You are on page 1of 7

ASYA MİMARİSİ

KARANLILAR DÖNEMİ (840-1212) MİMARİSİ

840 yılında Uygur Devleti’nin yıkılmasından sonra Karahanlı Devleti, Bilge Kül Kadir
Han tarafından Batı Türkistan’da kurulmuştur. İlk Müslüman Türk devleti olan
Karahanlılar Satuk Buğra Han döneminde İslamiyet’e girmişlerdir. Karahanlıların en
parlak dönemi Yusuf Kadir Han zamanında yaşanmıştır. Yusuf Kadir Han’dan sonra
zayıflayan Karahanlı Devleti 1058’de Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmüştür. Doğu
Karahanlıların merkezi Kaşgar olup Moğol Karahıtaylar tarafından ortadan
kaldırılmıştır. Batı Karahanlıların merkezi ise Semerkant olup Harzemşahlar
tarafından ortadan kaldırılmışlardır. Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacip, Divan-ı
Lügati’t-Türk sahibi Kaşgarlı Mahmut, ünlü İslam filozofu Farabi ve Türk büyüğü
Hoca Ahmet Yesevi bu dönemde yaşamlarını sürdürmüşlerdir (Can & Gün, 2021, s.
132).

Asya’da İslami dönem içerisinde Türk mimarisinin izlenebilen gelişmesinin ilk


eserleri Karahanlılar devrinde ortaya çıkmıştır (Altun, 2022, s. 412-414). Yine
Anadolu Türk cami mimarisindeki enine gelişmiş, mihrap önü kubbeli plan şemasıyla
merkezi planlı cami şeklinin ilk örnekleri Karahanlı dönemindedir. Malzeme açısından
önceleri kerpiç kullanılırken, sonradan giderek tuğla kullanımına ağırlık verilmiştir.
Karahanlı döneminden günümüze kadar pek çok eser ve kalıntıları ulaşmıştır. Bu
dönemin yapılarında ortaya çıkan başlıca özellik, cephe mimarisinin son derece
gelişmiş olmasıdır. Karahanlı yapılarında ön cephe, çeşitli biçimlerle kompoze edilmiş
tuğla, alçı ve pişmiş toprak tezyinatlarıyla kaplıdır. En sık kullanılan süs unsurları tuğla
ile dekore edilmiş köşe kuleleri, yazı şeridi, örgü ve geçme motifleri, rumi, kıvrık dal,
kabartma halinde yıldız-haç motifleri ile geometrik bordürlerdir (Can & Gün, 2021, s.
133).

Bazı Karahanlı camilerinin sadece tuğladan meydana getirilmiş olan minareleri


kalmıştır. 11. yüzyılın ilk yarısına ait Kırgızistan’daki Burana Minaresi, 11.yüzyılın
başına ait Kırgızistan Özkent’teki Özkent veya Özgön Minaresi, 12.yüzyıl başına ait
Özbekistan’da Buhara’daki “Kalan, Kalyan, Kalayan” gibi adlarla anılan minare,
1108-1109 yivli bir gövdeye sahip “Car Kurgan” veya “Can Kurgan” adı verilen
minare ve 1197-1198 Vabkent Minaresi bu dönemin önemli yapıları arasındadır
(Çoruhlu, 2021, s. 181-182).

Türk mimarisinde eyvanlı medreselerin ilk örnekleri Karahanlı dönemine aittir.


Semerkant’ta Şahzinde yolu üzerinde 1066 yılında Tamgaç Buğra Han tarafından
yaptırılan medrese, küçük eyvanların açıldığı dikdörtgen planlı avlusu ile eyvanlı
medreselerin başıdır (Can & Gün, 2021, s. 134).

