You are on page 1of 378

T. C.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
A raştırm a ve Siyaset Planlam a
Genel M üdürlüğü

5oyii>

TÜRKİYE DIŞ POLİTİKASINDA 50 Y IL

C U M H U R İ Y E T İ N İLK ON YILI
¥E
B ALK A N PAKTI
(1923 - 1934}

ü
■^
»üöv ‘*
32.Í
■ :• : ! ;/ e■
, >o -.r/; ; : . : ■
In u yo r

I. C um huriyetim izin:50 nci yıldönümünüu kutfeü^nasın


bir k atk ı olmak üzere yapılan «Türkiye Dış Politikasında ¡50
Yıl»a ait yayınların 1923 - 1934 devrelerini ih tin a eden İ l l i pü
cildinin sonuncu bölümüne kadar olan bütün kamuları ŞÜKRAN
GÜNEŞ tarafından, sonuncu bölümü olan Balkan P a k tı kısmı
A L Î H İK M E T A L P tarafından hazırlanm ıştır.

E ski yazılı doküm anların okunmasında Ahmet Dunılıı ve


Osman Sipalıi’nin değerli yardım ları olmuştur.

M etinler A raştırm a ve Siyaset Planlam a Genel M üdürlüğü


A raştırm a Dairesince verilen nihai şekli ile yayınlanm ıştır.

H. Y ukarıda belirtilen amaçla, özel bir inceleme mahiye­


tinde hazırlanan bu kitapta, esas itibarile belgelere istinad edil­
mekle beraber, yer alabilecek m ütalâalara, D ışişleri B akanlığı­
nın resmi görüşlerini yansıtan beyanlar niteliği atfedilemiyeeeği
tabiidir.

I I I . İncelemenin amacı, tarih î olayların bütününü ele al­


m aktan ziyade, TürkiyeTıin bu devredeki dış politikasının
düşünülüş ve uygulanışı hakkında belgelere dayanan aydınlat­
m alarda bulunm ak olduğundan, ta rih î olayların kronolojik ola­
rak inşası yoluna gidilmeyerek, konular, çeşitli devletler ve so­
ru n lar açılarından tertiplenm iştir. F ak at olaylar zincirini göz­
den kaçırmam ak için gerektiğinde ilgili konulara atıflarda bu­
lunulm uştur.
«s»

B u sebeple, bir yandan bazı tekerrürlere, diğer yandan da


bağışlanacağı um ulan eksikliklere rastlanabilecektir.
Bahis tertibini, vukua gelen olayların bizatihi tarihî öne­
minden ziyade, o tarihlerde gerektirdiği diplom atik faaliyetin
yoğunluğu geniş ölçüde etkilem iştir. Bazı ahvalde, diplomatik
faaliyetlerin günü gününe takibi gerekm iştir.

'IV. Olayların yaşandığı ve diplomatik' faaliyetlerin cere­


yan ettiği günlerin hayasını, bunlara katılanlarnı şahsiyet ve
üslubunu aksettirebilm ek için belgeler ve m etinlerdeki bazı ha­
ta la r/y a b a n c ı kelimeler, vb. aynen muhafaza edilmiştir.
Ö N S Ö Z

Lozan’dan sonra, Türkiye dış politikasının barış üzerinde


kuruluşu devresi başladı. T ürkiye’nin çeşitli devletlerle ilişki­
leri sağlandı. Lozan’ın gerekleri uygulam aya geçirildi.
Boğazlar yabancı kontrolünde ve askersizleştirilm iş bölge
içinde idi.
H udutlarım ızda tehditler, dışarıdan yapılan tahrikler, kuş­
kulu dosluklar, anavatandan koparılmış m ilyonlarca göçmen,
kaybedilen mal ve mülk, tesbiti gereken hudutlar, m illileştirile­
cek müesseseler, ödenecek borçlar, herşeyiııi baştan kurm ak zo­
runda olan genç devletin dış politikasının çözümlenmesi gereken
ağır sorunlarıydı.
B u sorunlar birer birer çözüldükten ve çözümler içinde gü­
ven y aratıld ıktan sonra, T ürkiye’nin dış politikası B alkan P a k ­
tı ile çok taraflı ilişkiler alanına adımını atmış oldıı.
Y ukarıda sözü edilen, bngiin uzun izahları caıısıkıcı tefer­
ru a t gibi görünebilen, nisanlarım ızın yaşam ına doğrudan doğru­
ya etkili meselelerin bütün ağırlığı, denilebilir ki, bir bakım a
milletimize yeteri ile yansım am ıştır.
Çünkü memleket devrim lerin şevki ve heyecanı ile dolu idi.
A tatü rk çok sevdiği ve bütün ihtişam ıyla aydınlattığı hu
yıllarda m illetin kaderini her yönüyle çizmekte idi.
B ütün yurdun m utluluğuna olan somut, saydam ve ortak
b ir üm idin ilk ışığı görüldü.
U nutulm az on yıl__
A nkara, Ocak 1974

Faruk Celiloğlu
— V —
İ Ç İ N D E K İ L E R

G İ R İ Ş ......................................................................................... . > 1 — 10

TÜRKİYE - SOVYET RUSYA İ L İ Ş K İ L E R İ ............................1 0 — 34

TÜRKİYE - AFGANİSTAN İ L İ Ş K İ L E R İ ...................... 3 4 — 41

TÜRKİYE - İRAN İ L İ Ş K İ L E R İ ....................................... 4 1 — 72

TÜRKİYE - İNGİLTERE İ L İ Ş K İ L E R İ ...................................... 73 — 122

TÜRKİYE - FRANSA İL İŞK İLER İ........................................... 123 — 133

OSMANLI B O R Ç L A R I............................................................ 134 — 152

YUNANİSTAN’LA İLİŞK İLER 153 — 275

TÜRKİYE - İTALYA İL İŞ K İL E R İ......................................... 276 — 287

TÜRKİYE - MİLLETLER CEMİYETİ İLİŞKİLERİ . . . . 287 — 307

BALKAN P A K T I........................................................................ 308—368

— VII —
G İ R İ Ş

Reisicum hur Gazi M ustafa Kemal Paşa Lozandan bir y ıl sonra


1 Kasım 1924 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin II nci Devre
2 nci Toplantı yılını açış n u tk u n d a bu günlerdeki dış politikam ızla
ilgili olarak şöyle söylüyordu :
“Efendiler; m üsaadenizle vaziyeti hâriciyem iz hakkında bir h u ­
lâsa yapm ak istiyorum. Geçen içtim a senesinde Lozan Sulh m u ah e­
desi mevkii m eriyete vazolunm uştur. Bu suretle uzun h arp senelerin­
den sonra ayrıca devam etm iş olan devrei m eşkukiyet zail olmuş ve
Türkiye C um huriyeti ile m üm zi devletler arasında m ünasebatı ta ­
biiye yoluna gidilmiştir. M uallâk m esail m uahedenin derpiş ettiği
cereyanı tabiiyedir. Musul vilayeti için h ak ve adalet dairesinde itti­
haz edileceğini üm idettiğim iz k a ra ra in tizar ediyorum. un e
|j q

A hiren statükonun m uhafazasında zu h u r eden ihtilâfın Cemi­


yeti Akvam Meclisinde m uvakkat bir surette tesviyeye ik tiran ettiği
h ab er alınm ıştır.
Fransa C um huriyeti ile geçen sene bidayetinde zuhur etmiş olan
hudut hadisatı süratle b e rta ra f edildikten sonra başka iki cum hu­
riyet arasın d a teshilâtkân ve bariz hissiyatı dostane m alim em nuniye
m üşahade olunm aktadır.
İtalya ile siyasi ve iktisadi m ünasebatim izin sam im iyet tazam-
m un eden bir inkişaf gösterdiğini m em nuniyetle kaydederim . '■
Kadim dostum uz Rusya Sovyet Cum huriyetiyle m ünasebetim iz
dostluk vadisinde h e r gün daha ziyade inkişaf ve terakki etm ektedir.
H üküm eti Cum huriyem iz Rusya Sovyet C um huriyeti ile hakiki
ve vâsi hüsnü m ünasebatı, mazide olduğu gibi, şiarı siyasi addetm ek­
tedir. ......
Lehistan Cum huriyeti ile m ünasebatım ız dostane bir surette ih-
kişa.f etm ektedir. b Jn


Muhterem, efendiler, geçen devrei içtim aiyede tasdike arzedile-
memiş olan yeni m uahedat Meclisi Aliye takdim olunacaktır. Mec­
lisi Alinin tasdikine arzolunan bu m uahedat ile, Türkiye C um huri­
yetinin, yeni esasat dahilinde, Amerika, İspanya, İsveç, Felemenk,
Çekoslovakya devletleriyle m ünasebaiı resm iyesi tesis edilmiş ola­
cağını m ali m em nuniye tezkâr eylerim.
İran ile ve Afgan ile m ünasebatım ız dostane olm akta berde­
vam dır.
Efendiler; Lozan m uahedesinin kesbikatiyet ettiği andan itiba­
ren Türkiye Cum huriyeti, Cemiyeti Akvam ile resm en tem asa geldi.
Cum huriyet, Cemiyeti A kvam a k a rşı eseri itim at gösterm iştir. Bu
itim attaki isabetin m üşahede edeceğimiz m u k a rre ra tı âdilâne teyid
edeceğini üm it etmekteyiz. Şüphe yoktur ki halis bir Cemiyeti Ak­
vam m efkûresi m illetler için mucibi selâm et addolunacak m ahiyet­
te d ir/’
C um huriyetin ilk yıllarında Mi sakı Milli sınırları dahilinde si­
yasi tekliflerde bulunan yabancı devletlerin dost telâkki olunm ası
dış politikam ızın ana h a tların ı belirtiyordu. M isakı Milli bilindiği gi­
bi, Türk u n su ru n u n ekseriyette bulunduğu bölgelerin Millî Türkiye
sın ırla n içine alınm ası demekti. Yani bu devredeki dış politikamız
bu gayeyi esas o larak alıyordu. Lozan A ndlaşm asm m tatb ik atı sayı­
labilecek on yıllık devrede bu gayenin tah ak k u k u n a çaba sarfe-
dilmişti.
Bu on yıl boyunca, günün şartları ve devletin im kânları çerçe­
vesinde m ezkûr hedeften in h iraf edilmemiştir. Lozan sulhunun ilk
senelerinde batılı devletlerin Lozan’da kazandıklarım ızın koparabil­
dikleri kadarını geri alm ak için ısrarlı teşebbüslerine şahit olmamız
tabii idi. İstedikleri tâvizler ilk anda önemsiz ve m asum görülebilirdi.
Ancak, gösterilecek en küçük m üsam aha birbiri ard ın a z u h u r edecek
yeni olaylar ve ih tilâ fla r ile önü alınam az bir hale gelebilir ve büyük
fedakârlıklarla sağlanan sulhun temeli Lozan m uahedesini yıprata-
büirdi.
Uzun savaşlar verm iş b ir ülke üzerinde yeni bir Devletin k u ru ­
luş esaslarını tam am en kendisi tesbit edip yüksek dehasıyla en iyi
değerlendirm eyi yapan A tatürk b ü tü n çabalarını, birbirinin peşi sıra
veya birkaçı birden aynı anda zu h u r eden ve hem en hepsi hayati
derecede m üstaceliyet arzeden, milli varlığım ız ile ilgili ihtilâfların
en iyi şekilde bir çözüme ulaştırılm ası hedefine yöneltmişti.

W
C um huriyetin ilk yöneticilerini on yıl k a d ar u ğ raştıran irili
ufaklı m eselelerin başlıcaları nelerdi? Bu m eseleleri hal yoluna koy­
m ak için hangi devletlere m uhatap olduk? Karşım ıza çıkan devlet­
lerle ilişkilerimizi ne gibi bir açıdan görm ek ve tanzim etm ek zorun­
luluğunda kaldık?
On yılın olaylarına um um i bir n azar atfedildiğinde Türkiye’nin
ilişki çevreleri ve halletm esi gereken belli başlı meseleleri şöyle ifa­
de edilebilir :
1. Sovyetler Birliği ile ilişkiler
2. A fganistanla ilişkiler
3. İran ile ilişkiler
4. İngiltere ve M usul meselesi
5. F ransa ile m ünasebetler
6. Osm anlı borçları meselesi
7. Y unanistan’la ilişkiler
8. İtalya ile ilişkiler
9. M illetler Cemiyetine girişimiz.
Lozan K onferansı toplanırken, Türkiye m üzakere m asasm a
I. Dünya H arbinin m ağlûplar safındaki b ir Devlet olarak değil, Millî
M ücadeleden m uzaffer çıkmış ve Dünya H arbi galipleriyle eşit ş a rt­
larda m üzakere eden bir Devlet olarak oturm uştur. A ndlaşm anm
yapılm ası sırasında, K urtuluş Savaşım ızın tüm am acının bir şem ası
olan “Mi s akı Millî” nin, en küçük bir m üsam ahaya, rıza gösterilmek-
sizin, m illetlerarası belgelerle tesciline çalışılmıştı. Oysa ki, Türki­
ye’yi hâlâ kapitülâsyonlar devrinde yaşarm ışçasına, m üstakil b ir
varlık olarak görmeyi arzu etm eyen bazı Devletlerin idarecileri tam
egemenliğimizi sağlam aya m atuf en haklı davalarım ızda dahi kendi
görüşlerini kabul ettirm eye çalışıyorlar veya bizim görüşlerim izi k a ­
bule yanaşm ıyorlardı. Üstelik, Türkiye’nin savaştan sonra, bölgede
m uhtelif şekillerde toprak işgal eden A vrupa’nın güçlü devletleriyle
doğrudan doğruya tem as haline gelmesi de, bu Devletlerin, h alih a­
zır ve m üstakbel m enfaatlerinin em niyeti bakım ından, Türkiye’nin
hududlarm a ve istikbaline özel bir ehem m iyet atfetm elerine sebep
oluyordu. Bu itibarla, benzeri çeşitli u n su rlar dolayısıyla, Barış Kon­
feransında zuhur eden çeşitli durum lar, gerçekten barışı isteyen Türk
devlet adam larını bazı meselelerde, ilerisi için hal k apılarını açık

3
tu ta n bir strateji takip etmeye sevketmişti. Bunda esas amil, y u k ar­
da, da izah edildiği gibi, K onferansta üzerinde görüş birliğine varıla-
m ıyan durum ları, ileride, hiç olm azsa d aha lehimize çevirerek hal
yoluna koyabilmekti.
Lozan’ın im zalanm asını takip eden ilk on yıllık devrede, Cum-
h u riy eti’in dış politikasının temel ilkesi, anlaşm ada m evcut boşlukları
milli m enfaatlerim izle en iyi bir şekilde uyuşacak b ir tarzd a ve en ger­
çekçi bir görüşle, gün ışığına çık artarak m illetlerarası m ünasebet­
lerimiz düzeyinde sonuçlandırm ak çabaları olm uştur. B unun ta h a k ­
kuku için ise, bir ta ra fta n Devletin bekası ve m illetin selâm eti için
gerekli olan reform ların gerçekleştirm esine, diğer ta ra fta n bir hiç
m esabesinde bulunan İktisadî hayatı geliştirm eğe ve zaru rî olan ba­
rışı korum a gayretlerine ziyadesiyle önem verilm iştir.
K urtuluş Savaşının askerî başarısı Lozan belgelerinde h er ne
k a d ar tescil ettirilm iş ise de, bilâhare, Lozan’d a tasrih edilmemiş olan
m eselelerin teker teker halline geçildiği sırada, o zam anki düşm an­
larımız, m illetin h arp m eydanında kaydettiği p arlak başarısını her
vesile ile u n u ttu rm ak ve tesirsiz bırakm ak gayretleri içine girm işlerdi.
Bu şa rtla r altında gözönünde bulundurulacak h u su slar h er h al­
de şunlardı :
I. Dünya Savaşından a rta k a la n m eseleler vardı. B unlar Avru-
p â 1devletlerince bir düzene konulurken, önceden hesaplanam ayan
jyö'ni yeni ihtilâflar zu h u r ediyordu. Devletlerin karşılıklı olarak, b ir­
birlerini etkilem eleri neticesinde yeni du ru m lar ihdas olunuyordu. Bu
d u ru m lara ve ihtilâflara hal çareleri bulm ak üzere de, kendi çıkar­
la rın a göre yeni program lar sunm akta idiler. Böylece, H arp sonrası
A vrupası h e r an değişik ve beklenm edik yönlerden gelen cereyanla­
rın. tesiriyle gayet hassas bir temel üzerine bina edilen düzenlem eler
veçhesi arzetm ekteydi. H arp içindeki ban şçı ideolijinin eseri olan
M illetler Cemiyeti ise, maalesef, galip ve güçlü D evletlerin çıkarla­
rının tek ta ra flı olarak tahakkukunda kullanılm aya çalışılan bir m e­
kanizm a haline getirilm işti.
Siyaset tarihinde “M üşterek Em niyet Sistem i” adıyla an ılan bu
dönern, esasında, em niyetin aslî u n surların ın bazılarından m ah ru m ­
du. H arp sonunda, d üşm anlarına olduğu k a d a r m üttefiklerine de ola­
ğ an ü stü gücünü kabul ettirm iş bulunan A m erika Birleşik Devletleri,
dostlarının kendisiyle aynı idealizm ru h u n u paylaşm am asm dan m ü ­
tevellit bir kırgınlıkla kıtasına geri çekildi. A vrupa’d a ise m enfaat
çatışm aları, gelecek h arb in tohum larını, biten h arb in d ah a içinde
iken atm ış bulunuyordu. Rusya, Bolşevik ihtilâlini bir yandan kendi
ülkesinde sağlam laştırm aya çalışırken diğer ta ra fta n da dünya ko­
m ünizm ihtilâli emelleri peşinde koşuyordu. Bolşevik idarecilerin
bu am aca m atuf en büyük hedefi ise, H arpten perişan du ru m d a çık­
mış ve İktisadî bakım dan büyük b ir uçurum a itilmiş durum da bu lu ­
nan m ağlup A lm anya idi.
A lm anya İm paratorluğunun tarih i tekâm ülünü bitirm esi ile,
V ersay Barışı neticesinde İkinci D ünya H arbinin zem ininin h azırlan ­
m asında başlıca unsu rları bir a ra y a getirecek şartları sinesinde top­
layan Almanya, bu devrede ortaya çıkan kuvvetler dengesinin boş­
luğundan y ararlanm ayı am aç edinen büyük kom şularının çeşitli
em ellerine hedef teşkil ediyordu. Bu itibarla, M üttefiklerin, R usya’­
nın A lm anya ile anlaşm asını önleme çabaları, A vrupa’daki kuvvetler
dengesine yeni b ir görünüm verm e yolunda önemli b ir veçhe teşkil
etmekteydi. Keza Rusya’nın, bir yandan kendisine yeni b ir devlet
düzeni sağlam ak için kuvvetlenm e çabaları içinde b u lu n u rk en bu­
n u n yanı sıra dünya ihtilâli tasav v u rların a girm esi pek tabiî ki b a­
tıld a n ürkütm ekte ve onların alacakları k a ra rla n da etkilem ekte idi.
A lm anya bir diğer devlete daha, fa k a t bu defa başka bir nedenle
hedef teşkil ediyordu : F ran sa’nın A lm an m ilitarizm i karşısında duy­
duğu güvenlik korkusu. Bu korku, Cihan H arbinin M üttefikler le­
hine zaferle neticelenm esine rağm en giderilmiş olacak yerde artm ış
ve F ran sa ’yı A lm anya’nın kom şuları ile yeni tertip ler k u rm ay a şev­
ketm iş tir.
Flarbi m üteakip akdedilen andlaşm alard a m ağlupların haysi­
yet kırıcı bir m uam eleye m aruz tu tu la ra k gayet a ğ ır barış şartların ı
kabule m ecbur bırakılm aları b u Devletlerde daha ilk günden itiba­
ren, revizyonist em eller ve öç alm a d u y g u lan n m belirm esine sebep
oldu. M üttefikler m ağluplar safındaki A vusturya-M acaristan İm pa­
ra to rlu ğ u n u n k alın tıları üzerinde, çeşitli devletler kurm ayı m en­
faatlerine uygun • görm üşlerdi. Bu Devletler bilâhare, bünyelerinden
çıktıkları devletlere k arşı bazı ittifak lar içerisinde toplanm ışlardır
(meselâ, Küçük A ntant gibi).
Çekoslovakya, Yugoslavya, Rom anya gibi Devletler, bu ittifak ­
la r çerçevesinde, M acaristan ve B ulgaristan gibi revizyonistlerle,
İtalya gibi istilâcı em elleri gittikçe m illetler topluluğunu rah atsız e t­
meye başlayan bazı devletlere k a rşı F ran sa’nın liderliğinde b ir tepki
göstermiş oluyorlardı.
A lm anya etrafın d a y a ra tıla n an laşm alar halkaları, tü rlü tü rlü
m illetlerarası hesaplar ve davranışlarla nihayet k arm ak arışık b ir
bale gelmiş ve daha sonra da hadiselerin akışı m uhayyele ve m addî
im kânların süratini aşarak, olaylar m illetlere tahakküm eder bir
hal almıştı. E trafında şu veya bu şekilde çepeçevre ittifak lar sistem ­
leri teşekkül ederken A lm anya’da sağ ve sol hüküm et darbeleri bir­
birini takip etm ekte idi. M emlekette hüküm süren ekonomik kriz,
daha belirli bir deyimle, A lm an halkını sarsan açlık ve sefalet, ve
bü tü n bunların üzerinde, V ersay A ndlaşm asm m çare bulunm az d e rt­
leri ve ta m ira t borçları yeni bir felâketin tohum larını serpm eye baş­
lıyordu.
Bütün bu girift şa rtla r altında, olayların süratli akışı neticesin­
de, A vrupa’da ikinci Cihan Savaşının m alum talihsiz sonuçlarına
sürüklenilm iştir.
Türkiye’ye gelince, Batılı büyük devletler Osm anlı İm p arato r­
luğunun yıkılması ile Yakın D oğudaki kuvvetler dengesinde hasıl
olan boşlukta kendi söm ürgeci-em ellerinin tah ak k u k u için pek de­
ğerli im kanlar yaratıldığına inanm ışlar; çeşitli projeler, gizli an laş­
m alar, sinsi niyetler ve zam an zam an kuvvet gösterilerde karşım ıza
çıkm ışlardır. Binaenaleyh, Osm anlı İm paratorluğunu tasfiye eden
I. Cihan H arbinden sonra ve böyle bir ortam da, C um huriyet idareci­
lerinin gözönünde bulunduracakları faktörler çeşitli karm aşîk-belir-
li veya anlaşılm ası güç özelliklerle ortaya çıkıyordu.
Bu k a ra rla rın alınm asına hakim olan temel düşünce tetkik edil­
diğinde kolaylıkla görülür ki K urtuluş Savaşından sonra Türk dış
politikasının ana hedeflerini tayin etm ek görevini tam am en üzerine
alan A tatürk, h e r tü rlü hissiyatçı dav ran ışlard an kaçınm ıştır. Aksi
takdirde Türkiye’nin de A vrupa’da canlan an revizyonizm akım ına
kap ılarak bu safta yer alm ası bir sonuç olabilirdi. A tatürk, m illet­
lerarası belgelerde de tescil ettiği Misak-ı Milli sınırları ile iktifa et­
miş ve tayin ettiği bu hedefin dışına çıkm am ıştır.
Lozan A ndlaşm asının tatb ik atın a geçildiği on yıllık devrenin
sonlarına rastlay an bir tarih te Türkiye’ye gelen Mc. A rth u r’un sual­
lerine karşılık olarak yaptığı 27 Eylül 1932 tarih li aşağıdaki konuş­
m asında A ta tü rk ’ün m illetlerarası ilişkiler hakkm dâki görüşleri şöy­
le ifade edilm ektedir :
İkinci Dünya, Savaşında A m erikan O rdusunun en ünlü k u m an­
danı ve Japonya fâfcihi olarak şöhret yapan Mc A rth u r 1932 yılında
Türkiyeye Dil K urultayı vesilesiyle geldiği sırada Asya meseleleri
üzerinde bir uzm an olarak A ta tü rk ’le konuşm uş ve u fu k ta beliren
D ünya Savaşı’m n R usya’nın çıkarlarına hizm et etm ekten başka bir-
şeye yaram ayacağı hususunda birleşmişlerdi.
6
A vrupanm durum u üzerinde ne düşündüğünü kendisine soran
Mc A rth u r’e A tatü rk şu cevabı verm iştir :
«Versailles Andlaşması, Birinci Dünya Savaşm a götüren se­
beplerden hiçbirini ortad an kaldıram adığı gibi, aksine d ü n ü n başlı­
ca rakipleri arasındaki uçurum u büsbütün derinleştirm iştir. Zira,
galip devletler, m ağluplara, barış şartların ı zorla kabul ettirirlerken
bu m em leketlerin etnik geopolitik ve ekonomik özelliklerini asla gö-
zönüne alm am ışlar ve sadece düşm anlık duygularından ilham al­
m ışlardır. Böylelikle bugün, içinde yaşadığım ız barış devresi, sadece
m ütârekeden ibaret kalm ıştır. Eğer siz A m erikalılar, A vrupa işleri
ile ilgili olm aktan vazgeçm iyerek, W ilson’un program ını uygulam ak­
ta d irenseydiniz, bu m ütâreke devresi u z ar ve bir gün devam lı bir
barışla sonuçlanabilirdi. Bence, dün olduğu gibi yarın da, Avrupa-
nm m ukadderatı, A lm anyanın alacağı d u ru m a bağlı bulunacaktır.
Ü stün bir dinam izm e m alik bulunun bu 70 m ilyonluk çalışkan ve di­
siplinli m illet üstelik millî ihtirasların ı kam çılayabilecek siyasî bir
akım a kendisini kaptırdı mı, ergeç Versailles A ndlaşm asm m tasfiye­
sine girişecektir.»
A tatürk, A lm anyanın İngiltere ve Rusya hariç olm ak üzere, bü­
tü n A vrupa k ıt’asım işgâl edebilecek bir orduyu kısa bir zam anda
kurabileceğini, bundan dolayı savaşın 1940-46 yılları arasın d a baş­
layacağını, F ran sa’nın kuvvetli bir ordu y aratm ak için, gereken bas-
saları artık kaybettiğini ve İngilterenin adalarını k orum ak için, bun­
d an sonra Fransaya güvenem iyeceğini söylemiş, İtalya hakkında da
şöyle dem iştir :
«İtalya, M ussolini’n in idaresi altın d a şüphesiz büyük b ir kal­
kınm aya ve gelişmeye ulaşm ıştır. Eğer Mussolini, önüm üzdeki sa­
vaşta, İtalyam n görünüşteki heybet ve azam etini, savaş dışında kal­
m ak suretile lâyıkı veçhile geliştirebilirse, barış m asasında başlıca
rollerden birini oynayabilir. Fakat, korkarım ki, İtalyam n bugünkü
şefi, Sezar rolünü oynam ak hevesinden kendini k u rtaram ıy acak ve
İtalyam n askerî bir kuvvet y a ra tm ak tan henüz çok uzak olduğunu
derhâl gösterecektir.»
A tatürk, A m erikanın geçen savaşta olduğu gibi, bu savaşta d a
tarafsız kalam ıyacağm ı ve A lm anyanın an cak bu A m erikan m ü d ah a­
lesi dolayısı ile yenilebileceğini de ilâve etm iş ve ad etâ kehanete ben-
ziyen şu şaşılacak sözleri söylem iştir :
-ci»
«Avrupa devlet adam ları, başlıca çekişme konusu olan önem­
li siyasî meseleleri, h e r tü rlü millî egoizm lerden uzak ve yalnız um u­
m un y a la rın a olarak, son bir gayret ve tam bir iyiniyetle ele alm az­
larsa, korkarım ki, felâketin önü alınam ayacaktır. Zira A vrupa m e­
selesi, İngiltere; F ransa ve A lm anya arasındaki anlaşm azlıklar m e­
selesi olm aktan çoktan çıkmıştır. Bugün A vrupanm Doğusunda, b ü ­
tün m edeniyeti ve lıatta, bü tü n insanlığı tehdit edeıı yeni bir kuvvet
belirm iştir. Bütün m addî ve m anevî im kânlarını, topyekün b ir şe­
kilde, cihan ihtilâli gayesi u ğ ru n a seferber eden bu korkunç kuvvet,
üstelik A vrupalIlar ve A m erikalılarca henüz m alûm olmıyan yepyeni
siyasî m etodlar tatbik etm ekte ve rakiplerinin en küçük h atâların d an
bile m ükem m elen faydalanm asını bilmektedir. A vrupada çıkabilecek
bir savaşın başlıca galibi ne İngiltere, ne Fransa, ne de Alm anyadır.
Sadece Bolşevizmdir.
Rusyanm yakın kom şusu ve bu m em leketle en çok savaşm ış bir
m illet olarak, biz Türkler, orada olup biten olayları yakından taki-
bediyor ve tehlikeyi bü tü n çıplaklığı ile görüyoruz. U yanan m illetle­
rin zihniyetlerini m ükem m elen söm üren, onarın millî ih tirasların ı
okşayan ve kinleri ta h rik etm esini bilen Bolşevikler, yalnız A vrupayı
değil, Asyayı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almıştır.»
Söz Asyaya gelince, Mc A rth u r şöyle dem iştir :
«Düşüncelerinize tam am ile katılıyorum . A vrupa ile A m erika
devlet adam larının asıl tehlikeyi göremem eleri, b an a da çok eııdişe-
veriyor. Böylelikle, tehdit eden bir düşm anın büyük m enfaatler te ­
m in edebileceği bir savaşa doğru sürükleniyoruz. B ana öyle geliyor
ki, A vrupada başlıyacak bir savaş m utlaka Asyaya da yayılacaktır.
Biz, büyük devletlerin A vrupa’daki yenilgilerini, Japonya, A syadaki
em ellerini gerçekleştirm ek için bir fırsat sayacaktır. Amerika, şüp­
hesiz buna bigâne kalam ayacaktır. îster istemez sürükleneceğim iz
böyle bir savaşta ise, Rusya, A syadaki nüfuzunu genişletm eğe çalı­
şacaktır. Eğer siyaset adam larım ız, o sırada Rus yardım ını ağ ır top­
ra k tâvizleri bahasına satın alm am ak dirayetini gösterirlerse ne âlâ
aksi takdirde, biz bir tehlikeyi ortadan kaldırm ağa çalışırken, onun
yerine d ah a büyüğünü koymuş olacağız. B undan dolayı, Rusya ile
o rtak olarak yapacağım ız bir savaş, A vrupa m eselelerini olduğu gi­
bi, Asya m eselelerini de çözmekten çok uzak kalacaktır. Bitmez tü ­
kenm ez insan malzemesine sahip bulunan ve üstelik A vrupa ile Ame­
rik an endüstricilerinin ihraç pazarları olan Asya, R usyanm nüfuzu
altına girdiği gün, dâva, Bolşevizm için halledilmiş olacaktır. R uslar
bunu bizden d ah a iyi anladıkları içindir ki, Asyada çok kere gözü­
m üzden k açan bir faaliyet gösteriyorlar. Bu gün Çin’in önemli bir
bölüm ü Komünist ajanlarının kontrolü altın d a bulunm aktadır. Eğer

%
A m erika ve A vrupa devlet adam ları, Çine gereken önemi vermez,
oradaki Komünist aleyhtarı devlet adam larını desteklemezlerse, J a ­
ponların yenilgisi K om ünistlerin Çindeki zaferi olabilir. Aynı hâl,
M ançurya, Kore, Hindiçini, B irm anya için de m evcuttur. Bundan do­
layı bence, dünyanın geleceği, A vrupada değil, A syada halloluna­
caktır. »
İki büyük asker arasındaki düşünce alışverişi bittiği zam an A ta­
tü rk gülerek Mc A rth u r’e şöyle dem işti .*
«Görüşlerimizde tam bir uygunluk var. Fakat tem enni edelim
ki, durum u biz yanlış görelim ve dünyanın geleceğini ellerinde tu tan
devlet adam ları haklı çıksınlar.»

9
TÜRKİYE - SOVYET RUSYA İLİŞKİLERİ

Lozan A ndlaşm asım takip eden yıllarda, bahusus 1923-1932 a ra ­


sındaki 10 yıllık devre zarfında yukarıda genel görünüm ü izah edi­
len A vrupa’daki siyasi konjcktürü şekillendiren olayları da gözden
geçirm ekte fayda vardır.
O layların A lm anya veçhesi yukarıda izah edildiği şekilde ge­
lişmekte iken, dünya ihtilâli niyetlerini gizlemeyen Sovyet Rusya’nın
da siyasi hadiselerin alacağı istikam etin tayininde önemli bir rolü
olacaktı. Eski bir Alman teklifini değerlendirerek işe başlam ayı uygun
bulan Fransa, İngiltere, Belçika, Almanya, İtalya arasın d a 16 Ekim
1925 tarihinde İsviçre’nin Lokarno şehrinde Lokarno A ndlaşm aları
olarak bilinen A nlaşm a ile A vrupada em niyetin sağlanm asına m atuf
an laşm alar dizisine gidildi.
Bu anlaşm alarla A lm anya Batılı kom şularının arasın d a yer a l­
mış görünüyordu. 1924 yılında sırasiyle İtalya, İngiltere ve Fransa
Sovyet Rusya’yı tanım ış bulunm akla beraber bu devlete güvenm e­
m ekte idiler.
Batılı devletlerin k a n aa tle ri uzak bir ihtim alle dahi olsa, bir Al-
man-Sovyet yakınlaşm asını önlem enin isabetli olacağı m erkezinde
idi. Bu görüş zam anın siyasi önderlerinin ağızlarında sık sık ifadesini
bulm uştu.
Bilhassa borçlu olm aları vasfından doğan b ir yakınlaşm a ile
A lm anya ile Rusya 16 N isan 1922 de İtaly a’nın Rapallo şehrinde bir
m asaya oturm uşlardı. R apallo’da aktedilen A nlaşm a ile Sovyet Rus­
ya m illetlerarası bir anlaşm aya ta ra f teşkil etmiş, A lm anya ise Al­
m an halkının büyük yarası V ersay’m zım nen kınanm ası dolayısiyle
m em nun kalm ıştı. Bir kaç sene sonra B atılılar A lm anya’yı Lokarno’-
da a ra la rın a alm ış olm akla Sovyetlerin m em nuniyetine kısa sürede
son verm iş oluyorlardı. Lokarno’dan sonra Sovyetler, A lm anya ile
irtib atı kaybetm em enin zorunluluğu hissi altında Berlin’de 24 Ni­
san 1926 tarihinde İkinci bir anlaşm anın im zalanm asını sağladılar.
A nlaşm a askerî veya İktisadî bir tecavüzün vukuu halinde diğer ta ­
rafın tarafsız kalm ası esasına dayanıyordu.
Ancak iki devlet arasındaki bu ilişkiler sadece 1933 yılında Hit-
lerin iktidara geçişine k ad ar devam edebilecektir.
Sovyetler Birliğinin başlangıçtaki am acı m illetlerarası alanda
bir kişilik kazanabilm ekti. Sovyetler Birliği A vrupada bir çatışm a
çıkm ası halinde çatışm aya karışm am ak niyetinde idi. B atıkların em el­
lerine alet olm am ak o dönemde Sovyet dış politikasının esası olarak
tecelli ediyordu. Sovyetler Birliği Kom şularını da bu çizgiye getire­
bilmek am acı ile dış ilişkilerini “Saldırm azlık ve Tarafsızlık” politi­
kası esasına taşım ağa çalıştı.
Sovyetler Birliği, 1925” tarihli Lokarno A nd laşm alan n a çeşitli
Saldırm azlık ve Tarafsızlık anlaşm aları dizisile karşılık verm ek is­
tedi. Bu arzu ve gayretlerinin arkasm da, A vrupadaki sınırlarını b a­
rış ve anlaşm a yolu ile emniyete alm ak gayesinin de bulunduğu
açıktır.
Sovyet Rusya, Saldırm azlık ve Tarafsızlık siyasetini, o sıralarda
İngiltere ile ilişkilerinde güç şa rtla r içinde bulunan Türkiye Cum­
huriyeti H üküm eti ile 17 A ralık 1925 tarihinde im zaladığı “Dostluk
ve Saldırm azlık P aktı” ile başlattı. Bu paktı daha sonra sırasıyle Fin­
landiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, F ransa dev­
letlerine yaptığı m üteaddit tekliflerle d aha d a genişletm eğe çalıştı
ise de b a şa n kaydedemedi. Doğudaki kom şularından A fganistan’la
31 Ağustos 1926 da, İra n la da 1 Ekim 1927 de Saldırm azlık ve T araf­
sızlık A nlaşm aları im zalam ıştır.
Bilindiği gibi 1917-1921 devresi Sovyetler Birliği’nin devlet ola­
ra k teşekkülü, to p ra k la n üzerinde Bolşevik rejim in yerleştirm e ça­
baları ve dış ve iç m ücadeleler devresidir. Malum olduğu üzere, Sibir­
y a ’da Am iral Kolçak, G üney’de W rangel ve Denikine orduları Bolşe-
viklere, karşı savaşm akta, Japonlar, A m erikalılar, Fransızlar ve İngi-
lizler R usya’ya karşı m uhtelif çıkarm a ve işgal h areketleri teşebbüsle­
rinde bulunm akta, Polonya orduları U k ray n a’da saldırılar yapm akta
idiler. İngiltere ve F ran sa’nın destekleri ile yapılan savaşlarda Sovyet-
lerin yenilgisi üzerine yapılan 19 M art 1921 tarihli Riga Andlaşm ası
Polonya sınırlarını Sovyetler aleyhine genişletm esi kabul olunm uştur.
Berlin’de Spartakus bund ve M acaristan’da Bela-Kun ihtilâlle­
rinin başarısızlığı kom ünizm in etrafa yayılm ası üm itlerinin gerçek­
leşmediğini göstermiştir.
1921-28 yıllarında. Sovyetler kom şu ve d iğ er; devletlerle ilişkiler
kurm ak, Sovyetler. Birliği’ni kabul ettirm ek, getirdikleri yeni rejim in
m em leketteki uygulam alarına yön verm ek konularıyla m eşgul ol­

11
m uşlardır. Stalin 1925’den beri rejim in en kuvvetli adam ı olm akla
beraber, 1928’de rakiplerini tasfiye edinceye k a d ar onların niyet ve
kuvvetlerini n azara alm ak zorunda bulunm aktadır.
Bu tarih ten sonra, Sovyetler m em leket içinde ağ ır sanayi prog­
ram larının tatbikine geçmişlerdir. Diğer ta ra fta n Sovyetler Birliği
dışındaki kom ünist p artiler üzerinde de disiplin ve hakim iyet k u ru l­
m uştur. Yine bu tarih ten sonra, Sovyetler için u lu slararası diplom a­
tik alan d a daha faal rol oynam ak im kânları ortaya çıkmış ve Millet­
ler Cemiyeti, m üşterek güvenlik, Batı ittifakı m eselelerinde Sovyet-
leri diğer devletlerle geniş bir alanda tem asa getirm iştir. 1933 yılın­
dan 1938 M ünih A nlaşm asına k a d a r bu görüş tarzı devam etmiş,
1939 yılında ise ani Sovyet - Alman yakınlaşm ası ortaya çıkmıştır.
B aşlangıçtan itibaren Türkiye - Sovyet ilişkileri ikili çerçevede
gelişm ekte iken, 1933’den sonra ve özellikle M ontreux A nlaşm ası sı­
rasında h e r iki devletin ilişkileri A vrupa devletleri ile çok ta raflı bir
alan da uygulanm a d u rum unda bulunm uştur.
1917 ihtilalini m üteakip iktidara gelen Bolşevik H üküm eti 3
M art 1918’de im zaladığı Brest-Litovsk A ndlaşm ası ile m üttefik dev­
letler ve bu m eyanda Osm anlı İm paratorluğu ile barış akdetm iş, bu­
nu m üteakip O sm anlı İm paratorluğu ile SSCB arasın d a siyasî ve
diplom atik m ünasebetler tesis edilmiştir.
A nadolu’da millî m ücadele başladıktan sonra gerek Kuvayi
Milliye’nin gerek Bolşeviklerin m ücadele halinde b u lundukları dev­
letlerin aynı devletler olm aları Türk milli h arek eti ile SSCB’ni b irb ir­
lerine yaklaştırm ıştır. Sovyetlerin Türk milli m ücadelesinin Bolşevik
ihtilali şeklinde gelişm esini tem enni edecekleri aşikardır. A tatürk ise
bağımsız b ir milli devlet k u rm ak azm inde olduğundan, tem eldeki bu
görüş ayrılığı başlangıçtan itibaren iki devlet arasındaki dostluğun
sınırını çizmiştir, denebilir.
1922’de toplanan Lozan Barış K onferansı sırasında SSCB Tür­
kiye’yi İngiltere ve F ran sa’ya k a rşı desteklem iş ve Boğazlar üzerinde
m utlak Türk hâkim iyeti tezini savunm uştur.
1923-1930 devresi zarfında ise Türkiye Batı devletleriyle m ü n a­
sebetlerini tedricen düzeltm ekle beraber, SSCB ile de iyi m ünasebet­
lerini idam e etm iştir. Bu a ra d a iki devlet a rasın d a 17 A ralık 1925
tarihinde y ukarda sözkonusu adem i m üdahale, Tarafsızlık ve Saldır­
m azlık esaslarını ihtiva eden «Dostluk ve Tarafsızlık» A ndlaşm ası
akdedilm iştir. ...........

12
Türkiye C um huriyeti ile İçtim ai Ş u ralar C um huriyetleri
İttihadı H üküm eti arasında im za olunan B itaraflık
M uahedenam esiyle m erbutu olan üç protokolün
tasdiki hakkında k an u n
11 Şubat 1926

(Resmî Ceride ile neşir ve ilânı : 24 Şubat 1926-Sayı : 306)


K anun No : 736
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile İçtim ai Ş u ralar C um huri­
yetleri İttihadı H üküm eti arasında 17 kânunuevvel 1925 tarihinde
P aris’te im za olunan B itaraflık M uahedenam esiyle cüz’ü m ütem m im i
üç protokol kabul ve tasdik olunm uştur.
Madde 2 — Bu k an u n neşri, tarih in d en m uteberdir.
M adde 3 — Bu k an u n u n ahkâm ını icraya İcra Vekilleri Heyeti
m em urdur.
K ânun lâyihasının tevdii tarihi : 10 Şubat 1926
M üzakere tarih i : 10, 11 Şubat 1926

Türk-Rus M uahedenam esi

Türkiye C um huriyeti ile İçtim ai Ş u ralar C um huriyetleri İttihadı


H ükümeti, tarafey n i yekdiğerine rapteden m ünasebatı tabiiyei müs-
tem irenin ve sam im i dostluğun takviyesine m edar olacak şeraiti vazı-
hanm tâyin ve tesbiti, tarafeyni âkideynin m enafim e m uvafık ola­
cağını bi takdir, bu gayenin istihsali için, Türkiye Hariciye Vekili Tev-
fik R üştü Bey ile İçtim ai Ş u ralar C um huriyetleri Ü m uru Hariciye
Ahali Komiseri Mösyö Jorj Çiçerini tây in eylem işler ve m üşarüniley-
hüm a dahi zirde m u h a rre r m evat hakkında m utabık kalm ışlardır :
M adde 1 — T arafeyni âkideynden biri aleyhine â h a r bir veya
bir kaç devlet tarafından bir harek eti askeriyede bulunulduğu halde
diğer ta ra fı âkid birincisine k a rşı bitaraflığı m u hafaza etmeyi ta a h ­
h ü t eyler.
Haşiye : Askerî m an ev ralar diğer ta ra fı izrar etmediğinden,
h arek eti askeriye tabirinin dairesi şüm ulüne ith al edilmemelidir.

13
M adde 2 — T arafı âikideyndeıı h er biri diğerine k arşı h er gûna
tecavüzden içtiııabeylemeği ta ah h ü t eder. Tarafeyni âkideynden her
biri a h a r bir veya bir kaç devlet tarafından diğer ta ra fı âkidin aley­
hine tevcih edilen hiç bir ittifaka veya siyasi m ahiyette hiç bir itilâfa
ve keza â h a r bir veya bir kaç devlet tarafın d an diğer ta ra fı âkidin
em niyeti askeriye veya bahriyesi aleyhine tevcih edilen hiç b ir itti­
fak a veya itilâfa iştirak etmemeği ta ah h ü t eyler. B undan başka, ta ­
rafeyni âkideynden her biri, â h a r bir veya bir kaç devlet tarafın d an
diğer ta ra fı âkid aleyhine tevcih edilen hiç bir hareketi husum et kâ-
raneye iştirak eylememeği taah h ü t eder.
M adde 3 — îşbu m uahede tasdikini m üteakip hem en iktisabı
m eriyet edecek ve m üddeti üç sene olacaktır.
Bilâhara. tarafeyni âkideynden biri, m üddeti m ezkürenin h ita ­
m ından altı ay evvel m uahedeyi feshetm ek arzu eylediği tebliğ etm ez­
se m uahede kendiliğinden bir sene m üddetle tem dit edilmiş addolu­
nacaktır.
17 K ânunuevvel 1925 tarihinde Pariste tanzim edilmiştir.

İmza İmza
Jorj Çiçerin Dr. Tevfik R üştü
M ührü resm î M ührü zatı

PROTOKOL
1

Her halde şurası m u k arrerd ir ki tarafeyni âkideynden h er biri,,


şeraiti işbu m uahedede tâyin edilen ta a h h ü d a t hududu haricinde
â h ar devletler ile h er türlü m ünasebatm da tam b ir serbestli hareket,
m uhafaza eder.
17 kânunuevvel 1925 tarihinde Pariste tanzim edilmiştir.

İmza İmza
Jorj Çiçerin Dr. Tevfik Rüştü
M ührü resm î M ührü zatî

14
PROTOKOL
2

Diğer ta ra fı âkidin aleyhine tevcih edilebilecek olan, devletler


beynindeki, bilcümle m alî ve iktisadi itilâfları da, bu günkü tarih li
m uahedenin ikinci m addesinde m ezkur “siyasi m ah iy et'’ tab irin in
dairesi şüm ulüne dâhil addetm ek hususunda tarafey n i âkideyn, iti­
lâf eylemişlerdir.
17 kânunuevvel 1925 tarihinde Pariste tanzim edilmiştir.

îm za İmza
Jorj Çiçerin Dr. Tevfik Rüştü
M ührü resm î M ührü zatî

PROTOKOL
3

Tarafeyni âkideyn m eyanelerinde tahaddüs edebilecek olan ve


tu ru k u âdiye i siyasiye ile tesviye edilemiyen ih tilâfatm sureti hallini
tayin ve tesbit için m üzakerata girişm eği dahi ta ah h ü t ederler.
17 K ânunuevvel 1925 tarihinde Pariste tanzim edilmiştir.

İmza İmza
Jorj Çiçerin Dr. Tevfik Rüştü
M ührü resm î M ührü zatî

Türk-Rus Bitaraflık M uahedesinin tasdiki m ünasebetiyle


i l Şubat 1926 tarihinde Büyük M illet Meclisinde
ırad edilen nutuk

«Reisicumhur H azretlerinin 1 Teşrinisani n u tu k ların ın bir müd-


dettenberi siyasî âlem de m ü tek ab il em nü selâm et m evzuu üzerinde
sarf olunan hum m alı faaliyetlerin calibi dikk,at olduğu Meclisi Âlini­
zin nazarı ıttılaına arz ve m ütekabil em nü selâm etin b ü tü n dünya
m illetlerince lâzım olan bir esâsı saadet olduğuna' işaret edilmişti.

15
İşte bu esas üzerinde yüriyen H üküm etiniz iki tarafın hakikî
m enafi ve tem ayülâtm dan m ülhem olarak Türkiye C um huriyeti ile
Rus İçtim aî Ş u ralar C um huriyeti arasında 17 K ânunuevvel 1925 ta ­
rihinde im za olunan m uahedenam eyi akdetm iştir.

Filhakika dost Sovyet Rusyasile H üküm eti Cum huriyem iz a ra ­


sında cari olan m ünasebatı vedatkârane Büyük Millet Meclisi Hükü-
metile Rusya Ş u ralar Federatif Sosyalist C um huriyeti arasın d a te­
vessü ve istilâ siyasetine k arşı olan m ücadelelerindeki tesanütlerini
ve iki m illetten herbirine vaki olan m üşkülâtın diğerinin vaziyetini
de vahim kılacağını bilm üşahede a ra ların d a daim a m ünasebatı mu~
had etkâranenin ve h e r iki m illetin m enafii m ütekabilesine m üstenit
devam lı revabıtı dostanenin caygir olmasını görm ek arzusile m ü te­
hassis olarak 16 M art 1921 tarihinde M oskova’da akdedilen m uahe-
denam e ile tesbit edilmişti.

Büyük Reisimizin bu senei teşriiye iptidasında ira t buyurduk­


ları n u tk u n siyasî m ünasebata taallûk eden kısm ındaki (Komşu ve
dostum uz Sovyet C um huriyeti ile m ünasebatım ız sam im anedir, yek-
diğere k arşı em niyet bahş b ir h a ttı h arek et üzerindeyiz) cüm lelerine
ve Başvekil Paşa H azretlerinin um um î siyaset hakkında ira t b uyur­
dukları n u tu klarında : (Rusya ile m ünasebatım ız m ütekabil em niye­
tin vücuda getirdiği tabiî b ir safhada bulunm aktadır) dediklerini
hatırınıza getirm ekle ve cari um um î siyaset ve hususile şe’nî vaziyet
m ütalea edilince bu m uahedenam enin ahval ve hâdisatı siyasiyeniıı
insıbabı tabiîsinden ve m u n tazar bir halin ifadesinden başka bir şey
olm adığını arzetm iş oluyorum kanaatm dayım . B inaenaleyh hedef
ve m anası sulhu m üsalem et olan bu vesaiki düveliyenin lütfen hem en
tasdik buyurulm asını heyeti celbenizden istirham ediyorum.»

Aynı devre içinde Türkiye ve Sovyet Rusya ilişkilerinde bazı gö­


rüş ayrılıkları d a zuhur etm iştir. Türkiyede kom ünistlere k arşı alı­
n a n tedbirler iki m em leket basm ı arasın d a polemiğe yol açmış, ve
Osm anlı borçlarının tasfiyesi için T ürkiye’nin B atıklarla yaptığı a n ­
laşm a da Sovyetlerce hoş karşılanm am ıştır. Ç arlık Kusyasm m borç­
ların ı tanım ayan Sovyetler, bir em sal yaratılm asını m ahzurlu ad d et­
tikleri için, bizim de kendileri gibi h arek et etm em izi istemişlerdir.

16
Türkiye, başlangıçtan beri Sovyetlerle m ünasebetlerini kom ü­
nizm den ayrı olarak, m üstakilen telakki edegelmiştir.

1929 yılında Pravdada bu konuda çıkan yazılara basınım ızda


verilen cevaplardan bazı örnekler h er iki ülkenin karşılıklı görüşleri
hakkında fikir verecektir :

‘T ürkiyede Fikir ve Adalet H ürriyeti vardır. Moskovada in tişar


eden Pravda gazetesi bunu bilsin. Rus G azetesinin gaflet ve hezeyanı.

Pravda gazetesi kom ünistliği m ukaddes bir dava sayabilir, fak at


dünyanm hiçbir davası da T ürkiyede nasyonalistliğin d aha az m u­
kaddes bir dava sayılm adığm a sebep olamaz.

Türk am elesi herşeyden evvel milli ve vatani hislerle çalışır. Bu­


nu bizzat Tas Ajansı m uhabirinin görm ediği bile kabul edilemez.

M oskova’daki Pravda gazetesinin Türkiye hakkında bazı m ü n a­


sebetsiz neşriyatından h a b erd ar olduk. Bu gazete Tas A jansının is­
tih b aratın a atfen T ürkiyede kom ünistliğin inkişaf ettiğini, Türk ko­
m ünistlerinin (burjuvaziye karşı m uzaffer olacağını) yazıyor, b u n ­
dan başka İzmirde yapılm akta olan kom ünistlerin m uhakem eleri
hakkında yalan yanlış birçok tafsilât veriyor.

Bu neşriyata m ukabele etmek, kom ünistliğin Türkiyede inki­


şafına im kân olm adığını söylemek, Türk am elesinin h er şeyden ev­
vel milli ve vatani hislerle çalıştığını gösterm ek fazladır. Bunu bizzat
Tas Ajansı m uhabirinin görmediği bile kabul edilemez.
Rus M atbuatının A nlaşılm ayan vaziyeti
Pravda ve İzvestia Gazeteleri
M üdafaası çok zor bir m antık
Rus m atbuatının, M oskovamn kolaylıkla izah edilemiyen bir va­
ziyeti v a rd ır Güya İzvestiya hüküm etin gazetesidir. O nun için
hüküm etin m es’uliyeti yalnız bu gazetenin neşriyatına m ünhasırdır.
Pravda ise fırka 'gazetesidir. H üküm et bu gazetenin neşriyatından
dolayı kendini m es’ule saymıyor. Böyle bir m antığın m üdafaası çok
zordur. Rusyada kaç fırk a vardır ki ayrı a y rı gazeteleri olSun. Bu

17
günkü hüküm et Pravdanm m üdafaa ettiği ve fikirlerini yazdığı fır­
kaya istinat etm iyor m u ? Bugün icra m evkiinde bulunan zatlar,
Pravdanm m üdafaa ettiği fırkada değiller mi?

P ravda’nm garip bir m akalesi


Pravdanm m arifeti yalnız Tas m uhabirinden aldığı haberleri
koym akla bitmiyor, Türkiye hakkında b ir de başm akale neşrediyor.
Bu m akalesinde Türk amelesi arasındaki m em nuniyetsizliklerden,
vergilerin ağırlığından, iktisadi b u h ran d an bahsediyor. Biz bu sözleri
düşm an ağzından düşm an kalem inden çok dinledik, dost bildiğimiz
kim selerden de aynı şeyleri işitirsek garip birşey olur.

Rusya Dahilindeki U ygunsuzluğu


Örtmek İstiyorlar

Biz Pravdanm Türkiye hakkında bu kabil yazılarını okuyunca


tabiatile şuna hükm ediyoruz. R usyada iktisadi vaziyet bozuktur. Da­
hildeki uygunsuzluğu örtm ek için efkârı um um iyeyi harici m esele­
lere çevirmek istiyorlar. Kom ünistliğin hariçte herg ü n yeni m esafe­
ler kazandığından dem v u ra ra k efkârı oyalıyorlar.

İflâs etm iş bir politika sistem i

Pravdanm yaptığı budur. Fakat bu politika sistemi iflâs etm iştir.


Pravda başka m em leketlerde ta h rik â t yapacağı yerde o m em ­
leketlerle yapılan ticaret m uahedelerinin tatb ik a tın a ihtim am etse,
ta tb ik a tta «şikan» yapan Rus m em urlarını dikkate davet etse elbette
m üdafaa ettiği rejim in şerefi nam ına d aha büyük hizm et etmiş
olurdu.

Pravdanm Gafleti

Kom ünistler hakkında m ahkem elerim izin tecelli eden adaletini


eğer Pravda refikim iz görm üyorsa onu gafletine vermelidir. Biz ko­
m ünistleri takip ederiz. F akat adalet ve k a n u n elile Meselâ Ana-
doludan Rusya’ya kaçm ış bolşeviklerle b erab er çalışmış, sonra p asa­
portsuz o larak A nadolu lim anlarından çıkan b ir kom ünist Türk, d a­

P8
h a geçen gün m ahkem ede beraet etti. Şimdi hayatını serbest k azan ı­
yor. Acaba R usyadan kaçm ış halis beyaz bir rus pasaportsuz olarak
O desa’ya çıksa kırm ızı m ahkem eden beraet alm asına im kân olur mu?

Türkiye’de fikir ve adalet hürriyeti b u k a d a r ileridir. Pravda b u n u


iyi bilsin.
Kendi rejimim iz aleyhinde ta h rik a t yapılm am asını istiyoruz.
Nasyonalizm, bolşevizm, faşizm, b u n lar b irer idare sistemidir.
Bu sistem lerde herşeyden evvel disiplin hakim olmalıdır. Başka
m em leketlerin idare sistem lerine karışm ağa nasıl hakkım ız yoksa,
kendi mem leketim izde kendi rejimimize hörm et edilmesini, kendi re ­
jimimiz aleyhinde ta h rik a t yapılm am asını da m u tlak a istiyoruz...”

Görüş fa rk la rın a rağm en, Türk - Sovyet ilişkileri siyasi bakım ­


d an olum lu yönde gelişirken Sovyetlerin ötedenberi başlatm ak iste­
dikleri ticari tem asların geliştirilm esi yönündeki çabaları da m üsbet
şekilde inkişaf etm ekte idi.

1926 yılının kasım ayında T. R. A ras’la Çiçerin O desa’d a görüş­


tüler. B urada İktisadi ve ticari konuların yam sıra M illetler Cemiyeti­
ne katılm a konusu d a ele almdı. Türkiye Rusya ile bu görüşm eler
sırasında M illetler Cemiyeti karşısm da takm acağı tavrın esaslarını
saptam ıştı.

B urada alm an ticari ve iktisadi k a ra rla r uygulam ağa konulm uş


ise de Sovyetler tarafın d an çıkarılan bazı teknik m üşkülâtla karşı
karşı kaim m iş ve Odesa görüşm eleri bu yönden b aşarılı olamamıştı.
Sovyetler bizden ith a lâ t yapm ak istem iyorlar ve birçok vilayetleri­
mizde ticaret m üm essillikleri açm ak hususunda direniyorlardı. M ü­
zakereler devam etm iş ve 11 M art 1927 tarihinde aşağıdaki Ticaret ve
Seyrisefain Andlaşm ası im zalanm ıştır.

19
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE SOSYALİST CUMHURİYETLERİ
İTTİHADI ARASINDA MÜNAKİT TİCARET VE
SEYRİ SEFAİN MUAHEDENAMESİ

Bir ta ra fta n
TÜRKİYE CUMHURİYETİ

diğer ta ra fta n
SOSYALİST SOVYET CUMHURİYETLERİ İTTİHADI
ara ların d a teyem m ünen carî m ünasebatı dostaneyi takviye ve m em ­
lekete yn m ünasebatı iktisadiyesinin inkişafına hizm et kezalik m em ­
leketlerinde teb’alarm ın şeraiti ikam etini tanzim etm ek arzusunda
bulunduklarından b ir Ticaret ve Seyri Sefain m uahedesi âkdm a ka­
ra r verm işler ve bu b a l t a m u rah h asları olm ak üzere

TÜRKİYE REİSİ CUMHURU :


Sabık Ticaret Vekili ve Büyük Millet Meclisinde G aziantep m e b ­
usu Ali Cinanî Bey Efendiyi
ve
Hariciye Vekâleti M üsteşarı Ali Şevki Beyefendiyi
Sosyalist Sovyet C um huriyetleri M erkez İcra Komitesi
Sosyalist Sovyetik C um huriyetleri İttihadının Türkiye’deki Se­
firi Kebîri ve Fevkalade M urahhası M. Ja k Süriç’i
ve
Sosyalist Sovyetler C um huriyetleri İttihadının Türkiye’deki M ümes­
sili Ticarîsi M. Akim Y uriyef’i
tayin etm işler ve m üşarünileyhin usulune m uvafık ve m uteber gö­
rülen salahiyetnam elerini yekdiğerine badettebliğ ahkâm ı âtiyeyi k a ­
rarlaştırm ışlardır.
B İR İN C İ F A S IL

İ K A M E T

Madde — 1
Tarafeyni âkideynden herbirinin teb ’ası, ¡tarafı diğer ülkesine
serbestçe girm ek ve bu ülkede m evcut nizam eta tebeiyyet şartıyle ik a­
m et eylemek ve o rad an çıkm ak hakkını haiz olacaklardır. Bu hususta
teb’ayı m ezküre en ziyade m a z h a n m üsaade m illet teb ’asm m m azh ar
oldukları veya olacakları şeraittan daha az m üsait şeraite tab î tu tu l­
m ayacaklardır.
Şurası m u k a rra rd ır ki, işbu m adde ahkâm ı, m uahedenam enia
ahkâm ı sairesi h an cın d a olarak, tarefeyni âkideynden herbirinin
kendi ülkesindeki m uhtelif m enatıka tarafı diğer tebaasının duhulünü
m eni eylemek hususundaki serbestisini, diğer hilum um m em alık
teb’asm a da böyle bir m em nuniyet ta tb ik edildiği takdirde, tahdid
eyleyemez. M aahazar m enatıkı m em nuaya hem hudud m em leketler
teb’asını işbu fıkradan istisnası kabil olabilir.

Madde — 2

Tarafeyni âkideynden herbirinin te b ’ası, işbu M uahedenin birinci


m addesi ahkâm ı mucibince ta ra fı diğer ülkesine d ühul ve kezalik
işbu ülkeden huruçlarında, idhal ve ihraç m em leketlerinde, m evcut
kavanin ve nizam ata tevfifci h arek et ederek istim ali zatî ve istim ali
beytîlerine m ahsus olan m allarının idhal ve ihraç eylem ek hakkını
haiz olacaklardır. Bu hu su sta tarafeyni âkideyn te b ’ası, en ziyade
m a z h a n m üsaade millet teb’asm m ta b î olduklarından veya olacak­
ların d an daha az m üsait şeraita tâbi tutulm ayacaklardır.

Madde — 3

Tarafeyni âkideynden herbirinin teb’ası m ukim b u lu n d u k lan


ta ra fı diğer ülkesinde, bulundukları m em leketin k av an in ve niza-
m a tına tabidirler.
M ezkûr teb’a kendi h a k la n n m ihkakı ve m uhafazası zım nında
dereoatı m ahakim den kâffesine serbestçe m ü ra c aa t edeceklerdir.
U mumiyetle, him ayei kanuniye ve adliye hususatm da, bulundukları
m em leketin teb’asm a bahşedilm iş veya ileride edilecek olan h u k u k tan
m ü stefit olacaklardır. ,v , ;

21
M aahaza, m asarifi m uhakem eyi m üem m en kefalet akçası ve
m uaveneti adliye m uiıtacîne bahşedilen teshilât hususatm da, aki­
deynden herbirinin te b ’asın a bulundukları tarafı diğer ülkesinden
en ziyade m azharı m üsaade m illet teb’asm a tatbik olunan m uam e­
lenin ayni tatb ik edilecektir.
H ukuku aile ve ehliyete m üteallik mesail ve kezalik vasiyet ta ­
rikiyle veya bilâ vasiyet tevarüs hususatı işbu m uahedenin mevkii
m eriyete vazm dan itibaren bir sene m ühlet zarfında tarafeyni aki-
deyn arasında akdedilecek bir itilâfı m ahsusun m evzuunu teşkil ey ­
leyecektir.

Madde — 4
T arafeyni akideynden herbirinin teb’ası ta ra fı diğer ülkesinde
gerek k ıta a tı m untazam ada, gerek m iliste m ülkî bahrî, askerî kaffei
hidem atı m ecburiyeden m üstesna olacaklardır. Kezalik balâda tad at
olunan hıdem attan birine m uadil olm ak üzere ihdas edilmiş ayni
veya nakdikâffei müfcellefiyattan m üstesna tutulacaktır.
Teb’ai m ezküre gerek adlî gerek İdarî, gerek beledî bilum um
resm î ve m edburî m em uriyetlerden de istisna edilecektir.
Anası tabiiyeden m ünbais alât âfât vukuunda, tarafey n akideyn­
den birinin te b ’ası tarafı diğer ülkesinde çalışm a m ükellefiyetine tabî
tutulabilecektir.
N akdî m ükellefiyat ve istim valâtı askeriye ve kezalik ihtiyacatı
askeriye için rusum ve vergiler hususatm da tarafey n i akideynden
birinin teb ’ası ta ra fı diğer ülkesinde te b ’a i m ahalliye m uam elesinden
d ah a az m üsait bir m uam eleye tabî tutulm ayacaktır.
H er halde işbu m addede m ezkûr nakdî m ükellefiyat, istim valât,
rusum ve vergiler hususatm da tarafeyni akideynden birinin teb’ası
tarafı diğer ülkesinde her hangi bir diğer m em leket te'b’asm m tâbî
olduğundan daha az m üsait şeraita tabi tutulm ayacaktır.

Madde — 5
Tarafeyni âkideynden h er biri, h er nevi em valin iktisap, tem el­
lük, m asuniyet ve tesarru fu n a m üteallik h ususatm kâffesinde kendi
teb’asm a ve en ziyade m azharı m üsaade m illet tefo’aşm a bahşettiği
m uam elenin aynını tarafı diğer te b ’asm a te ’m îin eyler.
İşbu m adde ahkâm ı Türkiye’de teb’ai ecnebiyenin hududu bele­
diye h an cın d a em vali m enkule iktisabı hususundaki m em nuiyete

22
dair olan Türk kavanini ahkâm ına halel îras etmez, bununla beraber,
hududu belediye h a n cın d a kâin işbu em vali m enkulenin iktisabı h u ­
susunda Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı teb’ası Türkiye’de
en ziyade m azhari m üsaade m illet te b ’asm a bahşolunan m uam eleden
m üstefit olacaktır.

Madde — 6
İşbu M uahedenin birinci m addesi ahkâm ı m ucibince tarafeyni
akideynden birinin ülkesine girm iş olan ta rfı diğer teb’ası, en ziyade
m azhari m üsade m illet te b ’ası hakkında tatbik edilen esasatm aynı­
n a tebean işbu ta ra f ülkesinde faaliyeti sınaiye ve ticariyede mesaiyi
fikriye ve bedeniyede bulunabilecektir.
B undan teb’ai m ahalliyeye hasredilm iş olan ticaret sanayii, m es­
leki ve hırfeti icra edemeyeceklerdir.
B ununla b eraber teb ’ayi m ezküre işbu m eslek ve h ırfetlerin ic­
ra sı hususunda en ziyade m azh ari m üsaade m illet te b ’asının tabî tu ­
tulduklarından veya tu tu lacak ların d an d aha az m üsaitşeraite tabî
olm ayacaktır.
Bir devlet inhisarının m evzuunu teşkil veya m udafaai milliye için
bir m enfaat arzeden faaliyeti sınaiye şuabatınm , işbu m addenin bi­
rinci fıkrasının tatbikından m üstesna olduğu m üstâgnii beyandır.

Madde — 7

M emleketeyn te b ’a veya eşhası hükm iyesi beyninde kavanini


m ahalliyeye tevfikan akdedilm iş olan hakem M ukavelenam elerinin,
tarafeynin, m em leketeyni akideynden biri ülkesinde m ukîm bulun­
m aları şartıyle m uteber tanınacağının m em leketeyni akideyn teah-
h üd ederler.
Ayni suretle m em leketeyni akideyn balâda m ezkûr M ukavele­
nam eler mucibince tayin edilmiş olan hakem lerin k a ra rla rın ın icrası-
hı atîdeki şerait dairesinde derühde ederler.
1 — H akem lerin m u k a rra ra tm m infazı keyfiyeti ay n i m aslah at
hakkında tarafeyni akideynden birinin m üessesatı adliyesi ta ra fın ­
dan isdar edilmiş olan bir k a ra n m ukaddem e m uhalif olmaya,
2 ■
— M u k arrarat infaz edilecekleri m em leketin 'kanunlarına m u­
halif ahkâm ı m uhtevi bulunm aya.

,23
Madde — 8
Tarafeyni akideynden birinin ülkesinde m erî olan k an u n lara
tevfikan tesis edilecek olan ve icrayı ticaret ve san at m aksadıyla ve­
y ah ut sair İktisadî m akasıtla m üteşekkil bu lu n an lıer nevi eşhası
hükm iye diğer ta ra fı akit ülkesinde eşhası hükm iye tan ın acak ve
bilhassa m üdeî ve m üddea aleyh sıfatlarıyle m ahakim e m ü racaat
hakkını haiz olacaktır.
Şurası m u k a rra rd ır ki : Balâdaki ahkâm , tarafeyni akideynden
birinin ülkesinde m üteşekkil bir şahsı hükm inin ta ra fı diğer ülke­
sinde m uam elâtım îfa etmesi için kabul olunabilip olunam ayacağının
bilinmesi keyfiyetine teallük etmez. Bu keyfiyet işbu son ülkede bu
bapta m erî olan ahkâm a daim a tabî kalır.
Heh halde tarafeyni âkideynden birine m ensup eşhası hükmiye-
nin tarafı diğer ülkesinde kabul olunm ası kezalik işbu ülkede m u a­
m elâtının îfası zım nında ve sair kâffei hususatta, m ezkûr eşhası h ü k ­
miye tarafı diğer ülkesinde en ziyade m azh an m üsaade millete m en­
sup eşhası hükm iyenin tabî tutuldukların d an veya tu tu lacak ların d an
daha az m üsait şeraita tabî olm ayacaktır.

Madde — 9
Tarafeyni akideynden birinin tarfı diğer ülkesine kabul edilmiş
olan teb’ası ne şahıslan ne de m a lla n veya faaliyetleri hususlarında
teb ’ayi m ahalliyenin ve en ziyade m a zh a n m üsaade m illet teb ’asmın
şeraiti m üm asile tahtında tabî olduğundan veya olacağından başka
veya daha yüksek tekâlif ve rusum a tabî tutulm ayacaktır.
Tarafeyni akideynden birinin ülkesinde m üteşekkil olan ve m u­
am elâtını îfa için tarafı diğer ülkesine kabul edilmiş b ulunan hususî
veya devlete a it eşhası hükm iye ne m a lla n veya faaliyetleri h u su ­
sunda ve ne de diğer hiç bir hususta işbu ülkede icrayı m uam elât
için kabul edilmiş olan en ziyade m a zh a n m üsaade m illet eşhası hük-
miyeei m üm asilesinin ayni şerait tahsm da tabî olduğundan veya ola­
cağından başka veya daha yüksek tekâlif ve rusüm a tabî tutülm a-
yacaktır. Cibayet olunan tekâlif, rusüm a teallük ettiği gibi beledi­
yeler ve cem iyetler fcorporasyon m enfaatm a istifa olunan rusum a da
şamildir.

24
İ K İ N C İ F A S I L
n
TİCARET VE SEYRİ SEFAİN

Madde — 10
Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı Ticareti H ariciye inhi­
sarı devlete ait bulunduğu cihetle Türkiye H üküm eti Sosyalist Sov­
yet C um huriyetleri İttihadı Ticaret M ümessilliğine ve Teşkilâtına
Türkiye ülkesinde atîdeki vazaifi icra salahiyetini bahseder :
uL>
A — Ticaret Hariciye hususunda Sosyalist Sovyet C um huriyet­
leri İttihadının m enfaatini gözetmek, "hum
B — Türkiye ile Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttih ad ı a ra ­
sındaki ticareti hâriciyeyi ve em tia m übadelesini işbu M uahede a h ­
kâm ına tevfikan tanzim etmez,
C — Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı hüküm etinin ti­
careti hâriciyesini icra ve Türkiye ile Sosyalist Sovyet C um huriyetle­
ri İttihadı arasında m ünasebatı ticariyenin inkişafına hizm et etmek.

M adde — 11 - .
Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadının m erkezi A n k ara’da
bulunan Türkiye’deki Ticaret Mümessilliği Türkiye’deki Sosyalist
Sovyet C um huriyetleri İttihadı sefaretinin tem am en bir kısm ını teşkil
eder. Ticaret m üm essili ve iki m uavini sefaret erkânından m adüd
olup m asuniyeti şahsiyeden ve heyatı siyâsiye âzâsm a bahşolunan sair
salahiyet ve im tiyazattan m üstefit olurlar.

Madde — 12
Sosyalist Sovyetist C um huriyetleri İttihadı Ticaret M ümessilli­
ğinin A n k ara’daki binasıyie İstanbul’da Boy oğlun da caddei kebîrde
“464” ııum ruda “Sovyet H an” da kâin şubesi binası h a n c ı ez mem­
leket im tiyazatm dan m üstefit olacaktır. İşbu h a n c ı ez m em leket 11%
tiyazı onüçüncü m adde ahkâm ının tatb ik atın a m anî olm ayacaktır, p

Madde — 13
Ticaret M ümessilliğinin Türkiye’de icra ^d ilm iş olan m uam elâtı
hukukiyesi ile bunların netayici iktisadiyesi Türk k an u n ların a tabî
olacak ve Türk H akkı K azasına dahil bulunacaktır.

'25
H ukuku Umumiyeyi Düvele n a za ra n devletin hakkı hüküm ra-
nisinin icrasına ve siyâsî veya şehbenderî m üm essilliklerin faaliyeti
Tesmiyelerine m ahsus m evat olm am ak şartıyle Sosyalist Sovyetist
C um huriyetleri İttihadı H üküm etinin Türkiye’de b ulunan em valinin
haczine dahî m esag olacaktır.
M adde — 14
Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm eti kendi Tica­
re t M ümessilliğinin Türkiye’de akdettiği bilum um m uam elâtı ticari-
yeden m ütevellit m esuliyeti deruhde eyler, Sair Sosyalist Sovyet
C um huriyetleri İttihadı devlet m üessesatm ın akt ettiği m uam elâtı
ticariyeye gelince bu m uam elâttan bu m üessesatın an cak kendileri
m es’ül olacaktır.
Madde — 15
Tarafeyni akideyn Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H ü­
küm etinin Türkiye’deki Ticaret M ümessilliğinin, T ürkiye’nin atîdeki
şehir ve lim anlarında şube açm ak hakkından istifade edeceği h usu­
sunda m utabık kalm ışlardır.
İstanbul, İzmir, Trabzon, Mersin, Erzurum , Konya ve Eskişehir.
Yeni şubeler küşadı iki hüküm et arasın d a b ir itilâfın m evzuunu
teşkil edecektir.
Madde — 16
Türk H üküm eti Sosyalist Sovyet ¡Cumhuriyetleri İttihadı H ükü­
m eti ülkesinde bir Ticaret Mümessilliği tesis ettiği takdirde Sosyalist
Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm eti bu M ümessillik ile m em u­
rinini Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm etinin Türki­
ye’deki Ticaret M ümessilliğine bahşolunan ayni hukuk, im tiyazat ve
m ua,fiyattan istifade ettirecektir.
Madde — 17
Tarafeyni akideyııden h e r biri ta ra fı diğer ülkesinin idhalâtm a
veyahut işbu ülkeye ih racata m üteallik h u su satta bu bapta diğer bil­
cümle m em âlik hakkında müesses um um î usule kıyaseıı herhangi
bir gûna takyîdat tatbik etmemeyi teahhüd ejder.
Madde — 18
Tarafeyni akideynden herbiriniıı m ü stah salâtı arzıye ve sınaiye-
si tarafı diğer m evzuatı um um ivesi mucibince işbu tarafın tranzite
açık yollan üzerinde ve keza işbu ta ra f m evzuatı um um iyesine tevfi­

26
k an tranzite kabul edilecek ve bu ülkede bilcümle tran zit rusûm uh-
dan serbest bulunacaktır.
Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm eti Türkiyeye,
işbu m addenin birinci fıkrası ahkâm ından h a n e olmak üzere, m enşe
ve m evridi Türkiye olup Batum tarikiyle Asya m em leketlerine ve ke-
zalik m en’şe ve m evridi Türkiye bulunan ve Türkiye vilâyatı şarkı-
yesinden vilâyatı garbiyesine ve vilâyatı garbiyesinden vilâyatı şar-
kıyesine Batum tarikiyle sevk edilecek em tia içinde serbest tra n sit
hakkı bahşetm eye m uvafakat eyler.
M en’şei Türkiye olan ve Türkiye’den gelen em tianın işbu m ad­
dede m ezkûr tarik ia tranzidi, Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İtti­
hadı H üküm eti teşkilâtı tarafın d an bu eşyanın m en ’şe ve m evridînin
Türkiye olup olm adığının tetkiki şartıyle icra edilecektir.
Bu tetkikin tarzı icrası işbu m uahedeye m erbut nihaî protokol­
de tespit edilmiştir.

M adde — 19
Tarafeyni akideynin demir, k a ra ve dahilî su lar yollarında yol­
cuların, eşyayı zatiyelerinin ve em tianın n akliyatı hususlarında ta ­
rafeyni akideyn ülkeleri sekenesi beyninde hiç bir fa rk gözetilme­
yecektir.
İşbu m addenin birinci fıkrası ahkâm ının tarafey n in akideynin
kendi nakliyat yolları üzerinde istedikleri veçhile tarifeler tanzim
etm eleri h ak ların a halel iras etmediği m üstâgnii beyândır.
Tarafeyni akideyn işbu M uahedenam enin mevki m eriy ete he­
m en duhulünü m üteakip yolcu ve eşyayı zatiye ile em tianın doğru
dem iryolu nakliyatı hakkında bir itilâfnam ei m ahsus akdine tem â-
meıı am âde bulunduklarını beyan ederler.

Madde — 20
Tarafeyni akideynden birinin sancağını hâm il olup ham ulesiz
veya ham uleli olarak diğer ta ra fa ait sulara ve lim an lara girecek
veya b u ra la rd a n çıkacak olan m erakip ve sefain, m ahalli h a re k et ve­
ya azim etleri neresi olursa olsun, h er güna h u su satta ayniyle sefa-
ini milliyeye tatbik edilen m uam eleden m üstefit o lacaklar ve h e r ne
unvan altında bulunursa bulunsun, devlet, vilâyetler, nahiyeler ye-
ya tarafı hüküm etten salahiyetini haiz h er hangi bir taazzuv nam

27'
y e m e n fa a tm a istifa olunup m erakibi milliyeye tahm il edilmiş veya
edilebilecek olanlardan başka hiç bir güna tekâlif veya rüsum a tabî
tutulm ayacaklardır.

Madde — 21
Ham uleler, m evrit veya m ahreçleri neresi olursa olsun, millî
sancak altında idhal, veya ihraç edildikleri takdirde, tabî tu tu lacak ­
ların d an başka veya d aha şedît rusum ve m ükellefiyata tabî tu tu l­
m ayacaklar ve başka b ir m uam ele de görm iyeceklerdir. Gemilerin
yolcularına ve bunların eşyayı zatiyelerine aynen milli sancak altın ­
d a seyahat ediyorlarm ış gibi m uam ele olunacaktır. M ezkûr sefainin
m ürettebatı eıı ziyade m azharı m üsaade m illet sancağını hâm il me-
râkip ve sefain m ürettebatı misili m uam ele göreceklerdir.

M adde — 22
20 ve 21 nci m addeler ahkâm ı, millî ticareti bahriyenin him a­
yesini, yeniden teşkil ve inkişafını istihdaf eden k av an in i m alısusaya,
millî sancağa hasredilm iş olan kaputaja, k a ra sularında balık, avı
icrasına, kılavuz hidem atm a, kılavuz istihdam ına, rom urkör işletm e­
ye ve sair lim an hidem atına, kezalik dahilî sularda seyri sefaine ta t­
bik olunm ayacaktır.

Madde — 23
el Sefaiıı vem erakibin tabiiyyeti, h er iki tarafça devleti aidesinin
salahiyettar m akam atı canibinden h e r m em leketin k av an în ve niza-
m atına tevfikan, bu bapta verilen vasaik ve şahadetnam elere göre
m uteber tutulacaktır.
Tarafeyni akideyn, gem inin senedi bahrîsi ve vaziyeti fenniye-
sini m usaddik hacım istiabı, kabiliyeti seferiye ve sair m üm asil şa­
h adetnam eler gibi gemi evrakının m ütekabilen tanınm ası hu su su n ­
da bir itilâfı m ahsus akdini teah h ü t ederler. Böyle bir itilâfın akdı-
n a değin akideynden biri tarafın d an alelusul itâ edilmiş olan b alâ­
da m ezkûr gemi evrakını m ütekabilen tanıyacaklarını tarafeyn teah-
hud ederler.

Madde — 24
Tarafeyni akideynden birinin sancağını hâm il olup diğer ta ra fa
ait bir lim ana, m ahza ham ulelerini ihm âm veya b u n lard an bir kıs­
m ını ihraç etm ek m aksadıyle dahil olan m erakip ve sefain memleke-
teyn kavanîn ve nizam atm a tevfîkı h arek et ederek ham ulelerinin di-
28
g e r bir lim ana veya, diğer bir m em lekete gidecek olan kısm ını gemi
dahilinde hıfzedebilecek ve ham ulelerinin işbu kısm ı ehîri için, m u­
hafaza h arçların d an madâçki zaten bu h a rç lar an cak millî seyr ve
sefain hakkında tespit edilmiş olan en aşağı m ikdarda istifa edile-
bilecektir-hiç bir harç veya ücret tesviyesine m ecbur tutulm aksızm
bunları te k ra r ihraç eyleyebilecektir.

Madde — 25
Tarafeyni akideynden birine m ensup bir sefinenin ta ra fı diğer
sularında gark olması, k a ra y a oturm ası, h asarı b ah rî veya tevakkufu
m ecburîye uğram ası gibi hadisatta, sefine ve ham ulesi işbu m em le­
ket kavanîn ve nizam atm m ahvali m um asilede sefaini milliyeye b ah ­
şettiği m üsaadet ve ım ıafiyatm aynından istifade edecektir. Geminin
kaptanına, m üretteb atın a ve yolcularına, gerek b u n lar için ve gerek
sefine ham ulesi için, ayniyle teb’ayı m ahalliyeye tatb ik edilen dere­
ceye ifayı m uavenet ve m uzaheret edilecektir.
Tahlisiye resm i hususunda tahlîsin vuku bulduğu m em leketin
m evzuatı kanuniyesi m erakip ve sefaini milliyeye tatb ik olunduğu m i­
silli tatbik olunacaktır.
K araya oturm uş veya g ark olmuş bir gem inin k u rta rıla n em ti­
ası, istihlâki dahilî için m em lekete idhal edilmiş olm adıkça hiç bir
güm rük resm ine tabî tutulm ayacaktır.

Madde — 26
M en’şei Sosyalist Sovyetist C um huriyetleri İttihadı olup bu a ra ­
dan doğrudan doğru idhal edilmiş olan m ü stah salâtı arzıye ve sı-
naiyenin Türkiye’ye dühullerinde işbu M uahedenin b ü tü n m üddeti
m eriyeti esnasında üçüncü herhangi bir devlet m ü stah salâtı m üm a-
silesi üzerinden cibayet edilmiş veya edilecek olandan başka veya
daha yüksek, emsali tezyitte dahil üzere, güm rük ru sü m u n a kezalik
sair bilcümle idhal harçlarına, tabî tu tu lm aları lâzımdır.

M adde — 27
M uahedenam enin bütün m üddetçe Türkiye’den doğrudan doğ­
ruya idhal olunan, işbu M uahedenam eye m erbut “1” n u m aralı lis­
tede ta d at edilen ve m en’şei Türkiye olan m ü stah salâtı arzıye ve
sınaiye Sosyalist ve Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm etine hini
duhulünde Sosyalist ve Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm etinde
m erî bulunan güm rük rusüm u tarifei um um iyesi üzerinden ve ba­
lâda m ezkûr (1) num aralı listede m ünderiç yüzde tenzilâtından isti­
29
fade edecektir. H er halde salifüzzikr “1” n u m aralı listede ta d at edi­
len m ustahsalâtı arzıya ve sınaiye ile işbu M uahedeye m erbut “2”
n u m aralı listede ta d at edilen Türkiye m üstahsalâtı arzıya ve smaiye-
si Sosyalist ve Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm etine d u h u lü n ­
de herhangi bir üçüncü m em leket m üstahsalâtı m üm asilesinden is­
tifa edilecek olan, emsali tezyitte dahil olm ak şartıyle, bilcümle güm ­
rü k rusüm ündan ve diğer bilcümle idhalât m ûkellefiyatm dan başka
veya d aha fazla rusüm ve tekâlife tabi tutulm ayacaktır.

Madde — 28
Tarafeyni akideynden birinin ülkesinde devlet, belediyeler ve­
ya cem iyetler korporasyon m enfaatm a olarak ne olursa olsun em ti­
anın istihsâli, satışı ve istihlâk ve nakli üzerinden cibayet olunan
dahilî vergiler, resim ler ve h a rç lar ta ra fı diğer m üstahsalâtı erziye
ve smaiyesi ile em tiai m üm asilesinden cibayet olunandan d aha yük­
sek ve daha ağır olm ayacaktır.

Madde — 29
Te’m înat, güm rük rusüm ünün tarzı cibayeti ve idhalât ve ih ra ­
cata ait sair güm rük m uam elâtı hususlarında tarafeyni akideynden
herbiri diğerine herhangi bir üçüncü bir m em lekete bahşettiği veya
ileride edeceği bilcümle m enafiden istifade hakkını bahşeder.

Madde — 30
Tarafeyni âkideynden herbiri ta ra fı diğerin m üstahsalâtı arzıye
ve sm aiyesinin hini idhalinde idhal edilen m addenin tarafı diğer ül­
kesinde ^istihsal edilmiş bulunduğunu m übeyyin bir m en ’şe şehadet-
nam esi ibrazını talep etm ek hakkını m uhafaza eyler.
Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm eti em tiasının
m en’şe şehadetnam eleri Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H ü­
küm eti Ticaret H alk Komiserliği veya Teşkilâtı tarafın d an ve Türk
em tiasının m en’şe şahadetnam eleri de Ticaret ve Ziraat V ekâletleri
ile bunlarım teşkilâtı m ahalliyeleri ve kezalik Türkiye Ticaret O da­
ları ta ra fın d a n itâ edilecektir.
Gerek Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H üküm etinden
Türkiye’ye ihraç gerek Türkiye’den Sosyalist Sovyet C um huriyetleri
İttihadına idhal olunacak em tiaya ait m en’şe şehadetnam elerinin şek­
li tarafeynce itilâ fı m üşterekle tespit edilecektir.
Salifüzzikir menşe şehadetnam elerinin tarafeyn teşkilâtı aidesi
tarafın d an vize ve muamele! tasdîkiyesi şehadetnam ede m ezkûr em-
30
tianm idhal edildikleri ta ra f ülkesinde, işbu M uahedenam enin hini
im zasında, m erî olan nizam ata tevfikan icra edilir.

M adde — 31
İşbu M uahedenam enin en ziyade m azharı m üsaade millet m u­
am elesine m üteallik ahkâm ı m evaddı âtiyeye şamil değildir :
1 — Tarafeyni akideynden herb irin in hudud m untakası d ahi­
linde ticareti teshil için hem hudud m em leketlere bahşeylediği veya
ileride edeceği fevait.
2 — Bir güm rük ittihadı dolayısiyle tarafeyni akideynden h er­
han g i birine tahm il edilecek m ecburiyetler.
3 — Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı tarafından, arazi­
si 1 Ağustos 1914 tarihinde sabık Rusya İm paratorluğu eczasından
bulunan m em alike bahşedilen veya edilecek olan fevait.
4 — G üm rük tarifesi hususunda, ve sair bilcümle hususatı tica­
riye hakkında Osm anlı İm peratorluğundan 1923 senesinde ayrılm ış
olan m em alik ile Türkiye arasında m evcut veya âti de te ’sis edile­
cek olan m enafi ve fevaidi m ahsusa.

Madde — 32
İşbu M uahedenam e tasdik edilecek ve tasdiknam eler sü r’a tı
m üm kine ile A n k ara’da teati kılınacaktır.
İşbu M uahedenam e tasdiknam elerin ta rih i teatisinden itibaren
bir ay zarfında mevkii m e r’iyete dahil olacaktır. M uahedenam enin
mevkii m er’iyete duhulünden itibaren bir sene nihayetinde tarafeyni
akideynden herbiri bunun ahkâm ına nihayet verm ek hususundaki
niyetini iblâğ edebilecek ve m aahazâ işbu M uahedenam e tarafeyni
akideynden biri tarafın d an böyle bir tebliğin vukubulduğu günden
itibaren altı ayın hitam ına değin m erî kalacaktır.
Tasdîkan lilm akâl m urahlıasîn işbu M uahedeyi imza ve tah tım
etm işlerdir.
A n k ara’da 11 M art 1927 tarihinde iki nü sh a olarak tanzim
edilmiştir.

İ M Z A L A R
ALÎ CÎNANÎ J AKSUÎIİÇ
ALİ ŞEVKî AKİM YURÎYEF
31.
ONİKİNCİ MADDEYE MÜTEFERRİAN

İşbu M uahedenam enin m üddeti esnasında Türkiye’deki Sosyalist


Sovyet C um huriyetleri İtihadı Ticaret Mümessilliği İstanbul şubesi
binası tebdil edildiği takdirde işbu şubeye bahşedilm iş olan h a n c ı
ez m em leket im tiyazı şubenin yeni binasına nakledilecektir.

ONSEKÎZİNCİ MADDEYE MÜTEFERRİAN

Şurası m u k a rra ra d ır ki Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı


Türkiye m üstahsalâtı arzıye ve sm aiyesinin 18-nci m addede m ezkûr
Türkiye m üstahsalâtı arzıye ve sm aiyesinin 18-nci m addede m ezkûr
yollarda tranzite m üteallik h u su satta m ezkûr m ü stah salâtm Sosya­
list Sovyet C um huriyetleri İttihadı arazisine hini duhulünde b u n la­
rın Türkiye m üstahsalâtı arzıye ve smaiyesi olduklarını m übeyyin bir
m en’şe şehadetnam esi ibrazını talep hakkını m uhafaza eyler.
M en’şe şehadetnam eleri Ticaret ve Z iraat V ekâletleri ile bun­
ların Teşkilâtı m ahalliyesi veya Ticaret O daları ta rafın d an itâ edi­
lecektir.
Salifüzzikr m en’şe şehadetnam eleri Türkiye’de Sovyet Sosya­
list C um huriyetleri İtihadı Ticaret Hariciye Mümessiliği veya şubatı
ve bu m üessesatm m evcut olmadığı m ahallerde Sosyalist Sovyet
C um huriyeti İtihadı Şehbenderlikleri tarafın d an vize edilecektir.
Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı G üm rüğü, iran zit
eden eşyanın m en’şe şehadetnam esi m uhteviyatı ile tevafuku h a k ­
kında şüphe için espabı ciddiyeye m alik bulunursa, âzam i bir h a f­
talık bir m üddet zarfında işbu eşyanın şebadetnam e ile derecei m u­
tab ak atın ı tetkik edebilecektir.
2 - 18-nci m adde ahkâm ının m em leketeyn ülkesine idhaii k a ­
n u n ve nizam atı ile m em nu bulunan eşyaya şâmil olmadığı müslag-
nii beyândır.

YİRMIÜÇÜNCÜ MADDEYE MÜTEFERRİAN

23-ncü m adde ahkâm ının Rus H üküm etinin m ali olan veyahut
Sovyet m evzuatı mucibince millîleştirmeye tabî buiım aıı gerek ti­
carî gerek askerî eski Rus filosuna m ensup olup m üdahale esnasın­
da m em aliki ecnebiyeye götürülen üzerindeki h u k u k u n u hiç bir veç­

32
hile ibtal eylem ediğini Sosyalist Sovyet C um huriyetleri İttihadı H ü­
küm eti beyân eder.
Bu protokol M uahedenam enin bir cüz’ü m ütem m im i olup Mu-
ahedenam e ile ayni zam anda dahili m e r’iyet olacaktır.
A n k ara’da 1 M art 1927 tarihinde iki n ü sh a olarak tanzim edil­
miştir.

ALİ CİNANÎ JAK SURİÇ


ALİ ŞEVKİ . AKİM YURİYEF

Ticaret ve Seyri sef akı A nlaşm asının uygulanm asında önemli


güçlüklerle karşılaşılm ış ve iki ülke bu konuda zam an zam an ih ti­
lâfa düşm üşlerse de m illetlerarası ilişkiler alan ın d a birbirlerini des­
teklemeğe devam etm işlerdir.
Sovyet Rusya Türkiye C um huriyetinin dünya siyasetinde oyna­
m ağa başladığı m ühim rol ve bu ülkenin coğrafi d u ru m u sebebiyle,
toplanan silâhsızlanm a konferansına katılm ası gerektiğini Cenevre-
de ifade ile bu hususta bir teklifte bulunm uştur. Buna m ukabil, ola­
ra k da, K onferansa katliam Türkiye temsilcisi topyekün silâhsızlan­
m a konusunda Sovyet tezini desteklem iştir.
M illetler Cemiyeti M isakındaki boşluğu doldurm ak üzere, F ran ­
sa Dışişleri B akanı B riand ile A m erika Birleşik Devletleri Dışişleri
Bakanı Kejtog “Savaşın milli siyaset aleti olarak kullanılm asını” ya­
saklayan bir m illetlerarası vesika hazırlam ışlardır. Türkiye, buna
8 Eylül 1928 de katılm ıştır. Sovyetler ise o günkü siyasi d u ru m u n u n
gereği olarak P akta hem en katılm ış ve bahiskonusu vesikayı diğer
devletlerden evvel tasdik etmişti. Bu konuda d ah a da ileri giderek
Paktın Doğu A vrupa devletleri arasın d a b iran önce yürürlüğe g ir­
mesini sağlam ak am aciie 9 Şubat 1929 tarihinde Polonya, Romanya,
Lebonya, Estonya ile M oskova’da im zaladığı bir protokol düzenlem iş­
tir. Bu protokole 1 N isan 1929 tarihinde katılm am ız Sovyetlerle yeni
bir yakınlaşm a örneği teşkil etmiştir.
Litvinof protokolü adı ile bilinen bahiskonusu protokolün 1 Ni­
san 1929 tarihinde tasdiki m ünasebetile Büyük Millet Meclisinde Dı­
şişleri Bakanı şunları söylem ektedir :

33
“Meclisi âlinin tasdikm a arzolunan protokol esası Büyük Mec­
lisin tasdik ve tasvibine ik tiran etmiş olaıı Kellog paktının b ir an
evvel şarkî A vrupada m er’iyete geçmesi için kom şum uz ve dostum uz
Sovyet H üküm eti tarafın d an yapılan bir teşebbüs üzerine m uhtelif
a lâk a d a r hüküm etler m eyanm da Türkiyenin de iştirak ettiği bir
pakttır. Protokolün m ahiyeti de gösteriyor ki esası evvelâ kabul edil­
miş olan ve sulh için m ühim bir adım telâkki ettiğimiz bir eserin bir
an evvel şarkî A vrupada m e r’iyete geçm esidir.”
Bu gelişm elerden sonra A n k ara’da, 17 A ralık 1929 tarihinde,
P aris’te 17 A ralık 1925 günü im zalanm ış bulunan Dostluk ve T araf­
sızlık A ndlaşm asım teyid ederek iki yıl daha u zatan bir Protokol
im zalanm ıştır.
Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkilerine ilerideki bahislerde yeri
geldikçe tem as edilecektir.

34
TÜRKİYE - AFGANİSTAN İLİŞKİLERİ

1 M art 1921 tarihinde M oskova’da im zalan an Türk-A fgan Dost­


luk antlaşm ası evvelce söz konusu edilmişti. Mayıs 1928 tarihinde
A fgan K ralı A m anullah H anın m em leketim izi ziyareti iki ülke a r a ­
sındaki işbirliğinin daha, da gelişm esine zemin hazırlam ıştır.
A fganistan’a eğitim için gönderilen subay, doktor, öğretm enle­
rin sayısı bu andlaşm a ile arttırılm ış, öğrenci ve uzm an m übadele­
sinin daha sonraki yıllarda ara ların d a hiç bir anlaşm azlık konusu,
bulunm ayan bu iki m em leket arasında d ah a da geliştirilm esine im ­
k ân hazırlam ıştır. Bahis konusu işbirliği iki ülke arasın d a raüsbet
yönde bir devamlılık arz eder. Em aııullah H an ve eşi Kraliçe Süreyya
H anım A nkarayı ziyaretlerinde Türk halkı tarafın d an h araretle k a r­
şılanmış, kendilerine büyük övgü ve dostluk tezahürlerinde bulunul­
muştu.
20 Mayıs 1928 de A fganistan Kralı E m anullah H an ile yaptığı
konuşm ada A tatü rk şunları söylemişti :
K ral Hazretleri,
Türk m illeti ve C um huriyet H üküm eti ve ben, H üküm dar olarak
sizleri ve Kraliçe H azretlerini Türkiye’de görmekle pek çok seviniyor
ve m em nun oluyoruz.
Kâbii’den h arek et buyurulduğu gündenberi, yolculuğunuzun
safhalarını büyük ilgi ve iftiharla takibediyor ve um um i b ir özlem
ve hasretle m em leketim izi teşriflerinize in tizar ediyorduk.
Bugün kardeş A fgan milletini, asil ve değerli şahıslarınızdan
temsil eden has biraderim K ral H azretlerini ve m uhterem Kraliçe H az­
retlerini devlet m erkezim iz A n k ara’da Türk milleti ve Türk Devleti
adına şahsen selâm lam akla bahtiyarım .
M uhterem m isafirler.
A fgan milleti ile çıkış kay n ak ları o rta Asya olan cedlerim iz .ara­
sındaki m ünasebetler ve kardeşlik bağları pek eskidir. T arihin silin­
mez sayfaları, o m ünasebetlerin ölmez h â tıra la rı ile doludur.
İki eski ve k a h ra m an m illetin bugünkü evlâtları bizler, ibret do­
lu o sayfaları, büyük bir ilgi ile okumalıyız. O rada A fgan m illeti ile
Türk m illetinin b ir safta, yanyana, aynı gayeye yürüdüğü ve m üşte­
rek şan lar ve şerefler, zaferler kazandıkları görülecektir. T arihin o
ölümsüz kayıtları, bize kardeş duygularını ve rabıtalarını, değerli ve
m üşterek bir m iras o larak bırakm ış olan A fganlı ve Türk büyük ba­
balarım ızın, bugünkü siyasî sınırlarım ızın dışındaki alan lard a dahi
halef ve selef olduklarını gösterm ektedir.
İşte bugünkü Afgan ve Türk milletleri, sayısız yüzyılların ve
büyük k ıt'a ların içine h â tıra la r ve gelenekler salan büyük m illetlerin
evlâtlarıdır.

Aziz dostum uz K ral Hazretleri,


Tarihin ne garip tecellileri, dünya olaylarının ne m ânalı tesadüf
ve benzerlikleri vardır. H üküm dar olarak siz 1919 da k a h ra m a n Af­
gan m illetinin başında, A syanın ortasında, istiklâl için mücadeleye
atılırken, biz de aynı ta rih te burada, A vrupanın doğusunda, b ütün
m edenî cihanın gözleri önünde, istiklâl ve hürriyetim ize v u ru lan d ar­
belere, göğüslerimizi siper ederek döğüşüyorduk.
Size ve bize çektirilen bunca elem ve ızdıraplardan bahse lüzum
yoktur. Yalnız istiklâl ve hürriy et aşıkı m illetler için, o ızdırap a n ­
ları, o ızdırap sebepleri, uyanm ak ve ilerlem ek için daim a h a tırla n ­
malıdır.
İstiklâl ve hürriyetlerini her ne bahasına ve h er ne karşılığında
olursa olsun, bozmak ve sınırlam ağa asla göz yum m am alıdır. İstik­
lâl ve hürriyetlerini bütün m ânası ile m asum bulundurm ak ve bu­
n u n için gerekirse, son ferdinin, son dam la kanını akıtarak, insanlık
tarihini şanlı örnekler ile süslemek, işte istiklâl ve hürriyetin gerçek
mahiyetini, geniş m ânasını, yüksek değerini, vicdanında idrâk etmiş
m illetler için temel ve hayatî prensip!..
A ncak bu prensip u ğ runda her tü rlü fedakârlığı, h er a n ifaya
h azır ve m uktedir bulunan m illetlerdir ki, d u rm ad an insanlığın say­
gı ve itibarına lâyık bir toplum olarak görülebilirler. A fgan milleti
ve Türk milleti, bu iki kardeş millet, bu prensibin gerçek sahipleri
olduklarını fiilen isbat ettiler.
A fgan m illeti ile Türk m illetinin tarih i olan kardeşlik bağlarını
sağlam laştıran ve destekliyen başlıca sebebi de, her iki m illetin şe­
refli varlıkları ve yüksek ülküleri için, istiklâl ve h ü rriy et prensibine
aynı kuvvet ve im anla sarılm alarında aram alıdır.

36
İstiklâl ve itibarını cihana tanıtm ak vasıf, yetenek ve kudretinde
olan m illetlerin, m edeniyet yolunda da serî ve başarılı adım larla iler­
lem ek istidatları, teslim olunm ak gereklidir. Gerçi bir toplum un za­
m anla kökleşm iş töre ve âdet, duygu ve anlayışları çok önemlidir. Bu
itibarla, toplum lar, teşebbüsçü fertler üzerinde, adeta âm ir ve h â ­
kim bir tesir yaparlar. F akat yaradılıştan gelen istidat ve yeteneği,
gelişme ve yücelmeye yönelmiş m illetler, m edeniyetin bugünkü iler­
lem elerinden feyiz ve ilham almış aydın evlâtlarının ehle, geçmişte
kaybettikleri fırsatların doğurduğu gecikm eleri k ap atm ak çaresini
bulm akta geç kalm azlar. Bu yolda toplum un önüne düşm ek ve yol
gösterm enin tesirli ve verim li olduğunda şüphe yoktur.

M um terem K ral H azretleri,


Bu m ünasebetle, pek çok zevk ve takdirle tâkip etm ekte ve gör­
m ekte olduğum bir gerçeği arzetm em e m üsaade buyurm anızı rica
ederim. H üküm dar olarak siz Afgan m illetinin başına geçer geçmez,
yalnız millet ve m em leketinize tam istiklâl kazandırm akla yetinm e­
diniz. O güzel ve verim li m em leketinizde zam anın yıktığı m am u re­
leri, bu günü n gelişm eleri ve ilerlem eleri ile uygun b ir surette, can­
landırıp, yüceltmeye başladınız. Devletinizin teşkilâtını düzene koy­
dunuz. Cesur ve k a h ra m an ordunuzu yeniden düzenlediniz. Millî
eğitim işlerinde önemli adım lar attınız.
Sosyal h a y atta hissedilir ham leler gösterdiniz. Bütün bu şu u rlu
ve ru h lu işler ve çalışm alar, ülkenizin ve m illetinizin m am urluk ve
m edeniyet alanında, lâyık olduğu yüksek mevkie yükselm esi zam a­
nının gecikmiyeceğini gösterir.

K ral Hazretleri!
M edenî ve yenilikçi reform lar yolundaki çalışm alarınızın ne k a ­
d ar h u zu r ve sükün gerektirdiğini tak d ir ve bu yolda gayelerinize
ulaşm anızı samimilikle dilerim. Gerçi A fganistanm coğrafî durum u
ve bu sebeple devletinizin politik şartları önemli, ciddî ve naziktir.
Tarih, bu önem ve nezaketin, içinde bulunulan şa rtla r ve haller ne
olursa olsun, bir an gözönünden uzak tutulm am asım emreder. H attâ
vehim ve vesveseyle!. Fakat, hem en söylemeliyim ki, A fganistanm
H indikuş’u ile çetin ve sert tabiatı ve A fgan m illetinin m üspet zekâ,
cesaret ve kahram anlığı ve bilhassa A fgan Devletinin seçkin h ü k ü m ­
darının yüksek şahsiyeti, her tü rlü ihtim alin *¿2karşısında
'
kesin ve kud-
retle yükselen bir âbidedir. Biz, bun u biliyoruz ve kalbten gelen duy­
gularla ta k d ir ediyoruz.

37
Sizi ve m illetinizi ve m em leketinizi cidden seven Türk M illetinin
Başkanı olarak, içten gelen bir bağlılıkla arzedeyim ki, A fganistan’ın
m addî ve m anevî gelişme ve yücelmesi yolundaki teşebbüslerinizin,
az zam anda neticeler verdiğini görmek, bizim başlıca emelimizdir.
B aşarılarınızın m uhakkak olduğuna güvenimiz tam dır. Bu hususta
b ir kardeş millete, tabiî olarak yönelen vazife ve m ükellefiyetleri,
Türk Devleti, kudreti dairesinde yapm aya h azır bulunm aktadır.
Aynı ziyaret sırasında Türk-afgan Dostluk ve İşbirliği A nlaş­
m ası imzalanmış. Bu anlaşm anın birinci m addesinde iki ülke a ra ­
sında «ebedi» dostluk kurulm ası derpiş olunm uştu.

Türkiye A fganistan M uhadenet ve Teşriki Mesai


M uahedenam esinin tasdiki hak k ın d a k an u n

29 Teşrinisani 1923
(Resmî Gazete ile neşir ve ilâ n ı: 13 K ânunuevvel 1928-Sayı :
1065)
K anun No : 1362
Madde 1 — E fganistan ile A n k ara’da 25 Mayıs 1928 tarihinde
akit ve im za edilmiş olan M uhadenet ve Teşriki Mesai M uahedena-
mesi ile m erbutu bulunan Protokol ve kezalik 25 Mayıs 1928 tarihli
İmza Protokolü tasdik edilmiştir.
Madde 2 — İşbu Kamun tarih i neşrinden m uteberdir.
Madde 3— İşbu K anunu İcraya Hariciye Vekili m em urdur.

Türkiye A fganistan M uhadenet ve Teşriki Mesai


M uahedenam esi

Türkiye ve A fganistan Devleteynî Âliyeteynî gerek m addi ge­


rek m ânevi ra b ıta ve m ünasebetlerinin ve gerek biraderi vaziyet­
lerinin ve hissiyatlarının ve sair ihtiyaçlarının birliğine binaen asrı
hazırın iki m illet için günden güne ihdas ve istilzam eylediği veza-
ifi nazarı m ülâhazaya a larak teyem m ünen aralarında, m ünakit 1 M art
1337 ve 11 h u t 1299 tarihli M uahede ile m evcut ve b e rk a rar olan
kardeşlik ve dostluk bağlarının ve sam im i rab ıtaların ın d aha sağlam
ve m etin esasata iptina ettirilm esini arzu eylediler. Ve bu m aksadın
istihsali için bir dostluk ve siyasi ve iktisadi Teşriki Mesai A hitna­
mesi akdini lâzım addederek Türkiye R eisicum huru Hazretleri,.

'38
Türkiye C um huriyeti Hariciye Vekili Doktor Tevfik R üştü Beyefendi
H azretlerini ve  lâhazreti H um ayun Efgan Kıralı, Efganistan Hariciye
Veziri Vekili Serdarı Âlâ Gulâm Sıdık H an H azretlerini m urahhas
tâyin buyurdular. M üşarileyhim a m u ra h h a sla r usulüne m uvafık
salahiyetnam elerini iraeden sonra m evaddı âtiyeye m u vafakat ey­
lediler. İki Devletin m ünasebetini işbu m evat tanzim edecektir.
M adde 1 — Türkiye C um huriyeti ile Efgan Kırallığı beyninde
ve kezalik iki m illet arasında ihlâli gayrı kabil sulh ve sam im î ve
ebedî m uhadenet cari olacaktır :
Madde 2 — Tarafeyni  kideynden biri aleyhine â h a r b ir veya
bir kaç devlet ta ra fın d a n bir hareketi hasm ane vâki olduğu tak d ir­
de diğer T arafı Â kit o tecavüzün m en’i em rinde b ü tü n gayret ve m e­
saisini sarf etmeyi ve bu m esaiye rağm en h a rb em ri vâki olduğu
halde iki H üküm et yüksek m enfaatlerine m uvafık olan m usip k a ­
ra rı ta h a rri etm ek üzere vaziyeti a ra ların d a te k ra r h ay irh an e ve
itina ile m ü talâa etmeği ta a h h ü t ederler.
M adde 3 — Tarafeyni  kideynden h er biri â h a r bir veya bir
kaç devlet ta ra fın d a n diğer T araf  kidin aleyhine tevcih edilen hiç
bir ittifak a veya siyasi ve askerî ve İktisadî ve m alî hiç bir itilafa ve
keza â h a r bir veya bir kaç devlet tara fın d a n diğer T arafı Âkidin
em niyeti askeriyesi aleyhine tevcih edilen h a re k âtı hasm aneye iş­
tira k etm em eği ta a h h ü t ederler.
Madde 4— Devleteyni Âkideyn, Tarafeyn m em eleket ve m illet­
lerinin terak k i ve tealisi için bir ta ra fta m evcut ve diğer ta ra f için
m üfit olan ve ihtiyaç hissedilen h e r tü rlü vesail ve vesaiti, ayrıca
tertip ve tanzim kılınacak m ukavelâtı m ahsusa ile temine ve onun
ihtiyacatm ı teshil ve tehvîne çalışm ağı ta a h h ü t ve diğer T araf mu-
ahide o hususta m uavenet ederler.
M adde 5 — Türkiye C um huriyeti E fganistan’m m aarif ve ordu­
sunun terakki ve tealisi için talep edeceği adlî ve İlmî ve askerî m ü-
tehassılar intihap ile A fgan Devletinin hizm etine verm eği ta a h h ü t
eder.
M adde 6 — Tarafeyni Âkideyn tebaası yekdiğerinin arazisinde
ticaret ve ikam et hususunda en ziyade m azharı m üsaade m illet m u­
am elesine nail olacaklardır. 'M aahaza Tarafeyni Âkideyn ayrıca ika­
m et ve ticaret m ukavelenam eleri yapabilecekleri gibi şehbenderlik
ve posta ve telgraf ve iadei m ücrim in m ukavelenam elerini akdede­
ceklerdir.

,;39
Madde 7 — Tarafeyni  kideynden h e r biri, işbu M uahedenam e-
de tâyin edilen m ütekabil ta a h h ü d a t haricinde, diğer devletlerle h er
tü rlü m ünasebatta serbestii hareketini tam am iyle m uhafaza ede­
cektir.
M adde 8 — İşbu M uahedenam e Türkçe ve Farisî yazılmıştır,
ve h e r iki m etin m ütesaviyen m uteberdir.
M adde 9 — İşbu M u a h e d e n a m e m usaddak n ü sh aların teatisin ­
den itibaren m er’i olup m üm kün m ertebe kısa b ir zam an zarfında,
 kidler tarafın d an tasdik olunacak ve m usaddak n ü sh ala r A n k ara’da
teati olunacaktır.
Bu M uahedenin birinci m addesi daim î ve diğer m addeleri on
sene m üddetle m uteberdir. Şayet M uahedenam e m ezkûr on senelik
m üddetin hitam ından altı ay evvel Tarafeyni  kideynden biri veya
diğeri canibinden fesholunm azsa kendiliğinden bir sene d ah a m e ri
addedilecek ve fesih keyfiyeti ancak altı aylık b ir m üddetin ınkıza-
s.mdan sonra hüküm ve tesiri haiz olacaktır.
İki ta ra f m u rah h asları yukarda m ezkûr dokuz m adde ahkâm ı­
nı kabul ve tasdik ile bu M uahedeyi im za ve tah tim eylemişlerdir.
A n k ara’da, 25 Mayıs 1928 tarihinde iki nü sh a olarak tanzim edil­
miştir.
G ulâm Sıddık Doktor Tevfik Rüştii

Protokol

B ugünkü tarih li Türk ve Efgan Dostluk ve Teşriki Mesai M u­


ahedesini im za eden T arafeyn m u rah h asları hıısusatı âtiye h a k ­
kında m utabık kalm ışlardır.
Tarareyni Âkıdeyn arasında iktisadı sahada teşriki m esai k a­
bul olunm uştur. G erek bu hususun suveri tatbikiye sinin tetkikiyle
tanzim i ve gerek iki m em leket arasınd a m ünakale ve m uvasala
keyfiyetinin m ütalâasiyle bu bapta ittihazı icap eden ve m üm kün
olan tedabirin tâyin ve tesbiti için T arafeynin m ütehassıs m u ra h ­
hasları m üm kün olan kısa bir zam an zarfında m ü zak erata ip tid ar
edeceklerdir. İşbu Protokol M uahedenam enin bir cüzü m ütem m i­
m ini teşkil etm ek üzere m üşarileyhim a m u rah h asları tarafın d an
imza edilmiştir.
25 Mayıs 1928
Gulâm Sıddık Doktor Tevfik Rüştü
40
İmza Protokolü

Bugünkü tarihle imza ettiğim iz M uhadenet ve Teşriki Mesai


M uahedenam esi bir m ukaddem e ile dokuz m addeden ve bu im za
Protokolü dâhil olm ak üzere m erbutu iki protoklden ibarettir.
B undan başka Tarafeyn m u rah h asları teşriki m esai ve tevhidi
m esai tâbirlerinden m aksatlarının bir mâma olup Fransızca m uka­
bili (Collaboration) olduğunu da tasrih için m utabık kalm ışlardır.

Gulâm Sıddık Doktor Tevfik Rüştü


TÜRKİYE - İRAN İLİŞKİLERİ

C um huriyetin ilanından birkaç ay sonra, Türkiye Büyük Mil­


let Meclisi, 3 M art 1924 tarihinde kabul ettiği b ir k an u n la hilafeti
ilga etm iştir. İran d a bir kısım halk halifeliğin kaldırılm asına karşı
idi. Musul konusunda İngilizlerle gerginliğin devam ettiği günler­
de, bazı İranlı aşiretlerin hu d u t bölgelerinde başk ald ırarak baskın­
la r yapm aları üzerine C um huriyet Hüküm eti, bu bölgelere kuvvet
sevketm ek m ecburiyetinde kalm ıştır. Bu karışıklıklar ve bazı sınır
uyuşm azlıkları, 1925 yılında, Doğuda p atlak veren isyanın bastırıl­
m asından sonra da süregelm iştir.
Bu ve benzeri ihtilâflara bir son verm ek üzere, iki m em leket
arasında, T ahranda, 22 N isan 1926 tarihinde bir Güvenlik ve Dost­
luk A ndlaşm ası aktedildi. A ııdlaşm a’nm birinci maddesinde, «Ebe­
di Dostluk»’tan sözedilmekte idi.
T ürkiye-İran Em niyet ve M uhadenet M uahedesinin tasdiki mü-
nasebetile 22 Mayıs 1926 tarihinde Büyük Millet Meclisinde Dışişleri
Bakanı aşağıdaki beyanatı yapm ıştır :
«Arkadaşlar, Şarkın en eski ve en esaslı devletlerinden biri olan
kom şu ve kardeş İran devletile aram ızda m uhadenet ve em niyetin
ahkâm ı ahdiye ile de ta k riri için m üzakerat cereyan etm ekte oldu­
ğu ve bir ta ra fta n garp devletlerile m esaii sulhiye devam ederken
diğer ta ra fta n şark ta revabıtı dostanenin teyit ve inkişafına ikdam
edilmekte bulunduğu m alûm unuzdur.
Filhakika vaziyeti um um iye m ütalea edilince samimi ve m üs­
takbel anlayışın gerek siyasi ve iktisadi n o k tain azard an ve gerek
coğrafi vaziyet itibarile iki devlet arasındaki m enafi ve m ukadde­
ra t iştirakini görmemesi kabil değildir. Zaten tarafey n m illetlerince
çoktan m alûm ve m ahsus olan bu hakikatin hüküm etlere intikali
ve alenen izharı h er iki diyarda teyem m ünen vukua gelen m esut
tahavvülâtı azime sayesinde süratle im kânyabı husul olm uştur. İş­
te bugün huzuru tetkik ve tasvibinize T ürk-İran Em niyet ve M uha­
denet ahidnam esini arzetm ekle mesudum.

42’
M uahedenin bir hususiyeti de m illetlerden hüküm etlere ve h ü ­
küm etlerden m illetlere m ütekabilen ilham edilmiş bulunm asıdır.
İhtiva etiği m evad ve esasatı ise vaziyeti vakıanın ifadei tah ririsin ­
den başka bir şey değildir. İnkişâfatı âtiye itibarile h er iki devlet
safhai ta rih i m esut bir m ukaddem ei tefehhüm ve ikbal telâkki et­
tiğim işbu ahdnam enin sü r’atle tasdikini heyeti m uhterem inizden
bilhassa istirham ederim.» •.

Türkiye C um huriyeti ile İran Devleti


beyninde 22 N isan 1926 tarihinde T ah ran ’da tanzim \
ve im za olunan em niyet ve m uhadenet m uahedenam esinin
tasdikm a d a ir k an u n ;;.;r

22 Mayıs 1926
(Resmi Ceride ile neşir ve ilânı : 3 H aziran 1926-Sayı V 389)
K anun No : 845
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile İran Devleti arasında 22
N isan 1926 tarihinde T ahranda imza olunan em niyet ve m uhadenet
m uahedenam esi kabul ve tasdik olunm uştur. :- j:
Madde 2 — Tarihi neşrinden itibaren m uteber olan işbu k an u ­
nun icrasına İcra Vekilleri Heyeti m em urdur.
Türkiye - Iran Em niyet ve M uhadenet M uahedesi
Bir ta ra fta n Türkiye, diğer ta ra fta n İran asrı hazırın h er iki
millete tevdi etm ekte olduğu ihtiyacat ve m ecburiyet ahkâm ına te-
baiyetle m evcut olan dostluk ve kardeşliklerini takviye lüzum una
kail olarak sam im î m ünasebetlerinin m addî şeraitim te'sbit için a ra ­
larında bir Em niyet ve M uhadenet M uahedesi akdini tâsm im et­
m işler ve bu hususta T ahran şehrini m üzakere m ahalli olarak tay in ­
de ittifak ile m u rah h asları olm ak üzere, :
Türkiye R eisicum huru :
İra n ’da Türkiye B üyük Elçisi Memdulı Şevket Beyi,
Alâ H azreti H üm ayun İran Şahı :
Reisülvüzer aCenabı Eşref Akayı M irza M ehmet Ali H an Fu-
rugi ile Hariciye Veziri Vekili Cenabı Akayı M irza D avut M eftâhi
tâyin eylemişlerdir. *
Kanun lâyihasının tevdii tasrihi : 18 Mayıs 1928
Müzakere tarihi : 22 Mayıs 192S
Mezkûr m u ra h h a sla r usulüne m uvafık görülen selâhiyetnam e-
leri teatiden sonra âtideki m evaddı kararlaştırm ışlardır.
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile İran Devleti beyninde ve
sam im iyet ve ebedi m uhadenet cari olacaktır.
M adde 2 —- Tarafeyni  kideynden biri aleyhinde diğer b ir ve­
ya b ir kaç devleti salise tarafın d an bir harek eti askeriye vâki oldu­
ğu takdirde diğer tarafı âkit, birincisine k arşı bitaraflığını m u h a­
faza etm eği ta a h h ü t eyler.
M adde 3 — Tarafeyni âkideynden h er biri diğerine karşı hiç
bir tecavüzde bulunm am ağı bir veya bir kaç devleti salise ile ak-
dolunup diğer ta ra fı âkidin aleyhine veya diğer ta ra f m em leketi­
n in em niyeti askeriye ve bahriyesi aleyhine m üteveccih siyasi, ik­
tisadi, veya m alî hiç bir ittifak ve itilâfa iştirak etm em eği ta ah h ü t
eyler. Bundan m ada ta ra fı âkideynden h er biri diğer ta ra fı âkit
aleyhine tevcih edilmiş h e r hangi bir hareketi husum etkâraneye iş­
tira k etmiyeceğini ta a h h ü t eyler.
M adde 4 — Bir veya bir kaç devleti salise tarafey n i  kideyn­
den birine karşı hasım m uam elat ve askeri h arek et icrasına tarafı
diğerin arazisinden asakir esliha ve m ühim m at im rar veya vesaiti
h a r biyeden olan erzak, hay v an at ve saire tedariki ve ricat eden kı­
ta a tın nakil ve im rarı suretiyle istifade veya ahalisini ta h rik ve teş­
vik ile kendi m ak satların a göre istihdam veyahut askeri istikşafat
için devleti m ezkûrenin bitaraflığını ihlâle tasaddi eylerse bu dev­
let h arek atı vakıaya karşı bitaraflığını m üsellehan m üdafaaya mec­
burdur.
M adde 5 — Tarafeyni  kideyn kendi memleke eleri dahilinde
tarafı diğer m em alikiniıı em niyet ve asayişim ihlal veya hüküm etini
taklip gayesini takip eden teşkilât ve tecem m üatm teşekkül veya
ikam etini ve keza diğer m em lekete kaşı propaganda veya diğer
başka b ir vasıta ile m ücadele m aksadında b ulunan eşhas veya te-
cem m üatm ikam etini kabul etmeği ta a h h ü t ederler.
Madde 6 — Tarafeyni Âkideyn hu d u t m m tak aları ahalisinin
h u zu r ve em niyetlerini tem in edebilm ek m aksadiyle hududa civar
arazîde bulunan aşiretlerin ihdas edegelmekte oldukları iki m em ­
leketin asayişini m uhil ef’aili m ücrim aneye ve tertib a ta nihayet
verm ek için bilcümle tedabiri lâzimeyi ittihaz edeceklerdir.
Bu tedbir tarafeyn hüküm etlerince ay rı ay rı veya luzum una
kail oldukları takdirde m üştereken ittihaz olacaktır.
Madde 7 — T arafeyn  kideyn işbu m uahedenin akdinden iti­
baren nihayet altı ay zarfında ticaret, şehbenderlik, güm rük, posta
ve telgraf, ikam et ve iadei m ecrim in m ukaveleleri akdine başlam ak
hususunda itilâf eylemişlerdir, Bu m ukavelâtı akdiçin tarafeyn m u­
ra h h a sla rı T ahran şehrinde toplanacaklardır.
Madde 8 — Tarafeyni Âkideyn a ra ların d a tahaddüs edip âdi
diploması tarikiyle hallolunam ayan ihtilafatm tesviyesi zım nında
m ü racaat olunacak usulü tesbit edeceklerdir.
M adde 9 — Şurası m u k a rre rd ir ki Tarafeyni  kideynden h er
biri işbu m uahedenam ede ta a h h ü t edilen m ütekabil ta ah h ü d a t h a ­
ricinde diğer devletlerle h e r tü rlü m ünasebatm da serbestii h arek e­
tini tam am en m uhafaza edecektir.
Madde 10 — Bu m uahadenam e Türkçe, Farisi ve Fransızca
lisanlariyle yazılmıştır, İhtilâf zuhuru n d a Fransızca m etin m uteber
olacaktır.
Madde 11 — İşbu m uahadenam e im zasından itibaren m uteber
olup m üm kün olduğu derecede kısa b ir zam an zarfında Tarafeyni
Âkideyn Millet M eclislerinin tasvibine arzedilecek ve tasdik olunan
n ü sh ala r ta h ra n ’da teati edilecektir. M uahadenam enin m üddeti
m eriyeti beş sene olacaktır. Şayet m uahedenam e m ezkûr beş senelik
m üddetin hitam ından altı ay evvel T arafeyni  kideynden biri veya
diğeri canibinden fasih olunm azsa kendiliğinden bir sene d ah a m er’i
addedilecek ve fesih keyfiyeti ancak altı aylık b ir m üddetin inkıza-
sm dan sonra hüküm ve tesiri haiz olacaktır.
İki ta ra f m u rah h asları y ukarda m ezkûr on b ir m adde ahkâm ı­
nı kâbul ve tasdik ederek bu m uahedeyi im za ve tanzim eylemiş­
lerdir.
T a h ra n ’da 22 N isan 1926 tarihinde iki nüsha olarak tanzim
edilmiştir.
Sınır meseleleri b u A ndlaşm a ile de halledilm iş olmadı. H udut
bölgesindeki aşiretlerin h arek âtı bundan sonra da kesilm em iştir.
T a h ra n ’da görev yapm ış b ir büyükelçim izin h a tıra la rın d a n Türk,
Irak, İran hu d u t boylarındaki olaylar hakkında yapm ış olduğu in­
celem elerin bazı bölüm leri aşağıya alınmıştır.
«İran, Irak ve kısm en Türkiye’deki k ü rt aşiretlerinin m aalesef
harici tesirlerle ayaklanm aları O ndokuzuncu yüzyılın baş ve o rta ­
ların d a kendini gösterm iştir. 1880-1881 de^Ü beydullahm başkanlı­
ğında, fak at Türkiyenin hüküm ranlığı altında olm ak şartıyla yani

45
Türkiye’ye tabi olacak bir devlet kurm ak istem işlerse de m uvaf­
fak olam am ışlardır.

1920 yılı Ağustosunda, D am at Ferid’e im zalatılan fak at Türk


m illetinin temsilcisi Büyük Millet Meclisince reddedilip parçalan an
Sevr m uahedesinin bazı m addeleri, Akvam Cem iyetinin teklifi ile bir
K ürdistan hüküm eti teşkilini dikkat n azarın a alıyordu. H atta o zam an
m ahdut üçler anlaşm asına göre, Diyarbakır'ı iktisadi sömürgesine
sokarak Musul petrollerinden bir hisse alm ak suretile «Musul»dan
vaz geçmeğe razı olan Fransa, kendisine tabi b ir K ürdistan hüküm e­
ti kurm ayı bile tahayyül etm iştir. K urtuluş savaşı senelerinde K ürt-
leriıı Kuvayı Milliye safhalarına canla başla katılıp, el ele vererek
bu m ukaddes cihatta sadakatle sonuna k a d ar fedâkârlık gösterm iş
olm aları sırf Türkiyeyi paylaşm ak gayesini güden ve sözde K ürdis­
ta n dostları olan İngiliz ve Fransızları şaşırtm ış ve nihayet milli or­
dunun teşekkülü karşısında bu itilâf devletlerinin gerek Türkiye ve
gerek K ürdistan hakkm daki planları da, k ıt’alarıyla b erab er param
parça olup denize dökülm üştür.
M usul V ilayetindeki kürtlerin, m ütarekeyi m üteakip İngiliz
m andası aleyhine isyan etikleri m alum dur. K ral Faysalın o zam an
m uhtariyet vadi ile k ürtleri kazanm ağa çalışm ası da, bu ay ak lan ­
m anın bir neticesi idi. Şimdi Ira k ’ta Musul ve K erkük dolaylarındaki
çoğunlukları sebebile Irak Kabinesine iki nazırla iştirak ve b u ra ­
lard a ilk tahsilin kürtçe okutulm ası gibi im tiyazlara sahiptirler.
Düşünceme göre : Osm anlı İm paratorluğunun uzun süren in­
h ita t devirlerinde Türk u n su ru da dahil olduğu halde, b ü tü n v a ta n ­
d aşlar m eyalım da çok ihm al edilmiş, ne h ay at seviyesi, ne de bil­
hassa y u rt sevgisinin m anevi kaynağı olan k ü ltü r bakım ından hiç
bir şey sağlanm ayıp kendi haline bırakılm ış olan k ü rtler h a tta er-
m eniler daim a sistemli bir surette çalışan Rusya ve İigilterenia m e­
şum em peryalist siyasetlerinin tesiri altında kalm ışlardır.
H atta işittiğim e göre, bugün Sovyet K afkasya’da «Erivan-» Ü ni­
versitesinde bir K ürt Enstitüsü, Revanduz’da bir K ürt koleji açılmış
bulunm aktadır. Bu siyasi faaliyetler, tarih i m isallerde gördüğüm üz
gibi azınlıklar üzerinde bir ta ra fta n m illiyet bilhassa istiklal duy­
gusunu körüklem ekte, diğer ta ra fta n daha kolay olan taasup ve ce­
h aletten istifade ederek, irticai yürütm ektedir. Nitekim Şeyh Sait
isyanının k arak teristik m anzarası, bu taasu b u n inkilâb aleyhine
şahlanm ası idi.
«Ağrı Dağı» hadisesi de, Türkiye to p rak ların a tecavüz, emni­
yet ve asayişi ihlâl ve îra n ile aram ızda bir h arp çıkarm ayı hedef
edinen ta h rik ve teşviklerin neticesinden başka birşey değildi.
Bu tehlikeyi evvelâ ben sezmiştim. Bunun için de A tatürk bana
«pasaportun cebinde» demişti.
Komşumuz îra n ise bu görüşe, bu gerçeğe ancak hadiselerin
zoruyla iştirak edebilmişti. Ağrı Dağı h arek âtın d a İran H üküm eti­
nin; Rıza Şaha ilk teklifim veçhile, en m akul ve radikal şekil olan,
askeri h a re k âta doğrudan doğruya k atılm ak tan çekinm esi basiret­
sizliğinin bariz bir misalidir. N ihayet Büyük azim kâr siyaseti ile
tedip h arek âtın ın ustaca idaresi dağ kınalarım ızın ve süvarilerim i­
zin gösterdikleri yüksek kabiliyet sayesinde, şakilerin yıldırım s ü r ­
atiyle tenkil edilmeleri karşısında, İran lılar ancak kendi toprakla­
rın a kaçanları toplayarak enterne etmek, silahlı çetelere karşı çar­
pışmağa, m ecbur kalm ak, karargâhım ıza irtib at subayı göndermek,
h a re k ât sahası civarındaki kendi K ürt aşiretlerini uzaklaştırm ak
gibi, ikinci derecede zaru ri tedbirlerle bu h a re k â ta katılabiknişler-
di. Bu suretle, asî reislerinden İhasan Nuri, Şeyh A bdülkadir, K ürt
Hüseyin P aşa’m n oğulları ve avanelerini evvelâ Tebrizde enterne,,
sonraları T ahranla nakil eylemişlerdi.
Bu sıralarda idi ki, birgün S araydan «Teym urtaş»telefon ederek
acele bir iş için görüşm ek istediğini söyledi. Saraydaki sık uğradığım
odasına gittiğimde, önündeki 50,000 m ikyasli m ükem m el b ir Rus h a ­
ritasın ı göstererek «Aybey» dağları doğusunda İran to p rak ların d a
bir tepede ki K ürt şakilerinden Bruhassoyu altm ış ilâ yüz kişilik
avanesiyle tam am en sardıklarını, fak at alay kom utanı Kelb-i Ali’nin
şehit düştüğünü, K ürtlerin de in atla m üdafaaya devam eyledikleri­
ni, tarafım ızdan sü r’atle yardım edilm esini rica eti. Tabii derhal
«Aybey» dağlarındaki kınalarım ızdan u fak bir m üfreze göndererek,
Bruhasso hailesi ortad an kaldırıldı.
Musul k ü rtlerinin m üstakil bir devlet k u rm ak için vaktile Ce-
m iyet-i A kvam a m ü ra c aa t etikleri m alûm dur. 1931 Ocak ayında
M anda K om isyonunun aldığı k a ra ra karşı, kendisile birlikte h a re ­
ket etmemizi Irak H üküm eti bizden rica ettiğinden, hüküm etim izce
bu meseleyle bizim k a d a r ilgili olan İra n ’ın da işbirliği yapm ası m u­
vafık görülm üş bunun üzerine İran Hariciye N azırı Furugi H an ’la
bu konuda görüşm em için bana talim at verilmişti. Furugi H an a
bu havalinin durum u üzerinde hüküm etim izin görüşünü an latarak ,
İran ’ın bu meselede Cemiyeti Akvam m üzakerelerinde gösterdiği
ilgisizliğe h ay ret etiğimizi söylemiştim. Tabii bizim tek kaygum uz

47
sınırlarım ız içinde ve yakınlarında emniyetsizlik tohum u ekilmesine
m ani olm aktan ibaret idi. Furugi H an kendileri için de pek m ühim
olan bu zeminde de k a t’i bir fikir derm eyan etm em ekte idi. Bu si­
yasi hadise şöyle dursun, hudut asayişi protokolüne istinaden adli-
yemiziıı savcı m üzakeresile tevkif edilmelerini talebettiği Türk teb a­
ası şaki kü rtlerin bize teslim leri hakkıııdaki isteklerim izi dahi îra n
hüküm eti kabul etmemiş ve bunları siyasi m ülteci sayarak, elde bu ­
lundurm ayı kendi m enfaati cüm lesinden addetmişti.»
15 H aziran 1928 de, İranla, Güvenlik ve Dostluk A ndlaşm asm a
ek bir Protokol imzalandı.
İranla sınır meselelerimize, 23 Ocak 1932 de T ah ran ’da im za­
lanan Türk-İraıı Sınır H attının Tayini ve Uzlaşma, Adli Tesviye ve
H akem lik A ndlaşm aları ile son verilmiştir.
T ah ran ’da yapılan görüşm eler sırasında m u tab ak ata varıldı­
ğı üzere, A nkara’da 5 Kasım 1932 tarihinde, yukarıda bahsigeçen Gü­
venlik ve Dostluk A ndlaşm asm ı yenileyen bir A ndlaşm a akdedilm iştir.

