You are on page 1of 8

BAHA TEVFİK’İN DÜŞÜNCE HAYATI1

Baha Tevfik’in düşünce hayatı genel olarak bireysellik, felsefe, materyalizm


ve ahlak alanlarından beslenir. Felsefe alanında yaptığı geniş okumalar onu bu
kavramlara yönlendirmiştir. Kendi döneminde yaygınlaşan üstün körü bilimsel
anlayış, yaklaşımlar ve bilgiler bir yanıyla düşünce hayatına ivme kazandırmış olsa da
derinlik getirememiştir. Onun bu kavramlar üzerinden yaptığı denemeler de bu
kavramlara yeni bir şey ekleyemez ancak yaptığı çalışmalar neticesi gösterir ki
Osmanlı’da kendini bu kavramları çözümlemeye adamış en önemli kişiliklerden
biridir. Onun düşünce dünyasında, yaşadığı çevrenin değer yargıları çoğunlukla
gözükmez. Bunun sebebi olarak Baha Tevfik’in tüm değer yargılarını sorgulamaya
açması düşünülebilir.

Baha Tevfik’i yine kendi düşüncesini şekillendiren bireysellik, felsefe,


materyalizm ve ahlak kavramlarıyla açıklamaya çalışmak isabetli olacaktır. Bu
nedenle çalışmamızı bu dört kavram üzerinden yönlendireceğiz. Anlatacağımız bu
kavramlar birbirinin devamı olduğu ve birbirlerini doğurdukları için belirli bir
sıralamaya tabi tutacağız. Kavramları inceledikten sonra ayrı bir feminizm başlığı
altında Baha Tevfik’in feminizm hakkındaki bazı dikkate değer görüşlerini sunacağız.

I. Bireysellik

Baha Tevfik gelişmenin birey olmakla sağlanacağını düşünür. Birey olabilmek


için ise yine bizzat gelişmenin sağlanması gerekmektedir. Gelişme evresi en küçük
yapıda yani bireyde başlayacağı için bireyin önemi büyüktür. Bu sebeple Baha Tevfik
yozlaşmanın kaynağını da topluluklarda değil bireylerde arar. Bireyin kendine has
özelliklerinin toplulukla birlikte kaybolmasını eleştirir ve toplulukların bireyleri
ortalama bir düzeye indirgemesini doğaya ve doğallığa karşı bulur.

Baha Tevfik bireyin gelişmesini istemekle birlikte bunu bireyin kendi öz


gelişimini tamamlamadan yapamayacağını savunur. “Halk; manevi düzeyini
yükselterek kendi kendisini sevk ve idare edecek bir olgunluk derecesine ulaşmadıkça

1
Dokuz Eylül Tarih Bölümü 3. Sınıf/ Volkan Şahbaz 2017290068/ Mesude Yonat 2016290056
aşırı özgürlük pek zararlı sonuçlar verebilir.”2 Osmanlı’da da bu bireysel olgunluk
seviyesine ulaşılamadığını düşünen Baha Tevfik, bireyin acilen memur zihniyetini terk
etmesi gerektiğini savunur. Ona göre az düşünen, bağımsızlığın zevkini duyacak kadar
gelişemeyen herkes bin türlü baskılar ve koşullar altında ziraat etmektense, o zavallı
çiftçilere buyurup yasak etmeyi tercih eder, bundan vahşi bir zevk duyar. Baha Tevfik
bu memur zihniyetinin bireylerin kabulüyle oluştuğunu anlatmaya çalışır. Yine
dönemin birçok aydını da bu memur zihniyetini eleştirir.

Baha Tevfik’e göre diğer gelişmelerin başı olan bireysel gelişmişlik, topluluk
bağlarına sıkı bir temel oluşturur. Bu temel sayesinde diğer her şey doğru bir şekilde
gelişebilir.

