You are on page 1of 14

OSMANLI SANATI 2.

SINIF FİNAL NOTLARI

EDİRNE ÜÇ ŞEREFELİ CAMİ:


-1437-1447 tarihlidir.
-Külliye şeklinde yaptırılmıştır. Cami, medrese, mektep, sebil, çeşme ve hazireden meydana
gelen bir düzenleme göstermektedir.
*Külliyenin camisi Klasik Osmanlı mimarisinin habercisidir.
*Bu caminin planı ile Osmanlı klasik mimarisinin başladığı, planın özellikleri ile de
kendinden önce olduğu gibi kendinden sonraki mimariyi etkilemesi ile Osmanlı mimarisinde
en önemli yapılardan birisidir.*
-Cami planı, enine gelişmiş dikdörtgen biçimindeki harim mekanının merkezde 24.10m
çapında bir ana kubbe ve yanlarda 10,5m çapında ikişerden dört kubbe ile örtülü bir
düzenleme göstermektedir, ve dört küçük kubbeciğe yer verilmiştir. Kubbe altı geniş kemerle
taşınmakta, altı paye üzerine oturmakta.
*6 istinatlı cami plan türünün ilk örneğini, ilk temsilcisini oluşturması bakımından Osmanlı
mimarisi açısından önemli bir yere sahiptir.
*Merkezi planlı camilerin öncüsü.
*Kapalı ibadet alanı ile açık revaklı avlunun ilk defa iki bölümü bütünleştiren bir yapı
olmasıyla Osmanlı mimarisindeki ilk örneği gösterir.
*Klasik dönemin selatin camileri üzerindeki etkisi ile son derece önemlidir.
*İlk dört minare bu camide kullanılmış ve ondan sonraki dönemleri etkilemiş.
*Son cemaat yeri beden duvarları ve avlunun 2 köşesine olmak üzere 4 minareli olarak
tasarlanmış, buradaki bir minare camiye adını vermekte, 3 şerefeli olarak tasarlanmış.
*Artuklu döneminden etkilenmiş-Manisa Ulu Cami
**Merkezi planlı 6 istinatlı 6 destekli olarak ifade ettiğimiz cami plan türünün İLK
ÖRNEĞİ**
-Enine dikdörtgen şeklindeki avlu kapalı ibadet alanından daha büyük boyutlu daha geniş bir
alanı kaplaması özel.
*Şadırvanlı avlusu Osmanlı mimarlığında ilk örnek.
*Klasik dönemde selatin avlularında göreceğiniz bütünleşen avluların özelliklerinin
belirlenmesi açısından da bir ilk olma özelliği.
-Kuzey cephesinde 7 gözlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır ve tonoz ve oval kubbeyle
örtülüdür.
*Son derece kaliteli ve temiz kesme taş işçiliği klasik dönemin özelliklerinden bir diğerini
oluşturur.
-İki katlı pencere sisteminde simetri ve oranların uygulanmış olması klasik dönemin ilkini
oluşturur.
*Minarelerin avlu ve harimin birleşme yerlerinde kaidesinin orantılı bir şekilde birleşmesi
caminin diğer önemli cephe özelliğini yansıtır.
*Yapının 4 minareside farklı süsleme özelliklerine sahip.

Üç şerefeli minareli, en yüksek minare, bezemeler zikzak şeklinde iki renkli taş
işçiliğiyle minarelerin şerefelerine üç ayrı merdivenle çıkılıyor
Baklavalı minare, iki şerefeli, baklava bezeme, iki renkli taş işçiliği
Burmalı minare, tek şerefeli, gövdede kalın burmalar
Yivli minare, tek şerefeli, gövdede yivler

-Camiye girişi sağlayan üç kapı bulunur.


-Avlu kapılarından batıdaki kapı daha gösterişli.
-Caminin taç kapısı giriş kapısı mermerden yapılmış, mukarnas kavsaralı, sarkıtlı, içleri yivli,
sivri kemerli, bursa kemeriyle vurgu, iki yanda gömme sütunceler, iki renkli işçiliği
vurgulayan basık kapı açıklığı.