22 N isan 1926 tarihli Türkiye - İran M ulıadenet


M ukavelenam esini ikm alen 15 Haziran 1928 tarihinde
akit ve im za edilmiş olan Protokolün tasdiki hakkında Kanun

29 Teşrinisani 1928
(Resmî Gazete ile neşir ve ilânı : 13 K ânunuevvel 1928-Sayı : 1605)
Kanun No : 1363

Madde 1 — 22 N isan 1926 tarihli Türkiye-İran M uhadenet Mu­


kavelenam esini ikam alen 15 H aziran 1928 tarihinde akit ve im za
edilen Protokol ile keza 15 H aziran 1928 tarih li İmza Protokolü ta s­
dik edilmiştir.

Madde 2 — İşbu K anun tarih i neşrinden itibaren m e r’i olacaktır.


Madde 3 — İşbu K anunun ahkâm ını icraya Hariciye Vekili
m em urdur.

2 N isan 1926 tarihli Türkiye - Iran M uhadenet ve Emniyet


M uahedesine merbut Protokol

Türkiye C um huriyeti ve İran Devleti Âliyesi, araların d a mev­


cut m üşterek siyasi ve iktisadi revabıtı tahkim ve takviyeyi m üte-
48
saviyen arzu etm ekte olduklarından 22 N isan 1926 tarih li Türkiye-
İran M uhadenet ve Em niyet A hitnam esini ikm alen işbu Protokolün
tanzim ini lâzım addetm iş ve m u rah h asları olarak :

Türkiye R eisicum huru Hz. ta rafın d an :


Türkiye C um huriyeti T ahran Büyük Elçisi M em duh Şevket Be­
yi ve Türkiye C um huriyeti Moskova Büyük Elçisi M ehm et Tevfik
Beyi.

İran Şahinşahi Hz. ta ra fın d a n : .


r; .•

U m uru Hariciye Veziri Vekili Âkayi Fethullah H an Pakrevan


Cenaplarını, tâyin eylemişlerdir. M üşarünileyhim hâm il oldukları sâ-
lâhiyetnam eleri teati ve usulüne m uvafık b u larak âtideki m evat
hakkında tevafuku n azar lıâsıl eylem işlerdir.

M adde 1.
.i
Tarafeyni  kideynden biri â h a r b ir veya b ir kap devletin h a ­
rek âtı hasm anesine m âruz kaldığı takdirde ta ra fı diğer vaziyeti ıs­
lah için kuvvetiyle sarfı m esai edecektir.
Bu mesaiye rağm en h a rb em ri vâki olursa T arafeyni Âkideyn
kendi m enafii âliyeleriyle m ütenasip b ir çarei hal bulm ak m aksa-
dıyie vaziyeti a ra ların d a dostane ve h ay ırh ah an e dikkatle m ü talâa
eylemeyi ta a h h ü t ederler.

MADDE 2.

Tarafeyni  kideyni Âliyeyn a ra ların d a m evcut iktisadi teşriki


m esai şeraitini m üm kün olduğu k a d a r süratle tanzim eylemek h u ­
susunda ittifak eylemişlerdir.
M üsellemdir ki iktisadi teşriki m esai vesait ve vesailini ve yek ­
diğerinin arazisinden serbest transit icrasını ve iki m em leket ara­
sında her türlü m ünakale ve m uvasala vesaiti tesisini Tarafeyni
Âkideyn canibinden tâyin olunacak salâhiyettar m ütehassıslar m ü­
talâa ve tâyin eyliyeceklerdir.

Tarafeyn salâhiyettar m urahhasları Tâhran’da 22 N isan 1926


^ * <l ' ,. ■ ' ' \ ü .î

tarihinde im za edilen M uhadenet ve Emniyet A hitnam esinin eüzjü


gayrı m ünfekki olan işbu Protokolü Türkçe, Farisî ve Fransızca li­
manlarında asli nüsha olarak tanzim, ve im za etm işlerdir. İhtilâf zu­
h u ru n d a Fransızca m etin m uteber olacaktır.
15 H aziran 1928 tarihinde T ah ran ’da tanzim olunm uştur.
M emduh Şevket M. Tevfik F. Pakrevan

im za Protokolü

Erdi Bihişt 1305 (22 N isan 1928) tarihinde Türkiye ile İran beynin­
de im za olunan M uhadenet ve Em niyet A hitnam esine m erbut Pro­
tokolün imzası için 15 H aziran 1928 tarihinde öğleden sonra saat 9
da H ariciye N ezaretinde içtim a olundu.

Türkiye ta rafın d an m u rah h asları :


Türkiye C um huriyetinin T ahran Büyük Elçisi M emduh Şevket
Beyefendi ve Türkiye C um huriyetinin Moskova Büyük Elçisi Tevfik
Beyefendi.

İran H üküm eti ta rafın d an m urahhas :


Hariciye N ezareti Vekili Fethullah H an Pakveran cenapları
h a zır idiler.
M urahhaslar balâda m evzuubahis Protokolün bilcümle nikatı
hak kında itilâf efkâr hâsıl eylediklerini tahyin etm işlerdir.
M etinleri te k ra r k ıra a t ve aslına m utabık olduğunu tasdik ve
usulüne m uvafık bulunan salâh iyetnamtelerini teati eyledikten son­
ra m ezkûr Protokolü im za tem h ir etm işlerdir.
- ..M em duh Şevket M. Tevfik F. Pakveran

Türkiye - İran hu d u t hattın ın tayini hakkında


T ahran’da 23 K ânunusani 1832 tarifim de im zalanan
. itilâfnariienm tasdikm a ;d a ir k a n u n ....

K anun No : 2011
Madde 2 — Bu k an u n neşri tarihinden m uteberdir.
M adde 3 — Bu K anunun ahkâm ını icraya Millî M üdafaa, Da.r
hiliye ve Hariciye Vekilleri m em urdur.

Türkiye ile Iran arasın d a h u d u t


h attın ın tayinine dair itilâfııam e

Türkiye R eisicum huru H azretleri


ve
Haşm etlu İran Şahı H azretleri,
Türkiye ile İran arasındaki h u d u t h attın ı k a t’î surette tesbit ve
bu veçhile m illetleri arasında m evcut iyi anlaşm ayı ve kardeşçe
dostluk m ünasebetlerini takviye arzusu ile ayni derecede m ütehas­
sis olarak bu m aksatla b ir itilâf aktine k a ra r verm işler ve m ü tek a­
bil en m u rah h asları olmak üzere :
Hariciye Vekili Dr. Tevfik R üştü Beyefendi
ile
Hariciye Veziri M uham m ed Ali H an Foroghi’yi tayin etm işlerdir.
U sulüne m uvafık m ezuniyeti haiz olan bu m u ra h h a sla r aşağı­
daki m addeler hakkında m utabık kalm ışlardır :

MADDE 1.
Türkiye ile İran arasındaki hudu t A ras nehrile K arasu ırm ağı­
nın Telâki noktasında İran arazisinde k âin 1 n u m aralı h u d u t taşın­
dan başlar. Badehu K arasu ırm ağının thalw eg h attın ı Borolan gölü­
ne k a d a r takip eder. O radan K arasu m em balarının 100 m etre cenu­
bu şarkisindeki tepeye k a d a r bir hattı m üstakim halinde gider: mez­
kûr tepenin şark ve şim al cihetlerinden geçerek tepeyi İrana, bira?
kır. M üteakiben h a t şimali garbiye doğru d ah a ziyade m eylederek
K arasu m em balarının hem en üzerindeki Borolan k ayalıklarına vâ­
sıl olur. H udut h a ttı 2 nu m aralı ta şta n sonra 3 n u m aralı taş ile
küçük ağrı istikam etinde 4 , 5 , 6, 7 ve 8 n u m aralı taşlardan, geçerek
Borolan gölünün en şimalî sahiline h a ttı m üstakim üzere 16 kilom et­
re, 600 m etre ve Küçük A ğrı Dağın en yüksek noktasına 6 kilom etre,
400 m etre m esafede kâin bulunan 9 n u m aralı taşa k a d a r b ir h a ttı
m üstakim takip eder. Badehu Bilidjan - Cheyhbabou yolunu 1700 m et­
relik bir m esafenin sonuna k a d ar rnûtevaziyen takip eder ve bu
noktadan ilerliyerek Tadjik tepenin 100 m etre cenubu Şarkisine vâ­
sıl olur ve m ezkûr tepeyi Türkiyeye bırakır. M üteakiben h a t cenup
cenubu garbiye doğru m eylederek Todjik köyünün 150 m etre ş a r­
kından geçer ve bu köyü Türkiyeye b ırak ır ve ayni istikam ette de­
vam ederek C heyhbabonün 3000 m etre şarkında kâin Top m evkiinin
100 m etre garbinden geçer ve Topu İran a bırakır. O radan h a t
C heyhbabounun 2500 m etre cenubu şarkisinde kâin tepeye doğru
teveccüh eder. M ezkûr tepenin zirvesinden geçerek H asanağa köyü­
n ü n 1300 m etre şarkında bulunan tepeye k ad ar cenubu garbiye doğ­
ru gider ve bu sonuncu tepenin zirvesinden g e ç e r; badehu h a t H asa­
n ağ a köyünün 800 m etre cenubundan kâin tepeye k a d a r garbe te ­
veccüh eder ve bu tepenin zirvesinden geçer. O radan 500 m etre ce­
n u bu garibinden kâin tepenin zirvesinden geçerek cenuba doğru 1500
m etre sırtı iner ve Selapin cenubu şarkisinde 2000 m etrede kâin bir
noktaya k a d a r gider, sonra, 1948 rakım lı tepenin 800 ve 1000 m etre
şim alinde bulunan başlıca iki irtifam arasındaki boyundan geçer.
■ Badehu hat, h a ttı balâdan 1948 rakım lı tepeye k a d ar giderek
üzerinden g e ç e r; oradan h a t Ayou-Beğ dağları tepelerinin taksim i
m iyalı h attın ı cenuba doğru Yarım Kaya-Guijo yolu dirseğinin 700
m etre şimali garbisinde bulunan m ezkûr dağların cenup tepesine
k a d a r takip eder. M evzuubahis dirsek bu yolun üzerinde Y arım
K ayanın 3500 m etre şimali şarkisinde ve Guijonun 6300 m etre ce­
n u b u garbisinde kâindir.
O radan, h a t yukarı Y arım K ayanın 200 m etre şim alinde bulu­
n a n dört yol ağzına k a d a r Y arım Kaya-Guijo yolunun 200 m etre
garbinden bu yola m üvazi olarak devam eder ve m ezkûr dört yol
ağızını İran a bırakır. O radan h a t Yarım Kaya-Boulakhbachi yolu­
n u n üzerinde Y arım K ayanın 600 m etre garbinde k âin bir noktaya
k a d ar garbe doğru i n e r : badehu bataklık sahilinin en şimalî nok­
tasına k a d ar cenuba doğru inerek bu noktadan h a t bataklığın or­
tasına teveccüh eder ve Tshoukour-Rech’in 500 m etre şim alindeki
cenup sahiline k a d ar bataklığın ortasını takip eder. O radan h a t garba
doğru döner ve 1668 rakım lı tepenin zirvesine vasıl olur. Tchoukour
- B e c h e ve C heytan Abad İrana, G uirberan ise Türkiyeye kalır.

İran köyü olan Cheylan A bad ile Türk köyü olan G uirberan
arasında kâin bu noktadan itibaren h u d u t Bazyrgan garbında
G uirberan tepesinin sırtını çıkar ve G urdji Boulak, Nazik, K ara
Koymaz. Türk köylerde Bazyrgan, Kedjot, Bach Kend, M arokeum ou
Üüan köyleri arasında taksim i m iyah h attın ı takip eder, badehu
M arokeum ou ve Tawla (Türk) arasındaki boyunu geçer ve Kasoluo,
Ç hekh A sker harabelerini İran a terkeder Khodja Dagh kayalıkları­
n a vâsıl olur. Kanly-Baba’nm Zindo, Dachy ve Ak Dagh zirvelerin­
den geçer. Djevzar köyünü İran a b ıra k a ra k ve Ak D agh ve K alen­
der zirvelerinden geçerek Nifto, Salm an-A bad ve Pir A hm et İran
köyleri tarlalarile D eııchourm a Türk köyünün tarlaların ı birbirinden
ayırdıktan sonra Bayazıt ve Avadjik arasın d a daim a taksim i m iyah
h attın ı takip ederek Khezine Guedoka vâsıl olur.
Khezine G uedoük’dan, hudut, Kyzyl-Kaya köyünün Türkiye’ye,
Siwmagoul köyü ile Kourou-Geul gölünü İrama b ırak arak K a la Gü­
ney tepesinden geçer, Egritchay ırm ağını Top-Agh-Dağh’dan geçer,
Nado köyünü Irana, Egritchay köyünü de Türkiye’ye bırakır, Kyzyl
Ziaret tepelerine vasıl olur ve Agh Djak ve K han Guedouk boyunla­
rından, Sarı Tchimen dağlarından, D oum anlou’n u n garp zirvesin­
den, K ara Gourga boynundan 'geçer; Shekh Selo köylerini İran a ra ­
zisinde b ırak arak N aw our tepesini aşarak, yekm ala köyünü Iran
arazisinde b ıra k a ra k R ichkandan, D avra ve A khourik, arasındaki te ­
pelerden G uevra Begzadan, Gueveri M akhine ve K hydyr B abadan
geçer.
Khydyr B abadan itibaren hu d u t h a ttı D asena gölünün 2000
m etre şarkından geçerek cenup istikam etinde 8000 rakım lı tepeye
k a d ar taksim i m iyah h attın ı takip eder; 1000 m etre d ah a tepeler
üzerinden ayni istikam ette devam eder; badehu cenubu şarkiye mey­
leder ve bu yeni istikam ette 600 m etre budünde tepeleri takip eder;
bundan başka 500 m etre m esafede kâin bir tepenin zirvesine k a d ar
yeniden cenuba döner, 250 m etre şim ali şarkî istikam etinde kâin
M üm tet tepeyi İran a terkeder. O radan 500 m etre cenubu şarkide k â­
in yüksekliğin zirvesine k a d ar h a ttı balâyı takip eder,- badehu
H eratilsou ( H eratilden gelen dere ) ile K otour Tzhaym bir­
leştikleri noktaya k a d ar cenubu garbiye doğru iner. Sonra h a t bu
mevkie 800 m etre m esafede kâin zirveye k a d ar cenuba doğru yam a­
cı çıkar ve oradan daim a cenup istikam etinde Kani-Reche vadisine
iner, bu vadinin thalw eg h attın ı 700 m etre g arb a doğru, sonra 500
m etre de cenuba doğru takibeder; badehu doğrudan doğruya cenup­
ta kâin Molla Memed dağına doğru yükselen uzun sırtı çıkar, Mol­
la Memed daghm a 250 m etre m esafede ve hududun 250 m etre ş a r ­
kındaki irtıfaı İra n a bırakır.
Molla Memed dağından itib aren h a t 800 m etre b ir m esafe
üzerinde Q ichlam n 200 m etre şarkında yol üzerinde k âin bir n o k ta­
ya k a d ar sırtı takip eder ve Qich.la.yi Türkiye’ye bırakır.
Sonra hu d u t yolu dirseğinin 1750 m etre cenubunda k âin tepe­
ye k a d a r cenubu şarkiye doğru taksim i m iyah h attın ı takibeder. Bu
noktadan hat, tepeler üzerinden oraya 2200-m etre m esafede derenin
içinden geçen yolun üzerinde kâin noktaya k a d a r cenuba doğrü
iner; bu noktadan 300 m etrelik bir m esafe üzerinde cenuba doğru
yam acı çıkar, cenubu garbiye doğru sırta vâsıl olur ve b u raya 500
m etre m esafede kâin bir tepeye k a d ar gider. Badehu oradan 900 m et­
re m esafede Tarsava, Tchelik, A chaga yolunun dereyi geçtiği nok­
tay a k a d ar tepeler istikam etini takiben cenuba doğru iner, bu dere­
n in thalw eg h attın ı 500 m etre im tidadm ca g arb a doğru takibeder,
scn ra sırtlard an geçerek buraya 1700 m etre m esafede k âin 8200 r a ­
kımlı tepeye k a d ar çıkar. Badeh u h a t Koutch dağına k a d a r cenubu
şarkiye doğru tepeleri takibeder, Koutch dağından itib aren Kach
Koul boynunu geçerek Sourawou dağına k a d a r h a ttı balâyı tak i­
beder. Sourawou dağlarından, hu d ü t m ütem adiyen taksim i m iyah
h attın ı takiben Barouch-Khoran dan geçer (Barouch K hqran köyü'
n ü İran arazisinde bırakır) H aravil dağını, K hana Sour boynunu,
Belâko yu, Sarı Tclıitchek i, (Kalın köyünü İran arazisinde b ırak a­
rak) Kepper i, Sorian ı, Berhebine dağını, Sultani boynunu, Barazi-
van dağını, Perikhan ı, K eifarouk u, M aidaıı ve Kotoul Dagh ı ta k i­
beder.
H udut h a tı Kotoul dağının 2869 rakım lı tepesinden hareketle
cenubu şarkiye doğru h a ttı balâyı takiben B ajirguenin 1600 m etre
şarkında Baradost ırm ağının üzerinde kâin b ir noktaya k a d a r gider,
1890 rakım lı irtifaın cenubu doğru devam ını teşkil eder sırtı İran a ter-
keder (binaenaleyh h a ttı hud u t dereden geçer). O radan h a t cenubu
şarkiye doğru gider ve CXLVII ve CXLVIII n u m aralı h u d u t taşların ın
bulunduğu tepeden geçerek şarkı cenubiye doğru döner ve tepeye 450
m etre m esafede bulunan Ekm alouk ırm ağına k ad ar gider. Badehu
2300 rakım lı tepenin 800 m etre garbinde kâin irtifada k a d ar Ekm alouk
deresi boyunca yükselir. O radan 2530 rakım lı tepeye k a d a r h attı
balâyı takip der. Badehu Alosanm 1500 m etre garbında kâin bir
noktaya kadar, 2500 m etre im tidadm ca cenubu garbiye doğru h a t­
tı balâyı takip eder. Alosan İran a kalır. O radan had tak rib en 2500
m etre mesafede bulunan sırtın dirseğine k a d ar cenup istikam etin­
de bu sırtı takip eder. Badehu A lader D agh’m a k a d ar daim a sırtları
takip ederek şark a doğru döner. Sonra,, Paquiden gelen dere ile
Berdereche Tchay’m birleştikleri noktanın 2400 m etre şim alinde
bu lunan zirveye k a d a r cenubu şarkiye doğru sırtları iner. O radan
hat, yukarıda zikrolunan birleşme noktasına k ad ar cenuba doğru
iner. Sonra, Berdereche Tshay’m thalw eg h attın ı bu çayın G arachine
D agh’m m 1000 m etre garbından iner dere ile birleştiği noktaya k ad ar
takip eder. Plat cenuba doğru 1600 m etre im tidadm ca bu derenin
thalw eg hattın ı takip eder; sonra G arachine D agh’m m garp zirvesine
k a d ar cenubu şarkiye doğru giden sırtı çıkar. Eli ve Paqui m evki­
leri Türkiyeye Maz Bisho mevkii İran a kalır.
54
G arachine D ağlıdan itibaren hud u t Kouııa Hoter, Zinwi Tabo-
utan, Helane,Col, K elechineden geçer ve D elam per dağının zirvesine
çıkarak Türkiye-Irak hududundaki 99 n u m aralı h u d u t taşına vasıl
olur.

I num aralı hudut taşından Irak hududundaki 99 n u m aralı taşa


k a d a r hu d u t hattın ın doğru bir tazda çizilmesi ve tafsilâtı için, yük­
sek  kitlerin m u rah h asları ta rafın d an tasdik ve m ütehassısları
ta rafın d an imza olunan ve bu itilâfnam eye m erb u t bulunan (:84000
ve 1 : 50000 m ikyasında) XVIII - XIX - XX - XXI - XXII - XXIII -
XXIV - ve XXV nu m aralı 9 adet h a rita ile b ir adet (calque) a m ü ­
ra c a a t edilecektir. (Mevki isim lerinin im lâsı y u k arıd a zikroluııan
h a rita la r ve «calque» daki isim lerin im lâsına m utabık olacaktır.

Madde 2.
Birinci m addede ta srih edilen hu d u t h attın ı arazi üzerinde ta ­
yin etm ek üzere bir tah d it kom isyonu teşkil edilecektir.
Bu komisyon, ikisi Türkiye Hükümeti, ikisi de İran Hüküm eti
tarafın d an tayin olunacak dört m u ra h h a sta n m ürekkep olacaktır.
Tahdit komisyonu 1932 h aziranı içinde içtim a edecek ve me­
saisinde işbu itilâfnam edeki tarifleri en yakından takibe gayret ede­
cektir.
Komisyonun m asrafları Türkiye ile İran arasın d a m ütesaviyen
taksim edilecektir.
 kit Devletler, kom isyonun vazifesini ifa edebilmesi için lâzım-
g'elen ikam et, amele, malzemeye (kazıklar, sınır taşları) m üteallik
tekm il hususlarda, gerek doğrudan doğruya, gerek m ahallî m em ur­
la r vasıtasile Tahdit K omisyonuna m uavenet etm eği derühte ederler.
M ezkûr Devletler bundan başka Komisyon ta rafın d an vazolu-
n acak nirengi noktalarını, hud u t işaretlerini, kazıkları ve sınır taş-
iâ rm r.m u h a fa z a ettirm eği de taahhüt, ederler..:.. ..
H udut taşları, 'birb irin d en ;diğeri görülebilecek ' sürettö "vazedile­
cek ve üzerlerine n u n râ ta :tô h u la c a k tïri;:B nnİâriir m evkileri ild ■üürna-
r a la n bir b a rita üzerinde gösterilecektir.
Huduçlun ta.hdidine ait k a t’î zabıtname-*ve b u n a m erb u t h a rita ­
larla v e siö if^ rîiişd i- aslî nüsha olarak tanzim edilecektir.

,55
•> d
Madde 3.
îşbu itilâfnam e tasdik olunacak ve tasdiknam eler m üm kün
m ertebe süratle A n k ara’da teati edilecektir.
İtilâfnam e m usaddak n ü sh alar teati edilir edilmez, rner’iyete
girecektir.
B alâdaki m addeleri tasdikan, isim leri yu k arıd a zikredilen m u­
ra h h a sla r işbu itilâfnam eyi iinza ve zirini tem hir etm işlerdir.
T a h ra n ’da 23 kânunsam 1932 târihinde iki nüsha olarak tanzim
edilmiştir.

Dr. Tevfik R üştü M. A. Foroughi

M ektup
T ah ran : 23/1/1932

Vekil Beyefendi,
Zatı devletlerinin, bu gün aram ızda im zalanan itilâfnam enm
birinci m adesine istinat eden atideki beyanatını m uhtevi, bu günkü
tarih li notanızı alm akla kasbi şeref eder ve m ezkûr b eyanatı senet
itihaz eylerim.
«İki ta ra fın hudut m uhafız karakolları, Borolan gölü m em bala-
rı sularından ve hu d u t hattın ın cenup ve garbine ve m ezkûr gölün
m uhitinde kâin çayırlıklarla Salep, Kozlu ve Y ukarı Y arım kaya
m em baları sularından m ütesaviyen istifade hakim haiz olacaklardır.
İşbu nota teatisi keyfiyetinin bu günkü tarihle im zalanan itilâf-
nam enin m ütem im cüz’ü addedilm esi m ukarrerdir».
Zatı devletlerinin yukarıda zikrolunan notası m azm unu h ak k ın ­
da tam am ile m utabık kaldığım ı beyan ederim. Bilvesile pek yüksek
hürm etlerim in kabulünü rica ederim Vekil Beyefendi.

İran Hariciye Veziri


M. A. Foroughi

56
Türkiye - İran H üküm etleri arasın d a aktedilen j :
«uzlaşma, adlî tesviye ve hakem m uahedesi»nin
tasdiki hakkında k an u n

18 H aziran 1932
(Resmî Gazete ile neşir ve ilânı : 23 H aziran 1932 - Sayı :• 2132’i

*
K anun No : 2012 j I ’ •: v V ■■

M adde 1 —• Türkiye-C um huriyeti ile Iran Şahlığı arasın d a Tah­


ra n d a imza edilmiş olan «uzlaşma, adlî tesviye ve hakem m uahede-
namesi» kabul ve tasdik edilmiştir.
M adde 2 — Bu k an u n neşri tarihinden m uteberdir.
. : " ■ ' '' •
• •' i i : \ X'

M adde 3 — Bu K anunun icrasına Hariciye Vekili rnem nrdur.

Türkiye ile İran arasınd a uzlaşm a, adlî


tesviye ve hakem m uaheöenam esi

Türkiye R eisicum huru Hazretleri;


ve
B aşm etlû İran Şahı H a z re tle ri;
M illetlerini birleştiren m esut dostluk m ünasebetlerinden m ül­
hem olarak, m em leketleri arasında tah ad d ü s edecek ihtilâfların
m uslihane usullerle hallinin tem inini sam im iyetle arzu ettikleri ci­
hetle, m üşterek niyetlerini bir m uahede ile fiile çıkarm ağa k a ra r
verm işler ve m u rah h asları olmak üzere :

Türkiye R eisicum huru H azretleri :


Hariciye Vekili Doktor Tevfik R üştü Beyefendiyi,

Haşm etlû İran Şahı H azretleri :


i 1:.ı.ıv ;;ı

Hariciye N azırı M uham m ed Ali H an Foroughi’yi tayin etmiş­


lerdir. .•jjjlci
U sulune m uvafık salâhiyeti haiz olan bu m u rah h aslar aşağıdaki
hüküm leri kararlaştırm ışlardır.

MADDE 1. .-1
Yüksek A kitler arasında hadis olupta diplomasî ta rik iie , h al ve
faslı m üm kün olmıyan h e r tü rlü ih tilâflar işbu m uahedede tesbit
M
©dilmiş olan şerait dahilinde uzlaşm a, adlî tesviye veya hakem usul­
lerine tâbi tutulacaktır.

MADDE 2.
Eğer bir ihtilâfın m evzuu iki ta ra fta n birinin dahilî k an u n ların ­
ca m akam atı adliyenin salâhiyetine taallûk ediyorsa, bu ta ra f ait ol­
duğu m akam ca m akul m ühletler zarfında, k a t’i bir k a ra r verilm eden
evvel, bu ihtilâf hakkında işbu m uahedede m ezkûr m uhtelif usullere
m ü racaata m uhalefet edebilir.

MADDE 3.
İki Âkit Taraf, araların d a diplomasi tarikile halledilem iyen, ne
m ahiyette olursa olsun, bir ihtilâf zuhurunda, atideki m addelerde
derpiş olunan şekilde uzlaşm a usulüne m ü racaat etm eği taah h ü t
ederler,

MADDE 4.

İhtilâf iki Âkit T arafından teşkil edilecek olan daim î veya hususî
bir uzlaşm a kom isyonuna tevdi olunacaktır.

MADDE 5.

A kitlerin biri tarafın d an diğerine yapılacak talep üzerine, altı


ay zarfında teşkil edilecek daim î uzlaşm a komisyonu, atide gösteril­
diği surette intihap edilecek olan üç azadan m ürekkep olacaktır:
Yüksek  kitlerden h e r biri m ütekabilen kendi vatandaşları
arasından intihap edilecek b irer kom iser tayin edecekler ve komis­
yon reisini de m üttefikan bir üçüncü Devlet tebaasından intihap ey-
liyeoeklerdir.
M üttefikan tayin edilmiş olan kom iser m em uriyeti esnasında ta ­
rafeynin ittifakı ile istihlâf edilebilir. B undan m aada  kitlerden her
biri kendisi tarafm d an tayin edilmiş olan kom iseri daim a değiştire­
bilir,
İstihlâf edilm elerine rağm en kom iserler elde olan işlerini n ih a­
yete erdirm ek üzere m evkilerinde kalacaklardır.
Ölüm, istifa veya h er hangi bir m âni dolayisile m ünhal kalacak
yerler en kısa bir m üddet zarfında m evzuubahis tayinler usulüne
tevfikan doldurulacaktır.

58
MADDE 6.

Bir ihtilâfın hududunda, A kitlerce tayin edilmiş b ir daim î uz­


laşm a komisyonu m evcut bulunmuyorsa, ihtilâfın tetkiki için, A kit­
ler başka bir türlü bir k a ra r verm edikleri takdirde evvelki maddede*
m evzuübahis tayin şeraitine tevfikan hususî bir komisyon teşkil edi­
lecektir.

MADDE 7.

Yüksek  kitlerden birinin uzlaşma, usulüne m ü ra c aa t lıusu-


sundaki niyet ve arzusunu diğerine iblâğından itibaren üç ay m üd­
det zarfında Y üksek Akitlerce m üttefikan kom isyon reisi intihap
olunm adığı takdirde İsviçre K onfederasyonu reisinden lâzımgelen
tayinin icrasını rica olunacaktır. :

MADDE 8.
1 — U zlaşm a kom isyonuna m ü racaat keyfiyeti m üttefikan h a ­
reket eden A kitlerin beraberce ittifak olunam adığı takdirde, A kitle­
rin biri veya diğeri tarafından, reise b ir istida verm ek suretiledir.
2 — İstida, ihtilâf m evzuunu m u h tasaran a n lattık ta n sonra ko­
m isyondan bir uzlaşm ağa vardıracak h e r tü rlü tedbirlere m ü racaat
eylemesi talebini ihtiva edecektir.
3 — İstida, Â kitlerden yalnız biri canibinden verilm iş ise, müs-
t'edi tarafın d an derhal diğer ta ra f tebliğ edilecektir.

MADDE 9.

1 —■İhtilâfın Âkitl erinden biri tarafın d an daim î uzlaşm a komis­


yonuna havale edildiği tarih ten itibaren 15 gün zarfında  kitlerden
her biri bu ihtilâfı tetkik için kom iserin yerine bu işte, ıhtisasi olan
bir kimseyi tayin edebilir.
2 — Bu hakkından istifade eden ta ra f keyfiyeti derhal diğerine
ih b ar edecektir. Diğer ta ra f ta bu takdirde ih b arın vaki olduğu ta rih ­
ten itibaren 15 gün zarfında ayni tarzd a h arek et etm ekte m uhtardır.

MADDE 10.

Uzlaşma Komisyonu, A kitlerin m uhalif-bir k a r a n olm adığı tak­


dirde, reisi tarafın d an tayin edilecek m ahalde içtim a edecektir.

<159
MADDE 11.
Uzlaşma kom isyonu m esaisinin neşir ve ilânı, an cak A kitlerin
m uvafakati ile komisyon tarafın d an ittihaz olunacak bir k a ra ra m ü­
tevakkıftır.

MADDE 12.
1 — H ilâfında bir hüküm olmadıkça; uzlaşm a komisyonu, mesai
u sulünü bizzat tanzim edecek ve bu usul behem ehal m u rafaa şeklin­
de olacaktır. T ahkikat hususunda, komisyon m üttefikan başka tü rlü
b ir k a ra r vermezse, beynelmilel ihtilâfların m uslihane halline dair
18 teşrinievvel 1907 La Haye m ukavelenam esinin 3 üncü faslı a h k â ­
m ına itliiba eyliyecektir.
2 — A kitler uzlaşm a kom isyonu nezdinde kendilerile komisyon
arasında m utavassıt hizm etini gören ajan lar tarafın d an tem sil edi­
leceklerdir. B undan m aada A kitler kendileri tarafın d an bu husus
için tayin edilen m üşavir ve m ütehassısların yardım ına m ü racaat
edebilecekleri gibi şahadetlerini kendilerince faideli addettikleri h er
tü flü eşhasın komisyonca istim am ı talep eyliyebileceklerdir .
3 — Komisyon dah i h e r iki ta ra fın ajanlarile m üşavir ve m üte­
hassıslardan şifahî izahat talep etm ek ve h e r hangi b ir şahsı h ü k ü ­
m etinin m uvafakatile celp ve istim a eylemek salâhiyetini haiz ola­
caktır.

MADDE 13.
H ilâfında A kitlerin b ir itilâfı olmadıkça uzlaşm a kom isyonunun
k a ra rla rı ekseriyeti â ra ile ittihaz olunacaktır ve komisyon bu ihti­
lâfın esası hakkında ancak bü tü n a z a la n m evcut bulunduğu tak d ir­
de hükm ünü verebilecektir. Şu k a d ar ki kom isyonun celselerinden
m untazam an h a b erd ar olan Y üksek A kitler kendilerini, kom iserleri
veya bunların bir m anii zuhurunda, 5 inci m adde ahkâm ına tevfikan
tayin olunmuş bir vekil tarafından, temsil ettireceklerdir.

MADDE 14.
ı Akitler, uzlaşm a kom isyonunun m esaisini kolaylaştırm ayı ale­
lûsul m üm kün olabilen en geniş m ikyasta kendisine b ü tü n vesaiki
ve faideli m alum atı vermeyi' Ve kom isyonun m em leketleri dahilinde
k an uçla a n a tevfikan m üşahitler veya m ütehassıslar ikam e ve istim aı
ile VakA m ahalline gitm esini tem in için m alik oldukları b ü tü n v asıta­
ları kuH aüihayı ta a h h ü t ederler.

m
MADDE 15.
1 — M esaileri müdde'tince kom iserlerden h er birine m iktarı,
A kitler T arafından m üttefikan tesbit ve m üsavi surette taksim edi­
lecek olan, bir tazm inat verilir.
2 — Komisyonun faaliyeti dolayısile hasıl olacak m asarifi um u­
miye de ayni veçhile taksim edilecektir.

MADDE 16.
1 — Uzlaşma kom isyonunun vazifesi m uhtelifünfih meseleleri
tavzih etmek, bu uğurda faideli m alûm atı tah k ik at yolile veya baş­
ka bir şekilde, toplam ak ve tarafey n i u zlaştırm ağa gayret etm ektir.
Komisyon meseleyi tetkik ettikten sonra, m uvafık gördüğü h al tarzı­
nı A kitlere izah ve bu hususta fikirlerini beyan için kendilerine bir
m ühlet ita eyliyebilir.
2 — M esaisinin hitam ında komisyon, ahvale göre, ya A kitlerin
uzlaştığını gösteren ve m evcut ise uzlaşm a şartların ı ihtiva eden,
veyahut uzlaşm a im kânı bulunm adığını kaydeyliyen bir zabıtnam e
tanzim eder. Zabıtnam e komisyon m u k arreratm m ittifakı a ra ile mi
kabul edildiğinden veya edilm ediğinden bahsetm iyecektir.
. 3 — Komisyonun mesaisi, A kitler başka tü rlü bir k a ra r verm e­
dikçe, m uhtelifünfih m eselenin tevdii gününden itibaren altı ay z ar­
fında nihayete erm iş bulunacaktır.

MADDE 17.

Komisyonun zabıtnam esi bilâtehir A kitlere bildirilecektir. Bu­


nun ııeşrü ilânı A kitlerin k a ra rm a vabestedir.

MADDE 18.

U zlaşm a kom isyonu m esaisinin h itam ını takip eden ay zarfında


A kitler uzlaşm am ış bulunuyorlarsa, ihtilâf Beynelmilel Divanı A da­
lete tevdi olunacaktır; m eğer ki tarafey n hakem e m ü ra c aa t h usu­
sunda m utabık kalm ış olsun.

MADDE 19.

18 inci m addenin ahkâm ı; Yüksek A kitler beyninde m er’i m u ah e­


deler mucibince iki ta ra fta n birinin salâhiyetine dahil olan m esele­
lerde tatbik olunm ıyacaktır.
M ezkûr ahkâm , hakkı hâkim iyete taallûk eden m eselelerde de
tatb ik edilmiyecektir.
Yüksek  kitlerden h er biri, bir m eselenin hakkı hâkim iyete ta ­
allûk edip etm ediğini ta h rirî bir beyannam e ile tesbit etm ek hakkına
m alik olacaktır.
M aam afih diğer ta ra f bu m eselenin hâkim iyet sahasına girdi­
ğine itiraz ettiği takdirde m ezkûr m eselenin hakkı hakim iyete ta a l­
lûku olup olm adığını tayin ettirm ek için hakem e m ü racaat edebile­
cektir.

MADDE 20.
A kitler ihtilâfı, hakem e tevdi hususunda, m üttefik oldukları
takdirde, bir tahkim nam e kalem e a larak bunda ihtilâfın m evzuunu,
hakem lerin intihabını ve takip olunacak usulü tesbit edeceklerdir.
TaJhkimnamede kâfi derecede malûm at, vuzuh ve katiyet b ulun­
m adığı takdirde, beynelmilel ihtilâfların m uslihane surette halline
m üteallik 18 teşrinievvel 1907 La Haye m ukavelenam esi ahkâm ı ken­
diliğinden ta tb ik olunacaktır.

MADDE 21.
Evvelki m addede m evzuubahsolan tahkim nam e hakkında A kit­
ler itilâf edemezlerse veya hakem ler tayin edilemezse, üç aylık bir
m ühletten sonra, Â kitlerden h er hangi biri ihtilâfı doğrudan doğru­
ya ve istida ile, Beynelmilel Daimî A dalet D ivanına arzetm ekte m uh­
ta r bulunacaktır.

MADDE 22.
Adlî veya hakem î karar, Â kitlerden birinin m akam atı adliyesi
veya herhangi diğer bir m akam ı tarafın d an verilen bir k a ra r veya
ittihaz olunan bir tedbirin hukuku düvele tam am en veya kısm en m u­
halif olduğunu derm eyan eyler ve m evzuubahis tarafın huku k u esa-
siyesi bu k a ra r veya tedbirin netayiç ve avakibinin iptaline cevaz
vermez veya ancak gayrî kâfi surette iptalini m üm kün k ılar ise, ad ­
lî veya hakem î hüküm den dolayı m u tazarrır olan ta ra fa m uhik bir
tazm inat verilmesi hususunda A kitler m üttefik kalm ışlardır.

MADDE 23.
Bir iihtilâf Beynelmilel Daimî Divanı Adalete intikal edince, eğer
D ivan bunun hukukî m ahiyette olm adığı reyinde bulunursa, iki  kit
62
ta ra f hakem usulüne m ü ra c aa t hususunda itilâf edem edikleri ve bu
ihtilâfa hukuku düvel kavaidinden biri tatbik edilmediği takdirde,
ihtilâfın nısfet ve hakkaniyet dairesinde hallini Beynelmilel Daimi
A dalet D ivanından talep etm ek hususunda m utabık kalm ışlardır.

MADDE 24.
1 — A kitler adlî ve hakem i k a ra rla rın veya uzlaşm a komis­
yonu tarafın d an teklif edilecek olan uzlaşm a tarzların ın tatbikini ih­
lâl kabiliyetinde olan h er gûna tedabirden tevakki ile sureti um u-
miyede ihtilâfı teşdit veya tevsi edebilecek h e r tü rlü h a re k â tta n içti­
nap eylemeği ta a h h ü t ederler.
2 — U zlaşm a kom isyonu m uvafık gördüğü m uvakkat tedabiri
A kitlere tavsiye edebilir.

MADDE 25.
İşbu M uahedenin tefsir veya tatbikına ait ih tilâflar Beynelmilel
Daimî A dalet D ivanına tevdi edilecektir.

MADDE 26.
1 — İşbu M uahede tasdik olunacak ve tasdiknam eler A nkarada
teati olunacaktır.
2 — M ezkûr M uahede, tasdiknam elerin teatisi tarih in d en itib a ­
ren, beş sene m üddet için aktolunm uştur.
3 — Inkızası ta rih in d en asgarî altı ay evvel fesholunm azsa ikin­
ci bir beş senelik bir m üddet daha m e r’î kalacak ve tem dit şekli bu
tarzda 'devam edecektir.
4 — A kitlerin (biri ta rafın d an m uahedenam e fesholunsa dahi
m üddetin hitam ı esnasında, başlam ış olan d av alar neticeleninceye
kadar, tabiî cereyanlarını takip edeceklerdir.
Balâda isim leri zikredilen m u ra h h a sla r ifadelerini tasd ik etm ek
için işbu M uahedeyi im za etm işlerdir.
T ah ran ’da 23 K ânunusani 1932 tarihinde iki n ü sh a olarak ta n ­
zim edilmiştir.

Dr. T. Rüştü - M. A. Foroughi

63
Türkiye Cumhuriyeti ile Iran D evleti arasında
aktolunan Dostluk Muahedenam esini n tasdikm a dair Kanun

28 K ânunuevvel 1933
(Resmî Gazete ile neşir ve ilânı : 8 K ânunusani 1934-Sayı : 2599)
K anun No : 2375
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile İran Devleti arasın d a 1932
senesi İkinci Teşrininin 5 inci günü A n k ara’da ak it ve imza edilen
Dostluk M uahedesi kabul ve tasdik olunm uştur.
M adde 2 — Bu k an u n neşri tarihinden m uteberdir.
M adde 3 — Bu k an u n u n ahkâm ı icraya Hariciye Vekili me
m urdur.

Türkiye ile İran arasında Dostluk M ualıedenam esi

Bir ta ra fta n
Türkiye C um huriyeti
Diğer ta ra fta n
İran Devleti
A ralarında teyem m ünen m evcut olan öz dostluk ve kardeşlik
bağlarını kuvvetlendirm ek ve iki m em leketin um um î m ünasebetle­
rine taallûk eden 22 N isan 1926 tarihli Em niyet ve Dostluk M uahe-
denam esindeki m addelerin hüküm lerini yeni bir dostluk m uahede-
nam esine te k ra r koym ak arzusunu besledikleri cihetle bu m aksatla
m u rah h asları olm ak üzere,
Türkiye R eisicum huru H azretleri :
Hariciye Vekili ve İzm ir M ebusu Doktor Tevfik R üştü Beye­
fendiyi,
Alâ H azret! H um ayun İran Şahinşahı :
Hariciye Veziri Cenabı Eşref Aikay M irza M oham m ad Ali H an
Forugi’yi,
Tâyin etmişlerdir.
Bu m u rah h aslar usulüne uygun görülen salâhiyetnam elerini
teati ettikten sonra aşağıdaki hüküm leri kararlaştırm ışlardır.
Kanun lâyihasının tevdii tarihi : 18 Teşrinisani 1933
Müzakere tarihi : 18 Kânunuevvel 1933
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile İran Devleti ve iki ta ra f
tebaaları arasında bozulm ası kabil olmıyan sulh ve sam imî ve ebedi
dostluk cari olacaktır.
M adde 2 — Yüksek Âkıd T araftarlar, h er birinin diplomasi ve
konsolosluk m üm essillerinin öbürünün topraklarında, karşılıklı ol­
m ak şartıyle hukuku düvel kaideleri ve team ülü dairesinde m uam e­
le görm ekte devam edeceklerini ve bu m uam elenin her halde ve gene
karşılıklı olmak şartiyle en çok m üsaade gören m illet diplomasi ve
konsolosluk m üm essillerine bahşolunan m uam eleden d a h a az m ü­
saadeli olmıyacağım kabul ederler.
Madde 3 — Yüksek Âkid T araflar m em leketleri arasın d a kon­
solosluk, ticaret, güm rük ve gem ilerinin seyrine m ütaailik m ünase­
betlerini ve h e r birinin tebaasının diğeri arazisinde ikam etleriyle
tavakkufları şartların ı hukuku düvel kaidelerine ve team ülüne ve
tam am iyle karşılıklı olmak esasına uygun m ukavelenam elerle ta n ­
zim etm ek hususunda m utabık kalm ışlardır. *3
M adde 4 — işbu M uahedenam e tasdik edilecek ve tasdiknam e-; f%-
ler m üm kün olduğu k a d a r az bir zam an içinde T a h ra n d a teati olu­
nacaktır. M uahede tasdiknam elerin teatisiyle m er’iyete girecektin j ;f
İki T araf M urahhasları yukardaki m addeler hüküm lerini kabul. ■-
ederek bu M uahedenam eyi im zalam ış ve m ühürlem işlerdir. Uq
A n k ara’da bin dokuz yüz otuz iki senesi Sonuncu Teşrinin bef-,f
şinci günü iki n üsha olarak tanzim edilmiştir.
No : 244 — Türkiye C um huriyeti ile İran Devleti arasında ak-
tolunan (Emniyet, B itaraflık ve İktisadi Emek Beraberliği) M uahe-
denam esiııin tasdikına dair K anun
K abul Tarihi : 10 H aziran 1935
(Resmi Gazete ile neşir ve ilânı : 15 H aziran 1935 Sayı : 3029)
K anun No : 2776
Madde 1 — Türkiye C um huriyetiyle İran Devleti arasın d a 1932
senesi sonuncu Teşrinin beşinci günü A nkara Âkıd ve imza edilen
emniyet, bitaraflık ve iktisadi emek beraberliği m uahedenam esi k a ­
bul ve tasdik olunm uştur.
Madde 2 — Bu k anun nesri tarihinden m uteberdir.
M adde 3 — Bu k an u n hüküm lerini icraya İcra Vekilleri He­
yeti m em urdur.
Türkiye ile İran arasında M uahedename

Bir taraftan,
Türkiye Cumhuriyeti;
Diğer taraftan,
İran Devleti;
A ralarında teyem m ünen m evcut olan öz dostluk bağlarını kuv­
vetlendirm ek ve siyasi ve iktisadi m ünasebetlerinin m addî şartların ı
tayin etm ek lüzum unu gözönünde tu ta ra k 22 N isan 1926 (1 erdibehişt
1305) tarihli dostluk ve em niyet m uahedenam elerim yenilemeği k a ­
rarlaştırm ışlar ve bu husu sta m u rahhasları olm ak üzere,

Türkiye R eisicum huru H azretleri :


n;
Hariciye Vekili ve İzm ir M ebusu Doktor Tevfik Rüştü Beye­
fendiyi,

'■■■■' ■ Â lâhazreti H üm ayun İran Şahinşahı :


Hariciye Veziri Cenabı Eşref Akay M irza M oham at Ali Han
Förugi’yi, tayin eylemişlerdir.
Bu m u rah h aslar usulüne uygun görülen salâJhiyetnamelerini
teatiden sonra aşağıdaki hüküm leri kararlaştırm ışlardır.

MADDE — 1

Âkid T araflardan birine karşı bir veya bir kaç üçüncü Devlet
tarafın d an bir askeri h arek et yapılırsa diğer Âkid T araf öbür ta ra f
hakkında bitaraflığını m uhafaza etmeği ta ah h ü t eyler.
i i ; ; ■•
MADDE — II
Âkid T araflardan h er biri diğerine hiç bir suretle tecavüz et­
memeği ve bir veya bir kaç üçüncü Devlet tarafın d an akdolunup di­
ğer .Âkid aleyhine veya onun m em leketinin k a ra ve deniz emniyeti
aleyhine m üteveccih siyasî, İktisadî yahut m alî hiç- bir ittifak veya
itilâfa girm em eği ta ah h ü t eyler.
Bundan başka Âkid T araflardan h er biri bir veya bir kaç üçüncü
Devlet tarafın d an diğer ta ra f aleyhine tevcih edilmiş herhangi düş­
m anca bir harekete katılmayacağını ta ah h ü t eyler.
MADDE — III
Bir veya bir kaç üçüncü Devlet Âkid T araflard an birine karşı
düşm anca m uam eleler ve askerî harek etler icrasına başlıyacak diğer
tarafın topraklarından asker, silâh ve m ühim m at geçirmek, erzak,
h ayvanat veya harbe yarıyacak olan başka şeyler tedariki yahut
ricat edeıı k ıt’alarm nakli suretlerde istifade etmeli veya ahalisini
tah rik ve teşviki ile kendi m ak satların a göre kullanm ak veya bu top­
ra k la r üzerinde askerî istikşaflar yapm ak için diğer tarafın b itaraf­
lığını bozmıya kalkışırsa o ta ra f yapılan hareketlere k arşı b itaraflı­
ğını silâhla m üdafaaya m ecburdur.

MADDE — IV
Âkid T araflardan biri veya bir kaç üçüncü Devletin düşm anca
hareketlerine m aruz kaldığı takdirde diğer ta ra f vaziyeti iyi yola
koym ak için b ü tü n gücü ile çalışacaktır.
Eğer bu gayretlere rağm en h arb bir em rivaki halini alırsa, iki
Âkid T araf yüksek m enfaatlerine uygun bir hal çaresi bulm ak m ak-
sadiyle vaziyeti ara ların d a yeniden dikkatle ve hayırhahlıkla tetkik
etm eği ta ah h ü t ederler.

MADDE — V
Âkid T araflar kendi m em leketleri içinde diğer ta ra f m em leket­
lerinin h u z u r em niyetini bozmak veya H üküm etini değiştirm ek m ak­
sadını güden teşekkül ve tecem m ülerin vücut bulm asına ve ikam e­
tine ve gene diğer m em lekete k arşı propoganda yahut herhangi baş­
ka bir vasıta ile m ücadele m aksadında b u lu n an şahısların veya te­
cem m ülerin ikam etine m eydan verm em eği taah h ü t ederler.

MADDE — VI
Yüksek Âkid T araflar ara ların d a İktisadî emek beraberliği
şartların ı m üm kün olduğu k a d ar kısa b ir zam an içinde tanzim etm ek
hususunda ittifak etm işlerdir.
İktisadî emek beraberliği vasıtalarının tâyinini ve birbirinin
topraklarından serbest tran sit yapılm asını ve iki m em leket arasın d a
her tü rlü m ünakale ve m uvasala vasıtalarının tesisini Âkid T araf­
ların göstereceği salâh iy ettar m ütehassıslar tetkik edeceklerdir.
Şurası m u k arrerd ir ki Âkid T araflard an h er biri iş b u . nıüalie-
denam ede tayin edilen karşılıklı ta ah h ü tler haricinde diğer devlet-

m
letle Iıer tü rlü m ünasebetlerinde serbestçe h areketini tam am ile m u­
h afaza edecektir.

MADDE — VII
i-.<•••;. İşbu M uahedenam e tasdik edilecek ve tasdiknam eler m üm kün
olduğu k a d ar az bir zam an içinde T ah ran ’da teati edilecektir. M uahe­
denam e, tasdiknam elerin teatisinden sonra derhal m e r’iyete girecek
ve beş yıl sürecektir. Şayet m uahedenam e b u beş yıllık m üddetin
sonunda 6 ay evvel Âkidlerden biri veya diğeri tarafın d an fesholun-
m azsa kendiliğinden bir yıl d ah a m utab er olacak ve fesih keyfiyeti
ancak 6 aylık bir m üddetin bitm esinden sonra hüküm ve tesiri haiz
olacaktır.
i- İki ta ra f m u rahhasları yukarıdaki m addeler hüküm lerini kabul
ederek bu m uahedenam eyi imzalamış ve m ühürlem işlerdir.
A n k ara’da beş sonuncu teşrin bir dokuz yüz otuz iki tarahinde
iki nüsha olarak tanzim edilmiştir.

Türkiye - İran Hudut İtilâf nam esi ve Ruslarla


im zalanan Protokol hakkında 18 Haziran 1932
tarihinde Büyük Millet M eclisinde irat edilen nutuk.

:: A rkadaşlar,
Bugün tasdiki âlinize arzedilen m uahede h akikaten iki komşu
devlet arasında asırlardanberi süren ve hep yanlış anlam ak ve an-
laşâm am azîık yüzünden devam eden bir ihtilâfa nihayet veriyor.
O nun tarihine avdet ederek hepim izin bildiği şeyleri te k ra r etm ekten
içtinap ediyorum. V arılan netice h er iki tarafı m em nun eden b ir ne-
dicedir. O halde hiç şüphe yoktur ki h e r iki m em leket kendi varlığı­
nın m üdafaasını m eşru h ak larla düşünm ekle beraber bu m uahede
h e r iki ta ra f için çok samimî kom şu ve h a tta kardeşçe bir h ava içinde
yapılm ıştır. Bizim bu husustaki samimî, m üsbet kanaatim izi Meclisi
âlinizin çizdiği yoldan yürüyen H âriciyenizin İran kom şusuna olduğu
gibi dostane düşüncelerini te k ra ra ihtiyaç bile yoktur. F akat diğer
ta ra fın d a n ek ad ar aynı hislerle düşündüğünü arza vesile olm ak için
Ufak b ir fıkrayı kaydetm ek isterim. H atırlıyam adığım h u d u t m m ta-
ka.larından birinde m ütehassıslar hududun teferruatını çizerken bir
n oktada anlaşam am ışlar ve celse birdenbire durm uş ve diğer ta ra ­
fın m ütehassısları mevzu hakkında âm irlerinden em ir alm ak iste­
miştir. Hususî m uttali olduğum m alûm ata göre iş ta Şah H azretlerine
k a d ar intikal etmiş, Büyük Reisi Devlet m ütehassıslardan, niçin hal-
¡etm iyorlar diye meseleyi sormuş; ileride Türkiye ile herhangi bir
ihtilâfta 'bu yer m üdafaa noktası teşkil edecektir, demişler. Buna
k arşı Büyük Reisi Devlet demiş ki, meseleyi bu noktadan düşünm e­
yiniz, Türkiye ile İran, hiçbir v ak it m üsellâh b ir ihtilâfa girmiyecek-
tir. Ve mesele de bu suretle hallolunm uştur. Bunu huzurunuzda ar-
zetm eği kendim için bir vazife ve bir zevk bildim. İşte bu fıkra belâ-
gatinin tarif ettiği hava içinde her iki ta ra f tatm in edilerek ve ayrıl­
m am ak üzere birleşm ek yolundaki en esaslı bir hatveyi atm ak suretile
h udut ihtilâfı hallolunm uştur. Şüphesiz bu ihtilâfın halline a rk a d a ­
şımın, lütfettikleri iltifatk âr sözlerine teşekkürü vazife bilmekle be­
ra b e r iki hüküm etin ibu işle uğ raşan ve gayret sarfeden adam ları y a­
nında ihtilâfın hallini esas itibarile teshil eden iki m illetin yekdiğe­
rine incizabı ve başta Büyük Reislerinin birbirine olan m ünasebat
ve em niyeti olm uştur. D oğrudan doğruya Gazi H azretleri tara fın d a n
götürdüğüm hislere Şahinşah H azretleri aynı m ukabeleyi yapm ışlar
ve m eselenin halli, bir anda iki Büyük Reisi Devletin em irlerde h ü ­
küm etlerin ve m ütehassısların elinde b ir teknik işinden ibaret kalm ış­
tır. Bu hakikati, burada izh ar etm eğe m ecburum .
Aynı zam anda bu vesile ile Osm anlı H üküm eti devrinde h ak i­
k aten gene arkadaşım ın u zaktan işaret ettiği gi'bi, Ç arlık R usya’sı­
nın ve o devirdeki İngiltere İm paratorluğunun m üdahalesi ile iki
hüküm etin m enfaatinden ziyade m üdahillerin arzu ve keyfine hiz-
m etederek yapılmış olan ve Büyük Millet Meclisi tarafın d an asla ta­
nınm am ış bulunan vesika da ebedî su rette tarihe intikal etmiştir.
M ünasebeti iktisadiye ve harsiye hu su su n a gelince, b ir de bu­
n u arzetm iş olmak için İran Devleti ile aram ızda m evcut m ünase­
beti ahdiye hakkında bir iki kelime arzetm eği vazife bilirim. A ra­
m ızda bitaraflık ve dostluk m uahedesi m evcuttur. O ndan sonra bir
de bilâhare yapılan b ir protokol o m uahedeye inzım an etm iştir. O
protokolün birinci maddesi, şayet tarafeynden biri b ü tü n m üslihane
arzu ların a rağm en bir tecavüze m aruz kalırsa, diğer ta ra fla derhal
görüşecek, diğer ta ra f bu halin önünü alm ak için elindeki b ütün
m üslihane v asıtaları ile çalışacak. Buna rağm en h arp zuhur ederse
hayırhahaııe vaziyeti birlikte m ütalea ederek m enfaatlerinin' icap
ettirdiği k a ra rı alacaktır. Birinci m addenin bu ahkâm ı sarah atle
gösteriyor ki, iki m em leket arasındaki dostane m ünasebat b itaraflık ­
ta n daha ileri bir hayırhahlıktır.
İkinci maddesinde; İktisadî işler için ^iki m em leket arasındaki
İktisadî vaziyetlerin tanzim ve çoğaltılm ası için hususî b ir komisyon
toplanm ası derpiş edilmiştir. Gerek doğrudan doğruya gerek tran sit
tarikile olan m ünasebetlerde bu yolda nek ad ar ileriye gidilebilir, bu ­
n u tetkik edecek. Bu Komisyon bugüne k a d ar toplanm am ıştı. Ç ünkü
bu h u d u t ihtilâfı ve onun devam ı iki m em leketin ahkâm ı ahdiyesinin
iyi düşüncelerinin açm ak istediği yolda yürüm esi için engel oluyordu.
O nun halli üzerinde o m addenin tatbikatın a geçilmesi tabiî olmuştur.
Bu m addenin tasdikini m üteakip bunu da vesile ittihaz ederek Ko­
m isyonun toplanm ası için de kom şu H üküm ete, Hâriciyeniz m ü ra­
caat etm ek tasavvurundadır. İktisadî vaziyet te budur.
H arsî vaziyete gelince; evvelce İki m em leketin ve iki halkın
biribirine olan hürm et ve m uhabbeti ötedenberi iki tarafı vaktile
idare etmiş olan sakıt hanedanların rekabeti yüzünden doğan ihti­
lâflara rağm en devam ediyordu. F akat o m uhabbete rağm en rek a­
bet eden hanedanlarının doğurduğu hava biribirini sevmek için ya­
ra tıla n bu in san lar arasında sevmemek için su n ’î m ânilerle doldurul­
muş idi. Bütün b u n ları kaldıracak yolda iki m em leketin harsî çalış­
m ası en esaslı yollardan birid ir ve iki tarafın takip edeceği yollardan
en esaslısıdır.
İktisadî ve h arsî noktadan tem as ettiğimiz şeyler bunlardır.
Bu işlerin h er tarafın a Büyük Millet M eclisinin ötedenberi m u h ­
telif vesilelerle vakıf olduğunu bildiğim için sözü u zatm ak tan çeki­
nerek sözlerime nihayet verirken bunu te k ra r arzetm ek isterim ki
Büyük Meclisiniz bu vesikayı tasdik ederken iki m em leket a rasın d a
b ir kardeşlik havası açıyor ve m âzinin fena tecrübelerini sureti k a f ­
iyede kapatıyor.
A rkadaşlarım , Sırrı Beyefendi arkadaşım ız m üsaade ederlerse
kendilerine, görüşlerim iz arasında büyük tefavüt olduğunu söyle­
m ekten sarfınazar edemiyeceğim.
Evvelâ, fırkam ızın program ındaki bir m addeye işaret b u yurdu­
la r ve bu, H üküm etin program ıdır, m illetin program ı değildir, de­
diler. Biz o kanaattayız ki, Cum huriyet H alk Fırkasına istinat eden
H üküm etim iz o k a n aa tta d ır ki, M illetin arzusu dahilinde program
yaptık. Onun haricinde zaten program ım ız yoktur. Bu noktayı ten v ir
etm ekten ve ona açıkça işaret etm ekten vazgeçemezdim.
Ekalliyetler meselesine gelince : O h ususta da Türkiye’nin nok­
ta! nazarı, Cemiyeti A kvam da vakit vakit ileri sürülen noktai n a za r­
la ra hervakit uym am aktadır. Biz ekalliyetler meselesi üzerinde bu­
gün bu bahsi konuşmadığımız için uzun uzadıya tevakkuf etmiye-
ceğim. Yalnız şuna işaretle geçeceğim ki, birçok Devletlerle ekalliyet­
lerin saadetini, D evletlerin iyi m ünasebatm da arad ık ve bulduk. îş-

70
te kom şum uz Y unanistan, B ulgaristan ile m ütekabil ekalliyetlerimizi,
■onlarla iyi anlaşm akta, ve karşılıklı dostlukta aradık ve bulduk. Fa­
k at ekalliyetler davasının siyasete âlet edilmesini daim a beğenmedik.
Türkiye buna asla âlet olm am ıştır, ve olmayacaktır. Biz bu hususu
pek acı tecrübelerle öğrendik ve biliriz. Binaenaleyh bizim için ekal­
liyet meselesi bir insanlık meselesidir. Bir m edeniyet meselesidir. Bu­
n u n haricinde bizim Türkiye’nin, M ustafa Kemal Türkiye’sinin haricî
politikasında kendine m ahsus diyeceğim, bâriz alâm etlerden biri de
dahilî ve haricî politikasının aynı olmasıdır. Dahilde de milliyetçi,
hariçte de milliyetçi. Binaenaleyh dost olduğumuz m em leketlerin
milli inkişafını d a candan ve gönülden isteriz. Herkes için; kendim iz
için düşündüğüm üz gibi düşünürüz. Â deta diyebilirim ki, geniş bir
milliyetçilik m efhum unun M ustafa Kemal Türkiye’si en bâriz bir
misali ve en m uvaffak yeri, onun âdeta âlem darıdır. Binaenaleyh
hep bu noktainazardan kom şularım ızla diğer Devletlerle o lam m ü -
nasebatım ızı idam e etmekteyiz. Yani demek istiyoruz ki, iki tü rlü si­
yasetim iz yoktur; Türkiye’nin iki türlü sözü yoktur. Dahilde de aynı,
hariçte de aynı... Hep bir ölçü, bir mizan. Dahilde ve hariçteki p re n ­
siplere karşı sadakatim iz h e r yerde açıkça ifade edilmektedir.
H udut haricindeki vatandaşlarım ızın harsının korunm ası, v a ta ­
n a m erbutiyetinin idamesi, sıhhatlerinin m uhafaza ve him ayesi vazi­
femizdir. Bu da h e r yerde aynıdır. F akat bu husu sta Sırrı Bey a rk a ­
daşım ızın anlattığı gibi vatandaşlarım ızın korunm ası dahilde başka,
hariçte başka düşünce ile değildir, o şekilde olmayacaktır. Ancak a n a ­
v atan d a nasılsa onlar da aynı şekle ve aynı h ak k a tâb i olacaklardır.
O nların da hakkını im kânım ız dahilinde aynı şekilde göstereceğiz.
Türkiye’de Türk v atandaşlarının bâriz im tiyazlarından biri de
hepsinin nerede bulunursa bulunsun m illet ve H üküm et n azarın d a
m üsavi alâka uyandırm asıdır. Bu itib arla şim diden arkadaşım ı bu
noktada tatm in edeyim ki, T ah ran ’da D oktorum uz vardır, ve teb aa­
mızla alâkadardır. Yalnız onların adedi inşallah d ah a çok vesayeti
istilzam edecek dereceyi bulur ve o husustaki Büyük Millet Meclisi­
nin arzularını is’af etmekte, H üküm etim iz hiç b ir fed ak ârlık tan çe-
kinm iyecektir. F akat bugünkü adetleri acele büyük m üesseseler
yapm ağı istilzam edecek m ahiyete gelmemiştir. Çok tem enni ede­
rim ki, iki m em leket arasındaki dostluk ve kom şuluk m ünasebatı
sayesinde bizdeki vücutleriııden m em nun olduğum uz İran v atan d aş­
ları adedinde bizim de orada ona yakm vatandaşlarım ız olsun d a biz
de onların yaptıkları aynı işleri orada yapalım. Bir de arkadaşlarım -

71
d an ricam şudur ki : m üzakeratm safahatı cereyanından b ir defa
d ah a meselenin ehem m iyetinin anlaşıldığına şüphe etmiyorum. Bu­
n u zaten biliyoruz. O nun için bu m eselenin m üstaceliyetle m üzake­
resini ve intacını rica ediyorum.»
Bu tarih ten itibaren Türkiye - İran ilişkileri karşılıklı anlayış
ve itim ada dayanan dostluk havası içinde inkişaf etmiştir.

72
TÜRKİYE - İNGİLTERE İLİŞKİLERİ

M usul Meselesi

Lozan A ndlaşm asm dan sonra halli gereken m eselelerden biri


de M usul meselesi idi. M isakı MilliTıin, yeni Türk H üküm etinin barış
Politikasının gerçekleştirilm esi sırasında yapılacak azam î fed ak âr­
lığın sınırlarını tayin etm ekte olduğu m alûm dur. Bu sın ırlard a ta ­
viz verilmeyecekti, Milli M isak h u d u tların d a vuku bulacak ısrarlı
zorlam alar karşısında Türk Milleti direnecekti.
M usul konusunda karşım ıza çıkan devlet İngiltere idi. Ayrıca
İngiliz m andası altında bulunan Ira k ’d a mesele ile doğrudan doğruya
ilgili bulunuyordu.
M eselenin halli sırasında dolaylı bir şekilde F ransa ve başından
beri Sovyetier Birliği de konuya dahil olm uşlardır. Bu devirde Sov-
yetier Birliği ile ilişkilerimize Musul meselesi açısından bir şekil ve­
rildiğini h atırla tm a k yerinde olacaktır.
Diğer Batı Devletleri ile m ünasebetlerim izi de Musul meselesi­
nin aldığı seyir etkilem iştir. Bu bakım dan biz m eselenin b ir an önce
hallini istem ek d u rum unda idik.
İngiltere kısa zam anda çözümlemek d u rum unda olduğum uz
meseleleri iyi biliyor, içinde bulunduğum uz siyasi ortam ın etkilerini
kendi bakım ından değerlendiriyordu.
İngiltere’nin Musul konusunda karşım ıza çıkması, esas itib a­
riyle, Cihan H arbinin O rta Doğunun akıbeti ile ilgili olarak göster­
diği seyrin bir devam ı şeklinde telâkki edilebilir. D aha h arp içersin­
de yaptığı tertip ve anlaşm alarla, Filistin Siyonistlere, A rap Y arım a­
dası Osm anlı Devletine isyan karşılığında Mekke Şerifi H üseyin’e,
Suriye ve Lübnan F ran sa’ya vaadedilm iş ve b u n lard an bir kısmı ger­
çekleştirilmişti. İngiltere, Petrol istihsali bakım ından gayet büyük
İktisadî önem arzeden Ira k ’ı, M usul’u dahil ederek kendisi işgal et­
miştir. Üstelik Ira k ’taki mevcudiyeti dolayisiyle B asra Körfezi ve
Asya Alt kıtasını kontrol im kânı da m evcut idi.

73
İngiltere bu nedenlerle ve aşağıda izah olunan şartlar dahilinde
M usul meselesinde bize k arşı ta ra f teşkil etmiştir.
1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında im zalanan Sykes-Picot
gizli andlaşm asm da Musul bölgesi Suriye bölgesine dahil edilmişti.
D aha sonra, İngiltere Mondros M ütarekesinin 7. m addesini ileri sü­
rerek 15 Kasım 1918 de M usul’a asker çıkarm ış ve fiili bir durum
yaratm ıştı.
Sevr andlaşm asm ın 64 üncü m addesinde ise, Musul Bağımsız
K ürdistan’a bırakılıyordu.
■ Biz M usul’u M isakı Milli’nin sınırları içinde gösteriyorduk. An­
cak M udanya M ütarekesinin imza edilmiş olması, hadiselerin sü ra t­
le gelişmesi, içinde bulunduğum uz şartların karm aşıklığı Musul m e­
selesinin hallinin Lozan K onferansına bırakılm asını zorunlu kılmıştı.
Lozan görüşm eleri yapılırken İsm et Paşa M usul’un bize iadesini
istemiş, İngiliz delegesi Lord Curzon ise, işgal altındaki M usul’un
Irak sınırları içinde kalm ası hususunda İsrar etmişti.
M usulda Plebisit yapılm asına ve M usul’un m ukadderatının bu
şekilde tayin edilmesine d air teklifimiz İngiltere tara fın d a n redde­
dilmiştir. Lozanda M üzakereler çetin geçiyor ve ta ra fla r arasında
gerginlik gittikçe şiddetleniyordu.
Neticede, Lozan A ndlaşm asm ın 3 üncü m addesinin 2 inci fık­
rasında m eselenin ilgili ta ra fla r arasında ve m üslihane yollarla h al­
line gidilmesi öngörüldü.
Bu fıkra m etni şöyledir :
«Suriye ile 20 Teşrinievvel 1921 tarihinde akdolunan Fransa-Tür-
kiye îtilâfnam esinin 8 inci m addesinde m u sarra h ve m uayyen h u d u t
Irak ile :
-> .Türkiye ile Irak arasındaki hudut dokuz ay zarfında Türkiye
ile Büyük B ritanya arasında sureti m uslihanede tayin edilecektir.
Tayin olunan m üddet zarfında iki H üküm et arasında itilâf h u ­
sule gelemediği takdirde, ihtilâf Cemiyeti Akvam Meclisine arzolu-
nacaktır.
- . H attı hudut-hakkında ittihaz olunacak k a ra ra intizaren Türkiye
ye, B ritanya H üküm etleri m ukadderatı k afiy esi bu k a ra ra m uallâk
plan arazinin hali hazırında her hangi bir tebeddül ikam a bais ola­
cak m ahiyette hiç bir hareketi askeriye veya sairede bulunm am ağı
m ütekabilen ta a h h ü t ederler.»
İngilizler M usul’u evvelce işgal etmekle beraber, Lozan görüş­
m eleri arifesine k a d ar Ira k ’ın kuzeyinde bulunan Süleymaniye. San­
cağına hakim olam am ışlardı. Bu kesim lerde aralıklı olarak isyanlar
ve çarpışm alar devam etti. îngilizlerin konferans m asasına bütün
bu bölgelere hakim olarak oturm ayı arzu etm elerine rağm en Süley­
maniye, m üzakereler sırasında bölge halkından bir, reisin idaresinde
kaldı. İngilizler işgal edemedikleri yörelerde gizli cem iyetler k u ru ­
yorlar, halk tan p a ra ve m enfaat karşılığında elde ettikleri belirli sa­
yıda m ünferit kim seleri kullanıyorlar, kabileleri k ışk ırtıy o rlar ve
A raplardan birlikler teşkil edip andlaşm aları da ihlal ederek b u ra ­
ları bom bardım an yoluna da baş vuruyorlardı. -
A şağıdaki m etinler bu hususta b ir fikir verebilecektir.

20 Eylül İ 340
«Erkânı harbiyei U m um iyei Riyaseti
Celilesine

Süleym aniyedeki K ürtleri İngilizler iki misli m aaş vererek asv


kere kayıt etm ek üzere Erbile celbetm ekte oldukları Rum iye baş
Şehbenderliğinden m evrut ll/E ylül/340 ve 75/330 No.lu şifre telgt
rafnam ede bildirilmiş olm akla arzu keyfiyet olunur.
Hariciye Vekaleti»-

«Hariciye V ekâleti Celilesine

«Kerkük» «Erbil» de îngilizlerin nüfus tah ririn e başladıkları ve


Erbilde mezâlim son dereceye v ard ırılarak eh alinin îhafe ve tehdit
edilm ekte olduğu (Revanduz) deki kışlanın Sıtıd tarafından;- tam ir
ettirilm ekte bulunulduğu Rumiye Şehberderliğm in iş’arın a atfen
H akkâri Vilayetinden alınan 27/Teşrinisani/340 tarihli ve 770 No.lu
şifre telgrafnam ede bildirilmekle arz olunur efendim.
Baş Vekâlet, Hariciye Vekâleti, E rkânı harbiyei um um iyei riy a­
seti celilesine Umum J. kum andanlığına yazılmıştır.
30/Teşrinisani/340
Dahiliye vekili nam ına M üsteşar» ■'

«Hariciye V ekâleti Celilesine

Cenup h udutları ve Cenup ahvali hakkında son 24 saat zarfın ­


da alm an m alûm at atide arz olunur.
1 — îngilizlerin Musul m eselesinin İstanbul'da m üzakeresi es­
nasında askerlerini B asraya geçirdikleri ve M usulda arap hüküm e­
tinin yerli ve yabancı askerlerde İngiliz Zaıbitanı bulunduğu ve İngi-
lizlerin N asturilerdan teşkil ettikleri tab u ru n ehaliye tecavüzüne ve
m üsadem elerin tevalisine binaen ahalinin m ü racaatı üzerine Bağ­
d a t’a aldırıldığı ve m ezkûr tab u ru n m ahalli m eçhul bulunduğu ve
B ağdatta E'hali ile asker arasında m üsadem e olduğu D iyarbakır vila­
yetinden bildirilm iştir.
2 —: Sıdıt-mn, refakatinde tahm inen 40-50 k a d a r yerli kürfc ol­
duğu halde k ü rd ü - Sadban garbindeki posta bölüğüm üzün posta
m evkii olan çimen karyesine geldiği m aksat ve kuvveti hakkında
m alûm at verileceği hudut tab u ru kum andanlığının iş’a rm a atfen V an
V ilayetinden bildirilm iş ve cevaben Sıdıt’nm bu hareketi h er halde
m ühim bir m aksada m üstenit olmak tabii bulunduğundan hal ve
h areketin tarassu t ve m aksadının istiknahm a çalışılması ve o civar­
da bulunan kuvvetim iz m iktarının ve geldiği m ahalde aşair m evcut
ise m iktarlarda bize derecei sadakat ve irtib atların ın ve Sıdıtm bu
aşairi ihlal etmesi takip ettiği siyasete göre pek bedihi bulunduğun­
d an b u n a m eydan verm em ek için ne yapılabileceğin iş’arı tebliğ edil­
m iştir.
3-26 ve 27 Mayıs 1340 tarihinde Süleym aniyenin İngiliz tay y are­
leri tarafından bom bardım an edilmesi neticesinde kasabanın nısfın­
d an fazlası m uhtarık olup şıh M ahm ut ile teva'biinin d ağlara ilticaya
m ecbur kaldıkları
A —■ (18/Temmuz/134Q) de Süleym aniye kasabasının îngilizle-
rin m üteaddit zırhlı otomobil ve tayyareleri him ayesinde 800 kişilik
arap süvarisi tarafından işgal ve bu kuvvetin 2/Ağus,tos/340 senesin­
de (600) arap piyade askeri ile takviye edildiği.
B —- B unların sekiz m akineli tüfengi olup topları olmadığı
C — Tayyarelerle atılan beyannam elerde Süleymaniye ve m ül­
h akatının arap hüküm etine ilhaka razı olm aları ve Şıh M ahm uda
yardım edilmemesi zikrediîdiği ve Süleym aniyenin işgali gecesi Şıh
M ahm ut 7-8 yüz kişilik maiyyetile Bazyan kazası dahilinde îngilizlere
m ukavem ette bulunm uş, düşm anın Tayyare ve otosunun karşısında
daha fazla m ukavem et im kânını görem ediğinden Süleym aniyenin
şarkında (Kimoje) dağlarına çekildiği ve îngilizler Şıh M ahm udun
tahsis ettiği m üdafayı ve m um aileyhe yardım eden köylüleri bom­
bardımana, devam etm ekte oldukları

76
D —• İranilerin İngilizlerin yaptıklarına iştirak ile (Bane) cihetin­
deki K ürt eşairi üzerine kuvvet sevk ederek M ahm ut ile Rüesası eşa-
iri ihtilafına m eydan verm edikleri ve bu m aksatla yine aşireti üze­
rine asker sevk ettikleri ve İngiliz'ler dahi (Orama) ve (Merivan) eşa-
irei dairei ita a ta alm ak için üzerlerine sevkiyatta bulundukları.
H — Süleymaniye M utasarrıflığına Irak hariciye reisi Cafer n a ­
m ında birisi tayin edildiği ve diğer m ü n h alata Bağdat m em urları
nakledildiği ve (Sıdıt)nm 10 gün evvel Tayyare ile B ağdata azim et
ve avdet eylediği ve cenupta Reyet boğazında m ukim en çok sadık
ve ham iyetli Eşair R üesasından Hadizi Reisi Ahit ağanın İngilizlerin
tazyiki yüzünden hudüs olan perişan vaziyetine hüküm etim izce m u­
avenet edilmesi lüzum u Van V ilayetinden bildirilmiş ve bu havadis­
lerin menlba ve derecei vüsuku m ahallinden sorulm uştur.
Baş Vekâlet, Hariciye Vekâleti, E rkânı H arbiyei Umumi riyaseti
celile sine arz edilm iştir efendim.
26 A ğustos 1340
Dahiliye vekâleti vekili nam ına
M üsteşar.»

İngiltere’nin bu ihlâl hareketlerini ve tecavüzlerini h er defasın­


da Türkiye H üküm eti protesto etmiştir.
Süleymaniye bom bardım anının Lozan A ndlaşm asm m 3 üncü
m addesinin 2 nci fıkrasını açıkça ihlâl ettiği İstanbuTdaki İngiliz Tem­
silciliği nezdinde acı bir lisanla protesto edilmiş ve 'Londra’daki tem ­
silcimize talim ât verilerek İngiliz Hâriciyesi nezdinde de durum un
kınanm ası istenilm iştir. İngiltere ile ilişkilerimiz ve olaylar bir
süre bu şekilde devam etmiştir.
İsmet Paşa im zalı 31 Ocak 1923 tarihli bir talim atta, Londra Mü­
messili Yusuf Kemal Beye m uhtelif Devletler hakkm daki siyasi a h ­
vale d air düşüncelerim iz bildirilerek, M usul meselesi hakkında da şu
talim at veriliyordu :
1. «İngiltere ile Dostluk ve emniyeti m ütekabile tesisini iltizam
ediyoruz. Şimdiden daha ileri bir hedef görmeye im kân yoktur. în-
gilizler gerek K ürtlük ve gerek hilafet m eselelerinde ve gerekse Mü-
ııasabatı iktisadiyede bize em niyet bahş olacak bir vaziyet henüz
gösterm em işlerdir. T ezahürat m aküstür, EvSİ emirde Türkiye’ye mü-
dahele fikrinden vaz geçtiklerine, Müsavi m uam ele fikrinde olduk­
ların a k a n a a t etm ek lâzım gelir.
77
İngilizlerle m ünasabatı İttifak derecesine götürm ek esasen be­
nim şahsen arzum dahilindedir. Ancak bu arzunun izharı sebebi zaaf
olm am ak için ve İngilizlerin bizim m em lekette s-ui tesir a tta n vaz ge­
çeceklerine k an i olmaklığım için ve m enabii m ahdut b ir m em leketin
büyük devletlerle ittifakını zaten tehlikeli ve teslim iyetkârane bul­
duğum için bu fikri şimdilik uzak görüyorum. B inaenaleyh yine İn-
gilizler ittifakım ızın onlar tarafın d an arzu olunduğuna, esas politi­
k alarını bu vadide bulundurduklarına evel emirde kaııi olm amız lâ ­
zımdır. O zam ana k a d ar serbestii hareketim izi h er cihetle m uhafaza
edeceğim.
2. İngilizlerin gerek M usul’da gerek İran hududunda k ü rt ve
n astu ri siyaseti aleyhimizdedir. İngilizlerin bu politikasına karşı gay­
ri m em nun olduğumuz izhar olunmalıdır.
3. Rusya ile m ünasebetim iz dostane ve serbest gösterilecektir.
R usların İngilizlerle bir itilafa varm ak arzusu şiddetli olduğundan
ikisi arasındaki m ünasebata karşı veham ve m uaffiyet bulunm alıdır.
H udut haricinde bir politika hiç bir yerde ve bittabi K afkasyada ve
İranda takip etm ekte değiliz. İran şimdilik bize m ütem ail olan vezirin
elindedir. Bu adam koyu nasyonalist ve kuvvayı askeriyesini b ir an
evvel tensika h avaheşkâr ve m uvaffakiyetçi olduğundan aleyhimize
bir siyasete vasıta olmasını isti'bad etmedim. İra n ’ın hareketi bu nok-
tai nazardan takip olunm alıdır.
4. Y unanla hüsnü m ünasebatı arzu ediyorum. M übadele işinin
hü snü tanzim i b una başlıca vasıta olacaktır. Balkan hududum uzu
m uhafaza için Y unanlılarla hüsnü m ünasebat tesis etm ek ve Bul­
g arlarla tali m uam ele eylemek m üreccahtir. B alkanlarda İstatuko
m uhafaza olunsun. B ulgaristan’ın da m ilitarizasiyonu b e rta ra f olsun
■ve garbi Trakya meselesi m uharebesiz Y unanistanla B ulgaristan a ra ­
sında hal olunsun ve bu m uharebe m üm kün olduğu k a d ar geç olsun.
Başlıca tem enniyatım ız bunlardır.
5. Sırp Hüküm etile hüsnü m ünasebat tesisi fikrindeyiz. Bulgar
kom iteleri am aline Türklerin m uavenet etm esini iltizam etmiyoruz.
Bilâkis Türklerin h arp hüküm etile iyi geçinerek h ay atların ı m u h a­
faza etm elerini m ühim addediyoruz. Sırpla B ulgar’ın m ukarenetini
ve birleşmesini dahi istemiyoruz.
6. F ransa ile en m ühim meselemiz kuponlar ve D üyunu um u­
miye meselesidir. Bu m eselelere İngiltere’nin m üzahereti aranılm a-
Iıdır. Biz şimdiye k a d ar duyunu um um iye idaresi meselesini hiç ta h ­
rik etmedik. Fakat koponlar meselesile b erab er idare meselesini d a ­
hi tah rik etm ek niyetindeyiz. M ahrem tutam ıyoruz. D uyunu um u­
78
mi'ye idaresinin israfı ve m akam ı siyasiyeye alet olan ecnebi ve' yerli
m em ureyne m erkez olması ve idarenin teşkilatı Türkiye teşkilatı ha-
zırası ile kabili telif olm adığı zem ininde propaganda yapm ak niye1
timdeyiz. Esbabı m ezküre dayinlerinden m enfaatini izrar ettiğini ve
d ah a edeceğini iddia edeceğiz. H er halde kuponlar meselesinin bu
m ana şekilde eskisinden daha m ühim bir b u h ran husule getirm ek
ihtim ali vardır. İmgilizlerin idare meselesinde m ünakaşayı nasıl te­
lâkki edeceklerini anlam ak şayanı ehem m iyettir. M üzaharatım ızı
m uahedenin tastikinden evvel ifşadan içtinap etm ek şartı ile,
Fransa ile A nkara İtilâfnam esine m ü stak ra m üşkülat m alum ­
dur. Fakat bence kuponlar meselesi k a d ar m ühim değildir.
7. İtaly a’nın vaziyeti dâhiliyesinde hedef istihzaratı hakkında
müvesvis olmalıyız. İtalyan istihzaratı askeriyesi evvelâ ad riy atik ’-
emi, A nadoluya’mı, nerelere m üteveccihtir? Bunu henüz tayin ede­
medik. Bizimle aradığı m ünasebet iktisadidir. Bahsus m uhaceret, is­
tila istism ar m ahiyetinde olduğundan İtalya ile aram ızda m üşkülâtın
çok olacağını zannediyorum .
8. Şimali A m erika serm ayesini isticlap etmeye ehem m iyet ver­
dik. Fakat m uvaffak olamadık. Türkiye’ye A m erika serm ayesinin
gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. M isyoner m üessesatm a daim a m üş­
k ü lât yapacağız. Bu sebeple hadisat olursa M üessesat ve m ekâtip
hakkındaki m ektubum uza daim a riay etk âr olduğum uz tem in oluna­
caktır.
9. İslâm m em alikinin Sefir ve m üm essillerde m ünasebatım ız
dostane fak at mücteniibâne olacaktır. İslâm m em leketleri m üm essil­
liklerine daim a kuvvetli görüneceğiz. Ne söyler isek îngilizlerin duy­
duğuna k a n aa ti k a t’iyye ile kani olacağız. T aahhütsüz ve dürüst ola­
cağız.
10. İnıgilizler’e siyasetim izin milli olduğuna k a n a a t verilecektir.
31 K anunuevvel 39
İSMET »

Musul meselesi karşısında Fransız M urahhas heyetinin aldığı


vaziyet dolayisile M iralay M üjen Baş Vekâlete aşağıdaki m ektubu
yollamıştı.
«Son m ükâlem elerim izin birinde Cemiyeti Akvam hakem liği Mu­
sul Meselesi hakkında Fransız Heyeti M urahhasasm m ittihaz etmiş
olacağı tavri vaziyetten bana bahsetm iş idiniz.

73
Size tem in ve teyit edebilirim ki Mösyö Bompar İngiliz iddiasını
kendi hesabına teyid ve takviyeden kem ali dikkatle içtinab etmiştir.
Yalnız gayet m akul olan hakem e havale usulünü kabulü İsmet Paşa
H azretlerine tavsiye etmiştir. Zaten bu hakem in m utlak Cemiyeti Ak­
vam olması lâzım geleceğini tasrih bile etmemiştir.
İzhar ettiğiniz tefsir şu halde hiç haklı gibi görünmüyor. Türk
Heyeti M urahhasası da şurasını dâ idrak etmiş gibi görünüyor ki
lehindeki hareketim iz celsei um um iyelerde değil fak at İngilizlerle
n u k atı n azar ihtilâfı tahaddüs ettiği dikkati hususî m ükâlem elerde
karşı karşıya iddialar arasındaki mesafeyi teıısiki hususunu tecrübe
etm ek suretile vukua gelmesi zarurî bulunuyor. Bu sureti h arek et
bizzat zatıalinizin m üşahede buyurm uş olduğunuz veçhile m üteaddit
d efalar bilhassa Boğazlar M eselesinin tarzı hallinde en iyi neticeleri
verm iştir. Lord Curzoıı’un Suriye h udutları meselesini te k ra r mevzu
m üzakere etm ekte İsrar ettiği doğru değildir. Zaten bu noktada Mös­
yö Bompar İsmet Paşanın ittihaz ettiği tavrı hareketi takdirle yad
etm ektedir. M am afih Şurası n azarı m ülahazaya alınabiliyor ki İs­
kenderun ve A ntakya m ıntıkasında ihtişaşatın ikaı için öne sürülen
hadisat m ükâlem atı hususiye de İsm et Paşa, tarafın d an İskenderun
için bir iöarei hususiye tesisi hususunun sulh m uahedesinde tasrih
edilmesine dair vuku vulan taleplerle aynı zam ana ra st gelmektedir.
Bu idarei hususiye hükm iyesi ise A nkara İtilâfile taayyün etm iştir.
Ye ancak Türklerle bizi alak ad ar eder. Zaten bu hükm e şundan dola­
yı tesviyeye ik tiran etmiş gibidir ki m üteaddit defalar vasatı halle
Mösyö Puvankareye Türkiye ile H üküm etinin kendi im zalarına ve
taahhütlerine daima, riayet edeceklerini iblâğ ettirdiniz.
îh tiram atı faikam m kabulünü rica ederim.»
1 Şubat 1923 MÜJEN
Lozan Andlaşm ası m etni uyarınca bir hal suretine varılabilm esi
için İngiltere ile yapılan görüşm eler sonucunda 19 Mayıs 1924 günü
İstanbul’da (Haliç Konferansı) toplanılm asına k a ra r verildi.
K onferansta heyetimize Büyük Millet Meclisi Başkanı İstanbul
M ebhusu Fethi (Okyar) Bey, İngiliz Heyetine de Irak Yüksek Komi­
seri Sir-Percy Cox başkanlık ediyordu.
K onferansta Fethi Bey tarafın d an anlatılan görüş «Musul Vilâ­
yetimiz halkının üçte ikisinin m enşe ve coğrafi özellikleri dolayisiyle
Türklerle oluştuğu, bu vilayetin coğrafi bakım dan Türkiye’n in bir
devam ı sayılması gerektiği» m erkezinde idi.
Fethi Beye m üzakereler başlam adan önce aşağıdaki talim at gön­
deriliyordu.
80
T.C.
Başvekalet Kalem m ahsus m üdüriyeti
E rkânı harbiye reisi Fevzi Paşa hazretleri
m üzakerede h azır bulunm uşlardır.
îstanibul K onferansında heyeti m u ra h ­
h asa reisi Fethi Bey efendi hazretlerine
Zata m ahsus olarak talim attır.
(26 N isan 340 heyeti vekile k a ra rı ile)
1. Şayanı arzu azam i hudud K elgir-Salahiye-Cebelham reyin-
v ad d iitartar Sincar h a ttı um um isi olabilir.
2. Süleymaniye ve K erkük ve Musul şehirlerini kâfi h udut İle
Türkiyede bırakan ve Dicle vadisinden m uvasalayı tem in edeıı bir
tarzı tesviye m akbuldür.
Türkiye’nin arazi ve hudud hususunda tem in edilmesine m uka­
bil petrollerde iştirak m enafia m üstenit bir itilâf zemini aranılabilir.
İm zalar 26/4/40

ism et Süleym an M ustafa A bdülhalik (diğer 3 im za okunam adı)


Bu arad a İngilizler M usul’daki hristiyan kabilelerinden istifade
etmeyi bilmişlerdi. B unları ayaklandırıyor, birlikler teşkil ediyor ade­
ta bir avuç hristiyanm haklarını Türklerin h ak ların ın önüne geçir­
mek üzere bilfiil kuvvete başvuruyorlardı. Bu haksız tu tu m u n u haklı
gösterme çabaları ile İngiltere m üzakerelerde sık sık gülünç d u ru ­
m a düşm ekte ise de vaziyet bizim için de acıklıydı.
Fethi Bey İstanbul K onferansı sırasında bu hali belirtm eyi ih ­
m al etmemişti. İstanbul K onferansının I inci içtim am daki sözcümü­
zün 19 Mayıs 1924 tarihli beyanatında bu h u su sta ayrıntılı izahat
verilm işti :
«Vazifemiz, Türkiye C um huriyeti ile Irak arasındaki hududu
milliyi tahditten ibarettir. Türkiye Heyeti M urahhasası, keyfi b ir
tarzı tahdidin hem civar iki m em leket arasın d a daim î bir ihtilâf men-
baı olacağına kanidir.
Bir hudut dikkatle ve m ünasebat hem civariyle esas teşkil ede­
bilmesi ehalisini kendilerine yabancı olan bir hakim iyet altında bi-
rakm ıyacak bir surette ve ırkları dinleri itibariyle tefrik etmesi, sa­
niyen, coğrafi noktai nazardan hudut dairesinin teşekkülâtı tâbi-
yesine tetabuk etmekle beraber enfülzikir m üşkilâtı b e rta ra f edebil­
mek üzere, balâda beyan olunan ihtiyacatı ırkiyeye tevafuk eylemesi
icabeder.
M usulun Türkiye için n ek ad ar hayati bir ehem m iyeti haiz ol­
duğu Türkiye Heyeti M urahhasası d ah a Lozanda m üdellelen isbat
eylediği gibi coğrafi, ırkı noktai n azarın d an Türikiyeden infilâk k a ­
bul etmez bir m m tıkai arazi olduğu izah olunm uştu. Cümlemizce
m alûm olan bir izahatı burada yeni baştan te k ra r etmeyi lüzum suz
addederim. M usul vilâyetinin nüfusu ekseriyetinin k ah ir bir surette
K ürt ve Türklere ait olduğu Lozan’d a İngiliz Heyeti M uraM ıasasm-
ca dahi kabul olunmuş hakikatlardandır.
T ürkler ve K ürtler ise talihlerini ilelebet siyasî m ukadderatını
birleştirm iş iki kardeş unsurdur. B unlar bir C um huriyet teşkil etm iş­
ler ve tam b ir m üsavat dairesinde ü m ra n h ay ata ve aynı im tiyazata
siyasiyeleri din ve aynı hukuku hakim iyetten istifade etm ektedirler.
M usul Vilâyeti ırk itibariyle bunların teşkil eyledikleri heyeti
içtim aiyenin bir cüzündendir. Binaenaleyh Türkiye Cum huriyetinin
ırkı hududu, bizzarur vilâyeti m ezkûrenin cenup hududuna k ad ar
im tidat eder. Temamen ve ayrı bir m edeniyet ve lisana m alik ve bir
A rap k ıt’ası olan Ira k ’ın hududu ancak Musul vilâyetinden sonra
im tidat edebilir.
M aatteşekkür, Türk m illetinin Türk ve K ürt kardeşlerinin tam
ve kâm il olan m uafiyetle senelerce süren istiklâl cidalinde k a tla n ­
dığı fedakârlıklar karşısında Büyük B ritanya ve m üttefikleri ve
g arp ta Türk m illetinin kendi etnoragfik h u d u tları dahilinde kem aali
istiklâl ile yaşam ak hususundaki hukuku m eşruasının tanınm asına
m üstenit bir siyaset takibine başlam ışlardır. İşte bu siyasettir ki
şark ta sulh ve sukûnun tesisine hizm et etm iştir.
İğbu siyasetin netayicini İngiliz efkârı um umiyesince hüsnü
telâkki etm ek h a ta olmaz sanırım .
Yalnız Türkiye ile Irak arasındaki hududun ehalii m ahalliye-
iıin arzusuna ve esasatı azim enin icabatm a tevfikan tahdidi h u su ­
sunda işbu adalet ve hakkaniyet siyasetinin asarı hissesi m aattees­
süf şimdiye k a d ar görülm emiştir. Bu hususta Türk Heyeti M urah-
h asasm m sarf ettiği bütün mesai akim kalm ıştır. B inaenaleyh Musul
m eselesinin Türk C um huriyeti ve Büyük B ritanya İm paratorluğu a ra ­
sında devamlı bir ihtilâfa esas teşkil etmeyecek surette halli çok şa­
yanı temennidir.
Zatı A silânelerinin şarktaki kıym etli tecrübeleri ve derin m alû­
m atı ye sulha olan m uhabbeti Musul m eselesinin kavaidi adalete
m uvafık bir tarzda halli için kuvvetli bir rahm andır.
Türk Heyeti M urahhasasm m bu husustaki noktai nazarın ı h ü ­
lâsa etm ek lâzım gelirse diyebilirim ki, M usul meselesi, Türkiye için
hayati bir meseledir.
Büyük bir Türk ve K ürt ekseriyeti ile meskûn olan bu vilâyeti
Türkiyeden ayırm ak ve haddi şekliyesini ihlâl eylem ektir. Zaten işbu
vilâyet halkı işgal olunm alarının vücüdiyetine rağm en Irak rejim ini
kabulden im tinam ı bilvesile izhar etm iştir. O kendisini hiç bir suretle
B ağdat H üküm etine bağlı addetm iyor. Musul ecnebi idare altm da
bulundukça, Türk halkı, toprağının cenubundan kendisini daim a teh­
dit altm da görecek, Türkiye C um huriyeti gerek bu tehdide ve gerek
Musul Süleymaniye, K erkük ta ra fla rı ile şimale doğru uzanacak si­
yasî ta h rik â ta k arşı gelebilmek için m em leketin im arın a tahsisi icap
eden m enabiin bir kısm ını tedabiri tedafüiye tahsis eylecektir. Bu
h al hiç bir zam an daim î bir sulh için elzem olan iyi kom şuluk m üna-
sebatm ı bittabi tem in edemiyecektir. Türk m illeti ufku istikbalindeki
sulh güneşini k ap atacak olan bu k aran lık b ulutları dağıtm adıkça
ra h a t nefes alam ıyacaktır. Bilâkis Musul Meselesi, adalet dairesinde
hallolunduktan sonra T ürkler ve K ürtler içiıı m em leketlerinin tezyidi
şu ru tu n a hizm et etm ekten ve m edeniyeti yolunda çalışm aktan başka
b ir gaye kalmayacaktır.

Bu yolda b ir havai nesim ii siyasî vücüda getirm ekteki m en fâat


o k a d ar büyük ve o k a d ar aşikârdır ki İngiltere H üküm etince bu
m enfaat n azarı itibare alıîım ıyarak daim î bir hoşnutsuzluk ve delki-
tem ası siyasinin ikam e edileceğine inanm ak, Türk Heyeti M urah-
hasası için m üşküldür. Türk Heyeti M urahhasa sının fikrince şark ta
devam lı bir sulhun kaideleri esasdır.
Binaenaleyh Türk Heyeti M urahhasası, asayişi um um inin şeraiti
esasiyesi olan ehalinin teskin ve tatm ini nam ına, noktai nazarına,
İngiliz Heyeti M urahhasasm ca da iştirak edileceğini üm it eyler.»
A ncak îngilizler h er şeye rağm en, taleplerinde d ah a da ileri gi­
derek yani önceki arzularından daha fazlasını isteyerek m üzakereler
sırasında taleplerinden bir m iktar fedakârlığa k atlan m a g örüntüsünü
verm ek suretiyle, istedikleri noktaya geldiklerinde durm ak ve, istek­
lerini bu yolla elde etm ek sonucunu sağlam ak gayesiyle, bu sefer
H akkâri vilâyetimize k a d ar uzandılar ve bu vilâyet üzerinde de hâk
talebinde bulundular. Yani esas am açları pazarlıkta kuvvet k azan ­
m ak için, taleplerini genişletmek, gerilem ek m ecburiyetinde kalm a­
ları halinde M usul’un Irak sınırı içinde kalm asını sağlam ak ve b u n ­
dan fazla taviz veremez görünm ekti.

.83
M üzakerelerden sonra Büyük Millet Meclisi Reisi ve Haliç Kon­
feransı Türk Heyeti Reisi Fethi Bey Başvekil İsmet P aşa’ya düşün­
celerini 6 H aziran tarihli bir telgrafı ile bildiriyordu, zaten ta ra fla r
arasında bir anlayış ve görüş birliği hasıl olam adığından bir gün
evvel (5 H aziran 1924) de konferans çalışm alarına son verilmiş ve
mesele yine Lozan andlaşm asm ın 2 inci fıkrasına u y u larak M illetler
Cemiyetine havale edilmişti.
Bu telgraf şöyledir :

Baş Vekil İsm et Paşa H azretlerine

M adde 1 — Percy Cox esas itibariyle H akkâri vilayetinden era-


zi istem ekten ferag at etmemiş ve yalnız teferrü ata ait mesaili m ü­
zakere edebileceğini söylemiştir. Kendisi bu vaziyetini terk eyleme­
diği halde bizi kendileri tarafın d an iadeten erazi terkini istilzam et­
meyecek m ukabil bir teklif yapm ağa davet eylemiştir. Bu davetine
icabet etmedim. Tekliflerini m er’i dahi telakki etmedim. Çünki 3 Ha-
z u â iı akşam ı m akina başında telakki eylediğim talim atı devletlerinin
1. ci maddesinde şöyle deniliyordu :
M adde — 1 — Haliç K onferansının sebebi içtim ai m uahedei sui-
hiyenin 3.cü m addesinde derpiş edildiği veçhile Türkiye ile Irak a ra ­
sındaki hududun tayinidir. Irak k ıt’asm m şim al hududu cümlece m a­
lum olduğu ve «encyclopédie britannique» de vazıhan gösterilmiş bu­
lunduğu veçhile a n h ve tekrit hattıdır. M usul vilayeti Türkiye eczai
m eraalikinden olup elyevm m uvakkaten îngilterenin ta h tı işgalinde
bulunm aktadır. Heyeti m u rah h asalarm karşı karşıya ahdî ve ilmi
vaziyetleri budur. Binaenaleyh bizim teklifimiz m uahedei sulhiyeniıı
dostane h al ve m üzakeresini derpiş ettiği m eselenin kendisidir. Diğer
ta ra fta n İngiliz m urahhasasınm teklifi Türkiye ile Irak arasın d a ta ­
yini h u d u t esası ile hiç bir suretle kabili tem as değildir. İngiliz heyeti
m urahhasası H akkâri vilayetinden yeni erazi talep etm ektedir. Ve bu
suretle Lozan konferansında asla m evzuubahs olmamış olan ne m ua­
hedei sulhiyenin ru h u n d an ve ne de m uahedenin 3.cü m addesinin
m etninden asla istihraç edilemeyecek olan büsbütün yeni bir mesele
ihdas eylemektedir. İngiliz heyeti m urahhasası m üzakereyi m uahe­
denin derpiş etm ediği yeni m esailden tenzih ederse bittabi zemini
m ükâlem e vardır. F akat İngiliz heyeti H akkâri vilayetim izden erazi
talebi gibi bir zeminde İsrar eylerse konferansın akam etini terviç ey­
lemiş olacağına şüphe yoktur. İngilizler tarafın d an iadeten terki era-
ziyi tazam m un etmeyecek bir teklifte bulunm ağı gerek l.ci m addeye
ve gerek k an aatım a m uhalif bulunduğum dan yine talim atı devletle­
rine tevfikan H akkâri vilayetinden erazi istem ekten ferag at etm e­
dikçe m uahedenin tazam m un eylediği zemini m üzakereye rücu eyle­
medikçe im kânı m üzakere olm ayacağından yeni tektifatta bulunr
m ak gayri m üm kün olduğunu söyledim. İngilizler H akkâri vilaye­
tinden erazi istem ek hususundaki tekliflerinden ferag at etmedikçe
talim atınızın istatüko hududu esas üzerinde tek lifatta bulunm am ıza
m üsait olmadığını telakki ediyorum. Yoksa bu tarzı telakkide bir
h a ta mı ettim. îş’arı devletlerine m untazırım .
Madde 2 — Irak hüküm etinden bahsettiğim zam an bunu hali
teşekkülde olduğunu ve yalnız arap u n su ru n a m ünhasır olduğunu
im a etmiş idim. Teklif eylediğimiz h a ttı h u d u t teklif olunduğu tak ­
dirde m uahedenin 16. cı m addesi mucibince Irak H üküm etini tan ı­
m ak m ecburiyeti tabii olduğundan ifadatım ın m ülahaza! devletleri
ile tezat teşkil etmeyeceği itikadındayım . efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Reisi Fethi

Aynı gün İsm et Paşa Fethi Beye aşağıdaki telgrafı yolluyordu.


Heyeti M urahhas riyasetine

6 Haziran 340

Fethi Beyefendiye
K onferansın bugünkü içtim ai H üküm etin son iş’a ra t dairesi
um um iyesinde idare buyrulm uş olması m ucibi şükrandır. Anlaşıl­
dığına göre m eselenin halli için Cemiyeti A kvam a gitm ekte zam an
ve sureti m ü ra c aa tta velhasıl meseleyi teslim iyeti tam m e ile Cemiye­
ti A kvam a tevdi etm ek esasında tarafım ızdan ta a h h ü t alınm am ış­
tır. Cereyanı m üzakerat ve ahvali Heyeti vekilede dahi arızı am ik
m ütalâa olunarak arzolunacaktır.
Yalnız m edari tenvir olm ak üzere bugünkü konferansta teba­
rü z edilen iki nokta hakkında iş’a rı devletlerini rica ederim
1 — Percy Cox kendilerine arazi iadesini tahm il etmeyecek
yani statüko hududu esası üzerinde bir teklif yapm am ızı işaret et­
miştir. B ununla H ak k ari’den arazi talebinden ferag at etmiş olduğü7
n u izh ar ediyor. Bu anlayışım ız doğrum udur? Doğru ise bu ıstidlâle
ta ra fı devletlerinden tem as edilmemiş ve -adeta gayri m eri telâkki
edilmiş olm asında m ütalâa ve noktai n azarı devletlerinin,

85
2 — İşaret acizanem izde m uahedenin 16 ncı m addesinden ba­
his edişimiz İrak Hüküm etini hududun tasrihinden evvel nevem a
m uallel ve m uallak bırakm ıştı. B eyanatı devletlerinde Irak H ü­
küm etinden bahsedilm esi tarzı bizim m ülâhazam ızla tezat teşkil
edebilecekmi? Bu hususta m ütalâa ve noktai n azarı devletlerinin
iş’arı m ercudur.
Fethi Bey İsm et P aşa’ya aşağıdaki karşılığı yollamıştır.
«Başvekil İsm et Paşa H azretlerine.
N oktai n azarı devletleri dairesinde cevap verilecek ve şifahen
dahi izahlar ilâve olunacaktır efendim.
Fethi»

Haliç K onferansında anlaşm azlık çıkm ası üzerine m eselenin


M illetler Cemiyetine havalesi görüşü kuvvet kazanm ağa başlamıştı.
Bu hususta, İzm ir’de bulunan İsmet P aşa’ya aşağıdaki telg raf
gönderiliyordu.
27 Temmuz 1340
«îzmirde

Baş vekil Paşa H azretleri

İstanbul’da N usret beyden şimdi alm an telg raf nam ede Mösyö
H enderson’un kendisine te k ra r gönderdiği bir m ektupta Türkiye-
Irak hudud meselesinin Cemiyeti Akvam Meclisine havalesi için
Londradan nihayet Ağustos altısına k a d ar tebliğat icrası lâzım gel­
diğinden bahisle Türkiye Plükümeti m eselenin iki hüküm et arasında
hallini derpiş edecek surette bir teklifi cedit derm eyan ede­
cekse bunun nihayet Ağustos 4’e k a d a r İngiltere hüküm etine
tebliğ edilmesi lâzım geleceğini ifade ettiği bildirilm ektedir. Mösyö
H enderson’un Başvekil M akdonald’ııı geçenki tebliğimizi sureti
m ahsus ve m uhalesetkâranede nazarı itibare aldığını ve h er iki
hüküm etle cemiyeti Akvam ın m üdahalesini davet zaruretinden
k u rta rm a k m aksadı ile Türkiye Hüküm eti tarafın d an vukuu arzu
edilebilecek bergüna teklifi cedidi bu a ra d a tetkike, m ütem ail oldu­
ğ u n u ifade eden 21 Temmuz tarihli tak ririn i 28 Temmuz 340 tarihlî
ve 153 No. lu telgraf nâm ede arz etm iştir. Bu defada cevabımızı al­
m ak hususunda istical ettiklerine ve nihayet Ağustosun 4’üne k a d a r
yetiştirm em izi istediklerine n a za ra n keyfiyeti Reisi C um hur haz-

86
î etlerinede arz eyledim. Zatı devletlerinin, bu ayın 28 inde îzm irden
h arek et buyuracaklarına göre nihayet 30 u nda A n k ara’da b u lu n a­
bileceklerini hesap etik. Teşrifi alinizden sonra cevap verm eye v a k ­
timiz olduğunu em ir ve bu veçhile zatı sam ilerile m u rah h as Nus-
re t Beye m alum at verm ekliğim i tebliğ buyurdular. Arzı keyfiyet ey­
lerim efendim.»

4 Ağustos günü ise D ışişlerinden Londra M aslahatgüzarlığına


aşağıdaki telgraf gönderiliyordu.

Londra M aslahatgüzarlığına

İngilizlerle M usul meselesi hakkın d a Cemiyeti A kvam a gitm ez­


den evel bir m üzakere daha açm ak tasavvurundayız. M eselenin m üm ­
k ü n olursa doğrudan doğruya m üzakere suretile hallinde m enfaat
m ülâhaza ediyoruz. Bu hususta İstanbul’daki İngiliz mümessilliği
nezdinde teşebbüsat icrası m utasavverdir. Petrol m eselesinin İngi-
lizlerin m enafiine m üm kün m ertebe m uvafık bir şekilde halli M u­
sul m eselesinin lehimize neticelenm esine b ir dereceye k a d ar hadim
olacağını zannediyoruz. M alûm unuz olduğu üzere Lozan K onferan­
sında İngiliz M urahhasları Turkish Petroleum şirketinin h u kuku mük-
tesebesini tasdik etmemizi talep etmişlerdi. Ve biz reddetm iş idik. İm­
tiyazı hazinei hassadan Hazinei mâliyeye intikal eden Bağdat ve
M usul petrollarını m ezkûr şirkete icar etmeye maliye nezareti 1914
H aziranında esas itibarile m uvafakat etmiş ve keyfiyet bir nota
ile Osm anlı Hariciye nezaretinden İngiliz sefaretine Senei mezkûre
zarfında tebliğ edilmişti. Bu hukuku tan ım ak ve hiç olm azsa Bâbi-
âlinin bu taah h ü d ü n ü n m uharebe ile keenlem yekûn olmadığım
söylemek Bağdat ve M usulda Turkish Petroleum vaziyetini sağlam ­
laştıracak idi. Bu şirketin H ukuku tanm m azsa Petrollere b ir ta ra f­
ta n m uahede m ucibince Irak H üküm eti m ahalliyesi ve diğer ta ra f­
ta n A bdülham it veresesile bu veresenin ark asın d a b ulunan bir
A m erikan şirketi Müddei çıkacaktır. Bu hal ise İngilizlerin h u k u ­
k u n u m uhaldir. Ve ihtim alki elan ayni vaziyet bakidir. B inaenaleyh
Turkish Petroleum şirketi Rüesası ile m ahrem ane ve hususi surette
tem asa girerek b ir istikşaf yapm am ızı ve bu suretle şayet şirketi
m ezkûrenin m enafim i tem in ve takviyeye salih bazı sureti tesviye
bulunacak olursa İngiltere hüküm eti üzerinde M usul m eselesinin
lehimize halli zım nında bir tesir yapıp yapam ayacaklarını anlam a­
mız icap ettiğinden M ehmet Ali Paşanın hususi ve m ahrem ane bir
şekilde şirketle tem as ettirilerek neticenin** bu baptaki m ütaleam ız
ile beraber acilen işarı m ercudur.»

87
G ayretler netice verm eyerek ikili görüşm elerin kesilmesi
üzerine M illetler Cemiyeti Musul Meselesini 20 Eylül 1924 tarih in d e
ele aldı. Cenevre’deki Türk Temsilcisi yine Fethi Beydi. Fethi
Bey m utad Türk görüşünü izah etti. Lozan görüşm elerinden beri ıs­
ra r etm ekte olduğumuz plebisit talebim izi yeniledi. M eselenin öne
m ini belirtti, bir bölge halkının m ukaddaratm ı ilgilendiren bu m e­
selenin basit bir hudut h a ttı tesbiti konusundan d aha geniş ve mülıim
bir mesele olduğunu izaha çalıştı. Bu arad a davada haklı olduğu­
m uzu m illetlerarası cam iada teslim edenlerin sayısı da çoktu.
Y unanistan’da bu hususla ilgili olarak cereyan eden aşağıda
ki olaylar dikkate değer m ahiyettedir.
Atina, 4 Eylül 1341

«Hariciye Vekâletine

Y unan sefaretinden olup elyevm hariciye nezareti em rine


am ade bulunan Sisilyano’n u n M usul meselesine d air b ir gazeLede
neşrettiği m akalede Türkiye aleyhine gayet tah k iri amiz bir lisan
kullandığını istihbar ettiğim de Y unan hüküm eti nezdinde şiddetli
teşebbüsatta bulunm uş ve sahibi m ekalenin tecziyesini talep etm iş­
tim.
M em uru m erkum un hüküm etinin siyasetine külliyen m ugayir
böyle bir h arekette bulunm ası hüküm etince tecviz edilmeyeceğinden
kendisinin ilk içtim a edecek meclisi vükela k a ra rı ile hizm eti m e­
m uriyetinden tard ı ta k a rrü r ettiği Y unan hariciye nezaretinden
âcizlerine tebliğ edildi. Tafsilat posta ile işar edilecektir efendim.
«Cevat»

24 Eylül 341

Hariciye V ekâleti V ekili M ahmut Esat


Bey Efendi Hazretlerine

(Sefir Sisilyanolnm m em uriyetten tard ı hakkında Reisi cu m ­


h u ru n tastikine ik tiran eden meclis k ararın ın (Gazet Ofisiyel) de
neşredildiğine dair.
Musul meselesi vesilesi ile Türkiye aleyhinde n eşriyatta bulu­
n an Sefir (Sisilyano)nm elçiliğim teşebbüs ve talebi neticesinde H a­
riciye hizm etinden ihraç edildiğini 19/Eylül/1341 tarihli ve 504 H u­

88
susi No. telgrafnam ei acizanem le arz etmiştim. M erkum un açığa
çıkarıldığını m ealen Reisi C um hurun tasdıkm a iktiraz eden meclisi
vükelâ k a ra rı bu kerre (Gazet ofisiyel) de neşir edilmiş olm akla
bunun bir nüshası ile su reti m ütercim esi m an zu ru alii fahim aneleri
olm ak üzere leffen takdim kılındı.
Bu vesile ile sabık Y anya m ebusu Kazancis imzası ile (Katime-
rini) Gazetesinde (musul meselesine dair) Serlavhası altında in tişar
eden şayanı n a za r bir m akale tercüm esi sureti de keza leffen g ö n ­
derildi. îşbu m akalenin m utaleasm dan m üsteban olacağı üzere
Mösyö IKaransisi) m a tru t sefir (Sisilyano)nm hezeyannamesin©
gayet vakıfane cevap verm ekte, m erkum u b ita ra f ve h ak ik at olm a­
m akla ittiham itm ekte ve m akalesini şu sözlerle nihayetlendirm ek-
tedir.
Dans la question de Moussoul, «A ngleterre n ’a q u ’u n seul
droit inattaquable. C’est le droit du plus fort. La défense de M.
Sicilianos était tout a fait superflue.
Bilvesile arzı m alum at eylerim
efendim. H azretleri.
A tina Elçiliği
«Büyükelçi Cevat»

D aha önceki iddialarından vazgeçm eyen İngiltere m eselenin


Türk Irak sınır h attın ın tesbitinden ib aret bir mesele olduğu, h a l­
kın ise cahil olması nedeniyle plebisitin yapılm asına lüzum b u lu n ­
m adığı yolundaki iddialarında İsrar ediyordu.
25 Eylül g ü n ü Fethi beye îngilizlerin Musul bölgesindeki dav­
ran ışların a dair aşağıdaki telgrafla bilgi veriliyor, ve son durum
hakkm daki düşüncelerim iz kendisine iletiliyordu.

«Cenevrede Fethi Beye Şifre

22-23 Eylül deki İngiliz tayyareleri Şiransi kaleye tay y are ile
•bomba ta arru z u yaptılar. Şiranşi kale statüko h u dudu şim alindedir.
Vaziyeti askeriyece hakim iyet bizdedir. İngilizlere ta ra fta r olan bil­
cümle eşairi bize m usallat etm işlerdir. Dahilde îngilizlerin ifsadatı
tem am en kaldırm ış, bilcümle m üfsitler ve casuslar b u lu n arak h a p ­
se tıkılm ışlardır. Hülasa; Musul m eselesinin m üzakeresi zam anı için
îngilizlerin ihzar ettikleri bilcümle şerait iptal ve alehlerine ikam e
olunm uştur.

89
Bu ¡gün İngilizler bize nota vererek bizim tecavüzatım ızı pro­
testo ediyorlar. N ota Cemiyeti A kvam ada verilmiş imiş. N otanın
m udafaai rnefs telaşı ile yazıldığı barizdir.
Biz verdiğimiz n o talarda N asturi şekavotini istih b arat ve h a ­
rek âtı askeriyem izi tafsil ettik. Cemiyeti A kvam da h u g ü n vaz edi­
len iki sual aleyhimize hazırlık m ahiyyetinde görünüyor. Tamim bu­
y u ru lan cevap m uvafıktır.
İngiliz m üm essili bu gün şifahi m ülakatında Cemiyeti A kvamın
Vereceği k a ra r h e r ikimizi m em nun etm eyeceğinden, fak at İngiltere
beynelm ilel ihtilafatı m üslühane tevdi etmeye ve aleyhinde zuhur
eden k a ra rla ra taham m ül eylemeye alışık olduğundan ve Türkiyenin
de m eskutu hayali tevlit edecek bir k a ra ra kendini hazırlam ası lu-
zurnuna bahseylem iştir. Tarzı ifade ihtim alatı m uhtelife m eyanm da
biı de verilecek k a ra rı kabul edip etmeyeceğimizin m erak edildiğini
gösterm ektedir. Bu m eşkukiyet şüphesiz bizim lehimize bir akittir.
M akdonalt Zekâi Beye h udut hadisatm dan şikâyet etti. Tema­
nı en haksızdır. Fakat hüküm etinin, sefirimize henüz m üslihane bir
teklif derm eyan etm ediğini arz ederim. M üstacel rap o ra m untazirım .»
25/Eylül/340 «İsmet»

■Neticede M illetler Cemiyeti Meclisi, M usul’da fiili durum un bozul-


m am asına dair bir k a ra r aldı.
Diğer ta ra fta n k u ru lan b ir Tahkik Komisyonu Meclise b ir rapor
sunm ak üzere görevlendirildi. Komisyonun üç üyesi vardı. B unlar M u­
sul' meselesine ilgili devletlerle tem aslarda b u lu n arak ve Musul h alk ı­
nın dileklerini tesbit ederek raporlarını hazırlayacaklardı.
Diğer yandan İngiliz tah rik ve tecavüzleri devam etm ekte idi.
25 Eylül 1924 tarihli telgrafta okunduğu üzere bazı bölgelerde kuvvet­
lerimiz baş kaldırm aları bastırıyor ve asayiş sağlıyordu. H alka yapılan
mezalimi önlemekte b aşarı kaydediliyordu. İngiliz - Türk Silâhlı Kuv­
vetleri arasında zam an zam an çatışm alar oluyordu. İngilizler Harici-
ye’ye m ütem adiyen n o talar göndererek Türk askerlerinin. İngilizlerce
kabul ettirilm eye çalışılan hududu geçtiklerini bildiriyordu. N otalarda
Askerlerim izin bu h a ttı çiğnedikleri m ahallen ve sayı itibariyle m u n ta ­
zam an bildirilerek bu durum a son verilm esi isteniyordu.
Bahse konu n o talar nihayet protesto notaları ve ih b ar yazıları
m ahiyetini almıştı. 9 Ekim 1924 günü İngilizler kuvvetlerim izin işaret
edilen sınır hattın ın gerisine çekilmesini istediler, geri çekilme için 48

90
saat gibi kısa b ir m üddet tanıdılar. Bu m üddet zarfında gereği yerine
getirilm ediği takdirde İngiliz H üküm etinin h arek et serbestisi kazar
nacağı yani kuvvete baş vuracağı bildiriliyordu.
«İngiliz M ümessilliğinin 9 Teşrinievvel tarihinde ita eylemiş, oldu­
ğu ta h ririn tercümesi.
İngiltere H üküm et kıraliyesi, Irak H ududundaki statükoya ait
olarak 5 Teşrinievvel tarihinde işbu m urahhaslık heyeti tarafın d an ,
kendi em ri üzerine Türk Hüküm etine vâki olan teşebbüsata şimdiye
k a d ar hiçbir cevap alm am ış olm asından m ütevellit hayretini ketm
edemez. M alûm atı varideye n a za ra n Türk m em urini işgal eylemiş ol­
d ukları m ahallerden askerlerini geri çekm ek şöyle dursun bilâkis fa a ­
liyetlerini tezyit ve asakiri cedide tahşit eylem ektedirler.
Hüküm eti kıraliye bu veziyete m üsam aha edemez. Oenevrede v u ­
ku bulan m übahisatı ve otuz Eylülde Türk m u rah h ası ta rafın d an pek
kat/i olarak ita edilmiş olan tem inatı n azarı dikkate a larak İngiltere
Hükümeti kıraliyesi m urahhaslığının 25 Eylül tarih li (No. 36) ta k ririn
sondan iki evvelki fıkrasında beyan edilmiş olan tedabiri tesviyeye
k a d a r cezri fiile isal etmemiştir. M aheza bu vaziyeti ita - nihaye ida­
me edemez. Türkiye Hükümeti m urahhasın ın 29 Eylül ta rih ve 38 No.lu
notasında m uayyen statüko h a ttın a rücuu kabul etmediği halde İngil­
tere için iktiza edebilecek bilcümle tedabiri askeriyeyi ittihaz husu-
susunda bütün serbestli hareketini iktisap edeceğinden bu gün Türk
H ükümetini h ab erd ar eylemek zaruretindedir.
Irak ’taki İngiliz m em urini askeriyesi bu yolda evâm ir alm ışlar
ve bunu m ahallindeki Türk K um andanlarına ih b ar eylemeğe m ezun
kılınm ışlardır.»
H ududdaki olaylar hakkında G enelkurm aydan a lm a n :bilgiler
İngilizlerin askerî hareketi hakkında bazı bilgiler verm ekteydiler :
Hariciye Vekâleti Celilesine
22 Teşrini evvel 340 ta rih ve 20686/938 No.lu tezkerei devletleri
cevabıdır.
Mondros M üzakeresinin ferdai a k tin d e i.h u güne kadar, İngiliz­
lerin Musul Vilâyeti D ahilindeki h er tü rlü tecavüz tad iy atm a d air taf-
silan tanzim olunan ve bir sureti Fethi Bey Efendiye takdim edilen
m uhtıranın ikinci bir sureti leffen takdim kılınmıştır.
Bu m uhtıranın N asturilere taallûk eden m evadınm m ütalâasın-
dan da anlaşılacağı üzere gerek bundan evel gerek son N asturi hadi-
satı esnasında hiç bir K üra N astüriİerle birlikte ne ehali ne de Hükü-

91
riieti m ahalliyem iz aleyhine hiç bir hareketi hasm anede bulunm am ış
tır. Musul vilâyeti dahilindeki ehaliden sitta, ve eba Bekir Selim Ağa
ve sair gibi m ahdut m ik tar bir kaç m enfaat perest sergerdeden baş­
ka İngilizler tarafın d an iltizam etmiş kimseye tesadüf olunam az bilâ­
kis H ududu millimiz dahil ve haricindeki bilcümle k ü rt ehali ve aşir
efradı H üküm eti milliyemize karşı daim a m u h ab b etk âr ve ifayi hizm et
ve m uavenata heveskâr bulunm aktadırlar.
Ezcümle N asturilere karşı olan son h arek âtı tedibe esnasında
H ududu millî dahilindeki Galli, Goyan, Şirnah, Beytüşşebap, Çölemerik
civarındaki aşairden binlerce efrat askerlerim ize rehberlik ve pişdan­
lık etm ek üzere kıtatım ıza iltihak etm işler ve askerlerim izle birlikte
N asturilere karşı harp etm ek suretiyle H üküm etim ize m erbudiyetleri-
nı bilfiil isbat etmişlerdir.
B undan başka bu günkü h a ttı haricinde k alan U m adiyenin ber-
varii bala Nahiyesi İslâm eşarri de h arek atı tedibiye neticesinde cenu-
be fira r eden N asturiler üzerine ta a rru z a tta bulunm ak suretile bize
k arşı olan sad ak at ve m erbutiyetlerini izh ar eylem işler ve bunun üze­
rine A madiyeden îngilizler tarafın d an sevk edilen N asturi k ıtatı m a ­
rifeti ile Bervarli Bala N ahiyesi Köylerinin haneleri ta h rip ve emvali
yağm a edilmesi suretile tecziye edilm işlerdir ki bu v ak ad a hududu-
rpuzun H aricinde ki A şairin bile N asturilere k arşı h arek et ettiğine
m üsbet fbir delil teşkil eder. Binaenaleyh b u n u n hilafında deveran
şayiatm katiyyen tekzibi fevti reyi devletleridir.
Erkânı Harbiye-i Umumiye
Reisi Nam ına

Bu durum da Tahkik Komisyonu çalışam az hale gelmişti, gergin­


lik artıyordu. M illetler Cemiyetine baş v u ra ra k m uvakkat b ir sınır h a t­
tı tesbiti talebinde bulunduk. M illetler Cemiyeti Meclisinde talebim izi
takip eden yirm i gün içinde böyle b ir h u d u t h a ttı tesbit edildi. T araf­
la r bu h a tta riayet etmeyi kabul ettiler.
Bir yıl sonra Tahkik Komisyonu hazırladığı b ir rap o ru Millet­
ler Cemiyeti Meclisine verdi.
Raporda, M usul halkının bağımsız kalm ak istediği bildirilm ekte
id i
Diğer ta ra fta n bu raporda, a — M usul’u n Irak ’m b ir parçası sa­
yılması, b — Ira k ’m da 25 yıl m üddetle İngiliz m andası altın a konul­
ması, c — Brüksel hattın ın Türk - Irak sın ır çizgisi olarak k ab u l edil­
m esi M illetler Cemiyetine tavsiye ediliyordu.
Türk ¡halkı ve M illetler Cemiyeti nezdindeki temsilcilerimiz, Ko­
m isyonun yukarıda özetle zikredilen tavsiyelerine şiddetle tepki gös­
term işlerdi.

Aynı zam anda Lozan A ntlaşm asın ın ilgili m addelerinde derpiş


edildiği üzere Cemiyet M eclisinin b u şekilde b ir k a ra r alm aya yetkisi
bulunm uyordu. İhlilâf halinde olan ta ra fla rın bu konuda m üsbet oy­
ları bulunm ası gerekiyordu. Meclisin b u konudaki yetkilerini k u llan ır­
ken usulsüzlük yapm am asının esas olduğu Tevfik R üştü Bey ta ra fın ­
d an ayrıntılı b ir şekilde ilgililere izah edildi. İtirazım ız kesin ve ta t­
m in edici idi.

Tahkik kom isyonunun hazırladığı bahislerinin rapor hakkmda-


ki görüşlerim izi Dışişleri Bakanı 3 Eylül 1925 tarihinde M illetler Ce­
m iyetinde irat ettiği nutkunda bütün teferuatı ile belirtmişti. Bu nm
tukla ilgili bir not şöyledir.

