You are on page 1of 6

HUDAVENDiGAR CAMii

denilebilecek bir belge tesbit etmiş ve bu- di tarafından belirtilmektedir. Bölgede


nun ll. Murad'la ilgili olabileceğini ileri son araştırmayı yapan Filiz Yenişehirlioğ­
sürmüştür. Bu görüşe karşı çıkan Ayver- lu ise medresenin güneyde bir tepe üze-
di. belgedeki mimari bilgi ve ölçüleri de- rinde bulunup içinin toprakla dolu oldu-
ğerlendirerek bunların ipsala'daki cami- ğunu ve üst örtüsünden tonaziarın görü-
ye ait olduğunu ortaya koymuştur. Cema- lebildiğini belirtir. Külliyenin hazlresinde,
ziyelahir 895 (Mayıs 1490) tarihli belgeye medresenin müderrislerine ait olduğu
göre harimi 30 x 30 arşın ( 22.75 x 22,75 anlaşılan ve en eskisi XVIII. yüzyıla tarih-
m.) olup son cemaat yeriyle birlikte 30 x lenen birkaç mezar taşı bulunmaktadır.
30 m. ölçülerini bulan caminin beş altı ay Umurbey. Ekrem Hakkı Ayverdi, Çanak-
süren onarımına 48.000 akçeden fazla kale Vakıflar Müdürlüğü'ndeki Vakfiye ve
bir meblağ harcanmıştır. Sekiz ahşap ka- Tuzla Hudavendigar Camii - Ayvacık 1 Çanakkale Berat Kayıt Defteri'nden (s. 31 ), son yıl­
burgası bulunan kubbesi dört ahşap di- larda Umurbey olarak adlandırılan Çanak-
reğe oturuyordu. Bunlardan biri yenilen- kale Lapseki yolu üzerindeki Surgaz'da
miş . üçü onarılmıştır. Kürsü veya müez- (Çatalburgaz veya Lapseki Burgazı) bir Ga-
zin mahfili. camlı on iki penceresi , ahşap zi Hudavendigar Camii'nin bulunduğunu
kepenkleri , ağaç parmaklıkları. üç kapısı tesbit etmiştir. Esasında 12,35 x 11,40
yenilenmiş. ahşap mihrapla minber ta- ların camiyle medreseden ibaret küçük m . ölçülerinde ahşap direkli ve çatılı bir
mir edilmiş. 29 arşın (22 m.) boyundaki bir külliye olduğu, Ekrem Hakkı Ayverdi yapı olan cami son yıllarda ilaveler yapıla­
minare yeni baştan yapılmıştır. İpsala'­ tarafından Vakıflar defteri kayıtlarından rak genişletilmiştir. Yapıda Bizans veya
daki Hudavendigar Camii'nin 1490'da ya- ve yerinde yapılan araştırmalardan an- belki de Roma dönemine ait sütunlar kul-
pılan bu tamirinden büyük ölçülerde ah- laşılmıştır. Kapısının üstündeki Arapça lanıldığına göre yerinde veya yakınında
şap yapılı bir mabed olduğu anlaşılmak­ dört satırlık kitabesinde caminin 767 yılı­ böyle eski bir kalıntının bulunduğu tah-
tadır. Ancak sonraları bu binanın nasıl bir nın Şaban ayında (Nisan 1366) ı. Murad'ın min edilir. Ayverdi, minarenin kürsü kıs­
değişikliğe uğradığı ve arkasından da hiç- emriyle Emir Hacı b. Süleyman tarafın­ mının orüinal olduğunu ve tuğla-taş kar-
bir iz kalmayacak şekilde neden yok oldu- dan yaptırılmış olduğu bildirilir. Buna gö- ma teknikte yapıldığını yazar. Bu cami-
ğu bilinmemektedir. re yapı. 1. Murad'ın Osmanlı Beyliği'nin nin mimarisini tam olarak anlayabilmek
Keles. Uludağ ' ın güney tarafında Bur- başına geçtiği ilk yıllarda yapılmış olup için daha açık bilgilere ve eksiksiz bir pla-
sa- Tavşanlı yolu üzerindeki bu küçük yer- Osmanlı dönemi Türk mimarisinin ilk nına ihtiyaç vardır. Caminin, önündeki çu-
leşme yerinde bulunan Hudavendigar Ca- eserlerinden dir. Kare planlı olan cami dış­ kurca bir yerde olan şadırvanı aynı za-
mii yakın tarihlerde geçirdiği bir yangın­ tan 12,22 x 13.90m. ölçülerindedir (içe- manda on iki lülesinden su fışkıran bir
dan sonra yeniden yapılmıştır. Bir sanat ride 11,90 x 11,95 m.). Bu oldukça büyük çeşmesi olup bulunduğu yere altı basa-
değeri olmayan günümüzdeki cami kare- harim mekanı . geçişi pandantiflerle sağ­ mak merdivenle inilmektedir.
ye yakın ölçülerde (ı 5,50 x 16,50 m.) üs- lanmış üstü kiremit kaplı kasnaksız bir BİBLİYOGRAFYA :
tü kiremit örtülü. ahşap çatılı ve tavan- kubbe ile örtülmüştür. Bu durum, Türk Evliya Çelebi, Seyahatname, lll, 430; Osman
lıdır. Minaresi XIX. yüzyıl yapısı görünü- mimarisinin oldukça erken bir dönem- Nuri Peremeci, Edirne Tarihi, istanbul 1940, s.
mündedir. Ewelce caminin yanında ev- de bile kubbeye verdiği önemi gösterir. 53; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livası, s. 121
(Edirne). 220-222 (ipsala); Rifat Osman, Edirne
kafından olan han da bütünüyle yıktırıl­ Kubbe, köşelerde zeminden başlayan ve
Sarayı (nşr. A. Süheyl Ünver) , Ankara 1957, s.
mıştır. Hamarnı ise ibadet yerinin az öte- duvar yüzeylerinde belirgin olan dört 26; Ayverdi, Osmanlı Mi 'marisi /, s. 293-294
sinde bulunmaktadır. Bu da çok ufak öl- büyük yuvarlak kemerle taşınmakta­ (Edirne). 307-308 (ipsala). 342-343 (Ke les).
çülerde basit bir yapı olup kare şeklinde dır. Ana mekanın önünde S m . kadar de- 355-358 (Tuzla). 358-359 (Umurbey); Semavi
ve daha önce kubbeli iken şimdi çatı ile Eyice, "Bizans Devrinde Edirne ve Bu Devre Ait
rinlikte üç bölümlü bir son cemaat yeri
Eserler", Edirne : Edirne'nin 600. Fetih Yıldö­
örtülü bir ılıklıkla buna açılan kubbeli iki vardır. Vaktiyle açıklıkları örülerek kapa-
nümü Armağan Kitabı, Ankara 1965, s. 69-71,
halvet hücresinden ibarettir. tılan son cemaat yeri 1968 yılındaki res- rs. 8, 9; a.mlf.. "Ayasofya'lar", Ayaso{ya Mü-
Tuzla. Ayvacık'a bağlı 1\.ızla (eski adı Kı­ torasyon da eski haline dönüştürülmüş, zesi Yıllığı, Xl, istanbul 1990, s. 1-17; Filiz Veni-
zılca Tuzla) köyünde de Murad Hudaven- harim duvarındaki kiriş izine dayanıla­ şehirlioğlu, "Tuzla'da Hüdavendigar Camii" ,
Rölöve ve Restorasyon Dergisi, sy. 6, Ankara
digar adına vakıf eserler mevcuttur. Bun- rak üzeri ahşap tavanit bir çatı ile örtül-
1987, s. 5-14. I:A;l
müştür. Sol taraftaki minarenin kare bi- 1!1!1 SEMAvi EYicE
çiminde kaidesi ve prizmatik üçgenlerden
oluşan gövdeye geçiş bölümü orijinaldir. 1
Kesme taştan silindirik gövdeli minare
HUDAVENDİGAA KÜLLİYESİ 1

