You are on page 1of 6

c  

     


i i

(23.12.2010)
Kaynak:
http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=683&makale=Masal+Dil+K%C3%BCrt%C3%A7
e%2C+%22B%C3%BCy%C3%BCk+%C3%9Clke%22+T%C3%BCrkiye%2C+Yahut+TRT+6

- 
  
  

Pierre Bourdieu, dilin, bir iletişim aracından öte, iktidar ve güç ilişkilerinin sürdülmesinde önemli bir
kültürel ve sembolik sermaye olduğunu haklı bir şekilde belirtmektedir. Sokratesƞin ikibin dörtyüz yıl önce
ima ettiğine ve Bourdieu´nun söylediklerine ilaveten dil, bu kısa yazının dokunduğu boyutlarıyla bir
açıdan, hayali toplumlardaki en büyük hayalet olarak da görülebilir. Ayrıca, milliyetçilik teorilerinin
neredeyse hepsinde etnik farkındalık ve farklılık söylemlerinde dilin önemi oldukça fazla vurgulanmaktadır.

Dilin,Türkçeƞnin, Cumhuriyet iktidarı tarafından ne kadar önemsendiğini bir çok örnekte görmek mümkün.
Başta Mustafa Kemal olmak üzere, Kemalist elitin büyük bir kısmında yer yer histeri halinde görünen
(öz)Türkçe meselesi ve dilin, kendilerini, modern Türk kimliğini, tanımlamadaki önemli rolü her zaman altı
çizilerek karşımıza çıkar. Geoffrey Lewis, The Turkish Language Reform: a Catastrophic Success, isimli
önemli çalışmasında Türkçeƞnin özelikle 1928 yılında Latin alfabesine geçilerek ve 1934 yılında derlenen
Tarama Dergisi isimli yeni sözlük (kitabi sözlük) ile ivme kazanan Ơöze dönmeơ hareketine değinir ve
milliyetçi-Kemalist iktidarın bunun için ne kadar çaba harcadığını çok yerinde bir şekilde ortaya koyar. Yine
de, yapılanların elit ve entelektüeller ile sıradan insanlar arasındaki Ơdil uçurumuơnu daha da
derinleştirdiğini ayrıca Arapça ve Farsça kelimelerin yerine konulacak çok fazla kelime bulunamadığını, her
ne kadar başarılı olsa da bu hareketin, kuşaklar arasında yarattığı kopuş açısından katastrofik/trajik
olduğunu belirtmektedir.[1]

Türk kimliğinin kendisini tanımlamasında olduğu gibi, Ơkendi ötekileriơni de tanıma/ tanımamada
Türkçeƞnin yeri başka olmaktadır. Nitekim siyasal hafızanın yerinden edilip yerine Ơyeniơ bir hafızanın
konulmasında da Türkçe ve Türkçeleştirme önemli bir rol oynar. Örneğin Bitlis, Siirt, Bingöl,Hakkari, Muş
ve Van illerinde Ermenice, Kürtçe, vb Türkçe olmayan yer isimlerinin %75 oranında sözümona
Türkçeleştirilmesinde de bu temel zihniyet işlemekteydi.[2]Fakat bu yazının asıl amacı, Türkçeƞnin kendisi
olmadığından Trt6ƞe giden süreçte Kürtçeƞnin serüvenine bakmakta fayda var.

-- 
   
      
  

