You are on page 1of 8

ABBASlLER

F. Sanat. dairevi planda kurulmuş ve etrafı çift arkad sırası taşımaktadır. Bazı kaynak-
surla çevrilmiştir. Yuvarlak kulelerle lar bu kapının, Rakka'yı 180'de (796)
İslam tarihinde önemli değişikliklerin
takviye edilen surların tuğladan örül- merkez haline getiren HarOnürreşid'in
başladığı Abbasiler devrinde hilafet
düğü, şehrin kuwetle tahkim edilmiş zamanına ait olduğunu yazmakta iseler
merkezinin Şam'dan Bağdat'a geçmesi,
dört büyük kapısının bulunduğu ve bu de dış ve iç surların MansOr tarafından
yalnız siyasi bakımdan değil, sanat ve
kapıların yakınında muhafız kıtaları için yaptırılmış olması ve eski yolun nehir
kültür bakımından da büyük değişiklik­
binalar yapıldığı bilinmektedir. Şehrin boyunca buradan geçmesi, bu kapının
lere zemin hazırlamıştır. Şam'da islam
ortasında Kubbetülhadra adıyla anılan da MansOr zamanında yapılmış olduğu­
sanatına tesir eden Geç Helenistik-Bi-
Halife MansOr'un sarayı ile bitişiğine nu düşündürmektedir. Şehrin büyük
zans sanatının yerini Bağdat'ta Sasa-
inşa ettirdiği cami bulunuyordu. Saray, camii kuzeyde yer almakta ve kalıntıla~
ni sanatı almış, Abbasiler'e iktidara
ortadaki kubbeli mekana açılan tonoz rından kare planlı olduğu, duvarlarının
geçmeleri hususunda yardımcı olan Ho-
örtülü dört eyvandan meydana gelmişti köşelerde ve yanlarda bulunan yuvarlak
rasan Türkleri'nden müteşekkil hassa
ve anlaşıldığına göre planı Horasanlı kulelerle takviye edildiği anlaşılmakta­
ordusu da İslam sanatı içinde Türk sa-
EbO Müslim'in Merv'deki Darülimare'si- dır. Mihrap duvarına paralel üç nef ile
natı etkilerinin başlamasında ilk kade-
nin planına benziyordu. Caminin ise bir aviuyu üç taraftan çevreleyen ikişe r
rneyi oluşturmuştur. Türkler aracılığıyla
avlunun üç tarafını kuşatan çift sıra neften oluşan ve bugün çok harap du-
Uzak Doğu sanatı da İslam sanatında
kendini hissettirmiştir. Böylece Abbasi ahşap sütunlu olduciu. mihrabının da rumda bulunan cami, 155'te (772) Ha-
istiridye biçimli nişi ve taş süslemeleriy- life MansOr tarafından yaptırılmış ve
sanatının mimari planları ve süsleme
le Emevi devri mihraplarına benzediği XIII. yüzyılda NO reddin Zengi tarafında n
motifleri bu çeşitli unsurların özümlen-
rivayet edilmektedir. 'Bazı kaynaklara tamir ettirilmiştir. Rakka'da bulunan ve
mesiyle şekil bulmuş, yeni malzeme ve
hangi binaya ait oldukları bilinmeyen
tekniklerin uygulanması ile de islam göre cami HarOnürreşid zamanında
bazı alabaster (su mermeri) başlıklar,
sanatının kendine has üslObu ortaya 193'te (809) büyütülmüş ve binaya es-
İslam sanatındaki yeni üslOp değişikli­
çıkmıştır. ki caminin benzeri yeni bir kısım ilave
ğini göstermeleri bakımından önemli -
edilmiştir; başka bir kaynağa göre ise
1. Güzel Sanatlar. dir. Bu başlıklardan üç tanesi New York
Mu'tazıd-Billah zamanında 280 (893)
a) Mimari. Metropolitan Müzesi'nde, diğerleri Ber-
tarihinde, kıble duvarı yıkılarak yeni ya-
lin Müzesi ile İstanbul'da Türk ve İslam
Bağdat. Abbasi halifeliğinin yükseliş pılan bir kısmın eklenmesiyle büyütül-
Eserleri Müzesi'nde bulunmaktadır. Bun-
devrinde Mezopotamya'da muhteşem müştür.
ların bazılarında derin ka zınmış akantus
şehirler kurulmuştur. İkinci halife Man-
Hakka. Abbasi devrinde kurulan diğer yaprağı motifleri, çoğunda ise kırık dal-
sOr'un planını bizzat çizerek kurdurdu-
bir şehir de Rakka'dır. Bağdat gibi tam larla birleşmiş çeşitli palmet ve yarım
ğu Bağdat şehrinden bugüne, geçmişi­
dairevi planlı olmayıp güney tarafı düz, palmet motifleri görülmektedir. Sathi
nin parlak devrini hatırlatan hiçbir şey
at nalı biçiminde bir plan gösterir. Ker- bir kazıma tekniği ile yapılmış olan bu
kalmamıştır. Moğol istilası sırasında
piç ve tuğladan yapılan dış sur tama - süslemeler, Sasani sanatında görülen
şehrin tamamen harap olması, sonra
da üstüne yeni Bağdat'ın inşa edilmesi, men yıkılmış, iç surun yuvarlak kuleler- örnekleri hatırlatmaktadır.
ilk Bağdat şehrini efsane diyarı haline le takviye edilmiş bazı kısımları ile Bağ­ Uhaydir (Kasrü'I-Uhaydir). Ab-
Sarayı
getirmiştir. Kaynaklardan öğrenildiğine dat Kapısı adını taşıyan kapısının bir basfler'in inşa'
ertirdikleri eski Bağdat
göre Bağdat. savunmaya çok elverişli bölümü bugüne kadar gelmiştir. Kapı ve Rakka şehirlerinde bulunan yapılar
olduğu için Eskiçağ'dan beri Mezopo- tuğladan olup dilimli kemerlerle süs- hakkındaki bilgilerimiz daha çok edebi
tamya, Anadolu ve iran'da uygulanan lü, sivri kemerli sathi niş dolgulu bir ve tarihi kaynaklara dayanmaktadır.

