Professional Documents
Culture Documents
O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü
hazırlayanlar
Hatice Aynur
A. Hilâl Uğurlu
İçindekiler
hazırlayanlar
Hatice Aynur
A. Hilâl Uğurlu
11 Takdim
kitap tasarımı
101 Hakkı Önkal
Ersu Pekin Osmanlı türbe mimarlığı telakkisi üzerine düşünceler
baskı
Mas Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş.
Hamidiye Mahallesi 115–251 2: YAZILI VE GÖRSEL KAYNAKLARDA MİMARİNİN
Soğuksu Caddesi No: 3
34408 Kağıthane/İstanbul İZİNİ SÜRMEK
Tel: 0212 294 10 00
Faks: 0212 294 90 90 117 Tülay Artan
Ayverdi’nin “19. Asırda İstanbul Haritası”: Ağa Kapusu ve civarı, 1650-1750
kitap@masmat.com.tr
Sertifika No: 12055
387 Bibliyografya
413 Dizin
A. Ezgi Dikici*
B
u çalışma, on beşinci yüzyılın ikinci yarısın-
dan on sekizinci yüzyıl ortalarına kadar ge-
çen üç yüz yıllık zaman diliminde Osmanlı
saray hadımlarının mimarî hâmîliğinin nasıl bir seyir izlediğini ve hangi faktör-
ler altında şekillendiğini ele alıyor. Askerî-idarî hiyerarşiye mensup hadımların1
yanı sıra, sarayın Enderun ve Harem2 kısımlarında görevli olan hadım ağaların
bânîlik geleneği de anlaşıldığı kadarıyla İstanbul’un fethinden önceki dönemlere
melen Eski Saray’da görev yapan Mercân Ağa’nın sarayın doğusuna tekabül eden
bugünkü Mercan Semti’nde 1463-64’ten hemen önce yaptırdığı mescidle başladı
(#1).4 Yaptırılan eserin büyüklüğü, malzeme kalitesi ve süslemelerindeki gösteriş
derecesinin hâmînin rütbe ve makamına göre belirli bir âdâb anlayışı çerçevesin-
de ayarlandığı Osmanlı mimarî kültüründe,5 saray hadımları en mütevazı bânî
gruplarından biri olarak küçük ve gösterişsiz eserlerle imar çalışmalarına katkı-
da bulundular. Saraya aidiyetleri bedensel özelliklerinin farklılığıyla da vurgula-
nan6 ve sarayın dışındaki dünyayla ilişkilerini çok sınırlı tutmaları beklenen7 bu
ağaların mimarî hâmîlik faaliyetlerini esas olarak İstanbul’da ve sıklıkla da görev
yaptıkları sarayın yakınlarında yoğunlaştırmış olmaları rastlantı değildir.8 Bugün
1c–1d
İstanbul’un pek çok yerinde, İstiklal Caddesi’ndeki Ağa Camii’nden Kadıköy mahal-
lelerine adlarını veren Osman Ağa ve Cafer Ağa camilerine kadar birçok noktada
Osmanlı saray hadımlarının mimarî hâmîliklerinin izlerine rastlamak mümkün
(res. 1). Ağa Hamamı, Ağa Çeşmesi, Halitağa Caddesi ve Abbasağa Mahallesi gibi
içinde “ağa” sözü geçen birçok tarihî yapı veya yere adlarını verenler saray hadım-
3
İstanbul’un fethinden önceki dönemde saray hadımı olması muhtemel bazı bânîlerin yaptırdığı
eserler şunlardır: Yıldırım Bâyezîd’in hazinedarı Ferhâd Ağa’nın Bursa’da yaptırdığı Ferhadiye
Medresesi, bkz. Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsinin İlk Devri, 445; Edirne’de Firûz Ağa’nın (ö. 816/1413-
14) yaptırdığı cami, bkz. a.g.e., 484; Hadım Balaban ve Hadım Timurtaş’ın Edirne’de yaptırdığı
mescidler, bkz. Ayverdi, Çelebi ve II. Sultan Murad Devri, 394; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, 45 (n.
42), 231 (Balaban); 42-43 (n. 25), 356 (Timurtaş).
1e 1. İstanbul’da saray hadımlarının yaptırdığı
4
Not: Hadım bânîlerin makalenin sonunda yer alan Tablo’daki yerleri metnin içinde (#bânî bazı mimarî eserler:
numarası) şeklinde belirtilmiştir. a. Ağa Camii, 1596-97, Beyoğlu (Kaynak:
5
Bkz. Gülru Necipoğlu, Sinan Çağı: Osmanlı İmparatorluğu’nda Mimarî Kültür, çev. Gül Çağalı Güven Osmanlı Kitabeleri Projesi, haz. H. Aynur,
(İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2013), 24-25, 153-65. K. Hayashi, H. Karateke, http://www.
ottomaninscriptions.com/, ID: 1877; erişim
6
Ergenlik çağına girmeden hadım edilenler, seslerinin inceliği, sakallarının çıkmaması ve tarihi 23.10.2015)
vücutlarına oranla kol ve bacaklarının aşırı uzun olması gibi ayırt edici bir takım fiziksel
b. Osman Ağa Camii, 1612-13, Kadıköy
özelliklere sahipti, bkz. Jane Hathaway, Beshir Agha: Chief Eunuch of the Ottoman Imperial Harem (Kaynak: Yazarın fotoğrafı)
(Londra: Oneworld Publications, 2005), 21. Hadımlar çoğunlukla saraya mensup olduklarından,
hadım bedeni de saraya özgü bir bedensel kategori olarak algılanmış olmalıdır. c. Cafer Ağa Medresesi, 1559-60, Eminönü
(Kaynak: Yazarın fotoğrafı)
7
Mesela, Mustafa Âlî’nin “harem [= iç saray] aġâlarınuñ ṭaşrada [= sarayın dışında] müstaḳıl d-e. el-Hâc Beşir Ağa Külliyesi, 1744-46,
evler idin[mesine]” yönelik eleştirisi için bkz. Gelibolulu Mustafa ‘Âlî, Gelibolulu Mustafa ‘Âlî ve Cağaloğlu (Kaynak: Yazarın fotoğrafı).
Mevâ‘ıdü’n-Nefāis fî Ḳavâ‘ıdi’l-Mecâlis, nşr. Mehmet Şeker (Ankara: TTK, 1997), 277-78.
8
Hadım bânîlerin hayır eserlerini çalıştıkları sarayın hemen yakınında yaptırmaları zaman
içinde tekrarlanan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır; bkz. Tablo’da #8, 10, 11, 15, 20, 29, 36,
45 (ve muhtemelen #1, 14). Hâmînin yakın yerdeki inşaatı kolayca denetleyebilmesi gibi bazı
pratik yararları bir yana, burada esas amacın bu eserlerin özellikle sarayla irtibatlı kişilerce
görülmesi ve kullanılması olduğu düşünülebilir; bu sayede, yapılan binalar uzak yerlerdekilere
kıyasla hâmînin saray çevresindeki prestijine daha fazla etki edebilecekti.