“Hak ve ödev ancak bencillikten bağımsız bireysellikle karşılıklı toplumsal


yardımlaşmaya dayanır. Bunlar da adil, sağlam bir yönetime, serbest bir
muhakemeye, bilimsel bir terbiyeye bağlıdır. Eğer vatanımızı seviyorsak her
şeyden önce ahlakımızı, nefsimizi ıslaha, tutuculuğumuzu gizlemeye ve yok
etmeye, gerçeği büyük bir muhabbetle sevmeye acele edelim. Hasta ve
duygusal düşünceleri boykot edelim.”3

Tutucu ve gereksiz değerlerin eleştirilmesi gerektiğini savunan Baha Tevfik,


milliyetçiliğe de bu eleştiri oklarını yöneltir. Baha Tevfik’i salt milliyetçilik karşıtı
olarak göstermek yanlış olur. O uygarlık niteliğine katkı sağlamayan bağlılıkları
gereksiz bulur. İlerlemeyi, uygar olmayı ise Avrupalılaşmakla denk tutar. Ancak bu
Avrupalılaşmak unsuru ile Avrupa’nın, zamanına göre gelişmiş bir yapıda olduğunu
vurgulamak ister. Ayrıca milliyetçilikten başka vatan kavramına getirdiği yorum da
ilgi çekicidir:

“Büyük ülkelerin eski durumlarıyla bugünkü durumları yani vatan diye


sayıldıkları zaman ile vatan dışı sayılmaları arasındaki büyük farkı düşünürsek
yine bir çıkar farkından ibaret olduğu açıkça belli olur. Yararı bize aitken
vatan diyorduk, bu yararı kaybeder etmez onları vatan sevgimizin etki

2
Baha Tevfik, Felsefe-i Ferd Anarşizmin Osmanlıcası, Çeviri: Burhan Şaylı, Yumuşak G Yayınları,
İstanbul, 1997, s. 43.
3
Baha Tevfik, Felsefe-i Ferd Anarşizmin Osmanlıcası, Çeviri: Burhan Şaylı, Yumuşak G Yayınları,
İstanbul, 1997, s. 96.
alanından hızla dışarı attık!.. Bir bölgenin devlete yararı, her devletin de
bireylerden oluşmuş olması itibarıyla, bireylere yararı demektir. Bununla
beraber vatan da vatanseverlik de her bireyin çıkar derecesiyle ölçülebilen bir
duygudan başka bir şey değildir.”4

Baha Tevfik’in üsteki bu düşüncesinin şekillenmesinde Balkan topraklarının


kaybı büyük rol oynar.

Aşırı bağlılıkların bireye birey olduğunu unutturabileceğinden endişelenerek


bağlılıkları reddeder. Bireyselliği engelleyebilecek her şeye karşı çıkan Baha Tevfik,
gelecekte anarşizmin uygulanabilir olacağını belirtir. Ona göre şu anlık anarşizmin tam
teşekküllü bir sistemi yoktur. Bu geliştiğinde ise onun önüne çıkabilecek hiçbir şey
yoktur. Ona göre yıkmak olan anarşizm felsefesi, yıkacak son şey de bitince yapmaya
başlayacaktır.

II. Felsefe

Baha Tevfik felsefe konularındaki düşüncelerini çeviri ve dergi yöntemiyle


aktarmayı tercih etmiştir. Bu cihetle yazarlığını yaptığı Felsefe Mecmuası, Türkiye’de
yayımlanan ilk felsefe dergilerinden biri olması nedeniyle dikkat çekicidir. Dergi,
felsefenin bireyleri dönüştürmesini amaç edinmektedir. Çeviri yazıların bir kısmı
dergide bulunduğu gibi birçok çeviri de kitap haline getirilmiştir. Dönemin aydınının
düşüncelerini büyük oranda doğrudan dile getiremediği dikkate alındığında, çevirilerin
bir anlamda söz konusu aydın tarafından kendi fikirlerini dolaylı olarak ifade etme
aracı olarak kullanıldığı rahatlıkla savunulabilir5

