You are on page 1of 18

Anadolu'nun en eski

camisidir. 639 yılında Diyarbakır'a


egemen olan müslüman Araplar
tarafından şehrin merkezindeki
Martoma Kilisesi’nin camiye
çevrilmesiyle oluşturulmuştur.
Daha sonra 1091 yılında Büyük
Selçuklu Hükümdarı Melikşah'ın
buyruğu ile büyük bir onarım
gördüğünü, değişik dönemlerde
birçok kez onarım ve eklentilerle
bugünkü şeklini aldığını
kitabelerinden öğrenmekteyiz.
1115 yılında geçirdiği yangın ve deprem sonucu içerisindeki kemerler, sütunlar ve
bezemeli taşlar hepsi yıkılmıştır. Dışarıda bulunan mermer taşları bu tarihten sonra
yapılmıştır. Erken İslam döneminin ünlü Şam Emeviye Cami'nin, Anadolu'ya yansıması
olarak yorumlanan Diyarbakır Ulu Cami, İslam aleminin 5. Harem-i Şerifi olarak kabul
edilmektedir. Ayrıca Camide sibernetiğin babası olarak kabul edilen ünlü bilgin El Cezeri'nin
yaptığı güneş saati bulunmaktadır. Ulu Cami'nin avlu cephelerinde farklı dönemlere ait
Mimari bezekler, kabartma ve yazıtlar büyük bir uyum içerisinde yerleştirilmişlerdir.
Caminin inşa tarihi tam olarak bilinmemektedir. Büyük Selçuklu döneminin
emirlerinden Muguziddin Mahmud tarafından H. 523, M.1129 tarihinde inşa edildiği
bilinmektedir. Cami daha sonraları 1260 yılında Cizre kadısı Selçuklu Atabeylerinden El-
Mücahit İshak tarafından onarım görmüştür.
Caminin minaresi kare bir kaide
üzerinde silindirik gövdeli olarak
yükselmektedir. Minareye ilişkin olarak yapının
içinde yer alan kitabede yapım tarihi ile ilgili
bilgiler bulunmaktadır. Minare tuğla
malzemeden yapılmıştır. Minarenin
süslemesinde cas adı verilen alçı taşından
yapılan kalıp süslemeleri ve sırlı tuğla ile
yapılmış farklı geometrik örgülerden oluşan
süslemeler görülmektedir. Minare Iran ve
Türkistan'da yoğun olarak kullanılan bir
teknikte yapılmıştır. Kare bir kaide üzerinde
silindirik gövdeli olarak yukarı doğru daralarak
yükselmektedir. Minare, inşa tekniği
bakımından Musul Ulu Cami'sinin minaresine
benzemektedir. Bu benzerlikler, kare kübik
kaideden, silindirik gövdeye geçilmesi
yüzeylerin sırlı tuğla ve çini ile bezenmesidir.
Bitlis Ulu Cami şehrin en eski yapısı olup Anadolu’nun da en erken tarihli
yapılarından biridir. Simetrik planıyla kendinden sonra inşa edilecek yapılara örnek olan
cami, plan açısından öncü bir eserdir. İnşa kitabesi olmayan yapının tarihi konusunda da kesin
bir veri bulunmamaktadır. Kuzey cephe kapısında yer alan onarım kitabesine dayanarak
yapının H 545 / M 1150 yılında tamir edildiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple yapının 1150 yılı
öncesi inşa edildiği kabul edilmektedir. Kuzey kapı kitabesinde ayrıca yapının Ebu’l Muzaffer
Muhammed tarafından yaptırıldığı bilgisine ulaşılır. Ebu’l Muzaffer Muhammed’in
Dilmaçoğullarından olduğu tahmin edilmektedir. Yapının mimarı hakkında ise herhangi bir
bilgi bulunmamaktadır.
Yapı günümüze kadar çeşitli