1968 yılındaki restorasyonda ilave edil- Bursa'da


miştir. Ayverdi tarafından yayımlanan bir L Murad Hudavendigar tarafından
yaptınlan külliye.
fotoğrafta ise eski minarenin tuğla göv- L _j
deli olduğu görülmektedir (Osmanlı Mi'-
marisi I, s. 357, rs. 592). Caminin batısında Şehrin dışında ovaya hakim Çekirge
bulunurken ortadan kalkmış olan med- semtinde inşa ettirilen külliye cami, med-
Tuzla
resenin bir dershane ile on kadar hücre- rese. zaviye ve türbeden ibarettir. Bulun-
Hudavendlgar
camii'nin den meydana geldiği ve üstünün ahşap duğu yerden dolayı bu esere bazı kaynak-
planı çatı ile örtülü olduğu Ekrem Hakkı Ayver- larda Çekirge imareti ve etrafında şifalı

290
HUDAVENDiGAR KÜLLiYESi

suların çıkması sebebiyle Kaplıca imareti şunlarının yenilenmesi için 59.1 00 akçe te Bursa'ya ilk geldiği zaman Hudavendi-
de denilmiştir. Çevresinde kurulan kaplı­ ayrılmış, 1045 Cemaziyelahirinde (Kasım gar Camii'ni çeşitli renklerde boyanmış
catarla birlikte burada bir yerleşim yeri 1635) tabhane ile sıbyan mektebinin kur- ve badanalanmış bir halde bulmuş, fakat
oluşmuştur. Çekirge semti 19SO'lerden şun ve kiremit örtüleri için 125.241 akçe- 1838'de tekrar ziyaret ettiğinde caminin
itibaren büyümüş ve esas şehirle birleş­ lik bir keşif yapılmıştır (Bursa kadı sici lle- içinin ve dışının "acımas ızca " beyaz bada-
tiğinden Bursa'nın bir mahallesi durumu- rindeki belgeler için bk. Ayve rdi, s. 234). na ile kaplanmış olduğunu görmüştür.
na gelmiştir. Dolayısıyla külliye de yoğun Bursa'dan XVI. yüzyıldan itibaren ge- Bursa'da 1836 yılında bir süre kalan Miss
bir yerleşim yerinin içinde kalmıştır. Hu- çen seyyahlar Hudavendigar Camii'nden Julia Pardoe Hudavendigar Camii'nin esa-
davendigar Külliyesi'nin bir asır önce bile bahsetmişlerdir. Alman elçisi David Ung- sında bir manastır olduğunu söyler. Bu
Bursa'nın ne kadar dışında olduğunu gös- nad ile 1573'te istanbul'a gelen din ada- ingiliz'in iddiasına göre üst kattaki me-
teren bir resim, Mary Walker adlı ingiliz'in mı Stephan Gerlach 1576 Ekiminde ziya- kanlar keşiş hücreleriyle manastırın ye-
1880-1890 yılları arasında taş basması ret ettiği Bursa'da bu camiyi görmüştür. mekhanesidir. II. Mahmud'un emriyle
olarak yayımlanan albümünde görüle- Ancak 1674'te basılabilen hatıratında bu Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'yi kuran Avus-
bilir. eseri, "Bir Rum tarafından ve Bizans üs- turyalı Bemard da 1840yıllarının Bursa'-

