You are on page 1of 11

Beylikler Döneminde yapılan TÜRBELER, Selçuklu geleneğini sürdürmesine rağmen yanı sıra yeni tipte

türbelere yapılmıştır. Beylikler Devri Türbe örneklerinin tipolojik sınıflamasını yapmak çok güçtür.
Plan ve görünüş özellikleri açısından bazı ana gruplara ayırabiliriz.

Silindirik veya Çokgen Gövdeli Dikey Karakterli Türbeler/Hüdavent Hatun, Ahlat Emir Türbeleri

Niğde Hüdavent Hatun Türbesi

Sekizgen gövdeli konik çatılıdır. İki taraflı, üç basamaklı


merdivenle ulaşabilen giriş portali, Türbe'nin doğu
cephesindedir. Kapının her iki yanında yer alan üzeri
geometrik motiflerle süslü sütun ve başlığı yüksek
kabartma olarak yapılmıştır.
Aynı tipteki sütunlar gövdenin her köşesinde de yer alır.

Ahlat Emir Bayındır Türbesi

Emir Bayındır Kümbeti, kare kaide üzerinde, sütunlar ve


kemerlerle güneye açılan silindirik gövde ve dışarı doğru
taşan basık konik külahıyla diğer kümbetlerden ayrılır.

Kare Gövdeli Türbeler/ Kırşehir Aşık Paşa Türbesi 1333

Kırşehir Merkez Aşıkpaşa Mahallesi'nde yer almaktadır.


Türkçe'nin zenginliğini savunan mutasavvıf halk şairi
Aşık paşa bu türbede yatmaktadır. Türbe olanı bir koridor ve
mezarın bulunduğu kare bölümden ibarettir.
Taç kapısına bugünkü tıp rozetini andıran bordür
çevrelemekte olup yana alınmış taç kapısının kavsarası
istiridye nişi şeklindedir, tamamen mermerden inşa edilen
türbe Selçuklu mimarı sanatından sonra yeni bir
mimari üslubun tek örneği olarak kalmıştır.
Baldaken Tipi Türbeler/ Bursa Devlet Hatun Türbesi

Yeşil Külliyesinin altında, Meydancık Mahallesi'nde bulunmaktadır.


Çelebi Sultan Mehmet tarafından annesi Germiyanoğlu Yakup Bey'in kızı
Devlet Hatun için 1414 yılında yaptırılmıştır. Sivri Külahlı, içten kubbeli,
yanları açık baldaken tipi türbedir. Tamamı mermerden yapılmış,
köşelerde gönye ayaklar üstüne, ortada ise silindirik sütunlara basan
sekiz sivri kemere sahiptir. İçeride kırk sekiz dilimli helezoni kubbe,
dıştan yüksek kasnağa oturan kurşunla kaplı bir külahı bulunmaktadır.
Kubbe kasnağında baklava motifleri veren bir kuşak yer almaktadır.

Eyvan Tipi Türbeler/ Kayseri Beş Parmak Türbesi

Erkilet yolu üzerinde yer alan kümbet Askeri Lojmanların bulunduğu arsa
içerisinde bulunmaktadır. Yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte,
XIII-XIV. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Sanduka mescit kısmından oluşan kümbet 2 katlıdır. Eyvan tarzında plana


sahip olan yapının üst katı mescit olarak kullanılmıştır. Üst kata bir
merdiven ile çıkılmaktadır

İki Katlı Türbeler/Sivas Güdük Minare Kümbeti

Şeyh Hasan Bey Kümbeti (Güdük Minare) Sivas Merkezde Dikilitaş


semtindedir. Eratna Devletinin kurucusu Alaaddin Eratna 1347 yılında vefat
eden oğlu Şeyh Hasan Bey için kesme taştan inşa ettirmiştir. Kare kaide
üzerine silindirik tuğla örgülü bir gövdeye sahiptir. Kısa bir minareye
benzemesi halk dilinde ‘Güdük Minare' adıyla şöhret bulmasını sağlamıştır.
ERKEN DÖNEM OSMANLI MİMARLIĞI
Batı'da en uca dayanan ve diğer beylikler gibi Oğuz boylarından biri olan Osmanlı Türkmenleri,
Ertuğrul Bey idaresinde Söğüt ve civarına yerleşmiştir. Daha sonra Osman Bey babasının yerine
geçmiş ve 1299 da Bursa, sonra 1331 de İznik ve 1362 de Edirne’yi alarak sınırlarını Anadolu dışına
taşımıştır.