Baha Tevfik Mektep Dersleri adlı ek kitapçığın Felsefe Nedir başlıklı yazısında
felsefe tanımına açıklık getirmeye çalışır. Bu yazısında ilk nedene de değinir:

“Her şeyin ilk sebebi, sebep olanı, yaratanı tabiattır. İnsan ve alemin
merkezidir. İlim dairemize giren her şey bizim için var olan, girmeyen ise var
olmayandır. Bize göre var olan da ilgi ve sevme derecemize göre ve aklımızın
kanunlarına göre vardır. Felsefe falan ve filan şeyi öğretmez, düşünmeyi

4
Baha Tevfik, Felsefe-i Ferd Anarşizmin Osmanlıcası, çev: Burhan Şaylı, Yumuşak G Yayınları, İstanbul,
1997, s. 98.
5
Tuncay Saygın, “Baha Tevfik ve Bilimsel Felsefe Olarak Materyalizmin Bir Savunusu Denemesi”,
Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 22, 2016 Güz, s. 269.
öğretir. Her şeyi derinlemesine inceler ve her şeyi açıklamaya çalışır. Böylece
muktedir ve seçkin adamlar yetiştirir. Felsefe yolunun ilk işlevi gözlemdir,
insanın kendi kendini gözlemesidir.”6

Baha Tevfik bir fikri veya diğer herhangi bir şeyi yaratan nedenin diğer
nedenler olduğundan bahseder. Fikri idrak etmenin, şeylerde gözlemlenen genel
tabiatların izahı olduğunu savunur. Yani bir fikrin idrakini, onu teşkil eden bilgeler
toplamının tasdik ve idrak olunmasına bağlar. Fikrin hakiki olabilmesi için maddenin
tabiatının tam algılanması gerektiğini savunur. Tam algılamanın olmadığı durumlarda
ise hakikatle gerçek arasında zıtlık yaşanacağından bahseder.7

Günümüzde şeylerin nedenini anlamanın bilimle mümkün olduğunu belirten


Baha Tevfik, felsefenin yerini bilimin aldığını savunur. Eski filozofların fikirlerinin
üzerine bir şey koyabilmenin pek mümkün olmadığını, düşünürlerin madde üzerinde
yoğunlaşması gerektiğini belirtir. Tüm her şeyin sadece maddesel düzlemde var
olabileceğini savunan Baha Tevfik, metafiziksel düşünceleri de reddeder. Bu
bağlamda materyalizme büyük önem verir ve savunucusu olma rolünü ciddiyetle
üstlenir.

III. Materyalizm

Baha Tevfik zihnin oluşmasındaki en büyük etki olarak çevre faktörünü görür.
Ona göre ancak maddesel ortamda var olan bir şeyin algılanması mümkündür. Çünkü
yine o algıyı oluşturan maddesel ortamdır. Bu sebeple çıkardığı analizlerin hepsini bu
bilgi üzerinden oluşturur. Baha Tevfik’in bu düşüncesinin temelini evrimci yazarlar
oluşturur. Bu evrimci yazarlardan Büchner’e göre:

“Hakikati anlamak için yine tarafsız bir nazarla kendi geçmişimizi ve tabiatın
bazı duyuları kendilerinden esirgediği zavallıları bir kere gözden geçirmek
yeterlidir… Kendilerinde ilâhiyat âlimlerinin iddia ettikleri ‘doğuştan’
fikirlerden hiçbiri bulunmaz. ‘Ulûhiyetin kıvılcımı’ onlarda görünür değildir.
Bütün duyulardan ve şu halde her türlü izlenimlerden mahrum olarak doğmuş
bir adam tıpkı bir ağaç gibi yaşar, beyni bomboş ve faaliyetsizdir. Artık

