You are on page 1of 11

1

Siyaset Adam• Tarihçi Olunca


Atatürk'ün Nutuk'u Ozerine

1 927 yılının Ekim ayında, Mustafa Kem a l Paşa'nın Cumhuriyet


Halk Partisi kurultayında verdiği söy\ev, toplam 35 saat 33 da kik a
sürmüş ve altı güne yayılmıştır.
Bu makalede, modern Türkiye ta rihi ve tarihyazımında Nu­
tuk'un oynadı ğı rolü incelemek istiyorum. Bu konu şahsım için özel·
likle büyük bir önem taşımaktadır, zira araştırmalarım süresince, ge·
rek 1978-1984 a rasında, ittihad ve Terakki Cemiyeri'nin istiklal Sava­
şı'nda oynadığı rol hakkında, gerekse 1984� 1 989 ara s ı nda , Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilk muhalefet partisi ha kk ın da yaptığım çalışmalarda
yazdıklarım sıklıkla Atatürk'ün Nutuk'ta 1918-192 7 arasındaki dö­
nem üzerine yazdıkları ile doğruda n bir yüzleşme ve düzel eme ilişkisi
içindeydi.
Atatürk, 1927 yılının baharında, aynı yılın güz aylarında yapa ·
cağı konuşmanın hazırlıklarına başladı. Kendi yazışmaianna ilaveten,
arşiv dosyalarının da en önemlilerini Çankaya'ya getirtti. Öncelikle
kullanacağı a rş i v malzemesini seçiyor, hunu ta kiben birkaç saat bo·
yıınca, çıkardığı notları, sırayla görevi devralan sekreteriere dikte etti­
riyordu. Günün çalışmaları, sık sık yakın çalışma arbd.ı�brı nı ıı hc,L;l'
4 birinci I>OIUrn' kaynak\ar. ele�ıiriler

nisine sunuluyor, neredeyse her akşam kon uklar gün ağa r ı nca y a dek
yemek, içmek ve konuş m a k --daha doğrusu yemek , içmek ve dinle­
mek- için konuta çağırılıyorlard ı . Bu d uru m da , cumhurbaşkanının
1919 y ıl ı sonrası Türk tarihi ha kkı n da dev bir hitabe hazırlamakta ol­
duğunun herk es tarafından bilinen bir sır haline gelmiş ol mas ı şaşırtı ­

cı d eği l .

Haziran ayının ortalarında, son d ört sene iç in d ek i ikinci kalp


krizini geçi ren Atatürk, i ş l e ri ne ara vermek zorunda kaldı. İki haftalık
zorunlu bir İstira hat döneminden sonra ay sonunda İstanbul'a geçci ( ki
bu, Ma yı s 1919' daki aynİışından sonra İstanbul' a ilk dönüşü yd ü ) .
Daimabahçe Sarayı'na yerleşerek, Nutuk için son hazırlıklarına başla­
dı. Tüm bu h az ırl ı kların sonunda Atatürk'ün 1923'te kendi k urduğ u
ve dönemin tek partisi olan Birinci CHP Kurultayı'ndaki altı günlük
söy levi ortaya çıktı. 15 ile 20 Ekim tarihleri arasında her gün sabah ve
öğleden sonra ortala ma üçer saat olmak üzere paniye h ita p etti. 1925
baha rında muhalefet basınının susturulmasından be r i tamamen ikti­
dar tarafından yönetilmekte olan gazeteler, her gün özetler yayımlaya­
rak, cumhurbaşkanının sözlerine geniş yer verdi.
Söylevin resmi kon us u , 1919'da İstiklal Savaşı'nın baş ın da n
1927'ye kad a r, yeni Türkiye'nin kuruluşunun c arihiy d i. Aslında anla­
tılanlar, 1924'ü 1925'e bağlaya n yılbaşı aralığında sona eriyordu . Nu­
tuk'ta 1925-1927 arası dön e me ayrılmış ol an yer, tüm metnin yak la­
şı k y üzd e bir buçuğund an ibaret. Yazın ça lışmaların ı bölmek zorunda
kalmasaydı, Ata tü rk'ü n bu dön eme daha fazla yer ayırmış olacağı dü­
şü n ülebili r; fakat ka n ı mca , söyl evin (bilahare tartışacak olduğum) ger­
çek hedefleri göz önüne a l ınd ığı n d a bu pek muhtemel görünmüyor.
Kurultaydan kısa süre sonra söylevin ilk baskısı, il gi nç bir ş ek ı l­
de, Tiir k Tayyare Cemiyeti himayesinde gerçekleştirildi. İki ciltlik bu
l ü k s baskının metinleri İstanbul'da, ha ri ta la rl a çizimieri ise Viya n a' da
basılmıştı. Aşağı yuk arı aynı zamanl a rda çıkan halk baskısı ise M illi
Eğitim Bakanlığı tarafı ndan 50 bin kopya basılarak dağıtılmıştı. Bu sa­
yının boyutla rı nı anlamak için, dönemin Türkiye'sinde h a lklll sadece
yüzde 1 0,6'stnın o kuma-yazma bildiğini (kadın-erkek ve şehir-k,iy
siyaset adamı tarilıçi olunca: a1aHll'k'ün nutuk'u üıerine 5