-Avlu kapıları sade ama anıtsal. Avlu kapısı eyvan türünde. Mermer iki renkli taş işçiliği.
Palmetlerle meydana getirilen alınlık kısmı.
-Süsleme, çini malzemeli alınlıklar, bitkisel çiçek motifleri, zemin dolgusunda palmet ve
Rumiler, kalem işi süslemeler son cemaat yeri, avlu revakları, kubbe ve bağlı sistemlerinde.
*Orijinal kalem işi süslemeleri günümüze ulaşmıştır ve Bursa ve Edirne Muradiye
camilerindede ulaşmıştır.*
-Caminin içerisinde mihrap ve minber sade bir düzenleme göstermektedir. Mermer mihrabı
son derece sade bir işçilikle ele alınan dörtgen çerçeveye tamamlanmış. Belirleyici olan iki
yanda mermer sütunceleri ile dikkat çeken bir özellik , minber de mermer malzemeden sade.
*Mimar Sinan ın taklit ettiği tek eser.
*Enine genişleyen plan şemasının Osmanlı döneminde batıdaki en geç örneği.
*Planıyla kendinden sonraki mimariyi etkilemiştir.
EDİRNE DARÜLHADİS KÜLLİYESİ
-Külliye cami, medrese, türbeler ve şadırvandan meydana gelen bir düzenleme gösterir.
-Külliye 2. Murad tarafından aslında bir aslında bir darülhadis olarak inşa ettirilmiştir.
- 1224 (1809-10) yılındaki tamirde yenilenen caminin kitâbesinden, yapının 23 Şâban 838 (24
Mart 1435) tarihinde tamamlandığı öğrenilmektedir.
- Cami yenilenirken bütün görünümü ile tipik bir empire (ampir) üslûbunu kazanmıştır;
böylece II. Murad devrine ait herhangi bir özelliği kalmamıştır.
- Bugün mevcut cami, içten 18,80 × 8,50 m. ölçülerinde bir yapıdır.
- Harimin üstünde 8,5 m. çapında bir kubbe yer almaktadır.
- Kubbe ağırlığı, taçkapıdan mihraba doğru 5,30 m. derinlikteki iki sütuna oturmaktadır.
- İki beşik ve bir de kubbe tonozdan meydana gelen giriş sahnı camiyi merkezde tek kubbeli
bir yapı haline getirmektedir.
- Ortalama 95 cm. kalınlığındaki duvarlar yapının bütün ağırlığını taşımaktadır.
- Kısa bir süre öncesine kadar kıble tarafı hariç camiyi üç yönden saran revaklar bugün
tamamen ortadan kalkmıştır.
- Sadece taçkapının iki yanındaki revakların sütunları günümüze kadar gelebilmiştir.
- Taçkapı önündeki kubbe tonozlu ve sütunlu kısım ise neredeyse yıkılmak üzeredir.
- Bugün kalan izlerden ve eski resimlerinden, revaklı bölümün bir sundurma ile kapatıldığı ve
cami ile aynı seviyede olabilmesi için yükseltildiği anlaşılmaktadır.
- Yapının minare ve şadırvanı da son derece kötü durumdadır. Özellikle şadırvan musluklar
kısmının dışında tamamen yıkılmıştır. Eski resimlerinden çok köşeli ve sütunlu olduğu
anlaşılan şadırvanın üzeri çok köşeli bir çatı ile örtülü idi.
TÜRBELER
- Caminin kıble yönünde inşa edilmiş iki türbeden biri kapalı, diğeri ise açık türbedir.
- Kapalı türbe, küfeki taşından yontularak yapılmış sekiz köşeli kubbeli bir yapıdır.
- Her köşede pencereler önce dikdörtgen, sonra sivri kemerle nihayetlenen bir başka silme ile
çerçevelenmiştir.
- Bu silmelerin üzerinde, köşeli bir kaval silme üstünde yuvarlak pencereler yine her köşede
tekrarlanmaktadır.
- Yuvarlak fil gözleri olarak da adlandırılan bu pencerelerin üzerinde çok zengin ve mihrap
nişi şeklinde düzenlenmiş saçak silmesi bulunmaktadır.
