Professional Documents
Culture Documents
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
FEN – EDEBİYAT FAKÜLTESİ
SOSYOLOJİ (TÜRKÇE) BÖLÜMÜ
Projeyi Hazırlayan:
Burak PINAR
İstanbul, 2018
T.C
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
Burak PINAR
Öğrenci No:
140116014
Danışman:
İstanbul, 2018
ÖZ
Kendilerini kuir olarak tanımlayan gençlerin, bir araya gelme, eğlenme ve boş
zamanlarını değerlendirme biçimlerini inceleyen bu çalışma, aynı zamanda bunu yaparken
bireylerin nasıl politik bir mücadele içine girdiğini ortaya koymaya çalışmıştır.
Kamusal alanda var olurken, çeşitli kimlik ve roller üstlenen, performe eden bireylerin
çeşitliliği metropolün farklı bölgelerinde ortaya çıkar. Çalışma bu kimlik biçimlenimlerini
toplumsal cinsiyet rolleriyle ele alıp, Türkiye tarihi boyunca farklı mekan ve bağlamlarla izini
sürmeye çalışmıştır. Sanat, performans, sahne ve gündelik hayattaki davranışı, birbirinin iç
içe geçtiği drag queen örneğiyle inceleyen çalışmada gerçeğin ne olup olmadığı ve gerçek ve
gösteri arasına çizilebilecek sınırların silikliği gösterilmeye çalışılmıştır.
mı?
Bölümler ve alt başlıklar tezin adına, kapsamına ve proje yazım kurallarına 5
2. İçindekiler uygun mu?
Araştırmanın konusu yeterince açıklanmış mı? Araştırmanın önemi yeterince
3. Giriş belirtilmiş mi? Araştırmanın odak noktası yeterince somut ve gerçekçi mi? 10
Araştırmanın amacı açıkça ortaya konmuş mu?
Araştırmada kullanılan yöntem ve tekniklerin neler olduğu ve neden
seçildikleri açıkça belirtilmiş mi? Bu yöntem ve teknikler araştırmanın
amacına uygun mu?
Araştırılacak materyal/literatür ya da grup net bir şekilde açıklanmış mı?
İncelenecek topluluk/kişiler/örneklem /materyalin seçimi araştırma amacına
4. Yöntem uygun mu? 15
İncelenecek topluluk/kişiler/örneklem/materyalin seçimi niceliksel ve
niteliksel olarak yeterli mi? Araştırma yürütülürken ne gibi süreçlerden
geçildiği ve araştırma safhalarının tamamı açıklanmış mı?
Araştırma sorusu/problemi yeterince net bir biçimde ortaya konmuş mu?
Araştırma sorusu ve yöntem birbirine uygun mu?
Araştırmacı gerek yöntem, gerek konu ile ilgili temel tartışma ve araştırmalar
5. Literatür bağlamında literatüre hakim mi? Literatürü yeterince kullanabilmiş mi? 15/30*
Özgün ve nitelikli yayınlara ulaşıp değerlendirebilmiş mi?
(Varsa) Gözlemde/sahada elde edilen veriler düzgün kaydedilmiş mi?
6. Saha Çalışması Saha çalışmasından edinilen bilgiler/veriler doğru ve analitik biçimde 10
yansıtılmış mı?
Görüşme örneği tatmin edici uzunlukta, akıcı ve bilgilendirici mi?
Konuşmalar özgün ifadeleri bozulmadan aktarılmış mı?/
7. Transkripsiyon Proje imla kurallarına uygun olarak yazılmış mı?
5
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
ÖZ……………………………………………………………………………………………..i
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………… ii
GİRİŞ…………………………………………………………………………………………1
1.BÖLÜM
SONUÇ………………………………………………………………………………………
38
KAYNAKÇA..........................................................................................................................40
Giriş
Araştırmanın Amacı
1
Drag queen’ler, genelde, anatomik olarak erkek görüntüsüne sahip olan
kişilerdir ve karşı cinse ait olduğu düşünülen kıyafet ve tavırlarla bir bütün olarak
sahnede performans gösterirler ve bu esnada sundukları görüntü ve esas
görüntülerinin (ama benliklerinin değil) zıtlığını ortaya koyarlar. Amerika’nın farklı
eyaletlerinde 1930’lardan beri süren bir sahne performansı sunan drag queen; uzun
bir yolculukta sinema sektöründen günümüz Amerikan ana akım medyasına kadar
uzanmış, ve Türkiye’ye kadar gelmiştir. Belirli bir sözlük tanımı olmayan drag
queen; zıt iki unsurun birarada gösterilmesi (kadın ve erkek), kendi ve başkalarıyla
alay edebilme, hazırcevaplık gibi performansları/yetenekleri içerir. Ve bu
yeteneklerin, homoseksüel alt kültüre, daha doğrusu kuir alt kültüre ait yetenekler
olduğu düşünülür. Drag mizah anlayışı ya da estetiği, bir alt kültür gruplaşma
bilincinden gelir. Bu bakımdan bakıldığında, kişilerin bu performansı sunması için
kendisini drag queen olarak isimlendirmesi gerekmez. Böylece bir anlamda
diyebiliriz ki, Zeki Müren Türkiye’nin ilk drag queen’idir.
Araştırmanın Hipotezi
2
Araştırmanın Evren Ve Örneklemi
Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırmanın Yöntemi
3
1.1. TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ VE PERFORMATİF
CİNSİYET
4
bireyin –net bir şekilde göremese de- potansiyelini tam gösteremediği, onun yerine
eline verilmiş uyumsuz, doyumsuz bir tarif ve yönergelerden oluşan bir senaryo ile
oynamak zorunda olduğu davranış ve düşünüş kalıplarını gösterir. Butler (2016), bu
edimselliği performatif kavramıyla tartışır: “Toplumsal cinsiyet niteliklerinin
dışavurumsal değil de performatif olmaları, bu niteliklerin ifade ettikleri,
dışavurdukları veya ortaya koydukları söylenen kimliği aslında fiilen oluşturdukları
anlamına gelir’’ (s.231).
5
1.1.1. Toplumsal Cinsiyetin Çeşitliliği ve Geçişliliği
6
orada bulunması (s.30), kendini tanımlamaya çalışan bir trans gence, bir drag
queen’in yardımcı olması açısından, tuhaf bir kesişim örneği sunar. Sahnedeki kişi,
gerçek hayattaki bir kişiye, sanat ve “taklit” aracılığıyla, kendi gerçekliğini anlaması
için ilk kıvılcımı çıkarmış görünür.
7
Yaşayışlarında zaten “günah keçisi” rolünü ister istemez üstlenen trans bireyler, bu
sayede büyük bir marjinal grubun gündelik hayattaki temsilcisi de olmuş olurlar.
8
kadar farklı olursa olsun, iki ülkenin azınlıklarının, toplumla baş etme biçimlerinde,
ortak bir stratejiyi üstlendiklerini gösterir. Bu strateji, politik olduğu kadar kişilerin
duygu durumlarıyla da alakalıdır. Zorla edinilmiş bir görev değildir ve evrensel
olarak bütün lezbiyen, gey, transeksüel ve interseksüel kişiler için herkesin
uygulamak zorunda olduğu bir formülasyon olarak algılanmamalıdır. Gündelik
yaşamın politize olmasından kaynaklanır denebilir.
9
1.1.3. Yerel Tarihte Çoklu Toplumsal Cinsiyet Olasılıkları
Köçekler, günümüzde birçok kişi tarafından genelde etek giyen uzun saçlı
adamlar ve geleneksel oyun havaları eşliğinde dans eden kişiler olarak bilinir.