onarımlar geçirmiştir. En esaslı onarımlar H
1062 / M 1651 yılında gerçekleşmiştir. Bitlis Ulu
Cami, 1916’da Rus işgali sırasında zarar görmüş,
1960’ta da yıldırım düşmesi sonucu minarenin
petek kısmı yıkılmıştır. Son onarımı ise 1985
yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
gerçekleşmiştir. Yapılan onarımlarla birlikte
caminin iç mekânı elden geçirilmiş, minarenin
yıkılan kısmı onarılmış ve eskiden üstü düz
toprak dam olan cami kırma çatıyla
kaplanmıştır. Aslına uygun yapılmayan
onarımlar neticesinde özellikle harim (dış avlu)
bölümü tarihi özelliğini yitirmiştir.
1152-1157 yılları
arasında hükümdar Necmettin
Alp tarafından yaptırılmış daha
sonra Eyyübiler tarafından
onarılmış. Diyarbakır'ın Silvan
ilçesindedir. Mihrap önü olgusu
artuklularla gelişmiştir.
Artuklular eyvan mimarisinde
ısrar etmemiş. Kubbe
büyütülmüş. Mihraba paralel 4
sahınlı mihrap önü kubbesi 3
sahnı kaplayacak büyüklüktedir.
Tromp geçişlidir. Sahınlar
beşiktonozla örtülü. Suriye
mimarisi etkisiyle kuzeyde iki
giriş kapısı yer alır.
Transept planlıdır. 1911 tarihinde güney cepheye bir kapı yapılır. Mihrap
duvarını desteklemek için bu cephe duvar payandalarıyla desteklenmiş. Bu payandalardan
ortadakinin üstü kubbe ile örtülüdür. İki yandaki payandalar dilimli kubbe ile örtülüdür.
Kuzey cephe duvarının üstünde niş sıraları yer alır. Kubbe geçişindeki tromplar Yapıda 3
mihrap yer alır. Ortadaki ana mihraptır.
Artuklular devri mimari
örneklerinden, Mardin merkezde
bulunan tarihi cami. Yapıldığında
iki minaresi olan yapı, kesme
taştan yapılmıştır.
Cami kubbesi dıştan yivleme
tekniği ile oluşturulan dilimli
yapıdadır. Bu yapı stili daha sonra
Mardin mimarisinde gelenek
haline gelmiştir. Enine gelişen yapı,
mihrap önü kubbelidir. Dikdörtgen
biçimli avlusu caminin kuzeyinde
bulunur
Bugünkü minare, kare kaide üzerine 1888/1889 tarihinde inşa edilmiştir. On altı
kitabesi bulunan camiyi, minare üzerindeki 1176 tarihli kitabeye göre Diyarbekir Meliki II.
Kutbettin0 İlgazi yaptırmıştır. Avludaki kitabeye göre ise Artuklulardan Hüsameddin
Yavlak Arslan tarafından 1186 yılında yaptırılmıştır. Cami Timur istilasından zarar görmüş,
yıkılan minare Memluklu ve Akkoyunlular devrinde tamir görmüştür
Cami, Osmanlılarca 1764-65, 1870,1886, ve 1889 yıllarında tadilat görmüştür.
Yakın zamanda, 1967-68 ve son olarak 2010-12 (bkn:kitabe) yıllarında onarım görüştür.
Mihrabın solunda duvar içerisinde bulunan Sakal-ı Şerif halk tarafından ziyarete edilir
Harput’ta eski Cami Kebir Mahallesinde 2000 metrekarelik bir alan üzerine kurulu
olan Harput Ulu Camisinin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak vergi
kitabesinde 1156-1157 tarihlerinde Harput hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından
yaptırıldığı kabul edilmektedir. Harput Ulu Cami Anadolu’daki en eski Türk
camilerindendir.

