You are on page 1of 31

ANADOLU SELÇUKLU SANATI 3.

SINIF FİNAL NOTLARI

RİBAT-I ŞERİF
-Yapı Meşhed-Serahs yolu üzerinde bulunur.
-Yapı hem ticari amaçla, hemde devlet işlerinin görüldüğü bir yer.
- 1114-15 tarihleri arasında Büyük Selçuklu Merv valisi ve veziri olan Şerafeddin Ebu Tahir
bin Sadettin bin Ali El Kumi tarafından yaptırıldığı ifade edilmektedir.
-12. Yy başlarında başlayan Oğuz isyanında tahrip 1154 yılında Terken hatun tarafından
onarım.
-Bulunduğu bölgede daha önce inşa edilen bir kervansaray , bu kervansarın yıkılması üzerine
Selçuklu döneminde bu yapı inşa edilmiştir
PLAN-MİMARİ
-Ribat-ı Şerif önceki ribatlardan farklı olarak iki avlulu inşa edilmiş(Akçakale Kervansarayı
ile benzer)
-Yapı düzen ve simetri açısından oldukça önemli bir örnektir.
-Simetrik düzen özellikle eyvanlarda, oda ve hücrelerde hissedilir.
-Dıştan kalevari bir görünüme sahip olan kervansarayın duvarları oldukça kalın ve köşelerde
kulelerle desteklenmiş.
-2 bölümden oluşan kervansarayın ilk bölümündeki köşe kuleleri yuvarlak olmakla beraber 2.
Bölümün kuleleri iki yanda yarım yuvarlak kulelerle desteklenmiştir.
-Yapıya giriş güneydoğu yönünde bulunan anıtsal taçkapıdan sağlanır, buradan 1. Avluya
geçilir.
-Taç kapı 3 bölümlü bir düzenlemeye sahiptir, ortada sivri kemerli dikdörtgen açıklık
vurgulanmış, 2 yanında sivri kemerli kare birimler inşa edilmiştir.
-1. Avlu 3 yönden revaklarla çevrili olup avlunun 2 yönünde yer alanın eyvanların 1 er
hücreye açıldığı ve bu hücrelerin üzeri kubbeyle kapatıldığı çizimlerden anlaşılmaktadır.
-Taç kapıdan geçildikten sonra uzun bir koridor şeklinde giriş eyvanına ulaşılmaktadır.
-Eyvanlı bir giriş, bu girişin üzeri tonoz ve iki yanına 1 er oda yerleştirilmiş.
-Güney köşede mescit bölümü.
-4 eyvanlı plan şemasında girişin karşısında eyvan eyvan 2. Taçkapı olarak düzenlenmiş bu 2.
Bölüm bazı araştırmacılar tarafından dinlenme mekanı, saray olarak kullanıldığı şeklinde
yorumlanmakta.
-2 yan eyvanın arkasında kubbeli odalara yer verilmiştir.
-Yapının planı son derece simetrik olmasına rağmen mescit bölümü bu simetriği bozmakta.
-Güney-batı eyvanına bitişik mescit kare bir avlu içerisinde olup 2 bölümlü olarak
tasarlanmış, her bölümün kenarları birer açıklıkla düzenlenmiş, iç kısmında mihrap.
-2. Avlu 4 yönden revaklarla çevrili eyvanların her iki yanında 3 er tane sivri kemerli bölüm
bulunmaktadır.
-Dikdörtgen planlı birinci avluda olduğu gibi kare planlı 2. Avlununda eyvanların yanında ve
arkasında odalar ve hücrelere yer verilmiştir.
-Ribat-ı Şerif çölün ortasında kervan yolunu koruyan önemli bir karakol binası şeklindedir.
SÜSLEME
-Yapının çok zengin bir süsleme komposizyonuna sahip bir yapıdır.
-Terekota, tuğla ve alçı malzemeden yararlanılmıştır.
-Yalnız tuğla örgülerle meydana getirilmiş çeşitli süslemeler olduğu gibi alçı ile yapılan
süslemeler.
-Tuğla alçı karışımı terekota süslemeler farklı tür ve teknikle çeşitli motiflerle tekrarlanmış.
-Alçı süslemelerde stilize yaprak ve çiçekler kıvrımlı süslemelerin içerisine 2. Ve 3. Kademe
desenler çizilerek komposizyonlar oluşturulmuştur.
-Taç kapının yüzeyinde tuğla malzemeden geometrik motifler kullanılmış, kapı ortada düğüm
motifiyle 2 bölüme ayrılır ve bunları çevreleyen silmelerin kufi yazıyla tamamlandığı
görülmüştür.
-Bordür yüzeyinde palmet ve rumi gibi bitkisel motiflerden yararlanılmıştır.
-Mihrabıda oldukça bezemeli olan yapıda kufi yazı palmet rumi kıvrımlı dallar ve stilize
çiçek motiflerle tamamlanmıştır, tuğla ile yapılmış süslemeler Karahanlıların Buharadaki 11.
Yy süslemeleriyle benzer özellik göstermektedir.
-Alçı süslemelerde 11.12. yyda türklerin alçı süslemelerde çokça uyguladığı daireler,
kıvrımlar, stilize bitkisel motif uygulandığı görülmektedir.

