You are on page 1of 152

ESKİ TIJKK DEVLETLERİNDE

i »

RİMLER
ESKİ TÜRK
DEVLETLERİNDE
İDARÎ -ASKERÎ

UNVAN VE TERİMLER

Prof. Dr. Abdülkadir DONUK

İSTANBUL -1988
TDAV. Yayın Nu.:60
MillîNu.:89-34-Y0147-60
ISBN 975-7628-11-5

BU ESER

Bakanlar Kurulu’nun 20/71980 sayılı kararıyla kamu yararına


hizmet verdiği kabul edilerek vergi muafiyeti tanınmış bulunan
T U R K D Ü N Y A SI A R A ŞT IR M A L A R I VAKFI tarafından
hazırlanmıştır.
Her hakkı mahfuzdur. TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
VAKFI’nın müsaadesi olmaksızın tamamen veya kısmen herhangi
bir değişiklik yapılarak iktibas edilemez.

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı


YULUĞ TEKİN DİZGİ MERKEZİ’nde dizilmiş ve baskıya
hazırlanmıştır.
Baskı: PAMUK OFSET
Haberleşme Adresi: P.K.94 Aksaray-İSTANBUL
Telefonlar:511-10 06-511 18 33
İÇİNDEKİLER
ONSOZ
KAYNAKLAR
I- Türkçe KMbeler ve Diğer Belgeler ................................ I .
II- Yabancı B elg eler........... ............................ ..........................IV
III. Seyahatnâmeler ve H â tıra la r.............................................. VI
IV Malzeme Kaynak Kitapları .............................................VII
V- A ra ş tırm a la r.................................................................. VII

BÖLÜM I

I- İDARÎ UNVAN VE TERİMLER


a-İdarî U n v a n la r........................................................................... 1
b -İd a rîT e rim le r..................................................................... 66

BÖLÜM II

II- ASKERÎ UNVAN VE TERİMLER


a-Askerî Unvanlar ............................................................... 92
b-A skerîT erim ler.................................................................. 93
BİBLİYOĞRAFYA .111
KISALTMALAR . 123
DİZİN ................. .124
KAYNAKLAR

I- Türkçe Kitabeler ve Diğer Belgeler:

Çalışmamızın hazırlanmasında üç büyük ve önemli Türkçe ana


kaynağımız olan, Orhun âbideleri, Kutadgu Biliğ veDîvân-ülügat’it-
Türk başta yer almaktadır.
a- Kitabeler:
Bilindiği üzere Gök-Türk devrinden kalma üç büyük kitabeden
ilki Kül Tegin’e, İkincisi Bilge’ye, üçüncüsü Tonyukuk’a âittir. Kül
Tegin kitabesini ağabeyi Bilge Kağan 732 de, Bilge Kağan kitabesini
de 735 de kendi oğlu diktirmiş tir. Aslında en erken hazırlanmış ol­
ması, gereken Tonyukuk kitabesi ise 726 dan sonraki yıllarda dikil­
miştir. İlk iki kitabenin metni hükümdar âilesine mensup ve Kül Te-
gin’in “atisi” olarak gösterilen “Yollıg Tegin” tarafından yazılmışîır.
Üçüncü kitabenin müellifinin ise, bizzat Tonyukuk’un olması ihtima­
li ileri sürülmektedir1. Orhun kitabelerini 1893 yılında DanimarkalI
büyük türkolog V. Thomsen’in okumaya muvaffak olmasından son­
ra, diyebiliriz ki, asıl Türk tarih ve kültürünün gerçek kimliği belir­
meğe başlamıştır. “Türk” tâbirinin, Türk resmî adı olarak geçtiği ilk
Türkçe metin olan bu kitabeler, konumuz açısından idari-askerî terim ve
unvanların tesbit edilmesinde sağladığı belgeler son derecede kıymetli

1 Bk. R . G irau d , “L ’ E m p ire d es T u rcs c ile s te s ” , P aris, 1960, s. 59,154.


malzemeyi meydana getirmektedir2.
Yine 8-12 asırlardan kalma Gök-Türk yazılı diğer kitabelerde
de konumuzu takviye eden bilgiler yer almaktadır3
b- Kitaplar:
Muahhar bir devre âit olmakla birlikte Gök-Türk harfleriyle ya­
zılmış “Irk Bitig” adlı ünlü Türkçe fal kitabı4 yanında Türkçe kay­
naklarımızın başta gelen eserlerinden Kutadgu Bilig XI. yüzyılda
(1069-1070) yılında Kara-Hanlı devlet adamlarından Balasagunlu
Yusuf tarafından devrin hükümdarı Tamgaç Buğra Han (Ebû Ali Ha­
şan ölm. 1102-1103)’a sunulmuştur. 6645 beyitlik manzum Türkçe
bir eser olan Kutadgu Bilig “Kün-toğdı”, “Ay-toldı”, “Öğdülmiş” ve
“Odgurmuş” adları ile belirlediği şahısları şöyle tanıtmaktadır: Kün-
toğdı 61ig (hükümdar) dir ve törü (kanun)’nün yerini tutar. Ay-toldı
“kut” (siyâsî iktidar) dur. Öğdülmiş kut’un oğludur ve ukuş (akıl)’u
gösterir. Odgurmuş ise “akıbet ”i temsil eder5. Kut’un, adaletin ve beg
(hükümdar), vezir, sübaşı (kumartdan) Ulug Hacib vb. gibi idare a­
damlarının özelliklerini uzun uzun tavsif eden Kutadgu Bilig, İslâm
medeniyeti çevresindeki Türk topluluklarınmsiyasî-içtimaîbünyesini
gözler önüne sermektedir. Eski Türk geleneklerini de belirlemesi ya­
nında 11. yüzyıl Türk cemiyetinin idarî-askerî teşkilâtı ve fikir hayatı
bakımından çok mühim bir devrin “aynası” olarak kabül edilen bu e­
5 B aşlıca nesirler, H .N . O rk u n , “Eski T ü rk Y azıtları” 1, İstanbul, 1936; R .
G irau d , “ L ’ fnscrip tıo n d e B aîn -T so k to ” , P aris, 1961; T. T ekin, “A G ra m m a r o f O r ­
khon T y rk ıc” , B loom ington, 1968; M. Ergin, “ O rh u n âb id eleri” , /1000 tem el eser,
nu:32/, İstanbul, 1970. .
3 M eselâ: “Küli çor, O ngın, Şine-usu, İhe H u şo tu , Suci, U ybat, Ç akul, A çu-
ra, B g ar k itabeleri, B u lg ar H an ları L istesi, Nagy Szent M iklos” vb. bk. H .N .
O rk u n , “E T Y ” , I-III, 1 9 3 6 ,1 9 3 8 ,1 9 4 0 ; T. T ekin, “A G ram m ar...”, s. 255 vdd, 291
vdd. A yrıca “ bk.aş.”.
4 Bk. H .N . o rk u n , “ E T Y ” , II, 1939.
5 T afsilen bk. İ. K afesoğlu, “K utadgu Bilig ve K ü ltü r Tarihim izdeki Y eri”,
T E D , sayı 1, İstanbul, 1970.

II
serden çok istifade etmiş bulunuyoruz6.
XI. yüzyılda yazılan diğer kaynağımızın Kâşgarlı Mahmud’un
1074 yılında tamamladığı anlaşılan “Dîvân-ülûgat’it-TürlûUür. Eser,
Türkçe kelime ve deyimleri Arap dili ile açıklayan bir lügat kitabıdır
ve muhteviyatından da görüldüğü gibi, yalnız o zamanki Türk şivele­
rinin basit bir sözlüğü değil, umumî olarak Türk bölgelerine, o devir
Türk lehçelerine, medeniyeti ve kültür hayatına, askeri durumu ve i­
nanışına vb. âit bilgileri bir araya getirmiştir. Bu sebeble konumuz
bakımından çok faydalı malzemeyi ihtiva etmektedir7.
Bunlara, 14. asır başlarında hazırlandıkları belirtilen, fakat es­
ki Türk unvan ve terimleri bakımından oldukça tatmin edici tâbirle­
ri ihtiva eden iki lügat kitabını da ilâve etmek lâzımdır8.
c- Destanlar:
Çalışmamızda başvurduğumuz diğer bir kaynak eserimiz dei'O-
ğuz Kağan Destanı”dır. Oldukça geç bir devirde (14. asır başları) ya­
zıya geçirilmesine rağmen çok eski Türk geleneklerini yansıtan Oğuz
Kağan Destanı da eski Türk devletindeki İdarî teşkilât terimlerinin
takviye edilmesi hususunda bize çok faydalar sağladığı gibi9, aynı ni­
telikteki “Dede Korkut K|tabı” da konumuzu zenginleştirmiştir10.
Uygur’lara âit menşe efsanesi de bize faydalı olmuştur11.

6 . Y ayınlam a ve bugünkü T ürkçeye çevirm e: R .R . A rat, “K utadgu Bilig”, I


(m etin ), İstanbul, 1947, II (bugünkü dile çevirm e), A nkara, 1959, III (indeks), Istan­
bul, 1979.
7 Yayınlayan ve tercüm e eden: B. A talay, “ D L T ” , I-III (m etin), IV (indeks),
A n k ara, 1939-1944. v '

8 1- “ İbnü -M ü h en n â L ügati” (14. yüzyıl b aşlan ), neşr. A. B attal, İstanbul,


1 9 3 4 .2 -E b û Hayyân: “K ita b a l-Id râ k li-lisân al-A trâk ”, (1313), neşr. A. C a fero flu İs ­
tanbul, 1931. b

9 Y ayınlayan ve bugünkü dilim ize çeviren: W . Bang - R .R . A rat, “O ğuz K a­


ğan D estan ı’ , İstanbul, 1936. B uradan ikinci n e ş ir:/1000 tem el eser, nu: 31/,
İstanbul, 1970.
10 Bk. M . Ergin, “ D e d e K orkut K itabı” , I (m etin), A nkara, 1958, II (indeks),
1963, (bugünkü T ürkçeye çevirm e ve açıklam a); Ö.Ş. Gökyay, “ D edem K orkudun
K itabı’’, İstanbul, 1973.
11 Bk. Cuveynî, A ta M elik, "T arih-i C ihanguşa ( te ’lif: 1260), 1,1912,II, 1916,
GM S

III
II-Yabancı Belgeler:

a- Çin:
Eski Türk devletlerinde unvan ve terimler bakımından ilk
müracaat ettiğimiz eserlerin başında Asya Hunlarındanbahsetmek-
te olup m.ö. 1. asır başlarında yazıldığı belirtilen Çince Sh'-k. ad­
lı eser ile, bunun bir devamı mahiyetindeki “Ts len Han shu (m^ s.
92) denilen kitaplar gelmektedir. Bunlar Hunlarla ilgili olarak:sade­
ce müteferrik, fakat ilk defa ve son derece önemli tâbirler ihtiva e t­
mekte oldukları içil. Türk devletini yakından tanımamıza buyuk öl­
çüde yardımcı olmuşlardır .

Hunları tâkip eden Orta Asya Türk devletleri döneminde Tab-


gaç Devleti (385557) ve Doğu Gök-Türk hâkanlığı (552-744) çağla­
rında Türk devleti, tarihi ve kültürü açılarından Chou (55^-5 ),
i (581-518) ve Tang (618-907) hânedanlanna âıt yıllıklar ile birlik­
te bir çok hal tercümeleri yanında Wei-shu (Tabgaç sülâlesi yıllığı),
Pei-ts’i ıhu (520-590, zeyli 565-648), Pei-schi (386-659), l ’u n g -tıe n
(755-812), T s e -ts c h i-t’u n g -k ie n (1019-1086), vb. gibi eserlerin tercü­
me ve açıklamalarından faydalanılmıştır .
Yine Çin sülâlesi olan Tang devrine âit yukarda adları geçen i­
ki ana kaynağın Orhun Uygur hûkanlığı (744-840) devri ile ilgili bo-

12 A lm anca tercü m e ve açıklam alar: D e G ro o t, “ D ie H u n n en d e r


tlichen Z e it”, Borlm -Leipzig, 1921. T ü rk çe tercü m e ve açık la m a la r B. ü g e l, Buyuk
H u n İm p arato rlu ğ u T arih i” , I-II, A nkara, 1981.
13 “C h o u -sl'u " '5 83 -6 6 6 ), “Sui-shu” (580-643, zeyli 629-636 ve 641-656),
‘T a n g - s h u ” (9 9 8 -1 0 6 1 ,1007-1Ô72) ve “ K iu -T an g -sh u " (887-946, zeyl 941-945).
14 Bk. Liu M au-T sai, “ D ie C hinesischen N achrichten z u r geschickte d e r O s t­
T ü rk en ( T u - k ü e ) ” , I (m etinlerin tercüm eleri), II (açıklam alar), W iesbaden, 1958.
A d la n geçen Ç in yıllık ve kroniklerinin Batı G ök-T urklerı (581-659) ile O rta A y -
nın batı bölgeleri k rallıklannı ilgilendiren kısım larının tercü m e ve a k m a l a r ı n ı
»İkilendiren kısım larının tercü m e ve açıklam aları: Ed. C havannes, D o cu m en ts su r
ıJ ;T o u -k iu e (T u rcs) occidentaux”, P etersburg, 1903. A yn.M üell., “ N o tes a d d itio n ­
n e l l e s s u r l e s T o u - k i u e (T u rcs) occidentaux”, P etersb o u rg , 1903 ( D ocum ents... in

ilâvesi).

IV
Ayrıca buraya kadar adları geçen Çin yıllıklarında Türk kül-
tülümleri15 yanında Çin’deki “Beş sülâle devrinde (907-960)” Uygur
tarihinden bahseden Çin vesikaları da tarafımızdan değerlendirilme
ye çalışılmıştır16.rü ile ilgili mevcut bilgiler tanınmış sinolog W. E­
berhard tarafından -etnoğrafik malzeme niteliğinde olarak toplan­
mış ve yayınlanmıştır17.
b- Lâtin ve Bizans:
Avrupa Türk tarih ve kültürü hakkında faydalı bilgiler veren Ba­
tı kaynakları sayılamıyacak kadar çoktur. Bunlar arasında çeşitli ya­
bancı dillere yapılan tercümeleri ve türlü araştırmalardan faydalan­
dığımız başlıcaları Lâtince yazan müelliflerden A. Marcellinus (aş-
.yk. 330-340) ve Yordanes (550’-ler)’in eserleri ile Bizans tarihçile­
rinden Priskos (5. yüzyıl ortası), Prokopios (6. asır ortaları),
Menandros (6. asır sonları), Theophanes (aş. yk. 7. asır başlan), Th.
Sımokattes (7. aşırın 1. yarısı), L. Phylosophos (İmp. 836-912) ve K.
Porphyrogennetos (İmp. 912-959)’un kitap, hâtıra ve seyahat notla­
rından 18 istifade etmeye çalıştık.
c- Doğu Kaynakları:
1- Ermeni:
Sebeos (7. yüzyıl), Moses Ilorenaçi “Horenli Moses" /Movses/
(8. asır), Moses Kalankatvaci, /Kalankatuk/ (8. asır ?) ve Levond19.
2- Süryani:
15 Bk. C. M ackerras, “T h e U ig h u r E m p ire 744-840, A ccording to th e T 'ang
D ynastic H isto ries” , C an b erra, 1968.
16 Bk. J.R . H am ilton, “L es O uïghours a l’ép o q u e des Cinq D ynasties d ’ ap rès
les d o cu m en ts ch in o is”, Paris, 1955.
17 Bk. W . E b erh ard , “ Ç inin Şim al K om şuları” , A nkara, 1942.
18 Bk. K aynak m alzem e kitapları, araştırm alar.
19 Bk. D .M . D unlo p , “T h e H istory o f th e Jew ish k h a z a rs ” , P rinceton, 1967;
P.B. G olden, “ K hazar S tu d ies”, I II, B udapest, 1980.

V
Süryani Mikhael (ölm. 1200), Barhebraeus (Ebû’l-Farac,İbn’ül
İbrî,ölm.l294)20.
3- İslâm:
Arapça ve Farsça yazılmış tarih ve coğrafya kitapları ve ilgili ve­
sikaların bazıları konumuz açısından muahhar olmakla beraber, fay­
dalı bilgiyi ihtiva ederler. Meselâ, Mes’udî İbn Havkal, İstahrî, İbn
Rusta vb. nin coğrafya kitapları ile IIudûd’ulÂleıff1ve Tarih-i Cihan-
guşa22 gibi eserler. Bunlar da tıpkı Lâtin ve Bizans kaynaklan gibi
zamanımız araştırıcıları tarafından oldukça iyi bir şekilde incelenmiş
ve yayınlanmıştır23.
4- Rus Kronikleri:
Nestor kroniği (11-12. yüzyıla âit)24.
5- Moğol:
Moğolların Gizli Tarihi (1240)Bk. “Moğolların Gizli Tarihi”,
/Türk, tere./, Ankara, 1948..

ili- Seyahatname ve Hâtıralar:


Eski ve Ortaçağlarda Türk memleketlerine seyahat eden Çinli,
BizanslI ve Müslüman seyyahlar konumuzbakımından ilgi çekici not­
lar bırakmışlardır 25. Ayrıca yabancı devletlerin elçileri olarak Türk
ülkesini ziyaret eden şahısların da hâtıralarından ibaret bazı notlar­
dan, konumuz bakımından büyük faydalar sağlamış bulunuyoruz.
20 Bk. Bibliyografya.
21 Bk. V. M inorsky, “H u d û d ’ul-Â lem ” , T h e R eligion of th e W orld, a pension
geography 372 A .H . - 932 A .D ., G M N S, X I, L ondon, ly 3 7 .
22 Bk.yk. n . l l .
23 Bk. A raştırm alar ve Bibliyografya.
24 R u s kroniğinden araştırm alard a faydalanılm ıştır. .
25 Çinli: “ Ç ’ang K ien” (m .ö. l.yy.2 yan sı): Bk. F. H irth , “T h e S tory o f C hang
K ’isn. C h in a’s P io n ier in W estern A sia’’, Jour.A m er.O r.S oc. 1917. “H iu en -T san g :
N. T ogan, “H ü en -Ç an g ’a göre Peygam berin.çağında O rta A sya” , IT E D , IV,,1-2,
1964. M üslüm an: ‘İ b n F ad lan ” (922): Bk. “ Ion F adlan Seyahatnam esi , /T u rk .tere./,
İlâhiyat F akültesi D ergisi, I, 2, A nkara, 1954; R . Şeşen, “ ibn F azlan S eyahatnâm e-
si”, İstanbul, 1975.
VI
Bunlar arasında Çinli Wang Yen-tö (981), Bizanslı Zemarkhos (569),
ve Valentinos (576)’un Bizans tarih kitaplarına intikal eden hâtıra
notları26, fevkalâde ehemmiyet taşımaktadır.

IV- Malzeme Kaynak Kitapları:


Bu eserler “kaynaklar” bahsinde zikrettiğimiz Türk vé yabancı
belgelerin, türlerine veya yazılı bulundukları dillere göre bir araya ge­
tirilmiş yalnız “malzeme” niteliğindeki kitaplardır ki, özellikle Çin­
ce, Lâtince ve eski Grekçe bilmeyen araştırıcılara emsalsiz denecek
ölçüde destek sağlamaktadır. Bizde, esasta “kaynak"olmamakla be­
raber, muhtaç bulunduğumuz belgeleri gerçek kaynak eserlerden
toplayarak ortaya koymuş olan bu değerli çalışmalardan son derece­
de istifade ettik. Konumuzla ilgili bu kaynak malzeme kitaplarını bir­
kaç kalem hâlinde arz etmek mümkündür27.
V- Araştırmalar:
Eski Türk idarî-askerî unvan ve terimleri hakkında büyük çoğun­
luğunu, aralarında bir kaç Rus ve Japonun da yer aldığı Batılı orien-
talistlerin meydana getirdiği kalabalık bir araştırıcı kütlesi mevcut
bulunmaktadır. Bunlar arasında şu isimleri, bilhassa çeşitli görüşle­
ri ve fikirleriyle Türk kültür hayatını aydınlatmağa çalışmış ilim a-
danıjarı olarak saygı ile zikretmek lâzımdır: V. Thomsen, W. RadloîT,
W. Barthold, Ed. Chavannes, J. Marquart, F. Ilirth, De Groot, F.W.
Müller, K. Shiratory, P. Pelliot, O. Franke, Gy. Németh, L. Ligeti,
K.II. Menges, W. Bang, M.F. Köprülü, R.R. Arat, II.N. Orkun, A.v.
26 Bk. E d. C havannes, “ D o cu m en ts s u r les T ou-kiue (T u rcs) occidentaux” ,
P etersb u rg , 1903; L.Liget;, /T ürk.tere./, ‘Bilinm eyen Iç-Asya , İstanbul, 1946.
27 Ç in kaynaklarında m alzem e için: W. E b erh ard , “ Ç inin Şimal K om şuları”,
A nkara, 1942. G rek çe yazılı kaynaklar için: Gy. M oravcsik, “ B yzantinoturcica” , M I,
B erlin, 1958. O rtaçağ T ü rk tarihi ile ilgili çeşitli yabancı dillerdeki (L âtin , G rek, A ­
rap, F ars, M acar vb.) kaynaklardaki bilgiler için: “A M agyarok elödeiröl és a
h o nfoglalâsrol” , B udapest, 1958. 13. asra kadar eski T ürk resm î belgelerde, özel ve
d inîy ay ın lard a ve lügat kitap ların d a geçen T ü rk çe kelim e, terim ve unvanların to p la n ­
dığı iki eser: a- G. D o erfe r, “ T ürkische und m ongolische E lem en te im
N eu p ersisch en ”, I-IV, W iesbaden, 1963,1965,1967,1975; G. C lauson, “A n E tym olo­
gical D ictio n aiy o f P reT h irteenth-C ent.ury T urkish” , O xford, 1972. İslâm î çağ T ürk
d evletlerindeki unvan ve terim ler için: İ.H. U zunçarşılı, “G sm anlı devleti teşkilâtına
m fd h a l”, İstanbul, 1941.

VII
Gabain, F. Altheim, Z. Gökalp, P. Boodberg, F. Laszlö, K. Czegledy,
L. Râsonyi, L. Bazin, J.R. Hamilton, O. Pritsak, V. Beşevliev, A. İ
nan, A.N. Kurat, B. Szâsz, S.M. Arsal, S.G. Klyachtorniy, R. Giraud,
M. Mori, A. Caferoğlu, A. Bombaci, O. Turan, B. Ögel, F. Sümer, P.B.
Golden, M.A. Köymen, İ. Kafesoğlu vb28.

28 A dları geçen ilim adam ları ve d iğer tetkikçilerin kitap ve m akaleleri bibli­
yografyada gösterilm iştir.
VIII
ÖNSÖZ
ianınmış lurkologumuz K KopruIu'nutTTxilit'Uigi gibi "Eski
Türk unvanlanyalnız dil tarihi açısından değil, umûmiyetle kültür tarihi
ve bilhassa Türk devlet hukuku tarihi bakımından çok önemlidir. Türk
devletlerinde siyâsî ve İçtimaî bir mevki veya bir kamu görevi ifade eden
bazı unvanlar mevcuttur ki, bunların açıklanması ile eski Türk toplu­
luklarının İçtimaî bünyesini ve hukukî teşkilâtını anlamak mümkün ola -
çaktır1 Asırlardan beri çeşitli zaman ve bölgelerde, birbirlerinden
ayrı birçok imparatorluk ve devletler kurmuş olan Türk toplulukla­
rındaki idarî-askerî terim ve unvanların tek tek incelenerek eski Türk
devletlerinin teşkilât ve müesseselerini ortaya çıkarmak araştırma­
mızın esasını teşkil etmektedir. Bu konu üzerinde şimdiye kadar ya­
pılan tetkiklerden çoğu sadece linguistic açıdan ele alınmış olduğun­
dan, eksik ve hatâlı neticelere varan bir takım etimoloji tecrübelerin­
den ileriye gidilemediği görülmektedir. Bunda da yabancı araştırıcı­
ların önce, peşin hükümlü olmaları, sonra da Türk idarî-askerî
terimlerini başka milletlere bağlama gayretleri rol oynamaktadır. Ay­
rıca, yabancı bir mütehassısın ileri sürdüğü fikrin, kendisini teyid e­
den diğer araştırmacılarca da benimsenmesi yanında, konu ile hiç al­
âkası olmayan iddiaların da ileri sürülmesiyle bazı unvanların men­
şei meselesini kesin olarak ortaya çıkarmak mümkün olamamakta­
dır. Kaldı ki, sadece dış benzetmeler ve faraziyelerden hareket eden
birçok yabancı sinolog, mongolist, slavıst vb. meşgul oldukları saha­
nın da tesiriyle Türk İdarî invanlarının menşeini başka kaynaklarda
aramanın gayreti içerisinde olmuşlardır.
Biz, bu hususları da göz önünde tutarak hazırladığımız bu tez­
de evvelâ kaynak eserlerimiz olan Orhun âbideleri, Dîvân-ü Lûgat’it—
Türk, Kutadgu Bilig vebilahireyazılmış lügat kitaplarının, sonra, baş­
ta Çin kaynakları olmak üzere Lâtin, Bizans, Ermeni, Gürcü, İslâm
ve Rus kroniklerinin yardımı ile eski Türk devletlerinde mevcut idarî-
-askerî terim ve unvanları tek tek tesbit etmeğe çalıştık. Kaynaklarda
dağınık hâlde bulunan belgeleri bir araya toplayarak unvanların, da­
ha çok tarihî-sosyal açıdan, hangi Türk devletlerinde görüldüğü, kim­
ler tarafından ne maksat ile kullanıldığı, yayılma sahaları, mânası,
1 Bk. F. K öprülü, “ Eski T ü rk unvanlarına âit n o tla r”, s. 17.

IX
menşei hakkında ileri sürülen iddiaları vb. ayrı ayrı incelemek sure­
tiyle değerlendirme yoluna gittik. Bunun yanında bazı yabancı araş­
tırıcıların taraflı tutumlarını da belirtmeğe gayret ettik.
Unvanlar ve tâbirlerden herbirinin ayrı bir kavramı ifade ettiği
şüphesizdir. Hâlbuki bunların, birçok araştırıcılar tarafından birden
fazla ve mâna itibariyle farklı kelimelerle karşılandığı görülmektedir.
Türk dilinin hem Türk, hem yabancı mütehassıslarında müşahede e­
dilen bu durum, terim veya unvanın çok kere yanlış anlaşılmasına ze­
min hazırlamaktadır. Ayrıca kaynaklarda bazı tâbirlerin ad mı, un­
van mı, topluluk ismi mi olduğu açık olarak belirtilmemesi de (me­
selâ: Tardu, Kapgan, Buku, Tabgaç. M. Clauson’a göre eski Türkler-
de biri çocukluk, biri gençlik, biri de gördüğü vazife ile ilgili olarak
üç ayrı ad verme geleneği vardı2), kesin bir neticeye varılmasını güç­
leştirmektedir. Biz konuyu mevcut imkânlar ölçüsünde ve tarihî bel­
geler ışığında, daha iyi değerlendirmeğe, yâni terimlerin ve unvanla­
rın tek ve gerçek mânalarını tesbit suretiyle, eski Türk devlet huku­
ku ve teşkilâtına elden geldiği kadar vuzuh kazandırmağa çalıştık.
Çalışmamızda eski Türk unvan ve terimlerini tanıtırken, yalnız
Bozkır dönemi Türk siyâsî kuruluşlarının dikkate alınıp, İslâm-çağı
Türk devletlerinin araştırmamız dışında bırakıldığını hatırlattıktan
sonra, unvan ve rütbelerin, önemine göre değil de sırf okuma kolay­
lığı sağlamak maksadiyle, alfabetik sıra içinde sunulduğunu belirtme­
liyiz. Şimdiye kadar yapılmış ve çok dağınık belge ve incelemeleri top -
layan bu tezimizin, kehdi türünde ilk deneme olduğu dikkate alına­
rak, tabiî sayılacak noksanlık ve hatâların mâzur görüleceğini ümid,
ve dikkatimiz çekildiği takdirde gerekli düzeltmelerin yapılacağını
şimdiden temin etmek isteriz.
Tezin hazırlanmasında tavsiye ve teşviklerini esirgemeyen muh­
terem hocam Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’na teşekkür ederim.
Dr. Abdülkadir DONUK

2 “T h e N am e U y gur” , s. 146 vd.


X
BÖLÜMI
I-İDARÎ UNVAN VE TERİMLER:

A-İDARî UNVANLAR:

ALPAGUT:
Türklerde bir rütbe ismi olan1 ve kül Tegin kitabesinde AJpagu
(doğrusu Alpagut ) şeklinde geçen3 bu unvan 8. yüzyıl Uygur lehçe­
sinde “muharip” mânasında olup bazan özel ad olarak da kullanıl­
mış ve DLTde “tek başına düşmana saldıran, hiç bir taraftan yaka­
lanmayan yiğit” diye mânalandırılmıştır4. F. Köprülü’ye göre, kitabe­
lerde geçen bu tâbir tıpkı alp kelimesi gibi hem bir has isim,hem sı
fat hem de bir unvan olarak yer almaktadıı^.Gy.N^meth ise şu
görüştedir: "Alpagut" Türkçede Tarhan unvanının eşi olup, bir şeref
rütbesjni ifade eden bu unvanla ilgili belgeler Kazan, Kuman ve
Karaim lehçelerinde Alpagut; Tobol lehçesinde Alpagıt: Çağatay
lehçesinde Alpağut şeklinde geçer ki, “asil adam”, “mülk sahibi”
mânasındadır. Moğolcaya geçerek orada Albağut şekli ile “vergi ve­
ren kimse” mânasını almıştır. Kelimenin Rusya, Macaristan ve Azer­
baycan’da yer adlarında da geçtiği söylenmektedir6

1 Bk. A. C aferoğlu, “ E ski U ygur Sözlüğü” , s. 12; R .R . A rat, “ F âtih Sultan


M e h m ed ’in Y arlığı”, s. 318.
2 Bk. G. C lauson, ‘A n E tym ological D ictionary o f P re -T h irteen th -C en tu rv
T u rk ish ” , s. 128b.
3 Bk. “K itab eler” , I, kuzey, 7. A yrıca K ara-yüs yazıtında da g ö rü lü r (bk. H .N .
O rk u n , “E ski T ü rk Y azıtları” , III, s. 193).
4 Bk. “ D L T ” , I, s. 144.
5 Bk. F. K öprülü, İA. mad. “A lp” , s. 380.
6 Bk. Gy. N 6m eth, “A H onfoglalö M agyarsâg Kialakulâsa” , s. 259 vd. Krş. W.
R adloff, “V ersu ch eines W ö rterb u c h es d e r T ü rk D ialecte” , I, s. 430 vd.
2 Dr.Abdulkadir DONUK

APA (ABA)
Türk âilesinde akrabalık gösteren isimler arasında çeşitli mâna­
lara gelen apa kelimesi7 ayrıca bir unvan olarak da görünmekte gibi­
dir. Nitekim VIII. yüzyıl Orhun kitabelerinde Tonyukuk’un unvanla­
rı sıralanırken “Inançu Apa Yargan Tarkan” şeklinde geçmektedir8.
Tonyukuk kitabesindeki “Apa Tarkan” ile ilgili Çin belgesi de bu un­
vanın “baş kumandan ” olarak yorumlanmasına elverişli görünmek­
tedir . Kuman-Kıpçak’larda10 ve Oğuz’larda yaygın bir unvan olarak
kullanıldığı bilinmekte11 ve ayrıca 935 yılında Çin’e gönderilen Kan-
-chou (Turfan) Uygur elçilerinden Kül Buyruk “apa” unvanını taşı­
yordu12.

AYGUCI:
8. yüzyılda Gök-Türk hâkanlığı devrinde Tonyukuk’un unvan­
ları arasında zikredilir13. Devlet baş müşaviri olarak mânalandırıl-
maktadır14. R. Giraud’a göre kelime eski Türkçede “ay” (diğer Türk

7 Bk. G. C lauson, T u rk ish ” , s. 5.

8 Bk. “ K itab eler” , I, batı, 2. Ayrıca şu k itab elerd e de geçer: “ Ş ine-usu” yazı­
tın d a (9. yüzyıl o rta la n ) “ ... “a p a ” ...” ; “ B erge” yazıtında “T o r a p a ”; “ Ç akul” yazıtın­
d a ise “B en külüğ a p a ”yım (bk. H .N . O rkun, “ E T Y ” , I, s. 178; III, s. 71, 122).
9 “A pa ta-k an ” : bk. Liu, “ D ie C hinesischen N achrichten z u rg e s c h ic h te d e r
O st-T ü rk en ( T u - k ü e ) ” , II, indeks.
10 Bk. L. R âsonyi, “T a rih te T ü rk lü k ” , s. 1 3 9 ,1 4 5 ,1 5 0 ,1 5 1 , 226, 227 ( “T oks-a-
ba, B asar-ab a vb.).
11 “B oz-aba, A y-aba’ vb. bk. M .A. Köym en, “ Büyük Selçuklu İm paratorluğu
tarih in d e O ğuz istilâsı", s. 599 n. 126, 601 ve n. 136, 602-604, 611-616; \. Kafeso^îu
“ H arezm şah lar D evleti T a rih i”, s. 300 vd. (indeks); F. S üm er, “O ğuzlar (T ürkm en-
ler) T arihleri-B oy T e şk ilâtı-D estan lan ” , s. 260, 337, 338, 361.
12 Bk. J.R . H am ilto n , “ L es O uïghours a l’ép o q u e des C inq D ynasties d ’après
les d o cu m en ts chinois” , s. 146.
13 Bk. “T o n y u k u k ” , b atı, 10, doğu, 21, kuzey, 29, güney, 49.

14 Bk. A.v. G ab ain , “A lttürkische G ram m atik” , s. 297; A. C aferoğlu, “E U S ” ,


s. 27; G . D o erfe r, “T ü rk isch e und m ongolische E lem en te im N eupersischen” , II, s.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 3

dillerinde: ey, eyt, ayt, et şekillerinde kısmen ‘factitif / ettiren/” hâlin­


de) fiil köküne “-gucı” ekim ilâvesiyle meydana gelmiş bir tâbirdir15.
Bu unvanın dahasonraki devirlerde Türk devletlerinde kullanıldığı
görülüyor. Nitekim Turfan yazmalarında şöyle ibareler geçmektedir:
“ıs aiuci'avluc (ailuc?) t(a)rkhan”.Buradaki “is arnci” deyimini mü­
şavir olarak yorumlayan W. Radloff, bu ibarenin “ Danışman Ayluc
Tarkan” diye okunmasını teklif etmiş, L. Ligeti’de aynı yazmada ge­
çen “aig-ucı”kelimesini “konuşan” mânasına alarak sivil bir rütbe­
yi gösterdiğini söylemiştir16.
Kutadgu Bilig’de de umumî kavram olarak“iöy/eyicı'' (şiir, be­
yit vs. söyleyici) diye gösterilen aygucı tâbirinin17, R. Giraud’un de­
diği gibi çok yüksek bir devlet unvanı olduğu (Baş müşavir, Devlet
Meclisi başkanı, belki Başbakan vb.) şüphesizdir. Kelimenin Üge
(b.bk.) ile ilgili olması ihtimali de düşünülebilir.
BABACIK:
Hazarlarda hâkanları yetiştiren şahsın unvanı18 . Bir açıklama­
ya göre “şehzade mürebbisi” (“baba-prens”)19. İhtimal daha sonra­
ki devirde görülen “Atabeğ” deyiminin mukabilidir. Atabeğ’lik mü-
essesesinin ise Gök-Türk hâkanlığmda mevcut olduğu tahmin edil­
mektedir20.

15 Bk. R . G irau d , “L ’E m p ire des T u rcs célestes", s. 75 vd. A yrıca bk. L. L ig e­


ti, “U n v o cab u laire S in o -O uigour des M ing” , s. 133; L J u . T uguşeva, “T h re e le tte rs
o f U ig h u r p rin ces”, s. 181.
16 Bk. L. Ligeti, “ S ur quelq u es tran srip tio n s Sino-O uigoures des Y u an ”, s.
241.
17 Bk. R .R . A rat, “K utadgu Bilig” , II, Beyitler: 1 1 8 1 ,1 6 2 0 ,2 6 5 7 ,2 9 2 2 ,3 2 1 1 ,
3 3 6 0 ,3 5 8 3 ,4 2 8 6 ,5 3 3 7 . “ M üşavir, sırd aş”a verilen d iğer bir ad da “T ayançı” idi fbk
A C aferoğlu, “E U S ” , s. 229. v v
18 “T h e o p h a n e s”d en naklen bk. Gy. M oravcsik, “B yzantinoturcica”, II, s. 245
(G re k ç e ve L âtin ce şekli: “P ap atzin ”).
19 Bk. G . D o e rfe r, “ayn. esr.”, II, s. 7 vd.

20 T afsilen bk. F. K öprülü, İ A m ad. “A ta ”, I, s. 713 vd. O rh u n k itabelerinde


Y ollıg T eğ in ’in kimliğini g österen “A tı” tâbiri um um iyetle “yeğen” olarakkabûledil-
m ek te jse d e b u n u n Bilge ve Kül T egin kardeşlerin b ir nevi “atab ey ”i olduğu hak k ın ­
d a bk. I. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ” , s. 119 n. 432. D aha bk. N .N . Kozmin,
“ayn .esr.”, s. 368.
4 DnAbdulkadir DONUK

BAGA:
8. yüzyıl Bilge Kağan ve Tonyukuk kitabesinde Tonyukuk
Boyla Baga Tarkan21...” ve Suci yazıtında (9. yüzyıl) HKutlug Baga
Tarkan’ın buyruklarının ügesi ben22” ibaresinde zikredilen Baga
Uygurlarda nazır sonra hâkan olan Tun Baga Tarkan (779-789) a­
dında da geçmektedir23. Türgiş şefi U-çe-le (7. asrın sonlan)’nin un­
vanı da “Baga Tarkan” idi . 948 yılında Çin’e giden Turfan Uygur
devleti elçisinin de unvanı idi25. Kelime Avrupa Avar hâkanlığmda
da kullanılmış (Bağan, /ereren, oğuloğlan gibi/) ve oradan başta Hır­
vatça olmak üzere İslâv dillerine ve Macarcaya da geçerek “Ban” şek­
lini almıştır26. Türk Bulgar devletinde de “Bağan” şeklinde görül­
mektedir7.
Baga kelimesini bazı araştırıcılar eski Farsça olarak ileri sür­
müşlerdir28. T. Tekin ise “küçük unvan ’’şeklinde mânâlandırdığı Ba­
ga’ yı Moğolca baa “küçük” ile ilgili görmüştür29. Diğer taraftan G.
Doerfer, Orhun kitabelerinde Tonyukuk’un unvanı olarak bir arada
geçen "Boyla Baga Tarkan" ibaresindeki "Baga Tarkan* aynı
zamanda Sogd ve Çin kaynaklarında geçtiğini söylediği ayn bir kişi­
nin özel adı olduğunu ileri sürer30.

21 Bk. “K itab eler” , II, güney, 14; “ T onyukuk” , batı, 6.

22 “S uci”, 3 (bk. H .N . O rkun, “E T Y ” , I, s. 156). “E U S ”de “ rü tb e ”, s. 30.

23 Bk. İ. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ”, s. 114.

24 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.”, s. 121.

25 Bk. J.R . H am ilto n , “ ayn.esr.” , s. 147.

26 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.”, s. 144.

27 Bk. G y.M oravcsik, “ B yz.turc.”, II, s. 83,239.


28 Bu id d ialar için bk. R . G iraud, “ayn.esr.” , s. 78; G . D o erfe r, “ayn.esr.”, II,
s. 402 vd.; K .H . M enges, “T itles and organızational term s o f th e O ytan (L iao) and
Q ara-Q y tay (Si-L iao), s. 7 3 ,7 8 .
29 T. T ekin, “A G ram m ar...” s. 307.

30 Bk. G . D o e rfe r, “ayn.esr.” , II, s. 398, 462. Bu adın “ (B ag a)” kaplum bağa a ­
dın d an başka birşey olm adığı iddia edilm iş ise de (bk. S. T ezcan, “E ski T ü rk çe Boyla
v e B aga Sanları Ü zerin e” , s. 68 vd.), tâbirin geçtiği çağda kam lum baga ve kurbağa ­
nın ikinci hecesi “B ak a” telaffuz ediliyordu (bk. G. C lauson, “... T u rk ish ”, s. 311
vd.). Bazı T ü rk d ev letlerin d e “B a g atu r” şe k lin d e je ç e n unvanın “ B aga” + “tu r ”dan
ib aret b ir ihtim al olduğu d ü şü n ü lm ü ştü r (bk. B. O gel, “T ü rk M itolojisi” , s. 342).
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 5

BAYAR:
“Bayar” sözü Türkçede bir memuriyet ve şeref unvanı olarak
kullanılırdı31.

BEG (BEĞ, BEY):


Türk lehçelerinde değişik şekillerle söylenen Bey kelimesi
(KökTürk = beg; Uygur = bâg; Hazar = beh, peh; Kazak-Kırgız =
bi-pi;Özbek = bi veya bei; Türkmen = big ve beg; Osm. = bey vb32
umumî olarak şu mânalarda kullanılmıştır: a-bey (unvan), koca, ev­
li, erkek, b- efendi, c- şehzâde.
Tarihte bütün Türk devletlerinde varlığı anlaşılan “bey” unva­
nının, bazı benzetmeler yolu ile başka dillerden (msl. Çince: “Po”;
Moğol: begi /aş.bk./; Sâsân£“bag” veya “baga” /tanrıf) alınmış olabi­
leceği düşünülerek, menşei üzerinde muhtelif iddialar ortaya atıl­
mış ise de gerek mâna gerek fonetik bakımlarından kesin bir neti­
ceye varılamamıştır. S.M. Arsal bu unvanm Türkçe “bek” kökünün
biraz yumuşamış şekli olduğu(bek-beg,beg-bey) fikrindedir34. Nite­
kim “bek” kökünün bazı Türk lehçelerinde “saklama, koruma, gözet­
m e” mânalarını ifade ettiği görülmektedir (bek-lemek, bek-çi vb.35.
Orhun kitâbelerinden anlaşıldığına göre de, eski Türk devletlerinde
kagan’ın yardımcıları durumunda bulunan beg’lerin, il (devlet)’i ko­
ruyan, İl’in işlerine bakan, yâni İl’de bir nevi “bekçi”lik vazifesini ya­
pan kimseler olması, bu görüşün doğruluk ihtimalini kuvvetlendir­
mektedir.
F. Altheim’e göre “bey” tâbiri Türkçe (Altaik) asıllı bir kelime
olup, tarihî kaynaklarda ilk defa Asya Hun imparatoru Mo-tun (m.ö.

31 Bk. B. Ö gel, “T ü rk M itolojisi” , s. 332.

32 Bk. G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 377 vd, 389 vdd...)

33 ß k . F. K öprülü, İA- rrıad. “Bey” , s. 579; G. D oerfer, “ayn.esr.”, II, s. 389


vdd.; B. O gel, “ Eski T ü rk -Iran K ü ltü r ilişkileri H akkında N o tla r”, s. 365 vd.; F. A lt­
heim , “ G esch ich te d e r H u n n e n ”, V . s. 308 vd.; G . C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 322b.
34 Bk. S.M. A rsal, “T ü rk T arih i ve H u k u k ” , s. 273, n. 15.

35 Bk. “E U S ” , s. 38; “ D U T” , IV (indeks), s. 80; KB, “ III” , (indeks), s. 72 vd.


6 Dr Abdulkadir DONUK

209-174)’un adında geçmektedir: Mo-tunVixtun-Biktun= Beg-tun


(beg nesli) / Fürstensippe36.
Eski Türk devlet teşkilâtında beg, boy (kabile)’lann başında bu­
lanan reislerin aldıkları bir unvandır. Boydaki iç dayanışmayı muha­
faza etmek, hak ve adaleti düzenlemek ve gerektiğinde boy’un men­
faatlerini silâhla korumak ile vazifeli bulunan bey’ler cesareti, doğ­
ruluğu, askerî kabiliyet ve mâlî kudretlerine dayanılarak seçim yolu-i
le bu mevkie getirilirlerdi38. Dede Korkud’da bey olmanın şartlan
şöyle açıkhğa kavuşturulmuştur: “Oğuz zamanında Uşun Koca’nın
oğlu Egrek bir gün teklifsizce bey’lerin önüne geçip oturunca Ters
Uzamış adındaki bey, ‘hey Uşun Kocaoğlu’, bu beylerin her biri otur­
duğu yeri kılıcının ve faaliyetlerinin gücü ile almıştır, sen baş mı kes­
tin, kan mı döktün, aç mı doyurdun, çıplak mı giydirdin ki, çıkar ora­
ya oturursun39?” (destan 10. buradaki baş kesmek, kan dökmekten
kasıt, mutlaka insan öldürmek olmayıp vahşi bir hayvan öldürmüş ol­
mak da aynı mânaya gelir40). Bütün bu zikredilen vasıflar eski Türk
devlet teşkilâtında bey’lerin belirli bir “s ın ıf’a mensubiyetlerinden
dolayı değil, devlete hizmetleri esasına göre işbaşına geldiklerini gös­
terir.
Bey’lerin aynı zamanda bilgili kimseler olması da lâzımdı. Ku-
tadgu Bilig’de Yusuf Has Hâcib’in “bey” ile “bilgi” kelimelerinin ay­
nı kökten geldiği yolundaki ifadesi bu bakımdan dikkat çekicidir .
Bey’ler devlet içerisinde Kağan ile millet arasında bir nevi köp­
rü vazifesini görürlerdi. Kitâbelerde geçen bazı cümleler bey ile mil­
letin beraber olduğu zamanlarda devletin güçlü bulunduğunu, beyler
ile milletin ayrıldığı zamanlarda ise devletin zayıflamakta hattâ çök­
mekte olduğunu açıklamaktadır: (... Kağan bilge imiş, cesur imiş.
Beyleri de tüz /uygun, doğru/ imiş. Onun için İl tutulup, töre düzen­

36 Bk. F. A lth eim , “ayn.esr”, I, s. 23 vd./

37 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.”, s. 202.

38 Bk. L. I jg e ti, “A sya H u n la n ” , s. 39.

39 Bk. M. E rgin, “D e d e K orkud” , I, s. 19,225.

40 Bk. W . B ang - R .R . A rat, “ O ğuz K ağan D estan ı” , s. 13.


41 Bk. Beyit: 1953.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 7

lenmiş42.” “Beyleri, kavmi âsi olduğundan Çin kavmi de hilekâr, kur­


naz olduğu için beylerle millet arasında nifak olduğu için, Türk milleti
İlyapüğı ilini elden çıkamu§, kağan yapağı kagarunı kaybedivermiş43”.
Nitekim Çinlilerin daima beylerle millet arasını açmak suretiyle siyâsî e­
mellerine ulaşma yollarına başvurdukları bilinmektedir.
Türklerin islâmiyeti kabulünden sonra da bu unvan aynı mâna
muhteviyatım muhafaza ederek yaşamıştır. XI. asırda Kara-Hanlı’lar
devletinin büyük memurları bu unvanı taşıyorlardı. Hattâ bu devir­
de görülen “begeç” tinvanmın da “beg” kelimesi ile alâkalı olabile­
ceğini Kâşgarlı Mahmud belirtmektedir44. Kutadgu Bilig’de de “bey­
” unvanı, umumiyetle “hükümdar” mânasında idi. Selçuklu impara­
torluğunu kuran Oğuz boylarında “yabgu”, “yınal”, “inanç”, gibi un­
van sahipleri dışında bir kısım idareci “bey” unvanını taşıyordu: Çağrı
ve Tuğrul Beyler.
Bey unvanı Selçuklu devresinden itibaren çeşitli Türk topluluk­
larında (msl. Kıpçak, Türkmen ve sonra Çağatay) arapça amir (emir)
karşılığı olarak kullanılmıştır45: amir al-cuyuş = cuyuş begi, amir dad
= dad begi, amir al umara = beglerbeyi. F. Köprülü’nün belirttiği ü­
zere “İlhanlIlarda ve AltınOrdu ’da bu tesir daha da kuvvetlenmiş ve
beg unvanı, amir karşılığı olarak, fazlaca yer tutmağa başlanmıştır”
(Ulus begi, tümen begi, min begi, yüz begi ve on begi gibi46. Moğal-
larda “şaman, falcı, baş rahip” mânalarına gelen “beki” kelimesi ile47
Moğol prenseslerinin unvanı olan “begi” arasında hiçbir münasebe­
tin olmadığı da W. Barthold tarafından belirtilmiştir48. Dolayısiyle
Türkçeden moğolcaya geçtiğinden hiç şüphe bulunmayan “beg” un­
vanı ile moğolca “beki” tâbiri birbirinden tefrik edilmelidir.

4 2 Bk. “ K itab eler” , I, doğu, 3.

4 3 Bk. “K itâb eler” , I, doğu, 6-7.

44 Bk. “D L T ” , I, s. 357.

45 Bk. G. C lauson, "... T urkish” , s. 322 vd.


46 Bk. F. K öprülü, "ayn.csr.” , s. 579 vd. A yrıca bk. “M oğolların Gizli T arih i” ,
s. 114 ve n. 1 ,2 ,1 4 9 .
47 Bk. “M oğolların Gizli T arih i”, s. 146, n. 2.

48 Bk. B.Y . V ladim irtsov, “ M oğolların İçtim aî T eşkilâtı”, s. 421.


D DrAbdulkadir DONUK

Beg kelimesi, unvan değil mürekkep bir özel ad olduğu, zaman


daha ziyâde isimlerin başına getirilirdi (Beg-Tigin, Beg-Timur, Beg-
Arslan, Begtaş, Beg-Bars vb. gibi). Ayrıca Hindistan Türk sarayların­
da hanımlar için “begüm” şeklinin kullanıldığı bilinmektedir. Os-
manlılarm Selçuklulardan almış oldukları “beglerbeyi”likve“beylik-
çi”, vb. gibi unvanlar mevcudiyetini de asırlarca muhafaza etmiştir.
Bugünkü Türkçede eski ıstılah mânalarını kaybetmiş olan bey keli­
mesi umumiyetle bir şereflendirme tâbiri olarak kullanılmaktadır .

BİLGE (HSİEN-HİEN):
Asya Hunlarından beri mevcudiyeti bilinen bu unvan50 hüküm­
dardan sonra gelen va veliahta, veyahut da hükümdarın en yakın ak­
rabalarına verilirdi . Asya Hun teşkilâtında sağ ve sol cenahın so­
rumlularına tevcih edilen Çince şekli ile Hsien Wang (Bilge kral)
tâbiri görüldüğü üzere Hun imparatoru tanhudan sonra gelen en bü­
yük makam sahiplerine âit bulunuyordu . Gök-Türk çağında doğ­
rudan doğruya Türkçe olarak Bilge şeklinde kullanıldığı kitâbeler-
den açıkça anlaşılan bu unvan o devre âit Çin kaynaklarında Çince
şekli ile tarihî bir kalmtı olarak tekrarlanmaktadır (Hsien-li P’i-chia
= Bilge)53.

49 T afsilât için bk. F . K öprülü, İA. m ad. “ Bey”. “ B ee e r” = şehzâde, prens


(bk. “E U S ”, s. 37); “Iğaççı beg = m em uriyet adı (bk. “E U S ” s. 85).
50 B k D e G ro o t, “D ie H u n n e n der vorchristlichen Z eit”, s. 53 vdd. (U nvan
T ü rk çe şekli ile değil Ç inceye tercüm esi ile verilm ektedir, bk. P. P elliot, T P, X X V I,
s. 21Ö)
51 Bk. B. Ö gel, “D oğu G ök-T ürkleri H akkında N o tla r”, s. 112.

52 Bk. A. B om bacı, “P re n ses H sien-L i Bilge’nin K o çalan ” , s. 55. Sol B ilgele­


rin Sağ B ilgelere ü stü n tu tulduğu söylenm ektedir (bk. B. O gel, “Ç in K aynaklarına
G ö re W u -su n ’la r ve siyâsî sın ırla n hakkında bazı p ro b lem le r” , s. 259). ayrıca Sol H sı-
e n ’lik daim a veliahd tarafın d an işgal edilirdi (bk. I. K afesoğlu, “ayn.esr. ’, s. 235.
53 A B om baci, “g öst.yer.” , “ B ilge” bilindiği üzere T ü rk çed e “hakîm ” m ânasını
v eren d erin m uhtevalı b ir tâ b ird ir (bk. “ K itab eler”, I, doğu, 3; II, doğu, 4; “Tonwu-
k uk”, II, güney, 5; A.v. G abain, “A ltı. G ram m .” , s. 303; ‘T 3L T ”, IV (indeks), KB , I­
II (indeks); B. Ö gel, “T ü rk K ü ltü rü n ü n G elişm e Ç a ğ la n ” , II, s. 64; I. K afesoğlu,
“ayn.esr.” , s. 247 vd.). “Bilgi” ile k an ştın lm am alıd ır. ileri görüşlü, dirayetli idareci
T iırk b ü y üklerine (k ad ın lar dahil), “ bilge” denildiği m alu m d u n “ Bilge K ağ an ”, “ B il­
ge T o n y u k u k ”, “E l Bilge H â tû n ” , “T a rd u Bilge H ak an ” vb.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 9

BOYLA:

Orhun kitabelerinde Tonyukuk’un unvanı54, Suci yazıtında (9.


yüzyıl) ise bir Türk boyundan Yaglakar Kan Ata’nın unvanı olarak
geçmektedir55. Uygur devletinin ilk kağanı, daha önce Ku-li Fei-lo
(Boyla) unvamyla görülmektedir56. Diğer bir Uygur prensinin adı
Kutluk Boyla olarak okunmaktadır57. Av. Le Coq’un ikinci Turfan
seferinde bulduğu, orta farsça bir yazma parçasında da bir Uygur ka­
ğanının etrafındaki yüksek görevliler sıralanırken “boyla tarkan” un­
vanı yer almaktadır 8. 9-10 yüzyıllarda Türk-Bulgar hâkanlığında da
aynı unvanın kullanıldığı anlaşılmaktadır59. Güney Macaristan’da
bulunmuş olan Nagy-Szent-Miklos definesindeki ve Tuna Bulgar
başkenti Preslav kitabesindeki BOYHABOYAE kelimelerinin eski
Türkçe boyla unvanı ile aynı olduğu belirtilmiştir60. Gy. Györ-
ffy’in eski Macar kaynaklarında bulduğu Baiola, Boila ve aşağı Tüna
boyunca görülen Bojla, Vojla yer adlarını J. Ndmeth “boyla” unvanı­
na bağlamaktadır61.
Hâkan unvanına yakın bir dereceyi gösterdiği ileri sürülen ve
mazisi Asya Hunlarına kadar götürülebilecek olan 2 fakat ilk olarak

54 “T o n yukuk boyla baga ta rk a n ” (bk. “ K itâb eler”, II, güney, 14; “T onyukuk” ,
I, batı, 6).
55 Bk. H .N . O rk u n , “ E T Y ” , I, s. 156.

56 Bk. J.R . H am ilton, “ayn.esr.” , s. 139; B. Ögel, “ Şine-usu Y azıtının T arih i Ö ­


n em i”, s. 364.
57 Bk. H .N . O rk u n , “E T Y ” , II, s. 40.

58 Bu h u su sta F.W . M üller ve J. M a rq u a rt’in görüşleri için bk. S. T ezcan, “ay­


n.esr.”, s. 53 vd.
59 Bk. Gy. M oravcsik, “ B yz.turc.” , II, s. 93 vd. P ro to -B u lg ar kitâbelerinde g e ­
çen m ü rek k ep u n v an lar hakkında bazı açıklam alar için bk. K .H . M enges, “A N o te
o n th e co m p o u n d titles in th e proto-B ulgarian inscriptions”, s. 441-453. D aha bk. O.
Pritsak, “T h e P ro to -B u lg arian m ilitary inventory inscriptions”, s. 33-61.
60 Bk. J. B enzing, “ D as H u n n isch e D onaubolgarische und W olgabolgarische,
I, s. 690.
61 Bk. S. T ezcan, “ayn.esr.” , s. 56.