Cami 1899, 1905, 1996


yıllarında restore edilmiştir.
Harput Ulu Camisinin içi, iç
avlu, son cemaat yeri ve iç cami
olmak üzere üç kısımdan
meydana gelmiştir. Dikdörtgen
planlı duvarları moloz taştan,
kubbe kemerleri ve minaresi ise
tuğladan inşa edilen caminin iki
kapısı vardır.

Caminin minaresi eğri bir şeklide durmaktadır. Kimilerine göre kalın gövdeli ve
gittikçe daralarak inşa edilen bu minare bilinçli olarak eğri inşa edilmiştir, kimilerine göre ise
bir deprem sonrasında minare eğri bir şekle dönüşmüştür.
Mardin Kızıltepe ilçesinin
kuzeybatısında bulunan Dunaysır
Ulu Camisi’ni, mihrap nişi
üzerindeki kitabesinden
öğrenildiğine göre
Artukoğulları’ndan Yavlak Arslan
(1184-1200) yapımına başlamış ve
kardeşi Artuk Arslan (1200-1239)
tarafından 1204 yılında
tamamlanmıştır.

Kesme taş ve tuğladan


yapılan camiinin mihrabı , son
derece zengin bir taş işçiliğini
göstermektedir. Giriş kapısına
benzeyen dilimli çerçeve içerisinde
boydan boya uzanan zengin bir
kitabe kuşağı bulunmaktadır.
Yapım tarihi belirlenemeyen, "Kızıl
Kilise" olarak adlandırılan eski bir kilisenin
yerine inşa edilmiştir. Eski yapıya ait avlu
duvarları, sütunlar, sütun başlıkları ve çan
kulesi halen mevcuttur. Caminin inşa kitabesi
bulunmamaktadır. 1170-1175 yıllarında
Zengiler tarafından yaptırıldığı tahmin
edilmektedir. Ulu Camii; 1684, 1779, 1780 ve
1870 yıllarında onarım görmüştür. İslam
fetihlerinden sonra, sütunlarda kullanılan
kırmızı mermerler ve kilise ile ilişkisinden
dolayı “Mescid ül- Hamra (Kırmızı Mescit)”
olarak isimlendirilmiştir. Payeler üzerine oturan
ve her biri çapraz tonozlarla örülü on dört sivri
kemerle avluya açılan son cemaat yeri
Anadolu'da ilk kez Urfa Ulu Camii'nde
bulunmaktadır. Caminin harim kısmında bir
kuyu yer alır. Minareye, Cumhuriyet
döneminde bir saat eklenerek saat kulesine
dönüştürülmüştür.
Melik Gazi Camii adıyla da anılan Niksar Ulu Camii, kitâbesiz olmasına rağmen
sözlü geleneğin verilerine göre 540 (1145) yılına tarihlendirilmektedir. Nizâmeddin
Yağıbasan’ın saltanatı sırasında (1143-1164) ve bizzat onun tarafından yaptırılmış olması
gereken camiyi, Çepnizâde Hasan Bey adında bir kişinin inşa ettirdiği yolunda mahallî bir
rivayet de vardır.
Niksar Ulucamii’nin derinliğine gelişen
dikdörtgen planlı harimini sınırlayan duvarlar moloz
taşlarla inşa edilmiş, düzensiz örgü köşelerde iri
boyutlu devşirme bloklarla donatılmıştır. Harim enine
beş, derinliğine yedi tane olmak üzere toplam otuz beş
adet değişken boyutlu, bağımsız örtü sistemine sahiptir.
Bu mekân birimlerinin köşelerinde yükselen kesme taş
pâyelere sivri kemerler oturmakta, bunlar mihrabın
önünde ve harimin ortasında pandantifli kubbeleri,
diğer yerlerde ise çapraz tonozları taşımaktadır.
Mihrap önü kubbesi dışarıdan onikigen kasnaklı piramit şeklinde bir külâhla
örtülmüş, harimin merkezindeki kubbenin altında bir seki meydana getirilmiştir.
Kuzey cephesinde, yanlardan duvarlarla kapatılmış olan, ahşap direkli sundurma niteliğinde
bir son cemaat yerinin varlığı dikkati çekmektedir.Caminin batı cephesine bitişik olan minare
kesme taştan, sekizgen prizma biçiminde bir kaideye oturmakta, pabuç kısmından itibaren
tuğla örgülü ve daire kesitli olarak devam etmektedir.
H.530/M.1135 tarihinde,
Danişmendli hükümdarı Melik
Mehmet Gazi tarafından yaptırılmıştır.
Caminin kuzeye açılan kapısının
yanındaki kitabe ise bir onarım
kitabesidir. Melik Mehmet Gazi’nin
yeğenlerinden olan Yağıbasanoğlu,
Muzaffereddin Mahmud tarafından
1206 yılında onartılmıştır.