Külliyenin banisi olan ı. Murad, Neşrl'­ IQbunda yapılmış. üst katında bir dehliz sını anlatırken Hudavendigar Camii'nin
nin bildirdiğine göre Bursa Hisarı'nda ve ve mermer sütunlar olan sevimli bir ya- değişik mimarisiyle diğerlerinden ayrıldı­
buradaki Saraykapısı karşısında ayrıca bir pı" cümlesiyle tarif eder. Bir müddet son- ğına ve söylentiye göre bir Fren k' in eseri
cami yaptırmıştır. Hükümdarıo Kosova ra istanbul'a gelen Reinhold Lubenau da olduğuna işaret eder.
sahrasında 1389'da şehid edilmesinden Hudavendigar Camii'ni ziyaret etmiş ve H. Wilde gibi bazı yabancıların kaynak
dolayı bu cami Şehadet Camii olarak anıl­ ondan kısaca bahsetmiştir. Ona göre ev- gösterdikleri, Bursa'nın resimli rehberi
mıştır. Çekirge'deki külliye ise bir ibadet velce hıristiyanlar tarafından yapılmış gü- mahiyetinde olan ve 1900 yıllarına doğru
yeri görevinin dışında başka fonksiyonla- zel bir sarayken birçok koridoru, güzel basılan al b üm ciddi bir kaynak olarak kul-
ra sahip olarak düşünülmüş ve o yıllarda mekanları bulunan bu yüksek bina daha lanılamaz. Burada Hudavendigar Camii'-
şehre uzak yer seçiminde de bu düşünce sonra camiye dönüştürülmüştür. A. Gab- nin bir Bizanslı ustanın eseri olarak göste-
hakim olmuştur. riel'in de işaret ettiği gibi bu iddia Rum- rilmesi bir esasa dayanmamaktadır. Aynı
Hudavendigar Külliyesi'nin yapım tari- lar tarafından uydurularak hıristiyanlar­ iddia, DüyQn-ı UmOmiyye adına Anadolu
hini açık olarak veren kitabesi yoktur, fa- ca yayılmıştır. Aynı Alman yazarı, bu ca- vilayetlerinin durumunu inceleyen Vital
kat günümüze kadar gelen bir vakfiye su- mide görülen taşa işlenmiş bir doğan ku- Cuinet tarafından da ileri sürülmüştür.
şuyla ilgili bir efsane de nakleder. Ona göre 1. Murad camiyi Bizanslı usta
reti bilinmektedir. Ayrıca çeşitli kaynak-
lar, Biga'nın fethiyle Sırp Sındığı zaferinin Evliya Çelebi Bursa'dan bahsederken Christodoulos'a (!) inşa ettirmiştir. An-
arkasından 1. Murad'ın oğullarını sünnet Hudavendigar Külliyesi üzerinde de dur- cak Cuinet, yapının aslında camiye çevril-
ettirip kendi adına Bursa'da imaret ve maktadır. Ancak o da yabancı seyyahlar miş eski bir Bizans kilisesi olmasının da-
imaret üstünde medrese yaptırdığını bil- gibi bu cami için. "Thrz-ı binası hiçbir ca- ha inandırıcı olduğunu ve binanın bütünü
dirir. Bu hususlar dikkate alınarak külli- miye benzemez, gayet musannadır" de- gibi en ufak ayrıntılarının da hıristiyan sa-
yenin yapımına 766'dan (1364-65) az son- dikten sonra, "Aşağısı ibadethane, fevka- natının özelliklerini taşıdığını söyler; mi-
ra başlanmış olduğu söylenebilir. Ancak nlsi dairen madar medrese hücreleridir; narenin de esasında çan kulesi olduğunu
vakfiye 802'de (1400) çıkarılmış bir suret- herkes savmaasında imama iktida edip ileri sürer. Bu söylentileri camideki hiz-
tir ( BA, MAD, nr. 162/5). Ekrem Hakkı Ay- ibadet ederler; görrneğe muhtaç vacibü's- metiiierin ortaya çıkardıkları veya en azın­
verdi'nin tesbitine göre vakfiyenin aslı seyr bir cami-i zlbadır" sözleriyle bu eseri dan yayılmasına yardımcı oldukları yine
787 Cemaziyelahirinde (Temmuz 1385) över. Arkasından da daha önce Lubenau Cuinet'den öğrenilmektedir. Bunların an-
düzenlenmiştir. Buna göre Hudavendi- tarafından anlatılan ve güya Murad Hu- lattığına göre üst kattaki hücrelerin ço-
gar Külliyesi'nin 1367-1385 yılları arasın­ davendigar'a itaat etmediği için taşa dö- ğunun boş durmasının sebebi, buraya
da yapılmış olduğunu kabul etmek gere- nüştürülen doğan kuşu efsanesini nakle- yerleşen medrese öğrencilerinin hücrele-
kir. Yine Ayverdi tarafından, bu vaktiye- der. Aynı efsane. XIX. yüzyıl başlarında rin eski sahipleri olan keşişlerin ruhları
nin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Hammer'in ve yüzyılın sonlarında Vital tarafından rahatsız edilmesi ve karanlık
Türkçe'ye çevrildiği ve kitap halinde ya- Cuinet'nin eserlerinde tekrarlanır. Ham- dehlizlerde kovalanması, hatta birçoğu­
zılmış bir nüshasının istanbul Üniversite- mer, 1804 yılında yaptığı Bursa ve iznik nun aşağıya atılarak sakatlanmasına se-
si Kütüphanesi'nde (TY, nr. 6225) bulun- gezisi sırasında Hudavendigar Camii'ni bebiyet verilmesidir.
duğu belirtilmektedir. Bu vakfiye ve eki de ziyaret etmiş. ruhaniyet ve öğretimin Hudavendigar Medresesi Osmanlı ta-
Bursa ve çevresindeki pek çok köyün, ara- tek bina içinde birleştirilmiş olduğunu rihi içinde önemli bir öğretim müessesi
zinin, Mudanya Kalesi'nin, şehrin içinde vurgulamıştır. Hammer de bu değişik gö- olarak görev yapmış, XVI. yüzyıl başların­
iki hamamla dükkanların, çevredeki köy- rünüşlü yapının herhalde bir Frenk mima-
da "otuzlu" iken 1062'de (1652) "altmış­
lerde bağların ve Kurşunlu'nun külliyenin rın eseri olduğunu bildirir. lığa" kadar yükselmiştir. Müderrisleri arac
evkafından olduğunu ortaya koymakta- Fransız mimar ve araştırmacısı Charles sında Molla Güranl, Zenbilli Ali Efendi,
dır. Texier, XIX. yüzyılın ilk yarısı içinde Bur- Tacizade Cafer Çelebi gibi ünlü kişilerin
Külliye 926'da (1520) 19.220 akçe har- sa'ya geldiğinde Hudavendigar Camii'nin adiarına rastlanan bu medresede Cahit
canarak tamir edilmiş, S Zilhicce 970'te planı ile Türk mimarisinde ba.şka bir ben- Baltacı'nın tesbitine göre XVI. yüzyıl so-
(26 Temmuz1563) başka camilerle birlik- zeri olmayan cephesinin resimlerini çiz- nuna kadar otuz yedi müderris ders ver-
te tamiri için ödenek çıkarılmış, 102S'te miş ve bunların gravürlerini Anadolu hak- miştir. Fakat daha sonra bu müessese-
( 1616) külliyenin çeşitli yapılarının kur- kındaki eserlerinde yayımlamıştır. 1833'- nin önemini kaybettiği ve unutulduğu an-

291
HUDAVENDiGAR KÜLLiYESi

laşılmaktadır. XIX. yüzyılda bazı yabancı m inin bulunduğu bir örnek olarak istan-
seyyahlar medresenin bütünüyle metrfık bul'da Saraçhanebaşı ' nda Dülgerzade Ca-
durumda bulunduğunu kaydeder. mii akla gelir. Ancak bu eserin ibadet ye-
Bursa'da eski eserlerde çok büyük tah- riyle medresenin üst üste olmasından
ribat yapan. hatta birçoğunun yıkılması­ başka Hudavendigar Camii ile benzerliği

na yol açan 18SS zelzelesi Hudavendigar yoktur.


