You are on page 1of 1

Follow anamedblog

ARCHIVE RANDOM RSS

Büyük Kedi Katliamı, ya da tarih ne işe yarar? t 30th March 2016

by anamedblog U by anamedblog

k 1 notes
K. Mehmet Kentel
q 0 Comments

Ustalarının hanımının kedilerini mahkemede yargılayıp mahkûm eden ve ceza olarak kedileri z anamed, rcac, library, kütüphane,
asan matbaa işçileri; yaşadığı şehrin sosyal tabakalarının tamamını, bir geçit töreninin parçası library week, kütüphane ha ası,
olarak temsil etmeye çalışan bir yazar; ülkesinin eli kalem tutan tüm şahıslarının, yazı stili robert darnton, büyük kedi katliamı,
tercihlerinden aile şecerelerine kadar profillerini çıkartan bir polis müfettişi; Jean Jacques koç üniversitesi, book, kitap
Rousseau’yu takıntı haline getiren bir taşra burjuvası okur; diş ağrısı korkusu hayatının her anına
sinmiş köylüler ve gübrelerden şekil yapma saplantılı başka köylüler…
[ Previous Post Next Post ]

Bunlar üzerine düşünmek, araştırmak, yazmak, ne işe yarar? “Tarihçilik ne işe yarar?” diye
sormuştu Boğaziçi Tarih Bölümü hocası Edhem Eldem, tarih okumaya yeni başlamış bir sınıf
dolusu üniversite öğrencisine. Genç dimağlar binbir fayda saymışlardı: “Geçmişten ders almak,
geleceği kurmak, bugün yapılanları meşrulaştırmak/eleştirmek”, vb. Eldem her cevaptan sonra
“Başka?” diye sormuş, hiçbir cevaptan yeterince tatmin olmamıştı. Bir sınıf dolusu tarihçi adayı
sayacak başka fayda bulamayınca, sözü kendisi almış, yaklaşık olarak şunları söylemişti:
“Tamam, bunların hepsine yaradığını kabul edelim. Ama bence tarihçiliğin asıl ilgi çekici tarafı,
çoğu zaman merakınızı gidermekten ve daha da merak ettirmekten başka hiçbir işe
yaramamasıdır.”

Edhem Eldem’in, öğrencilerden gelen onca cevaptan sonra söylediği, tarihçiliğin akademik bir
disiplin olarak kurumsallaştığı 19. ve 20. yüzyıllarda izlediği seyrin 21. yüzyıl başında vardığı
noktayı da özetliyordu bir bakıma. Önceleri milletin kendini tarihsel bir özne olarak ‘tahayyül
etmesinin’ en önemli aracı olarak kurumsallaşan tarihçilik, yirminci yüzyıl boyunca diğer
ideolojilerin ve elbette solun da şimdiki zamanı anlamak ve eleştirmek için araçsallaştırdığı bir
uğraşıya dönüştü. Fakat bu büyük anlatılar yirminci yüzyılın sonuna doğru gittikçe daha çok
sorgulanır olunca, tarihçiliğin dümeni de büyük anlatılardan, çoğul ve küçük hikâyelere,
geçmişin fragmanlarına doğru kırıldı. Yine de bu araçsallığın önünün alınması anlamına
gelmiyordu. Tarihçiler bu sefer de modernist ideolojilerin tektipçiliğini, indirgemeciliğini
eleştirmek için geçmişe sarılmış, çoklu kimliklerin, geçişken sosyal dünyaların hikâyelerini
anlatır olmuşlardı. Belki de bunların hiçbirinde çok da büyük bir sorun yoktu, geçmişi
araçsallaştırmaktan kaçmak o kadar da mümkün değildi. Ancak Eldem’in uyarısı bize, tüm bu
farklı araçsallıkları birbirine bağlaması gereken olgunun daimi bir merak olması gerektiğini, bu
merak olmadan yapılacak şeyin gerçek tarihsellikten tamamen arınmış ideolojik bir araçtan
fazlası olamayacağını anlatıyordu.