oranları arasında da büyük farklar var­


dı), yani potansiyel okuyucu sayısının 1
tahmini 1,4 milyon kişi olduğunu göz •
önüne almak gerekir. Basım sayısının
yüksekliği, TC idaresinin bu metne ver­
diği önemi de gösteriyor.
Müteakip yıllarda, hepsi 1928'de
kabul edilen Latin alfabesinde olmak
üzer e, orijinal metnin üç baskısı daha
yayımlanmıştır: 1934 ve 1938'in Kültür
Bakanlığı yayınlarını, Milli Eğitim Ba­
kanlığı adına Türk Devrim Tarihi Ensti­
tüsü'nün 1950 (1. Bölüm), 1952 (2. Bö-
lüm) ve 1959'daki (3. Bölüm) yayınları
·-'�!":tY�-����-;.J'.Ad.-!:;
izlemiştir. Bu son baskı 1973 yılına ka­ ,..,.�
dar on üç defa tekrar basılmıştır. 1938
yılında tek cih olarak (ki buna belgeler 1927'de TOıtı. Tayyııre Cemlyell'nln
dahil edilmemişti), popüler ve devletin yayınladıtı lıa\k baskısı Nutulı.

büyük para yardımıyla çıkan baskı hariç


hepsi, iki cilt metin ve bir cilt belgeden müteşekkildi.
Orijinal Osmanlıca baskıların yanısıra, 1963'ten beri, Türk Dil
Kurumu tarafından Söylev adıyla en az altı kez daha basılmıştır. "Söy­
lev" kelimesi gibi metnin geri kalanı da yeni Türkçeye çevirildi. 1973-
1975 yılları nda da yeni bir diğer modernizasyon, belgeler olmaksızın,
iki cilt halinde yayımlandı. Bu baskı, on yıl önce yayımlandığında faz­
la yapay bir öztürkçe kullandığı düşünülen Türk Dil Kurumu Söy­
lev'ine bir tepki olarak çıktı. Bu sefer daha doğal bir modern Türkçe
kullanı mına özen gösterildi.
Günümüz Türkiye'sinde metnin orijinalini aniayabilecek çok az

sayıda insan olması, bu "modern" haskılara ihtiyaç doğuruyor. Ata­


tiırk'iin kullandığı geç dönem Osmanlıca, gerek metnin kendisinde �ii­
rülchildiği kadarıyla, gerekse dış kaynaklardan alın:ııı lııl)',ilı-rı· �iirı·,
Naıııık Kt•ııı:ıl'iıı üsliıhıııııl.m lıiiyi'ık etkiler taşıyıır. 1 In k.ııl.ıı
6 birinci bö,iım: kli\'l'laldar, e'�lirili!r