Ha life Mansur'un çi zd iği Bağdat p l anı Rakka şehrinin Bağdat Kapısı kalınt ı l arı Uhayd ir Saray ı p l anı

49
ABBASILER

sonraki Abbasi yapılarında da görüle- Samerra'daki eserler, Abbasi devri mi-


cek olan T şeklinde bir plan ortaya koy- marisinin ihtişamını aksettirmekte ve
maktadır. Giriş kısmının sağında, 24.20 Abbasi sanatı hakkında kesin tarihierne
x 15.1 S m. boyutlarında ve kuzeyi hariç imkanı vermektedir. Şehir yetmiş yıl
üç tarafı tek dizi kemerlerle çevrili bir kadar varlığını sürdürmüş ve 883'te ha-
de cami bulunmaktadır. Bu binaların lifelerin tekrar Bağdat'a dönmeleri üze-
Halife Mansür'un amcası isa b. Müsa rine eski önemini kaybetmiştir. Sarayla-
tarafından 161 (778) yılında yaptırılmış rının yazlık olarak bir süre daha kulla-
olduğu kabul edilmektedir. nılmasından . sonra kendi haline terke-
Atşan Sarayı (Kasrü ' I -Atşil.n). 25.57 x dilen Samerra, Hülagü istilası sırasında
24.90 m. ölçülerinde kareye yakın planlı Moğollar tarafından tamamen tahrip
bir yapı olup Uhaydir Sarayı ile ı<üfe edilmiştir.
şehri arasında yer alır. Köşelerinde ve
S~merta Ulucamii. Bugüne kadar ya-
üç kenarının ortasında birer yarım yu-
pılmış camiierin en büyüğü olan Samer-
varlak kule ile kuzey tarafında kuwetle
ra Ulucam ii, 240 X 156 m. boyutlarında­
tahkim edilmiş bir· kapıya sahip olan
dır ve "ziyade"siyle (d ı ş avlu) birlikte
yapı bugün çok harap haldedir. Dışarı
yaklaşık 150.000 m 2 bir yer kaplamak-
çıkıntı yapan köşeleri kule şeklinde yu-
tadır. Halife Mütevekkil tarafından 848-
varlatılrriış müstahkem kapisı bir avlu-
852 yılları arasında inşa etti rilmiştir.
ya açılmakta, avlunun doğu tarafında
tonozlu üç oda ile köşede mutfak oldu- Caminin duvarl arı tuğladan örülmüş,
köşelerde birer. doğu ve batı kenarla-
ğu sanılan küçük bir mekan ve güney
Uhaydir S arayı ' nda bir salon rında on ikişer, kuzey ve güney kenar-
tarafında da tonozlu büyük bir eyvan
larında da sekizer olmak üzere kırk
bulunmaktadır. Bina ayrıca, bir ucu ya-
rım .kubbeyle sonuçlanan tonozlu uzun dört kule ile takviye edilmiŞtir. On altı
bir mekana daha sahiptir. Yapıdaki kapısı, yirmi dördü güney duvarının yu-

Fakat ayakta kalabilen yapılar onlar;:ı tuğla süslemeler, kemer şekilleri, sathi karı kısmında, ikişer tanesi de yan du-

muhteşem mimarilerini tanıtacak du- niş dolguları ve tonoz örtüleri Uhaydir varlarda olmak üzere yirmi sekiz pen-
rumdadır. Bağdat'ın 120 km. güneyba- Sarayı'ndakilere çok benzemektedir. ceresi vardır. Mihrap üstünde pencere
tısında yer alan Uhaydir Sarayı. bu dev- inşa tarihi bilinmeyen bu yapının da yoktur ve güney pencerelerinin her biri
rio saray mimarisini tanıtabilecek ilk Halife Mansür'un amcası isa b. Müsa cami içindeki bir sahna rastlamaktadır.
eserdir. Vadi-i Ubeyd'de Kerbela'nın tarafından 161 (778) yılında yaptırılmış Bunlar dışardan dikdörtgen aydınlık
takriben 48 km. batısında bulunan sa- olduğu sanılmaktadır. şeklinde olup içerden dikdörtgen bir

ray. 19 m. yüksekliğindeki 175 X 169 Samerra. Halife Me'mün, Bizans'a kar- çerçeve içinde kemer ve sütuncelerle
m. boyutlarında bir surla çevrilidir. Bu şı sefere çıkarken Orta Asya Türkle- tezyin edilmişlerdir. Yanlarda dört, ku-
surun her kenarının ortasında, kuwetle ri'nden bir ordu kurmuş, Halife Mu'ta- zeyde üç sıra revakın çevrelediği avlu
tahkim edilmiş rnekanlara sahip kapı­ sım ise hassa ordusunu da Türkler'den çok büyüktür. Yapılan kazıtarla caminin
lar ve ayrıca köşelerinde yuvarlak, ke- teşkil etmişti. Daima güvendiği bu as- içinde, 2.07 x 2.07 m. boyutlarındaki
narlarında yarım yuvarlak kuleler bu- kerlerle birlikte oturmak isteyen Mu'ta- kaideler üzerinde yükselen 464 adet
lunmaktadır. Bu büyük surun içinde sım , 221'de (836) Dicle'nin sol tarafın ­ sekiz köşeli paye buiUnduğu ve 1O m.
kuzey duvarına biti şik inşa edilen ası l da, Samerra adı verilen yeni bir başşe­ yükseklikte olmaları gereken bu paye-
saray binası yer alır. Sarayın doğu. batı hir kurdu ve Bağdat'ı terkederek bura- lerin dörder köşesinde birer mermer
ve güney duvarları da yarım yuvarlak ya yerleşti. Bugün. hara'be halinde olan sütuncenin yer aldığı tesbit edilmiştir.
kulelerle takviyeli olup sarayın ana ka-
pısı dış surun kuzey kapısı ile bütünleş­
miştir. Saray, Sasani saray planlarını
hatırlatan bir düzenleme ile. kubbP to-
nozlu nişlerin çevrelediği büyük bir me-
rasiril avlusu, ona açılan kabul mera-
simlerinin yapıldığı büyük tonozlu esas
eyvan ve arkasındaki kubbe örtülü kare
salon sıra laması içinde inşa edilmiştir.
Arkada tonozlu küçük odalar yer alır.
Resmi ve özel törenierin yapıldığı esas
kısım, 3.50 m. genişliğinde tonozlu bir
koridorla çevrilerek sarayın diğer kısım­
larından ayrılmıştır. Saray, bu orta kıs­
mın doğusunda ve batısında yer alan,
samerra
önleri aviulu ve revaklı , tonoz örtülü Ulucamii' nin
çeşitli mekantarla gelişmekte ve daha ihata duvarı