62 Bk. G . C lauson, "... T u rk ish ”, s. 385b.


Dr.Abdulkadir DONUK

Gök-Türk kitâbelerindeyer alan Boyla unvanı hakkındaki araştırma­


larda bu tâbire: “rütbe,yüksek bir unvan6^”; “devlet kurulu üyesi, şeref
unvanı64” mânaları verilmiştir. Bizans imparatoru K Porphyrogen-
netos (10. yüzyıl)’un “De Caeimoniis” adlı eserinde de “içirgoy boy­
la” (içirgü boyla = İç boyla) tâbiri geçmektedir. Eski İslâv’larda as­
keri sınıfı ifade eden Boyar sözünü Türkçe boyla unvanından gelişti­
ği belirtilmiştir (boyla + r = boylar = boyar ).

BUKU (P’U-KU):
Bu kelime W. Eberhard’a göre m.s. 300 de (Chin-shu’da) Türk
unvanı olarak ortaya çıkmakta ve zamanımıza kalan Hun dilindeki
yegâne cümlede geçmektedir: Fu-ku66. Gök-Türkler çağında mü­
him rol oynayan başlıca kabilelerden biridir67. Uygur’ların idaresi
altındaki Dokuz-Oğuz birliğinin kabileleri arasında Buku adını ta­
şıyan ünlü bir boy yer almaktadır68. Orhun bölgesinde Uygur devle­
tine âit bir efsanenin cihân hükümdarı olarak tanıtılan kahramanı da

63 Bk. “ E U S ”, s. 49; R . G irau d , “L ’E m pire...” s. 7 5 ,78; G . G lauson, “göst.yer-

64 Bk. G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 394, 398.


65 Bk. K .H . M enges, “A ltaic elem en ts in th e proto-B ulgarian inscriptions” , s.
97 vd. D ah a bk. A yn.M üell., “O n Som e L oanw ords from o r via T u rk ic in old-russi-
a n ” , s. 369-390. K elim enin etim olojisi ve aslî m ânası hakkında T ürkçe “ bâg” , M ançu
d ilinde “bejle” , C ü rcen dilinde “ bejle, bo-gi-liâ” kelim eleri ile ilişkili olm ak ihtim ali
(bk. K .H . M enges, “ P ro b le m a ta Etym ologıca1’, s. 130-140) dışında T ü rk çe kökenli
b ir kelim e olabileceği ve m ânası için bk: 1- H ayvanı yönetm ek, istenen yöne g ö tü r­
m ek için b u rn u n a takılan çubuk, 2- T ekerleğin fırlam am ası için kağnının istenen y ö n ­
d e h arek etin i sağlam ak için m azı başına takılan çivi, 3- P arm ak lan b ir ara d a tu ta n
tek erlek göbeği, 4- S ab an kulağı, 5- S ilâhlarda ve m akinelerde, nam lunun ve milin
h arek etin i d üzenleyen parça, 6 - Sağlam kazık, m anivela (bk. S. T ezcan, “ayn.esr.” , s.
57-63).
66 W . E b e rh a rd , “B irkaç E ski T ü rk U nvanı H ak k ın d a”, s. 337.

67 Bk. Liu, “ ayn.esr.” II, indeks, s. 798


68 Bk. Liu, “ayn.esr,” , II, s. 592; J.R . H am ilton, “ayn.esr.”, s. 2 7 ,5 4 , n. 1 9 ,20;
E .G . Pulleyblank, “Som e R e m a rk s on the T oquzoghuz P ro b lem ” , s. 39.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 11

Buku Tegin adını taşımaktadır69. 9. asrın ikinci yarısında da Turfan


Uygur devletinde “Buku Cin” adlı bir hükümdar rol oynamıştır70.
10. yüzyılda Sha-t’o diye anılan Türk kolunda bir “T’ung-lo Fu-ku”
zikredilmektedir71. Harezmşahlar zamanında Sıgnak ve Cend hava­
lisine hâkim olan Kıpçak reisinin adı veya unvanı olarak geçmekte­
dir: Katır Buku Han .
L. Bazin’e göre 4. asırdan (m. 329) kalma Türkçe bir metinden,
Buku deyiminin “şef, kumandan” mânasında olduğu anlaşılmakta­
dır73.

BURGUÇAN:
Bu tâbirin74 840 yılından evvel Karluk hükümdarı Arslan İl-tir-
gük’ün unvanları arasında geçtiği söylenmektedir75.
BUYRUK:
Bu unvan Orhun kitabelerinde “... bilge kağan imiş, alp kağan
imiş, buyruk’lan yine bilge imiş, alp imiş76...” şeklinde geçmektedir.
Ayrıca bir “İç-buyruk” deyimi de kitâbelerde yer alır . Gök-Türk
kağanı Bilge’yi (735’de) zehirleyerek öldüren Mei-lu ç’o’nun adının

69 C uveynî’den naklen bk. I. K afesoğlu, “T ü rk F ü lû h a t Felsefesi ve M alazgirt


M u h a reb e si”, s. 6 v d . C uveynî’nin kayıtlarına g ö re ( “T arih-i C ihanguşa”, I,s. 1 9 2 /B u ­
ku H an/, ayrıca indeks, s. 252) bu “ B uku T egın” , 759-780 yıllan arasında hüküm s ü ­
ren ve M aniheizm ’i resm î din o larak kabûl eden U ygur hâkanı “B ögü H a n ” olm alıdır.
J.R . H a m ilto n ’d a aynı fikirdedir (bk. “L es ...” , s. 13 n.).
70 Bk. İ. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ” , s. 117).

71 Bk. W. E b erh ard , “ayn.esr.” , s. 337.

72 Bk. F. K öprülü, “T ü rk E tnolojisine  it T arihi N o tla r” , s. 232, n. 18; 1195


tarih in d e: bk. I. K afesoğlu, “ H arezm şah lar D evleti T arih i”, s. 12 9 ,1 3 0 ,1 8 3 .
73 B oqu bogug bog buğ (kum andan), bk. İ. K afesoğlu, “H a re z m ş a h la r...” , s.
129, n. 16.

ı5 o 74 U n v an bk. A.v. G abain, “A ltt.G ram .”, s. 305; J.R . H am ilton, “ayn.esr.", s.

75 Bk. A.v. G abain, “ K öktürlerin T arih in e B ir Bakış” , III, s. 374, S. Çağatay,


“T ü rk L ehçeleri Ü zerin e D en e m e le r”, s. 326.
76 Bk. “ K itâb eler”, I, doğu, 3.

77 Bk. “ K itâb eler” , II, güney, 14. “ İç buyruk, ıç m em u r” , bk. R . G iraud,


“ L ’E m p ire...”, s. 7 7 ,8 3 .
12 Dr.Abdulkadir DONUK

78
aslı da “Buyruk-çor” olarak tesbit edilmiştir . Bir buyruk 935 yılın­
da Kan-chou (Turfan) Uygur devleti elçilerinden biri, 967 yılında da
yine aynı devlette diğer bir buyruk “büyük bakan ” olarak gösteril­
mektedir79. Umumiyetle “ âmir, kumandan80”; “müşavir, vezir81”
mânaları verilmiş olan “buyruk” tâbirinin eski Türkçede hükûnet
üyesi yâni “bakan” mânasına geldiği82 ve tâbi toplulukların idarî-as
kerî işlerinin tanzimi için merkezce tâyin edilen yüksek memurun
buyruk diye anıldığı zikredilmektedir83 Esasen Orhun kitabelerin
deki ifadeler buyruk’ların büyük ehemmiyetini ortaya koymaktadır.
Çin kaynaklarına göre Gök-Türk ve Uygur hâkanlıklarında devlet i­
daresinden sorumlu 9 üyeden kurulu hükûnet erkanından her biri
minister(buyruk) diye anılıyor. 84
DLPde “Hâkanın yanında, mertebesine göre büyüklere yer göste­
ren adamın adı, teşrifatçı” olarak târif edilmiş ve unvanın türkçe “bu­
yurmak” (emretmek)la ilgisi belirtilmiştir . Diğer bir mânası da,
söylendiğine göre, “emri ifa eden memur” olup “askerî maiyyet”dir .

Buyruk, Bulgar lehçesine “w.yr.g” şekli ile, buradan da “uuruy”


olarak Macarcaya geçmiş ve "ır”(bey) mânasını ifade etmiştir. Yâni

78 Bk. L. Ligeti, “Bilinm iyen İç A sya”, s. 207; Liu, “ayn.esr” , I, s. 417; II, s.
622.
79 “B iru q ”, bk. J.R . H am ilton, “ ayn.esr.”, s. 150.

80 A v . G ab ain , “A ltt.G ram m .”, s. 306; “E U S ” , s. 54, 56; G. D o erfe r, “ayn.es-


r.” , II, s. 362-366.
81 Bk. “K B ” , beyit: -1163,2941; R . G iraud, “ayn.esr.” , s. 195; G . D o erfe r, “gös-
tr.y er.” .
82 Bk. A.v. G abain, “A ltt.G ram m .”, s. 306; Liu, “ayn.esr.” , I, s. 430.

83 Bk. M. M ori, “K uzey A sya’daki Eski B ozkır D evletlerinin T eşkilâtı” , s. 221


vdd. M eselâ H azarlara bağlı bulunan 7 M acar kabilesi H aza r hâkanlığı tarafın d an
tâyin edilen 7 bu y ru k ’u n k o n tro lü altında idi (bk.İ. K afesoğlu, "T ürk M illî K ültürü, s.236
84 Bk. Liu, “ ayn.esr.”, I, s. 430.

85 Bk. “ D L T ” , I, s. 378; A H ayyân, s. 24; “ B ulgat al-M ustaq fı luğat a t T u r k


w a-l-Q ıfçaq” , s. 14; “ M u h a.L ugateyn’ , s. 167; “KS” , I, s. 151.
86 Gy. Györffy, “ D ie R o lle des “ B uvruq” in d e r alttürkischen G esellschaft” , s.
171 vdd.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 13

Macarca’da “«-’’sözünün Türkçe buyruk’tan türemiş olduğu kabü e


dilmektedir87.

ÇOBAN (ÇUPAN):
Türk lehçelerinde “bekçi, koruyucu, güdücü” mânalarına geldi­
ği bilinen bu kelimenin Gök-Türkler çağında aşağı yukarı aynı kav­
ramı ifade etmek üzere unvan olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır .
“D L T ’de “köy büyüğünün yamağı” şeklinde mânalandınlan89 bu
tâbir Tuna Bulgar devletinde ve Macarlarda unvan90, Peçenek’lerde
boy adı91 olarak geçmekte ayrıca “semt reisi ’’veya “bölge başı” mâna­
sıyla ve “zupan ” şekli ile İslâv dillerine de girerek uzun müddet yaşa­
mış bulunmaktadır92.

ÇOR (ÇUR):

Eski Türk devlet teşkilâtında bir unvan olup93 Orhun kitâbelerinde


çeşitli yerlerde geçmektedir94. 587 senesinde Gök-Türk hâka-

87 Bk. Gy. G yörffy, “ayn.esr.” , s. 171-179.

88 “E rk in ” ve “ Ç o r” unvanlarıyla birlikte g eçm ektedir bk. Ed. C havannes,


“ D o cu m en ts s u r les T o u -kiue (T u rcs) occidentaux, s. 34, 340: Ayn.M üell., “ N otes
ad d itio n n elles s u r les T o u -kiue (Turcs} occidentaux” , s. 12, n. 34; G. D oerfer, “ay-
n .esr."III,s.l0 8 vd."Ç oban kelim esinin farsca "§eban"(§eb-ban=gececi)deyim i ile irti
bat landırılm ası d o ğ ru olm az, zira vazife itibariyle araların d a bir m ünasebet m evcut
olm adığı gibi, k lip v n in d o iu -b a tı bütün T ü rk lehçelerinde o rta k bulunm ası
da böyle b ir yakıştırm aya da engel teşkil e tm ek ted ir (krş.G .G lauson;’’ Turkish
398a). ’
89 “D U T ” , 1, ş. 402.

90 Bk. Gy. M oravcsik, “ Byz.turc.” , II, s. 131.

91 Bk. Gy. N ém eth , “H M K ”, s. 73; A N . K urat, “P eçenek T a rih i” , s. 33, 43 vd.


53 vd., 5 6 ,5 8 . ’ ’
92 Bk. Gy. M oravcsik, “Byz.turc. göst.yer.” K elim enin değişik m ânaları ve
m enşei hakkındaki açık lam alar için bk. K .H . M enges, “Schw ienge S lavisch-orienta-
lische L eh n b ezieh u n g en ”, s. 178 vd.
93 Bk. A.v. G ab ain , “ A lIt.G ıam m .”. s. 308; “E U S ”, s. 6 5 ,6 6 . U nvan eskiden
“ç u r” şek lin d e o k u n uyordu.
94 Bk. “K itab eler” , I, kuzey, 13, II, güney, 13. D aha bk. H .N . O rkun, “E T Y ”, I­
I, s. 134-136; III, s. 1 1 7 ,1 2 0 ,1 4 4 :
14 DnAbduIkadir DONUK

m olan zat Baga-çor diye bilinmekte95 ve II. Gök-Türk hâkanı


Kapgan (692-716)’da Çin kaynaklarında “Mo-ç’o (beg-çor)96 veya
Böğü-çor diye amlmakta idi Batı Gök-Türklerini teşkil eden On-
ok’larda doğudaki 5 To-lu boyunun başında 5 çor bulunuyordu98. 747
yılında Uygur hâkanı olan Moyen-çor da aynı unvan' taşımakta idi99-
. Kül-çor şekli ile de Tarduş büyüklerine verilen unvan olarak göste­
rilir . Kitâbelerde 718 Karluk isyanı münasebetiyle yapılan savaş­
larda ölen kumandan Küli-çor adına Ihe Huşotu’da bir kitabe dikil­
miştir101. Türgiş ordu kumandalarından Kül-çor (721)’un isminin
İslâm kaynaklarında kür-sûl olarak yazıldığı anlaşılmaktadır102. Bir
Peçenek uruğunun adı olarak da geçen çor 03, ayrıca Bizans kaynak­
larında, 11. asır başlarında yaşamış bir Hazar başbuğunun adının çor
diye tesbit edildiği ileri sürülmüştür104.
F. Altheim tarafından 5. asırda Bizans tarihçisi Priskosun ese­
rinde geçen “Sorosger” diye zikredilen kavim Hun’lardan olup bu a­
dın iki kısımdan ibaret bulunduğu, ilk kısmının çor (fürst, held) ve i­
kinci kısmmm “osu” (tarz, usul, nevi105) olduğu ve adın böylece
Türkçe “*çor-osu” diye açıklanabileceği ileri sürülmüştür106. Fakat

95 Bk. İ. K afesoğlu, “ ayn.esr.”, s. 87, n. 278.

9 6 Bk. P. Pelliot, T P , X X IV , s. 267; Liu, “ayn.esr.” , II, indeks.

97 Bk. G . C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 427b.

98 Bk. E d. C havannes, “D ocum ents...” , s. 27 vd., 60.

99 Bk. İ. K afesoğlu, “ ayn.esr.” , indeks.

100 Bk. R . G irau d , “L. E m pire...” , s. 80,153.


101 Bk. H .N . O rk u n , “E T Y ” , I, s. 135-140. Son neşir, T. T ekin, “A G ra m m a r o f
O rk h o n T u rk ıc ” , s. 12, 257 vd. “K üli-çor” adının “ K ü l-Iç-ço r"şe k lin d e okunm ası g e ­
rektiği sö y len m ek ted ir (bk. L. Bazin, L es calendners... , s. 199-203). O tak d ird e
“ç o r lan n “iç” ve “d ış” o larak ikiye bölünm üş olm ası ihtim ali vardır. F ak at “ K ül-i”
(sıfattan isim: kül-lük = büyüklük) şekli de doğru olabilir. Aynı unvanı taşıyan diğer
şah siy etler için bk. E d. C havannes, D ocum ents...” , s. 340 (unvanın Ç ince şekli: K ’iu-
e tsh ouo, T sc h ’o).
J0 2 B k . P. P elliot - L. H am bis, “H isto ire des C am pagnes de G engis K han” , s.
108; I. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s. 123.
103 Bk. A .N . K urat, “P eçenek T a rih i”, s. 52 vd.

104 J. Scylitzes’de: G eorgius T zulus, bk. A. Z ajaczkow ski’d en P.B. G olden,


“K h azar S tudıes", s. 177-180.
105 Bk. A C afero ğ lu” , “E U S ” , s. 143. ■
106B k. F. A ltheim , “ G eschichte d e r H u n n en ” , IV, s. 273, n. 1.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 15

Priskos’daki kelime aslında Saraoeur veya Saragur (sarı /ak/ -ogur)-


’un bozulmuş şeklinden ibarettir1 .

ERKİN, KÜL ERKİN (İRKİN, KÜL İRKİN, ULUĞ İRKİN):


Türk devlet teşkilâtında hâkandan sonra fakat bey’den önce ge­
len bir unvan olup , Batı Gök-Türklerini meydana getiren On-ok’-
lardan 5 Nu-şi-pi boy’unun her birinin sorumlusu tarafmdan taşını­
yordu109. Ayrıca Bayırku boy’u reisi tarafından kullanılan (Uluğ ir­
kin)110, Uygur hâkanlığında da mevcut olduğu söylenen bu unvan
bilhassa Karluk reislerince taşınmıştır112. Oğuz’larda devlet başkanı
yabgu’nun naibinin unvanında da “kül erkin şeklinde geçen bu te­
rim DLT114’de resmî unvanlar arasında yer almaktadır. Çin kaynak
larında Türk unvanları arasında zikredilen “Sse-kin”, “İ-kin”, “Ssu-
kin”, “Ch’i-chin” ve “Hsieh-chin” tâbirlerinin aslı “erkin”dir .

İNAK (YINAK), İNAL (YINAL), İNANÇ (YINANÇ):


Eski ve Ortaçağ Türk devletlerinde yaygın olarak kullanıldığı
bilinen bu üç unvan, görüldüğü üzere, inanma, güvenme, itimad
mânalarına gelen “ma/ınan” Türkçe kökten inak veya ınağ olarak tü­
remiştir.

107.Bk.B. Szâsz, A H û n n o k törĞnete, A ttıla N agykialy,s.l79


108 G . C lauson, “... T u rk ish ” , s. 225a.

1 0 9 Bk. E d. C havannes, "D ocum ents...” , s. 27 vd., 56 (B unlara “ 10 şa d ” d e n il­


m esi k en d ilerin in d e ihtim al h ü k ü m d ar âilesinden olduklannı gösterir).
H O B k . “K itâb eler” , 1, doğu, 34.

111 Bk. L. R âsonyi, “S u r quelgues categories des nom s d e p erso n n es en T u rc ”,


s. 336 vd.
112 “D L T ” , I, s. 108.

113Bk. “ İbn F ad ian S eyahatnäm esi”, s. 64 vd.; V. M inorsky, “H u d û d ’ul-Â lem ”,


s. 312; F. Süm er; “ O ğuzlar” , s. 5 3 ,4 0 2 ; G. D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s. 647-652.
114B k. “D L T ” , “göst.yer.” .

115 Bk. G . C lauson, “göst.yer.”; A. Bom baci, “ O n th e ancient T u rk ic title E lte ­


b e r” , s. 33 vd. B u unvan hakkında d ah a bk. M . M ori, “ O n Chi-li-fa (E ltäb är/E ltäb ir)
C hi-chin (Irk in ) o f th e T ieh -IS T rib e s”, s. 31-56. “ Kül”, “ Köl” ve “ K ü r” tâbirleri a r a ­
sında ilişkiler için bk. “ K Ü R ” .
16 DnAbdulkadir DONUK

a- İNAK (YINAK):
8. yüzyıl Uygur metinlerinde “Umuğ ınağ” (inanılan, beklenen,
arzu edilen bir şey veya bir kimse) mânasında olup116 daha sonraki
tarihlerde (Selçuklu çağında) “dost, kendisine inanılan, Bakan” gibi
resmî bir makam sahibini gösteren unvandı/17. Moğollar devrinde
(ınağ) hükümdarın mahrem dostu, mutemedi mânasında, 15. asır Ça-
ğataycasında ise yüksek bakan ve imparatorluk temsilcisi karşılığı o­
larak kullanılmıştır. Kelime çeşitli Türk lehçelerinde (Çağatay, Ha-
rezm, Kuman, Kıpçak, Türkmen, Osmanlı) ınağ veya inak şekillerin­
de yer yer “dost, mahrem arkadaş, devlette yüksek temsilci, bakan ”
mânalarında geçmektedir118. Tâbirin 17. asırda (Ebülgazi devri) es­
ki mânasını kısmen kaybederek “devlet işlerinde yardımcı, küçük kar­
deş” anlamına geldiği ve Hive Hanlığında Atalık deyimi ile aynı kav­
ramı ifade ettiği söylenmektedir119.
b- İNAL (YINAL):
8. asır Uygur budist metinlerinde, ayrıca F.W.K. Müller tarafın­
dan yayınlanan “Zwei Pfahlinschriften aus den Turfanfunden”, A-
PAW, Berlin, 1915” adlı eserde “Tengride bolmış inal” ve belki “I­
nal çor” şekillerinde, Turfan metinlerinde ise doğruca “ inal” olarak
bir unvan terimi niteliğinde zikredilen inal tâb iri120, DLFye göre -
“anası hâtûn kökten babası halktan olan gençler için” kullanılan bir
hitap olarak târif edilmektedir121. KB’de ise “beyzade, inanılır insan”
mânaları altında tanıtılmıştır122. Büyük Selçuklu prenslerinden sul­

116B k. Gy. N ém eth , “H M K ” , s. 262; G. C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 182.


1 17B k. G. D o e rfe r, “ayn.esr.”, II, s. 217-219.

118 Bk. G . C lauson, “göst.yer.” .

119B k. B. Ö gel, “T ü rk K ü ltü r T a rih i” , s. 233, n. 87. A yrıca “ İnak” , “ask erî k u ­
m an d an ” anlam ına gelm ektedir. Bu kelim e, “ boy ö n d e ri” m ânasını da ifade e d e r İ-
n ak ’lar b ir nevi devlet şûrasını teşkil eden ve H arezm H anlan.nın yakın çevresine
m en su p kişilerdi. H an k a ra r alırken İnakların reyini alırdı. “ İnak” unvanı H arezm ’de
“ H a n ” u n v anından so n ra ikinci unvandı, B. Spufer’den Bk. B. H ayıt, “T ü rk ista n ”, s.
29.
120B k. G. C lauson, "... T u rk ish ” , s. 184b. II. G ö k -T ü rk h âk an lıiın d a K apgan
K ag an ’d an so n ra ta h ta çıkarılan ve 716 yılında bir ihtilal sonunda öldürülen İnel K a ­
ğan (tafsilen bk. R . G irau d , “L ’E m pire...” , s. 212 / indeks/)’ın adı da Gy. N é m e th ’e
g öre (bk. “H M K ” , s. 262) aynı unvandan ibarettir.
121“ D L T ” , I, s. 122.

1 2 2 “K B ” , Beyit: 4497, 4805.


ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 17

tan Tuğrul Bey’in üvey kardeşi ünlü kumandan İbrahim Yıııal da ay­
nı unvanı taşıyordu12 . 1133 yılında bir Türk kumandanının adı ola­
rak da görünmekledir124. Farsça Oğuz Hûkan destanında da Kayı-I-
nal adındaki ikinci kelime aynı unvanı gösterir125. Ayrıca Kıpçak
hanlarından birinin adı olarak geçen (Iııal öz) bu tâbir ihtimal Çağa-
taycada da mevcut olup, Kırgız’lar arasında hükümdar ve Ebülgazi’-
yc göre (17. asır) Moğol Taciklerin “padişah” tâbirlerine tekabül et­
miştir™.

ç- İNANÇ (İNANÇ, YINANÇ, İNANÇU):


8. asır Orhun kitâbelerindc “Tardıış inançtı çor” ve “İnançu a­
pa yargan larkan” ve ayrıca Gök-Türkçcyazılı bir Yenisey kitabesin­
de “ El öğesi inaııçu bilge” olarakyine aynı çağdan kalma Uybat kita­
besindeki “urung başı ertim, inançı ertim” ibarelerinde “bakan”
mânasında ve Uygurca budist metinlerinde de aynı mânalarda (el ı-
nanç tirek; ol ödün inançları buyrukları...) zikredilen ve ayrıca kuzey
Fergana’daki bir mezarda bulunan bir yüzük üzerinde yazılı olarak
görünen ve Turfan metinlerinde de geçen bu tâbir1“7, “büyiik bir me-
muriyet unvanı 128 “vezir, nazır1°9“ DLT’de “inanılır, güvenilir n'o ”i
ifade etmekledir. İnanç veya diğer telaffuz şekilleri 10. asırda Uygur
elçilerinin adları arasında 31, Macarlarda Arpad devri (9. asır) şahıs

123 Jik. İ. K afesoğlu, “ Selçuk’un okulları vc to ru n la rı” . s. 117-130; M .A Köv-


m en, “ Biiyük Selçuklu İm paratorluğu T a rih i”, “ 1. K uruluş D evri” , s. 199 ve ıı.l.
124 Gy. M oravcsik, “ B yz.turc.", s. 139.

1 2 5 B. Ö gel, “T ü rk M itolojisi” , s. 233, n. 86.

126B k. G .'C Iau so n , “ göst.yer.” .

İ2 7 B k . “K ilâb eler” , 1, kuzey, 3; batı, 2; G. Clausoıı, “ayıı.esr.”, s. 187b; ll.N .


O rkıııı, E T Y , 111, s. 145,164; B. Ö gel, “T ü rk K ü ltü r T arih i” , s. 199 (Iııanç yazılı yü­
zük).
128 A v . G ab ain , “A ltt.G ram m .” , s. 309.

129 A C afcroglu, “ E U S ” , s. 86.

1 3 0 “D L T ” , I, s. 133 ,206. “ Iııanç-beg”.

131 Bk. J.R . H au ıilto n, “ayn.esr.” , s. 152.


18 Dr.Abdulkadir DONUK

adlarında132, OğuzYabgu devletinde (10. asır) hânedan üyelerinin


unvanlarında13 , Selçuklu âilesinde1 , Harezmşahlarda 1 ve 14.
yüzyıl l(£at kitaplarında Çağatay, Kıpçak lehçelerinde aynı mânalaF
da geçmektedir 36.
IŞBARA (ASPARUH ESPERÜH, ÇAPAR?):
Uygun hâkanlığına âit, 9. yüzyıldan kalma Şine-usu kitabesinde
“Çik kavmine tutuk verdim. Işbara’lar, Tarkan’lar tâyin ettim137...”
şeklindeki ifadeden bunun “unvan” olduğu anlaşılmaktadır. Eski
Uygur Sözlüğünde de “yüksek bir rütbe” anlamı verilmiştir138. I.
GökTürk devleti hâkanlarından birinin adı (unvanı) bilindiği üzere
İşbara (581-587) idi (Bizans kaynaklarında Işbara-Yabgu)1 .
Tuna Bulgar devletinin kurucusu olan ve Bizaris kaynaklarında
Asparuh (Esperüh) diye anılan şahsın adı (unvanı)nın da işbara ol­
duğu , bunun da Türkçede yaygın bir kelime olan “çapar” sözü ile
ilgili bulunduğu mülahaza edilmiştir141.
İÇREKİ (İÇİRGÜ):
Orhun kitabelerinde, Uygur metinlerinde ve Kara-Hanlılarda -
“saraya mensup olanların bir rütbesi; içerdeki, yâni saraydaki; sarayın
iç işleriyle görevli ’’mânalarında bir unvan olup , Türkçe “iç” kökün-
132 Bk. Gy. NĞmeth, “H M K ” , s. 262.

133B k. F. Süm er, “ O ğuzlar” , s. 76; İ. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ”, s. 300.

134 B u h ara hâkim i Ali T egin kendine tâbi T ürkm en kuvvetlerinin başına M usa
Y ab g u ’nun oğlu Y u s u fu “ İnanç Y abgu” tâyin etm işti (bk. I. K afesoğlu, “Selçuk’un
O ğ u llan ...” , s. 124.
135 R ey em iri “ İnanç Bey” , kızı “ İnanç H â tû n ” ve to ru n u “ K utlug İnanç” (bk.
I. K afesoğlu, H a re z m ş a h la r..” , s. 79, 8 0 ,1 1 1 ,1 1 2 ,1 1 6 1 1 9 ,1 2 5 -1 2 7 , 132-135).
136 Bk. G. C lauson, “ğöst. y er.”.

137 Bk. H .N . O rk u n , “E T Y ”, I, s. 174.

138 Bk. “E U S ” , s. 87.

139 Bk. Gy. M oravcsik, “ B yz.turc.” , II, s. 290.

1 40Bk. İ. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ”, s. 183, n. 803. K elim enin etim oloji
tecrü b eleri için bk. F. A ltheim , “G eschichte d e r H u n n e n ”, I, s. 9 vd.
141 Bk. F. K öprülü, “ E ski T ü rk U nvanlarına  it N o tlar” , s. 28-31. T âbiri “ İşva-
r a ” şek lin d e okuyan bazı a raştın cılarca kelim e Iran î kökene bağlanm aya çalışılm akta
ise a e (bk. G. C lauson, T u rk ish ”, s. 257a) aslında “çap ” + (hücüm etm ek, sa ld ır­
m ak, çap m ak ) k ö k ü n e bağlı T ü rk çe bir deyim olm ası kuvvetle m uhtem eldir.
142 Bk. “ E U S ”, s. 88; G. C lauson, "... T urkish” , s. 31a.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 19
den gelen “içre” sözünden türemiştir143. IX. asırda Bulgar ileri ge­
lenlerin bir sıfatı olarak daima unvanlarla beraber görünür: içirgü-
boyla; içürgü-bağan vb.144.l
İDİ KUT (IDIG KUT, IDUK-KUT):
735 tarihli Bilge Kağan kitabesinde145 Basmıl (İç Asya’da Beş-
balık havalisinde yaşayan kavim) kavminin reisinin unvanı olarak ge­
çen bu tâbir146 “kutsal" mânasındaki “ıduk” ile Türk devletinde siyâsî
iktidar kavramını ifade eden “kut” tâbirinden meydana gelen bir un­
vandır147. Türkçede tanrının sıfatlarından biri olan “idi” kelimesi ay­
nı zamanda Tanrı yerine de kullanıldığından “idi-kut” tâbirinin As­
ya Hunlarında mevcut “Tanrı-kut” kavramının bir devamı olduğu
düşünülebilir148. Uygurlarda Hâkanlık çağından beri bilindiği ileri
sürülen bu unvan14 , Turfan Uygur devleti (9-14. yüzyıl) hükümdar­
ları tarafından kullanılmış150, hattâ bu devletin başkenti olan Kara
Hoço da “İdi-kut şehri” diye tanınmıştır151.
İLİG:
Türkçe ilig (il-lig, il-li) = elig deyimi umumiyetle hükümdar,
prens veya bir devletin yahut belirli bir bölgenin idaresinden sorum­
lu kişi mânasında olduğu anlaşılıyor ve umumiyetle kral diye kabû &
143B k. M. E rgin, “ O rh un  bideleri”, s. 98; G. D o erfe r, “ayn.esr.”, II, s. 174
vd.; K. E rarslan , Alı Şîr Nevâyî’nin “ H âlat-ı Pehlevan M u ham m ed” R isâlesi” , s. 137.
144 Bk. Gy. M oravcsik, “ Byz.turc.”, II, s. 133; F. A ltheim , “ayn.esr.”, V, s. 312,
n. 8.
145 “Y irm i yaşım da, Basmıl Iduk kut soyum dan olan kavim idi” (bk. “ K itâbe-
le r” , II, doğu, 25).
■ 146B k. “E U S " ,s. 8 5 ,8 9 ; V. M inorsky, “ H udûd...” ,s . 270, n. 2; O. T u ran , “ Ç in-

f
iz A dı H ak k ın d a”, s. 2 7 3 ,2 7 4 , n. 27; A.v. G abain, “K öktürklerin T arihine B ir Ba-
ış” , s. 690 vd; F. Süm er, “O ğuzlar” , s. 8.
147 A v . G abain, “A ltt. G p ım m .”, s. 309; İ. Kafesoğlu, “K utadgu Bilig ve K ültür
T arihim izdeki Y eri”, s. 1-38. " İd i” tâbirinin çeşitli m ânaları ve kullanıldığı yerler
hakkında bk. G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 176 vd. “ Idıq” şekli de “ ıd" kökünden gel­
m ek ted ir (bk. R . G irau d , L 'E m p ire...”, s. 104).
148B k. “ K U T ”.
149B k. A. B om baci, "O utltıg R olsün” , I, s. 15. Ş ine-usu’da geçtiği söylenen “ idi-
k u t” unvanının (bk. “E T Y ” , I, v W>4) hâkan M oyen-çor tarafından da kullanıldığı ile ­
ri sü rü lm ü şse d e kitabenin bu kısmı okunam ıyacak kadar yıpranm ış olduğundan bu
görüş tahm in d en öteye geçem em ektedir. E sasen U ygur çağı belgeleri arasında “ ı-
d u q -k u t” tâb irin in ilk o larak I lo to m anilıeist m etinlerinde geçtiği belirtilm iştir (bk.
R .R . A rat, “ D e rH e rrs c h e rlile l ld u q -q u t” , s. 150).
150B . Ö gel, “T ü rk Kültikr T arih i” , s. 78, 81, 576.

151 Bk. V. M inorsky, “ I ludfttl...", s. 271. Bu unvan hakkında tafsilât için bk. R.R .
A rat, “ayn .esr.” , s. 150-1 57
20 Dr.Abdulkadir DONUK

i 152 15^
dilmektedir . Orhun kitabelerinde geçen “elig” sözünün bu
mâna ile ilgili olması muhtemeldir. Tabgaç’larda kullanılan “İ-li” un­
vanı da aslında “elig” olabilir154. “Ulug ilig” tâbiri “büyük hüküm­
d a r “İlig beg” de “veliahd” mânasında gösterilmiştir1 .
Kelime Türkçe “İl” (devlet) deyiminden yukarıda gösterildiği
şekilde türemiş olup Avrupa Hunlannda (5. yüzyıl ortasında) Atti-
la’nın oğlunun adı (EUak = elleş = elig = ilig, yâni il-lik = il-Ii )
olarak1 6, sonra Sabar devletinin büyüklerinden birinin (6. asır ba­
şı) adı (İlik-er) 157 ve 10. yüzyılda Macar hükümdarı Arpad’ın oğlu
(Yâlâ = elig = ilig)’nun adı olarak158 geçmektedir. Buralarda zikre­
dilen şahısların özel isimlerinden ziyâde unvanlarının bahis konusu
olduğu âşikârdır. Nitekim Hazar hâkanlığında da 2. derecede idare­
ci tarafından taşındığı bildirilen bu unvanın159 Türk çevrelerinde
umûniyetle “hükümdar” mânasını ifade ettiği KB’de bildirilmekte160
ve Kara-Hanlı hükümdar âilesi İslâm kaynaklarında aynı zamanda
İlig-Han’lar (İlek-Hanlar) diye zikredilmektedir161

152B k. G. C lauson, “... T u rk ish ” , s .l4 1 b , 630a.

1 5 3 K itab elerd e “é l” ve “ il” ayrı ayrı yazılm ıştır. “ İl” ile ilgili olduğu görülüyor
(bk. V. T hom sen, “ In scriptions d e P O rkhon déchiffrées” , s. 18, krs. “lü tâ b e le r ’', I,
doğu, 8, 9, 15,1 8 ; “T o n y u k u k ”, 12).
154 Bk. W. E b e rh a rd , “B irkaç E ski T ü rk U nvanı H ak k ın d a” , s. 321 vd.

155 Bk. “ E U S ” , s. 92, 264. T afsilen bk. O. T u ran , “ İlig U nvanı H ak k ın d a” , s.


192 -1 9 9 .
156B k. Gy. M oravcsik, “ Byz.turc.” , II, s. 136 vd.

157 Bk. Gy. M oravcsik, “a y n .e s r” , II, s. 138; Gy. N ém eth, “H M K ” , s. 192.

158B k. Gy. M oravcsik, “ayn.esr.” , II, s. 136; Gy. N ém eth, “ H M K ” , s. 134.

159 Bk. P.B. G olden, “ K hazar S tudies” , s. 184 vd. T ü rk d evletlerinde kanad
k rallarına da “élig” denildiği bildiriliyor (bk. G . C lauson, "... T u rk ish ”, s. 141b,
630a).
160 “K B ”, III (indeks), s. 194-196. A yrıca bk. “E U S ” , s. 92; A.v. G abain, “ Kök-
tü rk lerin ...”, s. 687; T. T ekin, “ A G r a m m a r ...” , s. 335.
161 Bk. İ. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ”, s. 299; E. M erçil, “K arah an lılar”, s.
7 9 4 .0 . P ritsak, bu unvanın K ara-H anlı sülâlesinin b ütün m ensuplarının um um î bir
unvanı o larak değil de, devletin dö rt alt-kağan’ından sadece ikisi tarafın d an i n a n ı l ­
dığını ve ayrıca “Tlig-han” tâbirinin ilig ve han şeklinde ayrı ayrı iki rütbeyi g ö ste rd i­
ğini ileri sü rm ü ştü (bk. İA. m ad. “K arahanlılar , s. 251). Bu iddianın geçersizliği
hakkında bk. R . G enç, “ K arahanlı D evlet T eşkilâtı”, s. 130-134. İlig, Selçuklu veziri
N izâm ü lm ülk’ün lâkapları arasında da gösterilir, bk. O . T u ran , “Selçuklular ...” , s.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 21

İLTEBER:
Bu terim kitâbelerde Uygur162, Karluk 163 ve Az164 reislerinin
unvanı olarak geçmekte olup, “hükümdara bağlıyüksek devlet memu­
ru, idareci165” mânaları ile karşılanmaktadır. Bu unvan Bayırku’lar,
Kırgız’lar, Tatabı’lar, Qun’lar, Sogd’lular ile birlikte aynı zamanda 9
Oğuz konfederasyonuna mensup bir Uygur topluluğunun166 ve Ba­
tıda Hazar hâkanlığının hâkimiyeti altında bulunan Volga Bulgarla­
rının başbuğları da taşımakta idi167. Ayrıca 7. asrın ikinci yarısında
bir Ermeni kaynağında kuzey Kafkasya Hunlarınm şefi ve Hazar
hâkanınm vassalı olarak “Alp Ilut’uer” adı zikredilmektedir. P.B.
Golden’e göre: batı Gök-Türk idare sisteminde tâbi kabilelerin başı­
na, Türk hükümdar âilesinden birinin tâyin edilmesi âdet hükmünde
olduğundan ve bu usul Hazarlar tarafından da tâkip edildiğinden a­
dı geçen zat Hazar menşeli olabilir. Ad ise “Alp” ve “eltâbâr” şeklin­
de Türkçe çift unvanlı bir deyim olmalıdır (Alp el etmiş gibi) i>8.Bu
mevzu uda tarihî belgelerde mevcut bütün malzemeyi toplayarak m&
seleye açıklık getiren A. Bombaci’nin görüşlerini şöyle özetleyebili­
riz: Gök-Türk çağında İlteber’ler tâbi hükümdarlar olup bu unvanı
hâkanlardan almışlardır; unvanın Juan-juan’larda kullanıldığına da­
ir bir delil yoktur; Çin metinlerinde geçen “Ch’i-li-fa” ve “Hsieh-li-
fa” hem fonetik hem tarihî bakımından“Elteber”i gösterir; Kitabe­
lerde “elteber” okunuşu kesin değildir. Ancak bir yerde (II, doğu, 40)
kelimenin başında bir “i” harfi görünüyor gibidir, Uygur’ların, Qun
ve Kırgız’ların ilteber’leri “ulug ilteber’"dir. Bunun yanında “elte­
ber” ile “kül elteber” arasında görev ve yetki bakımından bir fark o­
lup olmadığı belli değildir; II. GökTürk imparatorluğu zamanında

1 6 2 “ U y gur İlteb eri” , (bk. “K itab eler” , II, doğu, 37). D aha bk. “ H u d û d ...” , s.
265; J.R . H am ilton, “ayn .esr.” , s. 139; L. R âsonyi, “T h e Psychology and C ategories
o f n am e giving am ong th e T urkish p eoples” , s. 212; G. D o erfe r, ‘ ayn.esr” , II, s. 201.
163 “K arluk ilte b e ri” , (bk. “ K itab eler” , II, doğu, 40; “E T Y ” , I, s. 139.

164 Bk. “ K itab eler” , I, kuzey, 3.

165 A.v. G abain, “A ltt.G ram m ” , s. 311; “E U S ” , s. 93; R . G iraud, “ L ’E m pire...’­


’, s. 6 9 ,7 3 . S.M. A rsal ise “askeri unvan” olarak kabûl etm iştir (bk. “T ü rk T arihi ve
H u k u k ” , s. 278 vd.)
166Bk. K. CzeglĞdy, “Y ıltavar unvanı”, s. 179-187.

167 Bk. L. R âsonyi, “ S ur quelq u es categories des nom s...” , s. 334-336.

168 Bk. P.B. G o ld en , “ H aza r D ili”, s. 154; Ayn.M üell., “K hazar S tudies”, s. 147­
150.
22 Dr.Abdulkadir DONUK

Ç in ’e elçi olarak giden iki ilteber’e “DaKan”m uam elesi yapıldığı


anlaşılm aktadır169.
Kelimenin etimolojisi ve mânasına gelince: W. Bang “-tabar”i
Moğolcadaki “tabar-ikü” (teberi-kü) ve Mançu dilindeki “tebeliyen,
tebeliyemli, tebeliyeku”, ayrıca Kül Tegin kitâbesinde geçen (I, doğu,
6) “tablig” kelimeleri ile irtibatlandırmıştır. J. ]yiarquart’a göre
tâbâr”, “tabar” unvanı ile ilgilidir. K. Czegl6dy’i de “teber” in
“demir” olabileceği kanaatindedir. P. Pelliot’da “teb+er” veya “teb-
+ir” görüşündedir. L. Râsonyi ise “teber”i, “tep-teb-” (tepmek) ile
açıklamıştır. O. Pritsak kelimeyi “tab” köküne bağlamış ve “tutmak”
fiiliyle ilgilendirmiştir. J.R. Hamilton’a göre de kelime birleşik bir
tâbir (el + tabar) olup, “idareye, devlete, millete sahip” mânasına
gelmektedir. A. Bombaci’de J.R. Hamilton’un bu görüşünü kabü et
mektedir170.
KADİR (KATIR, KAZIR, GAYIR):
Eski Türk hükümdar unvanlarından olup eski ve orta Türk leh­
çelerinde (Gök-Türk, Uygur, Karahanlı) “sarp, sağlam, güçlü, şiddet­
li” mânalarındandır 71. Unvanın Kazır, gayır, katır şekillerine de
rastlanmaktadır172. Ermeni tariKçisi Levvond’un eserine göre Ha­
zar ordusunun kalabalık bir kısımnı medyada geliren kabilenin rei
si Qadır İl Tabar (Xat’irlit’ber) adını taşıyordu \
Kelimenin Türkçe “katı + r” şeklinde geliştiği ifade ettiği
mânadan da anlaşılmaktadır.
KAĞAN (HAGAN, HAKAN):
Eski Türk devletlerinde 6. asırdan itibaren, daha önceki Tanhu
(şan-yü, b.bk.) unvanı yerine geçerek bütün Türk siyâsîteşekkülerin
de en yüksek unvan olarak yüzyıllarca kullanılan bu unvanın menşe­
i ve ortaya çıkışı hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

169T afsiIât için bk. A. B om baci, “ O n th e an cien t title E ltâ b â r” , s. 1 -66; M . M o ­


ri, “O n Chi-li-fa... , s. 31-56.
170 Y ukarıdaki g ö rü şler için bk. A. B om baci, "ayn.esr.”, s. 50 vd.

171 Bk. A.v. G ab ain , “A ltt, G ram m .”, s. 326; A . C aferoğlu, “E U S ” , s. 161;
“D L T ” , I, s. 364; W . R adloff, II, s. 326; G. D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s. 378-380.
172 Kazır: K ara H anlı hüküm darı Y iısuf K adır/K azır H an (Bk. son R .G e n ç/ay n .
ese r s.372 /İn d ek s/)G ay ır H a n H azerm zşahların O tra r vâlisi(bk.İ.K afesoğ!u,
H arezm şahlar...,s.240-243,250,253,255) K atır B uku H an: Kıpçak başbuğlarından (bk.İ.
K afesoglu.avn.esr.s. 129.130.183)
173 B ak.P.B .G olden "K hazar Studies, sI197 vd.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 23

Gök-Türk hâkanlığının kurucusu Bumın’nın 552’de kağan174


ilân edilmesi ile umûnileşen bu unvaıi75 Gök-Türk hâkanlığı dışın­
da Uygur’larda176, Kırgız'larda177 Türgiş’lerde178, Hazar’larda (7-10
yüzyıl)179, Avrupa Avarlannda1 (6-10. yüzyıl) ve Bulgarlarda (6.
yüzyıl)181 kullanılmıştır. Büyük Türk imparatorluklarından başka,
diğer kavimlerin hükümdarları da Türkler tarafından “kağan” diye
anıldığı gibi (meselâ: Tabgaç / Çin / kağan, Tüpüt / Tibet / kağan)1 2
bazı yabancı devletler de bu unvanı Türklerden alarak kendi hüküm­
darları için kullanmışlardır: Ruslar183, Fin-Ugor’lar ve MoğoP-
1 7 4 “ İl-kagan 61 k h agan” veya “ İ-li khagan” (bk. Liu, “ayn.esr.” , I, s. 7 ,4 1 ; B. O -
gel, “ D o ğ u G ö k -T ü rk leri H akkında N o tla r” , s. 129; A.v. G abain, “ H u n -T ü rk M ü n a ­
se b etleri , s. 907; A yn.M üel!., “K öktürklerin T arih in e B ir B akış” , s. 687. A yrıca
çeşitli o k u n u şları h akkında bk. B. Ögel, “ayn.esr”, s. 129, n. 165; O . T u ran , “ İlig U n ­
vanı H ak k ın d a” , s. 192-199.
175 G ö k -T ü rk hâkanlığında b ir d e “h âk an ” ile “yabgu” (b.bk.) arasında y e r a ­
lan “küçü k h âk an ” m erteb esi görülm ektedir. M eselâ I. G ö k -T ü rk hâkanlığında M u -
kan, T a -p o , Işbara ve d aha so n ra H ie-li zam anlarında, ve Batı G ö k-T ürklerinden
Ç ’u-lo zam an ın d a ik işer adet, “ küçük h âk an ”lar tâyin edilm işti. B u n la j çok k ere ikti­
d ard ak i hâîcanın oğulları arasın d an seçilirdi (bk. F. Lâszlö, “ H ak an ve A ilesi”,s. 37­
50) N itek im il. G ö k -T ü rk im p arato rların d an K apgan hâkan kendi oğlu F u-kü (İnel
K ag an )’yü “küçü k h âk a n ” tâyin etm işti (bk. E d. C navannes, “ D o cu m en ts ...” s. 282,
n.5).
176B k. E d. C havannes, “ayn.esr.” s. 90 ve N o tes additionnelles...”, s. 17; A. C a-
feroğlu, “Tukyu ve U ygurlarda H an U nvanları”, s. 109.-119; H am ilton, “ayn.esr.” , s.
1 3 9 -J 4 3 ,154; A. B om baci, “ Q u tlu k B olsun”, II, s. 13; İ. K afesoğlu, “ayn. e sr.” , s. 114
vd.
177 Bk. “K itâb eler”, I, doğu, 35; II, doğu, 27.

178 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s. 121.

179 Bk. “ İbn F ad lan S eyahatnâm esi”, s. 66; Gy. M oravcik, “B yz.turc.” , II, s.
333; Gy. NĞmeth, “H M K ”, s. 212; D .M . D unlop, “T h e H istory o f th e Jew ish K ha-
zars” , s. I l l ; A Z ajaczkow ski, “H a z a r K ültürü ve vârisleri” , s. 477-483; A J . Y akubo-
uskiy, “ IX . ve X . asırlard a...” , s. 287; P.B. G olden, “ayn.esr.”, s. 192 vd.
180 “ H ag an o s” : bk. Gy. M oravcsik, “ Byz. turc. ”11, s.333 vd.

181 Bk. “Byz.turc. ” 11, s.333. M e n a n d ro s’da (576) K afkas civ an n d a b ir kabilenin
(S ab ar?, B ulgar?, A v ar?) prensesinin unvan ı olarak “A k-K ağan" zikredilm ektedir
(B k .“Byz-turc., ” 11, s 59). “ K ağan” ünvanı İslam -T ürk devletlerinde son zam anlara
k ad ar k u llanılm ıştır (bk. A. A teş,“ A rap ça yazı dilinde T ü rk çe k elim eler.” s.30).
182 Bk. "K itâbeler"ı;kuzey, 12. D aha bk. "E TY ”, IV (ındeks)

1 8 3 8 3 9 d a ilk k u ru lan R u s birliğinin başkanının unvanı “hâkaıı ’ id i( b k .‘Hudûd...,.”


s.433). R u s’la r P eçen ek ’lerin istilâsından so n ra 890’larda, Kiev’i zaptettikleri zam an
kendi lid erle rin e “kağan ’’adını verm işlerdi (Bk. J. B rutzkus“ E ski Kiev’in T ü rk -H azar
m en şei” , s.346, 356). D ah a bk. D .M . D u n lo p ,“ ayn.eser.”s.56-68; A N .K u ra t, “IV-
X V III. yüzyıllarda K arad eniz kuzeyindneki T ü rk e kavinxmleri ve devletleri, ”s.40. IX.
asırda K iev’d e o tu ra n R u s p ren slerin in T ü rk çe H akan ünvanını taşım aları, H azarların
kabiliyetleri neticesi idi. bk. O .T u ıa n “ S elçuklularT arihi ve T ürk-İslam M edeniyeti,”
İst.1969, s.35vd.
24 DnAbdulkadir DONUK

Kağan ve Kan (Han) unvanlarının şekil ve mâna bakımından


birbirlerine bağlı bulundukları veya farklı kavramları karşıladıkları
hakkında birçok fikirler ileri sürülmüştür: Kül Tegin ve Bilge kitâbe-
lerinde Türk hükümdarları için yalnız “kağan” unvanı kullanılmış­
tır185. Tonyukuk kitabesinde de aynı durum görülmekte ve sadece
Kırgız hükümdarı için “Han” tâbiri geçmektedir186. Ongin ve Şine-
usu kitâbelerinde mâna farkı gözetilmeksizin her iki tâbir bir arada
187
yer almıştır . Kara Hanlı, Kıpçak ve Kimek kabile reisleri de “kan­
” (han) unvanını taşımışlardı1 . Belgelerden anlaşılmakta ve genel­
likle kabü edilmektedir kihâkan, imparator veya kayser makamında
olup, kral mânasını ifade ettiği sezilen Han (kan) tâbirinden daha
üstündür189. Nitekim Kâşgarlı Mahmud eserinde “Afrasyab oğulları­
na Han denir, Afrasyab ise Hâkan’dır190” diyerek bu farkı belirtmiş
durumdadır. Yusuf Has Hacib de Hâkan unvanını devlet başkanı i-
çin 191.Han tâbirini ise sadece “Tavgaç Buğra Han ”ve “Uç-ordu han -
’ınmı1 zikrederken kullanılmıştır. Ayrıca eski Uygur metinlerinde
han’ın hem “hükümdar” hem de “şehzâde” için kullanılması193, A.
Hayyân ligatinde (14. asır)han’a “melik” (kral) mânasının verilmesi
yukarıdaki görüşü teyid eder mahiyettedir194. Yeni araştırıcılardan
F. Lâszlö' söyleniş bakımından kat’îbirşey söylememekle beraber. Türk-

184 Bk. F. L âszlö “ayn. e s r.”s.39 B .Ö gel, “T ü rk M itolojisi” , s.288; L. K rader, Q an-
Q ag an an d th e B eginnigs o f M ongolkingship” s.1 7 -3 5 .1063 d e H o ten K ralının ünvanı
o larak da g eçm iştir (B k J.R .H a m ilto n , “ayn.esr.”s.l5 4 .
185 Bk. H .N . O rk u n , “ E T Y ” , IV, s. 81 vd.

186 Bk. “T o n y u k u k ”, I, kuzey, 4.

187 Bk. H .N . O rk u n , “ E T Y ” , I, s. 128-131,165-183.

188Bk. F. Lâszlö, “ayn.esr.”,s. 39vd.

189 Bk. G . D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s. 141 vd.; 177 vdd.; G. C lauson, “... T u r ­
kish” , s. 630a.
1 9 0 “ D L T ’, III, s. 157.

191 “ K B ” , B eyitler: 8 2 ,8 5 ,8 6 , 93 1 0 2 ,1 0 4 ,1 1 5 ,3 1 2 6 (B uğra H a n ’ın m edhini


y ap ark en kullanm ıştır.)
1 9 2 “ K B ” , B eyitler: B60, 2966, 3815, 5569.

193 Bk. “E U S ” , s. 8 1 ,1 6 4 .

194B k. A. H ayyân, s. 68. “H a n ” = prens, kabile reisi, bk. G .J. R a m sted t, “A l-


ttü rk ish e ıınd M ongolische titel” , s. 60 vd.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 25

ler arasında her ikisinin de aynı rütbeyi” karşıladığı fikrindedir195. A.


Caferoğlu ise Kağan kelimesinin “qan-ğan” veya “xan-ğan” gibi şe­
killere bölünerek mâna itibariyle “Hanlar Hanı” olduğunu ileri sü­
rerek “Xan” lâkabı Gök-Türk devleti tarafından yalnız bir kabile re­
isine itlak edilmiş ve sonradan bu şekilde devam ettirilmiştir. Türk
boylarında kagan’ın mevcut olmadığı bir zamanda xan lâkabı ser­
best kullanılmıştır. Bu takdirde yalnız kabile ve onun reisi kasdedil-
miştir demektedir. R. Giraud’da “hükümdar mânasına geldiği za­
man han, belirli bir şahıs (hükümdar) kasdedildiği zaman kağan kul­
lanıldığı” düşüncesindedir . B. Ögel ise şu görüştedir: “Türkler bü­
tün dünyaya hâkim olan, büyük bir imparator için Kan yâni Han
derlerdi. Kağan adı, daha küçük Han’lar için kullanılmıştı198”. Bu
değişiklik Uygurlarda da dikkati çekmektedir: Av. Gabain’e göre:
“Uygur hâkanı, tâbiiyetine girmiş olan bir hükümdarın unvanını da
alabiliyordu. Böyiecc unvanı alman hükümdar ve hükûnetin, Uygur
hâkanlığınm tâbiiyetini kabûl ettiği anlaşılırdı. Meselâ ikinci Uygur
hâkanı (Moyen-çor), maöiup edilen Basmıl hükümdarının unvanı i-
di-kut’u da kullanmıştı .
Kağan200 unvanının menşeine gelince: Bu husustaki görüşler
kısaca Şunlardır: G.J. Ramstedt’e göre Çin201, F. Lâszlöve Liu’ya gö
re Sien-pi , W. Bang’a göre Sogd 203, K. Shiratori, P. Pelliot, W.
195F. Lâszlö, “ayn .esr.”,s. 38.
196B k. A C aferoğlu, “Tukyu ve U ygurlarda...”, s. 118 vd.

197 Bk. R . G irau d , “L ’E m p ire...”, s. 69.

1 9 8 Bk. B. Ö gel, “T ü rk M itolojisi”, s. 288. Bu durum M oğol çağında g ö rü lm e k ­


te, ve M oğol im p arato rlu ğ u n u n k uruluşundan d aha sonraki devirlerde ortaya çık­
m aktadır.
199 A.v. G ab ain , “K öktürklerin s. 691. B ununla b e ra b e r M oyen-çor'un aynı
zam an d a “ Id i-k u t” unvanını taşıdağına d a ir kesinlik y o k tu r (bk. Idi-kut).
2 0 0 “K ağ an ” kelim esi yabancı dillerde şu şekillerde geçm ektedir: Çin: “ ko­
llan ”; L âtin: ‘ caean, cag anus” ; Bizans: “ khagan, haganusR; eski Iran: “ khaha:ni”; o r ­
ta d ev ir farsça: “ khng’n; Sogd: “g’g.’n ” ; E rm eni: “khak’a n ” ; İslâv: “haganı”, “ h agan”,
k ağ an ” ; T ibet: “k h ag an ”; Süryani: “ khâgan; Moğol: “ khahan, kaan, ka,an” (bk. Gy.
M oravcsik, “Byz. tu rc.”, II, s. 333 vd.).
201 Bk. “A lttü rk ish e und...” , s. 62.