1 860'lar için Nam ık Kemal'in dili şaşırtıcı derecede sarih olsa da, söz­
cüklerin seçimi ve dizimi, Arapçadan alınmış ögelerle doluydu. Türki­
ye'de otuzlu yıllardan beri duıa kalka devam eden dil devrimi o kadar
etkili oldu ki, günümüzde Türkler özel eğitimden geçmeden bu metni
anlayamazlar. Resmi olarak dildeki bu sürece "sade!eştirme" ya da
"özleştirme" dense de, günümüzde daha sıklıkla kullanılan terim
"Türkçeye çevrilmiş"tir. Bu da günümüz Türklerinin kendılerini, im­
paratorluğun dilinden bile ne kadar uzak gördüklerinin bir işareti. Sa­
deleştirrne ve özleştirme ile uğraşanların, Türkiye koşullarında kendi­
lerine ne kadar özgürlük tanıyabildikleri ilginç bir araştırmaya konu
olabilir.
İyice basitleştirilmiş bir baskı, Milliyet gazetesi tarafından ço­
cuk kitabı olarak çıkartıldı . Nutuk, zaman zaman çizgi roman haline
de getirildi.
Nutuk daha 1 928-29 yıllarında çevrilerek Almanca, İngilizce ve
Fransızca basıldı. Üç tercüme de Leipzig'deki Koehler Yayınevi tara­
fından yayımlandı. Dr. Paul Roth tarafından Türkçeden yapılan Al­
manca tercüme gayet kalite!idir. Almancaya yapılan edilen iki çeviri ise
yanlışlarla dolu ve güvenilir değil. Buna rağmen ingilizce çeviri, 1962
ve 1973 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı'nca hiçbir değiştirme yapıl­
madan yeniden basıldı. 1929-1934 yıllarında Moskova'da ise dört
ciltlik bir Rusça tercüme basıldı.
Bu kadar ılgi görüp Türk tarihinin yazılmasında bu kadar bü­
yük bir rol oynayan bu metnin hala bilimsel bir baskısının yapılmamış
olması ilginçtir. Atatürk'ün düzeltmelerini de içeren Nutuk elyazmala­
rı, Atatürk'ün ölümünün ardından önce Ziraat Bankası'nda bir kasa­
ya, sonra da Genelkurmay'ın ATASE arşivine kaldırılmıştır. Ne yazık
ki bu, tüm Türk arşivleri arasında en ulaşılamaz olanıdır. Türk tarih­
yazımında herhalde en büyük eksiklik, elyazmalarına, eldeki arşivlere
ve Atatürk'ün çevresindekilerin tanıklıkianna dayanılarak derlenmiş,
açıklayıcı notlar da içeren eleştirel bir Nutuk basımıdır.
Nutuk, gerek yurt içinde, gerekse yu n dışında, Türkiye Cumhu­
riyeti'nin kuruluş tarihinin yazılmasında çok büyük bir rol oynamıştır.
sivaset adr:tmı tarihçi oltınca: atalür1t'üfl nu luk. 'u üz�rine 7