6
Feyza Ceyhan Çoştu, “ ‘Felsefe Mecmuası’ Üzerine Bir Araştırma”, Çankırı Karatekin Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: 2, 2015, s. 283.
7
Baha Tevfik, Biraz Felsefe, çev: A. Utku & K. Kahramanoğlu, Çizgi Kitabevi, Konya, 2019, s. 109.
zannederim ki hiç kimse, böyle bir adamın Allah tarafından kendine
bahşolunan, ‘doğuştan’ fikirler sayesinde düşünmeye ve akıl yürütmeye
muktedir olduğunu iddiaya cesaret edemez.”8

Baha Tevfik’in çevirisini yaptığı bu eser kendi fikirlerini de yansıtır. Çoğu


yazısında bu fikirler hemen gün yüzüne çıkar. Baha Tevfik bu materyalist düşünceleri
doğrultusunda, dini, felsefe ve bilim açısından eleştirmeye çalışır. Onun dini din içinde
kalmayıp felsefe ve bilim açısından eleştirmesi, İslamiyet’ten çok dine karşı felsefi ve
bilimsel bir duruşu olduğunu gösterir.9

IV. Ahlak

Baha Tevfik ahlak konusunda da dinin belirleyici olamayacağını belirtir. Buna


sebep olarak dinlerin farklı ahlak anlayışlarına sahip olmasını, bunun sonucu olarak da
tek bir ahlakın oluşamayacağını vurgular.

“… Çeşitli dinlerle dolu olan bir ülkede herkesin ahlâkı kendi dinine göre
olması gerekeceğinden, farklı topluluklar arasında ayrı ayrı ahlâk cereyanları
oluşunca iyi geçinme yerine saldırı ve nefret oluşacaktır. 20. Asır
medeniyetinde ise buna benzer durumlara kimse dayanamaz. İnsanlar
arasındaki ortak özellik ‘insanlık’ olunca, onların birlikte iç içe yaşamalarının
ve ilişkilerinin önemli bir bölümünü idare eden ahlâk da ‘insanî’ olmalıdır. Şu
halde ahlâkın temelini, ne göklerde (dinlerde) ne de dini kitaplarda aramak
doğru olmaz. Bu temel yine insanlardadır. Onların hareketinde ve
davranışlarının kökeni olan fikir, hassasiyet, âdet, içgüdü gibi psikolojik
olguların olumlu idaresindedir.”10

Baha Tevfik salt ahlakın olmadığını, ancak eylemlerimizin alışkanlık haline


gelmesiyle bir ahlakın oluşabileceğini savunur. Materyalizmdeki nedenlerin yine
nedenleri gerektireceği görüşü ahlak için de geçerlidir. Sürekli yinelenen
eylemlerimizin ahlakı oluşturdu görüşü Nietzsche’de de vardır. Baha Tevfik’in

8
Louıs Büchner, Mâdde ve Kuvvet, çev: B. Tevfik & A. Nebil, haz: K. Kahramanoğlu & A. Utku, Çizgi
Kitabevi, İstanbul, 2012, s. 595.
9
Tuncay Saygın, “Baha Tevfik ve Bilimsel Felsefe Olarak Materyalizmin Bir Savunusu Denemesi”,
Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 22, 2016 Güz, s. 271.
10
Baha Tevfik, Yeni Ahlâk ve Ahlâk Üzerine Yazılar, der: Faruk Öztürk, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara, 2002, s. 61.
Nietzsche’nin düşüncesine yakınlık duyması, bu ahlak düşüncesinin dayanağı olabilir.
Baha Tevfik uzun edinimler sonucu kazanılan ahlakın kalıtsal olabileceğini de
savunur. Böylece bireyler içgüdüsel bir yön edinebilir.