Ülkenin tarihine bakıldığındaysa köçekler Osmanlı’da belirli kesimlerden seçilen ve
bir eğitimden geçirilerek erkeklik belirtileri olan sakal, kıl vb. görünene dek
gösteriye devam eden, kayıtlı-belgeli rakkaslar ya da dansçılardır. “En bilinen köçek
raksları yüksek zümreden kadınların işve ve edalarını hicvedenlerdir’’ (Şeker, 2013,
s.67). Düğün, sünnet vb. etkinliklerin kamusal alanda yapıldığı bu dönemlerde
köçeklerin erkekler ve kadınlar olarak ayrılan bir araya geliş biçimlerinde erkeklere
özel yaptığı bu “cilveli raks’’lar, gösterdikleri tutum ve davranışlar; ülkenin tarihinde
–hiciv amaçlı olsun olmasın- farklı cinsel tavırlara, kimliklere olan(ya da potansiyel
taşıyan) toleransı gösterir. Buna, kadınların giremediği erkeklere ait ortamda
“kadınsı’’ bir erkeğe duyulan ihtiyaç olarak bakıldığında da bu tolerans arzunun
çeşitliliği ve adeta yön değiştirmesiyle farklı bir esneklik ve kuir bir boyut alır. Kayıt
altına alınan köçekliğin aynı zamanda gelenekselleşmiş olması, çok daha ileriki
modern ve sonrası dönemlerde, kimlik politikalarının ortaya çıkışı ve
küreselleşmenin de etkisiyle kendini açık biçimde gösterecek ve politik aktivizme
atılacak lgbti’nin; tarihte ve geleneklerde yeri olmadığı, ahlaka ters düştüğü savlarını
dolaylı olarak çürütebilmesi açısından da alternatif bir tarih okuması sunar.
10
erkekler ve kadınlar arasındaki ayrımın ötesinde olmasıyla mümkün olur
(Şeker, 2013,s.71).
Toplumsal hafızada sarsılmaz bir yeri olan yıldız Zeki Müren, sahne duruşu,
kostümleri, tavır ve tutumları açısından bir başka çoklu toplumsal cinsiyet kimliği
örneği sunar. Zeki Müren de yine Osmanlı eğlence hayatındaki köçek örneğinde
olduğu gibi toplum tarafından kabul görmüştür. 60’lı yıllara damgasını vuran
sanatçıya, ilk radyoya çıkışında, program bitiminde birçok dinleyici tarafından kadın
mı erkek mi olduğu sorusu yöneltilmiştir (Çak, Beşiroğlu, 2017, s.61). Sonradan
değiştireceği imajından önce, sesi ve üslubuyla bile cinsiyet konusunda bir kafa
karışıklığı yaratmıştır. Sanatçı, sahne hayatında ilerledikçe, özel olarak tasarladığı ve
isimlendirdiği; feminen birer görünüm taşıyan kostümleriyle ve röfleli saçları, uzun
bakımlı tırnaklarıyla androjen bir görünüm sunmuştur. Tavır, jest ve mimikleri, şarkı
söyleyişi ve kostümleri; filmlerinde aldığı roller ve fiziki görünümüyle birlikte
düşünüldüğünde Zeki Müren’e net bir cinsiyet rolü biçmek mümkün gözükmez. Yine
de eşcinsellik üzerine verdiği röportajlarda bu isimlendirmeden şiddetle kaçmadığı
da görülebilir. Bu sebeplerle Müren, Osmanlı eğlence hayatında Köçek’lerden
Cumhuriyet sonrası döneme nostaljik bir çağrışım yaratır (s.21). Bu çağrışım, farklı
cinsiyetli bedenlerin, göründüğünden farklı ve ikili olduğu düşünülen toplumsal
cinsiyet rolleri ve giyinimlerinin her ikisini de aynı bünyede taşımaya bağlı
cinsiyetlerin çoklu imkanlarının yankılarıdır.
11
2.1. LİTERATÜRDE VE ALANDA DRAG QUEEN’LER
Gündelik hayatın bir anlamda dışında ise, eğlence hayatında bize, toplumsal
cinsiyetteki süreksizlikleri ve sınırsızlıkları gösterebilecek olan kimlik/performans
belki de, Drag queen’lerdir. Drag queen’in birebir karşılığı ve çevirisi bulunmasa da
performansın tarihinden, dahil olduğu alt kültürdeki isimlendirmeden kaynaklı şöyle
bir tanım mevcuttur;
1
Çeviri bana ait.
12
kimliği bozulmasına bir örnektir. Zaten drag de basit bir taklitten ibaret değildir.
Gösterenin, nesnesi/aracıyla farklı anlamlar taşıması söz konusudur.
Daha sonra drag tanımı, daha geniş bir anlamda herhangi bir sosyal rolü işaret
eden kıyafetleri giymeyi (örn. itfaiyeci) de kapsayacak şekilde genişlemiştir. “Drag
konsepti sosyal rollere karşı kompleks homoseksüel tavırda vücut bulmuştur.’’(s.3)
Görüldüğü üzere drag belirli bir kategori olmaktan çok, bir konsept olarak,
sosyalizasyonla birlikte gelişmiş, kostümlerle bezenmiş bir tavır, tutum ve
performansın genel adıdır.
13
Drag queen, eğlence hayatının bir parçası olarak 60’lardan günümüze, sinema
ve belgesellerde çeşitli temsillerle2, 2000’li yıllarda popülerlik kazanarak ana akım
medyaya da ulaşarak girmiştir. Amerika’da gerçekleşen bu popülerleşmenin etkisi,
belki de sosyal medya aracılığıyla Türkiye’deki kuir kültürde de kendini göstermeye
başlamıştır. RuPaul's Drag Race3 adlı televizyon şovu, drag queen’lerin çeşitli
şekillerde birbiriyle yarıştığı bir “güzellik’’ ve yetenek yarışmasıdır. Türkiye’deki
drag queen’ler, yaptığım görüşmelerde çeşitli yerlerde bu şov’a değinmiş, katıldığım
Kürvivor adlı kendi düzenledikleri drag queen gösterisinde, ve sonrasında bir gece
klubünde verdikleri partide de RuPaul adlı ünlü drag queen’in şarkılarıyla dans edip
yeteneklerini sergilemişlerdir. Drag queen’ler performanslarını esas olarak karşı
cinse ait olduğu düşünülen kıyafet ve makyaja bürünerek, şarkı söyleyip, playback
yaparak, seyirciyle ve kendisiyle alay ederek ve bunu kadınlığın abartılmış imgesi
üzerinden gerçekleştirir. Profesyonel olmayan, üniversite öğrencisi gençlerin
Amerika’dan Türkiye’ye böyle bir kültüre adapte olmaları / onu adapte edebilmeleri,
evrensel olarak algılanan bir kadın ve erkek kimliğine işaret eder. Ve abartılı taklit,
yine evrensel olarak bu kimliklerin bir bozgununu ve bunun gerekliliğini de gösterir.
2
90’lı yıllardan bir belgesel örneği için bkz. Jennie Livingston, Paris Is Burning,
https://www.youtube.com/watch?v=hedJer7I1vI , 04.02.18.