Türkiye'deki lise ve üniversite ders kitapları, kimi zaman deği şi k söz­


cüklerle, kimi zamansa doğrudan olmak üzere s ı k sık Nutuk'tan alın­
tı yapar. Po pül er ve hatta bilimsel tarihyazımında da da im a temelde
Nutuk takip edilir. Bu sadece Türkıye'deki ç a lı şmalar için değil, Avru­
pa ve Amerika'dakiler için de geçerlidir.
Şüphesiz, Atatürk'ün sözlerinin nesnel gerçekler olarak kabul
ed ilmiş olmasında, modern Tü rki ye' nin kurtarıcısı ve kurucusu olarak
sahip olduğu büyük prestijin de payı vardır; fakat buna ilaveten, Ata­
türk'ün an la rı sını kontrol etmek için elimizde ne kadar kaynak bulun­
duğu sorusunu unutmamak gerekir.
Bu du rum da, Ortadoğu'da pek çok ülkede olduğu gibi Türki­
ye'de de m o d ern bir tari hçi için durum pek parlak d eğildir. Bilindiği gi­
bi, Türkiye'deki arşivlerin k ısı tl ayıcı t utu ml a rı yılla rd ır tartışma konu­
su olmuştur. 1989'da, dış baskıların da etkisi yle daha liberal bir reji­
min göreve başlamasıyla, Başbakanlık A rşivi 'nin elli yıldan eski, kata ­
loglanmış ve Türk devletine zarar vermeyecek içerikteki bölümleri kul­
lan ıma açıldı. Bu arşiv, Kurtuluş Savaşı veya Türk iye C um hu riyeti gi­
bi Nutuk'ta sözü geçen konuların arşivlerinden ziyade, Osmanli mer­
kez idaresin in arşivlerini barındırıyor. Nutuk konula rı için gerekli
olanlar ise, Genelkurmay, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü ve Cumhur­
b aşk an lı ğ ı arşivleri. Bu arşivlere girmek hala sorunlu görünse de, za­
man zaman güven lik ihlalleri olmuyor değil: Bir süre önce Cumhur­
başkanlığı arşivlerinin bir görevlisi, bu arşive dahil edilmiş olan "Ata­
türk Arşivi"nin fotokopilerini siyasi bir gazeteye sarmıştı.
Sa dece yab ancılar d eği l, Türkler de bu durumda dönemin tari­
hi için yurtdışındaki arşivlere başvuruyorlar. Bu arşi vler ise Türkiye ar­
şiv lerinin yerini tam olarak tutamıyor. Özellikle Nutuk'ta da izleri gö·
rü lebi len, Müdafaa-i Huku k hareketi içerisindeki çeki şme ler konusun­
da dı şarıdaki a rşi vler uygun değil.
Lise ve üniversitelerde zorunlu ders olarak okutulan " in kıla p
Tarihi"ne verilen öneme rağmen, İsriklal Savaşı tarihine dair bel�cle­
riıı, bynak oluşturma amacıyla, sistemli bir şekilele yayııııhıııııı;ısı
'l'i'1rkiyc'de inatla ilım:ıl nlıliyor.
8 birinci bolüm: kavnaklar. el<"jlirilrr

Bu konuda Türk basını, sadece sansüre uğramadığı Ekim 1923


- Mart 1925 arasında kullanılabilir. Bu oldukça kısa dönem içerisinde,
daha Jön Türkler döneminde tamamen gelişmiş olan Türk basını, et­
kin ve eleştirel idi.
Geriye kalan, Atatürk'ün çağdaşlarının ve çalışma arkadaşları­
nın tanıklıkları. Bu kişilerin çoğu hatıralarını yayımladılarsa da, bu ne­
redeyse istisnasız olarak eliili yıllarda Türkiye siyasetinin liberalleşme­
sinin ve çok partili sisteme geçişin ardından gerçekleşti. Kurtuluş hare­
ketinin önemli şahsiyetlerinden sadece Halide Edip Adıvar (Atatürk' ün
oynadığı rol hakkında çok da eleştirel olan) hatıralarını yayımiadı ki
(1928 ve 1 930'da, kuşkusuz Nutuk'a bir tepki olarak), bunlar da zaten
İngilizce basılarak, bir nesil sonrasına kadar Türkiye'de yayımlanama­
dı. Sonuçta, Atatürk'ün tarih yorumu bir nesil boyunca herhangi bir iri­
razia karşılaşmadan, tüm çevreleri etkisi a ltına aldı.
Kırk yıldır giderek artan sayıda, farklı bir görünüm sunan hatı­
rala r yayımlandıkça, Nutuk'un da " resmi tarihyazımı "na, yani ensti­
tüleri, kongreleri ve ders kitaplarıyla bü-
NU TUK tün bir tarih endüstrisine etkisi a sgari dü­
zeyde kalmıştır. Peki Nutuk nasıl bir me­
Gazi Mustafa Keınaı Tonıfından
tindir ve hangi amaçla yazılmıştır?
OlaN<,.. .....
Mrt.-a 1� .ıo
..
Atatürk'ün kendi sözleriyle amacı,
T•ıııtlalewl 19 ı 7
r.rilolmt� "büyük bir milletin istiklalini nasıl kazan­
aııphrıa� ikıac�
-"""-·
IMII,h••m.l.flr, dığını ... milli ve çağdaş bir devleti nasıl
kurduğunu anlatmak."
Cilt:ll Burada tarihyazımının sözkonusu
l!IW·l9l7
iddiası, gerek Turkiye'de, gerekse yurtdı­
şında genellikle kabul görüyor. Daha ön­
ce de belirtildiği gibi, Atatürk'ün Nu­
tuk'ta belirlediği tarih yorumu, ana hatla­
rıyla takip ediliyor. Türkiye'de, özellikle
yetmişli yıllarda, Nutuk'un özellikleri ve
Nullllı' un •934'11! yap ılan baskısının değeri sıklıkla tartışma konıısıı oldu. Fa­
Iç kapaıtı. kat tartışı lan, metnin iincı·l ik li o Lı ra k t;ı-
siyaset adamı tarih�i olunca; atalür1t"ün 11u1ui \1 üzerine 9