Kürtçeƞnin de Türkçeƞnin geçtiği benzer bir süreçten geçtiğinin altını çizmek lazım. En önemli fark
Türkçeƞnin aksine, Kürtçenin bir asırdır geçirdiği dönüşümleri yaymak için gerekli olan yapılardan ve
kurumlardan (okullar bunların en başta geleni) mahrum olması, dili kurguladığı coğrafya ve halk üzerinde
hakim kılamamasıdır.
Önemli Türk münevveri Lütfi Fikri 1913 yılında Roji Kurd dergisinin dördüncü sayısında şöyle yazmaktadır:
ƠBugün kimse Arap nedir, Arnavut nedir, Kürd nedir, demiyor ve bunlarin neler demek olduklarını pek
güzel anlıyor....er geç o milliyetlerin varlığını kabul etmek mecburiyetinin zorunlu oluşu, sosyal kanunların
gereği idi.ơ[3] Aynı derginin üçüncü sayısında Babanzade İsmail Hakki, ƠKürtlüğünTealisi(Yükselmesi)ơ
başlıklı yazısında, ƠKürtçenin yazı dili halinde zenginleştirilmesi, Kürtçeye uygun alfabe düzenlenmesi,,,
Kürtçeye uygun kitapları yazmaơ[4] nın altını çizer. Öncelikle İkinci Meşrutiyet döneminde Arabça ve
Farsçaƞnın, ki aynı ölçüde Osmanlıcaƞnın ağır etkisi altında olan Modern Kürtçe, Celadet Ali Bedirxanƞın
bitmek bilmez çabalarıyla kendi başına konuşma cesaretini 1932 yılında Şamƞda ilk sayısı çıkan Hawar
dergisi ile bulmuşsa da yaygınlaşamamıştır. Öyleki, Kürtlerin bugün kullandığı Latin alfabesi Celadet Ali
Bedirxan alfabesi olarak da adlandırılmaktadır.

Fakat, Kürt entelektüellerinin ve siyasi yazımının büyük bir kısmı ƠTürkçe olarak,ơ Kürtçeƞnin varlığını ispat
etmeye ayrılmıştır. Bunların ilk akla gelen örneği Celadet Ali Bedirxanƞın Mustafa Kemalƞe Açık Mektup
isimli küçük kitapçıktır. Detaylı örnekler vererek Kürtçenin müstakil bir dil olduğunun altını çizer. Ayrıca
buradaki gelenek daha sonra muhtelif mahkeme savunmalarında da (1971 DDKO tutuklanması bunlardan
bir tanesidir) devam edecektir.
22 Nisan 1898 yılında ilk sayısı çıkan Kürdistan gazetesi, Bismillahirrehmanirrehim diye başlar. Bu, önemli
bir nokta. Zira konuşulan dilin ve kullanılan kelimelerin değiştiği 1970 ve 1980ƞlerin Kürt hareketi ve basını
dilde, sosyalist ağırlıklı bir sekülerleşmeye gitti. Bu durum, modern Kürtçeƞnin en kayda değer endişesi
olarak karşımıza çıkmaktadır.1970ƞlerin ortasına kadar çeşitli dergi ve yayınlarda yer yer Kürtçe yazılmış
şiirlere ve yazılara rastlamak mümkün.1960ƞlarda Musa Anter 10.000 kelimelik Kürtçe sözlük hazırlamış,
aynı dönemde Kemal Badıllıƞnın Türkçe İzahlı Kürtçe Grameri de yayımlanmıştır. Yine de asıl hamle 1974
yılında genel afla dışarı çıkan Kürt aktivistlerinin çabalarıyla atıldı. 1974 yılından sonra yayımlanan Kürt
siyasi dergilerinin neredeyse hepsi iki dilde yayın yapmaktaydı. 1974-1984 yılları arasında tüm Kürt siyasal
gruplarının program ve tüzükleri de Türkçe ve Kürtçe olarak basılmaktaydı.

Malmisanij ve Mahmud Lewendiƞnin birlikte hazırladığı , Li Kurdistana Bakur û li Tirkiyé Rojnamegeriya


Kurdi (1908-1992)[5]isimli derleme kitapta, Kürt gazeteciliği veya basını başlığı altında 132 tane gazete ve
dergi ismi verilmektedir. Her ne kadar oradaki yayınların çoğu Türkçe yazılmışsa ve bazı yayınların Kürt
basını altında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği problemli bir sınıflama olsa da Kürt yayıncılığının ve
Kürtçeƞnin hikayesi için önemli bir başvuru kitabıdır.

Benim üzerinde çalıştığım 1959-1984 zaman aralığındaki Kürtlerin çoğunluğu Kürtçeyi otuz yaşından sonra
öğrendi desem abartmış olmayacağım. Diaspora Kürtlerinin, özellikle de Stockolm ekolünün, ki Mehmet
Uzun da bunların arasına sokulabilir, Kürtçeƞnin bir dil olarak her alanda kullanılması için yaptıkları katkı
azımsanmayacak derecededir. Örneğin, Kürdistan gazetesini ve Jin dergisini Arapça harflerden Latin
harflerine çeviren ve Türkiyeƞdeyken yazdığı birkaç kitabı Türkçe yazan Mehmet Emin Bozarslan, birçok
hikaye ve öykü kitabını Kürtçe yazmıştır. Hevi, Helin, gibi çocuk dergileri, Mirkut ve Zengil gibi mizah
dergileri, Helwest ve Nudem gibi edebiyat dergileri akla ilk gelen yayınların yanında Paris Kürt
Enstitüsünün Kurmanci gibi yayın organları, Kürtçeyi politik yahut siyasi yazımdan kurtarıp
zenginleştirmiştir.