- Bugün çok harap vaziyette olan türbede sekiz kabir yer alır. Bunların Hüseyin Çelebi, Orhan
Çelebi, Rukiye Sultan, Hatice Sultan, Şehzade Ahmed, Şehzade Mehmed, Şehzade Selim ve
Zeyneb Sultan’a ait oldukları tesbit edilmiştir. Burada yatan kişilerin ölüm tarihleri 853
(1449-50) ile 1127 (1715) yılları arasında değişmektedir.
- Açık türbe ise tamamen üç sıra tuğla, bir sıra taş tekniğiyle yapılmış ve sivri kemerlerle
nihayetlenmiş bir mimariye sahiptir.
TİRE YEŞİL İMARET YAHŞİ BEY CAMİ
- 1935-1971 yılları arasında Tire Müzesi olan yapı bugün cami olarak kullanılmaktadır.
- İnşa kitâbesi bulunmayan yapının mevcut vakfiyesinden 845 (1441) yılında II. Murad’ın
emîrlerinden Tire sancak beyi Halil Yahşi Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
- En son 1996’da onarım gören yapı, aynı eksen üzerinde yan odaların açıldığı bir kubbeli
mekânla buna bağlanan aynı genişlikteki, dışarıya beşgen şeklinde çıkıntı yapan yarım
kubbeli bölüm ve giriş cephesini kaplayan son cemaat yerinden meydana gelir.
- Doğu tarafından yapıya köşeli bir kaide üzerinde yükselen tuğla minare bitişir.
- Yapım malzemesi moloz taş-tuğla karışımıdır.
- Beden duvarlarının tuğla ile çevrili, kaba taş sıralı örgüsüne karşılık son cemaat yerinin
tamamında daha özenli bir işçilik görülür. Burayı, yatay ve dikey olarak bir ya da iki sıra tuğla
ile çevrilmiş düzgün taşlardan meydana gelen bir örgü kaplar.
- Beden duvarlarının üzerini çepeçevre çift sıra halinde kirpi saçak dizisi dolaşır.
- Üst örtüyü oluşturan kubbelerin üzeri kurşunla kaplıdır.
- Yandaki kubbeli mekânlarda birer pencere, güney yönündeki yarım kubbeli mekânda ise
dört adet pencere yapının dışa açıklığını sağlar.
- Tuğladan sivri kemer örülü, söve ve lentoları beyaz mermerden olan pencerelerde farklı
düzenlemeler göze çarpar.
- Çift sıralı ya da kademeli sivri kemerleri düz silmeli veya kademeli silmeli birer bant kuşatır.
Üst pencereler sivri kemerli, dıştan şebekeli küçük açıklıklardır. Merkezî kubbenin sekizgen
kasnağının her yüzünde yine sivri kemerli, dıştan şebekeli pencereler yer alır.
- Son cemaat yeri beş bölümlü olup köşelerde pâye, aralarda dört granit sütuna oturan
tuğladan sivri kemerlerle dışa açılır.
- Girişe ayrılan ortadaki kemerin daha dar olduğu revak cephesinde yan yüzlerdekiler dahil
bütün kemerler dıştan kalın silmeli tuğla bir bantla kuşatılmıştır.
- Son cemaat yerinde kaidesiz olarak zemine oturan sütunlarla sütun başlıkları ve kemer
ayakları devşirme parçalardır; batıdaki başlıkla kemer ayaklarının süslemesi dikkat çeker.
- Yan bölümler girişe ayrılan orta kısımdan bir seki ile yükseltilmiştir.
- Bölümleri sekizgen kasnaklara oturan kubbeler örter.
- Minareye geçişten dolayı son cemaat yerinin doğu tarafındaki derinliği batı tarafına göre
daha azdır ve bu kısımda mevcut iki kubbe daha küçüktür.
- Son cemaat yerinde giriş ekseninin iki tarafının asimetrik oluşu dikkat çekicidir; bu durum
buranın sonradan yapıldığını göstermektedir.
- Yandaki dört kubbede geçişler pandantifle, ortadaki kubbede ise üçgenli bir kuşak üzerine
oturan üçgenlerle sağlanmıştır.
