Professional Documents
Culture Documents
OSMANLI SARAYINDA
SANATÇI ve ZANAATÇI TEŞKİLATI
EHL-İ HİREF
UZMANLIK TEZİ
Pelin (FİLİZ) BOZCU
EYLÜL-2010
İSTANBUL
T.C.
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI
KÜLTÜR VARLIKLARI ve MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
OSMANLI SARAYINDA
SANATÇI ve ZANAATÇI TEŞKİLATI
EHL-İ HİREF
UZMANLIK TEZİ
Pelin (FİLİZ) BOZCU
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Banu MAHİR
EYLÜL-2010
İSTANBUL
ÖNSÖZ
Tüm tez dönemim boyunca her türlü desteklerini hissettiğim, beni bugünlere
getiren, yetiĢtiren aileme her zaman yanımda oldukları için teĢekkür ederim. Ayrıca,
I
göstermiĢ olduğu manevi desteğin yanında, çalıĢmalarım sırasında yaptığımız fikir
alıĢveriĢleri ve konu hakkındaki önerileriyle tezin altyapısına oldukça katkı sağlayan
Kültür ve Turizm Uzmanı ve Sanat Tarihçisi olan eĢim Sayın Mustafa Murat
BOZCU’ya müteĢekkirim.
Pelin BOZCU
Topkapı Sarayı, Eylül 2010
II
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ …………………………………………………………………… I
İÇİNDEKİLER …………………………………………………………..... III
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ……………………………. VII
TABLOLAR, RESİMLER ve ŞEKİLLER DİZİNİ ……………………. VIII
GİRİŞ
1. Tezin Kapsamı, Amacı ve Yöntemi …………………………… 1
2. Konuyla Ġlgili Kaynak ve AraĢtırmalar …………………………… 3
BİRİNCİ BÖLÜM
EHL-İ HİREF
III
İKİNCİ BÖLÜM
EHL-İ HİREF BÖLÜKLERİ
IV
2.4. Silah Yapımı Sanatları ………………………………………….. 51
2.4.1. ġimĢirgeranlar ………………………………………….. 52
2.4.2. Kardgeranlar ………………………………………………….. 53
2.4.3. Niyamgeranlar ………………………………………….. 54
2.4.4. Siperduzanlar ………………………………………………….. 55
2.4.5. Bozdoğaniler ………………………………………………….. 55
2.4.6. Tirgeranlar ………………………………………………….. 56
2.4.7. Kemangeranlar ………………………………………….. 57
2.4.8. Tüfenkciyanlar ………………………………………….. 58
2.4.9. DımıĢkigeranlar ………………………………………….. 58
2.4.10. Zırhcıyanlar ve Kundakcıyanlar ……………………...…... 59
V
2.7.9. Camgeranlar ………………………………………………….. 73
2.7.10. Mürekkepçiler ………………………………………….. 74
2.7.11. Saatçıyanlar ………………………………………………….. 75
2.7.12. Zerkubanlar ………………………………………………….. 75
2.7.13. Buhurciyanlar ………………………………………….. 76
2.7.14. Kehhalanlar ………………………………………………….. 77
2.7.15. Cerağciyanlar ………………………………………….. 77
2.7.16. Kalciyanlar ………………………………………………….. 78
2.7.17. Bülbülciyanlar ………………………………………….. 78
2.7.18. Pehlivanlar ………………………………………………….. 79
2.7.19. Mütefferika ………………………………………………….. 79
2.7.20. Saraya Bağlı Diğer Hizmet Bölükleri …………………... 80
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KATALOG
VI
SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ
VII
TABLOLAR, RESİMLER ve ŞEKİLLER DİZİNİ
Resimler*
Resim 3.1. Ahmed Karahisarî hattıyla yazılan Kur’an-ı Kerim’in zahriye sayfası ..83
Resim 3.2. ġah Kulu atıf imzasını taĢıyan ejder resmi
(www.metmuseum.org/toah/works-of-art/57.51.26) ……………………………….85
Resim 3.3. ġah Kulu’na ait imzanın ayrıntısı ..……………………………………..85
Resim 3.4. Karamemi tarafından tezhiplenmiĢ Divan-ı Muhibbi’den iki sayfa (J. M.
Rogers ve R. M. Ward, Süleyman the Magnificent, 1988, London, resim 31) …...87
Resim 3.5. Bir önceki resimden ayrıntı ……………………………….……………87
Resim 3.6. Kıyafetü’l İnsaniye fi şema’ilü’l- Osmaniye adlı eserden Kanuni Sultan
Süleyman Portresi …………………………………………………………………..89
Resim 3.7. Sultan III. Mehmed’in Eğri seferinden Ġstanbul’a dönüĢünü canlandıran
minyatür …………………………………………………………………………….91
Resim 3.8. Bir önceki minyatürün devamı olan karĢı sayfa ………………………..92
Resim 3.9. Kur’an-ı Kerim nüshasının tezhipli zahriye sayfası ……………………94
Resim 3.10. Bir önceki resmin ayrıntısı ……………………………………………94
Resim 3.11. Kur’an-ı Kerim cildi …………………………………………………..96
Resim 3.12. Bir önceki resimde yer alan cildin farklı bir açıdan görünüĢü ………..97
Resim 3.13. Bir önceki resmin ayrıntısı ……………………………………………97
Resim 3.14. Süleymannâme’nin cildi ………………………………………………99
Resim 3.15. Kanuni’nin yatağanı …………………………………………………101
Resim 3.16. Bir önceki resmin ayrıntısı …………………………………………..101
Resim 3.17. Aynı eserden ayrıntı …………………………………………………101
Resim 3.18. Aynı eserden ayrıntı …………………………………………………101
Resim 3.19. Sultan III. Murad Divanı’nın Murassa cildi …………………………103
*
Resim 3.2., 3.3., 3.4., 3.5. ve 3.40 dıĢındaki resimler Topkapı Sarayı Müzesi CD ve Dia ArĢivi’nden
temin edilmiĢtir.
VIII
Resim 3.20. Kâbe kilit ve anahtarı ………………………………………………..105
Resim 3.21. Bir önceki resmin ayrıntısı …………………………………………..105
Resim 3.22. Kâbe anahtarı ………………………………………………………...105
Resim 3.23. Altın tören matarası …………………………………………………107
Resim 3.24. Porselen ibrik ………………………………………………………...109
Resim 3.25. Murassa ĢeĢber ………………………………………………………111
Resim 3.26. Bir önceki resmin ayrıntısı …………………………………………..112
Resim 3.27. Aynı resimden ayrıntı ………………………………………………..112
Resim 3.28. Kılıç ………………………………………………………………….113
Resim 3.29. Bir önceki resmin ayrıntısı …………………………………………..114
Resim 3.30. Aynı resimden ayrıntı ………………………………………………..114
Resim 3.31. Söğüt kalkan …………………………………………………………116
Resim 3.32. Bir önceki resmin ayrıntısı …………………………………………..116
Resim 3.33. Çocuk kaftanı ………………………………………………………..118
Resim 3.34. ÇakĢır ………………………………………………………………..118
Resim 3.35. Kemha kaftan ………………………………………………………..120
Resim 3.36. Çevre ………………………………………………………………...122
Resim 3.37. KaĢbastı ……………………………………………………………...124
Resim 3.38. Sefer tahtı ……………………………………………………………126
Resim 3.39. Bir önceki resmin ayrıntısı …………………………………………..126
Resim 3.40. Rahle (Anonim, The Age of Sultan Suleyman the Magnificent,
Australia, 2000, resim 32) …………………………………………………………127
Resim 3.41. AhĢap ayna …………………………………………………………..129
Resim 3.42. Kanuni tuğralı tepsi ………………………………………………….131
Resim 3.43. Bir önceki resmin ayrıntısı …………………………………………..131
Resim 3.44. Çini pano …………………………………………………………….133
IX
KÜLTÜR VE TURĠZM UZMANLIK TEZĠNĠN ÇOĞALTILMASI
VE YAYIMI ĠÇĠN ĠZĠN BELGESi
…/…/2010
SINAV YETERLİK KOMİSYONUNA
BEYAN
…./..../2010
Pelin (FİLİZ) BOZCU
Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı
GĠRĠġ
ÇalıĢmada, Osmanlı Sarayı için üretim yapan bir sanat kurumu olan Ehl-i
Hiref‟in kurulduğu tarihten etkinliğini kaybedip yok olduğu döneme kadar olan
süreçteki faaliyetleri, teĢkilat yapısı ve sanatkârları ve bu sanatkârların bazılarının
ürettiği eserler incelenmiĢtir. Ehl-i Hiref kavramı sadece, saray için üretim yapan
sanat ehli için değil, bir sanatta ustalığını kanıtlamıĢ sanatçıların oluĢturduğu,
yeniçeri Ehl-i Hiref gibi, herhangi bir topluluk için de kullanılabilen bir ifadedir. Bu
tezin kapsamında ele alınmıĢ olan konu ise, Osmanlı sarayının sanatsal üretimini
gerçekleĢtiren sarayın Ehl-i Hiref teĢkilatıdır.
Tez metni üç bölümde ele alınmıĢ olup, “Ehl-i Hiref” isimli ilk bölümde,
kurumun tanımı, teĢkilat yapısı, çalıĢma biçimleri ve atölyeleri hakkında genel
bilgiler verilmiĢ, kurumla ilgili önemli arĢiv belgeleri olan maaĢ defterleri ve in’am
defterleri incelenmiĢtir. “Ehl-i Hiref Bölükleri” adı verilen ikinci bölümde, bölükler
kitap, kuyumculuk, dokuma, silah yapımı, ahĢap, maden sanatları ve diğer bölükler
2
alt baĢlıkları altında bir gruplandırmaya gidilerek teze dahil edilmiĢtir. “Ehl-i Hiref
Mensubu Sanatkârların Eserlerinden Örnekler” olarak isimlendirilen üçüncü
bölümde ise, elde edilen görsel malzeme de kullanılarak, teĢkilat mensubu olan ünlü
ustaların eserleri bir katalog Ģeklinde verilmiĢ ve Osmanlı sanatının bu ünlü
sanatkârlarının yarattığı sanat üslupları aktarılmıĢtır. Bu bölümde eserlerle ilgili
belirtilen ölçü, dönem gibi özellikler çeĢitli sergi kataloglarından yararlanılarak
oluĢturulmuĢtur. Tüm bölümlerin sonunda, elde edilen veriler değerlendirilerek bir
sonuca ulaĢılmaya çalıĢılmıĢ, bu veriler “Değerlendirme ve Sonuç” baĢlığı altında
ifade edilmiĢtir.
Ehl-i Hiref teĢkilatıyla ilgili ayrıntılı bilgiler içeren en önemli arĢiv belgeleri,
Ehl-i Hiref maaĢ defterleridir. Bu defterler Topkapı Sarayı Müzesi ArĢivi,
BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi ve Bulgaristan Devlet ArĢivi‟nde olmak üzere üç
kuruma dağılmıĢ durumdadır. Topkapı Saray ArĢivi‟nde çoğunluğu 17. yüzyıla ait
olan otuz bir; BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‟nde altmıĢ altı ve Bulgaristan Devlet
ArĢivi‟ne bağlı kütüphanelerde elli dokuz adet olmak üzere günümüze ulaĢan yüz elli
altı maaĢ defterinin varlığı bilinmektedir. Bu defterlerden en erken tarihlisi olarak
bilinen 1526 tarihli defter (TSM ArĢivi D.9306/3) 1986 tarihinde Ġsmail Hakkı
UzunçarĢılı tarafından makale olarak yayınlanmıĢtır. Ehl-i Hiref‟in çalıĢma sistemi
ve sanatkârlar hakkında oldukça detaylı bilgiler içeren bu defter konuyla ilgili
çalıĢmalar için kapsamlı bir ana kaynak olması bakımından oldukça önemli bir arĢiv
belgesidir. Günümüze ulaĢan en geç tarihli maaĢ defteri ise 1796 tarihine sahiptir
(TSM ArĢivi D.9613/13).
Ehl-i Hiref‟le ilgili arĢiv kaynaklarından bir diğer ise, in‟âm defterleridir.
Saray sanatkârlarının bayram gibi özel günlerde padiĢaha sundukları eserlerini ve
bunların karĢılığında aldıkları aynî ve nakdî hediyelerin kaydını tutan bu defterler,
Topkapı Sarayı ArĢivi‟nde, BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivleri‟nde ve Ġstanbul
BüyükĢehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı‟nda yer almaktadır. Saray sanatkârlarının
3
ürettiği eserlerle ilgili detaylı bilgiler içeren 16. yüzyıla tarihlenen bazı in‟am
kayıtları Rıfkı Melül Meriç tarafından 1963 tarihinde makale olarak yayınlanmıĢtır
(TSM ArĢivi D.9602, D.6503, D.10009, D.9605, D.4104)
4
döneminin 15. – 19. yüzyıllar arasında çalıĢmıĢ kılıç ustalarının dökümünü yapan bu
çalıĢmada, 16. – 18. yüzyıl arasındaki maaĢ defterleri taranarak, bu defterlerde kayıtlı
kılıç ve kın ustaları da tespit edilmiĢtir.
Konuyla ilgili baĢvurulan ana kaynaklar arasında ise, ilk olarak Evliya Çelebi
bin DerviĢ Muhammed Zillî‟nin kaleme aldığı ünlü eseri Seyahatname gelmektedir.
Özellikle Ġstanbul Ģehir esnafı ve ürettikleri eserler hakkında geniĢ bilgiler veren
eserde, saray için üretim yapan esnaf grupları ve sarayın verdiği sipariĢler gibi
konuyla ilgili detaylı notlar da aktarılmıĢtır. Kurum hakkındaki bir diğer ana kaynak
ise, Gelibolulu Mustafa Âli‟nin yazdığı Menâkıb-ı Hünerverân isimli eserdir.
“Hattatların ve Kitap Sanatçılarının Destanları” Ģeklinde çevrilip yayına hazırlanan
bu kitapta, Ehl-i Hiref‟te çalıĢmıĢ olan ünlü kâtipler, nakkaĢlar, müzehhipler ve
mücellitlerin eserleri ve hayatlarına dair bilgiler bulunmaktadır.
Ehl-i Hiref‟i konu alan yayınlar arasında en detaylı ve konuyu bir bütün
olarak ele alan çalıĢmalar Filiz Çağman tarafından yapılmıĢtır. Yazarın konuyla ilgili
yayınlarından, Anadolu Medeniyetleri Avrupa Konseyi 18. Avrupa Sanat Sergisi
Katalogu‟nda yer alan “Osmanlı Sanatı” adlı makalesi, Mimar Sinan Dönemi Türk
Mimarlığı ve Sanatı Sempozyumu kitabındaki “Mimar Sinan Döneminde Saray‟ın
Ehl-i Hiref TeĢkilatı” isimli bildiri metni, Türkiyemiz dergisinde yayınlanan “Kanuni
Dönemi Osmanlı Saray Sanatçıları Örgütü” adlı makalesi ve Palace of Gold and
Light. Treasures from the Topkapı Istanbul adlı sergi kataloğunda bulunan “Behind
the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace” isimli makalesi Ehl-i
Hiref‟in teĢkilat yapısını aktaran önemli yayınlardır. Ayrıca, Sanat Tarihinde
Doğu’dan Batı’ya: Ünsal Yücel Anısına Sempozyumu bildirileri kitabındaki “Saray
NakkaĢhanesinin Yeri Üzerine DüĢünceler”, Kemal Çığ’a Armağan kitabındaki
“Serzergerân Mehmed Usta ve Eserleri” ve Art Turc/Turkish Art, 10é Congrés
International d’Art Turc, Actes/Proceedings bildiri kitabındaki “NakkaĢ Osman
According to Sixteenth Century Documents and Literature” isimli tebliği teĢkilat
mensubu sanatçılarla ilgili içerdiği bilgiler açısından önem taĢımaktadır.
5
Eh-i Hiref‟le ilgili diğer araĢtırmalar arasında ise, Süleyman Kırımtayıf‟ın
“XV. ve XIX. Yüzyıllar Arasında Osmanlı Saray Sanatı TeĢkilatı” adındaki Ġstanbul
Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamıĢ doktora tezi, Hilal
Kazan‟ın Ehl-i Hiref Defterlerinde Kâtipler (Cemâ’at-i Kâtibân-ı Kütüb) adlı
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamıĢ yüksek lisans teziyle
aynı yazarın XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı Sarayı’nın Sanatı Himayesi ismindeki
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamıĢ doktora tezi ve
Bahattin Yaman‟ın Osmanlı Saray Sanatkârları. 18. yüzyılda Ehl-i Hiref adlı kitabı
bulunmaktadır. Bu çalıĢmalar, özellikle yayınlanmamıĢ bazı arĢiv belgeleri üzerine
yoğunlaĢarak bu belgelerin transkripsiyonu gerçekleĢtirmeleri bakımından önem arz
etmektedirler. Ancak, Ehl-i Hiref‟i varlığını sürdürdüğü dönem boyunca ele alan bu
çalıĢmada kurumun sanatçılarıyla hazırladıkları eserler arasındaki iliĢkiye de
odaklanılmıĢ, konu sanat tarihi süzgecinden geçirilerek değerlendirilmiĢtir.
Yukarıda sözü edilen yayınlar dıĢında, Osmanlı saray teĢkilatı Ehl-i Hiref
hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak bilgi veren diğer kaynak ve araĢtırmalar,
tezin ekler bölümündeki genel kaynakça baĢlığı altında belirtilecektir.
6
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
EHL-Ġ HĠREF
1.1. Tanımı
1
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları,
2008, s.209.
2
Ferit Devellioğlu, a.g.e., s.372.
3
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkârları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, Ġstanbul: Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, 2008, s.5.
7
ÇeĢitli sanat kollarından oluĢan sarayın Ehl-i Hiref kurumunun Ġstanbul‟da
tam olarak teĢkilatlanması 15. yüzyıl sonlarında, II. Bayezid (1481-1512) döneminde
gerçekleĢmiĢtir. Bu dönemde hiyerarĢik bir düzen içinde hem eğitim hem üretim
kurumu olarak çalıĢan bir sanat kurumundan bahsetmek mümkündür.4 Bununla
beraber, Fatih Sultan Mehmed (1451- 1481) döneminde de bazı bölüklerin mevcut
olduğu bir kurumun varlığı bilinmektedir. Aynı dönemlerde Edirne sarayında da
böyle bir teĢkilatın olduğu, söz konusu dönemde yapılan eserlerde görülen üslup
birliğinden ve Edirne Sarayı‟ndan Ġstanbul Sarayı‟na nakledilen sanatçıların
kayıtlarından anlaĢılmaktadır.5 Sarayın Ehl-i Hiref teĢkilatının kurumsal bir kimlik
kazanarak geliĢimini tamamlaması ise Kanuni Sultan Süleyman‟ın (1520-1566)
saltanat yıllarında gerçekleĢmiĢtir.
4
J. M Rogers ve R. M. Ward, Süleyman the Magnificent, 1988, London: British Museum
Publications, s.120.
5
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, Mimar Sinan Dönemi
Türk Mimarlığı ve Sanatı, 1988, Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, s.74.
6
Filiz Çağman, “Osmanlı Sanatı”, Anadolu Medeniyetleri Avrupa Konseyi 18. Avrupa Sanat
Sergisi Katalogu, Cilt III, Selçuklu/Osmanlı (Ġstanbul, 22 Mayıs-30 Ekim 1983), Ankara, 1983,
s.98.
7
Süleyman Kırımtayıf, “Osmanlı Sarayı ve Sanatçılar”, Semra Ögel’e Armağan Mimarlık ve Sanat
Tarihi Yazıları, Ġstanbul: Ege Yayınları, 2000, s.53.
8
kullanılan malzemenin kalitesi gerekse desen ve tasarım bakımında üst düzey
iĢçiliklerle meydana getirilmiĢtir.8 Böylece sarayın dıĢında faaliyet gösteren önemli
üretim merkezleri bir anlamda sarayın denetimi altında olurken, bir taraftan da
Osmanlı saray sanatı, baĢkent ve saray sınırlarının dıĢına çıkarak sultanın desteğiyle
süreklilik kazanmıĢ olmaktadır.
8
Filiz Çağman, “Osmanlı Sanatı”, a.g.e., s.99.
9
Filiz Çağman, “Osmanlı Sanatı”, a.g.e., s.98; Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkârları 18.
Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.33.
10
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray TeĢkilatı, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yaynları, 1988, s.318.
11
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkârları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.12,13.
12
Hilal Kazan, “Topkapı Sarayı‟nda Kâtipler Cemiyetinin (Cemâ‟at-i Kâtibân-ı Kütüb) Eğitimleri ve
Görevleri”, Osmanlı AraĢtırmaları, S.24, 2004, s.221.
9
gedikleri, nakilleri ve diğer resmi iĢlemleri bağlı bulundukları kalemlerdeki
defterlere geçirilip sanatkârlara tezkereleri verilirdi.13
Her bölüğün kendine özgü hiyerarĢik bir yapısı bulunan Ehl-i Hiref
teĢkilatında, sayıca diğer bölüklerden oldukça fazla sanatçıyı bünyesinde bulunduran
nakkaĢlar cemaatinde özellikle bazı dönemlerde sanatkâr sayısındaki artıĢ nedeniyle
yeni unvanların doğduğu görülmektedir. Söz konusu dönemler olan h.1004/m.1595-
96 ve h.1005/m.1596-97 tarihlerinde kaydedilmiĢ Ehl-i Hiref maaĢ defterlerinde,
sernakkaşan, kethüda, serbölük, seroda-i evvel ve seroda-i sanî unvanları sırasıyla
13
Bahattin Yaman, “1796 Tarihli Ehl-i Hiref Defterine Göre Osmanlı Saray Sanatkârları”, Süleyman
Demirel Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, S.13, Isparta: 2004, s.86,87.
14
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.e., s.75.
15
Rıfkı Melül Meriç, Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, Ankara, 1953, s.31-47; Rıfkı Melül
Meriç, Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, Vesikalar I, Ankara, 1954, s. 17-30.
10
yazılmıĢtır.16 Sonraki dönemlerde ise bölükteki sanatçı sayısının azalmasına paralel
olarak bu unvanlardan seroda olarak tek bir kiĢinin görevlendirildiğini ve daha
sonraları bu unvanın kaybolduğunu görmekteyiz.17
Ehl-i Hiref defterlerindeki bölük listelerinde genel olarak her zaman en üst
sırada kaydedilen sersanatkar unvanlı kiĢilerin bölüğün baĢı olarak organizasyonu
yönettiği ve bölüklerdeki iĢ bölümünü sağladığı düĢünülmektedir. Nakkaşan ve
mücellidan gibi sanatsal nitelik isteyen bölüklerde ise bu kimselerin eserin tasarımı
aĢamasında da söz sahibi olduğu söylenebilmektedir. Sersanatkar, ilgili bölükle
beraber aynı branĢtaki serbest esnaf grubunun da yöneticisi konumundaydı. Bir esnaf
grubunla ilgili alınan kararlar ve yapılan düzenlemeler ilgili esnaf grubunca ser
unvanlı kiĢilere de bildirilir, kendisinin bilgisi dâhilinde iĢler yürütülürdü.18 Bir diğer
Ehl-i Hiref çalıĢanı olan kethüda ise, kurumun maddi ve idari iĢlerinden sorumlu
olup hazinedarbaĢı tarafından kendisine iletilen sipariĢ emirlerini ilgili bölüğün
baĢına bildirmekteydi.19
16 Rıfkı Melül Meriç, Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları , a.g.e., s.7-11.
17 Rıfkı Melül Meriç, Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, a.g.e., s.11.
18 Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkârları. 18.yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.m., s.25.