Külliyesi'nin başta camii olmak üzere ek Dışarıdan birkaç basamak merdivenle
binalarında da izler bırakmış olmalıdır. çıkılan son cemaat yeri iki katlı bir cephe .
Cami ll. Abdülhamid döneminde tamir mimarisinin alt kesimi olup beş bölüm-
edilmiş ve bu arada her tarafı beyaz renk- lüdür. Kalın ağır payelerle taşınan kemer-
te badanalanmıştır. Bu tamire işaret eden lerden yalnız ortadaki etrafı mermer sö-
18 Cemaziyelahir 1322 (30 Ağustos 1904) veli bir kapı girişine sahiptir. İki yandaki-
tarihli dört satırlık ta'lik hatlı bir levha ler dışa açık olup korkuluklarla ayrılmış­
cümle kapısının üstüne konulmuştur. tır. Son cemaat yerinin üstü ku b be ile ör-

Sanat tarihçileri uzun süre. Texier'nin tülü olmakla beraber üstte bir galeri oldu-
hatalı ve eksik rölövelerine dayanarak Hu- ğundan bu kubbeler dıştan görünmez.

davendigar Camii'ne yayınlarında yer ver- Son cemaat yerinden ha rime geçit veren Hudavendigar Camii ve Medresesi - Bursa
m işlerdir. Dresden Teknik Üniversitesi'n- cümle kapısı sivri kemer altında dikdört-
den Cornelius Gurlitt'in görevlendirdiği gen açıklıklıdır. Kapı söveleri ve lentosu
öğrencilerden H. Wilde'in. Bursa ' nın Os- ile ahşap kanatlar 1904'lerde yapılmıştır.
manlı-Türk mimari eserlerine dair bir Alt katı teşkil eden esas ibadet yeri bir
doktora tezi yaparak bunu 1909 yılında tabhaneli cami. yani Osmanlı Devleti'nin
kitap olarak yayımlamasından sonra Hu- ilk dönemlerinde çok yaygın olan ahi teş­ nın iki yanına altı oda yerleştirilmiştir. Or-
davendigar Camii ilim alemince daha iyi kilatıyla ilgili. sonraki tekkelerin esasını ta Asya döneminden beri gelen Türk ya-
tanınmıştır. Ancak Wilde de bu yapının teşkil eden bir zaviyeli camidir. Yolcular pı geleneğinin bir hatırası olarak da dört
aslında bir kilise olduğu düşüncesinden tabhane odalarında misafir ediliyordu. Ya- eyvan şeması uygulanmıştır. Yalnız giriş­
sıyrılamamıştır. Çizdiği plan ve kesitler bancı yazarların "ters T tipi , Bursa tipi teki eyvan çok küçük tutularak basit bir
ise Texier'ninkinden daha iyi olmakla be- camiler" . yerli sanat tarihçilerinin "yan dehliz halini alırken karşısındaki eyvan
raber yine kusursuz değildir. Hudavendi- mekanlı, çok fonksiyonlu, kanatlı camiler" 12,60 metreyi bulan derinliği ve 9,70 met-
gar Külliyesi'nin daha iyi ve hassas rölö- gibi adlandırmalarının hepsi temelsizdir. relik genişliğiyle çok büyümüştür. Burası
veleri 1935 -1 940 yılları arasında Sed at Bu düzene sahip dini binaların ilk giriş esas namaz yeri olup kıble yönünde dışa­
Çetintaş tarafından çizilmiş. bunun arka- mekanları üstü kubbe ile örtülü bir ka- rıya taşkın bir yuva içinde mihrap bulu-
sından A. Gabriel de eserin rölövelerini palı avlu olarak düşünülmüş , bunun için nur. Bu yer ayrıca dışarıya beş cepheli bir
hazırlatmıştır. Daha sonra Ekrem Hakkı de kubbenin tepesine bir aydınlık feneri. çıkıntı halinde aksetmiştir ki bazı kilise-
Ayverdi Hudavendigar Külliyesi'ne büyük ortaya da bir şadırvan konulmuştur. Bu lerin apsislerini hatırlatır. Tabhane hüc-
eserinde yer vermiştir. ilk mekandan bir iki basamakla çıkılan relerinin arasında kalan yan eyvanlar ise
Cami ve Medrese. Hudavendigar Külli- ikinci mekan esas namaz yeridir. Birinci- gerçek hüviyetlerindedir. Sebah -Joailler
yesi'nin en önemli parçası camidir. Kesme siyle bunun arasındaki zemin farkında pa- fotoğrafhanesi tarafından yıllar önce çe-
taş ve tuğladan muntazam diziler halin- b uç koyma nişleri yapılmıştır. Genellikle kilen bir fotoğrafta ortada mermer ta-
de karma teknikteyapılmış olup bazı yer- kitabelerinde, vakfiyelerinde veya halk banlı bir şadırvan kalıntısı görülür (Ayver-
lerinde Bizansyapılarından toplanmış arasındaki adlandırmalarda "imaret" ola- di, rs. 356) . Ancak resmin aslı elde edilme-
devşirme malzeme de kullanılmıştır. Alı­ rak belirtilen bu vakıf binaların iki yanın­ dikçe gerçekten buraya ait olup olmadığı
şılmamış düzeni ve dış mimarisiyle şaşır­ da, içlerinde ocakları bulunan ve dışarısı hususunda kesin bir şey söylemek müm-
tıcı bir karakteri olan bu ibadet yeri, Türk ile bağlantılı olup ya l nız kapalı avlu duru- kün değildir. Wilde de bu şadırvanı gör-
sanatında benzeri olmayan bir anlayışla mundaki ilk mekana geçit veren küçük müş ve planında işaretlemiş. ayrıca kita-
iki katlı olarak yapılmıştır; alt katı cami. odalar vardır. Hudavendigar Camii de bu bında buna birkaç satır ayırmıştır (Brus-
üst katı medresedir. Osmanlı dönemi mi- türden bir yapıdır. Kapalı avlu olan ve mih- sa, s. ı 7, rs. 6). Bugün burada mermer
marisinde altında medrese, üstünde ca- rabın bulunduğu kubbeli namaz mekanı- hazneli bir şadırvan mevcuttur. Bu tür-
den vakıf tesisler, XVI. yüzyılın ortaların­
dan itibaren esas görevlerini kaybederek
mahalle camii durumuna girdiklerinde
namaz alanında yer kazanmak için bu ka-
palı avlu ile yan eyvanlar, hatta araların­
daki duvarların boşaltılması suretiyle tab-
hane odaları cami rnekanına katılmıştır.
Hudavendigar Camii'nde tabhaneler ka-
Hudavendigar palı mekanlar olarak kalmıştır.
Camii'nin
Girişin iki yanındaki kapılardan taş
cümle kapısı
üzerindeki merdivenlerle yukarı kattaki medreseye
kitabe çıkılır. Ustalıklı biçimde duvar kalınlığı için-