2 0 2 F . Lâszlö, “ayn.esr.”, s. 37; L iu,“ayn.esr.” , II, s. 493. P ark er’den bk. A. C afe -
roğlu, “Tukyu v e s . 106. K ağan Sien-pı’lerde yaban dom uzu dem ekm iş (bk. H .V .
H aussig, D ie Q u ellen ü b e r die zentralasiatische H erk u n ft d e r europaeischen A w a­
re n ” , s. 42, n. 88.).
203 W . B ang’d an bk. A C aferoğlu, “ayn.esr.” , s. 118. D aha bk. C. B ro ck el­
m ann, “H o fsp rach e in A lttu rk e stan , s. 223.
26 Dr.Abdulkadir DONUK

Barthold, P. Olbricht vb.’ye göre Juan-juan204 menşeli olan bu unvan


Türklere çoğunlukla Moğol asıllı olan bu yabancı devletlerden
Türklere intikal etmiştir. Adları geçen araştırıcıların tesbitlerine ba­
kılırsa kurulu devlet nizamının başını ifade etmek üzere kağan veya
hagan tâbiri ilk defa Juan-juan keza Moğol cinsinden Tu-yü-hun
çevresinde görülmektedir ve tarihte hakân unvanı ile zikredilen ilk
kişi de m. 400 civarında yaşamış olan Juan-juan hükümdarı Sh6-lun-
’dur205. Böylece unvan Moğollara bağlanmış oluyor. Diğer dillerle ir­
tibatının sadece bir dış benzerlikten ibaret olduğunu belirttikten son­
ra, kağan unvanının Gök-Türk hâkanlığından önce Orta-doğu Hun-
larında (Ak-Hun’lar: Hakan), Çin’de Türk Tabgaç devletinde (F.
H irth’e göre Tao /386-412 ?/ başka bir görüşe göre Tai-wu / 424-452/)
kullanıldığı gibi F. Altheim’e göre Kafkas bölgesi Hunlan ile ilgili o­
larak m. III. asırda görülmekte (Paikulîkitâbesi, m. 293J dir. Diğer
taraftan Pulleyblank unvanın hu-yü (wax-wa) şeklinde Asya Hunla-
nnda kraliyet unvanı olarak m.ö. ,1. asırda zikredildiğini belirtmek­
tedir207. Demek ki, Moğollardan ziyâde Türk siyâsî teşekküllerinde
yaygın olarak kullanılan bu unvanın menşeini Türkçede aramak da­
ha uygun olacaktır.

KAN (KHAN):
Eski Türk devletlerinde devlet reisinin unvanı olarak en yaygın
şekilde kullanıldığı bilinen Kan (Khan) tâbiri Türk belgelerinde ilk

204 Bk. K. S h irato ri, “A S tudy on th e titles K a g h a n and K atun” , s. 1-26; Ay-
n.M üell., “K aghan U nvanının M enşei” , s. 497-504; P. O lbricht, U chıda s P ro le g o ­
m ena zu e in er G esch ich te d e r Jo u -ja n ”, s. 96; P. P elliot, N o te su r les •
T o u -y u -h o u e n e t les S ou-p’i” , s. s. 328 vd.; B arthold, O rta Asya T u ık T arih i H a k ­
kında D e rsle r” , s. 8.
205 Bk. B. Ö gel, “ D oğu G ök-T ürkleri...” , s. 130, n. 168; G. C lauson "... T u r ­
kish” s. 611a; A. K ollautz - K . M iyakawa, “ G eschichte und k u ltu r eines V o lk e w a n -
derungszeitlichen N om adenvoikes, D ie Jou-jan d e r M ongolei und d ie A w aren in
M itte le u ro p a ” , II, s. 7.
2 0 6 Bk. F. A ltheim , “A ttila e t les H u n s” , s. 51; B. Ö gel, “O rta Asya T ü rk T arih i
H akkında Bazı Y eni A raştırm aların T enkidi” , s. 270.
207 Bk. G . C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 611a. D ah a bk. G . D o erfe r, “ a y n .e s r” , III,
s. 141 vd, 177 vd.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 27

defa Orhun âbidelerinden Tonyukuk kitâbesinde geçmekte208 ve


umnniyetlekagan (khagan - imparator)’dan sonra gelen, “kral”kar­
şılığı bir mâna ifade ettiği kabûtolunmaktadıı209. Bununla beraber es­
ki Türk vesikalarında hâkan ile han’m çok kere birbirleri yerine kul­
lanıldıkları da görülmektedir: Gök-Türk, Hâkanlık devri Uygur, Ha­
zar, Avar, Türgiş vb. devlet başkanlarına kağan denildiği hâlde me­
selâ Bulgar devlet başkanları daha ziyâde “Han” diye anılmış,
Kuman-Kıpçak reisleri ve ihtimal Peçenek başbuğları da bu unvanla
tanınmışlar, asıl adı “Hâkaniye” diye zikredilen Kara-Hanlı devletin­
de ise her iki unvan aynı zamanda kullanılmıştır210. Han unvanının,
Türkçede umûmiyetle hükümdar mânasına geldiği bilenen“İlig”
(b.bk.) terimi ile bir arada kullanıldığı da görülmektedir: Uygurlar-
da ve KaraHanlılarda “İlig Han211”, Kara Hitaylarda “Kür-Han212”
vb.

Kan (khan) tâbiri bazı araştırıcılar tarafmdan Kore dilinde “


kwan” ve Çincede “kuan” kelimeleri ile ilgilendirilmek suretiyle ya­
bancı bir menşee bağlanmak istenmiş ise de213 unvanın Türkçe kö­
kenli olduğuna dair kuvvetli deliller ileri sürülmüştür: Meselâ Uygur
lehçesinde mevcut “ tangrîkan” sözünün son hecesi Türkçe “qan”

208 Bk. “T o n y u k u k ”, batı, 2, 3, kuzey, 28, 33.

209 Bk. D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s. 141-180; T. T ekin, “ayn.esr.” , s. 338, 341.
Krş. “ K ağan” .
210B k. “ B yz.turc.” , II, s. 1 4 8 vd.; F. L âszlö, “ayn.esr.” , s. 39; “ D L T ”, IV (in ­
deks); “ K B ” , III (indeks). O sm anlı im paratorluğunda dahi böyledir.
211 Bk. “E U S ” , s. 92.

2 1 2 Ö n c e M oğol soylu K ara-H itaylarda (936-1122) görülen bu unvan (bk. K.H.


M enges, “D e r T itel K ü r H an K ara Kitay” , s. 84-88; G. D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s.
633-639) d ah a so n ra C engiz H a n ile başlayan büyük M oğol im paratorluğu çağında
“k ağ an ” unvanı ile b irlikte ( “ Çinggis k h ah an ” , bk. “ M oğolların Gizli T arihi , s. 3)
çok yaygınlaşm ıştır (bk. F. Lâszlö, ayn.esr.” , s. 39). Ayrıca “q a n -tarq a n ” , “qan-tegin
? ” , gibi isim lerde d e görülm ektedir. ( “ Byz.turc.", s. 148, 355).
213 Bk. G .J. R a m sted t, “ ayn.esr.” , s. 60 vdd.
28 Dr.Abdulkadir DONUK

unvanından başka birşey değildir214. W. Bang’a göre bir yıldız adı ci­
lan “Yâtikân” kelimesinde de “kan” unvanı bulunduğu gibi . Di­
ğer taraftan “Kan” tâbirinin Batı Hunlarında mevcut olduğu Attila’-
nm hâtunu Arıkan (Arıgkan = temiz, asil kraliçe)’ın adından da an­
laşılmaktadır216. Ünlü Ak Hun hükümdarlarındandan birinin Bizans
kaynaklarında geçen adı da “Kün-Han” (5. yüzyıl 2. yarısı) olarak
gösterilmektedir2 . Esasen Han tâbirinin Asya Hun devlet zamanın­
da da ve “İl” kelimesi ile bir aradaTcullanılmış olduğu tesbit edilmiş­
tir218. Aslen Türkçe olduğu anlaşılan ve bazı yer adlarında da görü­
len (msl. Han-balıg, Hazar başkenti)219bu tâbir bilindiği üzere islâm-
Türk çevrelerinde geniş bölgelere yayılarak çeşitli zamanlarda türlü
mânalarla kullanılmağa devam etmiştir220.

KAPGAN (KAPHAN, KAVQAN):


Unvan önce II. Gök-Türk devletinin meşhur hükümdarı Kap-
gan (692-716) adında geçmektedir (kelime vaktiyle Kapagan olarak
okunmuştu). Tuna Bulgar hükümdarı ünlü Krum Han (803-814)’ın
kardeşi “Kişin-Kavhan” ın adındaki “kavhan” kelimesini vak­
tiyle J. Marquart, adı geçen Gök-Türk hâkanının unvanı ile birleştir­
mekte idi221. Bizans kaynaklarında da aynı unvanın “kavhanos” şek­
linde geçtiği görülüyor 2 Ayrıca Tuna Bulgar hükümdarı Malamır

214Bk. F. Lâszlö, “ayn.esr.” , s. 40.

215 Bk. F. L âszlö, “göst.yer.” F akat P. Pelliot, “ O tü k â n ” in son hecesinin de aynı


kelim e yâni “ h an ” o lduğuna d a ir W. B ang’ın görü şü n e katılm am aktadır ( “göst.yer”).
216 bK. Gy. M oravcsik, “B yz.ıurc.” , II, s. 173; Gy. N 6m eth, “ B u n ların dili” , s.
221; P. Vâczy, “H u n la r A vrupa’d a ' , s. 97.
217 Bk. Gy. M oravcsik, “B yz.turc.” , II, s. 165; L. R âsonyi, “T a rih te T ürklük", s.
73.
2 1 8 Bk. W . E b erh ard , “B irkaç Eski T ü rk U nvanı” , s. 322 vd.

219B k. “H u d û d s. 452; Gy. N 6m eth, “ H M K ", s. 208,212; A .J. Y akubovskiy,


“ IX. v e X . asırlard a İ t i l s . 275 n. 7.
2 2 0 T afsilen bk. G. D o erfe r, “ ayn.esr.” , III, s. 141-180.

221 Bk. B. Ögel, “T ü rk K ü ltü r T arih i", s. 264 vd.

222 Bk. Gy. M oravcsik, “B yz.turc.”, II, s. 156 vd.


ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 29

Han kitâbesinde geçen “Kaukhan Isbul” ibaresinin ilk kelimesi Kap-


gan ile irtibatlandınlmıştır223. Macar hükümdarı Arpad devrinde (9.
asır) kupan = koppan (koppany) isimli bir prensin adı da Kapgan’-
a bağlanm aktadır . Unvan, aym zamanda Peçenek’lerde bir kabile
adı olarak da zikredilir225.
Kapgan unvanı Iranî bir lehçe olan Sogdca’daki“k’wy” ile Türk­
çe “qan” unvanından mürekkep sayılmaya veya daha eski iranîbir ke
lime olduğu tasavvur edilen *kaviya (*kavikan) sözüne bağlanmak
istenmiş ise de , kelimenin Türkçe “kap + (kapmak, yakalamak,
kapan) “qan”dan ibaret olduğu ve terim olarak “fâtih” mânasını ifa­
de ettiği şüphesizdir.

KOLABUR (KOLOVUR, BO-KOLABUR):


Avar hâkanlığında ve Bulgarlarda görülen Türkçe unvan. “Emir
kumanda, bey -t- nasihatçı, lider” mânasında olup228 aslî Türkçedeki
“kılavuz” sözünün Batı Türkçesinde (z r değişimine uğrayan Bulgar
lehçesinde) aldığı şekildir229. Tarihî kaynaklarda AvarUrda 582 yılı
na âit bir haberde din adamı (Bo-kolabur), IX. yüzyılda Tüna Bulgar
devletinde unvan olarak (Kolavur) zikredilmiştir .

KATUN (KHATUN, HATUN):


Türk devletlerinde bilhassa 6. asırdan itibaren Khagan unvanı
ile birlikte başlayıp yaygın bir şekilde zamanımıza kadar devam eden
khâtun teriminin aslı olduğu anlaşılan “katun” sözü ilk defa G ök-

223 Bk. V. Beşevliev, “ Q a p (a )g a n ”, s. 93-97.

224 Bk. G. F eh ér, “D ie inscriptions...” , s. 52; K.H. M enges, “A ltaic elem en ts in


th e p ro to -B u lg arian in scriptions” , s. 92.
225 Bk. Gy. N ém eth, “ H M K ”, s. 46; A .N . K urat, “P eçenek T a rih i” , s. 53.

226 F. A ltheim , "G esch ich te d e r H u n n e n ” , I, s. 37, 207 vdd.

227B k. R . G irau d , “L ’Inscription de B aïn-T sokto” , s. 149; G. C lauson, “A n o te


o n q ap q a n ”, s. 73-77.
228 Bk. Gy. M oravcsik, “B yz.turc.”, II, s. 95 vd.

229B k. L. R âsonyi, “T a rih te T ü rk lü k ”, s. 79.

2 3 0 Bk. “B yz.turc.” , II, s. 9 5 ,1 6 2 .


30 Dr.Abdulkadir DONUK

Türk hâkanlığının kurucusu olan Bumın (552)’ın hanımının unvanı


231 232
olarak geçmekte , daha sonra Orhun kitâbelerinde , Uygur me­
tinlerinde , DLTde zikredilen234 ve “khagan” unvanının yaşadığı
her devlette bulunması gerektiği cihetle, Ak Hun, Avar devletlerin­
de de mevcudiyeti şüphesiz olan bu unvan devlet idaresinde hak sa­
hibi kadın (imparatoriçe, kraliçe) kavramını ifade etmiştir235.
Unvanın menşei olarak P. Pelliot’a göre Siyen-pi ve Tu-yü-hu-
en (yâni Moğol)236, W. Bang, W. Barthold 37, K. Wittfogel, Feng238,
A.v. Gabain ve M. Râsanen240vb. gibi bazı araştırıcılara göre Sogd
(yâni İranî), K. Shiratory’e göre Moğoî41 gösterilmiş ise de, katun
sözünün kağan unvanından ayrılamıyacağım dikkate alan J.R. Ha­
milton kelimenin menşeini yukarda ileri sürülen dillerde aramanın
İlmîdeğersizliğini belirtm ekti42, diğer taraftan da P.A Boodberg bu
terimin daha eski çağlarda Asya Hunlarmda (Çince şekli: Ko-ho-tun,

231 Bk. B. Ö gel, “ D oğu G ö k-T ürkleri...” , s. 129.

2 3 2 Bk. H .N . O rk u n , “E T Y ” , IV, indeks.

233 Bk. “E U S ” , s. 8 2 ,1 7 1 .

234 “D L T ” , I, s. 3 7 6 ,410; III, s. 240.

235 Ö rn ek ler: “ögüm el bilge k a tu n ” = annem kraliçe el bilge ( “ K itâb eler”, I,


doğu, 11; II, doğu, 10 vb.); “ katun yok b o lm ışe rti” = kraliçe veya im p arato riçe ö l­
m üş idi ( “T o n y u k u k ”, 31); “ Saçı katun teg” = kraliçe şaçı gibi (“ U igıırica” , II, 22);
“ K atunga kelser” = kraliçeye gelseler (“ T T ” , V II, 29) bk. G. C la u s o n ,"... T u rk ish ” ,
s. 602b. K raliçe (A.v. G abaın, A ltt.G ram m .” , s. 309). “ D L T ” , hâtûn = A frasyab
n eslinden kadın (I, s. 410); “ İbn.M üh.”, kraliçe (s. 39); “A. H ayyân” = kraliçe (s.
73).
236 P. Pelliot, “H isto ire des C am pagnes de G engıs K han” , s. 183.

237Bk. F. Läszlö, “ayn.esr.” , s. 43.

238 Bk. O. F ran k e, “ G eschichte d es C hinesischen R e ic h es” , III, s. 254; J.R . H a ­


m ilton, “ayn.esr.”, s. 96, n. 3.
239 A v . G abain, “A ltt.G ram m .” , s. 309. D aha bk. L. R âsonyi, “ T ü rk lü k te K a ­
dın A d la n ” , s. 77; P.B. G o lden, “ K h a z a r s . 197.

240 M . R ä sän en , “V ersuch eines etym ologischen W ö rterb u c h s d e r T ürk sp rac-
h e n ” , s. 157.
241 T afsilen bk. K. S hiratory, “A Study on the ...” . 1-26: O . F ranke, “ ayn.esr.” ,
III, s. 254.
242 Bk. J.R . H am ilto n “gsst.yer.”
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 31

k’o-tun) mevcut ve Türklerce bilinmekte olduğunu ifade etmekte­


dir243.
Hâtûn unvanı özel bir törenle alınır ve bu unvanı taşıyan kadın
saraydaki diğer kadınlara her bakımdan üstün sayılarak244 yukarda
söylendiği gibi devlet idaresinde resmîyetki sahibi olup, veliahdler de
genellikle hâtunun oğulları arasından seçilirdi, yâni müstakbel dev­
let başkanları hâtûndan doğan oğullar arasından iş başına getirilirdi.
Hâtûnlar bilindiği üzere daha sonraki çağlarda da -islamî devir dahil-
siyâsî-idarî alanlarda mühim rol oynamışlardı^5 ki bu durum Türk
devletlerinin özelliklerinden birini teşkil eder.
KÜNDÜ (KÜNDE, KENDE, KENDER ?):
Esas söylenişi künde olduğu246 ileri sürülen ve Hazar impara­
torluğunda Hâkan’dan ve Bey’den sonraki makamı gösteren bu un­
vanın “savaş bakanı”na verildiği ifade edilmiştir247. Hazar hâkanlı-
ğına bağlı Macar birliğinin (9. asır) idarecilerinden birinin unvanı o­
larak da (öteki üge-öge b.bk.) geçer248. Hazarlardan bahseden İbn
Fadlan (10. asır ilk çeyreği) unvanı, terkip hâlinde “kündür kağan”
olarak kaydetmiştir ki, A. Zajaczkovvski’ye göre, bu tâbir “könit”
(könd-) kökünden gelip Türkçe “yön vermek” mânasındadır. D. Pa-
is’e göre de, Macar kende ile alâkalı olup, kökü “kün”e bağlanabilir.
Z.V. Togan ve Zaxoder “kende” ile “kündür” kelimelerini, Hazar
menşeli bir şahıs olan “Kundaçık” ile birleştirmektedirler. Gy.
NĞmeth ve L. Ligeti ise Macarca’daki “kündü” kelimesi ile münase­
bete getirmektedirler. C.A. Macartney de Avarların 568 yılında Jus-
tinian’a giden elçinin adı olan “Khandikh” (Kandih) ile karşılaştırır.

243 Bk. P .A .B oodberg, “T h e L anguage o f th e T o-Paw ei, s.169.


244Bk. F. Lâszlö, “ayn.esr.” , s. 44.

245 Bk. İ. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ” , s. 230 vd. H âtû n kelim esi zam anla
m âna genişlem esi n eticesinde h an ım lar için kullanılm ağa başlanm ış ve zam anım ızda
da "kadın"şeklini alm ış.tr(b k .P .P ellio t, "ayn.esr",s.183; G .D o ğ e rfe r, "ayn.esr" III,s.132-
141, 181-183),
246 G. D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s.4. L. R âsonyi’ye göre: “kündü ( = b a ş prens, en
ileri gelen kabilenin reisi), bk. “T a rih te T ü rk lü k ”, s. 61.
2 4 7 Gy. G yörffy’den naklen, bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s. 155, n. 655; G. D o e r­
fer, “ayn. e sr.” , III, s. 609.
248B k. I. K afesoğlu, “ayn.esr.”, s. 155; L. R âsonyi, “ Selçük A dının Menş%ine
D a ir”, s. 378, n. 11.
DrAbdulkadir DONUK
32

B. Munkâcsi’ye ve V. Minorsky’e göre kündü sadece unvan olarak


kullanılmıştır. V. Minorsky aynı zamanda Şehname’de Tûran ordu
sunda hâkanın sağında yer alan Saqlab kahramanının adı olan kün-
dür’ü de bu unvanla bağlantılı bulur. L. Ligeti Moğol kabilelerinin -
“o k ”lara bölündüğünü ve her ok’un başında kündü ve janggi’lerin
bulunduğunu bildirmekte, P.B. Golden Hazar dilinden başka hiçbir
T ü rk lehçesinde görülmediğini söylediği “kündü” sözünün Iran men­
şeli olabileceğini ileri sürmekte 49, O. Turan ise kelimemi kün-lü
(kün= halk, halkı olan, halklı?) şeklinde izah etmektedir .

SAGUN (KÖK-SAGUN):
Bu unvan “Ata Saghun” şeklivle ve “hekim, tabib ” mânasıyla
D LTde geçmektedir251 Bir unvan olarak 10. yüzyıldan sonra gö­
rülmüş olup, Karluk büyüklerince taşınmıştır . 981 ve 1009 sene­
lerinde Turfan Uygur devletinin elçileri, 1008 yılında aynı devletin
bakanı ve 1010 yılında yine Turfan Uygurlarının bakanı ve elçisi bu
unvanla zikredilmişlerdir. Ayrıca 1025 senesinde bir Uygur bakanı ı-
le 1063’de Hoten’e gönderilen bir Uygur elçisi de aynı unvanı taşı­
mıştır254. DLT’deki “Saghun” unvanının Karluk reislerine verildiği­
ni hatırlatan F. Köprülü, bu unvanın, baş tarafına “kök” sıfatının da
ilâvesiyle daha yüksek bir mahiyet aldığı, Semerkant hükümdarların­
dan birinin bu unvanı taşıdığını da belirterek, Kara-Hanlılar devleti­
nin etnik bakımından Karluk ve Yağma Türk unsunlarına istinad et­
tiği neticesine varmıştır .

2 4 9 T afsilen bk. P.B . G olden, “K h a z a r s . 200-202.

2 5 0 0 . T u ran , “ İlig ...” , s. 198.

2 5 1 BI. “ D L T ’,1, s . 86, 403.


252B k. B. Ögel, “ C aca Bey vakfiyesindeki bazı unvan ve kişi adları hakkında
n o tla r” , s. 71 n. 21; G . D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s. 225 vd.
253B k. V. M inorsky, “ H u d û d ...” , s. 291; J.R . H am ilton, “ayn.esr.” , s. 155.

2 5 4 H o te n m etin lerinde, bk. J.R . H am ilton, “ayn.esr.”, s. 155.

255 F. K öprülü, “Eski T ü rk unvanlarına âit n o tla r”, s. 22-24.


ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 33

ŞAD:
Gök-Türklerin menşe efsanesine âit Çin kaynaklarında (me­
selâ: Choushu’da, m. 6 asrın ikinci yansı) “Na Tu-liu Şad” (N o-tu-
lu Şad) şeklinde geçmektedir256. Gök-Türk devletinin kurucusu Bu-
mın’ın atasının unvanı da “A Hsien Şad” (Bilge Şad) idi257.1. Gök­
Türk imparatorluğu devrinde Bizans elçisi Valentinos’u 576’da Aral
gölü havalisindeki Türk bölgesinde karşılayan Türk-Şad’da aynı un­
vanı taşıyan bir Türk prensi idi258. II. Gök-Türk hâkanlıgını teşkil­
âtlandıran Ilteriş, kardeşi Kapgan’ı “şad” tâyin etmişti . İlteriş’in
ölümünden sonra kağan olan Kapgan, küçük kardeşi To-si-fu’yü
hâkanlığm sol kanadına “şad260”, İlteriş’in oğlu olup o zaman 14 ya­
şında bulunan Bilge’yisağ kanad’a Tarduş üzerine “şad” olarak gö­
revlendirmişti261. bıige, kağan olduktan sonra kardeşi Kül Tegin ve
iki şad’la birlikte Türk bodunu için gece uyumadan, gündüz oturma­
dan ölesiye kadar çalıştığını262 ve 19 yıl şad’lık yaptığını belirtmek­
tedir263
Uygurlar zamanında hâkan olan Moyen-çor oğullarından biri­
sini “şad” tâyin etmişti264. Şad tâbirinin Hazar unvanları arasında 9.
asra kadar kullanıldığı ileri sürülmektedir265. Gök-Türk çağma âit
Altay’daki Karay buluntularından bir kemer süsü üzerinde de “şad”
256 Bk. B. Ogel, “D oğu G ök -T ü rk leri s. 111; Liu, “aytı.esr.” , I, s. 6.
257 Bk. B. Ö gel, “ayn.esr.” , s. 121 vd.; Liu, “ayn.esr.” , I, s. 40.
258 Bk. A. B om baci, “ O n th e ancient T urkish title “Ş ad” , s. 168.
259 Bk. M . M ori, “G ök-T ürklerin devlet teşkilâtı” , s. 379 vdd.
260 Bk. R . G irau d , “ L ’E m p ire d es T u r c s ...”, s. 73.
261 Bk. “K ilâb eler” , I, doğu, 17.
262 Bk. “K itâb eler” , I, doğu, 27.
263 Bk. “K itâb eler” , II, güney, 9.
264 Bk. “Ş ine-usu” , doğu, 7 ( “E T Y ” , I, s. 170).
265 Bk. Gy. NĞnıeth, “ H M K ” , s. 213. İslâm kaynaklarında (T aberî, İbn R usta,
G erdizî), a rap h arfleri ile yazılm ış olu p “ işa” (aysa), “ işad” (ab§ad), “ işan” (b k .H u d û d
...” , s. 451); “A y-şa” (V. M inorsky, “A d d en ta to the H udûd al-A lam ”, s. 261); “A pa- -
şa d ” (en m u h terem , en eski şad ) veya “âb -şad ” şekilleriyle geçen H aza r unvanı
‘büyük vezir, b aşb ak an ” m ânalarına gelm ekte idi (bk. G. D o erfe r, “ ayn.esr.”, II, s. 1
vd.). V. M inorsky “H u d û d ...” de H aza r kraliyet âilesinin adı olan A nsa ( = A şına/A se-
na ilgisi üzerindeki g ö rü şler için ve aynı kelim enin 2. B ulgar im p arato rlu k hükü m d ar
âilesinin adına alan “A sen, A san ” ile irtib atı hakkında bk. P.B. G olden, “K hazar S tu ­
d ies”, s. 2 2 0 )’yı “işa” ve “işad ” ile karşılaştırm aktadır (bk. “H u d û d ...” , s. 162).
34 Dr. Abdülkadir DONUK

unvanı görülmüştür. Bundan anlaşılıyor ki, bu çağda Türkler kendi


eşyaları üzerine, kendi damgaları yerine adlarını da yazdırıyorlar-

Tarihî kaynaklardan edinilen umumî kanaate göre şad deyimi


hâkan âilesi mensupları (hâkanın kardeşleri, oğulları, yeğenleri) ta­
rafından kullanılan bir unvandır267. Şadlar müstakil bir ordu başın­
da olarak belirli bölgelerin idaresinden sorumlu kişiler durumunda
idiler268. Gök-Türklerde hâkandan sonra yabgu geldiğine göre, şad-
’ın devlet hiyerarşisinde 3. sırayı alması gerekir 9. Fakat II. Gök­
Türk teşkilâtında hâkandan sonra geldiği tesbit edilmektedir. Nite­
kim Bilge önce şad unvanını taşımış, hâkan olduktan sonra da ülke­
sine iki şad tâyin etmişti270.
Bu unvanın menşei hakkındaki iddialara gelince: W. Radloff271,
W. Barthold272, R. Giraud273, F. Altheim , P.B. Golden275, F.
L â szlS 76, K.H. Menges277 İran dilindeki “şah” kelimesi ile karşıla­
mışlardır. Şad tâbirinin bir Iran dilinden alıntı olduğunu kaydetmek­
le beraber G. Clauson hiçbir İran lehçesinde bunun karşılığının bu­
*

266 Bk. B. O gel, "T ü rk K ültür T arih i” , s. 199.


267 Bk. B. Ö gel, “ Ü b e r die alttürkische Schad (sü-baschi) -W ürde, s. 29 vdd.;
G . C lauson, "... T u rk ish ” , s. 866 ; Gy. Györffy, “D ie R o lle...” , s. 176.
268 Liu, “ ayn.esr.” , II, s. 498. Çin kaynağı T u n g -tie n (801 d e tam am lanm ıştır)
m üstakil ord u y u id are eden ad am “ Se” (yâni S ad) diye isim lendirilir bk. P.B. G o l­
den , “ayn.esr. , s. 208.
269 N itekim O n -o k ’la n n başında bulunan 10 şe fe aynı zam anda 10 Şad d en ild i­
ği E d. C havannes ( “D o c u m e n ts ..., S. 27) tarafın d an bildirilm ektedir. H albuki
b ü tü n O n -o k ’la n n b aşında b ir yabgu bulunuyordu.
270 “K itâb eler” , I, doğu, 1 7 ,2 7 ; A. B om baci, “P r e n s e s ...” , s. 56; E d. C h a v an ­
nes, “ İki T ü rk ...” , s. 42 n. 43. G. D o e rfe r’e göre (III, s. 321-324) eski T ü rk devlet
teşk ilâtın d a en yüksek 4 unvandan biridir. Ş ad’la n n çeşitli d ev irlerinde işgal ettikleri
mevki için bk. G. D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s. 322 vd.
271 “V ersu ch eines W ö rterb u c h es IV, s. 971.
272 Bk. P.B. G o lden, “ K hazar ...” ,_s. 208.
273 “L ’E m p i r e s . 74.
274 “ G esch ich te d e r H u n n e n ”, I, s. 243, II, s. 273.
275 “ K h azar S tu dies” , s. 208.
276 “K ağan v e âilesi”, s. 48.
277 “T h e T u rk ıc languages an d peoples” , s. 168.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 35

Ilınmadığım belirtmekte fakat Saka lehçesinde sao, Sogd, ‘ sy , Pers


şah ve dolayısiyle eski farsça xsaya 1ya ile akraba olduğunu söyle­
mektedir278. Z.V. Togan Hind’çeden gelmiş olabileceğini söylemek-
770
le birlikte Hind’çe olabilecek kelimeyi zikretmemiştir . S.G. Kliaş-
torni’e göre Sogd’çadan gelmiştir: Xsyd. O. Smirnova: gsyd, gs’yd,
’ğsyd tâbirlerinin İslâm kaynaklarında “tixsid” olarak gösterildiğini
zikrederek unvanın Fergana, Sogd, Semerkand hükümdarları tara­
fından kullanıldığını, 7. ve 8. asırlarda “Xsyd (ihşid) tâbirinin ekseri­
ya arapçaya melik al-muluk diye tercüme edildiğini bildirir ve bu un­
vanın batı İrancadan (krş Avesta: Xsaeta) Orta Asya trançasına geç­
tiği düşüncesindedir. F. Justi’de “Ixsedh”i ikinci hecesi olan “sedh”i
şad olarak kabûl edip Avesta’da Xsaeta, Sedah, Pehlevi de Setak ile
mukayese etmiştir. Bu duruma göre, P.B. Golden’in fikrince Isad şek­
linin İranca Xsyd, Ixshed’in bir varyantıdır. İslâm kaynaklarındaki Ix-
sid şekli de bunu göstermektedir .
Önce: 1- Yukarda gösterilen İran menşeli kelimenin gerçek
mânaları belirtilmemiştir. 2- Eğer Türkçedeki şad kelimesi İhşid di­
ye zikredilen terimle aynı olsaydı o takdirde niçin tâbirin yarısı terk
edilmiştir hususunun açıklanması gerekirdi. 3- Şad kelimesi şah ile
ilgili ise Türkler ne sebeble bu unvanı şah şeklinde değil de şad ola­
rak kullanmışlardır? 4- Eski Iran siyâsî teşekküllerinde “şad”lık nite­
liğinde bir teşkilât mevcut olmuş mudur? Bütün bu noktalar açıklan
madiği müddetçe unvanın İran köküne bağlanması şüpheli kalacak
ve zoraki bir benzetmeden ileri geçemiyecektir.

ŞADAPIT (ŞADPIT):
Gök-Türk kitâbelerinde geçen281, fakat fonksiyonunun ne ol­
duğu henüz bilinmiyen “şadapıt” unvanı Gy. Györffy’e göre “şad” ve
“apa” unvanlarının282, G. Clauson’a göre “şad” ile, ihtimal şad’ın

278 "... T u rk ish ” , s. 866 .


279 “ O ğuz D estan ı” , s. 82.
280 İleri sü rü len bu g ö rü şler hakkında bk. P.B. G olden, “ ayn.esr.”, s.208.
281 “ ... güneydeki şad ap ıt b e jle ri ...” ( “ K itâbeler” , I, güney, 1); “B abam T ü rk
Bilge kağanı o tu rd u ğ u n d a şim diki T ü rk beyleri, sonra T ard u ş beyleri, Kül Ç o r başta
o larak , ark asın d an “şadpıt beyleri ...” ( “ K itâbeler”, II, güney, 13-14). '
282 “D ie R o lle ...” , s. 170,176.
36 Dr. Abdülkadir DONUK

maiyyeti demek olan “apı:t” sözünün283 birleşmesiyle bir araya gel­


miş olup, A.v. Gabain’e göre “asilzadeliğin yüksek bir sınıfını” ifade
etmektedir284. Bu kelimeyi R. Giraud’un kavim adı olarak kabûl etti­
ği anlaşılmaktadır285. Bu mevzuuyu geniş bir şekilde inceleyen A.
Bombaci’de, “şadapıt” unvanını, eski Pers imparatorluğu vesikala­
rında geçtiği söylenen “sa-ad-da-bat-ti” (sata-paü = 100’lü) diye o­
kudukları kelimeye bağlamaya çalışmış ise de , unvanın menşe­
i herhâlde iyice açıklanmamış durumdadır.

TABGAÇ:
Aslında Türkçe “ulu, muhterem, saygıdeğer^7" ve “Bir devlete,
millete sahip288” mânalarını ifade eden Tabgaç tâbiri bilindiği üzere
IV-VI. asır arasında bütün kuzey Çin’e hükmeden ve Orhun kitâbe-
lerinde çok zikredilen büyük Türk devletinin adı olduğu gibi (Çince-
de: To-pa, To-ba; Bizans kaynaklannda:Taugast) , daha sonra ba­
zı Kara-Hanlı hükümdarlan tarafından da unvan olarak (Tafgaç,
290
Tamgaç) kullanılmıştır .

283 T u rk ish ” , s. 867a.


284 “A ltt.G ram m .” , s. 336.
285 “ L ’E m p ire ...”, s. 77 ,2 1 6 .
286 “ O n th e an cien t T urkish title Ş adapıt” , s. 35-41.
287 “D L T ” , I, s. 453.
288 L. Bazin, “ A p p arten an ces linguistiquies ...” , C haiers d ’H isto ire m on d iale”,
s. 135.
289 Bk. Gy. N ém eth, “ H M K ”, s. 35; Gy, M oravcsik, “ Byz.turc.” , II, s. 302 vd.
“T ab g aç” adı ve devleti hakkında tafsilen bk. I. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ” , s.
71 vd..
290 İ. K afesoğlu, “ayn. e s r ”, s. 298; R . G enç, “ayn.esr.” , s. 1 3 3 ,1 3 6 v e n . 331.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 37

TAMAN (ATAMAN):
Orhun âbidelerinden Bilge Kağan kitâbesinde cülus törenine
katılmak üzere kuzeyden gelen delege hey’etinin başı olarak zikredi­
len “Taman Tarkan ” adı, R. Giraud’a göre bir şahıs ismi değil iki
unvandan kurulu bir terkipdir ki bunlardan ilki “Ataman” unvanı o­
lup Türkçe ata sözüne mübalağa eki olan man ilâvesiyle türetilmiş
bir deyimdir292. Daha sonra Moğolcaya da geçen bu kelime (İslâvca-
daki hedman’ da bundan gelir) bir nevi başbuğ mânasını ifade etmiş­
tir293.
TANHU:
Hun dilinde “imparator” demek olup “sonsuz genişlik, yücelik,
ululuk294” mânalarına gelen Tanhu (Çince şeklinin türlü okunuşla­
rı: Tanju, şan-hu, şen-hu, zhen-ku, zhen-gu, Jenuye, Şanu, zen-jü,
zen-kü ve şan-yü unvanı m.ö. III. asırdan Türkler arasında hâkan un
vanı yaygınlaşıncaya yâni m.s. VI. asra kadar Asya Türk devletlerin­
de (Büyük Hun imparatorluğu, güney ve kuzey Hun devletleri, 1.
Chao, 2. Chao, Hsia, kuzey Liang Hun devletleri ve Lou-lan krallığı)
kullanılmıştır . Bu unvanın kesin olarak hangi tarihte ortaya çıktı­
ğı bilinmemekle beraber, Mo-tun (m.ö. 209-174)’un babası Tuman’-
dan çok önceki çağlarda da kullanılmış olduğu düşünülebilir296. Bu
unvanı yalnız Mo-tun’dan gelen şahısların taşıyabildikleri söylen-

291 “ K itab eler” , II, güney, 14.


2 92 R . G irau d , “ L ’E m p ire s. 77 vdd.
293 L . R âsonyi, “T a rih te T ü rk lü k ” , s. 234. Gy. M oravcsik’e göre O sm anlı im ­
p arato rlu ğ u n u n k urucusu O sm an G azinin adının da T ü rk çe “A tam an ” olm ası
ihtim al d ah ilin d ed ir (bk. “ Byz.turc.”, II, s. 215); ayrıca bk. H .A E rzi, “ O sm anlı d ev ­
letinin k u ru cu su n u n ismi m eselesi” , s. 323-326.
294 Bk. O . F ran k e, “ G eschichte des C hinesischen R e ic h es” , I, s. 329; P.
Väczy, “ayn.esr.” , s. 111; W. Schm idt, “ E ski T ürklerin dini”, s. 80; K. Shiratory, “ay-
n .esr.”, s. 12 .
. 295 Bk. W . E b e rh a rd , “Ç inin^im al kom şuları”, s. 69; F. L äszlö, “ayn.esr.", s.
37; İ. K afesoğlu, “ ayn. e sr.”, s. 40.
296 B. Ö gel, “ B üyük H un im paratorluğu tarih i” , I, s. 165 vdd.
W Dr.Abdülkadir DONUK

inektedir2^7 .
Asya Hun tarihi hakkında ilk ve en mühim kaynak olan “S h i-
ch’i ”nin mütercimi De Groot, unvanın muahhar bir okunuşu olan
şan-yü tâbirinin, tanhu olarak okunan sözünün “Tanrı” kelimesi i­
le ilişkisi olabileceğini düşünmüştü298. Daha önceleri W. Radloff,
unvanın Tftnyy okunuşunu kabûl ve bunu eskiTürkçedeki “Tengri -
’ veya “Tengri-oğlı” ile mukayese etmekte idi . O. Turan’da “ Tan­
ju” diye okuduğu unvanın “Tanrı” kelimesinin Çince traskripsiyonu
olduğunu ileri sürerek hükümdarın bu unvanı almasının da hâkimi­
yete ve menşeine atfedilen telâkkinin bir neticesi olduğu kanaatine
varmıştır300. Bu unvanın yalnız Çin kaynaklarında zikredildiğini dik­
kate alan mongolist G.J. Ramstedt, kelimeyi Moğolcaya bağlamak­
tadır301. Japon mongolisti K. Shiratory’de aynı şekilde bu unvanı
Moğolca ve Mancuca kelimeler ile birleştirmektedir .
Ayrıca, O. Franke Çin devleti tarihi adlı eserinde, unvanın de­
ğişmesi mümkün olduğunu söyliyerek, “tan” yerine “şan” diye oku­
duğu birinci hecesinin “büyük, ulu ” mânasını, ikinci hecesinin ise (yü
veya hou) aslında Hunca hükümdarlık unvanı “Han” olduğunu be­
yan ile unvanın bütün olarak“büyük Han” mânasını taşıdığını ileri
sürmüş30 ve bu açıklama W. Eberhard tarafından da kabûl edilmiş­
tir304. E.G. Pulleyblank da bu unvanın eski çincesinin telâffuzunu
dân-hwa_h olarak kurar ve bunun da “Türkler arasında ortaya çıkan
targan, tarxan vb.nın en eski şekli olduğu”na inanır .
297 M . K öym en, "H siung-nu’larin T u-ku (T u-ko) kabilesi’ ,s.56.
298 “ D ie H u n n en d e r ...”, s. 54 vd.
299 “D as K u tatk u B ilik” , I, s. L X X X .
300 O. T u ran , “ Çingiz ad ı h akkında” , s. 275.
301 G .J. R a m ste d t, “ayn. e sr.”, s. 59 vd.
302 Bu ve d iğ er g ö rü şler için tafsilen bk. B. Ö gel, “ B üyük H u n im paratorluğu
tarih i” , I, s. 165-175.
303 O . F ran k e, “ayn. e s r.” , III, s. 179.
304 “ B irkaç eski T ü rk u n v a n ı s . 333 vd. D aha bk. B. Ö gel “ayrı.esr.” , s. 171
vd. A sya H u n la n n ın “T a n h u ” listesi ve unvanları (m .ö. 200 - m .s. 220) hakkında bk.
W E b erh ard , “ M u a h h ar H a n d evrinde H u n tarih in e kronolojik bir bakış , s. 378­
381.
305 E .G . Pulleyblank, “T h e C o n so n an tal System o f O ld C h in a”, A sia M ajör,
IX , 1963, s. 256.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 39

Nihayet B. Ögel de devletin büyüklüğü ile ilgili olan bu unvanı


“dünya devleti” anlayışına göre eleştirip açıklamak istiyenlere katıl­
makta ve Türklerin cihân şümûl devlet anlayışının köklerini de (unva­
nın mânâsını da göz önünde tutarak) haklı olarak bu çağlara bağla­
maktadır306. Ayrıca Tanhu unvanını, Gök-Türk devletinin kurucu
larının da kullandıkları belirtilmektedir307.
Çin kaynaklarında kendi yazılarının imlâsı çerçevesinde iki iş-
âretle ve iki hece olarak yazılmış bulunan ve Türkçe ojduğu^üphe-
siz olan Tanhu unvanı, Türk devleti arasında 750 yıldan fazla bir za­
man kullanılmış olmaktadır308.

TARDU:
Eski Çin yıllıklarında (5. yüzyıldan: Wei-shu) “ta-tu” “ta-t’ou”
ve “t’a-tun” şeklinde yer alan bu unvan,“T’a-tun” olarak m.s. 2. yüz­
yılın sonlarında yaşayan meşhur bir Hun şefinin adıdır. Daha sonra -
“Hsieh” adlı birinin, 380 de “Ta-t’ou” sıfatıyla Tabgaç’ların tâbiiye­
ti altına girdiğinden behsedilmektedir309. Diğer taraftan, bilindiği gi­
bi ilk Doğu Gök-Türk hâkanı da Tardu (çince şekli: Ta-tu) diye anıl­
maktadır 10 635 yılına âit bir Çin haberinde de “Hie-pi Tardou chad”
(ki bunu F. Hirth, Tarduş’ların şad’ı diye çevirmektedir) adlı bir şa-
-311
his bahis konusu edilmiştir . Kitâbelerde geçen Tarduş tâbirinin
de “Tardu + ş” den ibaret olduğu anlaşılmaktadır312.

306 B. Ogel, “ayn.esr.” , s. 167 vd.


307 F.W .K . M ü lier’den bk. B. Ögel, “ayn.esr.” , s. 168,175, n. 82.
308 K .H . M enges, “ayn.esr.” , s. 18; B. Ögel, “ayn.esr.” , s. 168.
309 Bk. W. E b erh ard , “ B irkaç eski T ü rk u n v a n ı...” , s. 325.
310 Bk. E d. C havannes, “ D o c u m e n t s s . 241; Gy. M oravcsik, “B yz.turc.”, I ­
I, s. 299.
311 Bk. E d. C havannes, “ ayn.esr.” , s. 241, n. 1.
312 Bk. “ K it/Îbeler”, I, doğu, 13,17; II, doğu, 1 2 ,1 5 (b u rad a unvan b o y a d ı o la ­
rak kullanılm ıştır. T aryan, yalıagu vb. gibi).
40 Dr.Abdulkadir DONUK

TARKAN (TAR1IAN):
Tesbitlerimize göre, bugüne kadar doğrudan doğruya “Tarkan”
unvanı hakkında, ilk olarak H. Beveridge 1917 ve 1918 de İngilizce
iki kısa makale yayınlamış313, bunu A. Alföldi’nin 1932 de Macarca
yazdığı makale tâkip etmiş314, son olarak da G. Doerfer’m Almanca
kaleme aldığı kıymetli kitabındaki madde yayınlanmıştır 1 .
Bu eski Türk unvanı Tabgaç (386-557)’lardan316 ve belki Hun-
lardan317 beri kullanılmakta olup, Çin yıllıklarında “ta-kan ” olarak
zaptcdilmiştir318. Tarkan deyimi Orhun kitâbelerinde, (8. asır) Ton-
yukuk (Boyla Baga Tarkan)’un319 unvanları arasında ayrıca dış tem­
silcilerden birini göstermek üzere “Oğul Tarkan3"°” ve “Apa Tar­
kan321” olarak da geçer322. 8. yüzyıldan kalma Ongin yazıtlarında -
“İşbara Tamgan Tarkan 323”, İkhe Khüşotü (8. asır) yazıtında “Kül
Tudun’un küçük kardeşi Altım Tamgan Tarkan324 ”, Gök-Türk yazılı
Suci yazıtında (8. asır) “KuihıgBaga Tarkan32"'” şekillerinde görün­
düğü gibi, Elegeş kitabesinde de (8. asır?) “tarhan” tâbirinin geçtiği
bildirilmektedir . Bilge Kagan’ın millete hitap ederken devlette idare

313 H . B everidge, “T h e M ongol title T ark h a n ” , JR A S , 1917; T ark h an and T ar-


qunius, JR A S , 1918, s. 314-316.
314 A. A lföldi, “A tareh an m éltôsâgnév e re d e te ”, M Ny, X X V I11,1932, s. 205­
220 .
315 G. D o erfe r, “T ü rk isch e und m ongolische E le m e n te im N eu p ersic h en ” , II,
W iesbaden, 1965, s. 460-474.
316 W . E b e rh a rd , “B irkaç eski T ü rk ünvam h akkında” , B elleten, sayı 3 5 ,1945,
s. 325.
317 B. Ö gel, “ O rta A sya T ü rk tarihi hakkında bazı yeni araştırm aların te n k i­
d i”, D T C F D ergisi, X V II, 1-2,1959, s. 270; G. C lauson, “ An Etym ological
D ictio n ary o f P re -th irte e n th C en tu ry T ürkisch”, O xford, 1972, s. 539 vd.
318 Bk. Liu, M au-tsai, “D ie chinesischen N achrichten zur G eschichte d e r O s t­
T ü rk e n ” , II, W iesbaden, 1958, s. 556 vd.; B. Ögel, “Şine-usu yazıtının tarihi ö n em i” ,
B elleten, sayı 59, 1951, s. 367. Ç ince m etinlerdeki “T a-k u an ' tâbiri de T ü rk çe “T a r ­
k an ” unvanının Ç ince transkripsiyonu zannedilm iş ise d e (bk. W . E b erh ard , “B irkaç
eski T ü rk unvanı h ak k ın d a”, s. 323; Liu, “ayn.esr.’ , II, s. 5 8 1 ,6 1 3 ) aslında 1 a-kuan
T ü rk çe “ toygun” tâb irin in karşılığı gibi g ö rünm ektedir. Z ira aynı Çin kayıtlarında,
T ü rk devlei m eclisi (T oy) üyesi olan Toygu.nlar (T a-k u an ’lar) arasında ayrıca “T a ­
kan” (T a rh a n )'la rd a zik red ilm ek ted ir (bk.. İ. K afesoğlu, “ Eski T ü rk lerd e devlet
m eclisi (Toy), I. M illî T ürkoloji K ongresi, İstanbul, 1980, s. 208).
319 Bk. “T o n y u k u k ” , batı, 6 . K itâbe I’in sonunda (batı, 1) geçen “ İnancu A pa
Y argan T a rk a n ” unvanı Kül T egin ile ilgili olm ayıp (bk. R . G iraud, “ L 'E m p ire des
T u rcs célestes” , Paris, 1960, s. 75, 77), T onyukuk’un görevlerine d aha uygun d ü ş­
m ek ted ir (bk. İ. K afesoğlu, “T ü rk M illî K ü ltü rü ” , İstanbul, 1983, s. 117, n. 422.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 41

edenlerden, idare edilenlere doğru yaptığı sıralamada da (Kağan, ailesi,


bodun, şadapıt beyler, tarlaınlar, buyruk beyler, Dokuz Oğuz beyleri)
bu unvan yer almaktadır327. Tarkan unvanı Uygurlarda (8. ve 9. asır
ortalarından itibaren)328, Kırgızlarda329, Türgişlerde (8. a sırf30 O­
ğuzlarda (10. asır)331, Hazarlarda (8. asır)332Bulgarlarda (8. asır)333,
Macarlarda(9. asır)334, Kumarlarda (12. asır)335, hattâ Kara-Koyun-
lularda (14-15. asır)336, Abbasî hilâfetinde 3 7, Hin-Türk imparator­
luğunda (16-19. asırlar)338 ve OsmanlIlarda da 339 kullanılmıştır.
Ayrıca kabile adı olarakit zikredilmekte 340, yer ismi olarak
görülmekte 1 ve bir Türk Hanlığının (devletin) adı olarak da342kabûl
olunmaktadır. Bunun yanında ilk Türk devletlerinden beri
zamanımıza kadar gelen bu unvan, günümüzde şahıs adı veya soyadı
olarak da yaygın şekilde kullanılmaktadır.

Tarhan’lar hükümdar âilesine mensup değildirler343.