19
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, Palace of Gold
and Light. Treasures from the Topkapı Istanbul, Ġstanbul, 2000, s.48.
20 Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.m, s.74.
11
SipariĢlerin hazinedarbaĢı tarafından verildiği, çeĢitli belgelerle beraber
önemli eserlerde de görülebilmektedir. Topkapı Sarayı Müzesi‟nde bulunan Sultan
III. Murad Divanı‟nın Serzergeran Mehmed Usta tarafından hazırlanan mücevherli
cildi ile III. Murad Surnâmesi (H.1344) gibi son derece değerli iki eserde dönemin
hazinedarbaĢı olduğu düĢünülen Zeyrek Ağa‟nın adının geçmesi, sipariĢlerin kendisi
tarafından verildiğini göstermektedir. Bu durumda, hazinedarbaĢının o dönemde bu
eserlere adı kaydedilecek kadar önemli bir statüye sahip olduğu sonucuna
varılmaktadır.21
21
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.m., s.74.
22
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.m., s.74.
23
Rıfkı Melül Meriç, “Türk Sanatı Tarihi Vesikaları: Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat
Eserleri ve KarĢılıkları”, Türk Sanatı Tarihi AraĢtırma ve Ġncelemeleri, S.1, Ġstanbul, 1963, s.764.
12
1.4. ÇalıĢma mekânları
Konuyla ilgili önemli bir kaynak olan Kanuni dönemi Ģehnamecisi Seyyid
Lokman‟ın eseri Hünernâme‟de, sarayın birinci avlusunun anlatıldığı bölümde,
çeĢme ve onun yakınındaki defterdarın divanhanesi ile mühimmat ambarı ve sanatçı
atölyelerinin yeri olarak Aya Ġrini Kilisesi‟nin arka yan tarafındaki hasır iĢliklerinin
bitiĢiği gösterilmektedir. Söz konusu sanatçı atölyelerinin ne tür sanat dalıyla ilgili
oldukları belirtilmese de kaynaklardan bunların yukarıda adı geçen sanatçı iĢlikleri
olduğu anlaĢılmaktadır.26 Konuyla ilgili 1547 tarihli bir kaynakta da birinci avludaki
yapılardan saray darphanesinin “bağçe-i amire kârhanesi” içinde olduğu
belirtilmektedir. Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde Osmanlı maden
iĢçiliğinin baĢyapıtlarını yaratan kuyumcu, sırma tel nakıĢçısı ve mücevhercilerin
ünlü iĢliklerinin, 16. yüzyıl kaynaklarında iç darphane (dârü’d-darb-ı enderûnî)
24
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.m., s.76.
25
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.m., s.76.
26
Filiz Çağman, “Saray NakkaĢhanesinin Yeri Üzerine DüĢünceler”, Sanat Tarihinde Doğudan
Batıya: Ünsal Yücel Anısına Sempozyum Bildirileri, Ġstanbul, 1989, s.39.
13
olarak geçen ve Çinili KöĢk‟ün yakınında bulunan bu özel saray darphanesine bağlı
olarak çalıĢtığı ve aynı kompleks içinde yer aldığı anlaĢılmaktadır.27
Saraya bağlı çalıĢtıkları anlaĢılan diğer atölyeler ise, 15. yüzyıl sonlarından
itibaren sarayda gerekebilecek yapı malzemesini koymak için kullanılan “anbar-ı
amire” ya da “anbar-ı hassa”ya bağlı çalıĢan sanatkâr ve zanaatkârlara aitti. Aya
Ġrini Kilisesi‟nin hemen arkasında dıĢ bahçelere inen yokuĢun yakınında bulunan bu
mühimmat ambarının yanında yer alan atölyeler içinde marangozlar, taĢçılar,
kireççiler, kilitçiler, lağımcılar, demirciler, suyolcuları, camcılar, kurĢun dökücüler,
hamallar, yapı iĢçileri ve nakkaĢlara ait olanlar bulunmaktaydı. 28 Bu sanatkârlar
sarayın ve saraya bağlı yapıların inĢa ve onarımlarıyla ilgilenmekteydiler. Burada
belirtilen nakkaĢların Ehl-i Hiref‟e bağlı olarak çalıĢan ve sarayın köĢklerinin
süsleme programını hazırlayıp gerçekleĢtiren ustalar olabileceği çeĢitli kaynaklara
dayanılarak söylenebilmektedir.29
27
Gülru Necipoğlu, 15. ve 16. Yüzyılda Topkapı Sarayı. Mimari, Tören ve Ġktidar, Ġstanbul: Yapı
Kredi Yayınları, 2007, s.76.
28
Gülru Necipoğlu, a.g.e., s.75.
29
Filiz Çağman, “Saray NakkaĢhanesinin Yeri Üzerine DüĢünceler”, a.g.m., s.39.
30
Filiz Çağman, “Saray NakkaĢhanesinin Yeri Üzerine DüĢünceler”, a.g.m., s.44.
31
Gülru Necipoğlu, a.g.e., s.75.
14
Bu durumda, atölyeleri bir bütün olarak bir arada bulunmayan Ehl-i Hiref‟e
mensup bölüklerin bazılarının Aya Ġrini Kilisesi‟nin ardındaki yokuĢtan Çinili
KöĢk‟e uzanan yol üzerinde iĢliklerinin bulunduğu ve bu bölgenin sarayın yapı
faaliyetlerinin organizasyonunun gerçekleĢtirildiği bir kompleks olarak çalıĢtığı
anlaĢılmaktadır. Bu bölükler, genel olarak sarayın inĢa ve onarım iĢlerinde
görevlendirilen bölükler olmalıdır. Diğer taraftan, oldukça değerli el yazması eserleri
resimlendiren nakkaĢlar bölüğünün sürekli ve çok amaçlı atölyelerinin de Arslanhane
olarak adlandırılan ve günümüze ulaĢmayan yapının yanında olduğu ortaya
çıkmaktadır. Bununla beraber teĢkilattaki bazı sanatçıların evlerinde veya kendi
dükkânlarında çalıĢtıkları anlaĢılmaktadır.32 Ayrıca, 16. yüzyılda bazı ünlü saray
nakkaĢlarına özel atölyeler verildiği ve bu atölyelerde Ģehnâmeci hattat ve
nakkaĢların iĢbirliğiyle tezhipli ve minyatürlü önemli eserleri hazırladığı görüĢü
mevcuttur.33
32
Önder Küçükerman, Sanayi ve Tasarım YarıĢında Bir Ġmparatorluk Ġki Saray “Topkapı” ve
“Dolmabahçe”, Ġstanbul, 2007, s.42.
33
Filiz Çağman, “Saray NakkaĢhanesinin Yeri Üzerine DüĢünceler”, a.g.m., s.44.
15
Yüz elli kadarı günümüze ulaĢmıĢ olup bu defterlerden34 en erken tarihlisi
h.932/m.1526, en geç tarihlisi ise h.1210/m.1796 kaydını taĢımaktadır. Ehl-i Hiref‟e
mensup sanatkârların günlük ücretlerinin kaydını tutmak amacıyla hazırlanan bu
belgeler, maaĢların üç ayda bir ödenmesi nedeniyle üç aylık dönemleri
kapsamaktadır. Bununla beraber sonlarına yapılan ilavelerle on sekiz aya kadar
uzatılmıĢ defterler de mevcuttur.35 Defterin hangi dönemde ve bazı örneklerde, hangi
hazinedarbaĢı tarafından tutulduğunu belirten bir baĢlıkla baĢlayan bu belgelerde
sanatçılar mensup oldukları bölüğün altına liste halinde yazılmıĢ, çoğu örnekte
bölüğe yeni katılan Ģakirdler de ayrı bir baĢlığın altında belirtilmiĢtir. Bazı
defterlerde sanatçı isimlerinin yanında sahip oldukları unvan da yazılmıĢ olup, kimi
örnekler sanatçının babası ve kardeĢi gibi aile bilgilerini de içermektedir. Bu bilgiler
babası da kendisi gibi sanatkârlık yaptıysa belirtilmiĢ, bir anlamda sanatçının babası
tarafından yetiĢtirilip ilgili mesleğe hazırlandığına vurgu yapılmıĢtır.
Yukarıda sözü edilen Kanuni dönemine ait 1526 tarihli defterin Ehl-i Hiref
maaĢ defterlerinin en erken tarihlisi olduğu düĢünülmekle beraber, tarihi tespit
edilememiĢ bir defterin, bölük adlarından ve müteferrikada verilen isimlerden II.
34
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.11.
35
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.14.
36
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri” Belgeler, S: 15,
Ankara, 1986, s.25.
16
Bayezid (1481-1512) dönemine ait olduğu anlaĢılmıĢtır. Bu defterde yalnızca bölük
adları, çalıĢanların sayısı ve toptan ödenen ücret bilgileri bulunmaktadır.37 Bu
anlamda, Kanuni döneminde kurumsal bir yapı kazanan Ehl-i Hiref teĢkilatının II.
Bayezid döneminde de var olduğu, belgelere dayanılarak söylenebilmektedir.
37
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.m., s.75.
38
Rıfkı Melül Meriç, “Türk Sanatı Tarihi Vesikaları: Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen
Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”, a.g.m., s.764.
17
Ģairler, müzisyenler ve çeĢitli ulema sınıfı mensuplarının yer aldığı bir bölüğü de
ihtiva etmekteydi.39
39
J.M. Rogers – R. M. Ward, a.g.e., s.121.
40
Rıfkı Melül Meriç, a.g.m., s.775.
41
Rıfkı Melül Meriç, a.g.m., s.777.
42
Rıfkı Melül Meriç, a.g.m., s.765.
18
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
EHL-Ġ HĠREF BÖLÜKLERĠ
19
özel hizmetinde görevli gerek saray dıĢında serbest çalıĢan ünlü sanatkârları
toplatmıĢ olduğu bilinmektedir. Bu sanatçılar sefer dönüĢünde kıĢın geçirildiği
Amasya‟ya getirtilmiĢ ve Ġstanbul‟a gelindiğinde sarayın Ehl-i Hiref teĢkilatında
ilgili bölüklerde görevlendirmiĢtir.44 Yavuz, ġah Ġsmail‟in Tebriz‟deki HiĢt BiĢt
Sarayı‟ndan ayrıca, değerli taĢlar, porselenler, giysiler ve kürkler, tuz kutusu gibi
geliĢigüzel eĢyalar ile sarayın mobilyalarının ve Ġstanbul‟a getirilen kiĢilerin
dökümünü içeren bir belgeyi de yanlarına almıĢlardır.45 16. yüzyılda Tebriz ve
civarından getirilip ilgili sanat bölüğüne alınan bu sanatçılar, defterlere “bölük-i
acem” baĢlığı altında kaydedilmiĢ ve “bölük-i rum” adı altında çalıĢan sanatkârlara
göre genel olarak daha fazla maaĢ almıĢlardır.46 NakkaĢlar ve kuyumcular bölüğünde
görülen bu ayrımın, Ġran bölgesinden getirilen ünlü ustalara özel kadrolar tahsis
edilerek sarayın kendilerine verdiği değerin gösterilmek istenmesi nedeniyle
yapılmıĢ olabileceği düĢünülmektedir. Ehl-i Hiref‟te doğu kökenli sanatçıların
yanında Bosnalı, Rus, Üsküplü, Arnavut, Çerkez, Bulgar, Hırvat olmak üzere çok
sayıda Balkan kökenli sanatkârın da pençik vb. yollarla saraya alınıp teĢkilatta
çalıĢtığı yine maaĢ defterlerinden izlenebilmektedir.
44
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri” a.g.m., s.23.
45
J. M. Rogers-R. M. Ward, a.g.e., s.120.
46
Rıfkı Melül Meriç, Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, a.g.e., s.5-7.
47
Filiz Çağman, “Osmanlı Sanatı” a.g.m., s.98.
20
2.1. Kitap Sanatları
Edebi, dini, ilmi, tarihi vb. konularda saray için hazırlanan çok sayıdaki el
yazmaları, murakkalar ve Kuran‟lar düĢünüldüğünde Ehl-i Hiref teĢkilatındaki kitap
sanatlarıyla ilgili bölüklerin etkinliği anlaĢılmaktadır. Bir yazma eserin hattı, cildi,
tezhipleri ve minyatürleri ayrı ayrı sanatkârlar tarafından hazırlanmakta, eser kolektif
bir çalıĢmanın sonucunda ortaya çıkmaktadır. Büyük emekler verilerek meydana
getirilen bu eserlerin sadece hazırlama aĢamasında değil, tasarım aĢamasında da rol
oynayan kitap sanatkârları, Osmanlı saray üslubunu oluĢturan motif dağarcığının da
yaratıcısı olmuĢlardır. Bu anlamda, Osmanlı sanatında görülen bütün üsluplar,
öncelikle kitap sanatlarında karĢımıza çıkmıĢ, sonrasında diğer sanat alanlarına
yayılmıĢtır.
2.1.1. Kâtibanlar
21
yazıları yazan ve Kuran‟ın hizb ve aşırlarının yerlerini belirten saray kâtiplerinden
Hasan veled-i Ahmed el-Karahisari‟nin eser üzerinde yapmıĢ olduğu bu onarım
eserin baĢ kısmındaki yan kağıdı üzerine yapıĢtırılmıĢ bir kağıtta belirtilmektedir.
Ayrıca bu eserin cildi ve tezhipleri de aynı dönemde saray nakkaĢhanesinin ustaları
tarafından onarım görmüĢtür.49
Ehl-i Hiref‟e bağlı katibanlar bölüğünün diğer bir önemli görevi ise, saraya
bağlı veya saray dıĢındaki sultanî yapıların mimari bezemelerini gerçekleĢtirmek
olmuĢtur. Süleymaniye Cami‟nin yazılarının ünlü hattat Ahmed Karahisari tarafından
yazıldığı bilinmekle beraber, belgelerde, Edirne Selimiye Camii‟nin yazılarının
yazılması için saray sanatkârlarından hattat Hasan Çelebi‟nin görevlendirildiği
belirtilmektedir. Ayrıca baĢka bir kayıtta ise, katiban-ı kütüb bölüğüne alınan
sanatkârın cami yazılarını uygulama usta olduğuna dair bilgiler bulunmaktadır.50
49
Zeren Tanındı, “13.-14. Yüzyılda YazılmıĢ Kur‟an‟ların Kanuni Döneminde Yenilenmesi”,
Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık 1, Ġstanbul: 1986, s.144.
50
Hilal Kazan, “Topkapı Sarayı‟nda Kâtipler Cemiyetinin (Cemâ‟at-i Kâtibân-ı Kütüb) Eğitimleri ve
Görevleri”, Osmanlı AraĢtırmaları, S.24, Ġstanbul, 2004, s.227.
51
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.64.
52
Hilal Kazan, a.g.m., s.218.
53
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.36.
54
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.138,139.
22
Osmanlı saray atölyesi hat sanatı alanında kendi dönemleri içinde en üst
düzeydeki sanat eserlerini hazırlamıĢ önemli sanatçıları bünyesinde barındırmaktadır.
Bu ustalardan ġeyh Hamdullah, Fatih ve II. Bayezid döneminde yaĢamıĢ, II.
Bayezid‟e hat hocalığı yapmıĢ ve alanında ekol yaratmıĢ bir sanatçıdır. Yavuz Sultan
Selim ve Kanuni dönemlerinde eserler veren Ahmed Karahisari ise Süleymaniye
Cami harimindeki çini kuĢak yazıları yazmıĢ ve dönemin Ģaheseri olan büyük
boyutlarda iki Kuran‟ın istinsahını gerçekleĢtirmiĢtir. Hat sanatında önemli eserleri
hazırlayan bu büyük ustalar saray çevresinde ve halk arasında daima saygı
görmüĢler, toplum içinde önemli bir statüye sahip olmuĢlardır. Ehl-i Hiref kurumu
içinde çalıĢan katipler de diğer bölüklere bağlı sanatkarlardan farklı olarak, emek
verdikleri eserleri daima imzalamıĢlardır.55
2.1.2. NakkaĢanlar
Fatih devrinden itibaren saraya bağlı bir nakkaĢhanenin var olduğu bilinmekle
beraber56, günümüze ulaĢan belgelere dayanılarak II. Bayezid‟in saltanat yıllarında
bu bölüğün daha kurumsal bir yapıya kavuĢmuĢ olduğu söylenebilmektedir. Ana
görevleri saray kütüphanesi için hazırlanan el yazmalarının tezhip ve minyatürlerini
yapmak olan nakkaĢlar bölüğü, bunun dıĢında sarayla ilgili çeĢitli eĢyalar ve mimari
yapılar olmak her türlü eserin süsleme tasarımından sorumluydular. Bu anlamda
saray nakkaĢhanesinde el yazması eserler üzerinde müzehhiplik, musavvirlik,
55
Filiz Çağman , “Osmanlı Sanatı” a.g.m., s.99.
56
Süheyl Ünver, Fatih Devri Saray NakıĢhanesi ve Baba NakkaĢ ÇalıĢmaları, Ġstanbul:Ġstanbul
Üniversitesi Yayınları, 1958, s.5.
23
cetvelkeĢlik ve renkzenlik gibi faaliyetler yapılmakla beraber, ahĢap, madeni gibi
farklı malzemelerden çeĢitli taĢınabilir eĢyanın süslemeleri de yapılmaktaydı. Ayrıca
Ehl-i Hiref‟e bağlı farklı sanat bölükleri tarafından hazırlanan çadırlar, otağlar,
halılar, kumaĢlar ve çiniler gibi sarayda kullanılan çeĢitli objelerin desen tasarımını
oluĢturmak yine nakkaĢlar bölüğündeki sanatçılara düĢmekteydi. 57 Ayrıca, erken
dönemlere ait bazı değerli el yazmalarının onarımını yapmak da saray nakkaĢlarının
görevleri arasındaydı. Örneğin, h.745/m.1344-45 tarihinde ünlü hattat Abdullah
Sayrafi hattıyla yazılmıĢ Kuran‟ın cildinin, tezhiplerinin ve hattının yıpranmıĢ
bölümleri, Kanuni dönemi saray nakkaĢhanesi sanatçıları tarafından yenilenmiĢ,
tezhipli bölümlerinin onarımını ise dönemin nakkaĢbaĢı Kara Mehmed Çelebi
tarafından üstlenilmiĢtir.58
Ehl-i Hiref nakkaĢlar bölüğünün diğer önemli bir görevi ise, köĢk, kasır gibi
saraya bağlı veya sultan tarafından yaptırılan külliye yapılarının kalemiĢi süsleme
programını hazırlamak ve uygulamak olmuĢtur. Örneğin, imparatorluğun en anıtsal
camilerinden biri olan Süleymaniye Camii‟nde ve külliyeye bağlı diğer yapılarda
çalıĢan sanatçılarının isimlerinin kaydedildiği masraf defterlerinde59, hat, kalemiĢi,
çini, pencere, dolap ve kapı gibi ahĢap iĢleri, alçı pencereler, alemlerin yaldızlanması
gibi iĢlerde katip, nakkaĢ, kaĢici, neccar, zerger, kazgancı ve çilingir gibi Ehl-i Hiref
bölüklerine bağlı sanatçıların da bulunduğu ve caminin bu kiĢilerin katılımıyla inĢa
edildiği düĢünülmektedir. Bu belgeye göre kubbenin, mihrabın, vaiz kürsüsünün ve
türbenin kalemiĢi süslemelerini yapan sanatkârlardan Ehl-i Hiref‟e bağlı nakkaĢlar
bölüğünden ustaların adına rastlanmaktadır.60 Ayrıca, saraya bağlı köĢklerden kule
köĢkünün de yine saray nakkaĢları tarafından bezendiği bilinmektedir. KöĢkün
duvarları saray nakkaĢbaĢı Lütfi Ağa‟nın denetimi altında çalıĢan seçkin bir nakkaĢ
grubu tarafından bezenmiĢtir. On dört nakkaĢ, kule kasrının yukarısındaki yeni köĢkü
resimlemek için toplam bin kırk iki iĢ günü çalıĢmıĢtır. Her birine günde altı akçe
57
Filiz Çağman, “Saray NakkaĢhanesinin Yeri Üzerine DüĢünceler”, a.g.m., s.35.
58
Zeren Tanındı, a.g.m., s.144.
59
Ömer Lütfü Barkan, Süleymaniye Camii ve Ġmareti ĠnĢaatı (1550-1557), C.2, Ankara, 1979,
s.177-184.
60
Ömer Lütfü Barkan, a.g.e., s.177.
24
ödenmiĢ, ser nakkâşîn Lütfi Ağa, baĢyardımcısı (halîfe-i nakkâşîn) Ali Çelebi ile
Osman, Ali Bey, Ġbrahim ve Ayas adlı sanatçılar her biri seksen altı gün çalıĢmıĢtır.
Diğer sanatçılar da aynı ücret karĢılığında elli beĢ ile yetmiĢ iĢ günü çalıĢmıĢlardır.61
Diğer Ehl-i Hiref bölükleri gibi nakkaĢlar bölüğünün sanatçı sayıları da,
devletin ekonomik gücüne ve sarayın ihtiyacına bağlı olarak her dönem değiĢiklik
gösterebilmekteydi. 16. yüzyılın baĢlarında sayıları otuz ile kırk arasında değiĢen
nakkaĢlar bölüğü, bu yüzyılın sonlarında yüzün üzerinde sanatkâr barındırmaktadır.
Bölüğün en kalabalık olduğu tarih olan h.1005/m.1596-97 tarihindeki Ehl-i Hiref
maaĢ defterinde nakkaĢların sayısı yüz yirmi dokuz olarak kaydedilmiĢtir.62
Ġmparatorluğun yoğun mimari yapı faaliyetlerinin ve saray için üretilen eserlerin
fazlaca olduğu bu dönemde saray nakkaĢhanesinde yüzün üzerinde sanatkârın
bulunmuĢ olması akla yatkın gelmektedir. 17. yüzyılın baĢlarından itibaren saray
atölyesindeki nakkaĢ sayısı yavaĢ yavaĢ düĢmeye baĢlayıp kırklara inmekte, yüzyılın
sonunda ise, h.1099/m.1687-88 tarihli maaĢ defterinde, dokuz sanatçının kaydı
görülmektedir.63 H.1211/m.1796-97 tarihli son maaĢ defterine kadar bölükteki
sanatçı sayıları bu civarda devam etmiĢtir.64 Diğer sanat bölüklerinde de görülen bu
düĢüĢün sebebi, söz konusu dönemde devletin mali gücünde beliren azalmalara
paralel olarak sanata ayırdığı bütçenin de azalmasına bağlanabilmektedir.
Ehl-i Hiref teĢkilatıyla ilgili belgelerden Fatih dönemine tarihlenen bir örnek
henüz açığa çıkmamıĢ olmakla beraber, bu dönemde Ġstanbul‟da ve öncesinde
Edirne‟de saray için üretim yapan bir nakkaĢhanenin var olduğu o döneme ait
eserlerin ortak üslup özelliklerinden ve maaĢ defterlerine düĢülen bazı notlardan
anlaĢılmaktadır.65 Fatih devrinde saray nakkaĢhanesinde çalıĢmıĢ önemli ustalardan
biri olan Baba NakkaĢ hakkında günümüze az sayıda belge ulaĢmıĢtır. Osmanlı
sanatında Baba Nakkaş üslubu adı verilen yeni bir üslubun yaratıcısı olan sanatçının
61
Gülru Necipoğlu, a.g.e., s.299.
