ancak 1932'de dönemin sürecine giriyordu. Daha önce belirtmiş olduğumuz
Belediye Reisi Behçet Uz'un çabaları ile tamam- ve İzmir'de bu tarihe kadar varlığını sürdüren
lanabilmiştir. yabancı dildeki gazetelerin etkinliği sona erdi diye-
Yangın yerlerinin imarı çalışmaları sırasında biliriz. Ülkede milli bir devlet oluşturulma
yapılacak kamusal binaların mimarisine özen gös- çabalarına paralel olarak, Osmanlı döneminden beri
terilip erken Cumhuriyet dönemi mimarisi oluş- devam eden İzmir basını yeniden, özellikle ulusal
çıkarlar doğrultusunda örgütlenmeye başlamışlardı.
Bunların yanında yeni gazetelerin de yayın hayatına
girdiğine tanık olmaktayız.
1923 yılında temel ilkesini milliyetperverlik
olarak belirleyen ve kurucuları arasında İzmir'in
kültür hayatında önemli rol oynayan Hasan Ali
Yücel, Çiftçi Necati, Esat Çınar gibi isimlerin olduğu
Türk Sesi gazetesi yayın hayatına girmiştir. Bunun
yanında Haydar Rüştü'nün Anadolu gazetesi
İzmir Milli Kütüphane ve Elhamra Sineması

- 74-
yeniden yayın hayatına girerken, Yanık Yurt ismiyle kevi ve Milli Kütüphane Tiyatrosu olmak üzere,
yeni bir gazete daha yayınlanmaya başlamıştır. 1924 Nazım Şinasi Bey'in İzmir Sinema ve Tiyatrosu ve
yılında İzmir basınında önemli bir gelişme daha bundan başka, turneye çıkan tiyatrolar aracılığıyla,
yaşanır ve Yeni Asır gazetesi Selanik'ten izmir'e bu önemli kültür alanında da canlanma sağlanmış-
taşınır. Ayrıca Hizmet, Halkın Sesi ve Memleket tı. Sinemacılık alanında da önemli adımlar atılmaya
gazetesi İzmir'de Cumhuriyet'in ilk yıllarında yayın- başlanmış, Palas, Asri, Kulüp, Lale, Sakarya, Milli ve
lanan gazeteler olarak gözükmektedir. Milli Kütüphane Sinemaları ismini taşıyan birçok
Cumhuriyet döneminde basının yanı sıra, kitap sinema, İzmirlilere kültürel hizmet sunmaktaydı.
basımında da önemli gelişmelerin yaşandığına tanık İzmir'de Cumhuriyet döneminde eğitim alanında
olmaktayız. Özellikle 1928'deki harf devriminden çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Mevcut eski
1950 yılına kadar, 1795 adet kitap basılmıştır. Eski okulların yanında, özellikle Kurtuluş Savaşı'nın
harflerle, İzmir'de, aşağı yukarı 500 kitap basıldığı anısını canlandırmak için Hakimiyet-i Milliye,
göz önüne alınırsa, 20 yıl gibi kısa bir dönemde Misak-ı Milli, İstiklal, Cumhuriyet ilkokulları açıl-
1795 kitabın basılması İzmir'in kültürel hayatında mıştır. Ortaokulların sayısı artırılmış, Atatürk Lisesi
son derece önemli bir gelişmeyi işaret etmektedir. adıyla yeni bir lise kurulmuştur. Ayrıca İzmir'de
İzmir'in kültür hayatında, 1927 yılında yayınlan- üniversitenin temeli kabul edeceğimiz Yüksek
maya başlayan ve yazarları arasında dönemin ünlü Ticaret Okulu da bu dönemde eğitime açılmıştır.
kültür, sanat ve siyaset adamlarının yer aldığı, Fikir- XXI. yüzyılın başında bulunduğumuz bu
ler dergisi çok önemli bir rol üstlenmiştir. Görül- dönemde İzmir, üç üniversitesi, yüzlerce lise, ilk
düğü üzere Cumhuriyet döneminde İzmir, ulusal öğretim okulu ve yüz binlerce öğrencisi ve birçok
basın ve yayın çalışmaları açısından son derece kültür ve sanat kuruluşuyla bir büyük şehir olup,
önemli bir düzeye gelmiştir. geleceğe umutla bakabilmektedir.
Kozmopolit Osmanlı döneminde tiyatro ve sine-
ma gibi kültürel faaliyetlerde levantenler, yabancılar
ve gayrimüslim Osmanlı tebaası ön planda yer al-
maktaydı. Cumhuriyet sonrasında başta İzmir Hal-