292
HUDAVENDiGAR KÜLLiYESi

de açılmış bu çifte merdivenler. alttaki mi ile bir medresenin ilk ve son olarak üst ile yine klasik medresenin tek kitle için-
giriş dehlizinin üstünde bulunan tonozlu üste yapılması ile alışılmamış bir uygula- de birleşimi yalnız burada görülen bir ye-
bir mekana açılır. Buradan son cemaat ma sonunda ortaya konulmuştur. Alt kat- niliktir. Türk yapı sanatında çok seyrek ola-
yerinin üstündeki beş bölümlü galeriye taki tabhaneli cami şemasına ise iznik'- rak iki katlı medreselere rastlanırsa da
çıkılır. Bölümlerden iki yanda olanlar ay- teki Nilüfer Hatun imareti'nde de kubbeli böyle cami ile bütünleşen başka bir ör-
nalı tonozlar. ortadaki üçü ise bir sakıfla kapalı avlu ve dikdörtgen namaz mekanı nek bilinmez. Bu birleşmenin sonucu ola-
gizlenen kubbelerle örtülüdür. Bu galeri, birleşimiyle karşılaşılır. Fakat iki ayrı bina- rak Hudavendigar Camii'nde başlı başına
ortalarında bir sütunla ayrılmış sivri ke- nın tek kitle içinde kaynaştırılması ilk ve yeni bir dış mimari uygulama gereği du-
merli beş açıklıkla avaya bakan harikula- son defa burada denenmiştir. Mükem- yulmuş ve bunun için de avaya bakan gi-
de bir manzaraya sahiptir. Payelerin ara- mel bir usta olduğu anlaşılan mimarın riş cephesi tasarlanmıştır. Alt kısmı bir
larında bulunan birer sütun her kemeri buna niçin gerek gördüğünü anlamak silme hizasına kadar kesme taştan olan
ikiye ayırır. Aynı sistem galerinin yan cep- zordur. Ancak bunda farklı bir dış cephe bu cephe. ilk katın bitimindeki silmeye
helerindeki büyük kemerlerde de görü- yapma isteğinin payı olduğu düşünüle­ kadar tek sıra kesme taş ve arada tuğla
lür. Merdivenlerin başındaki hal bir kori- bilir. hatıllarla devam eder. Son cemaat yeri
dara açılır. Bu hal. 3,15-3,50 m. kadar Binanın sütunlarında . bunların başlık­ kesme taştan kalın payelerle ayrılan iç içe
genişlikte" U" harfi biçiminde binanın or- larında ve kaidelerinde. bazı frizlerde Bi- çifte sivri kemerli beş açıklıkla dışa bağ­
tasındaki iki mekanı yukarıdan sar ar. iba- zans sanatına ait devşirme parçalar kul- lantılıdır. Ortadaki üç kemerin üstünde
det mekanı olan büyük eyvanı n etrafında lanılmıştır. Cephelerde görülen bazı süs- çok küçük birer pencere bulunur.
yaklaşık SO cm. genişliğinde çok dar deh- leme unsurları, pencere alınlıklarındaki Taştan bir silme ile ayrılan üst kat. ay-
lizler halinde devam ederek mihrabın bu- çift renkli geometrik desenli d olgular. sa- nı karma teknikte taş ve tuğladan yapıl­
lunduğu çıkintının içindeki kubbeli küçük çak çizgisinde sıralanan küçük kemerli mış olup alttaki kemer sistemini yukarı­
mekanda son bulur. Buradaki bir açıklık­ konsol dizileri Türk sanatına yabancı un- ya aksettirir. Fakat burada tuğladan kla-
tan namaz mekanı görülebilir. Koridorlar- surlardır. Beş cepheli olarak bir apsis bi- sik sivri kemerierin içindeki boşlukların
dan iki yanda olanlar da ortadaki kubbeli çiminde dışarıya taşan mihrap yuvası da her biri bir sütunun ayırdığı ikiz kemer-
mekana ikişer pencere ile açılır. istanbul'da m. yüzyıla ait Çinili Köşk'te. Iere bölünmüştür. Böylece cephe hem
Yan koridorların arkalarında 2.50-2,70- Fatih Külliyesi'nin darüşşifasının mesci- renkli hem de mimari bakımdan hareket-
3,00 x 3,36 ve 2,60-2,70-2,90 x 3,50 m. dinde (sonraları Demirciler Mescidi), Şeyh li bir görünüm kazanmıştır. Bazı kısım­
ölçülerinde. her birinin dışarıdan ışık alan Vefa Camii'nde ve Davud Paşa Camii'nde larda Bizans yapı tekniğini hatırlatan ay-
bir penceresi olan. altışardan toplam on de görülmekle beraber Türk mimarisine rıntıların bulunması ise herhalde burada
iki medrese hücresi sıralanır. Medrese ka- mahsus bir özellik değildir. Bütün bu hu- yerli hıristiyan işçilerin çalışmış olmasın­
tına çıkışı sağlayan merdivenlerin iki ya- suslar dikkate alındığında Hudavendigar dan dolayıdır. istanbul'da Süleymaniye
nında ise diğerlerinden daha büyük ve ön- Camii'nin yapımında yabancı bir elin var- Külliyesi'nin inşaat defterlerinde de gö-
lerinde birer hal bulunan ikişerden dört lığı belli olmaktadır. Buna göre binanın rüldüğü gibi vakıf inşaatlarında hıristiyan
hücre vardır. Bunların tab hane! ere neza- yapımında yabancı asıllı bir mimar rol al- el emeğinden kaçınılmıyordu . 1955 -1956
ret eden şeyhlere veya medresenin mü- mıştır. Wilde gibi bazıları bunu Bizanslı istimtaklerinde yıktırılan Yenibahçe'de At-
derrislerine ayrılmış olduğuna ihtimal ve- olarak kabul ederler. Gabriel gibileri ise tar Halil Mescidi önündeki iki yüzlü çeş­
rilebilir. Bu medresenin en azından XIX. Güney Anadalulu veya Kıbrıslı bir hıristi­ me de caminin inşasında çalışan bir hıris­
yüzyıl başlarından itibaren kullanılmadı­ yan olması ihtimali üzerinde dururlar; tiyan tarafından yapılmıştı. Gotik sanatın
ğı ve birtakım evsiz kimselere sığınak ol- hatta daha da ileriye giderek Batı'nın go- son döneminde Kuzey italya'daki bazı sa-
duğu anlaşılmaktadır. tik mimarisiyle ilişkiler kurmak isterler. rayların cepheleriyle benzerlik bulundu-
Binanın sol tarafında
yükselen minare. Bunun sebebi, cami ve medrese birleşi­ ğu bellidir. XIV. yüzyılda yapıldığı bilinen
bazı yabancıların yazdığı gibi eski bir çan minin Türk mimarisinde başka bir ben- Bizans kiliselerinde de böyle cephelerle
kulesiyle ilgisi ve benzerliği olmayıp Bur- zeri görülmeyen uygulanışıdır. karşılaşılır. Batı Yunanistan'da Epiros'ta
sa'da korkunç tahribat yapan 1855 zelze- Hudavendigar Camii tabhaneli camiie- Arta (Türk döneminde Narda) şehrindeki
lesini atiatmış orüinal bir yapıdır. Kesme rin ilklerinden olup klasik tabhaneli cami Paregoritissa Kilisesi yüksek ve katlı cep-
taş üzerinde yükselen tuğla gövde üst kıs­
mında yine tuğladan süstemelere sahip-
tir. Şerefe çıkmaları ise geniş alveollü beş
sıra tuğla mukarnaslarla sağlanmıştır.
Zaman içinde herhalde değişmiş olan şe­
refe korkuluğu düz levhalardan ibarettir.
Tuğla peteği tamamlayan kubbecik biçi-
mindeki külah XIX. yüzyıl işidir. Mukar-
naslı kavsarası olan mihrap 1904 yılında
yapılan tamirde renkli boyalarta ve yaldız­
la boyanmış. bu arada minberi de yeni-
lenmiştir. Bursa
Hudavendigar
Yüzyıllardırbir manastır ve Bizans kili-
Camii'nin
sesi olarak görülmek istenen Hudavendi- içinden
gar Camii ve Medresesi, bir tabhaneli ca- bir görünüş