Erken Dönem Osmanlı Mimarlığı, Osmanlı Beyliğinin kuruluşu olan tarih 1299 ile İstanbul un fethi
1453 arasındaki 154 yıllık süreyi kapsar. Anadolu Selçuklu sanatı ile Klasik Osmanlı sanatı arasında bir
geçiş dönemi olan bu ilk dönemde başta İznik olmak üzere, Bursa ve Edirne gibi merkezlerde cami,
medrese, türbe, vb. türde birçok yapıt inşa edilmiştir.

Erken Dönem Osmanlı mimarisi özgün ve yaratıcı özellikleriyle Türk-İslam mimarisinin Selçuklu
etkisinden uzaklaşarak yeni bir yaratma sürecine girdiğini işaret etmektedir. Yapıların cephelerinde
taş, tuğla kullanımı ile hareketli cephelerin varlığı ile bazı eserlerde renkli sır ve sır altı tekniğinde
zengin çini kullanımı dikkat çekicidir.

Erken Dönem Osmanlı Mimarisi;

1- İlk Osmanlı Mimarisi (İznik, Bursa, Edirne)


2- Fatih Dönemi Osmanlı Mimarisi

KURULUŞ DEVRİNDE OSMANLI

ERKEN DÖNEM OSMANLI MİMARLIĞI/CAMİLER

Osmanlı mimarisinin erken döneminden günümüze gelen yapıların çoğu dini mimariye bağlıdır.
Dönem üsluplarını ve plan gelişmesini kesintisiz inceleyebileceğimiz başlıca yapı grubu ise camilerdir.
Camileri plan ve işlevlerine göre gruplara ayırmak da tanıtımı kolaylaştırıcı olacaktır. İlk Osmanlı
Mimarisinin başlıca örneklerini külliyeler oluşturmaktadır. Külliye bütünlüğünde ki ana yapı ise başta
cami olmak üzere medrese, türbe, hamam, bedesten, han, çeşme, vs. gibi işlevsel yapılardan
oluşmuştur. Bursa, 1326 yılında Osmanlıların olmuştu. Ancak ilk eserler İznik’te bulduğumuz cami
mimarisi, plan şeması olarak bazı büyük farklılıklar ortaya koyar. Bu nedenle ilk örnekleri ve bunlara
bağlı olarak cami mimarisini üç ayrı plan şeması uygulanmıştır.

I-TEK KUBBELİ CAMİLER


II-ÇOK KUBBELİ CAMİLER
III-TERS T PLANLI CAMİLER
IV-MERKEZİ KUBBELİ CAMİLER
I-TEK KUBBELİ CAMİLER

İZNİK HACI ÖZBEK CAMİİ

Tek kubbeli camilerin ilk örneklerine Anadolu Selçukluların


mescitlerinde rastlanır. Osmanlılar bu tipi geliştirmiş ve anıtsal
sayılabilecek örneklerini vermişlerdir.

Tarihi belli en eski Osmanlı cami, tek kubbeli bir yapı olan ve 1333
yılına tarihlenen İznik'teki Hacı Özbek Camidir. Tek kubbeli kare bir
mekan ve bunun önünde yer alan kubbeli son cemaat yeri ile ‘tek
kubbeli cami' tipinin karakteristik bir örneği olan yapı, dönemin
özelliklerinin bir çoğunu bünyesinde taşır. Taş ve tuğla dizilerden
oluşan duvar, kiremit örtülü kubbe bu özelliklerdendir.
Ancak geçirdiği çeşitli tamirler, bu yapının orijinal planını ve görünüşünü olumsuz yönde etkilemiştir.