rihyaz ı mı ya da önemli bir tarihsel kaynak olarak görülmesinin icap


etmesi; yani Atatürk'ün siyasetçi olarak bulunduğu konumda tarih
yazmasının mı, yoksa bu görevi gelecek nesillere bırakmasının mı da­
ha doğru olduğuydu.
Kimi yorumlarda, olaylı 1925-1927 yıllarının Atatürk tarafın­
dan sembolik olarak izole edilip geleceğin yolunun çizilmesiyle, Nu­
tuk'un siyasi bir yönu de bulunduğu, en azından siyasi bir manifesto
olduğu kabul edilmiştir. Genel tartışmalarda bu boyuta pek ilgi göste­
rilmemiş ve her halükarda, Türk tarihçilerinin gözünde, metnin güve­
nilirliği bu nedenle bir zarar görm em iştir Bu bağlamda sık sık Nu­
.

tuk'un orijinal belgelerden yola çıkılarak yazıldığı belirtiise de, bu bel­


gelerin Ata türk tarafından seçilmiş belgeler olması konusuna değinil­
memiştir.
Bana göre bu yaklaşımla, Nutuk'un özü anlaşılamamaktadır.
Nutuk'tan hemen önceki yıllar sadece bir dizi önemli kültürel ve sos­
yal reformla değil, aynı zamanda her türlü s iyasi muhalefetin bastırıl­
masıyla da tanımlanmaktadır.
CHP içinde, otoriter bir çizgide radikal sosyal ve kllltürel re­
form taraftarları ile ılımlı libera l kanat arasındaki gerilim, 1924 yılın ­

da milli mücadelenin liderlerinden birkaçının partiden koparak, resmi


muhalefet olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurmalarına yol
açtı. Şubat 1925'te birka ç Doğu ilinde çıkan Kürt ayaklanması, Ata­
türk liderliğindeki radikal kanada, sıkıyönetim ilan ederek, Takrir-i
Sükün Yasası'nın kabul edilmesiyle her türlü muhalefeti susturma fır­
satı verdi. Kürt ayaklanması basurıldı, fakat aynı zamanda muhalefet
partisi de kapatıldı ve muhalif basının sesi kesildi.
1 926 yazında Atatürk'ün canına kasteden bir suikast girişimi­
nin ortaya çıkarılması (ki yönetimi n bunu bir süre öncesinden halwr
almış olması muhtemeldir), tüm olası rakipierin iktidardan uzakhışıı
rılnıası için bir fırsat yarattı. izınir ve Ankara'da gerçekleştirilt·n iki
göstermelik mahkemede, 1918'deki Jön Türk liderlerinin hayatla k ı .

lanları ve Te r akkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın lıdt•rlı·ri koınploy.ı


suı; orıaklıjtı yapınakla sıu,l.ıtlllıbr. lıin Tiirk lidt·rlni ,,l.ıın ı•,Jildılı-r�ı·
10 birinö bölüm: kaynaklar, eleştiriı.,

