Professional Documents
Culture Documents
Bir gün oğlunun yüzünde annesi Kamala’yı çok anımsatan bir ifadeyle
karşılaşan Siddhartha’nın aklına bir söz geldi. Kamala’nın çok zaman önce,
gençlik günlerinde bir ara kendisine söylediği bir söz. “Sen sevemezsin,”
demişti Kamala ve Siddhartha da ona hak vermişti; kendini bir yıldıza, çocuk
insanları ise düşen yapraklara benzetmiş, ama yine de Kamala’nın o sözünde
bir suçlama sezmişti. Gerçekten de bir başka insana gönlünü tümüyle
kaptıramamış, kendini o insana tümüyle verememiş, kendini unutamamış, bir
başkası için duyacağı sevgiden çılgınca davranışlara kalkışmamıştı. Asla
üstesinden gelememişti bunun; bu da, bir zamanki görüşüne göre kendisiyle
çocuk insanlar arasındaki büyük ayrımdı. Ama şimdi, oğlu yanında
bulunduğundan beri Siddhartha’nın kendisi düpedüz çocuk insanlardan biri
olup çıkmıştı, bir insan için acı çeken, bir insanı seven, bir sevgiden kendisini
yitiren, sevgi yüzünden aptalın biri kesilen bir çocuk insan. Kendisi de şimdi,
hayli geç olarak ve hayatında ilk kez, bu alabildiğine güçlü ve garip tutkuyu
hissediyor, bu tutkudan dolayı acı çekiyor, fena halde acı çekiyordu; ama
yine de mutluydu, yeni bir şey gelip katılmıştı yaşamına, yeni bir şeyle
yaşamı zenginleşmişti.
Bu sevginin, oğluna karşı körü körüne duyduğu bu sevginin bir tutku, hayli
insanca bir şey sayılacağını, Sansara olduğunu, bulanık bir pınar, karanlık bir
su olduğunu seziyordu kuşkusuz. Ama yinede öyle hissediyordu ki, değersiz
denemezdi bunun için, zorunlu bir şeydi. Bu hazzın da kefaretinin ödenmesi,
bu acıların da yaşanması, bu deliliklerin de yapılması gerekiyordu.
Derken bir gün geldi, küçük Siddhartha babasının yüzüne karşı söyledi
düşündüklerini, açıktan açığa ona cephe aldı. Babası ona bir iş buyurmuş, çalı
çırpı toplamasını istemişti. Ama oğlan kulübeden dışarı adımını atmamış, inat
edip ateş püskürerek olduğu yerde kalmış, ayaklarıyla yeri dövmüş,
yumruklarını sıkmış, kin ve nefretini olanca gücüyle babasının yüzüne
haykırmıştı.
Kente yakın bir yerde geniş caddeye varınca durdu; bir zaman Kamala’nın
olan, bir zaman Kamala’yı tahtırevanda ilk kez gördüğü güzelim koruluğun
girişiydi durduğu yer. Bir zamanki yaşantı yeniden canlandı içinde, kendini
bir zaman orada dikilirken gördü, genç, sakallı, neredeyse çıplak bir Samana
olarak, saçı toz toprağa bulanmış. Uzun zaman koruluğun girişinde durdu,
açık kapıdan koruluktan içeri baktı, sarı cüppeli keşişlerin güzelim ağaçlar
altında gezinip dolaştığını gördü.