Caminin doğusunda yer alan çapraz ve ayna tonozlu, iki sütunlu üç


kemerli, son cemaat yeri ve minaresi 1959 yılında yol genişletilmesi
sırasında yıkılmış ve bu arada kuzey duvarı da tahrip edilerek
orjinalliğinden uzaklaştırılmıştır. Şimdi kuzeyde bulunan ve üzeri
çatıyla örtülü olan son cemaat yeri 2000 yılında yapılmıştır.

İZNİK YEŞİL CAMİİ

İznik’teki bir diğer yapı olan Yeşil Cami ise tek kubbeli camilerin değişik bir
yorumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Mekan, kubbeli kare bölümün
giriş yönüne eklenen bir kısımla ana eksen üzerinde uzatılmıştır.
Bu durum enine gelişen ideal cami düşüncesine aykırı bir uygulamadı.
Zaten sonraki örnekler üstünde de bir etkisi görülmez. Camiyi 1. Murad’ın
vezirlerinden Çandarlı Halil Hayrettin Paşa yaptırmıştır. Yapımına 1378 de
başlanmış, ancak cami Paşa’nın ölümünden sonra 1391 de tamamlanmıştır.
Yapının mimarı Hacı Musa’dır.

Yeşil Cami, erken Osmanlı döneminde mimarı bilinen az sayıdaki yapılardan biridir.
Cami adını yeşil renkli çinilerle kaplı minaresinden almaktadır. Ancak çiniler geç dönemlerdeki
tamirlerle yenilenmiştir. Yapının orijinal süslemesini içinde ve dışında yer alan mermer işçiliği
oluşturur. Birbirinin tam eşi olmayan sütun başlıkları ve son cemaat yerindeki korkuluk levhalarının
yanında, Osmanlı döneminden bilinen en eski mermer mihrap da bu süsleme arasında yer almaktadır.
Osmanlı mimarisinde tek kubbeli caminin sayısız denilebilecek kadar örneği vardır.
Daha geç dönemlerdeki örneklerin bazıları ise anıtsal ölçülerdedir.
Osmanlı mimarisinde tek kubbeli cami planı uygulamasının başlangıçtan itibaren oldukça yalın
örnekleri meydana getirilmiştir. Bu plan şeması İstanbul’un alınmasından sonra İstanbul’da bazı
farklılıklarla ve çok daha büyük olarak uygulanmıştır. Mimar Sinan’a bağlanan tek kubbeli İstanbul
camilerinde, tek kubbeli plan şeması sürekli bir mekan bütünlüğü arayışının izlerini de taşır. Bu
örnekler bağımsız cami yapılarında olduğu gibi külliye içinde ana yapı olarak da yer alan cami
planlamasında da uygulanmıştır.

İstanbul’da Bali Paşa Cami (1504), Sultanahmet’te Firuz Ağa Cami (1491), Eyüp’te Cezeri Kasım Paşa
Cami (1543), 16. Yy başkentteki uygulamaları olurken Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Cami (1522-23)
ile Bozüyük’te Kasım Paşa Cami (1528) iki menzil külliyesi camiindeki örnekleri oluşturur. Görülüyor ki
tek kubbeli plan şeması yalnız İstanbul’da değil Anadolu ve Trakya’daki menzillerde inşa edilen
külliyelerin camilerinde de uygulanmıştır.