320 “ K itâb eler” I, kuzey, str. 12. A yrıca bir Sogd elçisinin unvanı da “ O ğul T a r­
kan idi (bk. S.G. K lyachtom y, “A pro p o s des m ots Sogd B erçek er B uqaraq ulys de
l’ın sc n p tıo n d e Kul T eg h in ” , C A J, III, 4 ,1 9 5 8 , s. 248 vd.). B ulgar k itabelerinde “ U -
lug T a rk a n ” şek lin d e d e açıklanan ibarenin “ O ğul-T arkan” olabileceği d e ileri
sü rü lm ü ştü r (bk. K .H . M enges, “A ltaic E lem en ts in the p ro to B ulgarian in scrip ti­
o n s” , B yzantion, X X I, 1 -2 ,1 951, s. 99).
321 “ K itâb eler” , II, güney, str. 13.
322 A y n ca Bilge Kagan k itabesinde cülus tö ren in e katılm ak üzere kuzeyden
gelen d elege hey’etinin başı o larak zikredilen “T am an, T a rk a n ” (bk. “ K itâb eler”, II,
güney, str. 14) adı R . G ira u d ’a göre b ir şahıs ismi değil, iki unvandan kurulu b ir ter-
k ıb d ır (bk. “L ’E m p ire des T u rcs célestes” , s. 77 vdd.V 551-630 yıllan arasında
yazıldığı tah m in edilen B ugut kitabesinde de “Buga T a rk a n ” diye okunm ası m u h te­
m el b ir kelim e g eçm ek ted ir (bk. S.G. K lyaştom iy - V.A. Livsic, “T h e Sogdian
Inscription o f B ugut R ev ised” , A ct. O r. X X V I, 1, B udapest, 1972, s. 77).
323 Bk. H .N . O rk u n , “ E ski T ü rk Y azıtları”, I, İstanbul, 1936, s. 128, str. 4; T.
T ekin, “A G ram m er o f O rk h o n T u rk ic” , B loom ington, 1968, s. 255, 291.
324 Bk. H .N . O rk u n , “ayn.esr.”, II, İstanbul, 1939, s. 121 vd.
325 Bk. H .N . O rk u n , “ayn.esr.” , I, s. 156, str. 3.
326 Bk. T. T ekin, “ O n a M isin terp reted W ord in th e O ld T urkic Inscriptions” ,
U ral-A ltaisch e Ja h rb ü c h e r, 35, W iesbaden, 1964, s. 140.
42 Dr. Abdiilkadir DONU K

327 Bk. “ K itâb eler” , I, güney, str. 1-2; II, güney, str. 13-14. T arh ap çoğul o la ­
ra k “ ta rk a t” şeklinde d e g eçm ektedir (bk. H .N . O rkun, “ayn.esr.” , IV, İstanbul,
1941, s. 106). A yrıca B atı G ö k -T ü rk yabgusu istem i tarafın d an 868 de Bizans’a gön
d erilen elçinin adı “T agm a T a rk a n ” idi (E d . C havannes, “ D o cu m en ts su r les T ou
kiu e (T u rc) o ccid en tau x ” P etersburg, 1903, s. 239; L. Ligeti, “B ilinm eyen Iç Asya ,
A n k ara, 1946, s. 66 ). 8 . asır o rtaların d a H u ttal kralı Ç m ’e “T a rh a n ” unvanlı elçiler
g ö n d erm işti (7 3 3 ,7 4 0 ,7 5 0 yıllarında); Şûm ân kralının elçilerinden /743/ birisinin a di
RT a rh a n ” idi ve ayrıca T o h aristan kralının Ç in ’e gönderdiği /738/ elçisinin adı d a “ I-
n an cu T a rh a n ” idi. A yrıca F e rg an e’den gönderilen elçi /749/ “A rslan T a rh a n ”
ad ın d a biri idi (bk. E d. C havannes, “N o tes additionnelles su r les ‘ T ou-kiue ( lu r e )
o ccid en tau x ” , P etersb o u rg , 1903, s. 4 7 ,5 7 , 5 9 ,6 1 ,6 6 ,6 9 vd., 7 3 ,7 5 ,8 2 ,8 4 ; E. Esin,
“T ü rk ’u l-A cem ” , S an at T arih i Yıllığı, V, 1973, s. 311 vd.; I. K afesoğlu, “ayn.esr. s.
146. Y enisey k itab elerin d e de “ Çavuş T u n T arxan” ve “T arxan Sanu:n şek ıllen n d e
g eçm ek ted ir (M alov’d an bk. G . C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 540a.)
328 F . H irth , “N achw orte zur Inschrift des T on ju k u k ” , A T İM , II, Folge, 1899,
s. 55 vd.; G y N ém eth , “A honfoglalö M agyarsäg kialakuläsa, B udapest, 1930,. 257.
T a rh a n unvanı U ygur m etin lerin d e p e k çok y erd e geçm ektedir: “ K ün birm iş t(a)-
rh an , inanç t(a )rh a n vb., (bk. F.W .K. M üller, Zwei P fahlinschriften au s den
T u rfa n fu n d e n ’ , B erlin, 1915). “ K ün birm iş t(a )rh a n ” büyük b ir ihtim alle U ygur adı
idi ve “ ikbale erd irilm iş ta rh a n ” m ânasına gelm ekte idi (bk. L. R âsonyi, “ R e m n a n ts
o f T h e o p h o ric n am es in T u rk ic nam e givine” , B elleten, sayı 182, A nkara, 1982, s.
292). T a rh a n U ygurlarda ö nce nazır sonra hâkan olan “T u n Baga T ark an (779-
789Yın ad ın d a d a g eçm ek ted ir (bk. C. M ackerras, “T h e U ig h u r E m p ire 744-840,
A cco rd in g to th e T a n g D ynastic H isto ries”, C a n b erra, 19o8, s. 60V Ç in im p arato ru
M u -tsu n g (821-824) tah ta çıkınca, U ygurlar H o T a-kan “ (A lp T arkanY ’ı Çın e g ö n ­
d e re re k ak rab alık k u rm ak istem işlerdi (bk. Tsai W en-S hen, Li T ê-Y ü nün
m ek tu p ların a g öre U y g urlar” , T aipei, 1967, s. 3, 213). A v . L e C oq un ikinci T urfan
se ferin d e bulduğu, o rta farsça bir yazm a parçasında da b ir U ygur kağanının e tra fın ­
daki yüksek görevliler sıralanırken “boyla ta rk a n ” unvanı y er alm ak tad ır (b u hususta
F.W .K . M ü ller ve J. M a ra u a rt’ın görüşleri için bk. S. T ezcan, “ Eski T ü rk çe Boyla ve
Baga san ları ü zerin e” , T D A Y , 1977, s. 53 vd.).
329 K ırgızların başlıca 6 unvanından birisi idi. 840-841 senesinde Kırgızlar, U y­
g u rların zayıfladığı b ir sırada onlara taarru z ed erek, Ç in prensesi T a i-h o K onçuy'u
ele geçirip, Ç in ’e teslim etm ek üzere “ O n T a rk a n ” m teşkil ettiği elçi heyeti ile b irlik ­
te yola çıkarm ışlardı (bk. T saı W en-Shen, Lı T ê-Y ü ’nün ...” , s. 3 2 ,3 9 , 4 /, 6 4-66,171,
175).
330 T ü rg iş şefi U -çe-le (7. asrın so n la n )n in unvanında d a geçm ektedir: “Baga
T a rk a n ” (bk. E d. C havannes, “D o c u m e n ts ... ’, s. 43).
331 Bk. “ İbn F a d |a n Seyahâtnam esi, İlahiyat F akültesi D ergisi, A n kara, 1,2,
1954, s. 66 ; R . Şeşen, “ İbn F azlan S eyahatnâm esi”, İstanbul, 1975, s. 39 vd.; F. S ü­
m er, “ O ğuzlar , A n k ara, 1972, s. 53.
332 630 yılında B atı G ö k -T ü rk hâkanı tarafın d an E rm eniye’ye akın için g ö n d e­
rilen b ir g en eralin ismi veya unvanı olarak g e ç m e k te d ir “ Ç o rp an Tarhan”. D iğer
H aza r k u m an d an ların ın adı da “A lp T a rh a n ” (bk. E d. C havannes, “ D o c u m e n ts ...” ,
s. 255; P.B. G o ld en , “K hazar S tudies”, I, B udapest, 1980, s. 150 vd, 176 vd)., “A s
T a rh a n ” (bk. D .M . D u nlop, T h e H isto ıy o f th e Jew ish K hazar” , P rinceton 1967, s.
180, n. 43; P.B. G o ld en , “ ayn.esr.” , s. 151-154) ve “Awci T a rk a n ” idi (bk. P.B. G o l­
den , “ayn .esr.”, s. 154 vd.). <
333 T u n a B u lg arlan n d a, V olga B u lg arlan n d a (V olga B ulgar T ürklerinin d ev a­
mı olan bugünkü Ç avuş halkının dilinden) Kazan ve S am ara bölgelerinde birçok
“T a rh a n ” adlı m ah aller (bk. Gy. N ém eth, “ayn. e sr.”, s. 256). B uradan da Bizans ve
İslâv dillerin e d e geçm iştir (bk. Gy. M oravcsık, “ B yzantinoturcica” , II, B erlin, 1958,
s. 299 vd.). B ulgar T ü rk çesin d e “ B öri T a rq a n ” şeklinde geçen kelim enin şahıs adı
mı, unvan mı olduğu belli değildir (bk. Gy. M oravcsik, “ayn.esr.” , s. 97. lîrş. O. P rit-
sak, “T h e P ro to -B u lg arian m ilitary inventor)’ Inscriptions, s. 49.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 43

334 K abile adı o larak ve “T ary an ” şeklinde ayrıca bazı söyleniş farklarıyla M a ­
c a r y e r ad ların d a (bk. Gy. N ém eth, “ayn.esr.”, s. 255 vd.; F. E ck h art, /T ürk.tere./,
“ M acaristan tarih i”, A nkara, 1949, s. 6 ,2 4 ; L. R ásonyi, “T a rih te T ü rk lü k ”, A n k ara,
1971, s. 62). ’
335 L. R ásonyi, “K um an özel a d la rı”, T ü rk K ültürü A raştırm aları Y ıllıiı, III—
V I, 1969, A n k ara, s. 140.
336 K ara-K oyunlu h ü k ü m d arlan n d an İskender (1420-1438)’in 9 oğlundan b iri­
nin ad ı “T a rh a n ” idi (bk. F. S üm er, “K ara Koyunlular*’, I, A nkara, 1967, s. 143).
337 D evlet ad am ı “T a rh a n el-C am m al” ve tarihçi “T a rh a n el-R avi” (bk. T abe-
ri’d en R . Şeşen, /T ü rk , tere./, “ H ilâfet o rd u su n u n m enkıbeleri ve T ürk lerin .
faziletleri, A nkara, 1967, s. 2 8 ,3 1 ). T ü rk T arh an neslinden gelen şahıslar ve İbn T a r ­
han adlı T ü rk m usikişinası hakkında d aha bk. O . T u ran , “ S elçuklular T arih i ve
T ü rk -İslâm M edeniyeti” , s. 3 2 5,381.
338 T arh an Beyim ve T arh an Bige (bk. “ G ülbeden H üm ayunnâm e, /T ü rk .ter-
c/, A n k ara, 1944, s. 326 vd.).
339 A.S. E rzi, “T ürkiye K ütü p h alerin d en n o tlar ve vesikalar I, “O sm anlIlarda
T ark an lık ” , B elleten, C. X IX , A n kara, 1950, s. 92-94. Bk. “ B A ” , Kam il K epeci ta sn i­
fi, D ivân-ı H ü m âyûn “ R u u s” D efterleri, nr. 238. s. 16/28 C um adelula 988/
(B aşbakanlık A rşivinden konum uzla alâkalı bu notu tesbit eden m eslektaşım F e ri­
d u n E m e cen ’e teşek k ü r ed erim ). Ç ağatay ve O sm anlı lehçelerind e de im tiyazlı bir
m akam ı g ö sterm ek üzere kullanıldığı P.d. C o u rteille tarafından belirtilm iştir (bk. W.
R adloff, “V ersu ch eines W ö rterb u c h es d e r T ü rk -D ialecte” , III, T h e H ague, 1960, s.
854. D a h a bk. M. R ä sän en , “V ersu ch eines etym ologischen W ö rterb u c h s d e r T ür-
k sp a ch en ” , H elsinki, 1969, s. 464).
340 981 senesinde W an-yön-tö E tsin gölün biraz doğusunda bulunan bir k ab i­
leyi z ik red er ki, bu kabile “T ark an U g e”nin kabilesi adını taşım ak tad ır (bk. J.R .
H am ilto n , “L es O uïg h o u rs a l’ép o q u e des C ing D ynasties d ’ap rès les do cu m en ts chi -
nois” , P aris, 1955, s. 155 vd.).
341 “T m u to ro k an = T am an T a rh a n ” (K u b an ’ın K aradeniz’e döküldüğü y e r­
d e), bk. L. R ásonyi, “T a rih te T ü rk lü k ” , s. 116; A N . K urat, “T ürkiye ve R usya”,
A n k ara, 1970, s. 453. D ah a bk. A .N . K urat, “P eçenek T arih i” , İstanbul, 1937, s. 28,
91, n .l. . . .
342 A sta rh an veya A strah an H anlığı (1466-1554), bk. L. R ásonvi, “T arih te
T ü rk lü k ” , s. 229, 231 vd.
343 W . E b erh ard , “ B irkaç eski T ü rk unvanı hakkında” , s. 325.
44 Dr.Abdulkadir DONUK

Bu eski Türk unvanının344 çeşitli devrelerde muhtelif Türk top­


luluklarında farklı mânalar ifade ettiği anlaşılıyor: Gök-Türk çağın­
da: “yüksek asalet derecesi345 Uygurlarda “vekil, nazır3 4 6 10 asır
Oğuzlarında sü-başından (başkumandan) sonra gelen makam sahi­
binin unvanı347; Hazarlarda, “Hudûd’ul-Âlem’(981) e göre hüküm­
dar unvanı (Tarkhân Khagan)348; İbn Hurdadbih (9. asır)’egöre “hü­
kümdardan sonra gelen ikinci şahıs 349”; Dîvân-üLûgat’itTürkfal. asır-
)’de yakın bir mâna verilerek “bey” diye çevrilmiştir350. Gök-Türk
kitâbelerinde “A p a ” unvanıyla bir arada geçen "Tarkan” şekliyle -
“ordu kumandanlığına "muadil olduğu ileri sürülmüştür351. Diğer ta­
raftan son araştırmalarda meselâ A. Alföldi’ye göre Tarkan’lar aslın­
da eski Türk-Moğol topluluklarında demirciliği meslek edinmiş olan
kimseler idi ki, asil ve imtiyazlı bir sınıf meydana getiriyorlardı352.
Ayrıca “hükümdarın maiyyetindekiler353” ve bir nevi “şeref unvanı ’’o-
344 W . E b erh ard , “ Ç inin şim al kom şuları", A nkara, 1942, s. 69 vd.
345 Bk. A v . G ab ain , “A lttürkische G ram m atik ”, Leipzig, 1950, s. 338. D aha bk. B.
3 4 ? g§ k . ¿a'fero ^ lu , ‘'^ P f j y g u r ^ u i k ç c s i S özlüğü” , İstanbul, 1968, s. 225, 226.
U y g u rca’da “ m em u r” anlam ına da kullanılıyordu, H aen isch ’den bk. M oğolların
3491&T* F ?^ ı1k^ a%
/^ km
aSi’<!!4| )s-15’" 2­
348 H u d û d ’ul-Â lem ’in naşiri, V. M inorsky bu rad a iki şahsın unvanı olm şsı g e re k ir­
ken, tek şahıs unvanı olarak gösterildiği kan aatin d ed ir (bk. H u d û d ’ul-A lem ” , T h e
R d ıg ıo n oi th e W orld, a p ersian geography 372 A .H . - 932 A .D ., G M N S, X I, L o n ­
d o n , 1937, s. 16 1 ,4 5 1 ). A J . Y akubovskiy’de “H u d û d ’ul  lem ” d e bu ibarenin
yanlış zaptedildiği d ü şü n cesin d ed ir (bk. “ IX. ve X . asırlarda İtil ve B u lg ar’ın tarihî
topografısı m eselesine d a ir” , B elleten, sayı 62 ,1 9 5 2 , s. 280, n. 24).
349 Bk. Gy. N 6m eth, “ayn.esr.”, s. 257 vdd.

35£ Bk. B. A talay, “ D î v â n i L û g at’it-T ü rk ” , I, A nkara, 1939, s. 436. K âşgarlının verdi -


gı bilgilerden u n v an lar hakkında şöyle bir hiyerarşi tablosu ortaya çıkarılm ıştır 1 -
H âk an , 2- Y uğruş (vezir), 3- Yavgu, Sagun, K öl-irkin, Çuwı, Ö ge, 4 -T ü k sin , 5- İ ­
nal, 6 - “T a rh a n ” (bk. M .A. Köym en, “A lp A rslan zam anı T ü rk toplum hay atı”
Şelçukly A raştırm aları D ergisi, IV, 1975, s. 39; R . G enç, “K arahanlı D evlet T eş­
k ilâtı” , İstanbul, 1981, s. 239 vd.). 5
35} J „ “ayn.esr.”, s. 22, 56; A. C aferoğlu, “T ü rk Dili T a rih i”, I, İstanbul,
19 /O, s. 105; G. C lauson, “Som e notes on the inscription o f T o n o q u q ”, Studia T u r­
cica, B u d ap est, 1971, s. 129.
352 A. A lföldi, “A ta rc h a n mĞltösâgnĞv e re d e te ” , M Ny, X X V III, 1932 s 205-
2 2 0 'd en bk. P.B. G o lden, “K h azar S tudies”, s. 213. A yrıca bk. W. E b erh ard ,
* C o n q u e ro rs an d R u lers, Social F o rces in M edievel” , L eiden, 1952 s 98 n 7- F
A lth e ir “ G esclıich te d e r H u n n e n ”, I, B erlin, 1959, s. 213. M anas d estan ın d an '
g ö sterilen ö rn ek için bk. B. Ogel, "T ü rk M itolojisi” , A nkara, 1971, s. 69. T arh an -
^ ‘,.df;nKrc‘llkle 1İSIS1 m ünasebetiyle isabetsiz b ir yorum için bk. İ. Kafesoğlu,
1953 S T o s T İ j M ° “0İlar Vc C en 8 iz m eselesi”, T arih D ergisi” , sayı 8 , İstanbul,

35~* G D o erfe r, “D ie R o lle d es ‘B uyruq’ in d e r alttürkisclıeıı G esellschatf” A ct


O r. X I, B udapest, 1960, s. 176.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 45
554
larak da yorumlanmıştır .
Kelimenin menşeine gelince: Eski Yunancada Tarcon (Tar-
chon) ve Etrüsk’lerde özel ad olarak zikredilen “Tarquín ”in Tarkan’­
la ilgili olabileceği355 ve ayrıca Çincede “Ta(tar) ” kökünden gelerek
“büyük bilici” mânasına da geldiği iddia edilmiştir356. Bundan başka
unvan Tar (dağılmak) kökünden türetilmek istenmektedir357. W. E-
berhardda unvanın “Tar-khan” şeklinde söylenebileceği düşünerek,
'T a r” kökünü, “tarım”\e “tarla” yâni “ekilmiş toprak” ile olabilece­
ği düşüncesindedir358. C. Brockelmann da “Tarkan” ile “Terken”in
aynı kelime olduğu fikrindedir359. Hattâ “Tarhun, Turhan ” ile de ka­
rıştırılmıştır 360. Gy. Németh’e göre ise Türkçede bir şeref unvanını
ifade eden “Tarhan” unvanı “Alpagut” unvanının bir eşi idi361.

354 G . D o e rfe r, “ayn.esr.’', II, s. 460 vdd. El-I larizm î (E b û A bdullah M uham m cd) de
T a rh a n ’a “ Şerit” m ânasını vererek, bunun bir asalet unvanı olduğunu gösterm iş ol­
m a k tad ır (bk. R . G en ç, “K arahanlı D evlet teşkilâtı” , s. 241, n. 704).
355 Bk. H . Beveridge, “T h e M ongol title T arc h o n ” , s. 834.
356 Bk. G J . R am sted t, “A ittü rk ish e und M ongolische T ite l” , M S F ou, 55, H elsinki,
1951, s. 63 vd. K.H. M enges ve o n u n ileri sürdüğüne göre ( “T itles an d organizatio­
nal term s o f th e O vtan ("Liao) and Q ara-Q vtay (oi-liao), Roczmk

35'/ D. S ın o r’dan bk. G . DoerTer, “ayn.esr. , II, s. 471.


358 “ B irk aç eski T ü rk unvanı hakkında” , s. 324. A yrıca tarh an sözünün ta r + kan
(h an ) şekli m ü telaa edilm esi (bk. A.v. G abain, A ltt. “ G ram m atik ” , s. 60 vd.) doğru
o lm asa g erek tir, zira “ h an ” tâbirinin “ ta r ” ( = ta n m = ç iftç ilik ) veya “ ta r ” ( = dar,
„,£.erİݧ değil) ile ilgisi düşünülem ez.
35v C BrockelmaTm, H b fsp rach e ın A lttü rk e sta n ” , V erzam eling van O pstellen,
_ JFestşchrift füj- P rof. S chniııen, 1929, s, 224.
360 Bk. R .N . Frye, T a n n ın -T ü rx ü n and C entral A sian H istory”, H arvard Jo u rn a l
o f A siatic Studies, 1 4 ,1951, s. 105-129. A y n ca bk. F. A ltheim , “ayn.esr.” , III, B er­
lin, 1961, s. 10. T u rh a n yeni leh çelerd e de bilinen bir sözcük ise d e rü tb e derecesi
b ilin m em ek ted ir (bk. S. Çağatay, “T ü rk lehçeleri üzerine d en em eler”, A nkara,
1978, s. 314). Sogd kralının taşım ış olduğu ve İslâm kaynaklarında zikredilm iş olan
T a rh u n tâbiri e lB îrÛ n î(ll.a s ıry y e g ö re bir özel ad olm ayıp T a rh a n unvanının deği­
şik şeklidir: T arh u n /T a rk h a n /ih tim a l Sogdlular tarafından alınm ış bir tâ b ird ir
(bk. R .N . Frye, “ayn.esr.” , s. 117). S. Ç ağatay’a göre, bir Sogd hüküm darının a d ı­
nın T a rh u n olm asın d an dolayı bununla da karıştırılm ış olabilir (bk. “ayn.esr.” , s.
3 ^ y . NĞmeth, “ayn.esr.” , s. 259 vd. A ynca Bizans kaynaklarında M alazgirt m u h a­
rebesi m ünasebetiyle R . D io g en es’in ord u su n d a vazife gören “T rach a n io tes” ,
adın d ak i şefin aslen T ü rk kökenli olduğu ileri sü rü lm ek ted ir (bk. U rfalı M ateos
S V ekayi-nâm esi (952-1136) ve P apaz G rig o r’un zeyli” , /T ürk.terc./, A nkara, 1962,
s. 142, n. 79). A n cak bu iddiaya göre adın “T ark an o s” veya “T ra k a n o s” şeklinde
olm ası gerekirdi.
46 DnAbdulkadir DONUK

İbn Hurdadbih’e göre Semerkant hükümdarları ve umûmiyetle


küçük krallar Tarkan unvanını taşırlardı362. Daha sonra Tarhan, -
“Dargan” şekli ile Moğolcaya geçmiştir ki363, mâna ve sahip olduk­
ları makam itibariyle Moğol cemiyetinde oynadıkları rol Türklerin­
kinden tamamen farklıdır. Şöyle ki: Bunlar Han’ın fazlasıyla güveni­
ni kazanmış ve yüksek dereceli memurluklar alan kimselerdi .
Tarhan’lar izin almadan saraya girebilirler365, Han âilesinden
biriyle eşit olarak evlenebilirdi366. Kendilerine Han tarafından “su-
yurgal adı ile verilen toprakları işletmekte368, vergilerden muaf
tutulmakta369, savaşlarda alınan ganimetlerden pay almakta370 ve iş­
ledikleri suçlardan dolayı 9 nesil boyunca ceza görmemekte idiler37 .
Umumî ziyafet ve törenlerde şeref misafiri olarak hazır bulunurlar372
ve Han’ın sol tarafında yer alırlardı373. Ayrıca Tarhanlık Moğollar-

362 Bk. Gy. N ém eth , “ayn.esr.”, s. 257.


363 Bk. “M oğolların Gizli T a rih i” , s. 15, n.2.
364 G. D o erfe r, “ayn.esr.” II, s. 460; N. P oppe, “ M ongolische V olksdichtung”, W i­
esb ad en , 1955, s. 279. *
365 W. B arth o ld , “T u rk estan D ow n to th e M ongol Invasion” , L ondan 1958, s. 385;
B a rh eb raeu s, “A b û 'l-F a ra c T a rih i” , II, A nkara, 1 950,s. 477; G. D o erfe r, “ay n .esr.” ,
” s. 464. .
3 â B. Spuler, /T ü rk .terc./, “ Iran M o ğ o llan ” , A nkara, 1957, s. 301.
367 “ A razi” (bk. A.Y. Y akubovskiy, “A ltın O rd u ve İn h ita tı”, İstanbul, 1955, s.
116). “H il’a t m al” (bk. H . A bdulfahoğlu, “Birinci M engili G iray H an Y arlığı” ,
T M , IV, 1934, s. 106)..Siiyurgal tâb irin e ilk olarak M engli G iray’ın 857 (1453) ta ­
rihli ta rh a n ’lık y arlığında tesad ü f edilir (bk.. A N . K urat, “A ltın O rdu, Kırım ve
T ü rk ista n H an ların a âit yarlık ve bitik ler” , İstanbul, 1940, s. 64). D aha bk. M . M u ­
rakam i, “ O n th e O rigin o f th e fiefdom ‘S oyurqal’ u n d e r th e M ongol D ynasty”,
T h e T oyo G ak u h o , 4 4 ,3 , T okyo, 1961, s. 1-35. Kırım ve Kazan H anlığında H a n ’lar
tarafın d an verilen “T arh an lık Y arlık ları” hakkında tafsilen bk. A B attal, “ Sahib
G iray H an Y arlığı", T M , II, 1926, s. 75-101; A N . K urat, “ayn.esr.” , s. 61-115; A.
B ennigsen, “ L e K hanat d e C re m é e ”, P aris, 1978, s. 33-39; I. V ásáry, “A C o n tra c t
o f th e C rem ean K han M ängli G iräy an d th e Inhabitanis o f Q irg-Y er from 1478/79,
C en tral A siatic Jo u rn a l 26, W iesbaden, 1982, s. 290. D iğ er taraftan Kırım T ü rk le ­
rin d en 250 kişilik b ir g ru p “T a rk a n ” hareketi diye bilinen b ir olayı başlatm ış ve
1942 d e tam am iyle m ağlup ed ilen e k ad ar A lm anlara karsı savaşm ışlardır. A ynca
Kırım A SSR m erkez kom itesi başkanının adı da “ İlyas T a rh a n ” idi (bk. A .W . Fis-
Jh e rJ 'Ç rim e a n T a ta rs’’. C alifornia, 1978, s. 1 4 5 ,1 4 7 ,1 6 0 ).
368 K K öprülü, “A ltın O rd u ’ya âit yeni araştırm alar”, B elleten, sayı 19,1941, s. 431.
369 B.Y. V ladim irtsov, “M oğolların İçtim aî T eşkilâtı”, A nkara, 1944, s. 175; B. Spu-
1941, s. 6 ; R . G rousset,
3 7 ? » ^ l a SÂ Ü ’iaa^ i ’i9s5feS5 ; l \ . Y akubovskiy, “ayn.esr.” , s. 87. F akat
bu kaide ölüm cezasını g erek tiren suçlarda cari değildi (bk. W . B arthold, T urkes-
3 7 Í V ”ñ !rth o r )d , “T u rk estan ...” , s. 385.
373 G. D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 460.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 47

da babadan oğula geçerdi374.


Kelimenin yukarıdaki tarzlarda açıklanması bazı güçlükleri de
beraberinde getirmektedir. Nitekim Tarkan (Tarhan) sözünün Çin-
çe, Etrüskçe, Grekçe ile ilgisi, tıpkı bir dış benzetmeden ibaret ter­
ken unvanı ile olan ayniliği gibi, linguistik temellerden mahrum ya­
kıştırma olarak görünmektedir. Demircilik meselesi de henüz kesin­
likle isbatlanmış bir husus değildir. Zira Tarhanlarm imtiyazlı demir­
ciler sınıfı teşkil etmeleri ancak çok geç devirlerde (13. asırdan
itibaren) Moğollar zamanında yürürlükte olduğu hâlde, bu unvanın
çok daha önceleri Türklerde mevcudiyeti gösterilmiştir. Tarhan tâbi­
rinin hecelere ayrılmak suretiyle izahı mümkün görülmemektedir. Keli­
me Türkçe sayılabilir, fakat etimolojik bakımdan inandırıcı bir açıkla
ma henüz yapılamamıştır315

TARMAÇ:
730 yılında Ermeniye’yi istila eden Hazar generalinin adı ve un­
vanı olarak geçmektedir. Kelimenin Türkçede çok defa birbiriyle yer
değiştiren r-1 seslerinin karışmasıyla bu hâle gelmiş olup aslının “ter­
cüman” mânasında “talmaç” olduğunun kabûl edilebileceği ileri sü­
rülmüştür: “Tarm ac = talmac/tolmac/tilmac. Son kelimeler birçok
türk lehçelerinde aynı mânada (tercüman) geçer. Unvan iken boy a ­
dı hâline geldiği de görülür (Peçeneklerde olduğu gibi). Ermeni ya­
zarı Lewond’da Hazar kumandanı olarak zikredilen “tarmac” sözü
isimden ziyade unvan olsa gerektir376. Gy. N6meth’e göre “dış işleri
bakanı” mânasını taşıması muhtemel olup Orta Asya ile ilgili Çin
kayıtlarında devletlerin en başta gelen memuriyetleri arasında zikre­
dilmektedir3 .

374 B. Spuler, “H isto ry o f th e M ongols”, L ondon, 1972, s. 22. H a ttâ ta rh a n yetk ile­
rin in ta rh a n h atu n ların a geçtiğine da ir belirtiler v ard ır (bk. N. Şâmî, /T ürk, tere./
“ Z a fe m â m e ” , A n k ara, 1949, s. 129 vd. n. 1). 16 asırda bile A ltın o rd u devletinden
intikal ettiği anlaşılan imtiyazlı “ ta rh a n ” unvanının R u s çarlığında dahi kullanıldığı
g ö rü lm e k te d ir (bk. A .N . K urat, “ R usya T arih i”, A nkara, 1948, s. 185 vd.). A yrıca
15. asırda yaşam ış olduğu tahm in edilen ve T im u r’un ileri gelen em irlerinden olan
“A rslan H o ca T arh an , A ta b e tü ’l-H akayık” adlı kitabın sonuna o n u tan ıtan bir şiir
yazm ışdır (b k ."A tab etü ’l Hakayık,"s.lOO vd.).
375 T a rh a n terim i hakkında tafsilen bk. G. D oerfer, “ayn.esr.” , II, s. 460-474.
376 T afsilen, bk. P.B. G olden, “ K hazar S tudies” , s. 213 vd.
377 Gy. N 6 m eth, “H M K ” , s. 46.
48 Dr.Abdulkadir DONUK

TEGIN (TİGİN):
Hükümdar âilesi mensuplarına yâ ni umûmiyetle prenslere ve hü­
kümdar oğullarına “Tegin” denilirdi378 (Kitâbelerden: II. GökTürk
kağanı Bilge’nin küçük kardeşi Kül Tegin ve aynı âileden Orhun ki­
tabelerinin yazarı Yollug Tegin)379. Tegin unvanı Ak-Hun paraları
üzerinde (630-658) görülmekte olduğu gibi380, Uygurların menşe ef­
sanesinde “Or-Tegin” bir Türk unvanı olarak geçmekte381 ve 924-
926’da Kan-chou (Turfan) Uygur hâkanının unvanı olarak
görünmekte , Türk Bulgar kitâbelerinde “Han’ın kardeşi veya oğ­
lu” anlamını taşımaktadır 83 Tarihî belgelerden anlaşıldığına göre
Tegin’ler ordu başında bir bölgenin idaresine memur edilince yabgu
veya şad unvanını alırlardı. F. Altheim “İl-tegin” tâbirinin “impara­
torluk prensi” mânasına geldiğini söylemektedir384.

Çoğul hali ile "tigit"385şekli ile de karşılaşılan tegin (tîgin)


tâbirinin menşei, mânası ve okunuşu hakkında çeşitli görüşler
ileri s ü rü lm ü ştü r. C havaı\nes’e göre "To" sözü T ü rk ­
çe "7”o-/an(tegin) teriminin kısaltılmışıdır.386 A. Bom­
bacı ise Çince "Tâ-le" sözünü Türkçe tegin olarak kabûl et-

378 Bk. A v . G ab ain , “A ltt.G ram m .” , s. 340, 341; “E U S ” , s. 230,238; “ K B ”, beyit­


ler: 4068, 4642; “H M K ” , s. 295; G. D oerfer, “ayn.esr.”, II, s. 533-541.
3 79 “ K itâb eler” , I, güney, 1 3 ,1, güney-batı; II, güney-batı.
380 Bk. F. A ltheim , “G esch ich te d e r H u n n e n ”, I, s. 49.
381 Bk. B. Ö gel, “T ü rk M itolojisi” , s. 61, n.2, 7 5 ,1 5 0 vd.
382 10. yüzyıl K itan ’lara da geçm iştir (bk. J.R . H am ilton, “ayn.esr.” , s. 156).
383 K .H . M enges, “A ltaic elem en ts in th e ...” , s. 100 vd. T una B ulgarlarında “K an­
te g in ”, “ kan ar-tiğ in ” , “ B öri-tegin” şekillerinde özel ad olarak zikredilm iş olm ası
d a m u h tem eld ir (bk. “B yz.turc.” , II, s. 9 7 ,1 4 8 ). T ürgiş kağanı Su-lu (717-738)’nun
h ü k ü m d a r ¿Şilesine m ensup olm adığı hâlde Ç inlilerce “tegin” diye anıldığı söylen­
m e k te d ir (bk. R . G irau d , “ L ’E m p ire s. 76.
384 F. A ltheim , “ayn.esr.” , I, s. 47.
385 “D L T ” , I, s. 355; “ K B ” , beyit: 1868. “T igit” sözühün M acarca karşılığı “T ih it”
"T ü h ü d "d ü r Bk.''H M K ", s.295)."
386 “ İki T ü rk P ren sesinin ...” , s. 40, n. 24.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 49

miştir . W. Radloff da “teggin” şeklinde okumaktadır388. Mongo­


list G.J. Ramstedt de eski Türkçesini “teggin” olarak düşündüğü
tegin’i benzetme yoluyla Kore dilindeki “tek” (fazilet) + in (adam)
kelimesine bağlayarak “muteber adam” mânasına geldiğini söyle­
mektedir . F. Altheim ise “tekkin” (teggin) diye okunmasını ter­
cih ettiği bu unvanı yine mânasına bakmaksızın, halk etimolojisi
kabilinden Çinceye veya Farsça (“Dehkan” )’ya bağlamak teşeb-
büsündedir .
TENGRİKEN, TENGRİM, TERİM (TARIM):
DLT’deki kayda göre “teginlere ve Afrasyab soyundan (yâni Türk
asıldan) olan hatunlara ve bunların çocukları için söylenen” tarım
tâbiri “Hâkanlı hanları oğullarından başkasına kullanılmaz391 ” Yine
DLT’de “Altun tarım” şekliyle “büyük kadınların unvanı” olarak da
belirtilmiştir 9 . A.v. Gabain ve A. Caferoğlu tarafından “kadınlara
mahsus bir unvan” olarak kabûl edilen bu tâbiri393; G. Doerfer ve S.
Çağatay “Terim” şeklinde okumaktadırlar394. J.R. Hamilton’a göre
kelime “terim” diye okunduğu takdirde bu “Tengrim”den türetilmiş
yüksek seviyede bir unvan olur ki, aynı zamanda şehzâdeler için de
kullanılır . P. Pelliot ise “Terim” in eski Türkçede “prenses”
mânasına gelen “Tengrim”den türediği düşüncesindedir396. Tengri-

387 “ P ren ses s. 46, n. 3.


388 “V ersu ch eines W ö rterb u c h es ...” III, 1034. D aha bk. K.H. M enges; “T itles and
o rg a n iz a tio n a l...”, s. 72.
389 G .J. R am sted t, “ayn.esr.” , s. 64 vd.
390 F . A ltheim , “ayn. e sr.” , I, s. 49; II, s. 273, V, s. 245. “T egin” unvanının 11. asır­
d an itib aren bazı T ü rk çevrelcfHnce aldığı yeni m ânalar ve bun u n kadîm T ürk
kah ram an ı A frasyab (A lp E r T un g a) ile ilgisi hakkında bk. “D L T ’, I, s. 3 5 5 ,4 1 3
vd.
391 “ D L T ” , I, s. 3% .
392 “ D L T ’, “göst.yer.
393 “A ltt.G ram m .”, s. 338; “ E U S ” , s. 226.

394 G . D o erfe r, “ayn .esr.”, II, s. 656 vd; S. Çağatay, “T ü rk lehçeleri” , s. 322.
395 J.R . H am ilton, “ayn.esr.” , s. 156.
396 Bk. G . D o erfe r, “ayn. e sr.” , II, s. 656 vd.
50 DrAbdulkadir DONUK

ken tâbiri ise prenseslere verilen bir unvan olarak görünmektedir5'77.

Özetle:
Tengriken (prenses)
Terim (kadınlara mahsus yüksek unvan)
Tanm (Hâtûn ve hâtûnların kız çocuklarına mahsus unvan)

TERKEN:
Uygur metinlerinde398 ve DLT, KB gibi İslâmî devir Türk eser­
lerinde “terken” şeklinde geçen bu tâbirin (arap hurufatı ile yazılmış
şekline bakılarak Türkân okunması yanlıştır) eski Türk unvanların­
dan “Tengriken” deyimi ile ilgili olduğu belirtilmiş399 ve devlet ida­
resinde hâkandan sonra geldiği fakat yetki bakımından ona en yakın
bir görevi ifade ettiği ileri sürülmüştür400.
Terken unvanının kimler tarafından taşındığı hususunda bazı
kayıtların tereddütlere yol açtığı görülmekte ise de401, vuzuhsuzlu­
ğun DLPnin hatalı tercümesinden402 ve KB’deki “terken kutı” tâbi-

397 Bk. A.v. G ab ain , “A ltt.G ram m .” , s. 340; “E U S ” , s. 234. “K enç T engrim ” =
pren ses (bk. “ E U S ”, s. 105.
398 Bk. O. T u ran , “T ü rk ân değil T e rk e n ” , s. 72.
399 O . T u ra n , “ göst.yer.” : S. Çağatay, “ayn.esr.” , s. 327. M enşei hakkında diğer g ö ­
rü şle r için bk. G . D o e rfe r, “ayn.esr.” , II, s. 495-498; G . C lauson, T u rk ish ” , s.
544b.
400 Bk. G . C lauson, T u rk ish ”, s. 544b.
401 O . T u ra n ’a göre, unvan hem “ h ü k ü m d ar” hem “ m elike” için kullanılm ıştır. R .
G en ç d e aynı g ö rü şted ir (bk. “ K arahanlı devlet teşkilâtı” , s. 138.
402 “ D L T ” , I, s. 376, 441. B urada geçen “ m elik” tâbirini “ k ral” veya “ h ü k ü m d ar” o ­
larak değil, cins ismi o larak m ülke sahip, idareci diye alm ak d aha doğrudur.
E sasen kral veya h ü k ü m d ar b ir vilayetin başında değil ancak ülkenin başında y e r a ­
lır.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 51

rinin403 yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır .


KB’deki “terken kutı” ibaresinden hükümdar değil, hükümdar hu­
kukunu haiz hâtûn mânasını anlamak gerektiği dikkate alınmamış­
tır. Çünkü burada hükümdar bahis konusu olduğu zaman KB’ de
yalnız “Bey, İlig, Han” terimleri kullanılmakta olduğu eibi, terken =
“kadınlara ait bir unvan ” diye açıkça ifade edilmiştir . Aynı asırlar­
da Büyük Selçuklu imparatorluğunda, sultan kadar devlet idaresin­
de etkili, Kara-Hanlı prensesi Celâliye Hâtûn “Terken Hâtûn”
(sultan Melikşah’ın /ölm. 1092/ hanımı ve Sencer’in annesi), ve Ha-
rezmşah Tekiş’in (ölm. 1200) hâtunu (sultan Ala’üd-din Muham-
med’in annesi), keza devlet idaresinde hattâ birinci derecede yetki
sahibi durumunda olan “Terken Hâtûn” bu unvanlarla anılmakta­
dırlar406. Bu tarihî belgeler ışığında olacaktır ki son devir araştırıcı­
la rı “terken” hâtûnlar için kullanılan “kraliçe” veya
“imparatoriçe” mânasında tanıtmışlardır 40 .

TİREK (DİREK):
Uygur hâkanlığında el öge (b. bk.)’sinden sonra gelen bir un­
vandır. Çin’e giden iki Uygur elçisinin unvanı olarak görülür: Tirek
Bekçi (911 yılında); İnanç Tirek (954 yılında) . Mâna itibariyle Ta-
yangu (hâcib)’nun işini gören kimselere verilirdi. Bu unvan aslında
devletin direği (İslâmîunvanlardan “imadu’d-devle” karşılığı) mâna­

403 “B ey itler”: 1 0 9 ,1 1 5 ,1 2 1 .
404 Krş. “D L T ” için, G . D o erfe r, “ayn.esr.”, II, s. 495-498. “T erk en katun katunga
...” (to h e r m ajesty th e Q u een , I, s. 376) ay n ca 8 . yüzyıl U ygur m etinlerinde: “silig
te rk e n ” = (p u re q u een ); İbn. M üh., “te rk e n ” = kraliçe vb. bk. G. C lauson, “gös-
t.y er.”.
405 “ K B ” , III (indeks), s. 438.
406 Bk. İ. K afesoğlu, İ A m ad. “ S elçuklular” ; A yn.M üell., “ H arezm şah lar” , s. 315
(indeks). A v n ca K ara H itaylarda, K artuklarda, Salgurlularda ve d aha sonra M o-
ğollarda ( “D ö re g e n e ” / “ Ö geday K aan’ın annesi” / = “te rk e n ”), T im urlularda
unvanın kraliçe m ânasında kullanıldığı bildirilm ektedir (bk. O . T u ran , “ayn.esr.”,
s. 63-73; G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 497 vd.; E . M erçil, “ S algurlular” , s. 99-105,
108, n. 9 ,1 0 9 ,1 3 5 ).
407 G. D o erfe r, “g öst.yer.” , G. C lauson, “ göst.yer.” , ‘D L T ’de ara p harfleriyle aynı
şekilde yazılıp “oym akların, hısım ların toplandığıyer; “ana-baba evi” m ânasına ge­
len “T ü rk ü n (T ö rk ü n ) tâbiri hakkında bk. “ D L T ’, I, s. 441.
408 Bk. J.R . H am ilto n , “ayn.esr.” , s. 157.
52 DrAbdulkadir DONUK

sına gelmektedir409.
Ayrıca Peçenek’lerde ve Kuman-Kıpçak teşkilâtında da mevcut
olduğu bazı Kıpçak Han isimlerinden anlaşılmaktadır410.
TOYGUN:
Kitâbelerde geçen “toygun” kelimesine411şimdiyekadarumûmi-
yetle ‘\üksek mevki sahibi’’ gibi pek açık olmayan mânalar verilmek­
te idi 12. Sonra bu konu tarihî ve linguistik açıdan incelenmiş ve
kelimenin aslî mânası şu şekilde tesbit edilmiştir. “Toy” devlet mec­
lisinin eski Türkçedeki adıdır, ikinci hecedeki “-gun” eki Türkçede
“birlik, topluluk veya bir topluluğa mensubiyet” mânasını vermekte­
dir. Buna göre, “toygun” sözünün “toy birliği içinde, toy’a mensup”
yâni “toy üyesi” (Devlet Meclisi azası) olması gerekir41 .
TUDUN
Orhun kitâbelerinde, Karluk’lara karşı yapılan bir seferde, Bil­
ge Kağan tarafından gönderilen ‘Yamtar”in \e Hâkan İşbara dev­
rinde (ölm. 587) K’i-tan’ların başında bulunan idarecinin unvanı415
olarak zikredilen Tudun terimi, Gök-Türkçe yazılı “İhe Huşotu ” ya­
zıtında da “Kül Tudun 'un küçük kardeşi Tekiş”; “Kül Tudun’un kü­
çük k a rd e şi A ltu n T am gan T a r h a n ” ib arelerin d e de
görülmektedir . Aynı unvan Uygurlar417, Avarlar418 ve Hazar

409 Bk. G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 655; G . C lauson, “ayn.esr.” , s. 543; S. Çağatay,
“ayn.esr.” , s. 327.
410 M eselâ, P eçeneklerde: 1050’de o rd u kum andam “T u ra k h ”./ “T u ra k ” = “T ire k ”
(bk. Gy. M oravcsik, “ Byz.turc.” , II, s. 330). “A lp D irek ” (bk. İ. K afesoğlu, “H a-
re z m ş a h la r...”, s. 1 2 9 ,1 3 0 ,1 3 8 ). “Çoğı T ırek ” : rü tb e (bk. “ E U S ” , s. 64.
411 “ K itâb eler”, I, kuzey-doğu, 1; güney-doğu, 1; güney-batı, 1.
412 Bk. H .N . O rk u n , “ E T Y ” , IV, s. 116; A v . G abain, “A ltt.G ram m .” , s. 343; Liu,
“ayn.esr.”, I, s. 103 ,1 0 5 , G. C lauson, “ayn.esr.”, s. 584b.
413 İ. K afesoğlu, “E ski T ü rk lerd e D evlet M eclisi (T oy)” , s. 208. “T oygun”ların k im ­
le r oldukları hakkında bk. “T O Y ” .
414 Bk. “ K itâb eler” , II, doğu, 40. “T ud u n Y am tar” .
415 Bk. Liu, “ayn. e sr.”, I, s. 126.
416 Bk. “ E T Y ” , II, s. 121 vd.
417 Bk. “E U S ” , s. 255; E d. C havannes, “D o c u m e n ts...” , s. 90.
418 Bk. R . G irau d , “L ’E m p ire ...” , s. 81; G. D oerfer, “ayn.esr.” , III, s. 207 vd.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 53

lar419 tarafından da kullanılmıştır. “Turun” (tudun tuzun tu­


run) sekli ile de Volga Bulgarlarında mevcut olduğu anlaşılmakta­
d ı r . Ayrıca Taşkent’in hâkimi “ Bagatur Tudun”; Hami hâkimi de
“Tudun şad” diye zikredildiği gibi421 sonradan Moğolcaya da intikal
etmiştir 22
Çin kaynaklarına göre Gök-Türklerde hükümdar âilesine men­
sup olmayan idarecilere verasetle intikal etmek üzere verilen bir un­
van olup, görevi tâbi memleketlerde başta vergileri ve gümrük
resimlerini kontrol etmekdir 423. Nitekim Batı Gök-Türk hâkanı
Tong-Yabgu ‘Yabgu Kağan” (618-630)’nın çeşitli batı bölgeleri
(Taşkent, Gandhara vb.) krallıklarına tâyin ettiği Ilteber yanında, o ­
raları İdarî yönden nezaret, vergi ve resimleri kontrol için tâyin ettiği
zat da “tudun” unvanını taşıyordu424.
Avrupa Avarlarmda “şehir muhafızlığı”görevim yaptığı söyleni­
yorsa da , daha ziyâde mâlî işlerden sorumlu olduğu anlaşılıyor .
Daha sonra mâna kaymasıyla “tudun” tâbiri, yukarıda söylendiği gi­
bi bir beldenin sahibi, hükümdarı unvanı olarak da kullanılmıştır.
DLFye göre ise Tudun unvanı “köyün büyüğü tanınmışı; köylülere iç­
me suyu dağıtan adam ” mânalarına gelmiştir427.

419 Bk. D .M . D unlo p , "ayn.esr.”, s. 174 vd; “Byz.turc.” , II, s. 317 vd. H azarlarla ilgi­
li o larak B izans tarih çilerinden T h eo p h an es (7. asır) ile P atria rch N icephorus
(8 06-815)’un eserlerin d e “tu d u n ” unvanı geçer. B uradaki kayıtlara göre “T u d u n ”
d o ğ ru d an doğruya h âkanın tem silcisi olarak X e rso n ’da hüküm .sürm üştür. A yrıca
E rm en i kaynağı (M au ses D asxuranc’i) T iflis’in H aza rlar tarafın d an kuşatılm ası
hâdisinden b ah sed erk en “S a f ı n “T ’n d uns” larım zikreder (bk. P.B. G olden, “Kha-
z a r s . 215.)
420 Bk. Gy. NĞmeth, “H M K ” , s. 213; G . D oerfer, III, s. 208 vd.
421 Bk. P.B. G olden, “ayn.esr.”, s. 216.
422 Bk. G . D o erfe r, III, s. 207-210.
423 Bk. P.B. G olden, “ ayn.esr.”, s. 216.
424 Bk. E d. C havannes, “D o cu m en ts ...” , s. 2 4 ,5 2 ; G. C lauson, “ ... T u rk ish ” , s.
457b.
425 Bk. H .W . H aussing, “ D ie Q uellen ü b er s. 42.
426 Bk.yk.n. 398 ve 399.
427 “D L T ’, I, s. 400; III, s. 171.
54 Dr.Abdulkadir DONUK

Kelimenin etimolojisine gelince: A.v. Gabain, H.W. Haussig,


G.J. Ramstedt, K H . Menges bunu Çince “tu-t’ung (sivil vâli)’a bağ­
lanmakta iseler de428, kelimenin, bilhassa Türk devletlerindeki gö­
revi dikkate alınarak, Türk asıllı bir tâbir olduğu ve belki de Türkçe
“tut + " (tut-mak, muhafaza etmek, tutumlu olmak) fiil köküne bağ­
lanabileceği düşünülebilir .
TÜKSİN:
D LTde “halktan olup handan üç kat aşağı bulunan kişi” mânası ve­
rilmiştir430. Tüksin unvanının “teksin” okunmasının daha doğru o­
lacağı ve yugruş (b.bk.)’la aynı görevi yapan kimse olduğu ifade edil­
mektedir43 . Çiğil hükümdarının da telaffuzu kesinlikle tâyin edile­
memiş olan43 bu unvanla anıldığı anlaşılmaktadır433.
ÜGE (ÖGE):
Gök-Türk çağı Türkçesinde ve Uygur lehçesinde kullanılmış o-
lup434, Orhun hurufatlı Suci (9. yüzyıl) ve Açura436 kitâbelerinde
zikredilen ve İslâmî devirde “vezir” tâbiri ile yer değiştirdiğine bakı­

428 Bk. A.v. G ab ain , “A ltt.G ram m .”, s. 345; H .W . H aussig, “ayn.esr.” , s. 42; K.H.
M enges, “T h e T u rk ıc languages s. 169; G . D o erfe r, III, s. 210. Çin devlet hiye­
rarşisin d e böyle b ir unvan var m ıdır? A yrıca B ulgar T ürkçesindeki tu ru n ” şekli
nasıl açık lan acak tır? B ir lâtin kaynağı olan bir K arolenj devri (9. asır sonu) yıllığın­
d a 795 senesi ile ilgili o larak “Z a ta n u s”J ;e ç e r ki “tu d u n ” unvanıdır (bk. A.
K ollautz, “ G esch ich te ...” , I, s. 10, 57). Ç ek ülkelerinde A var kağanının m utasarrıfı
anlam ın d a bugün d e kullanılm aktadır (bk. Y. Blaşkoviç, “Çekoslovakya to p ra k la ­
rında eski T ü rk lerin izleri”, s. 344).
429 U nvanı h em en h e r kayıtta (m esela bk. E d. C havannes, “D o c u m e n t s i n d e k s ,
s. 372; Liu, “ayn.esr.”, indeks, s. 814) “tu d u n ” olarak görm em ize rağm en G. Olau-
son tarafın d an “ to d u n ” şeklinde zapt edilm iş bulm aktayız (bk. "... T urkish” , s.
457b). Bu tâb irin Ç inceden bir alıntı olduğu ön yargısına dayanm ış olsa gerektir.
H âlb u k i tü rk çe “ tu t + ” fiilindeki ikinci “ t ” nin çekim hâlinde “d ” ye d ö n ü şe b ile­
ceği h esaba katılm alıdır.
430 “D L T ’, I, s. 437.
431 G. D o erfe r, “ ayn .esr.”, II, s. 526 vd. K elim e W. R ad lo ff tarafından “tek k in ” d i­
ye o k u n m u ştu r.
432 G. C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 487a. ,
433 “Bk. V. M inorsky, “H u d û d ...” ,s. 297 n. 4.

434 “A ltt.G ra m m .” i s. 322; “ E U S ” , s. 146.


435 “ K utlug Baga T a rk a n ’ın buyruklarının ‘ügesi’ b en ” (bk. “E T Y ” , I, s. 156).
436 "... İl ü g e s i...” , (bk. “ E T Y ”, III, s. 133).
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 55

lırsa idarecilikle ilgili yüksek türkçe bir tâbir olduğu anlaşılan bu ke­
limenin daha ziyâde "öge” şeklinde telaffuzu uygun görünmekte437
ve A v. Gabain’e göre “şöhret”4^ ; Gy. Györffy’e göre “Han ’ın yanın­
da vâli” (yüksek idareci)439; J.R. Hamiltort’a göre “hakîm,bilge’440;
G. Doerfer ve G. Clauson’a göre “müşavir”4 mânalarını vermek­
tedir. DLPde “İdarî mertebe itibariyle teginden bir derece aşağı, denen­
miş, tecrübeli halk adamı”442 olarak, KB’de “çok akıllı müşavir”443;
8.ywgll Uygur metinlerinde “el ügesi” şekli ile “Devlet Meclisi Başka­
n ı’ şeklinde tanıtılan üge (öge), Kan-chou (Turfan) Uygur devle­
tinde (9-10. yy.) sadece bir unvan olarak zikredilmekte445, Karadeniz
kuzeyindeki Macar topluluğun idarecilerinden birinin unvanı olarak
geçmektedir . Aynı unvanın Nizâm’ül-Mülk’ün eserine göre Sâma-
ni’ler zamanında “Tudun-üge” adında bir şahıstan bahsedilmekte447
ve Kara-Hanlılardan Musa tegin’in “öge” lâkabını taşıdığı bildiril­
mektedir . Bir görüşe göre proto-Bulgar kitâbelerindeki “ög” ke­
limesi öge” ile ilgili sayılmaktadır449. F. Altheim’e göre Attila devri
Hun orduları başkumandanının adının grekçe şekli olan Onegesios-
’un aslı “On-iyi-z (yâni On-üge-z) olmalıdır ki 45°, üge sözü ile ilei-
437 G . D o erfe r, II, s. 157 vd.; G . Claııson, “ayn.esr.” , s. 101a.
438 “A ltt.G ram m ” , s. 322.
439 “D ie R o lle ...” s. 177.
440 “A y n .esr.”, s. 159.
441 “G ö st.y erler.”

442 “D L T ” , I, s. 356. “ Ö ge T eg it” ise “o rta halli adam ların büyüklerine ve hâkan ç o ­
cu klarının k ü çüklerine v erilen unvan”d ır (bk. “göst.yer.”).
443 Bk. B e y itle r 1 7 5 4 ,1 8 6 8 ,1 9 9 5 , 2935, 2941, 4240. 5481, 4067,4141. U nvan “Tai
uge” şek lin d e d e g eçm ek ted ir (bk. “E U S ”, s. 220). Y ine “E U S ”d e “Tigin üge” =
v eliah t diye gö sterilm iştir (s. 238, daha bk. A v . G abain, “D ie D reizack - K appe Ui-
g u risch er W ü rd e n trä g e r” , s. 334 vd.).
444 G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 157 vd.
445 J.R . H am ilto n , “ayn .esr.” , , s. 159

446 İ. K afesoğlu, “T ü rk millî k ü ltü rü ” , s. 156. M acar başbuğu A rp a d ’ın dedesinin a ­


di. “ üjjyek” (bk. “ H M K ”, s. 280) kelim esi de “ üge” tâbiri ile ilgili olabilir.
“O g e nin “h ü k ü m d ar” o larak m ânalandınlm ası hakkında bk. L J j . T uguseva
“T h r e e ...” , s. 174. 6 3
447 Bk. G. D o erfe r, “ayn.esr.", II, s. 157 vd.
448 Bk. “T arih -i B eyhakî”, s. 496.
449 Bk. G . D o erfe r, “göst.yer.”
450. Bk. F. A ltheim , “ G eseh icte..,”IV, s.284.
56 Dr.Abdulkadir DONUK

lendirilebilir. Kelime türkçe öğüt (nasihat)’den türemiş olabilir45^


YABGU a
Türk devlet teşkilâtında çok eskiden beri bilinen bir yüksek idarî-as-
kerî unvan olup m.ö. Asya Hun devletinde kullanıldığı mütehassıs a-
raştırıcılarca kabul edilmektedir . Orhun kitâbelerinde (8. yüzyıl)
de sık zikredilen bu unvan, Gök-Türk Hâkanlığının kurucusu olan
Bumın Kagan’dan önce atası (535) Tu-wu, unvanın Çince şekli ile
“Ta Shih-hu” veya “Ta-ye-hu” (= büyük yabgu) olarak tanınıyor­
du453. Bilindiği üzere Bumın’ın kardeşi ve hâkanlığm kuruluşunda
baş yardımcısı İstemi’de “yabgu” unvanını taşımakta ve idaresine ge­
rilen Batı Gök-Türk halkı “yabgu-Türkleri” diye de anılmakta idi .
Batı Gök-Türk hâkanlarının en meşhurlarından biri de Bumın âıle-
sinden gelen yâni Aşına (bozkurt) soyundan, “yabgukagan” diye de
tanınan “Tong-Yabgu” idi (618-630)455. Hazar Bölgesi Gok-Turk
Devletinin batı ucunu teşkil ettiği bu tarihlerde Hazarların başın a
da keza yabgu unvanlı bir başbuğ bulunuyordu ki, Gök-Türk hâkan-
lığının yabgu’luk bölgesini meydana getiren bu havalideki bu sorum­
lu şahıs bir iddiaya göre Tong Yabgu’nun yeğeni idi . Ayrıca Tuna
Bulvarlarında da “Han ” unvanı ile birlikte geçtiği söylenen ve “ş (s) u-
451. Bk. J.R . H an ıillo n , “ayn. esr. ”s.l5 9 . .
452 Bk. D e G ro o t, “ D ie H u n n en d e r V orchristlichen Z e it”, B erlin -UİDZİE, 1921
s 116- P. Pelliot, “L 'O rig in e de T ou-kiue nom chinois des T u rcs , T P , X V I, 1915,
s 688 ’ n. 5' F . H irth “ N achw orte zur Inschrift d es T on ju k u k A T IM , II, Folge,
1899, s. 4s! O rta-D o ğ u H u n D evleti (A k H u n - E ftalit) paralarında (5. yüzyıl). ı-
ap g u ” , bk. aş.
453 Bk. E d. C havannes, “ D o cu m en ts su r les T ou-kiue (T u rcs) occidentaux” , P e te rs­
b u re 1903 s 4 7 - L i u , “ D i e C h i n e s i s c h e n N ach rich ten z u r geschıchte d e r
O st t ü r k e n ( T u - k ü e ) ” , I, W iesbaden, 1958, s. 40. Y alnız B um m K ağ a n ın , Buyuk
Y ab g u ’nun oğlu o lu p olm adığı belli değildir (bk. B. O gel, “D oğu G o k -T u rk len
h akkında n o tla r” , B elleten, sayı 8 1 ,1 9 5 7 , s. 120-122).
454 Bk. E d. C havannes, "ayn.esr.” , s. 2 1 ,9 5 , n. 3 ,2 1 9 ; Lıu, “ayn.esr. , II, s. 722.
455 Bk E d Chavannes, “ayn.esr.”, s. 24. “Yabgu” unvanı kaşan ile müştereken de
kullanılm ıştır: “ Y abgu K ağan” . D enebilir ki, kaide olarak b irleşik'unvanlar yüksek
m ak am lard an so n ra gelen küçük unvanlardan yapılm ıştır ve onları taşıyanlar daha
vüksek ü n vanlara sahip olm akla beraber, daha küçük unvanlarım m uhafaza e d e r­
le r 638 d e Ç in İm p arato ru tarafın d an H si Shê-hu ko-han olan (Y abgu Kağan j
H süeh-yent i k a gan’ın oğlu Sha-tan-m i “ S hê-hu" “( y a b g u r P a - c h o 'y a t ^ a h e d i­
len “ Y abgu k ağan” unvanı b u n a b ı r örnek olarak S ^ y ^ '^ J ^ H s ^ n 'b u U 975 s
/T ü rk , tere./ “P re n ses H sien-L ı Bilge nın kocaları , T D E D , X X I, İstanbul, 19/3, s.
63). ,
456 S âsânî’lerle m ü cadele halinde bulunan Bizans İm p arato ru 627 sen esin d e H aza r -
lard an yardım alm ak üzere K a f k a s l a r a geldiği zam an o n u n ^ e bu yabgu
tarafın d an k arşılanm ış ve kendisine ask en yardım yapılm ıştı (bk. I. K afesoğlu,
“T ü rk M illî K ü ltü rü ” , A n kara, 1977, s. 147).
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 57

bigi” veya “şuvıgi” (uvigi) diye okunan unvan da V. Beşevlıev'e göre


“yabgu” unvanı olmak gerekir 457 ve ihtimal aynı unvan Avrupa A-
varlarında da mevcut bulunmakta idi458. Macarlarda da kullanıldığı
tahmin edilmektedir . II. Gök-Türk Hâkanlığını teşkilâtlandıran
Ilteriş (681-692)Kagan küçük kardeşi To-si-fu’yu “yabgu” olarak gö­
revlendirmişti . Yine bu devirde Töles ve Tarduş topluluklarına
şad ile birlikte yabgu da tâyin edilmişti461. Uygur devletinin ilk hü­
kümdarı “Kutluk Bilge Kül Kağan” (744-747) önce “Yeh-hu” (Yab­
gu) adını taşımakta idi462. İkinci Uygur kağanı Moyen-çor (747-759)
da oğullarından birini “yabgu” olarak vazifelendirmişti463. Aynı ka-
gan’ın 753’de Kara Türgiş’ler namına Çin’e elçi gönderdiği Tay Bil­
ge Tutuk “yabgu” unvanını taşıyordu464. Türgiş hâkanlığında da
“yabgu” unvanı mevcuttu 465. Karluk tarihinde “Üç-Karluk”bey’inin
“yabgu” diye anılmasından466 aynı unvanın Karluk devletince de bi­
lindiği anlaşılmaktadır. Esasen daha 742-744 yıllarında “sağ yabgu”
mevkiinde bulunduğu belirtilen Karluk yabgusu Uygur Hâkanlığının
kuruluşu üzerine (744) “sol yabgu”luğa getirilmişti467. Yabgu’nun
Oğuz boylarınca da ma’lum olduğu bilinmektedir4 . Karaşar, Kuça,
457 V. Beşevliev, “D ie P ro to b u lea ren İnschriften”, B erlin, 1963, s. 7 1 ,2 5 0 vd.; Gy.
M oravcsık, “B y zantinoturcica , II, B erlin, 1958, s. 330.
458 Bk. V. Beşevliev, “ayn.esr.” , s. 251.
459 Gy. G yörffy’e g ö re M aca.rcada m evcut T ü rk çe bir isim olan “ G 6za” adı “yab-
g u ”d an gelm iş olab ilir (bk. I. Kafesoğlu, “ayn.esr.”, s. 157, n. 666 ).
460 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.”, s. 95.
461 Bk. “ K itâb eler” , I, doğu, 14; II, doğu, 1 2 ,28; “T onyukuk”, II, batı, 6 ; A.v. G aba-
in, “ A lttü rk isch e G ram m atik ” , Leipzıg, 1950, s. 350.
4 62 B. Ö gel, “Şine-usu yazıtının tarihi ö n em i”, B elleten, sayı‘5 9 ,1951,363.
463 Bk. “Ş ine-usu” , doğu, 7 (bk. H .N . O rkun, “Eski T ü rk Y azıtları”, I, İstanbul,
1936, s. 170).
464 Bk. "Ş in e-u su ” , kuzey, 12 (bk. H .N . O rkun, “ayn.esr.” , I, s. 166 vd.). D ah a bk.
B. Ögel, “ Şine-usu yazıtının tarihi ö n em i” , s. 373.
465 Bk. “ K itâb eler”, II, doğu, 28.
466 E d. C havannes, “ayn. e sr.” , s. 85.
467 E d. C havannes, “ayn .esr.”, s. 85 n. 4. 12. asır o rtaların d a dahi K arluk başbuğla­
rın d an biri “y ab g u -h an ” diye anılm ıştır (bk. İ. Kafesoğlu, “ayn.esr.” , s. 129).
468 " O ğuz-Y abgu D evleti" bu devletten b ir kısmı olan S elçuklularda "A rslan Yabgu",
"M usa Y abgu" vb.(bk.İ.K afesoğlu, İ. A .m d."Selçuklular")Selçuklu tarihi ile ilgili o larak
İslam kaynak ların d a geçen navegî/yavgî= yabgulu m eselesi ve bu özdeşleştirm enin
yanlışlığı hakkında b k .A A te ş, "Y abgulular m eselesi B elleten, sayı 115,1965, s. 517,525
58 Dr.Abdulkadir DONUK

Hoten “k r a l’lan da “yabgu” unvanını taşıyorlardı469.