TERCAN MAMA HATUN KERVANSARAYI
-Erzincan‟ın Tercan ilçesinde yer alan Mama Hatun Külliyesi, han, hamam, türbe, cami ve
köprü den oluşan bir külliyedir.

- Saltukoğulları Sultan Alparslan tarafından Anadolu‟da görevlendirilmişlerdir. Yaklaşık 130


yıl hükümdarlık sürmüştür. (1071-1202)

-Saltukoğulları Hükümdarları: Ebul Kasım Saltuk (1072-1102), Emir Ali (1102-1124), Ebül
Muzaffer Gazi (1124-1132) (Tepsi minarede adı geçer), İzzeddin Saltuk (II. Saltuk 1132-
1168), Mama Hatun (11681191-93), kardeşi Nasireddin Muhammed (1168-1202) (Erzurum
Ulu Camiyi yaptıran)
-Mama Hatun 1191‟de Saltuklular‟ın başında Malazgirt‟e gidip burayı kurtarmıştır.

-Kaynaklarda Erzurum Sahibesi olarak söz edilir. 1193‟te kardeşi Nasireddin Muhammed
yönetimi ele geçirmiş ve Mama Hatun‟u ise Tercan‟a göndermiş ömrünün gerisini burada
geçirmiştir.

-Tercan Mama Hatun Kervansarayında kitabe yoktur. Yanındaki türbenin taç kapısı
üzerindeki kitabede, “Ahlatlı Ebül Nema bin Mufaddal El Ahval” ismi yazılıdır. Bu usta
türbeyi yapan ustadır.

-Yapılar topluluğunun önemli bir parçası olan kervansaray XIII. yüzyıl başında yapılmıştır.

-Eş odaklı kervansaraylar grubuna giren yapı, 51 x 51 m. ölçüleriyle bu gruptaki yapılar


arasında (diğerleri Alara Han, Ashâb-i Kehf Hanı) en büyük olanıdır.

-Kare planlı yapı tamamen kesme taştan inşa edilmiştir.

-Dış duvarlar dört köşede silindirik kuleler, cephelerde yarım silindir veya dikdörtgen kesitli
payandalarla takviye edilmiştir.

-Doğu cephesinin ortasında dışarıya taşkın bir taçkapı yer almaktadır.

-Taç kapının köşelerinde birer sütunce ve iki yanda birer niş vardır.

-Basık kemerli kapıdan ulaşılan iç mekânda ortadaki geniş avlunun etrafında odalar, eyvanlar
ve bu mekânların kuzey ve güney kesiminde yapının uzunluğuna yerleştirilen birer ahır
bölümü bulunmaktadır.
-Doğu yönünde, kapıdan girilince sağda ve solda üzerleri sivri kemerli tonoz örtülü
dikdörtgen odalar yer alır.

-Bunlar servis mekânlarına ayrılmıştır.

-Buradan orta avluya kuzey-güney doğrultulu, ahır kısımlarına geçişi olan, ayrıca avluya da
sivri kemerli beş açıklıkla bağlanan bir koridorla ulaşılır.

-Avlunun kuzey ve güney kenarlarına 5‟er oda ve birer eyvan sıralanmıştır.

-Batıda ise ortadaki daha büyük olmak üzere sivri kemerli tonoz örtülü üç eyvan ve bu
eyvanların her iki tarafında dikdörtgen birer mekân yer almaktadır.

-Ahırlar sivri beşik tonozla örtülmüş ve belirli aralıkta kemerlerle desteklenmiştir. ,

-Böylece kervansaray ahır bölümü, girişteki ve avludaki odalarla birlikte ortadaki avlu dışında
tamamen sivri kemerli tonozlarla örtülmüştür.

-Giriş eyvanındaki mihrabiyede bulunan süsleme türbede de karşımıza çıkmaktadır.