Aşağıda tekrar döneceğim gibi Trt6 Kürtçesinin de aslında bu kanallardan beslendiği çok aşikar. Nitekim,
gündelik konuşmalara yetecek kadar Kürtçeyi ortalama her kürt Türkiye Ɲde konuşabilmektedir. Fakat orta
düzey bir roman vb bir yapıt okumak istediğinde her Kürdün bir şekilde son 30 yılın çabalarından
faydalanması ve Kürtçeyi o seviye de (çoğu zaman kendi imkanlarıyla) öğrenmesi zaruri bir durum gibi
görünmektedir.

Var olan birşeyin varlığını bas bas bağırmak kadar sıradışı bir durum yoktur. Sokakta, çarşıda vb yerlerde
konuşulan ve aslında ondan başka birşeyin konuşulmadığı bir dili Ơaa varmış aslındaơ diye sürekli bir varlık
ve yokluk sınavına tabii tutmak, kanaatimce bir asırlık devlet siyasalarının Kürtçeye bıraktığı en ağır
tahribatlardan birisidir. Nitekim Abidin Parıltı ve Özlem Galipƞin Kürt Romanı Okuma Kılavuzu isimli yakın
zamanda basılan önemli kitabı üzerine yazdığı tanıtım yazısında, Mehmet Uzunƞun Kürtçe romanlarını
Türkçeƞye çeviren ve dil konusunda önemli çalışmaları olan yazar Muhsin Kızılkaya şöyle diyor:

Evet, Kürt romanı var!Kürtçe bilmeyenler, bu edebiyatından romanından haberdar olmayanlar için de en
sağlam delil elimizdeki kitap ve Türkçeye çevrilen binlerce sayfalık romanlar.Bir dilin varlığı, o dilde roman
yazılıyor anlamına gelmez. Filologlar, bugünyeryüzündeyaklaşık 3 bine yakın dilin varlığından bahseder.
Bu dillerin içinde sadece 76 tanesinin edebiyatı yapılabiliyor ve hemen hemen her gün, geride kalanlardan
birkaç tanesi ölüyor. Bir dilin kalıcı olabilmesinin tek yolu, o dilden edebiyat yapılıyor olmasına bağlıdır.
İşte Kürtçe o dillerden biridir. Bu kitap da bize gösteriyor; hem roman yazılıyor, hem de yazılan
romanların önemli bir kısmı başka bir dile çevrildiği için o dilde bir anlam ifade edebiliyor.[6]

Evet, var! Bunu demek/dedirtmek ihtiyacı aslında bu ispatın ve paranoyik haleti ruhiyenin nedenlerine dair
önemli ipuçları vermekte. Kürtçe üzerine çalışan Fehim Işıkƞın da aralarında olduğu bir grup sosyal
bilimcinin Tarih Vakfı aracılığıyla hazırladıkları Ortaöğretim Kürt Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı, isimli bir
diğer yeni çalışmayla ilgili tanıtım toplantısında Fehim Işık şunları ifade ediyordu:

ƠGeçmişte Kürt Dili ve Edebiyatı üzerine çalışmalar yapmış bir grup arkadaşla bu kitabın yazılması için bir
araya geldik. Üzerinde etraflıca tartıştık zira bu işin bir öncesi yoktu. İlk etapta dil üzerinde uzlaşmaya
çalıştık. Türkiyeƞde Kürt Dili ve Edebiyatını bilmeyen tüm kesimler için bir eğitim materyali hazırlamanın
daha doğru olacağını ve bu yüzden kitabın Türkçe yazılmasının daha iyi olacağını düşündük. Uzun bir
emekten sonra böyle bir kitabın ortaya çıkması alanında bir ilk olması açısından önemliydi. Temel olarak
da bir farkındalık yaratmak istiyorduk. Kitabın Kürtçe yazılmaması özellikle tercih edildi. Zira bu kitabın
hedefi Kürtlerden ziyade Kürt Dili ve Edebiyatına ve genel olarak Kürt kültürüne dair bilgisi olmayanlar ya
da bilgisi eksik olanlar.ơ