Öteki Tefrikalar

Robert Darnton, tarihçi için merak etmenin ve merakının peşine çok titiz bir tarihçi, çok yabancı
bir antropolog ve çok iyi bir hikâye anlatıcısı olarak düşmenin önemini belki de en iyi anlayan
tarihçilerden biri. Büyük Kedi Katliamı: Aydınlanma Fransa’sında Düşünceler, İnanışlar kitabında
ünlü kültür tarihçisi Darnton’ın bir araya getirdiği karakterler, bize çok yabancı, ama dönemleri
için çoğunlukla sıradan hikâyelerin kahramanları. Onları, örneğin Borges’in bir öykü kitabında
bulmak şaşırtıcı olmazdı. Ancak Darnton, orijinal adıyla The Great Cat Massacre: And Other
Episodes in French Cultural History’i 1984’te ilk olarak yayınladığında, ciddi bir tarihçinin kendini
neden bu hikâyeleri anlamaya adadığını sorgulayanlar oldukça fazlaydı. Kitabın İngilizce
başlığında, genel tarihyazımı içinde nerede durduğunu da fısıldıyordu adeta okuyucusuna: Evet,
kitap Büyük Kedi Katliamı ve başka makalelerden oluşuyordu. Ancak Büyük Kedi Katliamı da
bizatihi “ve başka tefrikalar”dan biriydi. Darnton’ın hikâyelerinde Aydınlanma’nın büyük
düşünürlerinin de yeri vardı, ama genelde marjinalleştirilmiş, Dipesh Chakrabarty’nin deyimiyle
“taşralaştırılmış” biçimde. Annales Ekolü’nün üçüncü neslinden aldığı ilhamla, bir ‘zihniyetler
tarihi’nin peşine düşmüştü, bunun da yolunun, sayıları üst üste koymaktan değil, sosyalliğin
inşasında sembolün rolünü görünür kılmaktan, modern okura sıradışı gelen geçmişin
sıradanlıklarını masaya yatırmaktan geçtiğini iddia ediyordu.

“Bir atasözünü, bir espriyi, ritüel ya da şiiri kavrayamadığımız zaman, bir şeylere yaklaştığımızı
biliriz. Belgeyi en karanlık noktasından yakalayarak, yabancı bir anlam sistemini çözmeyi
başarabiliriz. İzlenen yol tuhaf ve harika bir dünya görüşüne kadar bile uzanabilir.” (s. 16)

“Bir grup kocaman adamın keçiler gibi meleyip iş aletleriyle tempo tutarken, bir ergenin
savunmasız bir hayvanın katledilme ritüelinin canlandırılmasında o kadar komik olan nedir?
Bizim buradaki espriyi anlamayı başaramamamız, endüstri çağı öncesi Avrupa'daki işçilerle
aramızdaki mesafenin büyüklüğünün bir göstergesidir. Bu uzaklığın algılanması bir araştırmanın
başlangıç noktasını oluşturabilir; çünkü antropologların bulgularına göre, yabancı bir kültürü
anlamanın en iyi giriş noktası en bulanık, en anlaşılmaz göründükleri yerlerdir…. Büyük kedi
katliamının arkasındaki espriyi anlarsak, Eski Rejim'deki zanaat kültürünün temel bir unsurunu
anlamamız da mümkün olabilir.” (s. 90)

Robert Darnton’ın bu konuda ilham aldığı antropolog, kitabının teşekkür ve giriş bölümlerinde
uzun uzun andığı antropolog Cli ord Geertz’di. Antropoloji disiplinini derinden etkileyen Geertz,
alana getirdiği ‘thick description’ kavramıyla, kültürel sembollerin çok yönlü biçimde
yorumlanmasını, illa bir yapıya bağlanmasındansa, tüm karmaşıklığıyla anlamlandırılması
gerektiğinin altını çizmişti. Robert Darnton, Geertz’den ya da antropolojik çalışmalardan
etkilenen tek tarihçi değildi. 1970’lerin sonunda tarihçiliğin geçirdiği ‘kültürel dönüş’ün parçası
olarak, birçok tarihçi sıradan ama bir yandan da modern gözlerimizle anlaşılması güç olanları
‘okuma’yı kendine iş edinmiş, Carlo Ginzburg ve Natalie Zemon Davis gibi tarihçiler, büyük
düşünürlerin izini süren düşünce tarihinin dümenini kültüre kırarak, küçük şeylere, Darnton’ın
başlıkta söylediği gibi, ‘öteki tefrikalara’ odaklanmışlardı.

Kitap Tarihi

Darnton’ın öteki tefrikalara olan ilgisi, Büyük Kedi Katliamı’yla başlamamıştı aslında. 1971’de
yayınladığı “In search of the Enlightenment” makalesinden itibaren, Aydınlanma’nın sosyal ve
kültürel bir tarihini yazmaya çalışmış, düşüncelerin nasıl ortaya çıktığından çok, nasıl
yayıldıklarına, bu yayılmanın fiziksel ve maddi koşullarına dikkat çekmişti. Elbette burada da en
büyük malzemesi kitaplardı. Kitapları, tekil bir zihnin yaratıcı düşünce ürününün ötesinde,
kültürel bir ürün olarak almış, yazarlarla hamilerini, matbaa sahipleriyle kitapçıları, okurlarla
sansürcüleri aynı kültürel evrenin parçası ve yaratıcıları olarak bir araya getirmişti. Büyük Kedi
Katliamı Darnton’ın bu ‘asıl’ ilgisinden de tefrikalar taşıyor. Örneğin ‘Bir Polis Müfettişi
Dosyalarını Düzenliyor: Edebiyat Cumhuriyetinin Anatomisi’ makalesi, tarihyazımında ancak
2000’lerde kendine popüler bir yer açmış network/ağ çalışmalarının çok erken bir örneği
sayılabilecek biçimde, 18. Yüzyıl Fransa’sının edebiyat cumhuriyetinin ‘haritasını’, bir müfettişin
raporları üzerinden çıkartıyor.