50
ABBASILER

Tavanın. kemerierin bağlanmadığı bu


payeler üzerine doğrudan oturduğu an-
laşılmaktadır. Üst kısmı yıkılmış ol~m
dikdörtgen biçimindeki 2.59 m. geniş­
likte ve 1.75 m. derinlikte olan mihra-
bın sağında ve solunda pembe mer-
merden çifte sütunce bulunmaktadır.
Kazılar sırasında nişin içinde altın mo-
zaik kalıntılarına rastlanmıştır. Yapının
melviye (spiral, helezon) adı ile tanınan
minaresi ayrı bir önem taşımaktadır.
Mina re. caminin ziyadesi içinde,. kuzey
duvarının 27.25 m. uzağında ve mihrap
mihveri üzerinde yer almaktadır. Her
kenan 33 m. olan 3 m. yüksekliğ i ndeki
bir kare kaide üzerinde. spiral biçimin-
de gittikçe daralarak yükselmekte ve ,• "

gövde etrafında dolaşan 2.30 m. geniş­ :· ~ '


liğindeki müezzin yolu, kaidenin güney
·j.: 4~> .
- ,'
kenarının ortasından başlayıp tepeye
kadar beş dönüş yapmaktadır. En te-
pedeki silindirik kısım , sekiz sivri ke-
merle süslenmiştir. Minarenin biçiminin
eski Mezopotamya zigguratlarından
· alındığı kabul edilmektedir (bk. BABiL Samerra
Ulucamii 'nin
KULESi).
melviye diye
Hilka n Sarayı (ei·Cevsaku'I·Hakanl). Sa- tanınan

merra'da, Halife Mu 'tasım tarafından ünlü


miriaresi
ünlü Türk beyi Artuk Ebü'I-Feth b.
Hakan için yaptırılan , fakat çok beğen­
diği için kendisi tarafından kullanılan daki yarım kubbe tonozlu daha küçük tülü olması gereken kare planlı mera-
Hakan Sarayı , bu devrin en büyük sa- eyvanlar muhafıziara ait olup orta ey- sim salonuna varılır. Bu mekana haçva-
raylarından biridir. Dicle nehrinin sol vanla bağlantılı değildirler ve yalnız ar- ri tertiplenmiş üç nefli dört büyük oda
kenarında , vadiden 17 m. kadar yük- kadaki muhafız askerlerine mahsus açılmakta olup aralarında mermer pa-
seklikteki bir düzlükte kurulmuş olan rnekanlara geçit vazifesi görürler. Orta nolarla süslü küçük odalar ve halifeye
sarayın bugüne en sağlam ulaşabilen eyvanın arkasında yer alan 4 m. ge·niş­ mahsus mescid yer almakta, kuzey ta-
kısmı , Babü'l-amme denilen mahaldir. lik ve 7.19 m. yüksekliğindeki bir kapı­ rafında halifenin daireleri, güneyinde
Bu yapı, 11.1 O m. yüksekliğinde üç sivri dan, arka arkaya bir eksen üzerinde sı­ ise harem daireleri bulunmaktadır.
kemerli cephesi olan. birbirine paralel ralanmış altı odaya geçilir. Bunlardan Bunların ötesinde. 180 m. genişlik ve
beşik tonozlu üç eyvandan meydan·a sonra ortası havuzlu bir odaya, ondan 350 m. boyunda, içinden kanallar geçen
gelmişt ir. Halifenin kabul merasimle- sonra da dikdörtgen şeklinde bir mera- büyük bir avlu, ondan sonra ise çevgan
rinde kullanıldığı bilinen orta eyvan da- sim avlusuna girilir. Bu avludan ise üç oyununa mahsus saha ile yazın sıcağın­
ha geniştir. Bunun sağ ve sol tarafın- kemerli bir girişten geçerek kubbe ör- dan korunmak için yapılan büyük ve
küçük serdablar (yeraltı odası) yer al-
makta d ı r. Küçük serdabda, renkli stuko
(alçı kabartma) ile yapılmış. çift hörgüçlü
deve kervanı ve bir çeşmeden oluşan
duvar süsl.emeleri dikkat çekmektedir;
samerra'daki Hakan S arayı ' n ı n duva rlarında .bulunan al cı süslemelerden kus figü rlü iki örn ek
sarayın diğer odaları da stukolarla kap-
lanmıştır. Harem duvarlarının üst kıs­
mında ise figürlü freskler bulunmuştur.
Bu freskler Abbasf devri resim sanatı
için çok zengin bir kaynak oluşturmak­
tadır. Sasanf sanatından gelen inci dizi-
leri arasında hayvan ve kuş figürleri ile
Geç Helenistik sanattan gelen bereket
boynuzu şeklindeki akantus yaprakları
arasında oturmuş insan, kuş ve koşan
hayvan figürlü kompozisyonlar, kuwetli
Uygur sanatı etkileri taşı r. Özellikle iki