293
HUDAVENDiGAR KÜLLiYESi

hesiyle Hudavendigik Camii'ne benzer. mayıp eski temeller üzerine oturtulmuş­ 17113281. s. 1047- ı 051). bazıları Mısı r'dan
Makedonya'da Ohri'de yine aynı yüzyılda tur. Ayverdi bu yenilemenin tarihi husu- Memlük Sultanı Berkuk tarafından gön-
Ayasofya'ya ilave edilen dış narteks bölü- sunda bir şey yazmaz. Bursa'da çok bü- derilmiş eşyanın listesini vermiştir.
mü qe benzer bir mimari karakterdedir. yük tahribat yapan 1855 zelzelesinde Os- S ıbya n Mektebi. Kayıtlarda muallim-
istanbul'da Vefa semtinde, eski bir kili- man ve Orhan gazilerin türbeleri tama- hane olarak geçen sıbyan mektebinin tam
seden dönüştürüfen Molla Gürani Camii'- men yıkılarak bir süre sonra aynı temel- yeri kesin olarak tesbit edilememekle be-
nin de yine XIV. yüzyılda eklenen dış nar- ler üstüne bugün görülen binaların inşa raber birkaç defa tamir edildiği belgeler-
teksi, tek kat üzerine yapılmış olmakla edildiği bilindiğine göre Hudavendigar den anlaşılan mektebin kubbeli bir yapı
beraber aynı mimari anlayışa ve estetik Türbesi de bu tarihte bir değişikliğe uğ­ olduğu bilinmektedir. Son tamiri 1261'-
eğilime sahiptir. Galata'da Cenova haki- ramış olmalıdır. Esasen Wilde de Huda- de (1845) olan bu bina belki de 1855 zel-
miyetinin bulunduğu yıllarda XIV. yüzyıl vendigar Türbesi'nin temeline kadar yı­ zelesinde yıkılmış ve türbenin hizasında
içinde yapılan Palazzo Comunale, eski kı ldığın ı bildirir (Brussa, s. 61 ). Halbuki 1320 ( 1902) yılında yeni bir bina yapıl­
Voyvoda ( ş imdi Bankalar) caddesi geniş­ Gabriel, açılan sıvaların altında aynen ca- mıştır.
letilirken yıktınlineaya kadar bu karakter- mi deki gibi taş ve tuğla karma teknikte
Aşhane- İ maret. Caminin kıble yönün-
de çok katlı bir cepheye sahipti. Bu örnek- duvarların görüldüğünü yazmaktadır
de arka tarafında büyükçe bir bina var-
ler, XIV. yüzyıl içinde aynı sanat zevkinin (Une capitale turque Brousse, s. 62) . Or-
dır. Ayverdi bunu tabhane-zaviye olarak
Batı'dan Doğu'ya tesirini gösterdiğini ve tada sekiz mermer sütun kare bir bölü- kabul eder. Fakat tabhane hücreleri ca-
değişik çevrelerde uygulandığını ortaya mü sınırlar. Bu sütunlar camide olduğu
mi içinde olduğuna göre burası külliye-
koyar. Bursa'daki Hudavendigar Camii ile gibi eski Bizans yapılarından devşirilmiş nin yiyecek ihtiyacını karşılayan aşhane­
medresesi de bu akımdan nasibini almış parçalardır. Sütunların taşıdığı yarım yu-
imaret olmalıdır. Bina, uzun kolu cami-
görünmektedir. Bu binayı tasarlamış olan varlak kemerierin üstünde kasnaksız ba- nin yan duvarına paralel olarak uzanan
mimarın bir yabancı olup olmadığı hakkın­ sık bir kubbe bulunur.
" L" harfi biçimindedir. Ortasında bir avlu
da kesin bir şey söylenemez. Yabancı bile Burada sütunların çevirdiği bölümde vardır. Kapısı üstündeki altı satırlık kita-
olsa bu usta. erken Osmanlı döneminin ortada I. Murad'ın sandukası ile bir yanın­ bede, ll. Abdülhamid'in 12 Receb 1324'-
Türk mimarisinin prensiplerine uzak de- da torun u Süleyman Çelebi'nin , diğer ya- te ( 1 Eylül 1906) bu imareti "tecdlden"
ğildir. Bunun yanında Akdeniz çevresin- nında Yıldırım Bayezid'in çocukken ölen inşa ettirdiği bildirilir. Külliyenin diğer bi-
de o dönemde yaygın olan bir dış mimari oğlu Musa Çelebi'nin sandukaları vardır. n aları ile birlikte bu ran ın da yenilendiği
estetiğinden de haberdardır ve bunları Murad Hudavendigar'ın sandukası pirinç anlaşılmaktadır. Esas yapı hakkında ise
birleştirip kaynaştırmak suretiyle bu ese- bir parmaklıkla çevrilmiştir. Payelerle des- bilgi yoktur. Ayverdi bundan sadece bir
ri meydana getirmiştir. teklenen duvarın önündeki dehlizde beş pencerenin kalmış olduğunu bildirir. Üs-
Türbe. Hudavendigar Külliyesi'nin ikin- kabir görülür. Bunlardan birinin I. Mu- tü çatı ile örtülü ve içinde beş ocakyeriy-
ci önemli unsuru, caminin önünden ge- rad'ın oğlu Yakub Çelebi'ye, diğerinin Sü- le bacalar olan bina çok harap durumda
çen yolun öteki tarafında ve ovaya hakim leyman Çelebi'nin oğlu Orhan ile II. Baye- iken 1976-1978 yıllarında tamir edilmiş­
bir set üzerinde yer alan I. Murad ' ın tür- zid'in oğlu Şehzade Mehmed'e ait oldu- tir.
besidir. Kosova sahrasında 1389'da şehid ğu tesbit edilmişse de diğer ikisinin sa-
HeHllar ve Gusülha ne. Hudavendigar
edildikten sonra burada cesedinden çıka­ hipleri bilinmemektedir. Külliyesi'nin son parçası caminin sol tara-
rılan iç organların gömüldüğü yerde bir Türbeyi ziyaret etmiş olan yabancılar. fında bulunan. halk arasında Girçik Ha-
türbe yaptırılmış. cesedi de Bursa'ya ge- burada Hudavendigar ' ın zırhı ile şehid mamı adıyla tanınmış ve birçokyayma öy-
tirilerek defnedilmiş ve üzerine bir tür be edildiği sırada üstünde bulunan kanlı lece girmiş olan küçük kubbeli binadır.
yaptırılmıştır. Yapımıyla ilgili kitabesi bu- gömleğinin muhafaza edildiğini bildirir- Kare biçimindeki yapının içinde yine kare
lunmayan türbenin çevre duvarındaki gi- ler. Nitekim Hammer 1804'te bunu gör- biçiminde bir sofa vardır. Bunun üstünü
rişin üstünde ta'lik hatla yazılmış 11 54 düğünü yazmıştır. Ahmed Tevhid Bey de yaklaşık 6 m . çapında ortası aydınlık fe-
(1741) tarihli sekiz mısralık bir kitabe tür be hakkındaki makalesinde ( TOEM, ll Il nerJi bir kubbe örter. Kareden ku b be ete-
mevcuttur. Ayverdi, kitabede geçen "sakf" ğine geçiş Türk bakiavaları denilen mima-
kelimesinden hareketle türbeye bir çatı ri unsurla sağlanmış. bunun üstüne de
veya sakf ilavesinin söz konusu olduğu­ bir dizi tarnurcuk işlenmiştir. Orta safa-
nu ileri sürer. nın bir kenarındaki kapılardan 1,40 m. ge-