- 75 -
EK

İZMİR'İN
TARİHSEL MEKANLARINDAN
ÖRNEKLER

Tepekule Höyüğü (Bayraklı)


Kentin başlangıcı hakkında bugün Bayraklı sem-
tinde yer alan ve Tepekule olarak bilinen ören
yerinin, eski İzmir'in kuruluş yeri olduğuna pek
şüphe bulunmamaktadır. Burasının kuruluş yeri
olarak seçilmesi, dışarıdan gelecek saldırılara karşı
savunma kolaylığı sağlamasındandır. Kuruluş Tepekule Höyüğü'nde bir ev kalıntısı.

yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin başında döneminden geriye kalan en önemli miras, şehrin
güvenlik kadar ticari aktivite de belirleyiciydi. Bir kendisidir. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, ken-
yarımada üzerinde bulunuşu, kente doğal bir liman tin ızgara planlı, yani birbirini dik kesen sokaklarla
imkanı sağladığından, deniz ticaretine uygun ortam örülü bir yapıda olduğu anlaşılmıştır. Kente ilişkin
hazırlıyordu. önemli bulgular arasında iki tapmak, şehrin surları,
Bayraklı'da yapılan kazılarda elde edilen bulun- sivil mimari örnekleri, cadde, sokak ve çeşmeler
tular, İzmir'in kuruluşunun I.Ö. 3000 yıllarına sayılabilir.
kadar indiğini göstermektedir. İzmir'in bu ilk

- 76 -
Kadifekale Agora
İzmir'in yeniden kurulması, Türkçe'de Büyük İs- İzmir, Roma İmparatorluğu döneminde önem
kender diye bilinen Makedonyalı Alexandros'a bağ- kazanmış ve ticaret kenti olma özelliğini geliştirmiş-
lanır. Büyük İskender İran seferinin başlarında, İ.Ö. tir. Roma İmparatorluğu döneminde kentin pek çok
334 yılında Pers Imparatorluğu'nun Anadolu'daki eser kazandığı bilinmektedir. Cadde ve sokaklar taş
ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine döşeme ile kaplanmış, kentin görüntüsüne Roma
ilerlemişti. Bu harekat sırasında İzmir yöresine gel- mimarisi hakim olmuştur. Ancak ne yazık ki bu
miş ve söylenceye göre; şimdiki Kadifekale civarın- eserlerden büyük çoğunluğu günümüze ulaşama-
mıştır. Fakat Roma dönemi eserlerinden bazılarının
kalıntıları, İzmir'in geçmişten getirdiği izler olarak
kentte yaşamaktadır. Bu kalıntıların başında hiç
şüphesiz Agora gelmektedir.
Her türlü tahribata uğramasına ve bakımsızlığına
rağmen büyük bölümü günümüze ulaşabilmiş olan
devlet agorası Roma dönemi yapılan içinde en dik-
kat çekici olanıdır. İ.S. 178'deki deprem sonrasında
tamir edilmiş şeklini yansıtan agoranın bir bölümü
de, kazı çalışması yapılmadığı için toprak altın-
Kadifekale
dadır.
da ilahi bir işaret almış ve kendisinden orada yeni
bir Smyrna kenti kurması istenmişti. Kentin kuru- Konak Meydanı
luşunun iskender'in önde gelen iki komutanı XVIII. yüzyılda başlayan, Osmanlı Devleti'nin
tarafından gerçekleştirildiği kabul edilmektedir. modernleşme sürecinin kentlere yansıması, XIX.
Bilindiği üzere Kadifekale, bu dönemin bir hatırası yüzyıl başlanna denk gelmiş ve bu dönüşüm, ,İz-
olarak kentin üzerinde bir taç gibi durmaktadır. mir'in fiziksel yapısında yeni bir kentsel dokunun
ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur. Bu nedenle