Caminin iki kubbesi vardır. Biri mihrabın önünde, diğeri ortaya inşa edilmiştir.
Dikdörtgen şeklinde dört penceresi olan mihrap kubbesinin cami ile beraber yapıldığı
düşünülmektedir.
Caminin içinden üzeri açık doğrusal bir merdivenle taraçaya çıkılır. Buradan
minarenin şerefesine kadar varan helezoni bir merdivenle çıkılır. Cami mimarisi ile minare
mimarisi arasındaki farklar minarenin sonradan yapıldığını göstermekte ve sonradan inşa
edildiği anlaşılmaktadır. Ancak minarenin ne zaman yapıldığına dair herhangi bir kitabe
veya kayıt yoktur. Bununla beraber bu minare Kayseri’nin en eski minaresi olarak kabul
edilmektedir. Taştan dört köşe kaidesi olan minare, şerefeye kadar tamamen tuğladan
örülmüştür. Yüksekliği 47 metredir. Şerefenin altında çini üzerine nefis bir Kufi yazı ile
yazılmış fakat henüz okunamamış bir ayet vardır.
1135-1142 yıllarında Melik
Nizâmeddin Yağıbasan tarafından
yaptırıldığı kabul edilmektedir. Birçok defa
tamir geçiren yapı, Kölük Şemseddin
tarafından onarıldığı için onun adını
taşımakta, Külûk ve Gülük diye de
anılmaktadır.
Cami kapısının kemeri, dokuz ince
yonu taşından meydana gelmiş olup; hemen
üzerinde bir rozet ve 1335 tarihli onarıma ait
kitabe bulunmaktadır. Cami kapısının
kemerindeki üzengi taşları profillidir.