Türbe dıştan 17,60 x 17,60 m. ölçüle- nişliğinde , üzerieri beşik tonozlu iki dar

rinde bir karedir. Bir duvarı masif üç pa- Hudavendigar Külliyesi'nde ı. Murad ' ın t ürbesi mekana geçilir ki Ayverdi bunların gusül-
yanda ile dışarıdan desteklenmiştir. 3,50 hane olduğu görüşündedir. Biri 5, diğeri
m . kadar genişlikte bir dehliz ortada sü- 2 m. kadar uzunluktaki bu çok dar me-
tunlarla bölünmüş kısmı dört taraftan kanların gusülhane kabul edilmesi biraz

kuşatır. Dehlizin üstü beşi k tonazla örtü- düşündürücüdür. Caminin bir avlusu ve

lüdür. Kubbe ve tonaziarın dış yüzeyleri şadırvanı olmadığına göre bunun şadır­
vanın abctest alma yeri olması daha inan-
kurşun kaplanmıştır. Kıble duvarında bir
dırıcı görünmektedir.
mihrap n işi vardır ve her cephede açılmış
pencereler içeriye bol ışık sağlar. Bugün Bazı yayınlara Bekar Hamarnı adıyla ge-
görülen türbe binası , Ayverdi'nin düşün­ çen bu binanın esasında hamam olarak
cesine göre XIV. yüzyılda yapılan bina ol- yapıldığını ileri süren K. Klinghardt ve da-