- 77 -
Konak Meydanı Hükümet Konağı

imparatorluğun diğer kentlerinde olduğu gibi İz- ailesinin konağıdır. Bu konağın dış avlusunu çev-
mir'de de, XIX. yüzyıl öncesinde kamusal bir mer- releyen duvarların daha doğrusu cümle kapısının
kez bulmamız mümkün değildir. Dolayısıyla İz- önündeki küçük boş alan, İzmir'in ilk Konak mey-
mir'de böyle bir merkezin oluşumu, devletin mo- danıdır.
dern bir monarşi olma yoluna girmesine bağlı Konağın arka tarafında küçük bir türk mezarlığı
olarak ortaya çıkabilmiştir. olan sulu mezarlık, Meydanın denize doğru ucun-
da ise bugün de hala varlığını sürdüren Ayşe Hatun
Katipoğlu Konağı Camii yani Yalı Camii yer alırdı.
XIX. yüzyıldan itibaren oluştuğunu belirttiğimiz II. Mahmut'un devlet yönetimini merkezileştir-
konak çevresindeki kamusal mekanın başlangıcı İz- me amacıyla, ayanları tasfiye etmesinden Katipoğlu
mir'in ünlü ayan ailesi Katipoğulları'na uzanmak- ailesi de nasibini almış ve konak, ailenin diğer mal-
tadır. XVIII. yüzyılın başından itibaren varlığını bil- larıyla birlikte 1816 yılında devletleştirilmiştir. Bun-
diğimiz aile, belirtilen yüzyıl içinde giderek güçlen- dan sonra Konak, İzmir mutasarrıflarının ikamet-
miş ve İzmir'in yönetiminde en etkili odaklardan gahı ve aynı zamanda İzmir sancağının idari binası
birisi olmuştur. İşte Konak Meydanı olarak bil- olarak hizmet vermeye başlamıştır. 1863 yılına
diğimiz meydana adını veren yapı, Katipoğlu gelindiğinde, Katipoğlu ailesinden kalan, yıkılmaya

- 78 -
yüz tutan ve İstanbul'a yazılan raporlarda harabeye
dönüştüğünden söz edilen konağın tamiri talep
edilmekteydi. 1864'de İzmir, Aydın Vilayeti'nin
merkezi haline getirilmiştir. Bu değişiklik hükümet
konağı projesinin de yeniden ele alınmasına ve
revize edilmesine neden olmuştur. Yeni hükümet
konağının yapılırken binanın gösterişli olarak yapıl-
ması ve bir prestij kurumu olarak tasarlanması
düşünülmüştür, inşaat 1869-70'de başlayabilmiş ve
1872'de tamamlanabilmiştir. San Kışla

Paşa ve izmir kadısına yazılan emirde, kışlanın


San Kışla yapılması için gerekli hazırlıkların tamamlanması,
Yeniçeri Ocağı'nın 1826'da kaldırılması son- özellikle deniz kenarında bir yer seçilmesi isteniyor-
rasında yeni kurulan ordunun nefer ve subaylarını du. Deniz kıyısında kışla yapılabilecek büyüklükte
İzmir'de barındıracak, talimlerini yapabilecek ve bir arsa bulunmadığından, saymış olduğumuz
ticaret açısından istikrarlı ortam oluşturmak ticarethane ve evlerin satın alınarak yıkılması,
amacıyla bir kışlanın inşa edilmesi acil bir durum denizin doldurulması ve açılacak bölgede kışla
olarak ortaya çıktı. binasının yapılması kararlaştırılmış ve bu çalışmalar
Bugün Konak Meydanı olarak bildiğimiz alanın sonrasında 1829 yılında ünlü Sarı Kışla tamam-
1826 yılından önceki durumunu görme şansımız lanarak, faaliyete girmiştir. Katipoğlu Konağı'nın
olsaydı, yukarıda belirttiğimiz gibi Sarı Kışla'mn idari bir bina olarak kullanılmaya başlanması ve
yerleştirildiği sahada 10 sabun atölyesi, büyük bir Sarı Kışlanın 1829'da bitirilmesiyle kamusal bir
tuz-hane, 4 kahvehane, 3 manav dükkanı, 3 mey- mekanın oluşumunun ilk evresi tamamlanmıştı.
hane, çeşitli vakıf dükkanları, 44 odalı bir
Yahudihane ve bazı evlerden oluşan bir doku ile Rıhtımın Oluşturulması
karşılaşacaktık. 1826 yılında İzmir muhafızı Hasan İzmir'in idari merkezi olarak Konak Meydanının