Caminin avlu mekanı doğu ve batı yönlerinde değişik açıklıktaki üç kemer ve dörder
ayakla sınırlandırılmış olup, üstü yine giriş bölümünde olduğu gibi çift merkezli beşik tonoz ile
örtülüdür.
Mimari süslemede çiniyi yer yer kullanmış olmakla birlikte, daha ziyade mahalli bir
malzeme olan taşı benimsemiş bulunan Kayseri'de mahalli geleneğin dışına çıkılarak ortaya
konmuş böylesine muhteşem bir eserin varlığı, mozaik çini mihrapların bir gelenek halinde inşa
edildiği Konya ile bir bağlantı kurmak suretiyle açıklanabilir. Yapım tarihi ve ustası kesin olarak
bilinmeyen bu mihrap sanat tarihi araştırmacıları tarafından 13. yüzyılın ikinci yansına veya
sonlarına tarihlendirilmektedir.
Anadolu’nun en eski camilerinden biridir. Avlusuna üç yönden girişi ve düz damlı,
dikdörtgen planlı, kufe tipli cami sınıfına giren ender örneklerdendir. Kubbe fikrinin henüz
gelişmediği bir dönemde yapılmıştır.
Asıl ibadet alanına, kuzey duvarının
tam ortasında asıl ve köşelere yakın yerlerden
birer olmak üzere üç ayrı kapı ile girilmektedir.
İbadet alanının kuzey-güney doğrultusundaki
Kıbleye (güney duvarı) dikey uzanan on bir
sahnı oluşturan kesme taş örgülü yığma 50 adet
kırma ayak birbirine sivri kemerlerle
bağlanmıştır. Mihrap eksenine uzanan orta
sahın diğerlerinden biraz daha geniş
tutulmuştur.
Ulu Cami, 54.70 x 33.70 metre iç ölçülerindedir. Yapının asıl giriş kapısı ile diğer
kapıları süslemesizdir. 1955 yılı onarımında ortaya çıkarılan özgün mihrabın üzerinde,
birbirini kesen sekizgenlerden geometrik örgü motifli iç içe iki sekizgenin kenarlarından
çıkan kollarla kesilmesi ile kareler oluşturan süslemeler bulunmaktadır. Onarımda mihrabın
süslemeleri taş malzemeyle sade bir şekilde düzenlenmiştir. Üstünde yukarıya doğru gittikçe
daralan yedi sıra mukarnaslı kavsaradan başka süsleme elamanı görülmez. Ulu Camii’nin
Osmanlı Devrine ait 23 mezardan oluşan bir haziresi bulunmaktadır. 1955 onarımında çıkan
kitabesine göre 1196-97 yıllarında Kutbettin Melikşah döneminde Kızılarslan bin İbrahim
tarafından Kul Ahi’ye yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Kale Camisi'nin kitabesi günümüze gelememiştir. Bu cami kale muhafızları için
XII. yüzyılda Saltukoğlu İnanç Biygu Alp Tuğrul tarafından yaptırılmıştır.
Camiye İç Kale meydanındaki bir kapıdan girilmektedir. Kıble duvarı, kale duvarı
ile ortak olan bu kapı kalenin avlusuna da açılmaktadır. Giriş kapısının ve yanlarındaki
pencerelerin üzerinde bezemeler bulunmaktadır. Cami kesme taştan yapılmış olup,
dikdörtgen planlıdır. İç mekân mihraba paralel iki sahından meydana gelmiştir. Girişin üzeri
çapraz tonoz ile örtülüdür. Mihrabın önünde mukarnaslı kasnaklar üzerine oturmuş bir
kubbesi vardır. Bunun dışında kalan bölümler de beşik tonozlarla örtülmüştür.
Yapının ön kısmı toprak damlıdır.
Mihrap önü ise konik bir külah ile örtülmüştür. Bu
külahın gövdesi silindir şeklinde ve kalker taşından
yapılmıştır. Gövdesi ikişer kabartma silme ile 16
bölüme ayrılmıştır. İbadet mekânında ortada L
şeklinde iki ayak burasını ikiye ayırmaktadır.
Ön kısmın iki yanında yüksek birer sivri
tonoz, ortasında ise bir çapraz tonoz bulunur.
Mihrap önü ortadaki iki ayağın üzerinde bulunan
sivri kemerlerle, yanlarda da iki sivri tonoz ile
takviye edilmiştir
Kuzeydeki üç, kubbe eteğindeki dört pencere ile aydınlatılmıştır. Kabartma süslerle
bezeli olan mihrap yarım yuvarlak olup yanındaki kalenin burcu içerisine yerleştirilmiştir.
Saltuklu Emiri Nasreddin Aslan Mehmet tarafından 1179 yılında yaptırılmıştır.
Saltuklular'ın "Atabey" isminden dolayı buraya "Atabey Camisi" de denmektedir. Yapının
üst örtüsü mihrap duvarına dikey olarak inşa edilmiştir. Geniş bir orta nef ve bunun iki
yanında üçer nefle birlikte toplam yedi neften oluşmaktadırİbadet mekânındaki üst örtüyü,
on altısı duvarlara bitişik olan kırk paye taşımaktadır.
Sultan 4. Murat zamanında yiyecek
deposu olarak kullanılan cami, değişik tarihlerde
beş kez onarılmıştır. Erzurum Valisi Hüseyin