Yabgu unvanının aslında hâkandan sonra gelen ve imparator­
luk arazisinin bir kısmını idare ile sorumlu ve hükümdar âilesine
mensup şahsın taşıdığı bir unvan olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Sey-
hun Oğuzlarında olduğu gibi devlet başkanmın unvanı durumuna
yükselmiş470 ve daha sonraki devirde aşağı-yukarı aynı durumu mu­
hafaza etmiştir471. Ebülgazi Bahadır Han’ın “Şecere-i Terâkime”sin-
de (1660) Kayı-Han’ın oğullarından birinin adı Dib-Yavku idi.
DibYavku’nun da oğlunun ismi Farsça Oğuz destanında “kurs (?)
Yavku” şeklinde yazılmıştır472.
Yabgu deyimi bâzı Türk lehçelerinde “cabgu” şeklinde de gö­
rülmektedir. Türk lehçelerinde “y - c” değişiminden doğan bu
farklı söylenişin ilk defa 6. asırda batı Türk lehçelerinde yâni batı
Gök-Türk lehçesi, Hazarca ve Bulgarcada ortaya çıktığı ileri sürül­
müştür 474. Bulgar kitâbelerinde geçen “şubigi” tâbirinin“cabgu” o­

469 Bk. E d. C havannes, “D o c u m e n t s s . 1 1 2 ,1 1 6 ,1 2 6 .


470 “ İbn F ad lan S ey ahatnâm esi” , /T ürk, tere./ İlâhiyat F akültesi D ergisi, 1,2, A n k a ­
ra, 1954, s. 65; O . P ritsak, “ D e r u ntergang d es R eıches des O ğuzıschen Y ab g u ” ,
/F K ö prülü A rm ağ anı / İstanbul, 1953, s. 397-410; F , Süm er, r‘O ğuzlar”, A nkara,
1971 s 52 vd. K rs. M .A . Köym en, “ B üyük Selçuklu İm paratorluğu tarih i” , I, K u ru ­
luş D ev ri” , A nkara, 1979, s. 4 vd. O ğuzlar “y abgu” unvanını ‘Y avku” şeklinde
y azarlard ı (bk. B. Ö gel, “T ü rk M ilotojisi” , A nkara, 1971, s. 339).
471 B irinci G ö k -T ü rk hâkanlığında h âkandan sonraki en büyük unvan olm akla b era­
b er, II. G ö k -T ü rk hâkanlığında şad unvanı ile arasında b ir fark görülm em ektedir.
F ak at d iğ er T ü rk to pluluklarında en yüksek m erteb e niteliğini koruduğu m u h ak ­
kak gibidir. 1040 D an d an a k an savaşından önceki Selçuklu grub u n d a görüldüğü
gibi. M a’lum olduğu üzere “y abgu” unvanı B üyük Selçuklu im paratorluğum da
ıslâm î “m elik” tâb iri ile y e r değiştirm iş ve artık isti’m âlden kalkm ıştır (bk. I. K afe-
s o ğ l u , “ T ü r k m i l l î k ü l t ü r ü ” , s . 3 0 l ) . “ D î v â n - ü l û g a t ’i t - T ü r k ” d e “ y a f g u ” : “ h a l k t a n
o lu p h âk an d an iki d erece aşağıda bulunan kişi” o larak tâ rif edilm iştir (bk. B. A ta-
lay, /T ü rk .terc./, “D ivanü L Û gat-it-Türk T ercüm esi, III, A nkara, 1941, s. 32).
472 D ib-Y avku” k o n usunda tafsilat için bk. F. S üm er “O ğuzlara âit d e sta n î m ah iy et­
te e s e rle r” , D T C F D ergisi, X V IIJ. 3-4,1960, s. 359 -421 ; Ayn. M ué»., “ O ğuzlar ,
s. 2 4 1 ,2 4 4 , 3 1 5 ,3 3 6 ,3 4 2 ; B: O gel, “T ü rk M itolojisi , s. 148 vd., 1 5 5 ,2 1 1 ,2 2 5 ;
Z.V . T ogan, “O ğuz D e sta n ı”, İstanbul, 1972, s. 17,119.
473 Bk. Gy. N ém eth , “A H onfoglaló M agyarság K ialakulása” , B udapest, 1930, s. 149.
474 J. M a rq u a rt’d an bk. V. Beşevliev, “a y n .e s r” ,s . 250.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 59

kunm ası lâzım geldiği anlaşılm akta olup, Erm eni ve Gürcü
kaynaklarında da (Moses’ler, Sebeos /VII. asır/, ve Lewond) unvanın
“cibga, cibgae, cibgo, cebu, chepputukh” şekillerinde tesbit edildi­
ği47 , Bizans tarihlerinde (Theophanes /6. asır/, Menandros /6. asır
sonları/) “cabgu, cibu, ciabe” şekillerinden başka “ziebil” olarak da
geçen tâbirin de “cabgu” dan bozulma olduğu 6, Gök-Türk yabğu-
su Istemi’nin Bizans kaynaklarında “Sizabulos, Silzabulos” diye zapt
edilen adında “cabgu” deyiminin yer aldığı477, İslâm kaynaklarından
Et-Taberî’nin eserindeki, İstemi yabgu ile ilgili “Sincebu” kelimesi­
nin478 son iki hecesinin de “cabgu”dan ibaret bulunduğu kabûl edil­
miş durumdadır.
Yabgu tâbirinin Türkçedeki b - v, b - f değişimi yolu ile “yavgu,
yafgu” olarak söylendiği de vâkidir. Bu hususta Dîvân-ülûgat’it-Türk
ve Kutadgü Bilig’de çeşitli örnekler bulunmaktadır479.
Yabgu unvanının menşeî hususunda çeşitli görüşler ileri sürül­
müştür: J. Marquart (bundan naklen W. Bang, W. Barthold, R. Gi-
rau d )’a göre Iranî (T o h a rj^ ’dir. F. A ltheim , Tuna Bulgar
kitâbelerinde geçen “ya-b-g” unvanının “yay-bey” olacağını düşüne­
rek, Türk diline “bag” şeklinde girmiş olan bu kelimenin İran men­
şeli olduğunu ve bu delillere dayanarak yabgu kelimesinin “ya-bagu”

475 Bk. Gy. M oravcsik, “ B yz.turc.” , II, s. 130 vd.; P.B. G olden, “ K hazar S tudies” , I,
B u d ap est, 1980, s. 187 vd., 218; D .M . D unlop, “T h e H istory o f th e Jew ish K ha-
z a rs”, P rin ceto n , 1967, s. 31 vd. Bizans kaynaklarındaki “Z ie b il” şeklinin “cabgu”
kelim esi ile ilgili bulunduğu (bk. P.B. G olden, “ ayn.esr.”, s. 189; A .N . K urat, “ H a ­
zarlara âit b ir k itabın tan ıtılm ası” , T arih A raştırm aları D ergisi, III, 4-5, A nkara,
1965, s. 215) ve T. S im o cattes’deki "... cab g u n ” , şeklinin sonundaki T ü rk çe “ + n ’”
eki için bk. K. C zeglédy’den P.B. G olden, “ayn. e sr.” , s. 188, n. 618: Uygur: “Y ab-
gun .
476 Bk. H .W . H aussig, “T heophylaks E xkurs ü b e r die skythischen V ö lk er” , Byzanti-
o n, V III, 1954 s. 3 1 8 ,3 7 3 ,3 7 9 ; O. P ritsak, “ S tam m ennam en und T itu latu ren d e r
altaisch en V ö lk er” , U A jhb, X X IV , 1 -2 ,1952, s. 89.
477 Gy. M oravcsik, “ B yz.turc.”, II, s. 275.
478 E t-T ab etT d en bk. S.M. A rsal, “T ü rk tarih i ve h u kuk”, İstanbul, 1947, s. 275, n.
21; İ. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s. 82, n. 252.
479 Bk. B. A talay, “D L T ” , III, s. 32; R .R . A rat, “ K utadgu Bilig” , II, İstanbul, 1947,
beyitİen 4 0 6 9 ,4 1 3 7 ,5 0 4 3 ,5 5 2 3 ; D ah a bk. A. C aferoğlu, “E ski U ygur Sözlüğü” , İs­
tan b u l, 1968, s. 291; B. O gel, “T ü rk M itolojisi” , s. 226.
480 Bk. F. Lâszlö, /T ü rk .te rc ./ “ K ağan ve âilesi” , T ü rk H ukuk T arihi D ergisi” , I, A n -
k ara, 1944, s. 48; R . G irau d , “ L .E m p ire d es T u rcs célestes” , P aris, 1960, s. 74 ,1 2 9 .
60 Dr.Abdulkadir DONUK

şeklinden çıktığını ve ayrıca Pehlevî metinlerindeki “ypgw” şeklinin


Sogd tesirinde değişmiş telaffuzu olduğunu düşünerek yabgu kelime­
sine “yayın efendisi, yayı çok iyi kullanan” mânasını vermektedir481.
F. Lâszlö’ya göre terimin menşei belli olmamakla beraber Hun. Wu- -
Sun, K’ang-kiu (Sogd) ve Yüe-çi’ler tarafından kullanılmıştır . R.
Grousset ise unvanın Kuşan hükümdarı Kadphises I. paralarında yer
aldığını söylediği yabgu unvanının İndo-lskit (Kuşan)’lerden Türk-
lere geçtiği görüşündedir483. Kliaştornyi yabgu sözünü Kuşan, Saka
dilinde “kumandan, lider”mânasına geldiğini ileri sürdüğü fakat ger­
çekte bir Hind-Avrupa ilah adı ile olanyam (yavuga yam) sözüne
bağlamaktadır484. Unvanı Yüe-çi’lere bağlayanlardan biri de G. Cla-
uson’dur48 . Unvanı eski Altay dillerinde “alıntı ” bir kelime sayan
P.B. Golden terimin İran menşeli olduğunu tahmin etmektedir .
Görülüyor ki yabgu tâbiriumûmiyetleİndo-Avrupaîhususiyetle
İranî bir lehçeye bağlanmakta, dolayısiyle zımnen eski İndo-Avrupa
veyaİranîsiyâsîteşekkülerdeyabgu’luk diyebileceğimiz bir müessese-
nin varlığı tasavvur edilmektedir. Bu mütâaların ciddî linguistique ve
administrativ esastan mahrum olduğu söylenebilir; çünkü •

1- Tohar ve Yüe-çi menşelerini ileri sürenler kanaat getirici bir


delil gösterememişlerdir.
2- Kuşan, Saka dilinde kullanıldığı söylenen yabgu’ya yakın ke­
limenin (yam) asıl mânası ile yabgu teriminden tamamen farklı ol­
duğu meydandadır.

481 F. A ltheim , “ G eschichte d e r H u n n e n ” , V. B erlin, 1962, s. 307 vd.


4 82 F. Lâszlö, “ayn.esr.” ,s.48.
483 R . G ro u sset, “L ’E m p ire d es S teppes” , Paris, 1952, s. 127, n. 1. P.M . G a rd n e r i­
se K uşan p a ra la n ü zerinde “yavugasa, yavaşa” diye okunm ası gerektiği unvanı,
G re k ç e m en şeli say m aktadır (bk. F. A ltheim , “ayn.esr.” , IV, 1962, s. 65 ve n. 44).
484 Bk. P.B. G olden, “ayn.esr.” , s. 190; A. C aferoğlu, “E U S ” , s. 283.
485 G . C lauson, “A n E tym ological D ictionary o f P re -T h irteen th - C en tu ry T u r­
kish”, O xford, 1972, s. 873: “ D avgu” (yabgu ?) = M otun bk. İ. Kafesoğlu,
“ayn.esr.” , s. 40, n. 72.
486 P.B. G olden, “ayn.esr.” , s. 190. R .N . F rye'de İran m enşeli olduğunu kabûl e tm e k ­
ted ir (bk. “S om e early Iranian title s”, O riens, 15,1962, s. 352-359). T afsilât için
bk. G. D o erfe r, “T ü rk isch e und m ongolische E le m e n te im N eu p ersisch en ” , İV,
W iesbaden, 1975, s. 128 vd.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 61

3-Yabag şeklindeki açıklamanın da bir fantazi olmaktan ileri gi­


demediğini belirtmeğe hacet yoktur, nitekim, haklı itirazlara da uğ­
ramıştır .
4- Yabgu tâbirinin Yüe-çi’ler, Kuşanlar, Tohar’lar vb. İndo-Av­
rupai kavimler tarafından kullanılmış olduğu kabûl edilse bile, bu un -
vanın mezkûr kavimlerin dillerine bağlanması için yeterli bir gerekçe
sayılmaz, zira bunların hepsinin Asya Hun-Türk kültürü etkisinde
kalmış ve uzunca müddet Türk bozkır hayatını sürdürmüş oldukları
Çin kaynaklarının şahadetiyle ortadadır .
5- Paralarında yabgu unvanı görüldüğü bildirilen Kadphises I.
Baktria (Belh) bölgesinde m.s. 10-40 yılları arasında hüküm sürmüş­
tür . ki, aş. yk. 300 yıldan beri Hun kültürü etkisinde kalması sebe­
bi ile bu unvanı tanımış olması ve kullanması anormal değildir490.
6- Yüe-çi’lerde, Kuşan’larda, Tohar’larda ve hattâ Saka diye a­
nılan ve kimlikleri de henüz iyi açıklanmamış olan kavimlerde yab­
gu deyiminin kullanıldığını isbata yarayacak en kesin delillerin
başında, yukarıda arz edilen bâzı mutasavver sözlerin dış benzerlik­
leri veya zorlama ile benzetilmeleri değil, adları geçen kütlelerin dev­
letlerinde veya hepsinin atası düşünülen bir kadîm İndo-Avrupa
devletinde gerçekten, Türklerdekini andıran bir yabgu’luk teşkilâtı­
nın mevcudiyetini ortaya koymaktır ki böyle bir başarıya henüz ula­
şılamamıştır. O hâlde ilk defa Türk devletinde görülen bir teşkilat
için yabancı dilden bir isim bulmak garabetine gidilemiyeceğine gö­
re şimdilik yabgu unvanının yabancı kavim ve kültürlere bağlanması
gayretleri fazla ilmî değer taşımayan spekülatif davranışlardan ibaret
kalacaktır.
Yabgu tâbiri ilk olarak m.ö. Çin kaynağı Shi-ki’de Asya Hun

487 Bk. B. Ö gel, “O rta Asya T ü rk tarihi hakkında bazı yeni araştırm aların ten k id i”
“D T C F D erg isi” , X V II, 1-2,1959, s. 271. ’
488 Y üe-çi’ler “H siu n g -n u” lar gibi yaşarlar, k ü ltü r itibariyle onlarla birdirler, vb.
(bk. W . E b e rh a rd , “O rta ve g arb î Asya halklarının m edeniyeti", T ürkiyat M ecm ua­
sı, V II - V III, 1942, s. 1 4 1,145 vd, 170 vdd.; ayn.M üell, “ Ç inin Şimal K om şuları”,
A n k ara, 1942, s. 104-110). Bilindiği üzere yukarda bahis konusu edilen K uşan’lar
bu Y üe-çi’lerin b ir devam ı olup, bugünkü A fganistan bölgesinde kurulan Kuşan
devleti d e Asva H u n la n n d a n çok sonraları m eydana gelm iş bir H indu-A vrupa dev­
letidir. Bu itibarla H u n -T ü rk k ü ltü rü n ü n izlerini taşıyacağı tabidir.
489 Bk. A . K ollautz - H. M iyakawa, “ G eschichte und k u ltu r eines V ölkerw anderun­
gszeitlichen N om adenvolkes; D ie Jo u -jan d e r M ongolei und d ie A w aren in
M itte le n ro p a ” , I, K lagenfurt, 1970, s. 91.
490 E ğ er bahis konusu terim “y ab g u ” olm ayıp grekçe b ir tâ b ir değilse (bk. yk n
483).
62 Dr.Abdulkadir DONUK
devlet teşkilâtında bir kanad sorumlusunu ifade etmek üzere Çince
transkripsiyonu ile “Hiepho” şeklinde geçmektedir . ■ Çince o lma-
yan bu tâbir, ilk defa, Asya Hun imparatorluğu devlet teşkilâtında
görüldüğünü ve terimin doğu batı Türk lehçelerinde ortaklaşa kulla­
nılan köklü bir Türk kelimesi olabileceğini düşünen V. Thomsen ta ­
rafından Türkçe olarak açıklanmış v e Türkçedeki “yap- (yapmak,
icra etmek, düzenlemek, inşa etmek) fiil köküne + gu^ekını
ilâvesiyle meydana gelen bir tâbir olarak değerlendirilmiştir .g e r ­
çekte Türkçede “ + gu” (gü) eki ile fiilden isim türetme genel kaide
hâlinde olup, bu suretle normal kelimeler teşkil edildiği gibi (An-gu
= yorgun, Kon-gu = koruyucu, Kara-gu = bekçi vb.) ^danvesı^âsı
mefhumlar ifade eden terimler de üretilmiştir (Ay-gu >yar;Şu . *
tayan-gu497, B a şla -g u 498vb.).Y apgu (yabgu) da bunlardan bindir.
Bazı metinlerde zikredilen “peygo” veya “bigu” kelimesinin yabgu11-
le karıştırıldığı görülmüşse de yırtıcı kuş mânasındaki peygu ile

491 Bk. D e G ro o t, “ayn .esr.” , s. 116; P. P elliot, “ ayn.esr.” , s


n .esr.” , s. 48. K .H . M enges " H ie p h o ”nun eski Ç ince deki zyan-yuı (şan yu . )
seklinin ve d ah a önceki T ü rk ç e telaffuzunun ‘dab g u ” old u ğ u d ü şü n cesin d ed ir (bk.
^ T h e T u rk ic languages an d peoples, “W iesbaden, 1968, s. 88 ). ™ ? |“ ln
m u a h h a r devirlerdeki Ç in kaynaklannda aldığı şekiller. H ı-h o u , C he-hou, S h e -
h u , Y e-hu = iâp-guo (bk. E d. C havannes, “ ayn.esr. , s. 321; L ıu, ayn-e sr. , u
(indeks); A B om baci, “P ren ses s.JS3; J.R . H am ılto n “L e s ö u 'g h o u r s â l p o -
q u e d es C in q D ynasties d ’ap rè s les docum ents chinois , P aris, 195 S, s. 1UA zuu ).
A k H u n - E ftalit D aralannda: iapgu (G re k harfleriyle) bk. A ltheim , ayn. e s r . , ,
1959, s. 255; G . C lauson, "... T urkish , s. 873. Pehlevîcedekı şekli, cepik, cabbu
(bk. P.B. G o ld en , “ayn.esr.” , s. 188).
4 92 “ İl-etm iş yabgu bk. “ O n g in ”, str. 4 (bk. H .N . O rk u n , “ ayn.esr.”, 1, s. 128).
493 V. T h o m sen , “ in scrip tio n d e l’O rk h o n d echifress” , M S F ou, V , 1896 s i 46 n
^ <2n*______. . m r>„♦. c / k l- u ki r» t-v .in “ a v n .e s r . . 1. S. l o i i, A . 1

33 y/ı K.K. Araı, “K utadgu bıng, / m» ıııuc*», » muvu>, — ------- »


p a ’m ak, yapğuçı k elim eleri / bu ralard a günüm üz T ü rk çesın e “d i k k a t e
k ap am ak o larak çevrilm iş ise de, kelim enin gerçek m â n a s ı yapm ak tır)^ Dıkfcate
d eğ er ki, D e Gıw>t, P. Pelliot, E d. C havannes, F. H ırth , p . F ra n k e Gy. NĞmelh
Gy M oravcsik, J.R . H am ilto n , Gy. G yörffy vb. gibi terim in T ü r k ç e ^ u i u n u kabûl
e d e n le r dışında kalan ve yabancı m enşe arayanlar bu izah yolunu cern eûeceK nıç
b ir şey söylem em işlerdir.
494 Bk. T . T ekin, “ A G ra m m a r o f O rk h o n T u rk ic” , B loom ington, 1968, s. 112; K.
E rarsian , “E ski T ü rk çed e isim fiiler”, İstanbul, 1980, s. 83-100.
495 “A y (a y t)” = iyi söylem ek, nasihat etm ek; b u rad an Aygucı = müşavir.
496 Bk. A C aferoğlu, “ E U S ” , s. 287; G C lauson, “ T u rk ish ” ,s . ^ B u r a d a n
“y arg an ” veya “yargucı” ( + gu, + gu ile aynı d eğ erd e olan ;gucı , gucı ek le n ı
çın bk. K u t a d g u
B i f ig , IIIAndeks/, s. 523; T . T e k i n , “ayn.esr. , s. 112). ^
497 B k “D L T ’,III, s. 380 (h â cib , bk. İ. K afesoğlu, “H a rezm şah lar D evleti T arih i ,
A n k ara, 1956, s. 158, n. 99; G. D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 651).
498 T ö re n d e b aşta b u lunan adam (bk. “K itâb eler” , I, doğu, 25, H -doğu, 20; I, k u ­
zey, 8,11, II, doğu, 33; R . G iraud, “ L ’E m p ire des T u r c s ... , s. l / z v a.j.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 63

Türkçebiridarî-askerîterimolanyabgu arasında hiçbir münasebet ol­


madığı meydandadır499.
YAĞMA:
Bu Orta Asya’daki Türk kavminin adıdır ki, aslı Türkçe “yağ­
ma” unvanından gelmiştir500. Bu unvan Yağma-beyi ifadesi ile KB
de görülür501. Terim Türkçe “yağ-mak” (yağmur, saçı vb.) ile ilgili o­
labilir.
YEN-HUNG-TA?:
Gök-Türk çağında ^Yen-hung-ta ”) böyle bir unvan geçmekte i­
se de mahiyeti iyice bilinmemektedir.
YİN-ÇÜ (YEN-ÇHİH / YEN-KİH) ve İŞİ:
Han imparatoriçesine verilen unvandır503. Mongolist K Shira-
tori’ye göre kelimenin menşei Tunguzca’da “kadın ” mânasındaki “A-
çi”den gelmekte; Parker ise Türkçe “elçi” ile ilgili olduğunu ileri
sürmekte; F.W. Müller ise kelimenin eski telaffuzu saydığı “iönci”
veya “en-şi”i W. Bang’a da dayanarak, Sogdca “ inç = kadın” sözü­
ne bağlamakta; tâbirin m.ö. Çin kaydındaki şekli ile “hat-ti” olarak
telaffuz edildiği görüşüne dayanarak B. Laufer unvanın aslını
“hâtûn” ile irtibatlandırmak niyetindedir504. Ayrıca eski Çincedeki
telaffuzun “in” ve “çi” olabileceği ( in-çi veya en-çi) fikrinden hare­
ket edilerek DLTde geçen kıymetli taş inci mânasındaki “yinçü” ke­
limesi ile birleştirilmektedir 05. Diğer taraftan W. Eberhard bu eski
unvanı “yen-kih” olarak okumayı tercih etmektedir506 ki buna göre
yukarıdaki etimolojik açıklamalar mesnetsiz kalmış görünmektedir.
499 B k.W .B arthold, O rta Asya T ü rk tarihi hakkında d ersler, İstanbul 1927, s.78;
G .D o erfer, II, s.427 vd.
500. Bk. Gy. N em eth , “H M K ” , s.48, ve n.l.
501. Bk. B eyit:4947

502 Bk. E d. C havannes, “D o c u m e n t s s . 15; Liu, “ayn.esr.” , II, s. 556 vd; A


B om baci, “ O n th e an cien t T urkish T itle E ltâ b a r” , s. 21 vd, 35 vd.
503 D e G ro o t, “ayn .esr.”, s. 50; O . F ran k e, “ayn.esr.” III, s. 254; Liu, “ayn.esr.” , I, s.
7 ,1 3 2 ; W . E b e rh a rd , “H u n tarih in e kronolojik bir bakış”, s. 381.
504 T afsilen bk. B. Ö gel, “ D oğu G ö k-T ürkleri...” , s. 131 n. 170. j
505 B. Ö gel, “ayn .esr.” “göst.yer.” .
506 W. E b e rh a rd , “L o k alk u ltu ren im alten C h in a”, s. 219 vd.’d en bk. B. Szâsz, “ay­
n .esr.”, s. 513.
64 DrAbdulkadir DONUK

Klaproth (1826) unvanı Uygur dilinde “zevce” mânasındaki “ebçi” i­


le, A. Vambery ise doğrudan doğruya “evci” sözü ile birleştirmekte
iseler de 07, herhâlde bu eski Türk unvanı etimoloji ve telaffuz ba­
kımlarından hâlâ izaha muhtaç durumdadır.
Ayrıca eski Türkçede “prenses’’veya ‘‘beyhanımı” mânasına ge­
len bir de işi (eşi) veya isi (esi) deyimi bulunmaktadır508. Orhun kitâ-
belerindeki “Bey olacak erkek evlâdın kul oldu (temiz veya bâkire) kız
evlâdın câriye oldu ” suretinde tercümesi yapılmış ibarede “silik”
sözünün aslında “esi, isi veya eşi” olduğu ve bahis konusu metnin “i-
şilik kız oglung” şeklinde okunması, dolayısiyle ibarenin “prenses o­
lacak, beg hanım ı olmaya lâyık” diye çevrilmesi gerektiği
belirtilmiştir 1 .
YUGRUŞ:
8-12. asırlar arasında Uygur, Karluk hâkanlık ve devletlerinde
(yuğruş) ayrıca Avrupa Avar imparatorluğunda (6-9. asırlar) yugur-
rus, jııgurus, jugur (Karoleng çağı/8-10. yy./ yıllığında) şeklinde gö­
rülen bu unvan 11 bir nevi bakanlık görevini yapanlar tarafından
taşındığı görülmektedir ki, DLT ve KB*ye göre, hükümdar âilesine
mensup olmayan ve İslâm devletlerinde vezir mertebesine yükselen
kişilerce kullanılmıştır51“. Yuğruş ve yuğurruş Avarlardan intikal et­
mek üzere Hırvat’larda513 ve XI. yüzyıl Kara-Hanlılar devletinde ,
eski şad unvanı yerine geçmiş fakat vabgu unvanından üstün tutul­
muş bir makamı göstermekte olup 1 , XII-XIV. yüzyılda Hindistan
Türklerinde Halaç reislerinin unvanları arasında da yer almıştır .

507 B. Szâsz, “ayn .esr.”, s. 26.


508 “E U S ” , s. 9 0 ,9 9 ; G . D o erfe r, “ayn.esr.”, II, s. 182 vd.
509 “K itâb eler”, I, doğu, 7, 24.
510 A .F . K aram anlıoğlu, “ Silik sözü ü zerin e” s. 320-322.
511 A v arlardaki “y u g u rru s” ile U ygurlardaki “yuğruş” aynı terim dir, bk. Gy. N im e t­
ti, “H M K ” , s. 103; A. K ollautz, “ ayn.esr.” , I, s. 10. A vrupa A varlan, G ö k -T ü rk
çağ ın d an ö n ce H aza r kuzeyi düzlüklerinde görünen T ü rk kütleleri olduğuna göre
bu unvanın sanıldığından d aha eski bir m aziye sahip bulunduğu da düşünülebilir.
512 “D L T ’, III, s. 41; “K B ”, beyit: 4069.
513 L. R âsonyi, “T a rih te T ü rk lü k ” , s. 6 1 ,8 4 .
514 K ara H anlı devlet teşkilâtında vezir du ru m u n d a olan “yuğruş” hakkında tafsi-
len bk. R . G en ç, ayn.esr. s. 2 3 7 ,2 4 9 vdd.
515 G. C la u s o n ,"... T u rk ish ” , s. 905b.
516 Ö rn e k le r için bk. F. K öprülü, “E ski T ü rk unvanlarına âit n o tla r”, s. 25-28.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 65

Omurtag Han zamanında bir büyüğün adı olarak zikredilmiş olması


ihtimali de aynı unvanın Tuna Bulgarlar tarafından da kullanıldı­
ğına delil sayılabilir. Avrupa Avar hakanlığındaki durumuna göre
yugruş tâbiri “akıllı, zeki, kavrayışlı” diye mânalandırılmakta ve
Türkçe ogur (uğur) sözü ile irtibatlandırılmaktadır 518
YULA (ÇULA, GYULA):
^5i9^ a Gök-Türk yazılı Kemçik-Cirgak kitâbesinde geçen bu
unvan Türk devletlerinde oldukça yaygın görünmekte, Batı Türk
devletlerinde (Bulgarlar) olduğu gibi onlardan da Macarlara intikal
ettiği anlaşılmaktadır. Gy. N6meth’e göre Macar unvanı olan“Gyu-
la”nın aslı Bulgar türkçesindeki Dulo (Bulgar Hakanlar Listesinde
hükümdar âılesmın adından ibarettir. Unvanın bazı Türk lehçelerin­
de “çula” (y - c) tebadülü şekli de görülmektedir520. Macar dilinde
Arpad devrinde (9. yüzyıl) Yula şeklinde geçen unvan sonraları şahıs
adı olarak da kullanılmıştır (Gyula)521. Peçeneklerde bir urug adı o­
larak yer alan bu unvan , çula söylenişi ile Altay türkleri arasında
da görülmüştür .

Yula’nın aşağı yukarı ‘buyruk” görevini ifa ettiği ileri sürülmek­


tedir . Unvanın Uygur metinlerinde, DLT, ve KB de, Kıpçak leh­
l i n d e vb görüldüğü üzere “meşale, ışık verici, lamba”mânalarında
lurkçe bir kelime olan “yula”dan ibaret olduğu beyan edilmiştir .

517 “Y u g ru ş” ?, bk. “ Byz. tu rc.” II, s. 350.

518 A. K ollautz, “ayn.esr.”, II, s. 10. “ K B ”: “ O g u r” = “ uğur” (III s 335") “D L T ” ’

IiK rk iş d T^rdS” vd3gib^)reket’ ^ “ U gU r + § ” Ş e k , ’İ n d e °'abi-


519 Bk. “ E T Y ” , III, s. 79.
520 H M K ’, s. -‘S. 295, 297. Son o la ra k bk. L. Bazin, “L es c a le n d n e rs T u rcs an ci­
en ts ...”, s. 661, 677, 798. T ü rk çed en M acarcaya geçiş şekli “Yila - D ’ila” ("bk
“ B yz.turc.” , II, s. 115. v
521 “ H M K ” , “g öst.yer.”.
522 A . N. K u rat, “ P eçen ek tarih i” , s. 3 3 ,4 3 ,5 2 ,5 4 ,5 6 -5 8 .
523 “H M K ” , “g öst.yer.” .
524 G. D o erfe r, “ayn.esr.”, III, s. 3-6.
525 G . C lauson, "... T u rk ish ”, s. 919a.
66 Dr.AbduIkadir DONUK

b-İdarîTerimler:
AÇIĞ:
Han’ın bahşişi .
AGI (AGILIK):
Hazine527.
AGICI:
Hazinedar528.
AGICI ULUGI:
Baş hazinedar529.
ALIMGA (ILIMGA)
Hâkanın mektuplarını Türk yazısıyla yazan kimse; kâtip, sır
kâtibi530.
ARKIŞ: .
Asıl mânası kervan, ticarî mal taşıyan kafile . Mâna genişle­
mesi neticesinde ve kervancıların aynı zamanda haber getirip götür­
mesi dolayısivle haberci, hattâ elçi, bazan da mektup karşılığı
kullanılmıştır 32

526 “D L T ” , I, s. 63.
527 Bk. A.v. G ab ain , “A ltt.G ra m m ” , s. 292; “ E U S ” , s. 6 , 7; “K B ”, III (indeks), s. 8
vd.; R .R . A rat, “ U ygurlarda ıstılahlara d a ir”, s. 57.
528 “ E U S ”, s. 6 ; “K B ” , beyitler: C39, X X X V , 2494, 2741, 2769,2771, 2791, 2816,
4 0 4 8 ,4 1 4 5 . “D L T ” d e “ ipek kum aşları m uhafaza eden kim se” karşılığındadır (I, s.
8 9 ,1 3 6 ).
529 Bk. “ E U S ” , s. 6 .
530 “ D L T ”, 1 ,143; KB, beyitler: C38, S280, 4065, 4146.
531 “K itâb eler” , I, güney, 8 , II, kuzey, 6 ; “E U S ” ,.s. 20,240; “ D L T ', I, s. 97; M. E r ­
gin, “D e d e K o rk u t” , s. 95 vd.; V. Izbudak, “E l-Idrâk haşiyesi”, s. 6 ;
A ta b e tü ’l-H a k a y ık ...” , s. IV.
532 Bk.n.531 da gö sterilen yerlere. A yrıca bk."K itâbeler"II, doğu 25-41. "Haber-
ci"nin "sabcı" (bk.”E TY " II. S.75-87; dll.ııı, S.154-441; "KB" ııı, İN D E K S ; "EUS",
s.199,213) ve III, s.65). T afsileıı bk. B.Ögel, "T ürk K ültür T arihine G iriş" I,s.339-391.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 67
AYUK (KÖK-AYUK)
“Kökyuk” şekli ile DLFde köylülerle Türkmen büyüklerine
verilen ad olarak mânalandırılan bu kelimenin aslında devlet idare­
sinde yüksek bir memuriyeti ifade ettiği KB’den anlaşılmaktadır 534.
“Kök”, Türkçede temel, esas kavramını ifade ettiğine göre yukarıda­
ki tâbiri de kök ve ayuk’tan kurulu bir birleşik deyim kabül etmek
mümkündür535
BAÇIĞ (BIÇIĞ, BIÇGAS):
Milletler arasında yapılan and536 .
BAZ: e-!'?
Altt.Gramm. de hâkimiyet altına almak diye açıklanmış ,
A Hayyân lügatinde ise “sulh ” mânası verilmiştir5 .
BEKLEŞ-:
Muahede yapmak, ahitleşmek539.
BİTİ (BİTİG):
Kelimenin menşei hakkında A.v. Gabain tarafından ileri sürü­
len görüş genellikle kabûl edilmekle beraber540 bu tesbitin ihtiyatla
karşılanması lâzım geldiğine dair bazı uyarıcı hususlar vardır:
1- Eski Türk yazısı fırça ile değil, “run” karakteri icabı sert ka­
lemle yazılan bir nevi kitabe yazısı idi.
533 “ D L T ” III, s. 133.
534 “K B ” , beyitler: 2644, 4067,4142.
535 O rh u n k itâb elerin d e geçen “ Ayukı” (K itâbe, I, batı, krş. T. T ekin, “A G ram m ar
s. 2 3 8 ,2 7 3 ,3 0 6 ) tâbiri ihtim al “ h ü k ü m et” sözünün T ürkçe karşılığı idi (bk. İ.
K afesoğlu, “T ü rk m illî k ü ltü rü ” , s. 251 vd, n. 2 8 0 /e s e rin 2. baskısını sahifesidir/.).
536 “ D L T ” I, s. 371, 459.

537 “A ltt. G ram m .” , s. 302; A. Hayyân, s. 16; G . C lauson, s. 388a.


538 A. H ayyân, s. 16.
539 “D L T 'I I , s. 203.
540 A.v. G abain T ü rk çe vesikalarda yazm ak m ânasında geçen bu kelim eyi Çinceye
bağlam ak ve m enşe o larak Ç incede fırça dem ek olduğunu ileri sürdüğü “ pi" (o rta
çin ced e “ p iet") kelim esini gösterm ektedir. O na göre bu Ç ince kelim enin o rta Çin-
ceden ö n ce şekli “ *bit” olm ak lâzım dır ki T ürkçeye buradan "b iti” (yazm ak) veya
“ bitig” (yazı, m ek tu p vb.) şeklinde geçm iş olm ası gerekir (bk. A.v. G abain, "E ski
T ü rk çen in yazı dili” , s. 316; ayn.M üell., “A ltt.G ram m .”, s. 303; A yrıca bk. G. C lau ­
son, "... T u rk ish ”, s. 299b.).
68 Dr.Abdulkadir DONUK

2- Eski Türk yazısı A.v. Gabain tarafından ileri sürülen devir­


den daha önceki çağlarda mevcut olup bunun bir delilini Bulgar
Türkçesinde “yazmak” mânasına gelen “ir + ” sözünde görmek
mümkündür. Zira umumî Türkçedeki “yaz + ” sözünün batı Türkçe-
sindeki söyleniş biçimi olan “ir + ’’tarzını kullanan Türk boyları m.ö.
3 asırda Orta Asya ana Türk kütlesinden ayrılmış bulunuyordu .
3- Yazıyı sanılan devirlerden çok önceki çağlarda bildikleri ve
kullandıkları son keşiflerle de (meselâ: Kurday kitâbesi / m.ö. 2. yüz­
yıl/ve Esik kurganı / m.ö. 4. yüzyıl)542 ortaya çıkan Türklerin bu çok
mühim kültür mahsulüne ad vermek için Çinceye müracaat etmiye-
cekleri âşikârdır. Neticede “biti”, “bitig” deyimlerinin yabancı bir
menşee bağlanması kolay kolay mümkün görülmiyecek gayretlerden
sayılmaktadır.
BİTİK, BİTİKÇİ (BİTGEÇİ, BİTİGEÇİ):
Bitik: yazı, harf, mektup, kitap, kağıt543.
544
Bitikçi: kâtip, yazıcı; devlet muhabere sorumlusu .
Bitegçin (bitikçi, kâtip; hariciye nâzırı ?): Tabgaçlarda betikçin’
ler devlet meclisinde dış politika ile ilgili olarak alınan kararları ya­
zı ile tesbit etmek ve yürütmekle vazifeli idiler545.
Ata Bitiği: Vasiyetnâme. Bilhassa babanın çocukları ile ilgili ya­
zılı vasiyeti. Vesikalardan anlaşıldığına göre “ata bitig” i: “baba,
büyük baba ve büyük anneye evlâdın devamlı duada bulunması şartı i­
le”: “ aile servetinin çocuklar tarafından faydalanması hakkında bel­
* ' 547
Baş Bitig: Asıl ve esas vesikalara verilen isimdir .
B o d u n -B itig i: Halk, cemaat ile ilgili vesika. Meselâ kendilerine
541 K. CzeglĞdy’den bk. İ. Kafesoğlu, “ ayn.esr.” s. 33 n. 4 /.
542 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.", s. 285 vd.
543 Bk. “K itâb eler” , IV, s. 28 vd.; “A ltt.G ram m .” , s. 303; “ E U S ”, s. 45; “ D L T ” , IV,
s. 96; “ K B ” , III, s. 94 vd.; A. H ayyân, s. 19; E ttuh.Z ekiyye., s. 153.
544 Bk. “E T Y ”, IV, s. 29; “E U S ” , s. 45; “ KB” , III, s. 95; İbn.M ülı.s. 20; G. D o erfe r,
“ ayn.esr.” , II, s. 264-267. K elim enin Süryani ve Sogdça aracılığı ile G rekçeden geç­
m iş olabileceği hakkında bk. F. A ltheim , “G eschicııte ...” , I, s. 254 vd, II, s. 287.
545 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s. 71, 237.
546 Bk. R . R. A rat, “ E ski T ü rk H u k u k vesikaları”, s. 15 vd.
547 R .R . A rat, “ayn .esr.”, s. 14; “E U S ”, s. 35.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 69

tarh edilen verginin ağır gelmesi üzerine bir cemaat halkının topla­
narak durumu yüksek makamlara bildiren bir umumî dilekçe548.
549
Çın Bitig (Çın baş-bitig): Hakiki sened, asıl mukavele .
İdiş-Bitig: Kira veya ortaklık yolu ile, bir mülkten muvakkat is­
tifade için tanzim edilen vesika olmalıdır. Meselâ Muayyen miktar
şarap mukabilinde biri bağını başkasına işletmeye veriyor; bu hu­
susta yapılan mukavele münasebeti ile, bağ işletecek olan kendi ta­
rafından bir vesika imzalıyor ve bağ için yapılan mukavelenin bir
“baş bitig” olmayıp, “idiş-bitig” olduğunu ve kendisinin bunun “çın-
-bitig” olduğunu iddia etmiyeceğini ve sahibi bağı ne zaman isterse,
birikmiş kirası ile birlikte, derhal iâde edeceğini taahhüt ediyor550.
Öng Bitig: Vesikalardaki kullanılışına göre, “baş bitig” e
benziyorsa da, burada öng (önce) ,kelimesinin asıl mânası ile ilgili
bir mefhum kasdedilmiş olmalıdır. Meselâ; bir tasrih edilmemekle
beraber, veresiye almış olması muhtemel bir mala karşılık, bir “ön-
g bitig” veriyor; bunun kaybolması üzerine, bir “tutup turgu” (geçi­
ci) sened tanzim ediliyor ve eskisi meydana çıktığı takdirde,
hükümsüz kalıyordu551.
Ötüg-Bitig: Dilekçe. Meselâ: halkın, devlet reisine müracaat e­
derek, daha önceki hükümdarlar zamanındaki durumlarını belirt­
mek suretiyle, bir kısım vergiden muaf tutulmalarını rica belgesi552.
Tuta Turgu Bitig Yarlıg: Bir usulsüzlüğün önüne geçmek üzere
geçici olarak alman tedbir belgesi553.
Tutup Turgu Yanut-Bitig: Muvakkat iâde vesikası554.
Vuçung (Buçung)-Bitig: kaybolan “baş bitig” veya “öng bitig”
yerine geçmek üzere tanzim edilen vesika. Meselâ: satın alınmış olan
548 R .R . A rat, "ayn.esr.” , s. 16.
549 R .R . A rat, “ayn.esr.” , s. 14; “ E U S ” , s. 6 1 ,6 3 .
550 R .R . A rat, “ayn.esr.” , s. 14 vd.
551 R .R . A rat, “ayn.esr.”, s. 15.

552 R .R . A rat, ""ayn.esr".s.l 6 "Ö tük" sözü lügat m ânasıyla rica niyat dem ek olup, terim
o la r a k d a "h ü k ü m d a ra s u n u la n d ilek " k av ram ın ı ifa d e e tm iştir. (B k. "D L T ”
1,68,152,1261,199,376; G .D o e rfe d t II, s.134
553 R .R . A rat, “ayn.esr.” , s. 17 (d iğ er b ir açıklam a burada).
554 R .R . A rat, “ayn .esr.”, s. 15.
70 Dr.Abdulkadir DONUK

bir bağm “baş bitig” i aranıp bulunamadığı sonra meydana çık­


tığı takdirde “vuçung” olacağı hakkında, resmî dairede, kızıl damga­
lı bir vesika tanzim edilirdi5 .
Yantut-Bitig: Muayyen bir müddet için alman malın iâdesi mü­
nasebeti ile tanzim edilen vesika556.
BİTİK TAŞ:
<<7
Kitâbe, yazılı taş .
BODİSOY).:
Eski Türkçedeki aslı “bod” olan bu tâbire Tonyukuk ve Şine-u-
su yazıtlarında rastlanmaktadır: “Türk sir bodunyerinte bod kalma­
dı...” (Türk bodununun yerinde boy kalmadı)5 ; “Kapgan Kağan
Türk sir bodunyerinte bod yeme bodun yeme kişi yeme ıdı yok erteçi
erti” (Kapgan kağan ve Türk bodununun verinde hem boy, hem bo­
dun, hem insanlar sahipsiz kalacak idi)55 ; “men taşıkayn timiş, kör
bod kal, ıda” (Ben çıkayım demiş. Kör at et], boy [olarak] kal or -
manda) ve “Kelti... Karluk bod...” (Kelti... Karluk boyu...) .
DUFde birçok yerlerde “boy” olarak geçen kelime yalnız bir
yerde “bodı”561 şeklinde kaydedilmekte ve “kavim, kabile” diye çev­
rilmektedir562. KB’de “bod” olarak 13 yerde görülmekte, yapılan çe­
virisinde de “vücut, insanlar, hizmetkâr, boyu-postu, orta boylu, insanın

555 R .R . A rat, “ ayn.esr.” , s. 15.


556 R .R . A rat, “ayn.esr.” , s. 15.
557 “E U S ” , s. 45.
558 K itâbeler, “T o n y ukuk” , 1, batı, 3-4. “ Boy-bod ” farkı T ürkçedeki “d - y ” değişi-
m i so n u cu o lup bu değişm enin 11. yüzyılda oluş hâlinde bulunduğu D L F d e k ı
ö rn ek lerd e n anlaşılm aktadır.
559 Bk. “T o n y u k u k ”, II, kuzey, 60.
560 Bk. “ Ş ine-usu” , doğu, 10, batı, 1 (bk. “E T Y ”, I, s. 172,180).

561 “D L T ”, I, s. 412.
562 Bk. “D L T ’, 1 ,2 3 7 ,2 3 8 ,3 3 8 , II, s. 20 9 ,2 7 4 , III, s. 141. “B oyda” : I, s. 4 4 ,5 1 .
“Boyriı” : II, s. 316.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 71

563
boyu ” mânaları verilmektedir .
Görüldüğü üzere Türkçede en geniş mânası ile değerlendirilen
bod (boy) kelimesi eski Türk sosyal yapısında şüphesiz belirli bir top­
luluk birimini ifade ediyordu. Şöyle ki: âileler veya soylar bir araya
geldiği zaman “boy” teşekkül ediyordu. Boy’ların ayrı toprakları, çe­
şitli damgalarla birbirinden tefrik edilen hayvan sürüleri ve silâhlı
kuvvetleri mevcuttu564. Boy’un başında boy’daki iç dayanışmayı mu­
hafaza etmek, hak ve adaleti düzenlemek ve gerektiğinde silâhla boy­
’un menfaatlerini korumak ile vazifeli bir “bey” bulunurdu . Bu
durumu ile boy (bod) sosyal açıdan siyâsî karakterli bir birim görünü­
mündedir566.
BODUN (BOYLAR BİRLİĞİ):
Orhun kitâbelerinde çok sık geçen bu tâbir “budun” diye oku-
nagelmiş ve umumîolarak “halk, kavim, millet”diye mânalandırılmış-
tır567. Çin, Kitay, Tatabı, Tangut gibi yabancı kavimlerden başka,
Türk olan Oğuz, Kırgız, Türgiş ve Karluk toplulukları da bu deyim­
le anılmaktadır568. Bu tâbirin halk (eski Türkçede: kün), kavim, mil­
let gibi mânalara gelmeyip, gerçekte bir sosyal yapı birimini ifade
etmiş olması daha kuvvetle muhtemeldir ve söylenişinin de herhâlde
“budun” değil“bodun” olması gerekir zira “bod’’sözünün “+ n "ço­
ğul ekinin ilâvesiyle meydana gelen5 9 bodun, “boylar birliği” de-

563 Bk. Beyitler: 1 0 5 5 ,1 6 1 4 ,1 6 1 8 ,1 6 2 2 ,1 8 4 9 , 2086, 2087, 2090,2488, 2663,3718,


5 0 9 5 , 6 5 9 6 . “B o d u m ” : 3 7 1 ,1 0 9 9 ,6 5 3 2 . “B odı” : 1 1 0 2 ,2 0 8 3 ,2 0 8 7 ,2 0 8 9 ,2 6 6 3 ,
2914. “B o d lu g ” : 2854. “B o d ” kelim esinin diğer açıklam aları şu şekildedir: ‘Vücut,
en d a m ” (bk.G . C lauson, “ayn.esr.” , s. 296b), ‘V ücut” (bk. A v . G abain “Al-
tt.G ra m m .”, s. 304), “V ücut, beden, cisim ” (bk.G . D o erfe r, “ayn.esr.”, II, s. 358),
“ boy, halk, cem aat*’ (bk. “ E U S ” , s. 45), “ kabile” (bk. R . G iraud, “L ’E m pire s.
2 5 ,6 7 vd, 148; A yn.M üell., “ L ’ Inscription s. İ4 2 ). O ğuz dilinde de ‘ kısım, p a r­
ç a ” m ânasına g elm ek tedir (bk. R . G iraud, “L ’E m p ire ...” , s. 68 ).
564 Bk. “D L T ” , I, s. 55 vd.
565 İ. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s. 202.
566 E ski T ü rk cem iyetinde siyâsî vasıfta ilk sosyal yapıyı teşkil etm ek ted ir (bk. İ. K a ­
fesoğlu, “göst.yer.). D ah a bk. A. T aneri, “T ü rk D evlet G eleneği” , s. 33.
567 Bk. “E T Y ” , IV, s. 32 vd.; A v . G abain, “A ltt. G ram m .” , s. 305; “ E U S ”. s. 51:
" D L T 'IV s.110. "KB”’d e d e "B udun". "Budunnıg","budunug","budunka' ve kara
budun" şeklinde o k u n m u ştu r (bk."KB", III, s.112 vd(; M. E rgin, "O rhun âbideleri ,
s.94
568 Bk. “ E T Y ” , IV (indeks).
569 B. Ögel, “T ü rk k ü ltü rü n ü n gelişm e ça ğ la n ”, II, s. 38; G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II,
s. 358 vd.
72 Dr.Abdulkadir DONUK
• 570 •
m ekt57i bozkır Türk devleti sosyal yapısına tamamen uygun
düşer . Boy’ un üstünde daha gelişmiş bir siyâsî kuruluş olanbo-
dun’ların başında çeşitli unvanlar (kağan, yabgu vb.) taşıyan başkan­
lar (hükümdarlar) bulunurdu. Bodun’lar bağımsız oldukları gibi
başka bir topluluğa (İre) da tâbi olabilirlerdi5^2. ’
BORÇI:
Üzüm vergisini toplayan memur573.
BOŞUG (BUŞUG, BOŞBİTİG, BOŞUG YARLIK):
Han’ın, elçiye dönmesi için izin vermesi; elçiye verilen bahşiş574.
BÜGÜ (BÖGÜ, BÜKÜ, BÖGİ) - BİLGE:
Tarihte bazı kudretli, becerikli Türk idare adamları için kulla­
nılan bir lâkap olarak görünmektedir. İkinci Gök-Türk hâkanı Kap-
gan aynı zamanda Bögü Kağan diye anılıyor575, Uygur çevresine
maniheizmi resmî din olarak sokan 3. Uygur hâkanı da aynı lâkapla
zikrediliyordu576. Aslında akıllı, hakîm kurnaz vb. mânalarına ge­
len bu Türkçe söz sonraları mâna genişlemesine de uğrayarak “di­
rayetli, bilgin, güçlü, kuvvetli vb. ” i de ifade etmiş görünmektedir578.
\ÇÜFGÂ:\
^ ab u k gitm ek istiyen bir postacının, yoldan alıp başkasını bu-

57r o n L Rh , v ^ f 'U<! ’ M ’ k ' T r,e i ’’ S- 134; M A - Köymen-“A1P A ^ la n zam anı T ü rk


*?*; K apgan K ağan d ev n n m sonlarına doğru G ök -T ü rk hâkanlı-
ı ^ ^ .1" m eyd ana ?e ld 'g' Çm kaynaklannda belirtilm iştir (bk. K
CzeşlĞdy O n th e n u m e n c a jc o m p o sitio n o f the A ncient T u rk istıib al confederati-
? ? 5 S’ *: 2 /5 -2 7 7 , A . B om bacı, T h e H usbands o f P rincess H sien-li B ilge” , s. 105
112). F ak at kılâb elerd e gorulüyor ki, aynı hâkanlık içinde "T ü rk bodun, O ğuz b o ­
d u n , j^ rg ız bodun, O n -o k bodun, K arluk bodun, T ürgiş b o d u n ” vb. gibi
teşek k ü ller y e r alm ak ta ıdı. “ 6

57h e r h ^ g f ^ ! h İ d e h?çWr 'ı ^ I n ^ y 5 ctur.ka,^ ,*l*C“bUdU" ” kelİm esinin T ü rk çed e ve


5 72 İ. Kafesoğlu, “ayn.esr.” , s. 204.
573 “ E U S ” , s. 47.
574 “D L T ”, I, s. 372. .
575 Bk. G . C la u s o n ,"... T u rk ish ” , s. 427b.
576 “Bögü K ağan” (759-779), bk. İ. Kafesoğlu, “ayn.esr.” , s. 113vd.
577 Bk. “T o n yukuk” , 3 4 ,5 0 ; El. 7 (bk. “E T Y ”, III, s. 180); “D L T ’, I, s. 428, III s
228, 303; “ ¿ U S ” , s. 49; “KS”, I, s. 136 vd; “ KB”, III, s. 119; G. Clkuson, “ayn.4sr.” ,
s. 324 vd.
578 Bk. A v . G abain, “A ltt.G ram m .” , s. 306.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 73

luncaya değin binip gittiği at 579 .


IMGA (AMGA):
Malmüdürü, tahsildar580. Devletin muhtelif bölgelerinde hazi­
nedar (Ağıçı) adına vergi tahsil işini yürüten memur
İLjEL): DEVLET:

M.Ö. Asya Hun’larından beri mevcut olan "il" kelimesinin 582


"düzenli devlet" manasına geldiği kitâbelerde geçen aşağıdaki
ibarelerden de anlaşılmaktadır: "Türk kağani Ötüken ormanında
oturursa il’de sıkıntı olmaz..." "Il’i idare edecek yer Öttüken ormanı
imiş..." "Ö tüken orm anında o tu ru rsan ebediyyen il tu tarak
oturacaksın...", "Türk beyleri, budunu , bunu işitin. Türk milletini
toplayıp il tutacağını burda vurdum..." "İri olan bir bodun idim, şimdi
irim nerede?...5 4’ "Yukarıda gök çökmedikçe, aşağıda yer delin-
medikçe Türk bodununun il’ini, töresini kim bozabilir?"585. "On
dokuz sene kağan oldum il’ idare ettim',586"îl’de bodun’da yok olacak
idi..." "İl yine il oldu..."58 , "Kapgan İlteriş Kağan il’ine tâyin oldum, il
düzeltmiş...” ."G ökte vücut bulm uş, il tanzim etm iş Bilge
Hâkan" .
Eski uygur vesikalarında da devlet karşılığı olarak kullanılmıştır590

579 “D L T ” , 1, s. 424. “ U lak ” da aynı m ânada (bk. “ D L T ” , I, s. 122; G. C lauson, “ay-


“ D L T ’’’ 1I3 6 a i09{.nCa k0§a 8'den 3t P051351"3 “ E §kinci” de deniliyordu (bk.
580 Bk. “E T Y ” , III, s. 80; “D L T ’, I, s. 128.
581 R . G enç, “ay n .esr.”, s. 263.