BALİ PAŞA CAMİİ

İstanbul Suriçi Fatih Bali Paşa Caddesi ile Hoca Efendi Sokağın
kesiştiği yapı adasında 1494-1505 tarihlerinde Sultan 2. Beyazıd
dönemi vezirlerinden ve padişaha damat olmuş olan Bali Paşa
tarafından yaptırılmıştır. Bali Paşa inşaat sırasında vefat ettiği içi
camii, eşi Hüma Hatun tarafından tamamlanmış bu nedenle
bazı kaynaklarda caminin ismi Hüma Hanım Camisi olarak geçer.
Camii plan olarak tek kubbeli ve kare planlıdır. Son cemaat yeri altı
sütuna dayanan beş kubbelidir. Son cemaat yeri planda en olarak camii hariminden daha geniştir.
Bundan dolayı, son cemaat yeri yapının sağında ve solunda birer çıkıntı yapmıştır. Caminin alan olarak
bir avlusu yoktur. Sokaktan camiyi çevreleyen ihata duvarından bahçeye girdiğinizde karşınıza
caminin son cemaat yeri çıkar

İhata Duvarı: Taşıyıcı olmamakla birlikte bir yeri kuşatmak için yapılan bahçe duvarıdır. İhata, bir yeri
kuşatan-çevreleyen duvardır. Bahçe ya da binayı çevreler. İstinat duvarına göre daha kısadır.

Tezkiretül Bünyan ve Tezkiretül Mimarin adlı kitaplara göre caminin mimarı Mimar Sinan’dır. Ama bu
tarihsel olarak imkansızdır. Asıl cami üç dört büyük deprem geçirerek kısmi olarak yıkılmış, 1935
yılında Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından ve son olarak 2007 yılında Vakıflar ihalesince tamir edilmiştir.
Caminin biraz ötesindeki Hüsrev Paşa Türbesi bir Mimar Sinan yapısıdır.
II- ÇOK KUBBELİ CAMİLER (Ulu cami plan şemasında, çok destekli camiler)

Erken Osmanlı mimarisinde Ulu Cami plan şemasının uygulandığı


örnekler azımsanmayacak sayıdadır. Bilindiği gibi Ulu Cami adıyla
tanıdığımız pek çok örnek, Anadolu Selçuklu dönemlerinden günümüze
gelmiştir. Anadolu Selçuklu döneminde en büyük ölçüde bu plan
yorumunun uygulamasını Sivrihisar Ulu Camii’nde ise payelerle ve bu
yapılarla bu destek sistemleri üzerine çok bölümlü birer örtü sistemiyle,
mihrap duvarına dik ya da paralel sahınlar halinde bölümler
oluşturuyordu. Ancak bazı Ulu Camilerin mihrap bölümlerinin üzeri
dıştan külahlı bir kubbe ile örülmüştü. Ve bu özellik Anadolu Türk
mimarisinde mihrap önü kubbeli cami geleneğinde de sürdürüldüğü
önemli bir plan şeması olmuştu.

Erken dönem Osmanlı mimarisinde henüz büyük ölçekli yapılara rastlanmaz.


O nedenle düz çatı veya merkezi kubbe uygulamaları sorunsuz inşa edilebilmektedir. Büyük ölçekli
yapılarda (Bursa Ulu Cami örneğinde olduğu gibi) merkezi kubbe yerine çok sayıda küçük kubbe ile
mekanın örtülmesi çözümü bulunmuştur. Edirne’nin 1361 yılında Sultan Murad tarafından fethi ile
Osmanlı Devleti’nin egemenliğini Rumeli’ye taşıyarak genişlemesi yeni bir tarihsel sürecin
başlamasına yol açar. Hem Batı Anadolu hem de Balkanlar’a yerleşen Osmanlı, Edirne’yi başkent ilan
eder.

Ulu Cami tipolojisinde(Çok kubbeli plan) yapılan


Eski Cami ilk yapılardan birisidir.
Edirne Eski Cami’de çoklu kubbe uygulaması karşımıza
çıkar. Buna karşılık iç mekanda çatıyı kaldıran
çok sayıda sütun ve tonozun kullanıldığı görülür.
Bu yapıda kubbe sayısı dokuzdur.
Yapımı Emir Süleyman Çelebi tarafından başlatılmış,
Çelebi Sultan Mehmed tarafından tamamlatılmıştır.
Eski Cami süsleme açısından oldukça yalın bir yapıdır.
Bunda süsleme elemanlarının deprem ve yangınlarda yok olmasının da payı vardır.