68 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 69
larıydı. Bu makalede, onların İstanbul’da yaptırdıkları eserlere odaklanarak, ha- mi altındaydı; Hazine Odası oğlanları Hazinedarbaşı’na, Kiler Odası oğlanları da
dımların kendine özgü kimlik ve rolleri, Osmanlı eliti içerisindeki iktidar ilişkileri Kilercibaşı’na bağlıydı.12 Bu teşkilâttan başka ikinci bir hadım ağalar teşkilâtı da,
ve âdâb kodlarının hâmîlik faaliyetlerini hem nasıl mümkün kıldığını hem de nasıl önceleri Eski Saray’da, daha sonra ise Topkapı Sarayı’nın Harem dairesinde yoğun-
sınırlandırıp şekillendirdiğini tartışmayı amaçlıyorum. laşan kadınlar bölümünde hizmet veriyor, başında ise Harem ağalarının amiri olan
Osmanlı saray hadımları derken aslında iki ayrı gruptan bahsediyoruz. Dârüssaâde Ağası bulunuyordu.13 Hazinedar, Valide Sultan Baş Ağası ve Eski Saray
Osmanlı İmparatorluğu’nda biri sarayların erkeklere mahsus kısımlarında, biri Ağası, bu ikinci hadım hiyerarşisinin diğer üst düzey görevlileri arasındaydı.14 İki
de kadınlara mahsus bölümlerinde görev yapan iki farklı hadım hiyerarşisi vardı. hadım grubu arasındaki ayrımın önceleri ne derece belirgin olduğu bilinmemekle
Topkapı Sarayı’nın Enderun kısmı ile bazı dış saraylarda devşirme çocukların ye- birlikte, on altıncı yüzyılın sonlarına gelindiğinde, ırk faktörünün de eklenmesiyle
tiştirilmesine nezaret etmek dahil çeşitli görevler üstlenen akağalar teşkilâtının beraber artık büsbütün keskin hâle gelmiş olduğu açıktır: En geç bu tarihten itiba-
başında, aynı zamanda bütün saray görevlilerinin amiri konumundaki Bâbüssaâde ren Harem ağaları artık yalnızca Afrika kökenli siyahî hadımlar olan karaağalar-
Ağası veya diğer adıyla Kapı Ağası bulunmaktaydı.9 Padişahın sağ kolu ve çeşitli dan, Enderun hadımları da akağalardan oluşur oldu ve kişilerin bir hiyerarşiden
konuları ona arz etme yetkisine sahip başlıca görevli olan Kapı Ağası’ndan sonra,10 öbürüne geçme ihtimali –bilinen nadir istisnalar dışında– ortadan kalktı.15
Enderun Hazinesi’nden sorumlu olan ve ehl-i hıref teşkilâtının ağası konumun- Uzun bir süre, on altıncı yüzyılın son çeyreğine kadar, Enderun’daki ha-
da bulunan Hazinedarbaşı gelir, onu da sırasıyla mutfak ve kiler hizmetlerinden dım ağaların Harem ağalarına kıyasla hiyerarşi içerisinde daha üst bir konumda
sorumlu Kilercibaşı ile sarayın bakım ve temizliğinden sorumlu Saray Ağası izler- olmaları sebebiyle, saray hadımları arasında mimarî hâmîliğin başını çekenler
di. Yüksek rütbeli bu dört akağanın altında düşük rütbeli en az otuz akağa görev esas olarak Kapı Ağaları oldu. 1453-1574 arası dönemde tespit edebildiğim 16 saray
yapardı.11 Enderunda odalar hâlinde örgütlenen içoğlanları bu ağaların deneti- hadımı bânînin 7’si Kapı Ağası unvanını, 3’ü de akağalar teşkilâtına mahsus diğer
unvanları taşırken, yalnızca 4’ü Harem ile bağlantılı görünmektedir (Tablo’da #3,
6, 10, 11); kalan iki bânînin unvanları ise belirsizdir.
9
Akağalar teşkilâtı için bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı (Ankara: TTK,
1945), 354-57. 1009/1600-01 ve 1111/1699-1700 tarihli iki ayrı defterden Topkapı Sarayı Enderun III. Murâd’ın 1574 yılı Aralık ayında tahta çıkmasından sonra ise, saray ha-
Bölümündeki toplam hadım nüfusunun kırkın biraz üzerinde olduğu anlaşılıyor; Başbakanlık dımları teşkilâtında önemli değişiklikler meydana geldi. III. Murâd Dârüssaâde Ağası
Osmanlı Arşivi [BOA], D.SVM.d. 36080; TSMA.d. 835. On yedinci yüzyılda Ali Ufkî de (Topkapı
Sarayı’ndaki) akağa sayısının elli kadar olduğunu belirtir; Ali Ufkî, Topkapı Sarayı’nda Yaşam: Albertus
70 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 71
olarak atadığı Habeşî hadım Hacı Mehmed Ağa’yı maaş ve resmî statü açısından değilse Başta Kapı Ağası olmak üzere Enderun’un akağaları mimarî hâmîlikteki öncülüklerini
bile, itibar bakımından Kapı Ağası’na denk bir konuma getirdi ve böylece Dârüssaâde on altıncı yüzyıl sonlarında Dârüssaâde Ağası’nın başını çektiği Harem’in karaağala-
Ağalığını Bâbüssaâde (Kapı) Ağası’nın gölgesi altında olmaktan çıkararak yeni bir ta- rına bıraktılar. Kapı Ağası Gazanfer Ağa’nın 1590’larda Bozdoğan Kemeri’nin yanında
nım ve öneme kavuşturdu.16 Üstelik, bir süre sonra, 1586-87’de, Mekke ve Medine’deki yaptırdığı medrese külliyesi İstanbul’un prestijli sur içi bölgesinde bir akağa tarafın-
kutsal yerlerin bakımı ve imarına hasredilmiş olan Haremeyn-i Şerifeyn evkafının nâ- dan yaptırılan son önemli mimarî eserdir (#22). Akağaların bundan sonraki mimarî
zırlığı görevini de Kapı Ağası’ndan alarak Dârüssaâde Ağası’na verdi.17 Bundan on yıl hâmîliği özellikle sur içinde giderek daha düşük profilli bir seyir izleyecektir.21
kadar sonra, 1598’de, Mehmed Ağa’nın haleflerinden Osmân Ağa döneminde, II. Meh- Saray hadımlarının siyasî güçleriyle mimarî hâmîlikleri arasında nasıl bir
med, II. Bâyezîd, I. Selîm ve Kânûnî Sultân Süleymân’ın kurduğu vakıfların nezaretinin ilişki olduğunu anlamak için bu gücün nasıl bir güç olduğunu dikkate almak gereki-
de Dârüssaâde Ağası’na verilmesiyle birlikte bu makamın yetkileri büsbütün arttırıl- yor. Padişaha yakınlıkları ve onun dış dünyayla olan ilişkisinde kilit rol oynamaları
dı.18 Böylece siyahî Harem ağalarının yükseliş dönemi başlamış oldu. sayesinde elde ettikleri nüfuz imkânı hadım ağalara ancak ittifaklar yoluyla kullana-
Ortaya çıkan yeni durumun mimarî alanındaki ilk yansıması bizzat Mehmed bilecekleri dolaylı bir güç sağlıyordu. Görünürde hepsi padişahın kölesi, ona tevazuyla
Ağa’nın bir bânî olarak çizdiği iddialı profildir (#17). Muhtemelen İstanbul’daki ilk si- hizmet eden kullarıydı. Fakat ellerindeki yetkileri aşan bir nüfuza sahip olabiliyorlardı.
yahî bânî olan Mehmed Ağa ilk vakıf eserini 1579-80’de şehrin en prestijli yeri Divan- Dolayısıyla, protokoldeki yerleri ile gerçek güçleri arasında bir fark vardı. Haremin Top-
yolu’nda, üstelik Afrikalı kimliğini vurgulayan bir mimarî formu kullanarak yaptırdı. kapı Sarayı’na taşınması, hanedan üyelerinin iç sarayda toplanması ve padişahların
Altı sebil, üstü sıbyan mektebi olan bu yapı Memlûklara ait bir form olan sebil-küttab- daha münzevî bir hayat sürmesi gibi on altıncı yüzyılda ortaya çıkan bir dizi değişiklik,
dan (sebil-mekteb) esinlenmişti19 ve pek çok başka karaağa gibi Mehmed Ağa’nın da Harem ağalarının eline bu gücü hiç olmadığı kadar arttırma şansı verdi.