«Musul meselesini m ahallinde tetkike m em ur Cemiyeti A kvam


H eyetinin rap o ru n u kem ali dikkatle okudum ve b u husustaki fikrim i
um um iyesi itibariyle beyan etm ek isterim. Lozan K onferansından beri
neşredilen m uhtelif m ahiyetlerdeki delâilin yeniden arzına lüzum gör­
m üyorum . Tahkik heyetinin tevdi ettiği rap o ru n u tetkik etm ek sure-
tile derh al esası müba'haseye tem as lâzımgeldiği m ütaleasındayım .
Keyfiyeti tetkiki teshil etm ek üzere rap o r üç kısm a taksim edile­
bilir :
1. Tahkik heyetinin icra ettiği m üşahedat,
2. M ünazeünfih arazinin vaziyeti hukukiyesi,
3. Bu iki kısımdaki m ütâzahattan istihraç edilmek istenilen ne-
tayiç,

Bu kısım ları a y n a y rı ele alalım . R aporda Türk tezinin m eşrui­


yetini isbat eden h ik ây at ve m üşehedat bulunm aktadır. R apor hulâsa
ederek denilebilir ki i
Evvelâ, çoğrafî noktai nazardan, m ünazeünfih arazinin Irak ec­
zasından olmadığı sureti k afiy ed e isbat edilmiştir.
Saniyen ta rih î noktai nazardan, T ürkler m inelkadim M usulda
m ütefevvik b ir rol oynam ışlardır.
Salisen, ırk noktai nazarından, m ünaziünfih arazi ahatisinin ek-
«o»

seriye ti azim esi Irak la hiçbir m ünasebeti olmadığı gibi bilâkis mez­
kûr arazinin azam i Türk ırkına m ensub ah ali ile meskûndur.
Rabian, heyetin İktisadî noktai nazard an icra ettiği m ü şâh ed at
h akm da söylenecek çok şeyler vardır. Kaldı ki heyet ancak gayri ta ­
biî olan bugünkü devreye ait m üşahedatta bulunabilm iştir. Heyetin,
vâsıl olduğu neticei am eliyeden bahsetm ekle iktifa edeceğim. (Bura­
da rap o ru n 71 inciden 90 ncı sahifeye k a d ar m uhteviyatm ı zikrettik­
ten sonra böyle bir m üşahede m uvacehesinde b ü tü n m ü n ak aşaların
zail olduğunu söylemişlerdir.)
M usul ahalisinin Irakı esbabı iktisadiyeden dolayı tercih edecek
lerine d air heyetin istihraç eylediği netayici iktisadiye hakkm daki fık­
ra m üstağnii teşrihtir. Heyetin icra ettiği m üşahedatı sevkülceyşiye
fezlekei nihaiye üzerinde icrayı tesir etm em ektedir. A razinin vaziyeti
hukukiyesi kem ali vuzuhla serdedilm iştir. Türkiye hiçbir zam an mü-
nazeünfih arazi üzerindeki hukuku hük ü m ranîden ferag at etm eyi
düşünm em iştir.
(Fezlekei nihaiyeye tem as etm eden evvel zirdeki n ik at üzerine
nazarı dikkati celbeylemiştir.)
Evvelâ tarafeynce derm eyan edilen m uhtelif m ülâhazatın, Mu­
sul Vilâyetinin nizam ı siyasisinde tebeddülâta bâdi olabilecek m ahi­
yetleri itibarile, yekdiğerinden tefrik edilmesi lâzımgelir.
Saniyen, bu noktai nazardan telâkki edilince, ekserisi Türkiye le­
hinde olan topografyaî, tarihi, sevkutceyşi ve İktisadî m ü tâh azat mii-
nazeünfih arazin in m ukadderatını başlı başına tay in ve ta k rir e ttire ­
mez. Bu misillû m ülâhazat tarihin hiçbir devrinde bir arazinin b ir h â ­
kim iyetten diğerine intikalini mucip olmamıştır.
Salisen rap o ra:. nazaran gerek Irak ın siyaseti dâhiliyesindeki ade­
mi istikrar, gerekse ahalinin tem enniyatı ve Türkler, K ürtler, şim al­
deki sünnî A raplar ve cenuptaki şiî A raplar beynindeki örfü âd at ve
akaidi siyasiye ten afü rü hususî bir ehem m iyeti haizdir. R aporda m ü ­
lâhazatı iktisadiyeniıı de intaç edilen neticelerde m ethali bulunduğu­
n a d air fık rala r vardır. Tahkik heyeti başlıca çarenin mevziî itilâflar
akdine m ütevakkıf olduğu m ütaleasm dadır.
V esaiti m ünakale ve m uvasale sahasında elde edilen terakkiyat
dolayisivle bir arazinin şu veya bu m em lekete tefvizi için mevziî ih-
tiyacatı iktisadiyeye ibtina etm ek m evzuu bahsolam az. Dicle nehri mü-
hâzeünfih. araziyi M usulun gerek akıntı aşağısında gerekse akıntı yu­
karısındaki k ıt’ta la ra rapteden bir h a ttı m uvasaladır. İnşa edilen ş i­
m endiferler h er türlü m ünakale ve m uvasalayı teshil etm ekte bulun­
muş ve bulunacaktır. M ünazeünfih arazinin başlıca ticareti A vrupa
ile m übahele edilen em tiaya m ütealliktir ve m ezkûr araziyi A vrupa ya

94
rapteden en kısa tarikin Akdeniz ve K aradeniz olduğu ise m üstağni!
izahtır. M esopotamya hakkında İngiltere Hariciye N ezareti ta ra fın ­
dan neşredilen risale dahi bu h akikati m uteriftir.
Musul Vilâyetimiz îngilterenin hâkim iyeti altına vazedilirse T ür­
kiye cenubu şarkî cihetinden tah tı tehditte bulunacaktır. (Bu bapta
tafsilâta giriştikten sonra).
Serbest ve samimi b ir tarzda halk ın iradesini izh ar etmesi temiıı
edilerek m ünazeünfih arazi ahalisinin Türkiyeyi istem edikleri ta a y ­
yün etmedikçe hüküm etim bu araziden ferag at edemez. R aporda zik­
redilen v ak ’a la r alâk ad ar ahalinin Türk hâkim iyetinde k alm ak istedi­
ğini isbat etmektedir.
(Raporun 8, 9, 11, 77 ve 78 inci sayfaları m uhteviyatını zikrettik­
ten sonra Revandiz kazasında Seyit Tâha nam ında b ir şahsın m evcut
olup bunun başlıca m eşgalesi Türk arazisine m üsellâh çeteler saldırd­
ın ak ta olduğunu beyan etmişler. Seyit Taha işgal m akam atm m teslih
ettiği M asturilerle arkası kesilm eyen iğtişaşın başlıca âmili olduğunu
söylemişler, badehu Erbil valisinin tam im nam esinden, sonra da Süley-
m aniye sancağından bahsederek ahalinin elân İngiliz k ıta a tın a karşı,
m ücadele etm ekte olduğunu ve b una ilâveten Cevat Paşa rap o ru n u n
başlıca fık raların ı zikretm işlerdir. M ezkûr rap o rd a hikâye edilen hâ-
dısatm gerek m em leket dahilinde tatb ik edilen rejim in, gerekse bu ­
günkü idarenin ne gibi şerait dahilinde tutunabilm ekte olduğu h a k ­
kında kâfi b ir fikir verdiğini bildirm işlerdir.)
Bu suretle tedhiş edilmiş ahalinin hakiki arzu ları hakkında şüphe
v a rit olabilir mi? Bütün b u v â k ıalar vekâleti haiz oim ıyan ve işgal dev­
letinin hizm etinde bulunan eşhasın tedhiş bir şehirde vaki olan beya­
natında daha beliğ değil m idir? <
Musevilerin, hıristiy an ların ve yezidîlerin hissiyatına m üteallik
olarak rap o ru n 78 inci sahifası m uhteviyatını zikr ile dem işlerdir ki) -.
R aporun bu kısm ını telhis için denilebilir ki m andanın tem di­
di meselesi ortaya atılm asa ahalinin ekseriyeti Türkiye’yi arzu ediyor.
Yani Lozan M uahedenam eşinden sonra m eselenin aldığı şekil itib ar ile
ahali T ürk kalm ak istiyor. B unu tasdik etm elidir ki halkın tem enni ya­
tı hakkındaki rap o r fezlekesi sekiz yüz bin n ü fu stan an cak üç yüz ki­
şinin ifadesine istinat etm ektedir. H alkın tezah ü ratın d a beliren mii-
bayenetler nazarı itib a ra alınınca ve birçok şahitlerin serdettiği fik ir­
lerle halk kütlesinin beslediği em eller ârasm d ak i fa rk la r m üşahede
edilince plebisite m üteallik olan Türk m etalib atm m b ü tü n kıym etini
m uhafaza ettiği teslim edilir. Lüzum gördükçe rap o ru n akşam ı m üh-
telifesini te k ra r tetkik etm ek hakkını m uhafaza ediyorum. B eyanatı­
m a nihayet verm eden evvel dört meseleyi m evzuu bahsetm eği cümlei
vezaifim den telakki eylerim. Ekseriyetle b u n lara tem as edilmiş olm ak­
la beraber esastan tetkik edilmemiştir. Birincisi devam lı b ir sulha,
İkincisi emmi selâmete, üçüncüsü Musul meselesinde K ürtlerin bir
p a rav an a olarak ortaya atılm asına, dördüncüsü de Irak ile m üzane-
ü nfih arazide ahalî arasındaki mezhep fark ın a dairdir.
Emekli kendi hududu dahilinde m üslihane bir surette in ­
kişaf etm ek ve m ütem eddin m illetler arasın d a b ir u n su ru intizam ol­
m ak olan Türkiye hakkında hiçbir şüphe beslenemez. Türkiye kom şu­
larının em niyetini tehdit edemez. Buna m ukabil kırm ızı kitaba m etfuf
h a rita tetkik edilirse Türkiye’nin bizzat kendi em nü selâm etinin teh ­
dit edildiği te za h ü r eder. Türkiye - İngiltere arasın d a Musul meselesi
tahaddüs etm eden evvel gerek salâh iy ettar fen sahipleri, gerek İngil­
tere Hariciye N ezareti İrakm takribi olarak sabık B ağdat ve Basra Vi­
lâyetlerinin cami olduğunu kabul ediyorlardı. 1916 senesinhe (Sîykes-
Pico) itilâfnam esi mucibince şu veya bu suretle B ritanyanm ta h tı rnü-
rakabesine vazedilecek m m taka şim al h u d u tları d aha y u karıdan ve
takriben aşağı Zazm m ecrasını takiben K erkük ve Süleym aniyeyi ce­
n u p ta ve Musul ile Er bili şimalde bırakm ak suretile tesbit edilmiştir.
1918’de m ütarekeyi m üteakip Türk ordusu k um andanına gönderdiği
12 Eylül tarihli b ir m ektupta G eneral M arshall Irakm şim al h u dudu­
n u daha şimalde bulunan Süleymaniye, Kerkük, Amadiye sancağının
ve Zahonun garbından geçiyordu. 1923’de Lozan K onferansı esnasın­
da Lord Kürzon 26 K ânunu - evvel tarihli m ektubunda b ü tü n Musul
V ilâyetini talep ediyordu. 1924’de İstanbul K onferansında ve Cemiyeti
m uvacehesinde İngiltere daha şim alden geçen ve M usul Vilâyeti ile
H akkâri Vilâyetinin b ir kısm ını ihtiva eden b ir h a ttı h u d u t talep edi­
yordu. 1924’de izhar olunan bu ih tirasatm azam î haddine vâsıl oldu­
ğ u n u Türkiye’ye kim tem in edebilir?
Musul Vilâyetimiz ahalisinin arzusun u nazarı itib ara alm aksızın
Irakm tefvizi b ittab i Türkiye’nin vahdeti dâhiliyesini ihlâle ve em nü
selâm eti tehlikeye ilkaya m üncer olacaktır. Türkiye C um huriyeti ma-
delet k âran e fikirlerden vâsi m ikyasta m ülhem olan asri beynelmilel
siyaset prensiplerinin artık eski siyasetin m eş’um izlerini taşım ıyaea-
ğm dan üm it vardır. Türkiye Osm anlı İm paratorluğu hakkında tatbiki
m uvafık görülen usulün bir aynının da kendi hakkında tatbikini ilti­
zam ettirebilecek gayri m uvafık bir sureti halli kendisine k ab u l ettir­
m enin kim senin hatırın d an geçmediğine kanidir. Ve Türkiye Cum ­
huriyeti başkalarının hu k u k u n a tam am ile riayet ederek asude ya­
şam ak arzusundadır. Türkiye bu m ühim Musul meselesi haricinde

96
İngiltere ile kendi arasın d a hiçbir ihtilâf görmüyor. Türkiye Cemi­
yeti A kvam a m ü racaat ederek bu havalide sükûnu ta k a rrü r e ttir­
m esini talep ediyor.
(Ahali arasında m ünteşir m ezahipten bahsedildikten sonra şu
suretle b ey an atların a nihayet verm işlerdir) :
— Evvelâ Musul Vilâyeti Iraka verilecek olursa bunda Irak için
bâdii m evt m üşkülât tah ad d ü s edecektir. Saniyen bu m üşkülâtın ta-
haddüsüne m âni olm ak için Iraka alâkaderilim kân uzun b ir m ü d ­
detle sun’î b ir m uavenet tem in edilmelidir. Salisen bu çareye teves­
sül edilmediği takdirde m ünazeünfih arazi üzerinde T ürk hâkim i­
yetini idam e etm ek lâzımdır. M üstağnii b eyandır ki âdilâne b ir tarzı
tesviyeye ik tiran etmesi için ihtilâf Cemiyeti Akvam meclisine arze-
dilmiştir. Türkiye H üküm eti millî arazisinden bir kısm ının ne sebebe
m ebni kendisinden ayrılm ak istenildiğini anlıyam ıyor. H âtim ei m akal
olarak m ünazeünfih arazinin taksim edilmemesini ve sonra h ali h a ­
zırdaki tarzı işgalin 25 sene devam ını m utazam m m olan fezleke!
nihaiyeyi tetkik etm ek isterim. Bu iki m ülâhazanın m an a ve şüm ulü
ayandır. Ve b u b a p ta b ir şey ilâve etm ek zaittir. Meclis tetkiki ken­
disine havale edilen m esailden davaya d air devletler beyninde cari
olan m uahedat ile m ukayyet midir? Bu m uahedatm m üeddasım
tadil edecek m ahiyetteki sureti halle meyletm esi siyasî noktai n a z a r­
dan tehlikeden m u a rra mıdır? Eski İm paratorluğundan ifraz edilen
m em leketleri tanım adığı halde kendi arazisi üzerinde b ir vekâlet te­
sisinden Türklere nasıl 'bahsedilebilir?
İsmet Paşa 23 K ânunusani 1923 tarihinde sabık im paratorluk­
tan fek ve tefrik edilen arazinin hiçbir kısm ında bir gûna hükm ü nü­
fuz tanım adığını daha, sarili olarak söylemek arzusunda bulu n d u ğ u ­
nu beyan etmişti. Türkiye Irak ta n d ah a ziyade inkişaf etmiş ve v a­
ziyeti daha m üstakardır. Böyle bir tezin nereye varaca,ğmı hesap et­
mek m üşkül ve bu tezin tatb ik i m u h ataralı olur. Bu tez gayri kabili
kabuldür. Ve üzerinde bilâtehlike tevakkuf edilemez. Bu vesile ile
şunu işaret etm ek isterim ki Musul meselesi b ü tü n m illetler ta ra fın ­
dan takip edilmeğe şayandır. M usulu Türkiye kendi inkişafı içiıı de­
ğil, fak at m em alikinin eczayı m ütem m im esinden olduğu için talep
ediyor. Tahkik heyeti 25 senelik b ir vekâlet tesis edilmediği tak d ird e
Musul Vilâyetinin Irak a ilhak edilemiyeceği m ütaleasında bulunu­
yor. Bu m ütalea M usul V ilâyetinin tabii bir surette Iraka, ilhakının
gayri kabil olduğunu isbat etmeğe kifayet eder. Tahkik heyeti m e­
selenin esasına yakından tem as eden birçok9n ik at hak k ın d a b ir n e­
tice elde etm ekten kendisini u zaklaştıran endişeyi unutm uş gibi gö-

J97
rühüyor. M uhtelif konferanslarda Musul üzerinde 'bir vekâlet tesis
edilmesi m evzuu bahsolm am ıştır. Türkiye Cemiyeti Akvam ın nazarı
m ütaleasm a arzedilm iyen bir mesele hakkında ittihazı k a ra r etm e­
sini intaç edecek olan yola kendisini kaptırm ayacağını zannetm ekte
haklıdır. Türkiye vekâletlere m ütedair bulunan Sevr muaJhedename-
sinin 94 ve 99 uncu m addelerinin kabulünü reddeder. Cemiyeti Akvam
nizam nam esinin 22 nci maddesi üzerinde bir devletin hâkim iyeti h i­
tam bulm uş arazi hakkında kabili tatbiktir. H albuki Musul ü z e rin ­
deki Türk hakim iyeti berdevam olduğundan vekâlet usulü tatb ik
edilemez. M ezkûr m evaddm derpiş eylediği vekâlet evvelki hakim i­
yetin varisi olan Cemiyeti Akvam nam ına icra olunan vesayetten
ibarettir. Bu m ü taleattan m üsteban olacağı veçhile tahkik heyetinin
fezleke! nihaiyesi vekâlet meselesi tecrit edilerek siyasî ve hukuki
noktai nazardan derpiş edilmelidir. Bu takdirde rap o r müellifleri
Türk hâkim iyetinin Musul üzerinde idam esi icap ettiğini derm eyan
ediyorlar. Bu sureti hallin teyidini Meclisten üm it ve intizar ederim.»
Türkiye Dışişleri Bakanı yukarıdaki izah atlard an bir gün sonra
İngiliz Delegesine cevaben aşağıdaki b ey an atı verm iştir :
«İngiliz m urahhası tarafın d an ira t olunan n u tk u n birinci k ıs­
m ı Türk m etoduna aittir. Türk tezinin m eşruiyetini mevkii aleniyete
vazeden beyanatım ızı tenkit etmeğe yeltendiğinden dolayı İngiliz
m urahhasına h a k veririm. Şunu arzederim ki beyanatım ız rapordan
nakledilm iştir. Ve b u rap o r um um un m alûm u olduğundan b u bap ta
herkes b ir fikir edinebilir. İngiliz m urahhası rap o ru n fezlekei nihaiye-
sine istinat, etm ektedir. Kendileri diğer fezekelerden istifade edilemi-
yeceği fikrindedirler. Rapor hakkında m ufassal b ir m u h tıra takdim
etm ek hakkını m uhafaza ediyorum. İngiliz m u rah h ası ta ra fın d a n
vukuibulan beyanatın ikinci kısm ı efkârı um um iyece şay an ı alâk a
olan mesail hakkındadır. Bu m esail bir ehem m iyeti m âhsusayı haiz
ala ra k telâkki edilmelidir. Türkiyenin u m u ru dâhiliyesi ile iştigal et­
m ek im kânını göremiyorum.
M usulda m ütem ekkin K ürtler hakkında ne gibi b ir tarzı ifade
tatbik edeceğimiz soruluyor. Bu sual m üstağnii cevaptır. K ürtler Tür-
kiyede bizim hukukum uza m aliktir. Türkiye, ekseriyeti kendi top­
rağında m ütem ekkin bulunan K ürtler için idarei kelâm etm ek hakkını
haizdir. M ütareke zam anında D iyarbekir’in nasıl ve kim ler ta ra fın ­
dan vikaye edildiğini herkes bilir. İngiliz m urah h asın ın Şark V ilâyet­
lerindeki h arek âtı irticakârane hakkın d a vaki olan telm ihatm dan
bahsetm ek isterim. Hiç zannetm em ki İngiliz m urahhası, halk h âk i­
m iyeti aleyhine kıyam ettiklerini söyleyen Şeyh Sait ve tara fla rın ın
noktai n azarların a iştirak etsin. Himaye etm ek behanesile millî bir
u nsuru ayırm ak için takip edilen m aksadı bir tü rlü anlıyam ıyorum .
Bu m aksat, K ürtlerin ufak bir kısm ını elde b u lu n d u rarak bunları
K ürt ekseriyetini cam i bulunan m em leket aleyhindeki te rtib a tta k u l­
lanm ak mıdır? Hali hazırda Süleym aniye’deki vaziyetin m anası m u h ­
tacı tam ik değildir. Ira k ’m işgali kuvvete istinat ediyor diyebilirim.
Hali hazırda vaziyeti m isallerle irae etm ek kolaydır. Türkiye’nin şi­
kâyeti üzerine İngiltere tarafın d an Cemiyeti A kvam a verilen cevap­
ta kuvaihavaiyenin birçok köyleri bom bardım an eylediği ik ra r edil­
miştir. M ünazeünfih arazin in cenuptaki idarei h azırad an bahsetm ek
h akkının verm ediği mi söylenmiştir. İşgal devleti tarafın d an icra
edilen tevfikatı ve halka tahm il edilen tekâlifi Cemiyeti Akvam ın
takdirine terkederim . A surîlerin m iktarı m ünazeünfih m eselenin su­
reti hallinde m üessir b ir âm il olm aktan çok uzaktır. Türkiye bu m il­
lete ait huk u k u n tah arrisin d en ibaret olacak m ü zak erata böyle bir
mesele tahaddüs eylediği takdirde iştirak etm eğe am adedir. B ütün
Türkiye için sulh ve m üsalem et talep ediyoruz. İngiltere için bu b ir
em niyet meselesi değildir. Ç ünkü burad a İngiltere’nin him aye etttiğl
hudutlarm küçük bir cüz’ü ve bize ait olan arazi m evzuubabstir.»
M illetler Cemiyeti 19 Eylül 1925 günü M illetlerarası Daimî A da­
let D ivanından kesin itirazlarım ız karşısında bu h u su sta istişarî m ü­
talâa talebinde bulunm ak durum unda, kaldı. Bu talepte :
Usul bakım ından Lozan A ntlaşm asın ın 3 üncü m addesinin 2 nçi
fıkrasına göre M illetler Cem iyetinin alacağı k a ra rın m ahiyeti nedir?
Bu k a ra r bir tahkim k a ra rı mıdır? Tavsiye midir, tav assu t m udur?,
İlgili ta ra fla rın tem silcileri oylam aya katılabilm eli m idir? soruları
yer alıyordu.
M illetler Cemiyeti bu işlemi bize bildirdiği zam an, siyasî bir m e­
selenin hukuki yoldan çözüm lenm esinin m üm kün olm adığını bun­
dan böyle Daimî A dalet Divanının çalışm alarına katılamayacağım ızı
karşılık o larak bildirdik.
A nkara

15/9/1341
M illetler Cem iyetinin 19 Eylül k a ra rın d a n dört gün önce
Erkânı harbiye-i Umumiye Riyaseti 15 Eylül tarihli yazısı ile M u­
sul’daki durum u şöyle anlatıyordu.

99
«Hariciye V ekâleti Celilesine

12/9/341 tarilı ve 798/42803, 802/42814 No.lu iki k ıt’a teskerei


sam im ileri cevabıdır :
1 — Şibetan v ak ’ası hâkkm daki m üracaatlarım ıza İngilizlerin
yerdikleri cevaplar m ütalea olundu. B unlar ve şimdiye k a d ar güzran
eyleyen, mesaile d a ir m üracaatım ıza verilen cevaplardan hem en
farksız olduğu ve yine cereyanı vekaiden m alu m a tla r olm adıklarını,
m uavenet eylemediklerini, in k âra m ahal olm ayan bazı h ad isat içinde
tevil ve tefsirlere saptıkları ve bu suretle Sıdıtı’nm da Sıd Abdullah
İsyanına fiilen yardım ettiğinin de m uunü itiraf olunduğu görülm ek­
tedir. 1
E rkânı harbiyei um um iye 28/7/914 ta rih ve 3554 No.lu tezke­
resindeki h u su satta İsrar ve bütün 'hudut vekainde İngilizlerin teşvik
ve teşciinin, Himaye ve m uavenetinin te za h ü r eylediğini te k ra r ve
m aruz tezkereden sonra, hadis olan vekaiye elde edilen delaili de ber-
veçhi b ir arz eylerim :
A — 24/8/341 sabahı yine Brüksel h a ttı itibarisi cenubunda top­
lan an ve h azırlan an ve Şibetana te k ra r ta arru z eylenilir m eyanın-
d â külliyetli m ik tard a haki elbiseli eşhas görülm üştür. H üküm ran
olduğu m em leket dahilindeki sivil eşhasın resm i asker üniform ası
iksa eylemeleri bütün hüküm etlerce m em nu bulunduğundan b u n la ­
rın Irak ordusu m ensubeyninden olduklarına şüphe edilm em ekte­
dir. H aki elbiseli eşhasın da m aktül ve m ecruhlarını nakleylem ek
içinde sureti m ahsusada elli, altm ış k ad ar boş m ekkârenin de geti­
rilm iş ve b unlardan hiç bir m aktul ve m ecruhun terk edilmemiş ol­
m ası da b u k an aa ti teyit eylemektedir.
B — M üsademe m ahallinde terk edilen m ak tü ller tetkik edil­
miş ve bunların elbiselerinden ve hüviyetlerinin teşhisinden Sıdıta
m ensubiyetleri tem am en tah ak k u k eylemiştir.
2 — Yine m üsadem e m ahallinde terk edilen fişenk k o v an ların ­
d an üçte ikisinden fazlasının İngiliz silâhlarına ait olm ası da m uta-
arrızm m eyâm nda Irak ordusu m ensubeyninin bulunduğuna ve asi­
lerin İngilizler tarafın d an teslih edildiğine k a n aa ti kâm ile bahşet­
m ektedir. H üsnü niyet ve m ünasebetle hiçbir suretle kabili telif ol­
m ayan bütün bu delail ve zevahir önünde İngilizlerin yalınız Seyit
A bduilahı hem de m uvakkat h u d u tta n cenuba geçip Irak hüküm e­
tine iltica ettiği takdirde kaydı ile h u d u ttan dahile nakleylemeleri.
ciddi bir tem inat olamaz. A bdullahm m ezkûr h u d u t cenubuna firar
eylediği erkânı harbiyei umumiyece bilfiil takibatla müeyyed ve
100
m üsbet olduğu gibi vekâleti celilerinin 10/Eylül/341 ta rih 789/42634
No.lu tezkerelerinde bahsolunan ve İngiliz Sefirinin Irak K om iserli­
ğinin cevabı hakkm daki cevabı da asilerin m ezkûr h a t hudud cenu­
buna geçmiş olduklarını kabul ve teyit eylemiştir. 'Bu es'bab Ingilizle-
rin Seyit A bdullah hakkında kuyut ve şart tah tın d a vaki olan tem i­
n atların ın ciddiyetten a ri olduğunu gösterdiğini ve hududdaki veka-
iyin am il ve m üessiri İngilizler olduktan sonra Seyit A bdullah tedib
edilse dahi yerine diğer birinin ikam esinin güç olmadığı m üstağnıı
arzdır.
Bundan başka hudutlarım ız dahilinde bulunan gerek Cemil a ğ a ­
nın ve gerekse diğer m ültecilerin İngilizlerin düşünce ve k a n aa ti h i­
lafına olarak İngilizler aleyhine şimdiye k a d a r hiç bir teşebbüs ve
hareketleri m eşhüd olm adığını ve m aruz m ültecilerin İngilizlerin
yağm a ve tahribine u ğ ray an zayiatlarını saileri ile telafi için sükün
ve itaatla iş ve güçleri ile m eşgul bulu nduklarını arz eylerim efendim.
Erkânı harbiyei um um iye reisi
m üşir
Fevzi Çakmak»

M usulda h al böyle iken, Cenevre de Türk Delegesinin yaptığı


konuşm aya, İngiliz Delegesinin 26 Eylül tarihli cevabı aşağıda görül­
düğü şekildedir : Bunun okunm asından anlaşılacağı üzere ta ra f­
larca hiçbir şekilde yaklaşm a ümidi izh ar edilm em ektedir
«İngiliz Heyeti m u rah h asası tarafın d an Cem iyeti Akvam katibi
um um iliğine tevdi edilip Meclisi A kvam a arz edilen 26/Eylül/925 ta ­
rihli m ektup sureti tercüm esidir.
Kâtip Umumi Efendi,
Tevfik R üştü Beyin 25 Eylül 925 tarih li bir m ektubu suretinin
vusulünü iş’a r ile m üftehirim . Bu m eptuptan m uhterem Türk m ü ­
m essilinin 24 Eylülde ira t ettiği n u tk u n daha derin bir tarzd a tetk i­
kinden Türk H üküm etinin Cemiyeti Akvam m urah h asasm m B rük­
sel H attı şim alinde ta h k ik a ta tevessül eylemesine m üsaade etmeyi
red eylediği anlaşılıyor. -
Bu b a p ta derm eyan olunan esbabı h a ttın şim alindeki m ıntıka­
nın Türk m üm essiline n a za ra n «me.zahifiyye erzaiden» olm am ası ve
h a ttın şim alindeki köyler ehalisinin sui m uam eleye d ü çar olması ve
nefi ve tehcir edilmesi hakkm daki h er h an g i b ir m eselenin sırf bir
ekalliyetler meselesi olup binaenaleyh meclisin tah k ik atı m evzuuna
dahil bulunm am asıdır. Yalınız şu cihete n azarı dikkati celp etmek

101
isterim ki ben meseleyi hiç bir veçhile bir akalliyetler meselesi olarak
değil fak at hududu m uvakkate boyunca statükonun idam esine m ü­
teallik bir mesele olarak ileri sürdüm . H ududun Irak cihetinde bu­
lu n an köylerin bilfiil işgali ile bu statüko ihlâl edilmiştir. H ududun
Türkiye tarafında kâin köyler ehalisine reva görülen ve binlerce
kişinin korku ve yoksulluk içinde Irak erazisine hicret etm elerini
ve b ütün h udut boyunca iğtişaş ve hicreti mucip olan b a rb a r m uam e­
leden dolayı dahi bu statükonun keza ihlâl edilmiş olduğunu iddia
ediyorum. İşbu iki vakıa üzerine statükonun ihlâl edilmiş olması,
son bir kaç h a fta zarfında cereyan etmiş olan vekaiyin tavzih etm e­
sini mucip olacak ve vekaiyi m üm asilenin tek errü rü n ü m en edecek
tah kikatın su ra a tı icrasını istilzam eden bir mesele teşkil eyler.
Bu yolda tah k ik ata laiki veçhile tevessül edilmesi için işbu ta h ­
kik atın bittabi hududun h er iki tarafın d a icra edilmesi icap eder.
Şayet Türk H üküm eti Türk m ümessili tarafın d an h u d u tta ne b ir te­
cavüz vaki olm adığına ne de hudut ehalisinin n ef’i ve tehcir edilme­
diğine dair ileri sürülen m üddianm h ak ik ata derecei m ukarenetini
tayin için Cemiyeti Akvam ile teşriki m esai etm eye m ütem ail değil­
se bu cihet Türk H üküm etince tah tı k a ra ra alınacak bir meseledir.
Ben, Cemiyeti A kvam ın intihap edeceği mümessile vazifesini
ifa için h er tü rlü teslihat ve m uavenet gösterileceği hususunda gerek
İngiltere ve gerekse Irak H üküm etleri nam ına d aha evvel tem inat v e r­
dim. M aahaza, şurası nazarı dikkatim i celp ediyor ki m uhterem Türk
m üm essilinin m ektubu ve 24 Eylüldeki n u tk u Cemiyeti Akvam m ü­
messilinin tahkikatına Türk erazisinde devam edilmesine m üsaade
etm em ekle beraber bu tahkikatın tarzı icrasına d a ir bazı m etalip ve
teklifatı m uhtevidir. Bu m etalip ve tekâlifin b ir kısmı h e r halde h ü ­
küm eti kim liye tarafın d an teklif edilen tah k ik atın vazihan mevzuu
haricinde ve meclisin 24 Eylül tarihli k a ra rın ı ittihazda istihdaf et­
tiği m aksada yabancıdır. Türk hüküm eti, velev b ilah ara tahkikatın,
hududun Türkiye cihetinde de icra edilmesini kabul etmese bile «Me-
naziifiyerazi» üzerindeki idare hakkında yani ne bir zam an lar Musul
vilayeti akşam ından bulunm uş olan Irak V ilâyetlerinin hey’eti umu-
miyesi hakkında um um i bir tahkikat ve ne de h u d u t üzerinde ve hu ­
du d un h er iki tarafında tem am en ayni usul ve esaslar dairesinde ve
ayni vüs’atte bir sahha dahilinde yapılacak tah k ik attan gayri b ir
tarzda tahkikat yapılm ak meselesi bittabi m evzuübahs olamaz.
Şimdilik Türk H üküm eti bu günkü cevap reddiııde İsrar edipde
tah kikat icrası hududun Irak cihetine m ü nhasır kaldıkça pek aş i •
k ârdırki mesele tatbik hususunda te fe rrü a t ameliyesi itibari ile mec­
lis ile Irak hüküm eti nam ına hareket eden İngiltere hüküm eti a r a ­
102
sında bilmevalife tem am en hal edilmelidir. V-e Türkiye ‘h üküm etinin,
işbu tahkikatın şum ulû ve tarzı icrası hak k ın d a m etalip ve tekâlif
derm eyan etm ek hakkına m alik olm asını veya b u tah k ik at esnasın­
da kendisini b ir m uavin aza (Assesseur) ile temsil etm ek istemesi
m evzuubahs olm am alıdır.»
Daimî A dalet Divanı 21 Kasım 1925 tarihinde bu h ususta özetle
şu k a ra rı verdi :
1 — M illetler Cemiyeti, M isakm a göre esasen bağlayıcı k a ra r
alam az. B ununla berab er Lozan A ndlaşm asm ın 3 üncü m addesi 2 nci
fıkrasına göre ta ra fla r Cemiyete bağlayıcı k a ra r alm a yetkisini v er­
m işlerdir. Bu sebeple Meclis bu konuda bağlayıcı k a ra r alabilecektir.
2 — Cemiyet Meclisinde b u konudaki k a ra rın ittifakla alınm ası
gerekm ektedir. Oy birliği hesaplanırken ise, ilgili ta rafların tem sil­
cilerinin oyları n azarı itibare alınm az. Sonuç olarak M illetler Cemi­
yetinin T ürk-Irak hududu hususunda vereceği k a ra r bağlayıcı ola­
caktır.
Y ukarıda kısaca tem as edilen Daimî A dalet D ivanının k a ra rı
istişarî m ahiyette bir karardı. M illetler Cemiyeti Meclisi ise bu isti-
şarî m ütalâaya uym ak zorunluğunda değildi. M ütalâanın geçerliği
için m ünhasıran bu hu su sta b ir k a ra r alınm ası gerekiyordu.
Meclis bu k a ra rı alırken bizim ve İngilterenin oylarının dikkate
alınıp alınmayacağı hususunda kesif ta rtışm alar olm uştur. Meclis
iki tarafın oylarını hesaba katm ıyordu. Biz, Divanın m ü talâası geçer­
li sayılınca, M illetler Cemiyeti M isakm ın hüküm lerini ihlâl edilmiş
saydık ve Cenevredeki temsilcimizi geri çektik.
M illetler Cemiyeti Meclisi M usul’a kendi seçtiği bir zatı gön­
derdi. Bu zat yapacağı tahkikatın neticesini rap o r halinde M illetler
Cemiyetine sunacaktı.
Estonyalı bir G eneral olan bu zat bir m üddet sonra tevdi ettiği
raporunda, M usul bölgesinde yaşayan h ristiy an lara kötü m uam ele
yapıldığını belirtiyor, asılsız iddia ve ith am lard a bulünuyordu. Mec­
lisin alacağı keyfi k a ra ra bir zemin hazırlam ak üzere gönderildiği
herkesçe açık olarak bilinen bu şahsın rap o ru n u n M illetler Cemiyeti
Meclisine sunulm asından kısa bir m üddet sonra tem silcilerim izin
■iştirak etmediği b ir içtim ada gıyabım ızda olarak 16 A ralık 1925 günü
T ahkik Komisyonunun tavsiyeleri tasvib ve kabul edildi.
Türk halkı ve Türk Resmî çevrelerinin® bu şekilde alınan k a ra ra
tepkisinin kesafetinin ve teessürünün b u rad a izahı güçtür.
Bahsekonu k a ra r alındığı sırada, durum u Hariciye Vekili Tevfik
Rüştü A raş şöyle anlatm ak tad ır :

«Musul m eselesi hakkında 9 Kânunusani 1926 tarihinde


Hariciye V ekili Tevfik Rüştü Aras Tarafından
Büyük Millet M eclisinde irat edilen nutuk.

A rkadaşlar,
Türkiye’nin bir ta ra fta n hukuku hüküm ranîsî ve ehemm iyeti,
diğer ta ra fta n Büyük B ritanya Devleti ile m ünasebatı âtiyesi itibarile
hayatî ehem m iyeti olan Musul İtilâfının son safh aları hakkında m a ­
lûm at a.rzetmek istiyorum.
Bu çok m ühim meselemizin halli h u susunun Lozan Mualıede-
nam esi üçüncü maddesile Lozan M uahedesinden sonra kalm ış oldu­
ğu ve şayet m uayyen b ir m üddet zarfında Büyük B ritanya hüküm e-
tile aram ızda doğrudan doğruya bu bapta itilâf oiunam adığı halde
ihtilâfın M illetler Meclisi Cemiyetine arzedileceği m alûm unuzdur,
îşte bu ahdî k a ra r icabından olarak akdedilm iş olan Haliç K onferan­
sının şekli cereyanı ve İngiltere ta ra fın d a n ne m uahedenin, ne de
Türkiye’nin asla derpiş edemiyeceği m üfrit m etalib serdi suretile ib­
raz olunan itilâfgirizliğin nasıl ve ne için adem i m uvaffakiyetle n e­
ticelendiğini de biliyorsunuz. Haliç K onferansına bu suretle ihzar
edilmiş olan akıbet üzerine M usul m üzakeresinin M illetler Cemiyeti
Meclisine intikal etmesi m u n tazar ve ahkâm ı ahdiye zaruriyatm -
Cemiyeti Meclisince dört defa m üzakere edildi.
Birinci ve ikinci defasında m ünazeünfih araziye bir heyet izamı
ve statükonun tayinindeki m üşkülâtı m efruza ileri sürülerek B rük­
sel h a ttı itibarîsi kararlaştırıldı. Bu her iki k a ra ra dahi H üküm eti
cum huriyenin m ümessili sırf halli ihtilâfı teshil etm ek niyeti hâlisa-
nesile ittihaz olunan k a ra rla ra iştirak etti.
Yoksa Lozan m uahedenam esinin üçüncü m addesinin istihdaf
ettiği statükonun tetkik ve tayini o k a d a r m üşkül olm asa gerekti ve
H üküm eti Cum huriye Haliç K onferansının m evzuuna tem as etm ek­
sizin dağıldığını Büyük B ritanya H üküm etinin h er ne suretle olursa
olsun bu ihtilâfı m utlaka ve bilâhare M illetler Cemiyeti Meclisine
götürm ek istediğini de görm üyor değildi. Ancak Büyük B ritanya H ü ­
kümeti! e aram ızda m evcut kalan bu yegâne ihtilâfın tercihan iki
hüküm et arasında veyahut M illetler Cemiyeti M eclisinin hü sn ü su­
retle hallini istediğimiz cihetledir ki, m utadım ız veçhile azam î hü sn ü
niyet ibrazında devam edildi ve uysallık gösterildi. M illetler Cemiyeti

104
Meclisince ¡Bir İsveç Sefirinin riyaseti altın d a teşkil edilen Üçler h e­
yeti m ünazeünfih arazide m em ur olduğu tah k ik atı yaptırıp koca­
m an bir rap o r yazdı. Bu rap o r coğrafya ve ta rih n o k tainazarından
kıymetsiz addolunm asa d a tavsiye ettiği netayici siyasiye ve bilhassa
o netayici siyasiyenin şekli istintacı ve tertibi itilbarile çok m ünakaşa
götürür. Hele m ünazeünfih araziyi Türkiyeden ayırm ak için Irak
halkının daha yirm i beş sene m andaya m ahkûm iyeti tertib i gayri
v arit ve ¡gayri hukukî olduğu k a d a r beşeriyeti m üdrikenin bugünkü
düşünüşü ve m efhum atı noktainazarın d an kâşifleri için m edarı ifti­
h a r olam az sanırım . Esasen Musul m eselesinin m üzakeresinde m an ­
da m efhum unun asla v arit olam ıyacağm ı heyeti m u rah h asa M illet­
ler Cemiyeti Meclisine m üdellelen serd ve beyan etti. Zatı mesele
M usul V ilâyetinin hukuku hüküm ranîsinin yekdiğerine tem as etm e­
ğe başladığı m m tak ad a m uvafık bir h u d u t bulm aktan ibaretti. Y a­
h u t M usul Vilâyeti halkının reylerine m ü racaat ederek ekseriyeti
ârasile izh ar eyledikleri arzuya göre m ünazeünfih arazin in ciheti
aidiyeti dahi m üzakereye vazedilerek iki ta ra fın yekdiğerine em ni­
yetini mucip olabilecek şekil ve şerait altında b ir h u d u t bulm ağa
çalışm aktır. Ç ünkü Türkiye Devleti huk u k u hüküm ranîsinden an cak
ve ancak alâk ad ar halkın reylerine tevdi suretile ferag at edebilece­
ğini beyan etm iştir. Rapor hakkında şurasını da derhal itirafa mec­
burum ki, çok kıym etli m üşahedeleri m uhtevidir. O halde ki, m üel­
liflerin varm ak istedikleri netayici siyasiye ile o m ü şah ed at tezaddı
kâm il halinde ve telifi hususunda m asru f cümle ve m an tık gayret­
lerine rağm en okuyanların n a zarların a çarpm aktadır. Birkaç ay da
bu m eşhur rap o ru n tertip ve tabi meselesile -güzeran oldu. Bu a ra d a
H üküm eti Cum huriyece İngiltere H üküm etine bu m eselenin resm î
alâk ad arları arasında halli için fırsat a ra m ak ta n ve bu gayretin d a ­
im a ret gördüğünden bahsetm eğe m ecburum .
Geçen sene eylülünün iptidasında M illetler Cemiyeti Meclisine
M usul ihtilâfında sadedin m üzakeresi için davet edildik. Ve H ükü­
m etiniz refakatim de çok kıym etli üç z attan m üteşekkil ki, İngiltere
H üküm etince bu meselede takip edilen h a ttı h arek et Türkiye H ükü­
m etinin Lozanda kabul etmediği neticeyi b aşk a nam ve şekiller altın ­
da em rivaki yapmağa, hasrı gayrettir. Yani Türkiye’nin böğrüne,
istikbaline tevcih edilen hatvei ta a rru z m uhafazada ısra r ediliyor­
du. M illetimizin huzurunda, cihan efkârı um um iyesi huzurunda,
ve huzurunuzda sulh için, dostane m ünasebatı teyit edebilecek b ir
şekli ¡halle varm ak için, C um huriyetin gaye edindiği beynelm ilel h u ­
zur ve sükûnun bize taallûk eden akşam ının istihsali için velhasıl
m em leketim izin kuvvetlerini hududum uz dahilinde dahilî inkişafa
h asrederek gayri kabili içtinap olan haricî hadiseleri azam î b ir h ü s­

105
nü niyetle halletm ek için elden gelen her gayret diriğ edilmez. H üsnü
intaç olunm ası şartile m ünazeünfih arazide ihtiyacatı hayatiyem iziıı
ibram etm ediği fedakârlıklarda dahi bulunuldu.
Bu içtim ada Lokarno istihzaratı henüz Hariciye N azırları a ra ­
sında devam ediyordu.
O rtaya Lahey Beynelmilel A dalet M ahkem esine havale keyfi­
yeti çıkarıldı. İtirazlarım ıza rağm en sırf b ir m uam elei dahiliye ol­
duğu 'beyanile Lahey M ahkem ei A daletinin istişarî reyine m ü racaat
edildi. Bizim için m üzakere içtim ai âtiye talik edilmiş bulunuyordu.
V akıâ bir m üddet Lahey Beynelmilel M ahkemesi A daletinden H ükü­
metimize davet geldi. Bizim için Lozan M uahedenam esinin üçüncü
m addesinin ikinci fıkrasile ihtilâfın M illetler Cemiyeti Meclisine arzı
taah h ü d ü n ü n m anası m eçhul olm adığından ve M illetler Cemiyeti
Meclisine alelûmum beynelmilel ihtilâflarda M illetler Cemiyeti mü-
essis ve âzalarının bahşettiği huk u k u n haricinde ve h er m illetten
fazla tarafım ızdan hiçbir salâhiyet verilm ediği hususunda en küçük
bir tereddüde dahi m ahal olm adığından ve esas itibarile La'hey’e m ü­
rac aa tı dahi kabul etmemiş bulunduğum uzdan bittabi Lahey’e git­
medik. Ve bu bapta hiçbir suretle bağlanm adık. N ihayet bu kerre
M illetler Cemiyeti Meclisinin kânunuevvel içtim aında devam eden
Musul ihtilâfı m üzakeresinde h azır bulunm aklığım ız için M illetler
Cemiyeti Kâtibi U m um îliğinden davetnam e aldık. Zaten b u daveti
kuvvetle tahm in ettiğimiz cihetle vürudu hayli te ah h ü r eden d avet­
nam eyi beklem eksizin heyetim iz yola çıkmış bulunuyordu. Bu seferki
içtim ada heyeti m urahhasam ızın iştirak ettiği ilk ve son celsenin
mevzuu, Lahey Beynelmilel A dalet M ahkem esinin reyi istişarîsi ol­
du. O celsede dahi h ü snü niyetle h arek et olunursa b ir itilâfa varm ak
m üm kün olduğundan h er m ünakaşadan evvel bu meselede hayırha-
hane b ir tavassu tu n ifası te k ra r te k ra r efkârı um um iyei cihan huzu­
ru n d a tarafım ızdan talep ve rica edildi.
M illetler Cemiyeti Meclisi, aynı günde ve b ir çay fasılasile de­
vam eden aynı celsede her türlü hukukî ve kuvvetli itirazlarım ıza
rağm en p aktın on sekizinci m addesine tevfikan tarafey n in reyleri
dahil edilmiyerek Lahey reyi istişarîsinin kabülüne k a ra r verdi.
M üteveffa Lord K ürzon’un H üküm eti nam ına da itilâfı Millet­
ler Cemiyeti M eclisindeki m üzakeresinde Türkiye’nin rızası olm ak­
sızın hiçbir k a ra r ittihaz edemiyeceği ta ah h ü d ü kendisile beraber
gunudei hâki nisyan olmuş bulunuyordu.

106
B unun üzerine Heyeti M urahlhasamız kendini hakem addeden
bir heyetin huzu ru n d a salâhiyetinin hitam a ermiş olduğunu ve fak at
hududu salâhiyeti pak t ile m uayyen olan M illetler Cemiyeti Meclisile
devam ı m esaiye daim a m üheyya bulunduğunu beyan etti. Filhakika
Devletimizin hukuku hükümranî'Sİne taallûk eden h erh an g i b ir m e­
selenin hakem e tevdii ve hakem huzuru n d a m üdafaasını kabul ede-
bilmekliğimiz için Meclisi âlinin H üküm ete bu bapta salâhiyet ver­
miş olması teşkilâtı esasiyemizin ioabatındandır. M illetler Cemiyeti
Meclisince paktın on beşinci m addesine tevfikan ittihaz olunduğu
m akam ı riyasetten beyan olunan bu k a ra r m ezkûr m addenin hüküm
ve şüm ulüne göre b ir tavsiye k a ra rı olduğundan işbu k a ra r m uci­
bince itilâfın M illetler Cemiyeti M eclisinin hakem liğine tevdii için
Meclisi Âlinizden icap eden salâhiyeti istem ek üzere size m ü racaat
etm eği arzu etseydik bile buna im kân ve zam an yoktu. Ç ünkü Mil­
letler Cemiyeti, artık Türk Heyeti M urahhasası m evcut olm aksızın
bizim meselemiz hakkında içtim alarm a devam etm ekte ve bu bap ta
behem ehal k a ra rın ı ifade etmeği tercih eylem ekte idi. Gerek Eylül
ve gerek K ânunuevvel içtim alarm da bu meselemiz hak k ın d a akde­
dilen celselerin tafsilâtı zabıtnam elerini aynile tab ve neşrettiğim iz
cihetle tam am ile m alûm unuzdur. A rtık b u b ap ta fazla izah ata h acet
görmüyorum.
Ayrıca şu m ühim noktayı tasrihe m ecburum ki, anlaşm ak için
m üsbet fedakârlıklarda b u lu n arak çok m akul ve itilâfcuyane tekli-
fat yaptığım ız halde tavassut kelim esinin ilham ettiği en geniş m a­
naya dahil olabilecek hiçbir m uam eleden heyeti m urahhasam ız m a­
lûm attan olmamış ve hiçbir teklif karşısında bulunm am ıştır.
G örüyorsunuz ki, arkadaşlar, biz 'daim a uzlaşm ak istedik. El-
yevm, açık ve m uallâk bulunan m eselenin M illetler Cemiyeti Mecli­
sine ait safhasını süratle hu lâsa edebildim zannediyorum .
Zatı m eselenin ehem m iyeti hususunda size b ey an atta bulunm a­
ğa lüzum görmem. Ç ünkü onun şüm ul ve kıymetini, vaziyetin ehem ­
miyetini, h u lâsa : işin h e r cihetini benim k a d a r bilirsiniz. A ncak bo­
zan ahidnam esinin akdinden sonra zuhûra gelen h u d u t hâdisatı ve
v ukuat Devletin em niyeti hariciye ve dâhiliyesi itibarile bu meseleye
başkaca b ir ehem m iyet d ah a ilâve eylemiş olduğunu söylemekle ik­
tifa ediyorum. A nkaraya avdetim de Büyük B ritanya H üküm etile
Londra Büyük Elçiliğimiz arasında yine bu mesele etrafın d a m üza­
kere küşadı için vukübulan tem asın m evcut tafsilâtın a vâkıf olduk.
Ve hüküm etim izin noktainazarını sarahatle^ derm eyan eyledim. Bu
bapta tem as devam ettiği ve vaziyet henüz tebellür etm em iş b u lu n ­
duğu cihetle şimdilik daha fazla izah atta bulunamayacağım . Yalnız
107
şu k ad ar söyhyebilirim ki, m eselenin esasını teşkil eden m ünazeünfih
araziden tarafeyn için kabili kabul bir h u d u t etrafında itilâfa vâsıl
olm ak başlıca emelimizdir. B inaenaleyh arzettiğim tem as neticesin­
de bir m üzakere açılırsa m üzakere neticesini ancak Büyük B ritanya
H üküm etinin hini m üzakerede beyan edeceği teklifleri ile kabul ede­
ceği ta rz ı m üzakere tahm ine m edar olacaktır.
Şimdilik m aruzatım bundan ibarettir.»

Bilindiği gibi, bu yıllarda, Türkiye M illetler Cemiyetine üye bile


değilken İngiltere Cihan H arbinin m uzaffer ve M üttefik D evletlerin­
den Cemiyetin kurucularından, en fazla söz sahibi ve Meclisin daimî
üyelerinden biri idi. Bu durum da İngiltere böyle b ir k a ra rın istih­
salinde h e r halde pek büyük güçlüklerle karşılaşm am ıştı.
M illetler Cemiyetinin haksız bir şekilde M usul’u İngilizlere bı­
ra k a n bir k a ra r verm esinde İngilizlerin oynadığı rol Türk halkının
İngiliz politikasına düşm anlık duygusunu arttırm ıştı. Zira Türkler Yu­
n an lılara İngiliz yardım ından, İstanbul’un işgalinden, Azınlıkların,
A rapların, k ü rtlerin bize karşı kışkırtılm asından îngiltereyi m esul
görüyorlardı.
M usul’d a Türkiye kuvvete baş vurabilirdi, yalnız b u n u n m üsbet
veya m enfi sonuçlarını peşin kabul etm ek gerekirdi. İç ve dış düş­
m anlarla yıllardır çarpışm akta idik. Gaye b iran evel ilişkilerimizi
b ü tün devletlerle norm al b ir barış düzeyine getirm ekti.
Bu meselede bir sonuca varılm am ası d av ran ışların ı İngiltere ile
m ünasebetlerim ize göre düzenleyen F ransa ve İtalya gibi devletlerle
aram ızdaki ilişkilerin de m ü sta k ar bir seyir alm asına m ani oluyor­
du. Türkiye kendisini yalnız hissediyordu.
Sovyetlerle ilişkiler bölümünde üzerinde durulduğu gibi, Mil­
letler Cemiyeti Meclisinin Musul hakkında k a ra r aldığı 16 A ralık
g ü nünü takip eden 17 A ralık 1925 günü Türkiye ile Sovyetler Birliği
arasında P aris’te Ta,raf sizlik ve Saldırm azlık A ndlaşm ası imzalandı.
M illetler Cem iyetinin k a ra rın ı ise 5 H aziran 1926’da yapılan bir
A ndlaşm a ile kabul ettik ve görüşm elere başlandı. Bu şekilde bir ih ­
tilâf daha sona ermiş oluyordu.
Bu A nlaşm aya göre, ilişkin A ndlaşm a m etninin tetkikinden
de görüleceği üzere Türkiye ile Irak arasındaki sınırda, Cemiyeti
Akvam tarafın d an B rüksel’de tesbit edilen h a t esas olarak alınacak
ancak 1 inci m addenin son fıkrasında zikredilen ve Türkiye lehine
olan ufak ilaveler yapılacaktı.
108
A ndlaşm anm «Ahkâmı Umumiye»ye m üteallik üçüncü faslı ve
14 üncü m addesinde ayrıntıları tesbit edildiği üzere, Irak Hükûm etî
Türkiye’ye 25 yıl m üddetle petrolden alacağı aidatın yüzde onunu
verecekti. D aha sonra Türkiye 500.000 İngiliz lirası karşılığı olarak
petrollerden alacağı h ak d an ferag at etmiştir.
Aşağıda İngiltere sefiri Sir RonaJd C harles Lindsay ve Irak mu-
rahhassı N uri Sait Paşa tarafın d an Türkiye C um huriyeti Hariciye
Vekili Tevfik R üştü Beye bu hususla ilgili olarak yazılan 5 H aziran
1926 tarihli notanın tecrüm esi görülm ektedir.
«Bu gün beynim izde im za edilen m uahedenin 14. cü m addesine
atfen şunu beyan ederiz ki b u m uahedenin m evkii m eriyete vaz’ını
takip eden 12 ay içinde Türkiye H üküm eti m ezkûr m addede mevzuu-
bahsolan aidattaki hissesini serm ayeye tahvil etm ek arzusunda bu­
lunduğu takdirde Irak H üküm etini arzusundan h a b erd ar edecek ve
m ezkûr hüküm et ihbarı vakii takip eden 30 gün zarfında bu m ad­
denin tem am ii ifası z ım n ın d a Türkiye H üküm etine beşyüz bin İn ­
giliz lirası tesviye edecektir.
Diğer ta ra fta n şurası da m u k arrerd ir ki Türkiye hüküm eti
m ezkûr aidatındaki m enafim i evvel em irde Irak H üküm etine ta ra fı
salisin tediyesine am ade olabileceği fiattan d aha yüksek olm am ak
üzere m ubayaa etm ek fısatm ı verm eksizin elinden çıkarm am ayı
ta a h h ü t eyler.
Teati edilen iş b u notaların bu gün im za edilen cüz’i m ütem ­
m im ini teşkil ettiği ta k a rrü r etm iştir. Bu vesile ile ih tiram atı faika-
mızı tecrit ederiz.
5/H aziran/926
Lindsay N uri Sait»

«Hariciye vekili Tevfik R üştü Bey efendi tarafın d an İngiltere


Sefiri Sir Charles Lindsay cenaplarına.
Irak m urahassı Sait paşaya yazılan m üttehidilm eal m ektupla­
rın tercüm esidir.
A ram ızda bu gün im za edilen m uahedenin 14. cü m addesine
atfen berveçhi zir vuku bulan beyanatınızı havi olarak bu günkü
tarihli gönderdiğiniz notayı, ahz ve senet ittihaz ettiğim i a rz ede­
rim.»
No : 353 - Türkiye, İngiltere ve Irak H üküm etleri beyninde A n­
k a ra ’d a 5 H aziran 1926 tarihinde m ün ak it H udut ve M ünasebatı Ha-
senei H em civarî M uahedenam esinin tasdiki hak k ın d a k an u n
109
7 Haziran 1926
(Resmî gazete ile neşir ve ilâ n ı: 18 Temmuz 1926 - S a y ı: 423)
K anun No : 911
M adde 1 — Türkiye, İngiltere ve Irak H üküm etleri arasında
A n k ara’da 5 H aziran 1926 tarihinde imza olunan H udut ve M ünase-
batı Hasenei M emcivarî M uahedesi Büyük Millet Meclisince kabul
ve tasdik olunm uştur.
Madde 2 — İşbu m uahedenin icrayı ahkam ina İcra vekilleri
heyeti m em urdur.
Türkiye, İngiltere ve Irak H üküm etleri beyninde A n k ara’da 5
H aziran 1926 tarihinde m ünakit H udut ve M ünasebatı H asenei
Hem civari M uahedenam esi
Bir ta ra fta n
Türkiye R eisicum hur H azretleri
ve diğer ta ra fta n
Haşm etlû Büyük B ritanya ve İrlanda K ıraliyeti M üttehidesi,
M averayı E bhar B ritanya arazisi Kralı ve H indistan İm paratoru
h azretleri ve haşm etlû Irak Kıralı hazretleri.
Lozan’da im za edilen 24 Temmuz 1923 tarihli m uahedenin T ür­
kiye ile Irak arasındaki hududun tâyini hakkındaki ahkâm ını der­
piş ederek Irakı m üstakil b ir devlet ve kendisiyle İngiltere arasın d a
m ünakit 10 teşrini evvel 1922 ve 13 kânu n u san i 1926 tarihli m uahe­
delerden m ünbais m ünasebatı m ahsusayı tan ıy arak h u d u t m ınta-
kasm da araların d ak i âihenk ve hüsn ü amizişi ihlâl edebilecek h er
gûna hadisatı b e rta ra f etm ek arzusiyle.
Bu b ap ta bir m uahede akdine k a ra r verm işler ve ıberveçhizir
m u rahhaslarını tâyin etm işlerdir. Şöyle k i :
Türkiye C um huriyeti Reisi H a z re tle ri:
İzm ir M ebusu ve Türkiye C um huriyeti H ariciye Vekiti Dr. Tev-
fik Rüştü Beyefendi H azretleri.
Haşmetlû Büyük B ritanya ve İrlanda Kıraliyeti M üttehidesi Mâ-
verayd Ebha B ritanya arazisi K ıralı ve H indistan İm p arato ru Haz­
retleri.

K anun lâyihasının tevdii ta r ih i: 7 H aziran 1926


M üzakere tarihi : 7 H aziran 1926

110
Haşm etlû B ritanya Kıralı H azretlerinin Türkiye C um huriyeti
nezdinde fevkalâde sefir ve m urahh ası asaletlû Sir Ronald Charles
Lindsay.
K. C. M. G., C. B. V. O. H azretleri.
Haşmetlû Irak K ıralı H azretleri.
Irak M üdafaai Milliye Vekil M iralay N uri Sait, S. M. J. D. S. O.
Hazretleri.
M üşarünileyhin yolunda ve m untazam b ulunan salâhiyetnam e-
lerini tebliğ ettikten sonra ahkâm ı âtiyeyi kararlaştırm ışlardır.

Birinci fasıl
Türkiye ite Irak arasın d ak i h u d u t

M adde 1 — Türkiye ile Irak arasındaki h a ttı h u d u t Cemiyeti


Akvam ın 29 teşrinievvel 1924 ta rih li içtim am da ta k a rrü r etmiş olan
güzergâha tevfikan berveçhizir sureti katiyede tâyin edilmiştir.

(Brüksel h a ttı hudu d u n u n tarifi)


— M erb u ttu r —

M am aafin belâdaki h a ttı h u d u t Tşuta ve A lam un cenubunda


bu iki m ahalli yekdiğerine rapteden yolun Irak arazisinden geçen
kısm ını Türk arazisi dâhilinde bırakm ak üzere tadil edilmiştir.
(Madde 2 — Birinci m addenin son fıkrası kaydı tah d m d a mezkûr
m addede tesbit edilen h a ttı h u d u t işbu m uahedeye m erbut 1/250000
m ikyasında h a rita üzerinde tersim edilmiştir.
M etin ve h a rita arasında ihtilâf zu h u ru n d a m etin m uteber ola­
caktır.
M adde 3 — Birinci m addede tasrih edilen h a ttı hududu arazi
üzerinde tâyin etm ek üzere b ir tahdidi hudud kom isyonu teşkil ede­
cektir. îşbu komisyon Türkiye H üküm eti ta rafın d an tâyin edilencek
iki ve B ritaya ile İrak H üküm etleri tara fın d a n m üştereken tay in
edilecek iki m urahhas ile m uvafakat buyurduğu takdirde İsviçre te­
baası m eyanm dan tâyin edilecek bir reisten m ürekkep olacaktır. İş­
bu komisyon sürati m üm kine ile ve h er halde bu m uahedenin m ev­
kii m eriyete v a z ’m dan itibaren altı ay zarfında içtim a edecektir. Ko­
m isyonun m u k a rre ra tı ekseriyeti â ra ile ittihaz edilecek ve bilcüm ­
le tarafeyni âliyei âkideyn için vacibürriaye olacaktır.
111
Tahdidi 'hudud komisyonu her halde işbu m uahededeki ta rifa tı
pek yakından takibe gayret edecektir. Komisyonun m asarifi Türkiye
ve Irak arasında m ütesaviyen taksim edilecektir. A lâkadar devletler
kom isyonunun vazifesini ifa edebilmesi için lâzım gelen ikâm et,
amele, malzemeye (kazık işaret taşı) m üteallik bil cümle h u su h atta
gerek doğrudan doğruya gerek m em urini m ahalliye vasıtasiyle ta h ­
didi h u d u t kom isyonuna m uavenet etmeği ta ah h ü t eylerler.
Mezkûr devletler bundan başka komisyon tarafın d an vazedile­
cek nirengi mevzilerine, h udut işaretlerine, kazık ve alâm etlere ri­
ayet etmeği ta a h h ü t ederler.
H udut işaretleri birinden diğeri görülebilecek surette vazedi­
lecek ve üzerlerine n u m ara konulacaktır. B unların m evkileri ile n u ­
m a raları bir h a rita üzerinde gösterilecektir.
Tahdidi h u dut zabıtnam e i k a t’isi ve b una m erbut h a rita la rla
vesaik, üç nüsha olarak tanzim edilecek ve b u n lard an ikisi hem h u ­
dut devletlerin hüküm etlerine ve üçüncüsü m usaddak suretleri Lo­
zan M uahedesini imza eden devletlere tebliğ edilmek üzere Fransa
C um huriyeti H üküm etine ita edilecektir.
Madde 4 — Birinci m adde mucibince Ira k ’a terkedilen arazide­
ki ahalinin tâbiiyeti Lozan M uahedesinin 30 - 36 mcı m addelerine
tevfikan halledilecektir.
Tarafeyni âliyei âkideyn mezkûr m uahedenin 31, 32, 34 üncü
m addelerinde m ünderiç hakkı hiyarın işbu m uahedenin mevkii me­
riyete girdiği tarih ten itibaren on iki ay m üddetle cari olabileceğini
kararlaştırm ışlardır.
M am aafih Türkiye, balâdaki ahaliden hakkı h iy arlarm ı Türki­
ye tâbiiyeti için istim al edenlerin işbu hak ların ı tanım ak hususun­
da serhestii hareketini m uhafaza eder.
Madde 5 — Tarafeyni âkideynden h er biri birinci maddede tas­
rih edilen h a ttı hududu kati ve ta arru z d an m asun olm ak üzere k a ­
bul ve bunu tadile m atuf her tü rlü teşebbüsten tevakki etm eği
ta ah h ü t eyler.

İkinci fasıl
M ünasebatı hasenei hem civarî

Madde 6 — Tarafeyni aliyei âkideyn bir veya b ir kaç m üsellâh


eşhasın civar hudut m m takasm da yağm agerlik veyahut şekavet ic­
rası m aksadiyle vukubulaoak istihzaratm a yeni iktidarlarında m ü ­
ru ru n a m âni olmağı m ütekabilen ta ah h ü t ederler.
112
Madde 7 — On birinci m addede zikredilen salâh iy ettar m em u­
rin civar h u d u t m m takasında yağm agerlik veyahut şekavet icrası
için bir veya bir kaç m üsellâh eşhasın istih zaratta bulunduklarını
istihbar ettikleri zam an yekdiğerlerini m ütekabilen ve bilâ ihm al
h ab erd ar edeceklerdir.
Madde 8 — On birinci m addede zikredilen, salâh iy ettar m em u­
rin bulundukları arazi dâhilinde ifa edilmiş olabilecek bilcümle yağ­
m agerlik ve haydutluk ef’alinden mütekaJbilen yekdiğerlerini h a ­
b erdar edeceklerdir.
H aberdar edilecek ta ra f m em urinin, yedi ik tid arların d a bulunan
bilcümle vesait ile bunların faillerinin h u d u ttan m ü ru ru n a m âni ol­
m ağa g ay ret edeceklerdir.
M adde 9 — M üsellâh bir veya bir kaç eşhas civar d u h u t mın-
takasm da bir cinayet veya cürüm ifa ettikten sonra diğer hudut
m m takasm a ilticaya m uvaffak oldukları takdirde bu son h u d u t mm-
takası m em urini işbu eşhası silâhlariyle ve yağm a ettikleri eşya ile
birlikte k a n u n a tevfikan tebaası bulu n d u k ları tarafın m em urinine
teslim etm ek üzere tevkif etmeğe m ecburdurlar.
Madde 10 — M uahedenin işbu faslının tatbik edileceği hudut
m m takası Türkiye’yi Ira k ’tan tefrik eden b ü tü n h u d u t ile bu h u d u ­
dun bir ve diğer tarafın d a yetmiş beşer kilom etre derinliğinde bulu­
n an m m takadır.
M adde 11 — M uahedenin işbu faslını tatbik ile m ükellef salâ­
h iyettar m em urin berveçhizirdir.
Umumi teşriki m esaiyi tanzim ve ittihaz olunacak tedâbin m e­
suliyetini deruhte etm ek üzere :
Türkiye tarafın d an : Askerî h u d u t kum andanı.
Irak tarafın d an : M usul ve Erbil m u tasarrıfları
M alum atı m ahalliyenin ve tebligatı m üstacelenin teatisi için,
Türkiye ta ra fın d a n -. V alilerin m uvafakati ile tâyin edilecek
m em urin.
Irak tarafın d an : Zako, Amadiye, Zi'bar, Rovandoz kaym a­
kam ları.
Türkiye ile Irak H üküm etleri gerek om üçüncü m adde zikredi­
len daimi hudut komisyonu m arifetiyle ve gerek tariki siyasi ile yek­
diğerini h ab erd ar etm ek eshabı idariyeden dolayı selâhiyyettar m e­
m urlarının listesini tâdil edebilirler.
113
Madde 12 — Türkiye ve Irak m em urları diğer ta ra f tebaasın­
dan olup bilfiil onun arazisinde 'bulunan aşair rüesa, şeyh veyahut
diğer âzası ile resmî veya siyasi m ahiyeti haiz h er nevi m uhabere­
den istiııkâf edeceklerdir. Tarafeyhni âkideyn h udut m ıntıkasında bir
veya diğer devlet aleyhinde m üteveccih hiç bir gûna propaganda
teşkilâtına ve içtim aa m üsaade etmiyeceklerdir.
Madde 13 — M uahedenin işbu faslının ahkâm ının icrasını tes­
hil ve um um iyetle hudut üzerinde m ünasebatı hasenei hem civariyi
idame etm ek üzere vakit vakit Türkiye ve Irak hüküm etleri ta ra ­
fından m ütekabilen tâyin edilecek m üsavi adette m em urinden m ü ­
rekkep daim i bir h u d u t komisyonu teşekül edecektir.
Bu komisyon en az altı ayıda bir kere ve ahval icabettirdiği ta k ­
dirde daha ziyade içtim a edecektir.
M ünavebeten Türkiye ve Ira k ’ta içtim a edecek olan b u kom is­
yon m uahedenin b u faslının ahkam ının icrasına m üteallik m esaili
ve alâk ad ar hudut m m taka m em urları arasında bir itilâfa m üncer
olmıyan diğer her nevi hudut m esailini sureti dostaııede halletm ek
vazifesiyle m ükellef olacaktır. Komisyon işbu m uahedenin mevkii
m eriyete girdiği tarihi takibeden iki ay zarfında birinci defa olarak
Zako’da içtim a edecektir.

Ü çüncü fasıl
Ahkâm ı umum iye

Madde 14 — H er iki m em leket arasın d a m enafii m üştereke sa­


hasını tevsi etm ek m aksadiyle Irak H üküm eti işbu m uahedenin m ev­
kii m eriyete vaz’ı tarihinden itibaren yirm i beş sene m üddetle ber-
veçhizir alacağı aidatın yüzde onunu Türkiye H üküm etine tesviye
edecektir.
a) 14 M art 1925 tarihli im tiyaz m ukavelenam esinin onuncu
maddesi mucibince «Türkiş Petroleum» kom paniden;
b) Bâlâdaki im tiyaz m ukavelenam esinin altıncı m addesi m u­
cibince petrol ihraç edebilecek olan şirketlerden veya eşhastan;
c) Bâlâda zikredilen im tiyaznam enin 33 üncü m addesi m uci­
bince teşekkül edebilecek olan m uavin şirketlerden;
Madde 15 — Türkiye ve Irak, dost devletler arasında cari usule
tevfikan bir iade i m ücrim in m uahedesi akdetm ek üzere m üm kün
m ertebe süratle m üzakerata girişmeğe k a ra r verm işlerdir.

114
Madde .16 — Irak H üküm eti kendi arazisinde ikam et eden eşh a­
sı işbu m uahedenin im zasına k a d ar Türkiye lehindeki efkâr ve h a ­
rek âtı siyasiyel erin den dolayı iz’aç ve tazip etmemeği ve kendilerine
tam ve m ulak bir affı um um î bahşetm eği taah h ü t eyler.
Bu b ap ta ita olunmuş hüküm leri kaffesi iptal edilecek ve d er­
dest bulunan bilcümle tak ib at tevkif olunacaktır.
Madde 17 — İşbu m uahede, tasdiknam elerin teatisinden itiba­
ren mevki m eriyete girecektir.
İşbu m uahedenin ikinci, fasıl, bu m uahedenin mevkii m eriyete
girdiği tarihten itibaren on sene m üddetle m e r’i kalacaktır.
İşbu m uahedenin mevki m eriyete girdiği tarih ten itibaren iki
sene hitam ında tarafeyni akideynden h er biri işbu faslı kendisine
aidiyeti itibariyle feshetm ek hakkını haiz olacaktır. Keyfiyeti fesih
ihbar edildiği tarih ten bir sene sonra m üessir olacaktır.
Madde 18 — İşbu m uahede tarafeyni âliyei âkideyn tarafın d an
tasdik edilecek ve tasdiknam eler m üm kün m ertebe süratle A n k ara’­
da teati edilecektir. M uahedenin m usaddak suretleri Lozan m uahe­
desini imza eden devletlere gönderilecektir.
Tasdikan lilm aal bâlâda isimleri zikredilen m u rah h aslar işbu
m uahedeyi imza ve zirini tem hir etm işlerdir.
A n k ara’da 5 H aziran 1926 tarihinde üç n ü sh a olarak tanzim
edilmiştir.

İmza İmza
Dr. Tevfik Rüştü R. C. Lindsay
(Mühür) (Mühür)
İmza
N uri Sait
(Mühür)

MERBUT
Türkiye ile Irak arasındaki h u d u t

Madde 1 — Türkiye ile Irak arasındaki hatt-ı h u d u t Cemiyeti


Akvamın 29 Teşrinievvel 1924 tarihli içtim am da ta k a rrü r etmiş olan
güzergâha tevfikan berveçhi zîr sureti katiyede tâyin edilmiştir.

115
Dicle nelıri ile H abur çayırının noktai ilticaların d an b ed ’ ile
H abur çayının hatt-ı m utavassıt veya talvegini takiben mezkûr ça­
vın Hazil çayı mültek&sma k a d a r :
Siyomez’den geçen çay m ültekasının m em baına doğru üç kilo­
m etrede kâin bir noktasına k ad ar Hazil çayının h attı m utavassıt ve­
ya talvegi;
Bu noktadan itibaren Siyomezden geçen çay kolu havzasının
şim alindeki tepeye k ad ar şarka doğru giden bir hatt-ı müstakim;
Bu havzanın şim alindeki tepeden Bilâkiş dağına kadar;
Bu noktadan itibaren Bayco çayının Robozak’taki kolunun meıı-
baına kadar;
Bu çay ile Robozak’m şark-cenubu şarkîsindeki 6834 rak ım ın ­
dan inen çayın Robozak’m cenubunda kâin m ülteka kısm ına kadar;
6834 rakım lı tepeden şim al-şarkı şim alindeki boğaza k a d ar bir
hatt-ı müstakim;
Şark istikam etini takiben bu boğazdan inen küçük çay talvegi­
nin H abor -çayı ile noktai iltikasm a kadar;
Haybor çayı m ansubuna doğru tahm inen bir buçuk kilom etre
boyunca mezkûr çayın Aroş ve Ceramos m ıritakasm dan inen bir çay
ile iltifasm a kadar;
Bu çayı takiben, K aşure’den gelen çayı şimalde b ırak arak bi­
rincisi C aram os’ta n ve İkincisi Aroş’tan inen iki m ühim kolun yek-
diğerile telâkisine kadar;
Bu m ültehakadan Bâlada mevzuu bahis olan iki kolun arasındaki
suların hatt-ı taksim i üzerinde 6-571 rakım ına şarka doğru m üntehi
olan bu vadi talvegi;
Evvelkinin farkında kâin 9063 rakım ına k a d a r bu hatt-ı taksim-i
meyab ve sonra Lizen çayı -havzasının cenub tepesi ile C aram us’taıı
gelen kol havzası ve tepesinin noktai telâkisine kadar;
— O ra — dan inen Zap çayı kolu havzasının şimal tepeleri bo­
yunca bu sonuncu tepe hattı;
Ö zkayanm tahm inen iki kilom etre garp-şim ali garbisindeki te­
pesine kadar;
Ö zkaya’m n kurbunda ve şimali şarkîsinde kâin bu zirvenin Zap
kolunun m erbam a k a d ar bir hatt-ı m üstakim :

116
Zap çayına k ad ar 'bu kolun mecrası;
Zap çayını m ansabm a doğru takiben Bayçoka’nm bir kilom et­
re cenubunda kâin bu noktaya kadar;
Bebehi’nin cenubundan ve (Çal) m şim alinden geçen çay h av ­
zasının cenup tepesine k a d ar şark istikam etinde;
B erican’d a n geçen Zap kolunun cenup h att-ı bâlâsı boyunca im-
tidat eden ve (Şilok)un garp-cenubu garbisinde A vm arek’m men-
baiiıa yakın bulunan noktaya k a d a r bir h attı m üstakim;
İşbu m enbaa k a d ar b ir hatt-ı m üstakim ;
Bu m enbadan (A vm arek)m garbı kolu (Kesrik) ve (Nervek)
arasındaki boğaza inen küçük çay m ültekasm a kadar,
Bu küçük çay kendi m enbaına kadar,
M ültekası Nervek şim alindeki A vm arek’m şark kolundan mü-
teşaip suya k a d ar en kısa mesafe;
Bu su kendi m ansabına kadar,
Bu m ültekadan A vm arek ile R udbarşin sularının ayrıldığı hatt-ı
bâlâya olan en kısa mesafe;
Bu h att-ı bâlâ, Şeh M uam m er k u rbunda ve şim alinde b u çaya
akan R utbarşin kolu m enbaına en yakın olan noktaya kadar;
Bu m enbaa k ad ar bir hatt-ı m üstakim;
Bâlâda zikrolunan R utbarşin kolunun bir az cenubunda ve ça­
yın m ansabm a k ad ar m ansabm a doğru akan Rutbarşindir;
Bu çay kendi m enbaına kadar;
Bu m enbaadan R utbarşin ve (Herki) nin şark ve kurbundaki
Şem sidinan kolu sularını ayıran h a ttı b âlây a k ad ar en kısa mesafe;
Bu noktadan işbu kolu besleyen en yakın çaya en kısa mesafe;
Bu çay ve m aruzzikir kol Şem sidinan suyuna kadar;
Bu m ültekadan Şem sidinan suyu havzasının cenubî tepesine en
yakm mesafe;
Bu tepe (Boyalı) m şark ve kurbundaıı geçen Hacıbey çayı ve
kolunun beynindeki zirve h a t tiyle tek atu noktasına kadar;
-a»

En kısa b ir h a ttı m üstakim üzere Hacıbey çayına k a d a r uzanan


bu tepe hattı;

117
Hacıbey çayı men bama doğru Iran hududuna kadar.
İngiltere Sefiri Sir Ronaid Şarl Lindzey ve Irak M urahhası N uri
Sait Paşa tarafın d an Türkiye C um huriyeti Hariciye Vekili Tevfik
Rüştü Beyefendiye yazılan 5 H aziran 1926 tarihli notanın tercüm e­
sidir :
Bugün beynimizde imza edilen m uahedenin on dördüncü m ad­
desine atfen şunu beyan ederiz ki, bu m uahedenin mevkii m er’iyetc
vaz’m ı takip eden on iki ay içinde Türkiye H üküm eti mezkûr m ad­
dede mevzuu bahis olan aidattaki hissesini serm ayeye tahvil etm ek
arzusunda bulunduğu takdirde, Irak hüküm etini arzusundan h ab er­
d ar edecek ve mezkûr hüküm et ihbarı vakii takip eden otuz g ü n z ar­
ım da bu m addenin tam am ii ifası zım nında Türkiye H üküm etine beş
yüz bin İngiliz lirası tesviye edecektir.
Diğer ta ra fta n şurasıda m u k arrerd ir ki, Türkiye H üküm eti mez-
kûr aidattaki m enafim i evvel emirde Irak H üküm etine b ir tarafı şa­
lisin tediye am ade olabileceği fia tta n daha yüksek olm am ak üzere
m übayaa etm ek fırsatını vermeksizin elinden çıkarm am ağı taah h ü t
eyler.
Teati edilen işbu notaların bugün imza edilen m uahedenin cüz’ü
m ütem m im ini teşkil ettiği ta k a rrü r etmiştir. Bu vesile ile ih tiram atı
faikam ızı tecdit ederiz.
5 H aziran 1926
Lindzey N uri Sait

Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey Efendi tarafın d an İngiltere


Sefiri Sir Şarl Lindzey C enaplarına ve Irak M urahhası N uri Sait Pa­
şaya yazılan m üttehidülm eal m ektupların tercüm esidir :
A ram ızda bugün imza edilen m uahedenin on dördüncü m ad­
desine atfen berveçhî zîr vukubulan beyanatınızı havi olarak bu ­
günkü tarihli gönderdiğiniz notaya a'hiz ve senet ittihaz ettiğim i arz-
e d erim.
Bu m uahedenin mevkii m er’iyete vaz’ını takibeden on iki ay
içinde Türkiye H üküm eti mezkûr maddede m evzuu bahis olan aitdat-
taki hissesini sermayeye tahvil etm ek arzusunda bulunduğu tak d ir­
de, Irak H üküm etini arzusundan h ab erd ar edecek ve m ezkûr H ükü­
met itibar-ı vâkii takibeden otuz gün zarfında bu m addenin tam a­
mii ifası zım nında Türkiye H üküm etine beşyüz ıbin İngiliz lirası tes­
viye edecektir.

118
Diğer ta ra fta n şurası da m u k arrerd ir ki, Türkiye H üküm eti mez­
kûr aidattaki m enafiini evvelemirde Irak H üküm etine bir tarafı şa­
lisin tediyeye am ade olabileceği fia tta n daha yüksek olm am ak üzere
m ubayaa etm ek fırsatını verm eksizin elinden çıkarm am ağı taah h ü t
eyler.
Teati edilen işbu noktaları »bugün imza edilen m uahedenin cüz’ü
m ütem m ininin teşkil ettiği ta k a rrü r etmiştir.
Dr. T. Rüştü

R eisicum hur Gazi M ustafa Kemal Paşa 1.11.1926 d a T.B.M.M.nin


II. Devre 4 üncü toplantı yılını açış n u tk u n d a konuya şöyle tem as
ed iy o rd u :
«¡Suriye ve Irak hudutlarında tahdit m uam elesi başlam ak üze­
redir. M uahedat, 'bu h u d u tla r üzerinde tarafeyn için bilhassa em ni­
yet ve h ü snü m ücaverat m aksatlarını istihdaf ederek yapılm ıştır.
Ümid ediyorum ki bu m aksatların tahakkuku; m uahedatm m üpteni
olduğu samimiyeti, fiiliyat sahasında gösterm iş olacaktır. Bu halin
F ransa ve İnıgiltereyle m ünasebatım ız üzerinde hü sn ü tesir icra e t­
mesi tabiidir.
G örüyorsunuz ki şark kom şularım ızla m ünasöbatım ızda takip
ettiğimiz ve aradığım ız h a ttı hareket, h e r tü rlü m u zm irattan azade
olarak yekdiğere em niyet ve yekdiğere hu zu r ve m usalem et içinde
inkişaf veren açık ve samimi ¡bir işarettir.»
A nlaşm a yapılmış olm asına rağm en İngilizlerin, Irakdaki du­
rum larını sağlam laştırm ak am acıyla huducüarım ız civarındaki faali­
yetleri ve aleyhimizdeki propagandaları devam etm ekte idi. Bu ko­
nudaki bazı m etinler aşağıya a lın m ış tır:

«Hariciye Vekaletine

«Şıh M ahm ut nezdinde bulunan bir zabitim izden alm an m alu ­


m ata n azaran Şıhm caf aşiretinden Akça, silahlanm asına m ani ol­
m ak üzere îngilizler tarafın d an sevk olunan piyade ve Süvariden
m ürekkep yerli kuvveti ile H aziran 13 de şencik (kazası) dahilinde
(Talfa talim) m evkiinde 8 gün m üsadem e edilerek düşm ana zayiat
verdirilm iş isede m ücahidin (Oravyanenli) M ahm ut serdarın adam ­
larında fişenk kalm adığından (cezireceviıı) etrafına çekmeye m ecbur
olm uştur.

119
H aziranın 21 inde İngilizler keşif tayyarelerinden birini yollamış­
la r ve fakat bir İngiliz m ülazım ve yerli askerlerden esir; 22 sinin de
düşm anın Fencevine vuku bulan hucüm unda hançerlerle m ukabele
edilerek yirmi k a d a r itlaf ('telef) edilmiş m ücahidinin zayiatı yedi
şehit ve bir takım m ecruhtan ibaret bulunm uştur. M ücahidin Çevin
civarında bulunm akta imişler. Şeyhin İngilizlerden emin olam am a­
sından dolayı onlar ile İtilaf edemediği m um aileyhin verdiği m alu­
m at cüm lesindendir. efendim.
Rumiye Baş Şehbenderi Refik»

«Hariciye V ekâleti Celilesiııe

B ağdattan alm an habere n azaran Bağdat ta İngilizler aleyhine


teşekkül eden bir cemiyeti hafiyye ahiren keşfedilerek m ensubundan
bazıları tevkif olunm uş ve bazıları ise Necefe F irar ederek m üteceh-
hitlerine iltica etm işlerdir.
Mü'tece'hhidin kendilerine iltica eden eşhası m uhafaza ve him a­
ye etm ek istem işler ise de H üküm etin bunları cebren ilticagâhların-
dan çıkararak tevkif eylemesi Necefte infial tevlit etmiştir.
K erm anşahdaki İngiliz Şehbenderliğinin m em urları son zam an­
larda h e r gün otomobil garajlarını dolaşarak Irak tan gelen yolcuları
tahkik ve tetkik etm ektedirler. M ezkûr Şehbenderliğin bu hareketi
cemiyeti hafiyye m ensubeyninden olupta iıhtifa eden eşhasın İr a n ’a
fira r edip etm ediklerini tahkik m aksadına m atuf olduğu zannolun-
m aktadır. Berayı m alum at arz eylerim efendim.
7 /H a z ira n /1927
K erm anşah Şehbenderi îdris»

11.9.1927
«Hariciye V ekâleti Celilesine

1 —■İngilizlerin Musul Livası dahilinde Umâdiye ve havalesin­


de Asurilere b ir y u rt ve M uhtariyet verm ek için mevaidde b u lu n ­
duğu ve bu mevaidi infaz için fırsat gözetm ekte olduğu M usul vila­
yetinin Umadiye, Zaho, Ukre, Zibar ve duhûl kazalarında kürtceyi
lisanı resm i ittihaz ettiği ve k ü rt cemiyetleri vucude getirerek kürt-
iük propagandası yaptırm akta ve M usul vilayetindeki Türklüğü
K ürtleştirm eye çalışm akta olduğu ve iki ay evvel Revandizde İngiliz

120
¡zabitlerde Erbiİ m utasarfı K enküklü Y akupzade Mecit efendinin ve
Rivandiz kaym akam ı Sıdıt ve bir takım k ü rt ağalarının iştirakile bir
kongre akdedildiği ve k ü rtlü ğ ü n ihyası ile tevsii ve tarakkisinin bu
kongrede görüşüldüğü h a b e r alınm ıştır.
2 — İngilizlerin İraktaki faaliyetlerine ve hududum uz civarına
anasırı m uzuriyeyi yerleştirm ek hususundaki gayretkeşliğine diğer
bir delil olan 7/Eylül/927 tarihli ikdam gazetesindeki m akale calibi
dikkattir. Sabık erm eni m ebuslarından m ürekkep olan şimali Irak ta
tetkikata m em ur edilen Komisyonun Irak hüküm etine verdiği rapor
üzerine mezkûr hüküm etin hususi ibir k an u n ile Ira k ’ta 15 bin erm eni
m uhacirinin kabulüne rnüsade etmesi ve iş bu m uhacirlerin iskânı
için Bağdat-M usul şim endiferinin havik İstasyonu olan Şirkat ile M u­
sul arasında kâin sahhanm (Dicle kenarının) ve Sincar havlesinin
intihap edilmesi ¡tetkik ve m ülahazaya değer b ir meseledir.
3 — İngilizlerin Irak şim alindeki M arularz faaliyetlerinin h e ­
def ve gayesi hudut m ıntıkam ızda aleyhimize m üteveccih b ir u n su ­
ru şuriş ve ihtilal tem in ve bizi daim a bunlarla meşgul etmek, m em ­
leketimiz dahilinde propaganda hususunda b u n lard an istifade etm ek­
tir. Ve bu m aksatla Şimali Irak ta birinci kadem e ¡olarak Erm eni ke­
safetini vucuda getirm ektedir. Irak hüküm eti m uahedenam e m uci­
bince birinci m addede arz edilen m ıntıkada bize m uzır an asır bulun­
durm am ağı taah h ü t etmiştir. B inaenaleyh Irak hüküm etinin ahkâm ı
m uhadenam eye m ugayir olan m erelarz m üsadaatm m menafiimize
m ünafi olduğu arz ve m uktazasm m ifası rica olunur efendim.
E rkânı harbiyei um um iye reisi
M üşir
Fevzi Çakmak»

İngiltere’nin Türkiye aleyhine faaliyetleri bölgede bir süre de­


vam e tm iş tir:
Musul meselesi hakkında zam anın, ik tid ar sözcüsü d u ru m u n ­
daki gazetelerde, şu tarzda yazılar görülm üştür :
«Muahedeler, ekseriya her iki ta ra fı m em nun edecek bir m ah i­
yette olmazlar. B ununla beraber, im zalayanların adâlet dairesinde
haklarını ve m enfaatlerini sağlayan m uahedelerin yapıldığı da va-
kîdir. H er halde M usul’un hâzin talihini tesbit eden son m uahede,
hislerimizi, emellerimizi, tatm in edecek bir m ahiyette değildir. T ür­
kiye b u m uahede ile hüküm ranlık hak ların ı resm î b ir hüccet ile b aş­
kasına devrediyor. «Artık M usul meselesi halledilm iştir» diyebiliriz.

121
Fakat ne eİim m ecburiyettir ki : bu gerçeği ifade ederken yüreğim iz­
de bir g u ru r ve sevinç kabartısı duymuyoruz. Yalnız b ir direkten k a t’î
olarak m üteselli ve em in olabiliriz; H üküm et böyle bir anlaşm ayı k a ­
bul etmekle m antığın, hal ve vaziyetin icaplarına göre 'hareket e t­
miştir. Daima tekrarından fayda um duğum uz b ir h ak ik at v ard ır ki
o da; M usul vaziyetinin bu şekle girm esinde bugünkü ricale hiç bir
m es’uliyet terettüp etmemesidir. Daima düşünm elidir ki, İm parator­
luk idaresi tarafından irtikâp olunan gün ah ların cezasını, C um huri­
yet nesli bir m üddet daıha çekecektir.
Suriye ve Rumeli vilâyetlerim izin elden çıkm asının sebep ve
âm illeri ne ise, M usul’un da hazin talihini tâyin de ayni sebepler âmil
olmuştur.
Cum huriyet hüküm etinin «mümkün»ü istihsalde ihm al etmiye-
ceği tâbiidir. Eğer bugün Musul vilâyetinin Türkiye’ye intikali m üm ­
kün olmamışsa bunun sebebi yeni yeni i'htilâtlara sebebiyet vermeye
ta ra fta r olmadığımıza, sulh ve gelişme içinde iç işlerimizle u ğ raş­
m ağa m ecbur olan Türk milletini, yeni bir m aceraya sevk etm ediği­
mize atf olunmalıdır.»

122
TÜRKİYE - FRANSA İLİŞKİLERİ

Lozandan sonra 'halli gereken m eselelerden ibiri olarak, m em ­


leketimizdeki fransız kolonisinin, Lozan Aridlaşm asının bu husustaki
hüküm lerinin dışına taşan ticari im tiyazlarile, h astah an e ve okullar
gibi im tiyazlardan y a rarlan an diğer k u ra m la rın ayrıcalıklı du ru m ­
ların a son verm ekle ilıgili çalışm alara geçilmişti.
Zam an zam an bahiskonusu Fransız teşekküllerinin direnm esine
m uhatap olunm uş ise de bu ayrıcalıkların kaldırılm ası için titizlikle
h a rcan an çabalar sonucunda bahiskonusu k u ru llar Türk H üküm e­
tinin istediği şekilde bir 'tatbikata ulaştırılabilm iştir.
Lozandan sonra, yabancı eğitim müesseseler! benzeri Türk mü-
esseselerinin tabi oldukları bilcüm le k an u n ve n izam lara tabi ola­
caklardı. Öğretim in düzenlenmesi husu su n d a Türk H üküm eti tatb i­
k at yönünden de yeni düzenlem elerde bulunacaktı. Y abancı okullar
bu yeni durum u kabul etmek istemediler, bazı okullar ta rih coğraf­
ya derslerinin Türk öğretm enlerce okutulm ası gerektiği, okutulan
kitapların m uhtevasının milli görüş ve çıkarlarım ıza uygunluğunun
tarafım ızdan kontrol edilmesi gibi m uhtelif yönlerden okulları teftiş
hakkım ızı kabul etm eyerek b u n a m ani olmak için bir m üddet çareler
aradılar.
M evcut hususi m ektepler talim nam esine riayet edilmemesi alı­
şılmış bir durum du. Talim atnam eye göre «Türkçeden gayrı lisanla
tedrisatta bu lu n an mekâti'bi hususiyetle ta rih ve coğrafya dersleri
Türk m uallim leri tarafın d an Türkçe o larak tedris edilecek ve Türkçe
lisanının yine Türk m uallim leri tarafın d an tedrisi m ecburi olm akla
beraber bu derse tahsis olunan saatler Türkçenin talim ini tem in ede­
cek m iktarda olacaktır.»
Yeni Türk H üküm eti bu ve benzeri hu su slara ta tb ik a tta ne de­
rece riayet olunduğuna dair teftişlerini ısrarla gerçekleştirm eğe ça­
lışmıştı. Y ukarıdaki esasların Fransız okulları tarafın d an benim sen­
mesi kolay olmamıştı. İstanbuldaki Milli Eğitim teşkilâtım ız alm an
k a ra rla rın uygulanm asında güçlüklerle karşılaştılar. Karşılıklı yazış­
m a ve resm i denetime, itirazlar devam etti.
Yabancı okullara yeni tatbikatın kabul ettirilm esi için 1925-1926
yıllarına k a d a r uğraşılm ıştır.
123
Fransa, Fransız kolonisinin ticari im tiyazları ile hastalıaııelerin
im tiyazlarının kaldırılm asında genel olarak anlayışlı davranm ış sayı­
labilirse de Suriye hududu m es’elesinde inatçı bir tutum la m es’elenin
çözümlenmesinde kazançlı çıkabilmek için çaba sarfetm iştir.
20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız A ndlaşm ası ile Türkiye-Su-
riye hududu tesbit edilmiş, İskenderun bölgesi için bir özel rejim
kabul edilmişti. D aha sonra Bozanda bu hü k ü m ler teyiden zikredil­
mişti.
F ransa Suriye m andasında uyguladığı adem i m erkeziyete sadık
kalmış, 1921 Andlaşmasile İskenderun için kabul edilen özel rejimi
de m uhafaza etmişti. 1926 yılı M art ayında İskenderun sancağının
bağımsızlığı ilân edildi.
1926 yılının H aziran aym a gelindiğinde Suriyenin itirazı ve İs­
kenderun Sancağı M eclisinin rızası ile îskenderunun Suriye içersin­
de mulhtar bir bölge o larak kalm asına k a ra r verildi.
İskenderun konusu Fransa ile ilişkilerimize z a ra r verm em iş ise
de Suriye hududunun tesbiti meselesi iki ülke arasındaki ilişkileri
zedelemiştir.
Türkiye-Suriye hududunu tesbit işinin 1921 yıllarında k u ru la ­
cak bir m uhtelit kom isyona tevdi edilmesi öngörülm üşken ba'hisko-
nusu komisyon ancak 1925 yılı sonuna doğru teşekkül edebilmiştir.
Mesele b u kom isyonda da halledilem emişti.
M eselenin çözümlenmesi ancak 1926 yılının Şubat ayında tem as­
larda bulunm ak üzere A n k ara’ya gelen Fransız temsilcisi ile yapılan
görüşm eler sonucunda m üm kün olm uştur.
18 Şubat 1926 tarihinde görüşm eler bitmiş ve bir Sözleşme, 5 Pro­
tokol ile imza Protokolü yapılmıştır.
F ransa birkaç ay m etinleri im zalam aktan im tina ettiğinden Söz­
leşme b ir süre parafe edilmiş şekli ile kalmıştı. Buna sebep İngiltere
ile Musul m eselesinden doğan ihtilafın bu tarihlerde had safhasına
gelmesi, h a tta bir harp tehlikesinin dâhi belirmiş olması idi. >Bu hal
Fransa için önemli ve yeni şa rtla r yaratabilirdi. Sözleşmeye konulan
bazı hüküm ler ise Fransanm gerektiği takdirde İngilterenin yanında
yer alm asını önleyici m ahiyette idi. Fransa olayların gelişmesini bek­
ledi. Sözleşmenin F ransa tarafın d an im zalandığı «tarihin Musul ihti­
lafının kesin olarak hallinden bir kaç g ü n öncesine tesadüf etmesi
Fransam n bu tutum unu belirler.

124
18 Şu!bat 1926 parafe edilen ve 30 Mayıs 1926 da im zalanan Türk-
Fransız sözleşmesi 7 H aziran 1926 da Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafın d an Musul Meselesini sonuçlandıran Türk-îngiliz-Irak Andlaş-
m ası ile birlikte aynı tarihte tasdik edilmiştir.
Cizre-Nusaybin sınırının tesbiti m eselesinin sonuçlandırılm ası
ise 1930 yılm a k a d a r sürm üştür.

Suriye ve Irak ile hudut ve kom şuluk m uahedelerinin tasdiki


m ünasebetile 7 Haziran 1926 tarihinde Büyük Millet Meclisinde
irat edilen nutuk

«A rkadaşlar.
Bugün huzuru tetkik ve tasvibinize arzettiğim Türkiye - İrak
hudut ve iyi kom şuluk M uahedenam esi h udut ve iyi kom şuluk Mu-
ahedenam esi h u d u t inzibatına dair tanzim edilen birkaç maddeyi
ihtiva ve Brüksel h a ttı hududunu h attı k a t’î olarak ifade etm ektedir.
Şurasını da derhal arzetm eğe m ecburum ki, h u d u t üzerinde
bize bin kilom etre m urabbam da lehimize tash ih at ilâvesini teklif
ettiler. Esasen davam ızın böyle bin veya iki bin kilom etrelik arazi
davası olmadığını söyliyerek bu teklif olunan araziden de sarfm a-
zarla b ü tü n Musul Vilâyetinden m üstakil Irak Devleti lehine fe ra ­
gati prensiplerim ize daha uygun bulduk.
Hiç şüphe etm iyorum ki, zahirî bir sükûn içinde derunî m üthiş
tehacüm ve teessü rattan m ütevellit asabiyetle b u sözlerimi mün-
failâııe ve sukutu hayal içinde diııliyen arkadaşlarım ın Cenevre’de
serdettiğiniz delâil ve m ü n ak aşattan sonra b u neticeyi mi bize g e ti­
recektiniz diye yüzüme haykırm ak için sabırsızlandıklarını âdeta
görüyor (gibiyim.
«a

A rkadaşlar, bu es’ilei varideye karşı derhal cevap vereyim. O


delâil kıymeti hukukiyelerini elân tam am ile m uhafaza etm ektedir­
ler. Filhakika birçok vicdanlarda yer etmiş olm asına rağm en bugü­
nün beynelmilel m üessesatı huzurun d a ve siyasî zevatın reyleri üze­
rinde m üesir olm am ıştır.
Ta Lozan’danberi m uallâk d u ran bu m eselenin m uhtelif zam an­
larda hâd vaziyete girm ek istidadını gösterm esi sükûn ve h u z u r için-
ad*

de m uallâkiyetini idam enin tem in edilemiyeceği tecrübe ile ta h a k ­


kuk etmiştir.

125
Bir ta ra fta n Cemiyeti Akvam Meclisi tavassut ve telif vazife­
sinden ayrılarak lıakem rolünü kendi kendine bahşedince hukuku
hüküm ranîm ize taallûk eden herhangi bir m eselenin dahi herhangi
bir hakem huzurunda veya hususî reylerini Hariciye V ekâletlerin­
den alan siyasî bir vaziyet önünde k a ra rla rın ın m ahiyeti herne
olursa olsun reyimiz inzim am etmedikçe ittihaz edecekleri k a ra r le­
himize dahi zühûr etseydi gene kabul edemezdik.
Nasıl ki işbu lâyetelzelzel noktai nazarım ız k a ra rd an evvel ale­
nen izhar ve iblâğ olunm uştur.
Diğer ta ra fta n inkişaf ve istiklâllerine engel olmak şöyle d u r­
sun saadet ve ikballerini ezcanüdil tem enni etm ekte bulunduğum uz
Irak halkının nazarında hakikati mesele tebeddülâta uğrıyarak
hak larında halisane fikirlerim iz hususunda tereddütler vücuda ge­
liyordu.
H ülâsa sakıt im paratorluğun hal ve tanzim ini neslimize tevdi
ettiği birçok mesaili azîmei hayatiyenin milletim izin âleme destan
olan m ücahedeleri sayesinde hüsnü halle intaç edilirken milli inkı­
lâbımızın sem eratı zaferinin bir an evvel istihsali ve sulhu tehir et­
memek için büyük bir kiyasetle halli tehir edilmiş olan b ir iki m e­
seleden başlıca olan Türkiye - Irak hududu işinin artık bir şekli h a l­
le isal zam anı hulul etmiş bulunuyordu.
Şarkı Karipte başlıca kuvveti temsil eden Türkiye C um huriye­
tinin en esaslı m ihveri siyaseti inileli m ütem eddine arasında b ir
u n su ru intizam ve terakki olarak çalışm ak olduğundan cihanın ve
Şarkı Karibin sulh ve huzûru ve Irak ’m istiklâlü saadeti nam ına
Büyük B ritanya İm paratorluğu ile m ünasebatım ızı norm al bir h a ­
le getirm ek için yegâne m uallâk kalan bu arazi meselesinde feda­
k ârlıklara katlandık.
Suriye itilâfnam esile Suriye hududunun tatbik ve tah titı işi de
bundan daha çok az gayri m em nunane ve fak at F ransa ile m ünase-
batımızın. m ukaddim ei inkişâfı olması telâfisile ve taliken halledil­
miş bulunuyor. Binaenaleyh Irak hududu meselesinin hal ile Türki­
ye C um huriyetinin bilûmum h u d u tları artık tesbit edilmiş oluyor. Bu
m ünasebetle beyan ederim ki bu yeni m uahedat Hükümeti Cumhu-
riyece takip edilmekte olan siyaseti umumiyede herhanlgi b ir tahav-
vülü ifade etmez. Sulha m uhabbeti ve cihanı medeniyetle iyi geçin­
mek arzularını bilhassa tebarüz ettirir. Hükümeti C um huriyenin si­
yaseti um umiyesinde şark devletlerde akdetm iş olduğu m uahedeler
bütün kıym etlerini m uhafaza etmektedir.
Nihaî m aruzat o larak işin sükûnetle ve sulha m uhabbet hisle-
rile m ütalea olunarak k a ra r verilm esini istinham ederim.»
126
No : 352 Türkiye C um huriyeti ile beynelm ilel ukut mucibince Suriye
ve Lübnan üzerinde haiz olduğu salâhiyete m üsteniden h arek et eden
Fransız C um huriyeti ‘a rasında m üm za m uhadenet ve m ünasebatı
hasem ei hem civarî m ukavelenam esinin tasdiki hakkında kanun

7 H aziran 1926

(Resmî Caride ile neşir ve ilâ n ı: 25 Ağustos 1926 - Sayd • 455)


K anun No : 910
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile Beynelmilel uk u t m ucibin­
ce Suriye ve Lübnan üzerinde haiz olduğu selâhiyete m üsteniden
h arek et eden Fransız C um huriyeti arasın d a 18 Şubat 1926 tarihinde
tanzim ve 30 Mayıs 1926 tarihinde imza kılm an m uhadenet ve mü-
nase'batı hasenei hem civarî m ukavelenam esi kabul ve tasdik olun­
m uştur.
Madde 2 — Bu k an u n neşri tarih in d en m uteberdir.
Madde 3 — Bu kanunun icrasına îcra Vekilleri Heyeti m e­
m urdur.
Türkiye C um huriyeti ile beynelm ilel u k u t m ucibince Suriye ve
Lübnan üzerinde haiz olduğu salâhiyete m üsteniden h arek et eden,
Fransız C um huriyeti arasında m üm za m uhadenet ve m ünasebatı
hasenei hem civarî m ukavelenam esi

Türkiye C um huriyeti H üküm eti


Ve beynelm ilel ukut mucibince Suriye ve Lübnan üzerinde haiz
olduğu selâhiyete m üsteniden h arek et eden,

Fransa C um huriyeti H üküm eti


A ralarında m evcut revabıtı m u hadenetkâranenin teşyidi ve 20
teşrinievvel 1921 tarihli A nkara İtilafnam esi esasatı dairesinde bir
ta ra fta n Türkiye ve diğer ta ra fta n Osm anlı İm paratorluğundan ay­
rılan ve Fransa C um huriyeti ta h tı nüfuzunda b ulunan m em leketler
beyninde m ünasebatı hasenei hem civarî tesisi arzuyu m ütekabil ile
m ütehassıs olarak bu bapta bir m ukavelenam e akdini k a ra rla ştır­
m ışlardır. Ve m urahhasları olarak

127
Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyi
Ve Meclisi Âyaıı âzasından, nuzzarı sabıkadan, Suriye ve Lüb­
n a n ’da Fransa C um huriyeti Fevkalâde Komiseri Mösyö (de juvenel) i
tâyin etm iştir.
M üşarünileylıim a usulüne m uvafık ve m uteber görülen salâlıi-
yetnam elerini teatiden sonra ahkâm ı âtiyeyi k a ra rla ştırm ışla rd ır:
Madde 1 — Türkiye Cum huriyeti ve Osmanlı İm p arato rlu ğ u n ­
dan. ayrılan ve Fransa Cum huriyeti tahtı nüfuzunda b u lu n an m em ­
leketler h er zam an m ünasebatı dostane ve hüsnü hem civarı idame
edeceklerdir. İşbu m ukavelenam e ile tespit edilen m üşterek h u d u tla ­
rını tecavüze ne teşebbüs ve ne de m üsaade edeceklerdir ve bu h u ­
susta m erbut üç num aralı protokolda derpiş edilen tedâbiri ittihaz
edeceklerdir. B itaraflık kavaidini m ütekabilen tatbika azm ettikle­
rinden yekdiğerine karşı tevcih edilecek bir gûna ta arru zu teşvik ve
ne de buna m üzaherat etmiyeceklerdir.
Madde 2 — İşbu m ukavelenam enin mevkii m eriyeti vaz’ını ta ­
kip edecek iki ay zarfında sureti m ahsusada ve m asarifi m üştereken
tevsiye edilmek üzere tâyin edilecek b ir (Türk - Fransız) komisyo­
nu, 20 teşrinievvel 1921 tarihinde A n k ara’da imza edilen m uahede­
nin 81 inci m addesinde m u sarrah hudut dairesinde ve m ukavelei
haziranın birinci lâhikasm ı teşkil eden tahdidi hudud protokolünde­
ki tasrih at ve tatbikat nazarı itib ara alın arak hud u d u n tahdidine
m übaâeret edecektir. Mezkûr protokol ile m erbut h a rita arasında
tehalüf halinde, protokol m uteber olacaktır.
Madde 3 — Anasıl Osm anlı İm paratorluğundan ayrılıp Fransa
Cum huriyeti tahtm üfuzunda bulunan arazi ahalisinden on sekiz y a­
şını mütecaviz ve işbu m ukavelenam enin hini im zasında Türkiye’de
m ukim ve hazır bulunan eşhas bu m ukavelenin mevkii m eriyete
vaz’m dan itibaren altı ay zarfında işbu arazide cari olan tabiiyeti
ihtiyar etm ek salâhiyetini haizdirler. Bâlâlda mezkûr m ühlet z ar­
fında hakkı hiyarlarm ı istim al etmiş olanlar bunu takip eden on iki
ay zarfında, ikam etgâhlarını Türkiye haricine nakle m ecburdurlar.
Türkiye arazisi üzerindeki emvali gayrim enkulelerini m uhafaza e t­
mekle serbest olacaklardır. Ve her nevi emvali m enkulelerini b era­
berlerinde götürebileceklerdir. Bundan dolayı kendilerine ne ihraç,
ne ithal için hiç b ir harç veya resim tarholunm ıyacaktır.
Zatüzzevç k adınlar zevçlerinin tabi olduğu şeraite tabidirler
ve on sekiz yaşından dûn olan çocuklar bu m adde ahkâm ı tatb ik a­
tının her sâhasm da ebeveyninin şeraitine tabi olacaklardır.

128
M adde 4 — Ösm anlı İm paratorluğundan ayrılıp F ransa C um hu­
riyeti tah ti idaresinde bulunan arazideki Türk tebaası ve işbu arazide
tesis olunan hüküm etlerin Türkiye’de m ütem ekkin teb aaları ikam et
hukuk ve şeraiti hususunda en ziyade m azharı m üsaade millet m u­
am elesinden m üstefit olacaklardır.
M adde 5 — Osm anlı İm paratorluğundan ayrılan arazide ihdas
edilip Fransa C um huriyeti ta h tı nüfuzunda bulunan hüküm etlerin
T ürkiye’deki tebaasının him ayesi Türkiye H üküm eti veya Türk m e­
m urini m ahalliyesi nezdiııde alelusul m em uriyetleri tasdik edilmiş
olan Fransız siyasi mümessil ve konsolosları tarafın d an tem m edi­
lecektir. M ütekâbilen Suriye ve L übnan’da Türk 'tebaasının him aye­
si, F ransa hüküm eti nezdinde alelusul m em uriyetleri tasdik edilmiş
olan Türk siyasi m üm essilleri veya P aris’teki Türkiye Elçiliği vası-
tasiyle usulü m uktaziye dairesinde alınacak Fransa H üküm etinin
ruhsatnam esini haiz olarak Suriye ve L übnan’da bulunan Başşah-
bender; şehbender vekilleri veya m em urini şehbenderiye tarafın d an
temin edilecektir.
Madde 6 — Tarafeyni âliyeyni âkıdeyn; iadei m ücrim in h u su ­
sunda, işbu m ukavelenam eye m erbut 2 n u m aralı protokolda k a ra r­
laştırılan usul hakkında m utabıktırlar. M ezkûr protokol ahkâm ı h u ­
dut havalisindeki kaçakçılık ve eşkiyalığm im kânı m üsait olduğu
m ertebe ve sürati m atlube ile tenkili zım m m da Devleteyni âliyeyni
âkideynin taah h ü d atı m ütekabilesine halel iras etmez.
Madde 7 — Tarafeyni âliyeyni âkideynden h er biri işbu m uka­
velenam eye m erbut 3 num aralı protokolda m u h a rre r şerait dâhilin­
de, arazı üzerinde, diğerine m üteveccih h arek âtın önünü alm ak ve
ona m ani olm ak için tedaibiri lâzım enin ittihazını ta ah h ü t ederler.
Madde 8 — M emleketeyn arasında m ünasebatı ticariyenin tes­
hili ve 28 Temmuz 1925 tarihli güm rük m ukavelenam esinin en iyi
şerait dâhilinde tatbiki zım nında tarafeyni âkideynin güm rük ida­
relerinden h er biri iki mem leketi alâk ad ar edebilecek m esaili m ü te­
ferrikayı tetkik etm ek için birer mümessil tâyin edeceklerdir.
Bu mesail ez’ancüm le :
H er türlü kaçakçılığın önünü alm ak çareleri,
H ududda, hem güm rük ve hem m urakabe m uam elâtı ifa
edilmek üzere, m uhtelif istasyonlar tesisıf güm rük m uam elâtının
tanzim i ve sadeleştirilmesi,

129
Tarafeyn güm rük idareleri için h er iki m etin aynı kıym eti haiz
olmak üzere Türkçe ve Fransızca m u h arer güm rük vesaikinin k a ­
bulü,
Bir ta ra fta n M eydanıekbez - Çoban'bey ve diğer ta ra fta n Ço-
banbey - N usaybin h atları üzerinde tran sit suretiyle m ünakalâtın
teshili için tatbik edilecek tedabir.
Tarafeyni âliyeyni âkıdeynin m urahhasları, kavanin ve niza-
m atı m evzuaıım tadilini icabet tirm eyecek m esailin kâûfesini doğru­
d an doğruya halletm eğe salâ'hiyettar olacaklardır.
M urahhasların kavanin ve nizam atı m evzuaıım tadilini icabet­
ti ren m u k arreratı m ütekâbilen b ir ta ra fta n Türkiye Cum huriyeti
H üküm etinin ve diğer ta ra fta n Suriye ve Lübnanı K ebir’de F ransa -
Cum huriyeti fevkalâde kom iserinin tasvibine arzedilecektir. M u­
rah hasların ilk içtimai b âlâda mezkûr g ü m rü k m ukavelenam esinin
tasdikm dan en geç bir ay sonra, H alep’te akdedilecektir.
Madde 9 — H ududun h er iki tarafın d an beş kilom etreden dûn
bir mesafede m ütem ekkin eşhas arazisi üzerinde m ütem ekkin bu ­
lundukları nevahi m üdürleri tarafın d an m ûta senelik bir h u d u t vesi­
kası ibrazı ile ticaret veya ziraatlerinin ihtiyacatı için, mezkûr h u ­
dudu serbestçe geçmek ve derinliği beş kilom etreyi tecavüz edemiye-
cek bir sahada seyrüsefer etm ek hakkını haiz olacaklardır.
M adde 10 — A n k ara’da 20 teşrin 1921 tarihinde imza edilen
itilâfnam enin 13 üncü maddesinde m u sarrah g ü m rü k ve vergi den
h udut ahalisini ne şerait dahilinde m üstefit olabilecekleri, m uafi­
yetlerin tarafeyni âkideyn beyninde bir ihtilâfa mevzu teşkil ede­
cek ve bunlardan h e r biri bu hususta sahibi ihtisas ikişer mümessil
tayin edeceklerdir. Bu m üm essiller işbu m ukavelenam enin m eriye­
tini takiben bir ay zarfında H alep’te içtim a edeceklerdir.
Madde 11 — Pozantı-Nusaybin h attı üzerinde icra edilecek
dem iryolları nakliyatı hususunda tarafeyni âliyeyni âkideyn sivil
nakliyat için dört num aralı ve askeri nakliyat için beş n u m aralı ve
her ikisi işbu m ukavelenam eye m erbut protokoller ahkâm ının d er­
hal tatbikini kararlaştırm ışlardır.
Madde 12 — Türkiye ile Osmanlı İm paratorluğundan ayrılıp
Fransa Cum huriyeti tah tı nüfuzunda bulunan m em leketler beynin­
deki usulü sihhiye tarafeynin iltihak etmiş oldukları m er’i beynelm i­
lel m ukavelâtı sıhhiye ve betahsis 17 kân u n u san i 1912 tarihli Paris
m ukavelesinin ahkâm ına tabi olacaktır.

130
Tarafeyni âliyeyni âkıdeyn her türlü em razı hayvaniye ve ne-
batiyenin sirayetine ve tevessuuna m ani olmak için tedabiri lâzime
ittihazını ta a h h ü t ederler, bunun için birbirilerine faydalı her m alû­
m atı tebliğ edeceklerdir.
Çekirge istilâsına k arşı m ücadele için m üştereken tedabiri m ah ­
susa ittihaz edilecektir. Bâlâda zikredilen tedabiri um um iyeden m a­
ada, hududa yakın m ahallerin m em urini kendi havalilerinde zuhur
edecek em razı hayvaniye, nebatiye ve sariye vuk u atın ı birbirlerine
ihbar edeceklerdir. Aynı m em urin m ütekâbilen birbirini göçebe aşi­
retlerin ahvali sıhhiyesinden m ütem adiyen h ab erd ar edeceklerdir.
Madde 13 — 20 Teşrinievvel 1921 tarihli A nkara îtilafnam esi-
nin 12 nci m addesine tatbikan, F ransa fevkalâde kom iserliğinin m a ­
rifeti ile ve iki yüz bin fran g a baliğ oluncaya k a d ar Suriye hesabına
Kovik suyunun m iktarını tezyit veya F ırat’tan su alm a veyahut bu
iki usulü mezç suretiyle hali hazırda «Kovik» sularıyle ıska edilen
meııa tıkın ve Halep şehriyle m m takasınm ihtiyacatm ı tatm ine m ü­
sait bir program tespit edebilmek için derhal tetk ik ata b aşlanıla­
caktır.
Türkiye H üküm eti bu tetkikata m üzahereti tâm m ede bulunaca­
ğı gibi bu program ın husulü için icap eden am eliyat hakkında m en­
faati um um iye k a ra rı ısdarını taaJhhüt eyler.
M adde 14 — Tarafeyni âliyeyni âkıdeyn, beyinlerinde tahad-
düs edebilecek ve diplomasi tarikiyle halli kabil olam ıyacak olan
ihtilâfatı berveçhizir vesaiti m uslihane ile halletm eğe taah h ü t
ederler.
İhtilâf, iberveçhi âti teşekkül edecek bir kom isyona havale edi­
lecektir.
Tarafeynden h er biri ihtilafın m ahiyetine göre b ir veya iki m u­
rahhas tayin edecektir. M ütekabil m u rah h aslar h er halde adeden
m üsavi olacaklardır. Şayet Komisyonda ihtilaf hasıl olmaz ise bu
komisyona b itaraf telakki edilen m em leketler tebaası m eyalım dan
intihap edilmiş b ir veya üç âza terfik edilecektir.
Tarafeyn, ihtilâfın hallini, m üttefikan intihap edilmiş bir h ak e­
me havale veya iltihak ettikleri veyahut edecekleri beynelmilel mu-
kavelâtta m uayyen usul dairesinde Lalıey"M ahkem esine m üracaat
etm ek salâhiyetini m uhafaza ederler.

131
Madde 15 — İşbu m ukavelenam e tasdik edilecek ve tasdikna­
m eler A n k ara’d a teati edilecektir.
Madde 16 — İşbu m ukavelenam e hudud m üstesna olm ak şar-
tiyle tasdiki anından itibaren ve beş sene m üddetle mevkii m eriyete
girecektir.
Atiyen, m ukavelenam e, tarafeyni âkıdeynden biri vâdesinden
altı ay evel hitam verm ek arzusunu izhar etmediği takdirde, sene­
den seneye ve bir sene m üddetle kendiliğinden tem dit edilmiş addo­
lunacaktır.
Tasdikan lilm akal işbu m ukavelenam eyi usulüne m uvafık salâ-
hiyetnam eleri haiz olan Türkiye Cum huriyeti Hariciye Vekili, İzmir
M ebusu Dr. Tevfik Rüştü Beyefendi ve nüzarı sabıkadan, Fransa
H üküm etinin Türkiye Sefiri Albert Saro, cenapları imza eylemiş­
lerdir.
A nkara’da : 30 Mayıs 1926 tarihinde tanzim edilmiştir.
A. Saro Dr. Tevfik Rüştü

Adana - Mersin dem iryolunun satın alınm ası m e se le si:


K urulduğu tarihte elinde hiçbir demiryolu bulunm ayan Türkiye
C um huriyeti Hükümeti kapitülasyonlardan ve m em leketin h er ya­
nına dağılmış bulunan iktisadi külfetlerden tam am en k u rtulm ak az­
minde idi.
Bu çabalardan olmak üzere, bir Fransız şirketi tarafın d an işle­
tilm ekte olan Adana-M ersin demiryolu 10 Ocak 1929 çıkarılan 1575
sayılı k anunla satın alınm ak istenildi. Bu defa da Fransanm yeni
bir itirazı ile karşılaşıldı. A ncak A lm anya’da vuku bulan son siyasi
gelişmelerle Fransa pek tabii ki yakınan ilgileniyordu. Aynı ta rih ­
lerde Türkiye Balkan A ntantının kurulm ası hazırlıklarına girişiyordu.
B alkanlardaki gelişm elerin bu yönünden m em nun olan Fransa bahis-
konusu demiryolu kesim inin satın alınm ası konusunda çıkardığı güç­
lüklere son vermeyi uygun bularak aynı yılın H aziran ayında bir a n ­
laşm aya varıldı ve demiryolu satın alındı.
Reisicum hur Gazi M ustafa Kemal T.B.M. Meclisinin III.ncü dev­
re üçüncü toplantı planı 1 Kasım 1929 tarihli açış n u tkunda bu konu­
ya şöyle tem as etm iştir :
Büyük Millet Meclisinde son beyanatım ızdan bugüne k ad ar g e­
çen bir sene zarfında, vatan d a yeniden 445 kilom etre dem ir yolu dö­

132
şenmiştir. Bir seneye k a d ar da, yeniden 500 kilom etre döşenmesi
m ukarrerdir.
E rzurum h a ttın a ait, fenni ve ihzarı am eliyat h araretle devam
etm ektedir.
M ersin-Adana Demiryolu, devlet dem ir yolları işletmesine ilhak
edilmiştir. K anaat ve itim at veren bu sade ra k a m lar ve hadiselerle
beraber, arzedeyim ki, yeni açılan dem iryollarının ilk seneleri için
zaruri olan işletme açıkları dahili olduğu halde, um um işletme kendi
kendini idare etm ektedir.

133
OSMANLI BORÇLARI

Lozan K onferansı devam ederken, dış borçlar meselesindeki sa­


vunm am ıza karşı çıkan Fransa enerjik itirazlarda bulunm ak sureti-
le hey’etimize büyük güçlükler y aratan bir devlet olarak K urtuluş
savaşı yıllarında topladığı sem patiyi kaybetm işti. Fransanın özellik­
le bu mesele ile en çok ilgilenen bir devlet olması diğer devletler ta ­
basına kıyasla çok sayıda Fransız vatandaşının bu im tiyazlardan
istifade etm ekte olması ve bu kim selerin m ühim m ik tarlara v aran
y atırım larda bulunm uş olm alarından ileri geliyordu. Bundan böyle
Lozanda Osm anlı borçları meselesine bir çözüm yolu bulunam am ış
halli daha ileriki tarihlere bırakılmıştı.
Andlaşm a m es’eleye prensipler koym ak ve borçların tesviyesi­
nin tatbikatına ait ayrıntıları tesbit etm ek üzere bazı teşekkülleri
görevlendirm ekle yetinmişti.
Meselâ A ndlaşm anm 46 ncı m addesinde borçların yüküm lülü­
ğünü paylaşacak devletlerin hangileri olduğu belirtilm ekte, 47 m ad­
dede ise diğer bazı m addelere atıfta bu lunularak bu m addelerde ön­
görülen esaslara uyularak, borç yüküm lüsü devletlerden herfbirine
düşen senelik taksitlerin m iktarını tayine D uyunu Umumiyei Osm a­
niye Meclisi (Le Conseil de la Dette Publique Ottomane) adı verilen
bir kuruluş görevlendirilm ekte idi.
Bu durum da bıra/kılan Osmanlı borçları meselesi Lozandan son­
ra halli gereken bir konu olarak Türk H üküm etini m üteakip yıllarda
hayli uğraştırm ıştır.
Türkiyenin Paris Büyükelçisi Fethi bey ile ilgili devletlerin ala­
cakları adına hareket eden Osmanlı D uyunu Umumiyesi ilgilileri a ra ­
sında uzun süren görüşm eler neticesinde Pariste 13 H aziran 1928 ta ­
rihinde bir anlaşm aya ulaşıldı.

134
No : 23 — Türkiye C um huriyeti ile Osm anlı D üyunu Ümumiyesi
hâm illeri nam ına hareket eden zevat arasında tanzim ve imza
olunan 13 H aziran 1928 tarihli M ukavelenam e ile bu M uka­
velenam eye lahika olmak üzere Türkiye C um huriyeti ve
Osm anlı D üyunu Ümumiyesi Meclisi İdaresi arasında
tanzim ve im za kılm an 13 H aziran 1928 tarihli
İtilâfnam eniıı tasdikına dair K anun

1 K ânunuevvel 1928

(Resmî Gazete ile neşir ve ilânı : 15 K ânunuevvel 1928 - S a y ı 1066)


K anun No : 1367
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile Osm anlı D üyunu Umumi-
yesi hâm illeri nam ına hareket eden zevat arasında P aris’te 13 H a­
ziran 1928 tarihinde tanzim ve imza olunan M ukavelenam e ile mez­
kûr M ukavelenam eyi lâhika olm ak üzere aynı tarih te P aris’te T ürki­
ye C um huriyeti ve Osm anlı D üyunu Ümumiyesi Meclisi İdaresi a ra ­
sında tanzim ve imza edilen itilâf nam e :
A — M ukavelenam enin ikinci m addesinin dokuzuncu fıkrasın­
da mezkur ikram iyeli tahvilâtın Türkiye’ye ait olduğu teslim edilen
m iktar haricindeki kısmı ve M ukavelenam enin 15 inci m addesinin
2 bent (d) sinde ve İtilâfnam enin dördüncü ve beşinci m addelerinde
m ezkûr T rablusgarp ve ihtiyat serm ayelerinin kezalik Türkiyeye ait
olduğu teslim edilen m iktarları haricindeki akşam ı üzerinde Türkiye’­
nin hukuku m ahfuz kalm ak ve gerek m ephus tahvilât gerek m ephus
serm ayeler Türkiye ile alâk ad ar devletler arasındaki ihtilâf hallo-
luncaya k a d a r Meclis T arafından tam am en m uhafaza edilmek;
B — İşbu M ukavele ve İtilâf nam e ahkâm ından hiçbiri, 1914 ve
m ütaabıkı senelerinde ihraç olunan Osmanlı evrakı nakdiyesine ait
m uam elâttan dolayı H üküm et ile D üyunu Umumiye Meclisi a ra sın ­
da yapılacak m uhasebe ve tasfiyede Türkiye’ye taallûk eden hukuku
hiç bir veçhile takyit ve talil eylememek kaydı ihtirazileriyle tasdik
olunm uştur.
Kanun lâyihasının tevdii tarihi : 12 Teşrinisani 1928
Müzakere tarihi : 1 K anunuevvel 1928
Madde 2 — Bu kanun neşri tarihinden m uteberdir.
Madde 3 — Bu kanunun ahkâm ı icraya İcra Vekilleri Heyeti
m em urdur.

135
Türkiye Hükümeti Cumhuriyesiyİe Osmanîı Düyunu Um um iyesi
ham illerinin m üm essilleri arasında aktedilen
M ukavelenam e
Paris, 13 Haziran 1928

MUKADDEME

1 — H üküm et m urahhası : Türkiye H üküm eti C um huriyesinin


bu hususta salahiyeti lâzimesini haiz m urahhas sıfatiyle Türkiye’nin
Paris Büyükelçisi Fethi Bey Efendi H azretleri :
2 — Hâm iller m üm essilleri : Heyeti m ecm uası Türk hâm iller
mümessili ile birlikte (Bu m akam filhal m ünhaldır.) Osmanlı Düyu­
nu Umumiyesi Meclisi İdaresini Teşkil eden :
1 — İngiliz Felemenk hâm illeri mümessili Mr. S. C. W yâtt
Fransız hâm illeri mümessili M. F. des Closières
İtalyan hâm illeri mümessili M. B. N ogara
ve kadim tahvilâtı m üm taze hâm illerinin mümessili olmak üze­
re Osm anlı Bankası tarafın d an m üntah ap M. G. Boissière
Osmanlı D üyünü Umumiyesi hâm illeri m enafiine h arek et eden :
2 — (Almanya) Alman hâm illerini .temsil eden b an k alar sen­
dikası tarafın d an m urahhas
M. M. P. Von Schevvabah et K. W eigelt délégués p ar le syndicat
des Banques représentants les porteurs Allemands
(Allemagne)
3 — Anvers (Belçika) Devlet esham ve tahvilâtı hâm illeri sıya-
net için Belçikalı
M. M. M. de Oock et F. V an Roy représentants de l’assocaiation
Belge pour la défense des détentiure de Fonds Publics à Anvers
(Belgique)
4 — Paris (Fransa) daki m üessesati maliye sendikası m üm es­
sili.
M. le Baron de Neuflize représentan t du Syndicat des établisse­
m ents Financier de Paris (F rance).
5 — P aris’teki esham ve tahvilât Fransız cemiyeti mâliyesi m ü­
messilleri.
136
M. M. G. Rendu et E. Regard, représentants de l'association
N ationale des Porteurs Français de valeurs mobilières Paris (France)
6 — Londra’daki ecnebi es'ham ve tahvilât hâm illeri meclisi m ü­
messili.
Mr. S. C. W yatt rep résen tan t du conseil of Foreign Bondholders
à Londres (Grande Bretagne)
7 — Roma tic a ret odaları ve faşist b an k alar ittihadı um um isi
(İtalya) mümessili
M. B. Nogara, rep résen tan t de la Cham bre de Commerce de
Rome de la Confédération G eneral Bancaire Faciste (Italie).
8 — (îsveçre) «Bal» deki bankacılar İsviçre cemiyeti mümessili.
M. M. Visoher, représentant de l’Association Suisse des B anquers
â Bâle (Suisse).

M üzakeratm m evzuu
Eski Osm anlı İm paratorluğu düyunu um um iyesinden Türkiyeye
isabet eden resülm ali itibari ve m ü retteb atı seneviye hissesine mü-
isabet eden resülm ali itibari ve m ü retteb atı seneviye hissesine mü-
mesi (Kısım II, Fasıl 1) ahkâm ına ve düyunu um um iye i m ezkûrenin
m ürettebatı seneviyesinin tevziine m ü ted air 18 N isan 1925 tarihli
hüküm ilâm ına ve işbu ilâm ın icrasını tem inen téblig edilen cedavile
ve keza aynı düyunu um um iyenin resülm al itibarisinin tevzii komis­
yonunun m u k arreratm a ve m u k a rre ra tı mezkûreyi tatb ik an tebliğ
kılm an cetvele istinaden bilittifak hal ve tesviye m aksadiyle P aris’te
içtim a etm işlerdir.
4 — Akdi Mukavele.
C ereyan eden m üzakerat : İşbu M ukavelenam enin tanzim ine
m üncer olmuş zirde m ünderiç şerait dairesinde mevkii m eriyete gi­
rebilmesi için m ükavelein mezkûre, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
nazerı tasvibine arzolunacağı gibi anifüzzikir grupların m üm essil­
leri de Osm anlı D üyunu Umumiyesi hâm illerine m ezkûr M ukavele­
nam eye iltihak tavsiyesinde bulunm ağı ta ah h ü t ederler.
5 —• T arafeynin tarifi
İşbu M ukaveledeki (Hükümet) tabiri Türkiye Hüküm eti Cum-
huriyesini ifade eylediği gibi (Meclis) tâbiri ile de 18 inci m addede
m uayyen şa ra it dâhilinde m üteşekkil hâm ille heyeti temsiliyesi
m u rat olunm uştur.
137
BİRİNCİ BAP

Osmanlı Düyunu um um iyesinin resülm ali itibarî m ürettabatı


seneviyesinden Türkiye’ye isabet eden hisse

MADDE I.
Osmanlı Düyunu Um um iyesinin Türkiye uhdesindeki unsurları:
1 — Borcun nelerden m ürekkep olduğu :
1 — Türkiye’ye terettüp eden Osm anlı D üyunu U m um iyesi:
a) Tütün İdarei inhisariyesi avansı m üstesna olmak üzere,
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan M uahedenam esinin ahkâm ı m âliyesi­
nin birinci faslına m ülhak cetvelin A kısm ında m ünderiç uzun vadeli
istik raza!
Lozan M uahedenam esine m ülhak 12 nci Protokolün ikinci m ad­
desinin birinci paragrafındaki ahkâm ın icrası kaydı ilhtirazisi altında
m üşterekülm enfaa doklar, tersaneler ve inşaatı bahriye istikrazı
işbu m ukaveleden kezalik hariç tutulm uştur.
Binaenaleyh, Hükümetle alâk ad ar şirket arasında cereyan ede­
cek m üzakerat neticesinde mezkûr istikrazın idam esi ta k a rrü r et­
tiği takdirde, ona m ütaallik m ükellefiyetlerin işbu M ukavelenam e­
nin uzun vadeli istikrazlara d a ir ahkâm ına tevfikan ve aynen m ez­
kûr istikrazların tabi olduğu şerait dairesinde altıncı maddede m uay­
yen sabit ve toptan m ürettebatı seneviye üzerinden ifraz edilmesi
m ukarrerdir.
b) Aynı cetvelde ve mezkûr M uahedenam enin 54 üncü m adde­
sinde zikredilen H âzinenin 55 inci m addesinde zikredilen m ü rette­
batı m ütedahileden terekküp eder.
2 — A vansların istisnası
2 — Bu M ukavelename, yalnız yukarda m uayyen üç nevi borç
hakkında kabili tatb ik olup Lozan M uahedenam esine m ülhak cet­
velin B kısm ında zikir ve m ezkûr M uahedenam enin 52 nci m adde­
sinde tasrih edilen avanslar işbu M ukaveleden hariç tutulm uştur.

MADDE II

Uzun vadeli istikrazlar


1 — İstikrazların itibari ve resülm al ve adedi esham ile m ü ret­
tebatı seneviye itibariyle m iktarlarının tesbiti.
138
1 — Osm anlı Düyunu Umurniyesinin Lozan M uahedenam esiııe
tevfikan icra edilen taksim i neticesinde Türkiye’ye isabet eden
uzun vadeli istikrazların itibari resülm al m iktarı ile buna tekabül
eden tahvilatın adedi ve m ürettebatı seneviye m iktari aşağıdaki cet­
velde iraeolunm uştur.
2 — D üyunun m uv ahide ile ikram iyeli Türk tahvillerinin mü-
naziünfih olan resülm allerinin ithali.
2 — Osm anlı Düyunu Um um iyesinin resülm ali itibarisinin tak ­
simine m em ur komisyonu tarafın d an m ezkûr düyün mesul devlet­
lere m übellâğ cetvellerde m ünaziünfih olma üzere; 'gösterilen evvelâ
1.843.848 Türk lirası ve saniyen 437,541 Türk lirası karşıkı cetvelin
4 num aralı sü'tüııunda düyunu m uvahide ve ikram iyeli Türk tahvil­
leri hizalarında irae edilen erkam da m ündariçtir.
3 — 1914 den 1924 tarihine k ad ar ifa edilmiyen m ubayaalı it­
fa la ra tekabül eden faizler.
3 — Birinci p a ra g rafta m üııderiç itibari resülm alin 1914 den
1924 6 A ğustosuna k a d ar ifa edilmiyen m ubayaalı itfalara tekabül
eden kısm ina ait olup Hükümete iadesi Osmanlı D üyunu Um um iye­
sinin itibari resülm alinin taksim kom isyonunun 25 Temmuz 1925
tarihli k a ra rı iktizasından bulunan faiz m iktarı iade edilmiyecektir.
4 — Mevkii tedavülde bulunan tahvillerin ta h rir ve tadadı h a ­
linde Türkiye hissesinin m uhtem el tenakusu.
4 — Türkiye yahut diğer bir devlet tarafın d an şeraiti icrası
Meclis ile bilittifak tesbit edilmek üzere bir m uam elei resmiye neti­
cesinde O sm anlı D üyunu Umurniyesindeıı mevkii tedavülde bulunan
uzun vadeli istikraz tahvillerinin ta h rir ve tadadı icra edilip mez­
kûr m uam elenin bidayetinden itibaren on beş senelik bir m üddetin
hitam ında ta h rir ile tebit edilecek tahvillerin adedi ile 1924 tarihinden
itibaren itfa edilen tahvilât adedinin m ecm uu taksim komisyonu
tarafından tesbit edilip 6 Ağustos 1924 tarihinde mevkii tedavülde
bulunan Düyunu U m um iyenin itibari serm ayesinden Türkiye hisse­
sinin tâyinine esas teşkil etmiş olan tav ilât yekûnundan dûn olduğu
takdirde birinci p a ra g rafta m ünderiç tablonun 4 ve 5 n u m aralı sü­
tu nlarında Türkiye tarafın d an filhal deruhde olunan m ekadir re-
resülm alin bu suretle tezahür eden tenakusu ile m ütenasiben tenzi­
lâta tabi olacaktır. Bu tenzil yukarıda tesbit edilen on beş senelik
m üddetin hitam ında Türkiye’nin zimm etinde kalan m ütedavil ta h ­
vilât üzerinden icra edilecektir.

139
İkramiyeil Türk Tahvilâtının tabi tutulacağı usul
5 — İkram iyeli Türk tahvilâtının m iktarı itibarisi ve bu istik­
razın m ürettebatı seneviyesi yekûnu
5 — İkram iyeli Türk tahvilâtı resülm ali itibarisi 180,36 frank
kıym etine tenzil edilmiş olduğu halde faiz getirm iyen tahvilât olarak
kalacaktır.
7 num aralı fıkra ahkâm ı m ahfuz kalm ak şartıyle ve Osmanlı
Düyunu Um umiyesinden mesul olan devletlerin heyeti m ecm uasına
terettüp etm ek üzere bu istikraza m uhassas taksiti seneviye yekûnü
170.000 Türk lirası olarak tesbit edilmiştir.
6 — İkram iyeli Türk tahvilâtının tarzı itfası
6 — İkram iyeli Türk tahvilâtının itfası aşağıdaki tarzda y a­
pılacaktır.
a) Evvelemirde mevkii tedavülde bulunan tahvilât üzerinde
m ünderiç itfa plânına tevfikan Osmanlı D üyunu U m um uyesinden
mesul devletlerin heyeti um um iyesi hesabına keşideler icrası su­
retiyle :
1924 Teşrinievvelinden (dâhil) 1928 A ğustosuna (dâhil) k ad ar
icra edilmiş olan keşideler m uteber olacaktır.
Keşideler 1 H aziran 1923 tarihinde te k ra r başlam ak üzere 1
Teşrinievvel 1928 tarihinden itibaren talik edilecektir.
Bir ta ra fta n 1924 Teşrinievvel ve K ânunuevvel aylariyle 1925
Şubatında icra edilen keşidelerde çıkan tahvilât icra edilen ta ra f­
tan 1925 Nisan H aziran ve Ağustos aylarında icra edilen keşideler­
de çıkan tahvilat işbu M ukavelenam enin IX uncu m addesine tev­
fikan tediye edileceklerdir. M üteakip keşideleri çıkan tahvilât XI
inci m addenin birinci fıkrasında m ünderiç 3 n u m aralı cetvelde irae
edilen şerait dairesinde tediye edilecektir.
1932 H aziranının birinde icra edilecek olan 1928 Teşrinievvel
keşidesinden itibaren çıkacak tahvilât her keşideden bir ay sonra
tediye edilecektir.
Keşidelerde ikram iyesiz çıkan tahvillerden her biri için itibari
resülm ali aslî olan 400 frangın yüzde 560 hesabiyle 240 fran k tedi­
ye olunacaktır.
İkram iyeli çıkan tahvilâtın bedelleri yüzde yüz nispetinde %
100 yani itfa cetvelinde ikram iyeti çıkan tahvilât için gösterilen
m eblâğa göre tediye olunacaktır.
140
b) Saniyen 270.000 Türk lirası olarak irae edilen taksiti sene-
üu üzerinden geâen bentte m ünderiç itfa ve ikram iye tediyatı icra
f edildikten sonra katacak m eblâğ ile âzam i 240 fran k bedel muka-
; bilinde borsadan tahvilât m ubayaası suretiyle :
Sâtm alınan tahvilât iptal edilecek fa k a t n u m araları k u r’a
'dolabında k alarak m ezkûr tahvilâta m u ah h ar keşidelerde isabet
4eddbok olan itfa ikram iye bedelleri yeniden tahvil satın alm akta is-
hılnal olunacaktır.
7 — 270.000 Türk lirası m üretteb atı seııeviyesinin m uhtem el
tahvilâtı
7 — Y ukarıda m ezkûr 270.000 Türk lirası taksiti senevi altıncı
fıkranın (A) bendinde zikrolunan keşidelerden çıkan tahvilât he­
yeti um um iyesine isabet eden itfa ve ikram iye bedellerinin tediye­
sine yetişm ediği takdirde mezkûr taksit lüzum u k a d ar artırılacaktır.
Bilakis borsa rayiçleri 6 nci fıkranın B bendinde zikredilen
m ubayaaları ifaya m üsait olmazsa 270.000 Türk liralık taksiti se-
mevîden m eblâğ nispetinde tenzilât icra edilecektir.
8 — Türk hissesinin tarzı itfası
8 — B inaenaleyh 270.000 Türk liralık taksiti seneviden T ürki­
ye’ye isabet edeıı hisseyi natık ve 7 num aralı p a ra g rafta mezkûr
tahvillere tabi bulunan 168.033,26 Türk lirasının baliğinden evvele­
mirde keşidelerden çıkan tahvilâtın um um una ait olan ikram iye ve
itfa bedellerinden Türkiye’ye isabet eden m eblâğ ifraz edilecektir.
Fazlası 6 num aralı p arag rafın B işaretli ahkâm ına tevfikan m uba­
yaada istim al edilecektir. Bu veçhile satın alınan ikram iyeli ta h ­
vilat Meclis ta ra fın d a n hususi b ir dosyaya vazoluııacaktır. Mez­
kûr tahvilâtın bilhare istifade edebileceği ikram iye ve itfalar m ü n ­
hasıran Türkiye hesabına olarak m ubayaada istim al olunacaktır.
9 — Meclis tarafın d an satın alınıp filhal m uhafaza olunan ik­
ram iyeli tahvilât.
9 — 6 Ağustos 1924 tarihine k ad ar Meclis tarafından m uba­
yaa olunan ikram iyeli tahvilâta gelince m ezkûr ta rih te n m ukad­
dem veya sonra b u n lara isabet etmiş veya edecek olan ikram iye
ve itfa bedelleri keza ikram iyeti tahvilât m ubayaası için istim al
edilecektir. Bu ikram iyeli tahvilatın ikram iye ve itfa bedellerinden
Türkiye’ye racı olan yüzde % 92,23453934 lık hisse dahi ikram iyeli
tahvilât m ubayaasına tahsis edilecek ve b ıy ılar Türkiye’nin husu-
gi dosyasına vazolunacaktır. Bu veçhile satın alm an ikram iyeli ta h ­
vilâtın ikram iye ye itfa bedelleri m ün h asıran Türkiye’yi m üstefit
edecektir,
444
10 — İkram iyeli Türk tahvilâtının m alî servisi.
10 — İkram iyeli Türk tahvilâtının ikram iye ve itfa ve m uba­
yaa servisi Paris, Jslaııbul, Berlin, Frankfurt, Viyana, A m sterdam
ve Roma’da Il’nci m adde de m ünderiç cetvelde ikram iyeli Türk ta h ­
vilât için irae edilen m üesseseler veyahut b u n la r tarafın d an gös­
terilecek m üessesat m arifetiyle icra edilecektir.
Uzun vadeli sair istikrazların tabi olacağı usul
11 — Uzun vadeli istikrazların faizi.
11 — M evkii tedavülde b u lu n an uzun vadeli istikrazlara ait
tahvilâtın faizi tahvilat üzerinde irae edilen m iktarda kalacaktır.
Şu k a d a r ki b u faiz m ukavelei hazıra ahkâm ı mucibince ve tahvil
üzerinde m u h a rre r tediye m ahallerinde tevhide h er senenin 25 M a­
yıs ve 25 Teşrinisani tarihlerinde olmak üzere altı ayda bir tediye
olunacaktır. Tahvilât ihracını istilzam etmemiş olan Konya ovası
irvası istikrazına ¡gelince, işbu istikraza ait faizler senede b ir kere
25 Teşrinisani tarihinde tediye edilecektir. Faizlerin tediye akçesi
vadeler hulûlünde herbir istikraz için ve bu istikrazın m uhtelif te­
diye akçeleri m eyalım da XVI madde. 7 — A hkâm ına tevfikan Mec­
lisçe tesbit edilecektir. M ahalli parası Meclis tarafın d an tesbit edi­
len paran ın gayri olan tediye m ahallerinde hâm iller kuponların
ibrazı gününün piyasası üzerinden bu p aran ın m uadilini m ahalli
p ara ile ahzederler.
12 — Uzun vade ti is tikrazların itf ası
12 — Tahvilâtın itfası m ü n h asıran XII madde ahkâm ına göre
fiyatları itibari kıym etlerinden d.un olduğu takdirde borsada m u­
bayaa tarikiyle veya fiyatları kıymeti itibardyeye m üsavi yahut bu
kıym etten ziyade olur ise tahvilâtın bedelâtı b aşab aş tediye olun­
m ak üzere k u r’a keşidesiyle yapılır. K ur’a keşideleri Meclis m ari­
fetiyle ve Meclisin m erkezinde kuponların vadelerinin hulûlünden
iki ay evvel H üküm etin bir mümessili huzuriyle icra edilir. Tahvi­
lât bedelleri kuponların tediyesiyle birlikte ve b u n ların tediye edil­
diği aynı p a ra ile tesviye olunacaktır.
Tediye için ibraz olunan tahvilât vadesi hulûl etmemiş olan
b ütün kuponları m uhtevi olmalıdır. Noksan olan kuponların be-
delâtı tediye edilen m eblâğdan tenzil olunur. Bu tenzilât noksan
olan kuponlar için m ukavelei hazıra ahkâm ına tevfikan tediyesi
lâzımgelen mebaliğe m üsavi olacak ve tahvilâtın tediye edileceği
p ara ile hesap olunacaktır.