62
Rıfkı Melül Meriç, “Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.9,11.
63
Rıfkı Melül Meriç, “Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.31.
64
Rıfkı Melül Meriç, “Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.32-47.
65
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.23-
65.
25
eserleri o dönem içinde mimariden küçük el sanatlarına birçok sanat alanını
etkileyerek ekol yaratmıĢtır.66 II. Bayezid döneminde ise ġeyh Hamdullah gibi
önemli bir hattatın yazdığı Kuran‟ları en iyi Ģekilde bezemek adına tezhip sanatında
bir ilerleme görülmektedir. Bu döneme tarihlendirilen bir maaĢ defteri mevcut
olmakla beraber, bu defterde sanatçı isimleri ve yevmiyeleri tek tek verilmemiĢ,
sadece bölük adları, çalıĢanların sayısı ve toptan ödenen ücret kaydedilmiĢtir.67 1526
tarihli mevacib teftiş defterinde II. Bayezid döneminde teĢkilata katıldıkları yönünde
verilen bilgilerden ve günümüze ulaĢan eserlerdeki sanatçı imzalarından dönemin
saray sanatkârlarıyla ilgili bilgi edinilebilmektedir. Hasan b. Mehmed, Melek Ahmed
Tebrizi, Hasan b. Abdülcelil, TurmuĢ b. Hayreddin, Evranos, Üveys b. Ahmed,
Bayram b. DerviĢ, Ġbrahim b. Ahmed, Mehmed b. Bayram, Ali, Fazlullah, Mehmed
b. Melek Ahmed, bir baĢka Ali ve Hasan b. Abdullah dönemin kitap sanatına katkıda
bulunan saray sanatkârları arasındadır.68 Özellikle ünlü müzehhip Bayram b.
DerviĢ‟in 1498-1554 yılları arasında saray nakkaĢhanesinde çalıĢtığı imzalı
eserlerinden de anlaĢılmaktadır.69 Saray nakkaĢhanesinin en verimli dönemi olan 16.
yüzyıla gelindiğinde, Kanuni devrinin ünlü ustaları arasında baĢta nakkaĢbaĢı unvanlı
ġah Kulu sayılmaktadır. Saz yolu olarak bilinen üslubun yaratıcı olan sanatçı
hakkında Ehl-i Hiref maaĢ defterlerinden önemli bilgiler edinilebilmektedir.70
Osmanlı sanatına getirdiği yeni üslupta yaptığı kalem-i siyahî tekniğindeki eserler
nedeniyle maaĢ defterlerine ressam olarak kaydedilen ġah Kulu, çalıĢmalarının
bazılarına imzasını da atmıĢtır.71 Saray nakkaĢhanesinin bir diğer ünlü ustası olan
66
Süheyl Ünver, a.g.e., s.8.; Süheyl Ünver, “Baba NakkaĢ”, Fatih ve Ġstanbul, C.II, Ġstanbul, 1954,
s.169-188.
67
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.e., s.75.
68
Banu Mahir, “II. Bayezid Dönemi NakkaĢhanesinin Osmanlı Tezhip Sanatına Katkıları”,
Türkiyemiz, S.60, s.4.
69
Haydar Yağmurlu, “Tezhip Sanatında Genel Açıklamalar ve Topkapı Sarayı Müzesi
Kütüphanesinde Ġmzalı Eserleri Bulunan Tezhip Ustaları”, Türk Etnografya Dergisi, S.13, Ġstanbul,
1973, s.91.
70
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.26;
Rıfkı Melül Meriç, “Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.3.
71
ġah Kulu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Banu Mahir, “Saray NakkaĢhanesinin Ünlü Ressamı ġah
Kulu ve Eserleri”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık, I, Ġstanbul, 1986, s.113-130 ve 209-234; a.y.,
“Osmanlı Sanatında Saz Üslubundan AnlaĢılan”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık, II, Ġstanbul, 1987,
s.123-140; a.y., “Kanuni Döneminde YaratılmıĢ Yaygın Bezeme Üslubu Saz Yolu”, Türkiyemiz,
S.54, ġubat 1988, s.28-37; a.y., “Osmanlı Bezeme Sanatında Saz Üslubu”, Hat ve Tezhip Sanatı,
Ankara, 2009, s.379-395.
26
Müzehhip Karamemi de yine bu dönemde eserler vermiĢtir. ġah Kulu‟nun öğrencisi
olan Karamemi de ustası gibi Osmanlı sanatına farklı üsluplar katan ve bu anlamda
ekol yaratan önemli bir sanatkârdır. Karamemi, klasik tarzdaki stilize bitkisel
motiflerin yanına gül, sümbül ve lale gibi naturalist üsluptaki çiçek motiflerini de
katarak kendi tarzını yaratmıĢtır.
16. yüzyılın ikinci yarısında minyatür sanatında saray için önemli eserler
hazırlamıĢ olan ünlü sanatkârlardan biri de NakkaĢ Osman‟dır. 1566-1596 arasına
tarihli maaĢ defterlerinde ve saray için hazırlanan köĢk ve kasır gibi yapılarla ilgili
belgelerde adı geçen NakkaĢ Osman, söz konusu dönemde özellikle Ģehnâme türü
eserlerin resimlenmesinde nakkaĢbaĢı olarak görev yapmıĢtır. Bu eserlerin
kompozisyon tasarımını hazırlayan sanatçının adı söz konusu el yazmalarında ve bu
yazmalarla ilgili belgelerde geçmektedir.72
72
Filiz Çağman, “NakkaĢ Osman According to Sixteenth Century Documents and Literature”, Art
Turc/Turkish Art, 10é Congrés International d’Art Turc, Actes/Proceedings (17-23 Septembre
1995), Cenevre, 1999, s.199.
73
Banu Mahir, Osmanlı Minyatür Sanatı, Ġstanbul: Kabalcı Yayınları, 2005, s.167.
74
Banu Mahir, Osmanlı Minyatür Sanatı, a.g.e., s.65.
27
eserin hazırlanmasının 1584‟de baĢladığı ve tamamlanmasının 9 yıl sürdüğü 1593‟e
kadar devam eden masrafların kaydedildiği masraf defterinden anlaĢılmıĢtır. Ancak
padiĢaha sunulmasının 1596‟da gerçekleĢtiği bir in’am defteriyle belirlenmiĢtir.
İn’am defterindeki kayıtlardan eserin tezhiplenmesinin NakkaĢ Hasan, Mustafa
Müzehhib ve dört öğrencisi tarafından yapıldığı sonucu çıkarılmıĢtır.75
1698, 1699 ve 1700 tarihli ehl-i hiref maaĢ defterlerinde adı “Mehmed
Mü’min” olarak kaydedilmiĢ DerviĢ Mehmed adlı bir müzehhip tarafından
tezhiplenmiĢ bir Kur’an-ı Kerim Saray koleksiyonundadır.77 Eserin sonundaki hatime
tezhibinin altında sanatçının imzası “DerviĢ Mehmed” Ģeklindedir.78
18. yüzyıla gelindiğinde Ali Üsküdarî gerek tezhip tasarımlarıyla gerekse lâke
üzerine yapmıĢ olduğu kompozisyonlarla saray nakkaĢhanesinin en önemli
sanatkârlarındandır. 18. yüzyıl baĢlarında düzenlenmiĢ bir Harc Defterinde 1730,
1731 tarihli kayıtlarda çekmece, çınar dolap, tirĢe yelpaze bezeme iĢleri için üstadiye
75
Filiz Çağman, “Ahmed Karahisari‟ye Atfedilen Ünlü Kur‟an-ı Kerim”, 9. Milletlerarası Türk
Sanatları Kongresi (Ġstanbul, 23-27 Eylül 1991), C.1, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları), 1995,
s.521-527.
76
Banu Mahir, “Ehl-i Hiref Kayıtlarında Müzehhipler ve Eserlerinden Örnekler”, Tezhip BuluĢması,
Ġstanbul BüyükĢehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal ĠĢler Daire BaĢkanlığı Kültür Müdürlüğü
tarafından düzenlenen sempozyum (Ġstanbul, 24-30 Nisan 2009), YayınlamamıĢ Bildiri Metni.
sanatçının saz üslubunda yapmıĢ olduğu resim için bkz. Banu Mahir, “Ġslamda „Resim‟ Sözcüğünün
Belirlediği Tasvir Geleneği”, Sanat Tarihine Doğudan Batıya, Ünsal Yücel Anısına Sempozyum
Bildirileri, Ġstanbul, 1986, s.63.
77
Haydar Yağmurlu, “Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde Ġmzalı Eserleri Bulunan Tezhip
Ustaları”, Türk Etnoğrafya Dergisi, S.23, Ġstanbul, 1973, s.93.
78
Adı geçen Kur‟an‟da sanatçının imzasının yer aldığı sayfa için bkz.Mebruke Tuncel, XVII. Yüzyıl
Osmanlı Kur’an-ı Kerim Tezhip Tasarımları, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul, 2003, s.108.
28
paraları ödenmiĢ olarak adı geçen ruganî ustası Üsküdarî Ali Çelebi‟nin bezediği
imzalı ve imzasız çekmece, yazı altlığı, kalemdan kubur ve kitap kapları yurt içinde
ve dıĢında çeĢitli müzelerle özel koleksiyonlarda korunmaktadır.79 Batılı unsurların
Osmanlı sanatına dahil olmaya baĢladığı 17.-18.yüzyıllarda saray için önemli eserler
üretmiĢ diğer ünlü minyatür ustaları olarak tanınan NakĢî, Musavvir Hüseyin
Ġstanbulî ve Levnî‟nin adlarına ise, günümüze ulaĢabilmiĢ Ehl-i hiref defterinin
kayıtlarında rastlanmamaktadır.
2.1.3. Mücellidanlar
79
Gülnur Duran, Ali Üsküdari Tezhip ve Rugani Üstadı, Çiçek Ressamı, Ġstanbul, 2008.
80
Zeren Tanındı, a.g.m., s.144.
29
Sermücellid, kethüda, serbölük ve seroda gibi unvanların yer aldığı maaĢ
defterlerinde sanatçılardan kuruma yeni girmiĢ olanlar Ģakirdan baĢlığının altında
kaydedilmiĢtir. TeĢkilatın genelinde görülen hiyerarĢik yapı mücellitler bölüğünde de
kendini göstermiĢ, kurumun etkinliğini yitirmeye baĢladığı dönemlerde kiĢi sayısının
azalmasına bağlı olarak bu yapı da kaybolmuĢtur. Defterlere göre, saray mücellitlerin
sayısı 16. yüzyılın ilk yarısında on civarındayken, bu yüzyılın sonlarında ve 17.
yüzyılın baĢlarında yirmiyi geçmektedir. Bu dönemde görülen sanatçı sayısındaki
yoğun artıĢın nedeni, yüzyıl içindeki yazma eser üretimindeki artıĢa
bağlanabilmektedir. Söz konusu dönemdeki defterlere kayıtlı olan kâtipler ve
nakkaĢlar bölüklerinin mevcudunda da artıĢ görülmektedir. 1638 tarihli defterden
sonra ise mücellit sayısında düĢüĢ baĢlamakta ve 1698 tarihine ait defterden mevcut
son defter olan 1796 defterine kadar bir veya iki mücellidin teĢkilatta yer aldığı
görülmektedir.81
81
Rıfkı Melül Meriç, Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, Vesikalar I, Ankara, 1954,s.3-30;
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.41,142,143.
82
Rıfkı Melül Meriç, Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, a.g.e., s.3,4.
83
Gelibolulu Mustafa Ali, Menakıb-ı Hünerveran, Haz. Müjgan Cunbur, Ankara, 1982, s.126.
84
Rıfkı Melül Meriç, Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, a.g.e., s.5.
30
masraf defterlerinden anlaĢılmaktadır.85 Abdi b. ġaban‟dan sonra saray atölyesinde
sermücellit olarak görev yapan Kara Mehmed‟in adı 1605-1623 tarihli maaĢ
defterlerinde geçmektedir.86 Abdi b. ġaban‟ın baĢyardımcısı olan bu sanatçının,
ustasıyla beraber Siyer-i Nebi‟nin cildini hazırladığı bilinmektedir.87
18. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı sanatına giren batılı etkiler cilt sanatında da
kendini gösterir ve birçok yenilik görülür. Aynı zamanda müzehhip ve çiçek ressamı
olan Ali Üsküdarî bu dönemde yetiĢmiĢ ve lâke cilt yapımcılığında ustalığıyla bilinen
bir sanatçıdır. Lâke tekniğini cilt yapımı dıĢında kalemdan, yazı çekmecesi, yazı
altlığı ve yay gibi eserlerde de kullanan ünlü sanatkâr, bazı eserlerinin üzerine ismini
ve yapılıĢ tarihini de kaydetmiĢtir. Bu dönemde ruganî cilt yapımında usta olan
birçok sanatçının da ciltlerin üzerlerine isimlerini yazmıĢ olmaları, 18. yüzyılda
böyle bir geleneğin varlığını göstermektedir.88 19. yüzyılda ise saray atölyesinde
çalıĢan müzehhiplerin aynı zamanda sermücellid olarak görev yaptığı bilinmektedir.
Yazma eser üretimindeki düĢüĢe bağlı olarak, Ehl-i hiref teĢkilatındaki sanatçı
sayısının azalmasının, böyle bir duruma sebebiyet verebileceği düĢünülmektedir.
85
Zeren Tanındı, “Türk Cild Sanatı”, BaĢlangıcından Bugüne Türk Sanatı, Ankara: Türkiye ĠĢ
Bankası Kültür Yayınları, 1993, s.426,427.
86
Rıfkı Melül Meriç, Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları, a.g.e., s.6-10.
87
Zeren Tanındı, a.g.m., s.427.
88
Zeren Tanındı, a.g.m., s.429,430.
31
Rum asıllı ustasını ve kuyumcular loncasını destekleyerek bu lonca için atölye, cami,
hamam ve bir çeĢme yaptırtmıĢ olduğu bilinmektedir.89
Fatih döneminden beri saray için üretim yaptıkları bilinen Ehl-i Hiref‟e bağlı
kuyumcu bölüklerinin II. Bayezid (1481-1512) dönemindeki sayılarını gösteren bazı
belgeler mevcuttur. 1505-14 tarihleri arasında II. Bayezid‟in sarayında köle olan
Menavino‟nun yazdıklarına göre, bu dönemde sarayda sanatkâr, baĢ sanatkâr ve
çırak olmak üzere yetmiĢ kuyumcu çalıĢmakta olup, bu kiĢiler günlük üzerinden
maaĢ almakta ve sipariĢler dıĢında sultan için hazırladıkları eserler için ise ayrıca
ücrete tabi olmaktaydılar. Ayrıca bu sanatçıların sarayın dıĢında kendi dükkânları da
bulunmakta olup burada da satıĢ yapabilmekteydiler.90 Yavuz döneminde Tebriz
sarayından, Kanuni döneminde de Balkanlar‟dan getirilip Ehl-i Hiref teĢkilatına
yerleĢtirilen kuyumcu ustalarıyla eserlerde görülen iĢçilikler zenginleĢmiĢ olup 16.
yüzyılın sonlarında Osmanlı saray kuyumculuğunun Ģaheserleri yaratılmıĢtır.
2.2.1. Zergeranlar
89
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.305.
90
J. M Rogers – R. M. Ward, a.g.e., s.120.
32
sanatkârları içermektedir. Sanatsal eser üretiminin en yoğun olduğu dönemde, 16.
yüzyılda özellikle yeĢim, necef, çinko ve altından yapılmıĢ eserler klasik dönem
üsluplarına uygun kompozisyonlarla bezenmiĢ, saray koleksiyonuna çeĢitli yollarla
girmiĢ olan Çin ve Japon porselenleri değerli taĢlarla bezenerek yeniden
yorumlanmıĢtır.
91
Gülru Necipoğlu, a.g.e., s.76; Filiz Çağman, “Saray NakkaĢhanesinin Yeri Üzerine DüĢünceler”,
a.g.m., s.39.
92
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., 58,156,157.
93
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.51.
33
MaaĢ defterlerinde adı geçen Tebrizli zergerlerlerin yanında ayrıca,
Horasanlı, Bosnalı, Rus, Üsküplü, Arnavut, Çerkez olan sanatkârlar da saray
atölyelerinde zerger olarak çalıĢmıĢtır.94 Ehl-i Hiref atölyelerinde çalıĢmıĢ ve
günümüze ulaĢan önemli eserler üretmiĢ usta zergerlerden en ünlüsü ise Ģüphesiz
Bosnalı Mehmed adlı sanatçıdır. MaaĢ defterlerine serzergeran olarak kaydedilen
Mehmed Usta, 16. yüzyılın son çeyreğinde eserler vermiĢ kuyumculuk sanatı
açısından önemli bir sanatçıdır. Defterlerdeki kayıtları dıĢında imzalı eserlerinde de
adı geçen bu ünlü ustanın günümüze ulaĢan tarihli ve imzalı olduğundan ona ait
olduğu kesinlik kazanmıĢ üç eseri mevcuttur. Bunlar, altın üzerine murassa
süslemeli, Sultan III. Murad Divanı‟nın cildi, ahĢap üzerine altın kaplama ve murassa
süslemeli Hırka-i Saadet Sandığı ve gümüĢ üzerine altın yaldızlı Kâbe kilidi ve
anahtarıdır. Sanatkârın eserleri bunlarla sınırlı kalmayıp saray hazinesinde sanatçının
üslubunu taĢıyan ve kendisi tarafından hazırlandığı düĢünülen birçok eser yer
almaktadır.95
2.2.2. Hakkâkinler
94
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.31-
34.
95
Filiz Çağman, “Serzergeran Mehmet Usta ve Eserleri”, Kemal Çığ’a Armağan, Ġstanbul: Topkapı
Sarayı Müzesi Yayınları, 1984, s.51-87; a.y., “Altın Hazine Matarası”, Topkapı Sarayı Müzesi
Yıllık, II, Ġstanbul, 1987, s.87; Emine Bilirgen, “Osmanlı Saray Hazinesindeki Murassa Kitap Kapları,
Cüz Keseleri ve Cilbentler IĢığında Osmanlı Saray Kuyumculuğu”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları
Kongresi (Ġstanbul, 23-27 Eylül 1991), C.3, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995, s.385-391.
96
Filiz Çağman, “Serzergeran Mehmet Usta ve Eserleri”, a.g.m., s.51; a.y. , “Behind the Ottoman
Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.51.
34
Ehl-i Hiref maaĢ defterlerine düĢülen kayıtlarda da görüldüğü üzere elmas,
zümrüt gibi değerli madenlere Ģekil veren hakkâklar,97 eser üretiminin fazla olduğu
klasik dönemde, yeĢim, necef, tutya ve altından yapılmıĢ kaplar, kutular ve Çin
porselenleri baĢta olmak üzere çeĢitli objelerin üzerine yerleĢtirilen değerli taĢların
kesiminde çalıĢmıĢlardır. Sanatkârlar bu eserlerin üzerine yuvarlak veya gül kesimli
zümrüt ve yakutları, altından yapılmıĢ ve dönemin natüralist üslubunu yansıtan gül,
lale, karanfil, nar motifli yuvaların içerisine yerleĢtirmiĢlerdir.
2.2.3. ZerniĢânlar
Sarayın diğer bir kuyumcu bölüğü olan zernişanlar ise maaĢ defterlerinde
“cemâat-i zernişânyân-ı hâssa” olarak kaydedilmiĢtir. Zernişanlar isminden de
anlaĢılacağı üzere, altın kakma iĢiyle uğraĢan sanatçılardır. GümüĢ, bakır gibi
madenler ile ahĢap, fildiĢi malzemenin üzerine altından çeĢitli motifleri veya bu
motiflerin meydana getirdiği kompozisyonları kakma yoluyla yerleĢtiren
97
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.35.
98
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.67,165.
99
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.35.
35
zernişanların atölyeleri sarayın diğer kuyumcu bölükleriyle birlikte darphane-i
amirenin de bulunduğu yapı topluluğunun içinde yer almaktaydı.
2.2.4. Kûftegerânlar
100
J. M Rogers – R. M. Ward, a.g.e., s.121.
101
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.71,171.
102
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.39.
103
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.305.
36
çıkarılmakta, açılan yuvalara gümüĢ dolgular yerleĢtirilmektedir. Buna çakma tekniği
de denilmektedir. Çakma tekniğinde ayrıca, madeni objeler iç taraftan çeĢitli aletlerle
dövülerek itilmesi ve böylece iç ve dıĢ yüzeylerde kabartma biçiminde motiflerin
oluĢturulmasıyla gerçekleĢtirilmektedir.104 Her iki teknik de Osmanlı saray
atölyelerinde çok çeĢitli madeni objeler üzerine dönem üslubuna uygun motiflerle
uygulanmıĢtır.
1526 tarihli Ehl-i Hiref maaĢ defterinde kuftegerler bölüğüne bakıldığında iki
Ģakirdle beraber bölükte toplam beĢ sanatçı olduğu görülmektedir. Bu sanatçılar
arasında Tebriz ve Bosna gibi farklı coğrafyalardan olup teĢkilata çeĢitli yollarla
girenler bulunmaktadır.105
2.2.5. Sikkezenler
1526 tarihli Ehl-i Hiref maaĢ defterinde sikkezenler bölüğü olarak ayrı bir
baĢlık açılmamıĢ, ancak bazı sikkezenler, zergeran bölüğüne bağlı olarak deftere
kaydedilmiĢtir. Bu kayda göre, Hacı Sinan Sikkezen, Hayreddin Sikkezen ve
Ġskender Sikkezen olmak üzere üç sanatkâr unvanlarıyla birlikte defterde yer
almaktadır.106 Bölüğe mensup sanatçıların sayıları 1545 tarihinden sonra her bir
dönem değiĢiklik göstermiĢ, en kalabalık oldukları dönem olan 1596 tarihinde
104
Sabahattin Türkoğlu, “Saray Kuyumculuğu”, Sanat Dünyamız, S.34, Ġstanbul, 1985, s.15.
105
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı , “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.39,40.
106
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.32,33.
37
Ģakirdlerle birlikte yirmi bir sanatkâr bölükte görev yapmıĢtır. 1698 ile 1796 tarihleri
arasında ise sayıları her bir defterde on üç olmak üzere sabit kalmıĢtır.107
Osmanlı sarayında oldukça önemli bir konuma sahip olan bir diğer sanat
grubu ise dokuma atölyelerine bağlı olarak çalıĢan sanatkârların oluĢturduğu
bölüklerdir. Bu bölüklere mensup sanatkârlar, baĢta hanedan üyeleri için hazırlanan
giysilerin kumaĢları olmak üzere sarayda kullanılan muhtelif örtüler, perdeler, kitap
kapları, yastık kılıfları, mendiller gibi çeĢitli objelerin kumaĢlarını farklı teknikler
kullanarak dokumaktadırlar. Dokunacak kumaĢlarda kullanılacak ipliklerin
hazırlanması ve dokunan bu kumaĢların elbise, örtü vb. eĢyalar olarak dikilmesi de
yine sarayın Ehl-i Hiref‟e bağlı kumaĢ bölükleri tarafından gerçekleĢtirilmektedir.