- 79 -
Hastane
Türkler dışındaki bütün toplulukların İzmir'de
hastanesi olduğu halde, Türklerin ilk hastanesi
1849'da Gureba-yı Müslimin adıyla inşa edilir.
1909'dan sonra yaygınlaşan memleket hastaneleri
kapsamında, eski hastane, 3. bloku yapılarak geniş-
letilir.
Pasaport ve Rıhtım

oluşmasının ikinci evresi, 1850'li yıllarda başlamış-


tır. Bu bağlamda yapılan yatırımların başında yeni
rıhtımın inşası (1867-1876) gelmektedir. Rıhtım
projesi, İzmir'in eski limanı yani iç limanın dol-
durulması sonucunu da doğurduğundan, kentin
denizden görünümü iyiden iyiye değişiyordu. Bu
değişim iç liman girişindeki Liman kalenin yıkıl-
masıyla iyice belirginleşti.

İzmir İdadisi

İdadi/Adliye
1886 Temmuzunda İzmir İdadisi olarak eğitim
faaliyetlerine başlar, işgal döneminde işgal komiser-
liği tarafından mahkeme olarak kullanılır ve bu iş-
levini 1922'den sora 1970'de yanıncaya kadar sür-
dürür.

Gureba-yı Müslimin Hastanesi

- 80 -
Saat Kulesi çevesinde 1 Eylül 1901 tarihinde tören ve şenlikler-
Saat Kulesi, Konak Önü veya Kışla Meydanı le açılmıştır.
olarak bilinen alanın ortasına yakın bir yerde, döne-
min valisi Kamil Paşa ve Belediye Reisi Eşref Asansör
Paşa'nın gayretleriyle inşaatına 1 Eylül 1900 tarihin- İzmir'in Karataş semtinde, Mithatpaşa Cad-
de başlanmış ve yaklaşık bir yıl süren bir yapım desi'nden yaklaşık 40 m. yükseklikteki Halil Rıfat
süresinden sonra, dönemin Osmanlı Sultanı II. Ab- Paşa Caddesi'ne çıkmak için, 1907'de İzmir tüccar-
dülhamit'in 25. cülus (tahta çıkış) kutlamaları çer- larından Nesim Levi tarafından yaptırılmıştır. 1942

Asansör

yılında işadamı Şerif Remzi Reyent'e devredilen


Asansör, 1997 yılında Büyükşehir Belediyesi'ne
bağışlanmıştır.

Kordon
1860'lı yıllara kadar İzmir'de düzenli liman ve
rıhtım bulunmamaktaydı; bu durum, gemilerin
yükleme ve boşaltma işlemlerinde güçlük yarattığı
Saat Kulesi

-81 -
gibi, kaçakçılığa da büyük çapta olanak sağladığın- katarlan, Alsancak Garı'na gelen malları Birinci Kor-
dan gümrük gelirlerinde önemli kayıplara yol aç- don'dan geçirerek İzmir Limanı'na taşıyarak,
maktaydı. 1860'lı yılların ortalarında demiryolu gemilere yüklenmesine yardımcı olmaktaydı.
hatlarının işletmeye açılması ve yöreden gelen mal-
ların akışının hızlanması ve artması nedeniyle,
Alsancak Garı
büyük tonajlı gemilerin rahatça yanaşıp, yükleme
1856 yılında İzmir-Aydm demiryolu hattının
yapabilecekleri bir rıhtıma ihtiyaç duyulmuştur.
yapılması için imtiyaz, İngiliz girişimci Wilkin ve
1867'de J. Charnaud, A. Baker ve G. Guerracino ad-
dört arkadaşına verildi. İmtiyaz 1857 yılında "İz-
lı İngiliz tüccarların kuracakları kumpanyaya Rıh-
tım inşaatının imtiyazı verilmiştir. Şirket 1869'da
inşaata başladı ve rıhtımın önemli bir bölümü, 1876
yılında tamamlanarak hizmete açıldı. İngilizlerin
Alsancak Garı'nı kurmaları, ardından Gümrük
önünden Alsancak'a kadar Rıhtım yapılması ve rıh-
tıma tramvay hattının döşenmesi, İngilizleri ticari
ilişkilerde ön plana çıkarmıştır. Birinci Kordon'a
döşenen tramvay hatları ile gündüzleri yolcular
taşınırken, geceleri tramvay hattında çalışan tren

Alsancak Gan

mir'den Aydın'a Osmanlı Demiryolu" kumpan-


yasına devredildi ve Alsancak Garı'ndan başlayan
133 kilometrelik İzmir-Aydm demiryolu hattı,
1866 yılında hizmete açıldı.