142
6 Ağustos 1924 tarihinden sonra âtiyüzzikir istikrazlar için ic­
ra edilen keşidelerin kâffesi iptal edilmiştir.
1890 Osmaniye;
% 5 faizli 1896;
Tömleki istikrazı;
% 4 1903 saydı bahri;
Bağdat tertip III.
13 — Uzun vadeli istikrazların m alî servisi
13 — Uzun vadeli istikrazların faiz servisi ilek u r’a keşidesin­
de çıkan tahvilâtın itfası servisi tahvilât üzerinde işaret edilen te­
diye m ahallerinde h er istikraz için III m addede m ünderiç cetvelde
irae veya tahviller üzerinde m u h a rre r bulunan m üessesat veya
b u n lar tarafın d an tayin edilen m üesseseler m arifetiyle icra edile­
cektir.
Uzun vadeli istikrazlara ait tahvilâtın m ubayaa süretiyle it­
fası XIII madde 7 — tevfikan icra edilecektir.

A hkâm ı m üştereke
14 — K uponlar ve itfa edilen tahvilât m ü ru ru zamanı,
14 — Vadeleri hulûl etm iş olup tediyeye vazedildikleri ta rih ­
ten itibaren altı sene zarfında ibraz edilmiyecek olan kuponlar
(Mezkûr kuponlara ait karşılığın tesisine) m edyun devletlerden
her birinin iştiraki nisbetinde işbu devletler lehine olarak riıürur-
ruzam ana uğrayacaktır.
Keşidelerde çıkmış lâzım üttediye oldukları tarih ten itibaren
on beş sene zarfında ibraz edilmiyecek olan tah v ilât işbu keşideler
hangi devlet hesabına icra edilmiş ise o devlet lehine ve ikram iyeli
Türk tahvilâtına gelince b u n lar da karşılıklarının tesisine herbiri-
nin iştiraki nispetinde m edyun devletler lehine olarak m ü ru rru za-
m ana uğrayacaktır.
Şu k a d ar ki 1922 Ağustos (dâhil) keşidesine k a d ar çıkan ik ra ­
miye Türk tahvilâtına ait m ürurruzam an otuz sene olacaktır.
15 — Türkiye’de vergilerden muafiyet.
15 — Uzun vadeli istikrazların tahvilât ve kuponları ve keza
ikram iyeli Türk tahvilâtına ait ikram iyelerle itfa edilmiş tahvilât
Türkiye’de h er zam an için h er tü rlü vergi, dam ga resm i ve h arç­
tan m uaf olacaktır.
143
16 — Esham ve kuponlar üzerinde m u h arrer ahkâm ı tadili.
16 — Filhal mevkii tedavülde bulunan uzun vadeli istikrazla­
rın tahvilât ve kuponlariyle ikram iyeli Türk tahvilâtı üzerinde
m üııderiç tasrih at m etinlerinin tebdiline lüzum olmaksızın m uka­
vele! hazıra ile bizatihi tadil edilmiştir.
Ödenecek borcun m iktarı ve ödeme şekli bu m ukavele ile tes-
bit ediimiş olm akla Osm anlı D uyunu Umumiyesine son veriliyor­
du. M ukavelede öngörülen esaslara göre borcun tediyesine sam im i­
yetle çalışmışsa da ödeme güçlükleri içinde kalm ıştır. Sovyet b a­
sınında, yapılan m ukavele tenkit' edilmekte idi. Bir gazetemizde bu
tenkitlere aşağıdaki şekilde bir cevap veriliyordu.

Biz Borcumuza ve İmzamıza Sadakat gösteririz.


MoskovalI arkadaşlarım ız, m akalesinde duyunu um um iyenin
tediyesini kabul edişimizi, A vrupa serm ayesi önünde, bir m ağlubi­
yet telâkki ediyor. Eğer kendisi böyle bir zihniyet taşıyorsa ona di­
yeceğimiz yoktur. Fakat Türkiye’nin kendi im zasına ve borcuna
karşı vefakârlık edişine de karışm asın. Biz de D uyunu Umumiye İti­
lâfını borcum uza ve im zam ıza sadakatim izi gösterm ek için im za­
ladık.
Dünya iktisadi buhran ın ın 1929 yılı içinde başlam ası, diğer
birçok batı devletlerini olduğu gibi Türkiye’nin iktisadi durum unu
ve p ara politikasını etkilemişti. Dış borçları ödemede karşılaşılan
güçlükler gittikçe artıyordu. 1931’de A m erika C um hurbaşkanı ta ­
rafından ilâ edilen Hoover M oratoryum undan istifade edilerek
ödemeler geciktirilm eğe çalışıldı ise de, Osm anlı borçlarının ta m i­
ra t borcu olmadığını ileri süren alacaklıların itirazları ile k arşıla­
şıldı. Ancak dünya p a ra sorunlarının m illetlerarası p arasal ilişki­
leri altüst eder istikam ette gelişmesi karşısında D uyuru Um um iye­
nin çalışm alarına hassasiyetle eğilen Fransa, dahi, Birinci Devletle­
rine Dünya Savaşından arta k ala n borçlarını ödeyemez hale gel­
mişti. Bu durum da -Haziran 1928 M ukavelesi norm al olarak y ü rü ­
mez olmuş, duyunu umumiye ham illerinin m em nuniyetsizlikleri
artm ıştı. Paris ve A n k ara’da görüşm eler yeniden başladı. Müzake-
ler sırasında, ekonomik buhranın yarattığı koşulları bu defa daha
iyi değerlendiren batılı devletler ile bilhassa Fransanm m utedil
davranışları, dış borçların daha uygun şartlarla ödenmesi bakım ın­
dan bir anlaşm aya varılm ası hususunda elverişli bir ortam sağla­
mıştı. Uzun ve m ünakaşalı olduğu k ad ar teknik m ahiyetteki birçok
görüşm elerden sonra 22 Nisan 1933 tarihinde Pariste yeni bir Mu­
kavele imzanladı.
144
Teknik m ahiyette bu uzun m ukavele’nin bazı kısımları, bir fikir
verm ek üzere a şa ğ ıd a d ır:

No. 202 Türkiye C um huriyeti H üküm eti ile Osm anlı Düyunu
Umumiyesi hâm illerinin m üm essilleri arasın d a 22 N isan 1933
tarihinde imza edilen itilâf nam e ve m erbutlarının
tasdikm a d a ir K anun
28 Mayıs 1933

(Resmî Gazete ile neşir ve ilâ n ı: 4 H aziran 1933 - S a y ı: 2418)


K anun No : 2234
Madde 1 — Osm anlı D üyunu Umumiyesinde Türkiye ye isabet
eden borçların heyeti m ecm uasının tesviyesine d air Türkiye Cum­
huriyeti H üküm eti ile m ezkur borçlar hâm illerinin m üm esilleri a ra ­
sında 22 N isan 1933 tarihinde aktedilm iş ve bir m ukavelenam e ile
bir müzeyyel m ukavelenam eden m ürekkep bulunm uş olan itilâ fn a ­
me ve bunun m erbutları olup itilâfnam enin' m ütem m im cüzünü
teşkil eden 22 N isan 1933 tarihli imza zabıtnam esi ve tediye akçe­
sine m ütedair 22 N isan 1933 tarihli ve 1/1736 n u m aralı m ektup ile
bunun istihdaf ettiği 14 Kanunevvel 1932 tarihli prensip itilâfının
ikinci m addesi ve «Fenerler avansları» denilen borçlardaki Türkiye
hissesinin tam am ının kati surette tevsiyesine d air olarak 22 N isan
1933 tarihinde Hüküm etle m ezkûr avansların alacakları arasında
imza edilmiş olan m ukavelenam e ve buna m erbut aynı tarihli bir
m ektup tasdik edilmiştir.
M adde 2 — Bu k anun 1 H aziran 1933 tarihinden itibaren m er’
idir.

Madde — Bu kan u n u n icrasına İcra Vekilleri Heyeti m em ur­


dur.

MUKAVELENAME

BAŞLANGIÇ

1. H üküm etin M u ra h h a sı:


Türkiye C um huriyeti H üküm etinin, bu hususta usulü daire­
sinde selâhiyeti haiz M urâhhası, İzm ir M ebusu ve sabık Maliye Ve­
kili Saraçoğlu Şükrü Beyefendi ile,

\ 145
2. H am illerin m üm essilleri :
Eski Osmanlı İm paratorluğunun taksim e uğrıyan D üyunu
Urnumiyesi Ham illerinin m en faatları nam ına h arek et eden :

K anun Lâyihasının tevdii tarihi : 20 Mayıs 1933


M üzakere tarihi : 28 M ayıs 1933
1 — Eski Osmanlı İm paratorluğunu taksim e uğrıyan D üyunu
Urnumiyesi Meclisini teşkil eyliyen :
İngiliz ve Felemenkli H âm iller M ümessili M. S. C. W yatt;
Fransız H âm iller Mümessili M. F. des Closieres;
İtalyan H am iller Mümesili M. B. Nogara;
Türk Hâm iller Mümesili C. Zekâi Beyefendi;
Osmanlı Bankasınca âza tâyin edilen M. G. Boissière;
2 — Eski Osmanlı İm paratorluğunun taksim e uğrıyan Düyu­
nu Urnumiyesi istikrazlarından Düyunu M uvahhide ile İkram iyeli
Rumeli Demiryoları Tahvillerinden m aadalarının Hâm illeri Mecli­
sini teşkil eyliyen;
Fransız H âm ilerinin M ümessilleri M. E. Regard; M. A. Darti-
guenave ve M. P. Mauban;
Alman H âm illerinin M ümessilleri M. P. Von Schw abach ve
M. K. Wei-gelt;
Belçikalı Ham illerin Mümessili M. M. de Cock;
3 — Alman Hâm illeri temsil eden B ankalar Sendikası ta ra fın ­
dan M urahhas tâyin edilen M. P. von Schw abach ve M. K. W eigelt
(Almanya) ;
4 — A nvers’te Association Belge pour la détense des
détenteurs de Fonds Publics tarafın d an M urahhas tâyin edilen
M. M. de Cock ve M. P. V an Roy (Belçika);
5 — Londra’daki Council of Foreign Bondholders, ve A m ster­
dam Borsası Komitesi tarafından M urahhas tâyin edilen M. S. C.
W yatt (Büyük B ritanya ve Felemenk);
6 — Paris’te Syndicat des Etablissem ents Financiers tarafın d an
M urahhas tâyin edilen M. F. Des Closières (Fransa);

146
7 — P aris’te Association N ationale des Porteurs Français de
V aleurs Mobilières tarafından M urahhas tâyin edilen M. G. Rendu
(Fransa) ;
8 — Rom a’da Association Tecnique Bancaire Italienne ta ra fın ­
dan M urahhas tâyin edilen M. B. N ogara (İtalya);
9 — Bâle’de Association Suisse des Banquiers tarafın d an Mu­
rah h as tâyin edilen M. M. Vischer (İsviçre) :
3. M üzakerelerin m evzuu :
Eski Osm anlı İm paratorluğunun taksim e u ğ ray an D üyunu
U m um iyesinden Türkiyeye isabet eden hisseye m ütaallik b ü tü n m e­
seleleri katı surette halletm ek üzere P aris’te toplanm ışlardır.
4. M ukavelenam enin akdi :
M üzakereler, bu m aksatla ihraç edilecek olan yeni tahvillerin
şartların ı ve rejim ini tesbit eden, ve aşağıda gösterilen şa rtla r dâhi­
linde m er’iyete girm esini teminen, bugünkü tarihle im zalanan Mü-
zeyyel M ukavelenam e ile birlikte Türkiye Büyük Millet M eclisinin
tasdikm a ve hâm illerin kabulüne arzedilecek olan işbu m ukavelena­
m enin yazılmasiyle neticelenm iştir.
5. T âbirler :
İşbu M ukavelenam ede «İtilâfname» tâbiri, M ukavelenam e ve
müzeyyel M ukavelenam eden m ürekkep akitlerin um um unu göster­
mekte, «Hükümet» tâbiri, Türkiye C um huriyeti H üküm etini ifade
etm ektedir. «Meclis» tâbiri, M ukavelenam enin XVI ncı m addesinde
tarif edilen şekilde, hâm illerin Temsil Fleyetiııe tahsis olunm uştur.

FASIL I
% 7 1/2 faizli 1933 Türk Borcu Tahvilleri

MADDE I

Yeni Tahvillerin İhracı


1. Yeni tahvillerin ihracı ve bunların baliği :
1 — Müzeyyel m ukavelenam enin VI ncı m adesinde gösterilen
borçlardan Türkiye’ye isabet eden hissesi tem silen H üküm eti Meclis
vasıtasiyle, itibari resülm ali 962.636.000 Fransız franklık yeni tahviller
ihracına tevessül eyliyecektir.

147
2. H üküm etin ihraç m uam eleleri üzerindeki kontrolü :
2 — Bu ihraç, hüküm et tarafından Parise gönderilecek bir m ü­
messilin kontrolü altında yapılacaktır.
3. İhraç m a s ra fla rı:
3 — Bu işin m asrafları müzeyyel m ukavelenam enin I inci m ad­
desinde derpiş olunan m eblâğdan alınacaktır.
4. Yeni tahvillerin a d ı :
4 — N üm unesi işbu m ukavelenam eye m erbut bulunan yeni ta h ­
viller «% 7 1/2 faizli 1933 Türk Borcu Tahvilleri» adını alacaklar, ve
itilâfnam ede «yeni tahviller» tâbiriyle gösterileceklerdir.

MADDE II
Yeni .tahvillerin vasıfları

1. Yeni tahvillerin y a z ısı:


1 — Yeni tahviller, Türkçe, Fransızca, İngilizce, ve A lm anca o-
larak yazılacaktır. Bu tahviller ham iline m u h a rre r bulunacak, ve
azam i 50 senelik bir m üddet zarfında kabili itfa ¡olunacaktır.
Yeni tahviller, h er yıl yarıyarıya 25 Mayıs ve 25 İkinci teşrin
vacibüttediye olmak üzere, senevi % 1/2 faiz getirecek ve birinci
kuponun vadesi 25 İkinci teşrin 1933 de gelecektir.
2. Üç tranşlı ihraç
2 — Yeni ihraç, beherinin itibari resülm ali 500 Fransız frangı
olmak ve m uhtelif renkli üç tra n şa ayırm a üzere, 1.925.275 aded birlik
tahvilden m ürekkep bulunacaktır, şöyle k i :
Tahvil
T ranşlar İtibari Resülmal adedi Tahvillerin numaraları
Birinci 715.352.000 F. Fr. 1.430.704 1 den 1.430.704 e k a d ar
İkinci 146.741.000 » 293.482 1.430.705 den 1.724.186 ya »
Üçüncü 100.543.000 » 201.086 1.724.187 den 1.925.272 ye »
Yekûn 962.636.000 F. Fr. 1.925.272 1 den 1.925.272 ye kadar
3. Erken tediye yahut konversiyon :
3 — Yeni tahviller, 1 H aziran 1943 tarihinden evvel erken te­
diyeye veya konversiyona tabi tutulam ıyacaklardır.

148
Bu tarih ten sonra hüküm et, keyfiyeti üç ay evvel ilân etm ek
suretiyle h er hangi bir faiz vâdesinde, hâm illere, tedavülde k al­
mış olan tahvillerin tam am ı veya bir kısmı için, başabaş erken ya­
h u t konversiyon teklif etm ek hakkını haiz olacaktır.
Kısmen tediye veya konversiyon halinde, bu ameliye yukarıda
derpiş olunan üç tra n ştan her hangi birisinin tam am ı veya bir kıs­
mı üzerinde cereyan edebilecektir. Ancak o tarihte, böyle bir ame-
liyenin tah ak k u k u n a m üsait şartları haiz olmak itibariyle aynı v a­
ziyette bulunan m üteaddit tra n şla r varsa, ameliye bu tran şlarm
henüz itfa edilmemiş olan tahvillerinin m üsavi b ir nispeti üzerine
yapılacaktır. Tehavüldeıı kaldırılacak tahviller ait oldukları branş­
lard a k u r’a çekilmek suretiyle tâyin edilecektir. Bu takdirde H ükü­
met, verdiği k a ra rın tatbiki için lâzım gelen amelî tedbirleri Mec­
lisle uyuşarak alacaktır.

MADDE III
Yeni tahvillerin tediye akçesi

1. Yeni tahvillerin tediye akçesi


1 — a) Yeni tahviller Fransız frangı ile yahut Meclisin, fai-
deli olduğuna hükm ettiği zam an, serbestçe seçeceği diğer bir tek
akçe ile vacibüttediye olacaklardır.
b) Bu ikinci akçe tâyin edilir edilmez, H üküm et ve hâm iller,
gerek Meclisçe yapılan bu intihaptan, gerek istikraz tahvillerinin
ve kuponlarının üzerinde fran k olarak m u sarrah m eblâğların se­
çilen akçe ile teadül ettiği m iktardan h a b erd ar edileceklerdir.
Bu teadül, bir defaya m ahsus ve m ünhasır olmak üzere, bir
ta ra fta n 25 H aziran 1928 tarihli Fransdz P ara K anunu, diğer ta ra f­
tan ha ikinci akçe hakkında, anında, cari olan millî kan u n esası
üzerinden hesap edilecektir.
Vezin ve a y ar hakkm daki kanuni m esağ payları itib a ra almmı-
y apaktır.
c) Meclis, h e r yarıyıl başında, yarıyıl sonu vadesi servisinin
iki bütçeden hangisiyle yapılacağını tâyin edecek ve bunu Hükümete
ve ham illere bildirecektir. Bu ihtar, m üteakip 25 İkinciteşrin vâdesi
için 10 Mayıs, m üteakip 25 Mayıs vadesi için de 10 îkinciteşrindeıı
yapılacaktır.

149
Meclis faiz ve itfaya m ahsus tediye karşılıklarını seçilen akçe
ile tesis edecektir.
d) Hâmiller, alacaklı bulundukları m eblâğların ancak b u n ­
ların ait oldukları vâde için Meclise tâyin edilen akçe ile tediyesini
talep edebileceklerdir. Eğer bu akçe Fransız frangı ise hâm illerin,
vâde geldiği zam an, tahviller ve kuponlar üzerinde Fransız frangı
olarak yazılı m eblâğlara hakları olacaktır. Eğer ikinci akçe mevzuu-
bahis ise hâm illerin, b fıkrasında derpiş edilen teadül hesabı n eti­
cesinde hasıl olan m eblâğları bu akçe ile, talep etmeğe hak ları ola­
caktır.
e) 'Bununla beraber, bu akçelerden gerek birinin veya diğe­
rinin, gerek her ikisinin kıym etinde altına nispetle kanuni bir teza-
yüt husulü halinde, 'hâmiller bu kıym et tezayüdünden istifade ede-
miyecekler ve b fıkrasında derpiş olunan m uaheletler yeni bir tetk i­
ke tabi tutulacaktır.
f) Diğer taraftan, X uncu m addenin 5 inci § m da derpiş olu­
n an ve tahvillerin, seçilen akçelerden biri veya diğeriyle yukarıda
izah edilen tarzda yapılacak norm al servisini ihtiva eden vecibele­
rin ifasından sonra, X uncu m adede tarif olunan şekilde yıl ta k ­
sitinden a rta kalabilen her bakiye, IV üncü m addede gösterilen şa rt­
lar dâhilinde fevkalâde itfaya h asır olunacaktır.
2. Tâyin edilen yerlerin her hangi birinde tediye :
2 — Tediyeye vazoluııan m eblâğların m ukabili, tediye yerleri­
nin herhangi birinde, kuponların veya k u r’ada çıkmış olan tahvil­
lerin ibraz edildikleri günün rayici üzerinden hâm illere m ahallî p ara
ile ödenecektir.

MADDE IV
İtfa

1. M ubayaa veya k u r’a çekme suretiyle itfa:


1 — Yeni .tahvillerin itfası, her yarıyıl esnasında Meclis ta ra ­
fından Hüküm etin m enfaatlerine en uygun şekilde yapılacak ve itfa
akçesi, her yarıyıl, evvelce itfa edilmiş olan tahvillerin faizi ile k a ­
baracaktır.
İtfa ya tahvillerin fiatı başabaştan aşağı ise, borsada m übayaa
suretiyle, veya fiatlar başabaşa erişmiş yahut başabaşı geçmiş ise,

150
k u r’a çekmek suretiyle yapılacaktır. Başabaş fiat işlemiş olan faizİer
nazarı itibara alınm ak suretiyle hesap edilecektin
H er vadede itfaya tahsis edilen bütün m eblâğlar m ütaakip ya­
rıyıl zarfında kullanılacaktır.
2. M uhtelif tran şlarm itfa şekli ve ş a r tla r ı:
2 — Yeni tahvillerin üç tran şm a ait olup IV üncü m addenin
5 inci § m a tevfikan teşkil edilen itfa akçeleri, işbu m ukavelenam eye
m erbut 2 num aralı cetvelde h er tra n ştan beher yarıyıl için gösteri­
len tahvil adedinin itfasına kadar, alt bulundukları tra n şla r için kul­
lanılacaktır.
H er tra n şta n bu aded m iktarm ca tahvil itfa edildikten sonra,
itfa akçelerinden artakalabilecek olan bakiye, tran ş farkı gözetilmek­
sizin, m üşterek b ir itfa akçesi olarak kullanılacaktır. III üncü m ad­
denin f fıkrasiyle, X uncu m addenin 6 ncı § m da yazılı fevkalâde
itfalara tahsis edilen m eblâğlar hak k ın d a da aynı m uam ele cereyan
edecektir.
G erek tranş itibariyle biribirinden ayrı olarak, gerek bütün
tra n şlara m üşterek akçe halinde, itfaya tahsis edilen m eblâğların
kullanılm ası, aşağıda yazılı usul dairesinde vuku bulacaktır.
3. Mü'bayaa şekil ve ş a r tla r ı:
3 — M übayaalar, Meclis tarafın d an yeni tahvillerin resm en m u­
kayyet bulundukları borsalarda, ve b u n lar arasında da, yeni ta h ­
villerin fiatça aşağı olanlarında yapılacak ve bu m uam elenin istil­
zam ettiği m asraflarla, icabında, m uhtelif yerlerde tahvillerden ko­
parılm ış kuponlardan doğan fa rk la r hesaba katılacaktır.
M übayaa edilen tahvillerin, her yerin adedine göre, usul ve tea­
m üle m uvafık olarak teslimi lâzımdır.
M übayaalar, her yarıyılın ilk beş ayı esnasında, m üm kün m erte­
be m üsavi bölümlerle sıralanacaktır. Yeni tahvillerin eriştikleri fi-
atlard an dolayı, her hangi b ir ay zarfında m übaada kullanılam ayan
her m eblâğ m ütaakip aya isabet eden m übayaa akçesi ilâve oluna­
caktır.
Yarıyılın itfaya m ahsus tediye karşılığı, bu yarıyıl esnasında,
kısm en veya tam am en m übayaada kullanılm adığı takdirde, böylece
elde k alan meblâğ, k u r’a çekme suretiyle itfaya tahsis olunacaktır.
4. K ur’a çekm enin şekil ve ş a r tla r ı:

151
4 — İcap ettiği zam an, k u r’a .keşideleri 1 Mayıs ve 1 İkinci teş­
rine, Meclis tarafından, P aris’te H üküm etin bir m urahhasının huzu­
ru n d a yapılacaktır.
K ur’a listeleri, .tediye m üesseseleri nezdinde hâm illerin emrine
hazır tutulacaktır.
1 Mayıs k u r’ada çıkan tahviller 25 Mayısta, 1 İkinciteşriden
k u r’ada çıkan tahviller de 25 İkinciteşride, b u vâdelerin kuponlarıy-
le birlikte tediyeye vazolunacaklar, ve bu kuponların ödendiği tedi­
ye akçesiyle başabaş olarak ödeneceklerdir.
K ur’ada çıkan tahviller, itibari baliğleri bilfiil tediyeye vazolun-
duğu günden itilbaren faiz getirm iyeceklerdir. Tediyeye ibraz olunan
h er tahvilin, tediyeye vazolunduğu tarih ten sonraki bütün kupon­
larını hâm il bulunm ası lâzımdır. Noksan olan kuponların kıymeti,
tahvilin yukarda tarif edilen tediye akçesiyle hesap olunarak, hâm i­
le ödenecek m eblâğdan indirilecektir. Noksan kuponların baliği, te­
diye edilecek m eblâğ m üsavi veya bu m eblâğdan fazla ise, k u r’ada
çıkmış olan tahvil tediye edilmiyecektir.

152
YUNANİSTAN’LA İLİŞKİLER

Lozan A ndlaşm asm dan sonraki 10 yıllık devre zarfında Türk


dış politikasını en uzun süreyle meşgul eden m eselelerden biri de
Y unanistanla ilişkilerimiz ve özellikle «établis» sorunudur.
Bugün artık iyice anlaşılm ış bulunulm aktadır ki, Türkiye ile
Y unanistan arasında m evcut ihtilâfların sadece iki millete ağ ır me-
şakket ve ızdırap verm ekten başka bir neticesi olmadığı A tatü rk ta ­
rafından daha istiklâl harbi günlerinde idrak edilmiş ve bu m ü n a­
sebetlerin istiklâl ve aki'betini, akliselim çerçevesinde, sonuna k a ­
dar, bizzat kendisi titizlikle plânlayarak hedeflerinin tah ak k u k u n a
girişmiştir.
R eisicum hur Gazi M ustafa Kemal Paşa 1. 1.1. 1926 TBMM İkin­
ci Devre 4 üncü Toplantı yılını açış nu tk u n d a dış siyasetim izden b ah ­
sederken şöyle diyordu :
«Siyaseti hâriciyemiz, ötedenberi takip ettiğimiz sulh ve mesa-
lemet h attı âlisinde m üsbet neticelerle inkişaf etm ektedir.
Y unanistan ile aram ızdaki m usallatı m esailin halli için, yed’i
iktidarım ızda olan h er .türlü suhuleti gösterdik. Bu bapta açılan
m üzakerat ilerlem iştir. Y aklaşan neticenin, bu devrede Heyeti Ce­
lbenize arzolunacağını ümidederim».
Lozan A ndlaşm ası ile öngörülüp Lozan’dan sonra hallini bek­
leyen m eseleler pek çoktu.
Coğrafi özellikleri benzeyen tarihi geçmişi bulunan iki ülke
halkı arasında asırlar boyunca bir arad a yaşamış olm aktan doğan
gelenekler de m evcuttu. Bu iki halk birlikte yaşam aya alışmıştır.
Baba ocağından koparılırcasm a alın arak yeni y u rtlara gönde­
rilen Y unanistan M akedonyasındaki Türk M üslüm an halk ları ile
A nadolu R um ları ve m ilyonlarca insandan^ m üteşekkil bu kitleleri
bağrına basan yeni v atanlarının yerli halkları, karşı ta ra fta k ile r
için daim a duydukları sem pati h a tta sevgiye m ukâbil derin düşm an­
lık gibi zıd hisleri de birlikte barındırm ışlardır.
153
)
Y unan tecavüzünün b e rta ra f edilmesinden ve Lozan vesikaları­
nın im zalanm asından sonraki yıllarda, diğer devletlerle olduğu gibi,
Türkiye, Y unanistan’la da ilişkilerini bir anlaşm a düzeyine getirm ek
istemiştir. Bu yıllarda da cereyan eden feci olayların ardı arkası ko­
layca kesilmedi Türklere karşı yapılan mezalim devam etti; felâket­
ler uzun yıllar sürdü. Aşağıdaki m etinleri bu n lara d air bazı m isal­
ler takip etm ektedir :

I
13/11/339

Mübadele im ar ve iskân vekaleti Celilesine

8 Teşrinisani/39 tarihli tezkerei âlileri cevabıdır. Tezkerei âliy-


yelerine m erbut olan tak rir m ünasdbetile Baş vekaleti celilece ve
Büyük Millet Meclisinde izahatı tazime ita edildiği m alum u alileri­
dir. Y unanlıların m übadelei ademi reaygftleri ve islâm lara karşı reva
gördükleri mezalim bakında etraflı bir Protesto nam e ih ta r edilerek
Lozan m uahedenam esini imza eden devletlerin İstanbuldaki süfera
ve m üm essilerine ve A m erika sefaretine ve Y unanistandaki şube­
mizin hukuku şaibeden katillerin sefarete, tevhi edilmek üzere Der-
sadet m urahhaslığına ve Cemiyeti Akvam kitabeti um um iyesine tev­
di edilmek üzere Berlin’deki m em urum uza ve berayı m alum at Tev-
fik Rüştü Beyefendiye ve Roma, Paris, Bükreş m em leketlerine gön­
derilmiştir. Arz m alum at olunur efendim.»

Suret

«İki gündenberi Kavala ve D ıram a havalisinden v u ru t eden


m uhacirinin beraberlerinde getirm iş oldukları eşya pek cüzidir. An­
cak birer takım yatak ile ikişer tencereden ibarettir. Fazla eşya ge­
tirm ek m üm kün olm adığını vesaiti nakliye olmadığı cihetle orada
ucuz fiatla satm akta olduklarını evvelce vesait-i nakliyeye sahip olan
Türklerin hayvanatı Y unan M uhacirin komisyonu tarafın d an
alınmış ve Rum M uhacirlerine tevdi edildiği halde bundan yirm i
gün m ukaddem Y unan H üküm eti tarafın d an Türklerin h ay v an a­
tına vaziyet edilmemesi ilan edilmiş isede m ezkûr hayvanatın daha

154
evvelce alındıkları anlaşılm ıştır. Ve h a tta Y unan m uhacirin m e ­
m urlarının K aram anlı karyesindeki Türk ©halinin m ütebaki kalan
hayvanlarını alm ak üzere geldiklerinde kariyei mezkûre ahalisi
m üm aniat etm ek istemiş ve o m ücadele esnasında m em ureyinden
birini cerh ve katleylediklerinden b u n lard an yüz k a d a r kadın ve
erkek K avataya sevk ile tevkif edildikleri Y unan m em urlarının bu
gibi haksız m uam elede bulundukları karye ehalisine b ey an atta b u ­
lunan sabık Sarı Şaban m ebusu M işan Recep efendi ile Hacı
İsmail Efendiler de tevkif edildikleri Kavalalı İstasyonu m üstesna ol­
malı üzere diğer İstasyonlarda h akarete m aruz kalm adıklarını be­
yan etm ekte oldukları m aruzdur efendim.
20/Teşrinisani/339

Bu konuda, bir kısmı milletvekilimizin 22 Ekim 1923 tarihinde


TBMM ne verdikleri aşağıdaki ta k rir günün şartların ı ve Yunan
H üküm etinin tutum unu göstermesi bakım ından ilg in ç tir:

T akrir sureti

«Alman m alum atı M evsukei neşriyeye gelen k ararn am elere


n a za ra n Y unan hüküm eti M übadelei ehali ve eraziye d air m eva­
di atiyeye asla reayet etm em ekte ve biçare m üslüm anları envai eza
ve cefaya giriftar etm ektedir. Hilafı ahit ve tedvin edilen usule
m ugayir olmak üzere h er gün ellerinden emvali m enkuleleri ve
hukuku ta sa rru f elerini tesbit edecek kaideyi verilmesi lazımgelen
ilm ühaberleri olm adan binlerce Türk A dalardan sevahilimize gel­
mektedir. B undan başka Y unanistan ahden tem in ettiği h u k u k tan
gerek m übadeleye tabi m üslüm anları gerek orada beyannam e m u­
cibince emvaline keyfi m ayaşai ta sa rru f edecek şubemizi fuzulü
kanunlar, İdari tedbirler ve m uam elatı zecriyesile küllüyen m en
etm ektedir. B undan başka m uhacirlerin M ayısa k ad ar yüz bini ve
m ütebakisi ceste ceste sevk edilmesi m u k arrerk en b unların b ir­
denbire sahillerimize atılm ası ihtim ali günden güne tezayit ve ta ­
hakkuk etm ektedir. Bu bapta hüküm etin bize izahat ita etm esini
ve hüküm et şu ta a d a t ettiğimiz fecaiye resm en m uttali ise ne yap-
tığını ve ne yapacağını bildirm esini talep ederiz. Y unan h ü k ü ­
meti hiç bir suretle ahkâm ı ahdiyeye riayet etm em eği kendisine

155
meslek ittihaz ettiğine göre bizimle hukuku m eşruam ızdan olan
m ukabelei bilmişimin îstan bulda m evcut Rum ve Y unanlı emval
ve emlakine m ağaza ve depolarına, Fabrika ve m üesseselerine der­
hal vazyet edilmek suretile tatbik edilmesini teklif ederiz.
Bolu M ardin Tokat Bursa
Mehmet Vasfı N ecip Emin N ecati

Menteşe A n talya G elibolu Denizli


Esat Ahmet Saki C elal Nuri H a yd ar Rüştü

Ordu Erzurum Konya Aydın


Faik Halit Tevfik Fikret Tahsin

Karasi Tokat K a ra h ö a r Şarki


Osman N iya zi M ustafa A li Sururi

Kastamonu M ardin B eyazıt Kozan


Haşan Fehmi Derviş Süleyman Sudi A li Saip

İsparta Çorum Saruhan Saruhan


Hüseyin Hüsnü M. Lütfî Etem Kem al

Biga Muş Karah isar Şarki Sivas


Semih İlyas Sami Mehmeî Emin Muammer

Erzurum A nkara İzmir


Rüştü Ihsan Muştama Rahmi

Aslına mutabıktır.
İmza

Hariciye V ekatelinden M übadelei Ehali M uhtelite Komisyonu­


na gönderilen telgrafta ise, durum un ilgililerce ele alındığı görül­
mektedir.
T. C.
Hariciye Vekaleti
T a rih : 13/Şubat/340
H ülasa : M übadeleye taibi ehalii islami
yeyi Y unanlıların kaydıyatta.
bulunduklarına dair.

M übadelei Ehali M uhtelite Komisyonu Türk


heyeti m ura hassa sı riyaseti Alisine
«Mübadeleye tabi ehalii islam iyenin ve bilhassa Yunan garbi
M akedonyasm da m ütem ekkin bulunanların Rum m ahallerinden
156
İskân behanesile - Y unanlılar 'tarafın d an m eskenlerinden atıldık­
ların a ve bütün emvali m enkullerde hayvanat, alat ve edavat ve
vesaiti sairei m aişetleri de ellerinden alındığına dair tafsilatı havi
m übadele, İm ar ve İskân Vekaleti celbesinde gönderilen 27/Kânu-
nusani/340 tarihli tezkerenin sureti leffen takdim kılındı.
M übadeleye tâbi Ehalii İslâmiyeye Y unanlılar tarafın d an tad-
yat vaki olduğu hakkında ta ra fı alilerinden A nkarada vaki beya-
natı hilâfına olarak Ehalii m ezkûrenin h er gün m ütezait bir su ret­
te lazyıkata m aruz kaldıkları m ü racaat ve şikâyeti m ütevaliyeden
ve anfelekir tezkere m ünderecatm dan anlaşılm aktadır.
Bu bapta tetkikatı umum iyede b u lu n arak h ak ik at haline e t­
raflıca bir surette inlbasi ve işbu ehaliye reva görülen m uam elatı
gayrı laika hakkında kom isyonun nazarı dikkatini celp ile h u k u ­
ku m aafiyelerinin tem ini iadesi m ercudur efendim».

T. C.
Mübadele, İm ar ve İskân
Vekaleti Evrak M üdüriyeti
Umumi

Hariciye V ekaleti Celbesine

«Y unanistanda m übadeleye tabi Ehalii m üslüm e hakkında Yu­


nan hüküm etince yapılan mezalim ve tazyikata ve meclise derhal
m alum at itasına dair Denizli M ebusu H aydar Rüştü beyle rüfekası
tarafından Büyük Millet Meclisi riyasetine verilip m uktezi iz a h a ­
tın ilk içtim a taalluk edildiği beyanı ile Baş Vekâleti celbeden tev­
di buyurulan tak riri bir sureti m usaddakası leffen takdim kılın ­
mıştır. Bu bapta evvel ve ah ir arzolunduğu üzere Y unanlıların te­
vali eden tazyikatı neticesi olarak h er gün yüzlerce dindaşımız
m uhtelit kom isyonun m alum atı haricinde ve bilcümle emval ve eş
yaları ile hukuku sairlerinden m ahrum bir vaziyette m em leketim i­
ze iltica etm ektedirler. Y unanistan H üküm etinin h arek âtı vakıası
hem ehalii m ezkûrenin îzaai h u kuku n u mucip ve hem de vurutla-
rından evvel m alum atı olam ayan m em ureyni m ahsusam ızm b u n ­
ların esbabı istirah atların ı kâfil olacak te d a biri ittihaza vakit bu­
lam am alarından dolayı bazı m üşkülâtın hudusüne bais olacağın­
dan Bozanda Düveli m üttefika ve Y unanistan hüküm eti ile m üna-
kit m ukavelat ahkâm ına ve bilhassa her türlü kav-aiti hukukiye ve

157
insaniyeye, m uhalif olan işbu ahvali müessif ey e nihayet verilm esi
için teşebbüsa.tı m üessirede bulunulm asını te k ra r istirham ederim.
Efendim.»
8/Teşrinisand/339
Mübadele, İm ar ve İskân Vekili
M ustafa Necati

Y unan H üküm eti ise, m illetlerarası k u ruluşlarda kendini sa­


vunm ak için m uhtelif çarelere başvuruyordu. Selanik Tâli Komis­
yonu Reisinin m ektubuna dair Teyfik Rüştü Bey tarafın d an gön­
derilen tezkere bu hususta bir fikir verm ektedir.
A nkara
25/11/339

Baş V ekaleti Celileye


23/T eşrinisani/tarih ve 63 No.lu telgrafnam ei aciziye zeyildir.
Y unan hüküm eti notasında davasına tek şahit olarak Selanikde
biriken halkın refahından ve herşey’e m alik olduğundan bahset­
miştir. H albuki Selanik tali Komisyonu reisi Mösyö Henmot m uh­
telit kom isyona gönderdiği bir m ektupta bu halkın Sefaletinden
bahisle Türkiye'ye çabuk nakli lâzım geldiğini ve pek acınacak bir
halde bulunduğu bildirilm iştir. Keyfiyet Berayı m alûm at arz olu­
nur.
Selânik Başkonsolosluğunun Hariciye Vekâletine gönderdiği
telgrafta ise, durum un veham eti hakkında, kâfi bilgi verilmektedir.

T. C.
Selânik Şehbenderliği
Siyasiye
H ülasa : Gusküp kariyesi hadisei feci
ası Selânik İslâm m ezarlıklarının ta h ri­
batı bu husu sat hakkında valii um um i
ve tali m übadele komisyonu nezdinde
icra kılm an teşebbüsat.

T. C. Hariciye Vekâleti Celilesine


M uhterem Vekil Paşa Hazretleri;
G arbi M akedonya ehalii islam iyesinin hüküm eti Yunaniye
şu a batı m ühletifesi tarafından gayet sistam atik ve fak at pek bahir
158
bir surette takip edilen im ha politikası icabatı fed asın d an olmak
üzere ta yevmi m eşum işgaldenberi düçar ola geldikleri h er nevi
taaddiyat ve itisafat h er tü rlü tasvir ve tasavvurun fevkinde oldu­
ğu m üstağnii arz ve işardır. B ütün m esaii m arufei ruzüm re ve te-
şebbüsatı şedidei m ütevaliyem e rağm en bir tahdit ettirilm esine im ­
kân hasıl olam ayan ve günden güne d aha aleni ve d ah a resm i bir
surette hüküm eti Yunandye m em ureyni m uhtelif esi tarafın d an tek­
mil garbi m akedonya ehalii m üslüm esi aleyhine icra edilmekte
olan tecavüzat ve ta arru z atı m ütenevvisi rikkati engizanenin bir
num unesini ve dahi (K araca ova) kazasının (Foştan) mevki k u ­
m andanı (İkonomos) tarafından hiç bir k an u n ile değil, Belki hiç
bir hissi insani ile nakabili telif bir surette ve en vahşi edvari tari-
hiyeyi bile gölgede bırakacak tarzda kazai m ezkûre (Gusküp kari-
yesi ile diğer hem civar karye m üslüm anları aleyhine tatb ik ve bilâ
inkıta takip edilmekte olan tedabiri feciai terhipkâranesi teşkil et­
m ektedir.
M erkum mevki kum andanı (İkonomos) in yeddi caniyanesin-
den nasılsa ferceyap fira r olup dağlara ilticaya m ecbur kalan Sa-
lifülarz Karye m üslüm anlarm m hali fecaati iştim alinden bahis ve
tâhlisleri esbabının istikm arm nı m üsterham olarak Şehbenderhane
nam ına (Gusküp) ehalii m üslüm esi tarafın d an keşide edilen iki
k ıt’a telgırafnam enin sureti m ütercim eleri leffen takdim kılınm ıştır.
Bu mezâlim hakkında Valii umumiye 3/Kanunusani/1924 ta ­
rihli ve 11 No. lu tezkere ile Selanikte (Yenikapı) da kâin m üslüm aıı
m ezarlıklarının 1924 senesinin birinci g ü n ü n ü tes’idi şerefi nam ına
buradaki Rum m uhacirini tarafın d an tah rip edilerek m evtaların
üzerlerine örtülen ta h ta ların çalındığı hakkında um um m üslüm an-
la r tarafın d an vuku bulan Şikâyatı m uhakka üzerine yine Mösyö
Lambirosa gönderdiğim 2/K ânunusani/1924 tarihli ve (10) No.lu
ta h rira t ve I. ci Tâli M uhtelit Komisyonu Reisine bu ahvalden ba­
hisle ayni tarihlerde yazdığım iki k ıt’a m u h a rre ra t suretlerini leffen
takdim ediyorum. Selânik Vilayeti dahilinde Şarki ve G arbi M ake­
donya havalisinde m üslüm anlarm ahvali um um iyeleri günden gü­
ne kesbi fecaat etm ektedir.

Vaziyetin sürüncem eye asla taham m ülü kalm am ıştır. Bu b ap ­


ta H üküm eti Y unaniye nezdinde teşebbüsatı m üesserenin tarafı şa­
m illerinden taiki derece nazarı itib ara alınacağı emniyesi iledirki ta ­
rifi nakabil m üşkülatla m uhat bulunduğum uz şu m ühim ve na mes-
buk vaziyette devamı vazifede m usırren sebat etm ek kudretini ken­
dimde görüyorum. Aksi takdirde yani şeraiti haziran ın devamı ha-

159
Ünde teem m inen şimdiden arza m ücaseret eyİerimki ne Selaııikte,
ne de Y unanistanın diğer m ahallerinde M üslüm anların m enafim i
her hangi 'bir sahada olursa olsun m üdafaa etmek im kânı tem am en
m ünseliptir. Ariz hali tazim atı m ahsusam a zeria ittihaz eylerim pek
m uhterem Vekil Paşa hazretleri.
5/K ânunusani/1340
T. C. Selanik Şenbenderi
İmza

İki m em leketin bir barış ortafnm a girebilm esi için yapılm ası
gerekli pek çok iş vardı; dikenli meseleler halledilmeliydi. Milyon­
larca insan kan ağlıyordu. M akedonya Türkiyeye, Y unanlılar ta ra ­
fından zam an zam an yapılan m uam eleler bu felâketlerin daha de­
rin izler bırakm asından başka bir netice vermedi. Kitleler savaşta
düzensiz bir şekilde göç etmişler, kaçm ışlardı. B ununla beraber,
Lozan’da barış konferansı m üzakereleri yapılırken, A nadolu’da k al­
mış R um lar ve Y unanistan’da kalm ış Türkler mevcuttu. Mesele, mil­
letlerarası düzenin selâm eti bakım ından ve tarafsızlık anlayışı için­
de halledilmeli ve bu insanların çektikleri ızdıraplara artık son ve­
rilmeli idi. Bu düşünceden hareketle, İki Devlet arasında 30.Ocak. 1923
tarihinde «Türk ve Rum A halinin M übadelesine Dair M ukavelena­
me ve Prolokol» imzalandı. Bu Sözleşme ve Prolokolün m etni tam
olarak aşağıda yer alm aktadır.

VI. TÜRK VE RUM AHALİSİNİN MÜBADELESİNE


DAİR MUKAVELENAME VE PROTOKOL.

30 K ânunusani 1923 tarihinde imza edilmiştir.


Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetile Y unan Hükümeti, a ti­
deki mevadı k ararlaştırm ışlardır :
MADDE 1 — 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren Türkiye arazisin­
de m ütem ekkin Rum Ortodoks dininde bulunan Türkiye tebaası ile
Y unan arazisinde m ütem ekkin M üslüm an dininde bulunan Y unan
tebaasının m ecburî m übadelesine iptidar edilecektir.
Eşhası mezkûre Türkiye ve Y unan H üküm etlerinin kendi m em ­
leketleri hakkında m üsaadesi olm adıkça ne Türkiye’de, ne de Yu-
ııanistanda gelip te k ra r yerleşemeyeceklerdir.
MADDE 2 — Birinci Maddede m u sarrah olan m übadele atideki
ahaliye şamil d e ğ ild ir:

160
a) Dersaaclet Rum ahalisi;
b) Garbi T rakyanın M üslüm an ahalisi.
D ersaadetin Rum ahalisi addedilecekler 1912 k an u n u mucibince
tah d it edilmiş bulunan D ersaadet Şehrem aneti havzasında 30 Teş­
rinievvel 1918 tarihinde m ukaddem sakin bulunm uş olan bilcüm ­
le Rum lardır. G arbi T rakyanın M üslüm an ahalisi addedilecekler,
Bükreş M uahedenam esile 1913 te tayin edilen h attı hududun şark ın ­
daki havalide m ütem ekkin bilcümle M üslüm anlardır.
MADDE 3 — Rum ve Türk ahalisi m ütekabilen m übadeleye
tabi bulunan araziyi 18 Teşrinievvel 1912 tarihinden itibaren terket-
miş olan Rum ve M üslüm anlar birinci M addede m u sarrah olan m ü­
badeleye dahil addolunacaklardır.
İşbu M ukavelenam ede zikri geçen «muhacir» tabiri muhacereti
ederek veya 18 Teşrinievvel 1912 tarihinden beri m uhaceret etmiş
bulunan bilcümle eşhası maddiye ve maneviyeyi kasteder.
MADDE 4 — Aileleri Türkiye arazisini terketm iş olup ta ken­
dileri elyevm Türkiyede atlkonulm uş bulunan Rum ahalisine m en­
sup bilcümle gayri malûl eşhas işbu M uahedenam e ahkâm ı m uci­
bince Y uııanistana sevkedilecek ilk Rum kafilesini teşkil edecekler­
dir.
MADDE 5 — İşbu M ukavelenam e mucibince icra edilecek m ü­
badele dolayısiyle, işbu M ukavelenam enin dokuzuncu ve onuncu
M addeleri ahkâm ı m er’i olm ak üzere, ne Türkiyedeki R um ların ve
ne Y unanistandaki Türklerin hukuku ta sa rru f iyesine ve m atlubatı-
na hiçbir halel iras edilmeyecektir.
MADDE 6 — M übadeleye tabi ahaliden bir şalısın h er ne sebe­
be mebni olursa olsun azim etine bir gûna vazedilemiyecektir. Bir
m uhacir aleyhine bir cezayi k a t’iye lâlıik olduğu veya henüz k a t’iyet
kesbetmemiş m ahkûm iyet veya takibatı cezaiye bulunduğu takdirde
o m uhacir, aleyhinde takibat icra eden m em leket m em urini ta ra fın ­
dan cezasını çekmek veyahut m uhakem e edilmek üzere azim et m em ­
leket m em urinine teslim edilecektir.
MADDE 7 — M uhacirler terkettikleri m em leketin tabiiyetini
kaybedecekler ve azim et ettikleri m em leketin arazisine vüsulleri
anında o m em leketin tabiiyetini iktisap eyleyeceklerdir. İki m em le­
ketten bir veya diğerini akdemce terketmiŞ ve henüz yeni tabiiyet­
lerini iktisap etmemiş olan m uhacirler işbu M ukavelenam enin im ­
zası tarihinde işbu tabiiyeti cedideyi iktisap eyleceklerdir.

161
MADDE 8 — M uhacirler her cinsten m enkul m allarını b erab er­
lerinde götürm ek veya naklettirm ek te serbest olacaklar ve bu yüz­
den ne ihraç, ne ithal resmine, ne de başka hiçbir resim vermeğe
tâbi tutulm ayacaklardır.
Kezalik işbu İtilâfnam e ahkâm ı mucibince H ükûm eteyni âki­
de ynden birinin arazisini terkedecek olan cem aat âzası (cevami, tek­
keler, medreseler, kiliseler, m anastırlar, m ektepler, hastaneler, şir­
ketler, cem iyetler ve eşhası m aneviye ve h er hangi m ahiyette olursa
olsun diğer tesisat m em urin ve m ensubini dahil olduğu halde) ken­
di cem aatlerine ail emvali m enkuleyi serbestçe beraberlerinde gö­
türm ek veya naklettirm ek hakkına m aliktirler.
Her iki m em leket m em urini 11 inci M addede m u h a rre r M uh­
telit Komisyonun tavsiyesi üzerine bunların nakli hususunda azam i
teshiiât ibraz edeceklerdir.
Emvali m enkulelerinin tam am ını veya bir kısmını beraberle­
rinde götürm eyecek olan m uhacirin bunları m ahallerinde b ırak a­
bileceklerdir. Bu takdirde m em urini m ahalliye bırakılan emvali
m enkutenin m üfredat defterini ve kıym etini m uhaceret eden şah ­
sın müvacehesimde tesbit edeceklerdir. M uhacir tarafın d an bırakı­
lan emvali m enkulenin m üfredat ve kıym etini m übeyin olan zabıt
v arak aları dört nüsha üzerine tanzim edilecek ve b u nlardan biri
m em urini m ahalliye nezdinde kalacak, İkincisi dokuzuncu M adde­
de m u h arrer tasfiye m uam elesine esas teşkil etm ek üzre 11 inci zik­
redilen m uhtelit komisyona, üçüncüsü m uhacirin hicret ettiği m em ­
leketin H ükümetine tevdi edilecek, dördüncüsü de m uhacire ita olu­
nacaktır.
MADDE 9 — M uhacirine ve sekizinci m addede m u sarrah ce­
m aate ait şehir dahilinde veya bu rad ak i emvali gayrim enkule ve
mezkûr mutearicin veya cem aat tarafın d an bırakılm ış olan emvali
m enkule 11 inci Maddede m usarrah M uhtelit Komisyonlar ta ra fın ­
dan atideki ahkâm a tefvifan tasviye edilecektir.
M ecburî m übadeleye tâbi havalide bulunup m übadeleye gay­
ri tâbi havalide m ütem ekkin cem aatlerin m üessesatı diniye veya
hayriyesine ait olan emval dahi kezalik ayni şerait dahilinde tas­
fiye edilecektir.
MADDE 10 — Tarafeyni Aliyeyni âkideynin arazisini akdemce
terketm iş olan ve işbu M ukavelenam enin üçüncü Maddesi ahkâm ı
mucibince m übadelei ahalide dahil addedilen eşhasa ait emvali m en­
kule ve gayrim enkulenin tasfiyesi 9 uncu Maddeye tevfikan ve 18

162
Teşrinievvel 1912 tarihinden beri Türkiyede Yunan! s tanda m üsa­
dere veya m ecburî beyi ve saire gibi işbu emval üzerindeki hakkı m ül­
kiyete her hangi bir tahdit ve kayıt iras edici b ir surette tesis edil­
miş bilcümle kavanin ve nizam atan münibais, her ne m ahiyette olur­
sa olsun bilcümle tedabire tabi tutulm aksızın icra edilecektir. îşbu
tedbire m aruz kalm ış oldukları takdirde kıym etleri on birinci M ad­
dede m u sarrah Komisyon tarafından işbu tedâbir tatbik edilmemiş
gibi tayin ve tesbit olunur.
İstim lâk edilmiş olan emvale gelince, M uhtelit Komisyon her
iki m em lekette m übadeleye tabi eşhasa ait ve m übadeleye tâbi a ra ­
zide kâin olup 18 Teşrinievvel 1912 den beri istim lâk edilmiş olan
işbu emvale yeniden kıym et takdir edecektir. Komisyon, tebyin ede­
ceği zararları mal sahipleri lehinde tam ir edilecek bir taviz tayin
edecektir. Bu tavizin m iktarı mezkûr m al sahiplerinin m atlubuna
ve istim lâk edilmiş olan emvali gayrim enkulenm bulunduğu arazi­
deki Hüküm etin zimmetine geçirilecektir.
Sekizinci ve dokuzuncu M addelerde m ezkûr eşhas intifam dan
şu veya bu suretle m ahrum edilmiş oldukları m allarının varidatını
ahzeylememiş oldukları takdirde işbu v arid at kiym etinin kendile­
rine iadesi h arp ten evelki ıradı vasati esası üzerine ve M uhtelit
Komisyon tarafın d an tesbit edilecek eşkâle tevfikan temin oluna­
caktır.
11 inci M addede zikrolunan M uhtelit Komisyon Y unanistan-
daki evkafa ait em valin ve bundan m ütevellit hukuk ve m enafiin ve
Türkiyede R um lara ait m üm asili tesisatın tasfiyesi başlarken mü-
tekaddim M uaheden a melere işbu tesisatın ve bunlarla alâk ad ar eş­
hasın hukuk ve m enafim i tam am ile ihkak etmek m aksadile tesbit
edilmiş bulunan esasattaıı m ülhem olacaktır.
11 inci M addede zikrolunan M uhtelit Komisyon işbu ahkâm ı
tatbika m em ur olacaktır.
MADDE 11 — İşbu M ukavelenam enin mevkii m er’iyete vazın-
dan itibaren bir aylık bir m ühlet zarfında Tarafeyni Âliyeyni âki-
deynden herbiri için dört ve 1914 - 1918 harbine iştirak etmemiş olan
Hükümet tebaası arasından Cemiyeti Akvam Meclisince intihap
edilmiş üç âzadan m ürekkep ve Türkiye’de veya Y unanistanda
m ü n ’akit olacak M uhtelit bir Komisyon teşkil olunacaktır. Komisyo­
nun Riyaseti işbu üç b itaraf âzanın herbiri tarafın d an m ünavebeten
deruhde edilecektir.

163
M uhtelit Komisyon kendisine lâzım görünecek m ahallerde her-
biri bir Türk, bir Y unanlı âza ile kendi tarafın d an tayin edilecek
b itaraf bir Reisten m ürekkep ve kendi em ri altında çalışacak tali Ko­
m isyonlar teşkil etm ek hakkına m alik olacaktır. M uhtelit Komis­
yon, tali Komisyonlara verilecek salâhiyetleri tayin edecektir.
MADDE 12 — M uhtelit Komisyon işbu M ukavelede mezkûr m u­
hacerete nezaret ve onu teshil etmek ve dokuzuncu ve onuncu M ad­
delerde mezkûr emvali m enkule ve gayrim enkulenin tasfiyesine te ­
vessül eylemek vazifesile mükellef olacaktır.
Mezkûr Komisyon m uhaceretin ve m arüzzikir tasfiyenin suret
ve eşkâlini tes'bit edecektir.
Umumî bir surette M uhtelit Komisyon işbu M ukavelenam enin
icrasının istilzam edeceği tedabiri ittihaz etm ek ve işbu M ukavele­
nam enin m ahal verebileceği bilcümle mesailde k a ra r verm ek h u ­
suslarında bütün salâhiyetleri haiz olacaktır.
M uhtelit Komisyonun m u k arreratı ekseriyeti âza ile ittihaz
olunacaktır.
Tasfiye edilecek emval, hukuk ve menafie m üteallik bilcümle
itirazat Komisyon tarafın d an sureti kâfiy ed e halledilecektir.
MADDE 13 — M uhtelit Komisyon, alâk ad aram dinledikten ve­
yahut berayı istim a usulüne tevfikan davet edildikten sonra işbu
M ukavelenam eye tevfikan tasfiye edilecek olan emvali m enkule ve
gayri m enkulenin takdiri kıymetine başlattırılm ak için bütün salâ­
hiyetleri haiz olacaktır.
Tasfiye edilecek em valin takdiri kıym etine işbu em valin altın
kıymeti esas olacaktır.
MADDE 14 — Komisyon alâk ad ar m al sahibine elinden alm an
ve kâin olduğu arazi H üküm etinin em rine kalacak olan emvalden
dolayı kendisine borçlu kalm an m eblâğı m übeyyin b ir beyannam e
tevdi edecektir.
İşbu beyannam elerdeki esas üzerine zimmet olacak m ebaliğ
tasfiyenin vukubulaoağı m em leket H üküm etinin m uhacirin m en­
sup olduğu Hükümete karşı bir borcunu teşkil edecektir. Bu m u­
h acir esas itibarile hicret ettiği m em lekette alacağı olan mebaliğe
m ukabil terkettiği emvalde kıym et ve m ahiyetçe m üsavi emval a la­
caktır.

164
Her altı ayda bir Hüküm etler tarafın d an berveçhi balâ zikro-
lun an beyanam eler esası üzerine m ütekabil en vacibüttediye rneba-
liğm bir lıesaJbı tanzim edilecektir.
Tasfiyei nihaiye de eğer hüyunu m ütekabile arasında m uade­
let m evcut ise buna m üteallik hesabat yekdikerine m ahsup edilerek
kapatılacaktır. Eğer işbu m ahsup m uam elesinden sonra H üküm et­
lerden biri diğerine karşı borçlu kalır ise iöbu borç bakiyesi berveç­
hi peşin tediye edilecektir. Eğer borçlu Hükümet bu tedi}^ için m üh­
let talep ederse m eblâğı m edyunünbih azam i üç taksiti senevi ile
tediye edilmek şartiyle, Komisyon bu m ühleti bahşedebilecek ve iş­
bu m ühlet esnasında tediye edilecek faizi tayin edecektir.
Eğer tediye edilecek meblâğ oldukça m ühim olur ve daha uzun
m ühletleri istilzam ederse medyum Hüküm et borçlu olduğu m ik­
ta rın yüzde yirm isine k ad ar M uhtelit Komisyonca tayin edilecek
bir m eblâğı peşin olarak tediye edecek ve bakisi için M uhtelit Ko-
misiyon tarafın d an tayin edilecek m ik tar faizli ve azam i yirm i se­
nelik bir m ühlette kabili itfa istikraz tahvilâtı ihraç edecektir. Med­
yun Elükûmet bu istikrazın tesviyesine karşılık olarak komisyon ta ­
rafından kabul edilmiş rehinler tahsis edecektir. Bu rehinler Yuna-
nistanda beynelmilel Komisyon ve îstanbulda D üyunu Umumiye
Meclisi tarafın d an idare ve varidatı kabzedilecektir. Bu rehinler
için ademi itilâf halinde bunları tayin etm ek Cemiyeti Akvam Mec­
lisine ait olacaktır.
MADDE 15 — M uhacereti teshil m aksadile a lâk ad ar Devletler
tarafın d an M uhtelit Komisyona m ezkûr Komisyonca tayin edilen
şerait dâhilinde avans olarak mebaliğ tahsis edilecektir.
MADDE 16 — Türkiye ve Y unanistan H üküm etleri işbu M uka­
velenam e mucibince arazilerini terk m ecburiyetinde bulunan eş­
hasa ve m uhacirinin azim et edecekleri m em leketlere nakilleri zım­
nında şevke dile çekleri lim anlara yapılacak tebligata m üteallik bil­
cümle mesailde on birinci M addede m ezkûr M uhtelit Komisyonla
itilâf edeceklerdir.
Tarafeyni Âliyeynıi âkideyn m übadele edilecek ahaliye azim et­
leri için tayin edilen tarih ten evvel m em leketlerini veya m allarını
terke ttirm ek için ine doğrudan doğruya ve ne de dolayısiyle hiçbir
icra edilemeyeceğini m ütekabilen taah h ü t ederler. Kezaiik m em le­
keti terkeden veya terkedecek olan m uhacirini hiçbir vergi veya
fevkalâde resm e tâbi tutm ayacaklarını dahi taah h ü t ederler. İkinci
Madde mucibince m übadeleden istisna edilen m enatık sekenesinin,

165
m antıki mezkûrede katm ak veya tek rar oraya duhul etm ek h ak la­
rın a Türkiye ve Y unanistanda hürriyetlerinden ve hakkı ta sa rru f­
larından serbestçe istifade etm elerine hiçbir m âni ika edilmeyecek­
tir. Bu hüküm m übadeleden istisna edilmiş m enatıkı mezkûre seke­
nesine ait em valin serbesti! ferağını ve işbu sekene mey anında Tür-
kiyeyi ve Yunanis'tanı terke tmek arzusunda bulunanların ilıtiyarile
azim etini m en için bir sebep olarak ileri sürülm eyecektir.
MADDE 17 — M uhtelit Komisyonun ve uzuvlarının idarelerine
ve ifayi vazifelerine m uktazi m asarif Komisyon tarafın d an tayin
edilecek nisbetlercle alâk ad ar H üküm etler tarafın d an deruhte olu­
nacaktır.
MADDE 18 — Tarafeyni Âliyeyni âkide yn kavanini mevzuala-
rında işbu M ukavelenam enin icrasını temin için lâzım olacak tadi­
lâtı m ütekabilen icra eylemeği taah h ü t ederler.
MADDE 19 — İşbu M ukavelenam e Tarafeyni Âliyeyni âkideyn
nazarında Türkiye ile aktolunacak Sulh M uahedenam esinde müıı-
deriç imiş gibi aynı hüküm ve kuvveti haiz olacaktır. Mezkûr Mua-
hedenam enin iki Tarafı Âlii m üteakit tarafın d an tasdikini m üteakip
derhal m e ri olacaktır.
Tasdikanlilmekal, salâihi y e tnam eleriııin, usule m uvafık ve m u­
teber olduğu görülen, vâzıini imza M urahhaslar, işbu M ukavelena­
meyi imza etmişlerdir.
Tozanda 30 K ânunusani 1923;te üç nüsha üzerine tanzim edil­
miş olup biri Y unanistan Hükümetine ve biri Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hükümetine ita, edilecek ve üçüncüsü, Türkiye ile m ü n ’akit
Sulh M uahedenam esine vaz’ı imza eden Düveli saireye birer mu-
saddak sureti verilm ek üzere, Fransa Hükümeti hazinei evrakına
tgfvdi kılınacaktır.
M. îsm et
Doktor Rıza Nur.
Haşan.
E. K. Veniselos.
D. Caclamanos.

PROTOKOL.

Usulen haizi salâhiyet olan zirde vâzıini imza Türkiye M urah­


hasları, Türkiye Hükümetinin, Rum ve Türk ahalinin m übadelesine
dair Y unanistanla aktolunan bugünkü tarihli M ukavelenam enin

166
mevkii m er’iyete girm esini beklemeksizin ve işbu M ukavelenam enin
birinci Maddesi ahkâm ını gözetmeksizin, Sulh M uâhedenam esi imza
olunur olunmaz mezkûr M ukavelenam enin dördüncü M addesinde
mevzuu bahs olan gayrim alûl aşbası tahliye ve bunların azim etleri­
ni tem in edeceğini beyan ederler.
30 K ânunusani 1923 tarihinde Lozan da üç nüsha olarak ta n ­
zim olunm uştur.
M. İsmet
Doktor Rıza Nur.
Haşan.

Lozan’da im zalanan 30 ikinci k an u n 1923 tarihli m übadele A n­


laşması, Türkiye ve Y unanistanda bulunup da m übadeleye tabi tu ­
tulacak ve m übadeleden istisna edilecek olanların vaziyeti ile bu
m übadele işlerinden doğacak m eselelerin ne suretle halledileceğini
tesbit etmişti. Adı geçen A nlaşm anın tatbikinden doğacak b ü tü n ■ X
meselelerle meşgul olmak ve bunları hal ve fasletm ek üzere bir -L Y
M uhtelit M übadele Komisyonu kurulm uştu. Komisyon 11 azadan : X
m ürekkepti. 4 ü Türk Hükümeti, 4 ü Y unan Hüküm eti ve 3 ü de 19'kiL a ■
1918 harbine iştirak etmemiş devletler tebaasından olmak üzere - .
M illetler Cemiyeti tarafın d an seçilecekti. 'X
*, ' *

Lozan M übadele Anlaşması, Lozan Sulh M uahedesile aynı gün


de, yani 6 Ağustos 1924Te m eriyete girdi. M uhtelit M übadele Ko­
m isyonu 1923 yılının sonlarında çalışm alarına başlam ıştı. Komisyo­
nun Türk Heyeti Reisi Tevfik Rüştü A ras’tı. Komisyon ilk önceleri
bir m iktar m übadele yapabildiyse de d aha sonra halkların değişim
keyfiyetinin bizatihi güç bir mesele olm asından dolayı başarısız­
lıkla karşılaşıyordu. Zaten 1923 yılı başından itibaren M übadele ko­
nusunda çeşitli fâaliyetlerde bulunulm uştu.
İstanbul, 18 M art 1339

Hariciye V ekâletine

M übadele işlerini yeniden tem in için iki gün evel A tinaya


giden ve bu gün avdet eden Beynelmilel Salibi ahm er delegesi Mös­
yö Bemiye bezdi acizanem e gelerek M übadelenin bu gün başlam a­
sının m u k arrer olduğunu ve Y unan efkârı um um iyesi buna te-
m am en m uhalif bulunduğu için Y unan hüküm etinin bu mübadeleyi
adeta istemeye, istemeye yapacağını söyledikten sonra pontos rum -
ların a nakli kelam ederek üseram ızı İstan b u l’a, avdetlerinde Sam-

167
sunda birikmiş ra m ların dört binini bila kaydışart alacağını ve fa ­
k at m ütebaki 35 bin ra m için meclisin nazarı k a ra rı ile M akedonya-
dan bir o k ad ar tü rk ü tehcir edeceğini ve bu k a ra rın resm i olduğunu
ve bila tereddüt icra edileceğini ve Y unan hüküm eti tarafm d an bu
k a ra rın m übadele komisyonu riyasetine tebliğ ve bunu kendisinin
b ana resm en bildirmeye m em ur edildiğini söyledi.
Y unanistanm artık m uhacir kabul etmeyecek derecede m ah ­
mul olduğunu A tinada b itaraf heyetler, Bütün Süfera ve m übade­
le komisyonu erkânı ve h a tta mösyö Berniye kendisi bile tastik et­
mektedir. Bütün bu beyanattan sonra Mösyö Berniye üsera m übade­
lesini temin, Bu tehcir meselesini H üsnü suretle idare ve m üm kün
m ertebe lehimize icrasını kabil kılabilm ek içinde bendenizin bir de­
rece m akul bulduğum berveçhi ati teklifatta bulundu :
1 — Belki de bu yüzden bir kabine bu h ran ı tevcih edecek dere­
cede şiddetli olan efkârı umumiye galeyanı karşısında zaten Üsera
m übadelesini zor ile yapar ve te k ra r bozmağa sebep aray an Y unan
H üküm etine bir vesile verm em ek için M akedonya tehcirimi protes­
to ve U sera m übadelesinin nihayetine teh ir etmek,
2 — İstanbulda ve Sam sunda birikm iş R um ları Y unanistanm
alm asında İsrar ettiğimiz takdirde hiç bir suretle önüne geçmeye­
ceğimiz,
3 — M akedonya Tehcirinin hiç olmazsa bir şekli âdilânede ic­
rası için m uahedenin imzasını beklem eden daha şimdiden Makedon-
yada m uayyen bir m ıntıka ehalisinin köy ismi zikrederek m übadele­
sini kabul etme ve bu m übadeleye nezaret hakkını Bozanda tanzim
olunan mübadele! ehali K onvansiyonunda ihdası teklif olunan ko­
misyona terk etmek ve bu Komisyona istediğimiz azayı tayin etm ek
ve bu suretle Y unanistandan kapı dışarı edilecek olan Türklerin
em val ve eşyalarını kurtarm ak,
4 — M akedonya tehcirini durdurm ak istediğimiz takdirde sul­
bün im zasına k a d ar İstanbul ve Sam sundaki Rumlar, oldukları yer­
lerde alıkoym ak ve A m erika Cemiyeti hayriyesinin uzun m üddet
besleyemeyeceği m uhacirlerin hüküm et tarafın d an iaşesini tem in
etmek.
5 — Mösyö Berniyenin bâlâdaki zikrettiğim beyanat ve m uta-
laatı bundan ibarettir. Mesele ciddi ve vahim olduğundan bir an
evvel salim bir k a ra r itasını ve protesto edilecek ise h er halde Üsera
m übadelesinin nihayetine k ad ar tehirini rica ederim efendim.
Adnan

168
Bahsekonu halkların değiştirilm esinin sadece andiaşm a m etin­
lerinde vazedilen kayıtlarla halline ulaşm asını beklem ek gerçekçi ol­
m am ak demekti. H er şeyden evvel Akid ta ra fla rın iyi niyeti gere­
kiyordu. M eselenin bilhassa tatb ik at yönü herhalde sanıldığından
çok daha karm aşık ve elimdi.

M ukavelede, m übadilini terkettiği m alın karşılığının kendisi­


ne ödeneceğinden de s öz e dilmektedir. Fakat, tatbikatta, ekseriya
kıym etlerin tevzii Sözleşmede öngörüldüğü şekilde olamam ıştır..

İki ta ra f bu konuda azami hüsnüniyet ve gayretle işe başla­


m ak durum unda idi başka çare yoktu. Y apılacak işlem ler kitlelerin
doğrudan doğruya yaşam a düzenini m ukadderatını ilgilendiriyordu.
Diğer ta ra fta n Sözleşmenin 2 inci m addesinin yorum lanm a­
sından çıkan anlaşm azlık olayları daha da karm aşık hale sokuyor­
du. Konu kim in değiştirileceğinin, kim in değiştirilm eyeceğinin tayi­
ni meselesi idi. Değiştirilecek kim seler h er iki ta ra fta bir bir, isim
isim, adres adres, tesbit edilecekti.

«Komisyonun 68 inci um um i içtim aında 30 İkinci K ânun 1923


tarihli M übadele anlaşm asının 2 inci m addesinin sureti tatbiki ve
tefsiri hususunda ihtilâf çıktı.

Komisyon m üzakerelerindeki ihtilâfı Aras, H üküm etine bildir­


mişti. Bunun üzerine 2 Eylül 1924 tarihli aşağıdaki k ararn am e ile
Aras, M uhtelit M übadele Komisyonu nezdinde yeniden tem aslarda
bulunm ak üzere görevlendirildi.

K ararnam e Suretidir :

M uhtelit M übadele K om isyonunda (Etabli) kelim esinin tefsiri


etrafında cereyan eden m üzakeratı havi Türk heyeti m urahhasası
reisi Dr. Tevfik Rüştü Beyin 13 Ağustos 340 tarih li sureti m erbut tak ­
riri icra vekilleri heyetinin 14.9.340 tarihli içtim aında kıraat olundu.
İcabı lideltetkik heyeti m urahhasasam ızm yeniden tem as ve tahki­
k a t t i bu lu n arak heyeti vekileye m enafim izi azam i tem in edecek ve
üzerinde itilaf m üm kün olacak n ak atı m uayyene teklif etmesi ten ­

169
sip kılınmış ve keyfiyetin hariciye ve m übadele vekâleti Celilerine
ve Tevfik Rüştü Bey Efendiye .tebliği k a ra rg ir olm uştur.
12/9/340

Türkiye Reisi C um huru


Gazi M ustafa ¡Kemal
M aarif Vekili M aliye Vekili Dahiliye Vekili
(Vasıf) (M ustafa Abdülhalık) (Recep)
Adliye Vekili M üdafayi Milliye Vekili
(M ustafa Necati) (Kazım)
Başvekil ve Hariciye Vekili M übadele ve İskân Vekili
(İsmet) (Refet)
Sıhhat ve İçtim ai M uavenet Ticaret V ekaleti Vekili
Vekili (M ustafa Abdülhalık)
(Süleyman Sırrı)
Z iraat Vekili N afia Vekili
(Şükrü Kaya) (Süleym an Sırrı)
Aslına M utabıktır. Resmi M ühür ve İmza

İhtilâf konusu 2. m addede aynen şöyle yazılmıştı :


Madde 2 — 1 inci m addede m u sarrah olan m übadele atideki
ahaliye şam il değildir.
A — D ersadet rum ahalisi
B — Garibi T rakya’nın m üslüm an ahalisi
«Dersaadetin rum ahalisi addedilecekler 1912 k an u n u m ucibin­
ce ta h d it edilmiş ıbulunan D ersaadet Şehir havzasında 30 Teşriniev­
vel 1919 tarihinden m ukaddem sakin bulunm uş olan bilcümle ra m ­
lardır. Garibi T rakyanm m üslüm an ahalisi addedilecekler, Bükreş
m uahedenam esile 1913 de tayin edilen h at h u d u d u n şarkındaki h a ­
valide mütemekk'in bilcümle m üslüm anlardır.»
Bu m addede kullanılan sakin 'bulunmuş tabiri üzerinde a n la ­
şılamadı. M uâhede m etni aslen Fransızcadır. Bu tâb ir Fransızca
«Etablis» kelimesi m ukabili olarak kullanılm ıştır. Yani m uahedenin
resm i tercüm esi ve Türkiye Büyük Millet Meclisince tasdik ve kabul
olunan Türkçe m etni sakin ¡bulunmuş tab irin i ihtiva etmektedir.

170
«Etablis» kelimesi Türçeye «yerleşmiş olanlar» şeklinde tercüm e edil­
seydi, Fransızca kelim enin ifade ettiği m anaya çok yaklaşılm ış olur­
du. Ç ünkü Türkçemizdeki «yerleşmek» fiili, Fransızca’da «s’établir»
fiilinin hem en aynen tercüm esidir. Gerek lügat m ânası itibarıle,
gerek bu kelim enin h er iki lisanda um um iyetle kullanılış tarzı ba­
kım ından ifade ettiği m efhum birdir.
M uhtelit M übadele Kom isyonundaki Türk M urahhas Heyetinin
kanaatm ca kim lerin İstanbul'da 30 Birinci Teşrin 1918 tarihinden
önce yerleşmiş bulunduğu Türk k an u n ların a göre teâbit edilmek lâ ­
zımdır. Y unan m urahhas heyetinin noktai n azarın ca ise m übadele
A nlaşm ası ne Türk ne de Y unan k an u n ların a bu h u su sta bir atıf
yapm ış değildir. «Yerleşmiş olanlar : établis» kelim esinin m anası bu
iki hüküm et k a n u n ları ile bağlı kalınm aksızın, anlaşm anın m etnine
ve ru h u n a uygun bir şekilde verilmelidir.
Türk Heyeti Reisi Aras, 21 Eylül 1924 tarihli yazısında Komisyon
m üzakerelerindeki düşüncelerini bildirm ekte ve Baş V ekaletin ta ­
lim atını istem ekte idi.
«Suret :
Baş V ekâlet Gelilesi ne
Etabli kelim esinin tefsiri etrafında M uhtelit Komisyondaki ce­
reyanları gerek tah riri m aruzatlarım la ve gerek şifahen ve komisyona
bu meseleye dair verilen tezkerelerin suretlerini takdim ettik. Arz
etmiştim. Heyeti vekilei ed ilenin h u b a p ta tebliğ em ir ve talim atları
heyetimizi yalınız nüfus k an u n u n u n m addei m uayyenesinin m üda-
laası ve buna göre netice istihsalde takyit etmiş, halbuki Y unan tezi
bu noktai nazarım ızla temam il e zıt olduktan ve bu vesile ile de hiçbir
m üsaadekâr tem ayülata gayri m üsait olduktan başka b itarafları nok­
tai nazarı da Y unan noktai nazarınd an kısm en ay rı olm akla beraber
bizimle de m üterafık değildir. M ukavelenam e zabıtnam eleri bu ke­
lime hakkında sâm ettir. Tabât bahisinde zikredilmiş olan bu keli­
meye dair (M ütedair) m ünakaşat noktai nazarım ızı kuvvetle teyit
etmiyor. İşbu vaziyet m üvacehesinde heyetimizce yine em rü talim atı
m ütekaddim e dahilindeki davam ızı m üdafaa ve istihsale çalışm akla
beraber Y unanların, b itarafların noktai n azarların a karşı m üteka­
bil m ü saad atta bu lu n arak aleyhimize ekseriyet tem inine ve bu su­
retle davam ızın ziyam a m eydan bırakm am ak için hey’etim izin b ita­
rafların da noktai n azarların d a bazı ahkam ı bittabi noktai n a za ­
rım ıza en yakin olanlarını kabul ederek ve diğerlerini de b itarafların
sarfınazar etmesini talep eyleyerek talim atı m eblağa dahilinde ki

171
noktai nazarım ızın tem am ile istihsâli gayri m üm kün olduğu tezahür
ettiği takdirde; istihsali m üm kün olan en m ü sait b ir (kriteryum ) e t­
rafında b itaraflarla anlaşıp ekseriyet tem in edebilmekliğimiz h u su ­
sunda m üsaadei sam ilerini arz ve istirham ederim, efendim hazretleri.
21. Eylül. 1340
M uhtelit mübadele kom isyonunda
Türk heyeti reisi Dr. Tevfik Rüştü
Aslına m utabıktır. İmza Resmî m ühür.

İki m urahhas heyet arasında çıkan bu ihtilâf Komisyonda uzun


m ünakaşalara sebebiyet verdi, mesele Komisyonun Adlî şubesine h a ­
vale olundu. Bu Şube de fikrini bildirdi. Fakat M uhtelit Komisyon
bir neticeye varam ıyordu. A rada, Y unan H üküm eti M illetler Cemi­
yeti M isakmm 11. m addesine d ay an arak M illetler Cemiyeti Meclisine
m ü racaat etti.
Bunun üzerine Brüksel'de, Hariciye N ezareti Cemiyeti Akvam
Başkâtibi S. Duremond, İstanbul M uhtelit M übadele Komisyonu Re­
isi G eneral De L ara’ya 22 Ekim 1924 tarihinde aşağıdaki telgrafı çek­
mişti.

«M uhtelit M übadele Komisyonu Reisi G eneral


De Laraya

Cenevre : 22 Teşrinievvel 1924


Cemiyeti Akvam m ukavelesinin 11.ci maddesine istinaden İstan­
bul R um ları meselesi hakkında Y unan H üküm etinin Cemiyet mec­
lisine m üracaat ettiğini size ihbar etmeyi vecibeden addederim.
H azır bulunm ak arzu ettiğiniz takdirde, İçtim ain Brükselde Teş­
rinievvelin 27 sinden itibaren vaki olacağını size ih b ara cüret eylerim.
Duremond»

Bu telgrafa İstanbul M uhtelit M übadele Komisyonu Reisi G ene­


ral De Lara şu cevabı verm işti :
«22 tarihli telgraf namen izi bu gün, (içinde bulunduğunuz aynı)
Şehri cârinin 25 inde aldığım dan, B rüksel’e en nihayet bu ayın 31
inde vasıl olmak için derhal azim et hazırlığına başladım . Meselei

172
M uhtelit Komisyonunun selâhiyetine taallûk ettiği takdirde müza-
k eratı ledel im kan m uvasalatım a değin tehir etm enizi rica ederim.
İstanbul’da M uhtelit M übadele
Reisi
G eneral De Lare
20. Teşrinievvel. 924»

B undan iki gün sonra,, 24 Teşrinievvel günü İstanbul'da ¡bulunan


M übadaleye tâbi R um lar hakkında aşağıdaki tebliğ basında neşre­
dilmişti.

M atbuata tebliğ

İstanbulda m übadeleye tabi R um lar hakkında ittihaz olunan


tedabire dair h e r güııa sui tefehhüm ün izalesi zım nında M uhtelit
M übadele-Komisyonu Reisi hususa, ti a üyeyi beyan eder :
30/Kânunusani/1923 tarihli m ukavele m uktezasm ca m übadele­
nin tarzı icrasını tayin etm ekte yegane selâhiyettar m akam M uhtelit
M übadele Komisyonudur. Bu bapta luzum hasıl oldukça icap eden
m ukarrerafı ittihaz ve iş bu m u k a rra ra tın tatbiki hakkında m uka­
vele mucibince teşkil ve Türk Y unan Erazisinde tesis edilmiş olup
vesaiti icraiyyesinden bulunan tali kom isyonlara talim at ita eyler.
Tali Komisyonlar icap eden tedabire tevessül ve lüzum unda h ü k ü ­
m et m ahalliyenin m üzaheretini talep ederler. İstanbulda m übadeleye
tabi ehalinin teşrinievvelde nakli keyfiyeti zaten 9 Mayıs 1924 tari­
hinde tesbit ve M uhtelit Komisyonda; İstanbul tali. M übadele Komis­
yonuna eiiirü m übadeleye, 1918 senesinden sonra Îstanbula gelmiş
olan R um ların şevki ile ip tid ar olunm asına d a ir talim atı lazime v er­
miş idi. B unun üzerine tali Komisyon bu sınıf m übadillerin şevkini
tanzim ve bilhassa, İstanbul gazetelerde alak a d a ra n a ilan keyfiyetine
tevessül etmiştir. İş b u ilanda pasaportu ham il olup tali Komisyonca
verilen m ühlete riayet etmeyecek olanların polis m aarif etile cebre
m aruz kalacakları ayrıca tasrih edilmişti. Tali M übadele Komisyonu
İstanbul m übadillerinin nakli keyfiyetinin istilzam ettiği m uam elatın
kesretine binaen Ü sküdar, Beyoğlu, G alata ve Balıklıda b ire r şube
Josis etm ektedir. M uhtelit M übadele Komisyonu Reisi alak ad aram n
h er nev’i m ü racaat ve m üstediyatım tali m übadele kom isyonunun
kabul ve intaç hususunda salahiyeti lazimeyi haiz olduğunu bu vesile
ile ilaveten son olarak beyan eder.

173
İstanbul, 24 Teşrinievvel 1924

Meclis m üzakerelerine Y unanistan nam ına M. Folitis, Türkiye


namına, da Reis G eneral De Lara iştirak ettiler. G eneral de Lara,
M uhtelit Komisyonun halen m üzakere ve m ünakaşa etm ekte oldu­
ğu .bir meselenin M illetler Cemiyeti Meclisine arzedilm esini doğru bul­
m adığını söyledi. M. Politis, Meclis huzuru n d a Türk H üküm etinin
m übadele kom isyonunun salâhiyetine tecavüz ettiğini ,rum ları tev­
kif eylediğini iddia etmişti.
M uhtelit M übadele Komisyonunun çalışm aları ve cereyan eden
m üzakerelerin seyir! 'görüldüğü gibi pek iç açıcı bir şekilde olm uyor­
du, h a tta b ir ara ilişkiler o k ad ar gerginleştik! b ir h arp dahi çıka­
bilirdi.
A tina M aslahatgüzarım ızdan bu hususta şu telg raf alınm ıştı :

«Hariciye Vekâletine

Hariciye nazırı «établi» kelim esinin M übadele Komisyonunca


şimdiye k a d ar halledilm em esi tarafeyni m ünasebatını h aleld ar ede­
cek m ahiyette olduğundan bahisle Lozan m uahedesinin 44. cü m ad­
desine istinaden m ahı carinin yirm i yedisinde cemiyeti akvam ın
Brükseldeki içtim aında mevkii m üzakereye konulm ası için cemiyeti
akvam kâtibi um um iliğine m ü racaat eylediğini ve tarafeyince m uta
olması lazım gelen cemiyeti akvam k a ra rm a intizaren İstanibulda
polis tara fın d a n yapılan tevfikatm m uvakkaten tehirini zatı alile­
rinden sureti m ahsusada rica eylediğini telg rafla bildirmekliğimi
iltim as eylemiş ve son derece dostane b ir lisan kullanm ış olduğu
m aruzdur.
Atina, 23 Teşrinievvel 1340 Esat Cemal

Bu telgrafa Dışişlerinden verilen karşılıkta Y unanistan’ın tu tu ­


m u eleştiriliyordu.
«6 Teşrinisani 340

A tina M aslahatgüzarlığına

23 Teşrinievvel 340 ta rih ve 191 Nolu telgraf nam elerinde Y unan


Hariciye N azırının «établi» kelim esinin tefsiri hususunda Cemiyeti
Akvam K itabet um um iyesine m ü racaat edildiğinden bahis ederken
son derece dostane bir lisan kullanm ış olduğu beyan edilm ekte ise

174
de Y unanistan tarafın d an kitabet m ezkureye tevdi edilip b ir sureti
elde edilen N ota aleyhimize serapa a ğ ır itham atı m uhtevi bulm ak­
tadır. 'Bu tarzı h arek et iki Devlet beyninde tesisi arzu olunan m üna-
sebatı dostane ile hiç b ir veçhile kabili telif olm adığı gibi H üküm eti
Cumhuriyemizce de tecviz edilemiyeceğinden bu hususun Y unan H a­
riciye nezaretine sureti m üsirrede izahı m ütem ennidir.
5 Teşrinisani 340
İmza

Mösyö de Lara Türk H üküm etinin hiçbir surette Komisyonun


salâhiyetine tecavüz etm ediğini ve ru m ları tevkif eylemediğini bil­
dirdi. İstanbul'u te rk etmek için verilen m üddet bittiği halde halâ
oradan ayrılm am ış olan rum larm top lan arak bir yerde cemedildiğini
ve b u n u n da yukarıda m etni verilen ¡tebliğe atıfta b u lu n arak kom is­
yonun tebliği üzerine yapılmış olduğunu bildirdi.
Fethi Bey Dışişlerine gönderdiği 31 Ekim 1924 tarih li telgrafın­
da durum u şu şekilde izah ediyordu :

Hariciye V ekâletine

«Bu gün Tevfik R üştü Bey ve M uhtelit Komisyon azasım n huzu­


ru ile inikat eden Meclisi A kvam da M übadele meselesi m üzakere
olundu.
Y unan delegesi m alum olduğu şikayatı derm eyan ettikten sonra
îstanbula avdet etmek hakkını ihraz eden ru m larm henüz avdetine
m üsade olunm adığı ve m ülklerinin m üsadere edildiğini ve perişan
bir halde kaldıklarını ve R um ların tevkif edildiğini vesaireyi mevzuu-
bahs eyledi. Ve Etabli kelimesi hakkındaki ihtilafın meclisoe hallini
teklif etti.
Verdiğim cevapta Komisyon ' reisinin b u rad ak i h u zu ru n d an
m em nuniyetle bahs ederek Reisin bizzat hakikati tenvir edeceğini
üm it eylediğimi derm eyan eyledikten sonra Türk hüküm etinin ko­
misyon salahiyetine asla tecavüz eylem ediğini ve bu b ap tak i iddianın
gayri varit olduğunu ve hüküm etim izin ancak tali 'komisyonun k a ­
ra rla rın ı tatbik ve icra etmiş bulunduğunu, Saniyen h üküm etin
établi meselesi b akında Komisyon k a ra rın ı kabulden dahi im tina
etm ediğini ve Türk ¡tarzı tefsirinin kom isyona idbar edilm esi sahih
olmadığını, Salisen kom isyonun mesaisine*"’ ifcai m üşkülat edilmesi
k a t’iyyen doğru olmayıp m urahhasım ızın sebk eden istifası üzerine
hüküm eti m erkeziyenin kendisini ifai vazifeye davet eylediğini ve

175
hastalığı zam anında refikini tevkil etmiş olması ile m ü zak erata h a ­
lel ¡gelmediğini m üdellelen izah ve kom isyonun salahiyetine tecavüz
vaki olmuşsa bu bapta şikâyet derm eyanm a komisyon reisinin Yu­
n an hüküm etinden ziyade haizi salahiyet olması lazım geleceğini
ilave eyledim.
Binnetice Türk H üküm eti komisyonun haiz olduğu kâffei sala­
hiyeti tanım akta bulunduğundan Y unan m urahhasının ayni tarzda
tem inatına intizar ettiğim i tasrih ettim.
Bundan sonra firari Kum lar meselesine nakli kelam ederek
garbi Trakya İslam ları hakkında. Y unan hüküm etinin tatbik eyledi­
ği m uam elattan şikâyet ve ekalliyetlerin iki m em lekette ne suretle
m uam ele gördüğünü izhar etmek lazım sa Türk ve Rum ekalliyetle­
rinin halini tetkik etm ek üzere garbi Trakyada ve İstanbulda ta t­
bikat yapılm asını m em nuniyetle telakki edeceğimizi bildirdim.

G eneral De Lara, Y unan hüküm etinin şikâyetlerini ve böyle bir


meselenin cemiyeti akvam a gelmesini hayretle telakki ettiğini ve bu
mesailin halli Komisyona ait bulunduğunu ve şimdiye k ad ar Hadis
olan kâffei mesaili kom isyonun hakkaniyet dairesinde halletm ekte
m üşkülata m aruz kalm am ış olduğunu beyandan sonra İstanbul
(Tevkifat) n a nakil kelam ederek (Tevkifat) denilen bu m eselenin
tali Komisyonun k a ra rı neticesinde ittihaz edilmiş tedahirden ibaret
olup bu m eyanda vaki bir kaç yanlışlığın da yine Tali Komisyon
m aarifetile tasrih edildiğini ve binaenaleyh m üzakereye değer bir
mesele olmadığım söylemiştir.
M ütaekibeıı m uhtelit komisyondaki Y unan heyeti reisine söz
verildi. Bu da hem en ayni şeyleri te k ra r etti ve Tevfik Rüştü Bey ta ­
rafın dan m addiat vakıası biletraf cerh raporu kıraet olundu. Bu r a ­
por maziye ait v ukuat hakkında beyanı zikirde lüzum ve faide gö-
rülm eyerek ait için sarf mesai olunm ası lazım geldiğini, Komisyona
her türlü selahiyyetin tanınm ası icap ettiğini ve eğer komisyon lu-
zurn görürse mesaili hukukiyenin m ahkem ei adalete havale olunabi­
leceğini bir m utalea kabilinden olarak derm eyan edildiğini m aam afi
bu m übadele muka,velenamesi mucibince sureti umum iyede tefsire
komisyonun selahiyettar bulunduğunu ve ekalliyetler hakkındaki
iki tarafın Sudü m uam elat iddiasına gelince iki ta ra f hüküm etince
vekaiyye m üstenit tanzim olunacak rap o rlar meclis akvam ca görül­
medikçe böyle tahkikat halanda k a ra r alınm ayacağı ve k ân u n u evvel
içtim am a k a d ar şikâyetleri meclise raporla gönderm elerini her iki
ta ra fta n rica olunduğunu . . .

176
Rapor iki ta ra fç a kabul olunarak celseye nihayet verilm iştir.
Celsede Y unanlıların koparm ak istedikleri gürü ltü n ü n esassız ol­
duğu tesiri hasıl edilmiştir. Y arın Parise hareketim iz m ukarrerdir.
O radan da îstanbula hareketim iz arz olunacaktır.
Fethi »

Y unan H üküm etinin M illetler Cemiyeti Meclisine başvurdu­


ğunu öğrenince, Türkiye Hariciye Vekili İsm et Paşa M illetler Cemi­
yeti Umumi Kâtibine 28 İkinci teşrin 1924 de bir telg raf gönderm iş­
ti. Bu telgrafta İsm etpaşa, Türk H üküm etinin noktai nazarm oa
«M uhtelit Komisyonun M illetler Cemiyetini temsil ettiğini ve o, v a­
zifesini yapm akta iken başka bir otoritenin (yani M illetler Cemiye­
ti Meclisinin) onun yerine geçm esinin kom isyonun itibarım sarsa­
cağını bildirmişti. M illetler Cemiyeti Meclisi İsm et Paşanm ih tarım
n azarı itibare aldı ve Meclis raportörü M. İshü rap o ru n d a bu telg­
ra fta n bahsederek M uhtelit Komisyonun meseleyi tetkike devam
etm esini ve m üsbet bir neticeye v anlam ad ığ ı takdirde Daimi Ada­
let D ivanından istişari m ütalaa istenm esini teklif ve tem enni etti.
Meclis bu raporu ittifakla kabul etti.
M uhtelit M übadele Komisyonu Îstanbulda akteddiği 15 ikinci
teşrin 1924 tarihli 77 nci um um i içtim am da Meclisin k a ra rın ı te­
bellüğ etti. M eselenin m ünakaşası yeniden başladı. H er iki H ükü­
m et evvelce ileri sürdükleri görüşlerinde ısra r ettiklerinden 2 nci
m addenin tefsiri üzerinde anlaşm a olmadı. B unun üzerine Millet­
ler Cemiyeti M eclisinin tavsiyesi mucibince. La Haye A dalet Diva­
n ına m ü ra c aa ta k a ra r verildi.
ADALET DÎVANINDA : M uhtelit M übadele Komisyonu Reisi Ge­
n eral M onrique de Lara, M illetler Cemiyeti U mumi Kâtipliğine çekti­
ği bir telgrafla (19 İkinci teşrin 1924) A dalet Divanı nezdinde (Ce­
m iyetin tavassutunu rica etti.) Cemiyet Umumi Kâtibi, Meclisin
13 İlkkanûn 1924 de verdiği k a ra r hükm ü yerine getirerek Divan
Kâtibine yazdığı bir m ektupla (18 İlkkânun 1924) divandan 30-İkin-
cikânun 1923 tarih li Türk - Y unan M übadele A nlaşm asım ıı 2 nci
m addesindeki «yerleşmiş olanlar» (établis) kelim esinin m an asın a
ve 2 inci m addede «İstanbulun Rum ahalisi» adı ile işaret edilen şa­
hısların m übadele anlaşm ası m ucibince «yerleşmiş» (établis) sayıla-
bilmeleri ve m übadeleden istisna edilmeleri için yerine getirm eleri
lâzım gelen şartların neler olduğuna dair b ir istişari m ü talaa verm e­
sini rica etti.

177
- ' ' Divan altıncı fevkalade toplantısında davayı tetk ik etti. 16 İkinci
k ân u n 1925 aleni celsesinde ta ra fla rın şifahi izahlarının dinlenm esine
başlandı. Yazılı izahnam eler ve m u h tıralar d ah a önce verilmişti. H a­
disede ne davacı ne de dava edilen bulunm adığından ta ra fla ra söz
alfabe sırasile verildi. Bu sebepten ilk defa Y unan ajan ı M. Politis
H üküm etinin noktai nazarını Divan huzuru n d a m ü d afaa etti.
s
«10/Kânunuevvel/340
Y unanistan m übadelei ehali
(établi) ihtilafının divanı daim i
adalete tevdii) ne d a ir rap o r m etni
....... . aynen aşağıdadır.

riv: Etabli - Garbi Terakiye m ezalim i meselesi

a Türk ve Rum ehalisinin m übadelesine d a ir 30/Kânunusani/1923


tà fih lï m ükavelenam enin ikinci m addesinde (D ersaadet Rum ehalisi
ile G arbi Terakiyenin M üslüm an ehalisi) n in m übadeleye tab i olm a­
yacakları zikredildikten sonra,
0 D ersaadetin Rum ehalisi addedilecekler 1921 k an u n u m ucibin­
ce ta h d it edilmiş bulunan D ersaadet şehrem aneti m üzesinde 30 Teş­
rinievvel 1918 tarihinden m ukaddem (Sakin) bulunm uş olan bilcüm ­
le'' -Rü.ıhlardır) denilm ektedir.
^ •Etablis-sakin kelim esinin tefsiri hakkında m uhtelit m übadele
kom isyonu Türk ve Rum heyeti m u rah h asları a rasın d a zuhur eden
ihtilaf devam etm ekte iken Y unan hüküm eti Türkiyenin,
. Evvela kendisini m uhtelit m übadele kom isyonun yerine ikame
ederek m em urları vasıtası ile kendisinin bile m übadil olm adıklarını
kabul eylediği R um ları tesbit ettiği)
- (Saniyen Etabli kelimesine Lozan m uahede ve zabıtanam eleri
hilafında m ana vererek ve M übadele kom isyonunun k a ra rın a intizar
ötm eyerek m ezkûr komisyonu kendi noktai n azarını kabule icbar
eylediği ■
Établis kelimesi m uahedenam ede m ütem ekkiıı yerine sakin
diye tercüm e olunm uştur. -
Salisen Türk heyeti m urahassasm m h aftalarca m uhtelit m üba­
dele kom isyonunun m üzakeratım akim b ırak tık tan m ada 1918 sène-

d78
sinden sonra m ütem ekkün olanların şevki behanesile kendi n.oktai
n azarın a göre de İstanbul’da kalm aları lazım gelenleri dahi sevk ey­
lediği
Yolunda hakkım ızda a ğ ır .i11iham atı havi b ir m ektupla 22/Teş-
rinievvel tarihinden cemiyeti akvam a m ü racaat ve cemiyet misa-
kınm II. m addesine istinaden şehri m ezkürün yirm iyedisinde mecli­
sin Bürükselde akdedeceğini içtim ai fevkaladeye Etabli m eselesinin
ithalini talep eyledi.
Cemiyeti akvam kitabeti um um iyesi ta rafın d an gönderilen bir
m ektupta nizam nam ei dâhiliyeye tevfikan mesele ruznam eye idhal
edildikten 27/Teşrinievvel/Brüksel içtim am da Türk mümessilile b ir­
likte m üzakeresi için tedabiri lazıme ittihazı bildirilmiştir.- Tarafım ız­
dan verilen cevapta Türkiye hüküm eti kendisini m uhtelit komisyo­
n un yerine ikam e etm ek şöyle d ursun Komisyonun Cemiyeti akvam ı
temsil ettiği ve vezaifi m em ureshıin em ir idaresinde d ü çar m üşkülat
oldukça başka bir heyet m ü racaatın H akem ve nüfuzuna bir tecavüz
olduğu fikir ve m ütalaasında bulunm akla b erab er Komisyon. Reisi
G eneral De Lara Bürüksele gitmeye k a ra r verm iş olduğundan m u h ­
telit Komisyondaki Türk Delegesi Tevfik R üştü Beyin meclisi tenvir
etm ek üzere m üşarünileyhe refak at etm esine k a ra r verildiği beyan
olundu.
Mesele m eclisin Bürüksel içtim am da 2l/T eşriniew el/924 . ta ri­
hinde m evzuu bahs oldu, Y unan delegesi İstanbula avdet hakkım
haiz R um ların avdetine m üsade edilmediğini ve emvali ve em lakları
m üsadere o lu n arak perişan bir halde kaldıklarını ve îstanbulda
R um ların Tevkif edildiklerini m evzuu bahis ve Etabli kelim esinin
tefsiri neticesinde tahaddüs eden ihtilafın meclisçe hallini teklif ey­
ledi.
Heyeti m urahhasım ız reisi, H azır b u lu n an M uhtelit Komsiyon
reisi G eneral De L ara’nm Komisyonunun u m u ru n a m üdahale vaki ol­
muş ise b u hususta şikâyet için Y unan H üküm etinden ziyade selahi-
y e tta r olduğunu beyan ve m üşarünileyhin bitaraflığından ve h akşi­
naslığından bir lisan teşekkürle behseyledikten sonra Türk 'hüküme­
tinin hiç bir vakit ne kom isyonun nüfuzu ve selahiyetine tecavüz ve
ne de kendiliğinden R um ların sevkıyatında bulunm ayıp ancak tali
kom isyonun m u k a rre ra tın ı tatbik eylediğini, Etabli meselesi h ak k ın ­
da tahaddüs eden ihtilafa gelince hüküm et daim a kom isyonun mu-
k a rre ra tm ı kabul etm iş olduğu gibi badem a da kabul edeceğini'T ürk
tarzı m esaisine ika m üşkülat edildiği iddiası doğru olmayıp ‘filvaki
raurahhassım ız esbabı sıhhiyeden dolayı istifa etm iş ise de bu,, şü p h e­
siz Tevfik Rüştü Beyin bir hakkı olduğunu ve rahatsızlığı m üdde tince
Refikini tevkil etmiş olduğundan kom isyonun m üzakeratı haleldar
olm adığını ve netice itibarı ile Türk hüküm eti Komisyonun bilum um
h ukuk ve salahiyetini tanım akta olduğundan Y unan m urahhassm m
da bu tarzda tem inat verm esini talep eyledi.
G eneral De Lara Komisyonun, M ukavelenam enin on ikinci
m addesi mucibince halle selahiyettar olduğu bir meselenin, reyi h a ­
ricinde velev Cemiyeti Akvam meclisi gibi gani bir m ahkem eye n a ­
sıl. havale edildiğini anlayam adığını ve mesele Komisyonca m üzakere
edilm ekte olup b ir neticei haliyeye ik tiran yolunu tu ttu ğ u n u ve İs­
tan b u l R um larının m aruz tevfikatı meselesine gelince m uhtelit m ü­
badele kom isyonunun vesaiti icraiyesi m evcut olup b unların h arek atı
kom isyonun evam irine m uvafık olduğunu bu m eyanda bazı yanlış­
lıklar olmuş ise yine tali komisyon m aarifetile d erh al tashih olun­
duğunu bildirdi. Japonya m urahassı Vikonet işi ta rafın d an tanzim
edilen rap o rd a maziye ait v ukuat hakkında beyanı m ütalaaya luzum
ye Jaid e olmayıp a ti ipin sarfı m esai eylem ek lazım geldiği komisyo­
n a h e r tü rlü selahiyetin tanınm ası m uktazi olup eğer Komisyon lü ­
zum görürse meseleyi Lahey m ahkem ei adaletine havale edebilece­
ğini h a tıra kabilinden olarak derm eyan eylediği m aam afi m übadele
m ukavelenam esi mucibince m uhtelit kom isyonun selahiyattar
olduğu akalliy etler hakkında h e r iki tarafın sui m uam ele iddiasına
gelince tarafeynin vekay’a m üstenit raporları meclisi akvam ca tet­
kik edilmedikçe b u bapta bir k a ra r ittihaz edilemeyeceği beyan ve
gelecek kanunuevvel içtim am a k a d ar bu rap o rların meclisi irsali rica
edilm ektedir.
îgbu rap o r m ünderecatı tarafeyince kabul olunm uştur. G eneral
De Lara ile Tevfik R üştü Beyin Brükselden avdetlerinden sonra Etabli
meselesi hakkında m uhtelit kom isyonun hukuk şubesinde cereyan
eden m ü zak eratta yine noktai nazarım ıza m uvafık b ir sureti haliye
istihsal edilmediğinden cemiyeti akvam rap o ru n d a m ünderiç teklif
n azarı itibara alın arak m eselenin heyeti umumiyece bir rey ’i istişari
Avis consultatif alınm ak üzere beynelmilel Lahey ad alet m ahkem esi­
ne sevkı m urahassım ızca teklif olunm uş ve b u suret Komisyon hey’eti
um um iyesince tasvip edilmiştir.
Komisyon 19/Teşrinisani tarihinde kitabeti um um iyeye gönder­
diği bir telgrafla keyfiyetin m ahkem ei m ezkureyeye iblağını rica
etm iş ve kitabeti um um iye den tarafım ıza irsal edilen b ir m ektupta
bu m eselenin meclisin 8/K anunuevvel içtim ai Ruznam ei m üzakere­
sine dahil olacağı ih b ar edilmesi üzerine bu bapta b ir güna itirazım ız

180
olmadığı cevaben tebliğ edildi. Kornada içtim a edecek meclis m ukar-
re ra tı neticesinde Lahey adalet m ahkem esi kânunusanide sureti fev­
kaladede içtim aa davet olunacaktır.
G arbi Trakya Türklerine edilen mezalim meselesine gelince :
Cemiyeti akvam kitabeti um um iyesinden 8/Teşrinisam/1924 ta ­
rihinde hariciye vekaletine gönderilen b ir m ektupta Bürükselde iç­
tim a eden m eclisin 3 İ/Teşrinievvel Celsesinde m üttehas k a ra rd a İs-
tanbuldaki R um larla G arbi Trakyadaki T ürkler hakkında indelhace
meclis tarafın d an te tk ik atta bulunulm asına d a ir olan b eyanatın se-
ned ittihaz olunduğu ve m ahaza m eclisin böyle cmühim b ir mesele
hakkında vefcayii iyice tetkik etm eden b ir k a ra r alm ası m üm kün ol­
m adığından K ânunuevvelde Rom ada in ik at edecek içtim aata yetiş­
tirilm ek üzere katibi umumiyeye b ir m u h tıra irsalini h er iki ta ra f
m üm essillerinden rica edildiği bildirilm ekte idi.
G arbı T rakya Türkleri hakkında reva görülen tazyikat ve m e­
zalim den bahis b ir m u h tıra izh ar olun arak Cemiyeti akvam k itabeti
umum iyesine gönderildi. Ve icabında bu m u h tıra hak k ın d a meclise
izahatı lazıme ita eylemek üzere Tevfik R üştü Bey Cem iyetin Roma
İçtim am a izam olunuyor.»
G örüldüğü gibi, A nlaşm azlık İstanbulda yerleşmiş b u lu n an ve
değiştirilm eyecek olan R um ların tarifinden çıkmıştı. «Mukim, yer­
leşmiş, établi» deyim lerinden ne anlaşılıyordu? İstanbul Belediyesi
sınırları içinde yerleşmiş olan kim selerin bizim kanunlarım ıza göre
tayini ise tabii idi.
Y unanistan ise İstanbul'da m üm kün olduğu k a d a r fazla sayıda
Rum ahali bırakm ayı kendi çıkarları bakım ından zorunlu görüyordu.
M uhtelit M übadele Komisyonu bu konuda b ir h al çaresine vasıl ola­
madı. Neticede, M illetler Cemiyeti Meclisinin k a ra n ile M illetlerarası
Daimî A dalet D ivanından istişarî m ü talâa talebinde bulundu.
B urada Türk görüşünü izah etm ek üzere T. R. A ras görevlen­
dirilmişti.

T. C.
Baş vekalet kalem m ahsus

K ararnam e suretidir.
Türk Rum ahalisinin m übadelesi h akkm daki m ukavelenam enin
ikinci m addesinin tefsiri hakkında cem iyeti akvam tarafın d an h a ­
vale kılınan m eselenin tetkiki için 12/K anunusanide fevkalade içtir
181
m aa davet olunan beynelmilel divanı adaletin 10/K ânunusaniden
m ukaddem alâk ad ar hüküm etlerin m u h tıraların a derdest olmak a r ­
zusunda bulunduğu divanı m ezkûr ile cemiyeti akvam kitabeti um u-
m iyesinden m evrut telgrafnam elerde beyan edilmekte olduğundan
Tevfik R üştü beyin (ETABLÎ) kelimesi hak k ın d a Türk noktai n aza­
rını ledeliktiza teşhir eylem ek üzere Laheye izam ı hariciye vekaleti
celilesinm u m u ru siyasiye M üdüriyeti um um iyesi ifadesile v arit olan
tezkeresinde teklif kılınmış ve keyfiyet icra vekilleri heyetinin 18/
12/340 tarih li içtim am da ledeltezekkür teklifi vaki m uvafık görül­
m üştür.
18/12/340

Türkiye Reisi C um huru


Gazi M ustafa Kemal
Başvekil ve m udaf ai milliye Adliye vekili Dahiliye vekili
vekili Ali Fethi M ahm ut Esat Recep
Hariciye vekili Maliye vekili M arif vekili
Şükrü Kaya M ustafa idam lık Saraçoğlu Şükrü
N afia vekili Z iraat Vekili Ticaret Vekili
Fevzi H aşan Fehmi Ali Cenani
Sıhhiyi ve m uaveneti içtimaiyye Vekili
M azhar

Aslına m utabıktır.
Resmi m ü h ü r ve imza

Konuyu görüşecek Divanın tedbirleri hak k ın d a Lahey Elçili­


ğinden şu telgraf alınm ıştı :

Hariciye Vekâleti Celilesine

(Etalbli) kelim esinin divânı


adâlet tara fın d a n tefsiri

16/Kânunuevvel/1340 tarihli ve 248 No.lu telgrafnam ei acziye


lahkadır. Cemiyeti akvam meclisi Romada 13/K ânunuevvel/tarihin-
de vuku bulan içtim am da, Türkiye-Y unanistan arasındaki m übadelei
ehali m ükavelenam esinin 2.ci m addesinde m ezkûr CEtabli) kelimesi

182
ihtilafının sureti m üstacelde Divanı A dalet tarafın d an halline k a ra r
verm esi üzerine Divanı adalet sureti fevkaladede 12/K ânunusanide
içtim aa davet edilmiştir.
Divan azalarm dan (Amerika, Brezilya gibi uzak yerlerde bulu­
nan) bazıları vaktile Laheye gelm eyeceklerinden b u n ların yerlerine
aza m ülazım ı ikam esi suretile divanın şu veçhile teşekkül edeceği
tahm in olunuyor.

İsviçreli H uber Reis


Fransız W eiss Reisi sani
İngiliz Lord Finlay
Felemenkli Leder
D anim arkalI Nyhelm
Kübalı De B ustam ente
İspanyol A ltam ira
Japon Oda
İtalya Anziletti
Sırp Yovanovitch
.Norveçli Beichm ann

Telgraflada arz edildiği üzere Divan h u zu ru n d a m uhakem e hem


ta h riri hem şifahi olduğundan noktai nazarım ızı havi m u h tıran ın 10/
K anunusaniden m ukaddem Laheye gönderilm esi ve divan h u zu ru n ­
da şifahen m ü d afaatta bulunacak olan m urahassım ızm ki refakatm -
da hukuk m üşaviri ve avukatda bulunabilir. 10/K ânunusaniden evvel
Lahavde hazır bulunm ası lazım gelm ektedir. Lahaye gelecek zevat
esam isinin ve buraya tarih i m uvasalatlarının lütfen acizlerine de
tebliğ buyurulm asm ı istirham ederim. M alûmu devletleridirki Di­
vanı a,dalet N izam ııam ei esasının 31. ci m addesi m ucibince D ivanda
azası bulunm ayan m em leketler, kendilerine m ütaallık m eselenin
m üzakeresi esnasında divana b irer millî aza tayinine selahiyetterdır-
lar. Bu milli aza, Azayı asliyenin ayni h u k u k u n a m aliktir.
Y unan H üküm etinin bu m addeden bil istifade divana b ir aza ta ­
yin edip etmeyeceği henüz m eşkûktür. Bu b ap ta b ir m alum ata der­
dest olduğum takdirde vekaleti celilerine telgrafla arz edeceğim ta ­
bidir efendim.
** 16/Kânunuevvel/1340
Lahey M aslahatgüzarı
k , M ehm et Esat /

183
Hariciye V ekâletine

Teveccüh ve itim at Devletlerine arz şü k ran ederim.


Divanı adalet Cetabli) kelim esinde hakem verm eyip yalınız re ­
yi istişariyesini ita edeceği cihetle m ali aza b u lu n m ay arak içtim aa
k a ra r verm iştir. Bu suretde içtim ada hazır bulunm ıyacağım a m ütees-
sif olduğum m aruzdur.
Esat

A dalet D ivanının fevkalâde toplantısında bir gün evvel Lahey


Elçiliğimizden aşağıdaki telgraf alınm ıştır.
Lahey, 11 K ânunisani 341

Hariciye Vekâletine

Tevfik Rüştü Bey Efendinin telgrafnam esi berveçhi ati arz olu­
n u r : «Etabli» meselesi hakkında esası Türkiye k an u n u n u n m eriyeti
ve bu b ap ta h e r hangi bir ihtilaf ve m ü ra c aa t vukuunda Türkiye Mu-
hakem atm ca keyfiyetin h al olunm ası lüzum u etrafın d a teksif ve tel­
his edilen m uhtıram ızı m alum «Bertelmi»nin m uhazı rap o ru n u ra p t
ederek D ivana verdim. Y unan H üküm etinin son m u h tırasın a yarın
vakıf olacağım. Meseleyi, peyderpey arz edeceğim efendim.
Tevfik Rüştü

Yunan Hüküm etinin Divana sunduğu Muhtırada;

YUNAN TEZİ: Y unan H üküm etinin m uhtırası Divan K âtipliği­


ne îkincikânun 1925 te tevdi edilmişti. Bu m u h tırad a 1— M addi va­
kıa, 2 — M eselenin VazT, 3 — Y erleşm enin delili (ispatı. 4 — Yer­
leşm enin m üşahadesi, 5 — Yerleşmiş olanlar, kelim esinin m ân a ve
şum ulü Y unan görüşüne göre izah edilmiş ve b u n lard an netice çı­
karılm ıştır. Y unan tezi Lozan’da cereyan eden m üzakere ve m üna­
k aşalard an kendi lehine bir m âna çıkarm ak istiyor. Lozanda gerek
İsmet Paşa gerek M. M ontagna, gerek Lord Curzon İstanbul R um ları­
nın m übadele harici kalm alarım prensip itibarile kabul ettiler. Bi­
lâh are Türk m urahas heyeti bu prensibe bazı tah d itler koym ak iste­
di. P atrikhanenin İstanbuldan kalkm ası, İstanbulda o tu ran ra m la r­
dan Türkiye aleyhine çalışmış olan şahıs ve şirketlerin m em leketten
çıkarılm ası Türk tebaası olm ıyan ve Türk tebaası olup da İstanbul’-
lu olmıyan ra m la rın m übadeleye tâbi tutulm ası gibi. Bu teklifler

184
üzerinde uzun m ü n ak aşalar cereyen etti. N ihayet iki ta ra f arasında
bir uzlaşm a form ülü bulundu. İsm et Paşa, elde edilen form ülden
bahsederken «30 ilkteşrin 1918 den önce İstanbula gelmiş olan Kum­
la r m übadele edilmeyecektir» dedi. G örülüyor ki bizzat Türk mu-
ra h a s heyeti Reisi İstanbula m uayyen bir ta rih te n önce gelm iş-olanla­
rı m übadeleye tabi kılmıyor. Demek ki İstanbul’a sadece gelmiş oh
olm ak kâfidir.
M übadele anlaşm asm da kullanılan yerleşm iş olanlar tabirine ge­
lince, bunu da şu suretle izah etm ek m üm kündür. M uahedelerde ika­
m etgah (domicile) kelim esi kullanıldığı zam an m uayyen bir ülke ile
m ahallî kanuni arca tayin ve ta rif edilmiş hususi ra b ıtaları olan şahıs­
ların hukuki vaziyeti kastedilir. H albuki yerleşm iş olanlar; (établis)
kelimesi daha ziyade fiili bir vaziyet ifade eder. Bir şahsın fili vaziyeti
kastolunduğu zam an établi tabiri kullanılır.
Demek ki ikam etgah ile yerleşm e arasın d a birincinin bir k an u n i
vaziyet, olm aları bakım ından fa rk vardır.
Yerleşme, oturm a, sakin olmak, «résidence» dan da m ân a itiba-
rile ayrılır. Yerleşmede hem objektif hem de sübjektif deruni ve batı­
nıdır. Bir yerde daim i oturm ak yerleşm ek niyetidir. Bu bakım dan yer­
leşme ikam etgâha yaklaşır. Zira ikam etgah tesisinde de objektif ve
ve sübjektif u n su rla r m evcutur. Ancak bir şahsın ikam etgâh tesis e t­
m ek hususundaki kasıd ve niyetine (sübjektif unsur) b ir takım k a n u ­
ni form aliteler karine ittihaz olunm uştur. Yerleşme de bu kasıd ve ni­
yet sadece fiilî bir takım vaziyetlerden anlaşılır.

Y erleşm enin ispatı


Y unan H üküm etinin tezine göre, bu b ir fiili vaziyettir ve tak d iri ta ­
m am en serbesttir. M uhtelit M übadele Komisyonu hangi şahsın İstan ­
b ul’da yerleşmiş hangisinin yerleşmemiş olduğunu serbestçe tak d ir
edecektir. Böyle bir takdirde bulunm ak için bir şahsın bir yerde daim i
oturm ak istediğini gösteren bazı alam etler gözönünde tutulabilir. Ay­
nı tarz Garbi T rakyanın m üslüm an ahalisi için tatbik olunm alıdır.
Türk H üküm eti m ahali k a n u n lara göre h arek et olunm ası lazım gel­
diğini m üdafa ediyor. M ahalli k an u n 14 Ağustos 1914 tarih li nüfus k a ­
nunudur. Buna göre bir yerde yerleşmiş addedilm ek için oranm n ü ­
fus siciline yazılmış olm ak icap ediyor. B inaenaleyh İstan b u l-ram la­
rından İstanbul nüfus siciline kaydını yaptırm am ış olanlar yerleşmiş
addedilm eyecek ve m übadeleye tabi tutu lacak tır. Y unan hüküm eti bu
fikri kabul edemez. M ahallî k an u n ların salâhiyeti prensip itibarile k a­
bul edilse bile, iki devlet arasında zım nen başka bir h al suretini tecviz

TS§
eden b ir anlaşm a varsa artık m ahalli k a n u n lar tatbik edilemez. M üba­
dele A nlaşm ası m ahalli tü rk k an u n u n a bir atıf yapm ak isteseydi bunu
sarah a te n yapardı. Diğer ta ra fta n Türk k an u n u n u n tatb ik i an laşm a­
sının ru h u n a da aykırıdır. Zira 1914 k an u n u tatb ik edilirse İstanbul’da
m übadele edilmeyecek pek az rum kalır. H albuki anlaşm a İstanbul
m m iarım n 30 İlkteşrin 1918 de bulundukları vaziyette kalm alarını is­
tem iştir. Bu İstanbul’un büyük ticaret m erkezi olması için m ühim bir
noktadır. Esasen 1914 kan u n u bir lege iııperfecta - tam am olm ayan k a ­
nundur. B ulunduklar, yerin nüfüs siciline kayıt olm ayanların yerleş­
miş addedilmeyeceğini söylemiyor, bu gibilere sadece b ir p a ra cezası
tayin ediyor. Bu da gösterir ki «yerleşme» keyfiyeti nüfusa kayıt olun­
maya, bağlı değildir. N üfusa kayıt sadece nüfus sayım ını kolaylaştır­
m ak için düşünülm üştür.

Yerleşm enin M iişahadesi


Şimdi bu yerleşm eyi m üşahade etm ek hususunda kim in salahi­
yetli olduğunu araştıralım . Türk Hüküm etince m ahalli m ahkem eler
salahiyetlidir. H albuki 30 ikincikânun 1923 tarih li M übadele anlaşm a­
sının 12 nci m addesi böyle bir iddiaya katiyen m eydan bırakm arnakta-
tachr. Bu m üşahadeyi yapm ak M uhtelit M übadele Kom isyonunun v a­
zifesidir.

Y erleşm enin M ânası ve şunrnlu

Türk H üküm eti 3 ncü maddeye istinaden Türkiye’nin, rum a h a ­


lisi m übadeleye tabi yerlerinden birini 18 ilkteşrin 1912 den itibaren
terk edip İstanbul’a gelmiş olanlara da yerleşm e tab irin in şum ulü dı­
şında bırakıyor. Bu suretle İstanbul R um larm dan m ühim bir kısm ını
m übadeleye tabi kılm ak istiyor ve ikinci m addede tesbit edilen 30 ilk
teşrin 1918 tarih in i fiilen 18 ilkteşrin 1912 tarihine k a d ar geriletiyor.
Bu h arek et ikinci m addeyi ihlâl etm ek dem ektir. 2 nci ve 3 nçü m ad­
deler: birbirinden m üstakildir. Ayrı m m tak alar ahalisinin vaziyetleri­
ni tanzim etm ektedir.

N e tice : Y unan H üküm eti netice olarak şu yolda bir k a ra r iste­


m ektedir.

M übadeleden istisna edilmek için yerine getirilm esi ica beden


ş a rtla r ancak şu n lar olabilir.

1 — İstanbul’a nereden olursa olsun 30 ilkteşrin 1918 tarihinden


evvel gelmiş olmak,
2 — 30 ilkteşrin 1918 tarihinden evvel ister resm î b ir fom alite ile,
ister şüpheye m ahal bırakm ayan bir durum ile - m eselâ daim i b ir
meslek, bir ticaret, bir sanayi icrası, k an u n i olarak m üşteri sahibi
olmak veya daim i k ara k teri haiz bir iş m ukavelesi yapm akla - ister
M uhtelit Komisyonun, bu n lara benzer h er tü rlü ispat vasıtasıle, yazi
ile olduğu gibi şahitlerle de h a tta sadece bazı alam etlere istinaden,
(souverainem ent) m utlaka olarak tak d ir edebileceği m enfaatlerinin
ve m eşgalelerinin m erkezinin İstanbul’da olması niyetini izh ar etmiş
olmak. M. Politis Daimi A dalet Divanı hu zu ru n d ak i şifahi izahatında
y u karda hulasaten bildirdiğimiz n o k talar üzerinde durm uştur.
TÜRK TEZİ : Daimi A dalet D ivanına verilen Türk m uh tırası pek
kısadır. Türk H üküm eti ajanı Tevfik R üştü bey b u rad a tafsilâta gir­
m ek istem em iştir. Zira tü rk tezini kuvvetlendiren bazı vesikaları k en ­
disi D ivana verm iş bulunm aktadır. B unlardan biri, Lozanda, Ü çün­
cü tali komisyonda «Etabli.» kelimesi üzerinde yapılan m ü n ak aşaların
zabıtları, diğeri Paris H ukuk Fakültesi Profesörlerinden M. Berthé-
lem y’nin m uhtırasıdır.
Lozan K onferansı üçüncü tali kom isyonunda établi kelimesi
üzerinde görüşülürken Türk m urahhası Şükrü K aya bey établi keli­
mesiyle domicilié kelimesi arasındaki fark ı sorm uştu. M. Fromage.pt
verdiği cevapta, birincinin fiili bir vaziyet, İkincinin k an u n i b ir vazi­
yet ifade ettiğini, izah etti. Şükrü Kaya bey hac için Mekkeye :giden
kürklerin établi addedilm eleri tehlikesine işaret etti. M. From ageot
kim in établi olduğunu tayın etm ek m ahkem elere ait b ir iş olduğun­
dan böyle bir yanlışlığın kabil olmadığını söyledi. Ş ükrü K aya bey bu
izahat üzerine tatm in edilmiş olduğunu bildirdi.
M. Berthélem y’nin m uhtırasına gelince, bu vesikada «yerleşmiş
olmak» için m u hakkak nüfus siciline yazılmış olm ak lâzım geldiği fik­
rine itiraz edilmekle beraber, yerleşm e için icabeden şartların fiilen
yerine gelip gelmediği hususunu tetkik ve tesbit salâhiyetinih iki ta ­
ra f hüküm lerine bırakılm asının doğru olacağı söylemektedir.
Divanın 16 ikincikânun 1925 tarihinde akdettiği aleni celsede söz
alan Tevfik R üştü bey, evvela Patrikhane meselesine tam âs etti. M.
Politis beyanatı esnasında patrikhaney i de bahis m evzuu etm işti
Türk ajanı bu m eselenin D ivana arzeden dava ile alâkası olmadığını.
Yüksek A dalet M ahkem esinin ancak kendisine sorulan n o k talara ce­
vap verebileceğine dikkati çekti. Bilahare «établis» kelimesinin, m an a­
sına geçen Tevfik R üştü Bey Y unan m uhtırasında, Lozanda cereyan
eden m üzakerelere tem as edilmiş olduğunu h a tırla ttı ve kendisi de

18.?
aynı m üzakerelerin bir kısmı üzerinde durdu : M übadele A nlaşm a­
sı hakkında cereyan eden m üzakere zabıtlarından 16 ikincikânun
1923 tarihindeki zabıtlarını aynen okudu. Bu zabıtlar okununca gö­
rülüyor ki Lozanda, Türk topraklarındaki b ü tü n ra m la rın ve yunan
topraklarındaki bütün m üslüm anların m übadelesi esas kaide olarak
kabul olunm uştur. (A nlaşm anın birinci m addesi). Sonra G arbi T rak­
ya m üslüm an ları ile İstanbul ra m ları m übadeleden istisna edilmiştir.
(2 nci m ad d e). B inaenaleyh esas prensip m übadeledir. Rıza N ur
Beyin m üzakere esnasındaki sözleri çok dikkate değer. «Türk H ükü­
meti, ra m ayrılık tem ayüllerini ortadan kaldırm ak arzusundadır.»
M. Politis établis kelimesi üzerine hiç m ünakaşa cereyan etm e­
diğini söyledi. Filhakika öyle oldu. Zira M übadele A nlaşm ası m üza­
kerelerinde bu tab ir kullanılm adan üç h afta evvel başka bir vesile
ile (sulh hıuahedesi m üzakerelerinde) kelim enin m anası tam am en
aydınlatılm ıştı. M. From ageot ile Şükrü Kaya bey arasın d a cereyan
eden m uhavereden sonra établi kelim esinin ifade ettiği m âna ve kim ­
lerin étebli addedileceğini tâyin edecek m erci hususunda da tered ­
düt kalm am ıştı; bu m erci m ahkem elerdir.
Y unan H üküm etinin 18 ilkteşrin 1918 den önce İstan b u l’da bu-
Iüh'an bütün ra m la rın m übadeleden istisna edildiği yolundaki id d i­
asına gelince, bu noktada da Türk ajanı başka tü rlü düşünm ekte­
d i r Ç ünkü evvelâ, 2 nci m addede «oturanlar» h a b itan t tabiri ta rif
edilm iştir. Bu, akitlerin lalettayin bütün İstanbul ram larının, hiç­
b ir tefrik yapılmaksızın, m übadeleden istisnasını düşünm ediklerini
gösterir. Sonra bir ta ra fta n İstanbul’da 30 ilkteşrin 1918 den sonra
gelen ra m la rın da istisna edilmesini isteyen teklifin reddedilm iş ol­
m ası diğer ta ra fta n établis kelimesi yerine sadece «sakin olanlar»
(résidents), yahut» 30 ilkteşrin 1918 den evvel İstanbul’a m ü racaat
olânîâr» veya «bulunanlar, «se trouvant», veya diğer m addelerde
olduğu gibi «rum ahaliden olan şahıslar» tabirleri kullanılm am ası
da 2 nci m addenin m uayyen bir tab ak a ra m la rın m übadeleden istis­
nasını istihdaf ettiğini gösterir.

3 ncü m adede Türkiye veya Y unanistan kelim eleri yerine «türk


ve rum ahalisi m ütekabilen m übadele edilecek olan topraklar» ta ­
biri kullanılm ası 18 ilk teşrin 1912’den itibaren bu to p rak ları terketm iş
olanların kastedildiğinin en güzel bir delilidir. Binaeneleyh Türki­
ye’nin m übadeleye tabi bir noktasını m ezkûr tarih te terketm iş ol­
m akla beraber henüz Türkiye hudu tları dışına çıkmamış olanlar da
m übadeleye tabidir. B unların İstanbul’a gelmiş olm aları m übada-
ieden istisna edilm elerini icabettirm ez. A ncak b u n lard an 30 ilkteş-

188
rin 1918 tarihinden evvel İstanbul’a gelip yerleşmiş olanlar 2 inci
m adde ile m übadeleden istisna edilmişlerdir. İstan b u l’a sadece gel­
m ek kâfi değildir.
Y unan m uhtirası ve M. Politis m ahalli k an u n ların tatb ik edile­
ceğinin anlaşm ada sarah aten yazılı olm am ası keyfiyetinden an laş­
m anın m ahalli k an u n lara salâhiyet bırakm adığı m ânasını çıkarı­
yorlar. Türk H üküm eti ajanının fikri bam başkadır. A nlaşm a aynen
tatb ik edilmeyip bazı tadillerle tatb ik olunacak k an u n ları sarah aten
zikrediyor. Ezcümle, A nlaşm anın 6’ncı 7’nci, 8’nci ve 10 uncu m ad ­
deleri okunursa bunun böyle olduğu görülür. Diğer ta ra fta n iki
m em leket k a n u n ların d an A nlaşm a ile m ütenakız olm ayanlar veya
tatbik edilemiyecekleri sarah a te n A nlaşm ada ta srih edilm eyenler
tatb ik edilirler. Y unan H üküm eti m uhtırasının tatbiki icabeden k a ­
n u n ların A nlaşm ada sarah aten zikredildiği iddiasına gelince; filhaki­
ka bu hususta bir tek m isal v ard ır ki o da coğrafî h u d u tları tesbit
eden bir kanundur, (madde 2). Tevfik R üştü Bey bu noktaya d air
izahatını şu sözlerle tam am lıyor. «Efendiler herg ü n ticari an laşm a­
la r yapılıyor, h er nevi an laşm alar im za ediliyor. Eğer alâk ad ar
m em leketlerin k a n u n ların d an bu anlaşm alarla tatb ik ten alıkonul-
m ayanlarm ve m eriyette kalan ların yazılm ası lâzımgelseydi h e r a n ­
laşm aya bü tü n k an u n ların bir tablosunu ilave etm ek icabederdi ki,
bir m illetlerarası kaide değildir.»
Y unan hüküm etinin görüşü izah edilirken, Türk H üküm etinin
İstanbul’daki ru m larm adedini m üm kün olduğu k a d ar azaltm ak
istediği ve bu m aksada vusul için h e r çareye başvurduğu söylen­
m iştir. Tevfik R üştü Bey, m eselenin on bin kişinin d ah a fazla veya da­
h a az m übadele edilmesi meselesi olm adığını söyledi. Türkiye için
bundan çok daha m ühim bir mesele bahis m evzuudur. Türkiye k a ­
pitülasyonlarından henüz kurtulm uş b ir m em lekettir. Büyük feda­
k ârlık la r pahasına elde ettiği istiklâlini, hâkim iyetini en u fak bir
şekilde dahi olsa h aleldar edebilecek olan tedbirler ve h arek etler
karşısında pek hassas davranm asından tabii ne olabilir? «Nihayet,
sizler, bay Reis, H akim baylar, hepiniz m üstakil ve m edeni m em le­
ketler fertlerisiniz. Eğer birgün buna benzer bir mesele, tabii baş­
k a şa rtla r ve başka bahaneler altında - sizin m em leketinizde de
çıksaydı, sizlerde dahi bu millî hakim iyet ve k an u n ların ekseriyette
olduğu gibi akalliyete de m üsavi tarzd a tatbiki endişesi olacaktı;
binaenaleyh bu aynı endişeyi duym akta haklı olup olmadığımızı
m uhakem e edeceksiniz.»