Sarayın kumaĢ ihtiyacı saray atölyeleri dıĢında imparatorluğun en önemli dokuma
merkezlerinden olan Bursa ile Ġtalya, Fransa, Ġran ve Hindistan gibi merkezlerden de
karĢılanmıĢ, getirilen kumaĢlar saray atölyelerinde dikilmiĢtir. YurtdıĢından ithal
edilen bu kumaĢlar kimi zaman da saraydan gönderilmiĢ olan desenlere göre
hazırlanmıĢtır.108 Ayrıca Ġstanbul Ģehir merkezinde yer alan dokuma atölyelerinin de
özellikle ipek kumaĢ üretiminde önemli bir konuma sahip olduğu günümüze ulaĢan
narh defterlerinden anlaĢılmaktadır.109
38
giyim eĢyaları ve tören kıyafetlerinin büyük bir kısmı yine saray atölyelerinde
hazırlanmaktadır.110 Dokunan kumaĢların ile dikilen giysilerin ve kullanım
eĢyalarının yanı sıra altın, gümüĢ ve ipek alaĢımlı son derece değerli ipliklerle
oluĢturulan iĢlemeler de sarayın Ehl-i Hiref atölyelerinin çalıĢmaları sonucu ortaya
çıkmaktadır.
Sarayın Ehl-i Hiref‟e bağlı kumaĢ bölükleri dıĢında saray için üretim yapan
baĢka terzi teĢkilatı da bulunmaktaydı. HazinedarbaĢının idaresi altında çalıĢan bu
terzi teĢkilatı hayyatın-i hil’at ve hayyatın-i hassa olmak üzere iki gruba ayrılmıĢtı.
Hayyatın-i hil’at bünyesinde çalıĢan sanatçılar padiĢah ve diğer saray görevlilerinin
törenlerde giydikleri kaftanlar olan hil‟atları dikerken, hayyatın-i hassa sanatçıları ise
saray mensuplarının günlük kullanım giysilerinin dikiminden sorumluydular.111
Kendi içerisinde bölüklere ayrılmakta olan bu terzi teĢkilatından hayyatın-i hil’ata
bağlı üç; hayyatin-i hassaya bağlı beĢ bölük olup bunların padiĢahla beraber sefere
110
Hülya Tezcan, Osmanlı Sarayının Çocukları ġehzadeler ve Hanım Sultanların YaĢamları ve
Giysileri, Ġstanbul, 2005.
111
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.52.
39
gitmesi mecburiydi.112 Bu kuruma bağlı çalıĢanlar ve aldıkları yevmiyeler defterlere
kaydedilmiĢ olup, hayyatin-i hassaya bağlı bölüklerin sayısının sarayın Ehl-i Hiref
bünyesinde çalıĢan terzi bölüklerinden fazlaca olduğu görülmektedir. Bu durum söz
konusu teĢkilata bağlı çalıĢanların sarayın genel terzileri olduklarını ve saray halkının
her türlü giyim ihtiyacını karĢılayan zanaata yönelik bir üretim gerçekleĢtirdiklerini
düĢündürmektedir.113
2.3.1. Külahduzânlar
112
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı devletinin Saray TeĢkilatı, a.g.e., s.461.
113
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.57.
114
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.46,144,145.
40
SavaĢ esiri, diğer saraydan nakil ve piĢkeĢ olmak üzere çeĢitli yollarla
külahduzânlar bölüğüne dahil olmuĢ sanatçılar arasında Rus, Çerkez ve Bosna,
Arnavut ve Hırvat gibi farklı kökenden olanlar bulunmaktadır. Bölüğe II. Bayezid
döneminden itibaren sanatçı alınıyor olması sarayın gereksinimi olan külahların
üretiminin erken tarihlerden itibaren saray atölyelerinde yapıldığını
göstermektedir.115
2.3.2. SimkeĢanlar
115
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.29,30.
116
Hülya Tezcan, “Saray NakkaĢhanesinin Erken Resim Programına Göre HazırlanmıĢ Türk KumaĢ
ve ĠĢlemeleri”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi Bildiriler (Ġstanbul, 23-27 Eylül 1991),
C.3, Ankara, 1995, s.322.
117
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.293.
41
1526 tarihli Ehl-i Hiref maaĢ defterinde aralarında Yavuz Sultan Selim‟in
Tebriz‟den getirdiği bir sanatçının da bulunduğu dört simkeĢin adına rastlanmaktadır.
1596 tarihli defterde sayıları otuz beĢi bulan simkeĢler bölüğü 17. yüzyılın sonundan
itibaren en fazla altı sanatkârı bünyesinde bulundurabilmiĢtir.118 Devletin bozulan
mali yapısı nedeniyle bu bölüğün sanatçı sayısında da sert bir düĢüĢ yaĢanmıĢtır.
2.3.3. Zerduzânlar
118
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.109,222- 225.
119
Filiz Çağman, “Osmanlı Sanatı”, a.g.m., s.103.
120
Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, a.g.m., s.76; Gülru
Necipoğlu, a.g.e., s.76.
42
1526 tarihli defterde sadece beĢ sanatçının adı bulunmakta olup bu kiĢiler
arasında Tebriz‟de ġah Ġsmail‟in sarayında çalıĢmıĢ olanlar yer almaktadır.121 Bu
anlamda nakkaĢlar ve kuyumcu bölükleriyle beraber ustalık gerektiren diğer bir sanat
dalı olan zerduzların da Tebriz‟den getirilen sanatçılar arasında olduğu dikkat
çekmektedir. Bununla beraber 1545 tarihli defter dıĢında baĢka hiçbir maaĢ
defterinde bölüğün Ģakird grubu görülmemektedir. Bu durum ise ustalık gerektiren
bu mesleğe her dönem yetiĢmiĢ eleman alındığını kurumun kendi içinde çırak
yetiĢtirmediğini düĢündürmektedir. Ayrıca, devletin zayıflayan mali gücü dolayısıyla
17. yüzyılın son çeyreğinden sonra bölüğün faaliyetinin durduğu yine maaĢ
defterlerinden izlenebilmektedir.122
2.3.4. Kazzazânlar
43
sanatçılar bulunmaktadır. MaaĢ defterlerinde 16. yüzyıl sonlarında sayıları en fazla
altmıĢ sekizi bulan bölüğün sanatkâr adedi 18. yüzyıl sonlarında sekiz kiĢi olarak
kaydedilmiĢtir.123
2.3.5. Postinduzanlar
DevĢirme, piĢkeĢ, savaĢ esiri gibi çeĢit yollarla hassa atölyelerine girmiĢ olan
postinduzların sayısı 1526 tarihli maaĢ defterinde Ģakirdlerle beraber yirmi dört olup,
en kalabalık oldukları dönem olan 1596 tarihinde elli dört kiĢi olmuĢlardır. Bu
tarihten sonra sayıları ihtiyaca göre düĢüp artan kürkçülerin mevcudu 1698 ile 1796
tarihleri arasında on dokuz olarak kalmıĢtır.126 Bu anlamda teĢkilatın baĢından
123 Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.56,152-155.
124 J. M. Rogers – Hülya Tezcan – Selma DelibaĢ, Topkapı. Costumes, Embroideries and Other
Textiles, 1986, s.42.
125
J. M. Rogers – Hülya Tezcan – Selma DelibaĢ, a.g.e., s.43.
126
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.75.
44
sonuna kadar bu bölüğün sanatkâr sayısında keskin düĢüĢler yaĢanmamıĢ, mevcutları
daima fazla olmuĢtur. Bu durumun sarayın daima kürke ihtiyaç duyduğundan ve
kürklü giyeceklerin her dönem üretilmesinden kaynaklandığı düĢünülmektedir.
2.4.6. Mûzeduzanlar
Sayıları 1526 tarihli maaĢ defterinde on iki olan bölükte, 1596 tarihinde kırk
bir Ģakirdle beraber doksan üç sanatçı bulunmaktadır. Tüm saray halkının çizme
ihtiyacı düĢünüldüğünde bu derece fazla sayıda Ģakird ve sanatçının muzeduzanlar
127
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.101; Rıfkı
Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”, a.g.m.,
s.766-771.
128
Hülya Tezcan, Osmanlı Sarayının Çocukları ġehzadeler ve Hanım Sultanların YaĢamları ve
Giysileri, a.g.e., s.226.
45
bölüğünde çalıĢıyor olması akla yatkın gelmektedir. Grubun sanatçı sayısı bu tarihten
sonra iniĢ ve çıkıĢlar yaĢamakla beraber, 18. yüzyılın baĢından itibaren en fazla on
adet olabilmiĢtir.129
MaaĢ defterlerinde “cemâat-i abây-ı bâfân-ı hâssa” olarak kayıtlı olan aba
dokuyucular, kaba yünden bir kumaĢ türü olan abayı dokuyan sanatçıların
oluĢturduğu bölüktür. Ehl-i Hiref teĢkilatının dokuma bölüklerinden biri olan abay-ı
bafanlar, aba kumaĢtan dikilecek üstlük, Ģalvar vb. giysiler için gerekli kumaĢı
dokumaktaydılar.
Ehl-i Hiref örgütü içinde aba-yı bafanlar arasında Tebriz‟den sürgün gelmiĢ
olanlar, devĢirme veya Edirne sarayından nakil olanlar bulunmaktadır. 1526 tarihinde
sekiz sanatçıyı bünyesinde barındıran bu bölüğün mevcudu, 16. yüzyılın sonunda
yirmi beĢe kadar çıkmıĢ olup 17. yüzyılda azalmaya baĢlamıĢ, 18. yüzyılda ise
bölüğün adı defterlere kaydedilmiĢ ancak hiç çalıĢanı olmamıĢtır.130
2.4.8. Kemhabafanlar
129
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.101,212-215.
130
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.114.
46
kemha dokunduğu bilinmektedir.131 Ġstanbul‟daki saray dokuma atölyesi için ise
yoğun olarak ipek alımının yapıldığı merkez Bursa olmuĢ, bu alımlar 16. yüzyıldan
sonra artıĢ göstermiĢtir. Ayrıca yine sarayda dokunmak üzere ipek almaya gidilen
diğer bir bölge kayıtlarda Acem olarak geçen Ġran bölgesidir. Bunun dıĢında sarayda
dokunmayıp yurtdıĢından getirilen, özellikle Venedik gibi ipeklileriyle ünlü
merkezlere sipariĢ verilen ipekli kumaĢlar da sarayda kullanılmıĢtır.132
131
ġerare Yetkin, “Türk KumaĢ Sanatı”, BaĢlangıcından Bugüne Türk Sanatı, Ankara: Türkiye ĠĢ
Bankası Kültür Yayınları, 1993, s.332.
132
Hülya Tezcan, “Saray NakkaĢhanesinin Erken Resim Programına Göre HazırlanmıĢ Türk
KumaĢ ve ĠĢlemeleri”, a.g.m., s.321,322.
133
Hülya Tezcan, “Osmanlı Sarayı Dokumalarının ve Çinilerinin KesiĢen ve Ayrılan Yolları”, Antik
Dekor Dergisi, S.68, Ġstanbul, Ocak 2002, s.93.
134
Hülya Tezcan, “Saray NakkaĢhanesinin Erken Resim Programına Göre HazırlanmıĢ Türk
KumaĢ ve ĠĢlemeleri”, a.g.m., s.322.
135
Tahsin Öz, Türk KumaĢ ve Kadifeleri, Ġstanbul, 1946, s.44.
47
Kemhabafan bölüğüne mensup sanatçıların mevcudu 1526 tarihli defterde
yirmi bir olarak görülürken, 1558 tarihinde yetmiĢ sekize kadar çıkarak en kalabalık
olduğu dönemi yaĢamıĢtır. 17. yüzyılda ise bölüğün nüfusu yavaĢ yavaĢ düĢmeye
baĢlayıp, 18. yüzyılda grupta en fazla üç sanatkâr çalıĢmıĢtır.136
2.4.9. Kadifebafanlar
Yekrenk kadife, münakkaş kadife, kadife-i müzehheb, kadife-i benek gibi farklı
türleri olan kadifenin saray dıĢında da dokunduğu, Bursa baĢta olmak üzere Bilecik,
Aydos, Karaman ve Köynük gibi bölgelerin önemli merkezler olduğu
138
bilinmektedir. Kadifenin bir türü olan ve desenleri zeminden yüksekçe dokunan
çatma kumaĢ da Osmanlı sarayında popüler olmuĢ, çok çeĢitli objelerde
kullanılmıĢtır. 18. yüzyılda kumaĢ alanında yaĢanan geliĢmeler doğrultusunda
yüzyılın ikinci yarısında Ġstanbul‟da Sultan III. Mustafa (1757-1774) tarafından
Üsküdar Ayazma Cami yanında yeni bir çatma dokuma atölyesi kurulmuĢ; bir süre
sonra III. Selim (1789-1807) de Üsküdar‟da kendi yaptırdığı Selimiye Camii
Külliyesi içinde çatma kumaĢ da dokuyan yeni dokuma tezgâhları kurmuĢtur.139
136
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.107,220,221.
137
Sarayın kadifebafanlar bölüğünün atölyelerine ait plan için bkz.:Tahsin Öz, a.g.e., s.46.
138
ġerare Yetkin, a.g.m., s.332.
139
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.293,296.
48
2.4.10. Kaliçebafanlar
“Cemâat-i kalîçe bâfân-ı hâssa” olarak defterlerde adı geçen hassa halıcıları,
sarayın ihtiyacı olan halı üretimini gerçekleĢtirmekle sorumluydular. Ancak gerek bu
sanatçılar tarafından üretilen halıların oldukça yüksek kalitede oluĢu gerekse bölükte
az sayıda halıcının çalıĢmıĢ olması, bu bölüğün görevinin sultan ve hanedan için
sanatsal değeri yüksek olan saray halılarını hazırlamak olduğunu düĢündürmektedir.
Sine düğümü (Ġran düğümü) adı verilen bir teknikle dokunmaya uygun motif
dağarcığı barındıran saray halılarında dönem üsluplarına uygun kompozisyonlar
izlenebilmektedir. 16. yüzyılda, klasik dönemin yaygın bezeme üslubu olan saz
üslubunda hançeri yapraklar, hatayiler ile Ģükûfe (çiçek) üslubunda natüralist
çiçekler gibi yuvarlak hatlı bitkisel motiflerle bezenmiĢ saray halıları, aynı dönemde
hazırlanmıĢ bir grup kilimle de aynı üslup özellikleri taĢımaktadır. Tasarımları saray
sanatçıları tarafından hazırlanan ve “saray kilimleri” olarak adlandırılan bu kilimlerin
de üslup özellikleri nedeniyle saray tezgahlarında dokunmuĢ olması kuvvetle
muhtemel görünmektedir.140 Bu halılar ve kilimler, baĢta sultana ait önemli
mekânları döĢerken, bunun yanında üst düzey devlet misafirlerine hediye olarak
sunulmuĢ ve sultani camilerin iç mekanlarını doldurmuĢtur.
140
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.297
141
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.53.
49
emredilmesi, saray halılarının bazı örneklerinin Ġstanbul‟da dokunmuĢ olduğunu
destekleyen bir belge olarak günümüze ulaĢmıĢtır.142
2.4.11. CameĢuyanlar
DevĢirme, ağa kullarından olan veya piĢkeĢ verilmek suretiyle bölüğe giren
hassa çamaĢırcılarının sayısı 1526 tarihli maaĢ defterinde Ģakirdlerle beraber on altı
olarak görülmektedir. Rus, Arnavut, Çerkez, Bosnalı ve Rum olmak üzere farklı
menĢelerden gelen zanaatçıların oluĢturduğu cameşuyan bölüğünün ser unvanlı
142
ġerare Yetkin, a.g.m., s.319.
143
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.57,58.
144
Hassa halı sanatçılarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Bige Çetintürk, “Ġstanbul‟da XVI. Asır
Sonuna Kadar Hassa Halı Sanatkarları”, Türk Sanatı Tarihi AraĢtırma ve Ġncelemeleri, S.I,
Ġstanbul, 1963, s.715-731.
145
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.52.
50
çalıĢanının yirmi bir akçe gibi yüksek miktarda bir maaĢ alması sarayda bu gruba
verilen önemi gösterir nitelikte bir durumdur.146
2.4.12. Keçeciyanlar
Ehl-i Hiref teĢkilatında diğer bir grubu oluĢturan silah yapımı sanatlarına dair
bölükler ise saray mensuplarının savaĢ, av ve çeĢitli sporlar esnasında kullanacakları
objeleri hazırlamaktaydılar. Bu anlamda, savaĢ ve devlet törenlerinde kullanılmak
üzere her türlü silah, askeri aksesuar ve savunma amaçlı objeler; av sırasında
kullanılacak avcı eldiveni vb. eĢyalar bu bölüklerin atölyelerinde hazırlanmaktaydı.
Farklı malzemelerden üretilen bu objeler yine bu atölyelerde çalıĢan sanatkârlar
tarafından dönem üslubuna uygun Ģekilde bezenerek sanatsal birer ürüne
dönüĢmekteydi. Farklı teknikler ve oldukça değerli taĢlar kullanılarak hazırlanan bu
objeler adeta birer mücevher eĢyası gibi bezenerek sultani bir nitelik kazanmaktaydı.
PadiĢah ve maiyetinin devlete ait üst düzey törenlerde kullanacakları kılıç, yatağan,
146
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri” a.g.m.,
s.58,59.
147
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.49.
51
ok, yay vb. silahlar, miğferler, kalkanlar, topuzlar oldukça ince iĢçilikte süslenmekte,
bu törenlerin değiĢmez bir parçası haline gelmekteydi.
2.4.1. ġimĢirgeranlar
148
Ünsal Yücel, “Türk Kılıç Ustaları”, Türk Etnografya Dergisi, S.7-8, Ġstanbul, 1966, s.66.
149
Ahat Ural Bikkul, “Topkapı Sarayı Müzesi‟ndeki Türk Kılıçları Üzerinde Bir Ġnceleme”, Türk
Etnografya Dergisi, S.4, Ġstanbul, 1962, s.22.
52
Günümüze ulaĢan saraya ait kılıç vb. silah objelerinden bazıları üzerlerinde
sanatçı isimleri de taĢımaktaydılar.150 Bu hassa ustalarından Davut Usta‟nın adı
Evliya Çelebi‟nin Seyahatnamesi‟nde de geçmekte, bu sanatkârın Sultan Murad‟ın
baĢ kılıçcısı olarak DımiĢkihane‟de, ġam iĢi bezemelerin yapıldığı atölyede, çalıĢtığı
belirtilmektedir.151 Bu anlamda hassa kılıç ustalarının eserlerin üzerindeki süsleme
programından da sorumlu oldukları söylenebilmektedir. Bilinen bir diğer hassa
kılıççısı ise, Kanuni Sultan Süleyman için hazırlanan meĢhur kılıcın üzerinde imzası
bulunan Ahmed Tekelü‟dür. MaaĢ defterlerinde ismi görülmemekle beraber ünlü bir
kılıç ustası olarak tanınan sanatçının, menĢei ve üslubu nedeniyle Yavuz Sultan
Selim‟in 1514‟te Tebriz‟den getirdiği sanatçılar arasında olduğu düĢünülmektedir.152
1526 tarihli maaĢ defterinde sayıları on sekiz olarak görülen hassa kılıç ustalarının
mevcudu iniĢ çıkıĢlı bir grafik göstermiĢ, 18. yüzyıl boyunca bölükte on iki sanatkâr
çalıĢmıĢtır.153
2.4.2. Kardgeranlar
Osmanlı saray bıçakları da diğer silahlar gibi altın kakma, kazıma gibi
tekniklerle oluĢturulan tasvirler, bitkisel bezemelerle ve yakut, elmas, zümrüt, firuze
gibi değerli taĢlarla süslenerek birer hazine objesi haline gelmiĢtir. Bu bıçakların
üzerlerinde ayrıca dua, yapıldığı tarih ve kimin için yapıldığı gibi bilgiler de yazılı
150
Hassa kılıç ustalarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Ahat Ural Bikkul, a.g.m., s.26-28; Ünsal
Yücel, a.g.m., s.59-97.
151
Ahat Ural Bikkul, a.g.m., s.27.
152
J. M. Rogers – R. M. Ward, a.g.e., s.147.
153
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.77,180-183.
53
olarak görülmektedir. Bu Ģekilde hazırlanan örnekler devlet törenlerinde kullanılmıĢ
veya sultan ve üst düzey saray görevlilerinin koleksiyonunda yer almıĢtır. Bıçak
bölümü bu tekniklerle hazırlanan örneklerin kabza kısımları da yine ahĢap, fildiĢi,
billur ve çeĢitli madenlerden yapılarak üzerleri bıçak kısmıyla aynı üslup özellikleri
gösteren bezemelerle süslenmiĢtir.
2.4.3. Niyamgeranlar
Kılıçların ayrılmaz bir parçası olan kınları Osmanlı saray atölyelerinde ahĢap,
çelik ve üzerleri deri kaplama gibi çeĢitli malzemelerden hazırlanmakta, kılıçlarla
bütünlük oluĢturacak Ģekilde altın kakma, değerli taĢ kakma gibi tekniklerle
bezenmekteydiler. Süsleme programı genel olarak kılıçlara göre daha sade olan
kınların da bazılarının üzerinde usta imzaları görülebilmekteydi.156
154
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.42,43.
155
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.83,186-189.
156
Ünsal Yücel, a.g.m., s.65,66.
157
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.80,184,185.
54
2.4.4. Siperduzanlar
2.4.5. Bozdoğanîler
158
Mehmet Önder, “Topkapı Sarayı Müzesi‟nin Çiçekli Kalkanları”, Kemal Çığ’a Armağan,
Ġstanbul, 1984, s.128.
159
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.89,196,197.
55
SavaĢlarda ve sultanın avı esnasında kıdemli devlet görevlileri tarafından
taĢınan topuzlar, törenlerde kullanılma amacıyla gösteri amaçlı da yapılabilmekteydi.
Çelik, demir ve bakır gibi madenlerden üretilen Osmanlı gürzlerinin tamamen altın
levhayla kaplanıp firuze, yakut gibi değerli taĢlarla süslenmiĢ hazine objesi niteliğini
taĢıyan örnekleri bulunmaktadır. II. Bayezid döneminden itibaren saraydaki varlığını
sürdüren hassa bozdoğancılarının mevcudu 1526 tarihli maaĢ defterinde on iki olarak
görülmektedir.160
2.4.6. Tirgeranlar
160
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.44,45.
161
Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu, Ankara, 1999, s.276.
56
Fatih Sultan Mehmed döneminden itibaren saray teĢkilatında yer alan
tirgeranların sayısı 1526 tarihli defterde Ģakirdlerle beraber on beĢ olarak
kaydedilmiĢtir.162 Sayıları diğer silah sanatları bölüklerine göre yüksek bölüklerden
olan hassa okçularının en kalabalık olduğu tarih olan 1596‟da mevcutları otuz
dokuzdur. Bu tarihten sonra sayıları düĢmeye baĢlamakla beraber 18. yüzyılda bile
en az yedi sanatçı bölükte yer almıĢtır. Bu anlamda kullanılacak malzemenin pahalı
olmaması her daim oka ihtiyaç duyulması gibi faktörler sebebiyle bölükteki sanatçı
sayısının fazla düĢmediği düĢünülmektedir.163
2.4.7. Kemangeranlar
Yayların yapımında ağaç, boynuz, sinir ve tutkal olmak üzere dört organik
malzeme kullanılmıĢtır. Ağaç olarak akçaağaç, boynuz olarak öküz boynuzu, sinir
olarak öküzün ayak bileğinden diz kapağına kadar olan bölgedeki sinirler, tutkal
olarak da çega tutkalı ve balık tutkalı kullanılmaktaydı. Diğer taraftan yaylar
yapılarına göre tımarlı ve sağrılı diye ikiye ayrılmaktadır. KullanılıĢ amaçlarına göre
tirkeş, harb yayı, menzil yayı, puta veya tâlimhane yayı, meşk ve kepâde yayı diye
çeĢitli isimler almaktaydılar. Diğer taraftan menzil yaylarına ise, attığı okların
cinsine göre pişrev yayı, azmâyiş yayı ve heki yayı gibi isimler verilmekteydi.164 Bu
anlamda, farklı fonksiyonları bulunan yayların hazırlanması zorlu ve uzun bir
süreçten geçilerek gerçekleĢmekte, üzerleri dönem üslubuna uygun motiflerle çeĢitli
teknikler kullanılarak bezenmektedir.