Kızlarağası Hanı
İzmir'in ticari etkinliklerinin başlaması üzerine,
Kordon

- 82 -
XVIII. yüzyıldan itibaren denize yakın ticaret böl- de de yedi küçük kubbesi ile tek şerefeli minaresi
gesinde hanlar inşa edilmeye başlanmıştır. Hanlar, bulunmaktadır. Mihrap, minber ve vaaz kürsüsü
İzmir'in Osmanlı-Türk çehresini yansıtan binalar- son derece özenle süslenmiş olan yapı, günümüze
dır. Bu binalardan günümüze kalan örnekler son oldukça sağlam bir biçimde ulaşmıştır.
derece azdır. Günümüzde restore edildikten sonra
önemli bir merkez haline gelen Kızlarağası Hanı,
Yalı (Konak) Camii
1744 yılında Sultan I. Mahmut'un Kızlarağası Hacı
XVIII. yüzyılda yapıldığı dönemde deniz
Beşir Ağa tarafından yaptırılmış, iki katlı, dört kapılı
kenarında bulunduğu için Yalı ismini alan bu camii,
bir handır.

Hisar Camii

Hisar Camii Ayşe Hatun ismiyle de anılmaktaydı. Caminin


yapım tarihi hakkında 1755 ve 1774 olmak üzere
Hisar Camii adını, yapıldığı dönemde ynıbaşın-
iki farklı tarih ileri sürülmektedir. Ancak XVIII.
da bulunan Hisar'dan almıştır. Bu camii İzmir'in
yüzyıla ait olan bu eseri, İzmirli Ayşe Hatun, deniz
tarihsel iş merkezinde olup 1597 yılında Yakup Bey
kıyısındaki medresesinin avlusuna Kütahya
tarafından yaptırılmıştır. Ortadaki büyük kubbesi
çinileriyle bezeli ve tek minareli zarif bir biçimde
sekiz adet fil ayağı üzerinde durmakta, yanlarda
yaptırmıştır.
üçer büyük, arkada üç küçük ve son cemaat yerin-

- 83 -
Cumhuriyet Meydanı ve Atatürk Anıtı Erken Cumhuriyet Dönemi
1922 yangını sonrasında İzmir'in imar çalış- Mimari Örnekleri
maları içinde en önemli kazanmalarından birisi, hiç 1922 yangını, İzmir'e çok büyük bir yangın yeri
kuşkusuz Cumhuriyet Meydanı ve bu meydanda hediye etmişti. Yangın yerlerinin imarı çalışmaları
yer alan Atatürk Anıtı'dır. Meydan ve anıt, İzmir'in sırasında yapılacak kamusal binaların mimarisine
kentsel planlaması bakımından en önemli göster- özen gösterilip, görkemli yapılarla, erken Cum-
gelerinden birisidir. 1925 yılında yapımı tasarlanan huriyet dönemi mimarisi oluşturulmaya çalışılmış-
meydan ve anıt, ancak 1929 yılında projelendiril- tır. Bu binalardan bazıları Fevzi Paşa Bulvarı ve Gazi
miş ve İtalyan heykeltıraş Canunica'ya ısmarlanmış- Bulvarı girişinde bulunup, günümüze kadar var-
sa da, ekonomik bunalım nedeniyle ancak 1932'de lığını sürdürmüşlerdir.
dönemin Belediye Reisi Behçet Uz'un çabaları ile
tamamlanabilmiştir. Vakıflar Bankası Binası (Çatalkaya Ham)
Günümüzde Vakıflar Bankası olarak hizmet
İzmir Milli Kütüphane
veren, Fevzi Paşa Bulvarı girişinde sağ köşede bulu-
ve Elhamra Sineması nan bina, Mimar Kemal Bey tarafından 1931 yılında
Türkiye'nin Milli adını taşıyan ilk Kütüphanesi Çatalkaya adını taşıyan bir iş hanı olarak yapılmıştı.
olan İzmir Milli Kütüphanesi, İttihat ve Terakki Fır- İzmir'in imarı çalışmaları sırasında yapılan bina, er-
kası'nın çabalarıyla, 1912 yılında okumuş, kültürlü ken Cumhuriyet döneminin 1. Milli Mimari
Türk gençlerinin yetiştirilmesi amacıyla, Beyler Akımı'nm ve Art Deco stilinin özelliklerini taşımak-
Sokağı'ndaki Salepçizade Konağı'mn selamlık tadır.
bölümünde hizmete girmişti. Bugünkü binasının
yapımına 1922'den sonra başlanarak, 1926 yılında Osmanlı Bankası
Elhamra Sineması tamamlanarak hizmete açılmış, Osmanlı Bankası'nın İzmir Şube binası olarak
kütüphane binası ise 1933 yılında tamamlanabil- yapılan bina, Fevzi Paşa Bulvarı girişinde sol köşede
miştir. Bu anıt eserin projesi Mimar Tahsin Sermet bulunmaktadır. 1926 yılında Mimar M. Mongeri
Bey tarafından Neo-Klasik tarzda hazırlanmıştır. tarafından yapılan bina, 1. Milli Mimari Akımı'nm