189
M ademki mesele «yerleşmeyi» tayin edecek bir kıstas bulm ak­
tad ır bu kıstası m ahali kan u n d a niçin aram ayalım ?. Bizim k a n u n u ­
m uzun «yerleşme»yi değil «ikametgâh»ı tayin ettiği ileri sürüldü..
Bu iddianın cevabı şudur : H erhangibir yerde sadece kaydolunm akla
kan u ni bir bağ tesis edilebilir ve «mukim» olunabilir; fa k a t bu
m uhakkak yerleşmiş olmak değildir. Yerleşilmiş olduğu zam an ise
bu kanuni bağ m uhakkak tesis edilir. H er iki ta b ir arasında bir fark
işte o da b u rad a işaret ettiğimizdir. Bu suretle Türk k an u n u n d a
«ikam etgâhtan» bahsedildiği yerleşm enin nazarı itib ara alınm adı­
ğı iddiası sükut eder, (bizim kanunum uzun kullandığı «mukim» ta ­
biri Fransız kanu n u n d an alınm ıştır). Hem Y unan m uhtırası, hem
M uhtelit Komisyonun adlî şubesi kıstası fraıısız k an u n u n d a a ra ­
mışlardır. Türk k an u n u n u n beynelmilel hu k u k kaidelerine ve a n ­
laşm aya aykırı olm adığına bu da güzel bir delildir. Şu halde bu kıs­
tası doğrudan doğruya Türk kan u n u n d a aram ak d aha kısa yoldan-
gitm ektir. Bu suretle tü rk kan u n u tatbik edilince, onu tatb ik edecek
m ak am lar da tabiatile Türk otoriteleri ve tü rk m ahkem eleri olması
lâzımgelir.
Tevfik R üştü bey sözlerini bitirdikten sonra M. Politis te k ra r
söz a larak ilk izahatının bazı noktalarını aydınlatmak, istedi.

Divan K ararı :
İki ta ra fın düşüncelerini, yazılı vesikalar ve verilen şifahi iza­
h a t üzerince inceleyerek m uhakem e eden Divan aşağıdaki istişari
m ütalâayı verdi :
Yüksek A dalet organı evvelâ patrik h an e meselesini b e rta ra f
etti. Kendisinden bu nokta üzerinde m ü talâa istenm ediğinden, Di­
van, bu mesleyi kendisine tevdi edilmiş addetm em ektedir.
Divan, établis kelim esinin m ânasını um um iyet itibarile değil,
Lozan M übadele A nlaşm asının 2 nci m addesinde kullanıldığı şekil­
de arayacaktır. Evvelâ bu kelim enin m ânası üzerindeki ihtilâf b ir
m uahedenin tefsiri meselesidir; binaenaleyh bir devletlerarası h u ­
kuk u meselesidir; idare ile ahali arasında zuhur eden bir iç hukuk
m ünasebeti değildir. İhtilâf a ra ların d a bir anlaşm a aktetm iş iki
devleti a lâk ad ar etm ektedir. A nlaşm a ahali m übadelesine d a ird ir
ve établis kelim esinin ifade ettiği m ânayı tayin edecek kıstas, m ü­
badeleye tabi tutulacak şahısları tayine yarayacağından, anlaşm a­
nın tatbiki ile yakından alâkalı bir meseledir.

190
Birinci m addesinde um um i prensip olarak m übadeleyi kabul
eden anlaşm a ikinci m addesinde bazı şah ısla n m übadele dışı b ırak ­
m akla bu um um i prensibe bir istisna koyuyor. A nlaşm ada İstan ­
b u l’un rum ahalisi tabiri kullanılıyor. Demek ki İstan b u l’un rum
halkı m übadeleden istisna edilmek istenm iştir. Türk H üküm eti
Mondros M ütarekesinin im zasından sonra İstan b u l’a gelmiş olan
ra m la rı İstanbulda bırakm ak istem ediğinden istisna ancak 30 ilk-
teşrih 1918’den önce gelmiş olanlara in h isar ettirilm iştir.
Divan, evelâ bu m ülâhazalardan h arek et ederek établis keli­
m esinin m anâ ve şüm ulünü tetkik edecektir. Sonra bu kelime ile
işaret edilen vaziyetin iki m em leket k an u n ları yardım ı ile tesbit
edilemiyeceğini araştıracaktır.
Fransızca lisanında établissem ent kelimesi, iki esaslı u n su r ifa­
de eder : O turm a (meslen tesis etme) «résidence», istik ra r «stabilité»
İkâm etgâh (domicile) kelim esinden de b una yakın bir fikir vardır.
F akat Türk H üküm etinin iddia ettiği gibi iki ta b ir birbirinin aynı de­
ğildir. ikam etgâh ile yerleşm enin tetab u k etm ediği haller vardır. Bir
m etnin sadece fiili bir vaziyeti mi yoksa hukuki m ânâsında bir ika­
m etgâhı mı göz önünde tü ttü ğ ü n ü bilmek bir tefsir meselesidir.
A nlaşm anın milli k an u n a atıf yapıp yapm adığı h u susuna gelin­
ce, sarih bir atıf yoktur. Zımni bir atıf da v ar denemez. Zira h e r ne-
k a d a r bir devletin vatandaşlığı m ahalli k a n u n a göre tayin edilirse
de, yerleşm e (établissem ent) deki fiili vaziyet bizzat anlaşm ada tâ ­
yin edilmiş olabilir. M übadele A nlaşm asının 2’nci m addesinde böy­
le bir ta rif ve tâyin bulm ak m üm kündür. Türk ve Y unan k an u n la­
rın ın ayrı ayrı tatbiki aynı züm reye giren şahıslar için ayrı vazi­
yetler ihdas edebilirdi. H albuki' anlaşm a Y u n an istan ’daki Türklerle,
Türkiye’deki ra m la rı aynı âkibete tabi tu tm ak istiyor. Esasen a n ­
laşm ada bu hususta m ahalli k an u n ların tatb ik edilm esinin arzu
olunduğunu gösterecek bir em are de m evcut değildir. Binaenaleyh
m uhtelit komisyon yerleşm iş ahali (h ab itan t établi) sıfatını kelim e­
lerin tabii m ânasına göre tayin etmelidir.
Türk M urahhas Heyeti A nlaşm anın milli k an u n lara a tıf yap­
tığını iddia etmiş ve bilhassa 18 nci m addeye istin at etm iştir. Fakat
anlaşm anın b ir m addesinde, âkitlerin milli k an u n ların d a anlaşm a­
nın icrası için zaru ri görülen değişiklikler yapılacaktır denmesi,
esasen m alûm olan bir prensibin tekrarıdır. Akit ta ra fla rın milli k a ­
nunlarında, aktettikleri anlaşm a hüküm lerine aykırı hüküm b u lu n ­
d u rm am aları b ir devletlerarası huku k u kaidesidir. M übadele Am

191
laşm ası milli k an u n larla tanzim edilen ferdi vaziyetlere yak ın d an
tem as ettiğinden bu husus açıkça beyan edilmek istenm iştir. Yoksa
bu m addeden (18 nci m adde), Anlaşm anın, kendi hüküm lerine m u­
halif olmıyan milli k an u n lara atıf yaptığı m ânası çıkma,z.
Divan, Tevfik R üştü beyin, «yerleşmiş olanlar» tabirinin m â­
nasını tayin için bir kıstas arandığına göre hukuki bir m efhum k a r­
şısında bulunduğunu ve böyle bir kıstasın ise ancak âkitlerin milli
kanunlarında, bulunabileceği yolundaki m ütalâasm ı da kabul etm i­
yor: «Bizatihi hukuki olm ayan b ir tâbirin ondan hukuki neticeler
çıkaran bin anlaşm ada kullanılm ış olması bu tâb irin m ânasını ta ­
yin edecek kıstasın milli k an u n lard a aranm asını icabettirmez.»
Türk M urahhas Heyetinin milli k an u n ların bir kısım ahaliye
tatb ik edilm em esinin m uhtelif tab ak ad a Türk teb aaları arasında bir
m üsavatsızlık y aratacağı yolundaki iddisı da D ivan’ca reddedilm iş­
tir. Bir şahıs 1923 A nlaşm ası mucibince gayrı m übadil addedilince
diğer tebaa gibi Türk k an u n ların a tabi olacaktır.
Milli k an u n a zımni bir atıf kabul edilm em esinin hakim iyetini
h aleldar edeceği düşüncesine gelince, Divan bu husu sta evvelce
(W imbledon dâvasında) izhar ettiği m ütalâayı te k ra r eder : «Mil­
letlerarası taahhütlerde bulunm ak devletin hakim iyetinin bir v as­
fıdır.» Kaldı ki hadisede iki devletin m ükellefiyetleri tam am en ve
k a fiy e n m üsavidir. Bu şerait dahilinde tabii m ânası ile tefsir edilen
bir anlaşm anın yüksek âkit ta ra fla rın milli hakim iyetlerini halel­
d a r etmesi kabil değildir.
M ahalli m ahkem elerin salâhiyetten olması keyfiyetine gelince,,
bu noktada anlaşm anın 12 nci m addesi sarih tir ve M uhtelit Komis­
yonu salâhiyettar kılm aktadır. Diğer ta ra fta n m üm kün olduğu k a ­
d a r çabuk bir neticeye varm ak arzusu da işlerin milli m ahkem elere
havalesine m üsait değildir. H er ne k a d ar Türk M urahhas Heyeti,
Ş ükrü Kaya bey tarafın d an sorulan bir suale M. From ageof n u n ver­
diği cevaba d ay an arak aksini iddia ediyorsa da M uhtelif Komisyonun
salâhiyata olduğu aşikârdır,
Zira M. From ageot’n u n izahatı Türkiyeden ayrılan to p rak lar­
daki Türk tebaasının o ralarda yerleşm erine dairdir.
D ivan’a sorulan ikinci suale, yani kim lerin M übadele A nlaşm a­
sının 2. nci m addesi gereğince «yerleşmiş» addedilebileceği hususu­
n a gelince, Yüksek m ahkem enin m ütalâası aynen şudur :

192
«2 nci m addede kullanıldığı şekilde - yerleşm iş olanlar - keli­
m esinin m uayyen bir devirde m uayyen b ir m ahalde o tu ran ları ifa­
de etm ekten başka, bir vazifesi yoktur denilebilir. B ununla beraber,
bu yerleşmiş olanlar kelimesinin, intihabı, bir şahsın o tu ran telâkki
edilebilmesi için m evzubahis devrede m eskenin devam lılık vasfım
haiz olması lâzımgeldiğine dikkati çekmeğe yarar. Bu takdirde İs­
ta n b u l’da sadece ziyaretçi sıfatı ile o tu ran şahıslar m übadele dışı
sayılam azlar.
«Lâzımgelen istik rar derecesi sarih bir tarife m üsait değildir.
Fakat D ivan’m kanaatm ca, M uhtelit Komisyonun adli şubesi ta ra ­
fından ilkteşrin 1924 te kabul edilen k a ra rın 2 n u m arasın d a olarak
misal olarak zikredilen şartları 30 ilkteşrin 1918 den önce yerine g e ­
tirm iş olanların 2 nci m addenin m anasına göre «yerleşmiş olanlar»
sayılm aları ve h a tta İstanbul’da orada p a ra kazanıp bilâhare gel­
dikleri yere dönm ek niyeti ile gelmiş olsalar bile, m übadeleden istis­
n a edilmeleri icabeder. İstanbul’da oturdukları esnada onlar yerleş­
miş sayılm alıdırlar, zira bu oturuş yerleşm enin zaru ri şartı olan is­
tik ra r vasfını haiz bulunm aktadır.
Türk m urahhas heyetinin,3. üncü m addesinin tefsir tarzı hak-
km daki iddiasını da Divan şöyle reddediyor.
Türk tezi m ucibince İstanbul’a m übadeleye tabi yerlerden 18
ilkteşrin 1912’den beri gelmiş olan ru m lar da m übadele edilmelidir.
D ivanın düşüncesince bu iddia 3 ncü m addenin m anasını ve 2 nci
m addenin hüküm lerini yanlış tefsir ediyor. İstan b u l’da yerleşmiş
olan bütün ru m lar için 2 nci m adde mucibince 30 ilkteşrin 1918 ta ­
rihi k a t’i bir m ahiyet arzetm ektedir. Bu tarih ten evvel yerleşmiş
olan rumîMrm hepsi m übadeleden istisna edilmek lâzımdır. Binaedil-
miş hüküm lere uyarak, 2 nci m addenin bu sarih m anasını büsbütün
başka bir şekle sokacak bir tefsirde bulunm ak doğru görülemez.
Diğer ta ra fta n Y unan H üküm eti tarafın d an verilen ve tekzib edil­
m eyen izahata n azaran - 18 ilkteşrin 1912 tarih in in İstan b u l’a y er­
leşmiş olan ru m lara tatbiki Lozan’da uzun m ü n ak aşaların m evzuu­
nu teşkil etmiş olan ikinci m addeyi am eli kıym etinin m ühim bir
kısm ından m ahrum bırakacaktır. 3 ncü m adde 10 uncu m addenin
yardım ı ile tefsir edildiği takdirde aynı neticeye, yani Türk tezinin
kabul edilmemesi neticesine varılır. 10 uncu m adde yüksek akit ta ­
rafların arazisini evelce terketm iş olan şahıslan, yani yabancı bir
memlekete hicret etmiş bulunan şahısları, nazarı itib ara alıyor. H al­
buki m ahacir tabirini sarah aten 3 ncü m addede kullanm ış bulunu­

193
yoruz Şu halde arazi terketm e tabiri bir devlet dahilinde bir y e r­
den diğer yere vaki olan bir ahali hareketini tazam m un etm iyor de­
m ektir.
Divan, yerleşmiş addedilm ek için yerine getirilm esi icabeden
şa rtla r üzerinde durm am ıştır. Bu hususu M uhtelit Komisyonu d ira ­
yetine bırakm ıştır. Divanın istişari m ütalâası hulasaten şudur :
1 — Yerleşmiş olanlar établis tabiri daim ilik vasfını haiz bir
o turm a ile tebellür eden fiili bir vaziyeti göz önünde tutm aktadır.
2 — 2 ııci maddede İstanbul’un rum ahalisi tabiri ile tayin edi­
len şahısların, A nlaşm a mucibince yerleşmiş olanlar addolunm aları
ve m übadeleden istisna edilmeleri için, İstanbul şehrinin 1912 k a ­
n u n u ile tesbit edilmiş olan belediye hudu tları içinde bulunm aları, o ra­
ya h er nereden olursa olsun, 30 ilkteşrin 1918 tarihinden m ukaddem
b ir tarih te gelmiş olm aları ve bu tarih ten önce orada daim i olarak
oturma,k niyetinde bulunm aları mecburidir.
Bu suretle, yüksek adalet mercii Y unan tezini haklı çıkarmış
oluyordu.»
Adalet divanından verilen m ütalâada ezcümle «Etabli» deyimi
filen oturm a ve daim ilik vasıflarını birleştiriyordu.
İstanbul Rum ahalisi sakin bulunan kim selerden sayılacak ve
m übadele dışında bırakılacak olanlar için, İstanbul şehrinin 1912
K anunu ile tesbit edilen belediye sınırları içinde bulunm ak ve bu
sınırlar içine 30 Ekim 1918 tarihinden önce gelmiş olmak ve burada
daim î oturm ak niyetine sahip bulunm ak şartı aranıyordu.
«Etabli Meselesi» olarak anılan bu mesele A dalet D ivanına gö­
türülecek bir m ütalâa istem ek yoluna başvurm akla da halledilem e­
miştir.
Y unan H üküm etinin suiniyetli davranışları ile ihtilâfın v ah a­
m eti artm ıştı.
Meseleye hukukî bir çözüm yolu aranm ış olm akla beraber, bu ­
nun başarısızlıkla sonuçlanm ası konunun esasen güç olan ta tb ik a ­
tını daha m enfi bir şekilde aksatti. Y unanistan Batı T rakya’daki
Türklerin m allarını Türkiye’den gelen m übadil R um lara veriyordu.
Bunun üzerine biz de m ukabele bilmisil y ap arak karşılık verm ek
zorunda kaldık.

194
Ahali m übadelesi meselesi bu yönde gelişirken yine bu konu­
ya ilişkin olarak yani m übadele edilecek kim selerden olup olm adı­
ğı hakkında m ünakaşa ve m üzakerata sebebiyet veren yeni bir
olay ortaya çıktı.
İstanbul Ortodoks Kilisesi ötedenberi Türklüğe zararlı olduğun­
dan, Lozan m üzakereleri sırasında bu m üessesenin kaldırılm ası için
çaba sarfedilm iş ise de m uarızlarım ız m üşterek bir cephe halinde
karşım ıza çıkm ışlar ve bu çabalarım ıza sonuç alınm am asını b a şa r­
mışlardı.
Neticede, Lord C urzon’un ortaya attiği Patrikliğin siyasi işlerle
iştigal etm em esi fikri benim senm iş ve Patriğin bu şartla İstan b u l-
da kalm ası kabul edilmişti. A ncak patriklik bu sefer yeni bir ihti­
lafın ortaya çıkm asına sebep olmuştur.
M übadeleye tabi olacak vasıfları kendinde toplayan bir kişi
olan Patrik A rapoğlu K onstantin 1924 yılından beri İstanbul’da o tu r­
m akta idi. Aynı yılın sonlarına doğru Patrikliğe getirilm işti. 1924’-
ten önce İstanbul’da ikam et etmemişti. Binaenaleyh bu şahıs da di­
ğerleri gibi değişime mevzu teşkil ediyordu.
Y unan H üküm eti Patriğin m übadele konusuna giren diğer
R um lar gibi telâkki edilemiyeceğini, kendisinin Patrikhaneye bağlı
olm asından dolayı m übadele dışı bırakılm ası gerekliği tezini savu­
nuyordu.
Mesele M uhtelit M übadele Komisyonuna getirilm iş ve orada
adı geçenin m übadeleye tabi olacağı görüşüne varılmıştı. Fakat
Komisyon, bu şahsın Patrik olması vasfından ötü rü m übadeleye ta ­
bi tutulm am ası gerekeceği hususunda kendisini yetkili görmem iştir.
Y unanistanm , meseleyi M illetler Cemiyetine ve La Haye A da­
let D ivanına götürm esi gayretleri tarafım ızdan başarısızlığa m ah ­
kûm edilmiş ve neticede K onstantin A rapoğlu 1925 yılının Mayıs
ayında P atriklikten ayrılm ış yerine Vasil Georgiadis seçilmiş, Kons­
tan tin de m übadiller arasında Türkiye’yi terketm işti.
M übadiller Meselesi Türk-Y unan ilişkilerini m enfi şekilde etki­
lemekte devam etmiş, M übadeleye tabi Patrik meselesi halledildik­
ten sonra da 1 A ralık 1926 tarihinde A tina’da yapılan bir A nlaşm a
ile konuya bir siyasi çözüm yolu bulunm aya çalışılmışsa da bu And-
laşm a meseleye kesin bir hal çaresi bulam am ıştır.

195
No : 99 — Türkiye C um huriyeti ile Y unan C um huriyeti a rasın ­
da akit ve im za olunan itilâfnam e ile m üzeyyelâtınm tasdiki h ak k ın ­
da kanun

Kabul Tarihi : 5 M art 1927

(Resmî Ceride ile neşir ve ilânı : 15 M art 1927-Sayı : 578)


K anun No : 987
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile Y unanistan Cum huriyeti
arasında 1 K ânunuevvel 1926 tarihinde A tina’da akit ve imza edilen
ve 17 m addeden ibaret bulunan itilâf nam e ile berveçhizir ta d at olu­
nan tem essükler Büyük Millet Meclisince kabul ve tasdik olunm uştur.
1 — İtilâfnam e lâhikası,
2 — N ihai protokol,
3 — A tina’d a Beynelmilel Maliye Komisyonu tarafın d an ita
kılınan tem inat m ektubu,
4 — Beyanname,
5 — 1 N um aralı protokol,
6 — 2 num aralı protokol,
7 — İmza zabıtnam esi
K anun lâyihasının tevdii tarih i : 15 K ânunusani 1927
M üzakere tarih i : 5 M art 1927
Madde 2 — İşbu k an u n tarihi neşrinden m uteberdir.
Madde 3 — İşbu k an u n u n icrasına İcra Vekilleri Heyeti m e­
m urdur.

İTİLÂFNAME

Türkiye C um huriyeti Reisiyle Y unan Cum huriyeti Reisi Lozan


M uahedenam esi ahkâm iyle işbu muahedena.meye müzeyyel 9 n u ­
m aralı beyannam enin tatb ik atın d an tahaddüs eden m üşkülâtı tesvi­
ye arzusiyle m ütehassis olarak m uahedenam enin salifüzzikir a h k â­
m ının tatbikatını tesb.it etm ek m aksadiyle ¡bir itilâf akdine k a ra r ver­
miş ve işbu husus için m urahhaslarını tây in etm işlerdir. Şöyle ki :

196
İş'bu m u rah h aslar usulüne m uvafık b u lu n an salâhiyetnam ele-
rini b adettaati m eyanelerinde berveçhi âti ah k âm ı ta k a rrü r e ttir­
m işlerdir :
Madde 1 — Y unanistan’ın m übadeleye tabi m enatıkında kâin
olup 18 Teşrinievvel 1912 tarih in d en evvel m enatıkı mezkûreyi terk
etmiş ve yahut ötedenberi Y unanistan haricinde m ukim bulunm uş
olan m üsiüm anlarla bilumum Türk tebaasına ait emvali gayrim en-
fcule - m uhacirin veya köylüler ta ra fın d a n işgal dolayısiyle esbabına
iadesi gayrim üm kün olduğu takdirde - 5 inci ve 6 ncı m addelerde
gösterilen şerait dairesinde Y unan H üküm etince tem ellük oluna­
caktır.
Şehirler dâhilinde kâin m üsakkafat ve arsalarla koru ve orm an
ve yazlık m eralar esas itibariyle ashabına iade edilecektir.
Madde 2 — T ürkiye’nin Rum ahalisi m übadele edilmiş olan
m enatıkında kâin olup 18 Teşrinievvel 1912 tarihinden evvel Türki­
ye’yi terketm iş olan yahut m inelkadim işbu m em leket haricinde ik a­
m et etmiş b u lu n an R um larla bilum um Y unan tebaasına ait emvali
gayrim enkulenin Y unan H üküm etinin uhdesine intikal eden emvalin
kıym etine m uadil m iktarına k a d a r olanına, 5 inci ve 6 ncı m addeler
ahkâm ı dairesinde Türk H üküm etince tem ellük olunacaktır.
Madde 3 — M evaddı salifede m ünderiç olan ahkâm , kezalik
mezkûr m addelerde gösterilen eşhasın ta h ti tasarru fların d a b u lu n a­
bilecek olan m aadin ve saydım ahi m ahallerine de tatbik olunacaktır.
Madde 4 — 1 inci ve 2 ııci m addelerde istim al edilmiş olan
(Müslümam), (Rum), (Yunan tebaası), (Türk tebaası), tâbiratı, hem
eşhası hakikiye ve hem eşhası m ânevi yeye şâm ildir.
(Yunan tebaası), (Türk tebaası) tâb iratı Türk ve Y unan ah ali­
sinin m übadelesine m ütedair olan m ukavelenam e ahkâm ına tabi es-
hası istihdaf etmez.
Madde 5 — Tarafeyni âliyeyni âkıdeyn zirdeki ahkâm daire­
sinde iibraz edecekleri emvali gayrim enkulenin takdiri kıym eti m e r­
but zeyilde m evzu esasat mucibince icra edilecektir. A lâkadarlar em ­
vallerinin takdiri kıymeti m uam elesinde bizzat hazır bulunm ak veya
m üşterek vekâletnam elerle tâyin edecekleri vekilleri h azır b u lu n d u r­
m ak hakkını haiz olacaklardır.
Madde 6 — Takdiri kıym et m uam elâtının* hitam ında h er iki
tarafça tahakkuk edecek zim em at takas ve m ahsup edilecektir. İşbu
yekûnlar arasında teadül hâsıl olmıyacak olursa, fa rk Y unan Hükü-

197
rneti tarafından nakten tediye edilecektir. Bu husus için Y unan H ü­
küm eti Beynelmilel Maliye kom isyonunun kontrolüne tabi varidat
fazlasından nihayet ‘b eş yüz bin İngiliz Lirası m iktarında bir m eb­
lâğı tahsis eylemiştir. M iktarı zimmet balâdaki tah m in atı tecavüz
ettiği takdirde H üküm eti Yunaniye-ilk taksitin 'tediyesinden sonra
yüzde altı hesabiyle faiz getirecek olan bakıyei m atluba! için, fıkrai
m ütekaddim e mucibince irac edilen tem inatı tecdit etmeği taah h ü t
eder.
M uamelei m ahsubiyenin icrasından sonra şayet Hüküm eteyn-
den birinin uhdesinde tasfiyeden hariç kalm ış emval bulunacak olur-
sa-bunları iade medburiyetine m ütaallik olan h er tü rlü mesail, bil­
hassa iadelerin teehhüründen dolayı verilecek tazm in atlar veya te ­
m inatı m uhtem ele hakkında m uhtelit komisyon ittihazı m u k arrerat
edecektir.
Madde 7 — Balâda m usarrah olan takas ve m ahsup usulünün
tatbikatını kasır ve ta h d it için H üküm eti Yunaniye - Y unanistan’da
kâin emvali gayrim enkulesini satm ak istiyen Türk ashabı emlâkiyle
hususi itilâfat akdi salâhiyetine m alik olacaktır. M am afih b u gibi
şıra m uam elâtı em lâkin bulunduğu havaildeki kıym eti vasatiyenin
m uhtelit komisyonca tâyininden evvel vuku bulup da işbu kıymeti
vasatiyeden % 35 nispetini m ütecaviz bir noksan fiyatla icra edilmiş
bulunduğu takdirde sahibi m alın almış olduğu fiat ile havaili mez-
kûredeki kıym eti vasatiyeden % tenzilinden sonra tahassül edecek
fark a hakkı olacaktır. Lüzum görüldüğü takdirde sahibi m alın talebi
üzerine satılan m alın kıym eti m uhtelit komisyon vasıtasiyle takdir
olunacaktır. Farkı kıymet tasfiyei umumiye hesabına kaydedilecektir.
H üküm eti Yunaniye, takas ve m ahsup hesabından tayyetm ek
suretiyle kendisi ta rafın d an iştira edilecek h er m alın kıym eti m uham -
m enesini nakten tediye etm ek hakkını kezalik m uhafaza eder.
Tediyat Türkiye H üküm etine vuku bulacaktır.
Madde 8 — Listesi işbu itilafnam eye m erbut olan ve elyevm
takas ve m ahsuba .tabi havalide m ütem ekkin bulunan Y unan ashabı
em lâkinin tahtı tasarru fların d a olan emvale takdiri kıym etten evvel
vaziyet olunam az. Emvali mezkûre ancak Y unan H üküm etinin talebi
m uhtem eli üzerine takas ve m ahsup m uam elesine ith al olunabilecek­
lerdir. Salifüzzikir emvalin takas ve m ahsuptan ihracı - b u n ların tak ­
diri kıym etleri icra edildikten sonra H üküm eti Yunaniye tarafın d an
kendi takas ve m ahsup zimmetine m ahsuben salifüzzikir emvalin
kıym etlerine m uadil tediyat icrasını icap ettirecektir.

198
Y unan H üküm eti 2 nci maddede işaret olunan emlâki, 'bunla­
rın kıym etlerine m uadil bir m eblâğı takdiri kıym etlerinden bir ay
sonra takas ve m ahsup zimmetine m ahsuben tediye ötmek şartiyle
ta k astan istisna ettirm ek hakkını m uhafaza eder. Y unan H üküm eti­
nin bu hakkını istim al edeceğini nihayetünnihaye takdiri kıym etten
on beş gün sonra beyan etmesi iktiza eder. 'Bununla beraber o sıra­
lard a m ülk menafi i umum iyeye hadim bir m aksada tahsis edilmiş
olduğu takdirde, m ezkûr mülk. Türk H üküm etinin rızası olmaksızın
tak astan istisna edilemiyecektir.
Madde 9 — Birinci m addede m ünderiç ahkâm ın dairei tatbi-
kından hariç k alan ve şehirler içinde ve haricinde vâki bulunan m ü­
sakkafat ve arazi ile keza Y unanistan ’ın m übadeleden istisna edilen
havalisinde kâin emlâk, işbu itilâfnam enin mevkii tatbika vaz’m dan
itibaren bir ay m üddet zarfında ve h er tü rlü tekâliften âzade olarak
ashabına iade edilecektir.
İkinci m addede işaret edilen eşhasa ait olup Türkiye’de m üba-
delei ahalinin tatbik edilmediği m ahallerde kâin olan em lâk dahi
kezalik aynı m üddet zarfında ve h er tü rlü tekâliften beri olarak sa­
hiplerine iade olunacaktır.
Anadolu ve şarkî T rakya’daki em lâke gelince : b unların m u h ­
temel olan iadeleri m uam elesi dahi aynı şerait dâhilinde ve takas
ve m ahsuytan peyderpey istisna edildikçe icra edilecektir.
Şehirler haricindeki arazinin iadesi sureti tam m ede vuku bu­
lacaktır. M aahaza şayet sahibi m ülk taksim ve ifraz m uam elesini
kendi m enafiine m uzır telâkki etmediği takdirde m ülk kısm en dahi
iade olunabilir.
1 inci m addenin fıkrai saniyesinde zikrolunan şehirler h aricin ­
deki emval ve em lâk h e r halde dâhil bulundukları külden bittefrik
iade edilebilirler. Salifüzzikir ahkâm mucibince emvaline iadeten
ta sa rru f eden ashabı em lâk bu n lara serbestçe ve bilâ m âni ta sa rru f
etmek hakkına m alik olacaklardır.
Madde 10 — Lozan Sulh M uahedenam esinin m evkii icraya vaz’-
ından gerek evvel ve gerek sonra anifülbeyan maddede işaret edilen
emval veya ıbiribirlerinin te b aa la rın a a it serveti m enkule ¡hakkında
H üküm etinin sureti istisnaiyeden ittihaz etmiş oldukları m u k a rre ra t
ve ahkâm , işbu itilâfnam e m evkii tatb ik a vazedilir edilmez refi ve
ilga edilecektir.

199
Madde 11 — Tarafeyni âliyeyni âkideyn Lozan M uahedenam e- .
sinin m evkii icraya vaz’ından gerek evvel ve gerek sonra h e r iki
m em lekette m alları istim lâk edilen m al sahiplerini işbu itilâf nam eden
m ütekabilen istifade ettirm ek hususunda m üttefik kalm ışlardır.
Iştimlâke, m üsadereye veya o sırada sair bir m uam elei istis-
naiyeye tabi tutulm uş olan emval hakkında, m evzuubahis olan teda-
bir göya hiç tatb ik edilmemiş gibi m erbut zeyil mucibince kıym et tak ­
dir m uam elesi icra edilecektir.
Bu kabilden olan emvalin m alehül h ak ların a iadei m uhtem elesi
dokuzuncu m addede tâyin edilen şerait dâiresinde vuku bulacaktır.
Madde 12 — Lozan m uahedei sulhiyesine müzeyyel 9 n u m aralı
beyannam enin ikinci fıkrası mucibince ash ab ın a tesviyesi icap eden
v arid at ayrı b ir takas m ensup hasabı teşkil edecektir ki bakiyesi
um um i tasfiye hesabına nakledilecektir. Aynı k av ait işbu itiiâfnam ede
işaret olunan diğer um um emvale m ütaallik varidat hakkında, da
tatbik olunacaktır.
Şurası m u k arrerd ir ki, H üküm eteyn beyninde hususi bir anlaşm a
keyfiyeti m üstesna olmak üzere işbu varidat yüzünden tahaddüs ede­
bilecek kâffei m üşkülât m uhtelit komisyon tarafın d an hal ve fasle­
dilecektir.
Madde 13 — 1 inci ve 2 inci m addelerde zikrolunan eşhasın
m ütekabilen Y unan ve Türk arazisini 18 Teşrinievvel 1912 den m u­
kaddem terk etmiş oldukları veya m inelkadim arazii mezkûre h a ri­
cinde m ütem ekkin bulundukları keyfiyeti h er tü rlü vesaiti beyyine
ile ispat olunabilecektir. Mucibi iştibah ahvalden işbu ispat keyfiyeti
m uhtelit komisyon huzurunda icra edilecektir.
Takas ve m ahsup veya iade m uam elelerine tab i olacak emvali
gayrim enkulenin bulunduğu m em leket hüküm eti tarafın d an evvelce
tâbiiyeti tanınm ış olan kim selerin tâbiiyeti mevzuu tetkik olmıya-
caktır.
Tabiiyete m ütaallik kâffei ihtilâfat-m uahedat mucibince alâkar-
larm evvelce m ü racaatları üzerine Türk ve Y unan Hakem M ahkem e­
since verilebilecek m u k a rre ra iı h aleldar etmeksizin - m uhtelit komis­
yon tarafından hal ve fasledilecektir. Salifülbeyan 1 inci ve 2 nci
fık aratm tatbikinden dolayı icap eden tah k ik at badem a m uhtelit ko­
misyon dâhilinde ihdas edilecek hususi kom ite tarafın d an irca kılı­
nacaktır. îşbu hüküm , bu bapta m ukaddem a ittihaz edilmiş olan k a ­
ra rla rı haleldar etmez.

200
M adde 14 — Türk ve Y unan Mübadele! Ahali M uhtelit Komis­
yonu işbu itilâfnam enin tatbik ma m em ur edilecektir. M uhtelit Komsi-
yon birer Türk ve birer Y unanlı m uham m in ile 1914 -1918 harbine iş­
tirak etmemiş b itaraf hüküm at tebaasından bir reisten m ürekkep
olmak üzere icap eden tahm in heyetlerini teşkil edecektir.
Madde 15 — İşlbu itilafnam enin ihkâm ı ancak tarafey n i âliyey-
ni âkideyn teb aaları hakkında kabili tatbiktir.
M am afih şurası m u k a rre rd ir ki Lozan Sulh M uahedenam esinin
mevkii icraya vazolunduğu sırada Türk veya Y unan tebaası sıfatını
haiz iken b ilâha ra bir tâbiiyeti ecnebiyeyi ihraz eden eşhas mezkûr
sulh m uahedenam esinin 65 nci ve 66 ncı m addeleri ile işbu sulh mu-
ahedenam esine müzeyyel 9 num aralı beyannam e mucibince haiz ol­
dukları kâffei hukuku m uhafaza ederler.
Madde 16 — İşbu itilâfnam e Lozan’da 21 Temmuz 1923 ta ri­
hinde imza edilen m uahedat ve m ukavelâttan m ütevellit bazı taah-
hüdatm sureti icrasını istihdaf etm ekte olduğundan m ezkûr m uka-
velât ve m uahedatı düveliyenin h assaten balâdaki hu su sata m üte­
d air olmıyan ahkâm ını haleldar etmez. Kabul edilen esasat veya iş­
bu itilafnam ede m u sarah emval ve em lâkin takdiri kıym eti keyfiyeti
mübadeleye tabi eşhas ta ra fla rın d a n tarafeyni âkideyn m em leketle­
rinde terkedilm iş b u lu n an em lâkin tak d iri kıym etlerine m ütaallik
esasatı haleldar etmez.
M adde 17 — İşbu itilâfnam e tasdik edilecektir. Tasdiknam eler
en kısa bir m üddet zarfında A tina’da teati olunacaktır.

İtilâfnam e lâhikası
1 — Emvalin takdiri kıym eti ¡berveçhizir esasata tevfikan icra
olunacaktır.
Emval üç sınıfa tefrik edilecektir.
A — Şehir dâhilindeki emval
a) Meskenler, m ağazalar v e . sair ebniye,
B — A rsalar
b) Şehir haricindeki emval
a) T arlalar ve çayırlar
b) Bağlar, m eyvalıklar, incirlikler, zeytinlikler, fındıklıklar,
bostanlar ve saire.

201
c) M er’a îa r
d) Köy ebniyesi
e) O rm anlar
C — İm alâthaneler, fabrikalar, m adenler ve dalyanlar.
2 — İşbu em valin lıer biri için tahkik at icrasından sonra m ü n ­
feriden kıym et takdir edilecektir.
Şehir dâhilinde ve haricindeki em valin kıym etleri hali hazır sa­
tış fiyatı üzerinden takdir edilecektir. Bu kıymeti tesbit için berveç-
hizir esas âba istinat olunacaktır :
A — Aynı m ahalde ve aynı şerait dahilinde bulunan aynı sınıf
ve aynı cinse dâhil em valin satış fiyatı.
B — İşbu em valin ve takdiri kıym eti m atlup m alın icareleri.
3 — Keyfî olarak tesbit edilen ve Arz ve Talep K anununun irae
ettiği fiyattan in h iraf eyliyen satış fiyatları ve icareler nazarı itibare
alınmayacaktır. (Mora tor yom) k an u n u n u n tah tı tesirinde olarak ve
sahibi m ülkün serbestçe rıza ve m uvafakati lâhik olm aksızın tesbit
edilmiş olan satış fiyatları ve icareler ¡bu kabildendir.
4 — Son üç sene zarfında arazi satışı vâki olm ıyan m ahallerde
aynı şeraiti iktisadiyeye tabi m enatıktaki satış fiyatlariyle k ira la r
üzerine ve b u olmadığı takdirde takdiri kıym eti m atlup em valin k u d ­
reti istihsaliyesi esas ittihaz olunacaktır.
Kudreti istihsaliyeden m aksat aynı mm takada aynı cins arazi
için sureti mûtadede istim al edilen usulü ziraate göre bir kıtai a ra ­
zinin vasati hasılatıdır. Küçük arazi için aynı m ahalde ve aynı şerait
dâhilinde istim al edilen usulü ziraat esas olarak alınacaktır.
5 — Çiftlik ebniyesinin kıym eti arazinin işlemesine m ütaallik
serm ayeden m üstakil bir serm aye teşkil ederse ayrıca tak d ir edile­
cektir. Meselâ m ülk sahibinin meskeniyle değirm enler, süthaneler
ve m ahzenler gibi köy sanayiine m ütaallik tesisatın kıym etleri ay rı­
ca takdir edilecektir. A hırlar, depolar, ortakçı ve amele m eskenleri
ile irva ve ıska tesisatı hususi takdiri kıymete dâhil olm ıyacaklardır.
Satış fiyatları k ira bedelleri esasatı m efkut olan m ahallerdeki şehir
harici inşaatın takdiri kıym etinde en yakın şehir dâhilindeki ebniye
fiyatları şehirlerden ıbudiyeti hasebiyle icra edilecek tenzilât nazarı
itibare alınm ak suretiyle esas teşkil edecektir. Bostan olarak tefrik
edilen arazi ile ziraate tahsis olunan arazi kıym etleri şehir ve civarı
plânı dahilinde iseler a rsa gibi takdir olunacaktır.
202
6 — A razinin takdiri kıym etinde sahibi m ülkün hakkı ta sa r­
rufu refi edildikten sonra yapılan inşaat nazarı itibare almm ıya-
caktır.
7 —- Takdiri kıym eti m atlup olup aynı şerait dâhilinde bulunan
bir çok ebniyenin kâin olduğu m ahallerde bu em valden yalnız bir
kaçı takdir edildikten sonra hali hazır kıym eti em lak vergisi d efter­
lerinde m ukayyet kıym etle m ukayese olunm ak suretiyle um um una
birden kıym et tak d ir edilecektir. Bu m ukayesenin neticesi mühim
bir fark irae ettiği takdirde aynı m ahalde kâin ve aynı şerait d âhi­
linde b u lunan ebniyeye tatbik edilmek üzere b ir misli m üşterek tâyin
edilecektir.
8 — Şayet Türkiye’de kâin b ir m eskenin veyahut m uavazaya
tabi tutulm ası m atlup olan ebniyenin ta k d ir olunan kıym eti 5 Şubat
1328 tarihli Tahriri M üsakkafat Kanuniyle tâyin edilmiş olan fiya­
tın yüzde on dununda zuhur ederse Türkiye H üküm eti bu em vali
m uavazadan istisna etm ek veyahut m ukayyet fiy attan yüzde on ten ­
ziliyle satın alm ak hususlarında m uhtardır. Bir arsan ın veyahut a ra ­
zinin ta k d ir edilen kıym eti harbden evvelki fiyatın yüzde elli d u n u n ­
da zuhur ederse Türkiye H üküm eti bu emvali m uavazadan istisna
etmek veyahut evvelki fiyatın nısfına satın alm ak hususunda keza-
bk m uhtardır.
9 — Şarkı Trakya ve U rla şibih ceziresinde kâin bulunan em­
val hakkında âtideki ahkâm tatb ik olunacaktır :
Şayet b ir m eskenin veyahut bir ebniyenin tak d ir edilen kıym eti
5 Şubat 1328 tarihli k an u n a tevfikan tanzim olunan sicilâtta m ukay­
yet kıym etin yüzde on dununda zu h u r ederse Y unan H üküm eti bu
malı bu husustaki niyetini âzam i bir ay zarfında izhar etm ek su re­
tiyle m uavazadan istisna etmek hususunda m uhtardır. H arbden ev­
velki fiyatın yüzde elli dununda bulunan a rsalarla arazinin takdiri
kıym etinde aynı m uam ele cereyan edecektir. Bu suretle m uvazadan
istisna edilmiş olan em valin kıym etleri hususi bir hesaba mevzu teş­
kil edecektir. Bu m eblâğ Y unan H üküm eti tarafın d an verilmesi m u h ­
temel m uavaza hesabı bakıyei zim m etinden olan meba.liğ haricinde
ve buna tevcihen âzam i bir ay içinde tesviye edilecektir.
10 — O rm anların kıym eti kabiliyeti istihsaliyelerine göre ve
m ünakalât m erkezlerinden budiyetleri nazarı itibare alın arak takdir
edilecektir.

203
11 — iSelânik ve İzm ir’deki ıharik m enatıkm da bulunan arsa­
ların takdiri kıym eti lıali h a zır fiyatı üzerinden icra olunacaktır. H er
m ıntakanın akşam ında m üzayede ile vuku bulan satışlarda istihsal
olunan vasati fiyat bunların takdiri kıym etinden esas o larak alına­
caktır.
12 — İm alâthanelerle fabrikaların ve m adenlerle dalyanların
takdiri kıym etinde tarafeyni âliyeyni âkıdeynoe tâyin olunacak b i­
re r fen m ütehassısı ile b itaraf hüküm et tebaası arasın d an m ü ttefi­
kin. m üntehap ıbir m ütehassıstan m ürekkep bir komisyon m arife­
tiyle tesbit edilen anasırı hususiye esas ittihaz olunacaktır.
A tina’da nüshâteyn o larak 1 Kânunuevvel 1926 tarihinde ta n ­
zim edilmiştir.
İmza : Saraçoğlu Şükrü
P. A. Arkiropolos

Nihai Protokol
_ ı —

H er iki hüküm et itilâfnam enin tasdiki keyfiyetinin gelecek Kâ­


nunusaniden sonraya teehhür etmemesi zım nında tedabiri m ükta-
ziyeye tevessül etmeği ta a h h ü t ederler.
M am afih zirde vaziini im za h u susatı âtiyeyi k ararlaştırm ış­
lard ır :
A) İtilâf nam eni 9, 10 ve 13 üncü m addeleri imzayı m ütaakıp
mevkii icraya vazolunacaktır.
B) M uhtelit Komisyon itilâfnam enin tasdikm dan evvel 14 üncü
maddede derpiş edilen heyetlerin teşkilince ve takdiri kıym et h u ­
susunda her tü rlü m uam elâtı iptidaiyeye m übaşeret edebilecektir.
C) Her iki H üküm et tasdiknam elerin teatisinden evvel, tah tı
tasarruflarında bulunan em valin bazı şerait dairesinde ve bazı me-
n atık ta takdiri kıym et m uam elâtına m übaşeret etm enin m uvafık olup
olmayacağı hususunu birlikte tezekkür etm ek hakkını m uhafaza
ederler.
Ç) İtilâfnam enin tasdikm a intizar edilmeksizin Y unan hazine­
since Türk emlâki varidatından vuku bulm uş tah silata m ahsuben
Y unan Hüküm eti ta ra fın d a n Türk H üküm etine on beş milyon drahm i
tediye edilecektir. M am afih Yunan H üküm eti işbu meblâğı b llâh ara

204
itilâfnam enin sekizinci m addesi mucibince icra edeceği tediyat he­
sabına nakletm ek 'hususunda m u h ta r olacaktır.
__ 2 —
İtilâfnam enin 2 nci m ad es in de mezkûr em val ancak 1 inci m ad­
de m ucibince H üküm eti Yunaniyece temellük edilecek em valin kıy­
m etine m uadil olan m iktarı nispetinde m uavazaya dâhil olacağı ci­
hetle Türkiye’de m uavazadan hariç kalm ası m uhtem el olup sahiple­
rine iadesi lâzım gelen em lâk Y unan tebaasının suhuletle gidebile­
ceği yalnız b ir m m tak ad a kâin olacağı ¡takarrür etmiştir.
— 3 —
Bugün akdolunan itilâfnam e ahkam iyle alâk ad ar olarak Lozan
Sulhnam esinin 65 inci 66 ncı m addelerinin dairei tatbikm a dâhil olan
m evadda Türk - Y unan Hakem M ahkem esinin m u k arreratı kafiye­
siyle m ahkûm unbih kâffei m ebaliğ mezkûr itilâfnam enin 6 ıııcı m ad­
desinde gösterildiği üzere m uvazaa ve tasviye hesabı kılm m caya de­
ğin işbu hesaba naklolunacaktır.
_ 4 _

Bugün imza edilen itilâfnam enin M uhtelit M übadele Komisyo­


n u na bahsettiği ve işbu itilâfnam enin hini akdinde mukaddemede.ki
senedata iptinaen mezkûr kom isyonun haiz bulunm adığı yeni salâhi­
yetler m ünasebetiyle m uhtelit kom isyonda zu h u r edebilecek oldukça
ehem m iyeti haiz prensip meseleleri, İstanbul’d a in ik at eden Türk - Yu­
nan M uhtelit Hakem M ahkem esi Reisinin hakem liğine havale edile­
cektir. H akem in vereceği hükühıler m ecburiyülittiba olacaktır.
— 5 —
Tarafeyni âliyeyni âkıdeyn 24 Temmuz 1913 tarihinde imza olu­
nan ikam et ve salâhiyeti adliye m ukavelenam esinin 6 ncı maddesi
ahkâm ına tevfikan ve bugün imza edilen itilâfnam enin ah k âm ı m a h ­
fuz kalm ak şartiyle Y unanistan’da hiçbir Türk tab iin in emvalinin,
o rtad a m enfaati âmmeye m üstenit olduğu k anunen m ütehakkık bir
sebep bulunm adıkça ve kendilerine evvelce m ulıik tazm inat veril­
medikçe istim lâk edilemiyeceğini beyan hususunda ittifak etm iş­
lerdir.
İşbu senet Ibuigün A tina’da imza olunan itilâfnam enin b ir cüzü
m ütem m im ini teşkil edip itilâfnam e ile birlikte tasdik olunacaktır.
Tasdikanlilmafcal her iki ta ra f m u rah h asları işbu protokolü im ­
za etmişlerdir,

205
A tina’da 1 K ânunuevvel 1926 tarihinde m üshateyıı olarak ta n ­
zim edilmiştir.
Beynelmilel Maliye Komisyonu A tina 16 Şubat 192?
No : 196

1 K ânunuevvel 1926 tarihinde A tina’da akit ve im za edilen iti-


l'âfname mucibince Beynelmilel Mali Komisyonu tarafın d an ita e tti­
rilmesi Y unan H üküm etince ta a h h ü t edilmiş bulunan tem inat m ek­
tubunun sureti m ütercem esi
Sefir C enapları
Y unan ve Türk H üküm etleri arasında A tina’da 1 K ânunuevvel
1926 tarihinde imza edilen (Emlâk itilâfnam esi) nin istihdaf ettiği
m uavaza dolayisiyle Y unan H üküm etinin Türkiye H üküm etine karşı
m edyun kalm ası m uhtem el olan meblâğı beş yüz ıbin Ingiliz lirasına
k ad ar m urakabesine m evdu v arid at fazlasından Türkiye H üküm eti­
ne icabında tesviye hususunda Beynelmilel Maliye Kom isyonunun
gayri kabili fesih şekilde Y unan H üküm etinin vekâletini haiz oldu­
ğunu iş’a r ile kesbi fahreylerim .
Haiz olduğumuz vekâlet mucibince şurası âşikardır ki Yunan
H üküm etinin taah h ü d ü ma.rüzzikir itilâfııam enin tarafeynce tasdiki
keyfiyetine vabestedir.
İşbu vekâletnam e m ufadm ca Y unan H üküm etinin Türkiye H ü­
küm etine .karşı m uavaza dolayisiyle m edyun olabileceği meblâğ m ik­
ta rı tediye m uam elesinin ifası zım nında Türk - Y unan M übadelei
Ahali M uhtelit Komisyonu ta ra fın d a n m uavaza hesabının k a p atıl­
m asından sonra mezkûr komisyonca kom isyonum uza tebliğ edile­
cektir. İhtiram atıfaikam ın kabulü m ercudur Sefir Hazretleri.
Beynelmilel Maliye Komisyonu nam ına
Reis Maysa

BEYANNAME

1 — Zirde vaziini imza haiz oldukları salâhiyete binaen bu­


gün A tina’da akdolunan itilâfnam enin 1925 senesi H aziranında A n­
k a ra ’da akdolunan itilâfattan biri olan ve Türkiye’de Y unan tebaası­
nın ve Y unanistan’da Türk tebaasının em lâkine m ütaallik b u lu n an
itilâfnam e yerine kaim olduğunu hüküm eti m atbuaları nam ına be­
yan ederler.

206
2 — B alâda m ezkûr tarihte A n k ara’da imza olunan 1 ve 2 n u ­
m aralı protokoller ile im za m azbatası unvanlı senet ahkâm ı yeni iti-
lâfnam e ile tadil edilmedikleri m ertebede ipka edilmişlerdir. M am a­
fih şurası m u k a rre rd ir ki 2 num aralı protokolün 1 inci fıkrası tam a-
miyle m ahfuzdur.
3 — 30 K ânunusani 1923 tarihinde Lozan’da akdolunan m uka­
velenam enin ikinci ve on altıncı m addelerinin tatbiki zım nında 21
H aziran 1925 tarihinde A n k ara’da ta k a rrü r ettirilen ahkâm , m u k a­
velenam enin tarafeyni âkıdeyn m a kam atı aidesi ta ra fın d a n tasd i­
kiyle m usaddak suretlerinin teatisi m uam elesi arasın d a güzeran ola­
cak m üddet zarfında M uhtelit Komisyonun m u k a rre ra tı şeklini ikti­
sap etmesi için m ezkûr komi-syona tevdi olunacaktır.
Balâda mezkûr ion altıncı maddeye m ütaallik ahkâm ı havi olan
senet istim lâk olunacak emlâk sahiplerine tahsis olunacak tazm ina­
tın sureti tayin ve tediyesine dair 1925 senesinde A n k ara’da imza
olunan m ukaveleye m üteferri olm asına binaen işbu yeni m ukavele­
nin n ü katı mezkûreyi tanzim eden m evaddı M uhtelit Komisyonun
olbapta lâhik olacak k a ra rı m etnine derç ve ithal edilecektir.
Keza şurası da m u k arrerd ir ki M uhtelit Komisyonun bu h u su s­
taki m u k arreratm a intizaren işbu m u k arreratm istihdaf ettiği eşha­
sın gerek vaziyeti şahsiyelerini gerek emval ve m enafii noktai n a ­
zarından hali hazırı teşdit edebilecek b ir tedbir veya m uam eleye ta ­
rafeynce tevessül edilmiyecektir.

4 — 30 K ânunuevvel 1923 tarih li itilâfnam enin on altıncı m ad­


desini m üfessir k a ra rın 4 üncü m addesinin 4 üncü fıkrasına tevfikan
m aruzzikir k a ra rın mevkii tatbika vaz’ı tarihinden itibaren dört se­
nenin inkızasında M uhtelit M übadele kom isyonu m arifetiyle icrası
lâzımgelen takdiri kıymet: em lâk m uam elesine gelince : şayet bu
dört sene zarfında M uhtelit M übadele Komisyonu vazifesini ikm al
etmiş b u lu n u rsa bu takdiri kıym et m uam elesinin 1914 -1918 senesi
harbinde bitaraf kalm ış bir devlet tebaasından b ir reisin tah tı riy a­
setinde biri Türk ve diğeri Yunandı iki âzad an m ürekkep b ir komis­
yona tevdii iki hüküm et beyninde .ta k arrü r etmiştir.
İşbu reis jbilitilâf intihap edilecek ve ihtilâf halinde keyfiyeti in ­
tihap, m uvafakat ettiği takdirde İsviçre M ahkeme i Temyizi ta ra fın ­
dan icra kılınacaktır.
Tasdikanlilm akal salâhiyetnam eleri usulüne m uvafık bulunan
tarafeyn m urahhasları bugün A tina’da imza edilen itilâfnam enin

207
cüzü m ütem m im i /ve m ezkûr itilâf nam e ile aynı zam anda tasdik edi­
lecek olan işbu beyannam eyi imza etmişlerdir.
A tina’da 1 K ânunuevvel 1926 tarihinde iki nüsha olarak tanzim
edilmiştir.
İmza : Cevat
A. Arkiropolos

1 Num aralı Protokol

Emlâke m ütedair olup bugün imza edilen itilâfnam ede zikro-


lunan (şahsı mânevi) tabiri (İttihaz ve Terâkki) yi, ticari, sınai ve
malî şirketlerle nakliyat ve sigorta şirketlerini ve kezalik her tü rlü
cem iyat ve eşhası mâneviyeyi ihtiva eder.
Mezkûr itilâfnam ede iadeleri derpiş edilen emlâk ashabının ve­
killeri tarafın d an ibraz olunacak vekâletnam eler iki ta ra f H üküm et­
leri tarafından sürati m üm küne ile tasdik olunacak ve işbu tasdik
ancak vekâletnam elere mevzu imza ve m üh ü re şâmil olacaktır.
A shâbı em lâkin tâbiiyeti yahut bunların 18 Teşrinievvel 1912
tarihinden evvel Y unanistan’ı terketm iş veya m ütem adiyen Y unanis­
tan haricinde m ütem ekkin bulunm uş olması hususatınm tetkik ve tes-
biti ve vekâletnam elerin tasdikından m üstakil o larak yapılacaktır.
Hazinei hassaya ait emvale gelince : Meseleyi bir hakem e arz
yahut âtiyen doğrudan doğruya müzafcerat icrası suretiyle hal ve
fasletm ek hususunda h er iki hüküm et m utabık kalm ışlardır.
A n k ara’da 21 H aziran 1925 tarihinde nüshateyıı olarak tanzim
edilm iştir :
İmza : H. Hamdi, J. Eksintaris

2 Num aralı Protokol

Lozan m ukavelenam esinin üçüncü m addesinin tatbiki neticesi


olarak sekenei m üslim esi m übadeleye tabi Y unan arazisini 18 Teş­
rinievvel 1912 tarihinden beri terketm iş olan um um m üslüm anlar o
sırada m evcut m uahedat ve m ukavelâtm tatbikatı cüm lesinden olan
m erasim ve m uam elâtı ifa ve bilhassa A tina m uahedesi mucibince
hakkı hıyarını Türkiye lehine istihsal etmiş olsalar bile Lozan M uka­
velenam esinin üçüncü m addesinin tatb ik i noktai n azarın d an m üba­
deleye dâhildirler.

208
M am afih salifüzzikir 18 Teşrinieveİ 1912 tarihinden evvel arazii
m ebhuseyi terke'tmiş olup fa k a t ne yeniden teessüs ve ne de Y unan
tâbiiyetini m uhafaz m aksadı olmaksızın kısa b ir m üddet ikam et için
m aksatı reislerine gidenler anifülbeyan fıkra ahkâm ına dâhil de­
ğildir.
Anifüllbeyan şerait dairesinde 1918 senesinden sonra Y unanis­
ta n ’a gitm ek üzere b ir Y unan pasaportu n u hâm il b u lu n m ak keyfi­
yeti haddi zatında alâk ad aran m Y unan tâbiiyetini m u h afaza etmiş
olduklarına bir delil teşkil edemez. M eğerki keyfiyet m em lekette bir
seneden ziyade ikam et, orada m üntahip veya m üntehap sıfatıyla h a ­
yatı siyasiyeye iştirak ve hidem at veya vazaifi um um iye kabul etmek,
Y unan tebaası sıfatiyle em lâk beyi ve şırasında bulunm ak veya bu
sıfatla dâva ikam e etmiş veya bir vesikai adliye veya idariyede is­
mi m ezkûr bulunm uş olmak gibi sair ef’al ile m üekket bulunm uş ola,
A n k ara’da 21 H aziran 1925 tarihinde nüshateyn olarak tanzim
edilmiştir.

İmza Zabıtnamesi

Türk tebaasının Y unanistan’daki ve Y unan tebaasının Türki­


ye’deki emvaline m ütedair Türk H üküm eti ile Y unan H üküm eti 'bey­
ninde bulgun imza edilen itilâf nam enin mevkii icraya vaz’ını teshil
ve m ezkûr itilâfnam enin kezalik aynı günde H üküm eteyn beyninde
imza edilmiş olan eşhası m âneviye tâbirinin tefsirine m ü ted air bu­
lunan protokolün ve Türk ve Y unan tebaasının m übadelesine dair
olan m ukavelenam enin 16 mcı m addesinin tatb ik i hakkında M uh­
telit Komisyonca ittihaz edilecek ve işbu kom isyonun bir k ati şeklini
iktisap etm esi için Türk ve Y unan H üküm etlerince m üttefikan mez­
kûr kom isyona havale olunacak olan k a ra rn am en in tatbik ve tefsirin­
den tevellüt edecek m üşkülâttan im kânın bütün m üsaadesi nispetin­
de içtinap arzusiyle zirde vazilülim za salifüzzikir H üküm eteyn m u­
rah h asları berveçhi âti ahkâm ı ta k a rrü r ettirm işlerdir.

— l ' —

Türk ve Y unan H üküm etleri b alâd a zikredilen emvale m üteda­


ir olan itilâfnam eyi sürati m üm küne ile meoalisi teşriiyelerinin tas-
dikıııa arzetm eği taah h ü t ederler. İşbu tasdika intizaren ve m u h te­
mel bir teeh h ü r vukuunu derpiş ederek h u su satı âtiyeyi ta a h h ü t
ederler.

209
1 — İşbu itilâfnam enin tarihi im zasından itibaren b ir sene zaa­
fında Em lak itilafnam esinde derpiş edildiği veçhile tahsil edilmiş
olan varidatı bitam am m enlehül h ak ların a tediye eylemek.
2 — Kezalik aynı itilâfnam enin imzası .tarihinden itibaren iki
malı zarfında h e r iki H üküm etin tem ellük etm ek isteği emlâk liste­
sini taati etmek.
M arüzzikir listelere dâhil olmıyan emlâke gelince, b u n lar mev-
zuubahis listelerin taatisinden itibaren dört m ah zarfında sahiple­
rine iade edilecektir. Şu k a d ar ki bu suretle iade edilecek olan em ­
lâk an cak itilâfnam enin Türk ve Y unan Mecalisi teşriyelerince tas-
dikm dan sonra ashabı tarafından âhare beyi ve ferağ edilebilecektir.
— 2 —

Her iki m em leket siyaseti iktisadiyesinin teshili gayesiyle em ­


vali gayrim enkulenin tem ellüküne dair salifüzzikir itilâfnam e m uci­
bince H üküm eteyni mumziyeye bahşolunan hakkın h er iki hüküm et
tebaasının diğerinin arazisinde m u tasarrıf bulunup itilâfnam ede m ün-
deriç şerait ve ahkâm ına tevfikan b u n la r tarafın d an tem ellük edile­
bilecek olan m aadine dahi teşmil edilecektir.
— 3 —
Şurası m u k arrerd ir ki eşhası mâneviye tâbirinin tefsirine m ü­
tedair olan 1 num aralı protokolün Y unan arazisinde k âin bulunup
m ülga Evkaf N ezaretine tabi olan m uhtelif em lâki vakfiyeye hiçbir
suretle taallûku yoktur. Zira bu mesele Türk ve Y unan M übadelei
Ahali M ukavelenamesiyle sureti katiyede halledilm iş bulunduğundan
mevzuubahis değildir.
M ebhusunanh M übadele M ukavelenam esinin sekizinci ve doku­
zuncu m addelerinin istihdaf ettiği cem aatlere ait olup sureti tasfiyeleri
anifülbeyan m ukavelenam ede m usarra'h olan her nevi emlâke sali­
füzzikir protokolün taallûku olmadığı tabiidir.
__ 4 _

Lozan M ukavelenam esinin 16 ncı m addesinin tatbiki zım nında


M uhtelit M übadele Komisyonunca ittihaz edilecek k a ra rın dördün­
cü m addesinde avdetlerine m üsaade edilecek eşhasın listelerinin tev­
dii için tâyin edilen altı aylık m üddetin inkızasm dan sonra tarafey n
H üküm etleri m arüzzikir dördüncü m addenin istihdaf ettiği ve hakkı
avdetten istifade edemiyecek olan eşhasın ahkâm ı şahsiyelerini ta n ­
zim ve tesviye için m üzakerat icrasının taah h ü t ederler. M am afih

210
şurası şimdiden m u k arrerd ir ki bu tanzim ve tesviye keyfiyeti eşhası
mezkûrenin alelûmum hukuku ta sa rru f iyelerinin ve alettahsis h u k u ­
ku irsiyelerinin sukutu veya haleldar olmasını mucip olmıyacakfcır.
A n k ara’da 21 H aziran 1925 tarihinde nüshateyn olarak tanzim
kılınmıştır.
İmza : Hamdi, Eksintaris

(23 H aziran 1927 tarihinde A tina’da teati edilmiştir.)


Bu arad a bazı m üsbet olaylar cereyan etmiş ise de iki ülke a ra ­
sındaki nahoş ilişkiler 1930 yılm a k a d ar sürm üştür.
Y ıllardan beri süre gelen gerginliğin Y unanistan’a siyasi ve ik­
tisadi bakım lardan hayırlı olmadığı düşüncesini benim seyen Y unan
devlet adam ı Venizelos b u k an aatin i iktidara geldikten sonra ger­
çekleştirdi ve bize k arşı Y unan dış politikasını yeniden düzenledi.
Venizelos H üküm etini k u rd u k tan sonra İsm et P aşa’ya aşağıda­
ki telgrafı çekmiş, İsmet Paşa ertesi günü cevabi telgrafını yolla­
mıştı :
«Mösyö Venizelos tarafın d an İsmet Paşa hazretlerine çekilen
telgraf nam en in tercüm esidir :
Y unanistanda Zimamı hüküm eti m uvakkaten te k ra r yeddi ida­
rem e aldığım esnada Lozanda imza edilen m uahedenam e ile m uaf atı
m uhtelifenin halisane mevkii icraya vazı ve gerek mem leketim izin
ve gerek teyiti sulhün nefine olarak em niyeti m ütekabile ve hüsnü
hem cîvarlar m ünasebatm m tesisi husu sların a zatı ali asfaneleri ile
teşriki mesai etmekle b ahtiyar olacağımı tem ine m u saraat eylerim.
12 / K ânunusani »

«îsmet Paşa H azretleri tarafından cevaben keşide buyurulan


telgraf'nam enin tercüm esidir.
Y unanistanda mevkii hüküm eti deruhde buyurduğunuzu m üşir
lü tu fk ar telgrafınızı bir m em nuniyeti m ahsusa ile aldım. M uahede­
nin sam im ane tatbiki ile iki m em leket arasın d a h ü sn ü m ünasebat
tesisi fikrine cidden ta ra fta r olduğum nezri devletlerinde m eçhül de­
ğildir. Sulh um um inin tesisi ve teyidine m üteveccih m esaide cüm le­
mize m uvaffakiyet tem enni ve teibrikatı halisanem i takdim ederim.
|1 /K ânunusani»

211
Diğer yandan A tina Elçiliğimize aşağıdaki telgrafla şu bilgi ve­
riliyordu.

Atina Elçiliğine

Mösyö Venizelos’un m u k arrer olan A nkara seyahati hakkında,


Y unan hüküm etinin, m untazır olduğumuz işari vuku bulunca keyfi­
yetten zatı Devletleri haberdar edilecektir. Bu takdirde seyahatin
tarzı icrasını ve teferruatını tesbit için Y unan Hüküm etinin Elçiliği­
miz ile tem asa gelmesi tabiidir. Böyle bir temas esnasında Zatı â li­
lerinin nazarı dikkate alınm ası m uvafık olan n oktaları şimdiden arz
ediyorum :
Mösyö Venizelos’un kendisi de tasvip ettiği takdirde seyahatini
15.20 teşrini evvel tarihleri arasında A n k ara’da bulunacak surette
yapm ası m uvafık olacağı kanaatindeyiz.
İki m em leket arasında m evcut ve inkişafı bizce m atlup b u lu n an
dostluk tem ayulatm a tarafım ızdan bu vesile ile sam im î bir tezahür
verm ek arzusun dayız. Bu m eyanda Y unan Başvekiline kendisini
memleketimize getirm ek için Seyrisefain İdaresi v ap u rların d an birini
gönderm ek niyetindeyiz. M. Venizelosu, bu vapur, mesalâ, Midilli’­
den a larak K ara sularım ıza nakleder ve İzm it’e çıkarır, oradan da
m üşarünileyh em rine verilecek hususi bir trenle A nkaraya gelir. Yu­
n an Başvekilinin Türkiye’ye yapacağı b u ilk sayaıhata verm ek iste­
diğimiz m erasim şeklinin m üstenit bulunduğu ¡samimi dostluk duy­
gularını orada vuku bulacak m üzakeratım ız esnasında tebarüz e ttir­
menizi bilhassa ve M adam Venizelos’la Mme M ichalakopulus’un zevç­
leri ile beraber A n k ara’yı teşriflerinden Başvekil Paşa hazretlerinin
refikaları ile refikam ın pek m ütehassis ve m em nun olacaklarını bil­
hassa beyan buyurm anızı rica ederim, Efendim.
Venizelos Yunan Meclisinde verdiği n u tu k lard a bu görüşünü
izah ediyor ve Türkiye hakkında övücü konuşm alar yapıyordu. Bu
lıal Y unan H üküm etinin dış politikasındaki ani değişm elerin belirtisi
idi, Türkiye H üküm eti çevreleri de gelişmeleri m em nunlukla izli­
yordu.
Diğer ta ra fta n M oussolini’nin Doğu Akdenizde bir ittifak siste­
mi kurulm asına neden olacak faaliyetlerini gözden kaçırm ıyor, Türk
ve Y unan devlet adam ları bu faaliyetleri değerlendiriyorlardı. Bahis
konusu üç ülke arasında bir anlaşm a düzeyine gelinebilmesi için

212
M übadele Meselesinin pürüzlü noktalarının ortadan kaldırılm ası
gerekiyordu. Bu am açla 10.6.1930 da A n k ara’da b ir An dİ aşın a im­
zalandı.
No : 248 — M übadele! ahali (hakkında Lozan M uabedenam esiyle
A tina itilâfnam esinin tatb ikatından m ütevellit m esailin halli için
Y unanistan]a im za edilen M ukavelenam enin tasdikim m utazam m m

K anun:
17 H aziran 1930

(Resmi Gazete ile neşir ve ilânı : 1 Temmuz 1930 - Sayı : 1534)


K anun No : 1725
Madde 1 — M übadelei ahali hakkında Lozan M uahedenam esi
ile Atina İtilâfnam esinin tatbikatından m ütevellit m esailin k ati su­
rette halli için Türkiye C um huriyeti ve Y unanistan arasında akit ve
10 H aziran 1930 tarihinde A n k ara’da imza edilen M ukavelenam e ta s­
dik olunm uştur.
Madde 2 — Bu k an u n neşri tarihinden m uteberdir.
Madde 3 — Bu k an u n icrayı ahkâm ına îcra Vekilleri Heyeti
m em urdur.

M übadelei ahaliye m ütedair Lozan M uahedenam esiyle A tina


İtilâfnam esinin tatbikatından m ütevellit m ezailin
sureti k afiy ed e halli hakkında M ukavelenam e

Bir ta ra fta n Türkiye,


Diğer ta ra fta n Y unanistan
M ütekabilen Lozan M uahedenam esiyle derpiş edilen Türk ve
Rum ahalinin m übadelesine m ütaallik m ukavelenam eler, beyanna­
meler, itilâflar ve diğer uk u t ile bunların m erbu tatm in tatb ik atın d an
m ütevellit bilûmum mesaili k ati surette tasfiye arzusiyle m ütehalli
olarak bu bapta bir M ukavelenam e akdine k a ra r verm işler ve m u­
ra h h a sla rı olm ak üzere,
Türkiye Cumhuriyeti R e is i:
İzmir M ebusu ve Türkiye C um huriyeti Hariciye Vekili Doktor
Tevfik Rüştü Beyefendiyi,

213
Y unan C um huriyeti R eisi:
Y unanistan'ın fevkalâde m urahhası ve O rta Elçisi Mösyö S.
Polikroniyadis C enaplarını tâyin buyurm uşlardır.
M üşarileyhim a usulüne m uvafık görülen salâhiyetnam elerini
yekdiğerine tebliğ ettik ten sonra ahkâm ı âüyeyi kararlaştırm ışlardır.

Birinci Fasıl
M übadillerin m a lla n
M adde 1

Mübadil m üslüm anlarm Y unanistan’da bıraktıkları m enkul ve


gayrim enkul m alların tam m ülkiyeti Yunan H üküm etine geçecektir.

Madde 2
M übadil R um ların Türkiye'de bıraktıkları m enkul ve gayrim en­
kul m alların tam m ülkiyeti Türk H üküm etine geçecektir.

Madde 3
Elyevm bankalarda m evcut h er nevi m evduat üzerine iki H ükü­
met tarafm d an konulm uş olan m em nuiyetler işbu M ukavelenam enin
imzası tarihini takip eden beş gün zarfında kaldırılacak ve mezkûr
m evduat m enlehülhaklarm a iade edilecektir. İcabı takdirinde M uh­
telit M übadele Komisyonu alâk ad arlara bu hususta m ücam elekâr ve-
şatta bulunabilecektir.

Madde 4
iki Hükümet, m übadil m allarının tasfiyesi m eselesinin halli
hakkında hem en re;ç beyanım M uhtelit M übadele Komisyonu b ita­
ra f âza sın a tevdi ederler. M übadiller hakkm daki bütün öşriyle k asa­
lara m ü te d a ir me talip bunlara dâhildir.
H er iki H üküm et m uvafakatlerini en kısa bir zam anda ve işbu
îtilâfnam eyi tasdika arzetm eden evvel bildirm eği ta a h h ü t ederler.

İkinci Taşıl

Dokuz num aralı beyannam eden m üstefit olacakların m alları

214
Madde 5
Dokuz num aralı beyannam eden m üstefit olan m üslum anlara
ait m enkul ve gayrim enkul m alların tam mülkiyeti, sahiplerine, iade
edilmiş olup bilfiil ta sa rru f ve intifaların d a b ulunan gayrim enkul
m allar m üstesna olmak üzere Y unan H üküm etine geçecektir.

M adde 6
Dokuz num aralı beyannam eden m üstefit olan ra m la ra ait m en­
kul ve gayrim enkul m alların tam m ülkiyeti Türkiye H üküm etine
geçecektir.

Ü çüncü Fasıl
Türk tebaasının m alları

Madde 7
Türk tebaası m üslüm anlara ait ve Y unanistan'da kâin gayri­
m enkul m alların tam m ülkiyeti Y unan H üküm etine geçecektir. Sa­
hiplerine iade edilmiş olup ve bilfiil ta sa rru f ve intifalarında bulu­
nan gayrim enkul m allar bu hüküm den m üstesnadır.
Türk tebaasının (Lausanne) M uahedesi m eriy ete konulduktan
sonra, vaziyet ve tasfiye edilmiş olan m enkul m alları da Y unan H ü­
küm etinin m ülkü olacaktır.
Şurası m u k arrerd ir ki birinci fık ra mucibince Y unan H üküm e­
tinin m ülkiyetine geçen gayrim enkullerde m evcut m enkulât, ash a­
bının serbest tasarru fu n d a bırakılacaktır.
İşbu m addenin geçen fıkralarında tahsisen zikredilmemiş bulu­
n a n diğer bilûmum emval, h u kuk ve m enafi «Lausanne» M uahede-
nam esinin buna m üteferri ahkâm ına ve bilhassa mezkûr M uahedenin
65 inci ve 66 ncı m addelerinde yazılı hüküm lere tâbi tu tu lm ak ta de­
vam eyleyecektir.

Dördüncü Fasıl
Y unan tebaasının m allan

M adde 8
Y unan tebaasm a ait olup m übadeieden-istisna edilmiş olan İs­
tanbul m m takası haricinde kâin gayrim enkul m alların tam m ülki­
yeti Türk H üküm etine geçecektir.
215
Y unan tebaasının (Lausanne) M uahedenam esi m er’iyete konul­
duktan sonra vazıyed ve tasfiye edilmiş ¡bulunan m enkul m alları da
Türk H üküm etinin m ülkü olacaktır.
Şurası m u k arrerd ir ki, birinci fıkra mucibince T ürk H üküm eti­
nin m ülkiyetine ıgeçen gayrim enkullerde m evcut m enkulât, ashabının
serbest tasarru fu n d a bırakılacaktır.
îş'bu m addenin ıgeçen fıkralarında tahsisen zikredilmem iş bulu­
n an diğer bilûmum emval, hukuk ve m enafii «Lausanne» M uahede-
nam esinin buna m üteferri ahkâm ına ve bilhassa mezkûr M uahedenin
65 inci ve 66 ncı m addelerinde yazılı hüküm lere tab i tu tu lm ak ta de­
vam eylece'ktir.

Madde 9

Y unan tebaasının, m übadeleden istisna edilmiş olan İstanbul


m ıntakasm da kâin gayrim enkul m alları üzerindeki m ülkiyet h ak ­
ları işbu M ukavelenam e ahkâm ı ile hiç bir suretle ihlâl edilm e­
miştir.
İşbu M ukavelenam enin m e r’iyete konulm asından itibaren n i­
hayet iki ay zarfında, gayrim enkul m alları vazıyed, haciz veya işgal
gibi her hangi bir tedbire m âruz kalm ış olan Y unan tebaası bizzat
veya kanuni m ümessilleri vasıtasiyle m ülklerine tam ve serbest ta ­
sarru fu ve anlardan intifaı te k ra r elde etmiş b u lu n acak lar ve zikri
geçen m ahiyetteki bilûmum tedbirler derhal kaldırılacaktır.
Y ukarda beyan olunan tedbirler, m ülk sahibinin Y unan teb aa­
sından olması sebebile ittihaz edilmiş bulunduğu ve m ahalli tapu da­
iresi tarafından verilmiş m ülkiyet senetlerinde sahibinin Y unan ta ­
biiyeti yazılı olduğu takdirde işbu tedbirlerin kaldırılm ası ve m ülk
sahibinin serbest ve tam ta sa rru fu n u te k ra r elde etmesi hiç b ir su­
retle talik olunm ıyacaktır.
İki m em leket arasında m er’i muahede, m ukavele ve itilâflara
tevfikan Türk veya Y unan tabiiyetinin iktisabi şartların d an m üte­
vellit bilcümle ihtilâflar M uhtelit M übadele Komisyonu b itaraf âza-
sınm k a ra rı ile kati surette halledilecektir.
Diğer taraftan , Â kidler işbu M ukavelenam e ahkâm ının, has-
sattan 12 nci m addenin, m alları İstanbul'un m übadeleden istisna
edilmiş kısm ında bulunan ve işbu m ukavelenam e haricindeki a h k â ­
mı ahdiye ile tarif edilmiş olan Y unan tebaasının m iktarını tezyit ve­
ya tenkis edebilecek surette tefsir edilmemesini kabul hususunda ta-
mamile m utabık bulunm aktadır.
216
Şurası m u k arrerd ir ki m übadillere tanınm ış olan Y unan tabii­
yeti, işbu m ukavelede derpiş edilen iadei emlâke taallûku itibariyle
hiç bir hükm ü haiz bulunm am aktadır.
İşbu m addenin ihtiva ettiği ahkâm ı tatbikan M uhtelit M übade­
le Komisyonu b itaraf âzası tarafın d an ittihaz edilebilecek m ukarre-
rat, işbu m ukavele ahkâm ının ta tb ik sahası haricinde tehaddüs ede­
cek her hangi b ir ihtilâfta, hiç bir kimseye k arşı hüküm ifade ede-
miyecektir.

Beşinci Fasıl
İstanbul’da «établi»lerin m alları

M adde 10
Türkiye, İstanbul’a geldikleri tarih ve doğdukları yer ne olursa
olsun, m übadeleden istisna edilmiş olan İstanbul m m takasında el-
yevm hazır bulunan Türk tabiiyetindeki bütün Rum O rtadokslara
«établi» sıfatı tanır.
Aynı «établi» sıfatı, İstanbul’u Türkiye C um huriyeti m akam atı
tarafından verilm iş pasaportlarla terketm iş bulunan gayrim übadil
şahıslara da tanınm ıştır.
İşbu m addenin yukarki fıkraları ahkâm ına n a za ra n aile reisleri
«établi» tanınm ış olan kadınlar, kız ve erkek küçük çocuklar, reşit
bile olsa evlenmemiş kızlar İstanbul'daki aile reislerine iltihak et­
mek hakkını haizdirler.
Y ukarda yazılı ş a rtla r dâhilinde reşit oğlu «établi» tanınm ış
olan dul an aların da İstanbul'daki oğullarına iltih ak ların a m üsaade
edilir.
Y ukarki fık ralard a kastedilen şahısların m übadeleden istisna
edilmiş olan İstanbul m m tâkasına avdet etm eleri için Türk H ükü­
meti tarafın d an h er tü rlü kolaylık gösterilecektir.
Bu m addenin birinci fıkrasına n azaran «établi» tanınm ış olan
ve aile reisleri elyevm İstanbul haricinde bulunan kadınlar, kız ve
erkek küçük çocuklar ve reşit bile olsa evlenmemiş kızlar oturdukları
yeri terke m ecbur tutulm ayacaklardır.

217
Y ukarda gösterilen sınıfların cümlesine dâhil şahıslara «établi»
vesikalarının tevzii gene kendilerince ittihaz edilecek şekil ve usul
dâhilinde ifa edilmek üzere M uhtelit M übadele Komisyonu b itaraf
âzasm a m evdudur.

Madde 11
Akdedilmiş olan m ukavelenam e ve itilâfnam eler ile «établi»
lere 'temin edilen hakların istim alini işkâl eden bilûlmum tedbirler, hu-
susile evlenme, em lâk alım ve satımı, serbestçe seyrüsefer gibi h ak ­
la ra taallûk edenler ve keza evvelki m addede kastolunan şahıslar
hakkında Türkiye m akam atı tarafın d an em redilen sair bütün tak-
yidat evvelki m addenin son fıkrasında m evzuubahis «établi» vesika­
larının dağıtılm ası beklenmeden, bu m ukavelenam e m er’iyete konu­
lu r konulmaz, kaldırılacaktır.

Madde 12
A şağıda zikredilen m enkul ve gayrim enkul m alların tam Mül­
kiyeti Türkiye H üküm etine geçecektir.
1 — M übadeleden istisna edilmiş olan İstanbul m m takasım ter-
kedip işbu M ukavelenam enin 28 inci m addesi ahkâm ına göre avdet
hakkından m ahrum bulunan Türk tabiiyetindeki Igayrimübadil Rum
ortadokslara ait ve Türkiye’de kâin m enkul ve gayrim enkul m allar;
2 —■M übadeleden istisna edilmiş olan İstanbul m ıntakası h a ­
ricinde kâin olup İstanbul m ıntakası dâhilinde hazır bulunan «établi»
Rum lara veya işbu m ukavelenam enin 10 uncu m addesi hükm üne
göre avdet hakkından istifade eden şahıslara ait olup m übadeleden
istisna edilmiş bulunan İstanbul m ıntakası haricinde kâin m enkul
ve gayrim enkul m allar.

Madde 13

M übadeleden istisna edilmiş olan İstanbul m ıntakasm da bulu­


n an «établi» R um ların ve keza işbu M ukavelenam enin 10 uncu m ad­
desi hükm üne göre avdet hakkından istifade eden şahısların, m ü b a­
deleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntaıkasm daki m enkul ve gay­
rim enkul m aları üzerinde mevcut m ülkiyet hakları, işbu m ukavele­
nam e ahkâm ile hiç bir veçhile ihlâl olunm am ıştır.
Bu m addenin yukarki fıkrasında zikredilen m allar üzerinde ya­
pılan bilcümle veziyed ve haciz m uam elesi bilâteehhür kaldırılacak

218
ve sahibinin veya .kanuni m üm essilinin bu m allara tam ve serbestçe
ta sa rru fu ve onlardan intifaı 'tekrar elde etmesi .hiç bir veçhile talik
edilmiyecektir.

Altıncı Fasıl
G arbi Trakya M üslüm an «etabli»lerin m alları

Madde 14
Y unanistan, G arbi T rakya’ya geldikleri tarih ve doğdukları yer
ııe olursa olsun m übadeleden istisna edilmiş olan G arbı T rakya mm-
takasm da elyevm h a zır bulunan Y unan tabiiyetindeki bütün müs-
lü m anlara «établi» sıfatı tanır.
Aynı «établi» sıfatı, Garbi T rakya’yı Y unan C um huriyeti ma-
kam atı tarafın d an verilmiş pasaportlarla terketm iş b ulunan gayri-
m übadil şahıslara da tanınm ıştır.
İşbu m addenin, yukarki fıkraları ahkâm ına n a za ra n aile reisle­
ri «établi» tanınm ış olan kadınlar, kız ve erkek küçük çocuklar ve
reşit ıbile olsa evlenmemiş kızlar, G arbi T rak y a’daki aile reislerine
iltihak etm ek hakkını haizdirler.
Y ukarda yazılı şa rtla r dâhilinde reşit oğlu «établi» tanınm ış
olan dul kadınların da G arbi T rakya’daki oğullarına iltihaklarına
m üsaade edilir.
Y ukardaki fık ralard a kastedilen şahısların m übadeleden istis­
n a edilmiş olan G arbi Trakya m m takasm a avdet etm eleri içiıı Yunam
H üküm eti tara fın d a n her türlü kolaylık gösterilecektir.
Bu m addenin birinci fıkrasına n a za ra n «établi» tanınm ış olan
ve aile reisleri elyevm G arbi Trakya haricinde b ulunan k ad ın lar kız
ve erkek küçük çocuklar ve reşit bile ¡olsa evlenm em iş kızlar o tu r­
dukları yeri terke m ecbur tutulm ayacaklardır.
Y ukarda gösterilen sınıfların cümlesine dâhil şahıslara «établi»
vesikalarının tevzii, gene kendilerince ittihaz edilecek şekil ve usul
dâhilinde ifa edilmek üzere, M uhtelit M übadele Komisyonu b itaraf
âzasm a mevdudur.

Madde 15
Akdedilmiş olan M ukavelenam e ve itilâf nam elerle «établi» lere
temin edilen hakların istim alini işkâl eden bilûmum tedbirler husu-

219
sile evlenme, em lâk alım ve satımı, serbestçe seyrüsefer gi'bi h ak lara
taalluk edenler ve keza evvelki maddede kastolunan şahıslar h ak k ın ­
da Y unan m akam atı tarafından em redilen sair b ütün takyidat, ev­
velki m addenin son fıkrasında mevzuuibâhis «établi» vesikalarının
dağıtılm ası beklenm eden, işbu M ukavelenam e m er’iyete konulur ko­
nulm az kaldırılacaktır.

Madde 18
A şağıda zikredilen m enkul ve gayrim enkul m alların tam m ül­
kiyeti Y unan H üküm etine geçecektir.
1 — M übadeleden istisna edilmiş olan Garbi Trakya m m taka-
sını terkedip işbu M ukavelenam enin 28 inci m addesi ahkâm ına göre
avdet hakkından m ahrum bulunan Y unan tabiiyetindeki gayrim ü-
badil M üslüm anlara ait ve Y unanistan’da kâin m enkul ve gayrim en­
kul m allar,
2 -—- M übadeleden istisna edilmiş olan Garibi Trakya m m takası
haricinde kâin olup bu m ıntaka dâhilinde hazır bulunan «établi»
M üslüm anlara veya işbu M ukavelenam enin 14 üncü m addesi h ü k ­
müne göre avdet hakkından istifade eden şahıslara ait m enkul ve
gayrim enkul m allar,
3 — Garbi T rakya’da k âin olup Y unan Heyeti M urahhasasm ın
18 H aziran 1927 tarihinde M uhtelit Komisyona tevdi ettiği listede
m ünderiç mallar;
4 — M erbut diğer m ütem m im bir listede gösterilen ve elyevm
tahtı işgalde bulunan cem an yedi bin strem a m esahasında arazı.

Madde 17
16 ncı m addenin 3 üncü ve 4 üncü fıkralarının ilhtiva ettiği h ü ­
küm ler m ahfuz kalm ak şartiyle, m übadeleden istisna edilmiş olan
Garbı Trakya m m takasm da bulunan «établi» M üslüm anları ve keza
işbu M ukavelenin 14 üncü m adesine göre avdet hakkından istifade
eden şâhısların, m übadeleden istisna edilmiş olan G arbi Trakya mm-
takasm da kâin m enkul ve gayrim enkul m alları üzerinde m evcut m ül­
kiyet h akları işbu M ukavelenam e ahkâm ile hiç b ir veçhile ihlâl olun­
mam ıştır.
İŞbu m addenin yukarki fıkrasında zikredilen anallar üzerinde
yapılan bilcümle vaziyed ve haciz m uam eleleri bilâteehhür kaldırı­

220
lacak ve sahiplerinin veya kanuni m üm essilinin hu m allara tam ser­
bestçe ta sa rru fu ve onlardan iııtifaı te k ra r elde etmesi hiç bir veçhile
talik edilmeyecektir.

Yedinci Fasıl
Varidat ve muadilleri, tazm inat

Madde 18

İki H üküm et yukarda zikredilen sınıflardan herhangi birine d â­


hil olanların işgali dolayısiyle tediyesi lâzım gelen v arid at ile m uadil­
leri için bütün m ütale'battan sarfınazar ederler. (Fasıl 2,3 4,5 ve 6).

Madde 19

M uhtelit Komisyonun (28) num aralı k ararın ın 3 üncü m addesi


m uktezasm ca tediyesi lâzım gelen bedelâtı icare ile sair tazm in at
meselesinin, kendi tebaaları ile doğrudan doğruya halli lie r iki H ükü­
metçe m üterettip bulunm aktadır.

Sekizinci Fasıl
Tediye ve tazm inat

Madde 20

Y unan H üküm eti işbu M ukavelenam enin m er’iyete konulm asını


takip eden ay zarfında M uhtelit Komisyon em rine 425.000 îhgiliz li­
rası verecektir.
M uhtelit Komisyon bu m eblâğı şu cihetlere tahsis edecektir :
A) İstanbul'da b u lu n an Türk tâbiiyetindeki «établi» Rum larla
işbu M ukavelenam enin 10 uncu m addesi hükm ünce avdet hakkından
istifade edecek şahıslara m übadeleden istisna edilen İstanbul m ınta-
kası haricinde m u tasarrıf oldukları m allar için, kendi marifetiyle,
tanzim etm ek üzere 150.000 İngiliz lirası.

B) Bu M ukavelenin 16 mcı m addesi mucibince m alları, Y unan


H üküm etinin m ülkiyetine geçen Y unan tâbi yetindeki «établi» M üs­
lüm anları, kendi m arifetiyle, tazm in için 150.000 İngiliz lirası.

221
İşbu m addenin 1 inci ve 2 nci fıkraların d a kastedilen şahıslara
tazmine tahsis olunan mebaliğ M uhtelit Komisyon tarafın d an tesbit
edilecek kısa ve çabuk bir usul ile kendi teşkilâtı tarafın d an dağı­
tılacaktır.
125.000 İngiliz lirasına baliğ olan bakiye M uhtelit Komisyon ta ­
rafın d an Türk H üküm etine üç defada verilecektir.
62.500 İngiliz lirasına baliğ olan ilk tediye işbu M ukavelenam e­
nin m er’iyete konulm asını takip edecek ay zarfında : 47.500 İngiliz
lirasına baliğ olan İkincisi işbu M ukavelenam enin 9 u ncu m addesine
tevfikan Y unan tebaasına ait bilcümle em lâkin iade edildiğine M uh­
telit Komisyonun b itaraf âzasm ca hükm edilir edilmez, 15.000 İngiliz
lirasına baliğ olan üçüncü ve sonuncusu da işbu M ukavelenam enin
Türkiye’ye tahm il eylediği bütün taah h ü d at ve m ükellefiyetlerin ta ­
m am ı tam am ına icra edildiği M uhtelit Komisyon b itaraf âzası ta ra ­
fından tebyin edildikten sonra yapılacaktır.
Y unanistanca işbu m ünderiç ahkâm ı ifaen tediye edilecek me-
baliğin tesviyesini m üteakip Y unanistan işbu M ukavelenam e hüküm ­
lerine göre iktisap eylemesine m uvafakat edilmiş olan m allardan
m ütevellit bilcümle borçlardan beri olmuş olacaktır.

Madde 21

Y ukarki madde mucibince Yunam H üküm etinin M uhtelit Mü­


badele Komisyonu em rine tevdi etmeği ta a h h ü t ettiği 425.000 İngiliz
lirasıle işbu M ukavelenin 2 inci m addesinin 4 üncü fıkrasında zikre­
dilen 15.000 İngiliz lirası 1 K ânunuevvel 1926 tarihli A tina itilâfna-
m esinin 6 ncı m addesine tevfikan Y unanistan ta rafın d an Türk H ü­
küm etine, tem inat m akam ında terk edilmiş bulunan 500.000 İngiliz
lirasından tediye edilecek ve Y unanistan’a ait olacak olan m ütebaki
60.000 İngiliz lirasının kendisine ret ve tesviyesine m ütaallik bilcüm­
le m uam eleler h er iki H üküm et tarafından b ilâteeh h ü r ifa edilecektir.

Dokuzuncu Fasıl
Hususi Hükümler

Madde 22
İşbu M ukavelenam enin 4, 5 ve 6 ncı fasıllarında zikredilen sı­
nıflardan birine dâhil bulunan bir gayrim enkulü iade im kânsızlığı
takdirinde gayrim enkullerin kâin bulundukları m em leketler H ükü­

222
m etleri onları ancak sırf istisnai hallerde ve iadeyi im kânsız kılan
haller M uhtelit Komisyonda te'byin olunduktan sonra iktisap edebi­
leceklerdir. H er b ir defasında keyfiyet m ezkûr kom isyonca tasvip
edildikten sonra Komisyon m evzuubahis m alın kıym etini takdire te­
vessül edecek ve sahibinin aşağıdaki tarzda tanzim eyleyecektir.
Eğer .gayrimenkul Y unan tebaasından birine ait bulunuyorsa,
işbu M ukavelenam enin 20 nci m addesinde gösterilen şa rtla r d âhi­
linde Türk H üküm etine tesviye edilm ek üzere M uhtelit Komisyon
em rinde bulunan 47.000 İngiliz lirasından, gayrim enkula ta k d ir edi­
len kıym ete m uadil b ir m eblağ ifraz edilerek m enlehülhakkm a tedi­
ye edilecektir.
Eğer «etaJbli» bir Rurna ait gayrim enkul m evzuubahis ise bu p a ­
ra m ezkûr 20 nci m adde hükm ünce Türk H üküm etine tesviye edil­
mek üzere M uhtelit Komisyonun elinde bulunan 15.000 İngiliz lira­
sından ifraz olunacaktır.

Y unan Hüküm eti, G arbi Trakya M üslüm an «établi»lerine ait


olup bu m addenin birinci fıkrasında derpiş edilen usul ve şartlara
göre kendisi tarafın d an iktisabına m üsaade edilecek olan m alların
sahiplerini icabı takdirinde tazm ine tahsis edilmek ve bu M ukavele­
nam enin 23 üncü m addesinde gösterilen şa rtla r dâhilinde ifraz olun­
m ak üzere M uhtelit Komisyona 150.000 İngiliz liralık bir m eblağ te­
diye etmeği ta ah h ü t eyler.

Madde 23

Evvelki m addenin 3 üncü ve 4 üncü fık raların d a zikredilen me-


baliğ, işbu M ukavelenam ede m ünderiç şartların ve hüküm lerin ta-
m am iyet üzerine ifasını tem ine tahsis edilmiş olduğundan o m adde
hüküm lerine göre yapılacak h e r bir tediyatı m ütaakıp, M uhtelit Mü­
badele Komisyonu b ita ra f âzasınm talelbi üzerine, kaldırılm ış olan
p araya m üsavi bir tediyat ile işbu m ebaliğin eski m iktarına iblâğına
tevessül edilecektir.

İşbu M ukavelenam e m ucibince uhdesine te re ttü p eden b ü tü n


borç ve m ükellefiyetlerin tam am iyet üzere ifa edilmiş olduğunun
M uhtelit M übadele Komisyonu b itaraf âzası tarafın d an tesbitini mü-
taakıp h er bir H üküm et kendisine ait bulunan 35.000 İngiliz lirasını
iade ettirm ek hakkını haiz bulunacaktır.

223
Madde 24

İşbu M ukavelenam enin 22 nci maddesinde zikredilen hüküm ­


ler maJhfuz kalm ak şar tiyle, Türk H üküm eti işbu M ukavelenam e a h ­
kâm ına n azaran iktisap etmesine m üsaade edilmiş olan m allardan
dolayı bilcümle ta ah h ü d a tta n beridir.

Madde 25

İşbu M ukavelenam enin 12 ve 16 ncı m addelerinin 1 inci fık rala­


rında kastedilen gayrim enkuller, hüküm etlerden biri tarafın d an işbu
m ukavelenam enin m er iyete konulm ası tarihinde işgal edilmemiş bu ­
lunduğu takdirde m ezkûr m allara vaziyed olunm ası veyahut b u n ­
ların haciz veya işgali her bir defasında ancak M uhtelit Komisyonun
evvel emirde tetkik ve tasvibinden sonra kabil olacaktır. M uhtelit Ko­
misyonun faaliyeti nihayete erdikten sonra hiç bir vaziyed, haciz
veya işgal yapılam ayacaktır.

Madde 26

A hkâm ı umumiye ve Türk ve Y unan H üküm etlerinin m ülkiye­


tine geçen m allar hakında hüküm ler m ahfuz tu tu lm ak şartiyle ve
alâk ad arların talebi üzerine h er iki m em leketteki kadastro daireleri,
Y unan tebaasının veya m allarına bilfiil ta sa rru f eden Türk tabiiye­
tindeki şâhıslarla «etabli» M üslüm an ve R um ların bir gayrim übadil-
den m iras tarikiyle sahip oldukları İstanbul ve G arbi T rak y a’da kâin
m alların intikali için lâzım gelen ve bugüne k ad ar yapılmamış olan
bilumum m uam eleleri ikm alde m ükelleftirler.

Onuncu Fasıl
Umumi Hükümler

Madde 27

İşbu M ukavelenam ede görülen «İstanbul» kelimesi Türk ve Rum


ahalinin m übadelesi hakkında 30 K ânunusani 1923 de (Lausanne)
da imza edilen itilâfnam enin 2 nci maddesinde m ünderiç bulunduğu
şekilde «Constantinople» şehrini işaret etmektedir.
9 num aralı beyannam e ahkâm ından istifade edenler; Türk ta ­
biiyetinde bulunanlar, Y unan tabiiyetinde bulunanlar, İstanbul Rum
«etabli» leri, G arbı Trakya M üslüm an «etabli» leri tabirleri hakikî
şahıslara olduğu gibi hükm i şahıslara da m âbihüttatbiktir.

224
Madde 28

Elyevm îstanbulda bulunm ayan ve İstanbulu Türkiye C um huriyeti


m akam âtm dan verilmiş bir pasaportu lıâm il bulunm aksızın terket-
miş olan Türk tabiiyetindeki gayrim übadil Rum O rtadokslarla el­
yevm G arbi T rakya’da bulunm ayan ve G arbı T rakya’yı Y unan Cum­
huriyeti m akam atm dan verilmiş b ir pasap o rtu hâm il bulunm aksızın
terketm iş olan Y unan tabiiyetindeki gayrim übadil m üşlüm anlar iş­
bu m ukavelenam e m efadm ca avdet hakkından m ahrum durlar.
H er iki H üküm et m ütekabilen yukarki fık ray a göre avdet h a k ­
kından m ahrum olan Türk tabiiyetindeki İstanbul Rum lariyle «9 n u ­
m aralı beyannam e» ahkâm ından m üstefit R um lara Y unan tabiiye­
tini ve yukarki fıkraya n azaran avdet hakkından m ah ru m Y unah
tebaası G arbi T rakya M üslüm anlariyle «9 num aralı» beyannam e
ahkâm ından istifade eden M üslüm anlara Türk tabiiyetini tanıdık­
larım beyan ederler.
M evzuubahis şahıslar bu tabiiyet değiştirm eden dolayı m em le­
keti asliyelerinde hiç bir suretle h ak ların ın ve hususiyle mameleke.,
m irasa, m ahkem elerde dâva ikam esine ve saireye m ütaallik h ak la­
rının iskatm a m aruz kalm ayacaklardır.
Bu eşhasın tebdili tabiiyetleri İstanbul y ah u t G arbî T rak y a’da
hazır b u lu n an zevceleri ile evlâtlarının da tabiiyetlerini değiştirm ek
neticesini hâsıl eder; m eğer ki h e r m em leketin Millî K anunu buna
m ânı buluna.

Madde 29
A hkâm ı um um iye ve işbu M ukavelenam enin 25 inci maddesi
hüküm leri m ahfuz kalm ak şartiyle, işbu M ukavelenam e ile m ülki­
yeti iki H üküm etten birine geçmeyen m allar hakkında bundan böy­
le hiç bir vaziyed m uam elesine veya takyidi tedbire tevessül edilm e­
yecek ve sahipleri diledikleri gibi intifa, ta sa rru f ve idarede serbest
olacaklardır.

Madde 30
İşbu M ukavelenam ede m ünderiç «elyevm» ve «bilfiil»‘tabirleri
Ağustos 1929 tarihinde m evcut vaziyeti fiiliyeye m uzaftırlar.

225
Onbirinci Fasıl
Hakeme m ütaallik maddeler

Madde 31
İşbu M ukavelenam enin tatbiki, iki H üküm et tarafından, bu
m aksatla lâzım gelen teşkilâtı vücude getirecek olan Mü'badelei A ha­
li'1M uhtelit Komisyona tevdi edilmiştir.

Madde 32
/u İşbu M ukavelenam enin tatbik ve tefsirine m ütaallik olarak ile­
ride,m uhtelit M übadele Komisyonunda tahaddüs edebilecek bilumum
ih tilâflar için um um i bir surette iki Hükümet, M uhtelit M übadele
K om isyonunun b ita ra f âzasına hakem sıfatını ta n ırla r ve onların
k a ra rla rın ı m ünakaşasız kabul etmeği şimdiden ta a h h ü t ederler.
İşlbu M ukavelenam enin tatbiki sahasında Türk ve Y unan Heyeti
M u rahhasaları arasında çıkabilecek h er bir ihtilâf ve niza böylece
M uhtelit M übadele Komisyonu b itaraf âzasınm reyleriyle k ati h al­
ledilecektir.

Onikinci Fasıl
N ihai H üküm ler

Madde 33
• " ’:' }
İşbu M ukavelenam enin m uhtevi olduğu ah k âm a m uhalif bulu­
n a n veya tam am iyle tatbikm a h er hangi b ir suretle m âni olan h er
nevi kanunlar, em irnam eler, nizam nam eler ve k an u n i ve resm i tef­
sirler veya em ir ve tam im ler h e r iki m em lekette işbu M ukavelenam e
île- kendiliğinden m ülga olacaktır.

Madde 34
, ■ İşbu M ukavelenam e tasdik edilecek ve böylece h e r iki memle­
kette k anun m ahiyetini iktisap edecektir. D erhal tatbiki için iki m em ­
leketin k an u n ları mucibince lâzım gelen bilûmum neşriyat ve jlâ n a t
ifa edilecektir.
Tasdiknam eler A tinada teati olunacaktır.
Ankara 10 Haziran 1930
Dr. T. Rüştü S. Polychroniadis
Mütemmim Liste

10 H aziran 1930 tarihinde A n k ara’da im za edilen M ukavelena­


m enin 16 ncı m addesinin 4 üncü fıkrasında derpiş edilen (7000)
strem a’nın kendilerinden alınacağı yerler.

İskeçe . Strem a
Yeni çiftlik 4 000
K utulu tepe 740
Yolcuzade 1 500
Ferezler 2 000 :
Çepel 4 000

12 240
O restiya
Deli Elya 1 700
Demerdeş 2 400
M ara çiftlik 1 500 5 600

17 840
10 H aziran 1930 Andlaşm ası ile Y unanistanla Türkiye, arasın d a
sürüncem ede kalmış, bir türlü b ir hal yolu bulunam am ış olan a n ­
laşm azlıklara son veriliyor m übadele meselesi hallediliyordu. Bir
yandan bu anlaşm a yapılırken diğer yandan artık İtaly an devlet
adam larının da ötedenberi tem enni ettikleri Türk - Y unan A nlaşm a­
sının hazırlıklarına girişilmişti. A tina Elçiliğimiz ile Y unanistan Dı­
şişleri arasında Tahdidi Teslihat meselesi görüşülüyordu.
Şunada işaret etm ek gerekir ki, A tina Elçiliğimizin Dışişlerine
gönderdiği 6 Ağustos 1926 tarihli yazısında m eselenin tetkikine d ah a
çok önceki tarihlerde başlandığı görülm ektedir.

Hariciye vekili Tevfik Rüştü bey efendi


hazretlerine

D ünkü tarihli ve 342 num aralı telgrafnam ei acizanem e zeyildir.-


Hariciye nazırı (Mösyö Renpitsi) ile dün uzun m üddet m ü lak at
ettim. M üşarünileh berveçhi zir b eyanatta bulundu. D aha ilk m ü la ­
227;
katım ızda size bahsetm ek istediğim bazı mesail hakkında bu gün ef­
karım ız bildireceğim Y unan hüküm eti hazırası T.C. ile m ünasebatım
gayet dostane ve samimi kılm ak azmindedir. Yaptığımız itilafnam e
ilh. m uallak m esailin hallini tem in ettik. M enafii m üşterek olan iki
kom şu devlet arasındaki revabıtı takviyeye m edar olacak m ukar-
ra ra t ittihazı zam anı gelmiştir. A nkaradaki sefirimiz mösyö (Arki-
ropulosla b uradan h in i azim etinde Türkiye hüküm etine aram ızda
bir hakem komisyonu teşkilini ve bir de m u v ak k at b ir zam an için
büyük gem iler inşasından sarfı nazarla sahillerim izin m üdaf asını
kâfil olacak küçük sefaini harbiye inşası ile iktifa etm ek ve bu su­
retle bahriye bütçelerim izden yapılacak ta sa rru fu m emleketimizin
inkişafı iktisadisine hasreylem ek m aksadı ile beynimizde bir m u­
kavele akdini teklif etmesini teııbih ettim.
(Büyük gemi inşa edilmemesi hakkındaki iş bu teklif acizinize
Yavuz Zırhlısının tam iri projesi üzerine Y unanistanda hasıl olan he­
yecanı ta h a ttır ettirdi. Y unan hüküm eti Averof zırhlısını kabili isti­
m al bir hale getirerek elyevm m etfuk b ir vaziyette bulunuyor. Ya­
vuzum uzun tek rar m eydana çıkm am ası içinde hayli zam andanberi
propaganda icrasından hali kalm ıyordu. Bu cihetin n azarı dikkati
vekâleti penahilerine arzını vecibe addeylerim ) M alum unuz olduğu
üzere Balkan hüküm etleri arasında tahaddüs edecek ih tilafatm h a ­
kem usulü ile halli fikrini ahiren ortaya attım. Bu baptaki tasav ­
vuru m un daha iptidasında bir redde m aruz kalm am ası için devlet­
lere resm i bir surette teklifte bulunm adım . Yalınız A vrupanm diğer
akşam ında m evcut olan Hakem usulünün m uhsenatından bahs ile
bunun B alkanlarda dahi teessüsünden husule gelecek fevaidi nez-
dlnde bulundukları hüküm etlere tasvir ve teşrih etm elerine d air se­
firlerim ize talim at verdim. Diğer cihetten de bu mesele hakkında g a­
zetelere b e y an a tta b ulunarak m a tb u at vasıtası ile efkârı um um iyeyi
tenvire çalıştım. M aatteessüf hakem usulünün tatbikini hoş görm e­
yen bazı devletler vardır, (Burada mösyö rentis bilhassa Yugoslav-
yaya işaret) etti, B unun için dünya efkârı um um iyesi m uvacehesine
bu gün attığım iş bu fikri bir ay sonra içtim ai um um isinde teklif et­
m ek niyetindeyim. T asavvurum u Devletlere bildirdiğim zam an Belg-
rad ı kuşkulandırm am ak için Sofyada ayni teşebbüste bulunm adım .
Ve Belgırat (Bükreş) in cevabı m uvafakatlarm ı aldıktan sonra Bul­
g aristan hüküm etine keyfiyeti bildirm ekliği m ünasip gördüm. Türki-
yeye gelince Balkan hüküm eti ile teşriki m esaiyi belki arzu etmez­
siniz fikrile A nkarada doğrudan doğruya aram ızda b ir hakem ko­
m isyonu teşkili teklifini teem m ül ettim. Ve olveçhile Sefirimize tali­
m at verdim. B urada Y unan nazırının sözünü keserek (Türkiye hü-

22Ü
küme ti Cum huriyesi Balkan ahvaline ve b u rad a vuku bulacak ha-
disate a lak ad ar olm aktan sarfın azar edemez) İh tarın d a bulunduğum ­
da m üşarileyh pek ziyade izharı m em nuniyet etti. Ve dediki (Bal­
k an lard a ve şark ı garipte Y unanis'tanın en ziyade ta k arrü p etm ek
istediği devlet Türkiye Cum huriyetidir. Binaenaleyh en b aşta Tür-
kiyeyi görm ek ve Türkiye ile çalışm ak asıl âm âlim izdir. H üküm etiniz
hakem komisyonu tesis teklifim i kabul b u y u ru r ise İstanbulu m er­
kezi içtim a yaparız. Ve m uvafık bulursa ki Rom anya ve Yugoslavya
ve Bulgaris tanın da m ezkûr komisyona dahil olm alarını bu devlet­
lere teklif ederiz. Bu suretle B alkanlarda ve şarkı karipte tahaddüs
edecek ihtilafın m akri İstanbul olacak ve azası bu devletler m u ra h ­
haslarından m ürekkep bulunacak olan b ir m uhtelit hakem komis­
yonu m uvakatı ile hal ve faslı tem in edilmiş olur. Bu bapta a lak a ­
d a rla r beyninde yapılacak m ukavelenam eye veya m ukavelenam elere
gelince bunun evvel em irde m utahassıslarım ız tara fın d a n tesbit edil­
mesi icap eder zannm dayım . Bir ta ra fta n A vrupada m uhtelif gu­
ru p la r arasın d a yapılmış olan hakem m ukavelenam elerini tetkik di­
ğer cihetten m em eleketlerim izin vaziyet ve icabatını teem m ül eder
ve ona göre m u k a rre ra t ittihaz eyleriz. Salifelzikir m ukavelenam e­
lerin m ü talaası şayanı nazardır. Mesela Battık hüküm etleri arasın d a
akdedilen m ukavelenam eyi bir de Commission de Reconciliation te ­
sis etmiş bir ihtilaf zuhurunda a lak a d a ra n evvelâ birincisine m ü ra c aa t
ediyor ve ancak burada hal meselei kabil olmadığı takdirde İkincisi
ise m üdahele Commission d ’A rbitrage ediyor. A lm anlarla İsviçreliler
arasındaki hakem m ukavelenam esinde h er şey m addelerle tay in edil­
miş ve h e r ihtim al teem m ül kılınm ıştır. Zannederim bu k ad arı bizim
için fazla olsa gerektir. H akem kom isyonun k a ra rın a taallu k edile­
cek m esaili muhtelififoihhin kem iyyet ve m ahhiyetine gelince bunu
da bittabi m üzakeratım ızda ta k a rrü r ettiririz. H er halde m uahedatı
mevcude m ünderecatı ile a lak ad ar m em leketlerin siyaseti dâhiliye­
si ve hukuku hüküm raniyesine taalluk eden m evat gibi m esaili m ez­
k û r hakem kom isyonunda bittabi m evzuubahs olamaz. K endileri ile
bir sene evvel m üşerref olduğum Tevfik R üştü bey efendi hazretlerine
berveçhi b ala m ülahazatım la birlikte teklifim i arzetm enizi rica ede­
rim. A nkaradaki Sefirimize de yeniden talim at vereceğim. Hariciye
nazırınızla m ülakatım da kendilerine bu baptaki tasavvuratım ı söy­
lemiş ve m üşaiilehi m üsait ve m ürveç görm üştüm . Anfelevvel m u­
kavelenam elerden gayri birde em in ve selam et m uahedenam esi ak ­
di keyfiyetini teklif varidi h a tır oldu ise de diğerlerininde m ütem ­
mimi olacak olan bu ahitnam enin mevkii fiile konm ası zam anı he­
nüz gelmediği ve A vrupanm akşam ı sairesinde yapılacak em niyet
m uahedenam eleri ile b u n u n râbıtası bulunacağı m ülahazatı b u bap­
ta bir m üddet intizar etmekliğimizi icap ettiriyor fikrindeyim.)
229
Y unan hariciye nazırınm da teklif vakfı ve bu baptaki b ey an at
ve m ülahazatını berveçhi bala arzettim . M üşarünileyh m em leketim
hakkında izhar ettiği hissiyatı dostaneden dolayı badelteşekkür 2 /
Ağustos/341 tarihli ve 258 No.lu telgraf nam ei vekaletpeıiahilerindeki
em ir ve talim at veçhile idarei lisan ettim. Bazı mesaili mücevves an-
lıaye d air talim atım olm am akla beraber tekalifi m ezkürenin h ü k ü ­
m etim nezdinde hüsnü telakkiye m azhar olacağını zannettiğim i m ü­
nasip veçhile ihsas ettim. Arzı keyfiyete m u saraat eder ve Y unan
hariciye nazırı ile vuku bulacak m ülakatlarım da ledelicap teklifi
vakıaya dair ne yolda idarei kelam etm ekliğim iktiza edeceğinin b ir
tafsil em rü işarını istirham eylerim erendim hazretleri; 6 /Ağustos/341
A tina Sefiri Büyük Elçi
İmza

10 H aziran 1930 A ndlaşm asm m A tinada imza edildiği gün Ve-


ııizelos İsm et Paşa tarafın d an A n k ara’ya davet edilmişti. Daveti k a ­
bul eden Venizelos 27 - 31 Ekim 1930 günlerinde A nkara ve İstan b u l’u
karşılam a m erasim leri gayet parlak bir şekilde yapılmış ve gerek
resm i zevat gerek halk tarafın d an h araretle karşılanm ıştı.
Venizelosla yapılan görüşm eler sonunda 30 Ekim 1930 günü An-
k arad a üç belge imzalandı.
1 — Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem Andlaşması.
2 — Deniz K uvvetlerinin tahdidi hakkında Protokol.
3 — İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Sözleşmesi idi.
Türkiye - Y unan ilişkilerinin böyle bir düzeye ulaştığı g ü n ler­
de Türkiye Hariciye Vekili T.R. A ras ile İtalya Başvekili B. Mousso-
lini arasında aşağıdaki telgraflar teati ediliyordu.
8.11.1930

İtalya Başvekili Mösyö Benito Moussolini


H azretlerine

Türkiye ile Y unanistan beyninde m evcut m alî m ahiyetteki


m üşkilata nihayet vermiş olan itilafatı takiben vücuda getirilen
Türk - Y unan Bitaraflık, Uzlaşma ve Hakem M uahedesinin imza
edilm ek üzere olduğu şu anda işbu imza keyfiyeti ile teeyüt edecek

230
olan bu itilafı teshil zım nında Zatı Devletleri tarafın d an izhar bu­
y urulan m esaiden dolayı en sam im î ve dostane teşekküratım size
ifade etm ekle bahtiyarım .
Tevfik Rüştü
9.11.1930

Dün akşam burada Mösyö M ussoliniden aldığım İtalyanca


telgrafın tercüm esi ikinci maddeye dercedilm iştir. Ajansla neşrini
tem inini rica ederim.
«Türk - Y unan B itaraflık Uzlaşm a ve Hakem m uahedesinin
im zası anında zati devletlerinin gönderdiği telgrafı büyük bir m em ­
nuniyetle aldım. M uahedenin hukuku hususundaki m esail devlet­
lerinden dolayı sizi tebrik eder ve bu vesile ile derin hissiyatım ı teyit
eylerim.
Benito Mussolini »
T. R. A ras

G erek birinci m addedeki A ndlaşm anm gerekse Deniz K uvvet­


lerinin tahdidine dair Protokolün hazırlık m üzakerelerine ait bazı
telgraf m etinleri aşağıya kaydedilm iştir.
Y unanlılar d ah a önceki yıllarda böyle bir sözleşmeye varılm ası
ve B alkanlarda barışın tesisi için m uhtelit çabalarda bulunm uşlardı.
A tina Elçiliğine gönderilen Deniz K uvvetlerinin tahdidi hakkın-
daki görüşm elere m ütedair bir talim at ile karşılığı aşağıya nakle­
dilmiştir.
«Atina Elçiliğine 22 K ânunusani 928

1 —- Teslihatı bahriyenin tahdidi m üzakeresi ancak bitaraflık


ve adem i tecavüz m addesile m eşruttur. Evvel em irde adem i tecavüze
ve b itaraflığa k a ra r verm em iş devletler arasın d a tahdidi teslihat ve
saire gibi sulh zihniyetinin istilzam ettiği tedabire tevessül nasıl olur?
Biz bu tahdidi- teslihat teklifinde adem i tecavüz ve bitaraflığı m ünde­
miç görm üştük. Ve oııu aynen ifadesini istemiştik. B inaenaleyh ade­
mi tecavüz ve bitaraflığın henüz m üstelzem i m ü n âk aşa görüldüğü
bir zam anda diğer m üzakerelerin m ânası ne olabilir anlayam ıyoruz.
Biz yunan teklifini esas itibarı ile ve adem i tecavüz bitaraflığının
tesbiti kaydı ile şayanı m üzakere görüştük. M ukabil teklifimizi ay­
nen kabul veya reddi veyahut tadilen teklifi artık Y unan hüküm etine

231
aittir. A ncak bu bapta sarah a tla kabul cevabı verilm eksizin veyahut
tarafların d an vuku bulacak m ukabil teklife cevabımız n a h ak olmak­
sızın bahri tahdidi teslihat m üzakeresine ibtidar v arit olamaz. Eğer
Y unan hüküm eti bitaraflık ve adem i tecavüz m addesini kabul etm i­
yorsa m ukabil teklifim izin adem i kabulü dem ektir ki heyeti um u-
miyesile Y unan hüküm etinin reddile suya düşm üş olur.
2 — Y unan hariciye nazırının Roma seyahatm dan tevehhüm
ettiğimize d air işareti h akikati hale m uvafık değildir. Bizim İtalya
ile m ünasebatı hazıram ız o haldedir ki Y unan İtalya m ünasebatı ha-
zırasm dan h e r halde dun değildir. Bize hü sn ü tesir etmemiş olan şey
Y unan hariciye nazırının gerek zatı devletlerine vuku bulduğu ve
gerek Selânikte irad ettiği n u tu k ta tem as ettiği veçhile Türk - Y unan
m ünasebatı hakkm daki şekli beyanıdır efendim.»
« 25 K ânunusani 928

C. 120 No.lu Telgrafnam eye :

Em rüvekaletpenahilerinin alınm asını m üteakip derhal hariciye


nazırına birinci m addesini tem am en bildirdim. Cevaben tevdi ettiği
beyanatı berveçhi atidir :
(Bitaraflık ve adem i tecavüz m isakm m tahdidi teslihat bahriye
meselesile ayni zam anda m üzakere edilmesine d air olan Türkiye
noktai nazarını kabul ederim. A ncak b u n lard an evvel iki m em leket
arasındaki norm al vaziyetin icabatm dan evvelde ticaret ve konso­
losluk m u k a v e la tı.............. akdedilm esi ve itilafnam elerin ta tb ik atı­
n a ait m üşkülatın ber ta ra f edilmesi lazım geldiği fikrindeyim . Tica­
re t ve konsolosluk m ukavelatı m üzakeratı, bu husu sta A nkaraya
gönderilecek m em u rlar ile az zam anda neticelendirilebilir. Tahm i­
nim e n a za ra n itilafnam elere ait m üşkülat da iki üç ay içinde hal edi­
lebilir. Eğer bu m üşkülat aram ızda cereyan edecek m üzakerât ile ne-
ticelendirilemezse hakem e tevdi etm ek m ecburiyeti hasıl olacaktır.
Bu suretle salifelzikr m esail tahm inim gibi iki üç ayda tesviye edil­
dikten sonra bitaraflık, adem i tecavüz misakıle tahdidi teslihat bah­
riye m üzakeresi im kan dahiline girmiş bulunur.
C e v a t»

1 — Dostluk, Tarafsızlık, U zlaşm a ve Hakem A ndlaşm ası iki


yıl önce yapılan Türk - İtalyan A ndlaşm asm dan m ülhem idi.

.232
A ndlaşm am n hazırlık m üzakereleri sırasında Hariciye, Vekâle­
tinden A tina Elçiliğine gönderilen talim atta bu husus ayrıntıları ile
görülm ektedir.
« 20.6.1929

A tina Elçisi Enis Beyefendiye

B ulgaristan, Alm anya, İtalya ve M acaristan H üküm etlerde ak-


dolunan Bitaraflık, Uzlaşma ve Hakem M uahe denem elerinin birer
sureti leffen takdim kılındı. , . : - ,...

M übadele m eselelerinin intacından sonra Yunan. Hüküm etile


de, B ulgaristan ile A nkarada 6.3.929 tarihlerinde akdolunup 24.5.1923
tarihinde B.M.M.nin tasdikine ik tiran eden Hakem, Uzlaşma ve Bi­
taraflık m uahedesi esas olmak ve bu m uahedenin 1 nci m addesi ye­
rine İtalya Hüıkümetile 30 Mayıs 1928 tarihinde Romada im zalanıp,
8.12.1928 tarihinde B.M.M. inde tasdik olunan B itaraflık ve Hakem
M uahedesinin birinci m addesi ikame edilmek suretile, b ir M uahede
akti zım nında m üzakerata girişmenizi m ünasip gördüm. Bu suretle
ta k a rrü r ederek İcra Vekilleri Heyetinin kabulüne ik tiran edecek
olan M uahedeyi H üküm eti Cum huriye nam ına imza için size m ezu­
niyet ve salâhiyet verilmesi Başvekâleti Celileye yazıldı.
Binaenaleyh m übadele meselesinin hallinden sonra Y unan H ü­
küm eti ile tem asa girişilmesi ve işbu tem as neticesinin inhasını rica
ederim. Efendim. -.........•'
Dışişleri »

B ahsekonu iki A nlaşm a 12 Şubat 1931 tarihinde Türkiye Büyük


Millet Meclisi tarafın d an tasdik edilmişti.
Hariciye V ekaletinden Başvekâlete gönderilen bu husustaki ya­
zı ve eki Esbabı Mucibe Lâhikası, ile Hariciye V ekilinin Büyük Millet
M eclisinin 12 Şubat 1931 tarihli celsesinde ira t ettiği n u tu k aynen der-
cedilmiştir.
11.12.1920

Yüksek Başvekâlete

30 Teşrinievvel 930 tarihinde imza edilmiş olan Türk - Y unan


Dostluk, Bitaraflık, Uzlaşma ve Hakem m uahedenam esile buna m er­
but ve Türkiye - Y unanistan b ahrî kuvvetlerinin tahdidine m üteal­

233
lik protokolü ve b u nların esbabı m ucibe layihasını lef fen takdim edi­
yorum. M ebhus m ukavelâtm tasdik edilmek üzere Büyük Millet Mec­
lisine tevdiine Yüksek m üsaadelerini istirham ederim efendim.
Hariciye Vekili

Esbabı Mucibe Lâyihası

M übadele işlerinden m ütevellit ihtilâfın sureti katiyede halli


için vücude getirilen ve m ukaddem a Yüksek Heyetinizce tasvip ve
tasdik buyurulm uş olan 10 H aziran 1930 tarih li itilâfnam enin akit ve
m evkii m eriyete vazm danberi Y unan C um huriyetile beynimizde ki
m ünasebatm almış olduğu dosthane şekil ve m ahiyetin tabiî bir ne­
ticesi o larak ihzar ve intaç edilen ve Y unan Başvekili ile Hariciye N a­
zırının A nkarayı ziyaretlerinde imza edilmiş b ulunan 30 Teşrinievvel
1930 tarihli Dostluk, Bitaraflık, U zlaşm a ve H akem m uahedenam esi
ye b una m erbut ve Türkiye ile Y unanistanm b ahrî kuvvetlerine m ü­
teallik Protokol, tasdik için Yüksek H uzurunuza arz ve takdim edil­
m iştir.
Bu ahitnam enin kıymeti, m illetler arasında zuhûr edebilecek
ih tilâfların m uslihane hallini tem in yolunda Hüküm etim izce ittihaz
edilmiş ve Hariciye Vekâletince senelerdeniberi m üstem irren takip
edilm ekte bulunm uş olan siyasetin yeni bir nişanesi olm akta ib aret
değildir.
Komşu Devletler m ünasebetlerim izin d ah a pek yakın zam an lara
k a d a r geçirmiş olduğu m üşkülât göz önüne getirilecek olursa, bu fiilî
vaziyeti izale etmekle kalm ayıp onun yerine bugün h er iki milleti
k u şatan ve yekdiğerine y aklaştıran sam im iyet havasını ikam eye m u­
vaffak olmuş olan m ütekabil m esaideki isabetli, Yüksek Heyetiniz
şüphesiz ki tak d ir ve tasdik buyurur.
T ürk - Y unan Dostluk ve H âkem M uahedesi ile m erbut Protokol
m ütekabil m ünasebetlerim izin aldığı bu hayırlı istikam etteki ilk ese­
ri teşkil ediyor.

işbu m uhalesat revabıtm ın atide emin bir tarzd a inkişafını kâ-


fil b ulunan balâda m ezkûr m ukavelâtm tasdik ve tasvibini ve bun­
la rın hüküm lerini icraya Hüküm etim izin m ezun kılınm asını arz ve
rica: ©derim.

234
B ü y ü k M ille t M e c lis i R e is liğ in e

Y unan M ebusan Meclisi tarafın d an Y unan sefaretine keşide edi­


lip M üşarünileyh sefaret tarafın d an m akam ı Devletlerine arzedil-
mesi ricasile Vekâlete takrirle sureti gönderilen telegrafnam enin ter-
ceme edilmiş bir süre tini berveçhi ati arzediyorum.
«Yeni Türkiyenin Millet Meclisi tarafın d an gönderdiğimiz se­
lam ı ve bütün Meclisin Türk M illetinin hissiyatına tercem an olarak
Y unan - Türk dostluğu lehinde bulunduğu hakkm daki beyana tinizi
Başvekil bana tebliğ etti. Y unan M illetinin hissiyatını tam am en ifa­
de eden Millet M üm essillerinin beyanatınızı sevku tehalük ile k arşı­
ladıklarını ve A nkarada akdolunan m u ahedat ve m ukavelatın tas­
diki gününü Y unan Meclisinin idrak ettiği günlerin en m esudlann-
dan biri addedeceklerini temine m usareat ederim efendim.
Bilvesile hürm etlerim in kabulünü rica eylerim efendim. Haz­
retleri.
Hariciye Vekili Bf. nin Büyük Millet Meclisinin 12 Şubat 1931
tarihli celsesinde ira t buyurdukları nutuk.
A rkadaşlarım ,
Bu gün kabulü tem ennisile huzurunuza arzedileıı k an u n lâyi­
hası kom şum uz Y unanistanla aram ızda A nkarada imza edilmiş olan
Dostluk B itaraflık Uzlaşma ve H akem M uahedesile m erb u tu olan iki
ta ra f deniz kuvvetleri hususunda bir anlaşm a Protokolünün tasdiki
hakkındadır. Bu Dostluk ve Bitaraflık U zlaşm a ve Hakem M uahe­
desi şimdiye k a d ar tıpkılarını tasdik buyurduğunuz diğer kom şula­
rım ızla akdedilen M uahedeler esasm dadır. Ancak bu M uahedenin
Türkiye Y unanistan için olduğu k a d ar B alkanlar ve Akdeniz ve h a t­
ta bütün A vrupa için hususî bir ehem m iyeti vardır. Bir de Dostluk
M uahedenam esine m erbut olduğunu arzettiğim deniz kuvvetleri hu­
susundaki A nlaşm a Protokolü itibarile de a y rı bir hususiyeti vardır.
Ö tedenberi daim a çoğalan bir gayretle takip ettiğimiz sulh ve k ar­
şılıklı dostluk, yapm ak isteyenlerle dostluk ve herkesle eyi geçinme
siyasetim izin yeni ve kuvvetli bir eseri oıan bu M uahedenin b ir hu ­
susiyeti de şudur ki senelerden ve senelerden beri .münasebetimiz
bir çok anlaşam am azlıklarla ve zam an zam an h afif veya ağır ihtilâf­
larla geçen bir devletle geçmişteki m aceraları h er iki ta ra f H üküm e­
tinin eski şekli gibi arkam ıza a ta ra k ve artık Millî H üküm etlerini
yapm ış olan iki kom şu Devletin bu günkü ve istikbale ait hakikî men-
faatlarm d an ilham alarak ve birbirim ize sam im î dostluk elini uza­

.235
ta ra k yapılmış olmasıdır. Bu noktai n azard an bu M uahede dostum
Y unan Hariciye N azırının kom şu Millet Meclisinde söylediği gibi
Lökarno M uahedesindenberi A vrupa diplomasisinde bir misli henüz
daha yapılm am ış olan bir eserdir. İki ta ra f arasındaki m uallâk işle­
n il hâilinden sonra yapıldığı için ve m uhteviyatı itiıbarile bilhassa
h er iki ta ra fç a bu M uahedenin şum ul ve anlam aktaki anlaşm a iti-
barile ve iki ta ra f dostluk m ünasebatm m inkişafına tesiri noktasın­
dan bu M uahedenin Lokarno M uahedelerinden ileride olduğu fikir
ve kanaatin a tem am ile iştirak ederim. Bu M uahede Lozanda başla­
yan ve her iki tarafça ikdam ve ibram ile takip edilen siyasetin ne­
ticesi ve iki kom şu arasında açılan yeni devrin çok şey vadeden bir
m ukaddem esidir.
' Büyük Meclis, bu M uahedeyi kabul ve tasdik etmekle yalnız iki
kcm şu Milletin dostluğunu tem in etmiş olm akla kalm ayacak aynı
zam anda h e r iki Devletin bulundukları arz m ıntakasm da sulhü ko­
rum aya yarayan eyi b ir nüm uneyi Beynelmilel alem in önüne koy­
m uş bulunacaktır. Bu M uahedeye k arşı cihan efkârı um um iyesi ta ­
rafın d an izhar edilen alâka ve tebrikler bunu açık göstermez mi?
H erkesin m alûm udur ki bu M uahedeye varm ak o k a d ar kolay
ve çabuk olmamıştır. Daima Büyük Reisimizin gösterdiği ve Büyük
Meclisin tasvip ettiği ve İsm et Paşanın Lozanda açtığı yolda yürüyen
Hâriciyeniz iki kom şu Devletin H üküm etleri arasında arzettiğim gibi
Lozanda başlayan yeni ve temiz h ava içinde iki ta ra f efkârı umumi-
yesinin. inkişafını takip ederek ve kom şu H üküm etin Hariciyesile el
ele vererek yedi senede bu m erhaleye varm ıştır.
Karşılıklı m ütem adi ve sebatlı b ir sayü gayretin eseri olan bu
M uahede bu uzun idare ve istihzarların ve daim î izahların sayesin­
de Y unanistanda bütün siyasî fırk aların ittifakla tasvibine m azhar
olduğu gibi mem leketim izde de Büyük Reislerinin etrafında sarsıl­
m az bir vahdet yaptığını h er gün a rta n m uhabbet ve mePbütiyet te­
z ah ü r atije gösteren M illetimizin efkârı um um iye sinde ve m atb u atı­
m ızda kuvvetli ve bariz tasvip m akesi bulm uştur.
H ülâsa arkadaşlarım ; büyük kom şum uz Sovyet Rusyasile baş­
layan ve' sonra Asyada İranla ve A fganla A vrupada diğer büyük
kom şum uz İtalya ile ve B ulgaristanla M acaristanla akdedilm iş olan
Dostluk ve B itaraflık M uahedeleri silsilesini ikm al eden bu M uahe­
denin m üstaceliyetle m üzakere ve tasdikini istirham ederim. Bu M u­
ahedeler vadisinde bunlardan başka ve m uhteviyatı itibarile bir az
farklı olarak Ispanya ile akdedilen B itaraflık ve Uzlaşm a ve Hakem
M uahedemizi A lm anya ve İsveç ile aram ızda m evcut Uzlaşma ve

236
H akem M uahedesini ve M eclisleri tarafın d an tasdiki beklenilm ekte
olan Fransa ile imza ettiğimiz Bitaraflık Uzlaşma ve Hakem M uahe­
desini zikretmeliyim. Çekoslovakya ile de başlayan Uzlaşma ve h a ­
kem M uahedesi m üzakeresi nilıaye denm iştir.