-Rumi ve palmet dizilerinin altta ve üstte bir zencerek motifi ile sınırlandırılmış bir kuşak
şeklindedir.

-Yapı Osmanlı döneminde bir takım değişikliklere uğramıştır bu değişiklikler yapı üzerindeki
bacalar, avludaki revakların kaldırılarak odaların genişletilmesi, eyvana açılan bir başka kapı
olarak karşımıza çıkar.

-Yapının avlusunun tam ortasında eski bir mimari kalıntı yer alıyordu fakat son onarımda bu
bölüm tamamen kaldırılmıştır.
ALTUNAPA HAN
Konya-Beyşehir yolunun 13. km Altınapa Baraj gölü sahasında bulunan han yapısı üzerinde
herhangi bir kitabe tespit edilememiştir.

Bununla birlikte esere ait olan bir vakfiyeden yapının 1201-1202 tarihin Sipehsâlâr
Şemseddin Altınapa tarafından yaptırıldığı ortaya çıkartılmıştır.

Ayrıca Altınapa’nın Argıthanı Kasabası’nda bir han daha yaptırdığı ifade edilmektedir.

Anadolu’nun ilk hanları arasında yer alan yapı, dikdörtgen bir alan üzerinde kesme taş, moloz
taş ve devşirme malzemeyle birlikte klasik han plan şemasında ele alınmıştır.

Hem kapalı avlulu bölüm hem de açık avlulu bölüm ölçü açısından birbirine denktir.

Doğu cephede bulunan giriş açıklığından açık avlulu bölüme geçilmektedir.

Giriş kapısı diğer hanlarda olduğu gibi dışarı ve yukarı taşıntı yapmamaktadır.

Girişin hemen solundaki ikinci kata çıkışı sağlayan merdivenler yapının mescidine ulaşmak
için kullanılmaktadır.

Uzun bir dönem sular altında kalan han, suların çekilmesiyle birlikte gün yüzüne çıkmıştır.

Ancak büyük bir bölümü yıkık vaziyettedir.


KURUÇEŞME HANI
Konya-Beyşehir güzergâhı üzerindedir ve Hanönü̈ Hanı diye de bilinir.
Doğu-batı yönünde uzanan han, avlu ve kapalı/barınak bölümünden oluşan dikdörtgen planlı
bir oturum alanına sahiptir.
Yapının doğu cephesinin ortasında, cepheyle hemyüz olarak tasarlanmış̧ düşey dikdörtgen bir
kütleden ibaret ve sivri kemerli bir göz halinde cepheye acılan taç kapısı yer almaktadır; basık
kemerli kapı açıklığının irtibatlandığı sivri beşik tonoz örtülü̈ derin bir giriş̧ eyvanı vasıtasıyla
dahil olunan dikdörtgen planlı avlu, kuzey ve güney kenarları boyunca uzanan ve kare planlı
ayaklarla bölüntülü karşılıklı iki revak kurulusu ile çevrili durumdadır.
Avluyu, giriş eyvanının kuzey ve güney kanatlarında yer alan ve düz atkılı birer kapı ve giriş
eyvanıyla irtibatlandırılmış birer oda sınırlandırmaktadır.
Her iki oda da dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülüdür; güney kanatta yer alan
odanın kıble duvarındaki mihrap nişi, geçmişte mescit olarak kullanıldığını ortaya
koymaktadır.
Avlunun batı kanadında yer alan kapalı/barınak bölümü, derinlemesine doğrultuda
yerleştirilmiş̧ kare planlı beşer ayakla sivri beşik tonoz örtülü üç sahna taksim edilmiştir.
Orta sahın daha geniş ve yüksektir.
Hanın inşaatında düzgün kesme ve kaba yontu taslar kullanılmıştır; duvar örgüsü içinde antik
devir yapı malzemesinin de devşirme olarak kullanıldığı görülür.
Kapalı/barınak bölümü taç kapısının alınlığı üzerindeki bir hayli bozulmuş̧ mermer kitabesine
göre; ribâd olarak nitelendirilen yapının, Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci
saltanatı sırasında ve 1207 yılında inşa edildiği anlaşılmaktadır.
KONYA KIZILÖREN HAN
Konya Beyşehir yolu üzerinde, Konya‟dan 41 km mesafede, Altunapa ve Kuruçeşme hanlarından sonraki
yapıdır. Kuruçeşme hanına 8,5 km mesafededir. Kızılören, Kızılviran, Yazı Önü, Emir Kandemir adlarıyla
anılır.