- 84 -
kuruluşundan itibaren birçok bina değiştiren Borsa,
şimdiki hizmet binasına ancak 1928 yılında
kavuşabilmiştir. Yangın mahallinin imarı çalış-
malarında İzmir Belediyesi tarafından verilen arsa
üzerine yapılan binanın mimarı Tahsin Sermet Bey
olup, bina 1. Milli Mimari Akım'ının özelliklerini
yansıtmaktadır.

İzmir Devlet Tiyatrosu


(Eski Türk Ocağı Binası)
1925 yılında Türk Ocağı İzmir Şubesi binası
Osmanlı Bankası olarak yapılan eserin mimarı Yüksek Mimar Nec-
örneklerindendir. Özgün bir mimarisi olan eser, İz-
mir'de erken Cumhuriyet dönemi binalarının önde
gelenlerindendir.

Ziraat Bankası
Gazi Bulvarı üzerinde yer alan Ziraat Bankası
binası, 1930 yılında yapılmıştır. Erken Cumhuriyet
dönemi eserlerinden olan bu bina, hem 1. Milli
Mimari akımının, hem de Art Deco stilinin özellik-
lerini taşımaktadır.
Türk Ocağı

Borsa Sarayı mettin Emre Bey'dir. Yapı 1. Milli Mimarlık tarzının


İzmir Ticaret Borsası, Türkiye'nin ilk ticaret bor- özelliklerini taşıyan, kubbeli, iki katlı zarif bir ör-
sası olup 1891 yılında faaliyete başlamıştır. Ancak nektir.

- 85 -
Saint Polycarpe
Kilisesi
Katolik inancına göre İz-
mir'in koruyucu azizi olarak
kabul edilen Saint Poly-
carpe'm hatırası için yapıl-
mış Katolik kilisesidir.
Kilisenin yapımı 1625 yılına
Kültürpark'ta Sergi Sarapı ve göl.
kadar gitmektedir. Yapıl-
dığında deniz kenarında Fuar
olan, günümüzde Gazi Os- Ticari ilişkilerin yoğun yaşandığı bir liman kent
man Paşa Bulvarı üzerin- olan İzmir, Yunan işgali ve sonrasında kentin yan-
deki bu kilise, bir çok tadi- masıyla, bu özelliğini yitirmişti. Kurtuluş sonrası
lat geçirdikten sonra kentin uluslararası ticari kimliğinin yeniden canlan-
Saint Polycarpe
1898'de son şeklini almıştır. dırılması, ürünlerinin dış pazarlara tanıtılması ih-
Kilisenin bu son halini ger- tiyacı vardı. Bunun için daha 17 Şubat 1923'te ger-
çekleştiren mimar, İzmir Saat Kulesi'nin de mimarı çekleştirilen İzmir İktisat Kongresi sırasında İzmir
olan Raymond Pere'dir. Fuarı'nm temeli sayılabilecek, Yerli Malları Sergisi
düzenlenmiştir. Bu geçici sergiden sonra, 1927
Beth Israel Sinagogu yılında Vali Kazım Paşa'nm girişimleriyle, 9 Eylül
Mithat Paşa Caddesi üzerinde bulunan bu Meşheri adıyla sergiler, önce Mithatpaşa Sanat Ens-
Sinagog, Kamil Paşa'nın Aydın Vilayeti Valiliği titüsü'nde, daha sonraları günümüzde Efes Oteli
döneminde (1895-1907), Karataş civarında yaşayan olan sahada açılmıştır. 1931 yılında uluslararası
Museviler'in ibadetlerini yapabilmeleri için inşa statüye kavuşan İzmir Fuarı, 1936 yılından itibaren
edilmiş, İzmir'in en büyük ve seçkin havrasıdır. yangın yerlerini imar etmek amacıyla yapılan Kül-
türpark'ta düzenlenmeye başlanmıştır.