Bedesten, medrese, muvakkithane ve sebilden meydana gelen yapı küçük bir


külliye özelliği göstermekte ve çok birimli ulu camiler grubuna girmektedir.
Avlusu bulunmayan camiye üç kapı ile girilmektedir. Batıdaki kapının üzerinde yer
alan kitabede yapının mimarı olarak Konyalı Hacı Alaeddin ile kalfa Ömer B.
İbrahim’in adları okunmaktadır. 2. Murat döneminde Edirne’ye gelen ve camiye
girerek vaaz verdiği söylenen Hacı Bayram Veli’nin anısına duyulan saygı
nedeniyle vaaz kürsüsü imamlarca kullanılmaz. Ayrıca Kabe’den getirildiği rivayet
edilen ve mihrabın sağında bulunan Kabe taşı, özel ziyaret noktasıdır. Bu taşın
önünde iki rekat namaz kılanların duaları kabul edilir şeklinde bir inanç yaygındır.
Caminin beyaza boyanmış duvarlarındaki payeleri üzerinde
18- 20. Yy yazılmış çeşitli yazılar vardır. Bunların bazıları
Sultan 1.Mahmud zamanında bazısı da 1863 yılındaki
onarımda ilave edilmiş olup, sonraki dönemlerde de zamanın
ünlü hattatları tarafından celi sülüs ve divani tarzda yazılar
ilave edilmiştir.

BURSA ULU CAMİİ

Padişah Yıldırım Bayezit tarafından yaptırılmıştır. Cami, kemerlerle birbirine


bağlanan on iki paye ile yirmi eşit bölüme ayrılmıştır. Her bölümün üstü eş değer
kubbe ile örtülmüştür. Mihrap önündeki orta sahının ikinci kubbesinin
(aydınlık kubbesi) üstü açık bırakılmış ve bunun altına büyük bir havuz
(avlu düşüncesi) yerleştirilmiştir. Tek mekandan oluşur.
Çift minarelidir. Üç cephesinde üç kapı vardır.
Kapılardan yöneliş direkt ortadaki şadırvana doğrudur.

Bursa Ulu Camii’nde de iri payeler genel görüşü


engelleyerek, mekanı bölmektedir. Kitabeli ahşap minber ise
caminin tarihlendirilmesi konusunda bir dayanaktır. Yapı,
kesme kufeki taşından yapılmıştır.

III- TERS T PLANLI (ZAVİYELİ) CAMİLER

Bu plan Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan dört eyvankı plan şemasından türemiştir. Ters (T), Çok
işlevli, Tabhaneli, Sofalı, İmaret veya Fütüvvet Camisi adlarıyla da bilinirler. Doğu ve Batı yönlerinde
yer alan kubbeli birimler tabhane, zemini orta mekandan yükseltilmiş mihrap önü kubbesi ise asıl
ibadet mekanı olarak kullanılmıştır. Bu türün Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü İznik ve Bursa
bölgesinde yapılmış çok sayıdaki örneği günümüze kadar ulaşmıştır. 14. Yy ve 15. Yy başında yapılan
İznik Nilüfer Hatun İmareti, Bursa Orhan Bey İmareti, Murat Hüdavendigar İmareti, Yeşil İmareti ve
Yıldırım İmareti bu plan tipinde olan yapılardan bazılarıdır.

Ters T Planı ile Zaviyeler Arasındaki İlişki

Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında Orta Asyalı göçebe Türkmenlerin yanı sıra Türk ve İslam
dünyasının her sınıf ve mesleğinden olmak üzere çeşitli yerlerinden gelmiş bir nüfus vardır.
Bu nüfusun yeni fethedilen topraklarda yerleştirilmesi bir devlet meselesi olarak ele alınmıştır.
Tarikat mensubu kolonizatör dervişler sınır kentlerinde yeni fethedilen topraklarda zaviyeler
(Türk Manastırları) kurmuşlar ve bu toprakların Türk-İslam kimliğini meşrulaştırmışlardır.