Kapalı bölümün girişi üzerinde yer alan kitabeye göre 1206-1207 yıllarında I. Gıyaseddin Keyhüsrev
zamanında, Emir Kandemir tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır. Bazı kaynaklarda ise bu han I. Gıyaseddin
Keyhüsrev zamanında Emir Tuluğ bin Mehmet tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır.

Diğer birçok Anadolu Selçuklu hanları gibi Kızılören Hanı‟da Osmanlı döneminde kullanılmış ve bazı
onarımlar yapılmış olmalıdır. Cumhuriyet döneminde yapıda herhangi bir restorasyon çalışması
yapılmamıştır. Yapının bazı yerleri günümüze yıkılmış bir halde ulaşmıştır. Özellikle Kapalı mekan orta
sahının tonoz örtüsünün tamamı ve yan sahınların bazı yerleri yıkılmıştır. Kapalı mekanın doğu duvarının
orta sahına denk gelen yeri, kapalı mekana girişi sağlayan taç kapının bazı kısımları, avlu mekana girişi
sağlayan beşik tonozun üstündeki mescid ve yanındaki iki mekanın örtüleri, mescidin mihrabı, bu üst kata
çıkışı sağlayan kuzey ve güneyde yer alan iki merdiven, doğu cephenin bazı kısımları yıkılmıştır.

Doğu-batı doğrultusunda kapalı ve avlu mekânından oluşan han, Anadolu Selçuklu mimarisinin klasik han
planındadır.

Yapının avlusu 25×24 m, kapalı kısım ise 15×22 m boyutlarındadır.

Batıda yer alan, dışa taşkın girişin kuzeyinde dört ayağı birbirine bağlayan kemerlerin taşıdığı çapraz
tonozlu mekan ve güneyinde girişi avludan sağlanan tonoz örtülü mekan yer alır.

Tonoz örtülü girişin avluda yıkılmış bulunan merdivenlerle ulaşılan ikinci katında, yan yana üç mekan
bulunmaktadır.
Bunlardan kuzeyde bulunan mekân mescit olarak kullanılmış olup K. Erdmann çizdiği planda mescidin
örtüsünü çapraz tonoz olarak belirtmiştir.

Girişin ikinci katında yer alan diğer iki mekan bir geçit ile birbirine bağlanmıştır. Bu iki mekânın örtüsü de
tonozdur. İkinci katta yer alan üç makanın batıda birer pencereleri bulunmaktadır.

Avluda kuzey ve güneyde karşılıklı simetrik olarak yerleştirilmiş tonoz örtülü 4‟er eyvan yer almaktadır.

Avlunun doğu ucunda kuzey ve güneyde yer alan iki eyvandan, kapalı mekânın kuzey ve güney duvarına
bitişik, dikdörtgen ve tonoz örtülü iki mekâna geçiş sağlanmaktadır.

Avlunun sağır cepheleri kuzeybatı ve güneybatı köşelerinde köşe kuleleri ile kuzey ve güney cephede yer
alan birer payanda ile desteklenmiştir.

Dışa taşkın bir taçkapı ile ulaşılan kapalı mekân; on ayağa oturan, doğu-batı doğrultusunda on iki kemerle
üç sahna ayrılmıştır. Orta sahın diğer iki sahından biraz daha geniş tutulmuştur.

Tonoz örtünün ağırlığını da kuzey-güney doğrultusunda dokuz kemer taşımaktadır.

Yapıda dikkat çeken unsurlardan biri kendinden önceki konaklama noktası olan Kuruçeşme Han‟a kıyasla
Kızılören Hanı‟nda çok az devşirme malzeme kullanılmıştır. Bu devşirme malzemelerden ilginç olanı avlu
batı cephesinde, dışa taşkın mekânlardan güneyde bulunan mekanın girişinde atkı taşı olarak kullanılan
mimari parçadır. Aynı cephede yer alan diğer mekânın batı, kuzey ve güneyinde kemer açıklıkları
bulunmaktadır. Bu mekânda bulunan çeşmenin küçük boyutlardaki yalağı hem bu cephede hem de avlu
duvarında mescide çıkan merdivenin altında bir uzantısı bulunmaktadır.

Yapının 1980‟li yıllarda çekilen fotoğraflardan kapalı mekanın tabanının taş kaplama olduğu anlaşılmakla
birlikte günümüzde toprak yığılması nedeniyle bu kaplama görülememektedir.