- 86 -
KAYNAKÇA

- Aksoy, Yaşar, Bir Kent, Bir İnsan, (İzmir'in Son - İzmir Kent Kültürü Dergisi, Cilt. 1-5
Yüzyılının Tarihi), İstanbul, 1986. - "İzmir", Yurt Ansiklopedisi.
- Aksoy, Yaşar, 70 Yıllık Sevda, İzmir Fuarı, İzmir, 2001. - Huyugüzel, 0. Faruk, İzmir, Fikir ve Sanat Adamları
- Aksoy, Yaşar, Smyrna - İzmir, Efsaneden Gerçeğe, İzmir, ( 1 8 5 0 - 1 9 5 0 ) , Ankara, 2001.
2002. - Kıray, Mübeccel B., Örgütleşemeyen Kent İzmir,
- Akurgal, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul, 1990. Ankara, 1971.
- Akurgal, Ekrem, Eski İzmir I, Ankara, 1993. - Konstantin Oikonomos-Bonaventure F. Slaars, Destanlar
- Akurgal, Ekrem, Eskiçağda Ege ve İzmir, İzmir, 1993. Çağından 19. Yüzyıla İzmir, (Çev. Bilge Umar), İstanbul,
- Akurgal, Ekrem, Ege, Batı Uygarlığının Doğduğu Yer, 2001.
İzmir, 2000. - Kütükoğlu, Mübahat, İzmir Tarihinden Kesitler, İzmir,
- Aktüre, Sevgi, Bronz Çağda Anadolu Kentleri, İstanbul, 2000.
1997. - Kütükoğlu, Mübahat, 15. ve 16. Asırlarda İzmir
- Atay, Çınar, İzmir'in İzmir'i, İzmir, 1993. Kazasının Sosyal ve İktisadi Yapısı, izmir, 2 0 0 0 .
- Atay, Çınar, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e İzmir Planları, - Martal, Abdullah, Değişim Sürecinde İzmir'de Ticaret ve
İzmir, 1998. Sanayileşme, İzmir, 1999.
- Batur, Enis (Ed.), Üç İzmir, İstanbul, 1992. - Okurer, Mehmet, Kuruluştan Kurtuluş'a İzmir, İzmir,
- Baykara, Tuncer, İzmir Şehri ve Tarihi, izmir, 1974. 1970.
- Benevelo, Leonardo, Avrupa Tarihinde Kentler, (Çev. - Pınar, ilhan, Hacılar, Seyyahlar, Misyonerler ve Izmir-
Nur Nirven), İstanbul, 1995. Yabancılarm Gözüyle Osmanlı Döneminde İzmir, 1608-
- Beyru, Rauf, 19. Yüzyılda İzmir'de Yaşam, İstanbul, 1918, İzmir, 2001.
2000. - Politis, Kozmas, Yitik Kentin Kırk Yılı, İstanbul, 1992.
- Bilget, Adnan, Son Yüzyılda İzmir Şehri, İzmir, 1949. - Serçe, Erkan, İzmir'de Kitapçılık, İzmir, 1996.
- Darkot, Besim, "İzmir", islam Ansiklopedisi, C. V. - Serçe, Erkan, izmir'de Belediye, İzmir, 1998.
- Ersoy, Bozkurt, İzmir Hanları, Ankara, 1991. - Umar, Bilge, Türkiye Halkının İlkçağ Tarihi, izmir,
- Goffman, Daniel, İzmir ve Levanten Dünya 1550-1650, 1982.
(Çev. A. Anadol-N. Kalaycıoğlu) İstanbul, 1995. - Umar, Bilge, Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi, İzmir,
- Goffman, Daniel, Osmanlı İmparatorluğu'nda İngilizler 1998.
1 6 4 2 - 1 6 6 0 , (Çev.A. Başçı-Sander), İstanbul, 2001. - Umar, Bilge, ilkçağda Ionia, İstanbul, 2001.
- Gürsoy, Melih, Bizim İzmir'imiz, (Yayın Yeri Yok), 1993 - Umar, Bilge, İzmir 1950, İstanbul, 1999.

- 87 -

You might also like