kariyerinin ilk yıllarını geçirdiği Mısır’a bir gönderme yapıyor gibiydi.20 Bu yapı, saray Hadımların gücünün ikinci ayağı ise geniş bir vakıflar ağı üzerindeki yetki-
hadımlarının kendi iç iktidar ilişkilerinin uğradığı dönüşümün başlangıcını simgeler. leriydi. Haremeyn vakıflarının yanı sıra, Osmanlı hanedanının kurduğu birçok baş-
ka vakfın nâzırlık görevi de saray hadımlarına aitti. Bu da, vakıfların ürettiği büyük
miktarda maddi kaynağın yeniden dağıtımında hadımların söz sahibi olması demek-
16
Bkz. Gelibolulu Mustafa ‘Âlî, Künhü’l-Aḫbār, c. II, 101; Ahmed Resmî Efendi, Hamîletü’l-Küberâ, 44-45. ti. Aynı zamanda ağalar her bir nâzırlık görevinden gelir elde ediyor ve bu, toplamda
17
Altındağ, “Dârüssaâde”, 1-3. Mehmed Ağa’nın Haremeyn evkafı nâzırı olduğu bilgisi 28 Mayıs 1588 (2 büyük bir meblağ tutuyordu. On altıncı yüzyıl sonunda bu vakıfların büyük bir kıs-
1989), 740, 741-42. güç dengesinde kritik bir değişime işaret etmektedir. On yedinci yüzyıl ortalarında
19
1582’de vakfedilen sebil-mektebin kitabe tarihi 988’dir (1580-81) ve 1582-83’te arkasına bir de Alî Ufkî (ö. 1675), Kapı Ağası ile Dârüssaâde Ağası’nın saraydan aldıkları maaşın aynı
medrese eklenmiştir. Necipoğlu, Mehmed Ağa’nın 1578’de Medine’de Memlûklardan kalma bir
mekteb ile sebili onarma izni aldığına dikkat çekerek ağanın İstanbul’daki yapısının bu tür olduğunu, ancak Kapı Ağası nezaretini elinde bulundurduğu vakıflardan günde yak-
eski örneklerden esinlenmiş olabileceğini belirtir; Necipoğlu, Sinan Çağı, 664, 666. Ayrıca bkz. laşık 100 sikke kazanırken, Dârüssaâde Ağası’nın kendi uhdesindeki vakıflardan bu-
Zeynep Ahunbay, “The Cairene Sabil-Kuttab and Its Reinterpretation in Ottoman Architecture,”
Turkish Art: 10th International Congress of Turkish Art, Geneva, 17-23 September 1995, haz. Déroche ve nun üç katı gelir elde ettiğini yazar.22 Aradaki bu dikkat çekici fark, on yedinci yüzyıl
öte. (Cenevre: Fondation Max Van Berchem, 1999), 47-52.
20
Mehmed Ağa’nın Habeşistan’da köleleştirilip hadım edildikten sonra Mısır beylerbeyinin
sarayında bir süre kaldığı ve oradan da (sonradan II. Selîm olacak olan) Şehzade Selîm’in
sarayına gönderildiği, ağanın himayesinde yetişen Habeşî bir âlim olan Alî b. Abdurraûf’un
21
Akağalar on yedinci yüzyılın ilk yarısında sur içinde 1 tekke, 1 mekteb ve 3 çeşme yaptırırken,
yazdığı bir risalenin kenar notunda ağanın kendi ağzından aktarılır; ‘Alî b. ‘Abdurra’ūf el- yüzyılın ikinci yarısında bu bölgede yalnızca 1 çeşme yaptırmış ve 3 mescide minber koydurmakla
Ḥabeşī, Rafā‘ilü’l-Ġubūş fī Feżā‘ilü’l-Ḥubūş, SK-Fatih 4360, vr. 9b. Bu risale ilk olarak şu çalışmada yetinmişlerdir (#26, 27, 28, 29, 33, 39). On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda akağaların cami ve
incelenmiştir: Baki Tezcan, “Karanlığı Dağıtmak: Molla Ali’nin Yaşamı ve Eserleri Işığında 17. mescidlerini yalnızca sur dışındaki yerlerde yaptırdığını görüyoruz (#25, 29, 48).
Yüzyıl Başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nda “Irk” Siyaseti,” Osmanlı Dünyasında Kimlik ve 22
Ali Ufkî, Topkapı Sarayı’nda Yaşam, 27-28. Ayrıca, “padişahtan, kadın efendilerden, sultanlardan
Kimlik Oluşumu: Norman Itzkowitz Armağanı, haz. Baki Tezcan ve Karl K. Barbir, çev. Zeynep Yelçe ve hasekilerden sık sık büyük armağanlar alan karaağalar her zaman akağalardan daha büyük
(İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2012), 91-116. servetler biriktirir;” a.g.e., 28.
72 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 73
itibarıyla, Dârüssaâde Ağası’nın Kapı Ağası’na kıyasla kendi adına vakıf kurmak için
2 3
74 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 75
lirgin şekilde mütevazı bir yapıdır (#12, res. 3). Bu bina sonraki yüzyıllarda büyük ölümüne kadar on altı yıl boyunca Dârüssaâde Ağalığı yaptı29 ve bu sürenin son
oranda yeniden yapıldıysa da, özgün hâli çok büyük bir ihtimalle bugünkü gibi on yılı içinde İstanbul’da o zamana kadar hiçbir saray hadımının yapmadığı yo-
kubbesiz ve revaksızdı.27 Her ikisi de akağa, yani beyaz hadım olan bu iki hâmînin ğunlukta mimarî hâmîlik faaliyetleri yürüttü (#17). Ömrünün son yılında, bugün
eserleri arasındaki fark, acaba ne ölçüde aralarındaki gelir farkıyla açıklanabilir? Ukrayna’da bulunan İsmail Geçidi isimli bir kasabayı imar edip kısmen Mekke, Me-
Hâmînin bulunduğu makam hem onun gelirini hem de ondan beklenen gösteriş dine ve Kudüs fukarası kısmen de kendi hayrâtı için vakfetmiş,30 ancak dönemin
düzeyini belirlediğinden, burada ekonomik ve kültürel faktörler ayırt etmesi zor sadrazamı Koca Sinân Paşa’nın bir telhisinden anlaşıldığına göre, bu vakıfta bey-
biçimde iç içe geçmiş durumdadır. tülmâl aleyhine bir usulsüzlük (ihtimali) söz konusu olmuştu.31 Tarihçi Selânikî de,
Saray hadımlarının güç ve gelirlerinin arttığı zamanlarda bile yaptırdıkları onun padişaha yakınlığı yüzünden haklı veya haksız olarak eserlerinin en kötülük
yapıların görkemi belirli bir çıtayı aşmıyorsa, burada âdâbın kısıtlayıcı bir rol oynadı- ve günah dolu olanlarından biri sayılan İsmail Geçidi vakfından halkın rahatsız
ğından söz edebiliriz. Ayrıca, hadımlara sarayda biçilen rolün ve onların bu rol doğ- olduğunu, ağanın 1591 Ocak ayında ölmesi üzerine insanların “Reft ez ‘ālem ān
rultusunda geliştirdikleri kimliğin de tevazu gösterme ve haddini bilme davranışını belā-yi siyāh,” yani “Dünyadan gitti o kara belâ” diye tarih düşürdüğünü yazar.32
bânîlik dahil her alanda teşvik ettiğini söylemek mümkün. Aslında, âdâb kavramı, mi- Bu imalı ifadeler ne yazık ki saray hadımlarının mimarî hâmîliğinin toplum tara-
marîyi de aşan ve kültürün tamamı için geçerli olan bir kavram olarak, saray hadım- fından nasıl algılandığına yönelik elimizdeki nadir bilgilerdendir. Ancak “belâ-yı
larının işlevini anlamak için de kilit önemde olabilir. İster Enderun’da ister Harem’de siyâh” ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla, Mehmed Ağa’ya yönelik tepkinin sebebi
olsun, saray hadımlarının ortak görevi mevcut hiyerarşinin yerli yerinde kalmasını ve kendisinin yalnızca bir Harem ağası olarak değil, Afrikalı siyahî bir Harem ağa-
sınırların aşılmamasını sağlamaktır. Hadımlar sadece Harem’i Enderun’dan ve iç sara- sı olarak böyle iddialı sayılabilecek bir görünürlük kazanmasıydı. Osmanlı toplu-
yı dış saraydan ayıran sınırları korumakla kalmaz, içoğlanları ile kadınları zapt ü rapt mu içinde siyahlara, özellikle de siyahî hadımlara karşı önyargılar olduğuna dair
altına alarak davranışlarına sınırlarlardı.28 Dolayısıyla, değişmez bir âdâbın bekçileri hem Mehmed Ağa’nın kendi döneminden hem de daha sonraki zamanlardan bazı
gibi davranması beklenen hadımların kendi mimarî hâmîliklerinin de genellikle bu göstergeler mevcuttur.33 Belki de hem bu tür önyargıların varlığı hem de Mehmed
kalıplaşmış tevazu çerçevesinin içinde kalması şaşırtıcı olmasa gerek. Ağa’nın muhtemelen fazla göze çarpan hâmîlik faaliyetlerinin algılanma biçimleri,
Elbette mimarîde etkili olan âdâb normlarının asla katı ve değişmez olma- kendisinden sonra gelen karaağaları daha temkinli olmaya itmiş olabilir.