162
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.45,46.
163
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.86,194-197.
164
Ünsal Yücel, a.g.e., s.251.
57
Hassa yay sanatkârlarının sayısı 1526 tarihli maaĢ defterinde yirmi üç iken
1596 tarihli defterde kırk beĢ kiĢi olarak en kalabalık dönemini yaĢamıĢtır. Diğer
silah bölükleri arasında en kalabalık grubu oluĢturan kemangeranların mevcudu bu
tarihten sonra istikrarlı olarak düĢmeye baĢlamıĢ, 1711 tarihinden sonra bölükte en
fazla sekiz kiĢi görev yapmıĢtır. Bu anlamda, tirgeranlar gibi kemangeranlar da Ehl-i
Hiref teĢkilatı içinde kurumun etkinliğine yitirmesine kadar önemini koruyan
bölükler arasındadır.165
2.4.8. Tüfenkciyânlar
2.4.9. DımeĢkîgerânlar
165
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.83,190-193.
166
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.51.
167
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.52.
58
Şam işi, ġam‟da ortaya çıkarak bu Ģehrin adıyla anılan, bezemesi ağ biçimi
birbirini kesen ince dallardan oluĢan tabanı demir, çelik ve pirinç gibi madenlerden,
kakma telleriyse altın ve gümüĢ gibi değerli madenlerden yapılan bir kakma
tekniğidir.168 Osmanlı‟da ahĢabın yanı sıra daha çok maden objeler üzerine
uygulanan bu teknikle, bıçak, hançer, kılıç gibi kesici silahlardan, tüfek, pistol gibi
ateĢli silahlara kadar çok sayıda saray eĢyasının bezemesi dönem üslubuna uygun
motiflerle uygulanmıĢtır. Bu tekniği uygulayabilmek için ihtiyaç duyulan
Dımeşkihane adı verilen fırınlarda, öncelikle tel yerleĢtirilecek bölüm açılmakta,
sonrasında teller çekiçle dövülerek yerine yerleĢtirilmektedir.
Ehl-i Hiref maaĢ defterlerine göre 1526 tarihinde sayıları yirmi iki olan
dimeşkigeranlar bu tarihte en kalabalık oldukları dönemi yaĢamıĢlardır. Bu tarihten
sonra sayıları düĢmeye baĢlamıĢ, 1650 tarihinden sonra en fazla bir çalıĢanı olmuĢ
bölükte Ģakird kaydının düĢüldüğü bir tarih görülmemektedir.169
168
Ayla Ödekan, “Kakma Sanatı”, EczacıbaĢı Sanat Ansiklopedisi, S.2, Ġstanbul, 1997, s.931.
169
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.94,206,207.
170
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.80,184,185.
59
2.5. AhĢap Sanatları
Mimari parçalardan küçük el sanatı eserlerine çok geniĢ bir etki alanı olan
ahĢap sanatları ağacın oyulup Ģekil verilmesi ve hazırlanan malzemenin oyma ve
kakma gibi tekniklerle bezenmesi safhalarından oluĢmaktadır. YumuĢaklık
derecesine göre ĢimĢir, ıhlamur, meĢe, ceviz, elma, armut, sedir, gül ve abanoz ağacı
gibi dayanıklı ağaç türleri kullanılabilmekteydi. 171 AhĢap sanatı bezeme teknikleri
uygulanarak kapı, pencere kanatları, sütun baĢlıkları, korniĢler, minberler, saltanat
kayıkları, tahtlar, kürsüler, rahleler, Kur’an mahfazaları, yazı çekmeceleri gibi
eserler hazırlanabileceği gibi maden vb. objelerin bazı aksamları da bu malzemenin
iĢlenmiĢ hali kullanılarak yapılabilmekteydi. AhĢap sanatı teknikleri Osmanlı‟yla
beraber zenginleĢmiĢ, ahĢaba oyulan sedef, bağ, fildiĢi gibi farklı malzemelerle
hazırlanmıĢ eserler Osmanlı ahĢap sanatının karakteristik ürünleri haline gelmiĢtir.
2.5.1. Kündekârânlar
171
Erdem Yücel, “Osmanlı Ağaç ĠĢçiliği”, Kültür ve Sanat, S.1-7, Ġstanbul, 1973, s.60.
172 Can Kerametli, “Ağaç ĠĢçiliği”, Türk Etnografya Dergisi, S.6, Ankara, 1962, s.10.
60
Ayrıca, fildiĢi, altın ve kemik gibi malzemeleri de kullanarak çalıĢan kündekârların
ürettiği eserler sadece törensel amaçlı olmamıĢ, günlük kullanımda ihtiyaç duyulan
kaĢıkları hazırlamak da bu bölüğün görevi olmuĢtur. Bu eserler fildiĢi, sedef, boynuz,
bağ, Hindistan cevizi kabuğu veya değerli madenlerden; sapları ise mercan, fildiĢi,
abanoz veya çeĢitli taĢlardan yapılmakta, bazen firuze, yakut ve elmas gibi değerli
taĢlarla bile süslenebilmekteydi.173
2.5.2. SaztrâĢânlar
Çalgı aleti haline getirildikten sonra fildiĢi, sedef ve bağa kakma gibi
tekniklerle bezenen saray müzik aletleri arasında kanun, tambur, kopuz, tef ve
cenglerin bulunmuĢ olduğu 16. yüzyıla tarihlenen maaĢ defterlerinden ve in‟am
defterlerinden anlaĢılmaktadır.175 Bu müzik aletleri sarayın özel eğlencelerinde ve
III. Selim gibi bestekâr padiĢahların hususi kullanımı için üretilmekteydi. MaaĢ
defterlerine göre 16. yüzyılda sayıları en fazla yirmi olan saztraşanların mevcudu 17.
yüzyılda hızla düĢmeye baĢlayıp 18. yüzyılda bölüğün çalıĢanı kalmamıĢtır.176
173 Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.55.
174 Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.73,172-173.
175
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.53;
Rıfkı Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”,
a.g.m., s.776-771.
176
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.95.
61
2.5.3. Neccaranlar
MaaĢ defterlerine göre hassa neccarlarının sayısı 1526 tarihinde dokuz iken,
en kalabalık oldukları dönem olan 1596 tarihinde otuz dörde kadar çıkmıĢtır. 17.
yüzyıl ortalarına kadar az miktarda bir düĢüĢ yaĢamıĢ olan bölüğün mevcudu 18.
yüzyıl boyunca beĢ olarak kaydedilmiĢtir.179
2.5.4. Harratinler
62
geçirerek Ģekil veren ve kullanıma hazır hale getiren bu sanatçılar, fildiĢi, balıkdiĢi
gibi değerli malzemelerden de yararlanarak saray için eĢyalar hazırlamaktaydılar.
Ayrıca inciler, yakutlar, firuzeler ve zümrütlerle bezenen değerli hazine objeleri olan
tutya kapları Ģekillendirmek de yine bu bölüğün görevleri arasındaydı.180
Ehl-i Hiref teĢkilatında bir diğer grubu oluĢturan bölükler ise kuyumculuk
sanatlarında olduğu gibi değerli madenlerle çalıĢmayan ve kullanılan malzeme olarak
silah sanatlarından ayrılan ancak farklı türde olmasına rağmen çeĢitli madenler
kullanarak eserler hazırlayan sanat birlikleridir. Bu bölükler, bakır, gümüĢ, tunç,
tutya, pirinç gibi madenlerden yararlanarak günlük kullanıma daha yatkın eĢyalar
üretmiĢlerdir. ÇeĢitli teknikler kullanılarak dönem üslubunda kompozisyonlarla ve
yazılarla bezenerek hazırlanan bu madeni objeler niteliklerine göre sarayın ayrı
kesimlerine hitap etmekteydi.
Türk maden sanatında dövme ve döküm olmak üzere iki ana yapım tekniği
uygulanmakta, diğer bir yöntem olan tornada çekme sanat eseri niteliği taĢımayan
seri üretim eĢyaların hazırlanmasında kullanılmıĢtır. Sığ ve ağzı geniĢ olan tas, tabak,
sini, sahan gibi kaplar genellikle dövme tekniğiyle, çökertme adı verilen, levhayı
içten çekiçleme yöntemiyle; yüksek ve derin olan ibrik, maĢrapa, vazo gibi kaplar ise
yükseltme denilen levhayı dıĢtan çekiçleme tekniğiyle yapılmaktaydı. Dövme
tekniğinin uygulandığı eserlerde emzik, kulp, ayak gibi kısımlar eklenmek
isteniyorsa, bu parçalar gövdeye lehimle birleĢtiriliyordu. Döküm tekniği ise eritilmiĢ
180
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.55.
181
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.100,210,211.
63
madenlerin istenen biçimde hazırlanmıĢ kalıplara dökülerek dondurulmasıyla
gerçekleĢmekteydi. Dövme tekniğine göre daha az zaman aldığından, büyük boy
eserlerin hazırlanmasında daha çok döküm tekniği tercih edilmekteydi.182
2.6.1. Çilingirânlar
Ehl-i Hiref defterlerine göre Sultan II. Bayezid döneminden itibaren kurumda
var olan hassa çilingirlerinin mevcudu 1526 tarihinde yirmi olarak görülmektedir.
1596 tarihli defterde ise sayıları otuz beĢe kadar çıkan bu sanatkârların adedi 18.
yüzyılın baĢında iki olarak görülmekle beraber son maaĢ defteri olan 1796 tarihlide
sayıları artarak dörde çıkmıĢtır.184 Bu durum, kurumun kapanıĢına kadar varlığını
sürdüren bölüğün ürettiği objelerin sarayın her dönem ihtiyaç duyduğu eĢyalar
olmasına bağlanabilmektedir.
2.6.2. Kazganyanlar
182
Ülker Erginsoy, “Türk Maden Sanatı”, BaĢlangıcından Bugüne Türk Sanatı, Ankara: Türkiye ĠĢ
Bankası Kültür Yayınları, 1993, s.344.
183
Rıfkı Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”,
a.g.m., s.766-771.
184
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.92,204,205.
64
deyiĢle, bu sanatçılar mutfaklarda kullanılan kazan, tas ve sahan gibi kaplarla beraber
bakır, tunç ve gümüĢ vb. madenlerden yapılan maĢrapa, leğen-ibrik, Ģamdan ve tepsi
gibi günlük eĢyaların üretimini gerçekleĢtirmekteydiler.
Ehl-i Hiref maaĢ defterlerine göre Sultan II. Bayezid döneminden beri
kurumda var olan bu bölükteki sanatçı sayısı 16. yüzyılda kırk yediye kadar çıkmıĢ
ve bu tarihten sonra düĢmeye baĢlamıĢtır. Saraydaki kalabalık bölükler arasında yer
alan hassa kazancılarının mevcudu 18. yüzyıl baĢında üçe kadar düĢmekle birlikte
yüzyılın sonunda artarak altı sanatçının grupta görev yaptığı görülmektedir. 186
Sarayın Ehl-iHiref teĢkilatına bağlı olup bir gruba dahil edilemeyecek çeĢitli
bölükler de bulunmaktadır. Bu bölüklerin bir kısmı sarayın ihtiyaçlarına yönelik
zanaat boyutunda objeler hazırlarken, bir kısmı da sanatkâr veya zanaatkâr olmayıp,
doktor vb. Ģekilde hizmet personeli olarak Ehl-i Hiref teĢkilatında görev
yapmaktadır.
185
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.305.
186
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.168,198-201.
65
2.7.1. Anberîneler
Amber, öncelikli kullanım amacı olarak, ortamı güzel kokutması için çeĢitli
kapların içine konarak muhafaza edilmekteydi. Ayrıca bu maddeden tespih, fincan,
tabak, kâse gibi çeĢitli kokulu eĢyalar da yapılabilmekteydi. Amberin kullanılmayan
tozları ise kalem Ģeklinde dondurulup dini gecelerde Ģamdanda yakılır ve kokucular
tarafından yuvarlak veya yumurta gibi Ģekiller verilerek üzeri yaldızlanıp satılırdı.
Kahve kültürümüzde ise kahve altına bir miktar konulup amberli kahve içme
geleneği mevcuttu.187 Bu anlamda amber yakılarak ve iĢlenmiĢ halde saklanarak
olmak üzere iki Ģekilde kullanılabilmekteydi. İn’am defterlerinde adı geçen
anberînelerin sultana takdim ettikleri hediyeler arasında amberin yakılmak üzere
hazırlanmıĢ Ģekli olan fitil buhuru, pul buhuru ile top amber ve amber heykel
bulunmaktadır.188
187
Mehmet Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Ġstanbul, 1972, s.61,62.
188
Rıfkı Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”,
a.g.m., s.768,770.
189
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.40.
190
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.114.
66
2.7.2. Destivancılar
1526 tarihli Ehl-i Hiref maaĢ defterine göre çeĢitli yollarla bölüğe dahil olmuĢ
üç sanatçı bulunmaktadır. Akkirman, Rus ve Hırvat olmak üzere farklı kökenlerden
gelen sanatçıların oluĢturduğu bölüğün Ģakird grubu bulunmamaktadır.192
2.7.3. KaĢigeranlar
67
kabul edilmektedir.193 Diğer taraftan, Osmanlı Dönemi‟nde, özellikle 16. yüzyılda
sarayda ve devlete ait yapılarda kullanılmak üzere oldukça fazla sayıda çini
üretilmesine karĢın Ehl-i Hiref’e bağlı çalıĢan çini ustalarının bu üretimi karĢılamaya
yetecek sayıda olmadıkları dikkati çekmektedir. ÇeĢitli belgelere dayanılarak,
Osmanlı sarayının, özellikle yapılarda kullanmak için Ġznik baĢta olmak üzere çeĢitli
çini üretim merkezlerinden çiniler sipariĢ ettiği ve bunları saraya bağlı atölyelerde
hazırlanan örneklere göre yaptırdığı söylenebilmektedir.194 Bu anlamda, Ehl-i Hiref
bağlı kâĢigerânlar bölüğünün öncelikli görevlerinden birinin çini üretim merkezlerine
gönderilecek örnekleri hazırlanmak olduğu düĢünülmektedir.
193
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.301.
194
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.53.
195
Hülya Tezcan, “Osmanlı Sarayı Dokumalarının ve Çinilerinin KesiĢen ve Ayrılan Yolları”
a.g.m., s.92,93.
68
sarayın seramik kap kacak üretimini de gerçekleĢtirdiğini veya bunların motiflerini
hazırladığını göstermektedir.196
1526 tarihli maaĢ defterine göre hassa çinicilerinin sayısı bir usta ve on bir
çırakla beraber on iki olarak görülmektedir. Zamanla mevcudunda keskin düĢüĢler
yaĢanan bölüğün 17. yüzyıla ait kayıtlarında ise iki sanatçı yer almaktadır. Devletin
mali gücünün düĢmesiyle imparatorluk yapılarındaki çini kullanımında gözle görülür
bir azalma olmuĢ ve kâĢigerânlar bölüğü tamamen etkinliğini yitirmiĢtir.
2.7.4. KüĢtegeranlar
2.7.5. Cerrahinler
196
Rıfkı Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”,
a.g.m., s.771.
197
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m.,
s.60,61.
198
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e.,
s.122,123,246,247.
69
yapan bölüklerden oluĢmadığı, sarayın üst düzey mensupları için çeĢitli hizmetlerin
de görüldüğü bir kurum olduğu söylenebilmektedir.
2.7.6. Sorguciyanlar
199
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray TeĢkilatı, a.g.e., s.511-512.
200
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.117,232,233.
70
yükümlüydüler. Kavuk ve benzeri baĢlıklara takılan ince iĢçilikte kuyumculuk
eserleri olan sorguçlar, bir güç göstergesi olarak, padiĢah, hanım sultanlar ve üst
kademe saray çalıĢanları tarafından kullanılan bir aksesuardı. Sarayın kuyumcu
bölükleri tarafından oval ve yuvarlak formlarda biçimlendirilmiĢ altın gibi değerli
madenlerin üzerine zümrüt, yakut ve elmas gibi değerli taĢlarla süslenen bu eĢyaların
üst kısımlarına çeĢitli kuĢların tüyleri yerleĢtirilmekteydi. Değerli taĢ kullanılmayan,
daha sade örnekleri de bulunan sorguçlar genellikle zincirler yardımıyla kavuklara
takılmaktaydı.
2.7.7. Nalçeciyanlar
201
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.64,162,163.
71
hassa nalçacıları kurumda 17. yüzyıldan itibaren görülmeye baĢlamıĢ olup 18. yüzyıl
boyunca sadece iki çalıĢanı olmuĢtur.202
2.7.8. Debbağinler
202
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.93,204,205.
203
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.299.
72
Sarayın zanaatkâr bölüklerinden olan debbağlar 16. yüzyılın sonundan
itibaren maaĢ defterlerinde görülmeye baĢlamıĢtır. En kalabalık oldukları dönemde,
17. yüzyılda, grubun en fazla sayıda çalıĢana sahip olduğu tarih olan 1638 tarihli
defterde otuz üç kiĢinin kaydı yapılmıĢtır. 18. yüzyıla gelindiğinde ise bölükte en
fazla on bir kiĢinin görev yapmıĢ olduğu görülmektedir.204
2.7.9. Camgeranlar
Osmanlı üretimi camlar düz cam, renkli cam ve billur olmak üzere üçe
ayrılmaktaydı. Ġstanbul‟da cam üretimine uygun ince ve beyaz renkteki kum
Yedikule yakınlarındaki Kumboğazı‟ndan çıkarılmaktaydı.205 16. yüzyılda saray için
üretilen cam eserlerin varlığını kanıtlayan en önemli belge, Sultan III. Murad (1574-
1595) döneminde hazırlanmıĢ sultanın Ģehzadesinin sünnet Ģenliklerini tasvir eden
minyatürlerle kaplı Surname-i Hümayun adlı eserdeki camcıların geçiĢi sahnesidir
(TSMK H.1344, y.32b-33a). Bu minyatürde dönemin cam ustaları bir tarafta
ellerinde tuttukları eserlerini gösterirken bir tarafta da cam fırınının önünde, çeĢitli
aletlerle hünerlerini sergileyip, üfleyerek ĢiĢirme gibi dönemin cam tekniklerini
uygulamaktadırlar. ÇeĢitli belgelere göre, 17. yüzyılda Ġstanbul‟da cam üretiminin
yapıldığı atölyelerin Eyüp civarında olduğu görülmektedir. 18. yüzyılda Venedik ve
Bohemya gibi merkezlerden cam ithali yoğunlaĢmıĢ ancak Ġstanbul‟daki cam üretimi
Eğrikapı ve Tekfur Sarayı civarında gerçekleĢmeye devam etmiĢtir.206 Ayrıca
Bakırköy‟de Baruthane-i Amire civarında hayvan gücüyle iĢleyen çarklar, dibekler,
204
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.103,216,217.
205
Fuat Bayramoğlu, Türk Cam Sanatı ve Beykoz ĠĢleri, Ankara, 1996, s.5,8.
206
Banu Mahir, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul’da El Sanatları”, a.g.m., s.310,312.
73
perdah yerleri, camhane ve güherçile kazan ve ocakları bulunmaktaydı. 207 18.
yüzyılın sonunda Beykoz Cam Fabrikası‟nın faaliyete geçirilmesiyle yerli üretim
camlarda bir canlanma dönemi yaĢanmıĢtır.
Ehl-i Hiref’e bağlı cam ustalarının maaĢ defterlerindeki kaydı 1596 tarihinden
itibaren görülebilmektedir. Söz konusu tarihte sayıları on bir olan bölüğün mevcudu
bu dönemden sonra azalmaya baĢlayarak 18. yüzyılda ancak iki olabilmiĢtir.208
3.7.10. Mürekkepçiler
207
Fuat Bayramoğlu, a.g.e., s.7.
208
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.99,208,209.
209
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.43,142,143.
74
2.7.11. Saatcıyanlar
2.7.12. Zerkubanlar
75
kağıt, taĢ, ahĢap, maden eserlerde; küçük el sanatlarından mimariye bir çok sanat
alanında bezeme malzemesi olarak görülebilmekteydi. 1596 tarihli defterden itibaren
maaĢ defterlerinde kaydı görülmeye baĢlanan zerkublar bölüğünün bu tarihteki
mevcudu on kiĢidir. 17. yüzyılda sayıları en fazla on biri bulan bu bölüğün mevcudu
18. yüzyıl boyunca dört olarak kalmıĢtır.213 Osmanlı‟da altın varağın bu denli fazla
kullanımına karĢın zerkublar bölüğünün mevcudunun az olması sarayın varak
ihtiyacının bir kısmını dıĢarıdan karĢıladığını düĢündürmektedir.
2.7.13. Buhurciyanlar
213
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.111,226,227.
214
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray TeĢkilatı, a.g.e., s.203.
76
sonra artarak 17. yüzyılda dokuzu bulmuĢtur. Bölüğün mevcudu 18. yüzyılda
gerilemiĢ, bu dönemde en fazla beĢ kiĢi grupta görev almıĢtır.215
2.7.14. Kehhalanlar
2.7.15. Çerağciyanlar
215
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.115,228,229.
216
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Saray TeĢkilatı, a.g.e., s.368.
217
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.120.
218
Asuman Kolsuk, “Osmanlı Devri Çini Kandilleri”, Türk Etnografya Dergisi, S.15, Ankara,1976,
s.73.
77
ve ayaklı tepsi gibi eĢyalar da bulunmaktaydı. 219 Bu durum, hassa kandilcilerin saray
için kandil malzemesinin yanında kandil türü objeleri de hazırladıklarını
göstermektedir.
2.7.16. Kalciyanlar
2.7.17. Bülbülciyanlar
219
Rıfkı Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”,
a.g.m., s.769.
220
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.121,244,245.
221
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.91,202,203.
222
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.123,246,247.
78
2.7.18. Pehlivanlar
2.7.19. Müteferrika
1526 tarihli maaĢ defterinde mevcudu on altı kiĢi olarak görülen müteferrika
bölüğünün çalıĢan sayısı 1655 yılına kadar artarak bu tarihte doksan yediye kadar
yükselmiĢtir. Bu tarihten sonra ise, bölüğün mevcudu düĢmeye baĢlayarak 18.
yüzyılda en fazla kırk beĢ kiĢi grupta görev almıĢtır.226
223
Filiz Çağman, “Kanuni Dönemi Osmanlı Saray Sanatçıları Örgütü”, Türkiyemiz, S.54, Ġstanbul,
1988, s.12.
224
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.55.
225
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defteri”, a.g.m., s.64.
226
Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkarları 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, a.g.e., s.125.
79
2.7.20. Saraya Bağlı Diğer Hizmet Bölükleri
227
Filiz Çağman, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”, a.g.m., s.56.