Bu dönemin mimarisinde türbelerde önemli bir yere sahiptir. Kubbe ile örtülü ve
genelde kare plana sahip olan bu türbeler, tuğla işçiliği, cephe mimarileri ve büyük
ölçülerdeki portalleri ile dikkat çeker. Tim Arap Türbesi (978), Talas’ta XII.yüzyıl
başlarında kurulmuş Ayşe Bibi ile Balaci Hatun türbeleri, Özkent b. Ali (1021),
Özkent Celalettin Hüseyin (1152), Özkent Muhammed b. Nasr (1186) ve Kaşan
civarındaki Sefid Bulan’da XII.yüzyıl ortalarında yaptığı bilinen Şeyh Fazıl Türbesi
en önemli örneklerdir (Can & Gün, 2021, s. 134).

Türk mimarisinde en eski kervansarayları Karahanlılar döneminde olup ribat ismiyle


bilinir. Bu dönemin kervansarayları Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu
kervansaraylarına örnek teşkil etmiştir. Önemli Karahanlı kervansarayları olarak
Buhara-Semerkant yolunda Ribat-ı Melik (1078-179), Merv-Amul yolunda Akçakale
(XI.yüzyıl sonu), Dehistan (XI.) ve Başane (XI. yüzyıl sonu veya XII. yüzyıl başı)
kervansarayları vardır (Can & Gün, 2021, s. 134-135).

Son zamanlarda yapılan kazıların sonucunda Tirmiz yakınlarında Karahanlılara ait bir
saray kalıntısına rastlanılmıştır. Saray süslemelerinde hayvan üslubunun devamı olan
figürlü tezyinat yanında geometrik ve bitkisel unsurlarda görülür (Can & Gün, 2021,
s. 135).

HAZARA CAMİİ (DEGARON CAMİİ)

Buhara’nın 40 km. yakınında, Hazar şehrinde, XI. yüzyıldan kalan Degaron Camiinde,
ana malzeme olarak kerpiç ve tuğla karışık kullanılmıştır. Cami, 30 cm. çapında, alçak
yuvarlak payeler üzerine, dört sivri kemerle oturan, 6,50 m. çapındaki kubbe,
yanlardan tonozlarla çevrilmiş olup köşelerde yaklaşık 3,60 m. çapında birer küçük
kubbe ile küçük ölçüde bir merkezi plan şeması ortaya koyar. Duvarlar kerpiçten,
ayaklar ve orta kubbeyi taşıyan kemerler tuğladandır. Kemerlerin eski biçimi
değişmiştir. Caminin içi, tuğla örgülerin sadeliği, kemerlerin hafifliği, plan ve
mimarinin olgun ahengi ile kuvvetli bir etki bırakır (Aslanapa, 1989, s. 27-29).

TALHATAN BABA CAMİİ

Eski Merv’in 30 km. yakınında XI. yüzyıl sonu veya XII. yüzyıl başından kalan
Talhatan Baba camii, artık tamamen tuğladan yapılmış olup, mimarisi ve planı
bakımından yine şaşırtıcı bir görünüştedir. 18 x 10 m.* boyutunda dikdörtgen
şeklindeki cami, yanlara doğru küçük çapraz tonozlarla genişletilmiş tek kubbeli bir
plana sahiptir. Cephelerde nişler vardır. Bunlarda tuğlaların farklı dizilmeleri
sonucunda meydana gelen zengin mimari süslemeler daha sonraki Karahanlı eserlerine
örnek olmuştur. Ortada geniş, yanlarda daha dar üç kemerle dışarı açılan camide,
tuğladan sivri kemerli mihrap nişinde, cephede görülen tuğla süslemeler tekrar
etmiştir. XVI. Yüzyılda Osmanlı Devrinde Mimar Sinan’ın tek kubbeli camileri aynı
prensiple yanlara doğru genişletilerek mekan mimarisi araştırmalarına başlaması
bakımından Talhatan Baba camii planı dikkat çeker. Karahanlı camilerden çoğu
sonradan yapılan tamir, ilave ve değişikliklerle günümüze gelebilmiştir (Aslanapa,
1989, s. 29). Bu cami önemli bir yapı olmakla birlikte Karahanlılara aidiyeti kesin
olmamaktadır ve söz konusu yapının belki Gazneli ama aslında Büyük Sekçuklu devri
yapısı olması daha muhtemeldir (Çoruhlu, 2021, s. 181).