51
ABBASiLER

rakkase resmi bunu bariz biçimde gös- iran'da genel olarak SasanTier tarafın­ de Tolunoğlu Camii ile İran ' da Nain Ca-
termekte ve Abbasi sanatındaki Türk dan !<ullanılan stuko süsleme tekniği, mii'nin süslemelerinde görülmektedir.
etkisinin ilk belgesini teşkil etmektedir. İslam sanatında çeşitli yabancı etkilerin Ca'feriyye Şehri ve Ebu Dülef Camii.
Ellerinde içki sürahileri tutan ve başla­ kolayca kendini kabul ettirdiği bu de- Samerra Camii'nin yapılmasından bir-
rının arkasındaki kaseye kıvrak hare- virde, özellikle Samerra yapılarında de- kaç yıl sonra Halife Mütevekkil, Samer-
ketlerle içki boşaltan bu bir çift rakka- ğişik üslüplar ortaya koymuştur. Bura- ra'nın kuzeyinde kendine yeni bir şehir
se figürünün aşağı doğru sarkan saçla- daki kazıları yönetmiş olan Herzfeld, kurmaya karar verdi ve 859'da başla­
rı. kıvrımlı zülüfleri, dolgun yüzleri, iri somuttan soyuta giden bir gelişmeyi yan çalışmalar 861 yılının başlarında
badem gözleri, kalın yay biçimli kaşları. dikkate alarak bu değişik üslüpları üç sona ererek Ca'feriyye adı verilen yeni
küçük ağız ve ince burunları Uygur gruba ayırmıştır. Zeminin kalabalık mo- şehre taşınıldı. Etrafı kuleli duvarlarla
fresklerindeki tiplerle büyük benzerlik tiflerle doldurulduğu A üslübu stuko- çevrilmiş olan ve geniş bir sahayı kapla-
göstermektedir. Elbiselerindeki kıvrım­ larda derin oyulmuş asma yaprakları yan Ca'feriyye Sarayı ' nın kalıntılarında
lar. Helenistik üslüba göre çok daha görülür. Beş veya üç dilimli asma yap- henüz kazı yapılmamıştır. Kaynaklara
sathileşmiştir. Sarayın kalıntıları arasın­ raklarında bir değişiklik meydana geti- göre Halife Mütevekkil. Ca'feriyye Sara-
da stuko ve fresklerden başka oyma- rilerek yapraklar üzerine dairevi çizgiler yı'nda dokuz ay üç gün yaşamış ve bu~
larla, boya ve altın yaldızla süslenmiş, arasında dört delik işlenmiş ve yapra- rada öldürülmüştür. Aynı yılın sonların­
altın yaldızlı çivilerle tutturulmuş ahşap ğın sapla birleştiği kısımda yer alması da yerine geçen Müntasır. derhal
kaplama parçalarına. renkli cam moza- gereken üzüm salkımları yapılmamıştır. Samerra'ya geri dönmüş ve Ca'feriy-
iklere ve dört renkli lüster tekniği ile örnekler bütün stilize görünüşlerine ye'yi yıktırıp işe yarar yapı malzemesini
yapılmış çini levha kırıkiarına da rast- rağmen tabiattan tamamen uzaklaşmış Samerra'ya taşıttırmıştır. Ebü Dülef Ca-
lanmıştır. Hakan Sarayı'nda üzeri tas- değildir. Motifler. içieri Sasaniler'in inci mii adını taşıyan Ca'feriyye'deki cami-
virli bazı payeler de bulunmuştur. Ma- dizileriyle doldurulmuş kare ve sekiz- . nin iç kısmı Samerra Camii 'ne göre da-
hiyeti pek anlaşılamamış olan bu eser- gen gibi geometrik çerçeveler içine ha iyi korunmuş, kerpiçten yapılmış
leri bazı sanat tarihçileri şarap küpü, alınmıştır. B üslübunda motifler tabii olan dış duvarların ise sadece kuzey ke-
bazıları da taht salonunun on iki direği özelliklerini kaybetmiş olup sap ve yap- narda birkaç metrelik küçük bir parçası
olarak tanımlamıştır. Bu sivri dipli raklar görülmez; bazı Uzak Doğu'ya has kalmıştır. Cami kuzeyden güneye 213
payelerden birinin üzerinde uzun sak::o:- sembolik motiflere de rastlanır. Motif- m .. doğudan batıya 135 m. uzunluğun­
lı, elinde asası olan bir insan figürü. bir ler kare ve sekizgen çerçeveler içine da olup büyük avlusu revaklarla çevrili-
diğerinde ise sırtında buzağı taşıyan bir alınmış ve koyu gölgeli zemin derin ke- dir. Camide mihrap duvarına dik beş
figür tasvir edilmiştir . Uygur fresklerin- simle oyulmuştur. C üslübunda ise tek- kemerli, ortadaki daha geniş on yedi
de görülen insan figürlerinin çehre nik değişmiş , derin kesim yerine motif- nef bulunmakta ve kemerlerin, bazıları
özelliklerini taşıyan ve Uygur sanatına ler eğri kesimle meydana getirilmiştir . hala' ayakta duran 8 m. yüksekliğindeki
bağlı portre geleneğinin Abbasi sana- Eğri kesim tekniği, Türkler'in koşum kalın payelere oturup düz çatıyı taşıdık­
tında da sürdürüldüğünü gösteren bu takımlarında görülen bir teknik olup ları anlaşılmaktadır. Bu dikine nefler
figürlerin üzerinde iyi okunamayan bazı İslam sanatına Türkler'le girmiştir. Bu kıble duvarında T biçimi payelerle son
yazılar bulunmakta ve bu yazıların üslupta duvarlar. motiflerle hiç boş yer bulmakta ve on yedi paye ile bölünen
çeşitli lakaplar, figürlerin de Türk bey- kalmayacak şekilde kaplanmıştır. Ör- iki nef de orta nefle büyük bir T şekli
lerinin portreleri olduğu ileri sürülmek- nekler tahta kalıplar kullanmak sure- meydana getirmektedir. Harimin doğu
tedir. tiyle yapılmış ve böylece büyük sahala- ve batı tarafından ikişer nef avlunun
Samerra'da pek çok ev kalıntısı da rın süratle süslenmesi mümkün olmuş­ kuzey duvarına kadar uzanmaktadır.
bulunmuş ve çok büyük olan bu evlerde tur. Samerra stukolarının etkisi Kahire'- Kuzeyde, bulunan revaklar üç sıralıdır
elli kadar odanın bulunduğu görülmüş­
tür. Genellikle aynı plana göre yapılan
bu evlerde giriş büyük bir · avluya açıl­
makta ve avlunun kenarlarından biri
üzerinde T şeklinde bir salon bulun:
maktadır. Ortada dik bir eyvan ve iki
yanında birer odanın yer aldığı bu me-
kan grupları diğer avlularda da tekrar-
lanmakta ve avluların öteki kenarların­
da daha küçük odalar sıralanmaktadır.
Evler tek katlı olup hepsinde hamam
ve kanalizasyon tertibatı ile serdablar
bulunmaktadır.

Samerra yapıları zengin stukolarla


süslenmiştir. Daha sonraki devirlerin
süsleme sanatında etkili olduğu görü- Samerra
evlerin in
len bu stukoların teknik ve üslüp özel-
alcı ka bartma
likleri, İslam süsleme sanatında ayrı bir süslemelerinden
yer tutmaktadır. Mezopotamya'da ve bir örnek