de, eski TCF liderlerinin İstiklal Savaşı kalıramanları olarak halk a ra­
sında, özellikle de orduda prestiji o kadar yüksekti ki, buna bir de et­
kileyici savunmaları eklenince, mahkum edilmeleri imkansız hale gel­
di . On yıla ma lıkum edilen tek TCF lideri, eski TCF başkanı ve Ata­
türk'ün milli bağımsızl ık hareketindeki baş rakibi Hüseyin Rauf Or­
bay'dı. Orbay 1926 itibariyle Londra'da bulunduğu için gıyabında
yargılanmıştı . Kendisini, orada n meclis başkanına yolladığı iki açık
mektupla savundu. Bu mektuplarda, yönetimin davranışını ve İstikiiii
Mahkemeleri'ni gayri kanuni olarak tanımlayacak, suçlanan meclis
üyelerinin çoğunun dokunulmazlık sahibi olmalarına dikkat çekiyor­
du. Bu mektupların kopya ları, Orbay tarafından tüm önde gelen gaze­
te yönetimlerine de gönderilmişti.
Atatürk 1927 başlarında Nutuk'u hazı rlamaya giriştiğinde, bu
olaylar sadece birkaç a y önce gerçekleşmişti ve paşaların konumları ile
davranışları kamuoyunda güncelliğini korumaktayd ı. inanıyorum ki,
Nutuk, her şeyden önce Atatürk'ün 1925'teki muhalefeti bastırma ve
1 926'daki siyasi temizliği haklı çıkarma ça basıdır. Bunun için seçilen
a raç, yakın Türk tarihinin yeniden yazılma sıdır.
Metnin tamamında muhalefet liderlerinin eleştiritmesine ve İs­
tik lal Savaşı'ndaki rollerinin küçümsenmesine rastlarız. Rauf Orbay ve
yandaşı paşalar Kazım Karabekir, Ali Fuad Cebesoy, Refet Bele ve Ca­
fer Tayyar Eğilmez, metnin pek çok yerinde tekrar tekrar eleştiri, suç­
lama ve alaylara hedef olur. Buna ilaveten, metnin son yüzde yirmilik
bölümü ise neredeyse tamamen cumhuriyetin ilanını izleyen dönemde
mil liyetçi hareket içinde meydana gelen hizipleşmeye ve si yasi bir mu­
ha lefetin oluşmasına ayrılmış. Bu süreç, Rauf Orbay'ın başı nın altından
çıkan karanlık bir komplo olarak anlatılıyor. Bu bağlamda, Nutuk'un
1925'te sona ermesi de anlam kazanmaktadır. Ne de olsa, artık
1 925'ten itibaren muhalefetin sesi susturulmuştur.
Nutuk'un, kamuoyunun büyük bir bölümü tarafından tartışmalı
bulunan bir siyasi baskının savunulmasına yönelik bir çalışma olduğu­
nun görülmesi gerekliliği, beraberinde, gerçeğin çeşitli noktalarda bir
hayl i çarpıtılmış bir resmini sunduğu ihtimalini de getiriyor.
!,iyaset adamı laritıçi o,unca: atatürk"Un nutuk\J üzerine 11

Son on iki y ı l da ya pm ı ş ol duğ um araştırmalar ışığında, Nu­


tuk'un h angi a çılar da n ge rçek ol ay l ar ı n ça rp ıtı lm ı ş bir görünümünü