Başrolde bir drag queen’in olduğu film örnekleri için bkz. John Waters, Pink Flamingos,
Female Trouble, sırasıyla:
http://www.imdb.com/title/tt0069089/?ref_=nm_flmg_act_36 04.02.18
http://www.imdb.com/title/tt0072979/?ref_=tt_rec_tti 04.02.18
3
http://www.imdb.com/title/tt1353056/ 04.02.2018
14
Travestivari drag yanlıştır çünkü profesyonellikle eşdeğer güzellik ve
gösterişin standardını tahrip eder. Ki profesyonelliğin taklitçilik için doğru
bağlamı ve motivasyonu, yanlış bağlam ve motivasyonun (özel hayat, bir kadını
taklit etmekten ziyade bir kadın olma isteği) aksine performans göstermek ve
para kazanmaktır. Ek olarak travestivari drag, gösteriş standardına içkin estetiği
sıradan bir kadın görünümüne bürünerek ihlal eder, ve sıradan kadınlar güzel
(gösterişli) değildir4 (Newton, 1979, s.51)
Bu, o dönem için drag queen’lerin, performans halinde büyük bir zevkle ve
bunun farkında olarak ihlal ettikleri ikili cinsiyet rollerini bir anlamda yeniden
ürettiklerini gösterebilir. Sadece söylemsel olarak da kalmayan bu tavrı, bu kişilerden
özellikle de sokakta uzak durarak ve onları tanımamazlıktan gelerek de gösterirler.
Fakat burada bahsedilen güzel ve gösterişli olma hali, yine sıradan güzel ve gösterişli
bir kadınınkiyle aynı değildir. Güzel bir kadını taklit etmelidirler çünkü gösterinin
akışı gereği bu illüzyonu bozup içlerinde bir erkeğin olduğunu göstermek üzeredirler.
Bunun dışında, zamanın ahlak anlayışı çerçevesinde görünen o ki karşıtlıklar ve
çelişkilerle dolu bir performanstır. Bunun sebebi hem paranın ve şöhretin sağladığı
itibarın getirisi olan bir statü hiyerarşisi anlayışı, hem de bir grubun (çoğunlukla
heteroseksüel, buradaki bağlamıyla lgbti içindeki travesti-transseksüeller ya da
belirsizliği itibariyle geniş tanımıyla crossdresser’lar) kendini olumlamasının ve
yükselişinin devamının dezavantajlı bir grubun kötülenmesiyle sağlanmasıdır.
Heteronormatif dünyanın dışlama pratiklerini içselleştirmektir ve konuyu içinden
çıkılmaz hale sokabilir.
15
gençlerin bunu yapmak için harcadıkları saatler ve ekstra paralar, böyle bir ihtiyaç
duymadıkları halde bunu yapmalarını ilginç kılar. Fakat çoğu için bu, onları gündelik
hayatın monotonluğundan sıyıran sahnedeki o heyecana duyulan ihtiyacın yanında,
insanları etkilemek için de bir fırsattır. Kendini tam olarak bir drag queen olarak
görmeyen fakat yine de kamusalda ayrıksı bir performans sergileyen Sahra5, bu
performanslarındaki görünümlerinin onlu yaşlarındaki çocukları intihardan
döndürdüğünü şu şekilde belirtiyor:
Çocuklarımdan6 bir tanesi drag olarak gittiği klüpte kadın sanılıp hetero
birisi tarafından düşürülmeye çalışıldı mesela. Bu beni inanılmaz tatmin eden
5
Güvenlik gereği, görüşülen kişilerin isimleri kendi seçtikleri takma isimlerle değiştirilmiştir.
6
Drag Queen’lerin bir araya gelişlerindeki anlayış , ABD’deki örneklerinde de dolduğu gibi
bir tür kendi ailelerini kurma biçimindedir. Anne, bu grubu oluşturmak için ilk öne çıkan ve
diğerlerine destek veren kişidir. Çocuklar da sonradan dahil olan kişilerdir. Örnek için bkz. Dipnot 2.
16
bir şey. Çünkü o kişinin cinsiyet kurallarını tamamen beyninde yıkan,
sorgulatan bir şey o kişi için. Drag olarak hem o cinsiyet rollerini yıkışımız
açısından bir rolümüz var. Hem de zaten bu sahneye sahibiz. Normal bir
etkinliğimize otuz kişi gelirken bu etkinliğimize dört yüz kişi geliyor. Demek ki
ben otuz kişinin geldiği cinsiyetsiz tuvaletle ilgili basın açıklamamı bu
etkinliğin içerisinde öyle bir şekilde yedirebilirim ki, dört yüz kişiye hitap etmiş
olabilirim. Böyle de bir rolü var.
Bir Drag Queen olan Lilith’in verdiği bu cevapla birlikte, diğer gençlerin de
bu performansın politik imkanları ihtimali üzerine verdiği yanıtlar, ve o anki fikir
yürütme biçimleri, gerçekçi olsun ya da olmasın motivasyonlarından birinin ne
olduğunu ortaya koyar. Konuşurken mümkün olduğunca rahat olan drag queen’ler,
konuyla ilgili tecrübeden kaynaklı bilgiye sahip olduklarını belli ederler ve doğrudan
literatürden konuşmayarak da bu cinsiyet rollerini bozucu, yıkıcı olanakların pratikte
ve belki de sokakta mümkün olduğunu düşündüklerini dürüst bir biçimde açığa
vurmuş olurlar.
17
de tam karşıtı olan tersyüz etmeyi simgeleştirir: “Benim ‘dış’ görünümüm
[bedenim, toplumsal cinsiyetim] eril ama ‘iç’ özüm [kendim]
dişil.’’(Newton’dan akt., Butler, 2016, s.225).
18
performansları, bu küçük kesitler, bize olmak istediğimiz ve isteyeceğimiz
kendimizi, Foucault(2016)’nun da söylediği gibi yaratıcı bir biçimde ve sanatsal bir
pratikle yeniden kurmamızın olanaklarını sunar (s.23,24).
İzleyicisi olduğum ilk drag şov’unun bu okul dönemi için teması Kürvivor’dı.
Kürvivor, teknik olarak İstanbul Is Burning’le aynı. Fakat ikincisinde, 8 Mart
Feminist Gece Yürüyüşü’nde, İstiklal’de, drag queen olarak yer alacak olan Miss
Gender8’ın seçimi, yarışmaların sonucu ve jüri kararıyla gerçekleştiriliyor. İsim
seçimi ve tema Survivor’a gönderme yapıyor. Kür, lgbti bireylerin kendi aralarında
kullandıkları bir tür dil olan Lubunca’da yalan/yalandan anlamlarına karşılık geliyor.
Bu isimlendirme, açık bir biçimde toplumsal cinsiyet görünümlerine yönelik. Şov, iki
drag queen sunucunun kendi aralarında şakalaşmasıyla açılıyor. Karşılıklı ve sahne
8
Mis-gendered (yanlış/eksik cinsiyetlendirilmiş anlamına gelir) ve güzellik yarışmalarına
göndermeyle kadınlar için kullanılan Miss hitabı’yla yapılan bir kelime oyunu.
19
içi şakalaşmalar, tıpkı 60’lar Amerika’sındaki drag şovları gibi, Esther
Newton’un(1972) da belirttiği üzere şovun önemli bir kısmını oluşturuyor. Bu
şakalaşmalara, trans görünürlüğü hakkında ve Türkiye’nin içinde bulunduğu politik
atmosfere göndermeyle eleştirel şakalar da ekleniyor. Kültürel olarak Türkiye’ye has
görümce gibi akrabalık isimleri de bu şakalara dahil ediliyor. Sahne şovlarında
kullanılan şarkıların tamamı İngilizce pop şarkıları olsa da ve sahnedeki güldürü
biçimi (birbirleriyle alay etme) tamamen Amerika’daki örneğine benzese de
Türkiye’nin kültürel ve politik atmosferine de yedirilmiş gözüküyor. “80’lerde ve
Kenan Evren döneminde de bir şekilde saklandık, var olduk yine devam edeceğiz”.
Performansın gerçekleştiği dönemdeki onur haftası kapsamında yasaklanan lgbti
toplanma etkinliklerine atıfla söylenen bu söz de bunun bir örneği.