52
ABBASlLER

ve payeleri tuğladan örülmüştür. İhata tek kapısına varır. Enine dikdörtgen Kubbetü's-Süleybiyye. İslam sanatın­
duvarında, köşelerde birer. doğu ve ba- planlı olan saray içerden üç paralel kıs­ da bilinen ilk türbe Kubbetü's-Süleybiy-
tı kenarlarında on birer. kuzeyde sekiz, ma bölünmüştür. Orta kısım esas me- ye'dir. Dicle nehrinin batısında, Kasrü'I-
güneyde tahminen altı olmak üzere rasim kısmıdır. Bu kısım, birbiri ardına Aşık'ın güneyindeki bir tepe üzerine
toplam kırk kadar yuvarlak kule yer al- sıralanmış olan abidevi bir kapı ile me- inşa edilmiştir. Sekizgen bir yapı olup
maktadır. Caminin doğu ve batı yanla- rasim avlusu, büyük eyvan ve haçvari halen çok harap durumdadır. Mevcut
rında, doğrudan revak kemerlerine açı­ planlı taht odasını ihtiva etmektedir. dört kapı kalıntısından, her duvarda bir
lan altı. kuzeyinde ise üç kapısı bl,llun- Taht odası üçüncü bir avluyla oda ve tane olmak üzere sekiz kapısı bulundu-
maktadır . Caminin "ziyade"lerinin de ol- salonlara açılmakta. böylece mekanlar ğu anlaşılan binanın içinde. 2.62 m. ge-
duğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Ku- nehre kadar uzanmaktadır. Kalıntılar­ nişliğinde bir dehlizle dış duvarlardan
zey ziyadede, caminin duvarına 9.60 m. dan. odaların alçı kabartmalar. renkli ayrılan yine sekizgen planlı bir iç yapı
mesafede ve mihrap ekseni üzerinde freskler. altın yaldız ve çeşitli renkte yer almaktadır. Kubbe örtülü olduğunu
yer alan minare, Samerra Camii'nin mozaiklerle süslü oldukları anlaşılmak­ belli eden bu sekizgen iç yapının ortası
melviyesine benzemektedir. Bir kare tadır. Sarayın, ortasında havuz bulunan kare biçimindedir . ve sekizgene geçiş
kaide üzerine oturan çok harap durum- bir de büyük bahçesi vardır. tromplarla sağlanmıştır: dehlize açılan
daki minare, gittikçe incelerek yüksel- Kasrü'l-Aşık. ei-Cezire yaylasında Dic- haçvari sıralanmış dört kapısı vardır.
mekte ve görünüşe göre spiral müezzin le nehrinin batı tarafına kurulmuş bir Bütün yapı, Kasrü'I-Aşık'ta da kullanıl­
yolu üç dönüş yapmaktadır. saray olan Kasrü'I-Aşık'ın 878-882 yılla­ mış olan taşlaştırılmış kil ve kuvars ka-

Belkuvara Sarayı (Kasru Belkuvara). Sa- rışımı tuğlalardan inşa edilmiştir. Kay-
rı arasında yapıldığı sanılmaktadır. Ha-
merra'nın 6 km. güneyinde bulunan di- life Mu'tez zamanında Ali b. Yahya b. naklardan, Halife Müstansır'ın 862'deki
ğer bir büyük Abbasi sarayı da Belku- Ebü Mansür adlı bir mimar tarafından, ölümü üzerine. Yunan asıllı annesinin
vara Sarayı'dır. Yapımına Halife Müte- nehirden 20 m. kadar yükseklikte kıs­ Kasrü's-Savami' yakınında onun için bir
vekkil zamanında başlanan ve içindeki men tabii kayalar. kısmen de tonozlu türbe inşa ettirdiği. böylece mezarı bili-
bir kitabeden oğlu zamanında tamam- temeller üzerine kurulmuştur. Bugün nen ilk Abbasi halifesinin Müstansır ol-
duğu ve daha sonra Mu'tez ile Mühte-
.landığı anlaşılan sarayın inşa tarihi harabe halinde olan yapı, kuzeyden
240-245 (854-859) olarak kabul edil- güneye 139 m., doğudan batıya 93 m. di'nin de aynı yere gömüldükleri öğre­
mektedir. Saray. kenar uzunluğu 1250 uzunluğunda duvarlarla çevrili bir nilmektedir. Burada kazı yapan Herz-
m. olan kare planında, köşe ve kenarla- dikdörtgen şeklindedir. Dört köşesi ile feld, üç müslüman mezarı bulmuş ve
rı kulelerle takviye edilmiş bir duvarla güney kenarında dört. batı ve doğu ke- bu bilgilerin ışığı altında Kubbetü's-
çevrilidir. Güney tarafı Dicle'ye bakan narlarında altışar. kuzey kenarında da
Süleybiyye'nin Müstansır için yapılan
duvarın üç kapısı bulunmaktadır. Dış iki kulesi olduğu anlaşılmaktadır. Kuv- türbe olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ya-
pı sadece bugün mevcut en eski müs-
duvarın kapılarından birbirine dik gelen vetle tahkim edilmiş olan abidevi giriş
yollar. sarayın kuzeydoğu duvarındaki lüman türbesi olarak değil, İslam mi-
kapısı , kuzey duvarının ortasında yer al-
marisinin ilk türbesi olarak da büyük
maktadır. Taşlaştırılm ış kil ve kuvars
önem taşımaktadır.
kumu karış ımı ile tuğladan inşa edilen
saray, orta eksen üzerinde arka arkaya b) Minyatür, Hat ve Tezhip.
sıralanmış büyük merasim salonu, taht İslam sanatında ilk minyatürlü yaz-
odası ve T biçimi avluların etrafına yer- malar Xl. yüzyılın .sonuna tarihlenir. Bu-
leştirilmiş küçük odalardan meydana nunla beraber. Mısır'da Feyyüm ve Fus-
gelmiştir. tat'ta bulunan. parşömen üzerine yapıl­
mış bazı resimler. daha eski tarihlerde
de bir minyatür sanatının var olduğunu
ortaya koymaktadır. Büyük bir kısmı
Viyana'da Arşidük Rainer Koleksiyo-
nu'nda mevcut olan bu resimlerin ben-
zerleri, H. P. Kraus ve Keir koleksiyonla-
rı ile New York Metropolitan Müze-
si'nde bulunmaktadır. Bunlar basit çiz-
gilerle yapılmış insan. hayvan ve bitki
tasvirleridir. Fatımi devrine tarihlenen
bu eserlerde Abbasi tasvir sanatının et-
kisi görülmektedir. Bir yazmaya ait ol-
duğu anlaşılan . Fustat'ta bulunmuş tam
sayfa bir minyatürde, kalın tezhipli bor-
dürle çerçevelenmiş bir şehzade figürü
tasvir edilmiştir. Yazılı kaynaklar. daha
Tolunoğulları zamanında Mısır:da tasvir
Belkuvara sanatının var olduğunu belirtmekte ve
Sarayı'n ın

planı ve bundan. Abbasi sanatı etkisinin Mısır:a


k alınt ıl arı o dönemde girdiği anlaşılmaktadır.

53
ABBASiLER

metin boyunca yatay uzanan dikdörtgen


bir çerçeve içine alınarak palmetli kıvrık
dal ve örgü motifleriyle süslenmekte.
uçlarından da stilize birer ağaç veya ka-
nat şeklinde palmetler çıkmaktadı r.
2 . EISanatları .