Yukarıda bahsettiğim ve 78ler kuşağı olarak da adlandırabileceğimiz ve modern Kürtçeƞnin gelişiminde çok
büyük katkıları olan Kürt aktivistlerinin büyük bir kısmı daha çok Avrupaƞda mülteci olanlar, 1980ƞlerde bir
yol/yöntem değişikliğine gittiler. Kürtler ve Kürtçe ancak Kürtçe vardır: Bunların Türkçe olarak varlığı ve
yokluğu yöntemsel açıdan daha baştan sonuçsuz bir girişimdir. Bu kuşağın edebiyat vb alanlarda Kürtçeye
bıraktıkları mirası Türkçe ispat etmeye neredeyse gerek olmasa da, bu mirası bir nevi Ơtanıtmaơ
durumlarında bile var mı-yok mu tartışmalarının yapılması, bilgi eksikliğinin doldurulması misyonunun
yanında sürekli inkar edilmiş olmanın getirdiği bir paranoyik haleti ruhiyeyle de açıklanabilir.

Bugünlerde, 70lerin ve 80lerin yazılı basınının aksine her siyasal oluşumun kendine ait ekseriyeti
Kürtçe olan internet sayfaları mevcut. Ayrıca Kürtçe haber, yorum vb birçok temada faaliyet gösteren
onlarca internet sayfası mevcut. Bir de bunlara ilaveten, televizyon yayıncılığında Roj Tvƞnin miras aldığı
Med Tv geleneği 1995 yılından beridir Kürtçe olarak devam etmektedir.

---    


    

1965 yılında radyo 1968 yılında da televizyon yayıncılığına başlayan TRTƞnin,13 televizyon kanalından bir
tanesi olan Trt6. 2008 Aralık ayında test yayına başlayıp 1 Ocak 2009ƞda resmi olarak kuruldu. Yayınıyla
ilgili yapılan resmi açıklama şöyleydi: Ơ01.01.2009ƞda farklı dil ve lehçelerde yayın yapan ilk kanal TRT-6
Kürtçe yayına başladı.ơ Başka da bir açıklama yok. Fakat haktan görünmek maksadıyla kurulan Kazakça,
Kırgızca, Türkmence ve Azerbaycan Türkçesi gibi dillerde yayın yapan Trt Avaz, (2009 Nisan ayında
kuruldu) ile ilgili olarak şöyle denilmekte Trt tarihçesinde:
ƝBalkanlarƞdan Orta Asyaƞya, Ortadoğuƞdan Kafkaslara 27 ülke ve 13 muhtar cumhuriyette yaklaşık 250
milyon nüfuslu bir coğrafyaya hitap edecek olan TRT Avaz, 21.03.2009ƞda yayın hayatına başlayarak
Türkçe, Azerbaycan Türkçesi, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe ve Türkmence programları ile yayın
coğrafyasındaki bütün ülkelerin yer alacağı ve her ülkeden izleyicinin kendinden bir şeyler bulacağı Ơortak
kanalơ[7] olduƞ

Buna ilaveten Arapça yayın yapan Trt Arapça 2010 Mart ayında yayına başladı. Trt Arapça kanalı ile ilgili
yapılan açıklamada, Ơkanalın 350 milyonluk nüfusu olan bir çoğrafyaya hitap edeceği ve Türkiye ile Arap
dünyası arasında köprü kuracağı belirtiliyordu.ơ[8]

Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil Ve Lehçelerde
Yapılacak Radyo Ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde kurulan Trt 6ƞin Ơsadece
kurulmuş olmasıơ meselenin asıl kısmını teşkil ediyor. Trt Avaz ve Trt Arapça gözönüne alındığında, ortada
Ơkime ve nereyeơ hitap ettiği belli olmayan bir Trt kanalı mevcut. Buna bir açıklık getirmek için, bu yazının
başlığının bir kısmını oluşturan ƠBüyük Ülkeơ Türkiye benzetmesini kullanabiliriz. Fakat burada kastedilen
Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ve belki de Recep Tayyip Erdoğanƞın kullanacağı
anlamda ƠBüyük Ülkeơ Türkiye değil. Mehmet Uzunƞun kullandığı anlamda Büyük Ülke.