Şovların bir kısmı, figürler itibariyle erotizm yüklü görünse de; biyolojik
görünümü erkek olup, feminen görünüme sahip drag queen Domeztina ve biyolojik
görünümü kadın olup, yine kadınlığın abartılmış görüntüsüyle bir drag queen olan
Fiyonce’nin performansında gerçekleştirdikleri seks sahnesinde “özel efekt” olarak
kullanılan sütü seyirciye gösterip kullanmaları, drag queen mizah ve gerçeklik
anlayışını gösteren iyi bir örnektir. Erotizm ve cinselliğin ne olduğu da görsel olarak
bu alaycı gerçekçilik anlayışıyla sorgulanmış olur.
9
Güvenlik sebebiyle sahnedeki kişilerin isimleri kendi seçtikleri takma isimlerle
değiştirilmiştir.
20
görüntü yanılsamasıydı. Birebir yaptığım görüşmelerde, her ikisi de cinsel
yönelimlerini değişken ve akışkan olarak tarif ettiler.
21
2.1.2. Dudakların Cengi
10
Lip sync battle örnekleri için Bkz.dipnot 3.
22
Hazırlıklar, akşamın erken saatlerinde başlıyor. Katılımcılar eve geldikçe,
arkadaşlık ve birbirlerine hitap biçimleri de gözlemlenebilir hale geliyor. Birbirlerine
annecim diye hitap ediyorlar, lubunca olarak adlandırdıkları jargona da hakimler.
Şakalaşma biçimleri, özellikle bir tartışma ortaya çıktığında ortamın sakin kalmasını
sağlıyor. Read, yani karşıdakini okuma olarak adlandırılan, ona haddini bildirme ve
onunla yumuşak biçimde alay etme bunun aldığı biçimlerden biri. Başka bir drag
queen’den bahsederken, onun jest ve mimiklerindeki başarısızlıkla alay ettiklerinde,
esas bu başarısız taklidin “tam bir impersonation” olduğunu söylüyorlar. Bu da drag
queen mizahının taklitçi yapısına ve zaten taklit edilen şeyinin kendisinin bir
başarısız kimlik/özne olduğuna yapılan bir gönderme. Burada belki belirtilmesi
gereken nokta, bu bir araya gelme ve konuşma biçimlerinin esasen drag queen’lere
ait olmadığı olabilir. Kendilerini drag queen’den çok kuir, lgbti olarak tanımlayan ya
da hiç tanımlama gereği duymayan gençler de bu şekilde biraya geliyor olabilir.
Makyaj, kostüm ve danslarla birlikte hazırlıkları yaklaşık 5 saat sürüyor. Makyaj, en
uzun süren kısım çünkü atfedilen kadın görünümü için sakal köklerini ve kaşlarını
gizleyip, elmacık kemiklerini ortaya çıkaran ve yüz hatlarını inceltici, yüzü temelden
yapılandırıcı makyajlar yapıyorlar.
23
Fotoğraf 2. Dudakların Cengi hazırlıktan bir fotoğraf, Çağlar Aşırı. Fotoğraf: Burak Pınar
11
Güvenlik gereği barın ismi verilmeyecektir.
24
çıkarılması. Bir Drag Queen olan Deniz ve Çağlar Aşırı’nın hazırlanıp çıktıkları
evlerinin önünde Uber beklerken, yaklaşık 5 dakika içinde, arabayla oradan geçen
birkaç kişi tarafından tacize uğramaları, ulaşım ve gizlilikteki hassasiyetin
gerekliliğini gösteriyor. Görüştüğüm kişilerden Sahra ise Tarlabaşı’nda yaşıyor ve
geceye gelirken tamamen hazır halde, caddelerden ve sokaklardan, insanların
arasından geçip geliyor.
Katıldığım ilk gecede, daha önceden tanıştığım birinin yanında, drag queen
olabileceğini düşündüğüm biri vardı. Trans bir birey olma ihtimalinin olmayışını
düşünme sebebim; giysi, aksesuar, peruk ve bütün olarak görünümünde 1970’ler
pembe dizilerine ait bir doku olmasıydı. Saten sedefli kumaştan bir elbise ve inci
kolyeleriyle katılan bu kişiye kim olduğunu sordum. Ve tanışmak istediğimi
söylemek için yaklaştığımda, sesi ve görüntüsü tanıdık geldi. Daha önceden tanışmış
olduğum bir arkadaşım olduğunu öğrendim. Daha sonra arkamdan bana seslenen ve
göz kırpan birini gördüm. Kim olduğuna bakmak için yanına gittiğimde, birkaç saat
önce hazırlığında yanında olduğum Deniz Aşırı olduğunu fark ettim. Önceden
tanıştığım bu iki kişiyi tanımamış olmam, drag queen’lerin yarattığı kadın
görünümünün onları nasıl başka biri haline getirdiğini göstermesi açısından oldukça
ilginçti. Bu başkalık hali, tamamen bir cinsiyet değişimine ait olmayan bir durum
çünkü bu kişilerin tanınmazlığı, önceden gördüğüm biyolojik cinsiyetli hallerinden
temelden bir kopuşla alakalı değildi. Anatomik olarak erkek olabilme ihtimalleri,
giydikleri elbiselerle zaten kısmen anlaşılıyordu. Zaten drag’in amacı da,
sabitlenebilir bir görünümün olmadığını göstermektir.
25
performanslarda queen’ler peruk takmadan, makyaj ve elbiseyle sahnede yer aldılar.
Performanslar, gece yaklaşık dört civarı son buldu. Gecenin sonunda, gençler
peruklarını çıkarmış, günlük kıyafetlerini giymişlerdi. Kostüm ve peruklarını mavi
çöp poşetlerinde taşıdıklarını gördüm; gizlilik için alınmış bir önlem olabilirdi belki.
26
Fotoğraf 3. Çağlar Aşırı hamile olduğunda. Fotoğraf: Burak Pınar
27
Fotoğraf 4. Çağlar Aşırı ve "bebeği". Fotoğraf: Burak Pınar.
Seyircilerden gelen “Bugünlerde de cinsiyetsizlik diye bir şey çıktı çocuk ne olacak
belli değil”, “Çocuk kimden?” gibi söylemlerle birlikte gerçekleşen performansın
sonunda, çocuk yılan doğdu (Bkz: Fotoğraf 4). Performansın sonunda yılan
doğurmasının sebebi olarak kötü insanlarla birlikte olmasını gösterdi. Drag Queen
mizah anlayışını gösteren, ve amatör olmasına rağmen insanları eğlendiren bir
performans gerçekleştirmişti.
28
kıyafetleriyle sahne aldı. Gece birini bulabileceği ihtimaline karşı o gece drag queen
olmadığını belirtti. “Çocuklar beni feminen görmesin, o yanımı saklıyorum birini
ararken. Çok beğenilmiyor. Bunu da yazarsın tezine”. Daha önce görüştüğüm genç
drag queen’lerden Florence de, cinsiyet kimliği ile ilgili sorduğum soruyu
cevaplarken, biriyle buluştuğunda/flört ettiğinde drag queen olduğunu söylemediğini
söyledi. Bunun sebebi, erkeklerin (homoseksüel), kendi tabiriyle bu kadar “kadınsı”
erkeklerden hoşlanmadığıydı. Görünen o ki drag queen’ler trans görünürlüğüne
katkıda bulunabilmesi ihtimaline karşı, feminen erkeklere yönelik takınılan negatif
tutumu kıramaması hatta daha kötüye götürmesi ihtimalini de beraberinde taşıyor.
Diğer bir açıdan Florence örneğine bakıldığında, drag queen kimliğini, ihtiyaç
duyduğunda saklayacak kadar benimsemiş görünüyor. Ardından, ilk buluşmadan
sonra drag queen yönünü göstermesi de bunun örneği.
Gece sonunda herkes, Kürtçe halay eşliğinde sahneye çıktı ve halay çekti.