80
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KATALOG
Katalog no :1
Eserin cinsi : Kur’an-ı Kerim nüshasının tezhipli zahriye sayfası
Dönemi : h.953/m.1546-1547
Malzemesi : Kağıt, altın yaldız, boya
Ölçüleri : 28.7 x 11.7 cm.
Bulunduğu müze : TSMK, Y.Y.999, y.1b-2a
Tanımı : Ġki yüz otuz dokuz yapraktan oluĢan Kur’an-ı Kerim‟in
zahriye sayfasının durakları ve çerçevesi altın yaldızlıdır. BaĢlık bölümleri beyaz
renkte sülüs hatla, sure baĢları altın yaldızla yine sülüs hatla, aradaki beĢer satır ise
siyah mürekkeple nakĢî hatla yazılmıĢtır. Tezhibin geneline altın yaldız ve lacivert
renkte boyanmıĢ olan rumi, Çin bulutu ile çeĢitli renklerdeki natüralist küçük
81
çiçekler hâkimdir. Kanuni döneminin tipik bezeme motiflerini ve kompozisyon
özelliklerini taĢıyan bu eser hattı açısından da saray atölyesinden çıkmıĢ olan önemli
eserler arasındadır.
Yazma eser, ketebe kaydına göre, 16. yüzyılın ünlü kâtibi Ahmed Karahisari
tarafından yapılmıĢtır. Ahmed Karahisari‟nin Ehl-i Hiref teĢkilatına hangi yıllarda
girmiĢ olduğu bilinmemekle beraber, kendisinin Kanuni döneminin baĢlarından
itibaren kurumda görev aldığı düĢünülmektedir. Ehl-i Hiref kâtipler bölüğünün yer
aldığı en erken tarihli maaĢ defteri 1545 yılına aittir. Bu defterde sanatçının adı
altıncı sırada bulunmakta olup, yevmiyesi on dört akçedir. Karahisari, celi sülüs ve
muhakkak hatta ve müsenna yazıda önemli bir Ģöhrete kavuĢmuĢtur. Sanatçının
yazıdaki yeteneğinin yanı sıra sayfa düzeninde de gözle görülür estetik bir yaklaĢıma
sahiptir.228
Resim 3.1. Ahmed Karahisarî hattıyla yazılan Kur’an-ı Kerim‟in zahriye sayfası
228
Filiz Çağman, “Ahmed Karahisari‟ye Atfedilen Ünlü Kur‟an-ı Kerim”, 9. Milletlerarası Türk
Sanatları Kongresi (Ġstanbul, 23-27 Eylül 1991), C.1, Ankara, 1995, s.521.
82
Katalog no :2
Eserin cinsi : Ejder Resmi
Dönemi : 16. yüzyıl ortaları
Malzemesi : Kağıt, altın yaldız, boya, mürekkep
Ölçüleri : 17,3 x 27,2 cm.
Bulunduğu müze : New York, The Metropolitan Museum of Art, 57.51.26
Tanımı : Siyah mürekkeple çalıĢılmıĢ olan bu albüm yaprağında bir
ejder tasviri yer almaktadır. Kıvrılan sivri uçlu hançeri yapraklar üzerinde sol tarafa
doğru yürüyen derisi benekli, tek boynuzlu, sakallı ve favorili bir Ģekilde betimlenen
bu ejder, pençelerinden biriyle üzerinde yürüdüğü yaprak demetini tutmaktadır.
Ejderin baĢının gerisinde: “Amel-i Şah Kulu alâ tariki’l-meşk” yazısı okunmaktadır.
Ejderin belkemiği çizgisi, yaprakların bazı bölümleri gibi boyut verici hatlar kalın
fırça darbeleriyle vurgulanmıĢtır.229
229
Banu Mahir, “Osmanlı Bezeme Sanatında Saz Üslubu”, Hat ve Tezhip Sanatı, Ankara, 2009,
s.382.
230
Banu Mahir, “Saray NakkaĢhanesi’nin Ünlü Ressamı ġah Kulu ve Eserleri”, a.g.m., s.117.
83
padiĢaha sunduğu nakıĢlı tabak ve peri tasviri gibi eserleri karĢılığında oldukça
yüksek ücretler almıĢtır.231
231
Rıfkı Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları
a.g.m., s.764-786.
84
Katalog no :3
Eserin cinsi : Divan-ı Muhibbi nüshasından tezhipli sayfalar
Dönemi : h.973/m.1566
Malzemesi : Kağıt, altın yaldız, boya
Ölçüleri : 26,2 x 16,5 cm.
Bulunduğu müze : ĠÜK, T.5467, y.359b-360a
Tanımı : Kanuni Sultan Süleyman‟ın Muhibbî mahlasıyla yazmıĢ
olduğu Ģiirlerden oluĢan yazmanın tezhipli sayfasında altın yaldız, kırmızı, mavi ve
yeĢil renkler dengeli bir Ģekilde uygulanmıĢtır. Cedvelin içindeki alan bölümlere
ayrılarak yazılar madalyonlar içerisine ve satırlara yerleĢtirilmiĢtir. Yazının dıĢındaki
alanlar ise çeĢitli renklerde rozet çiçekler, laleler, karanfiller, sümbüller, serviler ve
rumilerle bezenmiĢtir. Halkâr tezhibinde ise altın yaldızla kıvrım dallar üzerinde iri
rumi, hatayi benzeri stilistik bitkisel motifler ve rozet çiçekler yer almaktadır.
Yazmanın tezhipleri, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı süsleme
sanatında, öncelikle kitap sanatlarında, görülmeye baĢlanan natüralist üsluptaki
çiçekli tasarımların ilk örneklerinden biri olması açısından önem taĢımaktadır.
Bu tezhipli sayfada yer alan imzaya göre eserin tezhipleri NakkaĢ Karamemi
tarafından hazırlanmıĢtır. Ünlü nakkaĢ ġah Kulu‟nun öğrencisi olan Karamemi‟nin
adı, ilk olarak 1545 tarihli maaĢ defterinde Mehmed-i Siyah olarak geçmektedir. 1557
yılında Cemaat-i Rum nakkaĢları grubunun nakkaĢbaĢı olarak görevlendirilen
sanatçının adı bu defa defterlere Karamemi olarak kaydedilmiĢtir. 1596 tarihli
defterde ise Karamemi‟nin isminin yerinde, sernakkaĢlık görevini Lütfi Abdullah adı
görülmektedir.232 Osmanlı sanatında, özellikle natüralist tarzda yapmıĢ olduğu lale,
karanfil, gül, sümbül gibi çiçeklerle, bahar dallı ağaç motifleriyle ve çift tahrir hatayi
tasarımlarıyla ünlenen sanatçı klasik dönemin ünlü müzehhiplerinden biridir.
232
Rıfkı Melül Meriç, “Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.7.
85
Resim 3.4. Karamemi tarafından tezhiplenmiĢ Divan-ı Muhibbi‟den iki sayfa
86
Katalog no :4
Eserin cinsi : Kanuni Portresi (Kıyafetü’l İnsaniye fi şema’ilü’l- Osmaniye
adlı eserden)
Dönemi : h.987/m.1579-80
Malzemesi : Kağıt, altın yaldız, boya
Ölçüleri : 34 x 20.2 cm.
Bulunduğu müze : TSMK, H. 1563, y.61b
Tanımı : Saray Ģehnamecisi Seyyid Lokman tarafından kaleme alınan
eser Osman Gazi‟den Sultan III. Murad‟a kadar Osmanlı sultanlarının özelliklerini
anlatmaktadır. On iki padiĢahın portresinin bulunduğu eserin hazırlanma süreci,
yazar ve nakkaĢ tarafından yapılan araĢtırmalar ve Sokullu Mehmed PaĢa tarafından
Avrupa‟dan bazı padiĢah portreleri istenilmesiyle baĢlamıĢtır. Kanuni‟nin
resmedildiği söz konusu örnekte, padiĢah mücevveze adı verilen kavuğu ve tören
kaftanı içinde, saltanatı sembolize eden, bir Bursa kemerinin altında görülmektedir.
Yazmada yer alan diğer padiĢah portrelerinde olduğu gibi, yine bir hükümdarlık
simgesi olarak, bağdaĢ kurmuĢ Ģekilde betimlenen sultan, bir elini kaldırmıĢ
durumdadır. Minyatürün fonunda ve padiĢahın kaftanında dönem üslubuna uygun
geometrik ve bitkisel bezemeler bulunmaktadır.
233
Rıfkı Melül Meriç, “Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.8,9.
87
Resim 3.6. Kıyafetü’l İnsaniye fi şema’ilü’l- Osmaniye adlı eserden Kanuni Sultan
Süleyman Portresi
88
Katalog no :5
Eserin cinsi : Sultan III. Mehmed‟in Eğri seferinden Ġstanbul‟a dönüĢünü
canlandıran minyatür (Eğri Fetihnâmesi adlı eserden)
Dönemi : 16. yüzyıl sonu
Malzemesi : Kağıt, boya
Ölçüleri : 43,5 x 27 cm.
Bulunduğu müze : TSMK, H.1609, y.68b-69a
Tanımı : Sultan III. Mehmed döneminin olaylarını konu alan eser
Talikizade Suphi Çelebi tarafından kaleme alınmıĢtır. Söz konusu tasvir, karĢılıklı iki
sayfaya yerleĢtirilmiĢ olup, bir sayfada sultan ve maiyeti ardındaki atlı süvari ve
piyadelerle; diğer sayfada ise ordunun sultanın önünde giden bir bölümü
betimlenmiĢtir. Geri planda yer alan izleyici topluluğu, yapıların içinde ve dıĢında
sultana yönelmiĢ durumdadır. Ġki sayfa boyunca devam eden bu insan topluluğu
kalabalık Ģekilde tasvir edilmiĢtir.
89
Resim 3.7. Sultan III. Mehmed‟in Eğri seferinden Ġstanbul‟a dönüĢünü canlandıran
minyatür
90
Resim 3.8. Bir önceki minyatürün devamı olan karĢı sayfa
91
Katalog no :6
Eserin cinsi : Kur’an-ı Kerim nüshasının tezhipli zahriye sayfası
Dönemi : h.930/m.1523-24
Malzemesi : Kağıt, altın yaldız, boya
Ölçüleri : 25,5 x 18 cm.
Bulunduğu müze : TSMK, E.H. 58, y.1b-2a
Tanımı : Altın ve lacivert rengin baskın bir Ģekilde kullanımıyla dikkat
çeken zahriye tezhibinde genel olarak zeminde kıvrım dallar üzerinde palmetler,
rumiler ve gonca çiçekler yer almaktadır. Bordür kısmında ise iri palmet sıraları
ortalarda ve köĢelerde Ģemse motifleriyle kesilerek kompozisyona bir hareket
katılmaya çalıĢılmıĢtır. Bordürün, Ģemselerin ve palmet sıralarının zemininde kıvrım
dallı bitkisel bezeme kompozisyonu devam etmektedir. Bu kısımda lacivert ve iki
ayrı tondaki altın renginin kontrastı ortaya konmak istenmiĢ, iri palmetler lacivertle,
zemin altınla boyanmıĢtır. Lacivert renkteki tığ motifleri klasik 16. yüzyıl
üslubundadır.
234
Haydar Yağmurlu, a.g.m., s.91.
235
Banu Mahir, “Ehl-i Hiref Kayıtlarında Müzehhipler ve Eserlerinden Örnekler”, Tezhip BuluĢması,
Ġstanbul BüyükĢehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal ĠĢler Daire BaĢkanlığı Kültür Müdürlüğü
tarafından düzenlenen sempozyum (Ġstanbul, 24-30 Nisan 2009), YayınlamamıĢ Bildiri Metni.
236
Rıfkı Melül Meriç, “Bayramlarda PadiĢahlara Hediye Edilen Sanat Eserleri ve KarĢılıkları”,
a.g.m., s.764-786.
92
Resim 3.9. Kur’an-ı Kerim nüshasının tezhipli zahriye sayfası
93
Katalog no :7
Eserin cinsi : Kur’an-ı Kerim Cildi
Dönemi : h.921/m.1519
Malzemesi : Deri, altın, gümüĢ
Ölçüleri : 32,6 x 23,5 cm.
Bulunduğu müze : TSMK, A. 21
Tanımı : Ketebe sayfasına göre Rafi al-Din Fazullah el-Tebrizi
tarafından Ġstanbul‟da istinsah edilen Kur’an-ı Kerim‟in cildi açık kahverengidir.
Altın renginde fona sahip olan miklebin ve kapağın merkezine gümüĢ plakalar
halinde alçak kabartma olarak kıvrım dallar üzerinde rumi ve hatayi motifleri
yerleĢtirilmiĢtir. Cildin geniĢ bordüründe aynı kompozisyon daha küçük ölçekte
tekrarlanmıĢtır. Bu bordürü içte ve dıĢta altın yaldızlanmıĢ zencirek motifleri
kuĢatmaktadır. Cildin iç kapağı ise filigre tekniğinde bezenerek, altın yaldız ve mavi,
yeĢil renklerde boyanmıĢtır. DıĢ kapakla aynı ölçülerde bir bölümlendirmenin
yapıldığı bu kısımda, merkezde geometrik motifler içerisinde kıvrımdalar üzerinde
Rumiler, yapraklar, küçük çiçekler ve Çin bulutları; geniĢ bordürde ise rumi ve çiçek
motiflerinin arasında altın yaldızla boyanmıĢ iri Çin bulutlarıyla süslenmiĢtir.
237
Anonim, The Age of Sultan Suleyman the Magnificent, Australia, 2000, s.38,39.
238
Rıfkı Melül Meriç, “Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.4.
94
Resim 3.11. Kur’an-ı Kerim cildi
95
Resim 3.12. Bir önceki resimde yer alan cildin farklı bir açıdan görünüĢü
96
Katalog no :8
Eserin cinsi : Süleymannâme‟nin Cildi
Dönemi : h.965/m.1558
Malzemesi : Deri, altın yaldız
Ölçüleri : 37 x 25,6 cm.
Bulunduğu müze : TSMK, H.1517
Tanımı : Osmanlı tarihini konu alan ve sarayın Ģehnamecisi Arifi
tarafından kaleme alınan beĢ ciltlik eserin beĢinci cildi olan Süleymannâme, Kanuni
döneminin 1520-1558 yılları arasındaki olaylarını anlatmaktadır. Eserin cilt tasarımı
geniĢçe bir bordürün çevrelediği gömme Ģemse ve köĢebentlerden oluĢmaktadır.
Salbekli oval Ģemsenin ve köĢebentlerin içleri altınla saz üslubunda hançeri yaprak
ve hatayi motifleriyle doldurulmuĢtur. ġemseli bölümle aralarında ince bir zencirek
bordürün bulunduğu geniĢ bordürün içerisine de aynı üslupta bezemeler
yerleĢtirilmiĢtir.
239
Rıfkı Melül Meriç, “Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, a.g.e., s.3,4.
240
Zeren Tanındı, a.g.m., s.426.
97
Resim 3.14. Süleymannâme‟nin cildi
98
Katalog no :9
Eserin cinsi : Yatağan
Dönemi : h.933/m.1526-27
Malzemesi : Çelik, fildiĢi, altın, firuze, yakut
Ölçüleri : Uzunluk: 66 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 2/3776
Tanımı : Bıçak kısmı çelikten yapılmıĢ olan yatağan tek ağızlı ve sırtı
geniĢçedir. Her iki yüzde ejder ve anka kuĢunun mücadelesini tasvir eden yüksek
kabartma bezeme bulunmaktadır. Zeminde ise altın kabartma hatayiler, yapraklar,
kıvrım dallar ve vakvak ağacı Ģeklinde tabir edilen, dallar üzerinde insan ve hayvan
baĢlarından oluĢan bir kompozisyon yer almaktadır. Yatağanın fildiĢinden olan
kabzası iki katman Ģeklinde bezenmiĢtir. Ġlk katmanda fildiĢi üzerine siyah mastika
bitkisel süsleme; ikinci katmanda ise, Çin bulutları, hatayi ve kıvrım dallardan oluĢan
bitkisel bezeme altın kakma Ģeklinde uygulanmıĢtır. Eserin genelinde, altın yuvalar
içerisinde küçük boyutlarda yakut ve firuzeler kullanılmıĢtır. Tabanın alt kısmında
bir yüzden diğerine devam eden, altın kakma ve sülüs hatla, Kanuni Sultan
Süleyman‟ın isim ve unvanlarıyla birlikte tarih yazılıdır.
241
Ünsal Yücel, a.g.m., s.71.
242
J. M Rogers ve R. M. Ward, a.g.e., s.147.
99
Resim 3.15. Kanuni‟nin yatağanı
100
Katalog no : 10
Eserin cinsi : Sultan III. Murad Divanı‟nın Murassa Cildi
Dönemi : h.996/m.1558
Malzemesi : Altın, zümrüt, yakut, deri
Ölçüleri : 37,2 x 22 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 2/2107
Tanımı : Sultan III. Murad‟ın Türkçe Ģiirlerinden oluĢan divanı için
hazırlanmıĢ olan mücevherli cildinin ön ve arka kapaklarında deri üzerine çeĢitli altın
iĢçiliği uygulanmıĢtır. ġemse ve köĢebentler, dıĢ bordür, paftaları, kabartma kıvrım
dal çeĢitli altın levhalar halindedir. Zemin çökertilerek yapılan bu teknikte zemine
altın yuvalar içinde zümrüt, yakut ve elmaslar yerleĢtirilmiĢtir. ġemselerin ince
bordürü ve salbekler kazıma tekniğinde yaprak motifleriyle bezenmiĢ olup burada da
zümrütler kullanılmıĢtır. Kapağın ve miklebin zemini ajur (delik iĢi) tekniğinde yine
kıvrımdallar üzerinde rumîlerle süslenmiĢtir. Ġçteki bordürde kabartma Ģeklinde
yazılmıĢ yazıların üzeri derinleĢtirilerek savatlanmıĢtır. DıĢtaki bordür ise küçük
paftalarla doldurularak yine değerli taĢlar ve bitkisel motiflerle bezenmiĢtir.
Miklepteki Ģemse ve köĢebentler mücevhersiz olup zemine kıvrımdal ve hatayîler
yerleĢtirilmiĢtir. Miklebin diğer kısımlarında ise kıvrımdallar üzerinde rumî motifleri
görülmektedir. Miklebin düz kenarında yarım Ģemseler içerisinde “Mübarek bad,
Saadet bad, Devlet bad, İzzet bad” yazıları yer almaktadır. Ön ve arka kapağında yer
alan yazı paftasında ise DerviĢ adlı bir Ģair tarafından yazılmıĢ Sultan III. Murad‟ın
Ģiirlerini öven mısralar bulunmaktadır. Sondan bir önceki paftada, eseri toplatıp,
yazdırıp, ciltletenin, dönemin hazinedarbaĢı olduğu düĢünülen, Zeyrek Ağa olduğu
belirtilmektedir. Son paftada ise sanatçı imzası ve tarih bulunmaktadır.243
Eserde yer alan imzaya göre bu mücevherli cilt Serzergeran Mehmet Usta
tarafından hazırlanmıĢtır. Sanatçının saray koleksiyonunda Hırka-i Saadet sandığı
(TSM, 2/2120) ve Kâbe kilidiyle anahtarı (TSM, 2/2273-2280) olmak üzere imzalı
iki eseri daha bulunmaktadır. Ġmzalı eserlerine göre 1588 yılından itibaren Ehl-i
Hiref teĢkilatında serzergeran olarak görev yapan ustanın adı 1596 ve 1605 tarihli
243
Emine Bilirgen, a.g.m., s.387,388.
101
Ehl-i Hiref maaĢ defterlerinde serzergeran unvanıyla Mehmed Bosna adıyla
geçmektedir.244
102
Katalog no : 11
Eserin cinsi : Kâbe Kilit ve Anahtarı
Dönemi : Sultan III. Murad dönemi (1574-1595)
Malzemesi : GümüĢ, altın yaldız
Ölçüleri : Uzunluk: 63,5 cm. GeniĢlik: 10 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 2/2273 (kilit), 2/2280 (anahtar)
Tanımı : Sultan III. Murad tarafından yaptırılan Kâbe‟nin asma kilit ve
anahtarından kilit, gümüĢ üzerine altın yaldızlı olup, askı çubuğunun bir kısmı
dıĢında tüm kilit yüzeyi hafif kabartma, zemini yaprak ve çiçek süslemeli sülüs
yazılarla bezenmiĢtir. Bu bölümde Besmele, Kur‟an‟dan ayetler yazıldıktan sonra bu
kilidin Kâbe‟ye ait olduğu ifade edilmekte ve sonra Ġbrahim, Musa ve Ġsa
peygamberlerin isim ve lakapları sıralanmaktadır. Gövdenin askı çubuğuna olan
bağlantı kısmında ise Umrân Suresi‟nden bir ayet bulunmaktadır. Çubuk üzerinde,
bezemesiz olarak, kazıma tekniğinde “Ya Allah, Muhammed, Ebûbekir, Ömer,
Osman, Ali, Hasan, Huseyn an bakiyyet el-eshâb” yazısı bulunmaktadır. Kilidin üst
ucunda, gövdeyle askı çubuğunu birleĢtiren alınlığın üst kenarı dilimli olup ucunda
tepeliği yer almaktadır. Burada da Besmele, Ġhlâs Suresi ve eserin Sultan III. Murad
tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. Çubukla alınlığın birleĢtiği yerdeki çıkıntılı
paftada ise eserin yapılıĢ tarihi; kilit aynasının yan dar yüzünde usta imzası olarak
“amel-i Muhammed b. İmâd” okunmaktadır. Serzergeran Mehmed Usta‟nın imzası
bu defa baba adıyla birlikte görülmektedir. Eserin 30 cm. uzunluğundaki palmet
tepelikli anahtar kısmında da yine çeĢitli ayetler bitkisel bezemeyle birlikte
görülmektedir. Sanatçı adı ve tarih anahtara da kaydedilmiĢtir. Sarayın ünlü
kuyumcusu Serzergeran Mehmed Usta‟nın imzasını taĢıyan bir diğer eser olan bu
kilit ve anahtar Osmanlı padiĢahları için hazırlanan Kâbe kilitlerinin sanatsal açıdan
en önemlilerinden biridir.245
245
Filiz Çağman, “Serzergeran Mehmet Usta ve Eserleri, a.g.m., s.61,62.
103
Resim 3.20. Kâbe kilit ve anahtarı
104
Katalog no : 12
Eserin cinsi : Altın tören matarası
Dönemi : 16. yüzyıl
Malzemesi : Altın, zümrüt, yakut, inci, yeĢim
Ölçüleri : 28 x 24 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 2/3825
Tanımı : Tamamen altından yapılmıĢ olan matara yassı biçiminde
olup, yanlardan alt kısma doğru geniĢleyen özel bir forma sahiptir. Ön ve arka
yüzünün birleĢtiği üst kısım birer ejder baĢıyla sonuçlanmaktadır. Bu ejder
baĢlarından birinin bir yanında mataranın ağırlığı olarak 640 dirhem yazmaktadır.