dığını, değişen güç dengelerinin de etkisiyle, sürekli müzakere ve pazarlığa açık, Yine de, toplumsal normların mimarî hâmîlik üzerinde sadece kısıtlayıcı
27
Necipoğlu, Sinan Çağı, 653. 29
Ahmed Resmî Efendi, Hamîletü’l-Küberâ, 45.
28
Akağalar Enderun’un üst düzey görevlileri olarak içoğlanlarının disiplin ve terbiyesinden 30
Mehmed Ağa kendisine 1589-90’da temlik edilen kasabada bir kale ile cami ve sebil gibi çeşitli
doğrudan sorumluydu; Enderun’daki âdâb kuralları ve disipline ilişkin bkz. Gülru Necipoğlu, hayır eserleri yaptırdı. Bkz. Necipoğlu, Sinan Çağı, 666.
Architecture, Ceremonial, and Power: The Topkapı Palace in the Fifteenth and Sixteenth Centuries 31
Halil Sahillioğlu, nşr., Koca Sinan Paşa’nın Telhisleri (İstanbul: IRCICA, 2004), 150-51 (telhis no. 108).
(Cambridge, MA, ve Londra: The MIT Press, 1991), 111-13, 118-19; Tayyâr-zâde Atâ, Târîh-i
Enderûn, I, 237. Örneğin, kapu oğlanı denen akağaların başlıca görevi geceleri Büyük Oda ve
32
“Ve tekarrubi sebebiyle hakk u nâ-hakk âsârınun seyyi’âtından add olunan nehr-i Tuna kenârında
Küçük Oda’da yatan içoğlanlarına göz kulak olup onları “efʿāl-i şenīʿadan menʿ u ḥıfẓ etmek” İsma‘il geçidi nâm mahalde ihdâs eyledüği kal‘a ve kasaba içün halk dil-tenk [başka nüshada:
idi; Gelibolulu Mustafa ‘Âlî, Künhü’l-Aḫbār, II, 98. On yedinci yüzyıl başlarında yazılmış bir “tenk-i derûn ve dil-i siyâh”] olup, vefâtına târîhler dimişlerdür,” Selânikî, Tarih, I, 229-30.
nasihatname, “evvelki ḳānūn ve żabt u rabt ve edeb tebdîl olunub” içoğlanları arasına devşirme 33
Örneğin, Mustafa Âlî’nin bazı ırkçı ifadeleri için bkz. Gelibolulu Mustafa ‘Âlî, Mevâ‘ıdü’n-Nefāis,
veya “kul cinsi” olmayanların karışması ve oğlanların dış dünyayla olan iletişimlerinin 281-82. Ayrıca bkz. Tezcan, “Karanlığı Dağıtmak”; Derviş Abdullah, Risale-i Teberdariye fi Ahval-i
artmasından Kapı Ağası’nı suçlar; “Kitâb-ı Müstetâb,” 26. Darüssaade, nşr. Pınar Saka (Ankara: İnkılâp Yayınevi, 2012).
76 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 77
istihdamı konusunda önemli çalışmalar yapmış olan David Ayalon’un bu konudaki
4 5
sözleri Osmanlı bağlamında da geçerli gibi görünüyor. Ayalon’a göre, askerî elit men-
supları çocukları olduğu için, hadımlar ise çocukları olmadığı için vakıf kurarlardı.
Çünkü böylece askerî yöneticiler çocukları ve onların çocuklarını vakıf görevlileri
olarak atayarak onlar için sürekli bir gelir kapısı yaratabiliyor, çocukları olmayan
hadımlar ise kurdukları vakıflar sayesinde biriktirdikleri serveti toplum tarafından
kabul gören hayırlı ve prestijli bir yöntemle değerlendirebiliyorlardı.34 Hem servet
sahibi olduğu bilinen hem de çocuğu olmayan birinin servetini vakıf kurarak değer-
lendirmeyip elinde tutması toplumda hoş karşılanmayan bir şey olmalı.
Hadımların çocukları olmadığı için vakıf kurdukları yorumuna Osmanlı
bağlamında şu şerhi de düşebiliriz: Birkaç örnekten anlaşıldığı kadarıyla, aileleriyle
bağlantılarını sürdürmeyi veya onları yeniden bulmayı başarabilen saray hadımla-
rını vakıf kurmaya iten nedenlerden biri pekâlâ kardeşleri ve yeğenleri başta olmak 4. Abbas Ağa çeşmesi, 1669-70, Üsküdar. Kitabesi, Abbas Ağa’nın Beşiktaş’taki camiinin yanına yaptırdığı
üzere aile üyeleri için bir gelir kaynağı oluşturma isteği olabilir. Amasya’daki şehza- çeşmenin kitabesiyle aynıdır. (Kaynak: Osmanlı Kitabeleri Projesi, haz. H. Aynur, K. Hayashi, H. Karateke,
http://www.ottomaninscriptions.com/, ID: 68; erişim tarihi 23.10.2015).
de sarayının Kapı Ağası Ayas Ağa bu şehirde yaptırdığı eserler için 1495’te düzenledi- 5. El-Hâc Beşir Ağa Çeşmesi, 1732-3, Fındıklı (Kaynak: Osmanlı Kitabeleri Projesi, haz. H. Aynur, K. Hayashi,
ği vakfiyede, vakfın tevliyetini kendisinden sonra kardeşi Alî Bey ve onun soyundan H. Karateke, http://www.ottomaninscriptions.com/, ID: 4369; erişim tarihi 23.10.2015).