Muhtemelen sadece Türkiye’de olabilecek denli karmaşık cinsiyet ve etnik kimlik
kesişmelerinin alt kültüre bu denli yansıması da, alt kültürün marjinalleştirilmiş
üyelerinin ne kadar bu ülkenin içinde/içinden olduğunu gösterir nitelikte.
29
görünümündeki Fiyonce’ydi. Fiyonce, biyolojik kadın görünümü üzerine eklediği
abartılı kadın imajıyla temsili yurtdışında da tartışmalı kadın drag queen olabilir
mi’yi tartışmaya açıyor. Erkek görünümündeki drag queen’lerin, adapte ettikleri
ve/ya da içlerindeki “zıt kimlik”le sundukları cinsiyet karmaşıklığı yaratma
performansına kadın görünümündeki kişilerin de katılımları, sahnede birlikte
bulunmaları hali; cinsiyeti/toplumsal cinsiyeti sorgulama işini hızlandıracak bir
performans sunabilir. Çünkü görüşmelerin başında eşcinsel oldukları varsayımıyla
yaklaştığım drag queen’lerin, günlük hayatta mecburiyetten sundukları erkek
görünümü dışında belirli bir cinsiyet kimliği olduklarını/edindiklerini kabul
etmemeleri bu yolda bir adımsa, kadın görünümünde birinin yine kadın kimlik
sunumu, zıtlığa veya “homoseksüel erkeğin bir kadın gibi hissettiği için bunu
yaptığı” varsayımına yer bırakmayan daha büyük bir adımdır.
30
öğretilerle bunun baskılanmış olabileceğini göstermeye çalışmaktır. Görüştüğüm
drag queen’lerden kadın görünümüne sahip Fiyonce, kendisini natrans bir kadın
olarak tanımlıyor ve ekliyor “İki cinsiyet diye bir şey yok. Hatta üç cinsiyet de yok
beş cinsiyet de yok, bir sürü cinsiyet var”. Ardından iki heteroseksüel, natrans
erkeğin bile cinsiyeti ve cinselliği farklı deneyimleyeceğini söyleyerek bu durumun
toplumun geneli için geçerli olduğunu söylüyor.
31
Yine performans üzerine düşünceleri, birkaç noktada farklılaşır denebilir.
Kendisini drag queen olarak tanımlamayan, ama belki teknik olarak drag queen
performansı sergilediği söylenebilecek olan Sahra; performansın ders verici
olabileceğini söylüyor ve ekliyor: “Bir drag queen sadece ‘Bak ne kadar da güzel
kadın gibi oldum’ dememeli. Bir drag queen, sadece insanlara ‘Bakın ben makyaj
yaptım artık kadınım, eşcinsel değilim’ dermiş gibi, sıradan biri izlenimi vermemesi
gerekir”. Performansı sergileyenlerin, cinsiyeti kırıcı işlevinin farkında olmaları
gerektiğini söylemenin yanında, tutum ve tavırlarıyla kuir’leri temsil ettikleri için
dikkatli ve bilinçli olmalarının önemini ciddiyetle belirtiyor. Öteki drag queen’ler de
bunun farkında olmalarına rağmen, drag queen performansına özellkle bu görevi
yüklemiyorlar. Ama yine de performansın sürekliliği zaman mekan tanımaması
açısından düşünüldüğünde, kendi özel hayatlarında cinsiyet ve yönelime karşı
tutumlarında bilinçli oldukları ve diğer insanlara karşı da bu konuda bilinçli
yaklaştıkları düşünülürse bu eğlenceli şovla cinsiyet politikalarının zaten iç içe
olduğu söylenebilir. Sahra’nın yaklaşımının ciddiyeti belki de, diğer gençlerin aksine
sık sık İstiklal Cadde’sinde bu performansı sergilemesi, kendi deyişiyle sokakta
sadece “kendi olması”yla açıklanabilir. Gündüz vakti de sergilediği performans ya da
basitçe çıkıp dolaşması birçok kişi ve özellikle lgbti gençliği için görünürlük
açısından pozitif bir örnek oluşturuyor denebilir. Zaten performansını diğer drag
queen’lerinkinden ayırma sebebi de budur. Tabiki herkesin sokağa çıkıp, toplum
tarafından öfkeyle karşılanabilecek bir performans sergileyemeyeceği doğru olsa da,
Sahra’ya göre bunu en azından denemeleri gerekir.
Drag queen’in tanımı üzerine birçok farklı yorum yapan gençlerin buluştuğu
ortak payda görünürde bir cinsiyet karmaşası yaratmaktır. Çünkü zaten her bireye
göre ayrı bireysel bir cinsiyet kimliği varsa cinsiyet zaten bir karmaşadır. Normatif
değerler de, biçtiği ikili cinsiyet rolleri ve bu rollere uymayan insanların bunları
çekiştirip farklı bir bağlamda ve görünümde bunları sunmalarıyla buna istemediği
halde katkıda bulunmuş olur. Cinsiyet kategorize olmasaydı, belki de karmaşa olarak
isimlendirilmeyecekti çünkü çokluklar hep görünür olmalarıyla şaşırtıcı bir niteliğe
sahip olmayacaklardı. Drag, atfedilmiş bu rolleri kendi yararına ve abartılı bir
biçimde onları ifşa ederek sunar ve çokluklara doğru bir yol almamamızı sağlar.
Sonunda queen (kraliçe) eki alması da işte bu sebeplerden ötürü problematik
32
görünüyor olabilir. Biyolojik bedende bir erkeğin “kadın” olduğunda queen,
biyolojik bedende bir kadın “erkek” olduğunda drag king oluyorsa görünürde bir
ikiliğin tekrar üretimi var denebilir. Fakat aslında olan halihazırda cinsiyet kimliğinin
“dörtlülüğüdür” ve zaten hiçbiri kendi içinde tutarlı olmamasıyla bir kalıba tam
olarak uymaz.
13
Görüşmede özgüven kelimesi geçmese de vücut dili ve söylem biçimiyle kastedilenin bu
olduğu fikrine vardım.
33
kadar derinden etkilenebildiğini hatırlatmak gerekir. Halihazırdaki cinsiyetlerin,
marjinal bireylerde bile bu şekilde kodlanmış olması, onları yıkmanın gerekliliğini ve
yollarını tekrar hatırlatmış olur. Ve kendi büründüğü/olduğu cinsiyet/lerin pratikte
kesinlikle verili haliyle sürdürülmediği değinilmesi gereken önemli bir noktadır, aksi
halde performansın nafile bir çaba olduğu ya da sadece dar anlamıyla sahnede beceri
gerektiren bir şov olduğu düşünülebilir.
34
Lgbti görünürlüğü, görüşmeyi gerçekleştirdiğim gençlerin bir kısmının
belirttiği üzere Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Stonewall isyanında ortaya çıkıyor.
Stonewall isyanı, yine genç drag queen’lerin belirttiği üzere lgbti bireylerin buluşma
noktası olan bir barda, devamlı polis baskınlarına cevap olarak taşlar ve sopalarla
kendilerini, yaşam ve eğlence haklarını savunmalarıyla tarihteki ilk lgbti eylemi.
İsyanın başında olanlar da drag queen’ler. Böyle bir tarih bilincinden hareketle,
Türkiye’de günümüze kısmen de olsa görünürlük kazanan, derneklerle ve partilerle
bir araya gelen gençlerin, baskıya karşı durmak için gerçekleştirebilecekleri eylemler
için bir örnekleri var gibi görünüyor. Amatör drag queen’ler İstanbul’da yaklaşık iki
yıldır yarışmalar düzenliyor ve düzenli biçimde gerçekleştirdikleri performanslar
henüz on performansı bulmuş durumda. Bu da Türkiye’deki aktivizmin içinde en
azından drag queen halinde tam olarak bulunmadıkları anlamına geliyor.