Nitekim kendisinin de belirttiği gibi Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık romanını okuyan Suriyeli
okuyucuların, romanın (Büyük Ülke bağlamında) Suriyeƞyi anlattığını, Iraklı okuyucuların Irakƞı anlattığını
ve Türkçe olarak okuyanların bazen Kafkasyaƞyı bazen de Çeçenistanƞı söylediklerini belirtir.Zincirlenmiş
Zamanlar, Zincirlenmiş Sözcükler isimli çalışmasında Mehmet Uzun, savcının Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi
Karanlık romanıyla ilgili Ɲterör örgütüne yardım ve yataklık edenƞ yorumuyla ilgili şöyle yazmaktadır:

Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık romanı tümüyle bir kurgu, yani hayal ürünü. Romanda geçen
semalarında üç renkli ulusal bir bayrağın dalgalandığı, kuzeyi dağlarla, güneyi çöllerle çevrili... ƝBüyük
Ülkeƞdiye bir ülke gerçekte yok... Tüm roman, kahramanlarıyla, yapısıyla, olaylar yığınıyla tam bir kurgu.
Ne zaman ne mekan belli ne de isim ve sıfatlar... Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık Kürtçe orijinalin
Ronî mîna evînê-Tarî mina mirinêƞnin çevirisidir. Yukarı Mezepotamyaƞnın en eski dillerinden biri olan ve
Mezepotamya uygarlıklarının izlerini taşıyan Kürtçe neredeyse tüm Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca
eğitim öğretim, radyo televizyon dili olarak yasak. İnsanların kendi anadillerini seçme özgürlükleri yoktur
ama anadillerine karşı bir sorumlulukları her zaman vardır...[9]

Trt 6 kanal olarak izleyici sıralamasında otuzuncu sıralarda yer alıyor Türkiye genelinde. Bölgede ise Roj
Tv en çok izlenilen kanal olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca bir habere göre bölgeƞde Trt 6ƞin ilk 10 kanal
arasında bile yer almadığı iddia ediliyor.[10] Trtƞnin 30 dakikalık zamanda yaptığı Kürtçe yayınların her
birinde devlet ideolojisinin çok net bir propagandasını görmek mümkündü. Trt 6ƞte durumun tam böyle
olmadığını düşünüyorum. Kısmı bir özerklik olduğunu, bunun da Trt6ƞin program satın almasından
kaynaklandığını düşünüyorum. Doğrudan personeli durumunda olmayan taşeron şirketlere program
yaptırıp onları satın aldığından, sürecin yayın kısmı dışında yapımını çok kontrol etmemektedir. Bu, Trt
6ƞnin siyasal iktidarın etkisi altında olmadığı anlamına gelmesin.

Trt 6 programlarının içeriği ve siyasal söylemi üzerine çok durmak istemiyorum. Fakat kısaca üzerinde
durmak istediğim ve başlığın ilk kısmını oluşturan Ɲmasal olma halini Kürtçeƞninƞ tartışmakta fayda var.
Televizyonda, Trt 6 ekranında, adamın birini mahkemeye götüren askerler, mahkemedeki herkes,savcı
dahil olmak üzere Kürtçe konuşuyor. Fakat duvarlardaki tüm ikaz vb notlar Türkçe. Mesela ƠCiran Ciranơ
isimli sit-com programda iki çocuk her sabah Ơservisle okula gidiyorơ okulda ne yaptıklarını
bilmiyoruz...ama servise kadar öyle ya da böyle hayat her şeyiyle Kürtçe.

Yukarıda da belirttiğim gibi, aslında Trt6 programlarının dili, ekseriyetinde ortalama bir Kürdün, Trt 6ƞteki
farazi Türkiyeƞnin dışındaki, Türkiyeƞde doğmuş büyümüş Kürtlerin, Kürtçesinden iyi. Özellikle stüdyo
dışındaki Kürtçeƞde, mesela gezi, kültür vb programlarında, sıradan Kürdün Kürtçesinin, Türkçenin ne
kadar ağır bir etkisi altında olduğunu görmek mümkün. Bunun nedenlerine yazının son kısmında
dönüyorum.