Abbasi döneminin çeşitli el sanatl a rı


bu devrin karakterini ortaya koyacak
niteliktedir. Orta Asya Türk sanatı ile
Sasani sanatı bu alanda da etkili olmuş ,
ancak eserler İslami görüş içinde biçim-
fendirilerek Abbasi devrinin kendine
has üslübu ortaya konulmuştur. Bu de-
virden kalan bu tür eserler çok olma-
makla beraber, gene de el sanatlarının
hemen her kolunda ürün verildiği n i or-
taya koymaktadır.
Çini ve Seramik. İslam seramik sana-
tının bir buluşu olan Iüster te kniğ i ilk
defa Abbasiler devrinde kullanılmıştır.
Çinilere ve pişmiş toprak kaplara ma-
Kelile ve Dimne'den bir sayfa (Paris Bibi. Nationale A. Hariri 'nin MaJ>am8t" ın dan bir sayfa (Süleymaniye Ktp. Esat
3467, vr. 301 Efendi , 2916, 97 '.1 deni bir panltı veren bu teknik, ·sera ..
mik kaplarda altın ve gümüş kapla rın
görünümünü sağlayabilmek için bulun-
muş bir tekniktir. Sı r üstüne içinde ma-
den oksitleri bulunan bir cila (lüster)
IX. yüzyılda Halife Me'mün'un emriyle yatürlerinde artık
Selçuklu tasvir sana-
sürülmekte ve kap ikinci defa daha az
bilim ve fen konulu bazı Antik dönem tının kalıplaşmış üslübunun hakim ol-
hararetli, dumanlı bir fırında tekrar pi-
eserlerinin ilk defa Arapça'ya çevrilme- duğu görülmektedir.
şirilmektedir. Böylece cila n ın içindeki ·
leri sırasında, konuları açıklayan resim-
Abbasiler devrinde küfi ve nesih yazı­ maden eriyiği, sır üzerinde madeni pa-
ler de aynen kopya edilmiş ve böylece
Antik tasvir sanatı da İslam sanatına lar kullanılmıştır. Bilhassa köşeli karak- rıltı veren bir kaplama oluştu rmaktadır.

girmiştir. Fakat bu döneme ait herhan-


teri ile küfi yazı tercih edilen tip olmuş­ Samerra'daki kazılar sırasında , başta
gi bir yazma bugüne ulaşmamıştır. Ele tur; harfler dikeyde kısa , yatayda uza- kırmızı olmak üzere dört renkli cila kul-

geçmiş olan en eski minyatürlü yazma- tılmış ve yuvarlatılmış olarak yazılmış­ Ianıldığını gösteren çini parçaları bulun-
tır. Bu devre ait mushaflar, IX. ve X. muştur ve Berlin Müzesi'nde, ortasında
lar, Xl. yüzyılın sonlarına ait Abdurrah-
man es-Süfi'nin Kitdbü Suveri'l-ke- yüzyıllarda parşömen üzerine mavi, ef- bir horoz figürü olan bazı Iüsterli çiniler
vdkibi'ş-şdbite'si ile Kitdbü '1-Haşd, iş Iatun, kırmızı, siyah mürekkep ve altın muhafaza edilmektedir. Kuzey Afri-
(Dioskorides'in Materia Medica'sı) adlı yaldızla istinsah edilmiştir. Tezhipler ka'da Kayrevan Seydi Ukbe Camii'nin
eserdir. Bu ilk minyatürlerde çizgici bir
üslüp hakimdir. Uygur resim sanatının
etkisi yanında, Bizans resim sanatında
görülen Geç Antik gelenek de belirgin
biçimde etkisini hissettirmektedir. Ga-
Ienus'un Kitab-ı Tiryak'ı XII. yüzyıla ta-
rihlenen en eski yazmalardandır. XIII.
yüzyılda ilmi konulu eserlerde bir art-
ma görülmekte olup bu yüzyıla ait min-
yatürlerin en önemlileri Cezerfnin Ki-
tab if ma 'rifeti'l-J:ıiyeli'l-hendesiyye
adlı kitabında bulunmaktadır. Edebf
konuları işleyen minyatürlü eserler ise Abbasiler
XIII. yüzyılda görülmeye başlamıştır. devrinde
kufi hat ile
Bunların en önemlisi, minyatürleriyle
yaz ıl mış
Emevi ve Abbasi sarayları hakkında bil- cüzden
gi veren Kitdbü'l-Eganf'dir. Bidbay'ın bir sayfa
(Türk-islam
Kelile ve Dirone'si ile Hariri'nin Ma-
Eserleri
~amdt'ı da minyatürlü yazmaların en Müzesi Ktp.
önemlilerindendir; bu yazmaların min: Env. no. 556)

54
ABBASILER

Kus tasvirli sırlt tabak Pol ikrom sırlı tabak KOfi kabarıma lt sırlt !abak

mihrap duvarında bu teknikle yapılmış motifleri ve üzüm salkımlarıyla dolgu kuzey ve kuzeydoğu bölgelerinde çok
çiniler kullanılmış olup bunların Ağie­ yapılmıştır. Panolardan birinde görülen gelişmiş bir maden sanatı bulunuyordu.
biier zamanında Bağdat'a ısmarlandığı bir hayat ağacının ucundaki kıvrık iki Bu bölgeler ve sanat açısından etkili ol-
bilinmektedir. Günlük ihtiyaçlar için yaprak. Abbasi üslübunda stilize edil- dukları çevre bölgeler. müslümanların
kullanılan seramik kaplar üzerinde de miş Sasani çifte kanat motifini hatırlat­ hakimiyetinden sonra da eski maden
lüster tekniğinin uygulandığını göste- maktadır. Abbasi üslübu. özellikle asma sanatını aynı üslüp ve tekniklerle de-
ren tabak ve vazolar bulunmuştur. kıvrımları ve kozalak şeklini almış olan vam ettirmişlerdir. Dolayısıyla , üzerinde
Kapların kenarında dairevi dilimler ve uzum salkımlarının stilizasyonunda kitabe bulunmayan madeni eserlerin
Samerra seramiği için tipik olan benek görülür. Bu minberin Harünürreşid za- Erken islami Devir'e mi (Emevi-Abbasl).
biçiminde dolgular. stilize edilmiş bitki, manında (786-809) yapıldığı sanılmakta­ yoksa Sasani devrine mi ait olduğu tam
hayvan ve özellikle insan figürleri dır. Bağdat'ın kuzeyinde · Tekrit'te ve olarak tesbit edilememektedir. Erken
görülür. Çok defa kabın şekline uydu- Mısır'da yine aynı döneme ait çeşitli islam madeni eserleri içinde, kesin-
rulmuş olan figürlerde karikatürü andı­ ahşap eserler bulunmuştur. Bunların likle Abbasi devrine mal edilebilecek
ran aşırı bir soyutlama dikkati çekmek- bazılarında çam kozalağı şeklinde üzüm olanlar, üzerinde halife adlarının yer al-
tedir. Bunlardan başka sırlı ve kabart- salkımları ve dalları kıvrık palmete ben- dığı bir grup altın ve gümüş madalyon-
ma süslemeli tek renk kaplar. kazıma zeyen asma yaprakları görülür. Bir kı­ dur. Bugün çeşitli müze ve özel koleksi-
teknikli (sgrafito). sır üstüne mavi ve sım ahşap süslemelerde ise derin ke- yonlarda bulunan bu madalyonların ön
yeşil boyalı kaplar da bulunmuştur. sim yerine eğri kesim tekniği ile yapı ­ yüzlerinde genellikle bir hükümdar
Cam, Ahşap, Maden, Halı ve Dokuma. lan. tamamen stilize edilerek soyutlaş­ portresi veya alçak bir tahta bağdaş
Samerra'daki buluntular arasında , renk- tırılmış bitki motifleri bulunmaktadır. kurmuş, bir elini beline dayayıp diğeriy­