Bugün m evzuum uz M uahedeye m üteaallik bir tafsilâtı d aha


Millet Vekillerinin huzurunda arzetmeliyim . İhzari Tahdidi Teshilat
Kom isyonunun içtim ai m ünasebetile Cenevreye gitmiştim. Y unan
Hariciye N azırı M uhterem Dostum Mösyö M ihalakopulos ile orada
buluşm ak ve m uallâk işlerim izin esasında halli için b ir çare görüşüp
bu larak H üküm etlerim ize teklif etm ek d aha evvelce m uhabere ile
kararlaşm ıştı. Cenevrede m üşarünileyhin hususî b ir klinikte henüz
tedavide olduğunu öğrendim. H astahanede ziyaretim i kabul etti. Ame­
liyat olalı a ra d an d aha çok geçmemişti. Yine öyle iken uzun uzadıya
işlerim izden bahsettik ve bir an evvel bu gün tasdikini istirham et­
tiğim M uahedeye varm ak için hasbuhai ettik. Bu m ülakatım ız tah rirî
ve şifahî te k errü r etti. Sonra bir iki gün fark la M ilânoya gidildi. İtal-
yanm kıym etli H üküm et Reisi Mösyö M usolini ile ve Mösyö G randi
cenaplarıle görüşüldü. H er üç H üküm et arasın d a böyle M uahede
akdi esası te k a rrü r etti. O vakit bu M uahedelerin im zasının üçlüm ü
yokşa ikişer ikişer m i akdedilm esi m ütaleâ edildi. Y unanistanla a ra ­
m ızdaki m uallâk işler henüz k a ti h al şeklini d aha bulm am ıştı. Bun­
dan başka o vakitki tabirim izi şimdi de aynile söyleyeceğim, Y una­
n istanla h e r işimizi hallederek dostluğu kuvvetle tesisi etmek ister­
ken diğer ta ra fta n Roma ile de kuvvetli dostluğun doğrudan doğru­
ya kurulm asını tercih ettik. H uzurunuzda söylemeği bilmem hacet
v a r mı ki gerek giderken ve gerek orada m uhabere ile A nkaradan
sarih direktif alıyordum. İşte bu suretle M ilânoda h er üç H üküm et
arasında ikişer ikişer bu M uahedelerin akdi esası kuruldu.
M üteakiben Roma ile A nkara arasın d a ve Roma ile A tina a ra ­
sında k a ra r m ucibince M uahedeler yapıldı. Millet M eclislerinin tas­
diklerine ik tiran etti. O ndan sonra Musolini H azretleri bizzat ve H ü­
küm eti, ve kıymetli Hariciye N azırı Mösyö G randi C enapları A nkara
ile A tina arasındaki m uallâk işlerin halli için işlerin karışık işlerine
girm eyerek gayet bitarafane ve dostane bir tarzd a daim a çalıştılar
ve hiç şüphe yok ki h e r iki ta ra f H üküm etinin karşılıklı arzularile
b eraber İtalyanm pek nazikâne ve m üdebbirane olan tavassutları
işlerim izin bir an evvel neticelenm esinde fâideli ve m üessir olm uş­
tur. Bu m ünasebetle M uahedenin im zası günü İtalyanm H üküm et
Reisine telgrafla ve Büyük Elçimiz vasıtasile İtalya Hariciye Nazırı-

237
ııa teşekkür ettim. Ve b ita h a ra Romayı ziyaretim de şifahî olarak
hissiyatımız teyit ettim, ve şimdi de huzurunuzda bu h ak ik ati ya-
detm eği vazife bildim.
Bu M uahede tasdükmıza ik tiran edince Türkiyenin b ü tü n kom-
şularile bu vadideki M uahedeleri silsilesi tem am olmuş olacaktır. Yu-
ııanistanm henüz böyle bir M uahede ile bağlanm adığı b ir tek kom ­
şusu kalm ıştır. O da aram ızda kendisile böyle bir M uahede ile bağlı
bulunduğum uz B ulgaristandır ki bu iki kom şum uzun arasın d a da
m uallâk işlerin h er iki tarafın m enfaatlerine uygun bir hal tarzı bu­
la ra k böyle bir M uahede ile bağlanm alarını h ak ların d a beslediğimiz
sam im î dostluğum uzun ve sulh m uhabbetim izin icabından olarak
h er vesile ile tem enni etm ekten kendim i alam ıyorum . Ve bun u söy­
lemekle gerek kom şularım ıza k a rşı ve gerek dünyaya karşı H ükü­
m etinizin takip edegeldiği siyasetin a n a h attın ı da b ir defa d ah a ar-
zetmiş oluyorum. Tetkik ve tasdikinize arzediknek için tabı ve tevzi
edilmiş olan bu M uahedelerin gizli bir ta ra fı olm adığını izaha lüzum
olm asa gerektir.
Aynı zam anda im za edilmiş olan Ticaret ve İkam et M ukavele­
sine gelince bu işlerde kabul ve takip edilen um um î prensiplere uy­
gun olarak yapılmış olan bu M ukavelenin de tasvip ve tasdikinize
ik tiran edeceğini üm it ediyorum. Böylece iki Dost ve Devlet arasın ­
daki İktisadî m ünasebetlerin inkişafı için de m uvafık b ir yola giril­
miş olacaktır. Sözlerime nihayet verm eden evvel dostlarım ızın Anka-
rayı ziyaretlerinden bilhassa bahsetmeliyim.
Kıymetli hatırasını m uhafaza ettiğimiz bu ziyaret iki kom şunun
m ünasefoatmda b ir dönüm noktası olmuştur.
Filhakika K om şumuzun kıym etli başvekili Venizelos ve H ari­
ciye N azırı M uhalokupulos Cenaplarile bu rada m uhterem Başvekil
ism et Paşa yanında yaptığım ız görüşm elerdedirki imza edilen M ua­
hedelerin geniş m analarını ve m ünasebatım ızm h al ve istikbaline a it
düşüncelerim izi ta k rir ettik.
D erhal şurasını arzetm eliyim ki görüşlerim izde tam am ile an laş­
tık. Y akında ilk fırsatta İsmet Paşanın refakatinde A tinayı ziyaret
etm ek kararındayız. Bu suretle kom şu devletin ricasile yeni görüş­
m eler fırsatını bulacağız.
Sırf önümüzde düşündüğüm üz ziyaret bahsi m ünasebetile ar-
zederim ki A tm adan döner dönmez ve A tina ziyaretinden tem am ile
m üstakil olm ak suretile yine Başvekil Paşanın yanlarında dost M a­
caristan! ziyaret etm ek emelimizdir.

238
M u h t e r e m M ille t V e k i l le r i

İşte h er vakit ve h e r hususta olduğu gibi bu iştede h er şeyi ve


h er ta ra fın ı arz ettim.
Yeni Türkiyenin harici siyasetinde yeni bir m erhale olan bu
M uahede hakkında k ararın ızı verm enizi rica ederim.
Öte ta ra fta n , Y unan Meclisinin de bu konuda n u tu k lar irad olu­
nuyordu. Bu n u tu k la r ve diğer bazı m etinler de aşağıya aynen alın­
mıştır.
Türk - Y unan m uahedatınm Meclise Berayı tasdik tevdiine dair.
A tina Elçiliği

H ariciye V ekâleti Celilesine


21/XI/930 ta rih ve 756 num aralı telegrafnam esi acizeye zeyldir :
M arüzzikir telegrafnam ei acizanem le İçtim aını ve neticei mü-
zakeratı hakkında neşredilen tebliği resm î m uhtevasını arzeylediğim
Büyük hariciye encüm enine Mösyö Venizelos ve Mösyö M ihalako-
poulostan m aad a atideki zevat iştirak etm işlerdir :

Mösyö K afandaris Sabık Baş Vekil ve Progressiste


fırkası reisi
Mösyö Papanastasiou Sabık Baş Vekil ve Union radicale
Républicaine fırkası reisi
Mösyö Triandafilakis Sabık baş vekil
Mösyö A. Albanos Meclisi mebus an reisi sanisi
Mösyö Zaviçianos Sabık n azırlard an ve union
Progressiste fırkası reisi
Mösyö Turkovasilis H ür fikirliler fırkası reisi
Mösyö Alexandrie )
» P. Argyropoulos ) Sabık hariciye nazırların d an
» A. K arapanos ) . . , j
M illiyetperver C um huriyetçiler fırkası reisi ve sabık baş> vekil­
lerden G eneral Kondilis, Eski hariciye n azırların d an Athos Romanos
ve elyevm M akedonya valii um um îsi olan sabık m ü n ak alat n a z ın
Meclisi vükelaya m em ur Mösyö GonaJas ve ahali fırkası reisi Mösyö
Çaldaris ve sabık baş vekillerden Mösyö Eftaxias içtim aa m edu ol­
m akla beraber rahatsızlıklarına binaen h azır bulunam am ışlardır.
239
S aat 9 dan 1 1/2 a k a d a r devam eden (bu encüm en içtim am da
evvelâ Mösyö M ihalakopoulos söz a larak gerek im za edilen m ukave-
latm ru h ve m anası gerek A nkara m ükâlem atınm m ahiyyeti h a k ­
kında izahat verm iştir.
Mösyö Venizelos dahi irad ı kelam ile Türkiye m erkezi hüküm e­
tinde hüküm ferm a olmuş olan havayı sam im iyeti izh ar ile Türki-
yede herkesin Y unanistanla anlaşm ak lüzum unu ve bunun fevaidini
k a t’i surette hissetm iş olduğunu yakından görm üş olduğu noktasın­
da ısra r ve Türkiyenin k a t’etmiş olduğu merahild terakkiden de b ah ­
sederek Y unanistam n teşriki, m esai edeceği b ir m em leketin bu in k i­
şafını faideli b ir un su r telâkki etm ek lazımgeldiğini söylemiştir.
Mösyö Venizelos ve M ihalokopoulos teşrih atların d a Gazi Haz­
retleri ile vuku b u lan m ükâlem elerinde m azh ar buyuruldufcları asa rı
teveccüh ve sam im iyeti bilhassa zikirle bu teveccüh ve sam im iyetin
bu rh anı olm ak üzre Reisi C um hurum uz H azretlerinin «A vrupada yu­
n an hudutların ın Türkiyenin hududu addedilm esi lazımgeleceğine»
d air olan beyanatlarını nakletm işlerdir.
Başvekil ve Hariciye nazırının beyanatını m üteakip nazırı mec­
lis ricali siyasiye Türkiye ile takip edilen tek arrü p ve dostluk siya­
setini m üttefikan tasvip etm işlerdir. Yalnız Mösyö K afandaris bu te-
k a rrü b ü istihsal için takip edilmiş olan yollar hakkında itirazatm ı
meclisteki m üzakere esnasında derm eyan edeceğini ifade etmekle
b eraber Türkiye ile tek arrü p siyasetinin h a tta d aha ileri (götürülme­
sine ve 'bunun diğer Balkan m em leketlerine dahi teşm iline ta ra fta r
olduğunu söylemiş ve b u n a iştirak eden Mösyö Papanastasiou da
Türk - Y unan te k arrü b ü n ü n Balkan Federasiyonunun tah ak k u k u n a
doğru m ühim bir adım teşkil ettiğini ilâve etm iştir.
Encümen azası Mösyö Venizolosun A nkara seyahatinin im za
edilen m ukavelelerle esası kurulm uş olan binayı m uhadeneti tar-
sih eden bir hadisei m esuda olarak kabul ve b ahrî teslihat protoko­
lünü tasvip etm işlerdir. Bu içtim ai m üteakip hüküm et ta rafın d an
neşredilip hülâsası telegrafía arzolunan tebliği resm î sureti leffeıı
tak tim kılınmıştır.
Uzun zam an A vrupada tah tı tedavide olup son günlerde Ati-
n ay a avdet etmiş olan ve ahvali sıhhiyesi m ü sait olm adığı cihetle
içtim aa iştirak edememiş olan Kıralcı Populaire fıkrası reisi Mösyö
Çaldarise de izahat etm ek üzre Mösyö M ihala kopoulos m um aileyhi
hanesinde ziyaret etm iştir. Mösyö Ç aldaris de Türkiye ile tek arrü p

240
siyasetini esas itibarile tam am ile tasvip ettiğini fa k a t takip edilen
ta rik h ak m d a evvelce de s er detmiş olduğu kuyudu ihtiraziyeyi m u­
hafaza ettiğini ve bunları m üzakere! aleniye esnasında izah edece­
ğini ifade eylemiştir.
Eski Baş vekillerden olup yine hastalık dolayisile encüm ene iş­
tirak edememiş olan Mösyö Eftaxias ise Mösyö M ihalakopoulosa bir
m ektup yazarak A nkara ukudunuıı tastikine ta ra fta r olduğunu bil­
dirm iştir. Bu suretle Mösyö Kondylis ve Romanos hariç olmak üz­
re encüm en azası tabiri diğerle bilcümle fık rala r rüesası hüküm etin
Türkiye ile takip ettiği dostluk politikasını ve bundan m ülhem olan
m uadehat ve m ukavelatı ittifak ile tasvip etmiş bulunm aktadırlar.
A rzolunur efendim.
25/XI/930 A tina Elçisi
M ehmet Emin

Türk - Y unan Dostluk ve B itaraflık M uahedesinin


M üzakeresinde İrat O lunan N utuklar.

Hariciye Vekâleti çelil esine


21.12.1930 ta rih ve b'ilâ num aralı telgraf nam eye zeyildir :
Geâen teşrinievvelde A n k ara’da imza edilen Dostluk M isaki ile
Ticaret ve İkam et m ukavelesinin ve B ahrî Protokolün kabul ve ta s­
dikini m ut azamimin k an u n layihasının 18 ve 20 K ânunuevvel 1930
içtim alarm da Meclisi M ebusan tarafın d an m üzakeresine ait ola­
ra k M essager d ’A thènes gazetesinde in tişar eden Fransızca zabıt­
ları leffen takdim ediyorum.
M anzuru aileleri buyurulacağı üzere Liberal Fırka nam ına A ti­
n a m ebusu M. M akasın irad ettiği m utku m üteakip fırka rüeşaşı-
nm kaffesi, yani Radikal C um huriyetperver İttih at fırkası reisi M.
Papanastasyu, Popüler fırka reisi M. Çaldaris, T erakkiperver fırka
reisi M. K afandaris, Terakkiperver İttih at fırkası reisi M. Zaviçyano
ve Milli D em okratlar reisi Ceneral Kondilis ta ra fın d a n n u tu k lar irad
edilmiş ve m üzakerat M. Venizelosun irad ettiği uzun bir hitabetle
nihayet bulunm uştur. M atbuat ve efkarı um um iyedeki cereyana
n a za ra n bilıakkin intizar edildiği veçhile Zaviçyanos ve K afaııdatiş
gibi hali hazırda hüküm ete en şiddetli b ir surette m uhalefet yapan
fırka rüesası bile Türkiye ile dostluğun lüzum ve faidesini. talil ede­
cek b ir söz bile sarf etmemişlerdir. B ütün n u tu k lard a m ündem iç olan
m ânayı m uhadenet M akas ve P apanastasy u ’n u n n u tu k ların d a ad etâ

241
bir* m uhabbet ve dostluk cuşişi şeklinde tecelli etm iştir. Vuku bulan
ve ekserisinin zafı pek zahir olan tenkidat kam ilen eşkal ve tefer­
ru a ta m atuf ve b u n lara m ünhasır kalm ıştır. İrad edilen n u tu k ları
kısaca te k ra r etm eği faidesiz görmemekteyim.
M. M akas n u tkunda m ukavelâtı pek kuvvetli b ir lisanla m üda­
faa ederek Türkiye'nin Y unanistan için en tabii, en m uvafık bir
dost olduğunu, itilâfın, ihtiva ettiği ahkâm itibarile, h e r iki devletin
m enfeatlerine m uvafık olan ehem m iyeti m ahsus ru h ve m azm un­
larında m ündem iç bulunduğunu tebarüz ettirm iş ve b u itilaflarla
Y unanistan ve Türkiye’nin b ü tü n A vrupa’ya b ir dersi ibret verdi­
ğini söylemiştir.
Hükümete karşı şiddetli b ir m uhalefet yolunu tu ttu ğ u öteden-
beri m üteaddit m ünasebetlerle arzedilm iş olan M. Zaviçyanos b ü ­
tü n itilafların aynı zam anda akd ve im za edilmemiş olm ası hakkm -
daki eski tenkidatı te k ra r ederek Ticaret ve İkam et M ukavelesinin
âhkam ile Y unan m enafiinin kâfi derecede tem in edilmediğini ve
B ahri Protokolün ise h ali hazırda Türkiye ta ra fın d a m evcut olan te ­
fevvuku bahriyi tayidden başka bir netice verm ediğini iddia etm iş­
tir. Onu m üteakiben söz alan M. K afandaris m uhalefet arkadaşının
Ticaret m ukavelesi hakkındaki tenkidatm m te k ra r etmiş ve m a­
m afih netice itibarile Zaviçyanosüıı avam perestane ve tah rik amiz
iîd atm a iştirak elm eyerek h e r iki tarafça sam imiyetle tatb ik edil­
mek şartile itilafın pek iyi neticeler vereceğinden em in olduğunu
söylemiştir.
Popüler fırkası reisi M. Çaldarisiıı n u tk u n d ak i tenkidat d ah a
ziyade Y unanlıların memleketimizde keyfe m ayeşa icrayı san at ede­
bilm elerine ve m übadillerin m uvakkaten memleketimize seyyahat
etm elerine k a rşı ipkaen m evzu tak yidata m ak su r kalm ıştır. Mu­
m aileyh esas itibarile tü rk dostluğuna ta ra fta r olduğunu ve türkler-
le dost olm anın Y unanistan için hayati b ir mesele olduğunu ta k d ir
ve kabul ettiğini serah aten beyan etmiştir.
M. Papanastasyo irad ettiği pek beliğ n u tk u n d a hüküm eti ta ­
kip eylediği siyasetten dolayı h araretle tebrik etmiş; sulh ve m üsa-
lem etin tak riri ve atide daha büyük gayelerin istihsali için pek gü­
zel Ibir yol tutulduğunu beyan etm iş ve M. Zaviçyanosun yeni tü rk
dostluğu neticesinden olarak Y unan millî hislerinin sarsıldığı hak-
km daki avam feribane m ütalaasını şiddetle ten k it ve takbih etm iş­
tir. G eneral Kondelis dahi n u tkunda tam am en hüküm etin siyasetini
tasvip ettiğini beyan eylemiştir.

242
M. Venizelos m ukabelesinde itilaflar hakkında reva görülen
tenkitlerden bazılarının - K afandaris ve bahusus Zaviçyanusu kaş-
den - şayanı teessüf olduğunu; itilafların b ir yahudi pazarlığı n eti­
cesinde ta k a rrü r etm iş olmadığını, em lak itilaf nam esinin evvel im ­
za edilmiş olm asının b ir h a ta teşkil ettiği hakkm daki beyanatın m a­
nasızlığı seyri hadisla celi bir surette tebeyyün ettiği halde aynı
tenkidatm tek rarı baisi h ay ret olduğunu ve ikam et meselesinde el­
de edilen netayicin T ürklerden hali hazırda istihsal edilecek âzam i
m üsaadeyi teşkil ettiğini, vakit geâtikâe ve dostluğun h e r iki ta ra f
için m üsait sem ereleri iktitaf edildikçe d ah a m üsait bir vaziyet h u ­
sulünden ü m itv ar olduğunu söylemiştir. M üteakiben b ah ri tesliha-
tm tahdidi protokoluna nakli kelâm ederek hali h azırda Türkiye le­
hine bir tefevvuk olduğu iddiasının h ak ik ati hale tevafuk etm ediği­
ni, zira Y unanistan donanm asının adet ve tonilato itibarile d ah a
kuvvetli bulunduğunu ve re ’si k â rd a kaldıkça (bir diretnot m übayaa
etm ek im kânı m evcut olm adığını ilâve etm iştir.
M. Venizelos A nkara seyahatinin Y unanistan için bir izzeti nefs
fedakârlığı teşkil ettiğine d a ir dem agojik iddiayı dahi bu m ünase­
betle çürüterek bilakis bu suretle Y unanistanın k a d r ve itibarını
teali ettirdiğini teb arü z ettirm ek m asadile dem iştir k i : «Yunan or­
dusunun A nadolu’da verdiği k u rb an ları u n u ta ra k A n k ara’ya gitmiş
olm akla itham edildim. Fakat, efendiler h er iki ta ra f ta b u vakayii
un utm ak k a ra rın ı verm edikçe el ele verm ek ve hakiki bir dostluk
tem in ve tesis etm ek kabil olunmuydu? H aydarpaşayı A nkara yay­
lasından ay ıran m esafeyi k a t’etme'k ceseretini gösterdiğim den do­
layı m uahaza olundum. F akat şurasını d erh atır ettirm ek isterim ki
Türkiye ¡bunları unutm aya bizden ziyade m ühtaçtır. Zira b ü tü n bu
y aylalar m eydanı h a rp olmuş ve bütü n m eydanı h arp ler gibi ta h ri­
b ata uğram ıştır. Binaenaleyh hali hazırda dostumuz bulunan Türk-
ler m üstevli olm ak itibarile ika ettiğim iz b ütün bu ta h rib atı unut-
tu la rsa benim ih tiy ar ettiğim iz fedakârlıkları unutm am aklığım a
ne sebep vardır?....»
M. Venizelos kralcıların kendisini ihanet etmekle ittiham ettik ­
leri büyük fikri, yine kralcıların itikadm ca, Türkiye’de m ilyonlarca
ru m u n bulunduğu sıralarda kuvveden fiile çıkm asının im kânsızlığı
tah ak k u k etm işken Lozan M uahedesinden sonraki vaziyette bu ga­
yeye bağlanm anın m ahzı cinnet olacağını, H arbi Umûmiye iştirak
siyasetinin tevsii m em alik için değil bü günkü m evcudun m u h afa­
zası için iltizam edildiğini ifade etm iştir.

243
29.12.930 ta rih ve 1450 - 824 nüm erolu ta h riria tla sureti takdim
edilmiş olan ve zabitana hitaben irad edilmiş bulunan n u tk u bu m ü­
nasebetle aynen te k ra r etmiş olan M. Venizelos m üteakiben Türk -
Y unan dostluğunu tes’it etm iş ve aram ızda m evcut m ünasebatm
sam im iyetini izah ederken pek hararetli ve zatı devletleri ile vuku
bulan m ükâlem elerden bahsederken dem iştir k i : «Türk ricali ile
vaziyeti tetkik ettiğimiz sırada pek zevkli bir hakikatin karşılaştık,
o da mazi, hal ve istikbali gözden geçirirken bu k a d ar çok noktada
m en taatları tetab u k eden iki m illetin nadiren bulunduğu hakikatidir.
A n k ara’da akdedilen itilâfata tam kıym eti behşeden nokta işte bu
iki m illetin m enfaatlarındaki te ta b u k tu r.. . . . . . İştiraki hissiyat nok­
tasın d an da iki m illet bir birine zannedildiğinden çok yakındır. İstan ­
bul'da iken bazı giritli Türk aşinalarım beni ziyaret etmişlerdi. Bana
sarılırken duydukları helecanı ve benim de bu k a d a r senedenberi
görmediğim bu hem beldelerimle buluşduğum dan dolayı duyduğum
heyecani reyülâym görm ek için bizzat konsoloshane salonunda bu ­
lunm anızı arzu ederdim. Türk topraklarını ve orada o tu ran Türkleri
gördükleri vakit ne duyduklarını A nadolulara (Rum ları kasdediyor)
sorunuz». M. Venizelos m evcut m uahed atı yıkm ak için sulh dostu
olan b u iki devlet arasında b ir anlaşm a vükubulduğu hakkm daki de­
dikoduların m ahzı hezeyan olduğunu, Türk - Y unan itilafının ne
İngiltere, ne Fransa, ne de Sırbıstanda sui tesir yapm am ış olduğunu
katiyetle bildiğini ve bir takım ecııöbi m atb u atın bu husustaki neş­
riy atın a zerre k a d ar itib ar etm em ek lâzımgeldiğini, selahiyettar mu-
hafilde bu mesele hakkında hiç bir zam an iştibah hasıl olm adığını
ilâve etm iştir.
A rzolunur Efendim.
4//1930 A tina Elçisi

Tasdik tarihi : 12 Şubat 1931, K anun n u m arası 1752


Türkiye C um huriyeti ile Y unanistan C um huriyeti
H üküm etleri arasında im za edilen Dostluk, Bitaraflık,
Uzlaşma ve H akem M uahedesi

H er’ hususta b ir vifak siyaseti takip, um um îsulh işine yardım


ve Türkiye ile Y unanistan arasında tahaddüs decek ih tilâfları um u ­
mi huk u k u düvelin en yüksek esaslarına göre halletm ek em rindeki
arzularını ifade eylemek isteyen Türkiye R eisicum huru H azretleri
ve Y unanistan R eisicum huru H azretleri bu m üşterek niyetlerini bir

£44
m uahedenam e ile tahakkuk ettirm eğe k a ra r verm işler ve m u rah ­
h asları olarak

Türkiye R eisicum huru H azretleri :


Başvekil, M alatya M ebusu İsmet Paşayı, Hariciye Vekili, İzm ir
M eb’usu Doktor Tevfik R üştü Beyefendiyi,

Y unanistan R eisicum huru H azretleri :


Başvekil Mösyö Elefthérios K. Vénisélos’u, Başvekil Vekili, H a­
riciye N azırı Mösyö A ndré M ichalakopoulos’u tayin etmişler.
ve M urahhaslar bu baptaki salâ'hiy etnam elerini yekdiğerine tebliğ
ile usul ve kaidesine m uvafık bu larak atideki hüküm leri k a ra rla ş­
tırm ışlardır.
M adde 1 — Yüksek akitler tarafeynden birinin aleyhine m üte­
veccih hiç bir siyasî veya İktisadî itilâfa ve kombinezona dahil ol­
m am ağı m ütekabilen ta a h h ü t ederler.
Madde 2 — Yüksek âkitlerden biri, sulhperverane tarzı h a re ­
ketine rağm en b ir veya birkaç devlet ta rafın d an ta arru z a uğradığı
takdirde diğer ta ra f m uhasam anm b ü tü n m üddeti devam m ca b ita­
raflığı m uhafaza etmeği ta a h h ü t eyler.
Madde 3 — Yüksek âkitler ara ların d a ihtilâfı mucip olan ve
alelade diplom asi usullerde halledilm eyen bilcümle m es’eleleri zir-
deki 8-19 uncu m addelerde derpiş edilen uzlaşm a usulüne tabi tu t­
m ağı ta ah h ü t ederler. Uzlaşm a usulüne m uvaffakiyet hasıl olmadığı
takdirde, işbu m uahedenam enin 20-23 üncü m addelerine tevfikan,
b ir adlî tesviye çaresi araştırılacaktır, m eğer ki âkitler beynelmilel
ihtilâfatm sulhan tesviyesi için akdolunan 18 teşrinievvel 1907 ta ­
rihli itilâfnam enin 55 inci ve m üteakip m addelerine y ah u t kendi
ara ların d a m evcut herhangi b ir anlaşm aya tevfikan teşkil edilen
b ir hakem m ahkem esine m ü racaat hususunda m utabık kalm ış ol­
sunlar.
M adde 4 — Geçen maddedeki ahkâm , Yüksek âk itler a ra sın ­
d a rner’i m uâhedat mucibince, onlardan birinin salâhiyetine dahil
b u lunan m es’elelere ne de hakim iyet h ak k ın a taallûk eden h u su sata
tatb ik olunmaz. Bir m es’elenin 'hakkı hakim iyete taallûk edip etm e­
diğini ta h rirî bir beyannam e ile tayin etm ek h e r âkidin hakkıdır, iti­
raz vukuunda diğer âkit işbu m ütekâddim m es’eleyi hallettirm ek
için hâkem e veya Beynelmilel A dalet D ivanına m ü racaat edebilir.

245
Balâda mezkûr m addenin ahkâm ı işbu m uahedenam eden m u­
kaddem olan ve maziye ait b u lu n an had isattan m ütevellit ih tilâfata
da tatbik edilmez.
Madde 5 — T arafeyn arasında m e r’i diğer itilâfnam elerle h al­
leri için hususi bir usul derpiş edilmiş olan ihtilâflar, işbu itilâfnam e-
lerin ahkâm ına tevfikan hallolunacaklardır.
Madde 6 — Eğer bir ihtilâfın m evzuu tarafeynden birinin d a ­
hilî k an u n ların a n a za ra n adlî veya m ülkî m uk am atm salâhiyetleri
dahilinde bulunuyorsa, m ezkûr taraf, salâh iy ettar m akam ta ra fın ­
d an m akul m üddetler zarfında k a t’î bir hüküm verilm ezden evvel
ihtilâfın işbu M uahedede derpiş edilen m uhtelif usullere tab i tu tu l­
m asına m uhalefet edebilecektir.
Bu takdirde, işbu M uahedede derpiş olunan usullere m ü ra c aa t
etm ek isteyen tarafın, m ezkûr k a ra rd a n itib aren b ir sene zarfında,
arzusunu diğer ta ra fa iblâğ etmesi lâzımdır.
M adde 7 — A kitlerin biri ta rafın d an diğer âkide yapılacak ta ­
lep üzerine, işbu M uahedenam enin tasdiknam elerinin teatisini takip
eden altı ay zarfında, bir Daimî Uzlaşma Komisyonu teşkil edile­
cektir.
A kitler hilâfına ittifak etm edikleri takdirde, Uzlaşma Komis­
yonu âtideki tarzd a teşekkül edecektir :
1. Komisyonun 5 azası olacaktır. Tarafeynden h e r biri kendi te ­
baası m eyanm dan m ühtehap bir aza tayin edecektir. Diğer üç kom i­
ser üçüncü devletler tebaaları m eyanm dan m üttefikan intihap edi­
leceklerdir. B unların ayni tabiiyeti haiz bulunm am aları, ikam etgâh­
larının akitler ülkesinde bulunm am ası ve kendilerinin işbu âkitler
hizm etinde olm am aları lâzımdır. A kitler Komisyon reisini b u n la r a ra ­
sından seçecekler ve ihtilâf zuhurunda, işbu üç kom iserden h an g i­
sinin reis olacağı k u ra ile taayyün edecektir.
2. Kom iserler üç sene için tayin olunacaklar, ve te k ra r intihap
edilebileceklerdir. M üttefikan tayin edilmiş olan kom iserler m em u­
riyetleri esnasında tarafeynin ittifakile tebdil olunabileceklerdir.
Usul ve m uam eleye henüz iptidar edilmediği m üddetçe tarafey n in
h e r biri kendisince tayin edilmiş olan kom iseri tebdil edebilecektir.
3. Ölüm, istifa veya herhangi bir m ani dolayısile vuku bulacak
m ünhaller, en kısa b ir m üdet zarfında, tay in usulüne tevfikan dol­
durulacaktır.

246
M adde 8 — Eğer bir ihtilâfın zuhurunda, akitler tarafın d an
tayin olunm uş b ir Daimî Uzlaşma Komisyonu m evcut bulunm ıyor-
sa, âkitlerden birinin diğerine yapacağı talepten üç aylık b ir m üddet
zarfında, işbu ihtilâfın tetkiki için bir Hususî Uzlaşm a Komisyonu
teşkil edilecektir. A kitler arasında hilâfına k a ra r olmadıkça, tay in ­
ler yukardâki m adde ahkâm ına tevfikan yapılacaktır.
M adde 9 — M üttefikan intihap edilecek azalar 10 ve 12 inci
m addelerde tespit olunan m üddetler zarfında tayin olunm azlarsa,
icap eden tayinlerin icrası tarafeynce m üttefikan intihap edilen
üçüncü devlete havale olunacak ve bu h u su sta ittifak hasıl olm adı­
ğı takdirde âkitlerden h er biri diğer b ir devlet gösterecek ve bu ta ­
yinler iki devlet tarafın d an m üttefikan icra olunacaktır. Şayet üç
aylık b ir m üddet zarfında işbu ilki devlet m utabık kalam ıyacak
ulursa, bunlardan h er biri tayin olunacak azalarm m ihtarm ca n am ­
zet irae edecektir. Bu suretle teklif edilen nam zetlerden hangileri­
nin tay in olunacağı k u ra ile taay y ü n edecektir.
M adde 10 — U zlaşm a kom isyonuna m üracaat, m üttefikan h a ­
reket eden akitlerin beraberce, veya, ittifak olunm adığm ra, âkitler­
den birinin veya diğerinin reise b ir istida, verm esi suretile olur.
İstida, ihtilâf m evzuunu m u h tasaran an lattık tan sonra, Komis­
yondan, b ir uzlaşm ağa vardıracak h e r tü rlü tedabire m üracat eyle­
mesini ihtiva edecektir.
İstida, âkitlerden yalnız biri tarafın d an verilmiş ise, m üsted’i
âk.itçe işbu istida diğer âkide vakit fevtetm eden tebliğ edilecektir.
Madde 11 — İhtilâfın âkitlerden biri tarafından komisyona
arzı tarih in d en itibaren on beş gün zarfında âkitlerin her biri, bu
ihtilâfın tetkiki için, m es’elede salâhiyeti m ahsusası b u lu n an bir
kimseyi kendi azasının yerine ikam e edebilecektir. Bu hakkı istim al
eden â k it keyfiyeti derdal diğer âkide h ab er verecek bu takdirde
diğer âkit te ihbarın kendisine vürudun d an itibaren onbeş gün z ar­
fında aynı suretle h arek et etm ek salâhiyetini haiz olacaktır.
M adde 12 — A kitler hilâfına ittifak etm edikleri takdirde Uzlaş­
m a Komisyonu, reisinin irae ettiği m ahalde içtim a eyleyecektir.
M adde 13 — Uzlaşma Komisyonunun vazifesi m uhtelefünfih
m es’eleleri tavzih etmek, bu uğurda faideli m alûm atı toplam ak ve
ak itleri uzlaştırm ağa gayret eylemektir.
Komisyon m es’eleyi tetkik ettikten sonra ihtilâfın halli için tek­
liflerini b ir rap o ra dercedecektir.

247
Madde 14 — U zlaşm a Komisyonu behem ehal m ü rafaa şeklinde
olması lâzım bulunan kendi m esai usulünü, m üttefikan başka tü rlü
bir k a ra r verm em iş ise, beynetm ilel ihtilâfların m uslihane halline
d air 18 teşrinievvel 1907 La Haye m ukavelenam esinin üçüncü faslı
ahkâm ını nazarı itib ara alarak, bizzat tanzim edecektir.
Madde 15 — Uzlaşma Komisyonunun mesaisi ancak ak itlerin
m uvafakatile Komisyon ta rafın d an ittihaz olunm uş b ir k a ra r üze­
rine alenî olacaktır.
M adde 16 — A kitler U zlaşm a Komisyonu nezdinde kendilerde
Komisyon arasında m utavassıt hizm etini gören ajan lar tarafın d an
temsil edileceklerdir; bundan m aada, akitler kendileri ta rafın d an bu
husus için tayin edilen m üşavir ve m ütehassısların yardım ına m ü­
ra c a a t edebilecekler ve şehadetini faideli addettikleri bilcümle eş­
hasın komisyonca is'timamı talep eyliyebileceklerdir.
Komisyon da h er iki tarafın ajanlarile m üşavir ve m ütehassıs­
ların dan şifahî izahat talep etm ek ve faideli (göreceği herhangi b ir
şahsı H üküm etinin m uvafakatile celp ve istim a eylem ek salâhiyeti­
ni haiz olacaktır.
Madde 17 —A kitler uzlaşm a kom isyonun m esaisini kolaylaş­
tırm ağı ve alelhusus kendisine, m üm kün olabildiği k a d a r vâsi m ik­
yasta, bilcümle vesaiki ve faideli m alûm atı verm eği ve kendi m em ­
leketleri dahilinde ve kendi k a n u n ların a tevfikan Kom isyonun şa­
h itler veya m ütehassıslar celp ve istim a eylemesini ve v a k ’a m ahal­
line gitm esini tem in için m alik oldukları b ü tü n v asıtaları k u llan ­
m ağı ta ah h ü t ederler.
Madde 18 — A kitler m üddetin tem didine k a ra r vermedikçe,
U zlaşm a Komisyonu ihtilâfın kendisine arzı gününden itibaren, dört
ay zarfında rap o ru n u tevdi edecektir.
A kitlerden h er birine rap o ru n b ir nüshası verilecektir. Rapor,
ne hâdiselerin ifadesi ne de esbabı hükm iye ve netaiç itibarile, b ir
hakem k a ra rı m ahiyetinde olmayacaktır.
Madde 19 — U zlaşm a Komisyonu, rap o ru n d a m ünderiç h al tek­
liflerine akitler ta ra fın d a n verilecek cevap için bir m üddet tayin edi­
lecektir. İşbu m üddet üç aydan fazla olm ayacaktır.
Madde 20 — M üttefikan tayin olunan kom iserlerden h e r biri
m esainin filen devam ı esnasında, m iktarı ak itler tarafın d an tespit
edilecek ve onlarca m üsavaten ita olunacak, bir tazm inat olacaktır.

'248
Buna m ukabil, her âkit kendi tarafın d an tay in olunan Komisyon
azasm ın tazm inatını tespit ve ita edecektir.
Komisyonun faaliyetinden dolayı tahaddüs eden m asraflar iki ta ­
rafça m ütesaviyen ödenecektir. . •
M adde 21 — Komisyonun teklifleri tarafeynce kabul edilmez
ise onlardan h e r biri Komisyonun raporu n d a tayin olunan m üddet
zarfında, ihtilâfı Daim î Beynelmilel A dalet D ivanına arzetm ek salâ­
hiyetini haiz bulunacaktır. —
Divanın reyine nazaran, ihtilâf hukukî m ahiyette olmadığı tak ­
dirde onu, hakkında b ir huku k u düvel kaidesi tatbik edilemezse, Di­
vanın hakkaniyet ve nısfet dairesinde halledebileceği hususunda,
her İki ta ra f m üttefiktir.
M adde 22 — Akitler, h e r m es’elede, ihtilâfın m evzuunu sa ra ­
h aten tayin eden ve Daimî Beynelmilel A dalet D ivanına verilebilecek
hususî salâhiyetleri ve kendi araların d a m u k a rre r sair bilcümle ¡Şe­
raiti tespit eyliyen hususî bir tahkim nam e tanzim edeceklerdir.
Tahkim nam e akitlerin hüküm etleri arasın d a nota teatisi sure-
tile yapılacak ve bunun her noktası A dalet Divanı tarafın d an tefsir
edilecektir. Eğer âkitlerden birinin adlî tesviye talebini aldığı günden
itibaren üç ay zarfında tahfcim nam enin m etni ta k a rrü r etmez ise ta ­
rafeynden h e r biri alelâde bir istida ile A dalet Divanına' m ü racaat
edebilecektir.
Madde 23 — Beynelmilel Daimî A dalet Divanı âkitlerden biri­
nin adlî m akanıatı veya herhangi b ir m akam ı ta ra fın d a n verilen bir
k a ra rın hukuku düvele tam am en veya kısm en m uhalif olduğunu tes-
bit eder ve bu âJkidin hukuku esasiyesi m evzuubahs k ararın netayi-
ciııi izaleye m üsait olmaz veya ancak kısmen izaleye m üsait olursa
m u tazarrır olan ta ra fa divan k a ra rı ile m unsiîane bir tazm inat ve­
rilmesi icap edeceğinde akitler m utabıktırlar.
M adde 24 — Beynelmilel Daimî Adalet Divanı tarafın d an veri­
len k a ra r akitler ta ra fın d a n hüsn ü niyetle tenfiz edilecektir.
K ararın tefsirinde tahaddüs edebilecek müşkülât h er bir âkidin
bu hususta alelâde bir istida tarikile kendisine m ü ra c aa t eyliyebile-
cek olduğu A dalet Divanı tarafından hallolunacaktır.
Madde 25 — Uzlaşma usul ve m uam elâtının veya adlî tesviye
usul ve m uam elâtının devam ettiği m üddetçe akitler, U zlaşm a Ko­
m isyonu tekliflerinin kabulüne veya Beynelmilel Daimî A dalet Diva-

249
iif k ararm ııı icrasına halel getirebilecek m ahiyette olan herhangi b ir
tedbiri ittihazdan tevakki edeceklerdir.
M adde 26 — Eğer işbu M uahedenam enin inkızasm da m uallâk
bir uzlaşm a veya adlî tesviye m uam elesi m evcut bulunuyor ise işbu
ikamesinde, m utabık kaldıkları herhangi b ir diğer m ukavelenam e ah ­
k âm ına tevfikan devam edecektir.
Madde 27 — İşbu M uahedenin gerek tefsirinde gerek icraasm da
tahaddüs edebilecek ihtilâflar, nizalarm tavsifine taallûk edenler de
dahil olduğu halde, Beynelmilel Daimî A dalet D ivanına doğrudan
doğruya alelade istida ile arzolunacaktır.
Madde 28 :—- İşbu M uâhedenam e en kısa b ir m üddet zarfında,
tasdik olunacak ve tasdiknam eleri teati edilir edilmez m er’iyete gi­
recektir. M uahedenam e m er’iyete girdiğinden itibaren beş sene m üd­
detle m uteber olacaktır. Bu m üddetin hitam ından altı ay evvel men­
subiyeti ilân edilmezse ikinci ibir beş senelik m üddet için tem dit edil­
miş addolunacak ve bu tarzda devam edilecektir.
Balâda m evaddı tasdikan, isim leri y ukarda zikredilen m u rah ­
h aslar işbu m uahedeyi imza etm işlerdir.
A nkara, 30 teşrinievvel 1930.
İsm et E. K. Veniselos
Dr. Tevfik Rüştü A. M ichalakopoulos

Protokol

Bu günkü ta rih ile im za edilen Dostluk ve H âkem Misâ'kmın im ­


zasına saik olan prensipler ile m ütehalli bulunan ve bahrî teslihat
m asraflarının beyhude artm asının önüne geçm ek ve, h er b ir taT;afm
haiz olduğu eşrafti m ahsusayı n azarı itibare alarak, m ütekabil k u v ­
vetlerin m ütevazî tarzda tahdidi yolunda m ütesaviyen ilerlem ek a r­
zusunu besleyen yüksek akitler b ah rî teslihat yarısının, h e r iki ta ­
rafça, hulûsutam dairesinde dostane bir fik ir ve izahat teatisi sure-
tiie, önünü alabilm ek fırsatını iki hüküm ete bahşeylem ek için, altı
â y evvelden diğer âkide haber verm eden hiçbir h arp gem isinin veya
tdslihatm m siparişi, 'iktisabı veya inşası cihetine gitm em eği ta a h h ü t
ederler.
- A nkara, 30 teşrinievvel 1930.
İsmet E. K. Veniselos
Dr. Tevfik R üştü A. M ichalakopoulos
aso-
No : 63 — Türkiye C um huriyeti ile Y unanistan Hükümeti arasın d a
akdolunan İkam et, Ticaret ve Seyrişefain Mukavelenamesinin, tasdiki
hakkında K anun
5 M art 1931
(Resmî Gazete ile n eşir ve ilânı : 15 M art 1931 - Sayı : 1748)
K anun No : 1758
Madde 1 — Türkiye C um huriyeti ile Y unanistan H üküm eti a ra ­
sında 1930 senesi Teşrinievvelinin otuzuncu (güııü A nkarada ak it ve
imza edilen İkam et, Ticaret ve Seyrişefain M ukavelenam esi kabul
ve tasdik edilmiştir.
M adde 2 -— Bu k an u n neşri tarihinden m uteberdir.
Madde 3 — Bu k an u n u n ahkâm ını icaraya İcra Vekilleri He­
yeti m em urdur.
Türkiye ile Y unanistan ara sın d a İkam et, Ticaret ve Seyrişefain
M ukavelenam esi

Bir ta ra f tan
Türkiye R eisicum huru,

Diğer ta ra fta n
Y unanistan Reisicumhuru,
İki m em leket arasındaki İktisadî m ünasebetleri inkişaf ettirm ek
arzusunda olduklarından b u m aksatla bir İkam et, Ticaret ve Seyri-
sefaiıı M ukavelesi akdine k a ra r verm işler ve m ıırah h a slan olm ak
üzere

Türkiye R eisicum huru :


Hariciye Vekili Tevfik Rüştü,
N afıa Vekili Zekâi,
İktisat Vekili M ustafa Şeref,
Hariciye M üsteşarı M enemenli N um an Beyleri; ■'

Ve Y unanistan Reisicum huru :


N azırlar Heyeti İkinci Reisi ve Hariciye N azırı Mösyö
André Michalacopoulos,
fevkalâde m urahhas ve O rta Elçi Mösyö S. Polychroniadis’i tâ ­
yin eylemişlerdir.
M üşarileyhler m ütekabil salâhiyetnam elerini birbirlerine tebliğ
edip bunları usulüne m uvafık ve m uteber b u la ra k aşağıdaki hüküm ­
leri kararlaştırm ışlardır.
Kanun lâyihasının tevdii tarihi : 29 Kânunuevvel 1930
Müzakere tarihi : 5 Mart 1931
Biı kanun 2335, 3666, 2909, 3141 sayılı kanunlarla ilgilidir.

MADDE 1
Yüksek âkid T araflard an 'her birinin tebaaları, diğer ta ra fın ül­
kesine,, m em leketin k an u n ve nizam larına riayet ederek m ahalli te­
b aaların veya ecnebiler için hususi ahkâm v arsa en ziyade m ü saa­
deye ımazhar millet 'tebaalarının tabi oldukları veya olacakları, her-
h â h ğ r m âhiyette ' ioiursa olsun, takyitlerden b aşk aların a tabi tu tu l­
maksızın, m aazalik ecnebiler hakkm daki zabıta ahkâm ına halel gel­
meksizin, serbestçe girebilecekler, orada seyahat, ikam et edebilecek­
ler ve yerleşebilecekler, veyahut orayı h e r v ak it terkedebileceklerdir.
B ununla beraber şurası m u k arrerd ir ki yukarda ahkâm , m u h a­
cereti b ir k a n u n ile tanzim etm ek hususund a Yüksek Âkid T araflar­
d an h e r birine tanınm ış olan hak k ı asla ihlâl etmez.

MADDE 2
, Yüksek Âkid T araflard an h er biri, gerek k an u n i b ir hüküm ne­
ticesinde, gerek ahlâkî ve sıhhi zâbita ve dilencilik hakkm daki k a ­
n u n ve nizam lara tevfikan, gerek Devletin dâhili ve harici emniyetine
m ütaailik esbap dolayusiyle diğer ta ra fın teb aaların a m em leketinde
yerleşmeği ve oturm ağı ferdî tedabir ile m enetm ek ve bunları yu­
k ard a zikredilen sebeplerden dolayı m em leketinden ihraç eylemek
h akkını .muhafaza eder.
Diğer taraf, b u suretle ih raç edilmiş olan tebaalariyle aileleri­
nin, tabiyetleri salâhiyettar Konsolos tarafın d an tasdik edilmiş ol­
duğu takdirde yeniden m em leketine kabul etmeği ta ah h ü t eyler. Bu
h üküm siyasi esbaptan dolayı istenm iyen şah ıslara tatb ik edilmez.

MADDE 3
Yüksek Âkid T araflardan h e r birinin teb aaları, diğerinin ülke­
sinde, ihraz veya ta sa rru fu bu Yüksek Âkid T arafın kanunlarıyle eıı
252
ziyade m üsadeye m azhar m em leket tebaalarına m üsaade olunmuş
veya olunacak olan h er nevi m enkul veya garm ikenkul m alları ihzar
ve ta sa rru f etm ek hususunda tam serbestiye m alik olacaklardır. On­
la r diğer Yüksek Âkid T araf tebaaları hakkında tâyin edilmiş veya
edilecek olan şeraitin aynına tabi olarak bu m alları satm a, değiştir­
me, -bağışlama, evlenme, vasiyet suretiyle veya herhangi diğer bir
suretle elden çıkarabilecekler veya veraset tarikiyle ihraz edebilecek­
lerdir.
Onlar, yukarıdaki fıkrada derpiş edilen ahvalin hiç birinde, m a­
hallî te b a a la ra tatbik edilen veya edilecek olan, h er hangi neviden
olursa olsun, vergi, resim ve m ükellefiyetlerden b aşk aların a veya da­
h a ağırlarına tabi 'tutulm ayacaklardır.
Kezalik onların, m em leketin kanun ve nizam larına u y arak m al­
larını ve alelûmum em tialarını serbestçe ih raç etm elerine de m üsaade
olunacaktır. Bu hususta onlar diğer Yüksek Âkid T araf teb aaların ın
m üm asil ahvalde tabi bulunacakları takyitten başka hiç b ir takyide
ve resim lerden b aşk a veya daha ağır hiç b ir resm e tabi tu tu lm ay a­
caklardır.

MADDE 4 , '
Y üksek Âkid T araflardan birinin tebaaları, diğer tarafın -ü lk e­
sinde m e r’i k a n u n lara uym ak şartiyle o ülkede ticaretlerini ya bizzat
veya istihdam larm nı m ünasip görecekleri adam lar vasıtasiyle y apa­
bileceklerdir. ;
Ticaret, seyrisefain ve sanata, meslek ve h irfetler icrasına veya
herhangi neviden b ir iştigale m ütaallik bilcüm le hususlarda Yüksek
Âkid T araflardan birinin başka b ir ecnebi m em leketin gem ilerine
ve vatandaş veya te b aa la rın a bahşetm iş olduğu veya ileride b ah şe­
deceği, imtiyaz, m üsaade veya m uafiyetlerin aynı zam anda ve tale­
be hacet kalm aksızın, şartsız ve tavizsiz olarak, diğer ta ra fın gemi­
lerine ve teb aaların a teşmil edileceğini Yüksek Âkid T araflar k a ra r­
laştırm ışlardır; iki ta ra fın bu husustaki fikri yekdiğerine m ütekabi­
ld i en ziyade m üsaadeye m azhar ecnebi m em leket m üsavat tem in
etm ektir.
B ununla beraber, Yüksek Âkid T araflar, k a n u n lar ve nizam na­
melerle, seyyar sanayii ayak satıcılığını ve m ünasip görecekleri di­
ğer hırfet ve meslekleri kendi tebaaların a hasredebileceklerdir. .

253
MADDE 5
M erkezi Yüksek Âkid T araflardan ¡birinin ülkesinde olan ve ora­
d a işbu m em leketin k an u n ların a tevfikan usulü dairesinde m evcu­
diyeti haiz b u lu n an hisse seneti şirketlerle - sınai ve m alî şirketler
ve sigorta ve nakliyat kum panayla.rı dâhil olmak üzere - sair ticari
şirketler, diğer tarafça usulü dairesinde m evcudiyeti haiz tan ın acak ­
lardır.
M ezkûr şirketler diğer m em leketin m er’i bulunan veya m er’iye-
te konulacak olan kanun ve nizam larına tabi olarak ve eğer bu
m em leketin kanuni m evzuata ru h sa t istihsali m ecburiyetini derpiş
ediyorsa bu ru h satın istihsalinden sonra, o ülkede yerleşebilecekler,
ve filyaller, şubeler veya acen talar ihdas ve m üddei ve m üddeialeyh
sıfatiyle m ahkem elere m ü ra c aa t edebileceklerdir.
Yüksek Âkid T araflardan h er biri kendi m em leketinde, diğer
b ü tü n m em leketlerin şirketlerine um um iyetle m üsaade edilen bir
faaliyeti icra eden şirketlerin yerleşm esine salifüzzikir ru h sa t dola-
yısiyle m ania ihdas etmemeğe m uvafakat eder.
Yüksek Âkid T araflardan birinin k a n u n i m evzuatı dairesinde
teşekkül etmiş olan m ezkûr şirketlerin diğerinin ülkesinde icra edi­
lecek olan faliyeti işbu diğer ta ra fın k an u n ve nizam larına tabi
olacaktır.
Bu şirketler, ikinci memlekette, mal, h a k ve m enfaatlerinin k a ­
nuni ve adlî him ayesine m ütaallik bü tü n hususlarda, yerli şirketle­
re yapılan m uam elenin aynından m üstefit olacaklardır. B undan baş­
ka, bunlar, m ütekabiliyet şartiyie, m ahkem e m asarifini m üem m in
kefalet akçesinden m uaf tutulacaklardır.
Diğer cihetten, Yüksük Âkid T araflardan h e r birinin şirketleri,
diğer tarafın ülkesinde, m em leketin k an u n ların a u y arak ve b u n lard a
derpiş edilmiş olan takyitler kaydı ihtirazisi altında, Şirketin işle­
mesi için lüzum lu olan h er nevi m enkul ve gayrim enkul m alları ih ­
raz edebileceklerdir; şu k ad ar ki gayrim enkul ihrazı Şirketin gayesini
teşkil etmemesi m eşruttur.

MADDE 6

Y ukarki m adede istihdaf edilen şirketlere filyatleri, şubeleri


ve acentaları Yüksek Âkid T arafların m ütekabil ülkelerinde resim,
h arç ve vergiler hususlarında - ecnebi şirketlerin ru h sa t ve tescil ve­
sikaları istihsaline ait harç ve m ükellefiyetler m üstesna olm ak üze-

254
re - aynı m ahiyetteki yerli şirketlere tahm il edilen m alî m ükellefiyet­
ten daha ağırına tabi tutulm ayacaklardır.
M aam afih b u hüküm gerek Devlet tarafın d an kurulm uş olan
müesseselere, gerek um um i b ir hizm etin im tiyazına sahip olanlara
bahşedilen vergi m uafiyetlerini m utalöbe etm ek için Yüksek Âkıd
T araflardan biri canibinden derm eyan edilemeyecektir.
Yüksek Âkıd T araflardan h e r biri, sermaye, ira t veya kazanç
üzerinden hesap edilen vergilere m ütaallik hususlarda, diğer tarafın
şirketleriyle, şube, filyal veya acentalarm ı, vergilerin m ahiyetine
göre, ancak bunların serm ayelerinin kendi ülkesinde m evzu kısmı
üzerinden ve bu ülkede ta sa rru f ettikleri m allar, tedavül eden es­
ham ve tahvilât, elde ettikleri k azançlar ve y aptıkları m uam eleler
itibariyle resm e tab i tütacaklardır.
Yüksek Âkıd T araflardan birinin mezkûr şirketleri, esasi nizam ­
nam elerinin istihdaf ettiği başlıca m uam elelerini, diğer Yüksek Âkıd
T arafın ülkesinde, bu tarafın tabiiyetini talep ve iktisap etmeksizin,
tem erküz ettirem iyeceklerdir. M erkezleri m ensup oldukları m em le­
kette bulunan ecnebi bm kaların filyal ve şubeleri bundan evvelki
fıkrada m üstehdef değildir.

MADDE 7

Yüksek Âkıd T araflard an h e r birinin, teb aaları diğerinin ül­


kesinde, şahısları ve m alları için, kezalik her nevi ticaret, sanat, lıır-
fet ve m eslekin icrası dolayısiyle, m ahallî teb aalard an cibayet edi­
lenlerden başka veya d ah a ağır, herhangi m ahiyette olursa olsun,
hiç bir vergi, resim veya teklif tediyesiyle m ükellef olm ayacaklardır.
B ununla beraber, ikam et resim leriyle zabıta m uam elelerinin
ifasına m ütaallik resim ler hususunda Yüksek Âkıd T araflard an her
birinin tebaaları en ziyade m üsaadeye m azhar m illet teb aaların a
bahşedilen m uam eleden m üstefit olacaklardır.

MADDE 8

Yüksek Âkıd T araflardan birinin tebaaları, diğerinin ülkesinde,


m ahallî teb alara tahm il edilmiş olan şartlar, tak y itler ve h arçlard an
b aşkalarına tabi olmaksızın, haklarını takip ve m üdafaa etm ek üze­
re serbestçe m ahkem elere m ü racaat etm ek hakkına m alik olacaklar
ve b u m ahallî teb aa gibi, bütün dâvalarda, avukatlarını, veya ajan ­
larını m evzuubahis ülkelerin k an u n ları m ucibince bu mesleklere

255
kabul edilmiş kim seler arasından intihap eylem ek serbestisinden is­
tifade edeceklerdir.
Yüksek Âkıd T araflardan h er birinin tebaaları, diğerinin ülke­
sinde, m ütekabiliyet şartiyie, adlî m uzaheretten ve m ahkem e m a­
sarifini m üem m in kefalet akçesi m uafiyetinden m üstefit olacaklardır.

MADDE 9
Yüksek Âkıd T araflardan h e r birinin tebaaları, diğer ta ra f ü l­
kesinde, sulh zam anında olduğu gibi h a rb zam anında da, hem ordu­
da, bahriyede ve hava kuvvetlerinde, hem de millî m uhafız ve milis
k ıtaatın da herhangi m ecburi bir askerî hizm et ve m ütekabil k a n u n ­
lard a taksisen derpiş edilen istisnalar m ahfuz k alm ak şartiyie, h e r­
hangi adlî, idari ve beldi bir m em uriyet ifasından m uaf olacaklardır.
B unlar böyle b ir hizm ete veya m em uriyetin ifasına m uadil olm ak
üzere vazedilecek 'herhangi, nakdî veya aynî, tekliften de m üstesna
olacaklardır.
Y üksek Âkıd T araflardan birinin tebaaları ve şirketleri diğer
Yüksek Âkıd Tarafın tebaalarına ve şirketlerine tahm il edilebilecek
olan askerî ve m ülki istim vallerd en başkasına diğer ta ra f ülkesinde
hiç bir veçhile tabi kılınm ayacaklardır. Bunlar, m ezkûr istim vallerin
tatbiki usulüne ve tazm inine ait husu slard a ayniyle m ahallî teb aalar
gibi m ahallî k an u n ların hükm üne tabi bulunacaklardır.

MADDE 10

Menşei Türkiye C um huriyeti ülkesi tabii veya m am ul m üstah-


sallar Y unanistan C um huriyeti ülkesine ithal olundukları zam an
güm rük resim leri, m unzam resim ler ve tezyit emsali veya m ükelle­
fiyet hususlarında, en ziyade m üsaadeye m azh ar m em leketin mm -
takavî tesm iyelerin ne olursa olsun - m üm asil ım üstahsallarm a b ah ­
şedilen veya ileride edilebilecek olan m uam eleden d ah a az m ü sait
bir m uam eleye tabi tutulm ayacaklardır.
Ayniyle m enşei Y unanistan C um huriyeti ülkesi olan tabii veya
m am ul m ü stahsallar Türkiye C um huriyeti ülkesine ithal olundukları
zam an, güm rük resim leri, m unzam resim ler ve tezyit em sali veya -
oktruva dâhil olmak üzere - diğer herhangi resim veya m ükellefiyet
hususlarında en ziyade m üsaadeye m azhar m em leketin - rnıntıkavî
tesm iyeleri ne olursa olsun - m üm asil m üstahsallarına bahşedilen
veya, ileride edilebilecek olan m uam eleden d aha az m üsait bir m u a­
meleye tabi tutulm ayacaklardır.

256
Bu m addenin birinci fıkrası hüküm lerine halel gelmeksizin,
m enşei Türkiye C um huriyeti güm rük arazisi olup (A) listesinde ta ­
dat edilmiş olan tabii veya m am ul m üstahsallar Y unanistan Cum hu­
riyeti güm rük arazisine ithal olundukları zam an mezkûr listede m ün-
deriç tarifelerden m üstefit olacaklardır.
Türkiye de m üsta'hsal veya m am ul herhangi bir m adde üzerin­
den bunun Y unanistana ithalinde (22 K ânunuevvel 1923 tarihli' Güm­
rü k Tarifesi K anununun beşinci m addesinde derpiş edilen oktruva,
1922 m ecburi istikrazının tediyatı için alm an resim ve istatistik, v a­
ridat, vilâyet veya belediyeler varidatı m enfaatine gibi) milli varidat,
V ilayet veya Belediyeler varidatı m enfaatine Devlet tarafın d an is­
tifa edilen m unzam resim lerin m ecm uu o maddeye m ütaal-
lik ithal resim inin yüzde yetmiş beşini ve 1922 m ecburi istikrazının
tediyatı için alm an resim ise yüzde otuz dokuzunu ve oktruva re ­
sim de yüzde otuzunu tecavüz etmemesi kararlaştırılm ıştır.
Türkiyede m üstahsal veya m am ul maddeler, Y unanistanda
m üstâhsal m üm asilleri olan m addeler üzerinden bunların bir şehir­
den diğerine nakledildiği vakit cibayet olunan dahilî belediye res­
m inden m uaf olacaklardır.
Ayniyle, bu m addenin ikinci fıkrasının hüküm lerine halel gel­
m eksizin m enşei Yunan, güm rük arazisi olup (B) listesinde ithal
o lundukları zam an m ezkûr listede m ünderiç tenzilât yüzdelefinden
m üstefit olacaklardır.

MADDE 11

Türkiye’ye yapılacak ih ra c attan Y unanistan’da ve Y unanis­


ta n ’a yapılacak ih ra c attan Türkiye’de aynı m üstahsallarm bu h u ­
susta en ziyade m üsaadeye m azhar memlekete ihraçlarında istifa
edilen veya edilecek olan ihraç resim lerinden başka veya d a h a yük­
sek resim ler veya başka nevi h arçlar alınm ayacaktır.

MADDE 12

Üçüncü bir m em leket ile m üsavat üzere m uam ele görm ek te­
m inatı, ith alât ve ihracat resim lerinin istifa tarzına, em tianın güm ­
rü k antrepolarına konulm asına, güm rük aidatına ve usullerine, it­
hal ve ihraç olunan veya tran sit suretiyle geçen eşyanın güm rüğe
kabul ve güm rükten şevkine ait m uam elâta da şâmildir.

2.57
MADDE 13
 kit T araflardan birinin, bir veya b ir kaç üçüncü m em leket­
ten tran sit suretiyle geçtikten sonra diğer ta ra f ülkesine ithal m en­
şe m em leketinden doğrudan doğruya ithalleri takdirinde alınacak
güm rük rüsum undan yahut aid attan başkasına veya d aha yükse­
ğine; ta b i tutulm ayacaktır.
Bu hüküm , doğrudan doğruya tran sit edilen em tia hakkında ca­
ri olduğu gibi aktarm a, zurufu tecdit veya entrepoya vazedildikten
sonra tran sit edilen em tiaya da tatbik olunur.

MADDE 14
■ Yüksek Âkıd T arafından birinin ülkesinde, gerek Devlet, ge­
rek nahiyeler ve teşekküller hesabına olarak b ir m addenin istihsa­
li, im ali veyahut istihlâki üzerine vazedilen veya edilecek olan d a­
hilî resim ler, hiç b ir sebeple, diğer ta ra f ülkesinin m üstah sallarm a -
a y n ı cinsten olan yerli m üstahsallardan ve m üm asil yerli m üstah-
sallar bulunm adığı takdirde, en ziyade m üsaadeye m azh ar m illetin
m üm asil m üstahsallarm dan daha ağır ve d ah a tazyik edici b ir su­
rette tahm il edilmeyecektir.

MADDE 15
o'’ Yüksek Âkıd T araflardan h er biri, ithal edilen m üs taksalların
m enşe m em leketini tes'bit etm ek üzere
1 — Tam m anasiyle iptidai m addeler veya tabii m ü stah sallar
için, bunların m enşei diğer m em leket olduğunu;
■- 2 • M am ul bir m üstahsal için, gerek bünyesine giren m adde
g erek -g ö rd ü ğ ü ameliye itibariyle ithalâtçı m em leketin m üstahsal-
lar. m illiyetini tanım ak hususundaki şartların ı istikm al eylediğini
mübeyyiıı b ir menşe şahadetnam esinin ithalatçı tarafın d an ibrazı­
n ı talep edebilecektir.
Bu M ukavelenam eye raptedilen num une CC ve C1 m elfufları)
mucioince tanzim edilmiş olan menşe şehadetnam eleri, gerek m ür-
silin m ensup olduğu ticaret ve sanayi odaları gerek güm rük ida­
releri ve gerekse m ürselünileyh m em leketin kabul edeceği h e rh a n ­
g i d i r teşkilât veya heyet tarafın d an ita olunacaktır.
İthalâtçı m em leket H üküm eti m ezkûr şahadetnam elerin kendi
siyasi veya konsolosluk m ak am ları tarafın d an tasdik olunm asını
isteyebilecektir, -

258-
Posta paketleri, kıym eti elli Türk lirası veya iki bin drahm iyi
geçmeyen irsa lâttan olduğu takdirde menşe şehadetnam esine tabi
tutulm ayacaktır.

MADDE 16
İthal ve ihraç m em nuiyet veya takyitlerine veyahut ticaret ser-
bestiliğinin sair tahditlerine m üteallik b ü tü n hususlarda, Yüksek
Âkıd T araflar birbirlerine en ziyade m üsaadeye m azhar m illet m u­
amelesi bahşederler.
Bu m uam elenin hilâfına hareket ancak aşağıdaki ahvalden m â­
ada h u su satta caiz olmaz :
a) Emniyeti um um iye veya ülkenin m üdafaasını alâk ad ar eden
sebepler dolayısiyle;
b) İnsanların, hayvanların, n ebatların sıhhatini him aye m âtuf
sıhhi zabıta tedbirleri ilcasiyle;
c) Silâh, m ühim m at ve h a rp m alzem esinin ve harbe m ahsus
bilcümle levazım ın ithalini m ürakabe etm ek için;
d) Devlet inhisarlarının icrası için.
Yüksek Âkıd T araflardan biri ruh satn am eler vasitasiyle ith alâ­
tı m ürakabe etm ek usulünü tesis ederse bu ruhsatnam elerin diğer ta ­
ra f m ütehassıslarına verilm esi hususunda herhangi diğer m em le­
ketin tabii veya m am ul m üstahsallarm m tabi tutulacağı ahkâm k a ­
d a r m üsait hüküm ler tatb ik edecektir.
Bu ahkâm mucibince, m ezkûr ruhsatnam eleri istihsal etm ek
için yerine getirilm esi lâzmrgelen şartlar ve yapılm ası icaJbeden
m uam eleler d erhal en açık ve en sarih bir şekilde um um un ıttılaına
isal edilecektir. Taleplerin tetkiki en büyük süratle ifa olunacaktır.
R uhsatnam elerin verilm esinde de böylece h arek et edilecektir.
İta usulü m üm kün olduğu k a d a r sade ve m üstakir olacak ve bu
vesikaların ticaret mevzuu teşkil etm esine m ani olacak surette tesr
bit olunacaktır. Bu m aksatla, ruhsatnam eler, eşhasa verildiği za­
m an ondan istifade edecek kim senin ismine m u h a rre r olacak ve
başkası tara fın d a n kullanılm ayacaktır.
Yüksek Âkıd T araflardan biri canibinden üçüncü b ir Devletin
m ütehassısları lehine m uvakkat surette bahşedilmiş olan herhangi
m em nuiyet ilgası, menşe ve m evridi diğer ta ra f olan aynı veya m ü­
m asil m ütehassıslara derhal ve hiç bir şartsız tatbik olunacaktır.

259
Yüksek Âkıd T araflardan biri m em nuniyet veya takyitler v a­
zettiği takdirde, m uhtem el istisnai m üsaadeler ve k o n ten jan lar iki
m em leketin ticari m ünasebetlerini m üm kün olduğu k a d a r az m ü te­
essir edecek tarzda ita olunacaktır.

MADDE 17
Y üksek Âkıd T araflar, beynelmilel tran site en ziyade elverişli
olan yollar üzerinde eşhası, yolcu ağırlıklarına em tiaya ve h er tü r­
lü m evadda, irsalâta, gemilere, vapurlara, a ra b a la ra ve vagonlara
veya saiı* nakliye v asıtaların m ütekabilen serbestçe tra n sit bahşet­
meği, bu b ap ta birbirlerine en ziyade m üsaadeye m azh ar m illet
m uam elesini tem in ederek ta ah ü t eylerler.
Yüksek Âkıd T araflardan birinin ülkesinden geçen h er nevi
em tia, istatistik vergisi ile m uhafaza ve m ağaza ü cü ratın d an ma-
ada; bilûmum güm rük resm inden veya sair b ü tü n aid attan m ü tek a­
bilen m üstesna tutulacaktır.
Yüksek Âkıd T araflar, em tianın ve bilhassa b u n lard an Devlet
inhisarına tabi olanların veya ithali m em nu b u lu n an ların m em le­
kete gizlice ithal edilmemesini ve hak ik aten tran sit suretiyle geçi­
rilm esini tem in için b ü tü n tedbirler alm ak hakkını m ahfuz bulun­
durm akla beraber, tra n sit keyfiyetini takyit edebilecek m uam elât
veya sair tedabir ile transiti sektedar etmemeği ta a h h ü t ederler.
Bu m addenin ahkam ı doğrudan doğruya tran sit suretiyle ge­
çen em tia hakkında cari olduğu gibi aktarm a, ambalajı tecdit veya
antrepoya vazedildikten sonra tran sit edilen em tiaya dahi ta tb ik
olunur.
Em tia tr a n s iti:
1 — Âm m enin ve Devletin em niyetine m ütaallik esbap dolayı-
siyle
' 2 — Sıhhi zabıtaya m ütaallik esbap ilcasiyle veya h ayvanları
v e ' nebatları m uzur h a şe ra t ve tufey lâttan m uhafaza m âksadiyle
m en veya takyit edebilecektir; şuk ad ar ki, tedâbir b ütün m em leket­
lere veya aynı şeraite tabi olan m em leketlere tatbik edilmiş olmak
şarttır'.

MADDE 18.
Y üksek Âkıd T araflardan birine m ensup seyyar ticaret m e­
m urları, diğer tarafın ülkesinde, faaliyetlerine ve hassaten ticari

260
num unelere bahşedilen güm rük kolaylıklarına m ütaallik b ü tü n h u ­
suslarda en ziyade m üsaadeye m azh ar m illetin seyyar ticaret m e­
m u rların a yapılan m uam elenin aynından m üstefit olacaklardır.
Yüksek Âkıd T araflardan birinin, ticaretlerini icra zım nında
m ahalli teb aalara tahsis edilmemiş olan p an ay ırlara ve p azarlara
giden tebaalar, diğerinin ülkesinde, en ziyade m üsaadeye m azhar
m illet teb aaların d an daha az m üsait bir surette muam ele görmeye­
ceklerdir.
Y ukardaki ahkâm , seyyar erbabı san ata veya ayak satıcılığına
kabili tatbik olm adığından Yüksek Âkıd T araflard an h e r biri bu
bapta kendi kanuni m evzuatının tam serbestisini m uhafaza eder.

MADDE 19 7

Yüksek Âkıd T araflardan birinin, ticaretlerini icra zım nında


m ahallî te b aa la ra tahsis edilmemiş olan p an ay ırlara ve p azarlara
giden tebaaları, diğerinin ülkesinde tabiiyetinde bulundukları m em ­
leket m em urları ta ra fın d a n bu m ukavelenam enin (D ve D 1) m elfut­
larındaki nüm une veçhile ita edilmiş bir hüviyet varakası ibraz ede­
bildikleri takdirde m ahallî tebaalard an daha az m üsait bir surette
m uam ele görmeyeceklerdir.
Birinci fıkranın ahkam ı seyyar erbabı san ata kabili tatbik ol­
m adığı gibi ne ayak satıcılığına ne de san at veya ticaret icra etm e­
yen eşhas nezdinde siparişler taharrisine şâmil bulunm adığından
Yüksek Âkıd T araflardan h er biri bu hususlarda kendi kanuni mev­
zuatının tam serbestisini m uhafaza eder.

MADDE 20
Y üksek Âkıd T araflardan h e r biri aşağıda zikredilen eşyayı bu
eşya te k ra r ihraç edilecek olmak ve h er birinin k an u n ların d a derpiş
edilen tem inat m ahfuz kalm ak şar tiyi e - her nevi ithal ve ihraç ver­
gi ve resm inden m uaf tutacaktır.
a) Em tia ihracatında kullanılm ak üzere Âkıd T araflard an bi­
rinin ülkesinden diğerinin ülkesine ithal edilmiş olan veya zikredi­
len ta rzd a istim al edilmiş olduğu usulü veçhile tesbit edildikten son­
ra, diğer ta ra f ülkesinden te k ra r ithal edilecek olan ticarette m üs­
tam el her nevi ambalj, örtüler, çuvallar, ve fıçılar ve diğer paket­
leme vasıtalar, keza kum aş sarılan üstüvaneler, ta h ta m a k arala r ve
m ukavva borular.

P.61
b) Tam ir edilecek eşya : Şurası m u k a rre rd ir ki bu eşya ih ra ­
cat m em leketine te k ra r ithal edilirse, te k ra r ithalleri esansında ith a ­
lâ t resm inden m üstesnadırlar. Bu eşyaya ta m ir esnasında külliyetli
m iktarda ilâve edilmiş olup güm rük resm ine tabi b ulunan m evat ve­
ya aksam , nefsi eşyadan ayrı olarak ve bunların asıl eşya ile terkip
edilm elerinden m ukaddem tabi oldukları tarifeye göre, güm rük v er­
gisi tesviyesine tabi tutulacaklardır. Resim tesviyesine esas olan sık­
let tahm in suretiyle tesbit olunabilir.
c) Yenebilecek m evattan başka, pazarlara, p a n ay ırlara veya-
sergilere gönderilen eşya,
M evzubahis eşyanın m em lekete duhulü esnasında alâk a d a rla r
b u n ların istim ai m üddetini tesbit eylemeğe ihtim am edeceklerdir,
îcabı takdirine bu m ühlet güm rük m akam atı tarafın d an k an u n u n
evam irine tevfikan tem dit olunabilecektir.

MADDE 21

Ü çüncü bir devletle m üsavat üzere m uam ele görm ek e s a s ı:


1 — Yüksek Âkıd T araflardan biri canibinden hem h u d u t m em ­
leketlerle hududun iki tarafın d an on beşer kilom etrelik b ir saha d â ­
hilinde vukubulacak hu d u t ticareti hususunda bahşedilm iş veya
ilerde edilebilecek olan m üsaadata,
2 — Bia güm rük ittihadından m üm bahis hususi (müsaadelere,
3 — G üm rük tarifesi hususunda ve alelûmum h e r hangi diğer
bir ticari hususta, Türkiye ile 1923 senesinde Osm anlı İm p arato rlu ­
ğu ndan ayrılm ış olan m em leketler a rasın d a m evcut veya istikbalde
ihdas edilecek olan m enafi ve m üsaadata, kabili tatb ik olm ayacaktır.

MADDE 22

Dem iryolları üzerinde ne nakliye ücretleri, ne de sevkiyatm z a ­


m an ve tarzı icrası hususlarında Yüksek Âkıd T araflar ülkeleri a h a ­
lisi beyninde fa rk gözetilmeyecektir. Bilhassa, Yüksek Âkıd T araf­
lard an birinin ülkesinden diğerinin ülkesine geçen veya bu ülke­
de transit edilen irsalât, sevkiyat veya nakliye ücretleri hususla­
rın d a bu ülkelerin birinden gerek dâhilde b ir m ahallî m aksuda ve
gerek ecnebi m em leketlere giden irsal â tta n d ah a az m üsaadeli bir
surette m uam ele görmeyecektir; elverir ki nakliyat, aynı şerait al­
tında ayııı h a t üzerinde ve aynı istikam ette vuku bulsun.

262
Temzilât ücretlerle yapılan ve ahvali hususiyede geçici bir k a ­
za ve felâketin tehvinini istihdaf eyleyen veya bir emri hayre mu-
hassas b u lunan nakliyat m evzuubahis olmadıkça hiç b ir m uam elei
istisnaiyeye cevaz verilm eyecektir.
Bundan m aada dem iryollarm daki m ütekabil m ün ak alâtın ve
tra n sit sevkiyatm m teferruatını, şim endifer idarelerinin doğrudan
doğruya itilâfı suretiyle, tanzim eylem ek hakkını iki H üküm et m u­
h afaza ederler.

MADDE 23
Y üksek Âfcıd Taraflar, tacirlere güm rük tarifeleri ve bilhassa
m uayyen bir m eta üzerinden istifa edilecek rüsum hakkında resm î
m alûm at istihsal eylemek im kânını verm ek için m uktazi tedbirler
alm ayı ta a h h ü t ederler. İstida, ith alât m em leketinin nizam ları m u­
cibince, m etam b ir num unesini veyahut m ufassal b ir tarifini, bunun
bir suretini veya fotoğrafisini ihtiva eylemelidir.

MADDE 24

Yüksek Âkıd T araflardan h e r birinin tebaaları diğer ta ra fın ül­


kesinde, ih tira beratları, fabrika y ah u t ticaret m arkaları, ticari u n ­
v an lar hususunda kan u n d a gösterilen usule riayet şartiyle bu tarafın
tebaa yahut şirketlerine ait aynı huku k u haiz olacaklardır.

MADDE 25

Yüksek Âkıd T araflardan birinin sancağını taşıyıp ham ulesiz


veya ham uleli olarak diğer ta ra fın sularına ve lim anlarına girecek
veya o ra d a n çıkacak olan gemi ve v a p u rla r oralarda h arek et ve azi­
m et m ahalleri nereleri olursa olsun millî sefinelere yapılan m uam ele­
nin aynından her hususta m üstefit olacaklar ve millî sefinelere ta h ­
mil edilen veya edilebilecek olanlardan başka, devlet vilâyetler, n a ­
hiyeler veya H üküm etin m üsaade ettiği herhangi bir teşekkül nam
ve m enfaatine istifa olunan-ne unvan altında olursa olsun-hiç b ir re ­
sim ve m ükellefiyete tabi tutulm ayacaklardır.

MADDE 26

Yüksek Âkıd T arafların lim anlarında, açıkta dem irlem e m a­


hallerinde, doklarında ve (havreH arında, gem ilerin yükletilmesiııe
ve boşaltılm asına m ütaallik hususlarda, ta ra fla rd a n birinin millî ge­
m ilere bahşetm iş olduğu bütün imtiyaz veya suhuletler, geldikleri

263
veya gidecekleri yer neresi olursa olsun, diğer tarafın gem ilerine d a ­
h i bahşolunacaktır.

MADDE 27
H am uleler-m evrit veya m ahalli şevkleri neresi olursa olsun-mil-
lî sancak altında ithal veya ihraç edilmiş oldukları takdirde tabi ola­
cakları resim ve m ükellefiyetlerden başkasına' hedef olm ayacaklar­
dır. Aynile yolcular ve bunların ağırlıkları millî sancak altın d a seya­
h at ediyorlarm ış gibi m uam ele göreceklerdir.

MADDE 28
Bu m ukavelenam enin seyrisefain hususunda m ütekubilen millî
m uam ele bahşolunm asm a m ütaallik ahkâm ı :
1 — Yüksek Âkıd T araflardan h e r birin in ülkesinde m er’i veya
m er’iyete konacâk k an u n larla tanzim edilmekte devam ede­
cek olan kabotaja ve iç sularda seyrisefaine;
2 — Millî ticareti bahriyeye bahşedilm iş veya edilebilecek olan
olan prim ve saire şeklindeki tergiplere;
3. — Âkıd T arafların k a ra sularında sayıt icrasına, lim anların,
açık dem irlem e m ahallerinin ve sığ sahillerin b ahri hiz­
m etlerinin ifasına şâmil değildir.
Bahrî hidem at; bu am eliyelerin k a ra suları dâhilinde ve M ar­
m ara Denizinde icrası takdirinde, cer; kılavuzluk, b ah ri yardım ve
tahlisiye icrasını ihtiva eder.
Y ukarki tadadın haricinde kalabilm iş olan istisnayı m üstelzim
m evaddı en ziyade m üsaadeye m azh ar m illet m uam elesi tam zim ede­
cektir.

MADDE 29
V apur ve gem ilerin tabiiyeti, bu hususta m ütekabil D evletlerin
salâh iyettar m akam ları tarafın d an h er bir m em leketin k an u n ve n i­
zam larına tevfikan verilmiş olan vesika ve şahadetnam eler m uci­
bince her iki tarafça kabul edilecektir. Y üksek Âkıd T araflar a ra sın ­
da m ahsusi itilâflar aktolununcaya kadar, b u n lard an biri tarafın d an
İngiliz usulüne m uvafık olarak verilmiş olan hacm i istiabi ve sey­
rüsefere kâbiliyet şahadetnam esile haomı istiabiye m ütaallik sair
vesikalar diğer ta ra fç a tanınacaktır.
M ADDE 30

Yüksek Âkıd T araflardan h er birinin gemileri diğer tarâfm bir


veya m üteaddit lim anında, gerek o ralara m evritleri ecnebi memle­
ket olan ham ule, em tia ve yolcularının hepsini veya b ir kısm ını in­
dirm ek, gerek o ralarda ecnebi m em lekete götürülm ek üzere ham ule,
em tia ve yolcuların hepsini veya bir kısm ını irkâ,p etm ek için gide­
bileceklerdir. Bu gem iler m ütekabil m em leketlerin k an u n ve nizam ­
ların a u y a ra k ham ulelerinin diğer bir lim ana veya diğer b ir m em ­
lekete m ahsus olan kısm ını bu kısım için, millî sefineler lehine tes-
bit edilmiş en aşağı m iktar üzerinden ancak istifa edilebilecek olan
n ezaret resim lerinden b a şk a hiç bir resim ve m asraf tediyesile m ü­
kellef olmaksızın gemi dâhilinde hıfız ve te k ra r ihraç edebilecek­
lerdir.

MADDE 31

Yüksek Âkıd T araflardan birinin bir sefinesi diğer ta ra f sula­


rında 'batar, k a ra y a oturur, b ah rî h a sa ra duçar olur veya, m ecburi
tevakkufa u ğ ra rsa bu sefine ile ham ulesi m ütekabil m em leketlerin
k an u n ve nizam nam elerinin m üm asil ahvalde millî sefinelere b ah ­
şettiği m üsaade ve m uafiyetlerin aynından m üstefit olacaklardır.
K aptana, m ü retteb ata ve yolculara-gerek kendileri, gerek sefine ve
ham ulesi için-m ahallî teb aalara yapılan nispette m uavenet ve m u­
zaheret edilecektir.
Tahlisiye resm i hususunda tahsilin vuku bulduğu m em leketin
k an u n u tatbik olunacaktır.
K araya oturm uş veya batm ış b ir gemiden k u rta rılan emtia, d a­
hilî istihlâk için m em lekete ithal edilmedikçe hiç bir güm rük resm ine
tabi tutulm ayacaktır.

MADDE 32

Yüksek Âkıd T araflardan h er biri, diğer tarafın herhangi başka,


bir ecnebi m em leketin m üm asil m üm essillerini kâbul eylediği kendi
ülkelerindeki şehir ve lim anlarda ikam et edebilecek olan Başkonso­
los, Konsolos ve M uavin Konsoloslar tâyin etm ek serbestisine m alik
olacaktır. M aam afih, bu Başkonsolos, Konsolos ve m uavin Konsolos­
la r nezd-inde tâyin edildikleri m em leket hüküm etinin m üteam il usul
dairesinde m uvafakatini alm adan vazifa ifasına başlayam ayacak-
1ardır.

265
Yüksele Âkıd T araflardan birinin konsolosları, diğer tarafın ül­
kelerinde, herhangi diğer ecnebi b ir m em leketin m üm asil konsolos­
ların a bahşedilm iş veya edilecek olan imtiyaz, h ak ve m uafiyatle-
riiı aynından - m ütekabiliyet şartiyle - m üstefit olacaklardır.
i i. t . ' .

MADDE 33
Yüksek Âkıd T araflardan birinin b ir tebaasının diğer tarafın
ülkesinde vefaı takdirinde, akrabası olm akla beraber, vefat m ahal­
linde, m üteveffanın m em leketi k an u n ların ın kendisine terekeyi m u ­
h afaza altına alm ağa ve idare etm eğe m esağ verdiği hiç b ir kimse
bulunm azsa, m üteveffanın tebaası bulunduğu devletin salâh iy ettar
konsolosu, icabeden resm î m uam eleleri yaptıktan sonra m üteveffa­
nın m allarının bulunduğu m em leket k an u n ların ın tâyin ettiği şekil
ve h u d ut dâhilinde terekeyi m uhafaza altına alm ağa ve idare etm e­
ğe m ezun olacaktır.
Şurası m u k arrerd ir ki m üteveffaların terekelerinin idaresine
m üteallik h e r hususta Yüksek Âkıd T araflard an birinin herhangi
diğer ecnebi bir m em leketin konsoloslarına evvelce bahşetm iş oldu-
ğp veya bilâhare bahşedeceği b ü tü n hâk, imtiyaz, m üsaade ve m ua­
fiyetler, m ütekabiliyet şartiyle derhal diğer Yüksek Âkıd tarafın
konsoloslarına teşmil edilecektir.

MADDE 34
Yüksek Âkıd T araflardan birinin diğer tarafın ülkesinde ikam et
eden konsolosları, birinci tarafın gem ilerinde fira r etmiş olan, ikinci
tarafın vatandaş veya tebaalarında gayrı, gemici efradı geri alm ak
için m ahalli hüküm et ta rafın d an kamunun m üsaade ettiği m uavenete
m azh ar olacaklardır.

MADDE 35
İki m em leket arasında bir hakem m ukavelesinden neşet edebile­
cek ahkâm m ahfuz kalm ak şartiyle Yüksek Âkıd T araflar beynin­
de bu M ukavelenam enin tefsiri sadedinde zu h u r edebilecek ihtilâf­
la r diploması tarikile halledilm em iş olursa iki ta ra fın m uvafakatile
ve tahkim nam e tarikile hakem e havale olunacaktır.

: , MADDE 36
Bu m ukavelenam e tasrik olunacak ve tasdiknam eleri m üm kün
olan süratle A tina’da teati edilecektir.

266
M ukavelenam e, teati tarihinden bir ay sonra m eriy ete girecek
ve m üddeti iki sene olacaktır. Bu ta rih te n itibaren Y üksek Âkıd Ta­
ra fla rd a n biri canibinden altı aylık bir m ühletle feshedilm edikçe
m e riy e tte kalacaktır.
Y ukardaki ahkâm ı tasdik etm ek üzere m u ra h h a sla r bu M uka­
velenam eyi imza etm işler ve m ühürlem işlerdir.
A. M ichalakopoulos Dr. T. Rüştü
S. Polychroniadis Zekâi ' .
M. Şeref
M. Num aıı

Deniz Kğıvvelterinin tahdidi hakkm daki Protokolün metni;


«Bugünkü ta rih ile imza edilen Dostluk H akem M isaknm im za­
sına saik olan prensipler ile m ütekalli b u lu n an ve b ah ri teslihat m as­
rafların ın beyhude artm asının önüne geçmek üzere ve h e r b ir ta ra fın
haiz olduğu şeraiti m ahsusayı n azarı itibare alarak, m ütekabil kuv­
vetlerin m ütevazi tarzd a tahdidi yolunda m ütesaniyen ilerlem ek arzu ­
sunu besliyen yüksek akitler b ah ri teslihat yarışının, h e r iki tarafça,
hulûsu ta m dairesinde dostane bir fikirce izah at teatisi suretile,
önünü alabilm ek fırsatını iki hüküm ete bahşeylem ek için, altı ay
evelce diğer akide h ab er verm eden hiçbir h arp gem isinin veya tas-
lihatm m siparişi, iktisabı veya inşası cihetine gitm em eği ta a h h ü t
ederler.
Başvekil Venizelosun ziyaretini Türkiye Başvekili İsm et Paşa
A tinaya giderek iade edecekti. Y ukarıdaki dem eçlerden ve o günler­
deki yayım lardan anlaşılacağı üzere iki ülke arasında dostluk siyase­
tine geçilmiş ve bu siyasetin sağlam tem eller üzerine oturtulmasına,
yönelik çabalar arttırılm ıştı. •
İsm et Paşa ile Hariciye Vekilimizin Atinayı ziyaretleri hazırlık­
ların a başlandı.
A tina Elçiliğine bu konuda şu telg raflar gönderiliyordu. ; . y
A tina Elçiliğine
M alûmu âdileri olduğu üzere intih ab at faaliyeti içinde b u lu n u ­
yoruz. Bu vaziyet hüküm et reisinin în tihalsat neticesine k a d ar m em ­
leketten uzaklaşm asına tabii bir m anidir. Başvekil paşa lıazretleıi.
ile benim Y unan ricali hüküm etine borçlu olduğum uz ve büyük ,bir
m em nuniyetle bir an evvel yapm ağı istediğimiz ziyareti bu sebeple bi­
raz teh ir zaru reti hasıl olmuştur.

£67
Ziyaretin zam anı icrası olarak ya H aziranın son iki haftasının
y ah u t eylülün ilk üç h aftasının intihabını teem m ül ediyoruz. Herne-
k a d ar H aziranın h er ta ra fta tatil ve istirah at devresine tesadüf et­
tiğini n azarı dikkate alarak siyasî m esainin ve m ütakabil ziyaretle­
rin asıl faal bir hale girecek olduğu son b a h ar iptidasında ilk ziyare­
ti dost Y unanistana yapm ak üzere Eylülü m üreccah buluyorsak da
sırf k arşı tarafta işbu ziyareti bilâsebep teh ir ediyorm uşuz gibidir,
his husulüne m ahal verm em ek için A tina’ya H aziran’da gelmeğe de
m üsait bulunuyoruz.
Hariciye nazırı ile m ülakatınızda yukardaki m ülâhazatım dan
m ülhem olarak beyanatta bulunm anızı ve dost H üküm et ricalinin bu
baptaki, arzu ları hakkında beni tenvir buyurm anızı rica ederim.
T.R.A.

A tina Elçiliğine
C. 165 tele
A tinaya gelm ekten m aksadım ız Başvekil ile Hariciye nazırını
görm ek ve onlara iadei ziyaret etm ek olduğuna n a za ra n bu ziyareti
mösyö M ihalokopulosun orada bulunm ayacağı b ir zam anda yapm ağı
şüphesizki arzu etmeyiz. Binaenaleyh 25 ile 30 Eylül arasında, orada
bulunm ağı tem m ül ettiğim izi ve A tinada üç gün kaldıktan sonra
oradan doğruca Peşteye geçerek Kont Betlene iadei ziyaret edeceği­
mizi hariciye nazirm a beyan buyurm anız m ercudur.
A tina Elçiliğinin m ukabil telgraflarında ise :
Bugün görüştüğüm Hariciye N azırına m arrüzzikir tel­
grafhane! Devletleri m üeddası dahilinde iadei ziyaretin es­
babı taalıhundan ve ta rh i icrasından bahsettim . M üşarünileyh,
bu hususunda A nkara Sefaretinden de m aum at aldığını ve H a­
ziran nısfı ehiri sıcaklara ve tatil zam anına m üsadif oldu­
ğu ve Eylülün nısfı evvelinde Zatı D evletlerinin de iştiraki tabii
olan Panavrupa konferansının ikinci içtim ai vukubulm ası m uh­
tem el olduğunu ve bu takdirde ancak Eylül nısfı ehirinde ihrazı s e r­
besti edilmiş bulunulacağını söyleyerek ve kendisinin de kabul m e­
rasim inde bulunm ak şerefinden m ahrum edilmek islenmeyeceğini
üm it ettiğini latife amiz bir tarzda ilâve ederek ziyaretin Eylül n i­
hayetine doğru icrasının m ünasip olacağını im a etm iştir. Efendim.
Enis

268
Hariciye V ekâletine
Hariciye N azırı ile son m ülakatım da 69 n u m aralı telgfranam ei
Devletleri m efadı dairesinde Başvekil Paşa H azretlerde Zatı Devlet­
lerinin A tina’ya tarih i seyyahatm dan bahsettim . Nazır, teem m ül bu­
y uru lan tarih in çok m uvafık olduğunu, Cemiyeti A kvam ın Eylül iç­
tim ainin m ezkûr ayın 25 ine doğru hitam ı m u tat olduğundan ay n i­
hayetinde h e r halde A tina’ya avdet etmiş bulunacağını söyledi.
Enis.

Ziyaret Ekim 1931’de vukubuldu. Ziyaret sırasında iki m em leke­


tin dostane ilişkilerinin içtenliği h e r vesile ile belirm iştir.
M isafirlerin A tinada bulunduğu günlerde yeni A nlaşm alar ya­
pılm am ış sadece Venizelos’un A nkara) ya yaptığı ziyaretde im zalan­
mış bulunan vesikaların teati edilmesi ile yetiııilmişti.
A tina Elçiliğinin 5 Ekim 1931 tarih li telgrafında bu husus şöy­
le bildiriliyordu.
5.10.1931

Elariciye Vekâletine
Dostluk m uahedesile ticaret m uahedesi bu gün Baş Vekil İs­
m et Paşa Hz.leri Tevfik Rüştü Bey. ile M. Venizelos ve Mihalakolos
arasında teati edilmiştir. M üşarünileyhim ( Aid) ve (Sis) h a ra ­
belerini ziyaret ederek öğle yem eğini orada yiyeceklerdir. Öğleden
sonra Meclisi m ebusanda resm î iftitah a ve konsere gidilecektir. A k­
şam Elçiliğin ziyafeti suvaresi vardır.
Enis

A tina Elçiliğinin aşağıdaki telgrafı ise Y unan Protokolünce h a ­


zırlanan proğram m bir bölüm ünü h a tıra olarak ifade etm ektedir.
7.10.931

Hariciye Vekâletine
Bu g ü n sabahleyin bazı m üzeler ziyaret edilmiş ve öğle vakti
A tina belediyesinde yapılan resm i kabulde bulunulm uştur. îsm et
Paşa Hz.lerinin dairesinde infikâki esnasında h a z in in ve halk Tür-
kiyeye selâm larım ızı götürünüz diye bağırm ışlardır. Öğle taam ı M.
Venizelosun hanesinde yenilmiş ve saat 20’de Pire belediyesindeki
resm i kabulu m üteakip heyet vapura ralgip olarak saal 8.27'de h a re ­
ket eylemiştir.
Enis
269
A tina’da neşredilen m uhtelif gazete ve m ecm ualarda İsm et Pa­
şanın ziyareti heyecanla anlatılıyor ve Türk - Y unan dostluğu çeşitli
şekillerde övülüyordu.
İsm et Paşanın Y uııanistaııda karşılanışına d air 4 Ekim 1931 t a ­
rihli yazı ile 12 Ekim 1931 tarih li «Ergasia» isimli dergide çıkan
şu m akale günün önemini ve Y unan kam uoyunu yansıtm ası bakı­
m ından yeterli fikir verecektir.

İsmet Paşanın Yunanistanda Karşılanışı

A TİN A : 2 — (A.A.) İstikbale ail dünkü üçüncü bültenim izde


neşrettiğim iz telgrafın m abadidir.
Pire lim an Reisi ile hariciye nezareti şube m üdürlerinden bir
zat ve A tm adaki ikam etleri esnasında Türk vekilerinin m ih m an d ar­
lıklarına tayin edilmiş olan M. Caspalis ile M. Papadakis gemiye çık­
tıla r ve İsm et Paşa hazretlerde Tevfik R üştü beyfendiye ve refakat-
larındaki zevata beyanı hoşam edi ettiler. Türkiye’nin A tina sefiri
Enis beyle sefaret erkânı da v ap u ra gelerek İsmet Paşa hazretlerde
Tevfik Rüştü beyfendiyi selam lam ışlar ve hoşam edi beyan eylemiş­
lerdir. İskele Türkçe ve Rumca olarak «sefa geldiniz» cümlesi yazıl­
mış olan büyük bir arm a ile tezyin olunm uştu.
İsmet paşa hazretlerde Tevfik R üştü beyi k a ra d a M. Venizelos
de M. M ihalakopolos ve nazırlardan M. Papas, M. Yasonidis, M. Pa-
padatos ve M. M avrudis ve hariciye nazareti kâtibi um um isi M. Po~
lihronyadis, Pire belediye reisi ile belediye meclisi azası, m ülkî ve as­
kerî m em urları hoşam edi cüm lelerini taşıyan b ay rak ları ham il b ir
çok m ülteci heyetler karşılam ışlardır. 400 bahriye silahendazm dan
m ürekkep bir kıta selam resm ini ifa ediyor ve bu esnada m uzika
Türk, Y unan m arşlarını terennüm ediyordu. Asayiş ve intizam ın te­
m ini ve m uhafazasına m em ur zabıta kuvvetlerinin zorlukla zapte-
debidiği kesif bir halk kütlesi iskele önünde ve iskeleye m ücavir
caddelerde toplanm ış h araretle Türkiyeyi, M ustafa Kemal h azretle­
rini, îsm et Paşayı, Tevfik R üştü beyi alkışlıyor. Ve «Zito - Yaşasın»
deye bağırıyordu. M. Venizelos ile M. M ihalakolos ve diğer hüküm et
erkânı T ürk vekillerini karaya, ayak attıkların d a istikbal etm işlerdir.
M. Venizelos ile M. M ihalakopolos h a ra re t ve samimiyetle İs­
m et Paşa H azretlerde Tevfik R üştü beyin ellerini sıkmışlardı. Y unan
n azırları kendilerine ziyaretlerini gerek Y unan H üküm etinin ve ge­
rek Y unan m illetinin gayet büyük bir m em nuniyetle k arşılan m ak ta

270
olduğunu beyan ettiler. Türk vekilleri teşekkür ettiler ve Y unan mil­
let ve halkına Türk m illeti ve lıalkm m samim i selam larını getirm ek­
le b ah tiy ar olduklarını beyan ettiler. B ütün yüzlerde beşaşet teres-
süm etmişti.
Pire belediye reisi şehir ehalisi nam ına Türk vekillerine hoşa-
m edi beyan etti. Takdim m erasim i yapıldı, ve m üteakiben vekiller
A tinaya gitm ek üzre otomobillere bindiler. İlk arab ay a İsm et Paşa
H azretlerde M. Venizelos, İkinci a ra b ay a Tevfik R üştü beyle M. Mi-
halakopolos, üçüncü arab ay a İsm et Paşa H azretlerinin refikaları
hanım efendi ile M adam Venizolos, D ördüncü arab ay a Tevfik Rüştü
beyin refikaları ve kerim eleri hanım efendiler bindiler. Alay güzer­
gâh boyunda toplanan heyecan içindeki halkın Petit Palais oteline
k a d ar devam eden alkışları arasında A tinaya doğru yol alm ağa baş­
ladı.

TÜRK - YUNAN DOSTLUĞU

ATİNA : 11 — (A. A.) A tinada çıkan h aftalık Ergasia m ecm uası


Eleuthrios Venizelos im zasıyla şu m akaleyi neşretm iştir :
«Türk-Yunan dostluğunun bir sene zarfında katetm iş olduğu
yolu ölçmek istiyenler bu dostluğun ve b u ndan m ütevellit m esai iş­
tirak in in hakik aten sağlam esaslar üzerine bina edilmiş bulunduğu­
n u m üşahade edebilir. Esasen bütün Y unanistan halkını temsil ey­
lemesi tibarıyle A tina ahalisinin stadyom da tasvip ettikleri ve îsm et
Paşa ile Tevfik R üştü Beyin ikam etleri m üddeti esnasında nüm ayiş­
lerle izhar etikleri veçhile iki m em leket siyasî ricalinin eserleri olan
bu dostluğun em niyet veren m eyveleri herg ü n d aha ziyade büyü­
yerek ve daha fazla sem ereler vererek ilerliyecektir.»
M. Venizelos m akalesinde Türk-Y unan m ünasebetlerinin uzun
bir tarihçesini yaptıktan sonra Rum u n su ru n u n toprak fü tu h atı emel­
leri beslem esinin tem am en em peryalist bir siyaset olacağını ve bü­
yük bir m illet için bile tehlikelerle dolu olan böyle b ir emelin Y u­
n an istan gibi küçük bir m em leket için b ir fecaat teşkil edeceğini
kaydederek böyle bir siyaset takip edebilmemiz için haricî istikla­
limiz zincirlenecek, m ütem adiyen gergin bir şekilde bulunacaktı ve
Rum ekalliyetinin vaziyeti taham m ülü gayri kabil b ir h al alacak ­
tı. İstanbulR um ları da bu siyaset icabı ©tarak Y unan to p rak ların a
m ü racaat etm ekte gecikm iyecekti demektedir.

271
M. Venizelos m akalesine şöyle devam ediyor : «Takip edilecek
bu m üsam aha ve m ünaferet siyaseti o k a d ar bariz fecaatleri ihtiva
edecekti ki hiç bir kimse bu siyaseti m üdafaa m esuliyetini yüklene-
miyecekti. Diğer ta ra fta n m u tat olan sade ve norm al m ünasebetlerin
m uhafazası da vücudu elzem bulunan em niyet ve itim at havasını
yaratam ayacak ve bu hava ile m eşbu buluıım ıyan h er iki millete da­
hilî ihyalarını istihdaf eden eserlerini haricî endişeden azade kal-
m ıyacakları için barışam ıyacaklardı. T ürkler ve Y unanlıların b ir­
birlerine dostane el uzatm aları m esailerini teşrik etm eleri tarih te ilk
defa olarak vaki olmıyor. Bu iki millet m uhtelif tarihlerde itilaflar
icapmışlar ve h a tta ittifak lar aktetm işlerdir. Türk-Y unan dostluğu
zam an ile bütün sem erelerini verecek ve peyderpey halk kitleleri
içinde m ütekabil em niyet ve itim at hislerini ziyadeleştirecektir.
Istanbulun Rum ekalliyetiyle G arbî Trakyaıım Türk ekalliyeti v a­
tan d aşları oldukları m em leketlerin m addî ve m anevî m enfaat ve
a lak alarm a kuvvetle bağlı bulunduklarını gösterm ek suretiyle bu
dostluğun tarsinine m üsbet bir tarzd a hizm et edecektir. Diğer ta ­
ra fta n m übadeleye tabi tu tu la n sınıflar istikbalde Türkiyeye gitm ek
ve eski y urtlarını ziyaret etm ek im kânını bulacakları zam an Tür-
kiyede bulunan diğer R um lar gibi orada ikam et h ak k ın a olm adık­
ların ı unutm am alıdırlar. Ç ünkü bu ikam et hakkı ancak Lozan m ua­
hedesi mucibince Türkiye tarafından bahşedilecek hususî bir m ezu­
niyetle kabildir.»
Başvekil m akalesine şu suretle devam etm ektedir : «Esasen
Y unanistan için m uhaceret etmiş olan Rum ahalisinin Türkiyeye
avdet ve ikam ete m ezun olduklarına d air Türkiyeııin bahşedeceği
m üsaade k a d ar elim ve büyük bir felaket tasav v u r edemiyorum.
Ç ünkü cetlerinin kem iklerini m uhtevi bulunan to p rak lard a y aşa­
m ak için m uhacirlerin izhar edecekleri tabiî arzu o k a d a r m ühip bir
m uhaceret felaketi ihdas edecektir ki bu hal Y unanistanı iktisaden
ezecek ve B alkanlardaki siyasî vaziyetini tehlikeye düşürecektir.
Diğer cihetten m ütekabil itim adın devam lı inkişafının Türkiyeye
seyahat ve ikam et için şahsî m ezuniyetler verilebilm esi neticesine
varm esı da pek tabiidir. İsm et Paşa H azretleriyle Tevfik R üştü Bey-
fendi şereflerine verilen ziyafette kadehim i kaldırırken söylediğim
gibi Türk - Y unan m ünasebetlerindeki sık m esai iştirak ve irtib atı­
n ın istikbaldeki m esut sem ereleri o k a d ar büyük ve zengin olacak­
tır ki bu eseri m eydana getirm eye çalışmış ve yardım etmiş olanların
bile şimdiden bu azam et ve vüsati ih a ta edemiyeceklerine kaniim.
Ancak bu sem erelerin iktitafm ı tem in için onları m uayyen vakıfla­
rın d an evvel ve mevsimsiz bir zam anda öldürm eye ağraşm am alıyız.

272
Üiktiğimiz bu dostluk ağacının büyüm esini tem in için h er iki ta ra f­
ta n fasılasız bir surette ona ihtim am etmemiz lazım olduğu k ad ar
bu ağacın vereceği m eyveden de diğerinin z ararın a olarak yalnız
bir ta ra fın m en faatta olmasını istememekliğim iz de lazımdır. Her
iki m illetin m enfaati nam ına sem erelerin tezauf ve tezayüdüne gay­
re t etm ek en birinci m ecburiyetim iz olmalıdır.»
Türkiye Başvekili ve Hariciye Nazırı, A tina ziyaretlerinden, iki
ülke arasındaki dostluk bağlarının sağlam laştırılm ası ve uzun y ıl­
la r süren kanlı m ücadelenin bıraktığı acı h a tıra la rın silinmesi için
iki tarafça h a rc an a n çabaların tanığı olarak ve m üm kün olanın ger­
çekleştirilm iş bulunduğundan emin bir şekilde m em nuniyet hisleri
ile m em leketlerine dönmüşlerdi.
İsmet Paşa Y unanistandaıı ayrılırken Venizelos’a aşağıdaki
m esajını göndermişti.

Vekillerim izin Yunan vekillerine


gönderdikleri telgraflar

ATİNA : 7 — (A. A.) ism et Paşa Y unanistandan ayrıldıktan


sonra, Ege vap u ru n d an M. Venizelosa telsizle şu telgrafı gönder­
m iştir :
Gördüğüm, sevdiğim ve h ay ran kaldığım Y unanistanı terkeder-
ken, hakkım ızda gösterilen şaşaalı ve fevkalede m uhabbetli k ab u l­
den dolayı derin m innettarlığım ı te k ra r Zatialinize arzetm ekle en
hoş bir vazifeyi ifa eyleyorum. Bu kabulün canlı bir hatırasın ı taşı­
yacağım a itim at ediniz. Aziz Başvekilim ve dostum.
Güzel m em leketinizdeki ikam etim iz esnasında m azh ar oldu­
ğum uz sayısız sam im iyet delilleri karşısında duyduğum ta rif edil­
mez heyecanı kafi derecede anlatacak kelim eleri çok güçlükle b u ­
luyorum. M uhabbetin ferdlerden ziyade bundan b ir kaç gün evvel
size ve sizin delaletinizle aşil Y unan m illetine dostluk hislerini ve
en samimi tem ennilerini bildirdiğim Türk m illetine hitap eylediğini
biliyorum. Bu heya.canlı tezahürleri m ütekabilen takibinden asla

273
fariğ oİmıyacağımız m esut siyasetin en eyi bir tasvibini teşkil ey­
lediği telakkisindeyim.»
Tevfik Rüştü bey de M. M ihalakopolosa aşağıdaki telgrafı gön­
derm iştir :
«İsmet Paşanın M. Venizelosa hitabeden sözleri bizim m üttefik
hislerimizi izhar etm ekte ve dost ve m isafirperver m em leketin h ü ­
kümet m erkezinde ikam etim iz esnasında ne k ad ar b ah tiy ar olduğu­
m uzu bildirm ektedir. Bu vesiyle ile um um i vaziyet ve h er iki m em ­
leketi doğrudan doğruya ve dolayısıla alak ad ar eden m uhtelif m e­
seleler hakkında yaptığımız tetkikat noktai nazarlarım ızın tem am en
aynı olduğunu bir kerre daha m üşahade etmemize im kân verm iştir.
Bu noktai n azar ve hissiyat m utabakatının siyasî faaliyetim izde çok
büyük ehem m iyeti haiz bir teşci amili olacağını söylemek zaittir.
Eesasen çok itim atlı ve kabî olan m ünasebetim izin alelum um sulh
ve Türkiye ile Y unanistanın m ütekabil m enfaatleri lehine olarak da­
ha ziyade inkişafa m üsait olduğu k an aati samimiyesile Y unanis -
tanı terkediyorum.»
Türk devlet adam larının Atinayı ziyaretleri ile diğer hüküm et­
ler de pek tabii ki ilgilenmişlerdi.
Londra Büyükelçilimizin, bu husustaki bir yazısı dikkate de­
ğer.
T. C.
Londra BüyükElçiliği

Hariciye V ekâleti Celilesine

Efendim H azretleri,
7 Teşrinievel 1931 tarihli telgrafnam ei aciziye zeyildir :
Hariciye Daimî M üsteşarî Sir Robert V an sıttart ile bir M üka-
leme esnasında sözü Baş Vekil İsmet Paşa H azretlerinin A tina sey a ­
hatlerine intikal ettirerek fikrini anlam ak istedim. Sir Robert : «Seya­
h atin çok m uvaffakiyetli olduğunu h ab er aldım. Mazide birbirlerile
çarpışan Devletler hep böyle araların d a anlaşabilseler C hancellerie’
lerin dörtte üç meşguliyeti zail olurdu» dedi.

274
Berayı m alum at arz eder ve bilvesile teyidi ih tiram at eylerim,
efendim Hazretleri.
13 Teşrinievvel 1931

İki ülke devlet adam larının karşılıklı ziyaretleri beklenen sonucu


vermiş. Balkan Paktının gerçekleşmesi için gerekli temel h azır­
lanmıştı.
Türk - Y unan dostluğu Kıbrıs konusunun m illetlerarası alanda
bir ihtilâf haline geldiği günlere k ad ar sürm üştür.
TÜRKİYE - İTALYA İLİŞKİLERİ

Bilindiği gibi, 1911-12 h arbi ile Libya’yı O sm anlı İm paratorlu­


ğundan alan İtalya, Birinci Dünya H arbinin ilânını m üteakip bir se­
ne k ad ar tarafsız kalmış, 1915 de harbe girmişti.
Bilhassa denizaşırı koloniler ve kuzey hududundaki İtalyanların
barındıkları to p rak ları ele geçirm ek üzere harbe girm iş olan İtalya’­
nın istekleri harp sonunda tam am en sağlanam am ışsa da Sen der­
m en M uahedesi ile Trentin, Gorijia ve Trieste İtalya Krallığı ta ra ­
fından ilhak edilmişlerdir.
Faşist Partisini k u ra n Benito Mussolini 1922 de Romaya girerek
siyah göm leklerin eylemini desteklemiş, K rala kendisini Başvekil
tayin ettirm iş ve Faşist Partisi ile Devleti k ay n aştıran diktatörlük re ­
jim ini kurm uştu.
Faşist rejim inde İtalya’da iktidar, hüküm et şefi olan ve Büyük
Faşist Konseyine dayanan «Duce» nin elinde toplanıyordu. İtalya bu
devirde dinam ik bir dış politika takip etmişti.
Mussolini, genişleme ve yayılma politikasını, «Büyük İtalya,
Bizim Deniz, Akdeniz» gibi kavram ları İtalyan halkının zihinlerine
yerleştirm ekle başlatıyordu. Kendisi B aşbakan olanak 1923 te S e n a ­
to ’da verdiği bir nutukda «İtalya bir tek denizde ebediyen kapanıp
kalam az, bu deniz A driyatik olsa bile. A driyatikten başka Akdeniz
vardır.» şeklinde konuşm uştu. M ussolini’nin bu sözleri m illetlerara­
sı alanda geniş y ankılar uyandırm ıştı.
Özet olarak, Bu dönemde, İtalya Birinci D ünya Savaşından son­
ra Anadoluyu paylaşm ak isteyen devletler arasın d a yer alıyor. In­
giltere ile aram ızdaki Musul anlaşm azlığının güç günlerinde Musso­
lini’nin Aııadoluya asker çıkarm a niyetlerinden dahi sözediliyordu.
A rnavutluk politikası nedeni ile M ussolinin Y ugoslavlarla a ra ­
sı s,çıktı. Mussolini A rnavutluk politikasında başarılı olmuştu.
27 Kasım 1926 tarihinde A rnavutlukla bir Dostluk ve G üverlik P a k ­
tı imzaladı. Bu ilişkiyi 22 Kasım 1927 de, Y ugoslavya’nın Fransa ile

276
o günlerde im zalam ış bulunduğu Dostluk ve İttifak A ndlaşm asm a
karşılık olm ak üzere im zalanan T irana A ndlaşm ası izlemişti. Bu ge­
lişm elerden sonra A hm et Zogo 1928’de krallığını ilân ediyordu.
A rnavutluk İtalya m ünasebetlerindeki bu gelişm eler Türk k a ­
m u oyunca duyarlıkla izlenmişti.
Moskova B. Elçiliğimizden alm an 4 A ralık 1926 tarih li aşağıda­
ki telgrafta bu durum şöyle belirtilm ektedir.
«Hariciye V ekâletine
İtalya ile A rnavutluk arasında bir dostluk ve hakem m u ah e­
desi imzaladığı, bu m uahedenin A rnavutluğun tam am iyeti mülkiye-
sini tasdike ait bir m addesi de olduğu ve Türkiye efkârı um um iyesin-
do İtalya aleyhinde hasıl olan tesirin de yavaş yavaş zail olacağını
üm it ettiğini İtalya Sefiri söyledi. A rnavutlukla yapılan m uahede­
nin bir him aye m uahedesi şekline iltibas etm esi m elhuzdur.
Moskova, 4 kanunuevvel 926
Zekâi»

Musul m eselesinin sonuçlanm ası, batılı devletlerle anamızdaki


anlaşm azlıkların teker teker çözümlenme yoluna, bağlandığı bir düze­
ye varılm ası nedeniyle dış itibarım ızın gelişme yönüne girm esi, di­
ğer yarıdan Fiume konusu ve A rnavutlukla gütüğü politika neden­
leri ile fta lfa m n Yugoslavya ile geçinememesi, b u n lara ilâveten
Y anya şehrinde vukubulaıı bir diplom atik olayın (Y unanistan-A rna­
vutluk hududunu düzenlem ek üzere k u ru lan b ir m illetlerarası k o ­
m isyonda görevli İtalyan gözlemcisinin öldürülm esi olayı) Yunanis-
taııla İtalya arasında m evcut gerginliği d aha da arttırm ış olması,
İtalyan yöneticilerini bu bölgede düşünceye sevkediyordu. Bu neden­
le İtalyanm Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirm esinde ve yeni­
den düzenlem esinde y a ra r vardı. Türkiye de bir b atı devleti olan
İtalya ile ilişkilerini bir yeni çizgiye taşım ak ta fayda görüyordu. Yu­
k arıda sayılan görüşlerin ışığında, 1927 yılında M ussolini ile T.R. A ras
M ilano’da görüştüler.
Bu arada, Sovyetlerin daha önce aktohııjan ticaret ve güm rük
m ukavelelerinden başlam ak üzere İtalya ile ilişkilerini geliştirm ekte

277
olduğu bilinm ektedir. H atta gerektiği takdirde Sovyetlerin İtalya le­
hine ödün verebileceğine dair söylentiler dahi dolaşm aktadır.

Moskova Büyükelçiliğimizin bir iş’arı üzerine Dışişlerinden ya­


zılan 4 Aralık 1927 tarihli yazıda bu konuda Başvekâlete şu bilgi
veriliyordu.

«Başvekâlet Celilesine
Sabık Moskova Büyükelçisi Zekâi Beyefendi kendisini ziyaret
eden Sovyet Hariciye Komiseri Çiçerin’e, İtalya tarafın d an Türkiye-
ye bir tecavüz vukuunda Sovyetlerin b itaraf kalacağı hakkında İta l­
yan Sefirine söylediği sözün sıhhatli olup olmadığını kendisinden
sorm uş ve m um aileyh cevaben böyle bir şeyin aslı ve esası olmadığını
ve Türkiye-Sovyet H üküm etlerinin arasını açm ak m aksadı ile İtal­
ya Sefirinin bunu uydurm uş olacağını ve h er halde garp devletleri
ile ne -türlü anlaşm a ve kom binezonla da olsa b u n ların m em leketle­
rim iz arasında samimi teşanüdü sarsm ayacağını beyan ettiği Zekâi
Bey tarafın d an iş’a r kılınmış olm akla arzı m alûm at olunur efendim
Hazretleri.»

İtalya gözden kaçm ayan çabalar ile, önce Türkiye ve Yunanis-


tanı, sonra B ulgaristam bir aray a toplam ak yoluyla Doğu Akdeniz-
de bir ittifak sistemi m eydana getirm ek istemişti. A vusturya, M acaris­
tan ve B ulgaristan gibi revizyonist devletlerlede iyi ilişkiler k u r­
m ak eğilimini hissettiriyordu. F ransa ile ilişkileri ise iyi sayıla­
mazdı

Fransa İ falyanın Akdeniz ve B alkanlardaki davranışlarını beğen­


miyordu. İtalya’yı A lm anya’ya yakın bir denge öğesi olarak gö­
rüyordu.
Mussolini Türkiye ile Y unanistan arasında bir anlaşm a düzlemi
b u lu n arak bir üçlü anlaşm anın gerçekleşm esini arzu ettiği halde
Türk Y unan uzlaşm ası daha sonraki bir tarih te m üm kün olabildiğin­
den bu kere, A ras’m Roma’ya gelerek Mussolini ile görüşm eler y a p ­
m ası ile yetinildi. Bu görüşm eler sonucunda 30 Mayıs 1928 tarihinde
Tarafsızlık, Uzlaşma ve Adli Tesviye A ndlaşm ası imzalandı.

278
No : 19 - Türkiye ile İtalya arasında Eom a’da akit ve im za edilmiş
olan Bitaraflık, Uzlaşm a ve Adlî Tesviye M ualıedenam esinin tasdiki
kakında Kanun

29 Teşrinisani 1928
(Resmî Gazete ile neşir ve ilânı 13 K ânunuevvel : 1928-Sayı : 1065)
K anun No : 1364
K anun lâyihasının tevdii tarih i : 17 Teşrinisani 1928
M üzakere tarihi : 29 Teşrinisani 1928
Madde 1 — İtalya Hüküm etiyle Rom a’da 30 Mayıs 1928 ta rih in ­
de imza edilmiş olan Bitaraflık, Uzlaşma ve Adlî Tesviye M uahede-
nam esi tasdik edilmiştir.
M adde 2 — İşbu K anun tarihi neşrinden m uteberdir.
M adde 3 — İşbu K anunun icrasına Hariciye Vekili m em ur­
dur.

Türkiye C um huriyeti ile İtalya K raliyeti beyninde M ünakit


Bitaraflık, Uzlaşma ve Adlî Tesviye M uahedenam esi
M ukaddeme
Türkiye R eisicum huru Hz. ile Haşmetlû İtaly a Kralı Hz. iki
m em leket arasında m evcut revabıtı dc-stanenin tahkim i arzusiyle m ü
tehassis olm ak ve sulhu um um iyi m uhafazaya yardım etm ek gaye­
siyle bir bitaraflık, uzlaşm a ve adlî tesviye m uahedesi akdine k a ra r
verm işler ve bu m aksatla m u rahhasları olarak :
Türkiye R eisicum huru Hz;
Haşm etlû İtalya Kralı Hz. nezdinde Büyük Elçisi Suat Bf. yi
ve Haşmetlû İtalya Kıralı Hz.
Reisi Hüküm et, Başvekil ve Hariciye Nazırı Mösyö Benito Mus-
solini C enaplarını tayin etm işler ve m üşarileyhiıı usulüne m uvafık
bulunan salâhiyetnam elerini tetkik ettikten sonra atideki hüküm le­
ri kararlaştırm ışlardır.

MADDE 1,
Tarafeyni Âkıdeyn, tarafeynden biri aleyhine m üteveccih hiç
bir itilâfı, siyasi veya iktisadiye ve hiç bir tertibe dâhil olm am ağı
ta ah h ü t ederler.

279
MADDE 2.
Tarafeyni Âliyeyni Âkıdeyndeıı biri vaziyeti m uslihanesine
rağm en bir veya m üteaddit diğer devletler tarafın d an duçarı teca­
vüz olduğu takdirde diğer ta ra f ihtilâfın b ü tü n devam ı m üddetince
bitaraflığı m uhafaz edecektir.

MADDE 3.
Tarafeyni Âliyeyni Âkıdeyn a ra ların d a zu h u r edipte norm al
diplomasi tarikiyle halli m üm kün olm ıyacak h er nevi ihtilâf atı bir
uzlaşm a usul’üne tabi tutm ağı m üteahhittirler. Uzlaşma usulünün
adem i m uvaffakiyeti halinde bir adlî tesviyeye m ü ra c aa t olunacak­
tır. M erbut Protokol Uzlaşma, Adlî tesviye usulünü vazeder.
Bu m adde Tarafeyni Âliyeyni Âkideyn beyninde m e r’i m uahe-
d at mucibince tarafeynden birinin salâhiyetine dahil olan rnesaild-
de tatbik olunmaz. Mezkûr m adde hu kuku düvel ah kâm ına tevfi­
k an hukuku hakim iyete taallûk eden m esailde dahi kezalik tatb ik
edilmez. Her hangi bir m eselenin hukuku hakim iyete taallûk ettiği
Tarafeyni Âliyeyni Âkideynden birinin bunu ta h rire n beyan etm e­
siyle tasbit olunur. M erbut Protokoldaki bilcümle m addelere n aza­
ra n uzlaşm a ve hakem e havale olunacak bir m eselenin evvel em ir­
de bu m adde ahkâm iyle kabili telif olması şarttır. Hakem hükm ünü
hukuku düvel prensiplerine tevfikan verecektir.
MADDE 4.
İşbu m uahedenin gerek tefsirinde ve gerek tatbikinde tehaddüs
edebilecek ihtilâf at doğrudan doğruya sadece talep ile, beynelm i­
lel La Haye Divanı A daletine havale olunacaktır.
MADDE 5.
İşbu m uahede m üm kün olduğu k a d ar en kısa m üddet zarfında
tasdik olunacak, Rom a’da icra edilecek olan tasdiknam elerin teatisini
m üteakip derhal mevkii m e r’iyete girecektir. İşbu m uahedenin
müddeti, teati tarihinden itibaren beş sene olacak ve m üddetin h i­
tam ından altı ay evel m efsuhiyeti bildirilm ediği takdirde b ir beş se­
nelik m üddet için m er’i kalacaktır.
İşbu m uahede 30 Mayıs 1928 tarihinde h er ikisi de m uteber ol­
m ak üzere iki nüsha olarak Rom a’da tanzim edilmiş olup her biri
vazilüim za devletlerden birine tevdi edilecektir.
İki ta ra f m urahhasları, ifadelerini tasdik zım nında işbu m ua­
hedeyi imza etm işler ve m ühürlem işlerdir.
280
Protokol

MADDE 1.
Âkid ta ra fla r beş âzadan m ürekkep bir Daimi Uzlaşm a Komis­
yonu tesis edeceklerdir. Tarafeynden h er birisi âzalıklardan birine
diledikleri zatı tâyin ve m ütebaki üç âzayı bilm uvafaka intihap ve
nasp edeceklerdir. İşbu üç azanın tarafeynin tebaasından veya ta ­
rafeyn m em leketlerinde ikam etgâh sahibi olm aları veya hizm etle­
rinde m üstahdem bulunm aları caiz değildir. Tarafeyn bu üç âza me-
y anm dan birisini bilm uvafaka reis tâyin edeceklerdir. Derdesti rü-
yet bir mesele bulunm adıkça tarafeynden h er birisi kendisinin tâ ­
yin etmiş olduğu âzayı azil ve yerine başkasını tâyin edebilecektir.
Keza m üştereken tâyin edilen üç âzadan h er birisinin devam ı m e­
m uriyetine rızası kalm adığını âkideynden her birisi beyan edebile­
cek ve şu takdirde m em uriyeti hitam bulan âzalarm yerine bilâ te­
h ir diğerlerini tâyin etm ek lâzım gelecektir. Â zalarm tebdili, tây in ­
leri için cereyan eden usul dairesinde vukubulacaktır.
Bir m eselenin tetkikinin hini cereyanında, Tarafeynin m uvafa­
katiyle tâyin edilmiş olan âzalar, Tarafeyni Âkiyence m ütesaviyen
tesviyesi icap eden bir tazm inat alacaklardır. Tarafeynin h er biri
canibinden tâyin edilmiş âzanm alacağı tazm inata gelince bu taz­
m inatı onu tâyin eden ta ra f tâyin ve tesviye edecektir.
Komisyonun m asarifi um umiyesi dahi m ütesaviyen Tarafeyni
Âkideyne terettüp edecektir.
Komisyon işbu Protokolün bilcümle netayiciyle bir cüzü m ü­
tem m im ini teşkil ettiği uzlaşm a ve adlî tesviye m uahedesine ait ta s­
diknam elerin teatisinden itibaren altı ay zarfında teşkil edilecek ve
reis tarafın d an tâyin edilen m ahalde içtim a edecektir.
Tasdiknam elerin teatisinden itibaren altı ay zarfında ve m e­
sele âza tebdilinden ibaret ise m em uriyetin inhilâli tarihinden itiba­
ren üç ay zarfında, m üştereken tâyini icap eden âzalarm intihabı
henüz yapılm am ış ise bu tâyinler beynelmilel ihtilâfların m usliha­
ne halline ait 18 Teşrinievvel 1907 tarihli La Haye M uahedesinin 45
inci m addesi mucibince icra olunacaktır.

MADDE 2.
Aksine bir sarah a t bulunm adığı halde uzlaşm a m uam elâtı
beynelmilel ihtilâfların m uslihane halline d air 18 Teşrinievel 1907
tarihli La Haye M uahedesine tevfikan cereyan edecektir.

281
MADDE 3.

Tarafeyni  kideynden h er hangi birisi Uzlaşma Kom isyonuna


m ünferiden m ü racaat edebilecek ve bu m ü racaatı Komisyon Reisine
ve aynı zam anda diğer ta ra fa bildirm eğe m ecbur olacaktır. Şu k a ­
d ar varki reisin ve âzadan ikisinin m uvafakati takdirinde Komisyon
resen de tavassutunu teklif edebilecektir. Âkit T araflar Komisyonu­
n un m esaisini her suretle ve h er noktada teshil etmeyi ve hassaten
bu Komisyonu, şahitlerin ve Tarafeynin celbi ve m ahallinde yapılan
tah k ik at m addelerinde kendilerinin en yüksek m akam atı adliyele-
rinin derecesinde sahibi salahiyet kılm ak için m evzuatı kanuniyeleri
dairesinde bütün gayretlerini sarf etmeği ta ah h ü t ederler.

MADDE 4.
Uzlaşma Komisyonu kendisine arzedilen b ütün mesaili husu-
siyeyi tetkik ve ihtilâfın hallini teshil edecek şekilde mesaili vakıayı
tenvir eden hususî raporda tetkikatı neticesini zikretm eye m ecbur
olacaktır.
Komisyon raporunda dâvanın ihtilâfı teşkil eden noktalarını taş­
ıllı edecek ve fezlekesine T arafeyn arasın d a bir ihtilâfı tem in etmi-
ye yarayacak vesaya ilâve edecektir.
Rapor ihtilâfın Komisyona arzedildiği günden itibaren altı ay
zarfında ihzar ve takdim edilecektir; m eğer ki Âkit T araflar bu m üh­
letin tem dit veya tenkisini k ararlaştırm ış bulunsunlar. Rapor üç n ü s­
ha olarak tanzim edilecek ve ikisi Tarafeyni Âkideyne verilip üçün-
cüsü Komisyonun Hazinei Evrakından m ahfuz kalacaktır. Komis­
yon vesayasm m kabul veya reddi hususunda Tarafeynin bir k a ra r
ittihaz etm eleri için bir m üddet tâyin edeceği gibi uzlaşm a m uam e­
lesinin bir netice verm ediği anlaşılm ası üzerine T arafeynin tariki
kazaya m üracaatları için dahi bir m ühlet tâyin edecektir. Bu m ü h ­
letlerin birincisinin m ecm uu altı ayı ve İkincisi üç ayı tecavüz ede-
miyecektir. Komisyonun raporu ne m esaili vakıanın tesbiti ve ne
de k ararlaştırdığı hukuki m addeler noktasında lâzım ülicra ve k a t’i
bir hüküm m ahiyetinde olmayacaktır.

MADDE 5.
Tarafeyn Uzlaşma Komisyonunu ve sayasını ka/bul etmediği
takdirde Tarafeynden h er birisi Komisyon tarafın d an tâyin edilen
m üddet zarfında ihtilâfın beynelmilel A dalet M ahkemei Daimesine
arz edilmesi talep edilebilecektir. Şu k ad ar varki melikeme ihtilâfın

282
hukuki m ahiyette olduğunu tad ir ve kabul etmezse Tarafeyni Âki-
deyıı ihtilâfı hakkaniyet dairesinde hal ve fesletmeyi deruhde eder­
ler.

MADDE 6.
Tarafeyni Âkideyn herhangi bir ihtilâfı, beynelmilel ihtilâfla­
rın m uslihane tesviyesine dair 18 Teşrinievvel 1907 tarihli m ukave­
lenin 55 inci ve d aha sonraki m addelerine veya araların d a m ünâ-
kit herhangi diğer bir itilâfa tevfikan teşkil edilmiş bir hakem m ah­
kemesine tevdi etm ek üzere ittifak edebileceklerdir.

MADDE 7.
Tarafeyni Âkideyn Beynelmilel Adalet Divanının nizam nam ei
esasisi ile nizam nam elerine itibaen ihtilâfın m evzuunu, m ahkem e­
ye verilecek selâhiyeti m ahsusayı ve Tarafeyn arasında k a ra rla şa ­
cak herhangi diğer şeraiti tesbit için bir tahkim nam e tanzim ede­
ceklerdir.
Bu tahkim nam e Tarafeyni Âkideyn H üküm etleri arasında te­
ati edilecek no talarla kararlaştırılacak ve h er noktası Adalet M ah­
kem esinin tefsirine tabi olacaktır.
Eğer bu tahkim nam e Tarafeynden birisinin tariki kazaya te­
vessü edilmesi hakkm daki talebi ahzettiği günden itibaren üç ay
zarfında henüz tanzim edilmemiş ise Tarafeynden herhangi birisi
sadece bir istida ile meseleyi Adalet D ivanına arzedebilecektir.

MADDE 8.
Beynelmilel A dalet Divanı tarafın d an istar edilen hüküm Ta­
rafeyni Âkideynce hüsnüniyetle tatbik olunacaktır. Uzlaşma m ua­
m elâtının veya m ahkem enin esııayi cereyanında Tarafeyni Âkideyn
Uzlaşma m uam elâtının veya m ahkem enin esnayi cereyanında T ara­
feyni Âkideyn Uzlaşma Komisyonunun teklifatm m kabulüne veya
hükm ün tatbikine sui tesir edecek m ahiyette herhangi bir tedbir
ittihazından ferag at etmeği ta ah h ü t ederler.