- Cephede minare giriş koridorunun yer aldığı, doğu kısmındaki daha kalın olan duvar
yüzeyinde pencere ya da niş yoktur, girişin sağına düşen batı tarafında ise altta iki, üstte bir
pencere ile mukarnas kavsaralı bir mihrap görülür.
- Cephenin ortasında bulunan ana kapıda giriş açıklığının üzerini iki renk mermerden geçmeli
basık bir kemer örter, üst kısım yedi sıralı mukarnaslı kavsara şeklinde devam eder.
- Kavsaranın orta kısmına bir pencere açılmıştır.
- Kapının yanlarında karşılıklı üç sıra mukarnaslı birer niş yer alır. İki kanatlı ahşap kapı
rûmîli, kıvrık dallı bordürlerle sınırlanan üçer panoya ayrılmıştır. Daha geniş olan
ortadakilerde içleri bitkisel dolgulu sekiz kollu yıldızlar, daha küçük olan alt ve üst
bölümlerde ise kıvrık dallı girift bir bitkisel ağ vardır.
- Harimde ortadaki kare mekân düz geçişler üzerine oturan üçgenli bir kuşakla geçilen kubbe
ile örtülmüştür.
- Kubbenin oturduğu sekizgen kasnağın yüzeyine yedi adet sivri kemerli pencere açılmıştır.
- Ana mekânın iki yanında kubbeli birer mekân bulunur.
- Pandantiflerle geçilen kubbelerin örttüğü mekânların ana mekâna bağlantısını altlı üstlü birer
pencere ve kapı sağlar.
- Mekânlardan batıdakinin güney duvarında yarım daire planlı bir ocak nişi, doğu duvarında
altlı üstlü pencere, kuzey duvarında dikdörtgen planlı bir niş, doğudakinde yine güney
duvarında ocak nişi, batı duvarında altlı üstlü pencere, kuzey duvarında son cemaat yerine
açılan bir pencere yer alır.
- Doğudaki odanın kuzeydoğu köşesine minarenin beşgen planlı kaidesi bitişir.
- Mekânların ana mekâna açılan pencereleri Bursa kemerli derin nişler içine yerleştirilmiştir.
- Nişleri taçlandıran kemerler mukarnaslı ayaklara oturur.
- Mekân girişlerinde ahşaptan zengin oyma işçilikli, iki kanatlı kapılar görülür.
- Kapı kanatlarında yüzey ana girişte olduğu gibi ortadaki daha büyük üç panoya ayrılmıştır.
- Ortadaki panoda girift bitkisel, alt ve üst panolarda ise rûmî-palmet dolgulu geometrik
geçmeli kompozisyonlara yer verilmiştir.
- Yarım kubbeli kısım bir seki yardımıyla ana mekândan yükseltilmiştir.
- Mukarnaslı konsollara oturan bir kemer yardımıyla ana mekâna bağlanan bu kısımda
köşegen alt yapının üzeri üçgen şeklinde kesilmiş yivlerin teşkil ettiği yirmi iki dilimli bir
yarım kubbe ile örtülmüştür.
- Yivlerin alt yapıya oturduğu kısımda oldukça yüzeysel iri bir mukarnas sırası göze çarpar.
- Bu mekânda kıble duvarının ortasında derin bir niş içinde bulunan mihrap dış yapıda bir
kütle halinde çıkıntı yapar.
- Bir hücre şeklinde gelişen derin mihrap nişinin üzerini on üç keskin dilimin oluşturduğu bir
kemer örter.
- Mihrap, derinliği 1 metreden fazla olan, tavanı ve köşeleri mukarnaslarla bezenmiş bir niş
içine alınmış, nişin üst kısmına ufak bir pencere açılmıştır. Mihrabın dilimli kemeri mekânın
dört köşesine gelecek şekilde duvarlardaki nişlerde de tekrarlanmış, alınlık kısımlarını bitkisel
dolgulu kalem işinden madalyonların süslediği nişlerin alt kısımlarına birer pencere açılmıştır.
Bu kısımda süsleme özelliği olarak ana mekâna bağlanan kemerin iç yüzeyi ile yarım
kubbenin alt kısmı, mihrap nişi ve yan duvarlardaki nişlerin yüzeyi üzerinde XIX. yüzyılın
karakteristiğini veren kalem işi dekorasyon göze çarpar.