li ve renksiz süslemeli cam parçalarıyla Bazı parçaların kırmızı ve mavi gibi can- le bir kadeh tutan sakalsız. yuvarlak
kaya kristalinden kesilmiş, Samerra'ya lı renklerle boyandığı da görülmektedir. yüzlü. uzun saçlı bir hükümdar tasviri
has süslemelere sahip eğri kesimli kap istanbul'da Türk ve islam Eserleri gibi Orta Asya Türk kökenli motifler;
parçaları bulunmuştur. Seramikte kul-
Müzesi'nde Samerra'dan getirilmiş böy- arka yüzlerinde ise genellikle bağdaş
lanılan lüster tekniği. yine Abbasiler le bir ahşap süsleme parçası muhafaza kurup tambura ailesinden telli bir saz
devrinde ilk defa Mısır'da cam üstüne edilmektedir. çalan müzisyen figürü. yahut kolunda
de uygulanmıştır. ilkçağda tatbik edilen isıamiyet'in yayılmasından önce Sasa- avcı kuş bulunan atlı figürü gibi yine
ve "binbir çiçek" denilen çok renkli bir nller'in hüküm sürdüğü iran ve Irak'ın Orta Asya Türk kökenli motifler yer al-
tekniğin Abbasller devrinde kullanılmış
olduğu anlaşılmış, ayrıca sedef parçala-
rı ile yapılan kaplamalar da bulunmuş­
tur.
Abbasi devri ahşap işçiliğinin en
önemli örneğini Kayrevan Seydi Ukbe
Camii'nin muhteşem minberi temsil
eder. Ağiebi emiri tarafından Bağ­ Abbasiler
dat'tan getirtilen minber dikdörtgen döneminden
günümüze
panolardan meydana gelmiştir. Her pa-
Intikal eden
nonun ıçıne bazılarında geometrik bir halı
örgülerle, bazılarında ise stilize bitki parçası

55
ABBASlLER

maktadır. Bu madalyonlar kitabeli ol- kumaş parçaları da Londra'daki Victo-


maları sebebiyle birer tarihi belge de- ria ve Albert Müzesi'nde bulunmakta- ABBASiYYE
ğeri taşımaktadır. dır. Bunlardan başka. keten dokumalar ( "::-- l:oJI )
İklim şartlarının gerektirdiği bir bu- üzerine yazı ve süslemelerin baskı tek- Bazı tarihi yerlerin adı. ·
L _j
luş olan düğümlü halı tekniğini muhte- niğinde boya ve yaldızla yapıldığını

melen ilk kullanan ve geliştirenler. Orta gösteren bazı parçalar da vardır.