MUĞAK ATTARİ CAMİ

Buhara’da olan bu cami, XII. yüzyılda yapılmış olan eski bir Karahanlı cami
yerindedir. İçinde ilk camiden kalma dört sütunun izleri belli olmakla birlikte orijinal
planı anlaşılamıyor. Şekli bozulmuş olmakla beraber, Karahanlı yapısından kalan hafif
sivri kemerli, abidevi güney portali nebati ve geometrik motiflerle, yazının ahenkli bir
bütün meydana getirdiği gelişmiş mimari süslemeler için karakteristiktir. Küçük,
parlak tuğlalar ve işlenmiş terrakota ile stuk oymalardan bir zemin üzerinde beliren

*
Can, Gün; Türk İslam Sanatları Estetiği’nde bu ölçü 8x10 m. olarak geçmektedir ( s.136 ).
örneklerin ince kompozisyonu, büyük bir teknik ustalıkla yapılmıştır. Burada portal
nişinin iki tarafında, bordürü meydana getiren geometrik süslemelerden en alttaki
pano, birbirini kesen sekizgenlerden ortaya çıkan düğüm motifleri, Karahanlı mimari
süslemelerinde çok önemli bir rol oynamıştır. Bu cami bugünkü 6 sütun üzerine üç
nefli planı ile Karahanlı mimarisinin en gelişmiş olduğu bir devre maledilmekte ve
böylece Anadolu’daki üç nefli camilerin öncüsü olarak ayrı bir önem arz eder
(Aslanapa, 1989, s. 29-30).

BURANA MİNARESİ

Bu minarenin Tokmak şehri yakınında olduğu bilinir (Can & Gün, 2021, s. 135).
Yapım ve süslemeleri ile minarenin, 11-12. yy’da Karahanlı devrinde inşa edilmiş bir
caminin minaresi olduğu kabul edilir. Tipik bir Karahanlı ve Orta Asya Türk minaresi
olarak ele alınabilir. “Burana Minaresi” denmesinin sebebi, etrafı boş olduğundan
minarenin bir gözetleme kulesi olduğu zannedilmiş ve bu yüzden bu ad verilmiştir.
Burana Minaresi, kule tipi yapılarda görülen, merdivenlerin bir eksen oluşturan kısım
etrafında dönerek yukarı çıktığı ve en yukarıda dairevi bir plartforma ulaştığı bir şema
kullanılarak yapılmıştır. Eski yüksekliği 49 m. olduğu belirtilirken yani yüksekliğin
24 m. olduğu ifade edilir. Ayrıca bugün zeminden 5 m. kadar yukarıda olan ve metal
bir merdivenle ulaşılan minare girişinin mevcut yüksekliği, minareye bitişik olması
gereken cami yapısının çatısından yahut bir giriş mekanından çıkılan merdivenlerle
ulaşılabildiğini gösterir (Çoruhlu, 2021, s. 182-183).

Bu minarede en alttaki dörtgen, onun üzerinde kare ve daha yukarıda sekizgen olan üç
kademeli bir kaide kısmından sonra minare gövdesi gelir. Minare kaidesinin üzerine
oturduğu podyum, toprağın altında 5,5 m. derinliğine kadar inmektedir. Kaide yüzeyi,
sivri kemerli nişlerle hareketlendirilmiş olup, bugünkü zamanda bunların dördü
süslemeli diğer dördü ise süslemesizdir. (Çoruhlu, 2021, s. 183).