Paşa 1639'da, Ali Efendi, 1826'da camiyi onarmış,
bunu 1858 ve 1860 yılında yapılan onarımlar
izlemiştir. Cami, son olarak, 1957- 1964 yılları
arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
onarılmıştır.
Caminin içerisinde toplam 40 sütun bulunmaktadır. Doğudaki birinci kapısının iki
yanında birer mihrapçık bulunan yapının, 1860 yılında yapılan onarım kitabesi de burada
yer almaktadır. Caminin ilk yapımındaki mihrap duvarı, önü hafif sivri kemerler üzerine
oturan büyük pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. "Kırlangıç Kubbe" denilen, bindirme
şeklinde inşa edilmiş bu kubbenin yapının ilk haline ait olduğu sanılmaktadır. Caminin sağ
tarafında tuğladan yuvarlak gövdeli tek şerafeli minaresi bulunmaktadır. Minareye cami
içerisinden çıkılmaktadır. Şerafeden yukarısı yıkılmıştır. 28 pencere ile aydınlatılan caminin,
güneydeki ikinci penceresi üzerinde 1826 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır. "Kırlangıç
Kubbe" denilen, bindirme şeklinde inşa edilmiş bu kubbenin yapının ilk haline ait olduğu
sanılmaktadır.
1180 yılında Süleyman Şah oğlu Emir İshak
tarafından yaptırılan
Uzun dikdörtgen biçiminde cami, üç nefli olup, biraz
daha geniş orta nef, kıbleye dikey uzanan bir tonozla,
yan nefler dörtgen pandantif kubbe ile
örtülüdür.Portal ileriye doğru kuvvetle fırlayan
kanatlarla kademeli bir niş halinde ve süslemelerin en
zengin olduğu yerdir. Portalde tuğla taş süslemeler,
yanında kemerin köşe dolgularında tuğla dizgilerin
oluşturduğu altıgen boşluklar içinde firuze çini
dolgular görülmektedir.
Bunların çoğu dökülmüştür. Ancak Anadolu’nun ilk çini süsleme örnekleri
olmaları bakımından önemlidir. Tuğladan oldukça sağlam örülmüş hafif sivri kemerin
alınlığı birbirini kesen gayet sık geometrik yıldız geçmelerden bir örnekle işlenmiştir. Daha
sade ve küçük boyutlu harap yan kapı bütünüyle taştan olup, kemer yüzünde geometrik
yıldızlar, burmalı silme ile kavranmış mukarnaslı niş, rumi ve lotüs-palmet frizi ve bunun
üstünde ayrıntılı işlenmiş bir mukarnas frizi ve yivlenmiş ince kaval silmelerle dikkati çeker.
Dış görünüşünün bu zenginliğine karşılık içerde mukarnaslı ve istiridye biçiminde biten
yüksek düz mihrap nişi ve paye başlıklarındaki palmet lotus frizinde ve köşelerinde
kabartma olarak stilize aslan başlarından başka süsleme olmayan sade ve etkili bir mimari
hakimdir.
Cami, yöre Mengücekoğulları’nın yönetimi altında olduğu dönemde Ahmet Şah ve
eşi Turan Melek tarafından camisi ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmıştır. İslam
mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden
oluşmaktadır. Yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra, sergilediği zengin Anadolu geleneksel
taş işçiliği örnekleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. Divriği Ulu Cami
ve Darüşşifası Türkiye’nin bu listeye giren ilk mimari yapısıdır.
Mimarı Ahlatlı Hürremşah’ın elinde 1228 yılında şekil alan Divriği Ulu Cami, plan
tipi ve süsleme özellikleri bakımından benzeri olmayan bir eserdir. Camiye bitişik olarak inşa
edilen iki katlı, avlulu ve eyvanlı bir yapı olan Darüşşifa, hastaların su sesi ile sağlıklarına
kavuştuğu bir hastane olarak benzersiz özelliklere sahiptir.
Yapının tüm taç kapılarındaki üç boyutlu,
asimetrik, bitkisel ve geometrik figürler özgün bir
betimleme anlayışıyla heykele yakın yüksek
kabartma tekniğinde coşkun bir biçimde işlenmiştir.
Taç kapılarda olduğu gibi cami içindeki her sütun,
sütun kaidesi ve sütun başlığı ile kubbe içi tavan
süslemeleri de ayrı üslup ve bezeme örneklerini
sergilemektedir.
Ulu Cami ve Darüşşifa, dıştan yalın bir mimari görünüme sahiptir. Ancak Darüşşifa
Taç Kapısı, Cami Kuzey Taç Kapısı, Cami Batı Taç Kapısı ve Şah Mahfili Taç Kapısı'nın her biri
birbirinden farklı eşsiz bezemeleri ile göz kamaştıran birer mimarlık ve mühendislik harikası
niteliğindedir.
 https://www.kulturportali.gov.tr/
 https://kvmgm.ktb.gov.tr/

You might also like