Nietzsche’de bulunan, zaman olgusunun iyi ve kötü kavramlarını aşındırdığı


sorunu Baha Tevfik’de yoktur. Baha Tevfik, iyiliğin ve kötülüğün uzun edinimlerle
edinildiğini savunur. Ancak Nietzsche’ye göre de asıl sorunlu olan, bu uzun süre
kavramıdır. Nietzsche’ye göre bu uzun süre, iyi ve kötü kavramlarını tam olarak
anlayabilmemizi engeller. Çünkü kötü olan bir şey iyi diye nitelenip asırlar boyu
yinelenmesi halinde artık iyi halini alır. Baha Tevfik’in soruna yaklaştığı nokta ise
daha dar bir alandır. O, ahlakın, iyiyi ve kötüyü bilmek demek olmadığını, iyi olduğu
kesin olarak belirlenen şeylerin uygulanması, kötülüğü apaçık olan eylemlerin ise
yapılmaması demek olduğunu savunur.

“Fen ve felsefe geliştikçe iyiyi ve kötüyü ayırmak için her ilim, her fen ortak
çalışıyor, bunu yalnız ahlâka yüklemekte bir anlam yoktur. Ahlâk, iyi ve kötü
oldukları kesinleşen davranışların yapılmasını ya da yapılmamasını sağlasın!..

Şu halde ahlâk, insanları iyi olduğu kesinleşen yola yöneltmeye ve kötü olduğu
anlaşılan yoldan alıkoymaya çalışmalıdır. Bu da iradenin eğitilmesiyle
mümkündür. Çünkü iyiyi bildiği halde yapmayan, kötülük gördüğü halde
kendini ondan ayıramayanlar var. İşte ahlâk, insanda nefs hakimiyetini
oluşturmaya çalışmalı ve bir tür ‘irade eğitimi’ ilmi olmalıdır.”11

Baha Tevfik, iyilik ve kötülüğün bireyde oluşmasında yine çevre rolünün


etkisini yineler. Ona göre bireyin kötü olmasına neden olan nedenler kümesi, bireyin
kötülüğünden önce gelir. Bundan dolayı bireyi etkileyen bu nedenlerin ortadan
kaldırılması gerekir. Aksi taktirde bireydeki kötülükten, birey değil, o kötülüğü
oluşturan nedenler suçlu olur. Nedenlerin tutsağı olarak gördüğü birey ise kendi
iradesini yönetebilmek için bilmek zorundadır, daha çok bilmek. Bu konuda Baha

11
Baha Tevfik, Yeni Ahlâk ve Ahlâk Üzerine Yazılar, der: Faruk Öztürk, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara, 2002, s. 64-65.
Tevfik’in ‘insan istediği gibi değil muktedir olabildiği kadar düşünür ve düşündüğü
kadar yapabilir!’12 sözü isabetlidir.

Baha Tevfik, yazılarında akıl yürütme yolundan sıkça faydalanır. Bu sayede


onun düşündüklerini saf bir şekilde anlayabiliyoruz. Yazılarının anlamlı bütünler
oluşturmasına karşın, düşüncesine sistematik bir yapı kazandıramadığı için derinlik
sorunu vardır. Bu özellik, sadece onun düşüncesiyle ilgili olmaktan öte, dönemin Türk
düşüncesinin genelinde var olan temel sorunlardan biridir.

Yukarıda Baha Tevfik’in düşün dünyasını genel hatları ile inceledik. Şimdi
ise Baha Tevfik’in feminizm hakkındaki dikkatimizi çeken görüşlerini ayrı bir başlık
altında inceleyeceğiz.

Feminizm

Osmanlı aydınları tarafından hararetle tartışılan konulardan biri de kadın ve


aile konusudur. Garpçı aydınlardan Baha Tevfik de Laguerre’in eserini tercüme ederek
bu tartışmalara müdahil olmuş, feminizm konusundaki Avrupai-Fransız hissiyatı
Osmanlı entelektüel hayatına tartışmaya açmıştır.