Diğer yanında ise yenileme anlamına gelen tecdid ifadesi bulunmaktadır. Bu ifade,
mataranın bir onarım geçirdiğini veya altınla yaldızlandığını belirtmek için konmuĢ
olmalıdır. Ortada kısa bir boyun üzerinde kapaklı ağız kısmı, omuza tutturulmuĢ
Ģekilde altın zinciri bulunmaktadır. Gövdenin yan tarafındaki emziği kıvrık formda
ve ejder ağızlıdır. BaĢtan baĢa altın kakma ve murassa iĢçiliğinde bezenmiĢ olan altın
mataranın ön ve arka yüzünde aynı bezeme programı uygulanmıĢtır. Orta göbekteki
dilimli yeĢimden oval madalyonun içerisinde çiçek biçimli altın yuvalara
yerleĢtirilmiĢ zümrüt ve yakutlar bulunmaktadır. Bu yeĢim madalyonun etrafını
oldukça iri zümrüt, lal ve yakutlar kuĢatmaktadır. Mataranın ön ve arka yüzeyinin
kenarlarındaki kabartma Ģeklindeki palmet bordür, emzik, kaide ve diğer boĢluklar
olmak üzere mataranın tüm yüzeyi altın yuvalar içinde zümrüt ve yakutlarla
süslenmiĢtir. Mataranın kapağında ise bir sıra üçgen; bir sıra kare kesimli altın
yuvalarda yine zümrüt ve yakutlar yer almaktadır.
105
zergerlerinin baĢı olan Mehmed Usta‟nın imzalı eserleriyle benzerliği dikkat
çekicidir.246
246
Filiz Çağman, “Altın Hazine Matarası”, a.g.m., s.87.
106
Katalog no : 13
Eserin cinsi : Porselen ibrik
Dönemi : Çin (15. yüzyıl baĢları), Türkiye (16. yüzyıl)
Malzemesi : Porselen, altın, yakut, firuze
Ölçüleri : Çap: 9,5 cm, yükseklik: 33 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 15/2944
Tanımı : Beyaz porselenden yapılmıĢ armudi forma sahip olan ibriğin
uzunca bir boynu, kıvrımlı kulpu ve emziği bulunmaktadır. Emzik kısmı buluta
benzer bir motifteki bölümle gövdeye bağlanmaktadır. Eserin gövdesiyle kulp ve
emzik kısmı bitkisel motiflerle bezenmiĢtir. Eserin kapağı ve ağız kenarı Osmanlı
döneminde ilave edilmiĢtir. Ġbriğin kırık olan ağız kenarı altından bir Ģeritle
kuĢatılmıĢ ve bu kısma yakutlar yerleĢtirilmiĢtir. Eserin altından yapılmıĢ, ĢiĢkince
bir forma sahip olan kapağı ise kazıma tekniğinde bitkisel motiflerle süslenmiĢtir.
Dairesel üç madalyon formundaki bölümlere ayrılan kapak yüzeyinde her bir
madalyona yediĢer yakut yerleĢtirilmiĢtir. Tepelik kısmında ise bir adet firuzeyle
bezenmiĢtir.
247
J. M Rogers ve R. M. Ward, a.g.e., s.140.
107
Resim 3.24. Porselen ibrik
108
Katalog no : 14
Eserin cinsi : Murassa ĢeĢber
Dönemi : 16. yüzyıl ortaları
Malzemesi : Altınla kaplanmıĢ çelik, yakut, zümrüt, firuze
Ölçüleri : Uzunluk: 150 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 1/2393
Tanımı : Uzunca bir sapı olan ĢeĢberin baĢlık kısmı küreye yakın
biçimde tasarlanmıĢtır. Çelikten yapılmıĢ olan topuzun tüm yüzeyi önceden kalıba
dökülerek Ģekil verilen altın levhalarla kaplanmıĢtır. Yatay alanlara bölünen bu
kısımda hatayi ve rumi motiflerinden oluĢan bitkisel kompozisyon hakimdir. BaĢlık
kısmı da yatay bölümlere ayrılarak bitkisel motiflerden oluĢan zeminin üzeri yakut,
zümrüt ve firuzelerle süslenmiĢtir. Bu murassa iĢçiliği gövdenin bir kısmına kadar
devam etmektedir. ġeĢberin tutamağında ve tutamağın üst kısmında da görülen
değerli taĢların zemininde altından bitkisel bezemeler yer almaktadır. Bu iki kısmın
arasında süslemeler spiral bölümlere yerleĢtirilmiĢtir.
109
Resim 3.25. Murassa ĢeĢber
110
Resim 3.26. Bir önceki resmin ayrıntısı
111
Katalog no : 15
Eserin cinsi : Kılıç
Dönemi : h.956-957/m.1550
Malzemesi : Çelik, altın, deri, ahĢap
Ölçüleri : Kılıç uzunluğu: 93,8 cm., Kın uzunluğu: 87,8 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 1/463
Tanımı : Kınıyla birlikte tasarlanmıĢ olan kılıç, çelikten yapılmıĢ olup
iki tarafında altın kakma tekniğinde yazılar taĢımaktadır. Bir tarafta Kur‟an-ı
Kerim‟den ayetler bulunurken diğer tarafta kılıcın Kanuni Sultan Süleyman için
hazırlandığı ifade edilmektedir. Kılıcın ahĢaptan yapılmıĢ kabzası siyah renkte
deriyle kaplanıp, deri malzeme iki taraftan rozet Ģeklinde altından üçer düğmeyle
tutturulmuĢtur. Kabzanın uç kısmı alçak kabartma Çin bulutları ve hatayilerden
oluĢan kompozisyonla bezenmiĢtir. Kabzayla kılıcın birleĢtiği bölümde de aynı
kompozisyon tekrarlanmıĢtır. Kılıcın ahĢap kını da siyah deriyle kaplanıp askı
deliklerini taĢıyan kısımlarla alt ve üst kısmına çelik plakalar eklenmiĢtir. Bu
bölümlere kılıçtaki süsleme programının benzeri kazıma tekniğinde uygulanarak,
motifler altınla boyanmıĢtır.
112
Resim 3.29. Bir önceki resmin ayrıntısı
113
Katalog no : 16
Eserin cinsi : Söğüt kalkan
Dönemi : 16. yüzyıl
Malzemesi : Ġpek ve gümüĢ iplikle kaplanmıĢ söğüt dalı, çelik, altın,
firuze, yakut, kadife, deri
Ölçüleri : Çap: 59,5 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 1/2466
Tanımı : Kalkanın söğüt dalına ipek iplik sarılmıĢ olan kısmının
etrafını, içlerinde Farsça nestalik hatta yazıların yer aldığı dört adet kartuĢ ve
bunların aralarında iri Çin bulutları kuĢatmaktadır. Yazı kartuĢları yeĢil, Çin bulutları
kırmızı zeminli olup kalkanın zemini açık bej renkte iplikle sarılmıĢtır. Kalkanın
ortasında bulunan çelik kısmı altın plakayla kaplanmıĢ, bu plakanın zemini kabartma
tekniğinde bitkisel bezeme ve çeĢitli hayvan figürlerinden oluĢan kompozisyonla
doldurulmuĢtur. Oldukça ince iĢçilikteki bu kompozisyonun içerisindeki, etrafındaki
ve ortasında yer alan tepelik kısmındaki altın yuvalara da yakut ve firuzeler
yerleĢtirilmiĢtir. Ġç kısmı mor renkte kadifeden yapılmıĢ olan kalkanın tutmaç denilen
kulpunun yeĢil ve sarı bir ipi bulunmaktadır.
248
Mehmet Önder, a.g.m., s.127-129.
114
Resim 3.31. Söğüt kalkan
115
Katalog no : 17
Eserin cinsi : Çocuk kaftanı ve çakĢır
Dönemi : 16. yüzyıl baĢı
Malzemesi : Ġpek saten, pamuk
Ölçüleri : Kaftan: 72 x 65,5 cm., çakĢır: 70 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 13/92 (kaftan), 13/93 (çakĢır)
Tanımı : Ölçülerine bakılarak sekiz yaĢlarındaki bir Ģehzade için
hazırlanmıĢ olduğu anlaĢılan bu kaftan yeĢil renkte saten kumaĢtandır. Cepsiz ve
küçük bir yakalıklı olarak tasarlanan eserin aynı renkte yedi adet düğmesi yer
almaktadır. Ġç kısmı ipekle astarlanmıĢ olan kaftanın bezemesi bulunmamaktadır. Bir
tür pantolon olan aynı renkteki çakĢır ise beyaz renkte çorap bölümü ve beyaz
ipekten bel kuĢağı ile hareketlendirilmiĢtir. Kaftanın iç kısmında Kanuni Sultan
Süleyman‟a ait olduğuna dair bir etiket bulunmaktadır.
249
Anonim, The Age of Sultan Suleyman the Magnificent, a.g.e., s.114.
116
Resim 3.33. Çocuk kaftanı
117
Katalog no : 18
Eserin cinsi : Kemha kaftan
Dönemi : 16. yüzyıl
Malzemesi : Pamuklu kumaĢ, ipek, altın yaldız iplik
Ölçüleri : Kaftan uzunluğu: 147 cm., Kol uzunluğu: 117 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 13/37
Tanımı : Altın yaldız ve ipek iplikle dokunmuĢ olan kaftanın boyun
kısmı yuvarlak kesimli olup bel bölümü içe doğru Ģekillendirilerek etek kısmı
kalçadan itibaren geniĢ bırakılmıĢtır. Bütün yüzeyi kahverengi zemin üzerine kırmızı,
yeĢil, beyaz ve mavi renklerde saz üslubunun bezeme dağarcığındaki hançeri
yapraklar, hatayiler vb. motiflerle süslenmiĢtir. Eserin süsleme programı Osmanlı
sanatında ilk olarak kağıt üzerindeki eserlerde görülen saz üslubunun kumaĢa
yansıdığı en önemli örneklerden biridir. Sarı ve kırmızı renklerde astarlanmıĢ olan
kaftan muhtemelen ġehzade Bayezid için hazırlanmıĢ olmalıdır.250
250
J. M Rogers ve R. M. Ward, a.g.e., s.170.
118
Resim 3.35. Kemha kaftan
119
Katalog no : 19
Eserin cinsi : Çevre
Dönemi : 16. yüzyıl
Malzemesi : Ġpek, altın iplik
Ölçüleri : 52 x 51 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 31/59
Tanımı : Tarçın renginde zemine sahip olan çevrenin madalyonlar ve
bitkisel motiflerle bezenmiĢ 5,8 cm. geniĢliğindeki bir bordürü bulunmaktadır.
Bordürün zemini koyu gri renkte dokunarak madalyon formundaki motifler ve
bunların aralarındaki uzun boyunlu vazo motifleri çevrenin zeminiyle aynı renkte
bırakılmıĢtır. Bordürün ve vazoların içerisine serpiĢtirilmiĢ kırmızı renkteki
karanfiller ve küçük çiçekler ipek ve altın ipliklerle dokunmuĢtur.
120
Resim 3.36. Çevre
121
Katalog no : 20
Eserin cinsi : KaĢbastı
Dönemi : 16. yüzyıl
Malzemesi : Keten dokuma, ipek, altın ve gümüĢ iplik
Ölçüleri : Uzunluk: 56,5 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 31/1480
Tanımı : Mürver iğne tekniğinde hazırlanmıĢ olan bu eser ince keten
bezinden yapılmıĢtır. Tüm yüzeye yayılmıĢ olan birbiri içinden geçen dörtgenlerin
araları, ortaları ve ortalarındaki boĢluklar bitkisel bezemelerle doldurulmuĢtur. Altın
iplik ve mavi, beyaz, kırmızı, siyah renklerdeki ipek iplikle dokunan bu
kompozisyonun kenarları gümüĢ iplikle iĢlenmiĢtir. Her iki ucu üçgen Ģeklinde son
bulan kaĢbastının en uç kısmında birer birit bulunmaktadır.
Tarihi geçmiĢi antik çağlara kadar uzanan kaĢbastılar Osmanlı sarayında üst
düzey harem mensubu kadınlar tarafından da sevilerek kullanılmıĢtır. Bir baĢ süsü
olarak takılan bu objeler de Ehl-i Hiref zerduzanlar bölüğü tarafından, genel olarak
hanım sultanlar ve padiĢah kızları için hazırlanmıĢtır. Kullanılan altın iĢlemenin
yoğunluğu bakımından dikkat çeken bu eser ise Kanuni‟nin hanımı Haseki Hürrem
Sultan‟ın türbesinden çıkmıĢtır.251
251
Nurhayat Berker, “KaĢbastı (Diadem)”, Türk Etnografya Dergisi, S.13, Ġstanbul, 1973, s.12,13.
122
Resim 3.37. KaĢbastı
123
Katalog no : 21
Eserin cinsi : AhĢap sefer tahtı
Dönemi : 16. yüzyıl
Malzemesi : Abanoz, ceviz ağacı, fildiĢi, sedef, maden, ahĢap, firuze, boya
Ölçüleri : 129 x 163,5 x 75 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 2/2879
Tanımı : AhĢaptan yapılmıĢ sefer tahtı, iki yan bölüm, arka kısım, arka
kısımdaki üçgen bölüm ve oturma kısmı olmak üzere beĢ ana parçadan oluĢmakta
olup bu parçalar ahĢap düğmelerle birbirine tutturulmuĢtur. Yanlarda ve arka kısımda
bir bordürün çevrelediği alanda fildiĢi kakma rumilerle doldurulmuĢ paftalar
bulunmaktadır. Palmet Ģeklinde oyulmuĢ tepeliği ve kenarları bulunan yaslanma
amaçlı yapılmıĢ üçgen bölümün ortasında daire biçiminde büyük bir madalyon yer
almaktadır. Sedef kakma tekniğinde bitkisel motiflerle bezenmiĢ bu madalyonun
ortasına bir adet firuze yerleĢtirilmiĢtir. Madalyonun etrafı fildiĢi kakma olarak daha
küçük boyutlarda iki madalyon ve çintemani motifleriyle bezenmiĢtir. Tahtın oturma
kısmı yeĢil üzerine siyah renkte kaplan çizgisi motifleriyle boyanmıĢtır. Tahtın dört
köĢesinde yer alan tepelikler fildiĢinden yapılmıĢ yuvarlak hatlarla son bulmaktadır.
Ayaklarla oturma bölümünün arasında kalan köĢelerdeki kısımlarda fildiĢi kakma
bulut motifleri bulunmaktadır.
252
J. M Rogers ve R. M. Ward, a.g.e., s.158.
124
Resim 3.38. Sefer tahtı
125
Katalog no : 22
Eserin cinsi : Rahle
Dönemi : 16. yüzyıl sonu
Malzemesi : Ceviz, abanoz, fildiĢi, sedef, bağ
Ölçüleri : 115 x 45 cm.
Bulunduğu müze : TĠEM, 107
Tanımı : Katlanabilir Ģekilde tasarlanan ahĢap rahle, birbirlerine üç
taraftan sekiz adet menteĢe tutturulmuĢ iki uzun panele oturmaktadır. Bu panellerin
alt kısmı mihrap kemeri Ģeklinde kesilmiĢ olup etrafı çintemani motifleriyle
doldurulmuĢtur. Bu bölümün üst kısmıyla Kur‟an‟ı koymak için yapılmıĢ olan
kısımda sedef ve bağa kakma tekniğinde on köĢeli yıldız etrafında geliĢen geometrik
bezeme bulunmaktadır. Rahlenin kenarları ve panellerdeki bezeme alanlarının
çevresi fildiĢi kakma motiflerle süslenmiĢtir.
126
Katalog no : 23
Eserin cinsi : AhĢap ayna
Dönemi : h.950/m.1543-44
Malzemesi : Altın, abanoz, fildiĢi, cam
Ölçüleri : Yükseklik: 30,2 cm, ayna: 14 x 12,2 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 2/2893
Tanımı : Ayna abanoz ağacının içine yerleĢtirilmiĢ olup yer ter fildiĢi
plakalarla tutturulmuĢ ve altın yaldızlanmıĢ çivilerle sağlamlaĢtırılmıĢtır. Aynanın
çevresine altın tel kakma bezemeler yapılmıĢtır. Abanoz ağacından yapılmıĢ olan
sapın üzeri ahĢap oyma iĢçiliğinde ince Ģeritler Ģeklinde hareketlendirilmiĢtir.
Aynanın saray iĢçiliğinde süslenmiĢ olan arka kısmı yekpare kesilmiĢ fildiĢi
plakalardan yapılarak altın yaldız çivilerle tutturulmuĢtur. Bu kısımdaki oyma
dekorasyon üç kademe Ģeklinde uygulanmıĢ olup, merkezdeki kıvrımdallar
üzerindeki rumi ve hatayi motiflerini ikinci kademedeki Çin bulutları ve hatayilerden
oluĢan kompozisyon tamamlamaktadır. En dıĢta ise bir yazı Ģeridi aynanın etrafını
kuĢatmaktadır. Aynanın Kanuni Sultan Süleyman‟a sunulduğunu ifade eden yazı
Ģeridinde sanatçı adı ve tarih de bulunmaktadır. Bu yazıya göre eser saray sanatkârı
Gani tarafından hazırlanmıĢtır. Sanatçının adı maaĢ defterlerinde geçmemekle
birlikte, üslubu nedeniyle saray atölyelerinde çalıĢmıĢ olabileceği düĢünülmektedir.
127
Resim 3.41. AhĢap ayna
128
Katalog no : 24
Eserin cinsi : GümüĢ tepsi
Dönemi : 16. yüzyıl ortaları
Malzemesi : GümüĢ, altın yaldız
Ölçüleri : Çap: 29 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 23/1625
Tanımı : Daire biçimindeki gümüĢ tepsinin ağız kısmı hafif kalkıktır.
Orta kısımda madalyon içerisinde yer alan kısım kazıma tekniğinde kıvrımdallar
üzerinde rumi ve hatayi motiflerinden oluĢan kompozisyonla bezenmiĢtir. Bu
madalyonu en dıĢta üç çizgi kuĢatmaktadır. Tepsinin ağız kısmıyla madalyon
arasında kalan tezyinatsız alanda Kanuni Sultan Süleyman‟ın tuğrası bulunmaktadır.
Tepsinin altında ise gümüĢün kaç ayar olduğunu belirtmek üzere, Arapça rakamlarla
üç yüz seksen üç sayısı yer almaktadır.
129
Resim 3.42. Kanuni tuğralı tepsi
130
Katalog no : 25
Eserin cinsi : Çini pano
Dönemi : 16. yüzyıl
Malzemesi : Çini
Ölçüleri : 92 x 22 cm.
Bulunduğu müze : TSM, 8/1072
Tanımı : Üç parçadan oluĢan çini pano, renkli sır tekniğinde
hazırlanmıĢtır. En alt bölümde yeĢil üzerine beyaz renkte ve mavi konturlu rumi
motiflerinden oluĢan kompozisyon yer almaktadır. Bu kompozisyonun üzerinde
panonun geri kalanını kaplayacak Ģekilde, mavi zemin üzerine bahar dalı açmıĢ ağaç
motifi bulunmaktadır. Açık mavi zeminli dalların üzerinde ve çiçeklerde mercan
kırmızısı kullanılmıĢtır. Ağacı iri yapraklarla kuĢatılan alt kısmında bu yaprakların
içinde sümbül vb. çiçekler; bağımsız olarak iki yanda da birer lale motifi
bulunmaktadır. Osmanlı sanatında 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülen
natüralist tarzdaki gül, lale, sümbül ve bahar dalı motifleri bu eserin
tarihlendirilmesini sağlamaktadır.
Sarayda çini bir eser hazırlanacağı zaman öncelikle usta saray nakkaĢı
tarafından orijinal desen kağıda çizilmekte, sonrasında bu desen kaĢigeranlar
bölüğünce çoğaltılarak esere uygulanmaktaydı.254 Nitekim saray nakkaĢhanesinin
ünlü sanatçısı ġah Kulu‟nun atölyesinde yetiĢmiĢ olan müzehhib Karamemi‟nin
yarattığı üslup olan “çiçek (Ģükufe)” üslubunda hazırlanmıĢ bu eser, kitap
sanatlarında görülen motiflerin çini sanatına geçirilmiĢ halidir. Saray
nakkaĢhanesinin ürettiği ve Osmanlı sanatında önemli bir yere sahip olan çiçek
üslubundaki bu önemli eser, Ehl-i Hiref kaĢigeranlar bölüğünün ünlü ustaları
tarafından hazırlanmıĢ olmalıdır.
254
Hülya Tezcan, a.g.m., s.92.
131
Resim 3.44. Çini pano
132
DEĞERLENDĠRME ve SONUÇ
Sarayın Ehl-i Hiref teĢkilatı, adının ifade ettiği anlam olan “sanat ehli” olan
sanatkâr ve zanaatkârlarla doktorluk, kehhallik (göz hekimliği) vb. alanlarda hizmet
veren uzman kiĢilerin mensup oldukları bölüklerden oluĢan saray teĢkilatıydı.
Sarayın kapıkulu halkından olan bu kiĢiler, Enderun ağalarından HazinedarbaĢı‟ya
bağlı olup, maaĢlarını kendisinin huzurunda üç ayda bir almaktaydılar. Yaptıkları iĢe
göre ayrıca ücrete tabi olabilen Ehl-i Hiref mensupları, sarayın ihtiyaçları
doğrultusunda veya sultana sunulacak eserleri hazırlamak üzere, HazinedarbaĢı‟dan
sipariĢlerini almaktaydılar.
133
öldüğünde veya gözden düĢtüğünde, saraya devredilerek Ehl-i Hiref örgütünde
görevlendirilmekteydi. Bunların yanında, bazı dönemlerde fethedilen devletlerin ünlü
saray ustaları da savaĢ ganimetleriyle birlikte Osmanlı sarayında görevlendirilerek
kurumda önemli bir sanatçı topluluğunu oluĢturmaktaydı. Ehl-i Hiref‟e sanatçı alımı,
eğer devĢirme ve pençik olanlardan bir sanat dalına yeteneğini kanıtlamıĢ acemi
oğlanlar arasından yapılıyorsa, Ģakirdlik dönemiyle baĢlamaktaydı. Bu kiĢiler bağlı
oldukları bölüğün ustaları tarafından yetiĢtirilmekteydi. Kendi bölüklerindeki
baĢarıları o bölüğün baĢ sanatkârı tarafından değerlendirilmekte, yeterli bulunurlarsa
üstatlığa geçmekteydiler. MaaĢ defterlerinde her bir bölüğe bağlı Ģakirdler ayrı baĢlık
altında belirtilirken, ustalar, sersanatkar, ser bölük gibi farklı unvanlarla
kaydedilebilmekteydi. Usta – çırak iliĢkisi sistemindeki bu çalıĢma biçimini
yüzyıllarca koruyan Ehl-i Hiref teĢkilatı üretimin yanında bir eğitim kurumu olma
özelliğini taĢımaktaydı.
134
yazmalarının hazırlanması esnasında sarayın eser için çalıĢan sanatçılara özel
atölyeler tahsis ettiği de yine belgelerle kanıtlanabilmektedir.
135
Ehl-i Hiref‟te en önemli sanat grubunu oluĢturan kitap sanatları sanatçıları
kâtipler, nakkaĢlar ve mücellidlerden oluĢan bölüklerdir. Ġsimleri maaĢ defterlerinde
daima ilk sıralarda geçen bu sanatçılardan kâtipler el yazması, murakka vb. eserlerin
hattını; nakkaĢlar minyatür ve tezhibini; mücellidler ise cildini hazırlamaktaydı.