ÇAR KURGAN MİNARESİ

Tirmizi yakınında Çar Kurgan’da diğer büyük bir Karahanlı camininde sadece 1108-
9 tarihli minaresi kalmıştır. Sekizgen kaide üzerinde, 16 yuvarlak dilimli bir gövde
halinde yükselen minarede üst kenarı geniş bir ayet kitabesi kuşak halinde çevirir.
Kaidesinin her yüzünde de kitabeler mevcuttur. Kapının etrafında sekizgenlerin
kesişmesinden meydana gelen dörtlü düğüm motifleri, burada da vardır. Tuğlaların
yatık ve dikey olarak zikzaklı dizilmesiyle sıradanlık ortadan kaldırılmıştır. Şerefe ile
birlikte üst kısmı depremden önce daha yüksekti. Mimarın adı, Ali b. Muhammed el
Serahsi olarak verilir, ustanın Serahs’dan geldiği anlaşılır. Silindirik gövdenin
tamamen dilimlenmesi, Türk mimarisinde bundan sonra bir taraftan kümbetler, diğer
taraftan minarelerle yüzyıllar boyu devam ederek çeşitli varyantlar halinde gelişmiştir
(Aslanapa, 1989, s. 31).

KALAN MİNARE

Buhara kentinin sembolü olan minare, 1127 yılında Arslan Han tarafından
yaptırılmıştır (Can & Gün, 2021, s. 137). Türk mimarisindeki ilk minarelerden olması
sebebiyle ayrıca önemli olan minare (Çoruhlu, 2021, s. 185), aşağıdan yukarıya doğru
incelen kalın bir silindir biçimindedir ve on üç kuşak halinde, geometrik kabartmalarla
süslüdür. Sivri kemerlerle çevrili ve mukarnas konsullu şerefesinin orijinal olduğu ileri
sürülür. Kaide çapı 9.40 m., yüksekliği 17 m. olan minarenin kalın tuğla gövdesi, geniş
ve dar kuşaklar şeklinde geometrik süslemelerle tezyin edilmiştir. Kalan minaresinin
üslubu ve süslemeleri daha sadedir (Aslanapa, 1989, s. 30).

ARAP ATA TÜRBESİ

Tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Tırmız’da Hakim el Tırmızî’nin türbesi


olarak bilinen yapı 9.yy sonlarına doğru yapılmıştır. Zerafşan bölgesinde Tim’de olan
Arap Ata türbesi 977-8 tarihindedir (Kuban, 2019, s. 170). Bu türbe Karahanlılar’dan
kalma en eski mimari eser olma özelliğini barındırır. Türbenin üzeri kubbe ile örtülü
6x6 m ölçülerinde kare bir mekandan oluşur. Yapının en dikkat çeken yönü, kubbeye
kubbeye geçişi sağlayan yonca şeklindeki trompları ve arkasındaki kare mekanı örten
kubbeyi görünmez kılacak şekilde oldukça yüksek tutulmuş abidevi portalidir (Can &
Gün, 2021, s. 137).

Tamamı tuğla malzemeden yapılmış olan eserde tezyinat, büyük oranda portalde
yoğunlaşmıştır. Büyük sivri kemerin üst tarafında peş peşe sıralanan üç nişle
teşkilatlandırılmış olan porta cephesinde tezyinatın esasını tuğlaların farklı şekilde
dizilmesi ile elde edilen geometrik kompozisyonlar ve kufi kitabe kuşağı oluşturur
(Can & Gün, 2021, s. 137).

AYŞE BİBİ TÜRBESİ

Türbenin Karahanlı hükümdarından Nasır b. İbrahim’in hanımı ve Selçuklu sultanı


Alp Arslan’ın kızı Ayşe Bibi’ye ait olduğu tahmin edilir. 7x7 m. ölçülerindeki türbenin
kubbesi yıkılmıştır. Türbenin en dikkat çekici yönü sahip olduğu süslemeler ile ön
cephede köşelerde yer alan altı ve üstü geniş, ortası dar olan minarelerdir. Türbenin
cephesi ve minareler birbirinden farklı 64 örnek halinde derin rölyef olarak işlenmiş,
kare, yıldız ve haçevi süslemelerini barındıran terrakota plakalarla kaplanmıştır. 12.
yy. başların tarihlenen bu türbe, hem süslemeleri ile hem de minareye sahip olması
bakımından Karahanlı Türbeleri arasında tektir (Can & Gün, 2021, s. 137-138).