Görüştüğüm gençlerin bilinç düzeyine bakıldığındaysa derneklerle ve okuldaki
kulüplerle örgütlendikleri aşikar. Bu durumda drag queen kimliği “gerçek” ve
sürekli bir alt kimlik olmasa da (örneğin transseksüellik gibi), tam da bu giyilebilir
ve değiştirilebilirlik haliyle biçimsel olarak kimlik dağılmalarına ilham verebilir.
Gündelik hayatı ve tarihsel sürekliliği (cinsiyet ve normların sürekliliği bazında)
sanat ve eğlence aracılığıyla, aksamaya uğratabilir. Sanat, düşünceye sızar ve bilincin
fazlaca biçimlendirilmiş akışına, farklı bir çıkış yolu açar. Bunu şu ya da bu fikri
dikte etmeden, fikirlerin çokluluğunu göstermek yoluyla yapar.
35
aldığı şekil artık bu bağlamdan biraz çıkmıştır. Türkiye’deki belki de en önemli,
androjen kimlik sunumu ve ilk drag queen örneği Zeki Müren’dir. Gençler, bütün bu
isimleri anarken tam olarak drag queen olmadıklarını belirtmişlerdir. Ve yine bu
isimler, günlük hayatlarında icra ettikleri sanatın dışında politik tavırlarını ilerletmiş
görünmezler.
36
Yine drag queen gençlerin düzenlediği ve benim de katıldığım etkinlik gecesi
Kürvivor, gerici bir zihniyet tarafından hedef gösterilmiştir 15. Bir gazetede
yayınlanan yazıda, performansın gerçekleşeceği zaman ve mekan, detaylarıyla
açıkça hedef göstererek ifşa edilmiştir. Ardından gösteri, düzenleyen gençler
tarafından başka gizli bir tarihe çekilmiştir. Bu, iki şeyi gösterir; birincisi Türkiye
gibi çağdaş bir ülkede temel insan haklarından biri olan, bireylerin yaşam hakkına
açıkça kastedilmiştir. Lgbti bireyler olmak da yine, kişilerin tercihi olmayan ve
komplo teorileriyle “dış güçler” tarafından teknolojik ya da manipülatif bir biçimde
kontrol edilemeyecek insan özneler olmaktır ve lgbti bireyler bu sebeplerce hedef
gösterilmeden özgür ve hür yaşamayı hak ederler. İkincisi, Türkiye’nin önde gelen
üniversitelerinden biri de olsa, bu kadar küçük ve alt kültürel bir etkinliğin dikkat
çekip bir tehdit unsuru olarak görülmesi; politik olarak potansiyelinin nereye
varabileceğini gösterir. Ve bu da lgbti/kuir gençlerin ve drag queen’lerin, hayatta
kalma ve muhalefet etme stratejileri belirlemelerinde yol gösterebilir.
15
Konunun yazılı kaynağı olmasıyla birlikte, güvenlik ve gizlilik gereği etkinliğin
gerçekleştiği mekanın ortaya çıkmaması için paylaşılmamaktadır.
37
SONUÇ
38
hem de marjinalize edilen bir topluluğa ses vermek açısından önemli bir husustu.
Lezbiyen, gey, biseksüel transseksüel ve interseksüel bireylerden trans bireyleri
özellikle ön plana çıkarmaktaki amaç, onların görünümlerindeki geçişliliğin,
dönüşümlerinin çalışmanın odak öznesi drag queen’lerle arasındaki farkları ortaya
koymak açısından önemliydi.
Çalışmanın en önemli boyutlarından biri de, hem yeni bir toplumsal cinsiyet
olabilecek ya da onu dağıtmak üzere eylemde edinilebilecek bir kimliğin doğuşunu
ve gelişimini kaydetmek; hem de bunu gerçekleştiren kuir gençlerin nasıl biraraya
geldiklerini gözlemlemektir.
Çalışma, gençlere herhangi bir misyon yükleme amacı taşımaz; ama görüşülen
gençlerin, çalışmanın sonucundan ve yaptıkları görüşmelerin kayıtlarından haberdar
olmaları sağlanarak kendileri üzerine düşünmeleri ve böylece eylemleri ve hayatları
üzerinde farklı bir bilince sahip olmaları bu çalışmanın hedeflerinden biridir.
39
çatışmaları anlama ve kayda geçirme göreviyle hareket ediyorsa, bu çalışma da
cinsiyetsiz ya da çoklu cinsiyetli bir geleceğin habercisi olabilme potansiyelini
sunmak için hazırlanmıştır. Toplumsal cinsiyet inşa edildiyse, onu yıkmak da
mümkün görünür.
40
KAYNAKÇA
Kitap
Çak, Ş., Beşiroğlu Ş. (2017). Bir Muhabbet Kuşu: Postmodern Göstergeler Işığında
Zeki Müren. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
İnternet Yayınları
40
Ek-1: Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formunu İçeren Örnek Görüşme
TRANSKRİPSİYON
Lilith
Biyolojik anlamda.
Bana tamamen saçının rengi gibi, dna’na kodlanması gibi, gözünün rengi gibi
çeşitli varyasyonlar var ve bunlardan bir tanesi sadece. Şey kötü geliyor, günümüzde
bununla ilişkilendirilen o şeylerin çok fazla overrated (abartılan) şeyler olması üzücü bir
şey bence. Yoksa bir insanın gözü mavi de olabilir, yeşil de olabilir; bir insanın penisi
de olabilir, vajinası da olabilir, bir insanın hem penisi hem vajinası da olabilir.
Cinsiyet kimliği daha… Çok karışık bir soru. Cinsel yönelim konusunda daha
çok ikili cinsiyet dışı bir görüşme olacağı için, cinsel yönelim konusundaki yönelimin
41
ne kadar cinsiyetle ilgili olduğu konusunda soru işaretleri var aklımda. Gerçekten bir
insanın ilgi duyduğu bir cinsiyetin olabilirliğini sorguluyorum kendi kafamda. Onun
haricinde cinsiyet kimliği ile ilgili olarak, bir insanın kendini tanımlama ihtiyacı
diyebiliriz. Veya tanımlamama ihtiyacı da olabilir bu.
Yani bildiğim kadarıyla biyolojik olarak, erkek denilebilecek bir fiziksel yapıya
sahibim çünkü penisim ve testislerim var vajinam yok. Ama kromozomlarım xx mi xy
mi bilemiyorum. Cinsel yönelimim konusunda, pek yönelimim yok açıkçası. Cinsiyet
kimliğim, kendimi ikili cinsiyet dışı olarak tanımlıyorum. Herhangi bir cinsiyete ait
olmadığımı iddia ediyorum. Dönem dönem belli aitliklerim olabiliyor herhangi bir
cinsiyete. Ama bu da akışkan bir durumda, dolayısıyla cinsel yönelimim de aynı
şekilde; çünkü her insanın kendine özgü bir cinsiyeti olabileceği için ve herhangi bir
insana karşı ilgi duyabileceğimi düşündüğüm için kendimi panseksüel olarak
tanımlıyorum. En geniş terim bu olduğu için şu an bunu böyle yapıyorum aslında.
42
ihtiyaç. Dışlanma korkusu da çok büyük bir korku. İnsan farkında olmadan bir şekilde,
belli bir gruba ait, belli normlara uymaya çalışıyor. En azından hani lgbti+ kültürü
içerisindeyken bile, belli ve alıştığı normlar, giyim tarzı vs.si var. Biz ne kadar, ben ne
kadar şu an Ankara’daki bir, Kızılay’daki o giyim normlarına uymuyorsam; aslında o
kadar da şu an İstanbul’daki benim takıldığım lgbti+ grubunun giyim kurallarına
uyuyorum aslında. Yani insanların üstünde genel olarak bu tarz bir benzerlik var bence.