78 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 79
Ancak belki daha da yaygın bir yol, hiç mimarî eser yaptırmayıp eldeki Yûsuf Ağa ise mimarî hâmîlik faaliyetleri için İstanbul’u
kaynakları kalıcı ve görünür iz bırakmayan işler için—mesela Kur’ân okutmak üze- değil, azledilen karaağaların genellikle gönderildiği Ka-
re—vakfetmek olabilir.39 Aslında, hadım nüfusunun içinde mimarî eserlerin hâmî- hire’yi seçmiş ve 1677-8’de bu şehirde bir sebil-küttab
leri olarak karşımıza çıkanlar ancak bir azınlıktır. Tespit edebildiğim kadarıyla, yaptırmıştır.44 En üst makamda geçirilen sürenin yanı
on beşinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıl ortalarına kadar geçen üç yüz yıllık süre sıra –veya ondan ziyade– bir ağanın saraydaki toplam
içinde İstanbul’da mimarî eser yaptıran yalnızca elli civarında saray hadımı var- görev süresi ve yaşının da, mimarî eser yaptırma zama-
dır (bkz. Tablo). Demek ki, mimarî eser yaptırmak saray hadımları arasında yaygın nını belirleyen bir faktör olması mümkündür.
değil, istisnaî bir davranış niteliğindeydi. Bunun en büyük nedeni bânîlerin çoğun- Ancak mimarî hâmîlik davranışlarını anlama-
lukla hadım hiyerarşisinin tepe noktalarındaki kişiler olup, daha alt kademelerde- mıza asıl yardımcı olacak nokta, her bir mimarî proje-
kilerin nadiren –herhalde bir şekilde göze girmeyi başardıklarında– mimarî eser nin nasıl bir bağlamda gerçekleştiği sorusudur. Mesela
yaptırmasıdır. 1574-75’ten 1751’e kadar olan dönemde Dârüssaâde Ağalığı yapan saray hadımlarının üç yüz yıllık bânîlik performansına
toplam 40 kişiden yalnızca 9’u İstanbul’da mimarî hâmîliğe girişmiştir.40 toplu olarak baktığımızda verimliliğiyle en çok dikkat
Dârüssaâde Ağalığı makamında kıdemli olmanın mimarî hâmîlik açısın- çeken dönemin karaağaların güçlendiği on yedinci yüz-
dan ne derece önem taşıdığı konusunda ise kanıtlar çelişkilidir. En uzun süre bu yıl değil, II. Bâyezîd dönemi (1481-1512) olması şaşırtıcı
görevde kalan ağalardan Mehmed Ağa (yaklaşık 16 yıl), el-Hâc Mustafâ Ağa (birinci olmamalıdır; çünkü hadımların mimarî hâmîliğe gös-
görev süresi 15 yıl 1 ay) ve el-Hâc Beşîr Ağa (28 yıl 7 ay) görev sürelerinin uzunluğu- terdiği ilgi, genel olarak bütün Osmanlı elitinin göster-
na uygun olarak nispeten çok eser verirken (#17, 24, 45), on yedinci yüzyılın ilk ya- diği ilgiyle orantılıdır. İmar çalışmalarına hız verilen
rısında 15 yıl 6 ay bu görevde kalan İdris Ağa İstanbul’da tek bir çeşme bile yaptır- bir dönemde elbette hadımlar da bu faaliyetlere nis- 6. Firuz Ağa Camii, 1490-1, Sultanahmet
mamış görünüyor.41 Bunun nedeni belki de, Hamîletü’l-Küberâ yazarının da dikkat peten yüksek bir katılım göstermişlerdir. Küçük Aya- (Kaynak: Yazarın fotoğrafı).
çektiği gibi, İdrîs Ağa’nın başka Dârüssaâde ağalarına kıyasla devlet işlerinde fazla sofya olarak bilinen Aziz Sergios ve Bakkhos Kilisesi’ni
söz sahibi olamamış olmasıdır.42 Halefi İbrâhîm Ağa ise 1640 yılında yalnızca birkaç camiye çevirerek çevresinde bir külliye inşa eden Kapı Ağası Hüseyin Ağa (#4) ile
ay bu görevde kalmasına rağmen Üsküdar’da Harab Mescidi olarak bilinen mescidi Divanyolu’nun At Meydanı’yla kesiştiği yerde kubbeli, revaklı, mukarnaslı ve Şeyh
80 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 81
çeşitliliği açısından da dikkat çekicidir: Üç Kapı Ağası (Hüseyin [#4], Mehmed [#5] Ağalığına getirilmesi,50 sarayda itibar gören biri
ve Sinân [#7]), bir Hazinedarbaşı (Firûz [#2]), bir Dârüssaâde Ağası (Selmân [#6]), olduğunun bir işareti olabilir. 1666-7’de Sultan Ah-
bir Eski Saray Ağası (Hüseyin [#3]), ve Amasya şehzade sarayında görevli bir ağa med Camii’nin hemen arkasında bir çeşme yaptı-
(Ayas)46 ile muhtemelen bir Kilercibaşı (Kilârî Süleymân)47 bu dönemde İstanbul ran Dârüssaâde Ağası Muslı Ağa’nın da (#35) belirli
ve/veya Amasya’da hayır eserleri yaptırmıştır; ayrıca, Saray Ağası Hüsameddîn’e bir saygınlığa sahip, padişahın takdirini kazanmış
imparatorluk sınırları içerisinde istediği herhangi bir yerde hamam yaptırabilmesi biri olduğu Abdurrahmân Abdî Paşa vakâyinâme-
için izin veren evâhir-i Zilkade 906 (Haziran 1501) tarihli bir hüküm bulunmak- sinde kesin ifadelerle belirtilir.51 Muslı Ağa’nın ha-
tadır.48 II. Bâyezîd’in saltanatı, aynı zamanda hanedan üyesi veya padişah dâyesi lefi olan Abbâs Ağa ise, Beşiktaş’taki ünlü camiini
olmayan saraylı kadınların da mimarî hâmîlik faaliyetlerine giriştiği, dolayısıyla henüz 1665-66’da Valide Hadîce Turhân Sultan’ın
bânî yelpazesinin dikkate değer ölçüde genişlediği bir dönemdir.49 ağasıyken yaptırmış ve görünen o ki Dârüssaâde
Her dönemin kendi genel atmosferi bir yana, belirli bir ağanın tarihin be- Ağalığından daha düşük bir makamda olup da İs-
lirli bir noktasında mimarî eser yaptırabilmiş olması, onun—en azından o sırada— tanbul’da mimarî eser yaptıran ilk karaağa olmuş-
padişahın ve/veya valide sultanın iltifatına mazhar olan, yönetici elit nezdinde tu (#36). Abbâs Ağa’nın 1668-71 arasında üç buçuk
itibarı yüksek bir kişi olduğunun göstergesi olabilir. Hakkında nispeten az bilgiye yıl kadar süren Dârüssaâde Ağalığı süresince de İs-
sahip olduğumuz hadım ağalar arasında bunu düşündüren örneklerden biri, 1678- tanbul’da olağanüstü yoğunlukta mimarî hâmîlik
79’da Üsküdar Atik Valide Camii yakınlarında bir çeşme ile mekteb yaptıran Saray faaliyetlerinde bulunmuş olmasında, kendisi de
Ağası Yakûb Ağa’dır (#38). Tamamen kesme taştan, yani nispeten kaliteli bir malze- kısa bir süre önce Yeni Cami’yi yaptırmış olan Tur-
me ve işçilikle inşa edilen bu eser, akağaların güçlerini kaybettiği ve karaağaların hân Sultan’la olan yakınlığı rol oynamış olmalıdır. 7. Yakûb Ağa sıbyan mektebi ve çeşmesi, 1678-79,
etkili olduğu dönemde bir akağa—üstelik Kapı Ağası olmayan bir akağa—tarafından Abbâs Ağa’nın Beşiktaş’taki mütevazı camiine bir Üsküdar (Kaynak: Osmanlı Kitabeleri Projesi,
haz. H. Aynur, K. Hayashi, H. Karateke,
yaptırılan dikkate değer bir yapıdır (res. 7). Yakûb Ağa’nın bu binayı yaptırdıktan mahfil-i hümâyûn ekletmiş olması, şüphesiz ha- http://www.ottomaninscriptions.com/, ID: 853; erişim
tarihi 23.10.2015).
en fazla bir buçuk yıl kadar sonra teamüllere aykırı bir şekilde (“hilâf-ı âde”) Kapı nedanla kurduğu bu yakın ilişkinin bir göstergesi
olarak görülebilir.