582 Bk. D e G ro o t, “D ie H u n n e n ” ...s.76, W .E b erh a rd , B ir Kaç E ski T ü rk unvanı


hakkında, s.323.
583 “ K itab eler” I, güney, 3,4,8,11.
584 “ K itâb eler” , I, doğu, 9, II, doğu, 9.
585 “ K itâb eler”, I, doğu, 22-23, II, doğu, 19.
586 “ K itâb eler”, II, güney, 9.
587 “T o n y u k u k ”, doğu, 55-56.
588 “O n g in ” yazıtı, cep h e tarafı, 4 (bk. “ E T Y ”, I, s. 128).
589 “ Ş ine-usu”, kuzey, 1 (bk. “E T Y ” , I, s. 164).
74 Dr.Abdulkadir DONUK

mıştır 590
DLT’de çeşitli yerlerde “İl” kelimesi geçmekte, yapılan tercü­
mede ise “vilâyet ” mânası verilmekte ise de “El törüyetilsün ” (İl’e dü­
zen yayılsın), “El kaldı törü kalmas” (İl kalır, töre kalmaz), “El tüz
netek (İl ve halk nasıl)591 ifadelerinden anlaşılacağı üzere töreye bağ­
lı bir topluluk yâni devlet mânasını vermektedir.
KB’de de: “Akıl ile insan asıl insan adını alır, bilgi ile beyler (hü­
kümdarlar) il işini tanzim eder”, “İl’in her işini kendim yapamam, ya­
nımda bu işleri yapabilecek biri bulunmalıdır”, İl işindeki bu tedbir
ve uyanıklık, il’in uzun müddet devamı için daima faydalı olmuştır”,
“Benim bu kanunum hangi il’e erişirse, o il baştanbaşa taşlık ve ka­
yalık dahi olsa, hep düzene girer”, “Ey devletli hükümdar, çok uzun
yaşa, bu saltanat ile çok il’lere hükm et”, “Kanunlar yapıldı ve il dü­
zene girdi...”, “.... bütün il halkı zenginleşti”, “İl ve şehirleri idare,
sulh ve sükûneti temin etm ekiçin...”, “Ey hakîm, il’de uzun müddet
hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalı­
sın”, “İl tutmak için, çok asker ve ordu lâzımdır...”, “Hükümdar il ve
kanunu siyaset ile düzene koyar...”, “ey devletli hükümdar, il’in işle­
ri çok ağır, fakat şerefi büyüktür”, “İl kılıç ile alınır, kalem ile tutu­
lur”, “Asker bey (hükümdar)’den memnun oldu mu, hükümdar hangi
il’i isterse, onu elinde bulur”, “Bu hükümdarlar il’i tanzim ve idare
etmek, halkı düzene sokmak ...”, “Doğudan batıya kadar sefer ede­
rek, birçok iFleri hâkimiyeti altına alan dünya hükümdarı nerede”,
“Hükümdar il’in beyi ve halkın büyüğüdür ...”, “İlk önce il düzene
girmeli ....”, “İl’in menfaatini koru...” 92 vb. ibarelerinde de il tâbi­
rinden devletin kastedildiği görülmekte, ayrıca il’in, halkı ile ve ara­
zisi ile bir bütün olduğu ifade edilmektedir.
Esasen İl tâbiri de araştırıcılarca şu şekillerde açıklanmıştır: İl
“siyâsîbakımdan müstakil, muntazam teşkilâtlı millet”593 “siyâsîba­
kımdan müstakil hür cemiyet”594 “Teşkilâtlanmış siyâsî camia, dev-
590 Bk. F.W . M üller, “JJ ig u ric a ” , I, s. 25; W. B a n g ,' T ürkische T urfan -T ex te” , I, s.
53; “E U S ”, s. 92; B. Ö gel, “ayn.esr.”, s. 47.
591 “D L T ” , 1 ,106, II, s. 25, III, s. 123, 221.
592 Bk. “K B ” , Beyitler: 303, 422, 440, 8 3 0 ,1 3 5 0 ,1 7 7 2 ,1 7 8 7 ,1 9 8 1 , 2033, 2057,
2128, 2146, 2425, 3033, 4009, 4714, 4996, 5495, 5537.
593 V. T hom sen, “ Insc.'iptions d e l’O rkhon s. 135 n.2.
594 Z. G ökalp, “T ü rk m edeniyeti tarih i”, s. 145.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 75

/er”595, “Ülke,imparatorluk,iktidarveyahükümet596. “Teşkilâtlı devlet,


imparatorluk, siyâsîhâkimivet ’597, “Bir müstakil hükümdar tarafından
idare edilen siyâsî birlik”598, “kavimlerin teşkil ettiği devlet”599, “Halk,
devlet”600. Bu târiflerden anlaşılacağı gibi, eski Türk İI’i “Bodun’la-
nn ve boyların bilhassa 10’lu sisteme dayalı ordu nizamı yolu ile mer­
kezden idaresini mümkün kılan teşkilât sayesinde, bir devlet başkamnın
sorumluluğu altında, arazisi (uluş) ile, birleşmiş halkı (bodun, kün) ile,
müşterek İdarî ve hukukî nizamı (töre) ile, yurdu koruyan ve milleti hu -
zur ve banş içinde yaşatan bir siyâsî kuruluş ’ olarak meydana çık­
mış bulunmaktadır.
“İl” tâbiri “kün) gün” kelimesiyle birlikte (“İl-gün”) “devlet ve
halk” mânasına geliyordu602.
İl’e verilen az çok farklı mânalara rağmen gerçekte bu tâbir kitâ-
595 ' S.M. A rsal, “T ü rk tarih i ve huk u k ” , s. 264.
5% A v . G abain, “A ltt.G ram m .”, s. 310.

597 R . G irau d , “L ’In scription de B aın -tso k to ”, s. 143; A yn.M üell., ‘T J E m p ir e ...” , s.
69 vd.
598 G . C lauson, “ ... T u rk ish ”, s. 121b.
599 L. R âso n y i,“T a rih te T ü rk lü k ” , s. 61.
600 T. T ekin, “A G r a m m a r ....” , s. 334. B una vakın m ân alar “kabile topluluğu” (bk.
W. R adloff, “A lttü rk ische Inschriften d e r M ongolei” , II, s. 2 3 ,8 9 ), “K avim ler b irli­
ği (bk. M. M ori, “E ski T ü rk T arih i araştırm aları", s. 13) vb. “ D L T 'v e göre “ il”
aynı zam an d a “b an ş, su lh ” m ânasına gelir (krş. Il-ci = elçi, bk. “E l bol-” : sulh y ap ­
m ak, barışm ak, “D L T ” , I, s. 49; “ İlleş-” : sulh yapm ak, barışm ak, “K B ” , 2362,
4305; G . D o erfe r, II, s. 194 vd; “B ulgat a lm u s ta g ...” , s. 22. “ Sabei”ya da aynı za ­
m an d a İlçi deniliyordu, bk. “E T Y ” , II, s. 7 5 ,8 7 . D ah a bk. “E T Y ’, III, s. 31;
“E U S ” , s. 92; “A ltt.G ram m .” , s. 310; “ K B ”, III, s. 193; G. D o erfe r, “ayn.esr.” , II,
s. 203-207; J.R . H am ilton, “ayn.esr.” , s. 151. “ Y alabaç” (“yalavaç”) : elçi (bk. “E T -
Y ”, IV, indeks).
601 İ- K afesoğlu, “T ü rk m illî k ü ltü rü ” , s. 206.

602. “Ş ine-usu” , D .l (bk. “ E T Y ” , I, s. 16$); D ah a bk. “ E T Y ” , III, s. 3 9 ,72; “ E U S ” ,


s. 9 3 ,1 2 2 ; E ttu h .Z ek iy ., s. 168. K B ’de “ Il-kün” deyim i geçm ekte ve aynı m ânaya
elm ektedir: “ ... tecrü beli insan ‘elin-günün’ işini bilir”, “ D ünyaya hâkim olana
gin lerce fazilet lâzım dır; o b u n lar ile eli-günü" idare e d e r ve sisleri dağ ıtır” , “ B ey­
le r bilgi ile halka baş o ld u la r ve akıl ile m em leket ve halkın işini g ö rd ü ler” ,
“ D ünya beyleri şarab ın tadına alışırlarsa, m em leketin ve halkın b undan çekeceği
zah m et çok acı o lu r” , “ ... halkın d u ru m u n u ve m em leket ahvalini so rd u ” (bk. B e ­
yitler; 245, 285, 4 5 7 ,1 9 5 2 , 2092, 2103, 2258,2259, 4010, 53 3 4 ,6 3 4 2 ,6 3 4 7 ). O ğuz
kağan (bk. W . B ang - R .R . A rat, “ O ğuz H akan D estan ı”, str. 23, 25, 90, 9 5 ,1 6 3 ,
1 6 9 ,1 7 0 ,2 2 0 ,2 6 2 , 2 6 5 ,2 6 9 ,2 7 1 ,2 8 0 ,2 9 9 ,3 5 7 ) ve D ede K orkut destan ların d a da
(bk. M . E rg in , “ D e d e K orkut kitab ı” , s. 2 4 0 ,2 4 3 ,2 5 2 ,2 9 4 ,2 9 9 ,3 0 3 ) bu m âna k a r­
şılığı o larak kullanılm ıştır.
76 Dr.Abdulkadir DONUK

belerdeki “İlledük” (= İl sahibi kıldık)603, “İllig” ( = il sahibi)604, “İl-


sire” (= İl’siz bırakmak)605 ifadelerinde de “devlet” mânasına
gelmektedir.
“İl” kelimesi ile kurulmuş mürekkep isim unvan ve lâkap var­
dır: İl-tutmış (Bögü Han’ın hâkanlık unvanı), “İlteriş (Kutlug’ un
hâkanlık adı), İl-bilge (İlteriş’in hanımı), İl-teber (unvan), İl Almış,
İl Buga, İl Aşmış Tigin, İl İnanç Tırâk, İl Kirmiş, İl itmiş Tigin, İl
Kudatmış, İl Ügesi Ata, İl ügesi, İl TSmir, İl Yığmış Tângrim, İlig
bâg, İlig kan, İl tirgâk, İl Tatgu, İl Tamür, İl Katmış, İl Kaya vb...606.
Ayrıca İl-törüsü (memleketin kanunları!, İl âbi (hükûmetkonağı) jl
örgin (saray), İlçi bilgalâr (diplomatlar) 7 vb. gibi terimler.
İl tâbiri zikredilen çeşitli mânalarıyla Fars, Arap, Moğol, Tun­
guz, Samoyed, Çeremis, Kafkas vb. dillerine de geçmiştir . Ayrıca
kelime (el), 981 yılında Hami ile Sarı nehir arasında oturan bir kabi­
le adı olarak da geçmektedir609.
İŞKÜM:
Saraylarda Hanlar için kurulan, büyük çanak gibi ayaksız sof-
1*3

503. “ K itâb eler”, I, doğu, 6 , II, doğu,7.

604.“K itâb eler” I , doğu, 9; II, doğu, 8 .“ İllig ilig: h ü k ü m d ar (bk .İL IG )

605.“Ki tâ b e le r” I, doğu, 13, II,doğu, 13.


606 Bk. “E U S ” , s. 91-94.
607 Bk. “E U S ” , s. 91 vdd.
608 S. Çağatay, “T ü rk lehçeleri” , s. 307.
609 J.R . H am ilto n , “ayn.esr.” , s. 151.
610 “D L T ” , I, s. 107.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 77

KANLIK:
Han’lara âit bir vergi611.
KAVVŞUT: ^
İki Han’ın, ülkelerinin menfaati için, bulaşarak barışmaları .

KENÇLİYÜ:
Hanların düğünlerinde veya bayramlarda yağma edilmek üzere
30 arşın yüksekliğinde hazırlanan sofra .
KENGEŞ (KİNGEŞ):
Umumiyetle “danışma, bir mesele etrafında konuşma” mânala­
rına gelen614 bu kelime aynı zamanda resmî mahiyetteki müzakere ve
istişare” kavramını ifade etmektedir .
KÖBRÜGE, KÜVRÜG (KÖVRÜG, KÖPRÜG, KÖBRÜG):
Eski Türk hâkanlığında hâkimiyet belgelerinden biri idi. G ök-
Türkler zamanında “köbrüge”616, Uygur metinlerinde “kövrüg’ di­
ye geçen bu kelime dar mânası ile “davul demek olmakla beraber
hâkan adına belirli zamanlarda çalınan nöbet (mehter)i ifade etmiş
olsa gerektir.
KUT:
Türk tarih ve kültüründe, hükümranlık anlayışı ve Tanrı tel­
âkkisinde fevkalâde önemli yer tuttuğu ve en eski Türk kültür keli­
melerinden biri olduğu anlaşılan kut tâbiri ilk defa m.ö. Asya Hun
imparatoru Mo-tun (m.ö. 209-174)’un unvanında görülmektedir. -
611 “E U S ” , s. 165.
612 “ D L T ” , I, s. 451, II, s. 102.
613- “D L T ” . III, s. 438.
614 “ D L T ” , 1 ,232, III, 3 5 8 ,3 6 5 ,3 9 3 ,3 9 4 ; “K B ”, III, s. 258; A H ayyân, s. 45; E ttu h .-
Z ekiy., s. 194 ,2 0 2 ; M . E rgin, “ D e d e s . 239; “KS” , II, s. 438.
615 A v . G ab ain , “A ltt. G ram m .”, s. 313; “D L T ’, 1,345; “E U S ” , s. 1 0 5 ,1 0 6 ,1 1 0 ,
111; “ O ğuz K ağan D e sta n ı” , str. 91; 358; G . D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 613 vd.; G.
C lauson, T u rk ish ” , s. 734. U m um iyetle “ fikir birliği yapm ak, anlaşm ak” m ân a­
sında “ O gleş-” k u llan ılm ak tad ır (bk. T onyukuk”, s. 20).
6 16 “K itâb eler” , II, batı, 4.
617 “E U S ”, s. 118; “D L T ’, 1, s. 479; “ K B ”, 1036; “A ltt.G ram m .” , s. 316.

618 Bk. ibn.M üh., s. 50; B ulgat al-m uştaq ..., s. 32.
78 DrAbdulkadir DONUK

“Gök Tanrı ’nın tahta çıkardığı Tann kut’u Tanhu”619. Orhun kitabe­
lerinde de çeşitli yerlerde geçmektedir: "... kutum bar olduğu için
kağan olurtum ...” , “kutum ülügüm bar ...”621, “... katun kutınga
inim Kül Tegin er at buldı...”622, “... Kağan kutı taplamadı ...”623. II.
Gök-Türk hâkanlığmı ihya eden İlteriş hükümdar olmadan önce
Kutlug (Çincede: Ku-to-lu) diye anılmakta idi624. Terim, Uygur
hâkanlarının unvanlarında da görülür: “ay Tanrıda kut bulmış Külüg
Bilge” (805-808), “Ay Tanrıda kut bulmış Alp Bilge” (808-821), “Ay
Tanrıda kut bulmış Alp Külüg Bilge Kağan” (833-839)025. 925 yılın­
da bir Uygur elçisinin adında (Kut Tirig veya Kut Tirekt ve başka bir
yerde yine şahıs adı olarak geçmektedir (Kut saqun)626.
DLT6 ve KB’de de628 sık sık zikredilen kut kelimesine şimdi­
ye kadar çeşitli mânalar verilmiştir: Kronolojik olarak W. Radloff,
A Vambery, V. Thomsen “¿wi” sözünü “saadet”629, tâbiri ibtidai ce­
miyetlerdeki “m ana”ya benzeten Z. Gökalp “mukaddes’630, F. Köp­
rülü “saadet’ , W. Barthold “saadet” ve “baht” ifade ettiğini

619 Bk. D e G ro o t, “D ie H u n n en ...” s. 5 3 ,5 6 . V aktiyle buradaki “k u t” sözü hatalı


o larak Çın h üküm darlık unvanı “G öğün oğlu” deyim inin etkisi ile “oğul” diye a n la ­
şılm ış ıdı. S o n rad an bu h ata tashih edilm iştir (bk. I. K afesoğlu, “ayn.esr.”, s. 222

620 K itâbeler, I, güney, 9, II, kuzey, 7


621 K itâbeler, I, doğu, 29, II, doğu, 23.
622 K itâbeler, I, doğu, 31.
623 K itâbeler, II, doğu, 35.
624 Bk. L iu, “ayn.esr.”, II, indeks.

625 .? * ' s; 1 3 9 1 4 3 ; A ' Caferoğl.u, “Tuygu ve U ygurlarda


VVV^ tt L “2 ,utiuk B olsun”, II, s. 13; I. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s.
114 vd. U ygur kağanları 744-789 arası G ök -T ü rk kağanları gibi “T an rıd an kut bul-
m ış unvanlarını taşırken, beşinci kağandan sonra “g ü n eş” ve “ay”d an “ k u t” alan
kuJ ! f n™a.ya ^ ş l a m ı ş |a rd ı. B u değişiklikte M ani dininin tesiri ile o lab ile­
n i v u e d i l m i ş t i r (bk. A. C aferoğlu, “ayn.esr.”,s . 114; E. E sin, “ K ün-A v”
( A y-Yıldız m otifinin p ro to -T ü rk devirden hâkanlıklara k a d a r ikonografisi” ), s.
K oço ” ^ * 1 5 4 )’ S taatlıche V e rfa ssu n g d e s U igurischen K önigreichs von

626 Bk. J.R . H am ilto n , “ayn.esr.”, s. 155.


627 “D L T ” , IV, s. 388 vd.
628 “ K B ”, III, s. 293 vd.

629 Bk. V. T hom sen, “M ogolistanda T ürkçe K itâb eler”, s. 88 .


630 “T ü rk M edeniyeti T a rih i” , s. 3 3 , 66 .
631 “T ü rk M edeniyeti T a rih i”, s. 194.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 79

söylediği “kut” tâbirinin KB’de “Majeste” (Haşmetmeâb) kavramını


karşıladığınıkabûletmektediı632. R.R. Arat “Mes’ud olma”633, K.H.
Menges “saadet baht”634, F. Altheim “şans, tali”635, Av. Gabain
“saadet”636. R. Giraud “tali’, mutluluk” 1, L. Râsonyi “saadete u-
/T 'JO /T Q •'

İaşma” , A. Bombaci “şans, kader, tali” , A. Caferoğlu “saadet,


devlet, ikbal”640, T. Tekin “tali’ ’,64i, B. Ögel, “tali’ ve devlet”642
mânasını vermişlerdir. Son olarak kelimeyi “mistik” Mânada tanrı­
ca makbul kavramını ifade ederken, mânanın iyi, şans, tali’ vb. da-
hasonraumumîolarak saadet diye açıklayan G. Clauson’dan643sonra
G. Doerfer de “kut” tâbirini, bilhassa hükümdar için Gök ve Yer ta­
rafından desteklenmesi zarurî “insanın bir nevi otonom ruhî kudreti"
olarak değerlendirmektedir644.
Burada, hükümdar unvanlarında geçtiğine göre bu tâbirin özel
ve belirli bir kavramı ifade etmesi tabii iken, kelimeye birbirine ya­
kın olmakla beraber nüaslarda bariz ayrılıklar görünen bir çok mâna -
larla karşılanması doğru olmasa gerektir. Nitekim bu noktadan ha­
reket ettiği sezilen hukuk tarihi mütehassısı S.M. Arsal vaktiyle bu
kelimeyi tek mânaya irca ederek Türklerde “siyâsîiktidar”mefhumu-
nu karşıladığını ileri sürmüş645 ve bu husus daha sonra mesele üze­

632 “ O rta A sya T ü rk tarihi hakkında d e rsle r” , s. 121 vd.


633 “ K utadgu Bilig” , I, s. X X V .

634 “A ltaic E le m e n ts in th e P roto-B ulgarian Inscriptions”, s. 112.


635 “ G esch ich te d e r H u n n e n ” , I, s. 16, 242, II, s. 274.
636 “A ltt.G ran ım .” , s. 331.
637 “L ’E m p ire ...” , s. 105.
638 “T a rih te T ü rk lü k ” , s. 111.
639 “ K utadgu Bilig hakkında bazı m ülahazalar” , s. 73; Ayn. M üell., “Q u tlu k b ol­
su n ”, I, s. 286.
640. “T ü rk Dili T a rih i”, II, s. 54.
641. A .G ram ar..., s.345.

642. "T ürk M itolojisi", s.303,482.


643...T ürkish, s.594-a.
644. T ürkish und M ongolische ...,III,s.551
645.” T ü rk T arih i ve H u k uk,” s. 120 vd.
80 Dr.Abdulkadir DONUK

rinde duran İ. Kafesoğlu tarafından da desteklenerek M6umumî


kabule lâyık bir durum göstermiştir. Kut kelimesi, eski Türk hüküm­
ranlık anlayışında hâkimiyetin menşeinin Tanrı olması münasebetiy­
le zaman içinde (bilhassa Türklerin islamî kültürle temasa geldiği 11.
asırdan itibaren), kutlu (müberek) mânasını da kazanmış bulunmak­
tadır ki, hâlen de dilimizde de bu mâna ile yaşamaktadır.
KÜ, KÜLÜG:
Kü: ün, şöhret647.
Kü-lüg: ünlü, şöhretli648.
Külüg Bilge: ünlü bilge649.
KÜR:
Gök-Türkkitâbelerindeki kullanılışı ile “hile, fesat, aldatma, ça­
re” (Kürlüg: hilekâr, aldatıcı vb.) olarak mânalandırılan650 fakat di­
ğer Türk belgeleri ve lügatlerinde “Yiğit, cesur, yürekli’*’51 ve “kontrol
edilemez haşan”, “kalın, kesirbçl” (gür)652 demek olan kür kelimesi
11. asırdan itibaren devlet adamlarının sıfatı olarak kullanılmaya baş­
lanmış ve sonra Mogollara da intikal etmiş bir resmî terim olarak gö­
rünmektedir 653. Kür tâbiri aynı zamanda Türk kelime-terimleri a-
rasmda çok sık geçen “kül” deyimi ile, 1 • r ilişkisi göz önünde tutu­
larak bağlantılı da sayılmaktadır654 ki, linguistik açısından üzerinde

646 “ K utadgu-B ilig ve k ü ltü r tarihim izdeki yeri” , s. 1-38. A yrıca bk. A .F. K aram anlı-
oğlu, “ K utadgu-B ilig’in diline ve adına d â ir”, s. 130 vd.; M . M ori, “T h e T ’u-chüeh
C o n cep t o f S overeign”, s. 47-75.
647 Bk. R . G irau d , “L ’E m p ire ...” , s. 184.
648 öyle ünlü kagajı im iş” ( “ K itâbeler” , I, doğu, 4, II, doğu, 5); “K B ”, beyitler:
857, 5130, 5283; B. O gel, T ü rk k ü ltürünün gelişm e çağları”, s. 67.
649 “ D L T ”, III, s. 212.
650 “ K itâb eler” , I, doğu, 6 , II, doğu, 6 ; A.v. G abain, “A ltt.G ram m .”, s. 317.
651 “ D L T ’, I, s. 324, 325; “ K B ” , beyitler: 57, 283, 4 0 9 ,1 1 2 5 ,1 1 4 4 ,1 6 3 5 ,1 7 0 6 ,
2019, 2 0 4 4 ,2 0 5 4 ,2 0 7 7 , 2287, 2 2 9 8 ,2 3 2 6 ,2 3 3 7 ,2 3 7 9 , 2 3 8 0 ,2 7 0 5 ,2 7 4 9 , 3041,
3047, 3768, 4098, 4549, 4725, 4845, 5212, 5480, 6018, 6071, 6393,6539; G. C lau-
son, “ayn. esr.” , s. 735.
652 C. C lauson, s. 735a.
653 K ü r-H an (bk. İ. K afesoğlu, “H a re z m ş a h la r...” , s. 305 (indeks.).
654 W. B a rth o ld ’d an bk. O. T u ran , “ Çingiz adı hakkında” , s. 276.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 81
durulması gerekli önemli bir nokta olsa gerektir655.
OĞUŞ (Aile)
Oguş kelimesi Orhun kitâbelerinde geçer. Yapılan tercümele­
rinde bu kelimeye çeşitli mânalar verilmekte ise de (“kabile, boy, soy,
akraba, nesil, âile”)656 daha çok âile kavramını ifade ettiği kitâbeler-
deki “yegirmiyaşımda Basmıl IdukKut oguşum bodun erti”657 sözün­
den anlaşılmaktadır. Yine Kül Tegin658 ve Bilge 659 kitâbelerindeki
“soyum” şeklinde mânalandırılarak çevrilen “... ulayu ini yigünüm
oğlanım bir iki oguşum bodunum ...” ibaresindeki oguş sözünün “âi-
lem” olarak ifade edilmesi daha doğru olmalıdır.
Uygurlarda kan bağı ile bağlı olan küçük birliklere “Oguş” de­
nildiği belirtilmiştir660. Nitekim oguş tâbirinin “og” veya “ogu” kö­
künden geldiği ve bugünkü “oğul” kelimesi ile karşılaştırılmasının
mümkün olabileceği ileri sürülmektedir .
OK: 662 .
Türkçede ok’un çeşitli mânaları vardır . Bir mânasıda eski

655 Ü n lü G ö k -T ü rk pren si Kül T eğin’in adı da bilindiği gibi “ k ü r” ile değil “ köl”
(göl) ile irtib atlan d ırılara k Köl T egin diye kabûl olunm akta (bk. R . G iraud, “ L. E m -
pıre ...” , s. 213; L. Bazin, “L es c a l e n d n e r s s . 166 vd) ve d iğer T ürkçe
unvan lard an bazıları “kül-erkin” , “kül-çor” da daha çok “ D L T ’deki halk etim o lo ­
jisin e b en zer açıklam a sebebi ile “ köl-erkin”, “ köl-çor” diye okunm aktadır.
U nvanın “göl”e benzetilm esinde M oğol hüküm darı Çingiz adının T ü rk çe Tengiz
(d en iz) ile ilgisi etkili olm uş gibidir. A ncak biz Çinggıs adını T ü rk çe deniz sözü ile
irtib atın ın çok şüpheli karşılandığını bu vesile ile belirtm eliyiz (bk. “M oğolların
Gizli T a rih i” , s. 215 n.2; E. H aenısch, “ M ongolische M iszellen” , s. 65 vd).
656 Bk. H .N . O rk u n , “E T Y ” , IV, s. 70; T. T ekin, “A G ram m ar of..., sözlük; M. E r ­
gin, “ O rh u n âb id eleri” , s. 108. “D L T ”de: “oymak, hısım, ak ra b a ” (bk. I, s. 6 1 ,8 8 ,
II, s. 8 3 ,1 0 3 ). Gy. NĞ m eth’e gö re “ak ra b a ” (bk. “ O rhun kitâbelerinin izahı” , s. 55
vd), A.v. G ab ain ’e g ö re “ kabile, nesil, a k rab a” (bk. A ltt.G ram m .” , s. 321V A. C afe-
ro ğ lu ’na g öre “ kabile, soy, âile” (bk. “ E U S ”, s. 140), G. C lauson’a g ö re “âile”dir.
(bk. T u rk ish ” , s. 96a). T âb irin Y akut lehçesindeki "u s” ile irtibatlandırılm ası
hakkında bk. A. İnan, “T ü rk etnolojisini ilgilendiren birkaç terim -kelim e üzerine” ,
s. 181 vd.
657 “K itâb eler” , II, doğu, 25.
658 “K itâb eler” , I, güney, 1.
659 “K itâb eler” , II, kuzey, 1.
660 B. Ö gel, “T ü rk k ü ltü rü n ü n gelişm e ç a ğ la n ”, II, s. 28.
661 Bk. J.R . H am ilton, “Toguz.-Oğuz e t O n-U ygur” , s. 24 vd. Gy. N em eth ’e göre de
“ o k ” kelim esinden gelm iştir. İsim den isim yapan “ş” ekidir: “ gün” = “ güneş”,
“tü rk ” = “ tü rk iş” gibi (bk. “ H M K ”, s. 44.).
662. ‘Y ay ile atılan o k ” ( “ K itâbeler", I, doğu, 3 3 ,36; “ D L T V IV ,!s. 429; “E U S T > .
140; G. D o erfe r, II, s. 153; G. C lauson, “ ayn.esr , s. 76). B ir ™ lku. P ^ ? ^ î , a j s
zere çekilen k u r’a (ok atm ak suretiyle) m irasta düşen pay-î"** .[ 153-. ’ ’
37, 48). D iğ er m ânaları: araba oku, çad ır direği (bk. G . D o erfe r, 11, s. 153).
82 Dr.AbduIkadir DONUK

Türk topluluğunda bir İl’e veya genel mânada bir siyâsî kuruluşa bağ­
lı boy’u ifade etmektedir663. Orhun kitâbelerine göre, Batı Gök~
Türklerini meydana getiren boy’lara “On ok” adı verilmekteydi ki,
bunlar 5’i doğuda, 5’i batıda olmak üzere 10 “boy”dan kurulu idi. Do­
ğudaki 5 To-lu boyunun başında 5 çor ve batıdaki 5 Nu-şi-pi boyu­
nun başında 5 erkin bulunuyordu. Bu unvanları taşıyan her bir
başbuğa kağan tarafından onların, merkeze bağlı olduklarını belirle­
mek üzere birer “ok” verilmişti664. Çin kaynaklarına göre, 552 yılın­
da Gök-Türk devleti kurulurken “ordu” on kısma ayrılmış ve bu
kıt’aların her birine de “ok” verilmişti665.
Görülüyor ki, ok bir tâbiilik sembolü idi ve sosyal yapı daok-
, tâbi bir boy’u yâni siyâsî yönden bağımlı boy’u ifade ediyordu. Keza
kendi aralarında, birbirine bağlı olarak siyâsî ittihad meydana getir­
miş, boy’lar birliğine de “Oğuz” deniyordu. Orhun kitâbelerindeki
Oğuz birliği böyle idi666.
Ok isim olarak da kullanılmıştır: (Oq-Tegin)667.
Ok kelimesini Moğolca okı ("Spitze”) kelimesiyle birleştirmek
isteyenler olmuşsa da şekil bakımından benziyorsa da mâna bakımın -
dan ayrı olduğu belirtilmiştir668.
Oksız tâbiri de "müstakil, bağımsız, tek başına buyruk” boy teş­
kilâtını ifade eder ki, umumî mânada eski Türkçede “istiklâl” kavra­
mını karşılamış olmalıdır. Kitâbelerde geçen “idi-oksız”669 tâbiri ise
663. Bk. O. T u ran , ’’T ü rk le rd e H ukukî Sem bol O larak O k ”, s.306; T ü rk
E tnolojisini.., s. 183; R . G rau d , L E m pire.. s.93,148.

664 Bk. E d. C havannes, “Q o cu m en ts ...” , s. 27 vd. A nlaşıldığına göre, hükü m d ar


kendisine tâbi olan boy’lara b ir h a b e r gö n d ererek dâvet etm esi “ok” gönderilm esi
suretiy le oluyordu ki, bundan da “o k ”un tâbiiyet sem bolü olduğu anlaşılm aktadır
(bk. O . T u ran , “ayn.esr.” , s. 308 vd; W. Bang - R .R . A rat, “ O ğuz Kağan d estan ı” ,
s. 30 vdd.).
665 B. Ögel, “ayn.esr.” , s. 110. O n-ok = O n kabile (bk. Liu, I, s. 163,170, 218, 221
vd.; R . G irau d , “ ayn.esr.” , s. 26, 28, 29.).
666 S o n rad an ad h âlinde kullanılan O ğuz kelim esinin de aslında araların d a birlik
ku rm u ş kabileler d em ek olduğu anlaşılm aktadır. O ğuz kelim esinin “ok + z” ( “ok-
”lar) olduğu hakkında tafsilen bk. İ. Kafesoğlu, “ayn.esr.” , s. 130.
667 J.R . H am ilton, “ ayn.esr.”, s. 153.
668 G. D o erfe r, II, s. 153. 1
669 “K itâb eler”, I, doğu, 3, II, doğu, 4.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 83

tam istiklâl sahibi topluluk mânasını vermektedir670 (idi, burada o­


lumsuz halin tekiti olarak kullanılmıştır)671.
ORDU:
Hâkanın bulunduğu yer veya ikamet ettiği şehir, başkent672. As­
ya Hunlarıyla ilgili kelimeler arasında geçtiğine göre Türkçede
çok eskiden beri bilinen bir terimdir. Ortaçağ sonlarından itibaren i­
se Türk tarihinde bilindiği üzere askeri güç mânasında kullanılmış­
tır674.
OTAĞ (OTAK):
Eski Türk devletlerinde hükümdar çadırı, hâkanın yaylak mer­
kezinde ikametgâhı, otağ675. Otağ, tarihî belgeler arasında en iyi şe­
kilde, Bizans elçisi Zem arkhos’un 568 yılında Batı Gök-Türk
yabgusu İstemi’yi ziyareti münasebeti ile tanıtılmaktadır676. Tâbirin
Osmanlı döneminde de kullanılmaya devam edildiği malumdur (O-
tag-ı Hümayun).
ÖRGİN (ÖRGÜN):
Eski Türk devletinde hükümdar tahtı . Hâkimiyet belgelerin­
den olup örgün’ün mevcut olduğu bölge hâkanlığın kontrol ve ida­
resinde sayılırdı678.

670 İ. K afesoğlu, “ ayn.esr.” , s. 207 n. 73.


671 R G irau d , “L ’Inscription s. 80.
672 “K itâb eler” , I, kuzey, 8 ,9 ; “Ş ine-usu” , D 8 (bk. “E T Y ”, I, s. 170); “ Ir” , 41 (bk.
“ E T Y ” , II, s. 80); “A ltt.G ram m .”, s. 321; “ E U S ”, s. 142,143; “ D L T ” , I, s. 124;
“ K B ”, III, s. 345; “O ğuz K ağan D estan ı”, str. 1 7 0 ,2 5 5 ,3 5 9 ; Ibn.M üh., s. 53.
673 “A o -t’o t”, “o -t’o t” : bk. D e G ro o t, “ayn.esr.”, s. 52, 202; B. Ögel, “ Büyük H un
im p arato rlu ğ u tarih i” , I, s. 228.
674 T afsilen bk. G. D o erfe r, “ayn.esr.” , II, s. 33 vdd.; E. E sin, O r d u ğ ...” s. 135-215;
B. Ö gel, “T ü rk k ü ltü r tarih in e giriş” , I, s. 261-271.
675 “D L T ’, III, s. 208; “K B ” , beyit: 4 9 9 ,2 5 6 2 ,4 1 3 9 ; A. H ayyân, s. 63; G . D oerfer,
‘ ayn.esr.” , II, s. 66 vd.
676 E d. C havannes, “D o cu m en ts ...” , s. 233-241; L. Ligeti, “ Bilinm iyen İç A sya” , s.
64 vd. 629 sen esin d e B atı G ö k -T ü rk hâkanı T on g -Y ab g u 'y u ziyaret eden budist
rah ip H iu en T san g ’ın “o tağ ” hakkında verdiği m alum at bk. Ed. C havannes, “ay­
n .esr.”, s. 193 vdd; L. Ligeti, “ayn. esr.” , s. 87 vd; N. T ogan, “ H üen-Ç ang’a göre
P eygam berin çağında O rta A sya” , s. 31 vdd. A yrıca “ D L T ’de “ H an a âıt yuvarlak
ça d ır”a “K urvı-çuvaş” denildiği b elirtilm ek ted ir (I, s. 195).
677 “Şine-usu (bk. “E T Y ”, I, s. 1 7 0 ,1 7 2 ,1 8 2 ,1 8 8 ); “ Ir” , 1 (bk. “E T Y ” , II, s. 73);
“A ltt.G ram m .” , s. 323; “ E U S ” , s. 152.
678 i, K afesoğlu, “T ü rk m illî kü ltü rü ” , s. 229. H ük ü m d ar tah tın a aynı zam anda
“T ap çak ” aaı da veriliyordu (bk. E ttu h . Zekiy., s. 252).
84 Dr.Abdulkadir DONUK

TAMGA (TAMGAN, TAMGACI, TUĞRA):


Asya Hunlarından beri mevcut bir kültür kelimesi olup, bugün
de damga şeklinde dilimizde yaşamakta devam eden bu terim m.ö.
Asya Hun imparatorluk mühürü mânasına gelmekte679. Orhun kitâ-
belerinde “Tamgacı” (resmî unvan: kâtip, mühürdar)680, Uygur me­
tinlerinde “Tamgan” (unvan) 681 olarak yaşamış bulunmaktadır ki,
Oğuzlarda da mevcudiyeti bilinen bu deyimin682 devlet idaresinde dış
işlerine nezaret vazifesini görenler tarafından taşındığı söylenebi­
lir683
TANĞUK:
Hâkanlara sefer ve benzeri zamanlarda yemek ve ipek kumaş gi­
bi şeylerden verilen armağan684.
TAYANĞU;
11. asırdan itibaren Türk devlet teşkilâtında, Ortaçağ islâm ve
islâmTürk devletlerinde hâcib, daha sonraki devletlerde Mabeyinci
diye anılan zatın unvanı olan bu kelime685 Türkçe “tayan-mak” ' =
dayatılmak fiilinden türemiş bir tâbir olup daha sonra Moğollara da
intikal ederek Kara Hitaylar tarafından da kullanılmıştır .
679 Bk. D e G ro o t, “D ie H u n n en s. 266; G. D o erfe r, “ayn.esr.”, II, s. 561.
680 “K itâb eler” , I, kuzey, 13; “A ltt.G ram m .” , s. 337; G . C lauson “ayn.esr.” , s. 505b;
M. E rgin, “ O rh u n ...” indeks.
681 Bk. “ E U S ” , s. 222. "*
682 O ğuzlarda aynı m ânada “ tu ğ ra” (hüküm darın m ührü veya im zası) kelim esi de
kullan ılm ak tad ır (bk. “ D L T ” , I, s. 462; F. Süm er, “ O ğuzlar” , s. 53). S elçuklularda
“T u ğ raî ”, bk. A. T an eri, “M ü sâm eretü ’l- A h b â r’ın T ürkiye Selçukluları devlet te ş­
kilâtı bakım ından d eğ eri” , s. 159 vd. O sm anlIlarda “ tu ğ ra” ve “tu ğ racı”, bk. İ.H.
U zunçarşılı, “T uğra ve P en çeler ile F erm an B uyuruldulara dair, s. 101-157; F.
K öprülü, “ Bizans m üesseselerinin O sm anlı...”s. 199, 201, 231; Ayn. M üell. “ O s­
m a n l I l a r ı n etn ik m en şei” s. 251, 277.
683 M oğollar dev rin d e (G ö k T am ga, Al tam ga vb.) bk. B. S puler “ İran M oğolları” ,
s. 317, 320; G. D o erfe r, “ayn. e s r ’. II, s. 555; A.N. Sam oiloviç, “C ucu U lu su ’nda
payza ve baysaya d a ir” s. 56-62. 7-14.yüzyılda K ın m 'd a bir şeh ir olan “T am atar-
k an ” (T m u to ro k an ) adının T ü rk çe "T am g an -T arh an ”dan gelebileceği hakkında
bk. “ Byz. tu rc ” II, s. 297. “T am g a” hakkında d aha bk. “KB ’ beyit: 45, 1036,
1766,2902,3223, 4046; E ttu h . Zekiy., s. 250; M uh. L ugateyn., s. 229; “ D L T ” I, s.
424; V. Izbudak, “E l- id râk hâşiyesı” , s. 13.
684 “D L T ’, III, s. 365.
( 685 Bk. “D L T ’ III, s. 380 (T ü rk lerd e hâcib kelim esi yayıldıktan sonra bu söz unu-
\ tu tm u ştu r. H âk an bu ad am a güvenir. H alk da buna in an ır ki kendi dileklerini ve
A iğlerini o adam H âk an a olduğu gibi e riştirir ve sonra da cevabını alır). A yrıca bk.
V G. D o erfe r, “ayn .esr.” II, s. 651 vd.
686 g . C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 570a.
I

ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 85

TOY:
Eski Türk devlet meclisindetoy adının verildiği m.ö. ki Çin kay­
naklarında geçen bazı kayıtlardan çıkarılabilir. M.ö. ki Çin kaynağı
Shi-ki Asya Hun devletinde yıllık toplantılardan bahsederken bun­
lardan ilkbaharda aktedilen toplantıya başta hâkan, hâtûn, tegin ve
diğer elig üyeler yâni bütün hükümdar âilesi mensupları katıldığı gi­
bi, devlet idaresinden sorumlu asker ve sivil ileri gelenlerin hepsi, ay
rica Türk boylarının begleri ve yabancı tâbi kavimlerin temsilcileri
iştirak etmek mecburiyetinde idiler. Hazır bulunmamak devlete kar­
şı isyan sayılırdı. Bu meclis hükümdarlığı tasdik etmek, gerektiğinde
hâkan seçmek, töre yapmak yetkileri ile bir nevi “yasama kurulu” hü­
viyetinde olup daha sonraki kaynaklarda “kurultay” diye Moğolca a­
dı ile tanınan “meclis ”tir ki Türk vasikalarından Oğuz Hâkan
Destanında ‘{toy” diye anılmıştır687. Toy kelimesinin Türkçede şim­
diye kadar yanlış bir yorum neticesi olarak doymakla ilgili bulunma­
yıp başlı başına toplantı, resmi müzakere için bir araya gelme
mânalarını ifade ettiği DLTde ve KB’de açıklanmaktadır . Ayrıca
İbn Battuta bile 14. asır başlarında Toy sözünü Moğolca kurultay ye­
rine kullanmıştır. Türkçede 2 bin yıldan beri mevcut devlet veya mil­
let meclisinin adı olan ve cins ismi olarak bütün Türk lehçelerinde
yukarıdaki mânalara gelen Toy tâbiri689 daha muahhar devirlerde
(Moğol devrinden sonra) yerine kurultay tâbirine bırakmış görün­
mektedir690
TÖRÖ (TÖRE):
Esas Türkçe söylenişi törö691 olan ve kanun mânasına gelen bu
kelime Tabgaç’lardan beri bilinmekte idi692TOrhun kitâbelerinde -
“İl” ile birlikte ve “İl” ile alâkalı yerlerde geçen “töre” kelimesinden
anlaşılacağı gibi, Türk devletinin töre hükümlerine bağlı bir kuruluş
687 Bk. W. Bang - R .R . A rat, “ O ğuz Kağan D estan ı”, str. 89 vdd.
688 “D L T ” , I, 522, II, 244, III, 141; “K B ” beyit: 2347, 2349, 5340.
689 Bk. G. D o erfe r, “ayn.esr.”, II, s. 352 vd.
690 T afsilen bk. İ. Kafesoğlu, “ Eski T ü rk lerd e Devlet Meclisi (T O Y )” , s. 205-209.
( D e m e k işlerini konuşm ak için m illç m u oplandıgı y er’e “T e m e k f f lr n e k ) ” den ilir­
di (bk. “ D L T ” , I, s. 477; “ K B ”, 4 8 2 9 ) 7 ^ ^ ------- -
691 G . D o erfe r, “ayn.esr.” , I, s. 266.

692 Bk. P.A . B oo d b erg , “T h e language o f th e T o -p a W ei”, s. 171. 13. asırdan itib a­
ren “ tö re ” şeklini alm ıştır.
/
86 Dr.Abdulkadir DONUK

olduğu ortaya çıkmaktadır: “Devleti ellerine alıp töreyi tesis ettiler


“Devletini, töresini terk etmiş”, “Türk töresini bırakmış bodunu, ec­
dadımın töresine göre teşkilâtlandırdı”, “Baba kağan İl’i, töreyi ka­
zanıp, uçup gitmiş... Töre gereğince amucam tahta oturdu...”, “Ey
Türk bodunu İl’ini, töreni kim bozabilir?...”, “Kül Tegin amucam ka­
ğanın ilini, töresini kazandı...”, “Bu zamanda tahta kendim geçtim,
bunca ağır töreyi dört taraftaki ...dim”, “İl’i töreyi yükseltmeğe gay­
ret ettim “İl töresini terk etmeyin ...”693. DLTde “töre” il ile bir­
likte geçer: “zor kapıdan girse, töre bacadan çıkar”694, “İl kalır, töre
kalmaz”695, “İl’e töre yayılsın’ . KB’de kanun (töre) hükümdar
“Kün-toğdı” tarafından temsil edilmektedir. Yusuf Has Hacib töre­
nin vasıflarını şöyle açıklamaktadır: “O, bilgi, bilgili, akıllı bir baş idi.
Siyâset icra ederken şahsî temayüllerini dikkate almazdı. İnsanlığı bir
bütün sayardı”. Bu sebeble “Güneş ve ay gibi bütün dünyayı aydınlat­
tı”. “Töre güneş gibidir, sabittir; bir şeyi eksilmeksizin daima bütün­
lüğünü muhafaza eder. Her yerde parlaklığı aynı kuvvettedir.
Aydınlığını bütün insanlara ulaştırır. Hareketi ve sözü herkes için
birdir ve herkes ondan nasibini alır. Cihana hayatiyet verir (doğduğu
zaman binlerce renk çiçek açar)* bundan dolayı da “Kün-toğdu” den­
miştir697. KB’e göre, kanun hükümdarlıktan da üstündür: “Beylik
(hükümdarlık), uludur çok iyidir, fakat daha iyi töredir”. Fakat bun­
dan da mühim olan “törenin tüz (eşit) tatbik edilm esidir69^. Halkın
işini kişilik (insanlık) ölçüsünde düzenliyen bey o ölçüde iyidir”699.
Böyle bir “iktidar dünyayı sarar kurt ile kuzu bir arada yaşar”700 .
“KB”e göre, devletin temeli iki şeye dayanıyordu: İhtiyatlılık ve ka­
nun (töre): “Hangi bey devletine kanun koydu ise, o il’ini tanzim etmiş

693 “K itab eler” , I, doğu, 1; II, doğu, 3; I, doğu, 3, II, doğu, 4; I, doğu, 8, II, doğu, 8;
I, doğu, 13; I, doğu, 16, II, doğu, 14;I, doğu, 22-23; I, doğu, 31, II, doğu, 2; II, d o ­
ğu, 36.
694 “ D L T ” , II, s. 17 vd.; III, s. 120.
695 ‘'D L T -, II, s. 25; III, s. 221.
696 “D L T ” , I, s. 106.
697 Bk. “ K B ” , B a b ,X II.
698 Beyit: 453-455.
699 Beyit: 457.

700 Beyit: 460-461.


/

ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 87

olurdu ”701. “Kanun su gibidir, akarsa nimet yetişir’’102, “Benim bu ka­


nunum hangi Il’e erişirse, o il baştanbaşa taşlık vekayalık dahi olsa hep
düzene girer”103.
KB’de törenin tatbik edilmesi ile ilgili sözler: “Halka hep iyi ka­
nunlar tatbik edilmelidir”, “Halka kanuna doğru ve dürüst tatbik et
ki, kıyamet gününde bahtiyar olasın, “Eger devamlı ve ebedî beylik
istiyorsan, adaletten ayrdma ve halk üzerinden zulmü kaldır”, “ Ka­
nunlar vaz’ edildi ve il düzene girdi, il’in temeli s a ğ l a m l a ş t ı “Ey
hakîm, il’de uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru vü-
rütmeli ve halkı korumalısın”, “Bu malı elde etmek için, halkın zen­
gin olması lâzımdır, halkın zengin olması için de, doğru kanunlar
konulmalıdır”, “Beyler kanuna nasıl riayet ederse, halk da aynı şe­
kilde kanuna itaat eder”, “Bey il ve kanunu siyâset ile düzene koyar,
halİThareketini ömnfsiyâsetine bakarak tanzim eder”, “Kanun hi­
mayesinde halk sevinç içinde yaşamalı”, “Halk karşı adaletle muame -
le edilmelidir”, “İnsanlar halkın idaresini ve beylerin işini töreye göre
yürütürler”, “Bütün halka karşı merhametli ol, büyüğe-küçüğe doğ­
ruluk ile hüküm et”, “Fakir, dul ve yetimleri kolla, bunları korumak,
kanunu gerçekten tatbik etmek demektir”, “Halka huzur ve rahat
sağlayacak bir nizam kur”, “Halka tatbik edilen kanunlar daima iyi
olur, Tanrı da bu beyliği her vakit ayakta tutar” vb.704. Töre hüküm­
leri değişmez kalıplar değildi. Türk hükümdarları, yerine ve zamanın
icaplarına göreve “meclis ’’lerin tasvibi alınmak üzere, töreye yeni hü­
kümler getirebiliyorlardı705.
Törülüg: Kanunî,yasaya uygun706.
.707
Törülüg Balık: Kanun şehri .
Beyit: 201 5 ,2 0 1 7 .
Beyit: 2032.
Beyit: 830.
704 Beyitler: 5 4 5 ,1 3 7 4 ,1 4 3 5 , 1772, 2023, 2058, 2111, 2 1 2 8 ,2 1 3 4 ,2 1 7 1 , 4010, 5197,
5302, 5471, 5 4 9 1 ,5 4 9 8 ,5 5 7 6 , 5734,6266.
705 “T ö re ” nin değişm iyen prensipleri de vardır: “ K önilik” (adalet), “U z’luk” (iyi­
lik, faydalılık), “T ü z’lük” (eşitlik) ve “Kişilik” (insanlık). B u n lar hakkında tafsilât
için bk. İ. K afesoğlu, “ K utadgu B ilig ...” , s. 15 vd. “T ö re ” hakkında son olarak bk.
H . T anyu, “T ü rk tö resi üzerinde yeni bir araştırm a” , s. 97-120.
706 Bk. “E U S ” , s. 250.
707 R .R . A rat, “ E ski T ü rk Şiiri” , s. 318. M aksadın kanunun yapıldığı y e r mi yahut
kan u n u n uygulandığı y er m i belli değildir.
88 Dr.Abdıılkadir DONUK

70R
Törüçi: Kanun yapan .
Tötükşi: Hakim709.
Kigürsükjörii: Sunma kanunu710.
TUĞ:
Eski Türk devletinde hükümranlık belgelerinden olan sancak,
tug kelimesi ile ifade ediliyordu71T7rarihî belgelerden anlaşıldığına
göre tuğ başında bir demet_at veya yaban sığırı kuyruğunun dalgalan­
dığı ve ipek kumaş şeritlerinin asılı bulunduğu bir gönder’den ibaret­
ti. Kelime Asya Hunlarından beri mevcut olduğuna göre m.ö. ki
yüzyıllarda yaşamış Türkçe bir tâbir olarak 712 şekil özelliği ile bir­
likte hayatiyetini son zamanlara kadar sürdürmüştür. Tarihî kaynak­
lar Gök-Türk hâkanlıktug’unun tepesinde, hükümdar âilesinin atası
sayılan kurt’u temsil etmek üzere, ahundan ma’mul bir kurt başının
asılı bulunduğunu ve başkentte hükümdar sarayının ve yaylaklarda
hâkan otağ’larının kapısı önünde dalgalandığı belirtilmektedir 1 .
Gök-Türklerden sonra Uygurlar, Türgişler ve Karluklar tarafından
da kullanıldığı anlaşılan tuğ’un kelime olarak ilk geçtiği tâbir “Tür­
le” kelimesi ile bağlantılı görülmektedir. Nitekim Asya Hun impara­
toru Mo-tun’un mensup olduğu ünlü Tu-ku (Tu-ko) boy veya âile
adının aslında Türkçe Tuglug>tuglu = tujj (sancak) sahibi, yâni baş
kabile mânasına geldiği ileri sürülmüştür 4
708 “E U S ”,s . 250.
709 “E U S ” ,s . 250.
710 “ E U S ” , s. 109.
711 H ü k ü m d arlık alâm eti o larak “tug” (G . C lauson, "ayn.esr.” , s. 464; İ. K afesoğlu,
T ü rk millî k ü ltü rü ” , s. 229). Sa^ıcakia^ırak şayUıııaz, bayrak başkadır. “T u ğ ” keli­
m esi “ D L T ’d e ( 1 ,194, III, 127) aynı zam anda “ h a Ö n yanında çalışan kös ye
davul, nöbet (m e h te ri m ânası da verilm iştir ki, T ü rk hüküm ranlık belgelerinden
dıffen olan kövrüg i d a v u l l ile ilgisi dolayısiyle olsa gerektir. A yrıca “tu g ”un ş a ­
hıs adı olaraİTcia kuiianıİdığı söylenir (H am ilton, “ayn.esr.” , s. 157.)
712 İ. K afesoğlu, “ayn.esr.” s. 39.
713 İ. K afesoğlu, “ ayn.esr.” , s. 230. “Ü ç tuğlu T ü rk b o d u n ” , “ Ş ine-usu” , kuzey, 8
( b k .“E T Y ” , I ,s . 166). .
714 L. B azin’den naklen, F. A ltheim , “ G eschichte d e r H u n n e n ”, I, s. 24. “T u ğ ” h a k ­
kında d ah a bk. A v . G abain, “ A ltt.G ra m m ” , s. 344; “ K B ” , beyitler: 8 6 ,1036, 2553,
2557, 4893, 5482, 5672; “ E U S ” , s. 251, 252; “O ğuz Kağan D estan ı”, str. 101,133;
A. İnan, “T uğ-B ayrak (S a n cak )” , s. 39-43. K elim enin toğ” şeklinde okunm ası ge­
rektiği hakkında bk. O .F . Sertkaya, “Eski T ü rk çe Twq - Twwq - T O G - T O O G
“T uğ kelim esi üzerine, s. 252-258.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 89

TÜMEN İLÇİ BEGLER:


Devlet ile fertler arasındaki münasebetleri tanzim eden vesika­
lar hükümdar adına tümen ilçi begler’e hitap edilerek yazılmaktadır
ki, bunların devletin en mühim islerinden biri olan umumî sayım iş­
lerine baktıkları anlaşılmaktadır 15.
ULUŞ:_
Gök-Türkçe yazılı kitâbelerde uluş şeklinde yazılmış olup716,
Uygur metinleri başta olmak üzere Türkçe belge ve lügatlerde daima
“memleket, ülke. köy, şehir vb. ” mânalarına gelen bu kelime 717 Mo-
ğollar devrinde “ulus” şeklinde hem telaffuz değişikliğine uğramış
hem de Moğol devlet teşkilâtı ve hükümranlık anlayışına uygun ola­
rak, içindeki halk ile birlikte tasarruf edilen mülk, malikâne mânası­
nı almıştır718.
URUG (Aileler Birliği):
Urug kelimesi Gök-Türkçe yazılı kitâbelerden Kemçik-cirgak
yazıtında “Ediz urugın kabay urugın öt amga altım” (Ediz kavminin
boy’unu, Kabay boy’unu hazineci olarak aldım)719 şeklinde geçmek­
te ve çeviride kelimenin mânası “boy” olarak gösterilmektedir. Yine
Orhun kitâbelerinde “Türk bodunu öldüreyim, urugsıratayın tir imiş. ”
(Türk bodununu öldüreyim, soyunu mahvedeyim der imiş)720' ifadc-

715 R .R . A rat, “E ski T ü rk H u k u k vesikaları” , s. 18 vd.


716 “B u k a rak uluş bod u n d a ...” (bk. K itâbeler, I, kuzey, 12). İlk defa, G ök-T ürk
k itâbeleri çözücüsü V. T h o m sen tarafın d an hatalı olarak “ ulus” okunup m illet (n a ­
tio n ) m ânası verilen bu tâb irin (b u rad a n naklen, “ E T Y ” , IV, indeks) 13. asırdan
itib aren M oğol ana kaynakları olan “ Gizli T a rih ” (1240), “T arih-i C ihangûşa
(1258) ye “ C am i’ü t-tev ârih ” (1310)’in incelenm esinden m âna değiştirdiği anlaşıl­
m ış tır(I. Kafesoğlu “yanlış kullanılan T ü rk k ü ltü r kelim eleri: ulus, yasa, kurultay
vb. T E D , sayı 12, s. 249-258.).
717 “E U S ”, s. 265; “D L T ” , I, s. 62; “ K B ”, III, s. 494. B uqaraq uluş, T alaş uluş vb. i­
çin bk. S.G. K lyachtom iy, “A p ro p o s d es m ots Sogd B erçeker B uqaraq ulys de
f’inscrip tio n d e Kul T eg h in ”, s. 246-249.
718 B.Y. V ladim irtsov, “M oğolların İçtim aî teşkilâtı” , s. 147. B ugünkü m ânası ile ne
T ü rk çe uluş tâb irin in ne d e M oğolca ulus tabirlerinin “ m illet, kavim ” kavram larıy­
la h içb ir ilgisi b ulunm am aktadır.
719 Bk. “E T Y ”, III, s. 80.
720 “ K itâb eler”, I, doğu, 10.
90 Dr. Abdülkadir DONUK
/
sinde “urugsıratayın” kelimesinin mânası “soy” olarak açıklanmış­
tır. Buna dayanarak “urug” kelimesinin VIII. yüzyılda “yakın ve uzak
kan kardeşlerden kurulu bir topluluğu ” bildirmek için kullanılmış ol­
duğu da ileri sürülmüştür721. DLPde “tane, tohum, nesil”722ve KB’de
“nesil, tohum ” 723 “Urug”:Beyitler, 108,1959,1966,2189,3372,3375,
3653, 4476, 4585, 4734, 4735, 6391, 6411. “Urugı”: 3015. “Urgı”: 806,
1623,1637, 1985, 2189, 4337, 6187. “Urgın”: 6529. “Uruglug”: 1623,
2186, 2195, 2197, 4488, 4496, 5295, 6033. “Urugsuz": 2194. mânaları­
nı karşıladığı yapılan çevirilerinden anlaşılmaktadır. “Dede Korkud Hi-
kaye”lerinde “Aslan urugı sultan kızı” ifadesine de “soy, cins, nesil”
karşılığı verilmiştir724. Ayrıca urug “belirli ve tanınmış bir atadan doğ­
muş olanlar, akraba, hısım, soy”125, “tohum ”726, “nesil, kuşak, soy, to­
runlar"721 ve “zürriyet, ahfat, nesil”728 mânalarına kullanıldığı
bildirilmiştir. Görülüyor ki çeşitli mânalarla karşılaşılan bu eski tâbi­
rin aslında neyi ifade ettiği pek açık değildir, “soy”u karşıladığı tak­
dirde “âileler birliği” mânasına alınması icap etmektedir 29.
ÜLÜG (ÜLÜK, ÜLÜS) *
Gölc^Türk kıtâbelerinde hükümranlıkla ilgili bir tâbir olarak ge­
çen bu kelime730 aş.yk. “jyasip^ kısmet” mânalarını vererek Tanrı’nın
Türk hükümdarına hükm ve idare etme yetkisini “nasip” kıldığı tel­
âkkisini ifade etmektedir. Kelime daha sonraki devir Gök-Türk ve
Uygur kaynaklarında, DLT’de, KB’de normal mânası olan nasip ve
721 A. İnan, T ü rk entolojisini ilgilendiren s. 182.
722 “D L T , 1, s. 6 3 ,6 4 .
723. U ru g :B ey itler,108,1959,1966,2189,3372,3375,3653,4476,4585,4734,
4735,6391,6411,U rgan,U nıglug:1623,2186,2197,4488,4496,5295,6033,
U rugsuz,2194
724 Bk. M . E rgin, “ ayn.esr.” , I, s. 197.
725 Bk. G . D o erfe r, “ ayn.esr.", II, s. 47. “ U ruglıg” : “iyi soydan olm a” , “ U rugsız” :
“aşağı soydan kişi” (bk. W . R adloff, “ V ersuch ...” , I, s. 1659).
726 Bk. A.v. G ab ain , “A ltt. G ram m .” , s. 347.
727 Bk. “E U S ”, s. 266.
728 Bk. G. C lauson, “... T u rk ish ” , s. 214b.
729 Bk. İ. K afesoğlu, “ayn.esr.” , s. 202. “U ru g ” kelim esi d aha sonra M oğolcaya da
girm iş (bk. P. Pelliot - L. H am bis, “H isto rié des cam pagnes ...” , s. 32) ve özel a n ­
lam da C engiz H a n ’ın ahfadı yâni onun soyundan gelenler için “ A ltan urug” (A ltun
urug) şek lin d e kullanılm ıştır (bk. B.Y. V ladim irtsov, “ ayn.esr.” , s. 93 vd.).
730 Bk. “K itâb eler” , I, doğu, 29, II, doğu, 23; “T onyukuk”, 4.
/

ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 91

kısmet kavramlarını ifade eder şekillerde kullanılmıştır731. Ülüg


tâbirinin aslı, açıkça belirtildiği üzere üle-mek’den pay, hisse, kısım
(üleş-mek veya (ülüş) mânalarıyla türemiş söz olup ülü şeklinde ve
kısım, j)ay ve biraz mâna değişimiyle talT, kısmet kavramlarını muh­
tevi olarak Türkçemizde yaşamaya devam etmiştir732.
YARGU, YARGAN (YARKAN):
Türkçede karar ve hüküm umumî mânası ile yargu sözü733 te­
rim olarak mahkeme (hâkanın başkanlık ettiği devlet mahkemesi)
kavramını ifade etmiş 34, aynı kelimeden “yargucı” ve “yargan”
(hâkim, yargıç) sözleri türemiştir735.
YARLIG:
Gök-Türk kitâbelerinde736, Uygur metinlerinde737 ve diğer
Türkbelgevelûgatlerde738 “hakanın yazılı emri, hükümdarın fermam”
mânasında kullanılan Türkçe (yar-, yarmak, tahlil etmek, hükm e t­
mek, yargılamak) yarlıg terimi bilindiği üzere 16. asrın sonlarına ka­
dar Türk-İslâm ve Moğol devletlerinde kullanılmıştır739.