MADDE 9.
B itaraflık ve Uzlaşma ve Adlî Tesviye M uahedesi inkizası an ın ­
da bir uzlaşm a ve tesviyei adliye hususu muallûk bulunduğu ta k ­
dirde mezkur husus işbu Protokol veya Tarafeyni Âkideynin onun

283
yerine ikâm e edecekleri herhangi bir m ukavelenam e ahkâm ı dai­
resinde cereyanını takip edecektir.
Roma’da 30 Mayıs 1928 tarihinde iki nüsha olarak tanzim olun­
m uştur.
Türk - İtalyan A ndlaşm asının değerlendirilm esi ve Moskova-
daki izlenim ler hakkında Moskova M aslahatgüzarım ızdan alm an
20 H aziran 1928 tarihli aşağıdaki yazı ilginçtir.
«Beynelmilel vaziyetteki vaham ete iştirak ettik. Bu gerginlik
Y unanistan’da cereyan eden ve haddizatında az ehem m iyetli olan
bir vakıa ile büsbütün kendini gösterm iştir. Y unanistan’ın eski dik­
tatörü Venizelos yeniden ibrazı faaliyete başladı. Venizelos’un h a ­
yatı siyasiyeye avdeti Y unanistanda kabine bu h ran ı tevlid etti. Fa­
k at b u h ran hem en izale olundu. Venizelos’un bu gayrı m untazır
siyaset ham lesi esbabını anlam ak için Y u n an istan ’ın siyaseti h â ri­
ciyesini tahlil lâzımdır.
Son günlerde Roma, A tina ve A nkara b ahri sefit m isakı h a k ­
kında m ü zakeratta bulunuyorlardı. Bu m isak üç adem i tecavüz ve
b itaraflık m uahedesini ihtiva edecektir.
İtalya - Y unanistan - Türkiye - İtalya ve Türkiye - Y unanistan.
İtalya evelâ Türkiye - İtalya m uahedesinin akdini Türkiye - Y una­
nistan m uahedesine tehalük etti. Böyle bir ittifakı müsellesi İtaly an ­
ların B alkanlarda ve Bahrisefidin şarki kısm ındaki mevkiini ehem ­
miyetli surette tahkim e hizmet ettiği gibi binnetice A vrupayı m er­
kezide F ransa aleyhindeki siyasi toplanm ayı da takviye edecektir.
F ransa siyaseti akim kaldı. Venizelos mevkii ik tid ara gelemedi.
Şüphesizdir ki Türkiye - İtalya m uahedesinin tesrii imzası İtalya -
Y unanistan ve İtalya - Türkiye m uahedelerini akam ete u ğ ratm ay a
çalışan F ransa siyaseti teşebbüslerine karşı b ir cevaptır.
31 M ayısta imza edilen Türkiye - İtalya m uahedesi bilâşek bü­
yük bir ehem m iyeti haizdir. Bu m uahedenin ihzarında Türkiyeyi
daim a m üdafaa vaziyetinde bulunduran ahvali nazarı dikkate al­
m ak icap eder. Türkiye - Y unan harbinden sonra İngiliz em perya­
lizmi, Mazlum m illetlerde beliren milli hareketlere karşı m ücadele­
sinde h er şeyden evvel genç Türkiye C um huriyetine bir darbe in ­
dirmeye teem il ediyordu. İngiliz siyaseti Türkiyeyi inkısam a u ğ ra ­
ta ra k şarkın m azlum m illetleri nazarın d a mevkiini tehlikeli gös­
term eye sai bulunuyordu. Genç Türkiye C um huriyetinin tah rib i İn­
giliz Em peryalizmi tarafın d an h alask ar harekete karşı tertip olu­
n an tecavüz plânının bir kısm ından başka bir şey değildir. Bu hak-

284
ada vusul için İngiliz emperyalizmi Versay m uahedesinin k aly ay a
tem in ettiği f ev aidin azlığından m üşteki bulunan İtalyan burjuva­
zisindeki adem i m em nuniyetinden istifa etmeye gayret ediyordu.
M üteveffa Lort Gürzon Türkiye’ye karşı m ütecaviz teşebbüslere İta-
y a’yı teşci ediyor ve kendisine Adaliye’yi tavizaıı olarak vadediyor-
du. Son zam anlara k ad ar Faşist İtaly a’nın Türkiye’ye siyaseti bu
fikre istinat ediyordu. Bu suretle genç Türkiye, daim a sulhu ihlâl
edebilecek ve binnetice başlam ış bulunduğu İslâhat ve teceddüt h a ­
reketlerine m ani olacak üç m ütecaviz devlet, «İngiltere, İtalya, Yu­
nanistan» karşısında bulunuyordu. Bu daim i tehdit Türkiye’ye ikti­
sadi m illisinin tesrii inkişâfı için zarurî olan ecnebi istikrazları ih­
tim allerini güçleştiriyordu, Dünya kredi alem i ve bilhassa Amerika
Türkiye’nin vaziyeti siyasiyei hâriciyesindeki adem i istik rar ve k a ­
tiyeti n azarı dikkate alarak Türkiye İktisadî millisini vasi m ikyasta
finanse etm ekten im tina ediyordu. Bundan dolayı Türkiye siyaseti
hâriciyesi tabii olarak m ünasebatı hâriciyesini İslaha kail bulunu­
yordu. Rusya ile şimal h u d u tları emniyeti meselesi iki hüküm et a r a ­
sında çoktan beri hal ve tesviye edilmiş olduğundan Türkiye bu ci­
hette her tü rlü ih tilâtat endişesinden m asun bulunuyordu. Türkiye
garp cihetinden de iktisadiyatını ciddi surette tesise hadim bir s u ­
reti tesviyenin istihsaline çalışıyordu.
M esrudat A n k ara’ya n azaran Türkiye-İtalya Muahedesi, İtalya
siyaset hâriciyesi tem ayülatı m ahsusası b e rta ra f edilirse, Türkiye dip­
lomasisi tarafın d an kazanılm ış m ühim bir m uzafferiyet addedilme-
lidir. Bahusus Lozan M uahedenam esinin güm rükler hakkm daki ta h ­
didatının 1929 senesinde hitam a ereceği nazarı dikkate alınırsa, îtal-
yayı bu m uahedeyi im zaya m ecbur eden esbaba gelince, Fransa-İn-
giltere İtilâfını isbat eden son vakayiden dolayı yeni bir taksim i a ra ­
zi için İtaly a’nın üm it edebilecek bir halde olduğunu ta h a ttu ra t da
lâzımdır. Diğer cihetten A m erika’nın vaziyeti de böyle nufus m inta-
k aları taksim ini üm it ettirm eye m üsait değildir. İtalya siyaseti bu a h ­
vali ve İtalya ticareti hâriciyesi için Türkiye’nin m üstesna b ir m arşe
teşkil ettiğini n azarı itibare alarak Türkiye-İtalya m ünasebatm ı ta n ­
zim ve tesviyeye k a ra r verm iştir.
Sovyet M atbuatı Türkiye-İtalya M uahedesini Sovyet - Türkiye
m ünasebatı ııoktai nazarından tetkik etmiş ve Sovyet efkârı umu-
miyesinin; işbu m uahedenin aktiııde, Türk diplomasisinin Anti Sov-
yetik teşebbüsatı istihdaf eden hiç bir m azhariyeti olmadığını gör­
m ekte bulunduğunu vazihan beyan etmişti.
.
Aynı zam anda Sovyet m atbuatı, İtalya siyaseti hâriciyesinde mev­
cut antisovyetik avam ilin tesirile bazı ahvalde, böyle bir m uahede­

285
den Sovyetler aleyhine istifade edilmek istenebileceği ihtim alini k a ­
yıt etmiş idi.
Sovyet m atbuatı, bu gibi avakıbı m uhtem elinin Türkiye diplom a­
sisinin bazı antisovyetik te rtib ata sürüklenm ek ihtim alinden kendisini
vakit ve zam anında tahaffuz ettirecek teyakkuz ve basiret ibraz et­
mesini m üstelzim bulunduğunu yazmıştı.
20 H aziran 1928
Moskova M aslahatgüzarı»

Türkiye Y unanistan ile Ahali Değişimi m eselesinden doğan


anlaşm azlıklarını 1930 yılında halledebilm işti. Bu aııdlaşm anm
yapılm asında İtalyan m yapıcı rolü olm uştur. Ancak Türk - İtalyan
ilişkileri fazışm in doğu Akdeniz politikası karşısında, arzu edilir bir
şekilde sürdürülem em iştir. H atta Türkiye’nin kurulm asında başlıca
rol oynadığı B alkan A ntantı İtaly a’nın B alkanlardaki karıştırıcı fa a ­
liyetlerine karşılık olarak teşekkül ediyor, 1937 yılında Türkiye ve
doğu kom şularıyla yapılan Sadabat Paktı da aynı şekilde İtalyan
tehlikesini gözönünde bulunduruyordu.

286
TÜRKİYE - MİLLETLER CEMİYETİ İLİŞKİLERİ

Türkiye Briand - Kellog M isakmı im zalam ak ve silahsızlanm a


konferansı çalışm alarına katılm ak gibi bazı M illetlerarası faaliyet­
lerde bulunm uştu, am a henüz M illetler Cemiyetine girmemişti.
Cemiyet 1. Dünya Savaşı galiplerince kurulm uş olmakla, bu
savaşın m ağlupları teşkilâta asli üye olrak girememişlerdi. A n­
cak, 1930 la ra gelindiğinde, siyasî olayların niteliğindeki süratli de­
ğişiklikler m ağtup devletlerin de sırası geldikçe Teşkilâta alınm asını
zorunlu kılm akta idi.
Türkiye’nin Cemiyete alınm ası zam an zam an söz konusu edil­
diği halde, giriş tarihim izin bir süre ertelenm esi tarafım ızdan daha
uygun görülm ekteydi. Bu ağır alışta ilk u n su r biraz hissi bir görü­
nüm e dayanır. H atırlanacağı üzere, Musul meselesinde büyük u ğ ra ­
şılara, kazandığım ız siyasî ve askerî b aşarılara rağm en karşım ızda
bulunan İngiltere’nin anlaşm az tutum u sonucunda bu mesele Mil­
letler Cemiyetine getirilmişti. İngiltere’nin Cemiyetin k u ru cu ların ­
dan olması ve Cemiyetteki siyasî ağırlığı dolayısiyle Musul hakkında,
elde ettiği k a ra rın kam u oyumuzu fazlasıyle rencide etmiş olduğuna,
Musul bölüm ünde tem as edilmişti. Bu nedenle Musul meselesinin bir
hal yoluna girm esine rağm en kam uoyu M illetler Cemiyetine üye
olunm ası için henüz hazır değildi.
Diğer ta ra fta n komşumuz Sovyetler Birliği henüz Batılı Dev­
letlere ve bilhassa Ingiltere ile ilişkilerini Milletler Cemiyetine gire­
bilecek k ad ar elverişli bir düzeye getirememişti. Sovyetler birçok
konularda Ingiltere ile anlaşm azlık halindeydi. İngiltere bizi Sovyet-
lerden uzaklaştırm ak am acıyla ve Musul sonucunun bıraktığı olum­
suz izlenim lerin izlerinin de yavaş yavaş dağılm akta olduğu kanısın
dan hareketle bizi M illetler Cemiyetine çekmeğe çalışıyordu.
Sovyetlerin ise ötedenberi, Batılı Devletlerle ilişkilerimizi n o r­
m al bir düzeye getirm em izden ve bilhassa daha sonraki bir tarih te
Cemiyet A kvam a üyeliğimizin söz konusu olabilmesi im kânının
doğm asından hoşlanm am aları devam etm ekte idi. B aşlangıçta her

287
ne k a d ar bazı Batılı Devletlerle bağlarım ızı geliştirm em izde Slovyet­
ler faydalı olm uşlarsa da bunu h er zam an arzu etmemişlerdi. Bu
hal, kendileriyle dostane ilişkilerimize zam anla bir soğukluk gi­
rebileceği veya B atıklarla aram ızdaki meseleleri hallettikçe daha
fazla davranış özgürlüğü olanakları bulacağım ız düşüncesinden
m ülhem olarak, M illetler Cemiyetine katılm am ızdan önceki yıllarda
gözlenebiliyordu.
Ayrıca ve daha önemli olarak Sovyetler, Doğu politikasında
İngiltere ile daim a tartışm a halinde bulunm akta iken bu kere bu
devletin etkin olduğu bir Teşkilâta girm eği önceleri hiç arzu et­
m edikleri gibi kom şularının da kendileri gibi h arek et etm elerini
istemişlerdi.
Sovyet diplom atları m uhtelif fırsatlard an ya A rla n a ra k m u h ­
telif m em leketlerdeki temsilcilerimize konu ile ilgili görüşlerini ilet­
m işler ve niyetlerim izi anlam ak gayesiyle sondajlar yapm ışlardı.
Slokholm M aslahatgüzarım ızdan alınan 3 Kasım 1926 tarihli
telgrafta bu hususla ilgili ifadeler yer alm aktadır.
Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyefendi H azretlerine
Vekil Beyefendi H azretleri bundan bir h afta m ukaddem Stok-
liolm gazetelerinden biri Berlin’den aldığı m alûm ata istinaden Za-
tialiyi Vekâleti Penahileri ile Sovyet Sefiri arasında hayli zam andan
beri cereyan etm ekte olan m üzakeratm akam ete duçar olduğunu,
H üküm eti C um huriyetim izin bir ittih at akdi zım nında Sovyet H ü­
kümeti tarafın d an vaki olan teklifin sureti katiyede reddedildiğini
ve M oskova’da Türkiye’nin İngiltere ve F ran sa’ya tak arrib in d en ve
A lm anya’nın eserine iktifaen Cemiyeti A kvam a dahil olacağından
endişe edildiğini ve h a tta endişeyi vaki badel h ak ik at olduğu ta k ­
dirde bitaraflık m uahedesinin tadili m evzuubahis olacağını ve b u ­
n a binaen Sovyet Hüküm etinin daha iki sene cemiyeti akvam a da­
hil Gİmamakhlığımız için Zatı Devletleri nezdinde teşebbüsatta bu ­
lunm ağa k a ra r verm iş olduğunu yazmıştı.
Dün kendisine m ülaki olduğum Rus sefiri F ransa M atbuatının
son zam anlarda gelişigüzel Türkiye aleyhine n eşriy atta bulunm a­
sının esbabını anlayam adığından ve bu halin bundan iki üç ay m u­
kaddem Türkiye’nin Cemiyeti A kvam a ithali için Fransa ve İngil­
tere tarafın d an vaki olan teşvikat ile kabili telif olm adığından b a ­
hisle Cemiyeti A kvam a girm ek hususundaki arzu n u n ne gibi bir
sayık ile birdenbire A nkara ricalinde m eşhut olduğunu gayet ma-
hirane bir surette istifsar etti.

288
Türkiye’nin cemiyeti akvam a dahil olmak arzusunda bulun­
duğunu, yalnız ecnebi gazetelerinde görm üş olduğum u ve bu bapta
Hükümeti M atbuam dan hiç bir m alûm at alm am aklığım neşriyatı
vakianm Bern Sefirimiz Cemiyeti Akvam m üzakeratını yakm en ta ­
kip için Cenevreye gidip gelmekte olm asından ileri geldiği fikrinde
bulunduğum u ve şimdiye k ad ar fenalıktan başka mevcudiyetinde a
hiç bir fayda görmemiş olduğumuz bir müesseseye duhul için ricali
Hükümetimizde sam im i bir arzunun vücut bulmuş olm asına ihtim al
verem ediğim i söyliyerek hakikat İmlin ne merkezde bulunduğuna
vakıf olmadığım cihetle - m ükâlem eyi başka bir zemine intikal et­
tirdim.
Ahvali um um iyeye dair görüştükten sonra Sefiri m um aileyh
İran ile olan m ünasebatım ız hakkında m alûm atım olup olmadığını
ve ahiren Stokholm Sefaretine tayin edilip iki üç günden beri bu­
ray a gelmiş olan sabık D ersaadet İran Sefiri Erfiiddin Prens M irza
Rıza Danış H an ’ın şayanı itim at bir zat olup olmadığını ve İngiliz­
lerle m ünasebatı hakkında m alûm attar bulunup bulunm adığım ı is­
tifsar etti.
Cevaben Miri m um aileyhin vaktiyle İstanbul’da sefir iken İn­
giltere Sefareti ile pek sıkı tem asta bulunduğunu ve fak at vaziyeti
cedidesi hakkında sarih m alûm atım olmadığını söyledim. Rus Se­
firinin evvelâ Cemiyeti A kvam a duhulüm üz hakkında hasıl olan
arzunun saiki ve sonra da İran ile olan m ünasebatım ızm ne m er­
kezde bulunduğunu sorarak buraya gelen İran Sefirinin İngiltere ile
olan m ünasebatı hakkında bendenizden m alûm at talep etmiş olma­
sını pek m anidar buldum. Hissiyatım da yanılm ıyor isem Rus Sefi­
rinin balâdaki istifsaratı Hükümeti M atbuasından aldığı m alûm atı
siyasiyeye m üstenit bir k a n aa t üzerine vaki olmuş ise bu hal Rus­
y a ’nın Türkiye C um huriyeti siyaseti hâriciyesinde garbe doğru bir
meylin husulünden endişe edilmekte olduğunu gösterm ektedir.
Keyfiyet berayı m alum at arzolunur efendim hazretleri.

Kopenhag, Ştokholm, Oslo, Helsinki


M aslahatgüzarı
îm za

239
«Moskova : 25/A ğustos/1926
Tas ajansı ile neşrettirilm ek üzere verilen havadisi Çiçerine
derhal tevdi etmiş olduğum halde bu gün yarın diyerek şimdiye
k ad ar taallik ettiler. Çiçerinin h a ttı hareketinde son günlerde bize
karşı bir asabi hal görm em ek kaabil değildir.
Son fırka içtim am da m uhaliflerin Rus şark siyasetine dair ten-
kidler yürütm eleri ve Ticaret m uahedelerim izin intaç edilememesi
buna sebep olabileceği gibi bizim Cemiyeti A kvam a girm ek arzu su n ­
da olmaklığımız ve İra n ’daki faaliyetim iz de bu hassassiyeti u y an ­
dırm ış olabilir. Bendeniz m üteessir görünm em eye çalışm akla b era­
ber Zatı Devletlerini h ab erd ar etmeyi zaru rî gödüm efendim.
ZEKÂYI»

İngiltere M illetler Cemiyetine katılm am ız hususundaki girişim le­


rini arttırm ış h a tta bazı davranışları baskı niteliğini almıştı.
1930 yıllarına gelindiğinde Türkiye birçok ihtilaflı meselele­
rinden arınm ış bir devlet olarak M illetlerarası alan d a gelişm ekte
olan çok yönlü politikasına kendi bakım ından önem kazandıracak
hale geliyordu.
1931 yılında Türkiye prensip olarak Teşkilâta girm eği benim ­
semiş ise de Daimî Üyelik niteliğini elde etm ek gibi b ir görüş ortaya
atmıştı.
Cemiyetin çağrısına olumlu karşılıkta bulunduğundan A n­
k a ra ’da Sovyet M aslahatgüzarına aşağıdaki nota tevdi edilerek,
M illetler Cemiyeti M ısakmm 16 ncı m addesinde öngörülen zecri ted­
birlerin Sovyetler Birliğine karşı uygulanm asına katılm ayacağına
d air tem inat verilmişti.
«Türkiye H üküm etinin, Türkiyenin M illetler Cemiyetine
iltihakından sonra m isakm m üeyyideleri usulünün tatbikine dair
olan 16 ncı ve 17 inci m addeleri ahkâm ına 'tevfikan deruhte edeceği
m ecburiyetlere hulûs ile riayet etmesi Sovyet Sosyalist C um huriyet­
leri ittihadı hakkm daki Türk siyaseti prensipinin bu veçhile taay y ü ­
nüne halel iras edemez. M ebhus m adeler ahkâm ınca Sovyetler Bir­
liğine karşı tatbiki m üm kün m üeyyideler usulü diğer şartlard an
k a t’ı n azar yalnız Sovyetler Birliğinin üçüncü bir devlet bir teca­
vüz harbi ilân etmesi halinde tasavvur edilebilir. Bu h ususta Sov­
yetler Birliğini üçüncü itib ara alm ak lâzım gelir. Binaenaleyh Sov­
yetler Birliğine karşı diğer devletler tarafın d an tevcih edilip de

290
Türkiye’nin m uhik göremiyeceği bu kabil bir itham mezkûr m em ­
leketi 16 ııcı m adde mucibince ittihaz edilecek herhangi tedabire
iştirake m ecbur kılamaz.»
M iletler Cemiyeti Teşkilâtı Genel K urulu 6 Temmuz 1932 ta ri­
hinde yaptığı bir olağanüstü toplantı sırasında Ispanya’nın teklifiy­
le Türkiye’yi davete k a ra r vermişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi daveti kabul ettiğine dair 9
Temmuz 1932’de bir k a ra r admış ve bu k a ra rı Teşkilât Genel Sek­
reterliğine bildirilmişti.

Cemiyeti A kvam a davetim iz m ünasebeti ile 9 Temmuz


1932 tarihinde Büyük Millet Meclisinde irat
edilen nutuk.

A rkadaşlarım ,
Bern Elçiliğimizden iki gün evvel gelen bir telgrafı m üsaade- 3
nizle huzurunuzda e.ynile okuyunca m aruzatım ın m evzuu derhal : Y
tavazzuh eder.
A sam blenin bu sabahki içtim am dan az sonra Kâtibi u m u m ilik -.ç £
ten aldığım m ektubu aynen arzediyorum. Q£ O
ÜJi L.
Vekil Beyefendi,
Cemiyeti Akvam fevkalâde heyei umumiyesiııin 1 Tenim a z :
tarihli celsesinde aşağıda isimleri zikredilen m em leketlerin heyeti
m u rahhasları Heyeti umumiyeye atideki teklifte bulunm uşlardır :
A rnavutluk, Almanya, A vusurya, A vustralya, B ritanya İm pa­
ratorluğu, Bulgaristan, Kolombiya, Küba, D anim arka, İspanya, Es-
t.onya, Finlândiya, Fransa, Y unanistan, Guatem ala, M acaristan, İtal­
ya, Japonya, Letonya, Yeni Zelânt, Panam a, Felemenk, İran, Lehis­
tan, Romanya, İsveç, İsviçre, Çekoslovakya, Yugoslavya Heyeti Mu­
rahhasları, Türkiye C um huriyetinin bir Devletin Cemiyeti Akvam
âzası olması için lâzımgelen ve m isakm birinci m addesinde derpiş
edilen um um î şeraiti haiz olduğunu m üşahade ederek Türkiye Cum­
huriyetini Cemiyeti Akvam a girmeğe ve kıym ettar teşriki m esaisin­
den Cemiyeti Akvamı istifade ettirm eğe davet etmeyi Heyeti um um i­
yeye teklif ederler.
Lleyeti um um iye 6 Temmuz tarihli celsesinde bu teklifi ruznam e-
sine koym aya ittifakla k a ra r verm iştir. Heyeti um um iye berveçhi-
ati k a ra rı kabul etm iştir :

291
Heyeti umumiye Cemiyeti A kvam a yeni azal arın kabulüne
dair olan ve m ısakm birinci m addesinin ikinci fıkrasında derpiş
edilen şeraiti haiz olduğunu m üşahede ederek, Türkiye C um huriye­
tini Cemiyeti Akvam âzası olmıya ve Cemiyeti kıym etter teşriki
m esaisinden m üstefit etm eğe davete k a ra r verm iştir. Heyeti u m u ­
miye bu k a ra rın neticelendirilm esini Kâtibi um um iye tevdi etm iş­
tir. Bu k a ra rı m üstaceliyetle Hükümetinize lütfen tebliğ etm ek ve
Heyeti um um iyenin vâki davetine Türkiye C um huriyeti H üküm eti­
nin verm ek tasavvurunda bulunduğu neticeyi m üm kün olan sü ra t­
le bana bildirm ekle Zatı devletlerine m in n ettar olacağım.
Heyeti um um iyenin yukarıda mezkûr iki celsesine ait z a b ıtn a ­
m elerini tabedilir edilmez gönderm ekte k u su r etmiyeceğim. îh tira-
m atı faikam m kabulü ve saire...
Kâtibi um um î
Erik Drum m ond
Asamble içtim am a ait tafsilâtı takip ediyorum efendim.
Bern Elçisi
Cemal H üsnü

İşte sarahatle görülüyor ki, M illetler Cemiyeti Umumî Heyeti­


nin kararile Kâtibi Umumî Sir D rum m ond C enapları C um huriyet
Türkiyesini bu Cemiyete iltihaka davet ediyor. Her şeyden evvel
şurasını kaydetm eliyim ki, davetin şekli çok nazikânedir. Bu daveti
intaç eden iki içtim adaki büyük hatiplerin milletimiz, inkılabımız,
Büyük Reisimiz ve harici siyasetimiz hakkında söylemek lûtfunda
bulundukları m üm taz n u tu k la r etrafında ajansların, hulâsa şeklin­
deki tebligatını arzetm ek isterim ki, bu beyahatm herbirinden ayrı
ayrı m ütehassis olm am ak m üm kün değildir.»
18 Temmuz 1932 tarihinde Genel K urulun 43 üyesinin ittifaki
ile üyeliğe kabul edilmiş olduk.
Sovyetler Birliği iki yıl sonra 1934’te Teşkilâta girdi Genel
K urulda yapılan görüşm eler sırasında m uhtelif devletlerin tem sil­
cileri Türkiye’yi öven değerli sözler söylemişlerdi.
«Türkiye’nin Cemiyeti A kvam a davet edilmesi hakkında 28
Devlet tarafın d an verilen ta k rir m ünasebetile bugün heyeti um u ­
miye içtim am da cereyan eden m üzakerat berveçhi â tid ir :
Heyeti Umumiye Reisi M. Hymans celseyi açarak İspanya m u­
rahhası M. M adariagaya söz verdiğini bildirmiştir..

292
M. M adariaga reise teşekkür ettikten sonra şu bayaııatta bu­
lu n m u ştu r :
«Türkiye Teslihat K onferansı Umumî Komisyonunun 13 Nisan
celsesinde Türkiye Hariciye Vekili, m aksadının iyi anlaşılıp anlaşılm a­
dığını, ve Türkiye’nin izah ettiği şekildeki siyasetinin Cemiyeti Akva­
mın m efhum una m utabık olup olmadığını sorm uştur. Tevfik Rüştü
Bey bu asil davaya iştirak için Türkiye C um huriyetinin hiç bir m a­
ni. görımiyeceği hakkında K onferansa tem inat verebileceğini de ilâ­
ve etmişti. Tevfik R üştü Rey bu sözlerle aynı zam anda benim bir ay
evvel arkadaşlarım a yaptığım davete cevap vermiş olduğu müta-
ieasm da bulunm uş ve bu n u tu k ta n bir gün evvel aram ızda cere­
yan eden çok dostane bir m ükâlem eye atfen de bu davette şahsî ve
sam im i bir telm ih m üşahede eylemişti. Türkiye M urahhasının be­
nim nâçiz m üdahelem e bu k ad ar ehem m iyet vereceğini hiç bekle­
m iyordum. Ç ünkü İspanya Heyeti M urahhasasm m herhangi bir
Devlet Cemiyeti A kvam a girm eğe davet için kâfi derecede sahibi
salâhiyet olduğunu k a t’iyyen zannetm iyordum . Cemiyeti A kvam a
girm ek değil, fakal bu girişi m uhabbetle telâkki etmek hususundaki
davetim in birçok Heyeti M urahhaslar tarafın d an da iyi k arşılan ­
dığını bugün söyliyebilmekle bahtiyarım . Heyeti âliyenize şu vesi­
kayı arzediyorum .
«Biz A rnavutluk, Almanya, A vustralya, İngiltere, Bulgaristan,
Kolombiya, Küba, D anim arka, İspanya, Estonya, Fenlândiya, F ran­
sa, Y unanistan, G uatem ala, Hollanda, İran, Lehistan, Romanya, İs­
veç, İsviçre, Çekoslovakya, ve Yugoslavya Heyeti M urahhasları, Bir
Devletin Cemiyeti A kvam a âza olabilmesi için m isakın birinci m a d ­
desinde derpiş olunan um um î şeraiti Türkiye C um huriyetinin ye­
rine getirm iş olduğunu m üşahede ederek, Türkiye’nin Cemiyeti Ak­
vam a girm eğe ve kıym etli teşriki m esaisinden Cemiyeti istifade et­
tirm eğe davet olunm asını teklif ediyoruz.
Bu davetiyenin tem enni ettiğimiz hüsnü kabulü yakında gö­
receği üm idini izhar etmekle Heyeti um um iyem izin efkârına ter-
cem an olduğum u zannediyorum . Birçok m ahafil geçirm ekte oldu­
ğum uz b u h ran d an Cemiyeti A kvamın istikbaline tesirettiği m üta-
leasm a m ütem ayildir. Bu endişeyi ben k a t’iyyen hissetmedim. V a­
tandaşlarım da benim gibi, Cemiyeti Akvamın istikbalinden k a f i­
yen endişeye m ahal olmıyan ve beynelmilel m ünasebatta d aha zi­
yade intizam a, adalete ve sarah a ta doğru beşeriyetin tekâm ülünde
zaru rî bir m erhale teşkil ettiği kanaatindedir. M aam afih en sağlam
im anların da hâdisat ile takviye edilmesi iyidir. Bugün, yakında vu~

293
kubulacak bir aza kay di hadisesi Ie karşılaşm ış bulunuyoruz. Bu
hâdiseye m uhakkak nazarile bakılabilir. B inaenaleyh ne m ünhası­
ra n Avrupa, ne de m ünhasıran A vrupa harici olmıyan ve d aha zi­
yade bir Akdenizli olaıı bir m illetten bahsedebiliriz. Ç ünkü denizler
ay ırm aktan ziyade birleştirirler... Türkiye’nin Cemiyeti A kvam a dü-
hulünün, akıllardan m ezkûr cemiyetin b u h ran geçirm ekte olduğu
fikrini tam am en silmesi ümidini izhara m ücaseret ediyorum. Dün­
yanın b u h ran geçirm ekte olması Cemiyeti A kvam ın bilhassa daha
kuvvetli olmasını istilzam etmektedir».
Reis Hymans, M. M ihalakopolosuıı Cenevreyi terketm ek mec­
buriyetinde bulunduğundan heyeti um um iyenin m esaisini takip
edemiyeceğini ve m evzubahs edilen m eselenin inkişafında hazır
bulunam ıyacağım bildirerek «sözü M. M ihalakopulosa veriyorum»
demiştir.
Dostumuz ve kom şu H üküm etin kıym etli Recülü Reise teşek­
k ü r etikten sonra şöyle idarei kelâm a başlıyor.
«İspanya M urahhasının beliğ sözlerine, üç genç C um huriye­
tin - Türkiye, İspanya, ve Y unanistam ıı - Cemiyeti A kvam ın yüksek
idealinde sıkısıkıya birleşmiş olduklarını görmekle duyduğum sü-
ru rd an m ülhem birkaç kelime ilâve edeceğim. Zira b u rad a um um i
bir m üşahedede bulunacağım . Ispanya sulh ve m illetlerin teşriki
ideallerinin ta h ak k u k u n a hadim olduysa, Y unanistan da kendi ve­
saitinin verdiği im kân dairesinde ve basit b ir nisbet dahilinde Ce­
miyetimize hâkim olan prensiplere derin m erbutiyetini ispat eyle­
m iştir. Yeni Türkiye hepim izin istihdaf eylediğimiz yüksek gayelere
erişm ek için sarfolunan mesaiye iştirak azm ini m ükerer defalar
izhar etm iştir. Yeni Türkiye ne Terki Teslihat K onferansının İhzari
Komisyonuna, ne de m ezkûr K onferansa iştirakten im tina eylemiş­
tir. Türkiye C um huriyeti A vrupa İttihadı K om isyonunun m esaisine
faaliyetle iştirâk etmiş ve daim a sulh için çalışm ak hususundaki
samimi arzusunu gösterm iştir. Türkiye Cumhuriyeti; beşeriyete
daha iyi bir istikbal tem in için m ütesanit b ir şekilde birleşmiş olan
m illetlerin arasında kendisine isabet eden mevkii işgal h u susunda­
ki davet şerefine kesbi liyakat etm iştir. Türkiye Y unan milleti ile
kendisini ayıran asırdide m ünafereti izale hususunda gösterdiği
hüsnüniyet ve bu m ünaferetin yerine bulutsuz bir dostluk ikam e et­
mek yolunda sarfettiği hâlisane m esai ile ihtilâfların ve endişele­
rin evcaı olarak telâkki edilen bir toprak parçasında sulha sam im i­
yetle hizm et ederek A vrupaya ve bütün dünyaya büyük bir iyilik
yapm ıştır. Bu hayırlı eserde Y unanistanm da aynı derecede m üşte­

294
rek olduğunu beyan edebilmekle büyük bir g u ru r duyuyorum. Şa­
yet birisi bu kürsüden Y unanistanm bir gün Türkiye ile elele ve­
rerek m üşterek ideale doğru yürüyeceğini söylemiş olsaydı bu adam
kehanetlerinde çok ileriye giden bir hayalperest gibi tebessüm lerle
karşılanırdı. Bu nev’iden daha birçok dostlukların tah ak k u k u n u ya­
kında selâm lam akiığım ızı tem eni ederim. D aha am elî bir sahada
diyebilirim ki, Türkiye ile Y unanistan bugün Terki Teslihat Konfe­
ransının o k a d ar m üşkülâtla elde etmeğe çalıştığı gayelerin büyük
bir kısm ını araların d a tahakkuk ettirm iş bulunuyorlar. Bunun için­
dir ki, Y unan Heyeti M urahhasası Türkiye’nin Cemiyeti Akvama
girm esini bilsassa seiâm lıyacaktır. Ben arkadaşım ve dostum Tev-
fik R üştüyü aram ızda göreceğimizden dolayı şahsen bahtiyarım .
(Alkışlar)
Reis yukarıdaki teklifin m etnini okuduktan sonra dem iştir k i :
«Bu teklif heyeti um um iyenin ruznam esinde m ünderiç olma­
dığından yapılacak ilk iş bu teklifin ruznam eye konulm asını heye­
ti um um iyenin tasvip edip etm ediğini bilmektir. Heyeti umumiye
nizam nam enin dördüncü m addesinin dördüncü fıkrası mucibince
bu meseleyi ruznam eye koyabilir. Hiç bir itiraz vâki olmazsa, heye­
ti um um iyenin bu m eselenin ruznam eye konulm asını kabul ettiği
suretinde telâkki edeceğim.»
Reis m eselenin ruznam eye konuluğunu bildirmiştir.
Cemiyeti Akvam Heyeti Umumiyesinin dünkü fevkalâde içti-
m aında Türkiye’nin daveti hakkında ilk söz alan A vustralya M urah­
hası şu beyanatta bulunm uştur :
«Türkiyenin Cemiyeti A kvam a davet olunm asına dair ileri sü­
rülen teklife A vustralya Hükümeti h araretle m uzaheret eder. Birçok
b atın lard an m evrus en yüksek bir hars derecesine ve fevkalâde ciddî
bir millî m ahiyete madik olması Türkiye’nin en bariz vasıflarından bi­
rini teşkil etm ektedir. Bu vasıflar geçen asırlardan ziyade bugün in ­
kişaf etmiş bulunm aktadır. IJarbi U m um inin m uhariplerinden ve Ge­
libolu, Filistin, Sina- ve Suriyede harp h attın d a bulunm uş bir insan
sıfatile söyliyorum. Türk askerinin m üdafaadaki emsalsiz k a h ra m an ­
lığını ve hücum daki ku d ret ve kabiliyetini hayretle görm ek fırs a t­
ların a nail oldum (Şiddetli alkışlar). Geliboluda arkadaşlarım ve
ben Türkleriıı cesaret ve m ukavem etleri karşısında m ü k errer defa­
la r h ay retler içinde kaldık. Türk ordularının Avustralya, mitralyoz-
larm a karşı ve B ritanya donanmasının, gülle yağm uru altında perva­
sızca ileri atıldıklarını gördük. Türklerin kıym et ve m ukavem et kud­
retleri hakkında yüksek düşüncelerim i işte ben, bu suretle elde et­

295
tim. (A lkışlar). H arbin fecayiiııi bu k a d ar yakından gören bu m ille­
tin istikbalini harbe m ani olm ağa hasredeceği k an aati o zam andan-
beri diğer herhangi hissin fevkinde olarak bende k a t’i surette yer
etm iştir. Cemiyeti Akvam ın mesleki harb i k an u n harici addetm ek
ve beynelmilel ihtilâfları m uslihane vasıtalarla halleylem ektir. T ür­
kiye'nin Cemiyeti A kvam a girm esi bu m em leketin istikbalini bu
mefkurelere hasredeceğini gösterir. Böyle bir hâdisenin birinci dere­
cede ehemm iyeti haiz olduğunu düşünm ekten kendim i m enedem iyo­
rum. Bu hâdise aynı zam anda Türkiye’nin millî h ayatında yeni bir
devrenin başlangıcını teşkil edecektir. Türkiye’nin Cemiyeti Akvam
eserinde teşriki mesaisi fevkalâde kıym etli olacaktır. K arar suretine
büyük bir m em nuniyetle m uzaheret ederim.»
İtalyan m urahhası M. Scialoja İtalya Hükümeti nam ına şu be­
yan atta bulunm uştur :
«Heyeti umum iyeye tevdi olunan k a ra r suretine samimi m uzahe­
rette bulunm akla m üftehirim . Ö tedenberi Cemiyeti Akvam davası­
nın, cihanşüm ul m ahiyetinde m ündem iç olduğu ve m uvaffakiyetle is­
tikbalinin bu cihanşüm ullüğe vabeste bulunduğu m ütal easındaymı.
Aza olmıyan Devletlerin mesaimize iştirakini tem in için nizam nam e­
lerimizin en geniş bir tarzda tefsirine îtaly an m daim a m uzaheret et­
miş olduğu heyeti urnumiyenize hatır!atm ıya lüzum görmiyorum. Bu
devletlerin cemiyetimize girm elerini teshil için bunu yaptık ve bunun
için böyle hareket etiğimizi de ilân eyledik. Bugün m uhik ve iyi olan
bir istikam ette adım atıyoruz. Bugün Türkiye’ye hitap edilm esin­
den dolayı İtalya bilhassa bahtiyardır. (A lkışlar). Filhakika Türkiye
A vrupa m enafiihin esaslı bir u nsuru sıfatile aram ızda eksik d u ru ­
yordu. Biz İtalyanlar, bu u nsuru m anevî bir em niyeti haiz olarak
telâkki ediyoruz ve bugünki İtalya ile Türkiye arasında m evcut fev­
kalâde samimi m ünasebat, atfettiğim iz kıym etin de beliğ ve sarih
bir delilidir. Heyeti urnumiyenize yapılan teklife m uzaheret etm ek­
le yalnız Türkiye hakkında te k ra r dostluk ve sam im iyet b eyanatın­
da bulunm uş olmuyorum. Aynı zam anda Gazinin m ünevver idaresi
altında genç Akdeniz Devletinin doğuşunu m em leketim in nasıl bir
itim at hislerile karşıladığını ve inkişafını da takip eylediğini Heye­
ti um um iyeniz önünde teyit ediyorum (Alkışlar). İtalyan siyaseti bu
hislerden m ülhem olmuştur. Türkiye C um huriyeti mümessilini ya­
kında aram ızda görm ek tem ennisinde bulunurken bu hisleri ifade
etm ek isterim.»
Fransız M urahhası M Paul Boncour şu bey an atta bulunm uştur-

296
«Türkiye’nin daveti için beyan olunan hissiyata iştirak etmek
üzere Fransa nam ına bizzat gelmek istedim. Avrupa ile Asya a ra ­
sında bir ra b ıta teşkil eden bu çok eski m em leketin bu yeni iltihakı,
takip olunan cihanşüm ul eserin bir remzidir. (Alkışlar). Birçok a r­
kadaşım ın Türkiye ile olan eski ve yeni dostluklarını yadettiklerini
işittim. M emleketimin, bu hususta en kadim dosluk iddiasında bulu­
nabilecek bir m em leket olduğunu zannediyorum . Ç ünkü bu dostluk
ta H aşm etli H ıristiyanlık K ralının M üm inler Reisini selâm ladığı ve
bazı iskandalleri m ucih olduğu zam ana k a d ar çıkm aktadır. Bu, Ce­
miyeti A kvam ın bir müjdecisi idi. Bugün m em leketlerin medeniyet,
itikat ve dinlerini sulh ve m üsbet teşkilât vücuda, getirm ek arzusu-
ile meczediyoruz.»

İngiliz M urahhası Lord Londonderry dem iştir k i :


«Türkiye’nin Cemiyeti Akvam a kabülü cihanşüm ul bir m em ­
nuniyet tevlit edecektir (Alkışlar). İngiltere Hükümeti Türkiye’nin
mühim bir istik rar ve sulh u nsuru olduğu kanaatindedir. Türkiye’nin
teşriki mesaisi yalnız coğrafî vaziyeti itibarile değil aynı zam anda
Gazinin çok m üm taz idaresi altında takip ettiği siyaset itibarile de
elzem dir (Alkışlar). Gazi, millî bir eserin m utlak dar bir m illiyet­
perverliği, icap ettirm ediğini görmüş ve m illetlerin içtim alarında
Türkiye’nin oynam ası lâzımgelen rolü derpiş eylem iştir (Alkışlar).
Eski düşm anlıklar unutulm uş ve eski dostluklar ihya olunm uştur.
Türkiye ta rafm d an katolunan yeni m erhaleyi m em nuniyetle karşı-
îıyabiliriz. Türkiye daveti is’af ederse Haşmetli B ritanya Kıralı H az­
retlerinin Hüküm eti onu kabul edeceklerin birincilerinden olacaktır.
(Alkışlar)

Japon m urahhasının beyanatı ş u d u r :


«Beşeriyetin istikbali hakkında bu k ad ar m ühim m eselelerin
görüşüldüğü bir anda arkadaşlarım ın söylediği sözlere Japonya m e­
serretle iştirak eder (Alkışlar). Japonya, kendisi G arplılar ta ra fın ­
dan pek az tanınm ış olduğu Büyük milleti fevkâlede m em nuniyetle
k arşılar (Bravo sesleri). Türkiye’nin Cemiyeti A kvam a kabulü ta ­
lih te rolü daim a m ühim olmuş olan bir m illetin kıym etli teşriki m e­
saisini tem in etm ek suretile yeni bir m erhale teşkil eyliyecektir
(A lkışlar).»

A lm an m urahhası şu nutku söylem iştir:


«Öl

«N am dar Reisinin isabetli idaresi altında beynelmilel sulh ese­


rinde teşriki mesaiye bilhassa lâyık olan Büyük Türkiye C um huri­

297
yetinin davetini Alm anya, m em nuniyetle k arşılar (Alkışlar). Bu
mevki Türkiye’ye çoktanberi m uhassastı. Almanya, eski ve sadık
dostunun iki m illet ve iki Hükümet arasındaki ınünasebatı te k ra r
canlandırdığını ve bu m ünasebatm m üstakbel teşriki mesaiye de
hâkim olacağını görmekle bilhassa bahtiyardır.»

İran m urahhası Türkiye’nin davetini m em nuniyetle karşıladı­


ğını, Türkiye C um huriyetinin teessüsündenberi dünya sulhu işlerin­
de teşriki m esaiden biran geri kalm adığını ve bu faaliyetinin Cemi­
yeti Akvam haricinde kalm ası mucibi teessür olduğunu, Türkiye’nin
m uhtelif kom şularile, bu m eyanda İran la m evcut b ir asırdanberi
halledilmemiş ihtilâfları sam im iyet halletm esi sulhperverane fikri­
nin parlak delili olduğunu (Alkışlar) ve Cemiyete girm esi cihan
sulhunun idamesi için bir g aran ti olduğunu söylemiştir.»

Bulgar m urahhası Türkiye’nin Cemiyeti Akvam a girm esi bu


rnüessesenin cihanşüm ul olm asına doğru bir hatve teşkil ettiğini,
B ulgaristanm kom şularından Cemiyete girm emiş yegâne Devlet
Türkiye olduğunu ve Cemiyete girm esi m ühim b ir boşluğu doldur­
duğunu, Türkiye’nin zaten Cemiyetin faaliyetlerine yardım ettiğini,
Cemiyetin m efkûresine dalıa evvelden m uhalif m uahedeler akdi su­
re tile m erbutiyetini gösterdiğini söylemiş ve Türkiye’nin duhulünü
h araretle selâm lam ıştır (A lkışlar).

M acaristan gibi daha birçok dostlarım ız da aynı suretle h a ra ­


retle n u tu k la r söylem işlerdin»

A jansın hulâsasi tebligatı b u rad a bitm ektedir. N utukların bi­


lâh are tam am ı geldikçe heyeti um um iyesini toplıyarak bir risale
nalinde m uhterem arkadaşlarım a takdim edeceğim. Cemiyeti Ak­
vam M eclisinin hususî içtim am da m üzakerenin nihayetinde M ec­
lis Reisi ve Belçika Hariciye N azırı Mösyö Hymans H azretleri h atip ­
lerin n u tuklarını hulâsa ederek yeni Türkiye C um huriyetinin nam -
dar Reisi Gazi M ustafa Kemal H azretlerini nfeyizli ve n u rlu id are­
leri altında vücuda getirdiği terakki esaslarını zikretmiş, genç ve
kudretli Türkiye C um huriyetinin Cemiyeti A kvam a girm eğe davet
edilm esinden Asambleyi m üttehit görmekle b ah tiy ar bulunduğunu
ve bu k a ra rın Kâtibi Umumî tarafın d an hem en Türkiye H üküme­
tine iblağ edileceğini, Türkiye’nin cevabı gelince bunu b ü tü n He­
yeti M urahhasalara tebliğ ederek Asambleyi ayın on sekizinci Pa­
zartesi günü te k ra r içtim aa davet edeceğini ve bu içtim ada Türki­
ye M ümessillerinin de Asam1ede ahzi mevki etmiş olacaklarını gör­
mekle m es’u t olacağını söylemiştir.

293
Evvelce de arzettiğim. veçhile herbiri ayrı bir büyük kıym eti
haiz olan bu n u tu k ların tam am ları gelince bir risale halinde Mecli­
sin âzasm a arzedeceğim. H uzurunuzda hususî bir bahtiyarlıkla
okuduğum bu hu lâsalar dahi bize kâfi belagat ve sarahatle öğreti­
yor ki, bütün bu güzel sözlerle Kemalist Türkiye’ye k arşı m u h ab ­
bette vahdetin beliğ sesini ve bizim umurn dünya m illetlerine karşı
yüreğim izde halisane beslediğimiz aynı hislerin samim i b ir make-
sini seziyoruz. Yine bu güzel sözlerden m illetlerin ve Milletler Ce­
m iyetinin cilıanşüm üllüğü doğru bir ham lesi ve bu itib ar ile yeni
bir tekâm ül m erhalesi seziliyor. Aynı zam anda sulh ve âlem şüm ul
m uhabette istinat eden d ürüst politikam ızın salâbetini ve şimdiye
k a d ar yürüdüğüm üz yolda devam ın isabetini gösteriyor.
Bu k a d ar hususi bir itina ve teveccüh tecelliyatı önünde hassa­
siyetimizin istilzam ettiği süratle cevabımızın yazılabilmesi için H a­
riciye Vekâletinizce ihzar edilmiş olan projeyi sözlerimin nihaye­
tinde yüksek tak d ir ve tasvibinize arzedeceğim.
Türkiye’nin işte bu suretle daveti hakkında k a ra r alınm ası tek­
lif ve iitim asile 18 Devlet m üm essilleri tarafın d an ta k rir verildiğini
Elçimizin iş’arın d an öğrenmemizi m üteakip m üşarünileyh m üm es­
sillerin m ensup oldukları H ükümetlere Türkiye C um huriyetinin bu
dostane te za h ü ra tta n m ütevellik derin ve çok h araretli tahassüs ve
teşekkürlerini derhal arzetm ek için nezdlerindeki mümessilerim ize
telgrafla talim at verdim,
Nezdlerinde henüz mümessilimiz bulunm ıyan Hükûm.etlere te ­
şekkürlerim izin iblâğı bu H üküm etlerin Londradaki m üm essillerini
ziyaret etm esini Londra M aslahatgüzarım ıza telgrafla bildirdim.
H akkım ızda bu k a d ar güzel sözler söylemek lutfunda b u lu n ­
muş olan bu yüksek zevata Türkiye Cum huriyeti Hüküm eti nam ına
Hariciye Vekilimiz tarafın d an yapılan teşekkür telgraflarını da bi­
re r birer arzediyorum .

Cenevrede İspanya Heyeti M uraiılıasası


Reisi M. M adriaga C enaplarına
M emleketimin yüksek rnüesseseye davetine m ütedair olarak 28
Devlet ta rafın d an takdim kılm an teklif m ünasebetile ira t buy u ru ­
lan pek sevimli n u tu k ta n dolayı zatı Devletlerine h araretle teşekkür
etm ekliğim e m üsaade buyurunuz. Bu k ad ar k ıym ettar bir vesikanın,
Akdenizin asil, hem şire C um huriyetinin nariîdar m ümessili ta ra fın ­
dan takdim i Hükümetimi bilhassa m ütehassis etm iştir. İhtiram atı fa-
ikam m kabulünü rica ederim Efendim.

299
Atinada Hariciye Nazırı M. M ihalakopulos
Cenaplarına

Türkiyenin Cemiyeti Akvam a âza olması daveti hakkm daki tek ­


lif m ünasebetile lütfen ira t buyurulan ve mem eleketim izi m es’u t bir
şekilde birleştiren kardeşlik m ünasebetlerinin ve aynı zam anda pek
iftih ar ettiğim samimî dostluğum uzun m akesi olan beliğ n u tu k ta n
dolayı en h araretli teşekkürlerim izi Zatı Devletlerine takdim etm ek­
liğime m üsaade buyurunuz.
Hükümetimi pek ziyade m ütehassis eden bu p arlak n u tu k her
iki m em leket halkının sulh mefkûresine olan m erbutiyetini ve m üte­
kabil m enfaalerim izin karşılıklı ve m üsavi şekilde anlaşılm ası ve asal
kom şum uzun dürüstlüğü sayesinde vücuda getirilen eseri vazıhan
cihana gösterm ektedir.

Bu yeni yolda m üsm ir ve sıkı bir teşriki m esai yapm ak ümidile


ihtiram atı faikam m kabulünü rica ederim Aziz m eslekdaşım Efen­
dim.

Akvam Cemiyeti Meclisi Reisi M. Hymans


Cenaplarına

M emleketim ve Büyük Reisim hakkında sarfettiğiniz tak d irk âr


sözlerden dolayı Zatı Devletlerine heyecanlı teşekkürlerim i arzetm ek
vazifemdir.
H akkm daki samimî saygı ve yüksek ih tiram atım m tem inatım
tek rar için bu vesileden istifade ediyorum Efendim.

Alm anya M urahhası M. Göppert Cenaplarına

AkvEgp Cemiyetine davet edilmesi m ünasebetile Zatı âlileri


tarafından ifade buyurulm uş olan ve A lm anya C um huriyetinin m em ­
nuniyetini gösteren sitayişkâr sözlerden dolayı Türkiye C um huri­
yeti derin bir surette m ütehassis olmuştur.
Büyük m em leketiniz hakkında en dostane hisler beslemekte olan
Türkiye’nin eski dostunun m uhterem ve şerefli mümessili sıfatile
ira t buyurm uş olduğunuz bilcümle ifadelerinizden dolayı Hüküme­
timin en h â r teşekküratm ı takdim e m ü saraat ederim. İhtiram atı
faikam m kabulü.

300
Akvam Cemiyetinde Muhterem Avustralya
D elegesi Cenaplarına

M emleketin hakkında Meclisin dünkü içtim am da söylemek


lûtfunda bulunduğunuz okadar asilâne ve tak d irk âr sözlerden do­
layı size h araretle teşekkür etm ek vazife addederim. Zatı Devletle­
rin in de esasen k a n aa t getirdikleri gibi Türk Milleti en aziz dava
olan sulh davasının m üştereken takibinde aynı yiğitliği gösterm ekle
pek b ahtiyar olacaktır. Kendileri için en sam im î saadet temenııiya-
tm da bulunduğum vatandaşlarınızın yüksek ve asil haslâtlarm a
olan hayranlığım ı b u rad a ifade eylemeği de keza bir vazife bilirim.
Çok yüksek ihtiranlatım ın tem inatıni lütfen kabul buyurm anızı ri­
ca ederim Efendim.

Asamble Avusturya Mümessili Cenaplarına

A sam blenin hususî içtim am da memleketim hakkında izhar


buyurduğunuz dostluk hissiyatından fevkalade m ütehassis olarak
Hüküm eti C um huriyetinin h â r teşekküratım takdim e m ü saraat ve
yüksek ihtiram atım m ifadesini kabul buyurm alarını rica ederim.

Akvam Cemiyetinde Büyük Britanya Delegesi


Marki Londonderry Cenaplarına

Türkiye C um huriyeti ve onun Büyük Reisi hakkında dün Mec­


liste söylemek nezaketinde bulundukları cem ilekâr ve tak d irk âr söz­
lerden dolayı Zatı Devletlerine pek çok teşekkür ederim. Bu sözler­
de m em leketlerim iz m ünasebatm ı temyiz eden sam imî ve kuvvetli
dostluğun yeni bir nişanesini bulm akla bahtiyarım . Zatı D evletleri­
nin Kemalist politikası hakkında çok isabetli takdirini tebcil ederim.
H akikaten biz, daim a şu k an aati besledik ki, m em leketler saa ­
detlerini, onların gayrikabili içtinap bir surette tecerrübe sevkeaen
d ar bir m illiyetperverliğin tatbikm da değil ve keza diğer m em leket­
lerin felâket ve harab.îsinde değil, belki m edenî m illetler camiası
içinde kendi m esailerinde ve um um un saadetinde bulabilirler.
Şimdiye k ad ar faaliyetim ize bu k a n aa t saik oldu. İştiraki m e­
saimize daha büyük bir vüs’at vermekliğimiz lâzımgeldiği zam an
da bu hak ik atten ilham alacağız.
H akkm ızdaki samimî saygı ve çok yüksek ihtiram hislerimin
m üeyyet tem inatını kabul buyurunuz Efendim.

301
Asamblede B ulgaristan Mümessili C enaplarına

A sam blenin hususî ıçtim am da m em leketim hakkında izhar bu ­


yurduğunuz dostluk hissiyatından fevkalâde m ütehassis olarak H ü­
kümeti C um huriyenin h a r teşekküratm ı takdim e m ü saraat ve yük­
sek ihtiram atım m ifadesini kabul buyurm alarını rica ederim.

Asamblede K anada M ümessili C enaplarına

A sam blenin hususî içtim am da m em leketim hakkında izh ar b u ­


yurduğunuz dostluk hissiyatından fevkalâde m ütehassis olarak H ü­
küm eti C um huriyenin h â r teşekküratm ı takdim e m ü saraa t ve yük­
sek ihtiram atım m ifadesini kabul buyurm anızı rica ederim.

Kolombiya M urahhası M. P^estrepo C enaplarına

M emleketim hakkında Cemiyeti Akvam Umumî Heyetinde ira t


etm ek lûtfunda bulundukları okadar sevimli sözlerden dolayı Zatı
asîlânelerine en h araretli teşekkürlerim i takdim e m ü saraa t eylerim.
Türk m illetinin de, gerek asil Kolombiya milleti ve gerek Lâtin Ame­
rik anın diğer asil hem şire C um huriyetleri hakkında hâlis dostluk
duygularile m ütehassis olduğunu Zatı Devletlerine teyit etm ek iste­
rim. Yüksek hürm etlerim i lütfen kabul ediniz.

Akvam Cemiyetinde Fransız Delegesi


M. Paul Boncour C enaplarına

Akvam Cemiyetine girm esi için Meclisin dünkü celsesinde T ür­


kiye’ye yapm ağa k a ra r verdiği davete F ransa C um huriyetinin işti­
rakini lfa.de ederken buna terfikim arzu etmiş olduğunuz pek beli-
gaue m uhabbetkâr sözleri bilhassa m eserretle okudum.
Bu husustaki sözlerinizi size telkin eylemiş olan m es’u t ilham ı
tebcil ederim.
Türkleri ve Fransızların ilk tem as ve dostluklarını yâdederken
tarih ten ancak m illetleri biribirine yaklaştırm ağa yarıyan m isaller
bulup çıkarm ak suretiie asil bir endişe izhar eylem ek gibi m ükem ­
mel bir fikir beslemiş olm anızdan dolayı sizi tebrik etmeliyim. Mem­
leketinizle m em leketim arasında m evcut bulunan ve takviyesi bizce
Zatı D evletlerinin kendisinden ilham aldığı sam im iyetin aynı bir

302
sam im iyetle arzu edilmekte oİan dostluk rab ıtaların ın âtideki inki­
şafı için beyanatınızı hayırlı addediyorum.
H akkım ızdaki sam im î saygı ve çok yüksek ihtiram histerim in
m üeyyet tem inatını kabul buyurunuz Efendim.

Asam blede Hindistan M ümessili Cenaplarına

Asam blenin hususî içtim am da m em leketim hakkında izhar bu­


yurduğunuz dostluk hissiyatından fevkalâde m ütehassis olarak H ü­
küm eti C um huriyenin h â r teşekküratm ı takdim e m ü şaraat ve yük­
sek ihtiram atım ın ifadesini kabul buyurm alarını rica ederim.

Asam blede M acaristan M ümessili Cenaplarına

A sam blenin hususî içtim am da memleketim hakkında izhar bu­


yurduğunuz dostluk hissiyatından fevkalâde m ütehassis olarak H ü­
küm eti C um huriyenin h â r teşekküratm ı takdim e m ü saraat ve yük­
sek ihtiram atım ın ifadesini kabul buyurm alarını rica ederim.

Asam blede İrlanda M ümessili Cenaplarına

Asam blenin hususî içtim am da mem leketim hakkında izh ar bu


yurduğunuz dostluk hisiyatm dan fevkalâde m ütehassis olarak H ü­
küm eti C um huriyetinin h â r teşekküratm ı takdim e m ü saraat ve yük­
sek ihtiram atım ın ifadesini kabul buyurm alarını rica ederim.

Akvam Cemiyetinde İtalya Delegesi M. Şaloye


Cenaplarına

Meclisin dünkü celsesinde Türkiye hakkında yapm ak lûtfunda


bulunduğunuz o güzel m uhabbet ve dostluk ifada tın dan çok m üte­
hassis olarak sizden en hararetli ve en heyecanlı teşekkürlerim i k a ­
bul buyurm anızı rica ederim. Türkiye, araların d ak i m ünasebatın
vasfını teşkil eden samimî olduğu k ad ar ateşin dostluğun ru h ve
m anası dahilinde Faşist İtalya ile Akvam Cemiyeti sinesinde m esa­
isini teşrik edbilm ekten dolayı kendini tebrike şayan addeder.
Hakkmızdaki sam im î saygı ve yüksek ihtiram atım ın temenn.i-
yatıııı tekrar için bu vesiledn istifade ediyorum Efendim.

303
Japon Büyük Elçisi M. Sato Cenaplarına

Büyük Japon milleti ile Türkiye arasın d a teyem m ünen devam


edegelmekte olan sam im î dostluk m ünasebatm m raci olduğu uzak
maziyi yâdetm ek suretile memleketim hakkında Cemiyeti Akvam
Umumî Heyetinde Zatı âlilerinin ira t etm ek lûtfunda bulundukları
sözler C um huriyet H üküm etini son derece m ütehassis eylemiştir.
Bu m ünasebetle Büyük Elçi Cenapları, Zatı âsilânelerine en h a r
teşekkürlerim i takdim e m ü saraat eylermi.
Yüksek hürm etlerim i lütfen kabul ediniz.

Asam blede îran M ümessili Cenaplarına

Asam blenin hususî içtim am da m em leketim hakkında izhar bu­


yurduğunuz dostluk hissiyatından fevkalâde m ütehassis olarak H ü­
kümeti C um huriyetinin h â r teşekküratım takdim e m ü saraat ve yük­
sek ihtiram atım m ifadesini kabul buyurm alarını rica ederim.

Polonya M urahhasası M. Gwidovsky Cenaplarına

Türkiye’nin Akvam Cemiyetine daveti vesilesile vaki olan be­


yanatınızdan derin bir surette m ütehassis olan Hükümetim en sa­
mimî teşekkürlerini Zatı âlilerine takdim e beni m em ur etmiştir.
Lehistanm taksim ini büyük teessür ve telehhüfle karşılam ış ve
asil m illetinizin ıstıraplarına bütün kalbile iştirâk etm iş bulunan
Türk milleti bugün m em leketinizin olanca revnak ve şeref ile yeni­
den teessüs ve teşekkül etmiş olduğunu görmekle ve yeni Türkiye’­
nin Akvam Cemiyetine girm esini okadar büyük bir m eserretle se-
lâm lıyan Lehistanm m uhterem ve şerefli m üm essilinin sesinin Ce-
ııevrede yükseldiğini işitmekle son derece bahtiyardır.
İhtiram atı faikam ın kabulünü rica ederim.

Asamblede Portekiz M üm essili Cenaplarına

A sam blenin hususî içtim am da m em leketim hakkında izhar bu­


yurduğunuz dostluk hissiyatından fevkalâde m ütehassis olarak H ü­
kümeti C um huriyenin teşekküratım takdim e m ü saraat ve yüksek
ihtiram atım m ifadesini kabul buyurm alarını rica ederim.
Yazılan cevapların hepsini bu suretle arzetm iş oldum.

304
Eğer cevabî projemiz yüksek tasvibinize ik tiran ederse Kâtibi
Umumî S ir Drum m oııd H azretlerine doğrudan doğruya bu cevabı­
mızı telgrafla yazacağım. Aynı zam anda M illetler Cemiyetinde âza
bulunm ıyan ve bu Cemiyete dahil olacaklarına dair de b ir em are
sezilmiyen Devletlere aram ızda m evcut olup idame ve inkişafa m at­
lubum uz olan dostane m ünasebatım ız itibarile kendilerine aldığı­
mız bu davetle tarafım ızdan bu davete verilen cevabın birer su ret­
lerini buradaki m üm essilerine bir m ektubuna raptederek takdirh
suretile bu vesikadan m alûm at verm eği vazife biliyorum. Şimali
A m erika Büyük C um huriyetine ve Brezilya C um huriyetine ve Af­
gan Devletine bu suretle m alûm at arzedeceğim.
Büyük Komşumuz ve dostum uz Sovyet Rusya ile aram ızda h e r
iki rejim in doğuşu ile başlıyan pürüzsüz devam ve m ütem adiyen in ­
kişaf eden çok kıymetli, dostluk hususundaki hassasiyetim iz, herk e­
sin m alûm udur.
Bu m ünasebetle dostum uzun A n k ara’daki M aslahatgüzarına
Hariciye V ekâletiniz ta ra fın d a n hem en yazılması m utasavver m ek­
tup projesini huzurunuzda aynile okuyorum.
M aslahatgüzar Cenapları,
T ürkiye’nin Akvam Cemiyetine girm esi hakkm daki heyeti
Umumiye davetini şimdi bildiren Cemiyet Umumî K âtibinin telg ra­
fının bir suretini size m ejfufen gönderm ekle mübaiıiyim.
Bu davete Hükümetim tarafın d an verilen cevabın sureti de
kezahk leffedilmiştir. Bu vesile ile Türkiye’nin bugüne k ad ar giriş­
tiği ve Akvam Cemiyeti azalığm a terettüp eden vazifelerle telifi
zaten hiçbir suretle nakabil görülm em ekte olan beynelmilel ta a h ­
h ütlerine m ezkûr cemiyete vaki olabilecek duhulünden.-' sonra d a
hulûs ile riayette devam etmesi pek tabiî olduğunu size Türkiye H ü ­
kümeti nam ına beyan ile şeref kesbeylerim. AUA
Ceııevrenin beynelmilel müessesesi, sadece belli başlı endişe­
si değil, fak at en esaslı m aksadı bütün dünyaya sulhu m uhafaza ve
idameye m atuf bir teşekkül olmak itibarile Türkiye C anı hu ri yeti bu
cemiyete iltihak etmekle hakikatte bugüne gelinceye k a d a r ta h a k ­
k u k u gayesine kendi m ütevazi yardım ını sevk ve h arekete getirm ek­
ten asla hâli kalm adığını m üstem ir bir sulh m efküresine hizm ette
zu hur edecek vasıtaların kesreti nisbetinde devam dan başka bir
yer yapm ış olmayacaktır.

305
Bu fikirlere m ebni ve Sovyet Sosyalist C um huriyetleri İttih a­
dının sıilh m efkûresi hakkında yüksek hislerle ne derece m eşbu ol­
d uğunu bildiğim cihetle Hüküm etim in Sovyet Sosyalist C um huri­
yetleri îttihadile Türkiye arasında daim a m evcut olmuş b ulunan
sam im i dostluk m ünasebetlerinin inkişafını istihdaf eden gayreti­
nin hiçbir suretle tevakkufa uğram ayacağını ve bilâkis Devletleri­
m izin teşriki m esaisi esaslarının, m üşterek sulh m efkûrelerinin en
büyük h ay rı için takviyesi yolunda ibrazına devam edeceğini, bu ­
rad a size ifade etmekle bahtiyarım . M aslahatgüzar Efendi.
îşte bu m ülâhazalarla ve m em leketlerim izi birleştiren gayet
dostane m ünasebetlerin m üstakbel inkişafına m üteallik noktaları
açıkça tayin arzusu ile size pek yakında d ah a etraflı ve A lm anya
Hariciye N azırı tarafın d an Sovyet Sosyalist C um huriyetleri İttih a ­
dım a Berlin Sefirine hitaben A lm anyanm Akvam Cemiyetine dü-
hulünden az b ir zam an evvel, 24 N isan 1926 tarihinde gönderilmiş
olan m aktup m ealinde bir m ektup gönderm ek niyetindeyim.
İh tiram atı m ahsusam m kabulü. . . .
Bu m ektubum uzla sarih ve apaçık olarak büyük kom şum uz
ve dostum uz Sovyet Sosyalist C um huriyetleri İttih ad ın a karşı v a­
ziyetimizi bir defa daha izah, tasrih ve ifade etm iş olacağız.
A rtık şimdi M illetler Cemiyeti Kâtibi Umumiliğine gönderile­
cek cevabî projeyi arzetm ekliğim e m üsaadenizi istirham ederim.
K âtibi Umumî Efendi;
Heyeti Umumiye nam ına vâki davetinize cevaben Türkiye
Cum huriyetinin, Cemiyeti A kvam a âza olm ağa h â z ır olduğunu ve
Türkiyenin Cemiyeti Akvam âzası olmıyan devletlerle aktolunan-
la r da dahil olduğu halde, şimdiye k a d ar aktettiği m ukavelelerle
deruhte ettiği taahhüdatm , Cemiyeti Akvam âzası vezaifi ile asla
gayrikabili telif olm adığını bildirmekle şeref kazanırım .
; Bu hususta esasen Türkiye’nin kabulünden evvel im zalanan
bütün bu m uahedatm , Cemiyeti Akvam âzasınm ekserisinin aynı
veçhile m ümzisi bulunduğu Paris M isakı ru h u dahilinde aktolun-
duğun'u işaret ederim.
Bu beyanatı yaparken, Türkiye’nin 24 Temmuz 1923 tarihinde
Lozanda im zalanan m ukavel â tta n m ünbais askerî m ahiyetteki ta-
a h h ü d a t dolayısile hususi bir vaziyette bulunduğunu da ilâve et­
meyi vazife bilirim.

3QQ
Bu şerait dahilinde A lm anya H ükümetinin, A lm anyalIm Ce­
miyeti A kvam a kabulünü dair olarak Kâtibi Umumiye gönderdiği,
8 Şubat 1928 tarih li m ektubunda zikrettiği Belçika, Fransa, Ingil­
tere im paratorluğu, İtalya, Polonya ve Çekoslovakya M ümessilleri
tarafın d an m üm zi 1 K ânunuevvel 1925 tarihli nota tab iratm ı h a ­
tırlatm alıyım . Bu notanın son fıkrası atideki şekilde ifade edilmiş­
tir, (.... Cemiyet âzasına bu m adde (16 ncı madde) mucibince te­
rettü p eden ta a h h ü d a t şu şekilde anlaşılm alıdır ki, Cemiyet âzası
D evletlerden h erbiri m isaka riayeti tem in ve ta arru z hareketine
m üm aneat için, askerî vaziyeti ile kabili telif olacak ve coğrafî
m evkiini hesaba k atacak bir m ikyas dahilinde, dü rü st ve m üessir
bir şekilde teşriki m esai etm ekle m ükelleftir).
Yüksek ihtiram larım ın kabulünü rica ederim. Kâtibi Umumî
Efendi.
İşte okuduğum bu m etni lütfen tasvip buyurm anızı istirham
ederim.
BALKAN PAKTI

Birinci Dünya Savaşından sonra, B ulgaristan’ın azınlık sorun­


ları, toprak istekleri gibi B ulgar kam uoyunda ateşli tartışm a sonu­
cu olan Sorunlar yüzünden kom şularıyla anlaşm azlıkları olduğu
m alûm dur. B ulgaristan’ın bu şa rtla r altında dört kom şusu ile Bal­
k an Birliğine doğru anlaşm a havasına giremiyeceği, Balkan ülkele­
ri arasında h e r alanda anlaşm ayı teşvik ve kolaylaştırm ak için dü ­
zenlenen Balkan K onferansları sırasında özellikle belli olmuştur.
Belgrad Elçimiz H aydar Aktay, Yugoslav Hariciye N azırı Ma-
rinkoviç’in bir anlaşm a karşısındaki hislerini ve B ulgaristan’ın tu ­
tum u üzerindeki düşüncelerini şöyle v e rm e k te d ir: «Balkan Konfe­
ran sı sulha doğru bir adım olm ak itibariyle m em nuniyeti m uciptir.
Ancak, Balkan devletleri arasında tam bir ahenk ve anlaşm a h u su ­
lü n ü ben pek uzak görüyorum.
«Y unanistan Türkiye ile, biz de sizinle ve h a ttâ A rnavutlukla
anlaşabiliriz. F akat B ulgaristanla anlaşm ak pek müşküldür... Bul­
g arların (m aksatları)... akaliyetlerin refahını tem in değil, onların
meskûn bulundukları havaliyi ilhaktan ibarettir.»
Bükreş K onferansında, Bulgarlar, İstanbul K onferansında iki­
li sorunların çözümlenmesini tavsiye eden bir k a ra ra dayanarak,
azınlık sorunları üzerinde anlaşm aya varılm asında İsrar etm işler
ve istekleri kabul edilmeyince konferanstan çekilmişlerdir.
Elçi H aydar Aktay, aynı rap o ru n d a Y ugoslavlarııı d u rum una
da değinerek, kom şularının yavaş yavaş kendi a ra ların d a an laştı­
ğını gören Y ugoslavlarm bunun dışında kaldıklarını farkettiklerini
ve özellikle B ulgarların faaliyetine kızdıklarını, söylüyor ve, «status
quo devam ettikçe Y ugoslavya’nın sulhu tehdit edici bir ateş olm ak­
ta n kurtulam ayacağı» düşüncesini ileri sürüyor.
Bulgaristan, Balkan, birliği teşebbüsleri karşısında k atı bir tu ­
tum almış görünm ekte ise de, asıl büyük azınlıklara sahip olan Yu­
goslavya’nın azınlık siyasetinin de norm al ölçülerin ötesinde bir
sertlikte olduğu ve M akedonyalI azınlıkları sırplaştırm ak için baş­

30R
vurduğu yolların hoşgörü ile karşılanacak gibi olmadığı kanısı da
yaygındır.
Azınlık sorunlarının doğurduğu Yugoslav - Bulgar anlaşm az­
lığı üzerine B ükreş’teki 3. Balkan K onferansından önceki devre de
ve K onferans sırasında B ulgar heyetinin K onferanstan çekilmeye
v a ra n davranışları özellikle Türk delegelerinin arabuluculuk çaba­
ların a rağm en bir hayli sert olm uştur. Bükreş konferansına gönde­
rilen B ulgar Heyeti üyelerinin M akedonya Komitesinden olm aları
ve heyete konferanstan çekilme talim atının bu Komite’nin etkisi ve
baskısıyla verilm iş olması B ulgaristan’da bu davaların teşvikçisi
olan Komite’nin kuvveti, ve nüfuzu sürdükçe (siyaset m ülâhazaları
ne k a d ar kuvelti olursa olsun), uzun sürede bile anlaşm a olanakla­
rının güçlüğü hakkında fikir verm ektedir.
Azınlık sorunlarında en çok tenkidi Yugoslavya çekmelerine
rağm en (1) Y ugoslavya’nın Balkan işbirliği ta ra fla rı ve status quo’-
cu olması, buna karşılık B ulgarların azınlık h ak ları adı altında ve­
ya açıkva «revisionisme» (2) ve arazi ilhak niyetlerini belirtm ekte
direnm eleri, B ulgarlar dışındaki B alkanlılar arasında anlaşm ayı ko­
laylaştırıcı bir etki yapm ıştır. Aslında, B alkanlarda b ir yenilik olma­
yan azınlık sorunları bir yana, B ulgarların, yalnız kalm asında kendi
siyasi h a taların ın da etkisi olduğu ortaya çıkm aktadır. Tarafsız kay­
naklar, m ücadelesini Balkan hareketine katıldıktan sonra devam et­
tirm e yolunu seçeceg yerde, katılm ak için ön şa rtla r ileri sürm esinin
kendi aleyhine olduğu üzerinde durm aktadırlar. Buna karşılık, M ake­
donya Komitesi örneğinde de görüldüğü gibi, Bulgar iç siyasetinin k a ­
rışık durum unun, esasen, böyle bir k a ra r alabilecek bir H üküm etin
yerleşm esine im kân verm ediği gibi, bu iç u n su ra ek olarak dış kış­
k ırtm aların da olumsuz etkileri şüphesizdir. (3)
D ıştan k arışm alar arasında, 1930’lard a Akdeniz Bölgesinin en
kuvvetli ve genişlemeye en hevesli devleti olarak görünen ve A lm an­
y a ’nın henüz zayıf durum da olduğu, bir devirde B alkanları boş bu ­
lan İtaîy a’nm kiler açıktır. (4) Revizyonist İtalya, A rnavutluk üzerinde
(İ) Yugosl'avların Arnavutlar, Bulgarlar, Yunanlılar, Romanyahlar ve nihayet Türklerle
emlâk ve azınlık meseleleri vardır.
(2) Bu araştırm adaki «revisionisme» kelimesi Birinci Dünya Savaşı sonunda im zalanan
anlaşm aların getirdiği düzeni değiştirme niyeti ve Politikası anlam ında kullanılm aktadır.
(3) «Near East and India» mecmuasının 27 Ekim 1932 tarihli nüshasındaki bir makale
konuyu bu açıdan incelemektedir.
14) Journal de Geneve gazetesinin, 12 Ekim 1930 tarihli sayısında genel olarak Bal­
kan memleketleri arasında ve özel olarak da Ufilgarlstan ile komşuları arasındaki an ­
laşmazlıkların sürüp gitmesi sonucu Balkan Birliğinin gecikmesinde büyük devletlerin
siyasi tesirlerinin rolüne temas eden m akalesi ilg i çekicidir.

309
b ir nevi him aye rejim i k u rm u ştu r ve B alkanlarla yakından ilgilen­
m ektedir. Azınlık ve toprak, sorunları bahanesiyle Yugoslav işlerine
karışm ak için de kuvvet d ay an ak lara sahip olan bu ülkenin kendi
çapında revizyonist bir siyaset ta ra fta rı olan B ulgaristan’ı ilerisi için
•bir m üttefik görmesi tabiidir. M ussolini’nin kardeşi Arııoldo Musso-
lini’nin yönettiği «II Popolo d ’It'âlia» gazetesinin 17 Ekim 1930 ta rih ­
li nüshasında Balkan K onferansları dolayısıyla çıkan b ir yazı, İtal­
y a n idarecilerinin Balkan durum unu 1. dünya savaşının getirdiği dü­
zen adaletsizliğine bağlayan görüşleri hakkında açık bir fikir ver­
m ektedir.
«Balkan K onferansı 1. D ünya H arbi sonunda ortaya çıkan h ak ­
sızlıkları izale gayesiyle toplansaydı m üfid olabilirdi, fak at bu Konfe­
ran sın hedefinin statüko’yu m uhafaza etm ekten başka birşey ol­
madığı görülüyor K onferans .... bugünkü vaziyeti um um iyeyi ebe-
diyyen devam edecekmiş gibi telakki etmekle, şimdiki hegem onya­
ların idam esini tem ine çalışıyor gibi görünm ektedir.»
İtalya’nın Balkan siyasetine dair gönderdiği bir ra p o rd a
(15. 10. 1932) Türkiye’nin A tina Büyükelçiliği, İtaly a’nın, Yugoslav­
y a ’nın kuvvetlenm esi sonucunu verecek B alkan anlaşm asından
m em nun olmadığını şöyle belirtm ekte : «İtalya B ulgarların tem ayü-
latm da bu nüfuz siyaseti için zemin bulm ak tad ır . . . İtaly a’nın Bul­
g a ristan ’da hakim olan bu zihniyeti istism ar ettiğinde şüphe yoktur.
1924 - 25 senelerinde İtaly a’nın M akedonya Komitesi Teşkilâtına
m addi ve m anevi m uavenette bulunm ası bu siyasetinin eser ve de­
lilidir.» İtaly a’nın ayni zam anda, İtalyan K ralının kızının K ral Bo-
ris ile evliliği dolayısıyla iki hü k ü m d ar ailesi arasındaki yakınlığı
da kullanm aya çalıştığı ileri sürülm üştür.
İtalya’nın bu ilgisinin bir başka sebebi de, B alkan sorunları ile
kendi çıkarları açısından ilgilenen PYansaya k arşı denge k u rm a en
dişesidir. Fransa, Yugoslavya ile R om anya’nın B alkan birliğine g ir­
mesinin, koruduğu «Küçük A ntant »ile bu ülkelerin bağlarını gev­
şetm esinden çekinm ektedir. B ulgaristan’ı Y ugoslavya’ya y ak laştır­
m ak suretiyle de, İtalya’ya karşı bir denge gurabileceğini hesapla­
m aktadır. Bir Bulgar-Yugoslav yakınlaşm asından Y un an istan ’ın cid­
di olarak endişe duyduğu 9 Ekim 1931 tarihinde, İnönü’nün, baş­
lıca am açlarından biri Y unanistan ile B ulgaristan’ın ara ların ı bul­
m ak olan Sofya gezisinin hem en ardından, M aksimes ile A tina El-
çimiş M ehmet Enis (Akaygen) arasındaki görüşm eden açıkça a n la­
şılm aktadır.

310
« . . . Nazır, B ulgaristan’ın Yugoslavya’da ta k arrü b ü ihtim ali
hakkındaki endişelerinden te k ra r bahsetti. İstanbul’da gördüğüm
Belgrad Elçimiz H aydar' Bey’in . . . verdiği m alûm ata istinaden bu­
n u n . . . gayri varid olduğunu zira B ulgaristan’ın M akedonya ve
M uahedelerin arazi noktai n azarın d an sarfı n azar etmedikçe Yugos­
lavya’nın böyle bir ta k arrü b e ta ra fta r olam ıyacağm ı ve ekalliyet ve
arazi davasını b e rta ra f edecek surette federatif bir Bulgar - Yu­
goslav birleşm esine ise, sırp u n su ru n u ekalliyetler arasında ekal­
liyette bırakacağı cihetle Belgrat zim andarlarm m asla razı ol­
m adıklarını ve gerek B ulgaristan ve gerek Sırbistan’da görülen bu
yoldaki cereyanların semeresiz kalm aya m ahkûm olduklarını ve
zaten iki m em leketin bugünkü şekli idarelerine göre böyle bir birleş­
me suretinin gayrikabili tah ak k u k olduğunu söyledim.»
Aslında, ayrı ayrı nedenlerle istenen ve bazı azınlık sorunları­
nın köklü bir şekilde çözümlenmesine bağlı olan B ulgar - Yugoslav
yakınlaşm asının o tarihlerde pek gerçekçi olmadığı görülm ektedir.
B ulgaristan’ın B alkan Paktı karşısındaki olumsuz tutum unda
Italyan desteği bazı diplom atik teşebbüslerden de görülm ektedir. İtal­
y a ’nın A nkara Sefiri Lojacono’n u n M enemencioğlu ile yaptığı 4.12.1933
tarihli görüşm eyi İtalyanların Türkiye ııezdinde açık ve resm î teşeb­
büs olarak kabul etm ek yanlış olmayacaktır.
İtalya Sefiri, Y unanistan’ın Yugoslavya’ya, Türk - Y unan Pak­
tın a (1) benzer b ir Pakt teklif ettiğini duyduklarından söz açarak,
«Dört devlet m isakm ı şim diden aktedecek olursanız B ulgaristan tam a­
m en felce uğram ış ve İtalya için ve İtaly a’nın dostları olan Türkiye
ve Y unanistan için kaybolm uş vaziyete girecektir. B ulgaristan’ın ak ­
tif b ir u n su r olm aktan çıkıp pasif hale gelmesi bizim bigâne kalama­
yacağım ız b ir vaziyet teşkil eder. Bu (grave déterm ination) u lâyık
olduğu ehemm iyetle telakki etm ek lâzımdır. B ulgaristan’m felce
uğram ası sadece (d’in térêt Balkanique) değil (d’in térêt Européen)
bir keyfiyettir. B inaenaleyh m evsuk m alum atım ıza göre h alâ bizim
(com binaison’um uza) yani T ürk - Y unan kom binezonuna ve bin-
netice Italyan dostluğuna kazanılm ası olan m üm kün olan Bulgaris­
ta n ’ı acele bir hareketle büsbütün kaybetm em ek m enafii m üştere-
kemiz icabatm dandır. Bu k a d ar sene beklediniz, bir az d ah a teenni
ile h arek et ediniz.»

(1) Bu Misak 1 Eylül 1933 tarihli Türk - Yunan Dostluk Antlaşmasıdır. Buna göre
«Türkiye ve Yunanistan müşterek hudutlarının*31tecavüzden masuniyetini mütekabilen
tekeffül ederler.»

311
İtaly an lar B ulgaristan’ın durum unu ayın zam anda bir A vrupa
meselesi olarak görmekle, kendi düşündükleri anlaşm anın da Bal­
kanlıların düşündüklerinden farklı olduğunu, İtaly a’nın liderliği al­
tında, Türkiye ve Y unanistan’ın k atılacakları bir tertiple (buna Bul­
g a ristan ’ın katılm ası ile) Y ugoslavya’yı B alkanlarda tecrit edilmiş
bir durum a düşürm ek niyetinde olduklarını gösterm ektedirler. İtal­
ya’nın Akdeniz Paktı tasarısı ile zam an zam an bu fikri ortaya a t­
tığı görülecektir.
İtaly a’nın Y ugoslavya’yı tecrit edici ve Türkiye ile, Y unanis­
ta n ’ı, m uhtem elen B ulgaristan’ın da katılacağı b ir «kornbinezon»da
toplam a teşebbüsü, bizzat felsefesi yönünden Pakt k u ru cu ların ın
am acına bütünüyle aykırıdır. Ayrıca, Büyükelçinin b ir İtalyan -
Y unan - Türk kom binezonundan söz etmesi anlam lıdır ve olağan
b ir dostluk düşüncesinin ötesinde bazı niyetleri dışa verm ektedir,
Bu niyetlerin ileride bir üçlü pakt teklifine dönüştürüldüğü görüle­
cektir. Oysa ki P ak t’ta n özellikle Türkiye için beklenen en önemii
fayda B alkanları büyük devletlerin nüfuzuna kapam aktır.
M enemencioğlu’n u n bu konuşm adan çıkardığı sonuç, İtaly a’n ın
bu çeşit bir Balkan anlaşm asından kesinlikle hoşlanm adığı ve bu­
n u önlemek için faaliyete geçeceği yolundadır.
İtalya’nın Balkan Paktı karşısındaki görüşleri çoğunlukla Bul­
g a ristan ’ın tecridinin sakıncalı olacağı gerekçesiyle başka yollardan
da belirtilm iştir. Litvinof’un Roma’yı ziyaretinde h azır b ulunan Sov-
•yeti erin Roma Sefiri, Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Hüseyin Ra-
gıp (B aydur)a «İtalyan - Sovyet görüşm elerini m eskût geçtikten
sonra,» dörtlü anlaşm anın B ulgaristan için zararlı olacağını, bu
m em leketi kuşatm ak yönünde ortaya çıkacağını bildirir.

Litvinof’un Roma gezisinde de Balkan m eselelerinin görüşül­


düğü tahm in edilmektedir. Roma B.E.si Vasıf Ç ınar 30.12.1933 tarihli
telgrafında, İtalyan Dışişleri Genet Sekreleri Aloizi’ııiıı, Sovyet sefi­
lin d en «Sovyet hüküm etinin ve şahsen M. Litvinof’un A n k ara’daki
dostane nüfuzlarını k u llan arak Türkiye’nin B alkanlardaki faaliye­
tinde ileri gitm em esini tem in etm eleri talep e ttiğ im i bildirm ektedir.
İtaly a’nın Balkan tepkisini ortaya çıkaran en yetkili ağız biz­
zat Mussolini olm uştur. Ticaret anlaşm asını imza için gittiği Rom a’-
d a Mussolini tarafın d an kabul edilen M enem encioğlu’n u n görüş­
mesi ile ilgili raporda Büyükelçi Vasıf Ç ınar görüşm enin Balkan
Paktı ile ilgili kısm ını şöyle v e rm e k te d ir:

312
«Bu m ükâlem enin sonunda, M. Mussolini buna dönerek «baş­
ka diyeceğiniz yok m udur» sözü ile Balkan Paktından bahsetti. «Bu
paktm diğer Balkan m illetleri için faide ve lüzum unu anlıyorum ,
kendi kendinizi B alkanlılar arasın a soktunuz» dedi. B unları söyler­
ken tavrında bariz b ir infial m üşahade ediliyordu... Bizim ve Y una­
n ista n ’ın B ahri Sefit m em leketi vaziyetine vaki işaretim e, evet am a
bu politikadan uzaklaştınız Siz şimdiye k a d ar başka politika yapı­
yordunuz. Şimdi ise B alkanların ihtilaflı vaziyetine kendinizi a ttı­
nız. N um an B Y unan paktının im zasından Bulgar sefirine ay­
nı esas dahilinde bir paktın B ulgaristanla da im zalanm asını teklif
ettiği halde B ulgar hüküm etinin bunu reddettiğini anlattı.»
V. Çınar, görüşm e hakkm daki fikirlerini bildirirken «gerek
M. Mussolini ve gerek Hariciye Um um i kâtibi Suviç’i ilk defa ola­
ra k bu m evzu üzerinde asabi ve m ünfail gördüm» demektedir.
M usolini’nin tepkisinin, kendi açısından haksız olmadığı söy­
lenebilir. Gerçekten, çeşitli sebeplerle görüleceği gibi, söz konusu
olan sadece İtaly a’nın tabii m üttefiki B ulgaristan’ın tecridi değil,
B alkanların genellikle büyük devletlerin ve özellikle İtaly a’nın si­
yasi m üdahalelerine kapanm ası gayretleridir.
Aslında, Türkiye dahil bü tü n Balkan m em leketlerinin sonuna,
k a d a r B ulgaristan’ı dışarda bırakm am ak için teşebbüste bulunduk­
ları açıktır. Türkiye’nin Sofya B E.si Tevfik Kâmil tü n a y d ın ), Bul­
g ar Başvekilinin arzusu üzerine yaptığını belirttiği görüşmede, Baş­
vekilin Türkiye’ye beslediği olumlu duygularını ifade ettikten sonra
şunları söylediğini b e lirtiy o r:
«Aramızda ihtilâfları izale etm ek için hususi surette görüşm e­
mizi İsm et Paşa H azretleri teklif etmişlerdi. Ben m erasim siz kendi­
sine telâkiyi h atırım dan geçirmekteyim, p ak t siyasetini bize karşi
kullanm ak istediğinizden haberim iz var. M. Titulescu B ulgaristan'ı
tecrit için yaptığınız teşebbüse kendisinin m uvafakat etm ediğini
b ana söylemiştir. Bize gelecek bir fenalığın tesirinden siz de k u r­
tulam azsınız. B elgrat’ta im zaladığınız son «pacte»ı çok pahalıya
ödediniz. 100 m ilyondan başlıyan m etalibinizi sırf bu paktı, im zala­
m ak için çok tenzilatla kabul ettirdiler». Bu da gösterm ektedir ki,
Bulgar devlet adam ları aslında içine düşecekleri m üşkül durumu,
görmekle beraber, efkârı um um iyenin hissiyatı ve bölünm üş olan,
dahili siyaset durum u, ciddi bir teşebbüse girm elerine im kân ver­
memekte, buna m ukabil Yugoslavya vp Rom anya ile anlaşm ak is­
tem ektedirler. Tabiatıyla, bu tah ak k u k ettiği takdirde de, hem kom ­
şularının blok teşkil etm elerine m ani olacaklar, hem de G ü n ey e

SIS
k arşı taleplerini sürdürm e im kânı bulacaklardır. Türkiye, bu du­
ru m a rağm en B ulgaristan’ı İliç olm azsa bir Türk - Y unan an laşm a­
sına girm eye inandırm a üm idini kaybetm em iştir. İsm et İnönü’nün,
A tina’da Türk - Y unan anlaşm ası m üzakereleri sırasında gönderdiği
10 Mayıs 1933 tarihli talim atta, P ak t’a hazırlık olmak üzere Y unan
âhlâşm ası ile m üteradif en Y ugoslavlarla da anlaşm a im zalam anın
uygun olmıyacağı belirtildikten sonra şöyle d e n m ek ted ir: «Bu m ü­
lâh azat karşısında B ulgaristan vaziyeti üzerinde daha faalane ça­
lışarak yakın bir zam anda k ati bir teşhis koym aya çalışm ak .........
O nun için siyasi m üdaveleyi efkârın yüksek faideleriyle iktifa ede­
rek herhangi bir m ukavele parafe veya im za edilmesini A n k a ra ’ya
talik etm ek lâ zım d ır...
B ulgarlarla olan durum u kesinliğe kav u ştu rm ak am acıyla İnö­
n ü Sofya’ya gitmiştir.
B ulgarların, Sofya Elçimizin yazısında sözünü ettiği, Küçük
A ntant m em leketleriyle anlaşm ak teşebbüslerini geciktirm edikleri
görülm ektedir. B ulgar Başvekilinin 1934 Ocak ayında ziyareti dola­
yısıyla Bükreş Elçimiz M am dullah Suphi (Tanrıöver) telgrafında
R om anya’ya gelen B ulgar Başvekilinin tem asları hakkında şunları
b elirtilm ek ted ir:

«Bulgaristan Başvekili dünkü son m ülakatında Rom anya H ari­


ciye N azırına Bulgaristaııla Rom anya arasın d a bir adem i tecâvüz
m isakı akdini teklif etm iştir. Bu teklif B ulgarların B elgrada son za-
m anda h e rta ra fm dikkatini celp edecek k a d ar inkişaf etmiş olan
B ulgar - Yugoslavya anlaşm ası teşebbüsünün m ülemmimidir. O nlar
bu suretle yanlarını ve ark aların ı em niyete a larak cenuba karşı ser­
best kalm ak em elindedirler. B ulgar teklifine m ukabil Rom anya H a­
riciye N azırı bu teklifin çok daha evvel vukua gelmesi faideli ola­
bilirdi, bunun artık konuşm am ıza im kân kalm am ıştır cevabını ver­
miştir... B ulgarlarla m üzakere esnasında Yugoslavya K ralı Bükreş
Hariciye N azırından telefonla ve doğrudan doğruya kendisine m ü­
zakerelerin cereyanında m alûm at itasını rica etmiştir.»
B ulgaristan’ın pak t karşısındaki durum u ile ilgilenen sadece
İtalya ve F ransa değildir. A vrupa ve Akdeniz siyaseti açısından Konu
ile İngiltere de ilgilidir. A n k ara’daki İngiliz Sefiri Sir Porcy Loraine’in.
İngiliz H üküm etinin «gayri resmi» surette bilinm esini y ararlı gör­
düğü görüşleri yazılı olarak, 1 Şubat 1934 tarihinde Türk H âriciye­
sine v erm iştir;
«1. Umumi bir m üsalem et ve m üşareket tem inine m atu f h er
m isak şayanı arzudur; ancak bu misak, iştiraki derpiş edilen bir ve­
ya diğer devlet aleydiııe m üteveccih olmamalıdır.
2. Eğer B ulgaristan im za sahibi devletlerin şimdiki h u d u tla­
rını tem ir eden bir m isaka iltihak etmeye m ütem ayil değilse diğer
devletler için B ulgaristan’ın aleyhine m üteveccih olduğu m an zara­
sını irac edecek şerait dahilinde dörtlü bir m isak akit etm ekten ise,
m isakm şüm ûlünü B ulgaristan’ın iltihakını tem in edebilecek bir şe­
kilde tadil etm ek m üraccah olur.»
B. Elçi, d aha sonra, Paktın im zasından evvel, Balkan devletleri
arasm da m ali ve iktisadi sorunların çözümlenmesinin, nihai anlaş­
m a bakım ından y ararlı olacağını ve bunun özellikle Y unan - Bulgar
ilişkileri bakım ından yerinde olduğunu belirtiyor.
Türkiye’nin ve P akt teşebbüsüne girişen diğer Balkan ülkele­
rin in yaptıkları çeşitli denem elere rağm en B ulgaristan P akta gir­
meye yanaşm am ış ve 1933’de Yugoslavya ve R om anya’ya yaptığı
ikili anlaşm a teklifleri sonuç verm em iş ise de, Yugoslavya ile an laş­
m a üm itlerini kaybetm em iş ve zam an zam an iç ve dış baskıların
etkisi ile kaym alar gösteren Yugoslav siyaseti de bu üm itleri bes­
lemiştir. 1937’de iki m em leket arasında, yapılan dostluk anlaşm ası
bu teşebbüslerin ürünüdür.
Balkan Paktının diğer üyelerinin özel durum larının, kısm en
B ulgaristan dolayısı ile kısm en de Pakt teşebbüsleri sırasında yeteri
k a d ar belirm iş olması ve esas itibariyle konunun dışında kalm ası
sebebiyle ayrı ayrı incelenm esine lüzum görülm emiştir.
Paktın çekirdeği, bir ta ra fta n Y ugoslavlar ve Romenler arasın ­
daki A nlaşm a, (Küçük A ntant), diğer ta ra fta n da Türkiye ile Y una­
nistan arasm da yapılan 14 Eylül tarihli «Pacte d ’Entente Cordiale»
dir. Türkiye ile Y unanistan arasındaki ihtilâfların ve bilhassa Lo­
zan anlaşm asının tatbikinden doğan m eselelerin sistemli bir şekilde
hal yoluna konm ası Türk - Y unan dostluğunun böyle bir anlaşm a­
ya varabilecek şekilde gelişebilmesine im kân verm iştir.
Balkan siyaseti bakım ından Y unanistan’ın Paktın h a ra retli ta ­
raftarlığını yapm ası bir ta ra fta n Balkan kom şularıyla anlaşm azlık­
ları, diğer ta ra fta n İtaly a’nın teşkil ettiği ve b ü tü n Akdeniz m em le­
ketleri için geçerli olan tehlike ile izah? edilebilir. Y u n an istan ’ı hem
Yugoslavya ve A rnavutluk, hem de B ulgaristan’la sorunları vardır.
Asıl önemlisi, B ulgarlar Selanik üzerinden Ege denizinde m ahreç is­
teklerini girem em ektedirler. Başta I. Dünya savaşı tazm inatları ol­
m ak üzere, m alî konular da vardır, Y unanistan’ın, Fransa ve İngil­
tere ile ilişkileri de iyi olm akla b eraber asıl dikkat ettiği, o tarih lerin
en kuvvetli Akdeniz m em leketi olan İtaly a’yı kuşkulandıracak bir
hereket yapm am aktadır. Bu yüzden, pakt siyaseti ile İtalya siyase­
ti daim a çatışm ıştır. Venizelos’un başlattığı Türkiye ile anlaşm a
siyaseti ile doğusunu em niyet altına aldığı gibi, Türk dostluğuyla
kendisini B ulgaristan’a karşı da güçlendirm iştir. B ulgarların bütün
T rakya üzerindeki em ellerini de b ir Balkan anlaşm ası çerçevesinde
Türk - Y unan yakınlaşm asını kolaylaştırdığı b ir gerçektir. Pakt k u ­
ru ld u k tan sonra da, bir ıç denge u n su ru olarak h er iki ta ra f devlet
adam ları, Türk - Y unan anlaşm ası üzerinde özellikle durm uşlardır.
A nlaşm anın im zasından önce ve sonra, Balkan birliği için Türkiye
ile Y unanistan arasında yapılan çeşitli tem aslar sırasıyla görüle­
cektir
Paktın oluşum u ve kapsam ı üzerinde Türkiye ile Y unanistan’ın
fark lı görüşleri v ard ır ve genellikle Y unan istan ’da iç m uhalefetler
yüzünden dötlü anlaşm anın gerçekleşm esi ve etkililiği b ir hayli teh ­
like geçirmiştir.
îlk görüş ayrılığı daha Pakt teşebbüsünün resm en ortaya atıl­
m asından önce b ir «Balkan Birliği tasavvu rların ın yarı resm i görül­
düğü sıralarda M acaristan’ın buna devet edilip edilmemesi üze­
rinde belirm iştir. Bu görüş ayrılığı, olayların gelişmesiyle bir ihtilâf
veya sonraki görüşm elere etki yapacak bir şekil alm am ışsa da, iki
ta ra fın Paktın kapsam ve am açları ve B alkan politikası hakkm daki
ay rı görüşlerini belirtm esi bakım ından ilgi çekicidir.
T. R üştü A ras’ın, Balkan birliği üzerinde A k a ’da çıkan «Eleft-
heron Vima» gazetesine verdiği beyanatta, M acaristan bir Balkan
mem leketi olarak zikredilm iştir. A n k ara’daki Y unan elçisi, talim at
üzerine, Dışişlerinde Daire Reisi Ahmed Cevat (Üstün) Bey’e gön­
derdiği b ir m ektupta, son Balkan savaşlarında ve Balkan m eselele­
rin in dışında kalm ış olan M acaristan’ın da alınm asının P aktın ger­
çekleştirilm esini zorlaştıracağı, diğer O rta A vrupa devletlerinin, G ü­
ney ve D oğularında ku ru lm ak ta olan bir blok’un dışında bırakıl­
m ak ta oldukları hissine kapılarak güçlük çıkartacaklarını ileri sor­
m aktadır.
T. R üştü A ras’m talim atı üzerine A.C. Ü stün’ün verdiği cevap,
Türkiye’de B alkan birliğinin kuruş gayelerinin ve genellikle, Bal­
k a n lara karşı tehdit şekillerinin nasıl düşünüldüğünü gösterm ekte­
d ir:

316
a — Balkan birliğini, yarım ada’nm Kuzeyinde kurulabilecek
b ir devletler blok’unun yıkıcı faaliyeti tehdit edebilir. Şu halde, eski
A vusturya M acaristan veya Osm anlı İm paratorluklarının etnik u n ­
su rların ın değişik olarak hortlam aları sonucunu verecek b ü tü n te r­
tipler zararlıdır. Böyle bir blok’un esas u n su ru (Küçük A ntant ta ­
rafın d an kurulduğunda) Slav, (Çekoslavakya - Yugoslavya) y ahut
da başka bir ihtim aile Cerm en ırkı olabilir. (Almanya - A vusturya)
b — K urulacak Balkan teşekkülünde Yugoslavya - Romanya
işbirliği Küçük A n ta n t’m nüfuzunu kuvvetlendirebilir. M acaristan
b u n a karşı bir denge u n su ru olabilir.
c — Aynı zam anda, Türkiye ile Y unanistan’ın bağları o dere­
cede kuvvetli olm alıdır ki, gerektiğinde, p ak t içinde (Küçük A ntant
üyesi) m üşterek bir Yugoslav - Rumen etkisine k arşı denge kurula-
b iısin.
M acaristan’ın d urum una kısaca bir göz atılm alıdır. M acaris­
ta n da, bilinen sebeplerle revizyonist g ru p tan sayılm aktadır. Buna
karşılık, hem Cerm en hem de Slav korkusu değişik etnik yapıya sa­
hip devletler arasında sıkışmış olan revizyonistler arasında sayılan
M acaristan’ın dış siyasetinde etkisini gösterm ektedir. Türkiye, Ma-
cariötanla ilişkilerini geliştirmeye önem atfetm ektedir ve II. Dünya
savaşm a k a d ar da bu durum devam etmiştir. Bunun Balkan siyase-
setini de etkilediği açıktır. Türkiye’nin Belgrat Büyükelçiliğinin,
M acar H ariciye N azırı’nm A n k ara’ya yaptığı ziyaret ile ilgili 1 Ni­
san 1930 tarih li telgrafında Y ugoslavlarm tepkileri şöyle anlatıl­
m aktadır.
«M acar H ariciye Nazırı Mösyö Valko’nun A nkara ziyareti Belg­
r a t’ta ciddi bir alâka ve m aharetle gizlenilmesine rağm en şayanı dik­
k a t bir endişe uyandırm ıştır.» denildikten sonra, «mahalli m em uriye­
tine gidem iyen A nkara Sefiri’nin ani bir surette tekaüde şevkiyle ye­
rine Sofya Sefiri Nesiç gibi son Prag ve Sofya itilâflarını akdetm eğe
ve hadisatı ahireye rağm en iki Hükümet arasında dostluk hissiyatıy­
la m eşbu b ir havayı nesimi vucuda getirm eye m uvaffak olmuş bip
zatın tayini; V alko’nun henüz Türkiye toprağında bulunduğu bir' sı­
ra d a Hariciye N azırı M. M arinkoviç’in naşiri efkârı olan «Pravde»
gazetesinin, Türkiye’nin de dahil olacağı kaydıyla hür, m üstakil ve
m üttehid b ir Balkan birliği tesisi için mücadeleye atılm ası ve bu b ap ­
taki yazılara kaşade bulundurm ası... bir m aksadı m ahsus ile teem m ül
olunmuş..,, iki vakıâdır.»

317
Söz konusu gezinin Y ugoslavya’nın ani olduğu belirtilen bu
ilgisine ne dereceye k a d ar sebep olduğunu kestirm ek olanağı yok­
sa da (zira Ekim 1930’da toplanacak ilk Baikan K onferansı fikri or­
tad ad ır ve M acaristan, K onferansa katılacak devletler arasın d a sayıl­
m am aktadır) bir ilginin varlığı ve bunun Balkan birliği fikri ile
bağlanm ası, B alkanlarda yeniden şekillenm ekte olan kuvvet den­
gesinin ne derecede karışık ve nazik olduğunu gösterm esi Özellikle
Y ugoslavya’nın kararsız tutu m u n u n etkilenm eye ne k a d a r yatkın
olduğunu gösterm esi bakım ından ilgi çekicidir.
Türkiye, esas itibariyle, hiçolm azsa başlangıçta B ulgaristan’ın
d a katılacağı b ir Türk - Y unan anlaşm ası tasarlam ış, B ulgaristan’ın
ikili andlaşm ayı kabul etmemesi üzerine, Y unanistan, Bulgaristan,
Rom anya ve Yugoslavya arasında beşli bir anlaşm a düşünm üştür.
B ulgaristan’ın Pakta girmesi, bü tü n kom şularıyla anlaşm azlıklarını
çüzûmlemesine uygun bir ortam yaratacak olması ve aşırı eğilimle­
rin in Pakt içersinde kısıtlanabileceği, ve nihayet İtalyan m ü d ah a­
lesinin etkisini azaltacağı düşüncesiyle istenm iştir. A ncak Bulgaris­
ta n ’ın iç ve dış baskıların etkisiyle sonuna kadar, bu m eselelerin
p ak ta girişinden önce çözümlenmesinde direnişi karşısında, Bulga­
ristan bir gün katılacağı ümidiyle dışarda bırakacak p ak tın g er­
çekleştirilm esi yoluna gidilmiştir. B ulgarların önce Balkan Konfe­
ransına, sonra da P akta katılm alarını sağlam ak için yapılan yazış­
m alardan da görülm ektedir ki, Türkiye, B alkanlardaki durum un
kuvvetlendirilm esi ve özellikle T rakya’nın güvenliği için, Y unanlı­
larla B ulgarları birbirine yaklaştırm akda büyük gayret gösterm iştir.
B alkan Patkına v a ra n görüşm eler resm en başlam adan önce
(burada resm en tabiri, M aksimos’un T. R üştü A ras’a Pakt projesini
verm esinden sonraki olaylar için kullanılm ıştır.) Türkiye’nin ve B al­
k an ların güvenliğinin ne gibi tertiplerle sağlanabileceğinin geniş bir
şekilde incelendiği görülm ektedir. îlk düşünce olarak, Türk - Y unan
dostluk anlaşm ası çekirdeğine ilâveten Yugoslavya ile tarafsızlık,
dostluk ve hakem antlaşm ası yapılm ası düşünülm üştür. Y ugoslavlar­
la tem aslar Mayıs 1933’de, C enevre’de T. R üştü A ras ta rafın d an y a­
pılmış, fak at Vekiller Heyeti bu sırada, bir Türk - Y unan - B ulgar
antlaşm ası için A tina’da Y unanlılarla m üzakerede bu lu n an Türk
heyetine ve T. R üştü A ras’a gönderdiği talim atta, B ulgaristan’ın
vaziyeti belli olm adan ne Y unanlılar ne de Y ugoslavlarla anlaşm a
yapılm am asını bildirm iştir.

Vekiller H eyeti’nin m ukateası üzerine, B ulgaristan’ın k atılm a­


sına çalışılmış ve ancak İnönü’nün 20 Eylül’de Sofya’ya yaptığı zi­

■318
y aretin bir sonuç verm em esinden sonradır ki, T. R üştü A ras’m ifa­
deleriyle«: «ilk m erhale olarak Rom anya ve Yugoslavya Hüküm et­
leriyle tasav v u r edilen ve te k a rrü r eden adem i tecavüz m uahedele­
rin in intacı ile şimdilik iktifa olunması» yolunda İsmet Paşa ta r a ­
fından T. R üştü A ras’a talim at verilm iştir.
Y unanlılarla anlaşm a görüşm eleri ilerleyince, «akdi esas itiba­
riyle ta k a rrü r etmiş olan em niyet m ikasından m ülhem olarak» Bul­
g a ristan ’la aram ızdaki sınırında karşılıklı olarak benzer b ir paktın
yapılm ası A n k ara’daki Bulgar Sefirine teklif edilmiş ve «Bulgaris­
ta n ’la Y unanistan arasında halen m evcut m uallâk m eselelerin hal
ve tesviyesi ve atiyen m ünasebetlerinin inkişafı ile bu iki devlet
arasında da aynı paktın im zalanm ası üm it ve tem ennileri» belirtil­
m iştir. «Bulgar Sefiri, teklifi H üküm etine bildireceğini ifade ve yal­
nız Türkiye ile Y unanistan arasında Bulgar h u d u tların a da şâmil
olacak bir em niyet m isakı akdi, B ulgaristan üzerinde pek elim tesir­
ler uyandırabilirdi demiş ve Hükümetim izin bu ikili m isaklar şeklini
ih tiy ar etmiş olm asına teşekkür etmiştir.»
B ulgar Sefirine yapıian tebligattan bilgi verilen Türkiye’nin
Sofya Elçisi teşebbüsün çabuk bir sonuç vermiyeceği görüşündedir.-
«. . . . tem aslardan edindiğim intiba Hüküm etin zam an kazanm ak
fikrinde olduğu m erkezindedir. Mevsuk ve çok m ahrem istihbaratı
acizeye n a za ra n A n ta n o fa verilen talim atta, B ulgaristan’ın Türki­
ye ile dostluk ve bitaraflık m uahedeleri bulunduğunu ve teklif edi­
len M ihak bazı kom şuların lüzumsuz yere şüphelerini ta h rik edebi­
leceği için um um î konferanslar arefesinde B ulgaristan’ın beynelm i­
lel vaziyetini fenalaştırm aktan H üküm etin çekindiği tebliğ edilmiştir»
M enemencioğlu daha sonra, İtalya Sefirinin 4 A ralık 1933’de,
B ulgaristan’ın durum u hakkında yapmış olduğu görüşme m u h tıra­
sında, yukarıdaki teşebbüsün neticesini şöyle a n la tm a k ta d ır: «Bul­
g a r Sefiri bana bu teklifi Hüküm etinin tehalükle kabul edeceği k a ­
naatin da bulunduğunu ifade etm esine rağm en, Sofya Hüküm eti de­
ğil Y unanistan’la Türkiye ile bile bir h udut garantisi m isakı akdine
tem ayül etm em iştir. Buna zam im elen B ulgarlar (revizyonist) olduk­
larım ve G abrî T rakya üzerinde (bize karşı Şarkî T rakya’dan b ah ­
setm ekten çekinmiş olm alar gerek) arazi m elatibesinde bulunm ak­
tan vazgeâem iyeceklerini alenen söylediler».
İkiliden beşliye k a d ar pakt niyet veya söylentilerinin ortaya
çıktığı bu günlerde, İnönü’n ü n Sofya ziyareti, d u rum u hiç olmazsa
B ulgaristan bakım ından aydınlatarak,"-p akt teşebbüsleri de bundan
sonra daha açık yola girecektir. Bu ziyaret, Türkiye - Y unanistan -

319
B ulgaristan arasında ikişerli güvenlik anlaşm aları işiyle ilgisi açısın­
dan olduğu k a d ar Y unan - B ulgar ve Türk B ulgar ilişkileri bakım ın­
dan da, önemlidir. Sofya Elçiliği, ziyaretten önce, B ulgar N azırı Mu-
şanof’un bir büyük devlet sefirine, İnönü’n ü n gelişinde Dostluk ve
Uzlaşma M uahedesi’niıı uzatılm ası kabul edeckleriııi, kam u oyunun
Türkiye ile başka bir ta a h h ü t istemediğini, «Türkiye Y unanistan’la
sıkı m ünasebetlerini h e r vesile ile (afficher) ettğinden Y u n ak lar­
la ihtilaflı m ünasebetlerin Bulgar m enfaatlerine uygun şekilde h al­
li için Türkiye’nin tavassutundan istifade etm ek istediğini ve bu te-
vassutun yapılm am ası veya faide verm em esi halinde Küçük A ntant
ile uyuşm ayı tercih edeceğini» söylediğini bildirm iştir.
Sofya Elçiliğinin bu telgrafındaki hususlar, sanki bu sözler Mu-
şanof ta rafın d an kasden bu «büyük devlet sefirine» söylettirilm iş
gibi gerçekleşm iştir. İnönü’nün,Sofya’dan dönm eden önce gönder­
diği Eylül 1933 - telgraf, B ulgarların buna uygun tu tu m u n u göster­
m ektedir :
«Bugün vaziyet... kati şeklini aldı. Türkiye dostluğunu politi­
k aların a esas ittihaz ettiğini söylediler. M evcut bitaraflık m uahe­
desinin Y unanlılarla imza ettiğimiz pak t ile m u taarrız olduğunu...
iddia ediyorlardı. M ünakaşalardan sonra iki m uahedenin birbirinin
ahkâm ını tayin ve tah d it ettiğini anlattık. Y unanlılarla im za ettiği­
miz m uahedenin B ulgarlar aleyhine hiçbir suretle işlemiyeceğine
d air bizden, bir m ektup istediler. Taraflarım ızdan b ir ta a rru z ihti­
m alinden hariç bulunduğunu tasrih ederek pekâlâ bir taah h ü d e giri­
şeceğimizi ve Y unanlıların da böyle bir taah h ü d e belki de iştirak
edeceklerini söyledik. Kendi tekliflerinde epey ısra r etmişlerdi. Yu­
nan lılarla aleyhine taarru zu teşci eder bir vaziyet alamayacağımız
esasından giderek ısrarımız.... neticesinde b u ndan vazgeçirildiler.
H ülasa olarak bizim ilk pakt neticesinde (1) daha şim diden Y unan­
lıların taleplerinde m üfrit olclukladım, onlarla anlaşm ak istedikle­
rini bildirdiler. Bizim teklif ettiğim iz aynı paktı şimdi imza edemi-
yeceklerinin sebebide bu olduğunu, beş - altı aya k a d a r üm id ettik­
lerini bildirdiler... Y unanlılarla m eseleleri hallederken için politika
n o k talarına intikalinde bir arazi meselesi niyetleride var. A nlaşm ak
kabil olm ıyacağm ı ve bu hususta k a t’î k a ra r verm eleri icap ettiğini
söylemem üzerine derhal anladığını izhar eti. Bundan sonra Titules-
k u ’nun ziyareti ve onunla ve Yugoslavya ile yapacağım ız m uahe­
deden açılınca te k ra r telâş ve tazallüm eden Başvekile için m ahiyeti
ve kendi vaziyet ve m en faatlarm a m u tab ak atı anlatıldı, itirazı kesti.

il) Türk - Yunan Dostluk Anlaşması.

320
M amüsait hava ve zamanda, azamî ran d ım an alınm ıştır, zan ­
nederim. Vaziyet üzerinde teşhis koym ak için şöyle denilebilir:
Türlü k ararsızlıktan ve m uhtelit usuller arasında pazarlık a r­
zu ve m anevrasından bir m üddet için çıkarak Türk politikasına te­
m ayül gösterm ek istem işlerdir. Bu vaziyetin inkişaf ve derecesi ile
m ahiyeti zam an ve ahvale tabidir. İsmet».
A ta tü rk ’ün 26 Eylül 1933 tarihinde, o zam an Y unanistan’da mu-
iefet lideri bulunan Venizelos, ve 4 Ekim 1933’de de, Türkiye’yi ziya­
ret eden Yugoslavya K ralı A lexandre ile yaptığı görüşm elerin lıiçol-
m azsa üçlü anlaşm a için Türkiye tarafın d an k a ra rlı bir şekilde h a ­
rekete geçilmesinin başlaııgısı olduğu anlaşılm aktadır. Dışişleri Ba­
kanı T.R. A ras h er iki görüşm ede de hazır b u lu n arak konuşm aları
özetleyen m u h tırala r hazırlam ıştır.
A tatü rk - Venizelos görüşm esinde Venizelos, «beş Balkan devle­
ti arasında sulhün m uhafazası ve hu d u tların em niyeti için bir a n ­
laşm a yapılm asının faydasından» bahsetm iş ve «Bulgaristan buna
derhal m uvafakat etmediği halde, bilâhare onun da iltihakını m üm ­
kün kılacak bir şekilde dört devlet arasında anlaşm a ile işe başlana­
bileceğini» anlatm ıştır. . ' ; 7 :;’0
«Reisicumhur Hazretleri, Türkiye’nin bu hususta Sovyet Rus­
y a’nın m uvafakatini alm ası tabiî bulunduğunu, ancak Türkiye ve
Y unanistan’ın coğrafi vaziyetleri itibariyle İtalya hassasiyetini dem
piş etmemiz lâzım geldiğini ifade etmesi üzerine M. Venizelos, biz
yalnız B alkan hudutlarım ızın em niyetini istihdaf edeceğiz, binaen­
aleyh dostum uz İtaly a’nın buna bir diyeceği olamaz ve icap ederse
bu hususu gider bizzat izah ederim cevabını vermiştir..... (1) Reisi­
cum hur hazretleri şimdilik A rnavutluk h u d u tların a tem as edilmiye-
rek ve tabiî A rnavutluğun da Balkan vaziyeti olduğu nafyedilmiye-
rek şimdilik beş devlet arasında yapılıyormuş gibi işin ihzarına ait
ve bu anlaşm anın h u dutların emııiytine ve sulhün m uhafazasına
m ünhasır m ütevazi bir anlaşm a halinde nasıl yapılabileceğine d a ir
gösterdikleri usul ve şekilden çok m em nun olan Venizelos bu Bal­
kan A nlaşm ası tasavvur ve terkibi için Büyük R eisicum hurum uza
k arşı «bu sizin büyük plam m zdır» tabirini kullanm ış ve nam ını, ver­
m iştir. R eisicum hur H azretleri bu m ükâlem e neticesinde ertesi günü
İsm et Paşa H azretleri ile birlikte M. Venizelos’un ve benim bu iş et­
rafında görüşüp çalışmamız arzusunu izhar buyurm uşlar ye b an a
bu vadide direktif vermişlerdir». ,

(1) Bu izahat Hariciye Hazırı Mcsksimos tarafından verilmiş, fakat Venizelos'un kanaati"
nın aksine, îtalyanlar ikna edilmemiştir.

321
T. R, Aras, İnönü'nün de iştiraki ile Yenizelos’la ertesi günü ko­
nuştuklarını, Y unan Hariciye N azırı Ç aldaris ile henüz etraflıca gö­
rüsem edikleri bu konuda Venizolos’un kendilerini çok desteklediğini
belirtm ekte ve Venizelos’dan ayrıldıktan sonra, İnönü ile görüşm e­
si hakkında da şöyle dem ektedir :
«Türkiye’nin sam im i sulh arzusuna uygun düşen bu tertipte h e­
defe varm ak için ilk m erhale olarak Rom anya ve Yugoslavya H ükü­
m etleriyle tasavvur edilen ve ta k a rrü r eden adem i tecavüz m uahe-
lerinin intaci ile şimdilik iktifa olunm ası İsm et Paşa H azretleri ile,
M, Venizelos’ta n ayrıldıktan sonra aram ızda cereyan eden m ükâle-
m en in .h ü lâsa ve esasını teşkil eder».
A tatük’ün Kral A lexandre ile görüşm esinin Balkan Paktına
değinen kısmı olarak, T. R üştü Aras, şunları nakletm ektedir :
«A tatürk’ün, Türk - Y unan anlaşm asının B alkanlardaki sulh
havasına yararlığından bahsetm esi üzerine, K ral «B alkanlarda h u ­
d u tların ve suîhün istik rarı için Y ugoslavya’nın Türkiye ile a ra la rın ­
da m esai teşrikinin faideli olanağını beyan ettiler ve Türkiye ile Yu­
goslavya arasında henüz m uallakta k alan em lâk m eselesinin halli
için em ir verdiğini beyan ettiler... ve m üteakiben Türkiye ve Yugos­
lavya Hariciye N azırlarının ara ların d a Cenevre’de tabi H üküm etle­
rin in direktifi dahilinde te k a rrü r ettirdikleri bir adem i tecavüz m ua­
hedesi aktedileceğine işaret ederek bun u n kendi arzu ları ve ta rif­
leri dahilinde olduğunu gösterdiler... R eisicum hurunuz H asretleri. .
bu yolda Yugoslavya ile Türkiye’nin çalışm alarının faideli olacağını
ve C um huriyet Hüküm etine bu yolda direktif verdiklerini ifade ve
izh ar ettiler.... B alkanlılar arasında sulhün ta h riri için derpiş edilen
teşriki m esainin husul bulm ası için Türkiye ve Yugoslavya H üküm et­
lerinin birlikte gayret sarfetm eleri lüzum ve faydasında h er iki Dev­
let Reisi tam am ile m ütabık bulunm uşlardır.»
Balkan P aktı’nm yapılm asına v a ra n görüşm elerin, yukarıda te­
m as olunan, A tatü rk ve İnönü’nün verdiği ta lim atlar essı dahilinde,
Paktın hazırlık görüşm elerinin, Türkiye ile Y unanistan H ariciye N a­
zırları arasında, sağlanan görüşbirliğinden sonra, Rum en ve Yugos­
lavlarla esas itibarıyla Y unan H ariciye N azırı Maksimos tarafın d an
y ü rütüldüğü anlaşılm aktadır. Paktın ilk projesini de Maksimos h a ­
zırlam ış ve T. R üştü A ras’m onayından geçtikten sonra diğer devlet­
lere gösterilm iştir.
Bu proje, paktın son aldığı şekilden farklı olm akla beraber, bir
dörtlü tarafsızlık anlaşm asından da çok ileridir. Paktın parafe ve im-
za edilmesi safhaları ise sırasıyla Belgrat ve A tina’da olmuş bir ta-
ra fta n Venizelos’un (1) ihtirazi kayıt koydurm ak istemesi, diğer ta ­
ra fta n S ovy etlerin son dakikadaki itirazları sebebi ile, her iki safha
da son derece h areketli geçmiştir.
İlgili Devletler arasında yapılan tem asların ilk sonucu; Belgrad’-
da, 28 Kasım 1933 tarihinde, Yugoslavya ve Romanya adına, Yugoslav
Hariciye H azırı Yevtic, Türkiye ve Y unanistan adına T. Rüştü A ras
ta ra fın d a n im zalanan protokoldür. Protokolde tarafların , dört m em ­
leket arasın d a yapılm ası düşünülen anlaşm aların im zasına değin, bir­
birlerini h a b erd ar etm eden B alkanlarda hiç bir siyasi teşebbüste bu­
lunm am ak ve ta ra fla rın önceden yazılı rızası alınm adan diğer B alkan
Devletlerine karşı hiçbir taahhüde girişm em ek hususunda m utabık
oldukları kayıtlıdır.
B alkan P aktı’m n hazırlık safhalarında, tabiatıyla, Balkan m ese­
lelerine ilgi gösteren büyük devletlerle tem as ihm al edilmemiştir. Bu
devletler arasında, İtalya, Fransa, Rusya ve İngiltere vardır.
Bu tem aslarda gebelikle Y unanistan ile Türkiye’nin birlikte h a ­
reket ettikleri ve h atta, halâ çekim ser görünen Yugoslavya ile olan
tem aslarda dahi bunun varid olduğu görülm ektedir.
Türkiye - İtalyan ilişkileri açısından Roma Büyükelçisi V asıf Çı­
n a r Bey’e Mussolini ile görüşerek Pakt ve Türkiye’nin siyaseti h ak k ın ­
da bilgi verm esi yolunda talim at verilmiştir. Vasıf Çınar, 30.12.1933 ta ­
lih ti telgrafında M ussolini'nin Roma’da olmaması dolayısiyle Suviç’e
(Hariciye M üsteşarı) yaptığı ziyaretin izlenim lerini ¡¡öyle verm ekte­
dir : 1
«Politikamızı anladıklarını ve m uhalif bir noktai n azarları ol­
m adığını söyledi. B ulgaristan’ın Türkiye ve Y unanistan G rubuna
iltihakı zam anı daha geçmediğini ve bu hususta çalışmaklığımızın
çok faydalı olacağını ilâve etti.... Sözlerinde B ulgaristan’ı him aye ve
m üdafaa eden bir m ana vardır.»
Suviç’in bu k a d ar yum uşak başlı görünm esini nsebebi hem eıi
M ussolini’den talim at alm asının güçlüğü dolayısıyla Mussolini ile
görüşm eye k a d a r kışkırtıcı b ir ta v ır takınm am a endişesi ile olduğu
kadar, hakikaten, Türkiye - Y unanistan ve B ulgaristan’ın, İtalya ile
b ir ittifak yapacakları üm idini devam ettirm eleri ile de izah oluna­
bilir. M aksimos’un Roma’ya gelm esinin beklendiği o günlerde, îtal-

{1.) Vesûzelos o iatihîerde muhalefel lid ed d û ve Senafo’da çogmduktB olduğa ğlMİ


yefcn zamanda: ikSldara gelmesi de uzak fol? Ihilmaî değildir.

823
yanların Maksimos Ta istedikleri gibi konuşm aları im kânı m evcut­
tur. .Vasıf Ç ınar sonradan M assolini ile görüştüğünde, «Türkiye’de
İtalyan dostluğuna itim at edilmesini ve ayni zam anda iki devletin
teşriki m esai eylemleri» hususuna işaret eder. Suviç ise, m uhtem el
bir Türk - Sovyet, Alman, İtalyan işbirliğinden bahsetm iştir. Anka-
a r ’ya göre, bu bir tekliften ziyade tak tik tir ve Vasıf Ç ınar’a İtalyan-
ia ra b una dâir cevap verilm em esi yolunda talim at gönderilm iştir.
Îtaly an lar bununla da kalm iyârak, Türkiye, Y unanistan ve İtalya
arasında, bir üçlü anlaşm a teklif etm işlerdir. T. R üştü Araş, ceva-
ban, Türkiye’nin Roma B. Elçiliğine. «.... m ah u t üçlü anlaşm a için
zam anın hayli geçmiş olduğunu m utad dürüstlüğüm üzün icabı ola­
ra k kaydetm eğe mecburum,» demekte, p akt içinin ne derecede iler­
lediğini anlatm aktadır.
Fransızlarla temas, esas itibarıyla, Y unan Hariciye N azırı M.
Maksimos tarafın d an yapılm ıştır. Paris Büyükelçisi Suat Davaz,
M aksimos’un yaptığı görüşm elere dair Ocak 1934 tarih li telgrafında
şu nları bildirm ektedir.
, «Maksimos ile ilk m ülakatım ]zra Y ugoslavya’daki tem asları­
n ı berveçhi ati izah e t t i .
Yugovlavya K ralı ve Hariciye N azırı ve diğer rical ile vaki te­
m aslarından çok m em nun kaldım. M üştereken takip etm ekte ol­
duğum uz siyaset hakkında, Yugoslavya ricalini tasvipkâr buldum
ve kendilerine arzettiğim proje hakkınd a M. Yeftiç (herşeyi m u h te­
vidir) ve «c’est tout» sözleriyle m ukabelede b u lunduktan sonra k ra ­
lın tasvibine ve ayni zam anda Rumen H üküm etine arzedip muva-
fak aîlarm ı alır alm az kendisine m alûm at vereceğini... söyledi. Ben
de (Maksimos) diğer ta ra fta n bu projeyi B elgrat Sefirimiz ve o ra­
daki Türk Elçisi delâletleriyle dostum T. Rüştü...’n ü n tasviplerine
arzettim...
Politis, B ulgaristan’ın., hem en olm asa da bir m üddet sonra il­
tihakının tah ak k u k edeceğini söyledi... M aksim os’a Politis’in fikrine
tam âm iyle iştirak edemiyeceğimi ve B ulgaristan’ın Ege denizinde
m ahreç m eselelerinden vazgeçm ediğini ve diğer ta ra fta n İtalya ile
arasın d ak i m uhasebatın da bu husu sta dahli b u lu n d u ğ u n u zanney-
TediğirhL. söyledim. M. Maksimos bu fikrim i tasvip etti.
! M. Maksimos P aris’te, Fransız ricaliyle tem aslarında «Türk -
Y unan dostluğunu etrafıyla... izah ettiğini, siyaseti hâriciyelerinin
eşasını teşkil ettiğini anlattığını, Türkiye - Y unanistan - Yugoslavya
ve Rom anya arasında akdi m utasavver p ak t projesi hak k ın d a ma-

324
Jûmat verdiğini., bilhassa pakt hakkm daki izahatından Fransız ri­
calinin ve ezcümle M. Ch.autem ps ve M. Paul - Boncour’un çok m em ­
n u n kaldıklarını ve tam am ıyla bu siyaseti tasvip ettiklerini ve Bul­
g aristan meselesine gelince onun da böyle bir p ak ta dahil olmasını
arzu eder olduklarını şu k a d ar ki, B ulgaristan buna tem ayül gös­
term ediği takdirde onun iltihakına intizar etm eksizin paktın ta ­
h a k k u k u n u n m ünasip olacağını söylediklerini ifade etti... M. Titu-
lescu (1) ile telefonla görüştüğünü ve p ak t hakkında... izahat ver­
diğini ve onun da esas itibariyle tasvibini aldığını söyledi. Zati sa-
m ilerinden alacağı cevapla birlikte ortak paktın k an u n u san i’nin
son haftasında im zasına m uhakkak nazarıyla bakılabileceği k an aa
tında olduğunu ilâve etti.» Büyükelçi Dav az ile M aksimos’un gö­
rüşm esi daha sonra İtaly a’nın tu tu m u n a intikal ediyor. Maksimos,
hiç olmazsa M ussolini’yi, B ulgaristan’ın dört devletle birlikte h a re ­
ket etm esine m ü m an aattan vazgeçirebilmeyi, neticesinden pek
üm itvar olm am akla beraber, deneyeceğini söylüyor.
M aksimos İtalyan onayını alm akta başarılı olamıyor. Mussoli-
ni, P a k t’d an hiç de m em nun değildir. Türkiye ve Y unanistanı sadece
bir Akdeniz m em leketi olarak görm ek istem ektedir ve Paktın «Tür­
kiye için faidesine kani değildir.» Maksimos, M ussolini’nin desteği­
ni alam am ış ise de, hiç olmazsa M ussolini’nin, Y unanistanı ü rk ü te ­
cek k a d a r m uhalefet göstermediği anlaşılm aktadır.
İtaly a’nın A nkara sefirinin 4 Ocak 1933 tarihinde yaptığı teşeb­
büs de İtalyanların tutum u hakkında daha açık bir fikir verm ekte­
dir. A nlaşıldığına göre, T.R. A ras’m belirttiği gibi, İtalya, B alkanla­
rı büyük devletlerin kısmî de olsa, m üdahalelerine kapam ak netice­
sini verebilecek böyle bir pakt yerine başka tertipler koyma teşeb­
büsüne devam etm ektedirler. (İtalyan Hariciye M üsteşarı Suviç’in
y u k arıd a değinilen m uhtem el bir Türk - Rus - A lm an ve İtalyan iş­
birliği teklifi gibi).

Belgrad görüşm eleri ve onaylarını alm ak üzere Sovyetlerle yapılan


görüşmeler.

İtaly a’nın, işler olgunlaştıktan sonra m em nuniyetsizlik belirt­


m ekten ve Sovyetler Birliğinin m üdahalesini tem ine çalışm aktan
ileri gidemiyen diplom atik teşebbüslerine karşılık, Sovyetlerin son
dakikada denebilecek şeklî itirazları, 1929 A nlaşm ası gereğince Tür-

( î) Titulescu bu a ta Hariciye Nazırlığından istifa etmiştir.

325
kiye'nin Sovyetlerin m u tab ak atların ı alm asının zorunluluğu sebe­
biyle, bir hayli güçlük yaratm ıştır. Balkan Paktı A ntlaşm asının p a ­
ra f ve imza safhalarında ortaya çıkan bu itirazlar, ark asın d a y atan
çıkarlar, hissiyat ve düşünceler itibarıyla, Sovyetlerle Türkiye a ra ­
sında pürüzsüz gitm esine gayret sarfedilen dostluk bağları ve 1929
anlaşm asının tatbikatı bakım larından ilginçtir. Bu düşünceyle, Belg­
ra t ve A tina’daki görüşm elere paralel olarak A nkara ve M oskova’da
da Sovyetlerle yapılan tem asları oldukça ayrıntılı olarak ele alm ak­
ta fayda vardır.
T.R. Aras, Balkan Paktı için teşebbüse girişilm eden çok d ah a ön­
ce Litvinof’a Cenevre’de bilgi verdiğini belirtm ektedir. Proje üzerin­
de ilk görüşm eler başladığı sırada da, Litvinof Moskova Büyükelçi­
miz. H. Ragıp B aydur’dan bilgi ister. Baydur, Litvinof’la görüşm esi­
ni, şöyle v e rm e k te d ir:
. . . . Balkan siyasetimiz ve B alkanlarda ve dolayısıyla Sovyet
Hüküm etinde Türkiye - Sovyet dostluğunu sam im iyetine b ir tereddüt
m evcut olduğu hakkında hiçbir intibaım y o k tu r...:
«M ülakatımızda Litvinof kendisi resen şöyle m ü talaa ederek
(Şahsen b ana öyle geliyor ki m ısak’daki teah h ü d at ile beynelmilel
birçok ihtilaflara sürüklenebilirsiniz. Meselâ İtalya ile Yugoslavya
arasında bir h arp çıkar ve B ulgaristan da onunla berab er Yugoslav­
y a ’ya ta arru z ederse Yugoslavya bittabi hudud u n u n tem inine taah -
hünüz dolayısıyla Yugoslavya - İtalyan ihtilafına sürüklenm iş olur­
sunuz. F akat bu benim hususi fikrim dir, tetkikatı B alkanlardaki a lâ­
ka ve m enafihin him ayesi noktai na.zarm dan m üşahade ve takip ey­
lediği takdirde bize terettü p eden h a ttı h arek et - Rom a’da da söyle­
diğimiz gibi - Taahhüdüm üz icabı kendisini teyid etm ektedir. M üna-
sebatı resmiyyem iz tabii m evcut olm ayan B ulgaristan’a bu h u su sta
hiçbir m üzaheret gösterm ek arzusunda değiliz.
«Balkan M isakm da bizi a lâk ad ar eden yegâne nokta ş u d u r : far-
zedelim ki Rom anya m ütecavizin tarifi m ukavelesini ihlâl ile Sov-
yetlere apansızın hücum etti ve bunu takiben B ulgaristan da fırsat­
tan bilistifade R om anya’ya taarruzda- bulundu, bu takdirde Türkiye
Romanya, hududuna m üteallik taah h ü d atın ı icra edcektir ve b ina­
enaleyh Sovyetler ittihadına ta a rru z etmiş olan Rom anya tara-fmda
y ani bize hasım olan ta ra fta bulunm uş olacaktır.»
A ndlaşm ayı parafe etm ek için B elgrad’a giden T. R. Aras, Ha-
riciye’ye Şubat 1936 tarihli telgrafında, Pakt projelerinde Litvinof’-
un endişelerini karşılayacak şu tertiplerin varlığını belirtm ektedir :

326
«.... M isakm m etnini daha A n k ara’d an h arek etten evvel Suriç’
e (SSCB A nkara Sefiri) vermiştim. B urada M isaka m erbut ve aynı
kuvvetle bir protokol yapıldı. Bu protokol’de akidlerden biri herh an g i
bir devlete k arşı m ütecaviz olduğu takdirde diğer akidlerden h er biri
bu m ütecaviz akide k arşı m ünasebatlarında M isaktaki m ükellefiyet­
leri sakıt olacağı tasrih edilmiştir.
B undan başka talebimiz üzerine akidlerden diğer devletlerle be­
rab er m evcut olan h er türlü m uahedat, m ukavelat ve taah h ü d atm m
ahkâm ı tam am en m eri ve cari olduğu tasrih edilmiştir. Yine bundan
başka, Y unanistan dâhil olduğu Litvinof’u n Londra Misakı ahkâm ı
(1) esas olanak kabul edilmiştir. M ahrem olan bu m uahede m ahiye­
tinde protokolün b ir suretini S uriç’e verilm ek üzere A nk ara’y a gön­
derdim M ukayese ve tahm ini sizin için m üm kün olan büyük ve
küçük garp devletlerinin m uhtelif şekilde tesirleri ortasında bu Bal­
k an işi selâm etti neticeye getirildi ve bu akşam B ulgaristan H ükü­
m etine m isaka iştirak etmesi için te k ra r resm en h ab er verildi.»
S ovyetlerin taleplerinin tam am en yerine getirildiğinden emin
olan T,R. Aras, m uhtem el Sovyet tepkileri konusunda da şunları söy­
lüyor :
«Balkanlarda sulbün m uhafazasm a büyük yardım ı olacak olan
bu sulh eserinin tanzim ve intacı ve m üzakeratı bu m ıntakada Sov­
yet H üküm eti teyhine m esut intiba ve tah assü rü arttırm ıştır. Esasını
ve esbabını Voroşilof’a ve K arah an ’a uzun uzadıya izah ettiğini
bu sulh eserinin iyi şekilde neticelenm esinden dolayı dostum uz Lit­
vinof’un zaten son nutkile ifade ettiğini, d ah a m em nun olacağını ve
bizi tebrik edeceğini beklerim.»
Halbuki, aynı günlerde A nkara ve Moskova arasın d a iki ta ra f
Büyükelçilikleri aracılığı ile yapılan tem aslar, T. Rüştü A ras’m iyim ­
serliğini doğrulayacâk b ir yönde gelişmemektedir.
T. Rüştü A ras’dan Şubat 19-34’de telgrafla alınan Protokol H u­
kuk M üşavirleri ve B akanlar Heyeti tarafın d an tetkik edildikten ve
henüz M oskova’d an talim at alm am akla beraber bilgi isteyen Suriç
ile de görüşüldükten sonra, itirazı mucip n o k talar şöyle tesbit edil­
m iştir :
«1. Sekizinci m addedeki akidlerin k ati olan şim diki h u d u tla­
rın ı tanım ak .keyfiyetine Besarabya hududu dahil olduğunda H ukuk

il) Tecavüzün tarifine dair sözleşme.