Yapının avlu ve kapalı mekânlarında görülen taş işçiliği özellikle batı cephedeki giriş bölümü ve üstündeki
mescit ve diğer iki mekânda görülen işçilik kadar itinalı değildir.

Girişin, yapının batı cephesinde bulunması nedeniyle bu cepheye diğer cephelerden daha fazla önem
verilmiştir. Bu vurgu cephede görülen taş işçiliği, anıtsal girişi ve köşe kulelerinden anlaşılmaktadır.
Avlunun kuzey ve güney cephelerinde de görülen bu kaliteli taş işçiliği kapalı mekânın cephelerinde
görülmemektedir.

Hanın duvar örgüsünde, yığma taş ve duvar kaplaması olarak da kesme taş kullanılmıştır. Taş malzemenin
yoğun olarak kullanıldığı yapıda bazı yerlerde mermer devşirme mimari parçalar kullanılmıştır.
Genel olarak sade bir görünüme sahip olan yapının bazı bölümlerinde süslemeye yer verilmiştir.
Süslemenin yoğunlaştığı yer ise girişin üstünde yer alan mekanların girişi ve mescidin mihrabıdır.

Mescide girişi sağlayan kapının dış çerçevesinde bazı yerleri tahrip olmuş yarım yıldız kompozisyonları yer
alır.

Tek parçadan oluşan atkı taşı yüzeyinde de kazıma yolu ile oluşturulan kompozisyonla bir birine geçme taş
görüntüsü verilmiştir. Atkı taşının üstünde de profilli bir taş kuşağı yer almaktadır.

İkinci kata girişin sağlandığı diğer kapının atkı taşı ve söveleri yıkılmış olsa da aynı süsleme programı
burada da uygulanmış olmalıdır.

Mescidin günümüze bazı kısımları tahrip edilmiş bir halde ulaşan, düzgün kesme taştan yapılmış mihrabın,
sağlam halini gösteren fotoğraflardan çok iyi bir taş işçiliğine sahip olduğunu görmekteyiz. Bu fotoğraftan
yarım daire şeklinde olan mihrap nişinin kavsarasının istiridye yivli olduğu görülmektedir.

İnce profillerle birbirinden ayrılan bordürleri yarım yıldız kompozisyonlarının yer aldığı başka bir bordür
çevrelemektedir. Mihrabın en dış bordüründe de dairesel motiflere yer verilmiştir. Bordürleri
belirginleştirmek için aralarına, günümüzde de görülebilen, aşıboyası ile ince şeritler çekilmiştir.
Kızılören Han her ne kadar Anadolu Selçuklu mimarisinin klasik han planına sahip olsa da batı cephede yer
alan anıtsal giriş ve kapalı mekânın kuzey ve güney cephelerine bitişik iki mekân, Kızılören Han‟a farklılık
katmaktadır. Yapıda devşirme malzemenin çok sınırlı kullanımı da dikkat çekicidir.
DOKUZUN HANI

Konya-Akşehir güzergâhındadır; kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı

bir oturum alanı üzerine inşa edilmiştir. Yakın tarihlerde yapılan kazı çalışmalarında, zamanla

yıkılmış avlusu ile avluyu uzun kenarları boyunca sınırlandıran yarı-açık ve kapalı mekânların

temel duvarları da ortaya çıkartılmıştır.

Hanın günümüze ulaşabilen kapalı/barınak bölümüne, güney-batı cephesindeki dışa taşkın ve

düşey dikdörtgen prizmal bir kütle halinde tasarlanmış taçkapıyla dahil olunur; sivri kemerli

bir göz halinde cepheye açılan taçkapı sade kuruluşuyla dikkati çeker.

Taçkapının sivri kemerli kapı açıklığından dahil olunan kapalı/barınak bölümü, sivri

kemerlerle birbirlerine ve duvarlara bağlanan kare planlı ayaklarla derinlemesine doğrultuda

ve sivri beşik tonozlarla örtülü üç sahna taksim edilmiştir; orta sahın daha geniştir.

Hanın inşaatında kaba yonu ve moloz taşlar kullanılmıştır.


Taçkapı kemerinin sınırlandırdığı alınlık üzerinde yer alan altı satırlık inşa kitâbesinde, ribâd

olarak nitelendirilen yapının, Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in saltanat yıllarında

Emîr-i İğdişân Hacı İbrahim bin Ebû Bekr tarafından 1210 yılı Haziran/Temmuz ayında inşa

ettirildiği yazılıdır. Kitâbenin son satırından, yapının mimarının Osman bin Abdurrahman

olduğu anlaşılmaktadır.

You might also like