Drag queen benim için, bir persona yani kendimin… nasıl ki bir şairin bir
mahlası, yarattığı bir karakteri olur, drag queen de benim kendim için sahnede
yarattığım bir karakter. Adıyla başlayan bir karakter oluşturuyorum; kişilik özellikleri
vesairesi, yani aslında kurgusal bir karakter yaratıyorum. Kendimi ifade etmek için
olabilir bu, belli politik sebepler olabilir. Bazı insanlar drag queen olmayı sesini
duyurabilmek için yapıyor. Bazılarıysa zevk aldığı için yapıyor. Farklı sebepleri olabilir
ama drag queen olmak benim için, bir insanın belli amaçlarla yarattığı bir persona.
43
8. Kendi sergilediğin performansa atfettiğin, yüklediğin anlam nedir?
Lilith’in çok farklı yönleri var. Hem çok seksi bir insan hem de tam bir diva,
dans etmeyi de çok seviyor. Ama insanları düşündürten şeyler de yapmayı seviyor. O
yüzden bunların hepsini gösterebilecek kadar zamana ihtiyacım vardı bu performans
öncesinde (Kürvivor). Ve bunu üç şarkıyla en iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Birinci
şarkım Stone Cold’du. Çok fazla duygusal, ayrılık sonrası problemleriyle mücadele
etmeye çalışan bir persona var şarkıda. Ve onu performansımla yansıtmaya çalıştım.
Sırtımdaki siyah balonlarla aslında o nefretim, kinim, kıskançlığımı göstermek istedim.
44
Fotoğraf 5. Lilith-Stone Cold
Şarkı devam ettikçe aslında biraz daha güçlenişi ve buna karşı duruşu, en son o
kinden nefretten kurtuluşu vardı. Balonları aslında şöyle yaptığımda çıkması
gerekiyordu. Saçıma dolandı uçmadılar. Dolayısıyla aslında o kinden nefretten
kurtulduktan sonra en son bir tane balon kalacaktı, onu da patlatıp senden de kurtuldum
–çünkü bir tanesi siyahtı balonların hepsi siyahtı. I’m over you (seni aştım) mesajı
vermek istemiştim. İkinci performans benim için çok özeldi çünkü ilk defa ailecek bir
performans hazırladım. Çocuklarımla ve eşimle. Şarkının adının Call Me Mother
olmasının da ayrı bir önemi vardı. Orada onu yaşatmak istedim. Üçüncü şarkı Sissy
That Walk’sa… Samet bizim okuldan değil, bizim okuldan olmadığı için de bu
performans gecesinde vakit kalmadığı için bireysel performans yapamayacaktı. Zaten
kendi istediği performansı yapmadı da, benim performanslarımda yer aldı sadece. Samet
yani Florence gerçekten çok fazla star ışığı gördüğüm bir kızım. Ve onunla biraraya
gelişimizi kurgularken hep şey dedim; senle ben öyle bir performans yapacağız ki yılın
olayı olacak. Çok gey bir performans olması lazım, çok hit bir performans olması lazım
deyip o kurgu aşamasında çok fazla şarkı değiştirdik, koreografi, görselleri,
fikirlerimizi… Daha fazla yaratıcılığımızı ortaya çıkarmak ve hani gerçekten seyirciyi
tavlayacak şeyleri kullanmak istedik. Gerçekten de öyle oldu. Çok emek harcadık.
Samet’in kostümünü de biz yaptık. O kanatlar için üç gecemi harcadım. İki gün alış
veriş yaptık. Çok daha yaratıcığı olduğumu hissetiğim bir performanstı.
Aileyiz dedin. Sahnede mi bu aile olma durumu yoksa her zaman mı yakınsınız,
sahne dışında da?
Her zaman yakınız, sahne dışında da. Çoğunlukla beraber zaman geçiriyoruz, ne
zaman birimizin başı sıkışsa diğerine yazıyor. Zaten ben hiç birine gelin çocuğum olun,
gelin aile olun demedim. Hepsi belli bir yaşanmışlık üzerinden oldu. Bir şekilde ben
onlara anneleriymiş gibi hissettirebildim. Böyle bir aile oluştu bizim için. Başka aileler
de var Boğaziçi’nde, onlar böyle oturup konuşuyor okey ailemdensin oluyor. Ama
benim ailemde hiç öyle olmadı. İlk önce kafa uyumum olması ve gerçekten ben ona
45
annelik yapıyor muyum ona bakıyorum. Başı sıkıştığında bana geliyor mu, ben ona
yardım ediyor muyum ona dikkat ediyorum. Böyle bir aile kurma gerçekleşti.
Karakterim çok diva bir karakter, Lilith. Adını zaten tarihteki Lilith’ten alıyor.
İncil’deki, Tevrat’taki daha doğrusu. Tanrı Adem’le Lilith’i yaratıyor ilk önce. İkisini
de topraktan yaratıyor ve ikisi de eşit oluyor. Ama cinsel ilişki sırasında Lilith altta
olmak istemiyor, top (üstte) olmak istiyor. Bunun için isyan ediyor. Ve tanrının emrine
aykırı davranıyor ve dolayısıyla vaad edilen topraktan, cennetten atılıyor Lilith.
Atıldıktan sonra tanrı Havva’yı Adem’in kaburgasından yaratıyor ki o ondan daha
düşük olsun. Dolayısıyla Lilith de ilk feminist olarak kabul ediliyor. Onun haricinde çok
da tanrısal bir figür aslında. Sonrasında şeytanla birlikte olup cinleri doğuruyor. Cinlerin
annesi oluyor. Ve yemin ediyor. Ademoğullarının çocuklarını avlayacağım, yiyeceğim;
seduce edeceğim (baştan çıkaracağım) onları sürekli üzerinden bir mit var. Çok
beğendiğim bir karakter olduğu için ismimi oradan seçmiştim. Sonrasında da sahnede
de bu karakteri sergiliyorum gerçekten. O an Lilith oluyorum. O tanrının yarattığı ilk
insan oluyorum, tanrıya başkaldıran insan oluyorum ve seyircilere de o gücü
hissettiriyorum. Yüceliğimi hissettirmeye çalışıyorum. Çünkü zaten seyircinin daha
silik ve ezik bir karakteri izlemek isteyeceğini düşünmüyorum. Kendinden daha güçlü,
tanrıdan daha büyük bir şey izlemek istiyor bence seyirci de. Dolayısıyla sahnede onu
hissettirmeyi seviyorum. Ve gerçekten hissediliyor da. Bazen kötü de oluyor. Ukala gibi
eleştiri aldığım da oldu. Ama onu da umursamıyorum.
Yo, isyan etmiyorum ben sadece kendi yapmak istediğimi yapıyorum; birilerinin
kurallarına aykırı oluyorsa o isyan oluyor.
46
Okudum ama Tevrat’ta yazmıyordu o. Ben bunu İngiliz Edebiyatı dersinde
öğrendim.
Kalkıyorum, önce kahvaltımı yapıyorum. Çünkü gün boyu kahvaltıdan başka bir
şey yemiyorum performansa kadar. Karnım şişiyor. Bu arada öğlen saati kalkıyorum.
Eksik bir şey var mı bakıyorum, tırnaklar vs., uhu eksikti mesela onu alıyorum.
Etkinlikle ilgili eksikler oluyor; mikrofon eksik vs. –organizasyon ekibinde olduğum
için- biraz bürokratik işlerle uğraşıyorum. Sonra salona geçiyorum, güvenlikle görüşme
kısmı var. Güvenlikle problem yaşadığımız oluyor bazen. O yüzden kampüsün
güvenliğiyle görüşüyorum önce.