Mehmet Uzunƞun yukarıda işaret ettiği bağlamda Ơanadile karşı sorumlulukơ düzeyinde Trt 6ƞin faydalarını
azımsamamak lazım. Öyle ki, Kürtlerin de bir kısmı hala Kürtçeye olan inanç ve tam güvene sahib değil.
Bu açıdan, önce Kürtlere, farzedelim ki Kürtçeƞnin yukarıda bahsettiğimiz hikayesinden habersiz olan, Kürt
klasiklerini ve modern Kürt edebiyatını bilmeyen, televiyozculuk açısından Med Tv, Medya Tv ve Roj
Tvƞden haberi olmayanlara, bir güven vermektedir. Fakat Türkiye siyasetinde Kürt Sorunuƞnun durumu
sözkonusu olduğunda, Trt 6ƞin yaptığı: Kürtçeyi Ɲolmayandanƞ alıp Ɲmasal dilineƞ ve Türkiyeƞyi de o dilin
ƠBüyük Ülkeƞsineơ çevirmekten ve Kürtlerin yüz yıllık siyasalarla oluşmuş toplumsal şizofrenilerini biraz
daha derinleştirmekten başka nedir?

Yukarıdaki durum bana, İngilizce eğitim veren üniversitelerde ders veren İngiliz ve Amerikan
arkadaşlarımın deneyimlerini anımsatıyor. Türkçe düşünüp İngilizce konuşmaya çalışmak, öyle ki yeri
geldiğinde çok anlamsız şeylere dönüşebiliyor. Kürtlerin örneğine bu paralelde bakılabilir. Bir sınıfta, kitap
ve hoca, yabancı lisanı konuşuyor ve siz biliyorsunuz ki arkadaşlarınızın hepsi sizin dilinizi konuşuyor.
Tenefüs olunca veya ders bitince o öğrendiğiniz dil ne ise artık o da etki alanını yitirmiş oluyor. Çünkü ne
bakkalınız ne bankadaki memur ne de postanedeki çalışan o dili konuşmaktadır.

Kürtçe de maalesef o durumda. Siz Trt6 i kapattığınızda iş bitmiş oluyor, eğer bir arkadaşınız diyelim hala
ısrarlıysa sizinle pratik yapmada, o zaman belki bir tiyatro oyunu gibi oynarsınız hepsi bu. Yoksa ne
mahkemeniz, ne polisiniz ne de postacınız o dili konuşuyor. Ayrıca Trt 6ƞin Kürtçeyi iğdiş edercesine özenli
bir şekilde Kürtçeyi modern siyasi tarihinden ve kültürel çağrışımlarından ayıklaması bambaşka bir mevzu.
Sonuç olarak Christmas nedir bilmeden İngilizceyi öğrenemezsiniz, tıpkı Newroz nedir bilmeden Kürtçe
öğrenemeyeceğiniz gibi.

- 


       

Çok yerleşik bir söylemdir: dil yaşayan bir varlıktır diye. Herhangi bir yabancı dili öğrenmiş olanlar bilir ki o
dili konuşmayınca insan bir süre sonra tökezliyor ve hatta düşebiliyor bile. Ama Trt 6 söz konusu
olduğunda, Ơedebiyatı yapılan,ơ Ơvar olanơ ve Ơvarlığı iddia edildiği içinơ bir çok kişinin Ơbölücülük yaptığı,ơ
Ơlinç edildiğiơ bir anadilin televizyon ekranları dışında konuşulamama durumu var. Yani Mehmet Uzunƞun
romanlarında kalacak, Trt 6 ekranlarına sıkışıp orada sanal olarak, Kürtçeyi ayakta tutan ve bir şekilde var
eden hikayelere dokunmadan, görmezden gelinen bir etnik kimlik var.