82 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 83
için sıradışıdır. Bir Bizans kilisesinden bozma olan Küçük Ayasofya’yı bir kenara
8 9
bırakacak olursak, bu, saray hadımlarının İstanbul’da sıfırdan yaptırdığı ilk kül-
liyedir. Merkezî bir kubbesi ve yarım kubbeleri olan, önünde beş gözlü bir revak
bulunan, cümle kapısı ile mihrabı mukarnas kavsaralı, sütun başlıkları ve minare
şerefesi mukarnaslı, mermer mihrabının çevresi İznik çinileriyle bezeli ve pencere
alınlıkları kaligrafik çinili Mehmed Ağa Camii de bir saray hadımının camii için
şaşırtıcı zenginlikte olmakla kalmaz, vezir camilerini hatırlatan baldakenli pla-
nıyla bânîsinin artan statüsünü vurgular (res. 8, 9).52
Ancak eseri yaptırıldığı bağlam içerisinde değerlendirdiğimizde, bütün bu
tercihler başka bir anlam kazanıyor. Mehmed Ağa’nın camiyi yaptırmaya başladığı
1584 yılında, ona hem çok yakın konumda hem de plan itibarıyla çok benzer iki
cami daha yapılmaya başlandı. Bunlar vezir Nişancı Mehmed Paşa’nın Karagüm-
rük’teki camii ile kendisi de saray ağalığından gelen vezir (ve 1585’te sadrazam)
Hadım Mesîh Paşa’nın Yenibahçe’deki camiiydi (res. 10, 11).53 Hassa mimarları her
üç camide de esasen aynı sekizgen baldakenli plan tipinin birer varyantını uygu-
lamıştır.54 Dolayısıyla, karşımızda yapım süreçleri birbirinden ayrı düşünüleme- 10 11
yecek üç yapıdan oluşan ortak bir proje var gibidir. Bu üç hâmînin birbirleriyle
tanışıklıklarının II. Selîm yıllarına uzandığını düşünürsek, belki de camilerin
plan itibarıyla Edirne’deki Selimiye Camii’ne bir gönderme olması tesadüf değil-
dir.55 İlginç bir nokta da, her üç camide de mimarî âdâb kurallarına yönelik bir
zorlamanın göze çarpmasıdır: Dârüssaâde ağasının camii vezirlere özgü bir cami
planına öykünürken, iki vezirin camileri de normalde selâtin camilerine mahsus
52
Necipoğlu, Sinan Çağı, 664-70.
53
Mesih Paşa Camii için bkz. a.g.e., 540-48. Nişancı Mehmed Paşa Camii için bkz. a.g.e., 548-56.
54
Her üç camide de görülen sekizgen baldaken ve çıkıntılı mihrap kombinasyonu daha önce
Edirne’deki Selimiye Camii ile Azapkapı’daki Sokollu Mehmed Paşa Camii’nde kullanılmıştır;
a.g.e., 22, resim 5.
55
Mehmed Ağa II. Selîm’in hizmetine onun şehzadelik döneminde girmiş ve 1566’da tahta çıkışıyla
birlikte İstanbul’a alınmıştı; ‘Alî b. ‘Abdurra’ūf el-Ḥabeşī, Rafā‘ilü’l-Ġubūş fī Feżā‘ilü’l-Ḥubūş, vr.
9b. O zaman Mesîh Ağa olan Mesîh Paşa da II. Selîm’in saltanatının ilk aylarında Hazinedarbaşı
olarak atandı ve padişahın 1574’te ölmesinden kısa bir süre önce Mısır Beylerbeyi olarak askerî-
idarî hiyerarşiye giriş yaptı; Selânikî, Tarih, I, 65; 162-63. Nişancı Mehmed Paşa ise Nişancılık 8. Mehmed Ağa Camii, 1584-85, Beyceğiz/Çarşamba semti (Kaynak: Yazarın fotoğrafı).
görevine yine II. Selîm döneminde, 1567’de getirildi; Nevʿîzâde ʿAtâʾî, Ḥadā’iḳü’l-Ḥaḳā’iḳ fī 9. Mehmed Ağa Camii kıble kapısı (Kaynak: Osmanlı Kitabeleri Projesi, haz. H. Aynur, K. Hayashi, H.
Tekmileti’ş-Şaḳā’īḳ (İstanbul, 1268 [1851]), 337. Dolayısıyla, her üç bânînin de kariyerlerinde Karateke, http://www.ottomaninscriptions.com/, ID: 1323; erişim tarihi 23.10.2015).
yükselmelerini sağlayan kilit atamaların II. Selîm döneminde gerçekleştiğini ve bu yıllarda 10. Nişancı Mehmed Paşa Camii, 1584-88/89, Karagümrük (Kaynak: Yazarın fotoğrafı).
yollarının saray çevresinde kesiştiğini söyleyebiliriz. 11. Mesih Paşa Camii, 1584-85, Yenibahçe (Kaynak: Osmanlı Kitabeleri Projesi, haz. H. Aynur, K. Hayashi,
H. Karateke, http://www.ottomaninscriptions.com/, ID: 1443; erişim tarihi 23.10.2015).
84 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 85
benzeri olan bir başka yapıyla, Koca Sinân Paşa’nın Divanyolu üzerinde yaptırdığı
13
86 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 87
çalıştığı bir dönemde,67 Gazanfer Ağa’nın ağzından sadrazam için yazılan sözler, gerek padişaha ve hanedan üyelerine yakınlıkları, gerekse çok geniş bir vakıflar
Kapı Ağası’nın da devrin bu güçlü kişisiyle bir himaye veya ittifak ilişkisi kurmaya ağına nezaret etmeleri sayesinde kavuştukları nüfuz ve iktidar olanakları, mimarî
çalıştığını düşündürmektedir.68 hâmîlikleri üzerindeki sınırlamaları bir ölçüde esnetebilmelerini mümkün kıldı.
Gazanfer Ağa’nın—müderrisin atanmasından iki buçuk yıl sonra—Bozdoğan Saray hadımlarının resmî ve geleneksel konumları ile reel siyasî güçleri arasındaki
Kemeri’nin yanında medrese ve türbe yapmak için izin alması da yine Sinân Paşa’nın makasın konjonktürel olarak açılıp kapanması, mimarî hâmîliklerinin erken mo-
üçüncü sadrazamlık dönemine rastlar. 1595’te paşa yine azledildiğinde, Kapı Ağa- dern dönemdeki seyrini belirleyen temel dinamik olmuş, Mehmed Ağa ve el-Hâc
sı’na bir “mektûb-ı meveddet” (dostluk/sevgi mektubu) göndererek ondan bir takım Beşîr Ağa gibi birkaç sıradışı ağanın diğerleri arasından sıyrılarak çok sayıda eser
meseleleri padişaha iletmesini rica etmişti.69 Dolayısıyla, Gazanfer Ağa medresesinin yaptırabilmeleri büyük bir ihtimalle ancak siyasî güçlerini seleflerine kıyasla ola-
1590’ların ilk yıllarına yayılan yapım süreci, aynı zamanda bu iki hâmî arasında – ğanüstü ölçüde arttırmaları sayesinde mümkün olabilmişti. Hadımların yüzlerce
muhtemelen 1593’te başlayan Osmanlı-Habsburg savaşı esnasında da devam eden– yıllık bânîlik serüveni içerisinde yaptırdığı her bir projenin kendi özel tarihsel bağ-
bir siyasî ittifak ilişkisinin oluştuğu döneme tekabül etmişe benziyor. Anlaşılan o ki, lamı incelendiğinde ise, bânînin yalnızca soyut anlamda “siyasî gücü”nün değil,
Sinân Paşa Gazanfer Ağa’nın bu külliyeyi yaptırmasına destek olmuş; ağa da medre- hanedan mensupları ve yönetici elitin başka üyeleriyle kurduğu—çıkara, dostluğa
se-türbe-sebil kombinasyonunu taklit ederek Sinân Paşa’yla arasındaki bağa mimarî veya sadakate dayalı—ilişkilerin de, mimarî yapının hem biçimine, yerine ve zama-
bir referansta bulunmuştu. Osmanlı saray hadımlarına ait türbelerin en anıtsalı nına, hem de bizatihi inşa edilebilmesine nasıl etki ettiğini görebilmemiz mümkün
olan, kesme taştan yapılmış, on ikigen biçimli ve kubbeli Gazanfer Ağa türbesinin olacaktır. Hadım ağalar siyasî güçlerini kurdukları ittifaklar ve kişisel bağlantılar
yapılabilmesi ancak bu mimarî referans sayesinde mümkün olabilmiştir. üzerinden devşirirken, üzerlerindeki âdâb kısıtlamalarını aşarak bu gücü görünür
Bu iki örnek—Mehmed Ağa’nın cami külliyesi ile Gazanfer Ağa’nın med- hâle getirebilmelerini de belki her zaman yine bu ittifaklara borçluydular.