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in kayınpederi olan ve bu kuruluş aşamasında önemli bir
role sahip olan Şeyh Edebali nüfuzlu bir Ahi Şeyhidir. Türklerin Anadolu’ya yerleşme süreci sırasında
Bizans kentlerinin bakımsız ve fakir oldukları görüşü hakimdir. Fetihleri takiben bir kısım halk eski
kentlere, bir kısım da surla çevrili kentsel alan dışında inşa edilerek kurulan yeni mahallelere
yerleştirilmiştir.

Kent içinde yeni siyasi duruma uygun olarak kiliseler camiye çevrilmiş, iç kalede ise yeni Türk Valisi,
Bizans Valisinin yerini almıştır. Tüccar ya da zanaatkar olan göçerler eski kentsel alana, tarımla
uğraşan göçerler kent dışında yeni kurulan mahallelere yerleştirilmişlerdir. Ahi zaviyeleri bu
yerleşmenin çekirdeği olurken Anadolu’nun Türkleşme sürecinde en önemli etken olmuştur. Çok
işlevli zaviye yapıları Erken Dönem Osmanlı mimarlığının başlıca yapı türlerinden biridir.

Ters T planlı camilerin planları genel anlamda;

1) Mihrap ekseninde arka arkaya iki büyük kubbe, harimin üzerini örter.

2) Bu kubbelerin sağ ve sol yanında üzerleri daha küçük kubbelerle örtülü yan mekanlar yer alır.

3) 1339 tarihli Bursa Orhan Bey Camisi bu grubun ilk örneği olması bakımından önemlidir.

4) Bu plan tipindeki camiler Osmanlıların yerleştiği Bursa, Edirne ve İstanbul’da görülür.

BURSA ORHAN CAMİİ

1339 yılında II. Osmanlı Sultanı Orhan Bey tarafından yaptırılmıştır.


Osmanlı Devleti’nin ilk devir yapılarından ve ters t planlı camilerin
ilkidir. Bursa Atatürk Caddesinin üzerindedir.
Yığma taş, kesme taş ve tuğla örülmüş olan caminin beş bölümlü son
cemaat yeri ortada üç küçük kubbe, yanlarda birer aynalı tonoz örtülüdür.

Yapının planı genel anlamda okunacak olursa, çift kubbeli, iki yan eyvanlıdır.
Girişten mihrap ekseni üzerinde peş peşe iki mekan bulunmaktadır.
Oldukça büyük kemerle ikiye ayrılan bu mekanlardan ikincisine üç basamakla çıkılmaktadır.
Mihrabın da yer aldığı bu mekan ibadete ayrılmıştır.
Bu mekanların üzerleri (birincisi sekizgen kasnağa oturmuş) iki büyük kubbe ile örtülmüştür.
Kubbelerin çapı 8,45 m olup, yüksekliği 16-17,5 m arasındadır. Ancak mihraplı kısım diğerlerinden
biraz daha yüksekte ve 17,50 m’dir.
EDİRNE MURADİYE CAMİİ

Sultan II. Murad zamanında inşa edilmiştir.


Plan tipi tabhaneli yani ters T planlı camiler grubuna girer.
İnşa edildiği dönemde cami, mektep, imaret ve tekkeden
oluşan külliyeden günümüze sadece camii ve hazire kalmıştır.
Harimin kuzeyinde beş gözlü son cemaat yeri bulunur.
Son cemaat yerine açılan giriş kapısından bir kubbeyle
örtülü orta mekana girilmektedir.
Orta mekanın doğusunda ve batısında birer tabhane mekanı bulunur.

AFYONKARAHİSAR GEDİK AHMET PAŞA KÜLLİYESİ

1472-1473 yılları arasında Mimar Ayaz Ağa'ya içinde hamamı,


medresesi, camisi bulunan bir külliye yaptırmıştır.