731 “ D L T ”, I, s. 6 2 ,7 2 ,5 1 1 ; “K B ” , III, s. 505. D aha bk. “A ltt.G ram m .”, s. 349- “ E ­


U S , s. 272; Ibn.M üh.” , s. 82; E ttu h .Z ek . s. 274; Bulgat al-m uştaq s 55'
A ta b e tü ’l-H akayık, s. L X X . ’

732 Bk. Q . C lauson, “ ... T u rk ish ” , s. 142b. “ Ü lüş” hakkında d aha bk. A. İnan, “ O ­
run ve Ü lüş m eselesi” , s. 121-133.
733 “ E U S ” , s. 286, 287.
734 G. C lauson, “ayn.esr.” , s. 963b.
735 G. C lauson, “ göst.yer.”. “ Y argan" T onyukuk’un unvanları arasında geçer ( “K it­
a b e le r” , I, batı, 2) zira T onyukuk, bilindiği üzere 705-716 yılları arasında Kapgan
tarafın d an devlet m ahkem esi hâkim liğine getirilm işti (bk. Liu, “avn.esr.”, I, s. 171,
II, s. 614 n. 957).
736 “ K itâb eler” , I, doğu, 15, II, doğu, 13, 23; kuzey 9; “T onyukuk”, 16.
737 “ E U S ” , s. 287.
738 “D L T ’, 1,87, III, 42; “ K B ”, III, s. 526; “A ltt.G ram m .” , s. 352; İbn.M üh., s. 86;
M ulı.L ugateyn, s. 168.
/3 9 T a fsile n bk. G. C lauson, “ ... T u rk ish ”, s. 966 vd. D aha so n ra U ygur devrinde
(şüphesiz B udist tesiriyle) yaratıcının m erham etini ifade eden bacım a? m ânasına
g elm iştir (bk. R . G irau d , “L ’E m p ire ...” , s. 104).
BÖLÜMII
I-ASKERÎ UNVAN VE TERİMLER;

A -A SK E R îU N V A N LA R :

ÇABIŞ (ÇAVUŞ):
Gök Türklerden itibaren Oğuzlar kanalı ile Büyük Selçuklu im
paratorluğunda ve Osmanlılar dahil diğer Türk devletlerinin çoğun­
da askerî (kumandan), idarî (sivil muhafız, haberci) ve diplomatik
(elçi) bir unvan olan çavuş tâbiri1, Orhun kitâbelerinde iki yerde geç­
mektedir . Aynı unvan eski Uygur metinlerinde de tesbit edilmiştir .
Diğer taraftan P. Pelliot’a göre Çin kaynaklarında 735 ve 737 yılla­
rında Çin sarayına, Gök-Türkler tarafından elçi sıfatı ile gönderilen
ve Çın kaynaklarında adı “çö-pi-şe” diye gösterilen şahıs da “çavuş”
unvanını taşımıştır4 DLT’de “savaşta safları düzelten, savaş olmadı-
gı zaman da askerizulum etmeğe bırakmayan kimse ” şeklinde açıklan-
maktadır . x

1 o. " ' ■ ° Doe,tCT' * *


2 s. 258).“TOnyUkUk”’ ’’ ba“ ’ 7; “Kiili-Ço r ” d o ë u>5 (bk. T. Tekin, “A G ram m ar

3 F.W . M ü ller’d en bk. F. K öprülü, İA. m ad. “ Ç avuş”, III, s. 362.


4 P. Pelliot dan bk. F. K öprülü, “göstr.yer.” .

T esk 1 ^ ’ f \ n -Vmun; , AIP A rslan Z am anı Selçuklu A skerî


te şk ila tı , s. 42 vd.). Bu unvan hakkında son olarak bk. L. Bazin “L ’A n tiau ité
m éco n n u e d u titre tu rc Ç avuş” , s. 243-252 A n tiq u ité
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER

SÜ-BAŞI:
Eski Türkçede “sü” ordu mânasında idi. Sü-başı “ordubaşı, or­
du komutanı" demekti . Tonyukuk kitâbesinde7 ve Şine-usu yazıtın­
da bu anlamda geçmektedir. Seyhun dolaylanndaki Oğuz-Yabgu
devletinde ordu kumandam aynı unvanı taşımakta idi (Selçuk süba-
şı) . 1

Kelimenin Çinceye bağlanması teşebbüsü ciddiye alınacak bir


esası ihtiva etmemektedir .

B -A SK E R ÎT E R İM L FR :
AKINCI:
Akıncı, akmak fiilinden, baskın mânasını ifade eder11. DLFde-
“geceleyin düşmanı basan as& r”12 şeklinde tanıtılmıştır.
ALP:
Bütün Türk lehçelerinde mevcut bulunmasından çok eski bir
kültür kelimesi olup, "kahraman, cesur, yiğit"13 mânalarını ifade e­
den ve daha ziyade askerî bir terim olması gereken bu deyim, Orhun
kitâbelerinde kağanların “kahraman ve cesur"olduğu belirtilirken
sıfat hâlinde kullanılmıştır . Uygurlarda da hâkanların unvanları a­

6 Bk. “E U S ” , s. 215; G. D o e rfe r, “ayn.esr.” , III, s. 282-285.


7 “ ... Sü başı İnel K ağan ...” (bk. I, kuzey, 7).
8 “B en sü b a ş ı ...” (bk. “E T Y ” , I, s. 182,).

9 Bk. “D L T ” , I, s. 61; O. P ritsak, “D e r U ntergang des R eiches des oguzischen


Y ab g u ”, s. 397-410; F. S üm er, O ğuzlar” , s. 53, 6 1 ,8 5 . U nvanın O sm anlı im p ara­
to rlu ğ u dahil çeşitli T u rk devletlerinde uğradığı m âna değişiklikleri hakkında bk.
I.H . U zuncarşılı, “ O sm anlı D evleti T eşkilat,na M edhal", s. 1 1 2 ,1 1 3 ,1 1 6 ,1 3 0 ,
144,1 5 4 ; G . D o erfe r, “göst. yer. . Son olarak bk. M. İlgürel, X V II. Yüzyıl B alıke­
sir Ş er’iyye Sicillerine g ö re Subaşılık m üessesesi” , s. 1275-1281.
10 Bk. R .R . A rat, “ E ski T ü rk Ş iiri”, s. 389; G. C lauson, “ ... T urkish” , s. 781a.
11 Gy. N ém eth , “H M K ” , s. 53.
12 “D L T ’, I, s. 7 7 ,1 3 4 ,2 1 2 .

13 BK. “ E T Y ”, IV, indek; “A ltt G ram m .” , s. 293; “D L T ’, IV, indeks; “ K B ”, beyit:


2381 ,2 2 9 2 ; “ E U S ” , s. 12; Ibn.M üh., s. 9 vd; A H ayyân, s. 3; G. D o erfe r, “ayn.es-
r .” , II, s. 110.
14 M P f J 3, im'5> “a lP” kağan im iş” (bk. K itâbeler”, I, doğu, 3, II, d o ­
ğu, 4). H a ttâ Kul T egm ın Şalcı adlı a tına dahi “A lp Şalcı” denilm iştir (I, doğu, 40).
94 DrAbdulkadir DONUK

rasında yer almaktadır15. Eski Türk an’anelerinde ve o an’aneleri ya­


şatan kahramanlık hikâyelerin de alp unvanına tesadüf edilmektedir.
Kâşgarlı Mahmud, Türklerin m.ö. ki büyük hükümdarı olup İranlI­
lar tarafından Afrasyab adı ile anılan menkıbevî kahramana Türkle­
rin “Tonga Alp Er” adını verdiklerini belirtir16. KB’de de Yusuf Has
Hacib aynı görüşü tekrarlamaktadır17.
îslâmiyetten evvel Türkler arasında gerek has isim, gerek bir şe­
ref unvanı olarak, yayılmış olan alp kelimesinin islâmiyetten sonra
da devam ettiği bilinmektedir18.
ALPAKYAY:
Bir nevi yay19.
AT ÇERMETMEK:
At kuyruğunu düğümlemek20.
ATLIG: .
Süvarilere verilen ad21.
AY BİTİĞİ:
Askerin adıyla, azığının yazıldığı defter22.
15 A C aferoğlu, “Tukyu ve U ygurlarda H an U nv an ları”, s. 110-114.
16 “ D L T ” , 1,41, III, 149, 368.
17 Beyit: 280.
18 X . asırda A b b asî’lerin Şam vâlisi “A lp T egin” , G azneli devletinin ilk kurucusu
“A lp Tegin, B üyük Selçuklu im paratorluğu em irlerin d en “ A lp-G uş” , “A lp-A ğacı” ,
“A lp -A rg u ”, “Â Ip-A rgun” Selçuklu hüküm darı “A lp A rslan , S em erkand’da K ara-
H an lılar üm erasın d an “A lp-Ç r H a n ” , H arezm şah lar üm erasın dan “A lp H a n ” vb.
(tafsilât için bk. F. K öprülü, I A m ad. “A lp”). D aha bk. M . K aplan, “T ü rk D e s ta ­
nında A lp T ip i” , s. 204-213.
19 V. İzbudak, "E l-id râk haşiyesi”, s. 5.
20 “ D L T ’, II, s. 349. Bu a t kuyruğunu düğüm lem e işinin b ü tü n T ü rk lerd e çok yay­
gın b ir âd et olduğu ve m eselâ Sultan A lp A rslan ’ın M alazgirt savaşına başlam adan
ö n ce atının kuyruğunu bizzat bağladığı bilindiği gibi (bk. I. Kafesoğlu, İA m a d . M a­
lazgirt / “ M alazgirt M u harebesi bahsi /, s. 46; M .A. Köym en, “A lp A rslan ve
Z am an ı” , s. 60), aynı geleneğin A n ad o lu ’da ve bilhassa atla çıkılan uzun yolculuk­
lar ö n cesin d e halâ yaşatıldığı gö rü lm ek ted ir (bk. R . G enç, “ K arahanlı D evlet
T eşk ilâtı”, s. 305).
21 Bk. H .N . O rk u n , “E T Y ” , IV, s. 13; A.v. G abain, “A ltt.G ram m .”, s. 296.
22 “ D L T ’, I, s. 40, III, s. 77; R . G enç, “ayn.esr.” , s. 292. Beylerin hizm etçisinin de
adının yazılı olduğu d e fte re “ay” adı veriliyordu (bk. “D L T ’, II, s. 193, III, s. 77).
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER

AYRIÇ:
İki çatallı olan ok23.
AZAK (AZUK):
Nereden ve kimden geldiği belli olmayan ok24.
BAĞIR:
25
Yay kavisinin orta kısmına verilen ad: ya bağın .
BALÇAK:
Kılıcın sapı, ,kabzası
^ 26
.
BASIG:
Gece baskını yapılacak olan ve ansızın düşmanın yakalanacağı
27
yer .
BAŞAK:
Okun ve^a mızrağın ucuna geçirilen demir, temren; ok, temre­
ni, ok başağı .
BAŞNAK ER:
- 29
Başında tulgası, eğninde zırhı olmıyan kimse .
BEÇKEM (PERÇEM):
¿\lamet, belge; ipekten veya yaban sığırı kuyruğundan yapılan
alâmet olup savaş günlerinde yiğitler takınırlar .

23 A. H ayyân, s. 8.
24 “ D L T ” , I, s. 66, II, s. 20.
25 “D L T ’, I, s. 360. ■
26 Bk. M. Ergin, “ D ed e K orkud” , s. 194, 267, 230.

27 “ D L T ” , I, s. 372.
28 “ D L T ’, I, s. 129, 328, 497, II, s. 14, III, s. 220. “ B aşaklan-”: ok tem renlem ek
( “D L T ” , II, s. 265)!
29 “D L T ’, I, s. 466.
30 “ D L T ” I, 483, II, s. 277. B urada, K arahanlı-U ygur savaşları ile ilgili bulunan
bir d estan p arçasın d a “ beçkem urup atla (r)k a ” dem lisine bakılırsa, bunun um um i­
yetle atlara takılan b ir nişan olduğu söylenebilir (bk. R . G enç, ayn.esr. , s. 305 n.
910). G azneli Sultan M ahm ud âilesi de “K ara-beçkem ” diye anılırdı.
96
Dr.Abdulkadir DONUK
BELİNĞ:

Düşman gelmesi yüzünden halka düşen korku31.


BERGE (BERGÜ):
Kamçı, kırbaç32.
BİLÜK (BELİĞ):
Okluk, sadak33.
BÖGDE (BÜKTE):
Hançer34.
BÖGÜRLEMEK:

BULGAK (BULGAŞ):

rış.k lıŞ " §,kllk36‘ Dܧman gelmeSİ yÜZÜnden halk “ a düşen ka-
BULUN (BOLUN):
Esir, tutsak38.

31

i
32^ “H U S ” , s. 39.

Hayyân’a g ö r e d e silâh^'B İlik’4,'b k ^ ’l f ) 5’ 24U E Sümer’ “Oğuzlar”, s. 406 A


ssnass^t*•«*»•
l* W r fhk -İCS-. I.',. 155).“ ‘ K" s “ » [ e s i n d e ‘'Biilüfc" ¡ M « gi„ , s

31307® 3 » E K " i » ; " ■- * > * s 53; "D L T ", I, , . 2 , 5 .


ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 97

CIDA (ÇIDA):
39
Mızrak, süngü, kargı .
ÇALIŞ:
40
Birbiriyle silâhlı çarpışma, muharebe .
ÇERİĞ (ÇERİ):
Türkçede umumiyetle “ordu” karşılığı kullanıldığı bilinen “çe-
rig” (çeri) sözü41, aslında “savaş nizamında düzenlenmiş askeri güc”
mânasında olmalıdır42.
ÇIĞILWAR OKI:
Bir çeşit küçük ok43.
ÇIRGUY:
Ok temreninin şişkince olan yeri44.
ÇOĞI:
Tâbire DLTnin tercümesinde “savaş’45, KB’nin çevirisinde de
“münakaşa, anlaşmazlık, ihtilaf, mücadele’46 mânaları verilmiştir.
ÇOKAL:
Zırh altına giyilir ipekli hırka47.
39 “E U S ” , s. 61; “O ğuz K ağan D estan ı” , str. 2 7 ,3 9 ,4 5 ,9 9 ,1 6 0 ,3 7 3 , M . Ergin,
“ D e d e I I , indeks; N.S. B anarlı, “A hm edî”, s. 165 M oğolca olm alıdır (bk. F . S ü ­
m er, “ O ğuzlar” , s. 407).
40 V. İzbudak, “ E l-İd râk haşiyesi”, s. 9; E ttuh.Z ekiy., s. 161; G . D o erfe r, “ayn.es-
r.” , III, s. 32 vd.
41 “E T Y ” , IV, s. 37; “A ltl.G ram m .” , s. 307; İbn.M üh.” , s. 25.
4 2 G . D o erfe r, “ ayn.esr.”, III, s. 65-70; G. C lauson, "... T u rk ish ” , s. 429b. D ah a bk.
“ E U S ” , s. 61; “D L T ’, I, s. 123,128, 3 2 3 ,3 8 8 ,4 4 2 ,5 1 9 , II, 9 7 ,1 0 3 ,2 0 9 , III, s. 332;
“ K B ” , beyitler: 3 8 ,2 2 8 4 , 2 3 2 8 ,2 3 3 3 ,2 3 7 1 , 2380,2383; A. H ayyân, s. 28; E ttu h .Z e ­
kiy., s. 246; “O ğuz K ağan D estan ı”, str. 1 1 3 ,1 3 2 ,1 5 6 ,1 6 1 ,2 1 9 , 20 2 ,1 2 6 , 271, 275,
1 4 9 ,2 2 4 ,2 0 6 ,2 3 5 , 252; “D e d e K orkud”, s. 283 vd, 301,286, 2 1 3 , 285. “ Ç erges-
m ek ” : çarp ışacak iki o rd u n u n saflar hâlinde karşılıklı dizilm esi ( “ D L T ’, II, s. 209).
43 “ D L T , I ,s .4 9 3 v d . ^
44 “D L T , I, s. 241.
45 “D L T ’, I, s. 41.
46 “K B ” , III, s. 132.
47 V. İzbudak, “ayn .esr.” , s. 12.
98 Dr.Abdulkadir DONUK

ÇURAM:
Ötekilerden daha uzağa giden yeğni bir ok atılışı48.
EĞİR- (EGRİL-):
• 49
Çevirmek, bir yeri kuşatmak, muhasara etmek, kuşatılmak .
GEZ:
Gez, çatal, kertik, okun kirişe takılan kertiği50.
GÖNDER:
Mızrak, kargı51.
ILGAR (YILGAR):
Baskın, hücum, akın, atlı hücum, dört nala hücum52.
IŞUK (AŞUK, YAŞUK):
Miğfer53.
İÇKİN ER (İÇİK İÇİ):
Düşman iken bu yana geçen, kendisine dokunulmayan, mülte­
ci; savaşta kendi dileğiyle teslim olmak54.
İM:
Parola, orduda başbuğun askerlar arasına silâh veya kuş adla-

48 “D L T ” , I, s. 412 vd.

49 Bk. “E T Y ”, IV, s. 40; “A ltt.G ram m .” , s. 298; “D L T ” , I, s. 178 vd, 248. “E ğ irt ” :
kalenin etrafın ı kuşatm ayı em retm ek (bk. “D L T ’, III, s. 428).
50 “D e d e K o rk u d ”, s. 241.
51 “D e d e K o rk u d ”, s. 302 vd.
52 “D e d e K o rk u d ”, s. 38, 3 9 ,9 0 ,1 2 7 ,1 9 1 ,1 9 2 .
53 “D e d e K o rk u d ”, s. 128 ,129, 206, 239, 247; F. Süm er, “ O ğuzlar” , s 407
D L T ” ’d e geçen “A şu k ”, “ Y aşuk”, “Yışıklıg” (bk. “D L T ’, I, s. 67, III, s. 50) “de-
m ır, baflık, tulga ın en son okunuşu olduğu için F. S ü m er’in okuduğu şekli tercih
e ttik ( ışuk ). B u n u n m üteradifi olarak ziRredilen “tuğulga” ise M o lo lc a d ır bk
F. S üm er, “göst. y er.” , “T uğluğa” şekli için bk. “ E U S ", s. 252.
54 “D L T ’, I , s . 108,1 9 2 , II, s. 118.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 99
• 55
rıodan birini belge olarak koyduğu kelimelerdir
KAÇUT:
Kısa mızrak56.
KALVVA:
Üzerinde temreni bulunmayan, yuvarlak bir tahta parçası bulu­
nan ok57.
KARAÇUR:
Kılıç58.
KARAKÇI:
Gözleyici, muhafız59.
KARGU (KARGUY)
Türk ülkesini emniyette tutmak ve anî baskınları önlemek için
uygun yerlere, erken haber almayı sağteyan, içinde daimî nöbetçilerin
bulunduğu ateş kulelerine verilen ad .
KARVIYA:
i
ince yay emsi .
. «ı
KATUTLUĞ OK:
62
Temreni ağıya bulaştırılmış ok . ■
55 Bu iki bölüğün b irb irlerin e kavuştukları zam an tanışm aları ve b ırb ırlen y le çar-

linde b ir atasö zü n ü d e k aydetm ektedir (bk. D L T , 1, s. 38).


56 " D L T ’, I, s. 12.
57 “DLT’,1, s. 426,528.
58 W . B a rth o ld ’a göre “k em er” , bk. G. D o erfe r, “ayn.esr.” , III, s. 433 vd.
59 G . D o erfe r, “ ayn.esr.” , III, s. 434-436. “ İleri k arakol” , bk. İbn.M üh., s. 37.
;bk. “ E T Y ” , I, s. 174); “D L T ’, I, s.
60 Bk. “T o n y u k u k” , 3 4 ,5 3 ; “Şiııe-usu” C 1 (t
426, III, s. 241; G . C lauson, “ayn.esr. , s. 653
61 “D L T , III, s. 239.
62 “D L T , II, s. 284.
100
IJr.Abdulkadir DÖNÜK
KEDÜK:

Tüyden yapılmış bir takke olup tulganra altına «ivilir®


KERİS: '
Savaşta dayanma64.
KERJÜ:
Tüfekle atılan yuvarlak taneler65.
KESME:
Enli ok temreni66.
KEŞ (KİŞ):
Okluk, sadak67.
KILIÇ-KAMÇI:
İçinde kılıç bulunan kamçı68.
KIR-YAĞI: .
Gizli düşman69.
KIYIM:

Düşman gelmesi yüzünden halkın korku ve dehşete düşmesi70


KİŞ KURMAN (KURMAN):
Ok ve yay konan kap, sadak71.
63 “D L T ” , I, s. 390.
64 “D L T ” , I, s. 370.
65 “ D L T ”, III, s. 4 41.

66' “D L T ’, I, s. 434.
67 Bk. “ E T Y ”, III, s. 39, 163,180; “D L T ’, III s 1 2 6
« “ D L T ", I, s. 417; “ K B", beyit: 2354
69 “D L T ’, I, s. 324.
70 “D L T ” , III, s. 168.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 101

KOĞUŞ:
Oklara perdah etmek için koğuş -kuş- ağacından yapılan aygıt72.
KOL:
Kılıcın üzerinde bulunan yol biçimindeki oyma. Burası çok ke-
Itınla işlenir ki buna “kılıç koli” denir73.
KORUG(K):
Müdafaa, engel, sur; hükümdarın atları için hususî otlak yeri74.
KOŞ-AT:
Hâkan yanındaki yedek at75 .
KOVŞAMAK:
Koğuş ağacı ile yapılan oku sağlamlaştırmak için yapılan yağla­
ma işine verilen ad7 .
KÖRÜG(G):
Haberci, casus77.
KUR:
Silâh78.
KURGAN (KORGANj:
79 80
Kale , veya mezar tümseği .

72 “ D L T ’, I, s. 369.
73 “ D L T ”, III, s. 134 vd.
74 Bk. G. D o erfe r, “ayn.esr.”, III, s. 445.
75 “D L T ” , III, s. 126.
76 “ D L T ’, II, s. 350.
77 “T on y u k u k ” , 8 ,9 ,2 9 ,3 3 ; “A ltt.G ram m .”, s. 316; “E U S ”, s. 117.
78 R .R . A rat, “ F atih S ultan ...” , s. 320,
79 " A ltt.G ram m .”, s. 331; “E U S ” , s. 187: B. Ö gel’e göre bu terim “ kom m alr” fiilin­
d en gelm iş olup, G ö k -T ü rk cağında, kale mi, m ezar mı olduğu kesinlik
kazanm am ıştır (bk. “T ü rk k ü ltü r tarih in e giriş” , I, s. 301-303).
80 G. D o e rfe r h e r iki m ânayı da zik retm iştir (bk. “ayn.esr.” , III, s. 542-544).
Dr.Abdulkadir DONUK
102

KURUKLUG(K):
Ol
Sadak, okluk •
KUYAG:
Zırh82.
KÜBE-YARIK:
83
Bütün vü
vücuda giyilen zır^ •
KÜZET:
84
İki saatlik
saatli nöbet zamam .
ÖRPEK:
85
Mızrağın u cu n d a k i tu ğ .

ÖRÜG:
Konak yeri, menzil .
QANUŞTU: . 87
Muharebe meydanında dönüp düşmana hücum etme

SAK-SAK (SAKÇI):
Nöbetçinin, bekçinin kaleyi ve atıkoruyabilmek için uyanık ol­
masını emreden söz; nöbetçi, muhafız .
SAY (SAY-YARIK, YARIK):

Zırh89. ______
81 “D L T ” , I, s. 5 0 1 ,504­
82 “K B ” , beyit: 1036.
83 “ D L T ’, III, s. 15,217; ibn.M üh., s. 49; A. Hayyân, s. 54.
84 “ A ltt.G ram m .” , s. 318- “K üzetçi” = gözetici, bk. “E U S ” , s. 125. K arakol, bk.
“E U S ”, s. 125.
85 A. H ayyân, s. 66.
86 “ K B ” , beyit: 1386.
87 A. H ayyân, s. 79.
88 “ D L T ’ I, s. 333; beyitler: 2 1 4 0 ,2 1 4 3 ,2 3 4 5 ; R .R . A rat, “ Eski T ü rk Şii­
ri” , s. 373 vd. ' ’
89 “E U S ” , s. 287; “DUT” , s - 15’ 158'
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 103

SIĞIR, SAĞIR:
Hanların halk ile beraber yaptığı sürgün avı; sürgün avında, hay­
vanların biriktikleri yer .
SITA:
Mızrak91
SOKIM:
Üç tarafından delinerek okun üzerine konan ağaç parçası92.
SÖKMEN:
Yiğitlere verilen unvan. Düşman saflarını yaran mânasına bir
terim d ir3.
SÜ:
Bugünkü mânası ile “ordu” (askeri güc)’ya eski Türkçe de “sü*-
’ denilmekte idi94.
Süle-: ordu sevk etmek95
Sület-: sefer ettirmek, ordu sevk ettirmek96.
Sü elt-: orduyu ileri sürmek9 .
SÜNGÜ (SÜNÜG):

90 “A ltt.G ram m .” , s. 332; “ E U S ” , s. 193; “D L T ” , I, s. 364.


91 “ K B ” , beyitler: 7 7 ,3 8 4 0 , 4 8 9 2 ,4 8 9 5 ,5 6 7 9 .
92 “D L T ’, I, s. 397 vd. K âşgarlınm ne m aksatla ok üzerine konduğunu kaydetm e­
diği bu ifade R . G e n c ’e gö re şöyle olm alıdır: yapılış şeklinden de anlaşılacağı
üzere, ıslık çalar şekilde b ir ses çıkarm ak için okun üzerine konulm uş olabilir, bk.
“K a ra h a n lı...” , s. 325 vd.
93 “D L T ’, I, s. 444. F. K ö p rü lü ’ye göre “O sm anlIlardaki sekban teşkilâtının adı
da, um um iyetle zannedildiği gibi farsça “sek-bân”dan gelm eyip, A n ad o lu ’da hâlâ
“seym en” diye kullanılan bu “sö k m en ”den gelm edir (bk. İ A m ad. “A lp ” , s. 379).
94 T âb ir m.ö. H u n lard an beri bilinm ektedir, Bk. B. Szâsz, “A H ü n o k s . 27. Bk.
“ E T Y ” , IV, s. 100 vd; “A ltt.G ram m ” , s. 335; “E U S ”, s. 213,215; “D L T ”, IV, s.
547; “ K B ” III, s. 410 vd.
95 "E T Y ”, IV, s. 101; “ D L T ’, III, s. 271,272; R. G iraud, “ L ’E m p ir e ...” , s. 94.
96 “T o n y u k u k ” , s. 43, 53.
97 R . G irau d , “ ayn.esr.” , s. 94.
^ D r.A bdulkadir DONUK

98
Süngü, mızrak .
SÜNGÜŞ (SÜNGİŞ, SÜNÜŞ):
99
Savaş muharebe; savaşta saldırma ve süngü dürtme .
TANĞUK:
Savaşta mızrakların ve bayrakların uçlarına takılan ipek ku-
maş
ıoo.
TEMÜRG(K)EN:
.101
Ok temreni .
TEZGİ (TEZİK):
-.102
Düşman gelmesi yüzünden halk arasında olan panik

TINGÇI (TİNGÇİ):
. 103
Haberci, casus .
TİL:
Harpte karşı taraftan haber almak için tutulan adam, tutsak, ca-
104
SUS

TILI:
, 105
Ok temreni üzerine sarılan sırım .
TİRİLGÜ YİR:

98 “K itâ b e ıe r'\ J.d o ğ u , 35, II, doğu, 26; “T onyukuk”, 28; “D L T ” , I, 3 4 9 ,4 9 7 , II,
264; III, 3 3 7 ,3 6 8 .
99 “ E T Y ", IV, s. 102; “ A ltt.G raram .” , s. 335; “ D L T ” , III, s. 365.
100 “D L T ’, III, s. 365.
101 “ D L T ’, I, s. 522. B u rd an “ te m re n ” , b u rd an da “d em re n ” o lm u ştu r (bk. “D e d e
K o rk u d ” , s. 6 3 ,1 9 8 ,1 9 9 ,2 0 0 ).
102 “D L T ’, I, s. 3 8 7 ,429.
103 “ A ltt.G ram m .” , s. 341; “ E U S ” , s. 237,240; “KS , II, s. 731.
104 “T o n yukuk” , 3 2 ,3 6 ; “ Ş ine-usu”, D 12 (bk. “ E T Y ” , I, s. 172); “D L T ’, I, s. 336,
III, s. 134.
105 “ D L T ’, III, s. 233.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 105

Askerin sefer maksadıyla toplandığı yere verilen ad106.


TOLUM:
Silâh107.
TOZ:
Yaylara sarılan sırım, kiriş108.
TUGZAĞ:
Dönüşte geri alınmak üzere savaş zamanında askerin binmesi i­
çin hâkan tarafından verilen at109.
TURA:
Kalkan, siper110. '
TURĞAK:
Nöbetçi. Sarayı ve hükümdarı gündüz bekleyen muhafelara ve­
rilen ad111.
TUTGAK:

Geceleyin düşmanın gözcüleri ve ileri karakollarını yakalamak


için çıkarılan atlı bölük, öncü112.
TÜWEK:
Tüfek113.
TÜM EN:

106 “K B ”, B/38.
107 “D L T ” , I, s. 2 1 5 ,3 9 7 ,4 9 8 , II, s. 30; “K B ”, beyitler: 4 7 4 ,1 3 8 1 ,1 5 3 7 , 227 7 ,2 3 3 2
2 3 3 4 ,2 3 5 5 ,2 5 6 1 ,2 9 6 3 ,3 6 2 3 ,4 8 3 0 ,4 8 3 8 ,5 2 9 1 ,5 4 8 5 ,5 5 9 4 ,6 2 0 5 ,6 2 9 1 . ’
108 “ D L T ” , III, s. 123; ’’D e d e K o rk u d ” , s. 3 1 ,4 9 ,7 0 ,7 2 ,1 0 9 ,1 8 4 , 2 4 7 ,248, 249.
109 “ D L T ” , I, s. 462.

H 0 “D L T ” , II, s. 356; “K B ”, beyitler; 2 5 6 ,4 7 1 0 ,5 2 6 3 ,6 4 3 4 ,6 6 0 5 ,6 6 2 5 . A. T aym as-


a g o re kelim enin aslı ‘d erid en yapılan kalkan”d ır (bk. “D ivân-ü L O eat-it-Türk
T ercü m esi”, X I, s. 90).
111 “K B ”, beyit: 6 0 8 ,2 5 3 6 .
112 “ D L T ” , I, s. 467; “K B ” , b e y itle r 2 3 4 3 ,1 0 6 7 ,1 3 5 2 ,2 3 4 2 ,3 5 8 0 ,4 6 1 9 ,5 9 7 6 .
m ; D L r ’, I, s. 388. “T U P A K ” tüfek, aslında küçük to p (bk. G. D o erfe r, II, s.
Dr Abdulkadir DONUK
106

f ve î y i l a r i kullan"™ ** idi115ve e.,k, Türk or

» e s B İra . kkzanm an.ı5


yoluyla aranmış ise de , Türkçesi ( 0 gur-Bulgar
görünm ekte olup aslı Türkçe m ^ „bütünlük- ifade eden

ULAĞA:
119
Savaş atı
ULUN (ULUNLUĞ ER) u0
Temrensiz ok; temrensiz okları bulunan kışı

URUNGU:
121
Savaşçı, muharip . * >
ÜKEK: 122
Şehrin etrafında sava5 için hazırlanma olan bnrç .

aissas2a»4*®
tî» -
i. 1 1 4 ,1 4 9 ).
116 G . C lau so n , “ göst.yer.”
117 G . D o e rfe r, “ayn.esr.” , II, s. 6 32 vdd.

118 “K B ” , beyit: 2 3 3 2,2339.


119 “D L T ’, III, s. 172.
120 “ D L T ’, 1 ,7 8 ,1 4 8 .
121 “A ltt.Gram m .” , s. 347; “ E U S , s. 267. ^
122 “ D L T ’ I, S- 78. “ Ü kekliğ T am ” = vd.*A. T aym as, B. A talay-
D ah a bk B. O gel, “T ü rk k ü ltü r ta n h m e g n j ■ ¡ •„ hazırlam l? burcu

I, s. 21/).
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 107

ÜLKER-ÇERİĞ:
123
Harp usulünde bir hile tarzı .
ÜRKÜN:
Düşman yüzünden bodun arasına düşen ürküntü124.
YA (YAÇI):
Yay125. Bilindiği üzere eski Türk topluluğunda yay (tâbiilik
sembolü olan ok’a karşılık) hâkimiyet sembolü idi126.
YADAG:
Yaya, piyade127.
YALMA:
128
Kaftan (üste giyilen askeri elbise) .
YARAK (YARAKLIĞ):
Silâh129.
YARIK (YARUK):
Zırh130.

123 A sk e rle r h e r y an d an b ölük bölük toplanır, birisi ilerleyince ö tek iler d e ona u ­
yar. Bu hile ile yenilm e işi az o lu r (bk. D L T ’, I, s. 95). Savaşlarda uygulanan
d iğ er baskın, pusu, hile, çevirm e, kovalam a vb. hakkında tafsılen bk. M .A Köy-
m en, “ Selçuklu devri şiirlerin e g ö re T ü rk lerin k ü ltü r seviyesi” , s. 120-122.
124 “D L T ”, I, s. 108.
125 “A lft.G ram m .” , s. 350; “E U S ” , s. 278; “D L T ”, IV, s. 723; “K B ”, beyit: 371,
6532; Ibn.M üh., s. 83; A H ayyân, s. 116; A ta b e tü ’I ... s. L X X I; “Y açı” : KB, 2558,
4046, 4458.
126 Bk. O . T u ran , “T ü rk le rd e huk u k î sem bol olarak o k ” , s. 305-318.
127 “D L T ”, III, s. 28; R . G irau d , “ayn.esr.”, s. 90.
128 T â b ir “ D L T ’y e g ö re “kaftan, yağm urluk” (bk. D L T , III, 34), A A te ş’e göre
“ü ste giyilen ask e rî elb ise” (bk. “A rap ça yazı d ilin d e ...” , s. 31), R . G ira u d ’a g ö re
d e “m ad en d en m am ul, zırha b en z e r kaftan / atı m uhafaza için / bk. “L ’E m p ır e ...” ,
s. 8 4 ,9 2 .
129 “ K itâb eler” , I, doğu, 3 2 ,3 3 , II, doğu, 19; “T onyukuk” , 54; “E U S ”, s. 285;
“D L T ” , 111, s. 49; E ttu h .Z ekiy., s. 279; M uha. Lugateyn, s. 289; D ed e K orkud, II
(indeks); Y. A zm un, s. 82.
130 “E T Y ” , IV, s. 134; “A llt.G ram m .”, s. 352; “D L T ’, III, s. 1 5 ,1 5 8 ,2 1 7 ; “ K B ”,
2385 ,2 3 6 0 ; İbn.M üh., s.-86 ; A H ayyân, s. 121; A Taym as, “ayn.esr.”, X I, s. 76;
K ıvâm ettin, “N e c h - ü l s . 233.
DrAbdulkadir DONUK

YARINÇA:
Mızrak131.
YASIÇ:
Tâbir “ETY”ında “mızrak”132; DLTde “yassı ve uzun tem­
ren ”133; Altt.Gramm., ve EUS’de de “o k” şeklinde mânaıandırıl-
mıştır.
YASIK:
Yay kılıfı135.
YAŞLAG:
Pusu136.
YATGAK:
*------------- .137
Muhafız, saray muhafızı, bekçi . .
YELİMEN (YALIMAN):
..138
Dağınık şekilde yapılan çapul1
YELME:
•139
Öncü, keşif kolu, süvari .

131 “i r ” , 59, (bk. “E T Y ” , II, *• 83).


132 “E T Y ” , II, s. 83,111,®. 80.

133 “ D L T ’, III, s. 8 .
134 "Altt.Graram"s.353; "EUS",S.289.
135 "D L T ', III, s.16-50
136 “İbn.Müh.”, s. 87.

linin b u ra d a k aydettiği ise de, d o ğ rusunun /m uhafız g ece­


/k o ruyucu ad am y a ttı/ ^ n n d e t e r c u m e S ^ B u rad an
yi n ö b e t bek liy erek g ^ , C n ^ L i f « i h ^ k ü m d a n , sarayı veya herhangi b ir kaleyi
an laşılacağına gor e ya tg ^ ' f ™ J k, ¡y ,™ m uhafızlarının tam am ım değil, on-
gece b ek lem ek ıdı. Ctolayısıyleyatga > Y kısm ını teşkil ediyorlardı. N itekim
fard an an cak g ece nobeUnı.
nöbetm ii tu
t u tm
t mak
aWla a ^ .l e » “^ ” 6 0 8 ,1
1 İ0
İ066)) ‘Y
“yatgak”
atgak’’ınvazifesi
ın va;

2 s59-840)-
}8 “ D L T ’, III, s. 38.
’ 138
"" 139
39 “T ,5 22 ;; ‘‘li n e - u s u ” , D 6 ,1 2 (bk. “E T Y ” , I, s. 1 7 0 ,172);
“T oo nn yy uu kk uu kk ”” ,, 33 44 ,5 -
♦♦ rrra
tt.G ra m m ” ., s. 354: 354; E U S , s. 292.
ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE UNVAN VE TERİMLER 109

YETEN:
Ok atılan tahta yay140.
YETÜT:
Savaşta ihtiyaç anında lüzumlu yere gönderilen takviye kuvve­
ti141.
YEZEK (YİZEK):
. Öncü, askerin önde giden bölüğü142.
YOLYELİMLEMEK:
Öncü öncüsü143.
YORTUG:
Muhafız alayı144.
YÜG (yÜK, YÖK, YÜNG, YÜLEK:)
Okyeleği, ok’un arkasına yapıştırılan ve hedefe gitmesini sağla­
yan tüy

140 “D L T ’, III, s. 21.


141 “D L T ’, II, s. 287.

esas itibariyle b u n lar d a yolda düşm an öncüsü veya pususu olup olm adığım araştı
^ D L - r , ® ! 3^ f o e n t “a S ^ 'S ) V° ' yeIİm ,em ek” «eniliyorJu
144 “D L T ” , III, s. 42; “K E \ beyit: 2344, 2345,2586.

4 5 ,9 7 ’ y aS fâ n ’ s- 130' B unun okun h ed efe isabetini sağla


m ak ta m uhım b ir y e n v ardı (bk. F . Süm er, “ O ğuzlar”, s. 406).
E ski T ü rk kılıçları hak kında tafsilen bk.B.Ö gel, 'T ü rk kılıcının m enşe ve tekâm ülü
hakkında" s.431-460. Selçuklu devresinde ord u n u n silâhlan hakkında tafsilen bk. M . A
K öym en, "Alp A rslan Z am an ı Selçuklu ask erî teşkilâtı", s.43-53.
BİBLİYOGRAFYA1

Abdullahoğlu, H„ «h inci Meııgili Giray ilan Yarlığı, TM, IV,


L934.
AliŞîrNevâî.,/Türk.terc./,Mı>lt;ıV< » >i| t fı<>ateyn{V.nkara, 1941.
Althcim, F., Attila et les Hııns, Paııs, 1952.
.......... —, Geschidıte der Hıınnen, Berlin, I, 1959, II, 1960, III,
1961, IV-V, 1962.
Arat, R.R., I atili Sııltan Mehmed’in Yarlığı, TM, VI, 1939.
............., Uygıırlarda ıstılahlara dair, TM, VII-VIII, 1942.
............., Der Ilerrschertitel “Iduc|-qut”, UAJhb, XXXV, 1964.
Türkçesi, TDED, XXIV-XXV, İst., 1986, s. 23-33.
............., Eski Türk Hukuk Vesikaları, Türk Kültürü Araştırma­
ları, I, Ankara, 1964.
........... , Eski Türk Şiiri”, Ankara, 1965.
Arsal, S.M., Türk Tarihi ve Hukuk, İstanbul, 1947.
Atabetii’l-IIakayık,/neşr.Türk.terc./, R.R. Arat, İstanbul, 1951.
Ateş, A., Yabgıılular Meselesi, Belleten, sayı 115, 1965.
— , Arapça yazı dilinde Tiirkçe kelimeler, /R.R. Arat İçin/,
Ankara, 1966.
Azmun, Y., Türkmen Halk Edebiyatı Hakkında,/R.R. Arat İçin/,
Ankara, 1966. •
Banarlı, N.S., Ahmedi,TM, VI, 1939.
Bang, W., Tiirkische Tıırlan-Texte, I, SPAW, Berlin, 1929.
Barhebraeus., /Türk.terc./, Tarih-i M uhtasar’ud-diivel, İstanbul,
1941.
.......... — , /Türk.terc./, AbıVl-FaracTarihi^-II, Ankara, 1950.
1 K aynaklar b ö lü m ü n d e gösterilen ese rle r burada tekrarlaıım am ıştır.
Barthold, W., Orta Asya Tiirk Tarihi Hakkında Dersler, Istan­
bul, 1927.
................, Tıirkestan Down to the Mongon Invasion, London,
1958,2. baskı.
Battal, A., Sahib Giray İlan Yarlığı, TM, II, 1926.
Bazin, L., Appartenances linguistiques Chaicrs d’Histoire
Mondiale, 1,1, Paris, 1953.
........... , L’Antiquité méconnue du titre turc Cavus, Actes du le
congrès international des Etudes Balcaniques et Sud-Est Européen­
ne, Sofia, 1968.
...... -—, Les calendriers turcs anciens et médiévaux, Lille, 1974.
Bennigsen, A., Le Khanat de Cremée, Paris, 1978.
Benzing, J., Das Ilunnische Donaubolgarische und Wolgabolga-
rische, Ph.T.Fund, 1,1959. ,
Beşevliev, V., Die protobulgaren Inschriften, Berlin, 1963.
................., Qap(a)gan, Act.Or. XXIX, 1, 1975.
Beveridge, H., The Mongol title Tarkhan, JRAS, 1917.
.............. - , Tarkhan and Tarquinius, JRAS, 1918.
Blaşkoviç, Y., Çekoslovakya topraklarında eski Türklerin izleri,
/R .R . Arat İçin/, Ankara, 1966.
Boodberg, P. A., The language of the T’o-pa Wei, HJ AS, I, 1936.
Bonıbaci, A., Kutadgu Bilig Hakkında bazı mülahazalar, /F.
Köprülü Armağanı/, İstanbul, 1953.
......-...... , Qutlug Bolsun, UAJhb, I, 36, 3-4,1965; II, 38, 1966.
.............. , On the ancient Turkic title FJtabiir, Proceedings of the
IXth. Meeting of the PİAC, Naples, 1970.
.............. , On the ancient Turkish title “Şad”, Gururajamanjari-
ka Studi Onare di G.Tucci, Napoli, 1974.
.........— , The Husbands of Princess Ilsien-li Bilge, Studia Tur­
cica, Budapest, 1971 (Türkçesi: Prenses IIsien-Li Bilge’nin kocala­
rı, TDED, XXI, İstanbul, 1975).
.............. , On the ancient Turkish title Şadapat, UAJhb, 48,1976.
Brockclmann, C., Hofsprache in Altturkestan, Verzameling van
Opstellen, Festschrift fiir Prof. Schnjnen, 1929.
Brutzkus, J., /Türk.terc./, Eski Kiev’in Türk-IIazar menşei,
DTCF Dergisi, IV, 3,1946.
Bulgatal-Mustaq fi lügat at-Turk wa-1-Qifcaq, /neşr. ve tere./ A.
Zajaczkowski, Polska Akademıa Nauk, Warszawa, 1958.
Caferoğlu, A., Tııkyıı ve Uygıırlarda ilan unvanları, THİT Mec.,
1,1931.
................., Eski Türkçe Uygur Sözlüğü, İstanbul, 1968.
................., Türk Dili Tarihi, I-II, İstanbul, 1970 (2. baskı), 1974
(2. baskı).
Chavannes, Ed., /Türk.terc./, İki Türk prensesinin mezar taşı ki­
tabesi, TDED, XXI, İstanbul, 1975.
Clauson, G., A Note on qapqan, JRAS, 1956.
.............. ,The Earliest Turkish LoanWords in Mongolian, CAJ-
, IV, 3,1959.
.............. , The Name Uygur, JRAS, 3-4,1963.
.............. , Some notes on the inscription of Tonoquq, Studia Tur­
cica, Budapest, 1971.
Czcglödy, K., /Türk.tcrc./, Yıltavar unvanı, TM, IX, 1951.
............... , On the numerical composition of the Ancient Turkish
tribal confederations, Act.Or. XXV, Budapest, 1972.
Çağatay, S., İl, Ulus ve Yönetenler, /Cumhuriyetin 50. Yıldönü­
mü Anma Kitabı/, Ankara, 1974.
— , Türk lehçeleri üzerine denemeler, Ankara, 1978.
Eberhard, W„ M uahhar İlan devrinde Ilım tarihine kronolojik
bir bakış, Belleten, sayı 16,1940.
............... , Orta ve Garbi Asya halklarının medeniyeti, TM, VII-
VIII, 1942.
............... , Birkaç eski Tiirk unvanı hakkında, Belleten, sayı 35,
1945.
............... , Conquerors and Rulers, Social Forces iıı Medievel
China, Leiden, 1952.
Ecsedy, H., Uigurs and Tibetans in Pei-t'ing (790-791 A.I).), Ac-*
t.Or. XVII, 1, 1964.
............., Trade and War Relations between the Turks and Chi­
na in the Second half of the Vltli. Century, Acl.Or. XXI, Budapest,
1968.
Erarslan, K., Eski Tiirkçesi isim-füller, İstanbul, 1980.
.............. -, AIiŞ irNevây î’ıı iû Halal-ı Pehlevatı Muhanınıed" Risa­
lesi, TM, XIX, İstanbul, 1980.
Erzi, H.A., Osıııanlı Devletinin kurucusunun ismi meselesi, TM,
V1IVI11, 1942.
Esin, E., Alp şahsiyetinin Türk sanatında görünüşü, Türk Kül­
türü, sayı 34, 1965.
.......... , Ordug (Başlangıçtan Selçuklulara kadar Türk Ilâkaıı
şehri), TAD, 10-11, 1968.
.......... , "Kün-ay" (Ay Yıldız motifinin proto-Türk devirden
hakanlıklara kadar ikonografisi), VII, T.T.K., I, Ankara, 1972.
.......... , Turkhun Nîzak or Tarkhan Tirek?, Journal of the Ameri­
can Oriental society, 97/3, (Temmuz-Kasım) 1977.
Ettuhfet-üz-Zekiyye Fil-Lııgat-it-Türkiyye”, /Türk.terc./, İs tan
bul, 1945.
Franke, O., Geschichte des Chinesischen Reiches, Berlin-Leip­
zig, 1, 1930, II, 1936, III, 1937, IV, 1948, V. 1952.
Fisher, A. W., Crimean Tatars, California, 1978.
Frye, R.N., Tarxun-Türxün and Central Asian Ilistory, Harvard
Journal of Asiatic Sludies, 14, 1951.
Gabain, A.v., IIun-Tiirk Münasebeti, II.T.T.K., İstanbul, 1943.
........... —, /Türk.terc./, Köktürklerin tarihine bir bakış, DTCF
Dergisi, II, 5, 1944.
............... , Alttiirkishce Grammatik, Leipzig, 1950.
.............. -, Köktürklerin tarihine bir bakış, III, Şehir gözüyle
step, DTCF Dergisi, VIII, 3, 1950.
............... , Eski Tiirkçenin yazı dili, TDAY, 1959.
..........— , Die Dreizack-Kappe Uigurischer Würdenträger, U-
AJhb, XXXVI, 3-4, 1965.
............... , Die Staatliche Verfassung des Uigııriselıen Königre­
iches von Koço 9.-13 Jh.n.Chr, XVI. Milletlerarası Altaistik Kong­
resi Bildirileri, Ankara, 1979.
Genç, R., Karahanlı Devlet Teşkilâtı, Istanbul, 1981.
Golden, P.B., Ilazar Dili, TDAY, 1971.
Gökalp, Z., Tiirk Medeniyeti Tarihi, İstanbul, 1341 (1924).
Grousset, R., L’Empire des Steppes, Paris, 1952. .
Györffy, Gy., Die Rolle des "Buyntq" in der alttürkischen Ge­
sellschaft, Acı.Or. XI, Budapest, 1960.
Haenisch, E., Mongolische Miszellen, Wiesbaden, 1966.
Hamilton, J.R., Togıız-Ognz et On-Uygur, JA, CCL, I, 1962.
Haussig, H. V., Theophylakts Exkurs über die skythischen Völ­
ker, Byzantion, VIII, 1954.
.............—, Die Quellen über die zentralasiatische Herkunft der
europaeischen Awaren, CAJ, II, 1, 1955.
Hayn, B., Türkistan Rusya ile Çin Arasında, İstanbul, 1975.
Hirth, F., Nachworte zur Inschrift des Tonjııkuk, ATİM, II, Fol­
ge, 1899. '
İnan, A., Orıın ve Üliiş meselesi, THİT Mec., I, 1931.
.........-, Türk etnolojisini ilgilendiren birkaç terim-kelime üzeri­
ne, TDAY, 1956.
......—, Tuğ-Bayrak (Sancak), Türk Kültürü, sayı 46,1966.
.......... , Ulus Terimi üzerine, Makaleler vc İncelemeler, Ankara,
1968.
İzbudak, V., El-İdrâk Haşiyesi, İstanbul, 1936.
İlgürel, M., XVII. Yüzyıl Balıkesir Şer’iyye Sicillerine göre Sub»
şılık, Müessesesi, VIII. Türk Tarih Kongresi, II, Ankara, 1981.
Kafesoğlu, İ., “Türk Tarihinde Moğollar ve Cengiz Meselesi”,
TD, sayı 8, 1953.
------ -------Ilarezm şahlar Devleti Tarihi, Ankara, 1956.
................., Selçuk’tın oğulları ve torunları, TM, XIII, 1958.
------ ------, İA. mad. Malazgirt /Malazgirt Muharebesi Bahsi/.
................., İA. mad. Selçuklular.
....... -....... , Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, TED -
, sayı 1, İstanbul, 1970.
................., Türk Fütıılıat felsefesi ve Malazgirt muharebesi,
TED, sayı 2, 1971.
....... -....... , Tiirk Millî Kültürü, Ankara, 1977, 1984.
.............—-, İA. mad. Türkler.
.......... ...... , Eski Türklerde Devlet Meclisi (TOY),I.MillîTürko-
loji Kongresi, İstanbul, 1980 (basılış tarihi).
Kaplan, M., Türk Destanında Alp Tipi, /Z. V. Togan Armağanı/,
İstanbul, 1955.
Karamanlıoğlu, A.F., ‘Silik” sözü üzerine,/R.R. Aral İçin/, An­
kara, 1966.
..............-........., Kutadgu-Bilig’in diline ve adıııa dair, Türk Kül­
türü, sayı 98, 1970. -
Kıvâmcttin., Nehc-iil Ferâdis’ten derlenen Türkçe sözler, TM,
IV, İstanbul, 1934.
Klyaehtorny, S.G., A propos des mots Sogd Bsirçakiir Ituqaraq
ulys de l’inscription (le Kul Teghin, CAJ, III, 4, 1958.
.........— ------, Livijic, V. A., The Sogdian Inscription of Bugut Re­
vised, Act.Or. XXVI, 1, Budapest, 1972.
Kollautz, A _ Miyakawa, H., (îeschichte ıınd kulttir eines Vôl-
kerwanderungszeit lichen Nomadenvolkes; Die Jou-jan der Mongo­
lei und die Awaren in Mitteleuropa, I-II, Klagcnfurt, 1970.
Kozmin, N.N. /Türk.tere./,Orhıın âbideleri m uharriri "Ansı ” la-
kaplı Yollug Tekin vcsınfî mensubiyeti, TM, V, 1936.
Köprülü, F., Tiirk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 1926.
__ —...... , Itizans Miiesseseleriniıı Osmanlı miiesseselerine te’-
siri hakkında bazı mülahazalar, THİT Mec, I, 1931.
.............-, Eski Türk unvanlarına âit notlar, THİT Mec. II, 1939.
.........-—, Altın Ordu’ya âit yeni araştırm alar, Belleten, sayı 19,
1941• ^
.............. , Türk etnolojisine flit tarihî notlar, Belleten, sayı 26,
1943.
.............. , OsmanlIların etnik menşei, Belleten, sayı 28, 1943.
.............. , İA. mad. Alp.
.............. , İA. mad. Ata.
.............. , İA. mad. Hey.
.............. , İA. mad. Çavuş. _
Köymen, M., llsiııng-nu’ların Tu-kıı (Tıı-ko) kabilesi, DTCF
Di'p'i'-' 1. 1944.
Köymen M.A., Büyük Selçuklu İmparatorluğu tarihinde Oğuz
isyanı”, DTCF Dergisi, V, 2,1947. .............
.............. , Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilâtı, TAD, V,
8-9, 1967.
.............. , Selçuklu devri şiirlerine göre Türklerin kültür seviye­
si, SAD, III, 1971.
.............. , Alp Arslan ve Zamanı, İstanbul 1972.
——........ , Alp Arslan Zamanı Türk Toplum Hayatı, SAD, IV,
1975.
- — , IHiyiik Selçuklu imparatorluğu tarihi, I. Kuruluş Dev­
ri, Ankara, 1979.
Krader, L., Qan-Qagan and tlıe lîeginnigs of Mongol Kingship­
, CAJ, I, 1.
Kurat, A.N., Eski Slavcadaki Türkçe sözlere dair, TM, IV, 1934.
.............. , l’eçenek Tarihi, İstanbul, 1937.
.............. , Altın Ordu, kırım ve Türkistan Hanlarına flit yarlık ve
bitikler, İstanbul, 194ü.
.............. , Kıırat, A.N., Rusya Tarihi, Ankara, 1948.
.............., Hazarlara flit bir kitabın tanıtılması, TAD, III, 4
1965.
....... ...... , Türkiye ve Rusya, Ankara, 1970.
.............. , 1V-XV1H. yüzyılda Karadeniz kuzeyindeki Türk ka-
vimlcri ve devletleri, Ankara, 1972.
László,F.,/Türk.terc./,Kagan ve ililesi, Türk Hukuk Tarihi Der­
gisi, I, Ankara, 1944.
Ligeti, L., /Türk.terc./, Bilinmiyen İç Asya, İstanbul, 1946.
............., Sur quelqiies transriptions Sino-Ouigoures des Yuan,
UAJhb, XXXIII, 3-4,1961. ■
............. , /Türk.terc./, Asya Ilımları, bk. Attila ve Ilunları, İstan­
bul, 1962.
— , Un Vocabulaire Sino-Ouigour des Ming,Act.Or. XIX,
2, 1966.
Mengos, K.H., Altaic Elements in the proto-Bulgarian inscripti­
ons, Byzantion, XXI, 1-2, 1951.
............... ,I)erTitel Kür Ihın KaraKitay, UAJhb, XXIV, 4,1952.
......-....... , Titles and organizational terms of the Qytan (Liao)
and Qara-Qytay (Si-liao),Roczmk Orientalıstyczny, XVII, Krakow,
1953.
............... , On Some Loanwords from or via Turkic in old-Russi-
an, JF. Köprülü Armağanı/, İstanbul, 1953.
............... , Schwierige Slavisch-orientalische I^ehnbeziehungen,
UAJhb, XXXI, 1956.
................., A Note on the compound titles in the proto-Bulgari­
an inscriptions, Byzantion, XXVIII, 1958.
.................», Problem ata Etymologica, Studia Sino-Altaica,
Festschrift für E. Haenish zum. 80. Gcburstslag, Wiesbaden, 1961.
.............—,The Turkic languages and peoples, Wiesbaden, 1968.
Merçil, E., Ears Atabegleri Salgurlular, Ankara, 1975.
............., Karahanlılar, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara, 1976.
Minorsky, V., Addentatotlıelludııdal- ~ Alam,BSOAS, XVII, 2,
1955.
Mori, M., On Chi-li-fa (Eltahar/Eltiihir) Chi-chin (Irkin) of tlıe
T’iehlé Tribes, Acta Asiataca, 9,1965. .
.........., Eski Türk Tarihi Araştırmaları, Tokyo, 1967.
--------, Gök-Tiiı klerin Devlet Teşkilâtı, Dünya Tarihi, VI, Tok­
yo, 1971.
.........., Kuzey Asya’daki eski Bozkır devletlerinin teşkilâtı, TED­
, sayı 9, 1981.
.........., The T’ıı-chiieh Concept of Sovereign, Acta Asıatıca, 41,
Tokyo, 1981.
Murakami, M., On the Origin of the fiefclom “Soyurqual” under
the Mongol Dynasty, The Toyo Gakuho, 44, 3, Tokyo, 1961.
Müller, F.W.K., Uigurica, I, Berlin, 1909.
.................. , Zwei Pfahlinschriften aus den Turfanfiınden, Her­
lin, 1915.
NĞmeth, Gy., A Ilonlbglalö Magyarsag Kialakulsisa, Budapest,
1930.
.............. ,/Ttirk.lerc./, Orhıın kitabelerinin izahı, TDED, 1,1946.
.............. , Peçenek ve Kunıanların Dili, Türk Dili, Belleten, sayı
14-15,1951.
........... —, /Türk.tere./, Ilımların Dili, bk. Attila ve Ilın ıla n ,, İs­
tanbul, 1962.
Olbricht, P., Uchida’s Prolegomena zu einer Geschichte der Jo-
u-jan, UAJhb, XXVI, 1-2, 1954.
Ögel, B., Türk kılıcının menşe ve tekâmülü hakkında, DTCF
Dergisi, VI, 5, 1948.
.......... , Çin kaynaklarına göre Wu-sun’lar ve siyâsîsınırları hak­
kında bazı problemler, DTCF Dergisi, VI, 4, 1948.
.........-, Şine-ıısu yazıtının tarihi önemi, Belleten, sayı 59, 1951.
....... —, Doğu Gök-Tiirkleri hakkında notlar, Belleten, sayı 81,
1957.
.......... , Orta Asya Tiirk Tarihi hakkında bazı yeni araştırm ala­
rın tenkidi, DTCF Dergisi, XVII, 1-2, 1959.
.......... , İslamiyetteıı önce Tiirk kültür tarihi, Ankara, 1962.
.......... , Sino-Tıırcica, Taipei, 1964.
, ÜberdiealttürkischeSchad (sii-baschi)-Wiirde, CAJ, VIII, 1,1963.
.........-, Caca Hey vakfiyesindeki bazı iinvaıı ve kişi adları hakkın­
da notlar, SAD, II, 1971.
------- 1 Türk kültürünün gelişme çağları, I II, İstanbul, 1971
(1000 Temel eser n. 49, 50).
.........., Eski Tiirk-İraıı kiiltiir ilişkileri hakkında notlar, /İran
Şelıinşahlığımn 2500. kuruluş yıldönümüne Armağan/, İstanbul,
1971.
....... —, Tiirk Mitolojisi, Ankara, 1971.
.........—, l'iirk kültür tarihine giriş, I, Ankara, 1978.
-------- , Itiiyiik Ilım imparatorluğu tarihi, I-II, Ankara, 1981.
Pelliot, P - Hambis, L., ilistoiredes Campagnesde Geııgis Klıan-
, Leiden, 1951.
Pelliot, P., L’Origine des Toıı-kiue ııom chinois des Turcs, TP,
XVI, 1915.
.............. , Note sur les Pou-yu-houen et les Sou-p’ı, TP, XX
1921.
.........— TP, XXIV, 1926.
......-...... , L’Edition collective des Euvres de Wang Kouo-wei, TP
XXVI, l, 1928.
Poppe, N., Mongolische Volksdichtung, Wiesbaden, 1955.
Pritsak, O., Stammennamen und Titulaturen der altaischen Völ­
ker, UAJhb, XXIV, 1-2,1952.
........... - Der Untergang des Reiches des Oguzischen Yabgu, /F.
Köprülü Armağanı/, İstanbul, 1953.
.............. , Yowar und Kawar, UAJhb, 36,3-4,1965.
.............. , İA. mad. Karahanhlar.
.............. . The Proto-Bulgarian Military inventory inscriptions,
Studia Turco - Hungarica, V, Budapest, 1981.
Pulleyblank, E.G., Some Remarks on the Toguzoghuz Problem,
UAJhb, XXVIII, 1-2, 1956.
Radloff, W., Das Kutatku Bilik, I, Petersburg, 1891.
.............. , Alttürkische Inschriften der Mongolei, II, Folge Pe­
tersburg, 1899.
.............. , Versuch eines Wörterbuches der Türk-DiaIecte,I-IV,
The Hapue. 1960. 2. baskı.
Ramstedt, G.J., Alttürkishe und Mongolische Titel, MSFou, 55,
Helsinki, 1951.
Räsonyi, L., Tuna Havzasında Kumanlar, Belleten, sayı 11-12,
1939.
.............. , Selçük adının menşeine dair, Belleten, sayı 10,1939.
.............. , Sur quelques categories des noms de personnen en
Turc, Acta linguistica, Budapest, III, 3-4,1953.
.............. , Türklükte kadın adları, TDAY, 1963.
.............. , Kuman özel adları, TKAY, III-VI, 1969.
.............. , Tarihte Türklük, Ankara, 1971.
.............. , The Psychology and Categories of name giving among
the Turkish peoples, /Hungaro-Turcica: Studies in Honour of Juli­
us Nemeth/, Budapest, 1976.
..........—, Remnants of Theophoric names in Turkic name giving,
Belleten, sayı 182, Ankara, 1982.
Räsänen, M., Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der
Tiirksprachen, Helsinki, 1969.
Samoiloviç, A.N., Cucu Ulusu’nda payza ve baysaya dair, THIT
Mec. II, 1939.
Schmidt, W., /Türk.terc./, Eski Türklerin Dini, TDED, XIII,