-MİNARE: Yapının doğu duvarına bitişik durumda yükselen minareye giriş ana mekânın
kuzeydoğu köşesine açılmış uzun koridorlu bir kapı ile sağlanır. Beşgen tuğla, taş sıralı bir
kaideye doğrudan oturan minare tamamıyla yenilenmiş, bu sebeple özgün dokusunu ve
yapısal bazı özelliklerini büyük ölçüde yitirmiştir. Günümüzde silindirik gövde kısmı dıştan
iki sıra kirpi dişi dizisinin sınırladığı kaideye oturur. Eski resimlerden kaideden gövdeye, alt
bölümüne sivri kemerli nişlerin açıldığı, üst kısmında prizmatik üçgenlerin sıralandığı
pabuçluk kısmı ile ulaşıldığı görülür. Onarım sonucunda bu kısım yok olmuştur. Bütün
gövdeyi kapladığı anlaşılan fîrûze ve mor renk sırlı tuğlalarla oluşturulmuş baklavalı
kaplamanın bir kısmı tamamen dökülmüştür. Şerefe altı dört sıra mukarnaslıdır. Yapının
içinden minareye geçişi sağlayan uzun koridor alışılmışın dışında bir uygulamadır ve bazı
araştırmacılar bu uygulamadan minarenin sonradan eklendiği sonucunu çıkarmıştır.
** Evliya Çelebi’nin eserinde mevlevîhâne kökenli, kalabalık cemaatli bir cami olarak geçen,
ayrıca bir aşevi imareti fonksiyonu gördüğünden de bahsedilen Tire Yeşilimareti’nin
zamanında kompleks bir yapıya ait bulunduğu anlaşılmaktadır.
** Esasen yapının hem ismi hem plan özellikleri orijinal halinde bir zâviye olduğunun açık
kanıtıdır. Yapının tarihçesini aydınlatan belge Yahşi Bey’in 845 (1441) tarihli vakfiyesidir;
burada onun inşa ettirdiği zâviye için vakfettiği çeşitli yapılarla arazi ve bahçe gibi
taşınmazların kaydına rastlanmaktadır.
** Cami, mimari özellikleri itibariyle Osmanlı bölgesindeki imaretlerin tipolojisini devam
ettiren bir örnektir.
*** Yapıda mihrabın yer aldığı kısmın yarım bir kubbe ile örtülmesi 833 (1429-30)
tarihli Edirne Beylerbeyi Camii’nde görülen bir uygulamanın tekrarıdır. Edirne Beylerbeyi
Camii’nin mihrap önündeki küçük yivli yarım kubbesi burada daha büyük ölçülerde ve ana
kubbeye bağlı biçimde ele alınmıştır. Beylerbeyi Camii’nde dışa taşma yapmayan mihrabın
aksine bu camide dış kütlede çıkıntı oluşturan, bir hücre gibi derin niş halindeki mihrabın
önemle vurgulanması dikkat çekicidir ve bu belki de taşıdığı fonksiyonel nitelikle ilgilidir.
** Tire Yeşilimaret Camii’nde ilk defa ana kubbeye bağlanan yarım kubbe ile sağlanan
gelişme, Osmanlı cami mimarisinde merkezî kubbenin yarım kubbelerle birlikte çeşitli
denemeler halinde uygulandığı plan şemalarıyla daha ileri bir aşamaya taşınmıştır.

İSTANBUL MAHMUT PAŞA KÜLLİYESİ


-Külliye Fatih Sultan Mehmet in sadrazamlarından Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır.
-Külliye 1473-74 tarihlidir.
-Külliye cami, türbe, hamam, han, medrese, imaret, ve sıbyan mektebinden oluşan bir
düzenleme göstermektedir.
-Külliyeye daha sonra çeşme ve sebil ilave edilmiştir.
-Külliye yapılarından cami, türbe, han, hamamın erkekler kısmı ve medresenin dershane
bölümü günümüze ulaşmıştır.
-Cami giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre 1463 tarihinde tamamlanmıştır.