294
HUDAVENDİGAR M ESHEDİ

ha sonra A. Gabriel. bunun bazı bölümle- Türbe, 184S'te Rumeli valisi serasker
HUDAVENDİGAR MEŞHEDİ
ri yıkıldıktan sonra umumi helaya dönüş­ Hurşid Paşa tarafından esaslı bir şekilde
türüldüğünü ileri sürerler. Safanın diğer Kosova'da tamir ettirilmiş. 1848'de türbedar için bir
duvarı boyunca ise beş hela hücresi sıra­ I. Murad Hudavendigar 'ın ev yaptırılmıştır. 1866 yılında yeni bir ta-
şehid edildiği yerde
lanır. Bu küçük bina cami ile birlikte ya- mir gören türbenin sağ tarafına ll. Ab-
i nşa edilen türbe.
pılmış ve orUinal hüviyetini korumuştur. L _j dülhamid tarafından tamiri sırasında bir
İçinde kubbeye geçişte ku ll anılan motif- selamlık binası eklenmiştir. Girişteki dört
ler bunu açıkç a belli eder. Ayverdi, medre- Üsküp- Priştine yolundan şehre girme- sütunlu sundurma büyük ihtimalle bu
senin içinde hela olmadığından bir köprü den Mitroviça'ya ayrılan yolun sağındaki tamirlerde inşa edilmiştir.
ve bir kule ile üst kattaki galerinin bu he- bir tepenin üstünde bulunan Gazi Mestan Hudavendigar Meşhedi, bu toprakların
l aya bağlanmış olduğunu ve bunların Türbesi geçildikten sonra düzlükte yer al- kaybedilmesinden kısa bir süre önce bü-
1935 yılına kadar durduğunu bildirir. Bu- maktad ı r. Birleşik Sırp ordusu ile I. Mu-
yük bir toplantıya sahne olmuştur. Arna-
gün ise hiçbir izleri yoktur. Külliyenin bi- rad idaresindeki Osmanlı kuwetleri ara- vutluk'taki bazı kaynaşmaları önlemek
tişiğinde bir de çeşme vardır. Ayrıca XVI. sında meydana gelen I. Kosova Savaşı
düşüncesiyle Sultan Mehmed Reşad'ın bir
yüzyılda Bursa'ya gelen R. Lubenau , bu- (ı 389 ) bu bölgede yapılmı ş. Osmanlı or-
Rumeli seyahatine çıkmas ı . halife sıfatıy­
rada içinde kırmızı balıkların dolaştığı bir dusunun zaferinden sonra I. Murad sa- la Arnavutlar'a hitap eden bir konuşma
havuzun varlığından bahseder. Lubenau'- vaş alanında Mil oş Obiliç adında bir Sırp lı
yapması ve Kosova sahrasında toplanan
ya göre caminin önünde, içine lülelerden tarafından şehid edilmişti. Genellikle ka-
müslümanlarla birlikte burada bir cuma
hem sıcak hem soğuk su akan . yarım in- bul edildiğine göre. I. Murad ' ın burada
namazı kıl m ası uygun görülmüş. bu se-
san boyu derinliğinde bir havuz vardır. tahnit edilen cesedinden çıkarılan iç or-
beple ziyaret öncesi türbeye ait yapılar el-
Bunun soğuk suyun toplandığı bölümün- ganlarının gömüldüğü yerde sembolik
den geçirilmiştir. Selanik'e 7 Haziran 191 1
de kırmızı balıklar yüzüyordu. Bu havuz olarak bir türbe yapılmış . naaşı ise Bur-
günü çıkan padişah 1S Haziran'da Prişti­
herhalde şimdi yolun geçtiği yerde bulu- sa'ya götürülerek Çekirge semtinde Hu-
ne'ye ulaşmış. 16 Haziran Cuma günü tür-
nuyordu. davendigar Külliyesi'ndeki hazireye def-
beyi ziyaret etmiş. çevreden gelerek bu-
BiBLiYOGRAFYA : nedilmiştir. Kosova'daki türbe Rumeli'de
rada toplanan ve sayılarının 100.000 ka-
BA. MAD, nr. 162/ 5; S. Gerlach, Türkiseh es bulunan birçok gazi -eren türbesi gibi açık
dar olduğu tahmin edilen bir cemaatle
Tageb uch, Fra nkfurt 1674, s. 25 9; R. Lubenau , bir türbe olmalıdır. Bu türbeyi ll. Kosova
açık namazgah haline getirilen bu sahra-
Beschreiburg der Reisen ( n şr. W. Sahm ), Köni- Savaşı ' nın (ı 448 ) ll. Murad tarafından ka-
gsbe rg 1914-30, ll, 84; Evliya Çele bi, Sey ahat- zanılmasına kadar geçen süre içinde Sırp­
da cuma namazı kılmış. aynı gün halkı ya-
name, ll , 14; J. Pardoe. Th e City o{th e Sultans tıştırıc ı bir hatt-ı hümayun okunmuştur.
lar' ın sağlam bırakmış olduğunu düşün­
and Dom estic Ma nners of the Turks in 1836, Fakat Osmanlı ordusu bu olaydan bir yıl
mek zordur. Bu sebeple türbenin günü-
London 1837, ll , 49 -50; Ch. Texier, Description sonra Kosova sahrasından geri çekilmek
de l 'A sie mineure {aile de 1833 a 183 7, Pa ris
müze kadar gelen mimarisinin esası. bü-
1839- 49, 1,64-65, 7 1-72; IV, 16, 19 -21 ; a.mlf. , yük ihtimalle ll. Kosova Savaşı ' nın ardın­ zorunda kalmıştır. 20 Ekim 1912'de Priş­
Asie mineu re, Paris 1862, IV, 36; C. A. Bernard. dan ve Makedonya ' nın kesin olarak Os- tine'ye giren Sırp ordusu, 22 Ekim günü
Les bains de Brou sse en Bithyni e: Turquie manlı topraklarına katılmasından sonra Ali Rıza Paşa kumandasındaki Türk kuv-
d'A sie, lstanbul1842, s. 71; a.e.: Kap lıca Risa- yapılmıştır. Neşr'i. Fatih Sultan Mehmed'in vetlerini çekilmeye mecbur ederek Koso-
lesi, istanbul1 265, s. 74; Hamme r. Um blick auf va ile birlikte bütün Rumeli'nin kaybedil-
859'da (1455) çıktığı Sırp seferinde Novo-
einer Reise von Constantinop el nach Brussa
und Olympos, Pesth 1818, s. 33-34, 51 ; Cuinet,
berda Kalesi'ni fethettikten sonra I. Mu- mesine yol açmış . Hudavendigar Türbesi
IV, 127-128; H. Wilde, Brussa: eine Entwicke- rad ' ın şehid olduğu yerde konaklad ı ğını . de böylece elden çıkmıştır. Ancak Osmanlı
lungsstatte Türkiseher Architektur in Klein- onun ve diğer şehidler i n ruhu için İhsan­ Devleti ile Sırp hükümeti arasında İstan­
asien un ter der Ersten Osmanen, Berlin 1909, larda bulunduğunu söyler. bul'da Mart 1914'te imzalanan barış ant-
s. 12-20, 61 , rs. 6 -19; Kazım Baykal, Bursa ve
Kosova'nın Türk idaresine girmesi üze- laşmasına konulan madde ile türbenin
Anıt/a rı, Bursa 1950, s. 27-29, 163-164; Sedat
rine meşhedin çevresine müslüman halk
Çetintaş . Türk Mimari Anıt/arı: Osma nlı Dev-
ri : Bursa 'da Murad 1 ve Bayezid 1 B ina /a rı, is- yerleştirilerek bunların vergiden muaf tu-
tanbul 1952, s . 19 , lv. 1-15 ; A. Gabr iel. U ne ca- tu lmasının kararlaştırıldığ ı 951 ( 1544) yı­
pitale turq ue Bro usse, Pa ri s 1958, s . 51, 6 2; lın a ait Vuçitım Livdsı Tahrir Defteri'n-
a.mlf. , "Bursa'da Murad I. Camii", VD, ll ( 1942). den öğrenilmektedir (BA, nr. 234) . Türbe-
s . 37 -43 ; Ayverdi. Osmanlı Mi 'ma ris i 1, s . 231- nin mevcut binası . muhtemelen 1660'ta
264 , 275, 289-290, 290-293, rs. 340-390; Bal- Hudavendigar Meshedi - Kosova 1 Makedonya
burayı bakıms ı z bir halde bulan MelekAh-
tacı, Osmanlı Medrese/eri, s . 249-253; Semavi
Eyice. Son Devir Bizans Mimarisi : istanbul 'da med Paşa tarafından yaptırılmıştır. Evli-
Palaiologos 'lar Devri Anıt/arı, istanbul 1980, s. ya Çelebi. Melek Ahmed Paşa ile 1660 yı­
135-136; a.mlf .. "İlk O s manlı Dev rinin Dini- lına doğru Kosova sahrasını ve türbeyi zi-
içtimal Bir Müessesesi : Zaviyele r ve Zaviyeli yaret ettiğini, yapının bakımsız olduğunu .
Ca mi le r", İFM, sy. 2 1 ( 1963). s . 3 2 ; Bedri Yal- halkın isteğ i üzerine MelekAhmed Paşa'­
man. Bursa, istanbul1 9 84 , s . 171-176 ; M. M.
nın türbeyi temizlettiğini , bir hafta için-
Walker. Guide album de Brousse, ista nbul, ts .;
Ahmed Tevhid, " İlk Altı Padişahın Bursa'da Kii- de etrafını duvaria çevirip avlusuna bağ
in Türbeleri : Hüdave ndig ar Mura d Türbesi" , ve asmalarla SOO meyve ağacı diktirdiği­
TOEM, III/17 (1 328) . s. 1047-1051 ; M. Tayyib ni ve bir türbedar tayin ettiğini söyler;
Gökbilg in, "Murad I. Tesisleri ve Bursa ima re- türbenin önemli bir ziyaretgah olduğu ­
ti Vakfiy esi" , TM, X (1 95 1-53). s. 2 16-234. nu. çevresinde 10.000 kadar şehid yattı­
Iii SEMAVİ EYİCE ğını da belirtir.

295

You might also like