1. Kuzey Afrika'da bu adla anılan şe­
Asya bozkırlarında yaşayan Türkler'dir. BİBLİYOGRAFYA: hirlerdeh biri, Ağlebiler'in kurucusu
İlk halı örneklerinin Türkler'in yaşadığı G. Lowthian Beli, The Palace and Mosque of İbrahim b. Ağleb tarafından Kayre-
bölgelerde bulunması bunun en kuwet- Ukheidir, Oxford 1913; E. Kühnel, Miniatur-
van'ın 5.5 km. güneydoğusunda, Ab-
malerei im Islamisehen Orient, Berlin 1922;
li delilidir. VIII. yüzyıldan itibaren Ab- basiler adına 184 (800) yılında kuruldu.
C. L. Lamm. Das O/as von Samarra. Die Aus-
basiler döneminde batıya gelen Türk- grabungen von Samarra IV, Berlin 1928; Burası Kasrülagalibe ve Kasrülkadim
ler, o zamana kadar düğümlü halı tek- a.mlf.. "The Marby Rug and Some Frag- isimleriyle de bilinmektedir. Etrafı sur-
niğini bilmeyen islam alemine halıcılığı ments of Carpets Found in Egypt", Svenska larla çevrili olan şehrin beş kapısı bulu-
tanıtmışlardır. Mısır'da Fustat'ta ele Orientsal/skarpets Arsbok ( 1937). Stockholm
nuyordu. Merkezinde askeri birliklerin
1937, s . 51 ·130 ; A. C. Creswell, Early Muslim
geçen küçük halı parçalarının bir kısmı teftiş edildiği geniş bir meydan ve
Architecture ll. Early Abbasids, Umayyads of
Abbasi dönemine mal edilir. Kahire Cordova, Aghlebids, Tulunids and Samanids, meydanın yakınında elçi kabulü için ya-
İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan kOfi Oxford 1950, s. 751·905; M. S. Dimand, A pılan Rusafe Sarayı vardı.. Bir darphane
kitabeli iki parçadan biri tarihsiz, diğeri Handbook of Muhammadan Art; New York ile tıraz denilen hil'at dokuma atölyesi-
202 (817-18) tarihlidir: ayrıca bir parça 1958; a.mlf., "Studies in Islamic Ornament I. ne sahip olan Abbasiyye şehri, İbrahim
Some Aspects of Omaiyad and Early 'Ab-
da Washington Tekstil Müzesi'nde bu- b. Ağleb'in halefieri zamanında imar
basid Ornament", Al, III·IV ( 1937), s. 293-337;
lunmaktadır. Yine Fustat'ta bulunup
D. T. Rice. lslamic Painting. A Survey, Edin· edildi. Il. İbrahim'in Rakkade şehrini
bugün isveç müzelerinde muhafaza burg 1971 ; E. Grube. lslamic Paintings {rom kurmasıyla (877) ikinci plana düşen şe­
edilen parçalar da Abbasi halısı olarak the JJ'h to the JB'h Century. The Calleetion of hir, Hilaliler'in istilasına ve önemi tama-
kabul edilmektedir. Bunlar, daha önce H. P. Kraus, f'lew York, New York 1972; a.mlf.,
men kayboluncaya kadar (XL yüzyıl).
lslamic Pottery of Eight to the Fi{teenth Cen·
Doğu Türkistan'da bulunan halılar gibi küçük bir yerleşim merkezi olarak kal-
tury in the Keir Col/ection, Londo~ 1976; Ok-
tek atkı iplikleri üzerine dokunmuş ha- tay Aslanapa-Yusuf Durul. Selçuklu Ha/ılan, dı. Hamamları, çarşıları ve Kayrevan'da-
lılardır . Mısır'da bulunmuş bazı halıların istanbul 1973; L. W. Robinson a.o., lslamic Pa· ki Ulucami örnek alınarak inşa edilen
desenleri Sasani kumaşlarını hatırlatır: inting and the Arts of the Book. London Cuma Camii ile meşhur olan Abbasiyye
fakat bakiava gibi geometrik desenli 1976; Güner inal. Başlangıcından XIV. Yüzyıla şehri daha sonra tamamen ortadan
Kadar Türk-islam Tasvir Sanatı, Ankara 1978;
olanların Orta Asya'daki örneklerle ben- kalktı. 1923 yılında burada yapılan ka-
Ülker Erginsoy, islam Maden Sanatının Geliş·
zerliği açıktır. Fustat'ta bulunan parça- mesi, istanbul 1978 ; E. Esin. "The Turk al- zılarda Ağlebiler'e ait pek çok çanak.
ların Mısır'da mı dokundukları. yoksa 'ağam of Samarra and the paintings attribu- çömlek ve cam eşya bulunmuştur.
Irak'tan mı getirildikleri kesinlikle belir- table to them in the Gawsaq al-Ijaqanl",
2. Kuzey Afrika'da Abbasiyye adını ta-
lenememiştir. KO, IX, 1/ 2 (1975), s. 47-89 ; D. S. Rice. "Dea-
can or Drink: Some Paintings from Samarra şıyan ve daha çok Tubne olarak bilinen
Samerra'da ele geçen IX. yüzyıla ait Re-examined", Arabica, sy. 5, Leiden 1985, s. diğer şehir de Cezayir'in Kastantina vi-
bir keten tıraz parçası üzerinde kırmızı 15-33. layetinde Vadi Barika'yı Vadi Bey-
ipekle işlenmiş bir kitabe bulunmakta !;il ŞERARE VETKİN . tam'dan ayıran yaylada kurulmuştur.
ve bu kitabede Tinnis şehrinin adına Roma İmparatorluğu zamanında adı
rastlanmaktadır. Darüttıraz denilen Subunae olan şehri Vandallar tahrip et-
ABBASiYYE
· tekstil imalathanelerinde dokuma ve mişse de Bizanslılar bu şehrin yeniden
( "::-- l:oJI )
işleme olarak yapılan tıraz bantlarının, imarını gerçekleştirmişlerdir. MOsa b.
bir unvan işareti olarak elbiselerin yen- Abbas b. Abdülmuttalib'in, Nusayr tarafından fethedilen ve Ab-
lerine dikildiği bilinmektedir. En eski tı­ Hz. Peygamber hariç bütün müslümanların basiler'e izafetle bu adı alan Abbasiyye,
en faziletiisi olduğunu ve
raz parçası , üzerinde Halife HarOnürre- İslam hakimiyetinin ilk devresinde siya-
hilalete onun layık bulunduğunu
şid ile yapan usta Mervan'ın adı bulu-
iddia edenlere verilen ad si, ticari ve askeri bakımdan önemli bir
nan Berlin Müzesi'ndeki bir parçadır. merkez ve isyan halinde olan Berbe-
(bk. iMAMET, TAFDIL).
Tıraz şeritlerinde kOfi yazının· çeşitli şe­ L _j riler'e karşı ileri bir karakol vazifesi
killeri kullanılmıştır. Pek az parçada ta- gördü. Önce Ağlebiler'in. daha sonra da
rih ve yapım yeri bulunmakta. figürlü Fatımiler'in işgaline uğrayan şehir. IX.
dokumalarda kopt sanatının etkisi gö-
ABBASiYYE yüzyılın sonlarına doğru vilayet merkezi
rülmektedir. Keten ve yün kumaşlarda ( "::-- l:oJI ) oldu. Meşhur Coğrafya cı idrisi (ı ı 00-
süslemeler ipekle yapılmıştır. New York Ebü'I-Abbas Ahmed b. Muhammed ı 165 ı. burayı su la k bahçelerin ortasında
Metropolitan Müzesi'nde bulunan bir ei-Endelüsi'ye (ö. 633/ 1236) nisbet edilen güzel bir şehir olarak anlatır. Ancak XII.
dokuma parçası kırmızı ipekle işlenmiş L bir tarikat. _j yüzyılın sonlarından itibaren eski canlılı­
olup üzerinde 282 (895) tarihi ile Halife ğını kaybeden Abbasiyye'nin XII. ve XIV.

Mu'tazıd'ın adı okunmaktadır. Halife Ebü'l-Abbas. EbO Şuayb Medyen'in yüzyıllarda tamamen boşaldığı anlaşıl­

Muti'-Lillah'ın adını taşıyan ve yazısı si- (ö 561/1165) müridlerinden. Şeyh EbO maktadır. Bugün sadece harebeleri bu-

yah olan bir parça ise altın ipliklerle Ahmed Ca'fer'in halifelerindendir. Bu lunmaktadır.
zenginleştirilmiştiL Ayrıca IX. yüzyıla ait bakımdan Abbasiyye, Medyeniyye'nin 3. Abbasiyye adını taşıyan tarihi yer-
kOfi yazılı ve hayvan figürlü bazı ipek bir şubesi kabul edilir (bk. MEDYENİYYE). lerden biri de Bağdat'ta kurulan bir

56

You might also like