BALACİ HATUN TÜRBESİ

7x7 m. ölçülerinde yapılmış olan türbe, içten tromplar üzerine sekiz dilimli bir kubbe,
dıştan 16 kıvrımlı piramid şeklinde bir külah ile örtülmüştür (Aslanapa, 1989, s. 33).
Portalin iki tarafında dar ve uzun birer nişle teşkilatlandırılmış olan cephede, sadece
üst kenarda, tuğla hamurundan dağınık bir nesih kitabeden başka süsleme mevcut
değildir. Balaci Hatun’un Ayşe Bibi’nin bir yakını olması durumu olabilir (Aslanapa,
1989, s. 33-34).

RİBAT-I MELİK

Buhara-Semerkant arasında Karahanlı hükümdarı olan Nasır b. İbrahim’in yaptırmış


olduğu Ribatı Melik (1078-79) özellikle masif duvar mimarisinin eski Orta Asya yapı
geleneklerine uzanan plastik görüntüsüyle etkileyici bir yapıdır (Kuban, 2019, s. 179).

Ribat ı Melik, duvar izlerine göre, kare biçiminde bir yapıydı. Ortadaki avlunun
çevresine birbirine benzeyen tonozlu odalar ve mekanlar iki katlı olarak sıralanmıştır.
Bütünüyle kerpiçten ve üzeri tuğla kaplanmış yapıdan yalnız güney cephe duvarı ile
portal ayakta kalmıştır. Köşelerinde yuvarlak ilave kuleleri yer alan cephe, tuğladan,
iri yarım silindir biçiminde dilimlerle düzenlenmiş, bunlar üstte kırık sivri kemerlerle
kademeli olarak birbirine bağlanmıştır. Cephenin tam ortasında yükselen sivri kemerli
portal Türk mimarisinin klasik portal şeklini daha 11. yy’ın ikinci yarısında,
olgunlaşmış olması açısından hayret uyandırıyor. Portal 12 x 15 m ölçülerinde abidevi
bir görünümü sahip olmuştur. Duvarların yüksekliği ise 12 m.’dir. portal kemerlerini
kufi bir kitabe kuşağı belirtmekte, tuğladan kabartma iri yıldız haç motifleriyle süslü
ve iki yandan boğumlu çift kaval silmelerle sınırlanmış olan geniş bir dikdörtgen
bordür, bu kemerin etrafını çevirir. Cephenin sol köşesinde 15,5 m yüksekliğinde
silindirik bir kulenin minare olduğu söylenmektedir. Şerefenin altında geniş bir yazı
kuşağı dolanmaktadır. 1841’de yapılmış bir gravürden tamamı belli olan cephe, ortada
portali, köşelerde silindirik kuleleri ve aradaki duvarların iri yivleri ve geometrik
süslemeleri sivri kemerli alınlıklarla nihayetlenen uzun nişleriyle abidevi ve
unutulmaz bir cephe mimarisi örneğidir (Aslanapa, 1989, s. 38-39).

Kaynakça
Altun, A. (2022, 01 9). Karahanlılar. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/karahanlilar#3-mimari adresinden alındı

Aslanapa, O. (1989). Türk Sanatı. İstanbul: Remzi Kitapevi.

Can, Y., & Gün, R. (2021). Ana Hatlarıyla Türk İslam Sanatları ve Estetiği. İstanbul: Kayıhan.

Çoruhlu, Y. (2021). Türk Mimarisinin Kısa Tarihi. İstanbul: Alfa.

Kuban, D. (2019). Batıya Göçün Sanatsal Evreleri . İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları.

You might also like