Yazma eser üretiminin yanında onarımını da yapmakta olan kitap sanatçılarından
kâtipler ve nakkaĢların sultani yapıların mimari bezemelerinin hazırlanmasında da
görev aldıkları bilinmektedir. Özellikle nakkaĢlar bölüğü olarak sarayın en kalabalık
sanatçı topluluğuna sahip olan ve her dönem padiĢahla üst düzey saray
mensuplarından en fazla himaye gören bu sanat grupları eserlerin sadece hazırlama
sürecinde değil, tasarım aĢamasında da rol oynamaktaydılar. Bu anlamda Osmanlı
saray üslubunu oluĢturan motif dağarcığının da yaratıcısı olan nakkaĢhanenin
ustaları, çini ve kumaĢ türü eserlerin süsleme Ģemalarının belirlenmesinde de rol
oynamaktaydılar. Bunun yanında nakkaĢlar bölüğünün saltanat kayığı, çadır, askı,
yelpaze, dolap kapağı gibi birçok kullanım eĢyasının tasarımını gerçekleĢtirdiği
bilinmektedir. Böylelikle, Osmanlı sanatında görülen bütün üsluplar, öncelikle kitap
sanatlarında karĢımıza çıkmıĢ, sonrasında diğer sanat alanlarına yayılmıĢ
olmaktaydılar.
Ehl-i Hiref‟in diğer bir önemli sanat grubu olan kuyumculuk sanatlarına bağlı
bölükler arasında, savat, kazıma vb. kuyumculuk teknikleriyle eser hazırlayan
zergerler; elmas, yakut gibi değerli taĢlara Ģekil verip esere yerleĢtiren ve mühür hak
eden hakkaklar; altın kakma tekniğini kullanan zerniĢanlar; altın veya gümüĢle
madeni objeler üzerine kakma yapan kûftegeranlar ve sikke kalıbı hazırlayan
sikkezenler bulunmaktadır. Farklı kuyumculuk tekniklerini uygulamakta ustalaĢmıĢ
bu sanatkârların hazırladıkları eserler, top askılar, sorguçlar, tahtlar, miğferler,
kılıçlar, kalkanlar, teberler, ok ve yay keseleri, yazı çekmeceleri, kitap kapları, ibrik
ve leğenler, kemerler, aynalar vs. olmak üzere çok çeĢitli saray eĢyaları olarak
günümüze ulaĢmıĢtır. Özellikle zergerler grubu, bünyesinde barındırdığı ünlü
sanatçılar ve Tebriz‟den gelip maaĢ defterlerine “bölük-i acem” baĢlığı altında
kaydedilen Safevî sanatçılarla sarayda en fazla himaye gören bölüklerden birini
oluĢturmaktadır.
136
Ehl-i Hiref‟in dokuma sanatlarına bağlı bölükleri ise, saray mensupları için
takke vb. baĢlıkları hazırlayan külahduzanlar; dokumada kullanılacak altın ipliği
çeken simkeĢanlar; altın iplikle iĢleme yapan zerduzanlar; sarayın ipek terzileri olan
kazzazanlar; kürkü kaftan gibi giysilere diken postinduzanlar; çizme, mes gibi farklı
türde pabuç üretimini gerçekleĢtiren muzeduzanlar; aba dokuyan aba-yi bafanlar;
ipekli ve altın iplik alaĢımlı değerli bir kumaĢ türü olan kemhayı dokuyan
kemhabanlar; kadife kumaĢ dokuyan kadifebafanlar; saray halılarını dokuyan
kaliçebafanlar; sarayın çamaĢırlarını yıkayıp iç giyimlerini diken çameĢuyanlar ve
keçe yapımını gerçekleĢtiren keçeciyanlardan oluĢmaktaydı. Bu anlamda, saray
mensuplarının ihtiyaç duyduğu giysilerin kumaĢları baĢta olmak üzere sarayda
kullanılan çeĢitli örtüler, perdeler, kitap kapları, yastık kılıfları, mendiller gibi farklı
türdeki objelerin hazırlanması Ehl-i Hiref‟e bağlı kumaĢ bölükleri tarafından
gerçekleĢtirilmektedir. KumaĢ dikiminin yanında dokunacak kumaĢlarda kullanılacak
ipliklerin hazırlanması ve bazı türdeki kumaĢların dokunması da bu bölüklerin
görevleri arasındadır. Bu anlamda, kemhabafanlar ve kadifebafanlar olmak üzere iki
önemli dokuma bölüğü tarafından dokunan dönemin motifleriyle bezenmiĢ kaliteli
iĢçilikteki ipekli altın iplik alaĢımlı ve kadife türündeki kumaĢlardan sultanlar ve üst
düzey saray eĢrafı için kaftanlar dikilmiĢtir. Bununla birlikte, Osmanlı sarayının
ipekli ve kadife kumaĢ ihtiyacını zaman zaman yurtdıĢından karĢılamıĢ olduğu da
bilinmektedir.
137
eserlerden anlaĢılacağı üzere, sarayın silah yapımı bölüklerinin daha çok saray
törenlerinde kullanılmak için obje hazırladıkları ortaya çıkmaktadır. Törensel amaçlı
üretiminin yanında, özellikle in‟am kayıtlarında geçen silah yapım sanatkârların
padiĢaha sundukları hediyelere göre, bu ustaların sultan ve üst kademe saray
mensupları için eĢya hazırladıkları anlaĢılmaktadır.
Ehl-i Hiref‟e bağlı ahĢap sanatları alanındaki bölükler arasında ise, kündekarî
tekniğinde eserler veren kündekâranlar; ahĢap çalgı aleti yapımcıları olan
saztraĢanlar; saray marangozları olan neccarlar ve sarayın çıkrıkçıları harratinler
bulunmaktaydı. AhĢap malzemeyi çeĢitli tekniklerle bezeyen ve bu malzemeden
farklı fonksiyonlardaki eĢyaları üreten bu bölükler, kapı, pencere kanatları, sütun
baĢlıkları, korniĢler, minberler, saltanat kayıkları, tahtlar, kürsüler, rahleler, Kur‟an
mahfazaları, yazı çekmeceleri gibi mimari ve küçük el sanatı alanında
çalıĢmaktaydılar. AhĢaba sedef, bağ, fildiĢi gibi farklı malzemelerde kakma
tekniklerini uygulayan ahĢap sanatçılarının ürettikleri eĢyalar daha çok törensel
amaçlı hazırlanan üst düzey iĢçiliklerdeki eserlerdi.
Ehl-i Hiref bölüklerinden maden sanatlarıyla ilgili olanlar ise, sarayın anahtar
ve kilit ihtiyacını karĢılayan çilingiranlarla hassa kazancıları olarak bilinen ve sarayın
madeni günlük kullanım eĢyalarını üreten kazgancıyanlar olarak bilinmektedir.
Bakır, gümüĢ, tunç, tutya, pirinç gibi madenlerden yararlanarak günlük kullanıma
daha yatkın eĢyalar üretmiĢ olan maden sanatları bölükleri ayrıca bazı objeleri dönem
üslubunda kompozisyonlarla ve yazılarla bezeyerek birer sanat eserine
dönüĢtürmüĢlerdir. Bu anlamda, genel olarak zanaat alanındaki üretim yapan bu
bölükler zaman zaman sanatsal bir üretim de gerçekleĢtirmiĢlerdir.
138
pabuç nalçalarını üreten nalçeciyanlar; deri malzemesini hazırlayan debbağinler;
camcı ustaları camgeranlar; mürekkep yapımını gerçekleĢtiren mürekkepçiler; saat
ustaları saatcıyanlar; altın varak hazırlayan zerkubanlar; buhur maddesini üreten
buhurciyanlar; göz doktorları olan kehhalanlar; kandil yapımcıları cerağciyanlar;
bakır eĢyaların kalayını yapan kalciyanlar; bülbül yetiĢtiricisi olan bülbülciyanlar;
saray güreĢçileri pehlivanlar ve sarayın o dönemdeki sanatçı ihtiyacına göre
belirlenen müteferrika bölüğünden oluĢmaktaydı. Bu anlamda, Ehl-i Hiref‟in sanatsal
üretiminin gerçekleĢtirilmesinin yanında sarayın çeĢitli konulardaki ihtiyaçlarını da
karĢılamak üzere kurulduğu görülmektedir.
139
Osmanlı sarayı, merkezi devlet yapısının yanında merkezi bir sanat
yaratabilme giriĢimi için, sanat üslubunu tüm eserlerde aynı çatı altında toplamak
durumundaydı. El yazmalarından çinilere, padiĢah kaftanlarından madeni objelere,
altın ve murassa iĢçiliğindeki objelerden ahĢap eĢyalara kadar Osmanlı küçük el
sanatlarında görülen bu üslup birliği Ehl-i Hiref atölyelerinde yürütülen çalıĢmaların
sonucunda sağlanmıĢtı. Bünyesinde barındırdığı ünlü ustalarla yeni üslupların
yaratıcısı olan saray nakkaĢhanesi böyle bir çalıĢmanın ilk basamağı olarak, bir
tasarım atölyesi Ģeklinde çalıĢmaktaydı. Böylelikle, usta nakkaĢlar tarafından kağıda
geçirilen süsleme kompozisyonları diğer bölüklerin atölyelerine ulaĢarak, bezeme
tasarımları kağıttan ilgili eserlere geçirilmekteydi. Bu desenler saray atölyelerinin
yanında saray dıĢından talep edilen çeĢitli sanat ürünlerini de süslemekteydi. Bu
anlamda saraydaki mimari bezemelerin ve her türlü el sanatı ürününün tasarımında
saray nakkaĢhanesi baĢrolü oynamakta, bu durumda Ehl-i Hiref teĢkilatı Osmanlı
süsleme sanatlarının temelini oluĢturmaktaydı.
140
KAYNAKÇA
ATIL, Esin, The Age of Sultan the Magnificent, Washington D.C., 1987.
141
BAYRAMOĞLU, Fuat, Türk Cam Sanatı ve Beykoz ĠĢleri, Ankara: Türkiye ĠĢ
Bankası Kültür Yayınları, 1996.
BĠKKUL, Ahat Ural, “Topkapı Sarayı Müzesi‟ndeki Türk Kılıçları Üzerine Bir
Ġnceleme”, Türk Etnografya Dergisi, S.4, Ankara, 1962, s.20-28.
ÇAĞMAN, Filiz, “Altın Hazine Matarası”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık, II,
Ġstanbul: Topkapı Sarayı Müzesi Yayınları, 1987, s.85-122.
ÇAĞMAN, Filiz, “Mimar Sinan Döneminde Sarayın Ehl-i Hiref TeĢkilatı”, Mimar
Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, 1988, Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası
Kültür Yayınları, s.73-77.
142
ÇAĞMAN, Filiz, “Kanuni Dönemi Osmanlı Saray Sanatçıları Örgütü”, Türkiyemiz,
S.54, Ġstanbul, 1988, s.11-17.
ÇAĞMAN, Filiz, “Behind the Ottoman Canon: The Works of the Imperial Palace”,
Palace of Gold and Light. Treasures from the Topkapı Istanbul, Ġstanbul, 2000,
s.46-56.
ÇETĠNTÜRK, Bige, “Ġstanbul‟da 16. Asır Sonuna Kadar Hassa Halı Sanatkârları”,
Türk Sanatı Tarihi AraĢtırma ve Ġncelemeleri, S.1, Ġstanbul: 1963, s.715-731.
143
Evliya Çelebi bin DerviĢ Muhammed Zillî, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Topkapı
Sarayı Bağdat 304 Yazmasının Transkripsiyonu-Dizini, Kitap 1, Haz. Orhan ġaik
Gökyay, Ġstanbul, 1996.
KERAMETLĠ, Can, “Osmanlı Devri Ağaç ĠĢleri, Tahta Oyma, Sedef, Bağ ve FildiĢi
Kakmalar”, Türk Etnografya Dergisi, S.4, Ankara: 1962, s.5-13.
KIRIMLI, Faik, “Ġstanbul Çiniciliği”, Sanat Tarihi Yıllığı, S.11, Ġstanbul: 1981,
s.95-111.
144
KIRIMTAYIF, Süleyman; “Osmanlı Sarayı ve Sanatçılar”, Semra Öğel’e Armağan
Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, Ġstanbul: Ege Yayınları, 2000, s.53-62.
MAHĠR, Banu, “Kanuni Döneminde YaratılmıĢ Yaygın Bezeme Üslubu Saz Yolu”,
Türkiyemiz, S.54, 1988, s.28-34.
145
MAHĠR, Banu, “Osmanlı BaĢkenti Ġstanbul‟da El Sanatları”, Karaların ve
Denizlerin Sultanı Ġstanbul, C.2, Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2009, s.285-317.
MAHĠR, Banu, “Osmanlı Bezeme Sanatında Saz Üslubu”, Hat ve Tezhip Sanatı,
Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2009, s.379-395.
MERĠÇ, Rıfkı Melül, “Türk NakıĢ Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, Vesikalar I, Ankara,
1953.
MERĠÇ, Rıfkı Melül, “Türk Cilt Sanatı Tarihi AraĢtırmaları”, Vesikalar I, Ankara,
1954.
146
ROGERS, J. M., TEZCAN, Hülya ve DELĠBAġ, Selma, Topkapı. Costumes,
Embroideries and Other Textiles, 1986.
ÖZ, Tahsin, Türk KumaĢ ve Kadifeleri, Ġstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1946.
TANINDI, Zeren, “Kitap ve Cildi”, Osmanlı Uygarlığı, Ed. Halil Ġnalcık ve Günsel
Renda, C.2, Ġstanbul: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2003, s.841-864.
TEZCAN, Hülya, 19. Yüzyıl Sonuna Ait Bir Terzi Defteri, Ġstanbul, 1992.
147
TEZCAN, Hülya, “Saray NakkaĢhanesinin Erken Resim Programına Göre
HazırlanmıĢ Türk KumaĢ ve ĠĢlemeleri”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları
Kongresi, C.3, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995, s.321-326.
ÜNVER, Süheyl, “Baba NakkaĢ”, Fatih ve Ġstanbul, C.II, Ġstanbul, 1954, s.169-188.
148
ÜNVER, Süheyl, Fatih Devri Saray NakıĢhanesi ve Baba NakkaĢ ÇalıĢmaları,
Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Yayınları, 1958.
YAMAN, Bahattin, “18. yüzyılın Ġkinci Yarısında Osmanlı Ehl-i Hiref TeĢkilatı ”,
Süleyman Demirel Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi Rektör Hasan
Gürbüz’e Armağan, S.3, Isparta: 1996, s.273-292.
YAMAN, Bahattin, “1796 Tarihli Ehl-i Hiref Defterine Göre Osmanlı Saray
Sanatkârları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, S.13,
Isparta: 2004, s.85-110.
YÜCEL, Erdem, “Osmanlı Ağaç ĠĢçiliği”, Kültür ve Sanat, S.I-VII, Ġstanbul, 1973,
s.60.
YÜCEL, Erdem, “Türk Sanatında Cam ĠĢleri (Türk ve Ġslam Eserleri Müzesinden
Bazı Örnekler”, Türk Etnografya Dergisi, Ankara: 1977, S.16, s.127-149.
149
YÜCEL, Ünsal, “Türk Kılıç Ustaları”, Türk Etnografya Dergisi, S.VII-VIII,
Ġstanbul, 1966, s.59-97.
150
EK: SÖZLÜK
Birûn: Sarayın Bab‟üs sade dıĢında kalan kısmında hizmet veren teĢkilatı.
Cedvel: Yazma kitaplarda, levhalarda, murakkalarda yazının etrafını çevreleyen altın
mürekkebi ya da renkli boyalarla boyanan farklı kalınlıkta olabilen sınırlayıcı çizgi.
Çintemani: Uzakdoğu kökenli üç benek motifi.
Filigre: Kağıt, deri vb. malzemenin oyularak bezendiği süsleme tekniği.
Hatayi: Stilize yaprak, filiz ve çiçek motiflerinin birleĢmesinden oluĢan Orta Asya
menĢeli bitkisel bezeme.
HazinedarbaĢı: Hazine koğuĢunun ve sarayın Ehl-i Hiref teĢkilatının idaresinden
sorumlu Enderun ağası.
Hil’at: PadiĢah veya vezir tarafından takdir edilen kimselere verilen kaftan.
Ketebe: Resim, hat ve yazma eserlerde, sanatçının eserini tamamladığı tarihi ve
imzasını bildirdiği kayıt.
Kethüda: Ehl-i Hiref teĢkilatının idari iĢlerinden sorumlu olan kiĢi.
KöĢebent: Cilt kapağının dört köĢesine yapılan süsleme.
Miklep: Yazma kitapların ciltlerinin alt kapağı kenarına eklenen üçgenimsi kısım.
Mirahur: Has ahır veya Istabl-ı amirede bulunan saray hayvanlarına bakan memur.
Murassa: DonanmıĢ anlamındaki kelime özellikle değerli taĢ kakma bezemeyi ifade
etmek için kullanılmaktadır.
Palmet: Yaprakları simetrik olarak düzenlenmiĢ ve palmiye yaprağını andıran
Osmanlı sanatında sıklıklı kullanılmıĢ olan stilistik bitkisel bezeme.
Pençik: Akınlarda ve savaĢlarda ele geçen esirlerin devlet tarafından askerlik
hizmetinde kullanılmak üzere alınan beĢte birlik kısmına ve geri kalan beĢte
dördünden alınan vergi için kullanılan isim.
151
Reisülküttap: Divan-ı Hümayun kâtiplerinin ve kalemlerinin amiri, sonraki
dönemlerde hariciye nazırı veya hariciye vekili görevlerini üstelenen memurlara
verilen isim.
Rumi: Filiz ve yaprak biçiminde üsluplaĢtırılmıĢ, kökeni stilize hayvan
motiflerinden gelen dolaĢık tezyinat.
Salbek: Ciltlerde Ģemsenin iki ucundaki uzantı Ģeklinde yapılan süslemeye verilen
isim.
Sertab: Ciltlerde kitabı koruması amacıyla yapılan ve çoğunlukla üzerinde ayet veya
beyitlerin yer aldığı mikleple dıĢ kapak arasında kalan kısım.
ġemse: Farsça “güneĢ” kelimesinden gelen, oval formlardan oluĢan bezeme.
Tutya: Çinko alaĢımlı maden.
Vassale: Kağıdı bozulmuĢ yazma eserlerin sayfalarındaki yazılı bölümlerinin
çıkarılarak baĢka bir kağıda geçirilmesi iĢlemi.
152
ÖZET
Tezin konusu olan “Ehl-i Hiref” tezin adından da anlaĢılacağı üzere Osmanlı
sarayındaki sanatçı ve zanaatçı teĢkilatıdır ve asıl etkinliğini 16. ile 18. yüzyıllar
arasında sürdürmüĢ bir sanat kurumudur. Sarayın sanat ve zanaat alanındaki
ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla kurulan bu sanatçı topluluğunun teĢkilat yapısı tam
anlamıyla Kanuni Sultan Süleyman (1520 - 1566) döneminde oturmuĢ olmakla
birlikte, Sultan II. Bayezid (1481 - 1512) döneminden itibaren böyle bir teĢkilatın var
olduğu bilinmektedir. Sarayın Birûn halkından olan kurum mensupları maaĢlarını üç
ayda bir Enderun ağalarından olan hazinedarbaĢıdan almakta ve bu kiĢiye bağlı
bulunmaktaydılar. HiyerarĢik bir düzene sahip olan Ehl-i Hiref‟in teĢkilat yapısında,
ser sanatkâr, kethüda ve şakirdan gibi unvanlar bulunmaktaydı. Usta ve çırak
iliĢkisine dayanan bir çalıĢma düzeni olan sanatçı topluluğu bu anlamda, eser
üretiminin yanında bir eğitim kurumu olma özelliği de taĢımaktaydı. SipariĢlerini
hazinedarbaĢıdan alan saray sanatkârlarının büyük bir kısmının üretimlerini Ģehir
içinde bulunan dükkânlarında ve evlerinde gerçekleĢtirdikleri bilinmekle beraber, bir
kısmının atölyeleri sarayın civarında bulunmaktaydı.
153
sanatçılar ve hazırladıkları eserler arasındaki bağlantıyı kurma bakımından bu arĢiv
belgeleri son derece önem taĢımaktadır.
Osmanlı‟ya giren batılı etkiler sonucunda ortaya çıkan yeni yaĢam biçimine
ve sanat zevklerine uyum sağlayamayan Ehl-i Hiref teĢkilatı 18. yüzyılda etkinliğini
yitirmiĢtir. Üç asır boyunca sanat eseri üretiminde en yetkin kurum olan Ehl-i Hiref,
gerek bünyesinde yetiĢtirdiği sanatçılar gerekse sanatında yeterliliğini ispatlamıĢ olan
ünlü ustalarla Osmanlı sanatının karakteristik yapısını yaratmıĢtır. Diğer bir deyiĢle,
sarayın himayesi altında çalıĢan sanatçılarla özgün bir yapı kazanan Osmanlı sanatı,
bu sanat atölyelerindeki çalıĢma sistemine bağlı olarak tüm sanat alanlarında
yakalanan üslup birliğiyle de bir imparatorluk sanatı olduğunu göstermiĢtir.
154
ABSTRACT
The subject of the thesis “Ehl-i Hiref” is the organization of artist and
craftsmen in the Ottoman Palace as it can be understood from the name of the thesis
and it is an art institute which is effective between the 16th and the 18th centuries.
While the organization structure of this artist ensemble, founded for covering the
necessity in the area of arts and crafts of the Palace, was set exactly in the period of
Sultan Süleyman the Magnificent (1520 - 1566), it is known that there was such an
organization like this beginning from the period of Sultan Bayezid the second (1481 -
1512). The members of this organization who were from the Birûn society of the
Palace were receiving their salaries three monthly from hazinedarbaşı who is the one
of the Enderun administrators and they were working under the authority of the same
post. In the organization structure of the Ehl-i Hiref, which had a hierarchical order,
there were titles such as sersanatkâr, kethüda and şakirdan. In this manner, the artist
ensemble which‟s working regime was based on the master and pupil relation also
had a specialty as being an education institute besides its work of art producing
function. In addition to many of the Palace Artists, who received orders from
hazinedarbaşı, performed their production at their own shops in the city or their own
houses, the workshops of some of them were around the Palace.
Some of the wage books for the Ehl-i Hiref, which are the archive documents
that include very detailed information about this art organization, have arrived to
present day. These books, in which the data such as the wages, titles, admission and
family information of artists had been recorded, also bring to light the information
such as popularity and unpopularity of the artist, their death dates and how many
artists were working in which department. The earliest example of the Ehl-i Hiref
wage books has a date 1526 and the latest of them is dated to 1796. The other
important documents about this organization are in’am books. In these books there
are records of the works of arts presented to the Sultan for feasts etc. by Palace artists
155
to show their skills and rewards in cash or material that Palace artists were given in
return. These archive documents are very important in point of revealing the
connection between the artist of the organization and the works of arts made by
them.
The Ehl-i Hiref organization, which couldn‟t adapt itself to new life style and
art interest as results of western influence, lost its effectiveness in the 18th century.
The Ehl-i Hiref, which had been most proficient organization in producing of works
of art for three centuries, had created the characteristic structure of the Ottoman art
with not only the artists who were educated in the organization but also the famous
masters who proved their skills in their works of art. In other words; the Ottoman art,
which had gained an original structure with the artists worked under the patronage of
the Palace, showed that it is an imperial art also with the unity of the art styles caught
in all fields of art as a result of the working system in these art departments.
Keywords: Artist - Craftsman - Ehl-i Hiref - Ehl-i Hiref Wage Books - Ottoman Art
156
ÖZGEÇMĠġ
Pelin BOZCU, ileri düzeyde Ġngilizce bilmekte olup iyi bir bilgisayar
kullanıcısıdır. BoĢ zamanlarında fotoğraf çekmek, doğa ve kültür gezileri yapmak ve
kitap okumaktan hoĢlanır.
157