Darnton’ın klasik düşünce tarihine en fazla yaklaştığı makale, ‘Filozoflar Bilgi Ağacını Buduyor’
dahi, okumanın “bir iletişim sistemi içinde aktif bir şekilde anlamın kurulması” olduğunun
bilincinde biçimde, filozofların birbirlerini nasıl okuduğu üzerinden bilinebilir bilginin sınırlarını
nasıl çizdiklerini gösteriyor. Kitabın son makalesi olan ‘Okurların Rousseau’ya Tepkisi’ ise, Jean
Jacques Rousseau’nun okurlarıyla beraber bir yazar kültünü nasıl yarattığını, bu kült(ür)ün
okurların okuma pratiklerini nasıl değiştirdiğini anlatıyor.

Bütün bunları yaparken, Darnton’ın en etkileyici özelliklerinden biri de, tarihçinin malzemesiyle
arasındaki mesafeyi asla açmaması, malzemenin kendisini, yani arşivleri, belgeleri, kitapları,
tüm maddi dünyalarıyla beraber, okurun gözünün önünde tutması. Tarihçiyi merak ettiren, daha
fazlasını sordurtan geçmişin tozu, Darnton’ın yazdıklarında hep ortada. Kitaptaki her makalenin
sonunda, bu arşiv notlarının bir kısmını ek olarak koyması da bunun bir başka göstergesi.
Darnton tarihçilikten kaçmayan, kedilerin, matbaa işçilerinin, filozofların, okurlarının, kitap
satıcılarının yanlarına tarihçiyi de koyan, kitapta ortaya çıkan anlam dünyasını hep beraber
yarattıklarının farkında olan bir tarihçi.

Kişisel Tefrikalar

Kişisel bir notla bitirmeme izin verin. Bundan altı sene önce, ‘Tarih ne işe yarar?’ sorusunu
duyarak başladığım tarih bölümünü bitirmiş, yüksek lisans öncesi sahip olduğum 8-9 aylık bir
süreyi kitap çevirmeye ayırmak istemiştim. Boyumdan büyük de bir işe kalkışmış, Türkiye
yayınevlerini The Great Cat Massacre’ı Türkçe’ye çevirmeye ikna etmeye çalışmış, ancak başarılı
olamamıştım - iyi ki de olamamışım! Lisans eğitimini henüz bitirmiş 24 yaşındaki birinin, koca
koca yayınevlerini ikna edememiş olmasında şaşıracak bir şey de yoktu muhakkak. Ancak
aldığım tepkilerin genel minvali Türkiye’de tarihyazımı tartışmalarına (ya da eksikliğine) dair de
bir şeyler söylüyordu sanki: “18. yüzyıl Fransası’nda bir grup kedinin öldürülmesi… Türkiyeli
okurun ne işine yarar?”

Yıllar sonra, Merkez Han’da yan yana ofislerde çalıştığımız bir yayınevinin, 20. yüzyıl
tarihyazımının bu en önemli kitaplarından birinin Türkiyeli okurun da bir işine yarayacağına
karar vermiş olması, zaten merak edilenle uğraşmanın insanlık haline dair en önemli yarar
olacağını göstermesi, kendi başına mutluluk sebebi.  Bunu özenli bir çeviriyle, çok akıcı bir
Türkçe’yle yaptıkları için de müteşekkir olmalıyız. Dileyelim kitap iyi satsın da, ufak tefek bir iki
yanlış ikinci baskıda düzelsin, belki bir de Türkiye baskısına da önsöz gelsin, Darnton’ın 30 sene
önce yazdıklarının bugünkü tartışmalara neler söylediği, onun ilham aldığı antropolojinin bu
süre zarfında nasıl değiştiği, vb. daha iyi bir bağlama otursun.

***

Koç Üniversitesi Yayınları ve Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi Kütüphanesi


işbirliğiyle, 52. Kütüphane Ha ası kapsamında Robert Darnton, Levent Yılmaz ve Yaşar
Tonta 31 Mart’ta İstanbul’da, ANAMED Oditoryumu’nda.

Robert Darnton, Büyük Kedi Katliamı: Aydınlanma Fransa’sında Düşünceler, İnanışlar


(Çeviren: Mustafa Yılmazer). Koç Üniversitesi Yayınları: İstanbul, 2015.

Kitabı ANAMED Kütüphanesi’nde bulmak için tıklayın.

Share
Like 1 Tweet

0 Comments

0 Comments Sort by Newest

Add a comment...

Facebook Comments Plugin

1 Notes
listentoturkishpsychedelic liked this

anamedblog posted this

About Instagram

Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) /


Research Center for Anatolian Civilizations Blog

Twitter

Posts I Like

See more ]

© 2015–2018 ANAMED BLOG POP CULTURED THEME BY GIRAFFIC

You might also like