327
M üşavirleri ve Heyeti - Vekile m utabıktır. R uslar 'buna haklı ola­
ra k rıza vermezler. Bu fıkra kalkm adıkça veya B esarabya m anası
çıkarılm adıkça Paktı imza edemeyiz.» (1)
«2. Akidlerden biri m ütecaviz olursa Paktın ona karşı hük ü m ­
süz kalacağı fikrini ifade için R uslar bir m etin verm işlerdir. (2)
Protokolün 7. m addesi b u nun için yazılmıştır. Fakat Suriç kendi m e­
tinlerinde ısra r ve yedinci m addenin aynı şey olm adığını iddia et­
miştir. H ukuk m üşavirleri ve İcra Vekilleri protokol'ün 7. m addesi
ile kâfi tem inat olduğunu kaydediyor. Ancak Rusl-ara vadolunan
m etnin değiştirilm esine de yine R usların m uvafakatlerini tem in et­
m ek zaru ri görülüyor.
«3. Balkan devleti ve Balkan h u d u tları tarifinde um um iyetle
fayda görülm üştür. Suriç ise Balkan h u d u tları tarifinde evvelce de
öyle konuşulduğundan bahs ile mısırdır.»
înönü, paktın bütünüyle «kamilen bize faydalı» görüldüğünü,
yalnız» m ukaveleyi a k t için R usların rızasını alm ak ahdet m ecburi
olduğunda m utabakat» olduğunu, «Ruslar ile m uahedem izi nakza
veya m ünasebetim izi bozm ağa m üncer olacak b ir m ukavelenin za-

(1) Pam le edilen protokol de 8. m adde'nin ilgili kısmı şeyledir : A L'éxeepiions de


la reconnaissance* des frontières actuelles des H. P. C. qui est définitive...» imza edilen
proiokolda bu ibare şu şeklî almıştır : Le maintien de l'ordre territorial actuellement
établi dans les Balkans est définitif peur les H.P.C.»
(2) Lîtvinof form ülü: Bu îsîm altında iki «formül» mevcuttur. Bunlardan birisi T, Kuş-
îü'nün anlaşm aya ek olarak yaptığı b e y a n a t veya «deklarasyon», diğeri de 7, m adde
yerine, vaktiyle Litvinof'un T. Rüştü A m s'a verdiği aşağıdaki m etindir kî, İnönü bu­
rad a bu metni kasdeimekfedir :
«Las parties contractantes se considèrent libres des obligationes prévues p ar l'article
de Pacte relatif aux garanties mutuelles vis-à-vis les frontières du Pays qui aurait
transgressé les conventions internationales de paix signées par lui ou en général a u ­
rait commit un acte d'agression à l'en d ro it d es pays même ne participant pas a u Pacte
donné.»
Üzerinde anlaşmazlık olan ve kısmen «deklarasyon »es da sebep olan husus, Lif-
vinol'un bunu aynen metne koydurmak istemesidir. Proje'deki 7. madde ise şöyledlr :
«Le pacte d'Enïenîe Balkanique est un instrum ent défensif, portant les obliga­
tions découlant du pacte d'Enfente Balkanique cessent d'exister pour les ELP.C. dans ïeus
rapports avec la ÏI.P.C. qui deviendrait agresseur, conformément à la Convention de
Londres, à l'égard de font autre pays,»
Ski formül arasındaki en önemli fark, hangi hallerde üye memlekete karşı pakt vecibe­
lerinden azade kalınacağı hususudur, Litvinof'un formülünde bu daha genel ve bu yüz­
den de daha çok kısıtlayıcı şekilde ifade edilmekte, Proje’deki formül'de ise, Londra
konvansiyonu zikredilmek suretiyle, saldırı halleri d ah a belirli bir tarife sokulmaktadır.
Litvinof'un ikinci itirazını teşkil eden «à l'égard de tout autre pays» tabiri iîe même
ne participant pas au pacte donné» tabiri arasındaki farkın sém antique bir münaka­
şadan ileri gitm ediği açıktır.

328
r a n aşikâr» bulunduğunu kaydettikten sonra, B akanlar k u ru lu ’n u n
son k a ra rın ı şu şekilde bildiriyor :
«Heyeti Vekile bu şekli ile m ukaveleyi im zaya ve iki üç gün
zarfında' m uvafık form üller b u la ra k M oskova’nın m uvafakatini al­
m aya im kân görmüyor. İm zaya talik ederek avdet buyurm anız ve
için tanzim ine b u ra d a devam etmeniz zaru ri görülm üştür. İsmet.»
İnönü’n ü n bahsettiği, Sovyet itirazları Suriç ile, 2 Şubat 1934
den itibaren hem en h e r gün kendisi ile görüşüldüğü gibi, Moskova
Büyükelçiliğine de, Litvinof’la tem as ederek m u tab ak atın ı alm ası için
talim at verilm iştir. . " ..
Şubat 1934 de B elgrat’tan alm an parafe edilmiş m etin
Suriç’e verilm iştir. Suriç, Şükrü K aya’nın ifadesiyle, «proto­
kolün hem en hem en hiç b ir noktasını beğenmedi». Uzun m ünakaşa­
dan sonra M oskova’dan talim at alacağını söyler. Ertesi gün A tatü rk ’­
ün evinde yapılan görüşm elerde Ş ükrü K aya’nm ısrarlı izahları k a r­
şısında biraz daha yum uşar. H ariciye’den M oskova’ya gönderilen
telg rafta belirtildiğine göre Suriç’in en çok endişe ettiği ve adeta
itirazını in tizar ettirdiği yalnız iki nokta kalm ıştır :
1) Frontières Balkaniques tabirinin, B asarabya sınırını da k a p ­
sadığından elân çekinm ektedir. Böyle bir endişenin varid olmadığı
hakkm daki delillere karşı, M oskova’yı tatm in etm iş olm ak için, ya
ek bir protokol, yahut m üşterek bir m ektup teatisi kâfi olacağım
söyler.
2) Protokolün 7. m addesini teşkil eden meselede (yani :«la
réconnaissance des frontières actuelles» ibaresi ile ilgili olarak)
Litvinof projesi ismini verdiği m etnin daha iyi olduğunu d a h a ■m üla­
yim bir İsrarla te k ra r eder :

Şükrü Kaya, bu görüşm esinde o gün A tina’ya v aracak olan


«Aras’m im zayı geciktiremiyeceğini, efkârı umum iyem izin bu p ak ta
Trakya ve Boğazlar için bir emniyet m isakı m ahiyetini vebrhekfe
m üttefik» olduğunu ayrıca belirtir. ; \

Şükrü K aya’nm Suriç’le konuştuğu günlerde, B aydur da Hârici-


ye’nin Talim atı esasları ve B elgrat’tan gönderilen protokol metni
üzerinde Litvinof’la görüşm ektedir ve onun da izlenimleri olumlti d e ­
ğildir. Baydur, Litvinof’un, Pakt hakkm daki düşüncelerini vë ınâdde-
leri üzerindeki itirazlarını kendisi ile yaptığı bu ikinci görüşm eden
sonra şu şekilde nakletm ektedir :

ü2ö
«Bu B alkan mi sakı bizde endişe uyandırdı. Tevfik Rüştü Beye­
fendi Cenevre’de bundan bana bahsettiği vakit B alkanlılar arasında
b ir adem i tecavüz m isakm m akdi m evzuubahis olduğunu söylemişti.
Bu gibi m isakların m ahiyetleri malûm olduğu için kendisine bir iti­
razda bulunm am ıştım . F akat bilâhare bunu değiştirerek A n k ara’da
Suriç’le yapılacak m isakm bir m ütekabil tem inat m uahedesi yani
tedafüi b ir ittifak olduğunu ve Balkan hud u d larm a şam il bulundu­
ğ u n u söylemiştir. Şimdi ise B elgrat’da parafe edilen 3. m adde ile
akidlerin haricinde bir devletin ta arru z u meselesi de işe karışıyor,
yani B alkanların haricinde bir devlet akidlerden birine ta arru z eder
ve B alkanlılardan biri de bu ta arru z a iştirak ederse m isak h arekete
geçecektir. Binaenaleyh akidler yalnız m u taarrız Balkan devletine
değil, B alkan haricindeki devlete de dolayısiyle m uhasım olacaklar­
dır. M. S talin’in, diğer H üküm et azasm ın ve benim fikrim e göre bu
m adde T ürkiye’yi A vrupa’da bir sü rü tehlikeye m aruz bırakacaktır.
F akat b u n u Türkiye’n in kendisi bileceği ve kendisi k a ra r vereceği
b ir cihet addediyorum. M aam afih, bunda bizim aleyhimize olabilecek
u n su rla r da görm üyor değilim. Ezcümle, bir m uhasam a anında mu-
tearrızm kim olduğunu tayin etm ek m üşküldür. Saniyen m ezkûr
m adde Rom anya’yı bizimle m ünasebat ve m ü zakeratında bize karşı
siy as eten takviye edebilir. İşte bunun için biz b u (Misakı sevmiyoruz
v'e sevmiyeceğiz. Litvinof’un iki itirazının ve gösterdiği hassasiye­
tin m etinler m uvacehesinde m anasını incelem ek faydalı olacaktır :
Gerek T. Rüştü Aras, gerekse Ş. Kaya Litvinof’un ilk itirazını
k arşılayacak cevabın bizzat m etinde m evcut olduğuna işaret etm iş­
lerdir. Litvinof’un itiraz ettiği 3. m adde şöyledir : «Néanmoins, si l’une
des H. P. C. est victime d ’une agression de la p a rt de toute a u tre
puissance non balkanique et si un E tat balkanique se joint à cette
agression soit sim ultaném ent soit ultérieurem ent, le Pacte d ’Entente
B alkanique produira ses pleins effets à l’égard de cet E tat b alk an i­
que.»
B una göre, örneğin, Rom anya bir Sovyet saldırısına u ğ ra r ve
B ulgaristan da R om anya’ya saldırırsa, diğer Balkan m em leketleri
B ulgaristan’a k a rşı harekete geçeceklerdir. Diğer b ir tabirle, Balkan
devletleri bizzat kendileri saldırgan olm adıkça B ulgaristan’ın Pakt
üyelerinin saldırısını göze alm adan bir h arek ete geçmesi kabil de­
ğildir. Halbuki, B alkanlılardan birisinin saldırgan oluşu halinde üye­
lerin Paktın yüküm lülüklerinden kurtulm am ış sayılacağına d air 7.
m adde Litvinof’u n itirazlarını karşılam aktadır. Şu halde, R om anya’­
nın R usya’ya saldırm ası halinde, Pakt üyelerinin R om anya’ya saldı­
racak olan B ulgaristan’a karşı harekete ¡geçmelerini icap ettirecek

339
hiçbir ta ah h ü t yoktur. Bu delil kendilerine söylendiğinde, Suriç ve
Litvmof, saldırganın belirlenm esinin zor olduğu cevabını verm ekte
iseler de, bir ta ra fta n , bizzat Litvinof’u n öncülük ettiği «M ütearrizin
tarifine d a ir Londra K onvansiyonum un 7.ci madde zikredilmiş ol­
ması, diğer ta ra fta n belirtilm esi b u k a d a r şüpheli bir saldırı halinde
Sovyetlerle antlaşm a bağları olan Türkiye’nin bu çeşit bir risk a la ­
ra k B ulgaristan’a saldırm asının düşünülem iyeceği açıktır. (1)
Suriç’in teşebbüsleri üzerine, İnönü’n ü n B akanlar K urulu k a ra ­
rın a d ay an arak gönderdiği ve T. Rüştü A ras’ı A n k ara’ya çağıran
telgrafta iki yönden tepki gelmiştir. B unlardan ilki, düşünüleceği gi­
bi T. R üştü A ras’dan, öbürü de A ta tü rk ’te n dir.
O tarihte, A n k ara’da bulunm adığı anlaşılan A tatürk, ertesi gü ­
n ü (7 Şubat 1934) İnönü’ye şu telgrafı gönderm iştir :
«Başvekil İsmet Paşa H azretlerine,
Benim A n k ara’ya m uvasalatım a k a d ar Tevfik R üştü Beyin av­
deti hakkm daki em irlerinizi tehir buyurm anızı rica ederim.
Gazi M. Kemal.»
A tatürk, buna ek olarak gönderdiği telgrafta da düşüncelerini
şöyle sıralam ak tad ır :
«1. Balkan Paktının esasında Balkan devletlerinin B alkanlarda
m üşterek h u d u tla rı üzerinde karşılıklı tekeffül m evzuubahs idi. Tev­
fik Rüştü Beyin h u zu ru ile m ütem adiyen im ali fikir ettiğimiz esas
zemin bu idi. Bu noktayı Tevfik R üştü Beyin çok iyi kavradığını kabul
etm ek lâzımdır. Bu esasa n a za ra n Balkan devletleri hudutları «en
général» mevzu’b ahs olm ayacaktı. Esasen fikrin ifadesi Balkan dev­
letlerinin B alkanlarda m üşterek h u d u tların karşılıklı tekeffülü for-

(1) Sovyeilerin ikinci itirazı Balkan hudutlarının tanınm ası kaydının Besarabya hu­
duduna da şamil olacağı şüphesinden ileri gelmekteydi. Buna verilen cevapta, «Frontières
Balkaniques» tabirinin sadece Balkan devletlerinin kendi aralarındaki hudutları anla»
msncı geldiğinde kelime m anası itibariyle şüphe olmadığı, aksi halde Türkiye'nin doğu
sınırlarının da garanti edilmiş olması gibi manasız bir durum ortaya çıkacağı, kaldı ki,
2 ve 3 ncü maddelerin ieikikinde, Balkanlı olan ve olmayan devletler ayırımı yapılm ak
suretiyle zımnen Balkanlılar arasında bulunm ayan sınırların süzbomssu olam tyacağm m
anlaşıldığı iiade edilmiştir.
Eîeskova'dan aldığı talim atı harllyen yerine getirmek isteyen Suıiç ise bu cevapla ikna
olmamaktadır ve neticede Surlç'in dediği olmuş ve Balkan sınırlarının teker teker pro­
tokolde sayılması yoluna gidilmiştir. Bu da, T. Büstü Aras'ın belirttiği gibi, Yunanistan -
Arnavutluk ve Yugoslavya - Arnavutluk hudutlarının Türkiye taralından açıkça g aran ­
ti edilmesi gibi Türkiye'ye ilâve küllet yükleyen bir durum yaratmıştır.

331
m ülü kullanılacak idi. Tevfik R üştü Beyin bu k a d ar açık ve m ana iti­
bariyle geniş bir noktada zühul edeceğini veyahut aldatılacağım zan­
netm iyorum . Görülüyor ki parafe edilen h u d u t form ülünde noksan
o la n b ir «Balkan» kelimesidir. Bu noktanın kendisinden seri vasıta ile
istizahı lâzımdır.

2. A kitlerden yek diğerine k arşı veya alelıtlak Balkan h aricin ­


deki h u d u tları üzerinde m ütecaviz olursa paktın keanlem yekün ola­
cağı hakkindaki teklif ve form ül de aşağı yukarı Suriç’in Tevfik Rüş­
tü Beyin elinde gördüğüm yazısı idi. Bu kayıt ve şartın m etin içinde
veya protokolde yazılmış olması esasen zatı devletinizin de bildir­
diğiniz gibi haizi ehem m iyet olm am ak lâzımıgelirse de b ir kaydı pro­
tokolü attıra n la rın bir m aksadı m ahsusu yoksa R usların lâfzî itira ­
zını m etne alm akta ne beis vardır? Bu husu sta devletlerin itiraz için
sebep ¡göstereceklerine ihtim al vermem. O halde m eselenin halli için
işaret olunacak n o k talar şu n lard ır :
Balkan devletlerinin mi sakı b u devletlerin ¡Balkan h u d u tları üze­
rinde ve ona m ünhasırdır. Bu takdirde Rus’ların Beserabya m ese­
lesini ortaya sürm elerinde m ana kalm az.
• İkinci nokta gayet basit bir şekil meselesidir. Bunu d a A tina’da
değiştirm ek im kânsız olm adığı kanaatm dayım . Bu m ü talâalara bi-
n a e n d ir. ki Tevfik R üştü Beyi geriye çağırm aksızm bir ta ra fta n
Atina’da onunla, bir ta ra fta n da A n k ara’da S uriş’ten ziyade M oskova’­
daki rical ile m uhabere ederek meseleyi intaç cihetinde m üessir ol­
mayı, m ünasip m ütalâa ettiğim i arzetm iştim . Bu noktada h a tırla t­
m ayı m ünasip görürüm ki B elgrat’ta parafe edilmiş y arın d an sonra
Perşembe g ü n ü A tina’da imzası m u k a rre r gösterilmiş, Londra’da
Avam, kam arasın ın sualine cevaben B ritanya hüküm etinin tasvip
cevabı ile karşılanm ış, bütün F ran sa’da ve Jön evin cemiyeti akvam
m uhitinde büyük takdirler kazanm ış B alkan paktım ızın Rus’ların
tesiri üzerine T ürkler ta ra fın d a n bozulmuş olduğunun şamil, m a n a ­
sını elbet te ta k d ir buyurursunuz. D ikkatli ve çok ihtiyatlı olmayı
tavsiyeye lüzum görürüm . Sizi tem in ederim ki b ü tü n dünyaca yük­
sek m uvaffakiyet olarak tavsif olunm akta b u lu n an ve bilhassa esas
m üteşebbisliği Türklere verildiği anlaşılan bu B alkan birleşm e b aş­
langıcında bir Suriç’in ıs ra n yüzünden geriye dönüş Türkiye C um hu­
riyetinin hali ve istikbali aleyhine b ir dam ga olur. Ricam şu d u r :
V aziyet ve meseleyi bir defa daha m ütalâa ve tetkik b u y u rarak Tev­
fik R üştü Beyi geri alm aksızın yukarıda bahsettiğim n o k taları ona
tashih ettirerek ve R uslarla aram ızda m evcut m uahedeyi tam am en
k o ru y arak B alkan paktını dediğim gibi, A tina’da, ve m üm künse ta-

332
bîî daha iyi olur, İstanbul'da im zalatm aktır. H atırım a gelen şu n ları
.da söyliyeyim. İtalyanlar bu paktın olm asını istemezler, B ulgarlar
.da onların peyki olarak İtalyanlarla b erab er teşebbüs almış olabilir­
ler. M acar ve A vusturya’dan bahsetm ek istemem. Rus dostlarım ız
böyle bir teşebbüs tesiri altında Tevfik Rüştü Beyin bir kelime oyunu­
n a dikkatsizliği yüzünden devletimiz için çok m ühim olan bu paktı
bozm ağa kalkışm ış olmasınlar. Size b ü tü n düşündüklerim i olduğu
.gibi yazıyorum . Siz ve ark ad aşlar bu n o k talar üzerinde düşündüğü­
nüz bir sırada benim size kavuşm akla şerefyap olacağımı tem in eder
sevgi ile tak d ir ile gözlerinizden öperim İsm et’ciğim.
Gazi M. Kemal

A tatürk, «A nkara’da Suriç’ten ziyade M oskova’daki rical ile


m uhabere ederek meseleyi intaç cihetinde m üessir olmayı» uygun
görm ekte, «Balkan paktım ızın Rus’ların tesiri üzerine T ürkler ta r a ­
fından bozulmuş olduğunun şayi olm asının m ahzurlu olduğunu ve hu
Balkan birleşme başlangıcında bir Suriç’in İsrarı yüzünden geriye
dönüş Türkiye C um huriyetinin hali ve istikbali aleyhine bir dam ga
olur» sözleriyle de, P akt hakkında, b u şekliyle h ü k m ünü verm ekte,
ayrıca, Türk politikasında R usya’ya bağlılık yönünden tavizde d u ru ­
lacak sm ırıda belirtm ektedir. Tabiatıyla A tin a’da A ntlaşm ayı im za­
lam aya h azırlan an T.Rüştü Aras R usların son dakikada yapılan teşeb­
büslerinden hiç de m em nun değildir ve birçok noktalarda gerekçesi
zayıf itiraz ve hassasiyet gösterdikleri görüşündedir (1) A ta tü rk ’ün
telgrafında bahsettiği eki tek kelime ile yaparak, Balkan S ınırlarının
teker teker sayılm asından kaçınm ak istem ektedir :
«Protokolün 8. m addesi için bizim hukuk m ütehassıslarının m ü­
balâğalı ve binnetice İcra Vekilleri Heyetinin haklı endişelerine m u t­
ta li oldum. Mesele m ezkûr fıkraya b ir «Balkanique» kelim esinin ilâ­
vesidir k i böyle yapılacaktır. Zaten m ak sat bu idi.» '

(1) Atatürk'ün telgrafında geçen ve «noksan olan bir «Balkan» kelimesi'nden kasıt,
parafe edilen protokolün 8. maddesindeki eksikliktir. Filhakika, protokolün Belgrat'tan,
T. Rüştü Aras'tan alm an projesinin 2. maddesinde Paktın gayesi «son but est de garan­
tir la sécurité des frontières Balkaniques contre toute agression de la part d'un Etat Bal­
kanique» şeklinde tarif edilirken Balkan hududlan tabiri kullanılmış ise de. 8. m addede
«A l'exception de la reconnaissance des fronti ères actuelles des H.P.C. qui est définiteve»
ibaresi de «Balkanique» kelimesi yoktur. İkinci m esele hakkında ise (yani balkanlılardan
birisinin 3. cü devlete tecavüzü halinde anlaşmanın geçerli olm ıyacağı hakkmdaki 7.
madde) Atatürk'e göre, Suriç'in daha önce verdiği formül (Litvinof formülü) esas itiba­
riyle protokol metninde ınünderiçtir. Binaenaleyh, eğer bu hükmün protokole alınm asın­
da hususi bir maksat yoksa, şimdi antlaşma metnine alınm asına itiraz olm ıyabileceğini
düşünmektedir.

333
8. m adde’de R usların talebinin bir «Balkanique» kelimesiyle ta t­
m in edileceğini, A tina’daki Rus sefirinin Litvinof’la görüşm üş oldu­
ğ u n u ve 7. m addeyi kendisine (A ras’m) gösterdiğinde tam am en k ani
olduğunu, imzayı da ayın 9’u n a bıraktığını bildirir. Aynı gün, İnö­
n ü ’n ü n im zasıyla aldığı telg rafa verdiği cevapta «Balkanique» keli­
mesine ilaveten B alkan sınırlarını ta srih ettireceğini ve R usların m u­
vafakati zam anında alınam azsa, anlaşm ayı üçerli im zalayarak Ro­
m an y a’yı dışarda bırakacağını söylemektedir. Bu suretle Ç arnaçar,
sırf Rus - Romen sınırının anlaşm a dışında kaldığını gösterm ek için
ilâve !b ir külfetle, Yugoslavya ve Y unanistan’ın A rnavutluk sınırla­
rın ı d a g a ra n ti eden değişm eyi yapm ak zorunda k alan T.Rüştü A ras’ın
bu vesile ile Türk - Sovyet ahdî bağlarının ta tb ik a tta nasıl yürü d ü ğ ü
hak k ın da yaptığı açıklam a, o yıllardaki Türk - Sovyet ilişkilerine ışık
tu tm ası bakım ından da ilgi çekicidir :
«Zaten Rom anya ile im zam ızın Sovyetlerin m u v afak atın a bağlı
olduğuna herzam an ve hepsine açık söylemiştim. Bu m ünasebetle bir
hatıray ı tazelem ek isterim ki, Sovyetler Fransa ile m uahede ak it e t­
tikleri vakit, h a tta F ransa bizimle akdettiği m uahedeyi tasdik etm em iş
olduğu halde, Sovyetlere kolaylık gösterm iştik. İtalya ile ak d ettik ­
leri m uahede hususunda d a gene böyle 'hareket etmiş, ancak bize
verdikleri b ir h ü lâsa ile iktifa eylemişdik ve böyle yapm am ız doğru
idi. H atta bu b a p ta bazı izahatı E. S uriç’ten, im zadan sonra gazetede
okuyarak sorm uş ve öğrenm iş idim. Ç ünkü karşılıklı m ünasebatım ı-
zın bu derecede kuvvetli olduğu Sovyetlere em niyetim iz tam dır, ve
bizim m enfaatim izi rencide etm iyeceklerinden şüphe etmedim. N a­
sıl ki, B alkanlarda o n la n n vaziyetini kendilerinden fazla ve bizzat
çalışsalar dahi takviye etmiş bulunuyorum . Bu da siyasetim izin ta ­
bii icabıdır. H ülasa M oskova’d a bu husus için hiçbir tereddüt olm a­
dığına k a n a a t besliyorum ve dostum Suriç’in m utad telâş ve gayre­
tin in hepimizi çöktan ta k a rrü r etm iş b ir vaziyet önünde sıkıntıda bı­
rak tığ ın ı................. görüyorum.»
G örüldüğü gibi, T.Rüştü Aras, Sovyet itirazlarını esas itibariyle
pek m akul görm ektedir ve güçlüğün d ah a çok A n k ara’daki Sovyet
sefirinden geldiğine kanidir. Sovyetlerin Fransa ve İtalya ile yaptık­
ları an laşm alar sırasında Türkiyenin m ü tâb ak atım hangi şa rtla r al­
tın d a verdiğini h atırlatm ak la da, Sovyetlerin kendilerinden beklenen
k arşı anlayışı yani eşit karşılığı gösterm ediklerini belirtm ektedir.
T. R üştü Aras, A tina’ya gelmiş bulun an Hariciye N azırlarıyla
d erh al tem asa geçerek, Neticesini ve şahsi görüşlerini A n k ara’ya
tellemiş tir.

334
«Bu gün Hariciye N azırlarıyla konuştum . Litvinof un verdiği for­
m ülü (1) aynen ve m uahedenin bir cüz’ü olarak deklerasyon şek­
linde kabul ettirdim . A ncak işbu deklarasyon sade B alkanlara ait
olan ve b ir Balkanlı m ütecaviz olduğu takdirde m isakm ona teveccüh
eden ahkâm ını ta şy ir etmeyeceğini imza proseverbalinde tasrih e t­
m ek tabii olur.» (2)
Protokoldaki 3. m adde atide yapılacak taah h ü d atın esasıdır. Bu
olm ayınca böyle bir rnisaka dahi lüzum yoktur. Ç ünkü B ulgaristan’­
ın tek başına bize ta arru z u (ihtimali) varid değildir. İleride yapıla­
cak askeri ta ah h ü tlerin esası M isak ve Protokolün haricinde birşey
olm ayacaktır.
B esarabya’nm tasdiki o k a d a r m evzuubahis değildir ki, Titules-
cu bizzat «siz B aserabya’yı Lozan m uahedenam esi ile tanım adınız
k i tasdikiniz m evzuubahis olsun» dedi. Bir hudut ve arazi tanınm ası
öyle işaret ve delalet ile olmaz, ancak sarih ifade ile m üm kündür.
Bu da M isakta vaki değildir.»
Bu a ra d a A tatürk, A n k ara’ya gelerek çalışm aya başlam ıştır.
Suriç yeni talim at aldığını söyliyerek görüşm ek istemiş ve Şük­
rü Kaya, kendisini R eisicum hurun evinde kabul etmiştir. Sovyetlerin
kanaati, b ir gün önce Litvinof’un B aydur’a söylediklerinden pek
farklı değildir. Litvinof, Paktın «Balkanique» kapsam ı aştığını, Ba-
serabya sınırını tem in etm ek ihtim ali de olduğunu, Türkiye’yi Bal­
k a n dışında A vrupa ihtilaflarına sürükleyebilecek ihtim aller y a ra ­
tabileceği fikrinde İsrar etm ektedir. Türkiye’den şu tem in atlar is­
tenm ektedir : (3)
a) Ya 7. m adde yerine evvelce verdikleri form ülün aynen k a ­
bulü lâzımdır. (4)

(1* Formülün T, Rüştü A ras'a telefonla bildirilmiş olması gerekmektedir. Zira, «Mosko­
v a ’dan tasdik edilerek» gönderildiği kaydedilen metin 8 Şubat 1936 tarihinde tellenmiş-
tir. İkinci bir ihtimal, Atina'daki Sovyet sefirinden almış olmasıdrı (G.N.)
(2) İleride görüleceği gibi bu «ihtirası kayıt» Ankara’da itirazı mucip olmuş ve sonun­
da kaldırılmıştır.
(3) H ariciye'den verilen talimat, Sovyetler ikna edilemediği takdirde 3. maddenin çı­
kartılm ası yolunda idi.
Suriç evvelki itirazlarım ilk talim atına ve kişisel görüşlerine göre yapmıştır. Bu
defa beliren son durum hakkında Moskova'nın kesin görüşlerini getirmektedir.
(4) Suritz'in söylediğine göre Litvinof formülü ile 7. m adde'deki ifade arasındaki baş­
lıca, Moskova'nın «même ne participant pas au Pacte donné» ifadesine karşılık, protokol
metninde bu fikrin, yani akidlerin «diğer bir mëmlekete» saldırm ası halinin «a l'égard
de tout autre pays» şeklinde «kısaltılması» imiş. Rusların endişesi, maddedeki ifade­
deki sadece pakt üyelerine şamil olması tehlikesi imiş.
«Bu form ülde beynelmilel sulh m uahedelerinden m aksat Kellogg'
ve Londra M isakları olduğu tasrih olunabilir. Y ahut 7. m adde oldu­
ğu gibi kalır ve onun yerine bu sabah verdiğim iz deklerasyon (1) hiç
bir h a rfi tebdil olunm ayarak protokol kuvvetinde sizin tarafınızdan
beyan edilir.
b) B alkanik taibiri ta rif veya ta d at olunur.»
L itvinofun istediği şekilde genel bir form ülün konm ası Şükrü
K a y an ın itirazına yol açmıştır. Suriç’le m ünakaşasında «yeni dek­
larasyona gelince, politikam ız bu olm akla beraber ta a h h ü t şekline
sokulm ası karşılıksız ve bir ta ra flı ve yeni b ir mesele olduğunu, icap
ederse, bunun Sovyet H üküm etiyle karşılıklı ve birlikte beyan edile­
bileceğini ve en nihayet 8. maddeye «balkanik» tab irin i koyduktan
ve b alk an hududlarm ı ta rif ettikten sonra m ukavelenin im zasına di­
yecekleri olm am ası lâzımgeldiği» şeklinde konuşm uştur.
Filhakika Balkan P aktına böyle b ir genel taah h ü d ü n konması,,
aşağıdaki m etnin incelenm esinden de görüleceği gibi, Balkan alanını
aşan, diğer siyasi sorunlarda da bağlayıcı niteliği olduğu şeklinde yo­
rum lanabilecek b ir ahdî ilişki y aratm ak tad ır :
«Au nom du gouvernem ent de la République Turque, j’ai l’hon­
n e u r de déclarer q u ’en aucun cas la Turquie n ’adm ettera de se ten ir
pour engagée à prendre p a rt dans des actes quelconques dirigées
contre l’Union des Républiques Socialistes Soviétiques.» Böyle b ir
taahhüd, Beserabya sınırının tanınm ası veya B ulgaristan’ın duru m u
gibi belirli konuların üstündedir ve Türkiye ile Sovyetler arasındaki
an laşm alara ilâvedir. Üstelik hangi harek etlerin Sovyetler aleyhine
olduğunun nasıl tayin edileceğine dair bir açıklığı ihtiva etm e­
m ektedir.
Suriç’in teşebbüsü üzerine İnönü’nün T. R üştü A ras’a gönder­
diği talim at şöyledir :
«Reisicumhur H azretleriyle beraber misakı, protokolü tetkik
ettik, G erek kendi menafiimiz, gerek Rusya ile m ünasebatım ız ve sa­
rih taahhüdatım ız, gerekse Balkan M isakm m istihdaf edebileceği ga­
yelerden m ülhem olarak bazı tadilâtın icrasını kendimiz faideli
bulduk :
a) Balkan h udutları ta rif veya ta d at olunmalıdır. Yazdığımız
gibi A rnavutluğun te k ra r te k ra r bahsolunm asından kaçınm ak için

(1) Litvinof formülü.

336
Balkan h udutları demek Balkan devletlerinin kendi araların d ak i h u ­
d u tla r demektir, k âfidir fikrindeyim.
B) Bugün Suriç’e verdiğimiz m ukaddim ede B alkan’d a hali h a ­
zır müesses arazî nizam ının tem ini kaydı v ard ır ki, bu kayıt Rom anya
bir B alkan devleti sayılm asına ve b u sıfatla Balkan M isakı yapabilm e­
sine binaen B esarabya m anasını şam ildir. Moskova m uahedesi m u ­
cibince de B eserabya’yı 'tam yam ıyacağım ıza ve m aksadım ız da bü
olm adığına göre b u m anayı Balkan devletleri arasındaki h u d u tların
tem ini gibi bir kayıtla hasretm ek zaruridir.
C) Biz de gördük ki, protokolün 3. m addesini kaldırm ak h e­
pimiz için çok faydalı olur. Çünkü, m ukavelenin ikinci m addesinde
bu m an a zaten m evcuttur. (1)
D) Protokolün 6. m addesindeki aram ızdaki m uahedeler a h k â­
m ından m ak sat ekalliyetler ahkâm ı olduğunu anlıyoruz. Am a sair
m uahedat ahkâm ı diyerek bilmediğimiz hesapsız m uahedelerin te ­
m ini için ta a h h ü t almış oluyoruz. Bu sair m uahedeler tabirini k al­
dırm ası veya tasrih edebilmesi lâzımdır.
E) 3. m adde kaldırılm adığı takdirde 7. m adde yerine Litvinof
form ülünü koym akta b ir m ahzur yoktur. Bahusus, bunun için de «en
général u n acte d’agression» tabirinden m aksadın Kellog ve Londra
m isaklarm a m ugayir tecavüz olduğunu Suriç izah etm iştir ki, bu
k ayıtlarla endişe edilecek um um iyet m üphem iyet kalm az.
F) Protokolün 8. m addesine «Balkanique» tabirinin ilâvesi lü ­
zumludur.»
İnönü, ayrıca Sovyetlerin teyidinin zam anında alınam am ası ve­
ya hiç verilm em esi ihtim aline binaen, paktın hiç im zalanm am asm m
sakıncalarını hafifletm ek için T. R üştü A ras’m teklif ettiği üçerli im ­
za form ülünü «sizin bulduğunuz üçerli iki m ukavele şekli h ak ik aten
takdire şayan b ir buluştur» diye tavsif etmekte ve «temini kabil
olursa bizi bugün R uslarla h e r m ünâkaşadan ve Moskova’n m h e r­
hangi bir endişeye düşm esi ihtim alinden k u rtarır» demektedir.
İnönü’n ü n verdiği talim at Sovyetlerin b ütün taleplerini kabul
etm ek ayrıca, m uhtem el itiraz noktalarını da karşılam ak yönünde­
dir. A ncak aynı gün İcra Vekilleri Heyeti, M areşal Fevzi Ç akm ak’m
da iştirakıyla toplanarak durum u te k ra r gözden geçirip, bazı nok­
talard a daha farklı b ir talim at verm iştir.

(I) Bu ifade «garantissant mutuellement la sécurité de toutes les frontières Balka­


niques» dit.


«1. Sovyetlerin son talepleri, protokolün 8. m addesine Balfcanik
tabirinin ilavesi ve B alkan 'hudutlarının tarifi ve Türkiye tara fın d a n
protokola m ütem m im o larak 'bir deklarasyon yapılm asıdır. Bu dek­
larasyonun en son şeklini size bu gün verdik. M aali şudur hiç bir
halde Türkiye Sovyet İttihadı aleyhine tevcih olunan h e r hangi h a ­
reketlere OacteTara) k arşı iştirak etmeğe kendisini ta a h h ü t alm ış
Cangagé) addetm iyecektir. İcra Vekilleri b u üç talebin tem in olun­
m asını ve deklarasyonun Tevfik R üştü Beyin telgrafında yazıldığı
şekilde yapılm asını ve m ukavelenin b u halde im za edilmesini k a ra r
altına alm ışlardır. Bu sabah Sovyet Elçisinin beyanına göre R usların
talebi de bundan ibarettir.»
«2. 3. ncü m addenin kalm asında faide olduğu hak k ın d a Dr. T.
R üştü Beyin m ütalaasını İcra Vekilleri kabul ederek b u m addenin
çıkarılın am asını m uvafık görm üşlerdir.»
,3. Protokolün 7. m addesi yerine R usların kendi form üllerin­
de son ana k a d a r niçin ısrar ettiği bu g ü n anlaşılm ıştır. 7. maddede
akitlerin diğer b ir memlekete tecavüzü «à l’égard de tout a u tre pays»
tabirile yazılmıştır. Litvinof form ülünde bu fikir «même ne partici­
p an t pas au Pacte donné» tab iri ile ifade olunm uştur. Yedinci m ad ­
dedeki «tout autre pays» tab irinin akitlere a it kalm ası endişesi gös­
terilm iştir. Bizce b u endişe v a rit değildir, ve Suriç de Ibunu son a n ­
da şart halinden çıkarm ıştır. B ununla berab er ¡bizim fikrim ize göre
yedinci m addeyi Litvinof form ülüne göre yazm ak m üreccahdır. Bu
suretle de R usları b ir k a t d ah a tatm in etmiş oluruz. Buna çalışm a­
mızın değeri vardır.
4. Rus!ar m ukaddem edeki «ordre territo rial dans les Balkans»
tabiri üzerinde b ir talep derm eyan etm em işlerdir.
Biz zannediyoruz ki henüz bu form ül M oskova’nın elinde olm a­
dığından ¡farkına varm am ışlardır. (1) Bilâhare fark ın a v arınca bun-
ctan Beserabÿa m anası çıkararak çok telâş edébilirler. B unun Balkan
devletleri arasındaki h u d u d la n n diyerek ve eğer arazi nizam ı tabirini
koym akta İsrar ederlerse, «dans les Balkans» yerine «entre les Etats

CIİ. Litvinofun, d ah a Máximos metnindeki mukaddemede dahi mevcut olan bu tab in


bilmemesi imkânsız görünüyor. Ancak, tabir bilâhare protokolün 8. maddesindeki
«íoniiéres aCiuelles» tabirinin yerine ve «maintien de l'ordre territorial actuellemeıit etâbli
dans les Balkansa olarak geçirilmiş olduğundan ve Litvinoi'un eline bir hayli genç
ulaştığından İnönü'nün bu sebepten formülün Moskova'nın henüz eline geçmemiş ol­
duğunu düşünmesi muhtemeldir. Litvînof'un itiraz etmemesinin sebebi muhtemelen bu­
nu görmemiş olması değil daha dar m anaya alınabilecek hudut kelimesinin kaldırılmış
olması ve istediği deklarasyonun yapılm asının tarafım ızdan kabulüdür.

‘338
balkaniques» denilerek m ünasip bir şekilde tavzihi çok ihtiyatlı bir
h areket olacaktır. Zaten m aksat da bundan ibaret olm ak lâzım dır.
H er halde şüm üllü m âna ve bilhassa Beserabya m anası kaldırılm a­
lıdır.
«5. Protokolün altıncı m addesindeki sair m addelerin de Bal­
kan devletleri arasında m ünhasır olduğu te k ra r görülerek bu h u ­
susta b ir talep denm eyanına lüzum görülm emiştir.
«6. Bu k a ra rla r ve tavsiyeler ile beraber Dr. Tevfik Bey’e p a r­
lak m uvaffakiyet tem enni edilmiştir. İsmet - Ş. Kaya
Ş. Kaya, A ras’a gönderilen talim atı M oskova’ya tekrarlıyan b ir
telgrafında, Suriç’in Heyeti Vekile K ararından m em nun olduğunu
ve H üküm etinin b u n u tasvip edeceğinden emin b u lunduğunu ifade
ettiğini belirterek, k a ra rın hangi şa rtla r altında alındığını tasvir et­
m ektedir.
Hüseyin Ragıp, derhal K arah an ’la tem as ederek Suriç’in telg­
rafını alıp alm adıklarını sormuş, K arahan, A tina Sefirleri v asıta­
sıyla A raş’d a n m alûm at aldıklarını, bilâhare Suriç’in telgrafının da
geldiğini ve ikisi birbirine tetabük ettiği için «meseleyi hal edilmiş
addettiğini» söylemiştir.
Sovyetler bakım ından mesele, ellerinde olan bilgiler nisbetinde
halledilm iştir. A ncak açıkta kalan bir mesele vard ır ki o da, T. R üştü
A ras’ın bahsettiği «deklarasyon», im za proseverbalinde bir Balkanlı
m ütecaviz olduğu takdirde m isakm ona teveccüh eden ahkâm ını ta ğ ­
yir etmiyeceği yolunda tasrih olur dediği i'htirazi kayıt meselesidir.
T. R üştü A ras’m bu kaydı koydurtm akta veya kabulde m aksadı
ne olursa olsun, A tatü rk ve İnönü, böyle bir hükm ün, deklerasyonun
kıym etini hiçe indireceği ve R usların im zasının alınm asını im kânsız
hale getireceği kanaatm dadırlar.
B aşbakanlıktan gelen 9.2.1934 tarihli ve saat 9.30 kaydını taşı­
yan b ir pusula, A ta tü rk ’ün m üdahalesini aksettirm ektedir. . i
«Şimdi, Reisicum hur Hz. Şükrü Kaya Bey’i u yandırtarak, a şa ­
ğıdaki yazının hem en Tevfik R üştü Bf.’ye çekilerek, çekildiğinin a r­
zını’em ir buyuruyorlar.» «Altındaki kuyudu ihtiraziye ife d ek laras­
yon hiçe indirilm iştir. O halde, 3. m addeyi kaldırm ak icap eder ki R us­
ların bir itirazı olmasın. Bu da olmaz ise, M uahedeyi T. R üştü Beyin
tavsiyesi giibi üçerli imza etm ek lâzımdır.»
İnönü de, aynı konuda, olm ak üzere iki telgraf göndermiştir.: ?
İlk telgraftaki ifadeler, Sovyetlerin endişelerinin Türkiye ta ra ­
fından ne şekilde telâkki edildiğini gösterm ek 'bakım ından ilgi çek­
m ektedir :
«Bizim anladığım ıza göre, Rus’ların teklif ettiği deklarasyonu
y aptırm aktaki m aksatları, Rusya Rom anya arasın d a zu h u r edecek
b ir aksiyon m ilitere B ulgarların R uslar lehine R om anya’ya k arşı fa ­
aliyete geçmeleri halinde, Balkan paktının B ulgarlar aleyhinde akid-
lere tahm il ettiği teşebbüs T üıklerin ademi iştirakini tem indir. Dek­
larasyonun size bildiğimiz kayd dahilinde yapılmış olm ası b u ih ti­
m ali b e rta ra f ediyor. O halde, Rus - Romen m uhasem atm da Rus le­
hinde h arekete geçecek olan B ulgarları tevkif teşebbüsüne girişecek
olan Türkiye Rus aleyhinde harekete geçmiş -olacaktır. Bu ciheti Rus-
Tûrk m uahedesinin tahm il ettiği m ükellefiyetle nasıl kabili telif öl­
d ü ğ ü n ü 'iza h etm ek m üşküldür. B unu m ütalea ettiniz mi ?»
G örüldüğü gibi, İnönü’n ü n ifadeleri bizzat protokolde kayıtlı
olan B alkanlılardan birinin m ütecaviz olması halinde andlaşm a ta ­
ahh ütlerinin saldırgan üye lehine işlemi'yeceği kaydını n azarı itiba-
re alm am akta, soyut olaark «Rusya - Rom anya arasın d a zu h u r ede­
cek b ir aksiyon m iliter’ halini derpiş etm ektedir. Böyle um um i bil
hal, bizzat Sovyetlerin saldırgan olması h alin i kapsıyacağı gibi, Sov-
ye ti erin teşviki ile B ulgaristan’ın R om anya’ya saldırm ası ve b ilâh a­
re Sovyetlerin karışm ası şıklarını da içine alabilir. Bu ifadeler, İnö­
n ü ’nün, kaydı ih tirazî’den niçin hoşlanm adığını ve Sovyetlerin itiraz­
ların a sebep olacağı yolundaki k an aatin in sebebi hakkında d a bir
fikir verm ektedir.
İn önü,: ayni gün gönderdiği ikinci telgrafında, d ek larasy o n u n
istihdaf ettiği m ananın, üçerli imzanın tem in edebileceği d u rum ü
dolayısıyla sağlam aktan ibaret olduğunu, yani zahiren dörtlü olan
p â k t’ın h ak ik atte üçerli» olacağını ifade ederek, kaydı ihtirâziniri,
durürnu «hiç D éclaration yapılm am ış olduğu vaziyetten d aha açık
b ir şekilde' âğırlaştırm ıştır» dem ektedir, Yani, deklarasyon sadece
Rom anya - B ulgaristan - Sovyet ilişkilerine in h isar ettiğine göre ya-
pılm am ası halinde Sovyetlerle •.Türkiye arasındaki anlaşm anın yo­
rum lanm ası yoluyla Türkiye hareket serbestisini koruyacak iken,
kaydı ihtirazı ile, sırf Balkanlı d u ru m ların b u kapsam ın dışında bı­
rakılm ası suretiyle eski du ru m a n a za ra n ilâve taah h ü t almış ola­
c ak tır kî, böyle b ir hal tarzı Sovyetleri de m em nun edemediğine gö­
re m ana ve faydası kalm ıyacaktır.

34Ö
T. R üştü Aras, talim atı yerine getirdiğini, «Deklarasyonu ihti-
razî kayıtsız yaptım ve kaydı geri aldım. Diğer akitler de aynı po­
litikayı takip edeceklerini ifade ettiler yani dediğiniz gibi olm uştur.»
ifadeleriyle bildirm iştir. Mesele kapanm ış addedilmekle beraber, bü
«Türk deklarasyonu» hiç üm it edilmedik yerden, B alkan Paktı A nt­
laşm asın ın ¡hazırlanması sırasında, pek teşvikkâr konuşan Venizelos
tarafm dan, benzer m ealde bir Y unan rezervi konm asına örnek ola­
ra k kullanılm ıştır. Bu arada, T. R üştü A ras’m son iki g ü n zarfında
aldığı ta lim a tla ra verdiği nihai cevap şöyledir : (1)
«Madde 1 — M uhtelif ve m üteaddit iş’a r buyrulan telg raflar­
dan anladığım a göre yaptırdığım ve im kânın azam i haddine gelen
son vaziyet şudur : :
A) Litvinof’un teklif ettiği son deklarasyan aynen m uahede
m ahiyetinde m erbut bir vesika olarak yapıldı.
B) Ekalliyetler için yazüan fıkradaki «vesair» tab iri kaldırıldı.
C) «Ordre te rri torial dans les Balkans» tabirinden kasdedi-
ie n akitlerin B alkan h u d u tla rı olduğu zikredilerek sekizinci fıkranın
başlangıca tashih ve m erbut diğer bir protokolde Balkan h u d u tları
ta d a t olundu.
M adde 2 — Litvinof’u n eski form ülü aynen konulduğu ta k d ir­
d e m ezkûr form üldeki «transgression» tabiriyle h e r g ü n a ta a h h ü tle r
hiçe indirildiğinden kabul olunm am ıştır.
M adde 3 — A rtık bu derecede tad ilatı kabul ettirdikten sonra
ve bir de dün gece aldığım form ül üzerine bug ü n öğle vakti gelen
H ariciye N azırlarına yukarda arzettiğim şekilde deklarasyon k ab u l
ettirdikten sonra te k ra r üçlü şekle avdet etm eğe im kân kalm adı.
M adde 4 — Sovyetler azam i h u d u tla tatm in edilmiş ve iş bize
teşekkür edecekleri hale gelmiştir.
M adde 5 — . . . . . . .
M adde 6 — Bu keyfiyet önünde ve hem en h er dediğimizi kabul
e ttird ik ten sonra im za etm em ek Şükrü Kaya Beyefendi’nin Suriç’e
söylediği gibi elim bir inhizam olur. Sovyetlerin hem en h e r istediği
yapıldığı için ayrıca bir m uvafakat cevaplarına lüzum kalm am ıştır.
Y arın öğleye k a d a r (9 Şubat 1934) aksi bir em ir gelmediği tak d ird e
im za edeceğim m aruzdur. Aras.» . .
(1) Bu telgraftan, Balkan P a k tı A n tlaşm asın ın ^ değil, 10 Şubat 1934 günü im zalan­
d ığ ı anlaşılmaktadır.

341
Balkan Paktı A ntlaşm asının im zasını m üteakip, Dışişlerinden
Elçiliklere .gönderilen tam im de, A ntlaşm anın gayeleri ve mahiyeti
şöyle tasv ir edilm ektedir :
1. «İtilafın esası ak itlerin Balkan dahilindeki ve araların d ak i
h u d u tları herhangi bir tecavüz ve ta arru z d an m asun b u lundurm ağı
istem elerinden ibarettir. (1. ci madde) B alkan h a r i c i n d e k alan h u ­
d u tları için dört devletten hiçbiri diğerine karşı bir ta ah h ü t altın a
girm iş değildir.
2. Diğer H üküm etlerle birlikte, Türk H üküm eti de B ulgaristan'ı
iştirake davet etm iş ise de, «bazı hissi düşüncelere itib ar ediyor gö­
rü n en bu Hükümet» teklifi kabul etm em iştir.
3. Paktın Türkiye’nin dış siyasetinde önemi büyük olm akla ¡be­
raber, Tühk H üküm etinin şimdiye k a d a r tak ip ettiği harici siyaset,
veçhelerinde b ir değişiklik m anasına gelm ediği gibi, başka Davletle-
re k a rşı karşılıklı m ükellefiyetleriyle de çatışm am aktadır.
4. 1929’da K arah an ’la im zalanan M ukaveleye göre «iki ta ra fta n
biri, diğerile k a ra d a n denizden m üşterek h u duda m alik olunan h e r­
hangi bir üçüncü devletle yapacağı m uahedeleri ancak diğerinin
m uvafakatini m üteakip im za etm ek m ükellefiyetini deruhte etmiş»
bulunduğundan «Hükümetimiz M oskova’ya k a rşı bu vecibesini ye­
rine getirm iş olm ak için h azırlan an m isakı Sovyetlere ibraz ve bu­
n u n akdine onların rıza ve m uvafakatini istihsal eylemiştir.»
B alkan Paktı A ntlaşm asının onay safhasında cereyan eden bazı
olaylar ve o zam an Y unanistan’da M uhalefet lideri olan Yenizelos’un
ısrarı ile, Y unan Parlam entosunda, konan um um i kaydı ihtirazinin
henüz im zalanm ış A ntlaşm anın etkenliği ve m ahiyetinden başka, o
tarihlerde A vrupa ve B alkanlardaki siyasi h av a h ak k ın d a bilgi v er­
m esi bakım ından ilgi 'çekicidir.
Venizelos’un, A tatü rk ve İnönü ile konuşm alarında, Pakt k onu­
sunda ne derecede teşvikkâr ve h a ttâ m üteşebbis olduğu d ah a ön­
ce belirtilmişti. İktidardaki Y unan H üküm eti ve onun H ariciye nazırı
d a ¡buna uygun b ir tutum takınm ışlar, h a ttâ p ak tın ilk projesi M ak-
sifnos tara fın d a n hazırlanm ış, Rom enler ve Y ugoslavlarla ilk m ü ­
zâkereler de onun tarafın d an yürütülm üştür. Maksimos sonuna k a ­
d a r m ü stak ar b ir tutum ve siyaseti devam ettirm iştir. Buna karşılık,
m ü zakeratın dışında bırakıldığını ileri süren Venizelos, im zalanan
Paktı beğenm em iştir. Paktın imzası sırasında G irit’te bulunan V eni­
zelos, (1) döner dönmez Paktın bu şekliyle tasdik edilmemesi için
(I) Venizelos'un bu tarihlerde kasden Atina'dan ayrıldığı dahi ileri sürülmektedir.

'342
kam panyaya girişmiş ve Fransa, İtalya ve İngiltere gibi büyük dev­
letlerin sefaretleriyle tem ası ihm al etm iyerek destek sağlam ağa ça­
lışmıştır. Türkiye’nin A tina Elçiliğinden gelen bir raporda, Y unan
Parlam entosunda uzun bir hazırlıktan sonra yapılan bu tasdik m u­
amelesi ile Venizelos’un m uhalefetinin sebepleri üzerinde geniş bilgi
vardır.
Vezizelos, A tina’da yabancı m isyonlar dahil yaptığı tem aslar­
d a Türk Elçisi Enis A kaygen ile de görüşm üş ve Pakt üzerindeki
tereddütleri ve görüşlerini İnönü’ye b ir m ektupla bildireceğini söy­
lem iştir. Venizelos’un endişesi, Balkan Paktının, h u d u tların g a ra n ­
tisi yüzünden, Y unanista’ı büyük devletlerle harb e sürüklem e ih­
tim alidir. Tabiatiyle, Y unanistan için bu Ibüyük devletlerin başında
İtalya gelm ektedir ve özellikle, İtalya ile Yugoslavya arasında b ir h a rp
o tarihlede ihtim al dışı sayılm am aktadır.
İnönü Türkiye’nin A tina Elçisi Enis A kaygen’e gönderdiği
cevapta Venizelos’u n m ektubu gelince tabiatiyle «layık olduğu ehem ­
miyetle» cevaplandıracağını belirttikten sonra«Paktın bize tasdiki
m ukarrerdir. A şikârdır ki, M. Venizolos’u n ihtirazı kaydı h e r m u a­
hedede olduğu gibi Y unanistan P ak t’tan vazgeçmesi gibidir. H albu­
ki bizim sam im i kanaatım ıza göre Pakt Y unanistan için azam i dere­
cede faydalıdır» denm ekte ve M aksimos’la de görüşüp, m u v afak a­
tini aldıktan sonra sözlerini Venizelos’a nakletm esini istem ektedir:
Tevfik rü ştü A rasda aynı m ahiyette bir m esajı Venizelos’a gön­
derm ekte ve özellikle, Türkiye’nin Sovyetler Birliği ile ilişkileri dola­
yısıyla yapılan m alum deklarasyonda Venizelos’un fazla ilgilenm esini
kınam akta, Türkiye’nin B alkanlarda bir hududuna m ukabil, Y una­
n is ta n ’ın bü tü n h u dutlarının garanti edilmiş olm asına dikkati çek­
m ektedir. •
Venizelos’un İnönü’ye gönderdiği 22 Şubat 1934 tarih li m ektupda
ileri sürdüğü başlıca m ülahazat şunlardır.
l; P a k tın kalem e alınışında sarah a t bulunm am ası, Yugoslavya
ve R om anya’ya b u n u b ir savunm a aııdlam ası şeklinde tefsir ve bin-
netice, «tehdidin hangi şerait altında o rtay a çıktığından m üstakillen»
Türkiye ve Y unanista’a, Balkan hudutların ı teh d it edilmesi halinde
silâhlı yardım a gelme m ecburiyetini yükleme im kânını verm ektedir.
2. B ulgaristan Pakta, iştirak etmedikçe, Rom anya ile Rusya
arasında Beserabya yüzünden çıkacak* b ir h arp te B ulgaristan R usya’
n ın M üttefiki o larak habe davet edilirse Türkiye ve Y unanistan'ın

343
B ulgaristan’a saldırarak, Rusya ile hanbeder d urum a girm eleri icap
edecektir. Keza, bir İtalyan - Yugoslav çatışm asında B ulgaristan da.
Y ugoslavya’ya k a rşı lıerbe devet edilirse, B ulgaristan’a hücum edecek
olan Türkiye ve Y unanistan, İtaly a’ya k arşı savaşa girm iş olacaklar­
dır.
3. Pakt, Venizelos’u n kanaatm ca, B alkanlarda statü quo’n u n
değişmesine a le m d a r dört devletin politikalarının beyanıdır ve te h ­
like anında dört devlet alacakları tedbirleri ahenkleştirm e ta a h h ü d ü ­
ne giriyorlar, Tabiatıyla, bir askeri yadım ihtim ali b e rta ra f edilmekle
beraber, şekli bir ta a h h ü t haline de getirilm em eiştir.
Şu halde, böyle b ir askeri yardım yapılacaksa, yapan devletlerin
hayati m enfaatlerini, Türkiye ve Y unanista’m İtalya ve Rusya gibi
büyük devletlerle h arbe tutuşm ası gibi, çok büyük tehlikelere sok­
m am ası şartıyla yapılmalıdır!
4. Balkan paktının, y ak ard ak i den farklı b ir şekilde tefsiri, sa­
dece bizi tehlikelere m aruz bırakm az, ayni zam anda, 1930 Ekim de
A n k ara’da Türk-Y unan A nlaşm asını im zalarken m em leketlerim iz için
çizdiğimiz politikam ızın tem ellerini sarsm ak olur. Bu politika, B alkan­
lard a nüfuz m ücadelesine girişen büyük devletler arasındaki re k a ­
bete k arışm ak tan sakınm aktan ibarettir.
5. Eğer H üküm etim izin P akta verdiği m ana, Tevfik R üştü Be­
yin A tina’daki dostlarına söylediği gibi, p ak tın bize kesin bir askeri
yardım m ükellefiyeti yüklemediği şeklinde ise, 'herşey norm al y ü rü ­
yecek ve Türkiye ile Y unanistan Paktı tasdik edeceklerdir. F akat Yu­
n a n H üküm eti askeri yardım ta ah h ü d ü alm ış ise, liberal Parti, Sene-
to’daki çoğunluğundan istifade ederek, tasdik belgesine, ask erî y a r­
dım ın m ecburi olmadığı hükm ü n ü koydurm ak için teşebbüste bulu­
nacaktır.
6. Venizelos bu tefsir tarzı üzerinde Türk H üküm etinin görü­
şünü bilm ek istediğini ifade ettikten sonra, eğer Türkiye ask eri y a r­
dım taah h ü d ü n ü n zorunluluğunu kabul ediyorsa, «böyle b ir tefsirin
Y unanistan ve Türkiye için yaratacağı tehlikeleri azaltm ak için» bir
form ül teklif etm ektedir. Formüle göre tasdik belgelerine şu kayıt
konm alıdır : «Dört devlet tarafından ta a h h ü t edilen askeri yardımın»,
ancak M illetler Cem iyeti’nin, azalardan b ir veya birkaçının, üçüncü
b ir devletin tah rik edilmemiş bir tecavüzüne m aruz kaldığının k a ra r
altına alm ası halinde ve şekli ve vüsati aynı k a ra rd a belirtilecek şe­
kilde olması şartiyla yapılması. Zira, Venizelos’un k an aatm ca Bul­
g a ristan ’ın katılacağı bir İtalyan - Yugoslav h arb i halinde, M illetler

344
Cemiyeti, Y unan şehirlerinin ve ticaret filosunun İtalyan donanm ası
tarafın d an tahribi bahasına, Y unanistan böyle bir askeri yardım
yapm a tavsiyesinde bulunam az. «Konsey aynı şeyi tabiatiyle b ir Rus-
Romen h arb i dolayısıyla Türkiye için de yapamaz.»
İnönü, Venizelos’a verdiği 6 M art 1934 tarihli cevabında şu n o k ­
ta la r üzerinde d u rm ak tad ır :
«1. B alkan Paktının gayesi, Balkan devletleri arasın d a kuvvete
başvurm ayı önlemek, aynı zam anda bu devletlerin bağla tıcı veya
iştirakçi sıfatıyla B alkanlar dışındaki devletlerde B alkanlılara tevcih
edilen tertiplere girişm elerini önlemektir.
2. B ulgaristan’ın Pakta dahil olmayışının m ah zu rların a gelince;
şünhesiz ki girm esi çok arzuya şayandır ve Pakt im zasına açıktır.
F akat girm em iş olması, Pakt üzerinde yeniden m üzakerelere girişmek;
için kafi bir sebep değildir.
3. Sovyet - Türk m ünasebatı hakkında söylediklerinize gelince,
iki m em leket sağlam ve sad ık 'b ir dostluk ve Sulhün m uhafazası için
tam -bir m en faat birliği ile bağlıdırlar. Kaldı ki, A nkara M uahedesi
gereğince. Türkiye’nin rızası olm adan Sovyetlerin B ulgaristan İle bir
A ndlaşm a yapm asına im kân yoktur ve yine bu M uahede gereğince,
Türkiye Paktı im zalam ak için Sovyetlerin m üsaadesini almıştır. Ay­
rıca Rusya ile Rom anya arasında im zalanan «Mütecavizin Tarifine
M ütedair M ukavelenam e» mucibince, bu iki devlet birbirine saldırm a-
m ayı ta ah h ü d etmişlerdir.
4. Y ugoslavya’ya k arşı bir İtalyan taarru zu ihtim aline gelince,
bu ancak Kellogg M isakm m çiğnenmesi suretiyle olur ve bu konu­
da Fransa ile Yugoslavya arasında b ir savunm a anlaşm ası m evcut­
tu r. Bu durum da, sam im i olarak sulhü korum a politikasına in an d ı­
ğımız İta ly a n ’ın ihtilafları onu tek başına b u derecede büyük b ir m a­
ceraya sevkedecek vüsuta ulaşm adıkça harekete geçmesi beklene­
mez. Böyle b ir ihtim alin vukuu halinde de meseleyi b ir A vrupa k av ­
gası şeklinde görm ek icap eder ki, bunu n da B alkanlarda başlatılm a-
m asm da hudutsuz m enfaatlerim iz vardır. P aktın en b ü y ü k değeri de
Balkan devletlerinin büyük devletler arasındaki rekabete alet olm a­
m alarının tem inidir.
5. Eğer O rta A vrupa m eselelerinden veya Londra’d a alınan ta ­
ah hütlerden dolayı bir A vrupa h arb i çıkarsa, bize düşen şey, «her ’i ki
T rakya üzerinde hissiyatı emniyet verici olm aktan uzak» b u lu n an
B ulgaristan’ı yerinde tu tm ak ve tarafsızlığım ızı m uhafaza e tm e k tir

345
«Şu halde, B ulgaristan m akul bir m üddet içinde Balkan kom şularıy­
la saldırm azlık anlaşm aları yapm adığı veya P akta girm ediği ta k d ir­
de, askeri hüküm lerle tam am lıyarak, P akta ıbütün tem inatları g etir­
m ek lâzımdır.» Bütün b u sebeplerle, tecavüzün tarifi için azası dalıi
bulunm adığım ız M illetler Cem iyeti K onseyine (1) gitmek, bu k a d a r
yıl u ğ raştık tan sonra, Balkan işlerinin idaresini başka devletlerin
eline bırakm ak dem ek olur.
6. Diğer taraftan , kendilerine Paktın gayelerini uzun uzun a n ­
lattığım ız İtalyanların, esasen Yugoslav-Rumen anlaşm ası ile mefluç
hale gelen B ulgaristan’ın dostluğunu Türkiye ve Y unanistan’m dost­
lu ğ u na tercih edeceğini de zannetm iyorum .»
Venizelos’un ıbu m üdahalesi, Y unan senatosunda Paktın tasd i­
k in in önceden M uhalefetle H üküm et arasında m u tab ak ata varılan
aşağıdaki kayda bağlanm ası ile sonuçlanm ıştır.
«Balkan P âktı’n m gayesi sadece B alkan h u d u tların ın b ir Bal­
k an devletinden gelecek tecavüze k arşı tem inidir.
Binnetice, Y unanistan, Paktla ta ah h ü t ettiği vecibelerin icrası
dolayısıyla hiçbir şekilde büyük devletlerden birine k a rşı h a rp ede­
mez.»
Böylece, Y unanistan Paktı değerini büyük ölçüde d üşüren yu­
k arıdaki kaydı itirazi ile tasdik etmiştir. (2)
Venizelos’un bu şekildeki hareketi, Y unan siyasi çevrelerinde,
ik tid ardan düşm üş olan bir şahsın inatçılığına ve harici siyaseti sa­
dece kendi sahası olarak addetm esine ve nihayet Y unan dahili si­
yasetiyle ilişkin d u ru m lara bağlanm ıştır. Ancak, Türkiye’nin A tina
Elçiliğinden gelen N isan 1934 tarihli raporda, bu d av ran ışın Venize-
los’u n iktidarda bulunduğu yıllardaki siyasi akide ve h a tta ta a h ­
hütleriyle ilgili olduğu ¡belirtilmektedir. Elçiliğin rap o ru n a göre, Mös-

U ) Türkiye, Milletler Cemiyetinin üyesidir fakat bu rada İnönü'nün bahsettiği, Millet­


ler Cemiyeti Konseyî'nde üye değildir.
(21 And!aşma. Yunan parlam entosunda bu şekilde tasdik edilmiş ise de, bilâhare özel­
likle Yugoslavlarm tepkileri sonucunda, bu kaydın Yunanlılarca bir tefsiri yapılmıştır.
Filhakika, Yunan Haricîye Nazırı Maksimos, Tiiulescu'ya, 19 Mayıs 1934 tarihli bir
mektup göndererek parlam enîo'da yapılan beyanatların «Balkan Paktına Ek Protokolün
3,. maddesini ne m ana ve de şümülü bakım ından hiçbir şekilde tadil etmediğini» ieyid
etmiş ve 3 Haz, 1934 tarihînde, Cenevre'de toplanan dört Nazır bir Procès Verbal ile
b ir beyanı andlaşm a hükmünde olmak üzere not etmişlerdir. Ancak «Yunan revervi»
■133iTdc£ M aksİBiosun a ğ sın d a n d aha ayrıntılı olarak tekrarlanmıştır.

346
yö Venizelos «.... gizli m ükâlem elerinde memleketimiz üzerinde İtal­
ya am alinden de im aen bahsetm esi üzerinde tavafckuf edilmesi lâ-
zımgelen bir noktadır». Venizelos’un «İtalya’nın Doğu Akdenize doğ­
ru genişleme tem ayülünün alacağı şekillere ve bu arad a Y unanistan’­
ın 12 adayı alm ası ihtim aline intizaren» Y unanistan’ın hal ve h a re ­
k âtını tem ine çırpınarak çalışm ası bu vaziyetten ileri gelmektedir.»
Halbuki, «Balkan P aktı derpiş ettiği taah h ü d at itibariyle Y una­
n ista n ’ın eline kolunu bağlam ış olacaktır.» Yine aynı raporda, Ve­
nizelos’un şahsi düşm anı M. Rallis’in Türk Elçiliği Başkâtibine, Eski
B aşkan'm «İtalya’ya karşı çok m addi ta a h h ü a a tla bağlı bulunduğu»
yolunda ifadede bulunduğu kayıtlı ise de Venizelos’un bu şekil a rt
düşünce veya taahhütlerine delil teşkil edecek kesin b ir bilgi yoktur.
U nutulm am alıdır ki, Türkiye gibi Y unanistan da aslında İtalyan n i­
yetlerinden ve dostluğundan emin olam am ıştır, ve hem Türkiye hem
de Y unanistan’ın Balkanlıdan çok Akdeniz m em leketi olm aları dış
siyasetlerinde kesin bir etki yapm ıştır. İlerde de görüleceği gibi, bu
etki Türkiye’yi Akdeniz hudutlarının tem ini için F ransa ve îngilte-
reye yaklaştırm ıştır.

Balkan Paktının K uruluşunun akisleri.


O sm anlı İm paratorluğunun O rta A vrupa’dan çekilmeye b aşlan ­
m asından itibaren önce XIX asırda ki İstiklâl m ücadeleleri ve daha
sonra büyük devletlerin kışkırtm alarıyla da alevlenen anlaşm azlık­
ları yüzünden bir tü rlü barış yüzü görmeyen B alkanlılar arasın d a
böyle b ir andlaşm anın gerçekleştirilm esi dört devlet h alkları ta ra fın ­
dan sevinçle karşılanm ıştır. Siyasî m ahiyetteki andlaşm anın, iktisa­
di kültürel ve sosyal alanlarda yeni bir işbirliği devrine yol açacağı
ve B alkanlılar arasında gerçek bir sulh ve gaye birliğine doğru d e r­
leneceği üm itleri belirm iştir. Ancak, B alkanlılar arasında anlaşm ayı
k olaylaştıran u n su rlar kısa zam anda değişen siyasi şa rtla r ve esa­
sen bir b u h ran öncesinde bulunan A vrupa'daki yeni gelişm eler y ü ­
zünden, andlaşm anın siyasî gücünü ve inandırıcılığını azaltan b ir
etki yapm akta gecikmemiştir.
Balkan P aktı’n a indirilen belki de ilk darbe, Y unan Parîem en-
tosunda Venizelos’cularm koydurduğu ve bazılarının ihtirazı telâkki
ettikleri kayıttır. B undan en fazla alm an ve esasen bir kısım k am u ­
oyunun B ulgaristan ile anlaşılm adığına kızan Yugoslavyadır. Belg-
ra d Elçiliğinden gelen N isan 1934 tarihli telgrafta Yugoslavlarm his­
siyatı şu şekilde ifade edilmektedir;

347
.:' : «Atina’d a m aruz kaldığı tefsirler dolayısıyla, vaktiyle dört H ü­
kümet' arasında tesbit edilen m ehum ve şum ulûnde büyük tegayyü-
ra t basıl olduğu iddia olunan Balkan Mis akm a b u rad a kıym et ve
ebem ariyetten düşmüş nazarile bakılm akta ve b u n u n Türk - Yugos­
lavya dostluğu ile i'hya ve takviyesi düşünülm ektedir. Şimdiye k a ­
d a r M isakın (Yugoslavye tarafından) tasdiki Y unan Hüküm eti (Mec­
lisleri) tara fın d a n tasdikine intizar olunuyordu. Dün Hariciye M üs­
teşarına,- A tina Parlam entosu A ndlaşm ayı tasdik etti, siz ne vakit
tasdik edeceksiniz diye sordum. Cevaben balâdaki m ülahazatı tek­
ra r ettikten sonra tasdik keyfiyeti M. Yeftiç ile Tevfik R üştü Beye-
fendi’nin ■m ülakatından sonra düşünülecektir dedi.»
' Yugoslavlarm bu endişesi, p ro tokolü n 4. m addesine göre y a­
pılacak askeri andlaşm alarda ilerleme kaydedilm esinden sonra bir
hayli karşılanm ıştır. Eesasen, B ulgar saldırısı ihtim aline k arşı T ür­
kiye ve R om anya’nın kaydı ihtirazsız garantilerini alm ış ve İtaly a’
ya karşı siyasî durum u kuvvetlenm iş olm ası dolaysıyla Paktın Yu­
goslavya için bir hayli tatm in k âr olduğu da bir gerçektir.

Pakta k arşı en belirli tepki İtaly a’dan gelmiştir. İtalyanların Pakt


teşebbüslerinden, başm danberi m em nun kaldığı belirtilm iştir. Şu­
b a t 1934 tarihinde, Paktın im zasından bir h a fta sonra Roma Büyük­
elçisi Vasıf Ç ınar’dan gelen bir telgrafta İtalyanların yaptıkları
bazı teşebbüslerden bahsedilm ektedir. «Sofya’daki İtalya Sefiri,
Rusya ile B ulgaristan m ünasebatım n tesisi lüzum u hakkında Bul­
g a r -Hüküm etine dem arş yapm ası için em ir alm ıştır. M oskova'daki
İtalyan- sefiri de Balkan Paktının aktinin en tehlikeli neticesi olarak
Yugoslavya ve B ulgaristan arasında hakiki bir taharrüibün hâsıl
olacağını v e : bu vaziyetin önüne geçmek için B ulgaristan’ı tanım a­
sının faideli olacağını bildirm iştir. Sovyet H ük İme tinin sefirlerine
B alkan Paktı dolayısıyla verdiği talim at şudur :
, . . .«Biz Balkan Paktına ta ra fta r değiliz. Y alnız-teşebbüs dost bir
m em lketten t geldiği için m üm anaat etm edik zaten m enafiim izin si­
yana t edileceği de taah h ü t edilmiştir.»

İtalyan Hariciye M üsteşarı M. Suviç’in noktai n azarın a göre


Türkiye’n in Hariciye politikasında esaslı bir değişme vardır. Tur-
kiye nin İtalyan sözlü tem inatlarına rağm en İtalyan dostluğundan
em in olmadığı da bilinmektedir.

Bu şa rtla r altında M ussoİini’nin 19 M art 1934’te Faşist Kong­


resinde verdiği nutk u n d a İtalya’nın tarihi em ellerinin Asya ve Af­
r ik a ’da olduğunu açıkça ifade etmiştir. Tabiatıyla bu beyan Türk
basınının şiddetli tepkilerine yol açmıştır.
Suviç Türk Büyükelçisini davet ederek, «Türkiye’nin bir Av­
ru p a devleti olm ası sebebiyle M ussolini’nin n u tk u n d a Türkiye’yi
rencide edecek hiç bir im a m evcut olm adığını ve aram ızda m evcut
iyi m ünasebetlere rağm en Türkiye m atbuatının mezkûr n u tk u teıi-
kid ettiğini söyleyerek şikâyette bulunduğu» bildirilm ekte ve yine
Roma Büyükelçiliğinin bir başka telgrafında Roma m atbuatının,
«Balkan M isakında gizli şeyler olduğunu ve bu m eyanda Yugoslav­
y a ’nın ve Y unanistan’ın A rnavutluktan arazi alacak ları ve İtalya’­
nın A driyatik veya Anadolu sahillerine bir debarkm an ihtim aline
k arşı tedbirler tezekkür edildiğinin neşr edilmiş olduğu» yazılm ak­
ladır. Bu son telgrafa cevaben, Büyükelçiliğe «bu su n ’i yalan ve
İtaly a m enabiinde çıkarılan haberler hakkında hiç b ir tekzip te­
şebbüsünde bulunulm am ası iş’a.r olunm uştur.» Suviç’in teşebbüsü­
ne cevap o larak da, Mussolini’nin n u tk u n u n «sulh havası itibarile
«enkietan» olduğu ve binaenaleyh Türk m atbuatının neşriyatı çok
m utedil ve daha çok h er ta ra fta n gelen m alûm ata m akas olmağa,
m ü n h a sır neşriyatın önüne tam am iyle geçilmesi m üm kün olmadı­
ğı ve herhalde Mussolini ile konuşarak evvelemirde n u tk u n karilin-
Y ugoslavlar tarafın d an da M ussolini’nin n u tk u n u n B alkan
P aktının k u ru lu şu ile Türkiye’nin yaptığı teşebbüsler için b ir göz­
dağı verm ek şeklinde yorum landığı anlaşılm aktadır.
T ürkiye’nin. Belıgrad Büyükelçisi, Yugoslav Hariciye. N azırı
Yeftiç ile görüşm esini şöyİe nakletm ektedir :
«M. Yeftiç M ussolini’nin n u tkun u Türkiye-Yugoslavya i noktâi
n azarın d an Zatı Devletleri gibi Türkiye ile Y ugoslavya'nın B alkan­
la rd a almış oldukları ve devam k a ra rın d a bulundukları vaziyeti
ihlâl için yapılmış bir teşebbüs m ahiyetinde bulm aktadır. M üşarü-
m ileyhin fikrine göre Türk Yugoslavya dostluğunun B alkanlar va­
ziyetine hakim olacağı kan aatin in İtalya’da yer tu tm ağ a başlam ış
olm ası İtaly a’yı bu gibi teşebbüslere sevk etm ektedir . . . Asya he­
definin B alkan vaziyetine Türk-Yugoslavya anlaşm asına bir darbe
olm ak ve A frika hedefinin de Fransa aleyhine A lm anlara hoş gö­
rünm ek için ileri sürülm üş bulunduğu fikrindedir.»
İtalya gibi, B ulgaristan’ında P ak t’ta n hiç m em nun kalm adığı
biliniyor. B u lg a r'»gazeteleri Pakt aleyhinde geniş n eşriyat yapm ış­
lardır. B ulgar basınına göre Pakt esas itibariyle bir Yugoslav-Bul-
g ar yakınlaşm asını önlemek için yapılm ıştır ve Ekim 1934’te akde­
dilen ilk Balkan Konseyi toplantıları arasında, «herkes Yugoslav­
y a ’ya k u r yapıyor, m aksat Y ugoslavya'nın B ulgaristan ile ayrı b ir
anlaşm a yapm asına m ani olm aktır ve bunun tem in için herşey va-
dediliyor.» dem iştir. M amafi, şurasını belirtm ek lâzım dır ki, Bul­
g ar basınının tam am ı pakt aleyhtarı değildir ve b ir kısım gazeteler,
Paktın aleyhinde olm aktan çok B ulgaristan’ın katılm asını m üm kün
kılacak iç ve dış şartların m evcut olm asından yakınm aktadırlar.
2 Şübat 1934 tarih li M anchester G uardian gazetesi Paktın k u ­
ru lu şunun siyasî sonuçlarını, bilhassa İtalya ve B ulgaristan bakı­
m ından incelem ekte ve ezcümle şunları belirtm ektedir :
«Hayra olsun, şe r’e olsun, İtalya, O rta A vrupa ve B alkanlar­
da revizyonizme bağlıdır. Bunu, kendi nüfuzunu yapm ak ve devam
ettirm ek için en iyi bir vasıta saym aktadır . . . B ulgaristan da şüp­
hesiz, B alkanlarda sulhün tesisine m ukavem et etm ek için özel se­
bepleri olan İtalya ve M acaristan tarafın d an P akta girm em eye teş­
vik edilm iştir . . . Pakt bilhassa Y unanistan için bir başarıdır. Zira,
Ege denizine m ahreç tem in etm ek için bir tek Y unanistan’la m üza­
kere etm ek durum unda olan B ulgaristan şimdi dört devleti blok
halinde karşısında bulacaktır . . . . B ulgaristan’ın bu endişesi İn­
giliz politikasında da m akes bulm uştur; A tina’daki İngiliz Elçiliği,
Paktın b u şekilde im zalanm asından dolayı teessüflerini resm en bil­
dirdi. Netice itibarıyla, Paktın hüküm leri, büyük devletlerin B alkan­
lard aki anlaşm azlıkları istism ar etm elerini eskisinden d ah a güç h a ­
le getirebilir; fak at B ulgaristan’a k arşı m enfi bir cephenin k u ru l­
ması, B ulgarlarm başka yerlerde destek a ram aların a karşı en iyi
-çare değildir.»

.350
Pakt gereğince yapılan askerî A nlaşm alar :

Askerî anlaşm alar hükm ünün gerçekleştirilm esine, Paktı ş a rt­


lı olarak onaylayan Y unanistan’la Türkiye arasındaki tem aslarla
başlanm ıştır.
A n k ara’daki Y unan Elçisi, T. Rüştü A raş’a arzedilm ek üzere
H ariciye’ye gönderdiği bir m ektupta, yakında yapılacak B alkan
Paktı Hariciye N azınları toplantısından önce (14 H aziran 1934 ta ­
rihli Cenevre toplantısı) şu noktalarda Türk H üküm etinin düşün­
celerini öğrenm ek istediklerini ifade etm ektedir.
1) Türk G enelkurm ay B aşkan Yardımcısı ta ra fın d a n A tina’­
da b aşla tıla n askerî görüşm eler «bu görüşm elerde ele alm an bütün
ih tim aller iki ta ra f için m üşterek olm alarından dolayı hızlandırıl­
m alı ve azam î ölçüde genişletilmelidir.»
2) «4. m addenin tatb ik atı için terakkinin tedricen tah ak k u k u
Türkiye ve Y unanistan’ın m üşterek m enfaatınadır; zira bu tatb i­
kat, Türk - Y unan andlaşm asm da söz konusu olm ayan birçok n a ­
zik m eseleleri o rtaya çıkaracaktır.»
3) Ç alışm anın esas gayesi, «askerî g aran tin in ne şekilde tatb i­
k a ta konacağının teferruatlı b ir şekilde tetkikidir. Bilâhare askerî
anlaşm aların ihzarına, h e r m em leketin askerî katkısının onu, büyük
devletlerle harbe sokam ıyacağı kaydıyla geçilir.»
Bu görüşm eler, A ncak hiçbir kayda tabi olm ayan 14 Eylül 1933
tarih li Türk - Y unan A ndlaşm asm a istinaden Türkiye ile Y unanistan
arasında parafe edilen fak at im zalanm ayan bir Askerî Konvansi-
y o n ’u n hazırlanm ası sonucuna varm ıştır (4 Kasım 1934). Bu Kon­
vansiyon :
— Türkiye ve Y unanistan’ın h e r hal ve şartta, m üşterek h u d u t­
larının ihlâline, uygun askerî tedbirlerle k arşı koyacakları,
— İki ta ra fın selâhiyetli m akam larının, m üştereken alınacak
tedbirleri tesbit edecekleri,
kaydını taşım aktadır.
T. R üştü Aras, Cenevre’de Y unanlılarla h azırlan an m ukaveleden
Yeftiç ve Titulescu’ya h ab erd ar etmiş ve b u n u n Balkan Paktm ı ta k ­
viye eder m ahiyette görüldüğüne, diğer m em leketler arasın d a aske­
rî m ukavele olmasa dahi Paktın lafzı gereğince «Balkan Paktı An-

35.1
laşm asm ı ihtirazî kayıt olm ayarak tasdik etmiş olan Türkiye, Y una­
n istan ve Rom anya için Balkan Paktı A ntlaşm asında imzası olan d ö rt
devlet hakkında h er tü rlü yardım ve Konsültasyon işi olduğu gibi
konsültasyon neticesinde derhal askerî yardım a geçilmesi de pek
m u n tazar ve zaru rî olduğundan» Y unanistan ’la diğerleri arasın d a
askerî anlaşm aları teshil edeceği üzerine dört N azırca m u ta b a k ata
varıldığını A n k ara’ya bildirdikten sonra, dönüşünde m ukaveleyi Ati­
n a ’da im zalam ak için yetki istem iştir. Ancak T. R üştü A ras’a veri­
len talim at olumsuzdur. G erçekten Filhakika İnönü, «Vekiller Heye­
tinin tetkiki ve A ta tü rk ’e arzdan sonra» kaydıyla şu talim atı ver­
m iştir.
«Y unanistan ile Yugoslavya ve Rom anya arasın d a askerî m u­
kavele şim dilik yapılam adığı anlaşılıyor, Y unan m uahedesi sebebi
ile bizim ile olan askerî tesanüdün baki k alacağ ın a d air o rtad a b ir
ta h riri vesika yoktur. Bu halde biz Y unan askerî m ukavelesi yüzün­
den diğer m ukaveleler ile kazandığım ızı gaip edeceğimizden çekini­
yoruz. Şifahen vaziyeti bir defa d ah a m ütalea etm em ize fırsat ver­
meniz için A tina’da askerî m ukaveleyi imza etm eyerek avdet etm e­
niz lâzımdır. A ta tü rk ’ün k a t’î em ri budur.
İnönü - Ş. Kaya»
Y unanistan'la Rom anya ve Yugoslavya arasındaki Askerî m u­
kavele gerçekten hiçbir zam an im zalanam am ış, buna karşılık T ür­
kiye, Yugoslavya ve Rom anya arasındaki m ukaveleler hem Hariciye
N azırları hem de G enelkurm ay B aşkanları seviyesinde yapılm ıştın
G enelkurm ay görüşm elerine ve sonradan asıl askerî tatb ik at a n ­
laşm alarına v a ra n Konvansiyon, T.B.M.M.’ııin 25.10.1934 tarih li gizli
celsesinde kabul ettiği 2584 sayılı K anun gereğince R eisicum hur ta ­
rafın d an onaylanm ıştır.

Konvansiyon, Pakt ve ona ekli protokol m addelerine açıklık ge­


tirm esi bakım ından önem lidir ve aynı zam anda, Y u n an istan ’ın böy­
le b ir anlaşm aya girem em esinin sebebini de izah etm ektedir. Birinci
M addede Türk rezervinin (sovyet-rezervi) geçerli kaydedildikten son­
ra şu husustaki m u tab ak at kaydedilm ektedir.

«Mürnzi iki devletten birisi (1) hangi ş a rtla r ta h tın d a o lu rsa


.olsun b ir Balkanlı devletin bir diğer Balkanlı veya Balkanlı olm ayan

(1) «iki devletten birisi» teshirinin kullanılm asının sebebi anlaşm anın ikişerli, y an i
Türkiye ile Romanya, Türkiye ile Yugoslavya şeklinde imzalanmış bulunmasıdır.

352
devletle birlikte hareket eden bir Balkan devletinin tecavüzüne uğ­
radığı takdirde, diğer a'kid Taraf, tecavüzü kendisine yöneltilmiş sa­
yacak ve, m üşterek hudutları bulunduğu m ütecaviz balkan devletine
k arşı askerî h arek âta girişecektir. İkinci madde, ta ra fla rd a n biri 2.
m addedeki m ükellefiyetlerinin yerine getirilm esi sırasında, Balkanlı
olm ayan bir devletin tecavüzüne uğrarsa, diğer ta ra f da bu m üteca­
vize k arşı savaşa girecektir.

Bu suretle her iki madde de, İtalya ile Balkanlı bir devlet a ra ­
sında çıkacak bir habbe, bazı şartlarla, diğer üyelerinde katılacağını
öngörm ektedir. Y unanistan’ın bu anlaşm aya ta ra f olm am asının se­
bebi de, işte bu «Blıkanlı olmayan devletle» savaşa giremeyeceğine
d air Y unan parlam entosunda koydurulan kayıttır. Şurası b ir kere
d aha belirtilm elidir ki, Protokol’e dahil Türk rezervi’nin (veya dek­
lârasyonun) m uteberliği zikredilmiş olmakla, askerî anlaşm anın Sov-
yetler Birliğine karşı Türkiye’nin katılm ası bakım ından geçerli ol­
m ayacağı da kabul edilmiş bulunm aktadır.

Y unanistan’ın, Paktın diğer üyeleri arasm dakiaskerî anlaşm a­


la ra girememesi, «İtalyan rezervi» diye anılan ve Y unanistan’ın and-
laşm a karşısındaki hukukî durum unu tavzih eden beyanla sonuç­
lanmıştı.

Y unanistan’ın bu taahhütlere girişmemesi, tabiatıyla, İtaly a’dan


gelebilecek bir tehlikeye en fazla m aruz k alan Yugoslavya’yı endi­
şelendirm iştir.

Yugoslav Başvekili ve Hariciye Nazırı, Stoyadinovitoh kendi


H üküm eti ile Yugoslavya ve Romen H üküm etleri adına Y unan H ükü­
m etinden şu suallerin cevabını istemiştir.

1 — Yunanistan B alkan A ntantı politikası takip edecek m idir ?


2 — Y unanistan diğer üyelerle şu ihtim allere göre bir askerî
protokol im zalam aya hazır mıdır?

a) İtaly a’nın Balkan A ntantı karşısında m üdahale ettiği bir


Balkan çatışması.
b) «Sırf Balkanlı» bir çatışma.
c) B alkanlıların İngiltere ve F ran sa’nın yanında oldukları ve
İtaly a’nın da (bu devletlerin karşısında bulunduğu bir çatışma.

M etaksas’m bu suallere cevabı şu olm uştur :


1 — Y unanistan Balkan politikası takibine kararlıdır.

İtalya’ya karşı da, 1928 tarihli andlaşm ası dışında taah h ü tleri
yoktur.

2 — Y unanistan aşağıdaki ihtim alleri nazarı itibare alm ak­


tad ır :

a) İtalya’nın A n ta n t’a karşı olduğu bir Balkan ihtilâfında :

Y unanistan otom atik olarak savaşa giremiyecek, M.C. k a ra rla ­


rını yerine getirm ek kaydı ile bitaraflığını m uhafaza edecektir. Bu
ihtim ale göre bir askerî anlaşm a yapm aya lüzum yoktur.

b) Sırf B alkanlılar arası bir çatışm ada Y unanistan, d aha ön­


ceden m utabık kalınacak kuvvetlerle savaşa katılacaktır. Bu m uka­
vele, B ulgaristan’ın yalnız veya A rnavutlukla, M acaristan’ın ise tek
başına yapacağı bir tecavüz hali için de m uteberdir.

c) Bir büyük devletin F ransa ve İngiltere’ye k arşı olacağı ve


Balkanlıların da b u n la r yanında yer alacağı b ir savaş ihtim alinde
ise, Y unanistan, b u iki devlet ve B alkanlılarla, çatışm adaki h arek e­
tinin (action şekil ve vüsatini tayin etm ek için görüşmeye (Concerter)
hazırdır.

Yani, Y unanistan’ın savaşa iştiraki bu halde de otom atik de­


ğildir.

Y unanistan’ın o günün şartları ve girişmiş olduğu taah h ü tler


tah tın da verdiği b u k a ra rla rın ne dereceye k a d a r kendi m enfaatleri­
ne y ararlı tedbirler olduğu cevaplandırılm ası güçtür ve tabiatıyla ko­
nu n u n dışında kalm aktadır. A ncak bilinen husus şudur ki, İtalya
Y unanistan’a saldırdığında İngilizler Balkan Paktının tu tu m u n u sor­
muş ve Saraçoğlu kendilerine, Pakt gereğince Y unanistan’a bu du ­
rum da hiçbir vecibeleri olmadığını bildirm iştir.

354
Türkiye’nin Balkan Paktı politikasının etkenleri :

Y ukarıda da görüldüğü gibi, Balkan Paktı, alelade bir yardım ­


laşm a andlaşm ası değildir. Üyeler arasında, belli şartların gerçekleş­
mesi halinde, karşılıklı savunm a taahhütlerin in ne şekilde y ü rü rlü ­
ğe gireceği açık bir şekilde belirtilmiştir.

C um huriyetin kuruluşundan bu yana, SSCB ile bilinen 17 K a­


sım 1925 tarihli «Dostluk ve B itaraflık Andlaşması» ve Y unanistan’la
1930 tarihli Dostluk A ndlaşm asm dan başka yabancı devletlerle önemli
siyasî-askerî taahhütlerle bağlı bulunm ayan Türkiye’nin, «A vrupa’­
nın b aru t fıçısı» diye isimlendirilen bölgesinde ani denebilecek b ir
şekilde üç devletle karşılıklı 'savunma taahhütlerine girm esinin se­
bepleri nelerdir? Bu noktaların m üm kün olduğu ölçüde yorum dan
kaçınarak, m etinlere dayanarak incelenmesinin, 1930-1938 devresine
ait Türk dış siyaseti ve bunun yanında Türkiye’nin büyük devletler
ve bilhassa Sovyetlerle ilişkileri açısından önemli bazı hususları ay­
dınlatm ası m üm kündür.

Türkiye’nin bir nevi tek devletle siyasî bağlılık durum undan


çıkm a gereğini hissetm esinin sebebi 1930Tarda Türkiye’nin dış siya­
seti ve A vrupa’nın politik durum unun kısaca gözden geçirilmesi ile
daha iyi anlaşılacaktır.

Türkiye, henüz 10 yıl önce, Y unanistan, İngiltere, Fransa ve


h a tta İtaly a’ya karşı bir ölüm ve kalım savaşı verm iş ve bunun neti­
cesinde, 1. Dünya H arbinin getirdiği politik nizam ı değiştirerek m il­
lî haklarını geniş ölçüde sağlam ıştır. Sèvres sistemiyle kendisine k a ­
bul ettirilm ek istenen bağları koparırken mücadelesi A vrupa politik
ilişkileri açısından 1. Dünya Savaşının bir nevi devamı gibi görül­
müş ve esasen kabul etmediği Sèvres sistemi, üç sene içinde Lozan
sistemine, yani ta ra fla rın rızalarıyla, k u ru lan b ir sisteme dönm üştür.
Temellerinde A ta tü rk ’ün getirdiği ve sınırları «Misak-ı Millî» ile tes-
bit edilmiş «millî devlet» kavram ı yatan b u sistem, hem galipler, hem
de m ağluplar tarafın d an kabul edildiği için Almanya, İtalya ve Bul­
garistan gibi bazı m em leketlerin tem in çabasında oldukları bir «re-
vizyonizm» sayılm am ıştır. (1)

(1) Bü devletlesin basını, zaman zaman asıl Türkiye'nin, Versailles sistemini kııvveîle
değiştirmesi sebebiyle revizyonist olduğunu, şimdi kendisinin revizyonizme karşı ol­
masının kaksızlık olduğu iddiasını ileri sürmüşlerdir.

355
Türkiye’nin, bilhassa değişen dünya siyasal şartları altında k ay ­
gı duyduğu en önemli mesele Boğazların statüsü ve savunm ası konu­
su idi. Bütün 19 uncu asır boyunca olduğu gibi Türkiye’nin politika­
sını ve Türkiye’ye karşı politikaları etkilemiş olan Boğazların, etki­
lerini bu defa da e r veya geç gösterm esi kaçınılm az b ir olay idi.

Zulme, haksızlığa ve h akarete uğram ış, şimdi yaraların ı sa r­


mak, millî devleti gerçekleştirm ekle meşgul yeni Türkiye’nin daha
harp biter bitmez yeni çekişmelere giren A vrupalIlara ne güveni ne
de zorda kalm adıkça onlarla bir. takım siyasî tertiplere girmeye ni­
yeti vardı.

Buna karşılık, dış savaş üstüne bir de iç savaşın ızdıraplarım


çekmiş ve bundan bir devrim, yeni bir düzeni ile ortaya çıkmış, Tür­
kiye’ye k urtuluş savaşında yardım etmiş olan bir Devlet daha vardı.
Hem Türkiye, hem de Sovyetler Birliği, farklı şartların etkisiyle de
olsa, savaştan yeni siyasî ve sosyal nizam larla ortaya çıkmışlardı.
Türkiye’nin savaşı, belki Sovyetlerinkinden de çok em peryalizm e
karşı bir savaş idi. İki m em leket arasında bu u n su rlard an kuvvet
alan yakınlaşm a tarihî çatışm aların geriye bırakılacağı ve yeni bir
dostluğun gelişeceği üm idini yaratm ış ve Türkiye’nin dış siyaseti de
bu esasa göre ayarlanm ıştı. Böylece, Türkiye bu nazik devresinde,
ananevi olarak 18. asırdanberi tehdit kaynağı olan kuzeyini güven al­
tına almıştır. Bu dostluğun Sovyetler Birliği için de aynı derecede
değerli olduğuna şüphe yoktur. Türkiye bu Sovyetleri G üney’den
m üdahaleye k arşı emniyet altın a alm ış ve Sovyetlere k arşıt teşeb­
büslere de alet olmamıştır. Sovyetler, Devrimden sonra Batı sınırla­
rında K om şularından hiçbiri ile anlaşm a halinde olm adıkları gibi,
bir süre sonra Doğu’dan da — Japonya’dan — gelebilecek tehlikeleri
hissetmeye başlam ışlardır.

Sovyetlerin, 1925 ve h a tta daha sonraki yıllara k a d a r Doğu ve


Batı A vrupa’da takip ettikleri devrimci politika B atılılar ve
Batıdaki yakın kom şulariyle güvensizliği devam ettirm iştir. 1922’de
A lm anlarla yaptıkları Rapallo anlaşm asının Alman - Sovyet ilişkile­
rine getirdiği düzelme, 1923 R uhr bunalım ından fay d alan arak Al­
m an y a’da fiyasko ile sonuçlanan ihtilâl harek eti ve hüküm et d ar­
besi teşebbüslerinden sonra kaybolarak 1926 A nlaşm asına k a d ar
ilişkiler bozuk gittiği gibi, 1923’de B ulgaristan’da, ayaklanm a düzen­
lemeleri 1924’de Zinoviev’in Estonya’da düzenlediği darbe olayları
1927 ve 1929’da Londra’daki faaliyetleri bu konudaki belli başlı
örneklerdir.

356
Litvanya, Estonya gibi sınır ülkelerinin de Sovyetlere asla gü ­
veni yoktu. Küçük A ntant m em leketleriyle diplom atik ilişkiler k u ­
rulm am ıştı. B esarabya üzerindeki isteklerini kabul ettirm ek isteyen
Rom anya 1926’da Polonya ile askerî anlaşm asını yenilem iştir ve F ran ­
sa ve İtalya ile yaptığı andlaşm alarda da B esarabya R om anya’nın bir
parçası olarak tanınm ıştır. 1930’la ra k a d a r F ran sa ile ilişkileri de
soğuktur. Moskova, 21 Ağustos 1928’de im zalanan Briand-Kellogg
andlaşm asm m Sovyetlerin kuşatılm ası için yapıldığını iddia edecek
k a d ar hoşnutsuzluk gösterm esine rağm en sonunda b unu im zaya d a ­
vet edilmiştir. Bu A ndlaşm aya karşılık, 1929’da Sovyetlerin Estonya,
Letonya, Polonya ve Rom anya ile tertipledikleri ve Türkiye’nin de
girdiği Doğu Pak't’ı (1) B esarabya tanınana'ksızııı im zalanm asına ra ğ ­
m en Sovyetler için büyük bir başarı sayıldı. Sovyetlerin buııu yap­
m aktaki diğer bir emeli de 1927 ve 1929’d a Çin’le olan anlaşm azlık­
ları ve Japonya’nın A sya’ya k arışm a endişelerine karşı batı sınırla­
rını güvene alm aktı. (2) Çiçerin’in yerine geçen Litvinof’un (1 Tem­
muz 1930) m ah ir siyaseti ile, Sovyetler sınır devletleriyle anlaşm a
bağlarını 1931 - 1932 yıllarında daha da genişletm işlerdir. Finlilerle
21 Ocak 1932’de bir saldırm azlık paktı im zalanm ış, bunu Polonya ile
bir andlaşm a takip etmiş (25 Ocak 1932). Litvanya, Letonya ve Es­
tonya ile de benzer anlaşm alar yapm ışlardı. Ancak, Sovyetlerin Ba­
tıklarla yaptığı en önemli andlaşm a, şüphesiz ki, Fransa ile «Uzlaş­
m a ve Saldırm azlık Paktı»dır. Bu pakt iki devletin, bir üçüncü dev­
letin saldırısı halinde askerî yardım laşm ayı öngörm ektedir. Bu p a k t­
ların sonucu olarak Sovyetler dış alemle anlaşm a bağlarını a rttırd ık ­
ları gibi «tecavüzün tarifi» anlaşm ası ve M illetler Cemiyetine k atıl­
dıktan sonra takip ettikleri siyasetle etkin bir du ru m a girm işlerdir.
B inaenaleyh Jıern Türkiye’nin ¡hem de Sovyetler’in, 1925’lerinkinden
farklı devletler olm alarına ilâveten dünya şartları d a artık 1. Dünya
Savaşı şartları olm aktan çıkmış, İL Dünya H arbine v aran şa rtla r h a ­
line dönüşmeye başlam ıştır.

Türkiye, Sovyet dostluk siyasetine açık kalplilikle bağlanm ıştır


ve Sovyetlerin şüphesini çekecek hiçbir teşebbüste bulunm am aya
dikkat etmekte, esasen iki devletin ortak çıkarlarına uygun düşen
dış siyasetini, h e r önemli adım da Sovyetlerle uyğunlaştırm aktadır.

(21 S Şube! 1929,


(2) Sınırlan garanti etmemesine rağmen, PolonyalIlar fon emdlaşmayı, Polonya iizezm-
de bir Rus - Alman anlaşm ası tehlikesini önlemeyecek m ahiyette telâkki etmişlerdir.
Bak, Caorg Von Rouch, A. Kistory of Soviei Russia. S. 216

357
C um huriyetten sonra Türk liderlerinin dirayetli idaresi, dev­
rim ler ve Türkiye’nin Batılılaşm a çabaları dünyanın Türkiye’yi gi­
derek başka çehre ile görmesi sonucunu verm iştir. «Y urtta sulh Ci­
h a n d a Sulh» ilkesi ile tanım lanan Türk siyaseti, eski düşm anlarla
dost olm anın ortam ım hazırlam ış ve batı alem inin uygarlık seviye­
sine yükselmeye azm etm iş Türkiye ile bu alem arasındaki ilişkilerin
h er sahada kısa denilebilecek b ir zam anda geliştiği görülm üştür. (1)
1930’la ra doğru artık İngiltere ve Y unanistan’la, H atay meselesi dı­
şında Fransa ile esaslı güçlükler halledilmiş, 1928 yılında, Türkiye’­
nin deniz kom şusu İtalya ile bir dostluk ve tarafsızlık antlaşm ası
im zalanm ıştır. Bu ilişkiler arttıkça, Sovyetler Birliğinin, Türkiye’nin
dayandığı tek devlet olm aktan çıkması gibi bir sürece girilmiştir. Bun­
la r Sovyet - Türk ilişkilerinin gevşemesi anlam ına gelmezdi ve dış
siyaseti alanında sıkı ilişkiler eskisi gibi devam etmekteydi. Bir ta ­
ra fta n Türkiye’nin kaçınılm az bir gelişme sonucu Batı ile ilişkilerinin
gelişmesi, diğer ta ra fta n halâ çok az dostu bulunan Sovyetler Birli­
ğinin, bu yıllardaki .komşularıyla ittifak zinciri k u rm a siyaseti Sovyet
Hariciye Komiser Yardımcısı K arah an ’m 1929 A ralık ayında Türki­
ye’yi ziyareti sırasında yenilenen 17 Aralık 1925 tarihli D ostluk ve
B itaraflık M uahedesine yeni bir madde ilâve edilmesi sonucunu v er­
miştir. (2)

«Akidlerden her biri, kendisi ile diğer tarafın k a ra veya deniz­


den doğrudan doğruya kom şuluğunda bulunan sair devletler arasın ­
da neşredilm iş vesikalar haricinde hiçbir taah h ü t m evcut olmadığını
beyan eder.

CIÎ ü H lstory ol Soviel Russi«, G eeıg Van Besuch, S. 208,


(2) Dış tem silciliklere 15.12,1929 teriM I gen elg ed e, fcıa m addenin eklenm esi sebebi şu
şekilde gösterilm iştir : «Sovyetler bizim R om anya ve L ehistan İle siy asi b ir m u ah ed e
akdetm em izi istem ediklerini ve bu h u su stak i h assa siy etlerim h e r zam an ve h e r suretle
iz h a r etm iş o ld u k ta n cihette, y eni tem dit protokolüne tara fe y n in y ek d iğ erile konuşup
m u vafak atini alm ad ık ça diğ erin in k a ra ve d enizden d o ğ ru d an d o ğ ru y a o lan kom şularile
siy asi felr ta a h h ü d e girzhiyeceği h ak k ın d a b h k ay ıt ilâv esin i ırmvedsk gördük ve foöylece
m ütekabiliyeti de tem in eyledik.» H.R. B aydur 7 .I2 J 9 2 9 tarih li telg rafın d a İse, Sovyet-
lezirs «Türk - Fransız dostluk an tla şm a sı h ak k ın d a şim diye k a d a r niiphem o larak ser-
deitikleri» düşüncelerinin b u d efa Protokol k a rşısın d a ne olab ileceğ i y o lu n d a so ru ştu r­
m a la rd a n şıs c e v a p la n ald îğ m ı k ay d ed iy o r ı gerek Liivinof, gerekse Eom iserllktekî
d iğ er a lâ k a d a r zevat» T ürkiye'nin h arici sn ü n aseb aim a inkişaf verilm esi suretiy le b e y ­
nelm ilel ifcmyetlns takviyede k endileri için m en faat olduğunu b e y an ve b in ae n a le y h
F ran sa ile B itaraf hk M u a hedem ize h er h an g i b ir surette itiraz k ab il olm a­
dığ ını «ifade ettiler» dem ektedir. İşin tuhaf?,, Protokolden, en fazla a sa b iy e t d u y an F ran sa
olmuştur.
A kıdlerden her ¡biri diğer ta ra fa iblâğ etmeksizin işbu tarafın
k a ra veya denizden doğrudan doğruya kom şuluğunda b u lu n an Dev­
letlerle siyasî m ukaveleler akdine m atuf m üzakerelere girişm emeği
ve bu kabil m ukaveleleri ancak m evzuubahis tarafın m uvafakati ile
akdetm eği ta a h h ü t eder.
Şu k a d a r ki, bu devletlerle tabii m ünasebatm tesisi veya ida­
mesi m aksadına m atu f olan ve neşredilecek bulunan v esik alar yu­
karıdaki taah h ü tten hariçtir.»
T. R üştü A ras’ın, Pakt görüşm eleri sırasında A tina’dan gönder­
diği m u tab ak at ile Suriç ile Şükrü K aya’nm A n k ara’da, B aydur ile
Litvinof’un M oskova’daki görüşmeleri, Yine T. Rüştü A ras’ın Sov-
yetlerin titizliğini kastederek, «Bu P ak t’m esas ruhu, hiçbir Baikanik
Devletin h ariçte birine alet olarak diğer Balkan Devleti aleyhine h a ­
reket edememesinin teminidir... Büyük Devletlerin hoşlanm adığı da
budur» şeklindeki beyanları, Türkiyenin gösterdiği dikkati ve buna
karşılık Sovyetlerin, İtalyan ve Fransız anlaşm aları vesilesiyle aynı
hassasiyetle d avranm ayarak Türkiye’ye üstünkörü bilgi verdiğini
gösterm ektedir.

359
TÜRKİYE VE AKDENİZ

Bu devrelerde Türkiye’nin S ovy etlerden yana b ir gü­


venlik endişeleri olm am asına karşılık Akdeniz için aynı
durum varid değildir. G erçekten Türkiye’ye dostluğu hakkm daki te­
m inat verm ekle beraber, gittikçe daha saldırgan görünen İtalya Ak­
deniz güvenliği ve genel o larak Türkiye’nin deniz sınırları bakım ın­
dan b ir tehdit olarak belirmeye başlam ıştır. Türkiye İtaly a’nın teşkil
ettiği bu tehlikeyi ilişkilerini genişleterek bir ta ra fta n M illetler Ce­
miyeti ve A vrupa o rtak güvenlik sistemi, diğer ta ra fta n Sovyetler
ve B alkanlılarla dostluk siyasetleriyle karşılam ıştır. İtaly a’nın H abe­
şistan’a saldırm ası ve zorlam a (Sanctions) tedbirleri meselesi bilhas-
as İngiltere ve F ransa ile yakınlaşm ayı artırm ıştır. Bu ilişkilerin ay ­
rın tıların a burad a girilmeyecektir. Ancak gerek Balkan Paktı, gerek
genel güvenlik meseleleri bakım ından belirtilm ek istenen nokta şu­
dur ki, Sovyetlerin, Türkiye’nin dayandığı yegane devlet olm ası d u ­
rum u, Akdeniz güvenliği endişelerinin ortaya çıkm asıyla birlikte
Türkiye için yeterli olm am aya başlam ış ve Türkiye, Akdeniz m em ­
leketi olm asınnı doğurduğu jeostratejik ve jeopolitik zorunluluklar
sebebiyle ilâve bağ lan tılara yönelmiştir.

Her iki devletin de dış dünya ile ilişkileri arttık ça ister istemez
şüpheler veya yanlış yorum lar belirm eye başlam ıştır. R usların İtal­
yanlarla anlaşm a politikasının, A n k ara’da şüphe uyandırdığı Şükrü
K aya’nm Suriç’le yaptığı görüşm eden anlaşılm aktadır. Şükrü Kaya
«bir kısım efkârı um um iyem izin Litvinof’un Rom a’da gizli bir şeyler
yaptığından şüphelenm ekte olduğunu ve Litvinof’un Roma’dan av­
detinde kendisi davet edildiği halde A n k ara’ya uğram am ası da bu
şüpheyi teyid ettiğini» söylemektedir. Suriç, buna verdiği cevaplar
arasında «zaten aram ızdaki m ukaveleleri biraz daha genişletm ek za­
ruretinde olduklarını, Tevfik Rüştü Bey’le de evvelce m üşahade ve
m ünakaşa eylemiş bulunduklarını» ifade etmiştir.

Türkiye’nin İtalya’dan gelebilecek bir tehlikeyi, önce Sovyetler­


le yapılacak b ir savunm a paktı ile karşılam ak istediği, fa k a t Sovyet­
lerin Türkiye’yi Akdeniz’den gelecek tehlikelere karşı korum ak için

360
bir taah h ü t alm aya yanaşm adıkları M ontreux sözleşmesinin görüşül­
mesi sırasındaki haberleşm eden anlaşılm aktadır. İnönü’nün T. R üştü
A ras’a gönderdiği 12.7.1936 tarihli talim at Türkiye’nin İtalyan tehli­
kesi karşısında hazı tertip ler aram ış olduğunu gösteriyor.
«... T ürkiye’nin en önemli ve belki b u gün için yegâne meselesi,
Akdeniz em niyeti ve İtalya ih tirasatı meselesidir. M üstakbel, belki
yakın harbi um um ide İtaly a’nın hangi g ru p ta bulunacağı henüz bel­
li değildir... İtalya b ita ra f kaldığı halde, m u tlak a b itaraf kalmalıyız.
İtalya harbe girdiği halde, yine b ita ra f kalıp kuvvetim izi m uhafaza
etm ek en faydalı yoldur. Eğer İngilizler veya R uslarla şim diden uzun
müddetli, İtaly a’ya karşı em niyet için, bir taahhüdüm üz olsaydı bu
hazır ve esaslı faydaya m ukabil m üttefiklerim izin m üstakbel büyük
harpteki risque’lerine iştirak edebilirdik. H albuki Rusya ve Fransa,
İtalya’yı gücendirm em ek için, en basit m uahedelerden içtinap ettiler.
İngiltere, kendi istediği zam an için, bu im kânı kendine m ahsus olarak
m uhafaza etm ek istiyor. Türk noktai n azarın d an bir taahhüde girm ek­
ten dikkatle içtinab ediyor.»
Sovyet - Türk ilişkileri te k ra r ele alındığında görüleceği gibi Sov-
yetler 1934-35’lerdeki Türk teklifine ancak 1936 sonlarında ilgi gös­
term işler ve M ontreux K onferansı sırasında sadece K aradeniz ve
Boğazların savunm ası için anlaşm a yapm ak istem işlerdir. Balkan
Paktı, M ontreux, Titulescu’nun ağzından o rtay a atılan K aradeniz
Paktı, 1939’daki görüşm eler, bir olaylar zinciri olarak izlendiğinde
görülm ektedir ki, Sovyetler Türkiye’nin güvenliği ile, Boğazların
kendileri için güvenliği derecesinde ilgilidirler. Türkiye bakım ından
gözönünde tu tu lan esas prensip de, antlaşm anın güvenlik ihtiyaçla­
rın a tam olarak cevap verm esi ve karşılıklı y a ra r ve tavizlerin eşit­
liğidir.

361
GENEL OLARAK BALKANLARDA BARIŞIN SAĞLANMASI

B alkanlar Osmalı idaresi zam anından beri Türkiye için 'bir teh­
dit kaynağı olmuştur. 1912 - 1913 Balkan H arbinin acı tecrübesi lıalâ
h atırlardadır. I. Dünya Savaşından sonra ku ru lan düzen, B alkanların
yeniden karışm asına uygun bir ortam dır ve özellikle 1919 Neuilly And-
laşm asım değiştirm ek isteyen B ulgaristan’ın durum u tehlikeli gö­
rülm ektedir. Y ukarıda da görüldüğü gibi, Türkiye önce Y unaninstan
ve B ulgaristan’la anlaşm a sağlam ak ve sonra bunu başli bir anlaş­
m aya çevirmek niyetiyle işe başlam ış fak at B ulgarların Ege Denizine
mehreç talebinden vazgeçmeleri için sarfedilen gayretlerin bir so­
nuç verm em iştir. B ulgarista’m katılm ası sağlanam ayınca da andlaş-
ma, karşılıklı olarak Balkan sınırlarının garantisi yanında aynı sınır­
ların B ulgaristan’a karşı garan tisi m ahiyetini almıştır. B alkan Paktı
esas itibarıyla siyasî ve askerî b ir andiaşm a olm akla beraber, Bal­
k an lard a barışın sağlanm ası sadece siyasî ve askerî açılardan görül­
memiş ve bunun yanında, İktisadî ve kültürel alan lard a yapılacak
işbirliği ile giderek bir Balkan birliğine ulaşılm ası önıgörülmüşdü.
Balkan A ntantı Konseyi devamlı bir kuruluş haline getirilirken, bir
de İstişarî Ekonomik Konsey kurulm uş ve bu n a, İktisadî ve ticari iliş­
kilerin, ulaşım yollarının geliştirilmesi, bir Balkan Bankası k u ru l­
m ası olanakları ve turizm in artırılm ası için incelemeler yapm ası gö­
revi verilmiştir. G eyretlere rağm en Konsey’in bu sahadaki çalışm a­
larının başarılı olduğu söylenemezse de b u n u n sebebi bu çeşit çalış­
m alarda karşılaşılan bilinen güçlükler yanında, b ü tü n B alkan dev­
letlerinin tarım sal ekonomiye dayanan yapıları ve pazarlard a bir-
biriyle rekabet eder durum da bulunuşları, hiçbirinin sanayileşm iş
olmaması sebebiyle A vrupa’nın gelişmiş ülkelerine olan bağlılıkla­
rının ister istemez ön planda kalm asıdır. Üstelik, o tarihlerde Dün­
ya şartları, B alkanlıların birleşme azmini dağıtıcı yönde gelişmiş ve
bazılarının politikaları da iç sorunların çeşitli tesiri altında kalm ış­

362
tır. Herşeye rağm en bu gayretlerin işbirliği arzu ve inancının, Bal­
kan] ılık fikrini yapm akta faydalı olduğu m uhakkaktır.
Balkan m em leketleri Osmaıılı İm paratorluğu devrindeki bağım ­
sızlık çaları sırasında olduğu gibi, dalıa sonra da büyük devletlerin
k arışm alarından 'kurtulam am ışlardır. 1. Dünya H arbinden sonra
Rusya fiilen b ir süre için B alkanlardan çekilmiş, İtaly a’nın nüfuzu
gittikçe artm ış ve özellikle A rnavutluk ve d aha sonra da Bulgaris­
ta n ’a yönelmiştir. Yugoslavya ve Rom anya ise F ran sa’nın koruduğu
küçük A ııtant’a dahildirler. Buna karşılık İtalya; Y unanistan, Türki­
ye ve B ulgaristan'ı kendi etrafında toplam ak istem ektedir. Bu te r­
tiplere karşılık en iyi çare şüphesiz B alkanlıların kendi araların d a
anlaşm alarıydı. Paktın neticesi, Y ugoslavya’yı ve Türkiye’yi İtaly a’­
ya, Rom anya’yı Sovyetlere karşı siyaseten takviye etmek, Bulgaris­
ta n ’a karşı da durduruculuk (deterrent) yapm ak suretiyle askerî b a­
kım dan dolaylı destek sağlam ak olmuştur. İşte hem İtalyanların,
hem de Sovyetlerin hoşlanm adığı husus da budur. Bölge’de nüfuzu
veya m enfaati b u lu n an büyük devletler, en uygun Balkan devletle­
rini kendi kozları olarak görm ek istem ektedirler. Litvinof’un «Biz bu
paktı sevmedik ve sevmiyeceğiz» dem esinin sebebi de budur. Paktın
imzası sırasında gösterdiği titizlik de, m etinler zorlanarak yorum yo­
luyla çıkartılan Rus çıkarlarına aykırılık ile değil, Türkiye’nin b a ­
ğımsız davranışıyla ilgili olduğunu izlenim ini verm ektedir.
F ransa ve İngiltere’nin de, B ulgaristan’ın dışarda kalm asının
sakıncalarına değindikleri belirtilmişti. Her iki m em leketin de k o r­
kusunun, B ulgaristan’ın d ışardan m üttefikler aram ası ve İtalya ve
Merkezî A vrupa devletleriyle ilişkiler kurm ası olduğu görülm ekte­
dir. Ayrıca, F ran sa’nın, B ulgaristan’ın Küçük A ntant ile anlaşm asını
tercih ettiği anlaşılm aktadır. Fakat Fransızlar buna, karşılık m u h te­
melen Türkiye ve Y unanistan’ın İtalya’ya kaym ası ihtim alinden çe­
kinerek B ulagristan katılm adığı takdirde P ak t’m onsuz im zasına tas­
viplerini bildirm ekte gecikm emişlerdir.
P a k t’m kuruluşundan itibaren A vrupa siyasî durum u karıştıkça
ilk yıllarda üyeler arasında, az çok m evcut olan bağlılık, olayların
baskısı karşısında gevşemiştir. Bilhassa, içten ve dıştan engüç du ­
rum da olan Y ugoslavya’nın politikasında d alg alan m alar olmuş, fa ­

363
k at Y ugoslavlar özellikle Türkiye ile 1939’lara k ad ar siyasî dayanış­
m a ve görüşmeyi devam etirm işlerdir. Büyük siyasî m eselelerin ço­
ğunda B alkanlılar hiçolmazsa a ra ların d a görüşmeyi ve bazı h aller­
de de birlikte hareketi sağlayabilm işlerdir. Örneğin, Fransa-Rusya-
İtalya arasında bir pakt karşısında nasıl davranılan ağı, 7 Kasım 1935
tarihli Fransız-îtalyan anlaşm ası karşısında p ak t devletlerinin çı­
k arların ın bölünmezliği, A vusturya’ya verilecek garanti, Akdeniz
p ak tı’n a katılm a şartları (İtalya ile dört p ak t devleti arasında ga­
ran ti anlaşm ası ve ayrıca dört Balknlı arasında saldırm azlık ta ­
ahhü dünün ihtilâline karşı silâhlı yardım anlaşm ası yapılması, k a r­
şı g aran tiler olmadan, bu arad a Boğazların tahkim edilmesi hakkı ta ­
nınm adan A vusturya, B ulgaristan ve M acaristan’ın silâhlandırılm a-
m ası v.b.) (1) gibi hususlarda Konseyi ortak tu tu m la ra dair k a ra r­
la r almıştır.

H er ne kadar, Y ugoslavya’nın Pakt içerisinde k ararsız tutum u


sık sık tenkid edilmiş ise de, Y unanistan’ın İtaly a’yı kollam a kay­
gısının Y ugoslavya’nın kararsızlığında hiç de aşağı kalm adığı gö­
rülm ektedir. Bu durum Y unan Parlam entosunda konan kaydı ihti-
razi, askeri konvansiyonlara katılm am ası, 1936 M ayısında kaydı
ih tirazi’nin tekrarlanm asından da açıkça bellidir. Y unanistan’ın bu
davranışlarının Y ugoslavya’nın itirazlarına yol açtığı kadar, Pakt
içinde Yugoslav-Türk işbirliğini artırdığı da b ir vakıadır. Netice
olarak P akt’ın, II. Dünya Savaşı öncesine kadar, büyük devletlerin
m üdahalesine set çekmekte bir hayli başarılı olduğu ve 1938-39’lar-
daki zaafının belkide B alkanlılar k ad ar A lm anların nüfuz siyase­
tine etkili şekilde karşı koyam ıyan İngiliz, Fransız ve Sovyetlerin
payı olduğu söylenebilir.

B ulgaristan’ın tecridi :
ı
Belgelerin incelenmesi sırasında görüldüğü gibi, Türkiye ve
herhalde Y unanistan bunu önlenmesi gereken bir ihtim al olarak

(5) Bir Fransız - İtalyan - Bu s anlaşm ası hislinde Türkiye 1929 emdlaşması gere­
ğince sahip olduğu veto hakkım kullanacağım «T ürkiye'nin nraiteîiki olan Rusya'nın,
müîteiiki olmadığı F ran sa ve İtalya'nın müîteiiki olacağı» gerekçesiyle vetosunu kulla­
nacağını Konsey'e bildirmiştir.

364
görm üşlerdir. Bir Yugoslav-Bulgar anlaşm asının bu ülkelerin o ta­
rihlerdeki şa rtla rı altında aşırı olan milliyetçiliğine dayanacağı ve
B ulgaristan’ı Güneydeki emelleri için serbest bırakacağı düşünül­
m üştür ve Türk-Y unan anlaşm alarının am açları arasın d a bunu
önlemek önemli yer tutm uştur. A ncak Türkiye önce Y unanistan’la
kuvvetli bir anlaşm a yapm ak şeklinde başlayan Balkan Paktı gö­
rüşm elerinde ilk elde Y ugoslavya’nın katılm asını öngörm em ekte
aksine, B ulgaristan’a dönük bulunm aktadır. N um an Menemenci-
oğlu’nun Çaldaris ile yaptığı görüşm eden sonraki açıklam alarında
da görüldüğü gibi, Türkiye, ortak sınırı bulunm ayan Yugoslavya
ile b ir pakt yapm anın faydadan çok külfeti olacağı kanısındadır.
Çaldaris ise «Küçük A ntaııt’m en m ühim azası» olarak gördüğü Yu­
goslavya bu pakt yapm anın faydadan çok külfeti olacağı k an ısın ­
dadır. Çaldaris ise «Küçük A n tan t’m en m ühim azası» olarak gör­
düğü Yugoslavya bu p ak ta alınm adığı takdirde hem Yugoslavya,
hem de F ran sa’yı kuşkulandırm ış olacaklarından bahisle, Yugos­
lavya’nın alınm asında ısra r etm iştir. N etice’de, B ulgaristan’ın dı­
şarıda b ırakılarak paktın yapılması, B ulgarların Y unanlılarla a n laş­
mayı reddetm esinden sonra kararlaştırılm ış, essen İtaly an tu tu m u n ­
dan dolayı, Türkiye ile işbirliğine yatkın olan Yugoslavya ile anlaş­
m aya gidilmiştir. Bu dahi doğrudan doğruya bir askerî ittifak değil,
ilk adım da dört devlet arasında b ir saldırm azlık paktı o larak ta sa r­
lanm ıştır. (11, 25 Ocak 1937’deki Bulgar-Yugoslav anlaşm ası pakta
indirilen bir darbe şeklinde görülm üş ise de, Yugoslavya bunun Bal­
kan Paktından doğan vecibelerine halel getirm eyeceğini g a ra n ti et­
miş ve askıdaki bazı sorunlar çözümlenince B ulgarların diğer kom ­
şularıyla da b u n a benzer anlaşm alar yapacaklarını Konsey’e bildir­
miştir. Ancak, Yugoslav-Bulgar dostluk anlaşm ası Balkan Paktını
çökertmem iş ise de, Pakt içerisinde ikili gruplaşm a yönünde etki
yapm ıştır. 27 N isan 1938 tarih li Türk-Y unan Protokolü bu açıdan gö­
rülebilir.
Paktın ikinci güçlüğü de, gittikçe A lm an ve İtalyan aley h tarı
fak at Fransız-Rus dostu görünen Titulescu’nun, Paktı Küçük A n tan ­

tı) Bulgaristan'ın durumu ayrıntılı bir şekilde ele alınmak


«d
suretiyle, Menemencioğlu'-
nun Türk - Yunan anlaşm ası için Çaldaris ile yaptığı görüşmeye dair Hariciye Encüme­
ninde verdiği bilgide bu faraziye vardır.

365
ta yaklaştırm a çabalarıdır ki, buna da özellikle bir O rta A vrupa ve­
ya Akdeniz çatışm asında tarafsız kalm ak isteyen Türkiye ve Y una­
nistan karşı koym akta, Yugoslavya ise gittikçe daha hareketsiz bir
d u rum a girm ektedir.
Esasen 1938lerde, Paktın esas am acı olan, B ulgaristan’ı yalnız
bırakm a unsuru, Alman tehlikesinin artm asıyla ikinci plâna düşmüş,
h a tta Balkan Paktını sevmeyen Sovyetler Birliği gibi m em leketler
dahi, B ulgaristan’ın Pakta katılm asını sağlayarak kuvvetlendirm eyi
tavsiye etmişlerdir. Pakt, başından beri üyelerin sadece kendi a ra la ­
rındaki sınırları g aran ti ettiğine göre, esasen Alman tehlikesi k a r­
şısındaki değerlendirilm esinin fazla bir anlam ı da, yoktur. Diğer
bir deyimle, Pakt, üyelerin büyük A vrupa devletleri arasındaki an ­
laşm azlıkların dışında kalm alarına yardım cı b ir vasıta olarak gö­
rülm üş, fakat bunlara karşı ıbir savunm a ittifakı olarak düşünül­
memiştir.

Boğazlar başta olmak üzere savunm a düşünceleri :

Lozan andlaşm asına göre, Boğazlar askerden arınm ıştır. Av­


ru p a siyasî durum unun gittikçe karışm ası ve hale 12 Adaya sahip
olan İtalya’nın Akdeniz’de saldırgan am ellerinin ortaya çıkm asın­
dan sonra Türkiye’nin Boğazların güvenliğinden esasen duym akta
olduğu endişeleri artırm ıştı. B ulgaristan’ın Türkiye ve özellikle Yu­
n a n istan ’la bir ittifak anlaşm asına yanaşm am ası, Yugoslavya'yı
da içine alacak daha geniş bir tertibin kurulm asına çabuklştırm ış-
tır. Bu suretle Pakt Boğazların ve T rakya’nın güvenliği bakım ından,
birincisi B ulgaristan’ın en kötü ¡bir ihtim alle İtalya ile anlaşm asının
zararlı etkilerinin azaltılm ası, İkincisi B ulgaristan’a karşı (tek ba­
şına olduğu takdirde büyük bir tehdit olmıyacağı kaydıyla) önle­
yici bir güvenlik tertibi olmak bakım ından değer taşım aktadır.
Türkiye’nin, Boğazlanın savunm ası bakım ından Pakttın fayda­
ların a verdiği önem yazışm alarda görülm ektedir.
Balkan Paktı hazırlıklarındaki gelişmelere dair Sovyetlere bil­
gi verilm ek üzere, Moskova Büyükelçiliğine gönderilen 8 Ocak 1934
tarihli T alim atta «Boğazların ve Türkiye’nin em niyeti için bu işin
b iran evvel 'bitirilmesini istiyoruz. Bulgar-Türk h u d u tları böylece
böyleoe m asuniyet altına girdikten sonra Türkiye-İtalya m ünasebe­
tindeki dostluk da d ah a em niyet ¡bahş b ir inkişafa nam zed olacak
ve şüphesiz Türkiye’nin ve Sovyetlerin Boğazlar m ünasebetiyle h u ­
zur ve em niyetleri çok artm ış bulunacaktır». «. . . Filhakika Balkan

366
anlaşm ası teşebbüsü, Y unanistan, Yugoslavya ve Rom anya ta ra ­
fından gelmiş olduğuna n a za ra n buna Türkiye iştirak etse de et­
mese de bu üç devlet arasın d a kuvveden fiile çıkarılacağı m uhak­
k ak bulunm aktadır.» denilm ektedir. Suriç ile görüşm elerinde de,
Ş. Kaya, «bu Paktın im zasının Türkiye’nin haricî siyaseti için oldu­
ğu k a d a r dahili emniyeti için de bir z aru ret olduğunu ve m eselenin
Türkiye’nin herhangi bir devlet ile m uhasebatı halinde (1) Trak­
y a’yı ve Boğazları politikm an olsun m ahfuz bulundurm ak icap e t­
tiğini ve efkârı um um iyeni nbuna beklediğini» söylediğini k ay d e­
diyor.

Türkiye’nin dış politika bağlantılarında genel b ir genişleme


tem ayülü :
N ihayet B alkan Paktına Türkiye’nin katılışı ve Sovyet rezer­
vine rağm en ,sonuna k a d ar Paktın en güvenilir bir üyesi olarak
faaliyet sarf etmesinin, Türkiye’nin yeni çehresi ve Dünya Politika­
sında b arışa y a ra rlı olm ak isteği ile ilgisinin varlığını açıkça kabul
etm ek gerekir. P akta dahil diğer üç devlet de şimdiye k a d a r T ürki­
ye’nin iyi ilişkiler sürdürdüğü ülkeler değildir. Balkan Paktı «Yurt­
ta Sulh C ihanda Sulh» politikasının belirgin bir uygulam asıdır.
İtalya ile yapılan ve aslında pek önemli olmadığı sonradan anlaşılan
1928 anlaşm ası bir tarafa, Pakt, Türkiye’nin, m illetlerrası ilişkile­
rinin genişliği bakım ından b u tarihe k ad ar yaptığı en önemli a n ­
laşm adır.

BALKAN ANLAŞMA MİSAKI

B alkanlarda sulhun kuvvetleştirilm esine yardım etm eği arzu


eden ve Briand - Kellogg m isakının izharında ve Akvam Cemiyeti
Heyeti Um um iyesinin buna m üteallik k a ra rla rın d a hâkim olan a n ­
laşm a ve uzlaşm a fikri ile hareket eden ve m evcut ahdî taah h ü tlere
riayeti ve B alkanlarda halen müesses arazi nizam ının m uhafazasını
tem ine k a t’iyetle k a ra r verm iş bulunan,
Türkiye Reisicum huru, Haşmetlû Yugoslavya Kralı, Y unanistan
R eisicum huru ve Haşmetlû Rom anya Kralı H azretleri bir :

il) İnönü'nün Venizelos ile görüşmeyi müteakip T. Rüştü A ras'a talim atı bu yoldadır,
ninde verdiği bilgide bu faraziye vardır.

387
BALKAN ANLAŞMA MİSAKI
Aktine k a ra r verm işler ve bu hususta m u rah h asları olarak :
Türkiye Reisicumhuru,
Hariciye Vekili Tevfik R üştü Beyefendiyi,
Haşmetlû Yugoslavya Kralı,
Hariciye Nazırı Mösyö Boğolioub Jev titch ’i,
Y unanistan Reisicumhuru,
Hariciye Nazırı Mösyö Demetre M aximos’u,
Haşmetlû Romanya Kralı,
Mösyö Nicola Titulescu’yıı tayin etm işlerdir.
M urahhaslar, usulüne m uvafık görülen selâhiyetnam eleriniıı
teatisinden sonra, âtideki ahkâm ı kararlaştırm ışlard ır :
Madde 1 — Türkiye, Yugoslavya, Y unanistan ve Rom anya bü ­
tü n kendi Balkan hudutlarının em niyetini m ütekabilen tekeffül
ederler.
Madde 2 — Yüksek A kitler bu itilâfııam ede tayin edilmiş olan
m enfaatlerini ihlâl edilebilecek ihtim aller karşısında alınacak ted­
birler hakkında birbiri ile görüşm eyi ta a h h ü t ederler. O nlar bu mi-
sakı im zalam am ış olan diğer h er hangi bir Balkan m em leketine k a r­
şı, birbirine evvelden h ab er verm eksizin siyasî hiç bir harekette bu­
lunm am ağı ve diğer A kitlerin m uvafakati olmaksızın, diğer her
hangi bir Balkan mem leketine karşı siyasî hiç bir vecibe altına g ir­
memeği ta a h h ü t eylerler.
Madde 3 — Bu itilâfnam e b ütün Âkit Devletlerce im zalanır
im zalanm az m er’iyete girecek ve m üm kün olduğu k ad ar çabuk tas­
dik edilecektir. İtilâfnam e, iltihakı A kitler tarafın d an m üsait bir te t­
kike mevzu teşkil edecek olan h er Balkan m em leketine açık b u lu n a­
cak ve işbu iltihak keyfiyeti, diğer im za sahibi m em leketlerin m u­
vafakatlerini bildirm eleriyle beraber hüküm ifade edecektir.
Tasdik zım nında m üşarünileyh m u rah h aslar işbu m isakı im ­
zalam ışlardır.
A tina’da, bin dokuz yüz otuz dört senesi şubatının dokuzunda,
dört nüsha olarak tanzim edilmiş ve h er bir Yüksek Âkide bundan
bir nüsha tevdi kılınmıştır.
Dr. Tevfik Rüştü
D. Máximos
N. Titulescu
B. Jevtitch
368

You might also like