-Taç kapıda inşa kitabesi ile birlikte iki yanda 1755-56 tarihini veren onarım kitabesi
bulunmaktadır.
-Yapı 17 ve 18.yy da şehir yangınlarında büyük zarar görmüştür.
-1755-56 yılında Sultan III. Osman tarafından kapsamlı bir şekilde onarılan camiye mihrap ve
minber eklenmiştir.
-Cami 1766 depremi dolayısıyla 1785 te 1827 yangını dolayısıyla 1828-29 da tekrar onarım
görmüştür.
-Hünkar mahfilide bu dönemde Sultan II. Mehmet tarafından ilave edilmiştir.
-1936-40 yıllarında geniş kapsamlı yeniden onarılan yapının minareside bugünkünü şeklini
almıştır.
-Osmanlı cami tipolojisi içerisinde taphaneli-zaviyeli plan şemasında yapılmıştır.
-Girişten sonra dikdörtgen şeklinde asıl ibadet alanı bulunmaktadır.
-Asıl ibadet alanı kendi içerisinde girişten sonra üzeri kubbe ile kapatılan kapalı avlu ve
buradan kemer bağlantııs ile mihrap önü kubbeli alanına geçilmektedir.
-5 gözlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Kubbeyle kapatılmıştır.
-Tek minaresi bulunmaktadır.
***Taphaneli zaviyeli cami plan tipinin genel özellikleri dışında ele alınan bu camide
uygulanan girişten sonra ibadet alanının etrafında dar U şeklinde bir kolidor dolanmaktadır.
(daha önceki yapılarda, taphaneli camilerde göremiyeceğimiz bir özellik.)Bu kolidor genel
kullanımın dışındadır, bu yapıya özgüdür.***
-Taphane birimlerine baktığımızda bu camiye özgü bir düzenleme göstermektedir. 3 birim
halinde ele alındığını ifade ettiğimiz, eğer taphane olarak işlevlendirildiyse 3 kubbe ile örtülü
bu kısım birbirine açık kemerler vasıtası ile bu mekanlara yer verilmiştir ve bu mekanlar dar
kolidora açılmaktadır.
***Girişten sonra kubbeyle örtülü beş mekana yer verilmiş olması yapı planının bir diğer
değişik örneğini oluşturmakta. ***
****Yapının karmaşık planı geleneğin dışındaki planin taphaneli zaviyeli gelişimini takip
ettiğimiz planın dışında bu uygulamalar sade planın çok karmaşık hale getiren uygulamalar
olarak karşımıza çıkmaktadır.****
-İbadet alanının doğrudan taphanelerle bağlantısı bulunmamaktadır.
-Bu karmaşık planın fonksiyonlarını anlamlandıramadığımız yan kanatların bulunması ve
dolayısıyla taphane olarak yapılmadıysa hangi amaçla yapıldığını cevaplayamadığımız
konuların gündeme gelmesi bunların orijinal olup olmadığı sorusunu beraberinde getirmekte.
-Yapının 17. Yy yangınlarında hasar görmesi yapının orjinalliğini bozmuş olabilir.
-Yapının 18.yy da geçirdiği büyük çaplı onarımla yeniden yapılmış olma ihtimali bulunduğu
için taphane bölümlerinin sonradan olma ihtimalide bulunmaktadır.
-Girişten sonraki asıl ibadet alanının soyutlanması açıklanamamaktadır.
**15.yy 3.çeyreğinde ibadet alanının vurgulanma şekli bizim için önemli ve bu yapıyla
beraber özellikle arka arkaya 2 kubbeyle kapatılan ibadet alanının kubbelerinin öne
çıkarıldığı yan kanatların aşağıda kalması taphaneli gelişimde önemli bir aşamayı ifade
etmektedir. 17.yy da gelişimini takip edeceğimiz bir aşamanın önemli özelliğini
yansıtmaktadır.**
-15.yy 3. Çeyreğinden beri gördüğümüz düzenlemenin ilk örneğini mahmut paşa cami ile
izliyoruz.(bu düzenleme tek kubbenin yada iki kubbenin vurgulanması olayı)
-Camide son derece düzgün kesme taş malzeme görülmektedir.