Cami ters Ters planlı olup iki merkezi


kubbeden oluşmaktadır.
Kuzeyinde her biri revak biçimli
kubbeyle örtülü beş bölümlü
son cemaat yeri vardır.
Minaresi ise kuzeydoğu kısmındadır.
Tabhane mekanlarının ortasına dışarı açılan
kubbe örtülü iki eyvan yerleştirilmiştir.

Zaviyeli camii diye isimlendirilen Türk mimarisinin bu tipini ilk defa


Prof. Dr. Semavi Eyice, Milletlerarası I. Türk Sanatları Kongresinde
1959 yılında bir tebliğ konusu yaparak tanıtmıştır.

Bu tip binalar esas itibariyle özellikle erken örneklerde aynı aks üzerinde
birbirini takip eden her biri bir kubbe ile örtülü iki ayrı mekandan
ve bunlardan taçkapı tarafında olanın iki yanı iki yanına bitişik
yine kubbeli (nadiren tonozlu)küçük hücrelerden meydana gelir.
Şimdiye kadar tespit edilen irili ufaklı altmış kadar örneğin
bu ana şemasının esas prensiplerini bulmak kabil olmaktadır.
Yalnız geç devirlere doğru büyük kubbeli mekanlardan birincisinden vazgeçilmeye başlandığı görülür.
IV. MERKEZİ KUBBELİ CAMİLER

Bu tip camiler, ibadet mekânını örten merkezi kubbenin etrafında, tonoz veya kubbe ile örtülü
mekânlardan oluşur. En gelişmiş örneği Edirne'deki üç şerefeli Cami'dir. Ayrıca Klasik Döneme geçiş
camisi olan İstanbul Fatih Külliyesi Camisi de bu plandadır.

EDİRNE ÜÇ ŞEREFELİ CAMİİ

Büyük Sultan camilerinin bir prototipidir.

Yapı bir ana kubbe ve her iki yanında ikişer kubbenin örttüğü
mekanda sadece iki tane taşıyıcı ayak bulunmaktadır.
İlk Revaklı iç avlulu camidir.

Avlunun dört köşesinde bulunan minareler ilk defa bu yapıda,


yapıyla organik bir bağ kurmaktadır.
Minareler birbirinden farklıdır.

Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde etkili olan Erken Dönem Mimarisi


İznik, Bursa ve Edirne yapıları tarafından temsil edilir.
Bunların ilk örnekleri İznik'te bulunur.
İkinci payitaht Bursa ise gerek devletin ilk anıtsal taş yapılarını
bulundurması gerekse Erken dönem Mimarisine damgasını vurmuş
"Bursa Üslubu" nun doğduğu yer olması nedeniyle büyük bir öneme sahiptir.
14. yy.‘ın ikinci yarısında devletin merkezi olan Edirne ise bir
cami ve medreseler kentidir.

Erken Dönem Osmanlı Mimarisi özellikle taş işçiliği bakımından


Selçuk Sanatı'nın izlerini taşır. Fakat bu dönem eserlerini
Selçuklu Sanatı'nın taklitleri olarak kabul etmemek gerekir.
Erken Dönemde klasik anlayışın ve özgün Osmanlı sanatının
ilk temelleri atılmış; kubbe geleneği ortaya çıkıp gelişmiştir.

Edirne Üç Şerefeli Cami, Osmanlı mimarisinde klasik dönemi hazırlayan


yapılardandır. Dikdörtgen bir planın ortasında altı dayanağa oturan
büyük bir kubbe yer almış, mekan ayrıca iki yanda daha küçük kubbelerle
örtülü ikişer bölümle genişletilmiştir. Bu yolla enine gelişen ideal cami
planına yaklaşılmıştır. Tek kubbenin altında toplanan mekan, caminin
büyük bir kısmını kapsamaktadır.

You might also like