Kalkıp iyi Kürd kötü Kürd ayrımları yaparak meselenin ontolojik çıkmazlarını daha da derinleştirmemekte
fayda var. Nitekim, modern Kürt hareketlerinin büyüğünden küçüğüne hepsinin, bu hareketlerin yayın
organları başta olmak üzere, siyasal söylemlerini, kendilerinin Ơiyi Kürd,ơ Ơmakul Kürdơ vb. alarak
görülmesi fikri üzerine kurguladığını hatırlamakta fayda var. Yani bu ayrımı en çok da Kürtlerin yapageldiği
unutulmamalıdır. Böyle bir ayrımın mümkün ve olumlu olduğu kanaatinde değilim. Trt 6 ve Kürtçe
sözkonusu olduğunda Kürt grupları arasında yine benzer bir içerden ötekileştirmenin yaşandığını biliyoruz.
Fakat herşeyden önce Trt 6ƞte çalışan düzeyli ve bilgi birikimi yüksek bir çok namuslu insanın emeklerinin
hakkını vermek de insani bir sorumluluktur.

Son olarak Kürtçe Okul Boykotunun ve Diyarbakırƞdaki KCK davasındaki Kürtçe ısrarının arkasında da
yukarıda belirtilen Kürtçeƞnin ancak Kürtçe var olabileceği fikrinin yattığını belirtmek lazım. Zira mesele,
bilindiği gibi oradaki insanların Türkçe bilmediğinden yahut kendilerini Türkçe ifade edemediklerinden
değil tam aksine Kürtçenin, kimliğin olmazsa olması olarak kabul edilmesine ek olarak gündelik hayatın
tüm mecralarında, tıpkı Trt 6ƞteki gibi, işlev görebileceği yaklaşımıyla anlaşılabilir. Yani Sokratesƞin
Ơ 
  
 dediği yönde olmasa da, ƠKürtçe konuş, Kürt olduğunu
soyleyeyimơ olarak da yorumlamak mümkün

Sırrı Sakıkƞın mecliste geçenlerde sorduğu ve bir çok sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan; Ơvarlığım neden
Türk varlığına armağan olsun?ơ sorusu aslında sorulması gereken ilk soru-ydu. Sorun, özellikle milyonlarca
Kürt çocuğunun, her sabah Ɲiçtiğiƞ o Ơandımızơda. Başka bir ifadeyle, sorun Büyük Ülke Türkiyeƞde. Sorun
Trt6ƞte değil. Öncelikle, Kürtçenin en azından seçmeli dil olması var, belki kısmetse eğitim dili olması var,
edebiyat dili olması var, Ơkamusal alanda konuşulan bir dilơ olması var, yani Büyük Ülke Türkiyeƞnin
ve masalların gerçek olması var, ama şairin dediği gibi Ɲ  

 !  

[1]Geoffrey Lewis, The Turkish Language Reform: a Catastrophic Success, Oxford University Press Inc.,
New York, 1999
[2]KeremÖktem, 'The Nationƞs Imprint: Demographic Engineering and the Change of Toponymes in
Republican Turkey', European Journal of Turkish Studies, Thematic Issue, no. 7 | Demographic
Engineering - Part I.
[3]LutfiFikri, ƠKurd Milliyetiơ, Roji Kurd, Hejmar-4,Wesanen WAR, Belgeyén Kurdi:1/3, KovaraRoji
Kurd/1913, Istanbul: 2002
[4]Babanzade Ismail Hakki, ƠKurtlugunTealisi(Yukselmesi)ơRoji Kurd, Hejmar-3,Wesanen WAR, Belgeyén
Kurdi:1/3, KovaraRoji Kurd/1913, Istanbul: 2002
[5]Malmisanij and Mahmud Lewendi, Li Kurdistana Bakur û li Tirkiyé Rojnamegeriya Kurdi (1908-1992),
Ankara: Özge Yayıncılık, 1992. Ayrıca Ankaraƞda Milli Kütüphaneƞde üzerinde kırmızı mühürle Ơdevlet
nüshasıơ yazılı olarak neredeyse orada bahsi geçen tüm yayınları bulmak mümkün.

[6]Muhsin Kızılkaya, ƠEvet, Kürt romanı varmış...ơ


http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1032307&Date=17.07.2008
&CategoryID=40
[7] Trtƞnin kurumsal tarihçesi http://www.trt.net.tr/Kurumsal/Tarihce.aspx
[8]http://www.trt.net.tr/haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=0a615416-2c74-4551-9264-c57fa7febb5e
[9] Mehmet Uzun, Zincirlenmiş Zamanlar, Zincirlenmiş Sözcükler, İthaki yayınları, 7.basım.2008, s.101-
107
[10]http://www.firatnews.org/index.php?rupel=nuce&nuceID=36977

You might also like