Bu görüşmeleri yaptıktan sonra salona geçiyoruz saat dört gibi. Dörtten sonra
salonda, ummalı bir çalışma, kulislerde. İşte kostümlerin son hazırlıkları. Bu arada
kulise giderken bildiğin büyük valizle gidiyorum. İçinde ihtiyacımın olduğu her şeyle.
Sonra oraya gidiyorum unutmuşum yine. Sonra domezlerimiz vardır bizim bilirsin.
Domez, yani yardımcı, asistan gibi bir şey. Yap dersin yapar getir dersin getirir
(gülüyor).
47
Domezlerimi ararım getirir götürür. Sonra makyaj kısmı var. Bir de
kostümlerimizin şöyle bir özelliği var. Hani böyle çok ,o anlık yapılması gereken şeyler
oluyor kostümlerde. Mesela S’in kostümüne kolundaki o tüylerin son anda eklenmesi
gerekiyordu. Dolayısıyla performansa çıkmadan önce oturduk son dakika, yukarda
performans yapılıyor biz tüyleri yapıştırıyoruz.
Daha önceki bir tane performanslarımdan bir tane çöp poşetinden elbise
yapmıştım. Elbise sönüyor bir yerden sonra. O da yine son dakika uğraştırmıştı. O tarz
bir process’le (süreç) kuliste yapılıyor. Makyajların yapılması da o kuliste yapılıyor.
Ben kendimi tanımlarken dediğim gibi ikili cinsiyet dışı olarak tanımlıyorum
kendimi. Lilith konusunda biraz zorlanıyorum. Çok feminen çünkü. Çok kadın. Ama bir
o kadar da androjen yanı var. Androjen ve kadın arası bir akışkanlığı var sanırım.
Peki feminenlik tarafı çok çok abarttığın bir taklit mi yoksa sende var olan bir
feminenliği mi kullanıyorsun?
48
11. Drag queen ve özel hayatındaki kimliğin arasında ne gibi fark ve
benzerlikler vardır?
Dediğim gibi ben çok daha cana yakınımdır, ılımlıyımdır. Ama Lilith öyle değil,
kendini biraz daha üstün gördüğü için, o divalığı olduğu için öyle değildir. Mesela birisi
bana iltifat etse saol canım senin de şunun tatlı derim ben. Ama birisi Lilith’e iltifat etse
teşekkür ederim hayatım der.
Benzerlik dersek ikisi de annedir, ikisi de yardım eder. Her ne kadar Lilith’in
burnu havada olsa kimsenin canını yakmak istemez. Yardımcı olur. Hatırlıyorum
İstanbul Is Burning 2’de yarışmacıyken oturup başka yarışmacının kaşını kapatmasına
yardım ediyordum mesela. Sadece performansını yaparken biraz tanrılaşıyor, onu
önleyemiyorum.
Türkiye’ye baktığımda tarihsel olarak belli bir yerde var. Köçek kültürü var
mesela. Onun haricinde gazino kültüründe de var, o Huysuz Virjinlerin olduğu
zamanlar. Sonra Türkiye’nin yaşadığı politik zorlu süreçler bir şekilde bu drag
kültürünü baskılamış ve Türkiye onu hafızasından silmiş gibi bir şey. Hepimizin
hafızasında bir Huysuz Virjin var, ama o nedir, ne yapar, neden öyledir buna dair
hiçbirimizin bilgisi yok. Huysuz Virjin’i bir drag queen olarak bilmiyor insanlar.
49
Günümüzde daha yakın nesle baktığımızda Amerika’da ana akım olmasının etkilerinden
dolayı şu an bizim üniversitede olanı ben doğrudan bununla ilişkilendiriyorum. RuPaul
ve benzer drag queenler sayesinde ana akım olmasının Türkiye’ye yansımaları olarak
görüyorum şu an Boğaziçi’nde olanları. Ama bunun dışında gösteriler var mı var
Türkiye’de de. Lulu, Gia Androgyny, Madame Coco, bunlar profesyonel olarak bunu
yapan insanlar. Ama onlarınkiyle bizimki farklı bir yere düşüyor. Onlar gerçekten para
kazanmak için bunu yaparken biz daha çok mainstream olmasından kaynaklı hobi
amaçlı yapıyoruz bunu. Her ne kadar bazılarımız bunu değiştirmeyi düşünüyor olsa da.
Kesinlikle var.
Benim bildiğim en eski Huysuz Virjin. Zaten gerçekten o dönemde birçok insan
yapıyormuş bunu gazinolarda insanları güldürmek amaçlı, performans sanatçısı olarak.
Ama buna crossdressing performans amaçlı bakarsak Türk kültüründe köçeklerde de
vardı, oraya da dayandırılabilir. Ama ben çok dayandırmıyorum çünkü bu çok daha
lgbti alt kültürün parçası bir halde ilerleyen bir şey.
Yine orada da kesinlikle cinsiyet rollerinde bir oynama var. Ne kadar amaçla ve
neden hiçbir fikrim yok. Neden böyle bir kültürümüz var hiçbir fikrim yok.
50
Seyirciler ya lgbti oluyor ya da lgbti dostu oluyor.
16. Klüpte performe ettiğin zaman, orada izleyenler üzerinde ne tür bir etkisi
oldu?
Drag queen olmak gerçekten cinsiyet sınırlarını o kadar si..n bir şey ki, o kadar
yıkan bir şey ki. Çocuklarımdan bir tanesi drag olarak gittiği klüpte kadın sanılıp hetero
birisi tarafından düşürülmeye çalışıldı mesela. Bu beni inanılmaz tatmin eden bir şey.
Çünkü o kişinin cinsiyet kurallarını tamamen beyninde yıkan, sorgulatan bir şey o kişi
için. Drag olarak hem o cinsiyet rollerini yıkışımız açısından bir rolümüz var. Hem de
zaten bu sahneye sahibiz. Normal bir etkinliğimize otuz kişi gelirken bu etkinliğimize
dört yüz kişi geliyor. Demek ki ben otuz kişinin geldiği cinsiyetsiz tuvaletle ilgili basın
açıklamamı bu etkinliğin içerisinde öyle bir şekilde yedirebilirim ki, dört yüz kişiye
hitap etmiş olabilirim. Böyle de bir rolü var. Bir de zaten kendi başında cinsiyet rollerini
51
yıkışı üzerinden bir rolü var. Mesela şu bile çok güzel. İstanbul’daki üniversitelerdeki
topluluklar uzun süredir bir araya gelemiyorlar. Performans gecesi için üniversiteler hep
bir araya geldi. Bu yasaklara karşı üniversiteler arası onur haftası aslında, beraber
performans gecesi yapmak isteyen toplulukların yaptığı bir hafta. Bir araya gelip
performans hazırlayacaktık, sonra bu yasaklara karşı bir tepki göstermeye karar verdik.
Ve böyle bir haftayı düzenledik. Yani bir araya getiren bir şey olduğunu düşünüyorum.
Evet gerçek bir evlilik teklifiydi, onun için sürpriz oldu. İki buçuk senedir
beraberiz zaten. Ondan önce kendisi bana kendi doğum gününde evlenme teklifi etmişti.
Sürpriz doğum günü hazırlamıştım ona, esas sürprizi o bana hazırlamış. Evlenme
konusunda aslında çok önyargılarımız da olmasına rağmen, sırf birbirimiz olduğumuz
için sanırım daha rahatız bu konuda. O an orada evlenme teklif etmek istedim çünkü
Ahmet’le Berna arasında olduğu gibi Lilith’le Fionce arasında da bir ilişki var ve o da
onun duyurusuydu.
52
.
53