sunduğunu düşündüğümü ö zetlemeye ç al ı şay ım . Ayrıntılardaki çeşitli


noktal ard an z iy ade , metnin, üç değ iş i k konuda aslın da va ro l ma ya n bir
d eva mlıl ığı öne sürerek, dönem tarihine bakışın açık veya örtülü bir
şekilde çarpıtılmasına yol açan kısımları önem {aşımaktadır.
Nutuk, A tatü rk ' ün Anadolu'ya çıkışıyla başla r. "1335 senesi
Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çık t ı m", 1 ilk sözleridir. Ardından,
o dönemdeki Osmanlı İmparatorluğu'nun genel durumunu tarif eder;
çö k müş ve umutsuz, işgalcilere ve i m pa ratorluğ u n parçalanmasına
karş ı ayaklanan öte de heride birkaç ye rel gruptan fazlası yok. Bu du­
rum, gerçeği birkaç noktada çarpıtmaktadır. Bölgesel direniş hareket­
leri, muhtemelen Atatürk'ün Anadolu'ya çıkışını da sağlamış olan itti­
had ve Terakki tarafından kuru l mu ş ve yönetilmekte olan merkezi bi r
organizasyonun ürünü olup Atatürk katı ldığında d ire n i ş altı aydır de­
vam et mekteyd i . Atatürk, bu nitelikli d iren i ş grubunu, ke n di teşkilatı­
nın başına geçmeye ça lı şan bir a la y gaspçı olarak resm e diy o r. G e rçek ­
te ise Atatürk, onların kurdukları teşkilatları ya vaş yavaş kendi elin e
geçirecekti. Bu anlattığı b içi miyle , 1918 öncesi ve sonrası arasındaki
devamlılık bir hayli karmaşıklaşıyor.
Tüm metin boy unca Atatürk, bağımsızlık hareketinin, aynı za­
manda yeni bir Türk devleti doğrultusunda bilinçli bir gelişme olduğu
izlenimini veriyor. Koşullar altında sadece parça parça açıklayabilmiş
olduğu belirli bir plan, bir "milli sır" çerçevesinde çalıştığını söylüyor.
Planlarını ( s a ltana tı n k aldı rı lma sı, cumhuriyetin ila n ı , Ankara'nın baş­
ke nt olması, halifeliğin k ald ı rılması ) gerçekleştirdikçe, da r görüşlü
yandaşlarının saf değiştirmeye baş la dı kları s öyleni yor. Burada karşı­
mıza çık a n bir başka yanıltma, Milli Mücadele'nin İstanbul'un işgal
altında olduğu bir dönemde oluştuğunun ve Os manl ı 'n ı n (bir bölümü­
nün) devamı ama cını güttuğünün gözardı edilmesidir. Ha reke [ üye le ­

rinın bü yük bir çoğunluğu, şüphesiz, A l l a h , padişah ve varan içın çar-

:<utuk, �•urlr�ıirrn l!eo.li Y�zı,·ı. ı,r;ııınuı: Siir;ıy Siin·kli Ya ynılan 1\Ş, ı 91H (Y.uun h.ıo.ıl.ııı .ılm
tıd.1 ııwow� ııttur · ..;.n.l.
12 birinci bölüm: kaynaklar. •ie�liriler

pıştıklarını düşünüyordu. Sa karya'daki son zafer ertesinde d ağıtılan


savaş mad al y al arı n ı n Osmanl ı madal y al arı olmaları ve padişahın do­
ğum gününün tüm Kurtuluş Savaşı süresince Anka r a 'da kurlanması bu
b a ğl am da çok a nla mlıdır. Atatürk'ün daha işin ba şında yeni bir devlet
kurm a yı hede flediğine dair elimizde hiçbir kanıt bulunmamaktadır.
Çarpıtıla n üçüncü önemli nokta ise, 1919-1922 arasındaki Mü­
dafaa-i Hukuk hareketiyle, 1 927'de ku r ulan CHP arasında varold uğu
öne sürülen devamlılık. 1923'te, Atatürk ka rşı tı hiçbir rakibin k atıl a ­
madığı seçimlerin ardından, seçilmiş meclisin llyeleri hem CHP'yi kur­
dular, hem de yeni pa rtinin, milli direniş hareketinden geriye k alan,
maddi olan veya olmayan her şeyi devralmasını kararlaştırdılar.
CHP'nin milli hareketle tamamen özdeşleşmesi, Atatürk'ün, 1 92 4 ' te
milli har eketi n mirasının c um hur başka n ı çevresi ndeki bazı radikal
gruplar tara fı nd an sahiplenilmesini kabul e tmeye r e k pa rtide n ay rıla n
eski İstiklal Savaşı liderlerini komplocu vatan düşmanları olarak gös­
terebilmesine imkan tanıdı.
Nutuk, hem metnin kendisi açısından hem de 1919 sonrası ta­
rihin CHP kuruirayına resmi bir rapor olarak sunuluşu ol m as ı y la , hi­
ta benin yapıldığı yer a çı sın dan büyük önem taşıy or. Kurultay da Nu­
tuk'u bu kapsamda kabul ederek, Ku r t uluş Savaşı'nı partinin yetkisi
dahiline alıyordu. 1927 kurul ta yı resm i kay na kl a rda daima CHP'nin
ikinci kur u l tay ı olarak anılır, zira 1 9 1 9'd a Sivas'ta milli dire ni ş hare­
ketinin kuruluş toplantısı (Sivas Kongresi) tarihsel ilk pa rti kurultayı
olarak kabul edilmektedir.
Nutuk'un şüpheli bir tarihsel kaynak olduğu bütün bu nokta la­
rın tamamının, Atatürk'ün ve eski savaş a r kadaş l a rının Kurtuluş Sava­
şı'ndaki rolü ile bu iki taraf arasında ki il işkil erle doğrudan ilişkili ol­
ma s ı, metnin savunmacı özelliğini tekrar tespit eden ilginç bir husus.
Yukarıda yazdıklarımla, Nutuk'un her ne ka da r rarihyaz ım ı özel­
likleri taşısa da, t eme lde hitabenin şe k il ve içeriğinin, asimda Atatü rk ' ü n
siya setçi kişiliği tarafından belirlendiğini düşündüğümü yeterince açıkla­
dığım• umuyorum. Bir sıyaset adamı, ta rihçi olmuştur. Bunu nl a beraber,
bu konularla ilgileniyorsak, henim gihi Nutuk'un tarihsel özel li k lerini
5iyasel �d..ımı tarih�l Dluııc."� ,,ı.ıtıır1c:'Lln rıul11h'u tır.. riıı.- 13