rese külliyesi—genel olarak mimarî yapıların nasıl bir bağlam içerisinde tasarla-
nıp inşa edildiği sorusunun ne kadar kritik önemde olabileceğini ortaya koyuyor.
Özel olarak saray hadımları içinse, başka bânîlerle kurulan ittifak ilişkilerinin mi-
marî hâmîlik profiline nasıl etki edebileceği konusunda önemli bir ipucu sunuyor.
Hadım ağalar Osmanlı elit kültürünün bir parçası olarak vakıflar kurup mimarî
67
Cornell H. Fleischer, Bureaucrat and Intellectual in the Ottoman Empire: the Historian Mustafa Âli (1541-
1600) (Princeton: Princeton University Press, 1986), 137.
68
Örneğin: “Bendeye luṭf_ile dir idi oġul / Olmışuz bu luṭfına cān_ile ḳul / “Yerine geldi yine
iḥsānları / Ṭañ_mı olsam bende-i fermānları (…);” Gazanfer Ağa Medresesinin Küşâdı, 11a-b. Bu
metni ve Gazanfer Ağa Medresesi’nin kuruluş sürecini bir başka yayında daha ayrıntılı olarak
incelemeyi planlıyorum.
69
Selânikî, Tarih, II, 466.
88 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 89
Tablo: On beşinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıl ortalarına kadar istanbul ve civarında
6 Selmân [veya Dârüssaâde mescid (Receb 912/Kasım Üsküdar
mimarî eser yaptıran saray hadımı bânîler: bir ön tarama* Süleymân] Ağa Ağası (=Eski -Aralık 1506)
(ö. 914/1508) Saray Ağası?)
# isim unvan mimarî eser (inşa tarihi) yeri
90 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 91
14 Firûz Ağa Saray Ağası mescid/cami Beyoğlu, Firuzağa çeşme (kendi evinin sur içi: Eski Saray
veya Galata hamam (1550’ler?) önünde) yakınları
Sarayı Ağası?* çeşme, namazgâh sur içi: Edirnekapı
(musalla)
15 Cafer Ağa Kapı Ağası medrese (967/1559-60) sur içi: Ayasofya yakınları
(ö. 1557) çeşme (995/1586-87) Üsküdar
16 [Atik] Yakûb Kapı Ağası çifte hamam (1545 civarı) sur içi: Samatya 18 İbrâhîm Ağa Kapı Ağası mescid (988/1580-81) Kadıköy/Üsküdar
Ağa (ö. 1566) (1564/5-1566) çeşme sıbyan mektebi
mekteb Eyüp 19 Tavâşî Hasan ? cami Üsküdar, İnadiye
hamam, sebil (969/1561-62) Beyoğlu Ağa sıbyan mektebi
fener Fenerbahçe (995/1586-87)
mescid Harami Deresi 20 El-Hâc Mustafâ Hazinedarbaşı medrese sur içi: Sirkeci
Ağa (akağa) (sonra SA; çeşme (999/1590-91)
17 Hacı (veya Dârüssaâde sıbyan mektebi [üst kat] sur içi:
1592-6 arası
Habeşî) Ağası sebil [alt kat] (988/1580-81) Divanyolu, Hâce Rüstem
Dârüssaâde
Mehmed Ağa (1574/5-1591) medrese (990/1582-83) Mah.
Ağası)
(ö. 1591) çeşme
sebil (993/1585) sur içi: Irgadpazarı 21 Hüseyin Ağa Galata Sarayı Ağa Camii (1005/1596-97)* Beyoğlu
çeşme Ağası (sonra:
çeşme (989/1581-82) Üsküdar şeyhülharem)
cami (993/1585) sur içi: Çarşamba (Pazarı) çeşme? Tophane
dârülhadis / Beyceğiz
Tavâşî Hüseyin Nişancı Mehmed Bey sur içi
çifte hamam (994/1585-86)
Ağa (aynı kişi Mescidi’ne minber
zaviye
mi?) (1566-67’den sonra)
iki çeşme, türbe
* 1555-56’da Galata Sarayı Ağası olan Firûz Ağa bu kişi olabilir; bkz. Barkan, “İstanbul Saraylarına * Bu tarih farklı yayınlarda 1005, 1006, 1007 olarak değişik şekillerde hesaplanmıştır; doğrusu
Ait Muhasebe Defterleri,” 27. 1005 gibi görünüyor.
92 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 93
24 El-Hâc Mustafâ Dârüssaâde cami (1023/1614-15) Kemerburgaz 29 Malatyalı Kilârî (İç kiler tekke (1621’den önce?) sur içi: Ayasofya yanı
Ağa (ö. 1624) Ağası (1605-20; çeşme İsmâîl Ağa kethüdası/
ikinci defa 1624) (ö. 1635-36 ağası); Kapı
çeşme (1022/1613-14) sur içi: Efrâziyye Yokuşu veya 1639-40?) Ağası ve
Dârüssaâde
çeşme sur içi: Mahmud Paşa
Ağası (1621-3?)
sebil (1025/1616-17) Camii yakınları
mescid (1018/1609-10 Üsküdar
çeşme (1028/1618-19) Hasköy
veya 1045/1635-36?)