1%Sertkaya, O.F., Eski Türkçe Twq - Twwq - TOG - TOOG “tuğ”


kelimesi üzerine, Türk Kültürü Araştırmaları, XVI1-XXI/1-2, An­
kara, 1983.
Shiratori, A., A Study on the titles Kaghan and Katun, Toyo Bun­
ko, 1,1926.
.................>/Türk.terc./, Kaghan unvanının menşei, Belleten, sa­
yı 36,1945.
Spuler, B., /Türk.terc./, İran Moğolları, Ankara, 1957.
............., Die Goldene Horde, Wiesbaden, 1965.
............., History of the Mongols, London, 1972.
Sümer, F., Oğuzlara âitdestanî mahiyette eserler, DTCF Dergi­
si, XVIII, 3-4,1960.
Sümer, F., Kara Koyunlular, I, Ankara, 1967. ^
........... , Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilâtı Destan­
ları, Ankara, 1972,2. baskı. .
Szâsz, B., A Ilünoktôrténete, Attila Nagykirây,Budapest, 1943.
Şeşen, R., Hilâfet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Fazilet­
leri, Ankara, 1967.
Şami, N., Zafernâme, Ankara, 1949.
Taneri, A., M üsâmeretü’l-Ahbâr’ın Türkiye Selçukluları devlet
teşkilâtı bakımından değeri, TAD, IV, 6-7,1966.
............., Türk Devlet Geleneği, Ankara, 1981,2. baskı.
Tanyu, H., Türk töresi üzerine yeni bir araştırma, İlâhiyat Fa­
kültesi Dergisi, XXIII, Ankara, 1978.
Taymas, A., Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi,TM, VII-VUİ,
1942. Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi, TM, XI, 1954.
Tekin, Ş., Uygur harfleriyle yazılmış Karahanlılar devrine âit
tarla satış senetleri, SAD, IV, 1975.
Tekin, T., On a Misinterpreted Word in the Old Turkic Inscrip­
tions, UAJhb, 35, Wiesbaden, 1964.
Tezcan, S., Eski Türkçe Boyla ve Bağa sanları üzerine”, TDAY-
, 1977.
’ Thomsen, V., Inscriptions de l’Orkhon déchiffrées, MSFou, V,
1896.
Thomsen, V., /Türk.terc./, Moğolistan’da Türkçe kitabeler, TM,
III, 1935.
Togan, Z.V., Oğuz Destanı, İstanbul, 1972.
Tuğuşeva, L.Ju., Three letters ofUighıır princes, Acl.Or. XXIV-
,2,1971.
Turan, O., Çingiz Adı Hakkında, Belleten, sayı 19,1941.
-------- , İlig unvanı hakkında, TM, VII-VIIJ, 1942.
........... >Türkân değil Terken, Türk Hukuk Tarihi Dergisi, I, An­
kara, 1944.
........... , Tiirklerde hukukî sembol olarak ok, Belleten, savı 35
1945.
........... , Selçuklular Tarihi ve Tiirk-İslâm Medeniyeti, İstanbul,
1969, 2. baskı.
Uzunçarşılı, İ.H., Osmaıılı Devleti Teşkilâtına Medhal, İstanbul
1941.
.......... .........—>Tuğra ve Pençeler ile Ferman bııyııruldıılara da­
ir, Belleten, sayı 17-18, 1941.
Üçer, M., Folklorumuzda El (İl), Millî Kültür, sayı 9,1981.
.......... >Anonim Halk Edebiyatında El (İl), Türk Kültürü Araş­
tırmaları /E. Esin’e Armağan/, Ankara, 1986.
Vâczy, P., /Türk.terc./, Ilım lar Avrupa’da, bk. Attila ve Ilunları,
İstanbul, 1962.
Vâsdry, I., A Contract of the Gremean Khan Mönglı Giray and
the Inhabitanis ol'Qirg - Yer from 1478/79, CAJ, 26, 1982.
Vladimirtsov, B.Y., /Türk.terc./, Moğolların İçtimaî Teşkilâtı,
Ankara, 1944.
Wen-Shen, Tsai, Lı Tfi-Yü’nün mektuplarına göre Uygurlar, Ta­
ipei, 1967.
Yakubouskiy, A.Y., /Türk.terc./, IX. ve X. asırlarda İtil ve Bul­
gar’ın tarihî topografisi meselesine dair,Belleten, sayı 62,1952.
............./Türk.terc./, Altın Ordu ve İnhitatı, İstanbul, 1955.
Yaltkaya, Ş., İlhanlılar devri İdarî teşkilâtına dair, THİT Mec. I­
I, 1939.
Yudahin, K.K., /Türk.terc./, Kırgız Sözlüğü, I-II, Ankara, 1945,
1948.

Zajaczkowski, A., /Türk.terc./, Hazar kültürü ve vârisleri, Belleten,


sayı 107, 1963.
KISALTMALAR

Act.Or. = Acta Orienlalia (Budapest).


Act.Or.Hung. = Aeta Orienlalia Hungarica (Budapest).
Altt.Gramm. = Alttürkische Grammatik (A.v. Gabain).
ATİM = Alttürkische Inschriften der Mongolei (Petersburg).
BSOAS = Bulletin of the School of Oriental and African Studi­
es (London).
CAJ = Central Asiatic Journal (The Hague).
DLT = Divân-ü Lûgat’it-Türk.
DTCF Der. = Dil veTarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi (Ankara).
ETY = Eski Türk Yazıtları (H.N. Orkun).
EUS = Eski Uygur Sözlüğü (A. Caferoğlu).
GMS (NS) = Gibb Memorial Sériés /Ncv Sériés/ (Leyden).
HJAS = Harward Journal of Asiatie Studies (USA).
HMK = A Honfoglalö Magyarsâg Kialakulâsa (Gy. Németh)
Ir = Irk Bilig (H.N. Orkun, ETY).
İA = İslâm Ansiklopedisi (İstanbul).
İTED = İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi (İstanbul)
JA = Journal Asiatique (Paris).
KB = Kutadgu Bilig.
KS = Kırgız Sözlüğü (K.K. Yudahin).
MSFou = Mémoire de le Société Finno-ougrienne (Helsinki).
Ph.T.Fund. = Philologiae Turcicae Fundamenta (Wiesbaden).
Muha.Lugateyn. = Muhakemet-ül-Lûgateyn(AliŞîrNevâî).
SAD = Selçuklu Araştırmaları Dergisi (Ankara).
SPAW = Sizzungenberictıt der prcussischen Akademie der Wis­
senschaften (Berlin).
TAD = Tarih Araştırmaları Dergisi (Ankara).
TDAY = Türk Dili Araştırmaları Yıllığı.(Ankara).
TDED = Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi (İstanbul).
TED = Tarih Enstitüsü Dergisi (İstanbul).
THİT Mec. = Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası (İstan­
bul).
TKAY = Türk Kültürü Araştırmaları Yıllığı (Ankara).
TM = Türkiyat Mecmuası (İstanbul).
TP = T’oung Pao (Pa?is).
T.T.K. = Türk Tarih Kongresi.
UAJhb - Ural-Altaische Jahrbücher (Wiesbaden).
A lp H an: 94 5,8,9,28,30,38,56,61,62,63
A lp Şalcı: 93 ,73,77,83,84,85,88,106
A lp T arh an : 42 Aşına: 33,56
A lp Tegin: 94 A şuk bk. Işuk: 98

DİZİN Al T am ga: 84
A ltan U ruğ: 90
A ta:37
A tabeg:3
A ltheim ,F:5,6,14,18,19,26 A la bitig: 68
A talay, B:
A . 29,34,44,45,48,49,55,59,60 44,58,59,62,106,108
,62,68,79,88 Atalık: 16
A bbasî: 41,94. A ltay: 33,60,65 A ta Saglıun: 32
A b d u llah o ğ lu , H : 46 A ltın O rdu: 7,47 A tam an: 36,37
A b -şad: 33 A ltun K urt Başlı A ta Ç erm etm ek:94
Açığ: 66 S ancak: 88 A teş; A: 23,57,107
A çu ra: 54 A ltun T am gan ta r ­ Atı: 3
A fganistan: 61 kan: 40,52 Atlığ:94
A frasyab: 24,30, 49, 94 A ltu r T arım : 49 A ttila: 20,28,55
Ağıcı: 66 Am ir: 7 A var; 27,29,30,31,52,54
Ağıcı Ulııgı: 66 A m ir dad: 7 A vrupaA varları:
Agı: 66 A m ir al-cuyuş: 7 4,23,28,53,57,64,65
A H sieıı Şad (Bilge A m ira l-u m a ra : 7 A vrupa H unları: 20
Şad): 33 A nadolu: 94,103 Ay-aba2
A k-H u n : 26,28, 30, 48, Ajısa: 33 , Ay bitiği;94
5 6 .6 2 A pa: 2,35,44 Ay-gu:62
A k-K ağan: 23 A pa-şad: 33 Aygucı: 2,3,62
Akıncı: 93 A pa T arkan: 40 A yluc tarkan:3
A la'ü d -d in M ulıam m ed: A pa T a-kan: 2 Ayrıç: 95
51 A ral: 33 Ay-Şa:33
A lföldi, A: 40,44 A rap:76 Ay T an rıd a kut bulm ış
Alıııga: 66 A rat, R.I<: A lp Bilge: 78
Ali T cgiıı: 18 1,3,6,19,59,62,66,68,69,70 Ay T an rıd a kut bulm ış
A lm an: 46 ,75,79,82,85,87,89,93,101, A lp Küliig Bilge
Alp: 1 1 ,2 1 ,9 3 ,9 4 102 . Kagan:78
A lp-A ğacı: 94 A rı kan: 28 Ay T an rıd a kut bulm ış
A lpagıt: 1 A rkış: 66 Küliig Bilge,78
A lpagut: 1,45 A rp ad : 17,20,29,55,65 Ayu k,67
A lp-A rg u : 94 A rsal; S.M: 5,21,59,75,79 Ayukı: 67
A lp -A rg u n : 94 A rslan H oca T arhan: 47 Avvcı T ark an : 42
A lp ak y ay : 94 A rslan İl-lirg ü k :ll Az: 21
A lp A rslan : 94 A rslan T arh an :4 2 Azak: 95
A lp D irek: 52 A rslan Yabgu: 57 A zerbaycan: 1
A lp cl etm iş: 21 A sen:33 A zm un, Y: 107
A lp -E r H an : 94 A sp arıılı(E sp erü h )b k .Işb a
A lp Ilu t’uer: 21 ra. B
A lp E rT u ııg a : 49, A s T arh an : 42.43
94 A stralıaıı: 4 J Babacık:3
A lp-G ıış: 94 A syaH unları: Baçığ:67
Bag:5 B eg -tu n :6 B oyla:9,10
Baga: 4,5 B egüm :8 B oyla T arkan:9,42
B a g a-Çor: 14 Beh:5 Boyla B aga T arkan:4,40
B agan:4 Bei:5 - B oz-aba:2
B aga T ark an :4 ,4 2 Bejle:10 B ögde:96
B ag atu r:4 Bek:5 B öri T arq an :4 2
B a g atu r T u d u n :5 3 Beki: 7 B öri-tegin:48
Bağır: 95 Beling:96 B öğü- H a n :ll,7 6
B aka:4 B ennigsen,A: 46 B ögürlem ek:96
B ak tria (B elh):61 Benzing, J: 9 Bögü K ağan bk. Kapgaıı
B alçak:95 Berge:2,96 Kagan:72
Baıı:4 B eş-B alık:19 B rockelm ann, C:25,
B anarlı, N.S: 97 Beşevliev;V :29,57,58Beve 45
B ang, W :6,22,25,28, ridge; H:40,45 B rutzkus, J:23
30,45,59,63,74, Bey bk. Beg:44,51,71 Budist:17,91
75,82,85, Beylikçi :8 Buga tarkan:41
B a rh eb raeu s:4 6 Bi:5 B uhara:18
B a rth o ld , W :7,26, Big:5 B u k u :1 0 ,ll
30,34,46,59, B ik tu n :6 Buku C in :ll
63,78,80,99 BiIgeKagair.3,4,6,8, B uku H an: 11
B asar-ab a r:2 11,19,24,33,34,36,40,41,48 B uku T e g in :ll
Basig:95 ,52,73,81,93 Bulgar:4,19,27,29,33,41,5
Basm il: 19,25,81 Bilük:96 4,55,
Ba§ak:95 B iruq :12 58,65,68,106
Baş B itig:68-70 Biti bk. Bitig:67,68 B ulgar H ak an lar
B aşla-gu:62 Bitig:67,68 Listesi:65
B aşla-gu:62 B itik T aş:70 B ulun:96
B aşn ak er:95 B itegçin :68 B um ın:23,30,33,56
B attal, A :46 Biza ns:14,18,25,28,33,42,5 B u rg u ç a n :ll
Baya r: 5 3,59,83 B u q a raq uluş:89
Bayırkıı:15-21 Blaşkoviç, Y:54 B uyruk:l 1,12,13,41,
Bazi:67 B aiola:9 65
Bazin, L :ll,1 4 ,3 6 , B od(B oy):70,71 B uyruk-çor:12
65,81,88 B odun: 71-73,75,86 Bügü: 72
B eçkenı:95 B odun bitigi :68 B üyük H an:38
Beg(B eğ, B oodberg, P.A:30,31,85 B üyük Y abgu:56
Bey):5,6,7,8,15, Boila:9
Beg A rsla n :8 Boj la:9 c
B eg -B ars :8 B o-kolabur:29
B cg-Ç or:14 B om baci, C abgu bk. yabgu.58-59
Begeç:7 A :8 ,15,19,21,22,23,33, C aferoğlu,
Beg e r :8 34,36,48,56,62,63,72,78,79 A :l-3,14„17,22,23,
Begi:5,7 25,44,49,59,60,62,
Beglerbey¡:7,8, B orçı:72 78,79,81,94,
B eg taş :8 Boşug:72 C ebu bk. Y abgu:59
B eg-T igin :8 Boy:6,72,82,89 C elâliye H a tu n 51
B eg -T im u r :8 Boyar: 10 C e n d .ll
C engiz H an:2 7 ,9 0 Çek:54 4-55,60,62-65,68,69,71,79
C hao H un Ç ekoslovakya:54 ,81-85,90,92,93,97,99,
D ev leti(B irin ci):3 7 Çığılw ar okı:97 101,106
C hao H un Çın Bitig:69 D okuz 0ğuz:10,21,41,96
D ev leti(İk in ci):3 7 Çırguy:97 D öregene:51,
C h av an n es.E d : 13-1523,34 Çigil:54 D ulo:65
,39, Ç in:3-5,7,8,12,14,15,21-23 D unlop,
4 2 ,5 3 ,5 4 ,5 6 ,5 8 ,6 2 ,6 3 ,8 2 ,8 3 ,25-27,33,34,35,36,38-40,4 D .M .23,42,53,59
2,47,49,51,53,54,
Ç h e p p u tu k h bk. 56,57,61-63,67,71,72,78,8 E
yabgu:59 2,85,92,93,100
C h'-ch in:1 5 Çingiz,81 Ebçi:64
C h ’i-li-fa bk. İlleber:21 Ç oban:13 E b e rh a rd ,
C ıda:97 Çogı:97 W :1 0 ,l 1,20,28,37-40,43-4
C iab e bk. yabgu:59 Ç ogı T irek:52 5,61,63,73,
C ibga bk. yabgu:59 Ç okal:97 E bülgazi B ah ad ır
C ib g ae bk. Yabgu: Ç or:13,14,82 H an:16,17,58
59 Ç orpaıı T arh an :4 2 E ck h art, F:43
C ib g o b k . y a b g u :5 9 Ç ufga:72 E diz:89
C ib u b k . y a b g u :5 9 Ç ’u-lo:23 E ftalit bk. A k-H un:56-62
C l a u s o n , G . 1 ,4 ,7 ,9 , Ç u r bk. Ç o r Eğir: 98
1 0 ,1 4 - 1 8 ,2 0 ,2 4 ,2 6 , Ç uran:98 E g re k :6
2 9 ,3 0 ,3 4 ,3 5 ,4 0 ,4 2 ,4 4 ,5 0 - 5 Çuvaş:42 El Bilge H a tu n :8
5 ,6 0 ,6 2 ,6 5 ,6 7 ,7 1 - 7 3 ,7 3 ,7 7 Çuwı:44 * El-B îrûnî:45
,7 9 ,8 0 ,8 1 ,8 4 ,8 8 ,9 0 - 9 3 ,9 7 ,9 E l-H arizm î:45
9 ,1 0 6 D Elg: 19,20
C o u rteille,. P.d.:43 Elegeş:40
Ç ula bk. Yula:65 D an d an ak an :5 8 E llah:20
C u v e y n î:ll D argan:46 El Ö ge:51,55
Czegledy, D av u l :88 E l Öğesi İnançu Bilge: 17
K:21,22,59,68,72 D e d e K orkud:6,75,90 E m ecen, F:43
De E raslan, K:19,62

ç G root:8,38,56,62,63,73,78
,83,
E rgin; M :6,19,66,
71,75,77,81,84,90, .
Ç abış bk. Ç avuş:92 84,106 95,96,97
Ç ağatay leh çesi:l,7 , D ib-Y avku:58 E rkin: 13,15,82
16,17,18, D iogenes, R.45 E rm eni:21,22,25,47,
43,49 D ivân-ü 53,59
Ç ağatay, S.1145505276 L û g at’it-T ü rk :l,5 ,7 ,8 ,1 2 ,1 3 E rnıeniye:42,47
Ç ağrı Bey:7 Erzi;A .S:43
Ç akul:2 15-17,22,24,30,32,36,44,4 Erzi; H .A :37
Çalı§:97 8-51,53-55,58, E sik :68
Ç apar: 18 ,58,62-78,80,81,83-86,88-1 Esin, E:42,78,83
Çavuş:92 09 Eski U ygur
Çavuş T u n T arxan:42 D o erfe r;G :2 -5 ,l 0,12,13,1 Sözlüğü: 1,4,5,8,10,1318-2
Ç erenıis:76 5,16,19, 1,24,27,30,49,50,52,55,64.
Çerig:97 21,22,24,26-26,31034,40,4 66,68,69,
71,74,76,77,81,83,84,87-9 G olden, H azar'la r:3,5,20,21,23,27,
1,93,96-98,101-103,106-10 P.B:14,20-23,30„32-35,42 31,33,41,44,47,52,53,56,58
8 ,44,47,53,59,60,62
E şkinciu:73 G öğün O ğlu:78 H a z a r D enizi: 64
E trü sk :4 4 -4 7 G ökalp; Z :74,78 H aza r Şehri:28
E tsin:43 G ö n d er:9 8 H ırvat:4,64
E t-tab erî:5 9 G ö k T a n n :7 8 H ie-li:23
G ö k T am ga:84 H iep-ho:62
F G ök-Türk:2,3,8,10-15,17, H ind:35
18,21-23,26-29,33-35,39-4 H indistan:8,64
F ars:76 2,44,48,52-54,56-59,63-65 H ind-A vrupa:60
F elıer, G :29 ,72,77,78,80-83,101,106 H in d T ü rk
Feng:30 G rek:47,60,62,68 İm paratorluğu:41
F erg an e:3 5 -4 2 G rousset; R :46,60 H irth,
F in -U g o r.2 3 G yörf[y,G y :9,12,13,31,34, F:26,39,42,44,56,62
F ish er, A .W :46 35,55, H iu en T sang:83
F ra n k e, 0 :3 0 ,3 7 , 57,62 H ive hanlığı: 16
38,63 G yula bk Yııla:65 H oço:19
Frye, R .N : 45,60 G ürcti:59 H o T a -k a n :4 2
F u-kü bk. İııel Ka- H olen:24,32,58
gaıı:23 H H sia:37
H sieh:39
G H âcip:51,84 H sieh-chin:15
H aenisch:44 H sieh-li-fa bk. İlteber:21
G ab ain , H agan bk. K agan:22 H sien W aııg :8
A .V :2,8,11-13,17,19-23,25 H akan bk. Kagaıı: H si She-hu ko lıan:56
,30,36,44,45,48-50,52,54,5 22,27,37,44,88 H siung-nu 61
5,57,66-68.71,72,75,77-81 H alaç:64 H süeh-yen t’o:56
,88,90,94 H am bis,L : 14,90 H un: 10,21,26,37,39,40,60
G an d h ara:5 3 H am i:53,76 ,63,103
G a rd n e r; I’.M :60 H anıilton.J.R : H u ttal:4 2
G ay ır bk. K adır:22 2,4,9-12,21-24,30,32,43,48 Ilu-yü:26
G ay ır han:22 ,49,51,55,62,75,76,78,81,8
G azneli M ahnıud:94-95 2 I
G en ç, H an
R :20,22,36,44,45,50,64,73 bk.Kaıı: 16,24,25,27,38,51, Iduk:19
,94, 56 Iduk Kııt, bk. İdi Kul:81
95,100,103,108,109 H an-balıg:28 Igeççı B eg :8
G erdizî:33 H a n la r Haııı:25 Ihe H uşotu:14-52
G ez:98 H arezm : 16 Ilgar:98
G eza:57 H arezm § ah lar:ll,1 8 ,9 4 Ilımga bk. A lım ga :66
G iraııd, H atuıı:31,63 lıııga:73
R :2 -4 ,l„ 1 2 ,12,14,16.19,21 H aussig;H .V :25,53, Inal:15-16
54,59 inal Çor: 16
25,29,33,34,36,37,41,48,52' H ayıt;B .16 inal Oz:17
,59,62,71,72, Hayyiîn;A:24,30,67,68,77, Inak:15,16
73,79-83,91,96,103,107 83,95,96,102,107,109, Inanç:15-17
Inanç-B cg.17 İlig licg:20,76 94,106
In an çu A p a Y argan İlig-han:20,27,76 İrkin bk. E rkin
T a rk a n :2 İlik-er :20 İslâv:4,10,25,37,42
Ir:12,13 İl İnanç tırak:76 İskender:43
Işb ara:1 8 ,23,52 İ-li-klıagan:23 İslcnıi:42,56,59,83
Işık:98 İl İtm iş Tigin:76 İşa: 33
İllediik:76 İşad:33
i İl-lig bk. İlig İşan:33
İl-lig bk. İlig İşbara bk.Işbara:52
İbn B atlu ta:8 5 İllig:76 İ5bara T am gan
İbıı F adlaıı: 15,31 İl-kagan:23 T arkan:40
İbn F adlaıı İl K atınış:76 İşi:63,64
Seyalıatnâm esi:23,42,44,5 İl K aya:76 İşküm :76
8 İl K irıııiş:76 İzbudak, V:66,84,94,97
İbn H u rd ad b ilı:4 4 ,4 6 İl K ııdatm ış:76
İbn R u sta;3 3 İlsirc:76 J
İbn T arh an :4 3 İl T atgu:76
İb rah im Y ınal:17 İltcber:21,22,53,76 Jap o n :3 8
İç Asya: 19 İl-tegin.48 Jeııuye bk. T anlıu:37
İç boyla: 10 İl tem ir:76 Juan-juan:21,26
İç buyruk: 11 İltcriş:33,57,73,76, Justi, F:35
İçirgü Boyla:10,19 İl tirgek:76 Justinian:31
İçkin E r:9 8 İl-töriisü:76
İçreki:18 İl-tutm ış:76 * K
İçiirgü Kagaıı: 19 İl Ügesi:54-76
İdi: 19 İl Ügcsi A la:76 K abay:89
İdi-K ul:19,25 İl Ö rgin:76 K açut:99
İdi-O ksız:82 İl Yığm ış tcııg- Kadir: 22
İdiş-Bilig:69 rim :76 K adphises 1:60,61
İhşid:35 İlyas T arh an :4 6 K afesoğlu,1:2-4,6,11,12,14
İklıe K h ü şo tü bk. Ihe İm :98 ,17-20,22,23,31,36,37,
H u şo lu :4 0 İn ıad u ’d-devlet:51 40,42,44,51,52,55-60,62,6
İ-kin: 15 İnal:44 7,68,71,72,75,78,80,82,83,
11:5-7,20,28,72-76,82,85-8 İnan; A:81,88,90,91 85,87-9-,94,106
7 İnançu A paY argan Kafkasya:21,23,26,
İl Alm ış:76 T arlum : 17,40 56,76
İl A şm ış T igin:76 İnaııcu T arh an :4 2 K agan:22-27,30.41,
İl-Bilge:76 İnanç: 7 72,73,82
İl Buga:76 İnanç Bey: 18 Kalwa:99
İlçi B ilgeler:76 İnan H âlu n :1 8 K an:24,26,28
İl-evi:76 İnan T arkan:42 Kan A la:9
İl-etm iş yabgu:62 İnan Tirek:51 K an -C h o u (T u rfan ):2 K an
İl-giin:75 İnanç Y abgu:18 -tcgin:48
İlgürel, M :93 İııdo İskit:60 kaııar-ligin:48
İllıanlı:7 İnel K agan:16,93 K’ang-kiu:60
İ-li:20 İran: 18,25,29,30,32, Kaıılık:77
İlig:19,20,27,51,76 32,34,35,39,60, K apagan bk. K apgaıı:28
K apgan: 14,16,23,28,29,33 dü:31 K ö p rü lii;F :l,3 ,5 ,7 ,8 ,l 1,18
,70,72,73,91 Kengeş:77 ,32,46,64,78,84,92,94,103,
K aplan, M :94 . Kençliyü:77
K ara-beçkcm :95 Kcııç T cngrinı:50 K örüg:101
K araçu r:9 9 Keriş: 100 K ös:88
K aradeniz:55 K erjü:100 K övrüg bk. K öbrüge:77
K ara-H an:22,95 Kesm e: 100 K övrüg:88
K ara-H anlı:7,18,20,22,24, Keş: 100 K öym en, M :38
27,32,36,51,55, K handikh:31 K öym en, M .A :2,17,
64,94 Kıpçak: 2,7,11,16-18,22,24 44,58,72,92,94,96,107,109
K ara H itay .27,51,84 ,27,52,65
K ara I-Ioço:19 K ırgız:5,17,21,23,24,41,42 K rader, L:24
K araim :l ,71,72,96 K rum H aıı:28
K arakçı:99 Kırım :46,84 Kuan:27
K ara koyunlular:41,43 K ıvâm ettin:107 K uban:43
K aram anlıoğlu,A .F :64,80 Kır-Yağı: 100 Kuça:57
Kıyım:100 Ku m an: 1,2,16,27,41,52
K araşar:57 Kiev:23 K undaçık:31
K ara T iirgiş:57 K igürsük törü:88 K upa n:29
K aray: 33 K inıek,24 K ur. 101
K ara-y ü s:l Kişilik:87 K ural, A.N: 13,14,
K argu:99 Kişin Kavlıan:28 23,29,43,46,47,59,65
K arlu k :l 1,14,15,21, Kiş K urm an: 100 Kurday:68
32,51,52,57,64,70-7288 K’i-tan:48-52 K urgan.101
K arolenj:54 Kitay:71 K uruklug:102
K aıvı Y a:99 K loprotlı’v:64 K urultay:85
Kâşgarlı K lyachtorny;S.G :35,41,60 K urs Yiivku:58
M a hm iki: 7,24,44,94,99,10 ,89 Kuşan:60,61
3,108,109 K olabıır;29 K urvı-çuvaş:83
K atır bk. K adır:22 K olavur bk. K olabur:29 K utadgu
K atır B uku H a n :ll,2 2 Kogoş:101 Bilig:3,5-8,12,16,20,
K atun:29,30 Ko-lıo-tıın bk. H atun:30 24,27,48,50,51,55,59,62-6
K atu tlu g ok:99 Kol: 101 8,70,71,74,75,77-80,
K aukhan Isbul:29 K ollautz; A :26,54,61,64,65 83-91,93,94,97,
kaviya:29 102,103,105,108
Kavlıanos:28 K ore:27,49 Kwan:27
Kaw şut:77 Korug:100 K ut:19,77-80
Kayı-İnal:17 K oş-at: 101 Kutlug:76-78
Kayı H an:58 K’o -tu n bk. Katuıı:31 K utluk Boyla:9
Kazak: 5 Kovşam ak:101 K utlug İııanç:18
K aza n :l,4 2 K ozm in, N.N:3, K utlug Baga
Kazan hanlığı:46 K öbrüge:77 T arkan:4,40,54
K azır bk. K adır:22 K ök-A yuk bk. Ayuk:67 K utlug Bilge kiil
K ediik:100 K ök-Sağun bk. Sagun:32 Kagaıı:57
K em çik-C irgak:65- K ök-T ürk bk.G ök-liirk:5 Kut Saqun:78
89 ' K öl-İrkin:44 Kut T irek:78
K en d e bk.Kiin- Köni:87 Kuyag:102
K uzey L ian g H u n 91 M oses:59
D evleti:37 L ou-lan:37 M o-tun:5,6,37,60,77,88,10
Kü:80 6
kü b e-Y arık :1 0 2 M M ukan:23
K ü çü k H âk an :2 3 M abeyin:84 raurakam i;M :46
Kül B uyruk:2 M aca r:4,12,13,17,20,29,31 M unkacsi;B :32
K ül-Ç or: 14,35,81 ,40,41,43,55,57,65, M usa yabgu: 18,57
K ütli-çor:14 M acaristan: 1,9 M usa tegin:55
K ül-İç-Ç or:14 M acartney; C.A:31 M u-tsung:42
Kül Erkin:15,81 M a ck erras,C:42 M üller, •
Kül elteb er:2 1 M alam ır:28 F.W .K :9,16,39,42,63,74,9
K ülüg:80 M alazgirt:45,94 2
K ülüg A p a:2 M anas: 44
Külüg Bilge:80 M ançu: 10,22,38 N
Kül T u d u n :4 0 ,5 2 M ani:78
Kün:71,75 M a n ilıe iz m :ll,7 2 N agy-Szent-M iklosN a
Kiin birm iş tark an :4 2 M arqııart;J:9,22,28, T u-liu Şad:33
K ü n d e bk. K ündü:31 42,58,59 Nfcmeth, G y.:l,9,13,
K ündü:31,32 M auses D asxuraııc:53 16,18,20,23,28,29,31,33,36
K ü n d ü r:3 2 M ei-lu ç ’o : l l ,42,43-47,53,58,62-65,81,9
K ü ııd ü r Kagan:31 M elik:24,50,58 3
K iin-H an:28 M elike:50 N icephorus:53
K ün-lü:32 M elikşah:51 N izam ül-m ülk:20,
K ü n -togdu:86 M enandros:23,59 55
K ür: 15,80 M eııges, N öbet:77,88
K ü r-H an :2 7 ,8 0 K .H:4,9,10,13,27,29,34,39 N u-şi-pi:15,82
K ürlüg:80 ,41,45,48,49,54,62,79
K ür-sul:14 M engli G iray:46
Kül M erçil; E:20,51
Tegin:3,22,24,33,40,48,78 M iyakava;H.61 O
,86,93 Min Begi:7
K üzel: 102 M inonsky;V :15,19,32,33,4 0 ğ u r:6 5 ,1 0 6
4,54 O ğul T arkan:40,41
L Miyakwa, H :26 Oğuş:81
M o-ç’o:14 O ğuz’lar:2,6,7,15,41,57,58
Lâszlö, M oğol:4,7,16,17,22,23,25, ,71,72,82,84,92
F :23-25,27,28,30,31,34,37 26,30,32,37,38,44,46,47,51 O ğuz Y abgu:18,
,59,60 ,53,76,80,81,84,89,90,91, 57,93
U îtin :2 5 ,5 4 97,98,106 O k:81,82 '
L äu fer, B.63 M oravcsik, O ki:82
L e C oq, A .V :9,42 G y:3,4,9,13,17-20,23,25,2 Oksız:82
L ew ond:22,47,59 8,29,36,37,42,52,57,59,62, O lbricht, P:26
L igeli,L :3,6,12,31,32,42,8 92 O m u rtag Haıı:65
3 M ori, O n beği:7
Liu M: 12,15,22,33,75,80 O negesios:55
M au-T sai:2,10,12,23,25,3 M oyen-çor: 14,19,25,33,57 0ngiıı:24,40,73
3,34,40,52,54,56,62,63,78, O n -O k .l 4,15,34,72,
82 Pacikulî:26 R us:23,47
O n Ş a d :1 5 ,3 4 Pais,D :31 R usya: 1
O n T ark an :4 2 P apalzin:3
O n-üge-z:55 P arker: 25,63 S
O q -tegin:82 P eçenek: 13,14,23,
O rd u :8 3 27,29,47,52,65 . Sabar:23
O rh u n : 10 Peh: 5 Sagun:32,44
O rh u n K itabeleri:2, Pehlcvi:35,60 Saka:35,60,61
4,5,9,11,133,17,18,2027,30 Pelliot; P:8,14,22, Sak-sak:102
,36,40,48,52,56,64,78,81,8 25,26,28,28,309,31,4956,6 Salgurlu:51
2,85,89,92,93 2,90,92 Sam anî:55
O rk u n ; H .N :1,2,4, Pers:35,36 Sam ara:42
9,13,14,18,24,30,41,42,52, Peygu:62 Sanıoiloviç;A .N :84
52,57,62,81,94, Pi:5 Sam oyed:76
O rta Asya:35,47,68 Po:5 Sâsânî:5,56
O rta-D o ğ u H u n la rı P ope, N :46 S aqlab:32
bk. A k-H u n :5 6 P orphyrogennetos;K : 10 Saragur.15
O r-teg in :4 8 P reslav:9 Sarı nelıir:76
O sm a n lı:5 ,16,27,37,43,83 Priskos;14,15 Say: 102
,92,103 Prilsak, Sclım idt, W :37
O sm an G azi:37 0:9,20,22,42,58,59,93 Sha-tan-m i:56
O tag:83 P ’u-ku bk. Buku S ha-t’o : l l
O tag-ı H üm ayun:83 Pullcyblank, Sh6-lun:26
O tra r;2 2 E .G :10,26,38 Slıiratori;K :25,266,30,37,3
8,63
ö Q Sıgır(Sagır):103
S ıg n a k :ll
Ö g e:3 1 ,44,54,55 G an uştu:102 Sıta:103
Ö geday:51 Q an-largan:27 Sien-pi:25,30
Ö gel, Q an-tegin:27 Silik:64 .
B:4,5,8,9,17,19,23-26,28,3 Q un:21 Silig terken:51
0,32-34,37-40,44,48,56-59 Silzabulos bk. yabgu:59
,61, R S im ocaltes, T.59
63,66,71,74,79,83,101,106 Sincebıı bk. Y abgu:59
,109 R adloff, S inor, D:45
Ö g eT eg it:5 5 W: 1,3,22,34,38,43,49,54,7 S izabulos bk. yabgu:59
Ö n g Bitig:69 5,78,90 Se:34
Ö rgin:83 R am stedl,G .J:24,25,27,38 Sebeos:59
Ö rgün bk. Ö rgin:83 ,45,49,54 S ekban:103
Ö rp ek :1 0 2 R a m sled t, Selçuklu:7,16,18,20,
Ö rüg:102 G.J:24,25,27,38,45, 51,57,58,84,92-94,
Ö tüg-B itig:69 49,54 109
Ö tü ken:28,73 R asonyi.L: S em erkanl:32,35,46,94
Ö zbek:5 2,15,21,22,28-31,37, Sencer:51
42,43,64,75,79,100 S ertk ay a;0 :8 8
P Rijsanen, M :30,43 Seyhun:58;93
Rey: 18 Seym en:103
S m irn o v a,0 :3 5 T arlıaıı:l,4 3
S p u lcr, B:16,46, T T arlıaıı B eyinı:43
47,84 T artıan Bige:43
S se-kin:15 T ab erîb k .E t-tab e rî:3 3 ,4 3 T a rh a n el-C am nıal:43
S su -k in :15 T abgaç(unvan):36 T arlıaıı el-R avi:43
S ogd:4,21,25,29,30,35.41, T ab g aç’lar:20,23,26,36,39 T arlıanlıkyarlı*ı:46
45,60,68 ,40,68,85,106 T arlıun:45
Sokim :103 Tacik: 17 T arını:50
S orosgcr: 14 T afgaç:36 T ark an :1 8 ,40-42,44-47
S ökm en: 103 T agm a larkaıı:42 T arkanos:45
Suci:4,9,40,54 T a i-h o Koııçuy:42 T ark an Ü ge:43
Su-lu:48 T ai-w u:26 T ark at bk. T arkan:42
S uyurgal:46 T a-kan:40 T arkhaıı Klıagan:44
Sii:93,103 T a-kuan:40 T arm aç:47
Sü-başı:44,93 T alaş uluş:89 T arxan:38
S ü m er, F: talm aç:47 Ta ryan: 39,43
2,15.18,19,58,84,93,96-98 T am aıı:36 T a Shilı-lıu:56
,109 T am an larkaıı: T aşkeııl:53
Süryaııi:25,68 37,41,43 T atabı:21,71
Szasz, B: 15,63,64,103 T am alark an :8 4 T a-lu bk. T ardu:39
T am ga:84 T avgaç B uğra H aıı:24
Ş T am gacı.84 T augast:36 •
lam gaç:36 T aya ngu:51,662,84
Şadi33,34,35,48,57, T am gan Tariftin bk. T ay Bilge T uluk:57
64 T am alark an :8 4 T a-ye-lıu:56
Ş adapıt:35,36,41 T am gaıı:84 T aym as, A: 105,
Ş adpıt bk.Ş ada- T an eri, A:71,84 106,107
pıt:35 Tanğuk:84,104 T ebeliyaıı:22
Şah:34,35 T angul:71 T eberi-kii:22
Şalcı:93 Tanlıu:22,37,38,39 T ebliğ:22
Şam :94 T anju bk. T alin u :37,38 Tegin:48,49
§anıaıı:7 T anrı: 38 Teggin:49
Ş<imî,N.47 T aıırı-k u t’u:19,78 . T ekin;T :4,14,20,27,
Şaıı-luı bk. T an h u :3 7 T anyu, H:87 41,62,67,79,81,92,
Şanu bk. T an luı:37 T anyü:38 Tekİ 5(H areznışalı):
Ş an-yü bk. « T ao:26 51
T anhu:22,37,38,62 T apçak:83 T ekİ 5(Kül T ııd u n 'u n
Ş eban:13 T a-|x> :23 karde5İ):52
Şecere-i T eriîkim e:58 T arcon:45 T ekkin:49
ŞehnSm e:32 T ard u (u n v an ):3 9 T eksin bk. T üksiıı:54
Şcrif:45 T ardu:39 TC-IĞ:48
Şeşeıı, R :42,43 T a rd u Bilge H â- T enıürgen:104
Şiııe-usu:2,18,19,24,33,62 k an :8 T engri:38
,70,73,75,83,88,93,99,104, T arduş: 14,33,35,39,57,65 T en g rid e bolm ış inal: 16
108, T a rd u 5 inançu çor:17 T engriken:27,49,50
Şubigi:57,58 T a rga ıı:38 T engrinı:49
Şilıııân:42 T arquin:45 T engri-oglı:38
T erim ,49,50 Tö!es:57 Tu-w u:56
T erk en : 45,50,51 T ö r apa:2 T u ta T urg u Bitig
T e rk e n Kutı:50,51 T öre.6,75,85-87 Yarlığ:69
T e rs U zam ış:6 T örkiin:51 T utgak:105
T ezcan ;S :4 ,9 ,10,42 T ö rö bk. T öre:85 T u -t’ung:54
Tezgi:104 T öriiçi:88 T u tu p T urgu Y aııut
T h eo p h an es:5 3 ,5 9 T örülüg:87 Bitig:69
T h o m sen ; V :20,62, T ö rü lü g Balık:87 T ülıüt:48
74,78,89 T ölökçi:88 Tüksin:44,54
T ıngçı:104 T rachaniotes:45 T üm en:105
T ibet:23,25 T rakanos:45 T ü m en begi:7
T iflis:53,56 T u d u n :5 2 ,53,54 T ü m en iİçi beg-
Tigiıı bk. T egin:48 T u d u n şad:53 lcr:89
Ti giıı Ü ge:55 T udım iige:55 T ürgi§:4,14,23,27,4,421,48
T il:104 T u d u n Y am tar:52 ,57,71,72,88
Tili:104 Tuglııg:88 T iirk-B ulgar'lar:9,2348
T im u r: 47 T ugıışeva;L.Ju:3,55 Türkiş:81
T im urlular.51 Tugzağ: 105 T ürkm cıı:5,7,16,18,
T irek :5 J,5 2 T uğ:88 67
T irnck:85 T uğra:84 T ürk-§ad:33
T ire k Bekçi:51 T uğracı:84 T üz'lük:87
T irilgü Y ir:104 T uğraî:84
T m u to ro k aıı:4 3 T uğrul Bey:7,17 u
T ’o:48 T uğulga:98
T o b o l:l T u-ku:88 U -çe-le:4,42
T o d ıın:54 T um an:37 U ç-O rd u -IIa n 'ı:2 4
T o g an ,N :8 3 T una:9 Ulaga:106
T o g an , Z.V :31, T una U lak:73
35,58 B u Iga rla rı:9 ,13,18,28,29,4 U lug İlig:20
T o h ar:5 9 ,6 0 ,6 1 ,106 2,48,56,59,65 U lug İlteber:21
T o h aristan .4 2 T u n Baga tarkan:4,42 U lug İrkin:15
T ’o-kin:48 T ’ung-lo P'u-ku: 11 U lug T arkan:41
T ok s-ab a:2 T unguz:63,76 U lun:106
T o-lu:14,82 T ura: 105 U lu s= 8 9
T o k s-ab a:2 T urak:52 U lus lx:gi:7
T o-lu:14,82 T u ran : 0 , 19,20,23, U luş:89
T olunı:105 32,38,43,50,51,80,82,10,76 U m uğ Inag:16
T 'o n g Y abgıi:53,56,83 U rfalı M aleos:45
T onyukuk:2,4,8,9,2440,70 T urfan:3,9,16,17,42 U ruğ:89,90
,91 T u rg an U ygur U rungu:106
T o n y u k u k K ita­ D evlet 1:4,11,12,19,32,48,5 U şun K oca:6
b e s i^ ,8,27 5 U vbat:17
T 'o -p a (to -b a ):3 6 T urğak:105 U ygur:2,5,9-11,21-25,27,3
T o-si-fu:33,57 T urhan:45 0,32,33,41,42,48,50-52,54
T oy:40,52,85 turun:53,54 ,55,57,59,65,72,73,77,78.8
T oygıın:40,52 T u-yü-huen:30 1,84,88-93,95,106
Toz: 105 aT u -y ü -h u n :2 6 Uz'luk:87
U zunçarşılı, İ.11:84,93 Y abagu:39 Y eh-hu:57
Y a-bagu bk. Y abgu:59 Y clim en:108
ü Ya-b-g bk. Y abgu:59 Y en Lhung-la:63
Y abgu:7,I5,23,34,42,48,56 Yenisey: 17,42
Ü ge:3,4,31,54,55 -64,72,83 Y eten: 109
Ü gyek:55 Y abgu-han:57 Y etüt: 109
Ü kek:106 Y abgu kağan bk. Y ezek:109
Ü lker-çerig:107 T ’ong-Y abgu:53 Y ınak bk: Iııak
Ü lüg:78,90,91 Y abgu K agan:56 Yınal Bk. Iııal:7
Ö lü ş bk. Ülüg:90,91 Y abgulu:57 Y in-çü:63
Ü rk ü n :1 0 7 Y abgun:59 Y ollug T egin:3,48
Y abgu T ürkleri:56 Yol yelim le-
V Yaçı bk. Ya.:107 m ek:109
Y adag:107 Y ort ug: 109
V aczy,P:28,37 Yafgu:59,59 Ypgw bk. yabgu:60
V alen tin o s:3 3 Yağla kar:9 Y ugurrus:64
V àm bèry, A :64,78 Yağm a: 32,63 Y ula:65
V asary, 1:46 Y akubouskiy, Yusuf: 18
V ladim irtsov;B .Y :7,46,89 A .J:23,28,44,46 Y usuf H as
,90 Yakut:81 H âcib:6,24,86,94
V ezir:54 Yalavaç:75 Y usuf K adir H aıı:22
V ixtun:6 Y alm a:107 Y unan:45
Voxla:9 Y altkaya: 109 Yüe-çi:60,61
V olga/İtil/B ulgarIarı:21,42 Y am :60 Yüg:109
,53 Y anıta r:52 Yüz begi:7
V uçung-B itig:69 Y antut-B itig:70
Y arak: 107 z
w Y argan:62,91
Ya rgu: 62,91 Zajaczkow ski,
W an-yön-tö:43 Yargucı:91 A: 14,23,31
W iltfogel, K:30 Yarık: 107 Z atanus:54
W u-sun:60 Y arık bk. Say:102 Zaxoder:31
Y arınçax:108 Z em arkhos:83
X Yarlıg:91 Z cn-jii bk. T an-
Y asıç:108 lıu:37
X erso n :5 3 Yarlıg:91 Z hen -ku bk. T anhu:37
Yasıç:l(ÎR Z icbil bk. Y abgu:59
Y Yasık:10* Zupaıı:13
Yaşlag: lüb
Ya:107 Y atgak: l()p
Yabag:61 Yavgu:44,59
—vM *
IS B N V 7 .1 It

You might also like