sorgulayan bir tarihçinin, Türkiye'de akademik old uğu kadar, siyasi bir
tartışmanın da içine girdiğinin farkında olmalıyız.
Türkiye sürekli bı r kimlik bunalımı içinde olan bir ülke. Tüm
mo dern çağ boy u nca Osmanlı İmparatorluğu, İslam ve Ortadoğu kültü­
rel mirasın ın en önde gelen bağıms ız savunucusuydu. 19. yüzyıldan baş­
layarak ülke Batılı dünya sistemine giderek daha fazla da hil olmaya baş­
lad ı. Geçtiğimiz yüzyı lın başından ve özellikle de y i rm i li yılların ortala­
rın dan itibaren ise, birbirini takip eden Jön Türk rejimleri nedeniyle, ye ­
niden Avrupa'ya doğru siyas i ve d aha da önemlisi kültürel bir yönelim
sözkonusu oldu. Bu yönelim, yö n etimin pozitivist ideallerini paylaşma­
yan halk çoğu nluğu tarafından destek görmedi. Cumhuriyet reformları
için halk ha rekete geçirilirken, yönetim ile halk arasındaki uçurumun
aşılmasında Atatürk'ün kahraman kim liği büyük rol oynadı. 1945 'te de­
mokrasiye gcçildiğinden beri Türkiye nin siyasi gelişiminin, politikanı n
'

ancak belirli kurallar çerçevesinde uygula n a rak yetkin olabileceği yö­


nünde bir temel fikir bi rliği gelişınediği için frenlendiği gözlemlenebilir.
Bu d urumda Atatürk'ün kimliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş
miti, Türk devleti ve gerek sol gerek sağ her t ürl ü yönetim için bağlayı­
cı ve stabilize edici unsurlar olarak büyük önem caşımaktadır.
Türk tarihyaz ımı büyük ölçüde Türk toplumundaki sınıfsal, et­
nik ve din se l ayrılıkla rın zararsız hale getirilme s i için bir alcttir. Bu ne­
denle, Atatürk'ün oyn adığı role dair eleştirel yaklaşımlar, ağırl ıkla aşı­
rı uçlarda bir s iyas i gündeme sahip gruplarda bulunur. Modern Türki­
ye tarihi üze ri n de çalışa n tari h çiler, Tü rklerin geçmişlerine gerç e kçi bir
gözle ba kmalarının sonuçta herkese faydası olac ağını di.işünse bile,
Atatürk'ün kendisinin ve söyl ediklerinin güncel ha yattaki rolü konu­
sunda daima bilinçli olmalıdırlar. Bu d a 1927'de bir siy asetçinin tarih­
ç i rolünü, 1 992'de ise bir tari hç in i n siyasetçi rolünü üstlenmesini ge­
rektirebilir.

Hollandacadan çeviren M EL is BEH Li L

You might also like