Feminizm üzerine çevirdiği bu eser, ilave metinlerle tercüme sınırlarını aşıp,


telif niteliği kazanmıştır. Kitapta Odette Laguerre’in Qu’est-ce que le feminisme’nin
tercümesi yanında, Besarya Efendi’nin “Muhitimiz hakkında” başlıklı mukaddimesi,
Baha Tevfik’in kaleme aldığı “İslamiyet ve Feminizm” başlıklı bir lahika bölümünde
yer almaktadır. Çeviri yazılarında Avrupa’da ortaya çıkan feminizmden
bahsedilmektedir. Çeviri yazısının hemen akabinde “İslam ve Feminizm” yazısı ile
doğu ve batıdaki kadının tarihsel kökenlerine dayanarak toplum içindeki konumundan
bahsetmiş ve feminizmi İslam’a dayandırmış “İslamiyet feminizmdir” demiştir.
Burada Baha Tevfik’in yaptığı, feminizmi İslam’a dayandırarak dini
araçsallaştırmaktır. Ortaya koyduğu “İslamiyet feminizmdir” teziyle, Avrupa’da
feminizmin henüz olgunlaşmadığı zamanlarda, İslam kaidelerinin feminizmi
uygulamaya başladığından bahseder.

12
Baha Tevfik, Yeni Ahlâk ve Ahlâk Üzerine Yazılar, der: Faruk Öztürk, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara, 2002, s. 98.
Baha Tevfik, kitabında, evlilikle birlikte kadının salt bir annelik kimliğine
indirgenmesine karşı çıkar. Feminizmin tavsiye ettiği evlilikte, kocanın amir değil,
ancak yoldaş olabileceğinden bahseder. Böyle evliliklerin yalnız vücutların birleşmesi
ile değil, ruh ve vicdanların birleşmesi ve kaynaşması ile meydana gelebileceğini
söyler. Bireylerin eşit eğitim almaları gerektiğinden de bahsederek, toplumun zihinsel
olarak bu gibi bağnazlıkları aşmasını ister.

Dergide yayımlanan Biraz Feminizm adlı yazısında ise kadınlık ilişkisini


ahlak bağlamında irdeleyerek, ahlaki olduğu iddia edilen bir ortamda erkeğe hürriyet
ve merhamet, kadına ise şiddet ve baskının düştüğünü belirtir. Cinsler arasındaki
ahlaksızlığı şekillendirenin de erkeğin zihinsel ve toplumsal kalıpları olduğunu
vurgular.13 Eğitimsizliğin, bireyleri cins ayrımı üzerinden değerlendirecek kadar ileri
gitmesi Baha Tevfik’in yazılarında tepki konusu olur.

KAYNAKÇA

Baha Tevfik, Biraz Felsefe, çev: A. Utku & K. Kahramanoğlu, Çizgi Kitabevi, Konya, 2019

Baha Tevfik, Felsefe-i Ferd Anarşizmin Osmanlıcası, Çeviri: Burhan Şaylı, Yumuşak G
Yayınları, İstanbul, 1997

Baha Tevfik, Yeni Ahlâk ve Ahlâk Üzerine Yazılar, der: Faruk Öztürk, T.C. Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara, 2002

Feyza Ceyhan Çoştu, “ ‘Felsefe Mecmuası’ Üzerine Bir Araştırma”, Çankırı Karatekin
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: 2, 2015

Louıs Büchner, Mâdde ve Kuvvet, çev: B. Tevfik & A. Nebil, haz: K. Kahramanoğlu & A.
Utku, Çizgi Kitabevi, İstanbul, 2012

Tuncay Saygın, “Baha Tevfik ve Bilimsel Felsefe Olarak Materyalizmin Bir Savunusu
Denemesi”, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 22, 2016 Güz

Umut Akagündüz, Kadın ve Kadınlığa Dair II. Meşrutiyet Dönemi Dergilerinden Yansımalar
(1908-1918), folklor/edebiyat, cilt: 19, sayı: 73, 2013

13
Umut Akagündüz, Kadın ve Kadınlığa Dair II. Meşrutiyet Dönemi Dergilerinden Yansımalar (1908-
1918), folklor/edebiyat, cilt: 19, sayı: 73, 2013, s. 67.

You might also like