çifte hamam sur içi: Aksaray çifte hamam, tekke
türbe ve sebil (1033/1624) Eyüp çeşme (1026/1617)
Hâcegî Mescidi’ne minber sur içi: Fatih
30 Çuçu (el-Hâc, Dârüssaâde Harab Mescidi (1049/1640) Üsküdar
Akbıyık Mescidi’ne minber sur içi: Ahırkapı Çaço) İbrâhîm Ağası (1640)
(muhtemelen Tekneciler Mescidi’ni Eminönü, sur dışı Ağa
bu Mustafâ Ağa) yeniden yaptırdı, minber
koydu 31 Mehmed Ağa* Dârüssaâde sebil [altta] (1052/1642-43) Üsküdar, Bulgurlu Mescidi
(veya Mustafâ Ağası (?) mekteb [üstte] (1090/ yanı
25 Buhûrî Osmân Kapı Ağası cami (1021/1612-13) Kadıköy Ağa?) 1679-80)
Ağa (ö. 1612-13
veya önce) 32 Abdurrahmân Kapı Ağası Şekerpare Kadın’ın kendisi Eyüp
Ağa (sonra (Abdurr.) ve için yaptırdığı türbeyi
(muhtemelen Karaağaç Camii Sütlüce
Paşa, ö. 1652) Hazinedarbaşı satın aldılar (1058/1648)
bu Osmân Ağa)
ve Hasan Ağa (Hasan)
26 Mısırlı Osmân ? çeşme (1012/1603-04) Topkapı Sarayı, matbah
33 Bosnavî Kapı Ağası cami ?** Üsküdar, İbrahim Ağa
Ağa
(Boşnak) (1652-56) Çayırı
? çeşme [yeniden yaptırdı?] sur içi: Mahmud Paşa Ahmed Ağa
(1014/1605-06 veya 1031/ Medresesi karşısı (ö. 1656)
1621-22)
94 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 95
34 Alî Ağa* Musâhib namazgâh Üsküdar, Harab Mescidi 37 Lala Beşîr Ağa Hazinedar Kavak İskelesi Mescidi Üsküdar
Hazinedar çeşme (1064/1653-54) yakınları (ö. 1669-70) (1077/1666-67)
(aynı Alî Ağa Hazinedar cami Üsküdar, Dudullu köyü
38 Yakûb Ağa Saray Ağası çeşme Üsküdar, Atik Valide
mı?)
(ö. 1680) (1679-80 arası kütüphane(?) Camii yakınları
35 Muslı Ağa Dârüssaâde A. çeşme (1077/1666-67) sur içi: Sultanahmet Kapı Ağası) sıbyan mektebi
(ö. 1668) (1663-68) (1089/1678-79)
“Mustafâ Dârüssaâde sebil (1075/1664-65) sur içi: Mahmud Paşa 39 Mustafâ Ağa Edirne Sarayı çeşme (1092/1681-82) sur içi: Karagümrük
Ağa”** Ağası Camii avlusu Ağası
36 Abbâs Ağa Valide Sultan cami (1076/1665-66) Beşiktaş 40 Solak Nezîr Dârüssaâde Mercan Ağa Camii’ni sur içi (bkz. #1)
Ağası, sonra (mahfil-i hümâyûn; sarnıç) Ağa (ö. 1703-04) Ağası (1700-03) yeniden inşa etti
Dârüssaâde sıbyan mektebi (1114/1702-03)
Ağası (1668-71) çeşme (1080/1669-70)
çeşme (1114 /1702-03) Kasımpaşa
hamam (Küçükağa sur içi: Nöbethane
Hamamı), sıbyan mektebi, (Sirkeci) 41 Eyûb Ağa Hazinedar çeşme (1118/1706-07) Hasköy
darülkura, sebil, çeşme
42 Uzun Süleymân Dârüssaâde mescid Beşiktaş
çeşme (1080/1669-70) Üsküdar, Hayreddin mh.
Ağa (ö. 1715 Ağası sıbyan mektebi
çeşme (1080/1669-70) Üsküdar, İnadiye veya 1720-21) (1704-13) hamam
çeşme (1080/1669-70) sur içi: Cağaloğlu çeşme (1116/1704-05)
çifte hamam (1080/ sur içi: Laleli, Koska
43 Nezîr Ağa Eski Saray Ağası Sadrazam Ali Paşa Kasımpaşa
1669-70)
(ö. 1159/1746 Çeşmesi’ni tamir etti
çeşme
-47’den sonra) (1124/1712-13)
hamam sur içi: İsa Kapısı
sıbyan mektebi sur içi: Atik Ali Paşa semti 44 Alî Ağa Valide Sultan çeşme (1150/1737-38) sur içi: Kocamustafapaşa
çeşme Ağası
96 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 97
Takyeci Mescidi’ne minber Eyüp Ali Kethüda Camii Sarıyer
(vakfiye tarihi: 1142/1730) yakınında abdest
hamam (vakfiye: 1142/1730) sur içi(?): Yenikapı muslukları
sıbyan mektebi (ve sur içi(?): Kariye Unkapanı Camii’ni Unkapanı, sur dışı
imaret?) (vakfiye tarihi: yakınları tamir ettirdi
1142/1730) Sultan Bayezid Mescidi’ne Galata
Firuz Ağa Mescidi’ne sur içi (bkz. #2) minber
minber (vakfiye tarihi: İmam Hanı Mescidi’ne sur içi
1142/1730) minber
sıbyan mektebi Dudullu (bkz. #34) Fazlı Paşa Sarayı sur içi
(Hazinedar Ali Ağa’nın Mescidi’ne minber
camii yanında)
46 Ahmed Ağa Kapı Ağası Ayrılık Çeşmesi’ni Kadıköy (bkz. #22)
Eyüp Sultan Camii’ne iki Eyüp
yeniden yaptırdı
mahfil (1733 civarı)
(1154/1741-42)
çeşme (1145/1732-3) Fındıklı
çeşme (1154/1741-42) sur içi: Davutpaşa
dârülhadis, kütüphane, Eyüp
çeşme, mescid, sıbyan 47 Moralı (Maktûl) Hazinedar Kalenderhane Camii’ni sur içi
mektebi (1147/1734-35) Beşîr Ağa (1731/2-46); tamir ettirdi
çeşme (1150/1737-38) sur içi: Kocamustafapaşa Dârüssaâde (1160/1747-48)
Ağası medrese
sıbyan mektebi sur içi: Fatih, Sümbül
(1746-52)
çeşme (1150/1737-38) Efendi
(vakfiye tarihi: 1150/1737) sıbyan mektebi sur içi: Yedikule
çeşme (1150/1737-38) sur içi: Kocamustafapaşa Unkapanı Camii çatısına Unkapanı, sur dışı
(vakfiye tarihi: 1150/1737) Camii avlusunda kurşun döşetip mahfil-i
hümâyûn ekledi
çeşme (1151/1738-39) Eyüp
98 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü 99
Not: Saray hadımı olması mümkün, ancak kesin olmayan bânîler şunlardır:
• Has Oda Başı Behrûz Ağa, Şehremini’nde cami, sıbyan mektebi, hamam ve çeşme, 970
(1562-63); Aksaray’da hamam, 970/1562-63; Beykoz’da hamam ve çeşme.
• Has Oda Başı Ahmed Ağa, Üsküdar, Bandırmalı Tekkesi yakınında sıbyan mektebi,
1053 (1643-44).
• Firuz Ağa, Kırkçeşme’de bir mescid, tarihi bilinmiyor.
• Abbâs Ağa, Çapa ile Kocamustafapaşa semtleri arasında bir çeşme, 1032 (1622-23).
• Abbâs Ağa, Laleli’de bir sebil, 1059 (1649-50).
• Kilârî el-Hâc Ferhâd Ağa, Tophane-i Âmire yakınında bir sıbyan mektebi, tarihi
bilinmiyor.
• Kilârî Mehmed Ağa, Mimar Ayas’ın (ö. 892/1486-87) Fatih’te yaptırdığı Saraçhanebaşı
Mescidi’ne minber koydu; tarihi bilinmiyor.
• Musâhib-i şehriyârî Mehmed Ağa, Eyüp’te bir sıbyan mektebi, tarihi bilinmiyor; yine
aynı isimde bir bânîye ait Fındıklı’da bir çeşme.
• Musâhib-i şehriyârî Mesûd Ağa, Sarıyer’de bir çeşme, 1055 (1645-46).
• Üskübî Alî Ağa, Eminönü’ndeki Elvan Mescidi’ne minber, tarihi bilinmiyor. Bu kişi
1656-58 yıllarında Kapı Ağası olan Üsküplü Alî Ağa olabilir; bkz. Abdurrahman Abdi
Paşa, Vekâyi‘-nâme, 87, 118.
100 O S M A N L I M İ M A R L I K K Ü LT Ü R Ü