-Altta dikdörtgen çerçeveli sivri kemer alınlıklı, üstte sivir kemer alınlıklı alçı şebekeli
pencere düzeni görülmektedir.
-Caminin yan kanatlarını oluşturan taphanelerin aynı zamanda geç örneklerde olduğu gibi dışa
açılan bir girişinin bulunması, buranın taphane olarak işlevlendirildiğine delil olabilir.
**15.yy 3.çeyreğinde taphane birimlerinin beden duvarlarında aşağıda tutulup soyutlanması
orta alanın vurgulanması, 16.yy başından itibaren bu şemanın gelişimini tamamlamasıyla
taphane ortadan kalkıcak ve külliyelerde bu ihtiyacı gören yapılaar inşa edilmeye başlancak.
Soyutlamanın ilk örneği bu yapı.**
-Taç kapısı sarkıtlı mukarnaslı, mermer malzemeden, inşa kitabesi, inşa kitabesi yanında yeni
baştan inşa edildiğini gösteren onarım kitabeleri iki yanında,.
-Son cemaat yeri sütunları farklı bir düzenleme, onarımla gelen paye görünümü.
-Minare geç Osmanlı dönemi özellikleri göstermekte.
-Mihrap, minber, mahfil bölümü geç özellikler göstermektedir.
-Geç dönem kalem işi süslemeleri.
-Caminin ibadet alanı girişte 5 gözlü yerden kot farkı ile yükseltilmiştir.
MAHMUT PAŞA TÜRBESİ
-1473 yılında inşa edilmiştir.
-Osmanlı türbe tipolojisi içerisinde sekizgen planlı sekizgen gövdeli üzeri kubbe ile örtülü bir
şema yansıtmaktadır.
-Sekizgen gövdenin her yüzeyi iki katlı pencere sistemi le dışa açılmaktadır., altta dikdörgen
çerçeveli sivri kemer alınlıklı, üstte sivir kemerli alçı şebekeli, pencereler kalın bir silme ile
çerçeveler içerisine alınmıştır.
**Türbenin dış mimarisinde en dikkat çekici yönü yerden belirli bir mesafeye kadar, alt
pencerelerin üzerine kadar taş ve burdan sonra çini mozaik tekniğinde geometrik olmak üzere
bezemelidir ve bu yönü ile İstanbul türbeleri içerisinde özel bir yere sahiptir. Bu düzenlemede
çini mozaik teknikte komposizyonda sekizgen altıgen ve yıldız biçimindeki motiflerin
özellikle çini mozaik tekniğinin farklı tipi olarak taşa gömme kakılması sureti ile firuze ve
lacivert formdaki çinilerin taşa kakılarak çini mozaik tekniğinin farklı Osmanlı çinilerinde
görmediğimiz bir uygulamasına işaret etmektedir. Bu yönüyle ilginçtir, bu yönüyle farklı
özellik göstermektedir. Anadolu Selçuklu döneminde çini tekniği olarak ifade ettiğimiz çini
mozağinin alt tipi olarak Osmanlı döneminde farklı bir alt tipi olarak çini mozaik tekniğinde
Selçukluda 12.yy ın Selçuklu yapılarında en önemli örneklerini gördüğümüz çini mozaik
tekniğinin erken Osmanlı döneminde yerini renkli sır tekniğine bıraktığını yanı sıra azalarak
devam eden bir teknik olduğunu erken dönem örneklerinden bursa örneklerinde edirne
örneklerinde ifade etmiştik. 15.yy üçüncü yarısına geldiğimizde bu teknik çok farklı bir
şekilde çini parçalarının taşa kakılması yöntemi ile elde edilen türbenin dış cephesinde
kullanılmqsı son derece önemli. Hiç yaygın olmayan bir teknik.
-Osmanlı mimarisinde dış cephede çini çok nadir kullanılır.
-Geometrik geçmeler, sekizgenler, çokgenlerin yıldız formu oluşturcak şekilde geometrik bir
ağ örgüsünün bezemesel olarak kompeze edildiğini ifade edebiliriz.
-Kubbe sekizgenin üzerine direk olarak yerleştirilmiştir.

You might also like